Enflasyon ve mücadele yolları



Enflasyon; Fiyatlar genel düzeyinin sürekli olarak artmasıdır.

Bir ekonomide bir seferlik fiyat artışları ya da bazı malların fiyatlarının artması enflasyon olarak tanımlanamaz. Enflasyon tüm fiyatların sürekli olarak artması durumudur.

Enflasyon nedeni; talep enflasyonu ve maliyet enflasyonu olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

Talep enflasyonu: Toplam talebin artması sonucu olarak fiyatlar genel düzeyindeki sürekli artıştır.

Maliyet enflasyonu: Üretim maliyetlerinin artması sonucu olarak fiyatlar genel düzeyindeki sürekli artıştır.

Ücret-fiyat spirali: Ücret ya da fiyatlardaki bir artışın diğerini de uyararak enflasyona neden olmasıdır. Örneğin, fiyat artışları ücret Artışlarına yol açacak, bu durum ise üretim maliyetlerini artırarak tekrar fiyatları artıracaktır. Ücret ve fiyatların bu şekilde birbirini beslemesi olgusu ücret-fiyat spirali olarak adlandırılmaktadır.

Enflasyonun nedenlerine ilişkin olarak üzerinde durulması gereken bazı konular;

Enflasyon da beklentilerde çok önemlidir.

Gelişmekte olan ülkelerde yaşanan enflasyonlar Yapısal Enflasyondur.

Yapısal enflasyon: Gelişmekte olan ülkelerde nitelikli eleman, sermaye ve ham madde kıtlıkları nedeniyle üretimin düşük olmasına bağlı olarak ortaya çıkan fiyat artışlarıdır.

Enflasyonun Etkileri; Enflasyon satın alma gücünü azaltmaktadır. Bunun anlamı aynı miktar parayla gittikçe daha az mal ve hizmet alınabilmesidir. Enflasyon gelir dağılımını etkilemektedir. Kimine daha fazla kazandırır, kimine ise ekonomik satın alma sorunu çıkartır.

Enflasyonun olumsuz etkilenen bir diğer kesim de borç verenlerdir. Özellikle gerçekleşen enflasyon oranının beklenen enflasyon oranın üzerine çıktığı dönemlerde, borcun reel değeri aşınacaktır. Bu da borçlu lehine alacaklı aleyhine bir durum yaratacaktır. Enflasyonun gelir dağılımını bozucu etkisinden en çok ücret ya da maaş gibi sabit ücret alanlar etkilenmektedir. Çünkü bu kesimlerin gelir artışları enflasyonu geriden izlemektedir. Yüksek enflasyon aynı zamanda fiyat sisteminin işlevini kaybetmesine neden olmaktadır.

Menü Maliyetleri: Enflasyon nedeniyle fiyatlarını artıran firmaların, fiyat etiketleri, kataloglar gibi fiyatların duyurulduğu ortamları yenilemek zorunda kalmaları nedeniyle katlanmak zorunda kaldıkları maliyetlerdir.

Enflasyon vergisi: Devletin para basması sonucunda kişilerin elinde tuttukları paranın değerinin azalması sonucunda, kişilerin reel balanslarını (ellerinde tuttukları paranın gerçek değerini) korumak için tüketimlerini azaltmalarıdır.

Tanzi Etkisi: Enflasyonist dönemlerde, vergilerin tarh ve tahsili arasındaki sürenin uzaması nedeniyle vergi gelirlerinin reel değerinin azalmasıdır. Eğer %2-3 gibi makul bir enflasyon oranı tutturulabilirse yatırımların ve dolayısıyla istihdamın artacağını savunan görüşler vardır. Yüksek enflasyonun yaşandığı dönemlerde toplumda ahlaki erozyonun yaşandığı gözlenmektedir.

Enflasyonla nasıl mücadele edilecektir; Monetaristler enflasyonu parasal tabanın hızla büyümesine bağlarlar ve enflasyonun “her zaman ve her yerde parasal bir olgu” olduğunu savunurlar.

Arz yanlı ekonomistler ise özellikle vergilerin üretim düzeyi, çalışma ve yatırım yapma arzusu üzerindeki olumsuz etkisini vurgulamaktadırlar. Bu nedenle vergi oranlarının azaltılması üretimi, yatırımı teşvik edecek ve toplam arzın artmasıyla beraber toplam talep fazlası ortadan kalkacak, böylelikle enflasyonla mücadele edilmiş olacaktır.

Post Keynesyenler ise enflasyonu sınıfsal bir çatışmanın sonucu olarak görme eğilimindedir. Buna göre işçilerle kapitalistler arasında milli gelirin bölüşümü ne yönelik bir çatışma söz konusudur: İşçiler kendi durumlarını iyileştirmek için ücret artışları talep ederlerken, kapitalistler de ücret artışları nedeniyle kâr paylarının azalmasını engellemek için ürettikleri malların fiyatlarını artırma eğiliminde olacaktır. Gelir bölüşümü savaşının sonucu ise enflasyon olmaktadır.

Keynesyen yaklaşım ise enflasyonu toplam talebin toplam arzdan fazla olmasına bağlı olarak ortaya çıkan bir sorun olarak görür.

Kamu harcamaları, mal ve hizmet alımına yönelik kamu harcamaları ve transfer harcamaları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

Mal ve Hizmet Alımına Yönelik Kamu Harcamaları; Mal ve Hizmet Alımına Yönelik Kamu Harcamaları bunların her ikisinde yapılacak bir kısıntı toplam talebi azaltacaktır.

Kamu harcamalarındaki artış çarpanın değerine bağlı olarak milli geliri artırmaktadır.

Kamu harcamalarındaki azalma, çarpan aracılığıyla milli gelirde daha büyük bir azalış yaratacaktır.

Her iki harcama türü için çarpan katsayısı (1/(1-c)) olmaktadır.

Cari harcamalar devletin tüketim ve personel harcamalarıdır.

Kamunun tüketim harcamalarının kısılması, üretim kapasitesinin eksik değerlendirilmesine, üretken sektörlerde atıl kapasite sorununun ortaya çıkmasına yol açacaktır.

Enflasyonun nedenlerinden biri toplam talebin toplam arzdan fazla olması dır.

Yatırımlar kısa dönemde toplam talebi artırırken uzun dönemde toplam arzı artırmaktadır.

Transfer Harcamaları; mal ve hizmet alımına yönelik harcamaların aksine karşılıksız nitelikte harcamalardır. Bu harcamaların genel niteliği; emekli, dul, yetim, öğrenci gibi ihtiyaç sahibi kesimlere yapılan harcamalardır. Transfer harcamalarında yapılacak kesintilerin ekonomideki enflasyonist baskıları azaltabileceği düşünülebilir. Bu durum sosyal devlet anlayışının güçlü bir şekilde uygulandığı bir ekonomi için geçerlidir. Ekonomik olarak en zayıf kesime yapılır ve özünde toplumsal bir amaç olduğu düşünüldüğünde enflasyonla mücadele için transfer harcamalarının azaltılması toplumsal adalet açısından doğru değildir. Transfer harcamalarının bir kısmı da işletmelere yönelik olarak yapılmaktadır. Burada amaç işletmelerin üretimini teşvik etmektir. Milli geliri transfer harcamaları çarpanı (c/(1-c))

Enflasyonla Mücadele ve Kamu Gelirleri; Enflasyonist dönemlerde kamu gelirlerini, özellikle de vergi gelirlerini artırmak, kişilerin elinde daha az harcanabilir gelirin kalması nedeniyle tüketim ve yatırım harcamalarını azaltacak, dolayısıyla enflasyonist baskı azalacaktır.

Gelir Vergileri;  Genellikle artan oranlı olarak uygulanan gelir vergisi, bu yapısı nedeniyle enflasyonla mücadele açısından oldukça elverişli bir araç olmaktadır. Enflasyonist dönemlerde çoğu bireyin reel geliri artmasa da Nominal geliri artmakta, bunun sonucu olarak bireylerin geliri bir üst vergi dilimine girmektedir. Artan oranlı gelir vergisinin bir diğer özelliği az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alındığı için toplumsal adalet ilkelerine uygun olmasıdır. Artan oranlı gelir vergisi bu adaletsizliği azaltmak için en uygun vergi olmaktadır.

Gider Vergileri; Enflasyonla mücadelede bir diğer yöntem mal ve hizmet alımının vergilendirilmesidir. Bu yöntem mal ve hizmetlerin fiyatlarını artıracak ve tüketimin azalmasına yol açacaktır. Böylece toplam talep azaltılmış olur. Dolaylı vergiler enflasyonla mücadele açısından son derece etkin vergilerdir. Öyle ki aynı miktarda vergi hâsılatı sağlayan gelir vergisine oranla, dolaylı vergiler tüketimi daha çok kısacaktır. Dolaylı vergiler toplam talebi azaltmak açısından çok yararlı olsalar da adil olmadıkları için eleştirilmektedirler. Bilindiği gibi gelir düzeyi yüksek bireylerin tüketimlerinin gelirleri içindeki payı düşüktür. Bu bireylerin tüketimleri miktar olarak az gelirli kesimlerden yüksek olsa da gelirlerine oranla düşüktür. Bunun nedeni, az gelirli kesimlerin temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için gelirlerinin büyük bir kısmını, hatta tamamını tüketime ayırmalarıdır. Dolaylı vergilerin bu gerileyici yapısı bu vergilerin adaletsiz olmasının nedenidir. Dolaylı vergilerin bu adaletsiz yapısını hafifletmek için zorunlu tüketimle lüks tüketimin farklı vergilendirilmesi yoluna gidilebilir. Gelir düzeyi düşük kesimlerin tükettikleri mal ve hizmetler daha düşük oranda vergilendirilirse vergilemede daha adil olunacaktır.

Servet Vergileri; Servet vergilerinin enflasyonla mücadele Açısından etkinliği çok daha azdır. Hem servet vergilerinin tabanının dar olması hem de bu vergilerin toplam talep artışını yakından izlememesi nedeniyle enflasyonla mücadele açısından etkin değildir.

Borç Yönetimi: Kamu borçlanmasının bütçeye olan maliyetini minimize etmek ve çeşitli makro ekonomik hedefleri gerçekleştirmek amacıyla, kamu borçlarının miktar ve bileşimlerinin değiştirilmesidir. Devlet temelde üç kesimden borçlanabilir; hane halkları ve firmalar, ticari bankalar ve Merkez Bankasından borçlanma. ( Halkın fon satın alması )Devlet Merkez Bankasından borçlanmayı tercih ederse bu borçlanmanın etkisi tamamen enflasyonist olacaktır. Çünkü Merkez Bankası devlete borç verirken para basacak, bu da parasal tabanı genişletecektir. Devlet, Merkez Bankası’ndan aldığı borcu geri ödemez ve bu borçlanma yöntemine sürekli olarak başvurursa, enflasyonist baskı daha da şiddetlenecek ve kronik enflasyon sorunu ortaya çıkacaktır.

Parasal taban: Bir ekonomide dolaşımda olan nakit parayla banka mevduatlarının toplamıdır. Devlet borçlanmasının anti-enflasyonist işlevi, borçlanmanın ekonomideki likiditeyi azaltması durumunda ortaya çıkmaktadır. Bunun için devletin aldığı borcu harcamaması gerekmektedir. Devlet borçları vade yapısı açısından değerlendirilecek olursa enflasyonist dönemlerde uzun vadeli borçlanmanın tercih edilmesi gereği ortaya çıkmaktadır.

Küreselleşme, Maliye Politikası Ve Enflasyonla Mücadele; Anti-enflasyonist maliye politikası, temelde Keynesyen çerçeveye dayanmaktadır. Bu çerçeve, ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilerin sınırlı olduğu bir ekonomik ortamın izlerini taşımaktadır.

Finansal kırılganlık: Bir finansal sistemin krize ne kadar açık olduğunun ölçüsüdür. Finansal kırılganlığın sürdürülemez noktaya ulaştığı algısı yaygınlaşınca ülke dışına ani bir sermaye çıkışı olmakta ve ekonomik kriz çıkmaktadır. Bir ülkeye sermaye girişi sınırlanamadığı sürece, o ülkenin toplam talep yönetimini ne dayalı geleneksel maliye politikalarını uygulaması güçleşmektedir. Kriz ve sonrasında ise öncelik ekonominin yeniden toparlanması için istikrar önlemleri alınmasıdır. Bu aşamada küresel sermayenin güvenini kazanmak için sıkı para ve maliye politikaları izlenmekte, kamu dengesinin sağlanması öncelikli hedef olmaktadır.

Enflasyon nedenleri;

Tüketimin artması

Enerji maliyetlerinin artması

Para arzının artması

Toplam arzın azalması

Az gelişmiş bir ülkede yaşanan enflasyon sorunu “ Yapısal enflasyon” ile açıklanır.

Enflasyonun olumsuz özellikleri;

Gelir dağılımını bozar

Spekülatif yatırımlar artar

Ödemeler dengesini bozar

Kaynak dağılımını bozar

Ücretlerin artması maliyet enflasyonuna sebep olabilir

Enflasyonla mücadelede maliye politikası çerçevesinde “Bütçe fazlası” vermesi önlemi alınabilir.

Enflasyon modelinin milli gelir paylaşımı çatışması olduğunu savunan görüş “ Post Kaynesyen”

Enflasyonun her zaman ve her yerde parasal bir olgu olduğu kabul edilirse, “Sıkı para politikaları” uygulaması doğru olacaktır.

Enflasyonla mücadele açısından “Toplam arzın arttırılması” uzun dönemli bir önlemdir.

Enflasyonist dönemlerde kamu harcamalarından “Yatırım” ın azaltılması daha kolaydır.

Uzun vadeli borçlanmada kamu borçlanması enflasyonun önlemede etkili olacaktır.

 

İlgili Kategoriler

Maliye Ders Notları



Yorumlar 1

elif için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir