AÖF ders notları Aristoteles ve felsefesi



Aristoteles

Platon’un Öğrencisi

  • Hocası Platon.
  • Yunan kent devletlerinin siyasal çöküşü onun zamanında başlamıştı.
  • Philip’in oğlu İskender’e hocalık yaptı. Babası da sarayın hekimiydi.
  • İskender’in ölümünden sonra Atina’yı terk etmeye zorlandı. Ama Platon’un akademisinde 20 yıl kalmayı başardı. Sonra da kendi okulunu Lyceum’u
  • Çalışmaları geniş bir alana yayılmıştı. Metafizik, ahlak, siyaset bunların arasındadır.

Pratik düşüncenin öncüsü

  • Platon’un soyut en iyi arayışına karşılık Aristoteles güncel siyasetin gerekleriyle, pratik olanla da ilgilendi.
  • Sadece en iyiyi değil, en iyiye ulaşılamadığında ne yapılması gerektiğini de araştırdı.
  • Salt akıl yürütmenin yanında, olgulara büyük önem verdi ve gözlem, deney ve araştırmaya dayanan bir yaklaşım benimsedi.
  • Gözlemlerinden hareket ederek, gerçek yönetim biçimleri üzerinde durdu ve bunların sürmesine ya da yıkılmasına neden olan faktörleri belirlemeye çalıştı

En iyi rejim yeterince iyi mi?

  • Platon’un en iyi rejim arayışına karşılık Aristoteles bu arayışın gerçekte bir karşılığı olamayacağının farkında.
  • Bu yüzden, Politika adlı eserinde, hocasının düşüncelerini tamamen reddetmese de kendine göre düzeltmiştir, diyebiliriz.
  • Aristoteles’e göre, siyaset üzerine düşünen kişi, filozof, var olan rejimleri ihmal etmemelidir.
  • Bu soruya yanıt arayan Aristoteles, Politika’da birbirine karşıt iki yaklaşım kullandı.
  • Bir yanda gözlem ve deneylerden yola çıkarak;
  1. gerçek yönetimlerin mekanizmasını siyaseti ahlaktan soyutlayacak denli bilimsel bir biçimde inceledi,
  2. öte yandan felsefi bir yaklaşıma ağırlık vererek bir ideal devlet tasarımı çizdi.
  • Ona göre, lider, sadece en iyi rejimin ne olacağını bilmekle kalmamalı, belli koşullarda neyin en iyi olacağını, hatta kötü bir rejimin korunması için neyin yapılması gerektiğini de bilmelidir.

Siyaset bilimi öğrencisi, dört alanda bilgiyi aramalı:

  1. İdeal bir biçimde yerleştirilmiş ve yeterli ideal karaktere sahip POLİS için gerekli yasayı bilmeli.
  2. Gerçek polislerin ideal koşulları sağlamaması nedeniyle, kendi koşulları içinde hangi polis için hangi anayasanın en iyi olacağını bilmeli.
  3. Çoğu polise uygun ortalama anayasayı bilmeli.
  4. Sıradan bir anayasayla idare edemeyen, iyi bir anayasaya sahip olma konusunda isteksiz, noksan yönetim yapısını sürdürmek isteyen ama daha fazla çöküşten de kaçan polise ne diyeceğini bilmeli.
  • Bu nedenle Yunan anayasalarını geniş bir ampirik ve tarihsel incelemeye tabi tutar.

Siyasal yaşam doğal bir amaca mı hizmet eder?

  • Siyaset sorununun açıklığa kavuşturulabilmesi için ilk önce bunun temelinde yatan toplumun ele alınması gerekir.
  • Sorun öncelikle toplumun doğasını belirleme sorunudur.
  • Toplum, bireylerden oluşur, çünkü insan doğuştan zoon politikon’dur, yani toplumsal-siyasal bir hayvandır.
  • Bunun ilk anlamı, insanın kendine yeterli olmadığı, yaşamak için başkalarına gereksinim duyduğudur. İnsan, toplum dışında varlığını sürdüremez. Tek başına mutluluğa ulaşamaz.
  • İnsanı mutlu kılacak aklın, anlığın eylemi ancak bir topluluk içinde gerçekleştirilen eylemdir.

Doğa anlayışı

  • Platon gibi Aristoteles de doğaya siyasal düşüncesinin ölçütü olarak başvurur. Sık sık bazı şeyleri “doğası gereği” olarak belirler.
    Böylece bazı özelliklerin insan iradesinin ürünü olmadığını saptar. Siyasal yaşam bu nedenle doğaldır.
  • İnsanların oluşturduğu ilk ortaklık, erkek ve dişinin cinsel birleşimidir. Bu ortamlık insanların diğer hayvanlarla başka açılardan da bitkilerle paylaştığı doğuştan gelen üreme arzusunun bir ürünüdür.
  • Böylece aile, yaşamın günlük ihtiyaçlarını karşılama aracı olarak ortaya çıkar. Çünkü hepimiz için aileyi ortaya çıkaran, kendiliğinden olan biyolojik ihtiyaçlardır.
  • Aileler için, Tanrıların otoritesini yansıttığı düşünülen geleneksel ataerkil yönetime tabi köyler içinde gruplar oluşturmak da doğaldır.
  • Nihai topluluk, birçok köyün birleşiminden oluşmuş kenttir (polis).
  • Bu aşamadaki topluluk, kendi kendine yeterliliğin sınırına ulaşır, tabiri caizse bu topluluk yaşamak için ortaya çıkar ama iyi yaşam için var olur.
  • Bundan dolayı eğer ilk topluluklar da böyleyse, her kent doğa gereği var olur. Kent bu toplulukların amacı (telos) olduğu için doğa da bir amaçtır.
  • Her bir şey yaradılışı tamamlandığında ne ise o olacağı için, her birinin; insanın, atın, hanenin… doğası budur deriz.
  • Bunun yanı sıra, bir şey, neyin adına var oluyorsa bu, onun amacıdır ve en iyisidir.
  • Tüm bunlardan dolayı açıkça ortaya çıkar ki, kent doğanın şeylerine (gidişatına) aittir ve insan, doğası gereği siyasal bir canlı (hayvan)dır.”

Toplumsal-Siyasal Hayvan

  • İnsan, doğası gereği toplumsal bir yaratık olduğundan, toplum da doğaldır.
  • Bir başka deyişle toplum yapay değildir, örneğin herhangi bir sözleşmenin ürünü olarak ortaya çıkmamıştır.
  • İnsanlarda ortaklaşa bulunan toplumsallaşma güdüsünün yol açtığı toplum, belli gelişim aşamalarından geçerek son durumunu alır, yetkin niteliğini kazanır.
  • Toplumun belli koşullara göre yönetilmesi, belli yasalara göre düzenlenmesi devlet denen daha üstün, karmaşık birimi yaratır.
  • Yetkin devlet, yani tüm insan topluluklarının ereği olan devlet polistir.
  • Sembolik konuşma kapasitesi olan yegane canlı insandır
  • İyi ile devletin amacı arasındaki bağı şöyle kurar:

“Kendi gözlemlerimiz, bize, her devletin iyi bir amaçla kurulmuş bir topluluk olduğunu söyler.
‘İyi’ diyorum, çünkü bütün insanlar eylemlerinde iyi saydıkları şeyi elde etmeye çalışırlar, gerçekten.
Öyleyse bütün toplulukların en üstünü ve hepsini kapsayanı da en yüksek iyi’yi amaç edinecektir. Bu topluluğa, devlet ya da siyasal toplum denir.”

  • Devlet, insanın kendine özgü yetilerini geliştirebileceği tek ortam olarak gerek topluma, gerek bireylere iyi mutlu bir yaşam sağlamayı amaçlar:
  • Devlet denen siyasal toplum, yalnızca bir arada yaşamak değil, soylu [erdemli] eylemlerde bulunabilmek içindir.”
  • Devlet, kendini oluşturan parçalardan bağımsız bir bütündür, doğanın yarattığı canlı bir varlıktır.
  • Böylece Aristoteles, toplumu bir canlıya, bir bedene benzeterek “organizmacı toplum” görüşüne ulaşır.
  • Devletin bireye önceliği nedeniyle, bireyin bilinçli kişiliği, toplumsal-siyasal kurumların nedeni değil ürünüdür. (devlet birey için değil, birey devlet için)
  • İnsan, ancak polisin bir üyesi, yani bir yurttaş (polites) olarak kişiliğini geliştirip doğasını gerçekleştirebilir, tam anlamıyla insan olabilir.
  • Platon’da olduğu gibi Aristoteles’te de ahlak ile siyasetin ayrılmaları söz konusu değildir.
  • Devlet ahlaksal varlıklar olan insanlardan kuruludur ve bunların mutlu bir yaşam sürmelerini kendine amaç edinmiştir. Bu yönüyle devlet ahlaksal bir organizmadır, bilinçle donatılmıştır.
  • Aristoteles, insanların doğal bir yaşamı paylaşma yönünde doğal bir eğilimleri olmalarına rağmen, yine insanların bencil arzuları tarafından çatışmalara sürüklenebileceğini belirtir:
  • “Bundan dolayı, doğaları gereği tüm insanlarda böylesi bir topluluğa yönelik dürtü bulunmaktadır. Ancak, böylesi bir topluluğu kuran ilk kişi, en üstün iyilerin nedenidir. İnsan tekamül ettiğinde hayvanların en iyisi olacağı gibi, yasa ve adaletten ayrıldığında da en kötüsü olur.

Yönetim Biçimleri

  1. Değişik yönetim biçimlerinin olması, halkların birbirlerine benzemeyen psikolojik ve siyasal eğilimlerinin yanında, insan topluluklarının farklı mutluluk arayışı içinde bulunmalarına da bağlıdır.
  2. Bundan başka ekonomik düzen, anayasanın alacağı biçimi belirlemede rol oynar.
  3. Örneğin zenginliklerin orantılı bir biçimde eşitlenmesine doğru gidiliyorsa, yönetim ister istemez demokrasiye doğru yönelecektir.
  4. Siyasal yapıyı belirleyen bir başka öğe,
  • Soğuk ülke insanları olan Avrupalılar yürekli, fakat beceri ve akıl bakımından geri oldukları için özgür yaşarlar, ama iyi, sürekli yönetimler kuramazlar.
  • Buna karşılık sıcak bölgelerde yaşayan Asyalılar zeki ve yaratıcıdırlar, ama yürekli değillerdir ve istençleri eksiktir, bu yüzden hep köle ve uyruk olarak kalırlar. Bu kimselere tiranlık rejimi uygun düşer.
  • Ilıman ülkede oturan Yunanlılar, hem zeki hem yürekli oldukları için en iyi siyasal kurumlara sahiptirler ve özgür bir yaşam sürerler.

Aristoteles’e göre Anayasa:

“her devlette bulunan erklerin dağılımının, egemenliğin yerinin ve siyasal toplumun gerçekleştirmeyi amaçladığı hedefin belirlenmesi için benimsenen düzenleniş biçimi”

Bütün anayasalarda üç erk bulunur. Farklı anayasalarda bu erkler farklı biçimde düzenlenmişlerdir.

  • Sorunları topluca görüşüp düşünme,
  • 0luşturulmuş bütün görevler ya da otoriteler ile bunların sayıları, nitelikleri, yetkilerinin sınırları ve seçilme yöntemleri,
  • Yargı düzeni

 Bugünkü dilde bunlara, yasama, yürütme ve yargı erkleri diyoruz.

Aristoteles, yönetimleri (anayasaları) sınıflandırırken

  • İlk önce ;
  • adalet ilkesini,
  • hukuk kurallarına uyup uymama ilkesini,
  • daha sonra da yönetimin amacı ilkesini ortaya atar.

İlk sınıflandırma, yönetimlerin “doğru” ve “yanlış” şeklinde ikiye ayrılmalarıyla oluşur:

“Ortak iyiliği amaçlayan anayasaların, mutlak adalete uygun olmakla doğru oldukları açıktır; yalnız yöneticilerin iyiliğini amaçlayanlarsa yanlıştır.

İkinci bir sınıflandırma yapmak  için
iktidarı elinde bulunduranların sayısını ölçüt olarak kullanır.

Böylece yönetim biçimleri üçe ayrılır;

  • Tekin yönetimi,
  • azın yönetimi,
  • çoğunluğun yönetimi

Böylece ilk üçü doğru, diğer üçü sapma olan altı yönetim biçimi ortaya çıkar:

  1. Ortak iyiliği amaçlayan tekin yönetimi: Monarşi.
  2. Ortak iyiliği amaçlayan azınlığın yönetimi:
  3. Ortak iyiliği amaçlayan çoğunluğun yönetimi:
  4. Tekin çıkarını amaçlayan tekin yönetimi: Tiranlık.
  5. Zenginlerin çıkarını amaçlayan azınlığın yönetimi: Oligarşi.
  6. Yoksulların çıkarını amaçlayan çoğunluğun yönetimi: Demokrasi

Aristoteles: Yönetimin altı biçimi

  • Kim yönetiyor: Bir kişi, birkaç kişi/çoğunluk
  • Kim faydalanıyor: Yönetilenler ve yönetenler/sadece yönetenler

Siyasal Düşünceleri – Yönetim Biçimleri

  • Siyaset bilimi bu yönetimlerin tümüne kendilerini nasıl sürdüreceklerini göstermeli.
  • Aslında kendisi aristokrasiyi savunur. Halk teker teker bunlardan üstün değildir.  Ama bir araya geldiklerinde üstünler. Bu nedenle iktidarı çoğunluğa vermeli
  • Aristoteles’e göre, demokrasi ile oligarşinin karışımı olan politeia kurulabilir en iyi yönetimdir. (Karma anayasa anlayışı)
  • Bu rejimin doğru, iyi olmasının nedeni onun orta yolu izleyen ve orta sınıfa dayanan bir rejim olmasındandır.
  • Orta sınıfa özgü meziyetler dolayısıyla, politeia her yerde kurulabilecek en iyi yönetim biçimidir.
  • Kurulabilir en iyi devlet, sıradan insanlardan oluşmuştur.
  • Burada erdemce mutlak olarak iyilerin bulunmamasından ötürü, Aristoteles her türlü azınlığın yönetimini reddetmiş ve iktidarın yurttaşlık iyiliğine sahip olan bir çoğunluğun elinde bulunmasını yeğlemiştir.

İdeal Devlet

  • İdeal devletini kurmaya kalktığında, çoğunluğun siyasal yaşama katılımı düşüncesini olduğu gibi terk eder.
  • Çünkü ideal devlet yetkin bir devlettir, mutlak olarak iyi olan devlettir, dolayısıyla “iyi adam ile iyi yurttaşın bir ve aynı olmasını” içerir.
  • İdeal devlette, ahlaksal ve siyasal erdem arasında çelişki
  • Mutlak olarak erdeme, boş zamanı bulunan küçük bir azınlık sahip olduğuna göre de yurttaşlar bunlardan oluşacak ve ideal devlet zorunlu olarak bir azınlık yönetimi olacaktır.
  • İdeal devletin, en yüksek ahlaksal gelişmeyi gerçekleştirip genel mutluluğu sağlayabilmesi için kendi kendine yeterlilik özelliğine sahip olması gerekir.
  • Bu özellik yalnızca poliste bulunur.
  • İdeal devletini bir polis olarak tasarlayan Aristoteles,
    ilk olarak ideal devletin nüfusunu belirlemeye çalışır. Ona göre ideal devletin nüfusu ne çok az ne de çok fazla olmalıdır; “kendi kendine yeterliliğin bütün gereklerini karşılayabilecek ve kolaylıkla denetlenebilecek kadar geniş olmalıdır”.
  • Devletin yersel büyüklüğü ve kapsamı açısından da durum aynıdır.
  • “Bunlar yurttaşların kol emeği harcamaları gerekmeden, özgür bir insana yaraşan, ama lükse varmayan bir yaşam sürmelerini olanaklı kılacak kadar olmalıdır.»
  • İdeal devletin hem yüreklilik hem de aklı gerektirmesi nedeniyle yalnızca Yunanlılar tarafından kurulabileceği inancındadır.
  • İdeal toplum üç ayrı sınıftan oluşur:
  • Yurttaşlar,
  • toprağı olmayan özgür üreticiler (köylüler, zanaatkarlar, tüccarlar ve işçiler),
  • köleler.
  • Bunlar arasında yalnızca yurttaşların erdemini geliştirecek boş zamanı olan özgür insanlar olduklarını kabul eder.
  • Toprağı olmayan özgür üreticiler, erdemsiz olduklarından siyasal haklardan yoksun bırakılırlar.
  • Bu sınıflara bir de, köleler gibi üretimin belli aşamalarında çalıştırılan yabancılar (metoikos’lar) eklenmelidir.
  • İdeal devlette iyi bir şekilde yerine getirilmesi gereken iki önemli iş vardır:
  • Savunma ve siyaset ile adalet sorunları hakkında görüşüp tartışma.
  • Her iki işle de yurttaşlar sınıfı ilgilenir.
  • Fakat aynı kişilerin iki görevde birden bulunmamalarını öğütler.
  • Herhangi bir anayasanın en önemli yanı, Platon’un düşündüğü gibi onun üyesi olacak kişilerin eğitimidir.
  • Doğa gençleri itaat etmeye, yaşlıları buyurmaya daha uygun kılar.
  • Bu yüzden, ideal devletin yurttaşlarının eğitimi, bir egemen sınıf (daha doğrusu üyeleri ilk önce yönetilmeye, zamanı geldiğinde de polisi yönetmeye yetenekli bir sınıf) yetiştirmeyi ve bunu sürekli yeniden üretmeyi amaçlar.

İlgili Kategoriler

Anadolu AÖF AÖF Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir