Beşeri coğrafya-Nüfus coğrafyası ders notu



  1. BEŞERÎ COĞRAFYA’DA NÜFUS COĞRAFYASI: YERİ VE ÖNEMİ

Anahtar Kavramlar

  • Beşerî coğrafya,
  • Nüfus coğrafyası,
  • Doğum,
  • Ölüm,
  • Göç.
  1. Beşerî Coğrafyada Nüfus Coğrafyası: Yeri ve Önemi

Sınırları belirli bir alanda yaşayan insan sayısına nüfus denir. Nüfus coğrafyası ise nüfusun yeryüzünde dağılışını, bu dağılışın nedenlerini, yoğunluğunu, yaş, cinsiyet, eğitim ve diğer sosyokültürel özelliklerini inceleyen, mekânla bağlantılarını ortaya koyan bilim koludur. Coğrafya bilimi içinde beşerî coğrafya konularının bir alt araştırma sahası olan nüfus coğrafyası son derece dinamik bir yapıya sahiptir. nüfusun üç temel bileşeni vardır. Bunlar; doğum, ölüm ve göçtür. Bir bölgenin nüfusunun büyüklüğü ve bileşimini şekillendirerek veya değiştirerek yöneten nüfus süreçlerini anlamak, nüfus artışının ve değişiminin çeşitli yöntemlerle ölçülmesini gerektirir. Bir nüfusun en temel özelliği, büyüklüğüdür. Bir alanın nüfusu, oradaki bir doğum ve/veya başka bir yerden oraya gelen bir kişiyle artar. Aynı alanın nüfusu, birinin ölümü ve/veya başka bir yere göç etmesiyle de azalır.

4.1. Nüfusun Bileşenleri

Doğurganlık: Belli bir nüfus içinde meydana gelen canlı doğum sayısını ifade etmek için kullanılan terimdir.

Doğurganlığın farklı olmasına neden olan faktörler şunlardır: Eğitim düzeyi ve ailenin ekonomik durumu, evlilik yaşı ve oranı, şehirleşme kadının sosyal statüsü, nüfusun yaş ve cinsiyet durumu, dinin etkisi, bebek ve çocuk ölümleri, ülkelerin uyguladıkları nüfus politikaları, doğal afetler, salgın hastalıklar ve savaşlar etkilidir.

Bir ülke nüfusunda yıllık doğumlar ve ölümler toplamı arasındaki fark, o ülkenin gerçek nüfus artış hızını verir. Buna doğal nüfus artış hızı denir.

Gelişmiş ülkelerde bebek ve çocuk ölüm oranları düşüktür. Türkiye’de çocuk ölüm oranları (0-5 yaş) binde 165 civarındadır. Bebek ve çocuk ölüm oranları, bir ülkenin gelişmişliğini gösteren önemli kriterlerden birisidir. Bir ülkede yaşayanların ortalama ömrü de nüfusun önemli kriterleri arasındadır. İyileşen ekonomik koşullar, tıbbi gelişmeler gibi etkenler sonucunda geçmiş dönemlere nazaran insan ömrü belirgin bir şekilde uzamıştır.

Bütün bu gelişmelerde sanayi devriminin önemli bir etkisi bulunmaktadır. Kültürel düzeyi yüksek, ekonomik gelişmesini tamamlamış ve dengeli beslenen toplumlarda ortalama insan ömrü uzamıştır.

      Nüfusun sosyal ve ekonomik özellikleri ile ilgili önemli konulardan birisi de aile nüfus planlamasıdır. Aile nüfus planlaması, evli çiftlerin istedikleri zaman ve istedikleri sayıda çocuk sahibi olmasıdır. Gelişmekte olan ülkelerde hızlı nüfus artışı önemli bir sorundur. Nüfus coğrafyası, beşerî coğrafya çalışmalarında üzerinde önemle durulması gereken başlıca konulardandır. Çünkü ziraat hayatı, sanayi ve ticaret faaliyetleri, şehir coğrafyası araştırmaları, siyasi coğrafya, ulaşım ve turizm gibi pek çok araştırma konularının ortak paydasını nüfus oluşturmaktadır.

      Nüfus coğrafyası araştırmalarında nüfus sayımları ve bunların sonuçlarını ifade eden nüfus istatistiklerinin önemi oldukça büyüktür. Çünkü bu veriler olmaksızın nüfusun mekânsal dağılışını ve nedenlerini açıklamak olanaksızdır. Nüfus coğrafyasında kullanılan istatistiksel veriler, demograflar tarafından hazırlanır. Dolayısıyla nüfus coğrafyası ve demografya arasında çok sıkı ilişki vardır.

4.2. Nüfus Coğrafyası Açısından Bir İnceleme: Silivri

Son derece hareketli bir olgu olan nüfus, şehirlerin gelişimlerinde belirleyici unsurlardan biridir. Nüfusun belli dönemlerde artış ve azalış göstermesi yaşanan sosyal, siyasal ve ekonomik olaylarla çok yakından ilgilidir. Bununla birlikte kırsal ve şehirsel nüfusta yaşanan gelişmeler de bölgelerin ve ülkelerin gelişmişlik durumlarını gösteren kıstaslardandır. Türkiye’de 1950 yılından sonra başlayan sanayileşme hareketleri, tüm yurdumuzda olduğu gibi çalışma sahamızda da nüfus hareketleri açısından önem kazanmıştır. Özellikle kırdan kente göç olayı, İstanbul gibi bir metropole yakın olması ve elverişli yaşam koşullarıyla Silivri; nüfus özellikleri bakımından oldukça önemli değişimlerin yaşandığı bir sahadır

         Tüm dünyada olduğu gibi yurdumuzda da II. Dünya Savaşı sonrası hem ekonomik hem de sosyokültürel açıdan yapısal değişimler yaşanmıştır. 1939-1945 yılları arasında yaşanan II. Dünya Savaşı’nı takiben özellikle 1950 tarihi, sanayileşme hareketlerinin ivme kazanmaya başladığı dönemdir. Türkiye’de 1950 sonrası ulaşım imkânlarının da nispeten gelişmesi, nüfusun artmasıyla birlikte kırsal kesimden şehre doğru yaşanan göç hareketleri, farklı sektörlerde üretim sağlayan fabrikaların kurulmaya başlanması gibi sanayileşme hareketlerinde yaşanan hızlı gelişmeler, kentleşme olgusunu da beraberinde geliştirmiştir. şehirlerin nüfus itibarıyla gelişmesi, etraflarındaki kır sahalarından şehre gelenlerle mümkün olmaktadır (Göney,1995, s.142). Türkiye’de kırsal nüfusun artış hızında da özellikle kırdan kente göç büyük rol oynamaktadır.

Şehirsel nüfustaki hızlı artışın sebeplerinden biri olarak sanayileşme hareketleri ve bu hareketleri takiben gelişen iç göçleri ifade edebiliriz. Kırdan kentlere doğru gelişen göç hareketlerinde en önemli şehirlerin başında İstanbul gelmektedir. İstanbul ve yakın çevresi, sosyoekonomik bakımdan nispeten elverişli şartlara sahip oldukları için daima dikkat çekmiş alanlardır.

Çalışma sahamızı oluşturan Silivri ise idari olarak bağlı olduğu İstanbul’a 60 km uzaklıkta bir şehir merkezidir. İstanbul gibi bir metropole olan yakınlığı, Anadolu’yu Avrupa’ya bağlayan iki önemli yol güzergâhı (E5 ve TEM) üzerinde olması, tarıma ve tekstil sanayine dayalı fabrikaların varlığı, Silivri’yi önemli çekim alanlarından biri yapmıştır. Sahip olduğu bu özelikleriyle Silivri, çalışmamıza konu olmuştur. Bu bağlamda cumhuriyet döneminde düzenli sayımların yapılmaya başlandığı 1935 yılı ile 1950 ve 2007 yıllarına ait nüfus verileri incelenerek günümüze kadar geçen süreçteki gelişim seyri ele alınmıştır.

      Nüfus çalışmalarında yerleşme tarihi de oldukça önemli konulardan biridir. Nüfus ve yerleşme, birbirinden bağımsız düşünülemez. Çalışılacak sahanın yerleşme tarihinin bilinmesi, geçmişe ait verilerin daha doğru değerlendirilmesi açısından yol gösterici rol oynar. Ayrıca geleceğe dair fikir yürütülebilmesine de katkı sağlar. Bu nedenle çalışmamızda Silivri’nin yerleşme tarihine de değinilmiştir.

4.2.1. Silivri’de Yerleşme Tarihi

Doğal bir limana sahip ve önemli ticaret yolları üzerindedir.doğusunda İstanbul ve Marmara Ereğlisi arasında kalan Silivri 60 m yükseklikte dik ve sarp tepenin üzerinde kurulmuştur.şehrin varlığı m.ö. 3000 yıllarına kadar inmektedir.istanbula takınlığı şehri ekonomik açıdan güçlü kılmıştır.ipekçilik ve ipek böceği yetiştiriciliği ve şarap üretimi ve ziraatte ilerleme göstermiştir.daha sonraki yıllarda ürettiği malları ihraç ederek bölgesinde önemli bi şehir olmuştur. 1402 yılında Timur’un Anadolu’yu istila etmesiyle Anadolu’da yaşayan Türkler Trakya’ya yerleşmişlerdir. 1453 yılında İstanbul’un fethinden sonra Silivri’de fethedilerek Osmanlı idaresine geçmiştir. Bu dönemde sadece Kaleiçi denilen (günümüzde resmî olarak Fatih Mahallesi veya halk arasında Kale Mahallesi olarak adlandırılan kesim) alanda yerleşme vardı. Türklerin gelmesiyle birlikte kale içinde Rum, Ermeni ve Yahudilerle ortak bir yaşam başlamıştır. Gayrimüslimler genellikle şarapçılık, bağcılık ve ipekböcekçiliğiyle geçimlerini sağlarken Müslümanlar, balıkçılık ve yoğurtçuluk yaparak geçimlerini sağlıyorlardı.

         1876 yılında Çatalca sancağına bağlanan Silivri, 1898’de İstanbul’a bağlı bir ilçe merkezi olmuştur. 8 Ekim 1912’de başlayan Balkan Savaşları’nı takip eden dönemde Silivri, Bulgar ve Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Daha sonra İtalyanlar tarafından da işgal edilen şehir, 1 Kasım 1922’de Türklere teslim edilmiştir. Bundan sonraki yıllarda ise mübadele başlamıştır. Gerçekten de bu tarihe kadar bağcılıkla uğraşan ve de ahalisi tamamen Rumlardan oluşan köylere 1923-1924 yıllarında İstanbul ve çevresinden, hatta Türkiye’de sayıları bir hayli fazla olduğu gibi mübadeleyle tamamen bambaşka bir ortamdan gelen Türklerin yerleştirilmesi, köylerin yaşantısını da değiştirildiğinden bu olay birçok bakımdan bir dönüm noktası olmuştur (Özgüç,1975,s.225). Kurtuluş Savaşı sonunda Yunanistan’da kalan Türkler ile Türkiye’de kalan Rumlar için anlaşmalar yapıldı. Bu anlaşmalar kapsamında yapılan mübadeleler 1924 yılında tamamlanmış oldu.

4.2.2. Nüfusun Genel Özelikleri

2007 sayım sonuçlarına göre araştırma sahamızda nüfus miktarı 125.364’dür. Tarihsel süreç içinde nüfus miktarında yaşanan dalgalanmaların en önemli sebebi, göçlerdir. Özellikle Bulgaristan, Yunanistan, Romanya ve eski Yugoslavya gibi Balkan ülkelerinden tüm Trakya’ya olduğu gibi Silivri’ye de pek çok göç olmuştur. 1912 tarihinde Balkan Savaşı’nın başlamasıyla birlikte göç hareketi daha da artmıştır. Bulgarlar, Yunanlar, Sırplar ve Karadağlılar’ın Makedonya ve Rumeli’nin Müslüman-Türk halkını yok etme veya kovma isteği nedeniyle yaptıkları zulümler, Rumeli’deki Türk ahalinin göç ederek İstanbul ve Anadolu’ya gelmesiyle neticelenmiştir (Halaçoğlu, 1994, s.72).

      1950 yılından günümüze kadar geçen sürede de Silivri nüfusunda artış yaşanmıştır. 1950’de 28.191 olan nüfus, 2007’de 125.364’e ulaşmıştır. Bu rakamlar dikkate alındığında araştırma alanının nüfusunda %344,6 oranında artış gerçekleşmiş olduğu dikkat çekmektedir. Aynı dönemde Türkiye nüfusunda ise %236,9 oranında bir artış yaşanmıştır.

         Dikkat çeken, dalgalanmaların 1950-1955 sonrası dönemde hareketlenmiş olmasıdır ki bu durumu sadece araştırma sahamızı değil, tüm Türkiye nüfusunu etkilemiş olan II. Dünya Savaşı’nın olumsuz etkileri olarak açıklamak mümkündür. Bunun dışında 1975-1980 ve 1985-1990 dönemlerindeki ani artışın sebebi ise daha önce de belirtildiği gibi Balkanlardan gelen göçlerle izah edilebilir.

4.2.2.1. Şehir Nüfusu

Silivri, şehir nüfusu 2007 sayım sonuçlarına göre 62.247 kişidir. Araştırma sahasında şehir nüfusu 1935-1950 ve 1950-2007 olarak iki dönemde ele alınmıştır. Bunun sebebi, 1950 yılının sanayileşme hareketlerinin başladığı dönem olmasıdır. Bu çerçevede genel olarak bakıldığında Silivri’de 1935’ten günümüze kadar şehir nüfusunda sürekli bir artış yaşanmıştır. Ancak 1935-1950 arasındaki dönem ile 1950-2007 yılları arasında şehir nüfusunun artış hızı bakımından büyük fark görülmektedir. 1935 yılında 3632 olan şehirsel nüfus, 1950’de 4182’ye ulaşmıştır. Ancak 1950-2007 verileri incelendiğinde 1950’de 4182 olan şehir nüfusunun 2007 yılında 62.247’ye ulaştığı görülür. Bu son derece hızlı artış, 1950 sonrası hız kazanan sanayileşme hareketlerinin bir yansımasıdır. Ayrıca daha önce de belirtildiği gibi 1985-2000 yılları arasında özellikle Bulgaristan’dan gelen yurttaşlarımız da Silivri’de şehirsel nüfusun artmasında büyük rol oynamışlardır. Kırsal alanda yaşayan insanların şehirlere göç etmesindeki en büyük sebep, ekonomik yoksunluktur. Ancak Silivri köylerinde yaşayan kişiler ekonomik bakımdan son derece iyi şartlara sahiptirler. Hem ekonomik problemlerinin olmaması ve hem de Silivri merkez ile köyler arasında güçlü bir ulaşım sisteminin varlığı, araştırma alanında kırdan kente göçü gereksiz kılmıştır. Kırsal alanda yaşayanlar, günün her saatinde merkeze ulaşabilme imkânına sahiptirler (Silivri Belediyesi Faaliyet Raporu, 2008, s. 18). Ayrıca topraklarının verimli ve değerli olması sebebiyle ekonomik bakımdan da güçlü oldukları için daha çok özel araçlarıyla merkeze gelerek her türlü ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar. Silivri şehirsel nüfusundaki büyük artışın asıl sebebi, daha çok bölge dışından gelen göçlerdir. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan İstanbul’a gelen ailelerin sonraki dönemlerde büyük şehirde yaşamanın zorluklarıyla baş edemeyip İstanbul’a yakın, fakat küçük bir merkezde ikamet etmek istemeleriyle gelişen göç dalgası etkili olmaktadır. Bu bağlamda Silivri ile İstanbul arasında günlük gidiş geliş bakımından da büyük bir hareketlilik vardır.

4.2.2.2. Kırsal Nüfus

Daha önce de belirtildiği üzere Silivri’de kırsal nüfus daima şehirsel nüfustan fazla olmuştur. Zengin tarım alanlarına sahip olması, ulaşım ağının kuvvetli olması, kır ile şehir arasında yaşam standardı bakımından büyük bir fark olmaması gibi sebepler, bu sonucu doğurmuştur. Silivri’de kırsal nüfusun yaşadığı 18 köy ile bunlara bağlı 6 mahalle bulunmaktadır. 1935 yılında 19.158 olan kır nüfusu, 1950’de 24.009’a ulaşmıştır. Bu dönemde kırsal nüfusta %25,3 oranında bir artış görülmektedir. Aynı dönemde Türkiye genelinde kırsal nüfus artışı %27,1’dir. 1950-2007 yılları arasında ise Silivri’de kırsal nüfus 24.009’dan 63.117’ye ulaşmıştır. İki dönem arasındaki artış oranı ise %162,8’dir. Aynı dönemde Türkiye genelinde kırsal nüfus artış oranı %32’dir. Bu sonuçlara göre anlaşılmaktadır ki 1935-1950 yıllarında henüz sanayileşme dönemi başlamadığı için ve savaş sürecinde olunduğundan dolayı kırdan kente göç söz konusu değildir ve Silivri’nin kırsal nüfus artış oranıyla Türkiye genel kırsal nüfus artış oranı birbirine yakın değerlerdedir. Ancak 1950-2007 sürecinde yaşanan hızlı sanayileşme ve bunun sonucu yaşanan kırdan kente göç olgusu sebebiyle Türkiye genel kırsal nüfusunda %32 oranında bir büyüme yaşanırken Silivri’de kırsal alanda nüfus %162,8 oranında büyümüştür. Bu oranlar da bize yukarıda ifade edilenleri destekleyerek Silivri’de kırdan kente göç olayının yok denecek kadar az olduğunu göstermektedir.

        Silivri’de kırsal nüfus açısından dikkat çeken bir başka özellik de şudur: Kırsal alanda yaşayan kişiler arasında ikinci ev olgusu da oldukça yaygındır. Genelde şehirde sahip olunan ikinci evler, fiilen belli dönemlerde kullanılmalarına rağmen kişilerin asıl ikamet ettikleri konutları köyde var olan meskenleridir. Başka bir ifadeyle araştırma sahasında kırsal nüfusu oluşturan ailelerin büyük kısmı şehir merkezinde de ikamet etme imkânına sahip olmalarına rağmen yine de resmiyette köylerinden asla kopmamaktadırlar.

4.2.2.3. Nüfus Yoğunluğu ve Yaş Grupları

Silivri’de 1935 yılında 32 kişi olan nüfus yoğunluğu, 1950’de 37 kişiye yükselmiştir. 2007 yılında ise km²’ye 161 kişi düşmektedir (Tablo 8).

2007 sayım sonuçlarına göre Türkiye nüfus yoğunluğu 92 kişidir. Ayrıca Silivri’nin bağlı olduğu idari merkez olması sebebiyle söz konusu olan ve Türkiye toplam nüfusunun %17,8’inin ikamet ettiği İstanbul’da ise 2420 kişidir. Buna göre Silivri’nin Türkiye nüfus yoğunluğundan yüksek, fakat İstanbul’dan ise çok düşük bir seviyeye sahip olduğu görülür.

Yıllar itibarıyla hem şehirsel ve hem de kırsal nüfus miktarındaki artışa bağlı olarak değişen yoğunluk, nüfusun gelişim seyri açısından önemlidir. Nüfus yoğunlaştıkça özellikle merkezde kullanılacak alan daralmaktadır. Bu ise kişilerin yaşamsal alanlarının da kısıtlanmasına yol açmaktadır. Nüfus artışına paralel olarak yoğunluğunun da artması şehrin kentsel gelişimi açısından da önemlidir. Özellikle şehirde artan sıkışıklığı hafifletmek amacıyla merkezden nispeten uzak alanlarda toplu konutların yapılması, ayrıca çeşitli özel hastane ve okulların aynı şekilde merkezden nispeten uzak alanlara inşa edilmesi de nüfus yoğunluğunun artmasının kentsel gelişime etkileri arasındadır.

Nüfus miktarının yaş gruplarına göre incelenmesi (Tablo 14), araştırma sahasında aktif nüfus ve bağımlı nüfus sayılarının tespit edilmesinde ve hangi yaş grubunun sayısal bakımdan fazla olduğunun tespiti açısından önemlidir. Ayrıca nüfus miktarının yaş gruplarına göre incelenmesi ve nüfus piramitleri sayesinde araştırma sahasının nüfusunun cins bileşimi de incelenebilir. Belli bir süre içinde doğan bebek sayısının çoğunlukla kız veya erkek çocuk olması, belli bir süre sonra nüfusun genel cins yapısını kadın veya erkek fazlalığı yönünde etkiler (Doğanay, 1994,s.157). Buna göre inceleme alanında kadın nüfusun mu, erkek nüfusun mu ağırlıkta olduğu konusunda bilgi sahibi oluruz.

Silivri’de bağımlı nüfus olarak adlandırılan 0-4,5-9,10-14 ile 65 ve üstü yaş grupları incelendiğinde toplamda 38.356 kişi olduğu görülmektedir. Bu da araştırma sahasının toplam nüfusunun %30,5’ine karşılık gelmektedir. Bağıl nüfus içinde özellikle 0-4 yaş grubu bize araştırma sahasında doğum oranlarının azalış eğiliminde olduğunu göstermektedir. Nüfus piramidinde de paralel doğrultuda nüfus artışının azaldığı belirtilmektedir

Faal nüfus olarak kabul edilen 15-64 yaş grupları ise 87.008 kişi olarak ifade edilmektedir. Bu gruba dâhil kişi sayısı yani Silivri’nin faal nüfusu toplam nüfusta %69,4’lük kısmı oluşturmaktadır. Nüfus piramidi incelendiğinde erkek nüfusta 20-24 yaş grubunun nispeten az olduğu dikkati çekmektedir. Bu durumu bu yaş grubu erkeklerin askerlik görevlerini yapıyor olmalarıyla veya üniversite gibi sebeplerle araştırma sahalarından ayrılmalarıyla açıklamak mümkündür.

Son derece değişken bir mevzu olan nüfus konusunda yapılan çalışmalar, bizlere araştırılan sahanın geçmişteki nüfuslanma durumu hakkında bilgi verirken geleceğe yönelik tahminlerde bulunma imkânını da sağlar. Bu sayede araştırılan sahanın şehirsel fonksiyonları, kentleşme hareketleri ve planlama çalışmalarının ne şekilde olması gerektiği konularında önemli ipuçları elde ederiz.

Genel olarak baktığımızda Silivri; doğal bir limana sahip olması, eski tarihlerden beri daima önemli olan İstanbul gibi bir metropole yakın olması, Anadolu’yu Avrupa’ya bağlayan yol güzergâhı üzerinde bulunması ve verimli ziraat sahalarına sahip olması gibi sebeplerden dolayı önem kazanmış bir şehirdir. Silivri geçmişte olduğu gibi gelecekte de bu özellikleriyle ilgi çekici alanlardan biri olmaya devam edecektir. Şehir ve kır nüfus miktarlarının şimdilik paralel gittiği Silivri’de şehirsel nüfus daha hızlı bir artmaktadır. Bu nedenle şehrin imar planları yapılırken bu durum önemle göz önünde bulundurulmalıdır.

İlgili Kategoriler

Coğrafya Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir