İş Hukukunun Hukuk Sistemi İçindeki Yeri ders notları



İŞ HUKUKU KAVRAM

İş Hukukunun Hukuk Sistemi İçindeki Yeri

İş hukukunun sadece işçilerin işverenlerle karşılıklı ve birbirleriyle olan hukuki ilişkilerini değil, bunların devletle olan ilişkilerini de düzenlemesi ve kapsaması nedeniyle bir bütün olarak özel hukuk ve kamu hukuku alanlarından sadece birine girdiği söylenemeyecektir. Diğer bazı hukuk dallarında görüldüğü gibi, iş hukukunun bazı bölümlerinde özel hukuk bazı bölümlerinde ise kamu hukuku ilkeleri hâkimdir.

Türkiye’de

Türkiye’de çalışma hayatına ilişkin düzenlemeler; Batıdakine göre daha sonra başlamış ve çıraklık, kalfalık sistemi içerisinde ve bunun kuralları doğrultusunda belirlenmeye çalışılmıştır. Osmanlı İmparatorluğunun kurulmasından sonra gelişen “Ahilik” teşkilatı sayesinde çalışma hayatıyla ilgili kurallar belirlenmeye çalışılmış ve bilahare Tanzimat döneminde ise sözlü kuralların yerini yazılı hukuk kuralları almaya başlamıştır.

İş Hukukuna Hâkim Olan İlkeler

İşçinin korunması

İşçinin korunmasının sınırlarının olduğunu, bunun sınırsız koruma olarak düşünmenin yerinde olmadığını belirtmek gerekir. Çünkü iş hukukunun nihai amacı toplum yararıdır. Bundan dolayı işçinin korunması ilkesinde de birtakım sınırlamalar bulunmaktadır.

Genel bir planda, yorum yapılırken iş hukukunun işçileri koruyucu niteliğini gözden kaçırılmaması gereğinin tanınmış hukukçular tarafından da ifade edildiği” belirtilmiştir. Bu kuralın tersinin düşünülmesinden çıkarılabilecek sonuç, sadece kuralların uygulanmasında ve anlaşılmasında tereddüt edilmesi hâlinde, işçi lehine yorumun yapılabileceğidir.

Statü koyucu özelliği

İş hukuku ilişkileri, karşılıklı olarak hak ve borçları belirleyen ilişkilerdir. Günün ihtiyaçları doğrultusunda gerek kanunlarla ve gerekse toplu iş sözleşmeleri ile konulan birtakım emredici kurallar; iş sözleşmesinin veya toplu iş sözleşmesinin taraflarını, giderek sayıları artan müeyyidelerle donatmış ve bu statülere riayet etmeye zorlamıştır. Bu ise iş hukukunun statükocu özelliğini göstermektedir.

Özerkliği

Önceleri borçlar hukuku kapsamında yer alan iş hukuku, zaman içerisinde meydana gelen teknik ve ekonomik gelişmelerin sonucu olarak eşitler arasındaki ilişkileri düzenleyen bu hukuk dalından ayrılmış ve bağımlı çalışanların hukuksal durumlarını düzenleyen ayrı bir hukuk dalı olarak ortaya çıkmıştır.

Emredici özelliği

Söz konusu emredici kuralların bir kısmı mutlak nitelikte olup diğer bir kısmı da nispi niteliktedir. Sözleşmelerde mutlak emredici kuralların aksine hüküm tesis etmek mümkün değilken nispi emredici kuralların aksine düzenleme yapmak imkân dâhilindedir.

Gerçekçiliği İstikrarsızlığı

İstikrarsızlık, iş hukukunun genel yapısı içerisinde var olup bu hukuk dalının doğasının bir gereğidir. İş hukuku daima iktisadi, sosyal, siyasi, teknolojik ve ideolojik dalgalanmaların etkisine maruz kalmaktadır.

Gelişmeye açık olması

Toplu iş sözleşmeleriyle elde edilen kazanılmış haklara sürekli yenilerini eklemek durumunda olanların çabaları, bu hukukun gelişmesinin en bariz örneğini oluşturmaktadır. İş hukuku alanındaki dikkate değer gelişmeler arasında ilk göze çarpan husus, çalışma hayatındaki esnekleşmedir. Dünyada ve ülkemizde meydana gelen ekonomik krizler ve durgunluklar, esnek çalışmanın yaygınlaşmasına neden olmuştur.

Genç bir hukuk dalı olması Geniş kapsamlı olması İdeolojik özelliği

Topluma egemen olan ideolojiler, o toplumun iş yaşamında kendini bariz bir şekilde göstermektedir.

İktisadi özelliği

İşçiyi koruma ilkesinin egemen olduğu iş hukukunda, işçilere sağlanan ve parasal boyutu olan ücret ve sosyal hakların, ülkenin ve işletmenin ekonomik gerçeklerine uygun olması gerekmektedir. İktisadi yönden iş hukuku, toplumun ekonomik varlığı ile sınırlı kalmaktadır. Çünkü kazanılacak hakların varlığı, ancak dağıtılacak imkânlar ölçüsünde mümkündür. İmkânların sınırlarını aşan bir gelir ve hak dağılımı, işçiye bir yarar getirmeyeceği gibi bütün toplumla birlikte işçi için de zararlı olacaktır.

Sosyal ve siyasi özelliği Karma nitelikte bir hukuk dalı olması

İş hukuku, hem kamu hukukunun ve hem de özel hukukun karakterlerini taşıyan karma nitelikli bir hukuk dalıdır. İş hukukunun sözleşme esasına dayanması, İş Kanununda boşluk bulunan durumlarda Medeni Kanun hükümlerinin uygulanması gibi özellikleri göz önünde bulundurulduğunda özel hukuk kapsamına girdiği görülmektedir.

ÖZET

  • İş hukuku, bir işverene bağlı olarak ve bir iş sözleşmesine dayanarak çalışanların hukuku olarak tanımlanmaktadır. Çalışanlar bağımlı çalışanlar ve bağımsız çalışanlar olarak ikiye ayrılırlar. Bağımlı çalışanlar ise işçiler ve memurlar olarak ikiye ayrılırlar. Ancak tüm bağımlı çalışanlar, bu hukuk dalının kapsamına girmeyip bir iş sözleşmesi ile çalışan işçiler bu kapsamda yer almaktadır. Memurların hukuki statüleri idare hukuku esaslarına göre belirlenmektedir.
  • İş hukuku; işveren için değil, tam tersine işçinin özel ihtiyaçlarına dayanarak ve onları ekonomik bakımdan daha güçlü olan işverenlere karşı korumak için doğmuş bir hukuk dalıdır. Şu hâlde iş hukukunda işçi tamamen ön sırada yer almış ve iş hukuku, işçilerin özel hukuku biçiminde de nitelenen bir hukuk dalı hâline gelmiştir.
  • İş hukuku ilk olarak Avrupa’da , sanayi devrimi ile birlikte ortaya çıkmıştır. Sanayi devrimi ile birlikte ayrı bir sınıf olan işçi ve işveren kesimi oluşmuştur. 18. yüzyıldaki bu olumsuzlukların doğal bir sonucu olarak 19. yüzyılda devlet çalışma hayatına müdahale etmiş, konuyla ilgili kanuni düzenlemeler yapmış ve ayrıca çalışan kesimler, kendi aralarında örgütlenmeye başlamışlardır. Çalışma barışının daha sağlıklı bir şekilde sağlanabilmesi için devlet çalışma hayatına müdahale etmiş ve bunun sonucu olarak taraflardan zayıf konumda

olan işçileri koruyucu ve hakkaniyet kurallarına aykırı davrananları cezalandırıcı nitelikte kanuni düzenlemeler yapılmıştır. Çalışanların ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini koruyucu nitelikte kurallar konulmuş ve iş hukukunun ilk tohumları atılmaya başlanmıştır.

  • Türkiye’de ise iş hukuku ile ilgili yapılan ilk düzenlemelere sırasıyla de1865 tarihli “Dilaver Paşa Nizamnamesi” nde, 1869 tarihli “Meadin Nizamnamesi”nde ve 1877 yılında Ahmet Cevdet Paşa başkanlığında toplanan heyet tarafından hazırlanan “Mecelle‐i Ahkâm‐ı Adliye’de rastlanılmaktadır. Daha sonra 1909 yılında “Tatil‐i Eşgal Kanunu”, Cumhuriyetin ilanından önce 1921 tarihinde Büyük Millet Meclisi tarafından 151 sayılı “Ereğli Havzai

Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun” çıkarılmıştır. Cumhuriyetten sonra 02.01.1924 tarih ve 394 sayılı “Hafta Tatili Kanunu” ve 22.04.1926 tarih 818 sayılı “Borçlar Kanunu”, 08.06.1936 tarih 3008 sayılı “İş Kanunu”, çıkarılmıştır. 1961 Anayasası’nda yer alan kapsamlı özgürlük ortamının getirdiği rahatlıkla 1963 tarihinde 274 sayılı “Sendikalar Kanunu” ile 275 sayılı “Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu” çıkarılarak uygulamaya konulmuştur. 25.08. 1971 tarih ve 1475 sayılı “İş Kanunu” yürürlüğe girmiştir. Şu an ise 10 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 sayılı son İşKanunumuz yürürlükte bulunmaktadır. Son olarak ise 20 Haziran 2012 tarih 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, 18 Ekim 2012 tarih ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

İlgili Kategoriler

Hukuk Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir