THAT ALAN FİİLLER
accept that kabul etmek
acknowledge that kabul etmek
add that ilave etmek
admit that gerund kabul etmek
advise that inf-shld öğütlemek tavsiye et
allege that iddia etmek
announce that will duyurmak
answer that cevaplamak
anticipate that önceden tahmin etmek
appear that inf-özne it . gibi görünmek
appreciate that takdir etmek
argue that iddia etmek
arrange that düzenlemek
assert that iddia etmek
assume that güvence vermek
believe that (wh) will inanmak
bet that bahse girmek
caution that uyarmak
certify that belgelemek
charge that suçlamak
claim that iddia etmek
command that talimat vermek
comment that yorumlamak
complain that şikayet etmek
conclude that sonlandırmak
confess that gerund itiraf etmek
confirm that onaylatmak
consider that (wh) inf (p) düşünmek. sanmak.
contend that ileri sürmek
convince s.o. that ikna etmek
decide that karar vermek
declare that will ilan etmek
deduce that çıkarsama yapmak
demand that shld talep etmek
demonstrate that göstermek
deny that inkar etmek
determine that belirlemek
discover that keşfetmek
doubt that şüphelenmek
dream that hayal kurmak
ensure that sağlamak
envisage that öngörmek
establish that belirlemek
estimate that rakam tahmin etmek
expect that will ummak
explain that (wh) why açıklamak
fancy that hayal etmek
tear that korkmak
feel that hissetmek
figure out that anlamak
find out that (wh) öğrenmek
forecast that tahmin etmek
foresee that önceden tahmin
forget that unutmak
gather that anlamak
guarantee that garanti etmek
guess that will tahmin etmek
happen that özne it alır
it happens to me that bana öyle geliyor ki
hear thus duymak
hint that ima etmek
hope that will ummak
hypothesize that hipotezde bulunmak
imagine that hayal etmek
imply that ima etmek
indicate that göstermek
infer that sonuç çıkarmak
inform s/b that bilgilendirmek
insist that shld ısrar etmek
judge that yargılamak
know that (wh) bilmek
learn that (wh) öğrenmek
maintain that ileri sürmek
mean that demek islemek
mention that bahsetmek
notice that (wh) fark etmek
notify s.o. that işaret etmek
object that karşı çıkmak
observe that gözlemlemek
occur to that özne it alır
it occurs to me that bana öyle geliyor ki
order that shld emretmek
perceive that algılamak
pledge that söz vermek
point out that işaret etmek
postulate that ileri sürmek
predict that will önceden tahmin etmek
prefer that tercih etmek
presume that sanmak
presuppose that sanmak
pretend that rol yapmak
pretend that mış gibi yapmak
promise that will söz vermek
propose that teklif etmek
prove that (wh) ortaya çıkmak
rule that hükme varmak
reckon düşünmek
realise that (wh) fark etmek
recall that hatırlamak
recollect that hatırlamak
recommend that shid tavsiye etmek
reflect that yansıtmak
regret that pişman olmak
remark that işaret etmek
remember that (wh) hatırlamak
remind s.o. that hatırlatmak
reply that cevap vermek
report that rapor etmek
request that shld rica etmek
resolve that karar vermek
reveal that açığa çıkartmak
say that söylemek
see that (wh) anlamak
seem that …… gibi görünmek
sense that hissetmek
show that göstermek
speculate that spekülasyon
state that (wh) ifade etmek
stipulate that shld ön şart koşmak
stress that vurgulamak
suggest that (wh) shld önermek
suppose that sanmak
surmise that özetlemek
suspect that şüphelenmek
tell s.o. that (wh) söylemek
think that (wh) düşünmek
threaten that inf tehdit etmek
trust that güvenmek
turn out that özne it ortaya çıkmak
understand that(wh) anlamak
urge that shld ısrarla istemek
verify that doğrulamak
visualize that görselleştirmek
warn that uyarmak
wish that gizli dilemek, istemek
wow that söz vermek
THAT ALAN SIFATLAR
to be absurd that saçma
to be afraid that korkmuş
to be amazed that şaşırmış
to be annoyed that kızgın
to be apparent that belli
to be ashamed that utanmış
to be aware that farkında
to be certain that emin
to be clear that açık
to be confident that emin
to be conscious that farkında
to be convinced that ikna olmuş
to be delighted that memnun
to be disappointed that hayal kırıklığına uğramış
to he evident that belli, açık
to be excited that heyecanlı
to be fortunate that şanslı
to be furious that kızgın
to be glad that memnun
to be happy that mutlu to be impressed that etkilenmiş
to be incredible that inanılmaz
to be likely that olası
to be natural that doğal
to be obvious that açık
to be odd that” tuhaf
to be optimistic that iyimser
to be pleased that memnun
to be positive that olumlu
to be possible that olası
to be proud that gururlu
to be recommendable that tavsiye verilebilir
to be sad that üzgün
to be shocked that şok olmuş
to be sorry that üzgün
to be strange that tuhaf
to be sure that emin
to he surprised that şaşırmış
to he terrified that ürkmüş
to he thrilled that çok korkmuş
to be unaware that farkında olmayan
to be unlikely that olası olmayan
to be upset that morali bozuk
to be worried that üzüntülü
the belief that inanç
the chance that şans
the claim that iddia
THAT ALAN iSiMLER
the allegation that iddia
the argument that iddia
the assumption that varsayım
the belief that inanç
the chance that şans
the claim that iddia
the concern that endişe
the conclusion that sonuç
the doubt that şüphe
the evidence that kanıt
the expectation that beklenti
the explanation that açıklama
the fact that gerçek
the fear that korku
the hope that umut
the idea that fikir
the impression that izlenim
the indication that gösterge
the miracle that mucize
the news that haber
the notion that olgu
the observation that gözlem
the opinion that fikir
the pity that yazık
the possibility that olasılık
the prediction that önceden tahmin
the premise that iddia
the principle that prensip
the probability that olasılık
the proof that kanıt
the reason that neden
the recommendation that öneri
the relief that rahatlama
the rumour that dedikodu
the shame that ayıp, yazık
the stipulation that on şart koşma
the suggestion that öneri
(a good) thing that iyi bir şey
the view that görüş
the wonder that şaşılacak olay
That Alan Fiiler
That Alan Fiiler
seem that :gibi görünmek
appear that :gibi görünmek, ortaya çıkmak
point out that :açıklamak
hold that :iddia etmek
claim that :iddia etmek
show that :göstermek, işaret etmek
indicate that :göstermek, işaret etmek
suggest that :göstermek, işaret etmek
demonstrate that :göstermek, işaret etmek
say that :söylemek
see that :görmek
know that :bilmek
think that :düşünmek
find that :bulmak
mean that :anlamına gelmek,demek,istemek
feel that :hissetmek
state that :durum,devlet,ifade etmek
believe that :inanmak
report that :rapor,bildirmek
decide that :karar vermek
remember that :hatırlamak
agree that :aynı fikirde olmak
hope that :ummak
certain that :belli, bazı, kesin, emin
suppose that :varsaymak
presume that :varsaymak
assume that :varsaymak
remind that :hatırlatmak
reveal that :açıklamak
argue that :iddia etmek
maintain that :iddia etmek
declare that :duyurmak, ilan etmek
announce that :duyurmak ,ilan etmek
understand that :anlamak
acknowledge that :tanımak, kabul etmek
mention that :anmak, dile getirmek
estimate that :tahmin etmek, değer biçmek
learn that :öğrenmek
recommended that :tavsiye etmek
affirm that :doğrulamak
confirm that :doğrulamak
That Alan Sıfatlar
clear that :açık,belli
apparent that :açık,belli
obvious that :açık,belli
sure that :emin,kesin