AÖF Doğal kaynaklar ve çevre ekonomisi 2.ünite notları



ÇEVRE SORUNLARININ ORTAYA ÇIKIŞ VE NEDENLERİ 2 ÜNİTE

Çevre Sorunlarının Ortaya Çıkışı: Çevre ve ekonomi arasındaki karşılıklı ve birbirine bağlı ilişkiler yeni olmayıp insanın doğal çevresi ile olan ilişkisinin başladığı günden bu yana vardır. İnsan doğadan ve doğal kaynaklardan sürekli yararlanmış, kullanmış ve işlemiş, sahip olduğu bilgi tecrübe ve teknolojik ilerlemeye bağlı olarak doğaya hakim olmuştur. Fakat insanoğlunun bu faaliyetleri ile birlikte doğaya ve çevreye verdiği zararlar da sürekli artmıştır. Kuzey Afrika’nın çölleşmesi, Kuzey

Batı Hindistan’daki Tar çölünün genişlemesi, Çin’deki ağaçların kesilmesi nedeniyle büyük sellerin oluşması, Kuzey Amerika’da yeşil olan alanların çölleşmesi tarım üretiminin çevreye verdiği çok önemli zararlardır. Ayrıca, çevre literatüründe trajik çevresel felaketler olarak anılan olaylar ise

şunlardır: Sovyetler Birliği’ndeki  Çernobil nükleer kazası, Hindistan’ın Bhopal yöresinde,bir Amerikan şirketinin çalıştığı zirai mücadele ilaç fabrikasında iki binden çok kişinin ölümüyle sonuçlanan sızıntı, Meksika’da bin kişinin ölümüne neden olan sıvı gaz tankı patlaması, Japonya’da Minamata’da civa zehirlenmesi olayı,isviçre’de  Sandoz kimyasal tesisindeki yangın nedeniyle civa benzeri zehirli sı-vıların Ren Nehri’ne boşalması sonucu milyonlarca balığın ölmesi ve bölgede yaşayanların içme sularının tehlike altında olması. Bu felaketler kitlesel olarak yaşanırken, doğal kaynakların kıtlığı ve enerji için savaş korkusunu toplumlara tanıştıran ilk kriz ise 1970 enerji krizidirÇevre sorunları,

insanoğlunun ekonomik faaliyetleri  nedeniyle doğal çevresi üzerinde kurmuş olduğu hakimiyet ve

baskının, çevrenin taşıma  kapasitesini aşması sonucu ortaya çıkan tehlikelerdir.

Çevre Sorunlarının Nedenleri: Çevre sorunları genel anlamda, insanoğlunun ekonomik faaliyetleri yoluyla doğal çevresi üzerinde kurmuş olduğu hâkimiyet ve baskının çevrenin taşıma kapasitesini

Aşması  sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu tanımlama aslında çevre sorunlarının esas temel nedenini oluşturmaktadır.

Nüfus Artışı ve Kentleşme: Tarihsel süreç içerisinde insanoğlu, çevre sorunlarının yaratılmasında çok etkili olan bir varlıktır. Bu bağlamda dünyadaki insan sayısı ise her geçen gün ve özellikle son iki yüzyıl boyunca hızla artmaktadır. Nüfusu çok olan ülkelerin sanayileşme ve kalkınma çabalarıolan gelişmekte olan ülkeler olması nedeniyle enerji ve hammadde kaynakları açısından doğal kaynak ve çevre üzerinde insanın baskısı da yoğunlaşmaktadır. Nüfus ve çevre sorununda en önemli boyut, dünya nüfusunun kaynaklara ulaşabilmesindeki eşitsizliktir. Eşitsizlik, büyüme ve kalkınma açısından çok önemli sorunlara neden olurken aynı zamanda yoksulluğu da artıran ve bunlar arasında kısır döngü yaratan da bir sorundur. Özellikle nüfus artışı nedeniyle oluşan nüfus göçünün yarattığı nüfus baskıları nedeniyle gecekonduları banliyöleri artıran bir dengesiz kentleşme süreci kaçınılmaz olmaktadır Kentleşme ; bemografik  olduğu kadar ekonomik,siyasal, toplumsal ve teknolojik boyutlarıda  kapsayan bir süreç olup çok genel olarak kent sayısındaki artış ve kentsel nüfustaki artıştır.

Sanayileşme: Sanayileşmenin aslında nüfusun kentsel alanlarda yoğunlaşmasına neden olan çekici bir rolü vardır. Nüfus yoğunlaşması ise birçok yararlı dışsal ekonomiler yaratırken aynı zamanda dışsal maliyetler de yaratmaktadır. Bu dışsal maliyetler ise sanayinin yaydığı katı, sıvı, gaz şeklinde kirletici atıklardır. Bu atıklar, sadece insanlara hayvanlara ve bitki örtüsüne zarar vermekle kalmaz, aynı zamanda ekolojik sisteme verdiği zararla birlikte ekolojik sisitemdeki dengelerin bozulmasına da neden olmaktadır. Bu bağlamda sanayileşme yeryüzündeki üretim amacıyla bitki hayvan, enerji gibi bütün doğal ve çevre kaynaklarının hızla tüketilmesine ve hava,su, toprağınn niteliğinin bozulmasına neden olmaktadır.

Ekonomik Büyüme: Bir ülkenin genellikle bir yıl içinde üretim kapasitesinde veya reel gayri-safi yuriçi hasılatında (GSYH) görülen ve sayısal olarak ölçülebilen reel artışlardır. Özellikle ekonomik büyüme sonucu üretim ve tüketimdeki artışlar doğal kaynakların enerjinin

Aşırı  kullanılmasına neden olurken suyun havanın, toprağın kalitelerinin bozulmasına, bitki ve hayvan türlerinin yok olmasına, verimli tarım arazilerinin azalmasına,sanayi atıklarının artmasına neden olmaktadır. Bu bağlamda özellikle sürekli üretilen mal ve hizmet

miktarını artırmaya yönelik niceliksel amaçlı ekonomik büyüme,doğal kaynakların tükenmesine ve çevre sorunlarının artmasına neden olmaktadır.Dünya üretimi sürekli artmaktadır. Çevre korumaya yönelik ülkelerin yapmış oldukları çaba ve harcamalarla ilgili

olarak  Almanya ve Japonya örnek gösterilebilir.

Toplumsal ve Ekonomik Azgelişmişlik, Yoksulluk

Az gelişmişlik sonunu 1950’lerden sonra gerekbilim adamları gerekse politikacıların tartıştığı

konulardan biri olmuştur. Az gelişmişlik sorunu ile önce sadece ekonomistler ilgilenmişken, bu ilgi daha sonraları diğer sosyal bilim dallarına da sıçramış ve az gelişmişlik sorunu

interolisipliner bir kimlik kazanmıştır. Azgelişmiş ülkelerin en temel ekonomik ve yapısal özellikleri şunlardır; düşük kişi başına gelir, dengesiz gelir dağılımı, tasarruf ve yatırımların düşüklüğü, sermaye birikiminin yetersizliği, zorunlu ihtiyaçları gideren malların, tüketim bileşeninde yüksek pay alması, yetersiz beslenme, yetersiz eğitim,hızlı nüfus artışı, dengesiz kentleşme, yetersiz, kötü çevre şartlarında barınmadır. Azgelişmişlik ve yoksulluk, sanayileşmiş ülkelere göre çevre sorunlarını doğrudan artıran bir neden olmamakla birlikte doğal kaynakların tükenmesi ve çevrenin bozulmasında etkili olan bir durumdur. Çevresel bozulma ve doğal kaynakların tükenmesi ise yoksulluğu etkileyen bir kısır döngünün oluşmasında etkili olmaktadır.

Mutlak Yoksulluk: Hane halkı yada bireylerin biyolojik olarak varlıklarını sürdürebilmeleri ve

üretebilmeleri için ihtiyaç duydukları asgari gelir ve harcama düzeyidir. Tanımın yaşamı sürdürebilmek için gerekli olan asgari besin bileşenlerini veya kaloriyi esas alması ona mutlaklık niteliği kazandırmaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerle çevre sorunlarının nedeni, kalkınmadaki yetersizlik ve çevre -kalkınma ilişkisini dikkate almayan kalkınma çabalarıdır. Toplumların “gelişme ideolojisi” olarak da bilinen sanayileşme ve modernleşme amaçları, çevre sorunlarının artmasına ve ulusal sınırları aşarak küreselleşmesine neden olmaktadır.

KÜRESELLEŞME VE ÇEVRE SORUNLARI

Küreselleşme, ticari, mali ve sınai sermayenin faaliyet alanının giderek daha büyük

ölçüde ulusal sınırları aşarak dünya çapına yayılması ve bunun uzantısı olarak da global kapitalist iktisadi sistemin iktisadi ve siyasi yönetiminin ulusal çapı aşan düzenlemelerle

yönetilmesidir. Küreselleşme eğilimleri, 18. ve 19. yüzyıllarda Sanayi Devrimi ile başlamış ve 20.yüzyılda daha da belirginleşmiştir. 21. yüzyılda da en önemli değişim ve gelişmelerden birisi olarak görülmeye devam etmektedir. “Boratav (1994)’a göre ise küreselleşme ticari, mali ve sınai sermayenin faaliyet alanının giderek daha büyük ölçüde ulusal sınırları aşarak

dünya çapına yayılması ve bunun uzantısı olarak da global kapitalist iktisadi sistemin iktisadi ve siyasi yönetiminin ulusal çapı aşan düzenlemelerle yönetilmesidir.  fiaylan (1996)’a göre ise küreselleşme kapitalizmin bir aşaması olup dünyanın tek bir pazar hâline dönüşmesidir.

Yeldan (2003)’a göre ise küreselleşme kavramı siyasi iktisadi ve sosyal tüm alanları kapsayan bir öneriler reçetesi olarak değerlendirilmelidir. Küresel çevre sorunu ilk olarak Roma Klübü’nün “Büyümenin Sınırları” raporunda vurgulanmaktadır. Raporda doğal kaynakların tükenmesi ve çevre sorunlarının küresel düzeyde algılanması gerektiği üzerinde durulmaktadır. Sınır ötesi çevre sorunu,sınır ötesi çevre sorunları 1973 yılında OECD’nin yapmış olduğu bir tanımlamadır. iki veya daha fazla ülkenin çevre sorunlarının birbiri içine

geçerek zararlı tüm emisyon ve atıkların hava, su, toprak aracılığıyla sınırları geçerek

ülkeler arasında taşınmasıdır. Constantini ve Monni (2007)’e göre, ekonomik refah ve yaşam kalitesi ile doğal kaynaklar ve çevre arasındaki birbirine bağlı etkileşimde doğal kaynaklar

ve çevrenin sadece büyümeyi sınırlayıcı etkisi düşüncesi küreselleşme süreci ile birlikte

değişmiştir. Bu düşüncede,

  • Küresel iklim değişiminin ekonomik gelişme üzerinde ciddi bir tehdit olarak ortaya çıkması,
  • Yoksulların, iklim değişiminden en olumsuz şekilde etkilenecek kesim olmaları ve
  • Gelişmekte olan ülkelerin, iklim değişimine uyum sağlayacak yapısal önlem ve uygulamaları hayata geçirebilmek üzere desteğe ihtiyaç duymaları; çevre ve ekonomi ekseninde oluşturdukları küresel politikaların, sadece çevresel ve ekonomik değil, aynı zamanda sosyal bir içeriğe da sahip olmalarını zorunlu kılmaları etkili olmuştur”.

KÜRESEL ÇEVRE SORUNLARININ BOYUTLARI

Küresel çevre sorunlarının temelinde daha önce bahsettiğimiz gibi çevre sorunlarının nedenleri olan, nüfus artışı ve kentleşme, sanayileşme, ekonomik büyüme,azgelişmişlik ve yoksulluk küresel olarak da ekolojik sistemde olumsuz değişimlere neden olmaktadır. Küresel platformda ülkeler ise ekonomik, siyasal teknolojik ve demografik faktörlerin de etkisiyle olumsuz değişimlerden farklı şekillerde sorumludurlar.Bu bağlamda küresel çevre sorunlarına neden olan ülkeler dört farklı grupta toplanmaktadır Birinci grup ülkeler, sanayileşmiş ve gelişmişülkelerdir Özellikle sanayileşmenin etkisiyle karbondioksit, karbonmonksit, kükürt emisyonları her türlü zehirli ve kimyasal atıklar ve emisyonlar› yayarak ozon tabakası ve küresel iklim değişimi üzerinde çok önemli olumsuz etkileri olmaktadır. ikinci grup ülkeler ise hızlı nüfus artışlarıve kalkınma ile ilgili birçok problemleri olan azgelişmiş ülkelerdir. Üçüncü grup ülkeler, Sanayileşme çabaları olan gelişmekte olan ülkelerdir. Hızlı sanayileşme ve kentleşme süreçleri nedeniyle ağır ve zehirli sanayi atıkları ve emisyonları, havanın suyun, bitki örtüsünün niteliklerini bozarken, nüfus artışı ve dengesiz kentleşme konut, barınma ve her türlü alt yapı sorunları yaratarak çevre sorunlarının artmasına neden olmaktadır. Dördüncü grup ülkeler ise eski Doğu Bloku olarak adlandırılan ve küreselleşme ile birlikte günü günümüzün Doğu Avrupa Ülkeleridir.

KÜRESEL ÇEVRE SORUNLARI TÜRLERİ

Küresel çevre sorunları, sadece tek bir ülkeyi etkilemeyip etki alanları bütün ülkelerde olup ekolojik sistemi ve dolayısıyla ekonomik sistemi de etikileyen  sınırötesi çevre sorunlarıdır.

1)Ozon Tabakasının incelmesi: Ozon gazı açısından zengin olan ve yeryüzünden 25 km kadar yükseklikten başlayan ve 40 km yukarısına kadar çıkan atmosfer katmanı ozon tabakasıdır. Bu tabaka, güneşten çıkan zararlı ışınların yeryüzüne gelmesini engelleyerek absorbe etmektedir.Eğer bu koruyucu atmosfer tabakası olmasaydı, Dünya üzerinde yaşam olamayacak kadar soğuk bir yer olacaktı. Ayrıca atmosferin % 99’undan fazlası oksijen

ve azot gazlarından oluşuğu için bu gazlar, güneş ısısının zararlı ışınlarını da tutamayacak hale geleceklerdi. Ozon tabakasına zarar veren kimyasal maddelerin en önemlileri ve bilinenleri metan gazı, diazot monoksit gazı, karbondioksit ve kloroflorakarbon gazlarıdır. Ozon tabakasının incelmesine neden olan kimyasalların ve maddelerin üretimi ve kullanımını gerçekleştiren ülkeler en çok sanayileşmiş Batı ve Doğu Ülkeleri’dir.Özellikle ABD’nin, İngiltere ‘nin  Almanya’nın, Fransa’nın, Rusya Federasyonu’nun, Japonya’nın Çin’in Hindistan’ın, Brezilya’nın bu gazların emisyonunda ve üretiminde payları çok yüksektir. Ozon tabakasının incelmesi yönündeki ilk uyarı bilim adamları tarafından 1970’li yıllarda olmasına rağmen 1984 yılında, Antarktika araştırma grubu üyelerinin hazırladığı  bir raporla Antartika üzerindeki stratosferik ozon tabakasında % 40’lık bir incelme olduğu açıklanmıştır.

2)Küresel Isınma ve Küresel iklim Değişikliği: Küresel ısınma, öncelikle

insan faaliyetleri sonucunda meydana gelen sera gazları denilen bazı gazların

atmosferde son yıllarda artması sonucunda meydana gelmektedir.Başlıca sera gazları ise, karbondioksit, karbon, ozon,metan, azot ve kloroflorokarbon gazlarıdır.Bu gazlar yeryüzü üzerinde sera etkisi yaratarak yeryüzününün ısınmasına ve iklim değişikliklerine neden olmaktadır.  Küresel ısınma ve iklim değişikliği son yıllarda tüm dünyada konuşulan ve tartışılan önemli küresel sorunlardan birisidir. Küresel düzeyde iklim değişiminin yeryüzünün ve yaşamın sürekliliğini tehdit eden zararları nedeniyle ülkeler üzerinde sınır tanımayan bir etkisi vardır. Küresel ısınmanın ve iklim değişiminin, canlıları,ekolojik sistemi ve ekonomik sistemi olumsuz yönde etkilemesi ile bu çevre sorununu küresel bir çevre sorununa dönüşmüş ve küresel platformda ve işbirliği içerisinde düşünülmesi ve çözülmesi gerekliliğini de zorunlu kılmıştır. İlim değişiminin küresel platformda tüm dünyanın sorunu olması nedeniyle sorunla ilgili olarak yapılacaklar konusunda ilk kez 1979 yılında Dünya Meteoroloji Teşkilatının aracılığıyla “Birinci Dünya iklim Konferansı” yapılmıştır.  1990 yılında ise iklim değişikliğinin önlenmesi konusunda “ikinci Dünya iklim Konferansı” Cenevre’de toplanmıştır. Küresel düzeyde iklim değişikliği ve sera gazları ile ilgili olan konferansta Türkiye’nin de bulunduğu 137 ülke tarafından Bakanlar Deklarasyonu onaylanmıştır. 1992 yılında Birleşmiş Milletler iklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS)Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansında imzaya açılmış, 1994 tarihinde ise yürürlüğe girmiştir Birleşmiş Milletler iklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin(BMİDÇS) temel amacI, iklim değişikliğine  neden olan küresel düzeyde sera gazı emisyonlarını belli bir düzeyde kalmasını sağlamaktır. Sözleşmenin önemli maddelerinden birisi, ülkelerin iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ve ulusal sera gazı emisyon hesaplarının düzenli olarak tutulması, biyolojik çeşitliliği korumak ve sürdürülebilirliğini sağlamak, teknoloji transferini sağlamak konusunda ortak sorumluluklar yüklenmesi üzerinedir1997 yılında ise Japonya’nın Kyoto şehrinde Birleşmiş  Milletler iklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) toplantısında “Kyoto Protokolü” olarak adlandırılan karar kabul edilmiş ve 2005 yılında ise yürürlüğe girmiştir.Kyoto Protokolü, atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun, iklime tehlikeli etki yapmayacak seviyede dengede kalmasını sağlayan bir protokoldür.

Doğal Bitki Örtüsü ve Tropik Ormanların Yok Edilmesi: Doğal bitki örtüsü ve ormanlar, ekolojik sistem içerisinde çok önemli olan ve biyoçeşitliliğin, karadaki en önemli yaşam ortamlarından da birisidir. Bitki örtüsünün zarar görmesi ve ormanların tahribi, biyoçeşitliliğin, habitatların, farklı türlerin ve gen çeşitlerinin, su havzalarının, balıkların ve iklim dengelerinin de yok olması demektirMera, otlak olarak bilinen doğal bitki örtüsünün hayvancılık, beslenme,erozyonu ve rüzgârı önlemesi açısından önemi büyüktür.. Ormanların tahrip edilmesi sonucunda atmosferdeki sera gazlarını oluşturan karbondioksitin miktarı ve yoğunluğu artmaktadır. Bu bağlamda sera etkisi yaratan gazların artması ise sıcaklıkları etkileyerek küresel ısınma ve iklimlerin değişmesine neden olduğu bilinmektedir.

Diğer Sorunlar: Sanayileşme, fosil yakıtların kullanılması, motorlu taşıtlardan çıkan egzoz gazlarıve termik santralleri faaliyetleri sürekli havayı kirleterek kükürt dioksit, azot oksit, partikül madde ve hidrokarbon yaymaktadırlar. Bu bağlamda çevre sorunu olarak hava kirliliği, özellikle sanayileşmiş ülkelerin, bölgelerin ve şehirlerin önemli sorunu olarak bilinirken, artık bu durum biraz değişmiştir. Çünkü küreselleşme ile birlikte hava kirliliği ve asit yağmurları sadece bir ülkenin, bölgenin ya da şehirlerin sorunu değil, ormanlar, millî parklar, göller, denizler de hava kirliliği ile karşı  karşıya olup, küresel olarak tüm dünyanın sorunudur. Meksiko, İstanbul, Bombay, Bangkok gibi büyük şehirlerde hava kirliliğinden dolayı, solunum yolu kanserleri vb. hastalıklar artmıştır. Küresel olarak orman alanlarının ve bitki örtülerinin nicelik ve nitelik olarak azalması ve yok Olması nedeniyle küresel anlamda bu sorunlara çözüm bulmak amacıyla, 1992’de Brezilya’nın Rio de Janerio’da Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı (UNCED)düzenlenmiştir. Küresel çevre sorunları için “Çevreve Kalkınma Üzerine Rio Bildirgesi”, “Gündem21”,”Orman ilkeleri Sözleşmesi”, “iklim

Değişikliği Çerçeve Anlaşması”, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi”, gibi beş ayrı belgeden oluşan

eylem planı hazırlanmıştır.

İlgili Kategoriler

Anadolu AÖF AÖF Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir