Çocuğu Cezalandırmada Dayağın Yeri Nedir?

Çocuğu Cezalandırmada Dayağın Yeri Nedir?

Suç olan yerde ceza vardır, ama cezaların arasında dayağın yeri yoktur… Gerçi tarih boyunca dayağın bir eğitim aracı olarak kullanıldığını biliyoruz. Günümüzde daha değişik birçok eğitim metodu geliştirilmiştir. Bugün çocuğu cezalandırmada başka yöntemler kullanılmalıdır.

Dövmek, insanı küçültücü bir olaydır. Bunun yerine daha iyi bir yöntem kullanılması uygun olur. Zaten döven insan bu işi isteyerek yapmaz. “Dövdüm, oh ne güzel oldu, rahatladım” diyebilecek insan olabileceğini düşünemiyorum. Çocuğu döven insan, bu eylemi üzülerek yapar. Dayak olayının nerede duracağı belli olmaz. Kişi, karşısındakini biraz dövmek için tartaklamaya başlamışken, sinirine hakim olamayarak onu sakat bırakabilir. Nitekim böyle örneklere çok rastlamaktayız. Mesela öğretmeni çocuğa bir tokat vurmuş, kulağını patlatmıştır. Baba çocuğunu döverken kolunu kırmıştır. Kliniklerimizde böyle olaylar çok görülmektedir. Atalarımız “Öfke gelir, akıl gider” demişlerdir. Bu tip olaylar yerine daha medeni tedbirler kullanılması, daha güzel olmaz mı?

Bugün hayvanların eğitiminde bile dayağın yeri yoktur. Modern yöntemlerle en vahşi hayvanları bile eğitmek mümkündür. Sirklerde görüyoruz: On insanı birden zararsız hale getirebilecek nice aslanlar, kaplanlar vb. vahşi hayvanlar, insanın iradesi karşısında yenik düşmekte ve kedi gibi sessiz bir hale gelebilmektedir. Bu hal aslanı, sabah akşam kamçıyla döverek olmamıştır. Belki terbiyecinin elinde bir kamçı vardır, ama bu genellikle bir süs aracıdır. Sonuç şudur: Bugün hayvan eğitiminde bile dayak yöntemi kullanılmamaktadır. Mesela dünyanın en vahşi hayvanlarından birisi de yılandır. Günümüzde yılan ehlileştirilmiştir. Hem de çok ilginç bir vasıtayla gerçekleştirilmiştir: Müzik… Bu zor işi yapan elbette ki konunun uzmanıdır. Her işi ehline, uzmanına bırakmak lazımdır. Öyleyse dayak gibi insan şahsiyetini törpüle yici, insanı küçük düşürücü, rencide edici bir vasıtanın yerine daha güzel bir yöntem var ise, neden bu uygulanmasın? İşte hareket noktası budur. Yine hayvan terbiyecilerinden örnek verelim: Hayvanı ehlileştirmek için, onun gıdasını ayarlama yöntemini kullanırlar. O hayvan yiyeceğe kavuşabilmek için saldırganlıktan vazgeçmektedir. Sirklere gidilirse görülecektir ki; mesela çeşitli gösteriler yapan ayıya, terbiyecisi arada bir balık vermektedir. Ayı, balığı yiyebilmek için diğer hareketleri de yapmaktadır. Kişi şunu kabul etmelidir ki, dayak olgusuyla iyi bir sonuç elde edilemez. “Çocuğu dövmek faydalı değildir” demek yeterli değildir; buna inanmak da gereklidir. Ben 26 yıllık meslek hayatımda şuna şahit oldum: Annebaba dayağı benimsemediği halde uygulamaktadır. Biz ebeveyni samimi bir şekilde ikna edebilirsek, dayak konusuna gerçekçi bir çözüm getirebiliriz. Yoksa sadece, “Dayak zararlıdır, yasaktır” dedirtmek çözüm değildir. Eğiticilerde bu olguyu gerçekten karakter olarak, davranış biçimi olarak yerleştirebilmek önemlidir.

İnsan saygıdeğerdir. İnsanlar daima iyi şeylere layıktır. Siz insanlara iyi davranırsanız, onlar sizin için birçok özveride bulunur.

Bazı okuyucularımız diyebilir ki: “Efendim, siz böyle söylüyorsunuz ama, çok azgın bir çocuk vardı. Dayağı yedi. Ondan sonra öyle bir adam oldu ki… Nitekim bir söz vardır: Dayak cennetten çıkmadır. Doktor bey, sen ne söylersen söyle, beni ikna edemezsin.” O zaman ben o zata şunu söyleyeceğim: “Sen bu işin doktoru musun? Sen bu işin profesörü müsün? Sen çocuk eğitimi konusunda hangi eğitimi aldın? O zaman bu yanlış bilgileri düzeltmeye çalışmalıdır. Artık ihtisas devrinde yaşamaktayız. Kişilerin ihtisasına saygı duymak ve o ihtisasları kavramak lazımdır. Aksi takdirde bunun acısını bizzat o kişi yaşar. İnsan çocuğunun eğitimiyle ilgili olarak ona borçlu kalmamalıdır. Onun psi kososyal gereksinimlerini yerine getirmek suretiyle, onu iyi bir şekilde sevk ve idare etmek suretiyle yetiştirmelidir. Yoksa çocuklar bunları faiz ve devalüasyon farkı ile katbekat fazlasıyla alırlar. Nasıl alırlar? Problem olarak; annebabanın, çevrenin, devletin yararına çalışmayarak; üretici değil, tüketici olarak alırlar. Netice şudur: Çocuk yetiştirmede dayağın yerini uygar bilimsel tedbirler almıştır. Bu tedbirler çocuğa saygı duymaktır; onu anlamaya çalışmaktır; çocuğun psikososyal özelliklerini ve başarılı uyumunu esaslarını bilmektir.

 

 

İlgili Kategoriler

Editörün Seçimi



Sayfayı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir