Maliye Politikası: Kavramlar, Etkinliği ve Sınırları ders notları



***Maliye Politikası: Kavramlar, Etkinliği ve Sınırları

*** Dar anlamda maliye politikası: Devletin bütçe kanalından yaptığı harcama artışının milli gelir ve istihdam üzerindeki yükseltici etkisidir.

*** Geniş anlamda maliye politikası: Devletin tüm vergi ve harcama araçları ve kamu teşebbüsleri ile giriştiği ekonomik faaliyetlerdir.

*** Nötr vergiler: Yükümlü üzerinde gelir etkisi oluşturan fakat ikame etkisinin sıfır olduğu vergilerdir.

*** Efektif talep: Tam istihdamın sağlanmasına yönelik olarak kamu talebi ile destekli toplam talep miktarıdır.

*** Likidite tuzağı: Verili bir faiz oranında, halkın arz edilen tüm para miktarını tutmaya hazır olduğu durumdur.

*** Doğal işsizlik oranı: Emek verimlilik artışının sıfır ve ortalama reel ücret haddinin sabit olduğu, sonuçta fiyat düzeyinin de sabit kalabildiği koşuldaki işsizlik oranıdır.

*** Para yanılsaması: İşçilerin enflasyon karşısında reel ücret düzeyi ile net algılama yapamaması durumudur.

*** Dışlama etkisi: Genişletici maliye politikası uygulanması sonucunda faiz oranının yükselmesine bağlı olarak özel yatırım harcamalarının azalması durumudur.

*** Rasyonel beklentiler: Kişilerin ekonomik değişkenlere ilişkin tüm bilgileri kullanarak yaptıkları beklentilerdir.

*** Bütçe devresel bileşkesi: Tam istihdam bütçe fazlası ile olağan dönem bütçe fazlası arasındaki farktır.

*** Mali sürüklenme: Bütçe devresel bileşkesinde görülen fazlanın ekonomide gelir artışını frenleme etkisidir.

Maliye Politikası Hangi Koşullarda Ortaya Çıkmıştır? :

Maliye politikası; Geniş anlamıyla, kamu bütçe araçları olan kamu harcamaları, vergi ve diğer gelir kaynaklarının miktar ve bileşiminde değişiklikler yapılarak, ekonomide öngörülen iç ve dış dengelerin

sağlanması politikalarının bütünüdür. Maliye politikasının ortaya çıkışı, 1929 Krizi ertesinde yaşanan derin ekonomik çöküş ve işsizlik sorununun çözümünü amaçlayan, Keynes’in ünlü Genel Teori kitabında ortaya koyulan teorik esaslara dayalı politikalarla gerçekleşmiştir. Dar anlamda maliye politikası kavramı ile tam istihdamı sağlamaya yönelik olarak, otonom kamu yatırımlarıyla efektif talebi oluşturup milli gelirin yükseltilmesi geniş anlamda maliye politikası kavramı ile de bütçe

harcama ve gelir politikaları yanında kamu iktisadî kuruluşları ile de güdülen politikalar anlaşılır.

Klâsiklerin hangi gerekçelerle devletin müdahalesine gerek kalmadan ekonominin dengeye gelebileceğini savunduklarını ayırt etmek.

Klâsikler ücret ve fiyatların tam esnekliğe sahip olduğu, üretim faktörlerinin sektörler arasında tam geçişlilik özellikleri taşıdığı varsayımları ile piyasaların dengeye geleceğini ve devletin ekonomiye

müdahale etmesine gerek olmadığını ileri sürmüşlerdir. Denk bütçe ve yatırımın tasarrufa eşit olması koşullarında ekonominin dengede olacağını savunan klâsikler, ekonomide oluşabilen dengesizliklerin geçici olduğunu, denge dinamiklerinin etkisiyle bu koşulların kendiliğinden ortadan kalkacağını, böyle durumlarda devletin ekonomiye müdahalesinin olumlu etki yaratmayıp, tam tersine, olumsuz sonuçlar doğuracağını savunmuşlardır. Klâsiklerin bu iddiaları ileri sürmeleri, ekonomilerin henüz

kurumsallaşmamış ve ileri düzeyde ihtisaslaşma aşamasına gelmemiş olmalarından kaynaklanıyordu.

*** Keynesyen maliye politikasını klâsiklerin görüşünden ayıran temel farklılıkların neler olduğunu açıklamak.

Keynes ekonomiye yukarıdan, makro boyuttan bakarak, öncelikle makro dengelerin sağlanması kuralını getirmiştir. Bu görüşler doğrultusunda makroekonomi ve maliye politikası ortaya çıkmıştır.

Keynes’e göre, ekonomilerin denge hallerinde işsizlik sorununun çözülmeyip, kamunun müdahalesi ile toplam talep yükseltilerek, efektif talebe ulaşılması gerekmektedir. Bu görüşün dayandığı görüş ücret ve fiyatların klâsiklerin savunduğu gibi esnek olmadığı, geriye doğru sertlik gösterdiği, bundan dolayı da piyasa ayarlamalarının gerçekleşemediğidir. İşsizliğe neden olan eksik talep koşulunun bütçe ve harcama sistemi ile telafi edilmesi temel Keynesyen maliye politikası aracıdır.

*** Keynesyen yaklaşımın temelini oluşturan varsayımları monetaristlerin hangi gerekçelerle reddettiğini değerlendirmek.

Monetaristler de klâsiklere benzer şekilde paranın rolünü ikincil derecede önemli algılayarak, Keynesyen görüşten ayrılmışlardır. Monetaristlere göre Keynesyen maliye politikasının etkileri ancak kısa dönemde ve geçici olarak ortaya çıkabilir. Uzun dönemde ise ekonomide doğal işsizlik önlenemez ve maliye politikasının genişletici önlemleri eski dengelerde yüksek fiyat oluşumuna neden olur.

Maliye politikası uygulaması sonucunda toplam talebin yükselmesinin oluşturduğu fiyat artışının işverenler ve para yanılsaması altındaki işçiler tarafından farklı algılanması kısa dönemde istihdama katkı yapabilir, ancak uzun dönemde denge eski koşulda, doğal işsizlik düzeyinde oluşur.

Friedman’a göre enflâsyon ve işsizlik arasındaki ilişkiyi ortaya koyan Phillips eğrisi kısa dönemde negatif eğilime sahip olup, stagflasyon koşulunda pozitif eğim alırken, uzun dönemde doğal işsizlik oranında dik olmaktadır.

*** Son dönem maliye politikası yaklaşımlarının Keynesyen ve monetarist görüşlerle birleştiği ve farklılaştığı noktaların neler olduğunu karşılaştırmak.

Son dönem maliye politikası yaklaşımları Keynesyen ve monetarist görüşlerden geniş çapta etkilenmiş olmakla beraber, onlardan farklı olarak, daha güçlü bir şekilde mikro temellere ve sistemin işleyişine yönelmişlerdir. Yeni klasik görüşe göre, bilgi sahibi olan ekonomik aktörlerin rasyonel beklentiler doğrultusunda yararlarını en çoklaştırıcı davranışları sonucunda fiyat ve ücret esnekliği varsayımı altında piyasalarda denge sağlanır. Yeni Keynesyen görüş çeşitli nedenlerden kaynaklanan ücret ve fiyat katılığı üzerinde yoğunlaşarak ekonomik şokları açıklamaya çalışmıştır. Post Keynesyen görüşte ise, ekonomik şok ve dengesizliklerin ücret ve kâr getirilerini birbirinden uzaklaştırması nedeniyle gelir dağılımı konusu önem kazanmıştır. Diğer yandan sermayenin kâr sıkışıklığı krizi arzyanlı ekonomi görüşünü ortaya çıkarmış ve sermaye üzerindeki kamusal yüklerin hafifletilmesini gündemde üst sıralara taşımıştır.

*** Hangi ekonomik koşullarda maliye politikası amaçlarından hangisinin öne çıkabileceğini ve aralarında ne tür çatışmalar oluşabileceğini açıklamak.

Maliye politikasının temel amacı, iç dengenin ve dış dengenin sağlanmasıdır. İç dengenin ana unsurları fiyat istikrarının sağlanması, yani enflasyonist ve deflasyonist dalgalanmaların önlenmesidir.

İç istikrar alanında ikinci önemli konu da işsizliğin önlenmesi ve tam istihdamın sağlanmasıdır. Bu iki hedef yan yana konulduğunda istikrarlı büyüme konusu ile karşı karşıya gelinir. Çünkü, fiyat istikrarı ve istihdam konularının statik konumda çözülmesi, ekonomik büyümenin sağlanamadığı durumda zamanlar arası ekonomik istikrarsızlığa yol açar. Dış istikrar ise ekonominin dış dünya ile olan ekonomik ilişkilerinde cari hesap dengesinin sağlanmasını içerir. Tüm bu amaçlar yumağı içinde bütünsel olarak optimum koşulu yakalamak her zaman mümkün olmayabilir. Amaçların tümünün sağlanamadığı durumlarda tercihli olanlara ağırlık verilerek politika uygulamasına geçilir.

*** Maliye politikasının temel araçlarının neler olduğunu, etkilerinin nasıl ortaya çıktığını açıklamak.

Maliye politikasının temel araçları vergi, harcama ve borçlanma olarak bütçe kalemleri ve kamu iktisadî teşebbüsleri şeklinde ekonomide fiilen yer alan üretim ve istihdam birimleridir. Devlet söz konusu araçlarla araçların çeşitli özelliklerinden yararlanarak, fiyat istikrarı ve istihdam gibi iç istikrar alanında ve cari dengeyi sağlayarak dış istikrar alanında etkili olmaya çalışır. Ancak, söz konusu maliye politikası araçlarının hedeflenen tüm amaçlara istenildiği kadar etkili biçimde yönlendirilmesinin mümkün olduğu düşünülmemelidir. Ekonomilerin içinde bulundukları aşamalar ve varolan kurumlar çerçevesinde araçların kullanımı sınırlı olabilir.

*** Maliye politikasının etkinliğinin ölçümünün niçin önemli bir konu olduğunu değerlendirmek.

Maliye politikasının etkisini ölçebilmek için tam istihdam koşulu altında saptanan bütçe fazlası ile filli bütçe büyüklüğü arasındaki fark dikkate alınır. Bunun nedeni, kamu bütçesi büyüklüğüne ve kalemlerine çoğu durumda iradi müdahale olmadan ekonomideki bazı değişikliklerin etki ediyor olmasıdır. Maliye politikasının net etkisi anlaşılıp ortaya konulduktan sonra, hangi politikaya yönelik kullanılacağı saptanabilir. Böylece amaç ve araç belirlenmesi sonrasında politikaların zamanlamasına da dikkat etmek gerekir. Politikalarda zamanlamanın gereği biçimde yapılmaması durumunda politikanın etkisi zayıflıyor olabileceği gibi, hedeflenenden ters yönde etki de oluşturulabilir.

*** Maliye politikası ne tür bir tarihsel gereksinimden ortaya çıkmıştır?

Ekonomi politikaları genellikle gelişmiş kapitalist ekonomilerde ortaya çıkmıştır. Ekonomi alanındaki teorilerin birincil işlevi, dokular arasındaki ilişki kurallarını saptayarak organizmanın çalışmasını açıklamak, ileriye yönelik öngörüler yapabilmek, bazı istenmeyen sonuçları önleyebilecek ve sistemi istenir doğrultuda sürdürebilecek anahtarı ele geçirmektir. Makroekonomi alanı içinde yer alan maliye politikası da 1929 Krizi ile oluşan derin işsizlik ve bunalımın aşılabilmesi ve ekonomik işleyişin sarsıntısız sürdürülebilmesi için kamusal müdahale araçları ile ilgili kuralları geliştirmiş ve devreye sokmuştur.

***Hangi gerekçelerle küçük devlet ve tarafsız vergi görüşünü savunabilirsiniz?

Neoklasik okula göre, bir ekonomide piyasa faiz göstergesi altında yatırımların tasarrufa eşit olduğu durumda, yaratılan kaynaklarla kullanılan kaynaklar arasında denklik sağlanmış olur. Ancak, zorunlu olarak devlet devreye girdiğinde ekonomide yeni bir kaynak çekme ve harcama yapma dokusu oluşur.

İlk olarak, sistemin dengede olması için söz konusu devlet bütçesinin de denk olması gerekir. İkinci olarak da vergi ve harcama kanallarının fiyat yapısını bozmaması ya da bozma etkisinin asgari düzeyde tutulabilmesi için devletin, olabilecek en küçük boyutta olması ve özellikle de vergilerin nispi fiyat yapısını bozmaması gerekçesi ile nötr vergilerden (tarafsız vergi) oluşması tercih edilir.

*** Keynes sisteminde en temel maliye politikası aracı olarak efektif talebin işlevini ve oluşturulma yöntemini nasıl açıklarsınız?

Kapitalist ekonomilerde milli gelir ve buna bağlı olarak istihdam düzeyinin düşük olmasını yetersiz talep görüşüne bağlamış olan Keynes, tam istihdamı sağlayan piyasada oluşan düzeyden daha yüksek talebe efektif talep adını vermiştir. Efektif talebe, toplam özel harcamalara kamu harcamaları ile yükseltilmiş toplam talep ile ulaşılır.

*** Monetarist görüşün Keynesyen görüşten farklarını ve bu farklılıkların ortaya çıkmasına yol açan ekonomik gelişmeleri nasıl açıklarsınız?

Keynesyen görüş siyasetçilerin oy kaygısı ile aşırı boyutta kullanılarak zaman içinde bütçe açıklarına ve enflasyonist baskılara yol açmıştır. Aynı süreçte, aşırı üretim ve piyasaların hızla yükselen arzı karşılamada yetersiz kalması kâr oranlarının gerilemesine yol açarak, özel birikimlerin finansal işlemler alanına kaymasına neden olmuştur. Böylece başlamış olan aşırı finanslaşma döneminde enflasyon nominal varlıkları eritme tehlikesi yaratmıştır. Bu tehlike karşısında Keynesyen politikaların terk edilmesi gündeme gelmiş, mali disiplin kuralları yaygınlaştırılmıştır. Keynesyen görüşten farklı olarak monetarist görüş malî önlemlerin ekonomik dalgalanmaları önleyemeyeceği, hatta daha da şiddetlendireceği görüşüne dayanır. Monetaristlere göre, malî önlemler kısa sürede ekonomik dalgalanmalara çare gibi görülseler de uzun dönemde ekonomik dengeleri bozucu etki yaparlar.

*** Talep yanlı ve arz yanlı politikalar arasındaki temel farkı nerede görüyorsunuz?

Talep yanlı politikalar Keynesyen kökenli olup piyasa dengesizliklerinin talep yetersizliğinden kaynaklandığı görüşüne dayanır. Arz yanlı politikalar ise küreselleşme döneminde tüm yerküre piyasa olarak devreye sokulduğundan, artık ulus devletler içinde talep genişletici önlemlere gereksinim olmadığı, buna karşın dünya piyasalarına açılan sermayelerin arz yönünden desteklenmelerinin daha yerinde olduğu görüşüne dayanır. Arz yanlı görüşler, yatırımların faiz ve maliyet esnekliğinin yüksek olduğunu, faizlerin ve vergilerin düşürülmesi ile yatırımların yükseleceğini ve istihdam ve ekonomik refahın sağlanacağını ileri sürerler.

*** Ekonomik dengelerin gözetilmesinde iç ve dış dengeler arasındaki ilişkinin hangi piyasa göstergeleri ile kurulabileceğini düşünürsünüz?

Bir ekonomide iç ve dış denge için iki önemli gösterge söz konusudur. Ticari işlemler açısından döviz kuru, sermaye hareketleri açısından ise faiz oranı önemli araçlardır. Bu iki gösterge birbirinden ayrı ortamlarda çalışmayıp, tam tersine, birbirini etkileyecek şekilde devrededirler. Bir ekonomide faiz oranı dünya faiz oranının üzerinde ise o ekonomiye döviz girer ve bu durum ulusal parayı değerli kılarak, ticaret dengesinin ülke aleyhine dönmesine yol açar. Bu nedenle, iki ölçütün de optimum düzeyde kullanılması kaçınılmazdır. Ancak, her iki ölçütün de bir ortak tabanı bulunmaktadır, o da ekonominin genel verimlilik düzeyidir.

*** Maliye politikası araçlarını kaç kategoride tasnif edebilirsiniz?

Maliye politikası araçları, dar anlamda maliye politikası araçları ve geniş anlamda maliye politikası araçları olmak üzere tasnif edilebilir. Dar anlamda maliye politikası araçları bütçe gelir ve harcama kalemlerinden oluşur. Özellikle bütçedeki kamu yatırım kalemleri önemli bir araçtır. Bütçenin dışında kamu iktisadî teşebbüsleri ya da fonlar gibi gelir ve harcama akımlarında yer alabilen kamusal kuruluşlar da geniş anlamda maliye politikası araçları olarak görülürler.

*** Maliye politikası uygulamasında etkili sonuç alabilmek için ekonomide hangi veriler dikkate alınmalıdır?

Maliye politikalarının bir ekonomide etkili olabilmesi için, müdahalelerin zamanlamasının iyi yapılması, müdahale dozunun optimal olması ve müdahalenin uygun alan üzerinde yapılması gerekir.

Bu kurallara uyulmadığı sürece ya müdahale etkisiz kalarak kaynaklar israf edilmiş olur ya da müdahale istenenden tam ters sonuç veriyor olabilir. Örneğin, bir kriz döneminde yapılacak müdahalede geç kalınırsa krizin etkileri ağır olabileceği gibi, ekonomi zaten krizden dönme durumunda olabileceğinden, depresyonu önleme politikası enflasyonist baskılara yol açıyor olabilir.

İlgili Kategoriler

Anadolu AÖF Maliye Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir