AÖF Çağdaş Türk romanı 7.Ünite ders özeti



  1. ÜNİTE

Gelenekçi Romanın Özellikleri ve Gelişimi

GELENEK VE ROMAN

è“Anane” sözcüğüyle eş anlamlı olarak kullanılan “gelenek”, Türkçe Sözlük’te “Bir toplumda, bir toplulukta eskiden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan, kültürel kalıntılar, alışkanlıklar” biçiminde tanımlanır. “Gelenekçi” sözcüğü ise “geleneklere bağlı kimse” anlamındadır.

—Her toplumun ayırıcı özelliklerini oluşturur. Yaşama tarzına yansır. Sanat yoluyla kendini ifade eder.

èSanat ve edebiyatta, içinde doğup büyüdüğü toplumu değiştirme ve dönüştürme çabası sergileyenler ise “yenilikçi”lerdir.

è “Yenilikçi” tavrın arkasında, toplumun değerlerine sırt çevirme, gelenekçi tavrın arkasında ise toplumun değerlerini yüceltme kaygısı vardır. İkisini uzlaştırmaya yönelik bir çizgi takip edenlerden de söz edilebilir.

èEdebiyatta gelenekçilik, toplumun kültür değerlerine ilişkin farkındalık oluşturmaya yöneliktir. Dinden, tarihten ve yaşama tarzından gelen ritüeller bunlar arasındadır. Dinî ve millî karakterli geleneklerden söz edilebilir. Bayramlaşma, konuk ağırlama, ikramda bulunma, el öpme, imeceye katılma, nişan töreni yapma, zenaatla uğraşma gibi günlük hayatın pratik alışkanlıkları yanında aile, musiki, mimari, tasavvuf, şehitlik, gazilik gibi derin yapıda karşılığını bulan unsurlar da vardır.

èToplumun kültürel değerlerini kurmacanın dünyasına taşıyan romanlara “gelenekçi roman” denir.

Gelenekçi roman, aileyi ve aile içi değerleri yücelten bir anlayışı temsil eder.

 

GELENEKÇİ ROMANIN ÖZELLİKLERİ

Gelenekçi romanın ayırıcı özellikleri şöyle sıralanabilir:

  • Gelenekçi roman, toplumun değerleriyle barışık, hatta bu değerlere sıkı sıkıya bağlıdır.
  • Gelenekçi roman, romantik bir tavrın takipçisidir.
  • Tarihten, yaşama tarzından, inançlardan gelen unsurlar edebî metne yansır.
  • Gelenekçi romanlarda klasik olay kurgusuna rastlanır.
  • Gelenekçi romanlarda dün-bugün-yarın şeklindeki kronolojik zaman kullanılır.
  • Gelenekçi romanlarda genellikle ilahi (hâkim/tanrısal) bakış açışına rastlanır.
  • Gelenekçi romanlarda estetik anlayışı etik kaygılar yönlendirir.
  • Gelenekçi romanlar, millî ve İslami duyarlıktan beslenir.
  • Gelenekçi romanlarda, popüler roman vadisinde değerlendirilebilecek örneklere rastlanır.
  • Yerel ağızların kullanıldığı görülür.
  • Romanlarda olay, verilmek istenen mesajı öne çıkaracak biçimde kurgulanır.
  • Gelenekçi romanlar, millî, İslami, tarihî roman gibi nitelemelerle karşımıza çıkabildiği gibi bazen millî-tarihî, bazen İslami-tarihî, bazen de millî-islamitarihî nitelikte örnekler olarak okuyucuya sunulabilir.

 

GELENEKÇİ ROMANIN iLK ÖRNEKLERİ

èGelenekten beslenen romanların ilk örnekleri:

Mehmet (Mizancı) Murat’ın Turfanda mı Yoksa Turfa mı?

Halide Edip Adıvar’ın Yeni Turan (1912) romanlarına kadar götürmek mümkündür. Her iki roman da millî ütopyalar üzerine kurulur.

èMehmet Murat, Turfanda mı Yoksa Turfa mı romanını Batılılaşmanın getirdiği etkiyle din, dil, tarih, ahlak, gelenek gibi değerlerin sarsılmasına engel olmak, bu konuda halkı bilinçlendirmek için yazar.

èHalide Edip Adıvar da Yeni Turanı söz konusu kültür unsurlarının oluşturduğu yaşama tarzını öne çıkarmak ve millî ruhu temsil eden kahramanlar üzerinden ifade etmek amacıyla kaleme alır.

èAradaki fark, Mehmet Murat’ın İslam birliği, Halide Edip’in milliyetçilik düşüncesinden yola çıkmasıdır.

èHer iki roman da öncelikle siyasal bir tehlike olan Batı’ya karşı millî değerlere ve kaynaklara yönelmenin zorunluluk olduğu tezine gönderme yapar. Bir yanda Mansur ve Zehra, diğer yanda Oğuz ve Kaya kendi kültür değerlerine sadık ve idealize edilmiş tipler olarak romana girerler.

 

Safiye Erol

—Ruh-madde, şehir-köy, İstanbul-Anadolu çatışmaları yanında vatan ve millet sevgisi gibi temalar işlediği romanlarıyla geleneğe eklenen bir tavır sergiler.

—Doğu ve batı medeniyetlerini karşı karşıya getiren bir kurguyla çözümlemelere giden yazar, kültür değerlerimize gönül ve ruh penceresinden bakar.

—İlk eseri Kadıköyü’nün Romanında medeniyet çatışmaları çevresinde kurgulanmıştır. Doğulu temellerden uzaklaşmış Boğaziçi sosyetesine ayna tutulur. Yüzeysel de olsa kültürümüzün önemli yapı taşlarından biri olan tasavvuf, kahramanların iç hesaplaşmaları içinde işlenir.

Ülker Fırtınasında, Batı müziği icracısı Nuran’la doğu müziği icracısı Sermet çevresinde iki kültür ve medeniyet dairesini karşı karşıya gelir.

—1930’lu yılların siyasal ve kültürel ortamı Türk müziğinin gelişmesine elverişli olmadığından Samet tükenirken, Nuran doğu ve batı müziğinde bir terkibe ulaşır.

Ciğerdelen Batının maddi gelişmişliğiyle Doğunun, daha doğrusu Türk milletinin yükseliş felsefesini oluşturan tasavvuş hayatı bir araya getirmeye çalışır.

—Tarih sevgisi, dinî-tasavvufi duygularla kaynaşır.

—Macaristan coğrafyasında Türk uçbeyleri, sipahiler, din adamları, yiğit delikanlılar ve güzel serhat kızları tasvir edilir.

—Akıncıların hayatı ve yaşama tarzı, destanlara özgü bir anlatımla romana aktarılır.

Dineyri Papazı romanında ise yoksul Gülbün ve varlıklı Ayhan arasındaki aşk çevresinde yer yer mistik metaşzik anlam katmanları kurar. İki kahramanın aşka yüklediği anlam farklıdır.

Roman, Gülbün’ün şahsında saf aşkın, tenden ruha yükselen bağlılığın hikâyesidir.

 

Samiha Ayverdi

—Medeniyet değişimini ele alır ve bu değişimin aile içinde sebep olduğu çözülmeleri kişilerin ruh derinliklerine inerek işler.

—ilk romanı Aşk Bu imiş konusunu firavunlar döneminden alır.

Romanları:

1.Batmayan Gün                                5.Son Menzil

2.Ateş Ağacı                                        6.Yolcu Nereye Gidiyorsun

3.Yaşayan Ölü                                    7.Mesihpaşa İmamı

4.İnsan ve Şeytan                                               8.İbrahim Efendi Konağı

—Yazar romanlarını Kenan Rifaî’nin tasavvufi düşünceleri çevresinde kurgular.

—Cumhuriyet öncesi yalı ve konaklarda sürdürülen geleneksel toplum hayatını kadınca bir duyarlıkla dile getirir.

—Ayverdi, bencillik-madde-gönül-aşk çatışmalarına “tevhit akidesi”yle çıkış yolu arar.

 

Hüseyin Nihal Atsız

—Eski Türk geleneğine ayna tuttuğu romanlarıyla Türkçü/milliyetçi söylemin öncü ismi olarak dikkati çeker.

—1923 sonrası inşa edilmek istenen kimliğin oluşumuna Orta Asya’daki kültür değerlerimizi katmayı amaçlar.

Bozkurtların Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor romanlarında Türk milletinin cesur, bilgili, bilinçli, fedakâr ve kahraman idarecilere sahip olduğu zamanlar büyük işler başardığını, en zor şartlarda bile istiklal düşüncesinden vazgeçmediğini vurgular.

Deli Kurt Konusunu Osmanlı tarihinden, fetret döneminden alır. Roman, devlet geleneğimize ışık tutarken Anadolu’da kurduğumuz yeni kültür ve medeniyetini anlatır.

Ruh Adam ise aşkın nedensizliği, insanın aşk ve kader karşısındaki aczi, “fenalığın cezasını göreceği” gibi düşünceler üzerine kurulur.

 

TÜRKİYE’DE GELENEKÇİ ROMANIN GELİŞİMİ

—1950’li yıllarda çok partili hayata geçişin getirdiği sosyal ve siyasal değişimler olur.

—Tek parti döneminin pozitivist ve tek tip insan yaratma tavrı, evrensel değerleri öne çıkarma çabası, laikliği özel hayatlara müdahale edecek biçimde uygulama ısrarı gibi nedenler, İslami söylemin de, milliyetçi söylemin de güçlenmesini engellemişti.

—1950’lerin özgür ve demokratik ortamında mistik/metafizik yaklaşımların önü açılır.

—Önce şiirle kendini ifade imkânı bulan İslami söylem, daha sonra roman ve hikâyeyi de kullanmaya başlar.

 

1950’Li YILLARDA GELENEKÇİ ROMAN

—1950’li yıllarda Cengiz Dağcı, hem anlatım hem de içerik bakımından gelenekçi roman sayılabilecek örnekler verir. Cengiz Dağcı, romanlarında Kırım Türklerinin Ruslardan gördüğü baskı ve zulümleri anlatır.

—Eserlerini “annemin dili” dediği Türkiye Türkçesiyle kaleme alır.

èSadık Turan’ın Hatıralarıadıyla yazdığı hacimli roman,

Yaşar Nabi’nin yönetiminde ve Ziya Osman Saba’nın editörlüğünde Varlık Yayınları cep kitapları arasında Korkunç Yıllar (1956) ve Yurdunu Kaybeden Adam adlarıyla iki cilt hâlinde yayımlanır.

—Korkunç Yıllar, Cengiz Dağcı’nın bir bakıma kendi yaşadıklarının hikâyesidir.

—Vatan sevgisi, vatanı koruma ve savunma bilinci, savaşın getirdiği acılar, vatan hasreti, şehitlik, dostluk, fedakârlık, adanmışlık gibi temaları çokça işler.

Dağcı’nın romanlarından birkaçı:

—Onlar da insandı

—O Topraklar Bizimdi

—Dönüş

—Badem Dalına Asılı Bebekler

—Üşüyen Sokak

 

1960’LI YILLARDA GELENEKÇİ ROMAN

—1960’lı yıllar Türkiye’de siyasal, sosyal çalkantıların, ideolojik kamplaşmaların görüldüğü dönemdir.

—Menderes iktidarının geleneğe bağlılık ve halkın değerlerine saygı konusunda sergilediği tavır, halkın ruhunda karşılığını bulmuştur.

—Türkiye’de roman başlangıçtan itibaren hep Batılı değerlerin anlatım aracı olarak görülmüştür.

—1960’lı yıllardaki içerik değişimi, toplumun öncelikle dinî hayatındaki özgürleşmeyle doğrudan ilgilidir.

—Dinî ve millî duyarlık romanın diliyle daha özgürce ifade edilmek istenir.

—Tek parti dönemi Türkçü/milliyetçi söyleme de çok sıcak bakmamıştır.

—İslami söylem, bir çatışma düzleminde ortaya çıkar. Geleneksel hayatı kuran değerler dizgesi ile öykünmeden öteye geçemeyen yanlış Batılılaşma anlayışı arasında çatışma vardır.

èVarlığın maddeden ibaret olmadığı düşüncesi, dünya ve dünya ötesini dengeleme arayışı,

insanı yücelten erdemlere ulaşma ideali, aşkın metafizik boyutta algılanması,

hidayete erme, nefis terbiyesi gibi alternatif yaklaşımlar romana girer.

 

Münevver Ayaşlı

1960’lı yıllarda gelenekçi romanın ilk isimlerinden biridir.

—Pertev Beyin Üç Kızı

—Pertev Beyin iki Kızı

—Pertev Beyin Torunları romanlarıyla konak hayatı içinde geleneksel Türk ailesinin resmini çizer.

 

Tarık Buğra

Gelenekçi romanın ilk nitelikli örneklerini verir.

èÇınaraltı dergisinde yayımlanan ve yazarın ilk eseri Akümülatörlü Radyonun romana dönüşmüş hâli olan Yalnızlar yazarı Tarık Buğra,1980’li yıllara uzanan en önemli isimdir.

1.Küçük Ağa

2.İbiş’in Rüyası

3.firavun İmanı

4.Dönemeçte

5.Gençliğim Eyvah

6.Yağmur Beklerken

7.Osmancık… gibi romanlarıyla Türk toplumunun geleneksel değerlerine bağlı bir yazar kimliği sergiler.

Yalnızlar gençlik yıllarında yaşanan yoklukların, toplum düşmanlığına dönüşmesini önleyen iyi niyetlerin de sorgulamasını yapan bir romandır. Yazar, Dr. Rıza’nın şahsında çürüme ve bozulmalara karşı hayatı savunma iradesini öne çıkarır.

Küçük Ağa Kurtuluş Savaşının küçük bir Anadolu kasabasından görünüşüdür. Millî Mücadele’nin romanıdır.

Şravun imanıKüçük Ağa’nın devamı niteliğindedir. Yazar, Sakarya Savaşı öncesi ve sonrasını ele alır. Çıkarcılar, vurguncular, satılmışlar ve bunlara karşı yiğit ve erdemli insanların yeni bir devleti kurma çabası anlatılır.

İbişin Rüyası ortaoyununun temsilcilerinden Nahit’le, canlandırdığı ibiş arasındaki gelgitler üzerine kurulur. İbiş’in geleneksel tiyatronun önemli figürlerinden, Naşit’in de ortaoyunu sanatçılarından biri olması romanı, gelenekle ilişkilendirmeye yeter.

Dönemeçte Türkiye’de çok partili döneme geçiş yıllarını aksettirir. Bir Anadolu kasabasından, halk ve aydın ilişkileri sergilenir. Romanın kahramanı Dr. şerif, sık sık okuduğu Dostoyevski ve Mevlâna arasında ilgi çekici benzerlikler kurar. Dr. şerif’e göre, “Mevlâna Dostoyevski’nin sağlıklısı, Mevlâna ruhları sağlıklı insanların Dostoyevskisi” dir.

Gençliğim Eyvah 1970’li yıllarda Türkiye’yi kan gölüne çeviren anarşinin otopsisidir. Romanda, boşa harcanan gençlik ve Türkiye’nin içine düşürüldüğü kaosun da graşği çizilir. Türkiye’de toplum hayatını sarsan demagojiler (lafebeliği, lafazanlık), bunlara karşı vatansever insanlara düşen görev ve sorumluluklar sergilenir.

Yağmur Beklerken Yine bir Anadolu kasabasının mekân olarak seçildiği romanda Serbest Fırka olayı anlatılır.

O dönem Türkiyesi’nde yaşanan büyük kuraklıkla siyaset ortamı arasında benzerliklerin vurgulandığı bir eserdir.

Osmancık Yazar, romanında “Cihan devletini kuran irade; şuur ve karakter” ifadesini ikinci bir başlık olarak kullanmıştır. Osmancık’ın (Kara Osman’ın) Osman Gazi olarak tarih sahnesine çıkışını ve Osmanlı devletinin kuruluşunu gözler önüne serer. Türk’ün karakteristiği, değerler dünyası ve insanî ilişkiler manzumesi romanın arka planını oluşturur.

 

İslami Roman

Hekimoğlu İsmail’in Minyeli Abdullah romanıyla başlattığı İslâmi roman,

Şule Yüksel Şenler’in Huzur Sokağı ile ikinci örneğini verir ve 1980’li yıllarda “hidayet romanları” olarak adlandırılacak bir tarzın da kapılarını açar.

 

İslami Roman

 

Ömer Okçu

Hekimoğlu ismail takma adını Dedesinden ödünç almıştır.

Minyeli Abdullah romanında dindar bir insanın, yönetimin ve çevrenin baskısı altında dinini yaşama çabasını ve karşılaştığı güçlükleri anlatır. Roman kahramanı önüne çıkan engellere rağmen, yılgınlık göstermez; güçlükleri kararlılığı ile yener.

èEdebi niteliği tartışılsa da, Minyeli Abdullah bir ilk örnek olarak yol açıcı olmuş, İslami roman geleneğini başlatmıştır.

Maznun Yazarın ikinci romanıdır. Dindar insanların yaşadığı sıkıntıları içerir.

—Yazarın sanat anlayışında öncelik, roman yazmak değil, romanla İslam’a hizmet etmektir.

 

Şule Yüksel Şenler

Huzur Sokağı başlangıçta dini değerlere alaycı bir tavırla yaklaşan roman kahramanı Feyza, aşkın değiştirici gücünün de etkisiyle yeni bir hayata başlar ve dindar bir kimliğe bürünür.

èTürkiye’de “hidayet romanları”nın ilk örneği olarak dikkati çeken Huzur Sokağı’nın ardından modern, batılı, ateist kahramanların roman içinde dindarlaşması şablonu üzerine kurulan onlarca roman yazılır. Kurguda yapaylık ve olay akışında güdümlülük yanında tip ve karakter oluşturamamak da bu tür romanların zaafı olarak değerlendirilebilir.

 

1970’Li YILLARDAN SONRA GELENEKÇİ ROMAN

—Abbas Sayar

—Bahaeddin Özkişi

—Tahir Kutsi Makal

—Emine Işınsu

—Hasan Kayıhan

—Sevinç Çokum gibi yazarların kaleminden çıkan örnekler, gelenekçi roman vadisinde ele alınabilir.

 

Abbas Sayar

—Yılkı Atı

—Çello

—Can şenliği

—Dik Bayır

—Tarlabaşı Salkım Saçak… gibi romanlarıyla Anadolu merkezli hayatı, insanı ve tabiatı tasvir eder.

 

Bahaeddin Özkişi

Köse Kadı Osmanlı akıncılarının serhat boylarında gösterdikleri kahramanlıkları destansı bir dille dikkatlere sunar.

Sokakta manevi değerleri bütünüyle yok sayan materyalizmin toplumu tutsak almaya çalışması üzerine kurulur. şeytan, cin gibi soyut fantastik öğelere yer veren romanda inançların ve millî değerlerin yok oluşuna dikkat çekilir.

 

Tahir Kutsi Makal

Meydan Dayağı ve Kamyon romanlarında Anadolu insanını toprağa bağlı yaşama tarzı içinde anlatır.

 

Emine Işınsu

Küçük Dünya romanıyla şehirli küçük aydının sorunlarına ayna tutar.

Türkiye dışında yaşayan Türklerin acılarına tercüman olduğu romanları:

—Azap Toprakları

—Ak Topraklar

—Sancı

—Tutsak

—Çiçekler Büyür

Tür insanının değerler dünyasını yansıttığı romanları:

Canbaz

Kaf Dağının Ardında

Altı Karınca

Cumhuriyet Türküsü

Nisan Yağmuru

Havva

Bir Ben Vardır Bende Benden içeri

 

Sevinç Çokum

—Hikâye yazarı olarak edebiyat dünyasına adım atmıştır.

—Hikâye ve romanlarıyla geleneğe yaslanan bir tavır sergiler.

—Toplumsal konuları işleyen Çokum, tarihî konulara da eğilir.

—Türk kimliğini anlamaya ve anlatmaya yönelir. Esir Türklerin acılarını romanın diliyle ifade etmeye çalışır.

Hikâye kitapları:                                Romanları:

—Eğik Ağaçlar                                   1. Zor

—Bölüşmek                                         2. Bizim Diyar

—Makine                                             3. Hilâl Görününce

—Derin Yara                                       4. Ağustos Başağı

—Onlardan Kalan                             5. Gülyüzlüm

—Rozalya Ana                                    6. Çırpıntılar

—Gece Kuşu Uzun Öter                    7. Karanlığa Direnen Yıldız

—Evlerinin Önü                                 8. Deli Zamanlar

—Beyaz Bir Kıyı                                 9. Gece Rüzgârları

  1. Tren Buradan Geçmiyor

Zor

—Kültüre sahip çıkan, onu yaşayan/yaşatmaya çalışan, dolayısıyla geleneği temsil eden Nesrin ve Ulvi Dayı gibi kahramanlarla geleneksel değerlerden kopmuş Cevdet, Enise gibi genç kuşak temsilcileri arasındaki çatışma dile getirilir.

—Değerler dünyasını reddeden kuşak, aynı güçte bir değerler dünyası kuramamıştır. Millî kültüre yabancı olmak, beraberinde kimlik ve inanç bunalımını getirir. Çokum, değerler çevresinde buluşmayı teklif eder.

Bizim Diyar

—Yakın tarihimizden önemli bir kesit sunar.

—Osmanlı devletinin çöküş yılları, Balkan Savaşı ve Rumeli göçleri üzerine yoğunlaşır.

—Kaybedilen Rumeli’ye ait kültür mirasının İstanbul’a uzanmış çizgilerini yansıtmasıdır.

Hilâl Görününce

—Kırım Harbi yıllarında Osmanlı Kırım yakınlaşması ve Kırımlı Nizam Bey’in kendi toprağına tutunma çabaları işlenir,

—Kırım Türklerine özgü örf ve âdetlerin romana hâkim olduğu görülür.

—Nizam Bey’le birlikte Arslan ve Giray Beyler, şirin Gelin, “anlatıcı” Felekzede Ârif Çelebi romanın diğer kişileridir.

Ağustos Başağı

—Millî Mücadele yıllarını ele alır. Okuyucuyu,

—Osmanlı devletinin beşiği Söğüt ön planda olmak üzere, Batı Cephesi’nin diğer bölgelerine uzanan bir coğrafyada gezdirir.

Gülyüzlüm

Anadolu’dan İstanbul’a göçle birlikte yaşanan kültür yozlaşmalarına göndermeler yapar.

Burada İstanbul yozlaştırılan mekândır.

Çırpıntılar

“parçalanmış aile”ler ve göç dramının bir başka kesitidir.

Avustralya’ya göç etmiş üç kişilik bir ailenin ayakta kalma mücadelesini, kendi ülkelerine dönüşlerinde yaşayacakları uyumsuzlukları anlatır.

Karanlığa Direnen Yıldız ve Deli Zamanlar romanları, 1960’lı ve 1970’li yıllar Türkiye’sinden kesitler sunar.

—Yazar, Cumhuriyet’in halkın kültür değerlerinde gerçekleştirdiği değişimin, öznel ve kişisel tasarruflarla aşırılığa kaçtığını düşünür. Batılı değerlere bütünüyle karşı olmamakla birlikte, ölçüsüz ve tutarsız değişiklikleri onaylamaz. Ölçüsüzlük, bunalım doğurur. Bir örneğini İncenaz’ın temsil ettiği genç kuşaklar, iç dünya ile dış dünya arasında çelişkiler yaşar.

—1980’li yıllarda arada kalan kuşaklar “Amerikanlaşma” biçiminde ortaya çıkan tutumlar sergilemeye başlar. Topluma hâkim olan popüler kültür, kültürsüzlüğün bir yansımasıdır.

Tren Buradan Geçmiyor

Kültür yabancılaşmasının getirdiği kimliksizliğin altı çizilir. Kimliksizliğin de bir tür travma olduğu, bu durumda değerler dünyasından söz etmenin mümkün olmadığı vurgulanır.

 

Hasan Kayıhan

—Yoklar

—Zincir

—Uyanmak

—Acı Su

—Gurbet Ölümleri,

—Beyler Aman, Dönüş… Romanlarıyla dinî ve millî unsurları harmanlayan gelenekçi bir yazar portresi çizer.

Hasan Kayıhan

Yoklar: Ülkücü bir öğretmenin, davasına inanmış; milletinin, devletinin meselelerini kendine dert edinmiş aydın bir insanın romanıdır.

Zincir: Kerküklü bir Türkmen kızını seven Kırım göçmeni bir gencin öldürülmeden önce Ankara’da I. Türk Dünyası Kurultayı’nı toplayışı ve katılanlara on beş yıl içinde bütün Türk yurtlarının özgürlüklerine kavuşacakları müjdesini verişini anlatır. 1990’larda Sovyetler Birliği’nin dağılacağını on beş yıl önceden haber veren belge niteliğinde bir romandır.

Uyanmak: Anadolu’nun doğusunda 1985’lerden sonra yaşanan olayların bir öngörü ve önseziyle kurgulanıp anlatıldığı bir romandır.

Acı Su: Seyhan ırmağı kıyısında yaşanan bir olayı tasvir eder. Kolonizmin, kapitalist-komünist sistem farkı göstermeyen acımasız yüzünü tasvir eder.

Gurbet Ölümleri: Avrupa’nın dört bir yanına buğday taneleri gibi savrulan Anadolu insanının dünyaya bakışının hikâyesidir. Bir vatana sahip olmanın değerini, vatandan uzak kalınca anlayan insanların, dil, inanç ve kültür birliğinin sadece kuru birer yurttaşlık bilgisi terimi olmadığını kavrama serüvenleri dile getirilir.

Beyler Aman

Bilecik Bozüyük’te yaşayan Karakeçili aşiretinin son beyi Sarı Mustafa ile Cumhuriyet Halk Fırkası Bursa Müfettişi Çolak Sami arasındaki çekişme üzerine kurulur. Çolak Sami ahlâksız bir kişidir. Millî Mücadele yıllarında Ankara’da bir namus meselesi yüzünden yaralanmış ve Ankara’dan uzaklaştırılmıştır. Yahudi bir tüccarla anlaşır ve Bursa’da özellikle Karakeçili aşiretine mensup köylülerin yaşadığı ormanlık bölgeyi ele geçirerek kereste ticareti yapmak ister. Ancak aşiretin beyi Sarı Mustafa’yı ikna edemez. Millî Mücadelede bu dağları ve bölgeyi kahramanca savunmuşlar, buralara Yunanlıları sokmamışlardır. Atatürk’ün ölümü üzerine Çolak Sami Ankara’ya gider. Kaybettiği itibarı yeniden kazanır. Bölgedeki ormanları işletmek için yetki çıkarttırır. II. Dünya Savaşı yılları, “Millî şef” dönemidir, bölge halkı kıtlık ve yoksulluk içindedir. Bu sırada yol vergisi çıkarılır. Veremeyenler çalıştırılmak için götürülür. Aşiret dağılır. Bölgenin manevî sahibi eren geleneğinin devamı olan Güllü Baba tutuklanır. Yazar, Çolak Osman’la çarpık bir şekilde başlayan batılı aile sistemini, köye gelen ilkokul öğretmeninin yenilik adına köylüyle çatışma mantığını eleştirir. 1940’lı yıllarda Güllü Baba tipiyle karşılaşmak, okuyucuyu Söğüt’e hatta Fırat nehrini geçen Kayı boyuna götürürken, romandaki Deli Ferhat tipi haksızlıklar karşısında susmayan alperenlerle ilgi kurmayı sağlar. Toprağı vatan yapma ülküsünün eşlik ettiği romanda millî bilincin bir toplumu nasıl millet hâline getirdiği sezdirilir.

Sultan/Köln’de Bir Kız

Köln’de, kültür çatışmaları sebebiyle dağılan ailelerde yaşanan acılar, aile şerefi uğruna sönen, söndürülen hayatlar anlatılır.

Dönüş

Türk-Ermeni ilişkileri, bir kaplumbağanın gözünden nakledilir. Türklerin Ermenileri yok ettiğine ilişkin iddialar çürütülmeye çalışılırken tam tersine Rus ordusuyla işbirliği yapan Ermeni çetelerin yaptığı katliamlara dikkat çekilir.

 

TARİHÎ ROMAN VE GELENEK

1940’lı yıllarda Hüseyin Nihal Atsız’ın Bozkurtların Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor romanlarıyla başlayan gelenekçi tarihî roman, 1970’li yıllarda yeni temsilcilerini bulur. İlk akla gelen isimler:

Mustafa Necati Sepetçioğlu ve Yavuz Bahadıroğlu

 

Mustafa Necati Sepetçioğlu

“Çağımızın Dede Korkut’u” olarak anılır.

Kilit, Anahtar, Kapı romanlarıyla Türklerin Malazgirt kapısından Anadolu coğrafyasına giriş serüvenini hikâye eder. Selçuklularla başlattığı tarihî roman çizgisini Osmanlılarla sürdürür ve 20. yüzyıla dek getirir.

—Milliyetçi bir söylemin yer aldığı romanlarda Türk insan tipi ve karakteristiği, gelenek, görenek ve ülkü birliği, duygu ve kültür planında inşa edilmiş “biz” kavramı çevresinde anlatının dünyasına girer.

Konak, Çatı, Üçler Yediler Kırklar ise Osmanlı devletinin kuruluş yıllarının hikâyesidir.

Konak

—Kumral Dede’nin toprakla, ağaçla, çiçek tohumlarıyla uğraşması ve bu tohumları özel olarak gönderildiği Anadolu’ya getirmesi sembolik bir anlam taşır.

—Toprak, su, ağaç, çiçek gibi unsurların öne çıkarılması, toprağı vatanlaştırma iradesini temsil eder. Kültürün “tarım” anlamı da düşünüldüğünde, tohum sembolüyle kültür değerlerinin sezdirildiği söylenebilir.

—Sepetçioğlu, Türklerin özgün bir kültür ve medeniyete sahip olduğunu vurgulama ve bu tarihi estetik bir kurgu içinde sevdirme çabası içindedir.

Bu Atlı Geçide Gider ve Karanlıkta Mum Işığı gibi romanlarıyla Kayı boyunun aşiretten devlete yürüyüş macerasını anlatır.

 

 

Mustafa Necati Sepetçioğlu…

Darağacı

Roman adını Şeyh Bedreddin’in idam edilmesinden alır.

Ankara Savaşından sonra Timur’un bozduğu Anadolu birliğini kurulmasında Çelebi Mehmet’le İne Bey’in gösterdiği çabaları sezdirir. Yönetenle yönetilen arasına ştne sokmaya çalışan Torlak Kemal ve Börklüce Mustafa’nın art niyetli çabalarıyla Şeyh Bedreddin’in darağacında sona eren hayatına ışık tutulur.

Geçitteki Ülke: Darağacı’nın devamı niteliğinde, Yıldırım Bayezid’in yakın dostu Doğan Bey çevresinde kurgulanmış bir eserdir.

Sabır

Sultan 2. Murat döneminin devlet yapısı, Hacı Bayram Veli ve O’nun yetiştirdiği Akşemseddin gibi manevi şgürler, Bizans entrikaları yanında Karamanoğlu Beyliğinin de Osmanlı’ya yönelik karanlık emelleri gibi olay parçaları çevresinde resmedilir.

Ebem Kuşağı: Osmanlı’nın kuruluş yıllarında meydana gelen Düzmece Mustafa isyanına parmak basar.

Cevahir ile Sadık Çavuş’un Buğday Kamyonu: İnönü döneminin (1940’lı yıllar) kırsal hayatı ve Anadolu köylüsüne ayna tutar.

Gece Vaktinde Gündönümü-İstanbul’un Fethi: Fethin maddi ve manevi temellerine işaret eder.

…Ve Çanakkale 1 / Geldiler (1989), … Ve Çanakkale 2 / Gördüler (1989), …Ve Çanakkale 3 / Döndüler (1989): Çanakkale muharebelerini kazandıran ruhun tasviridir.

Kutsal Mahpus ve Sabır Ağacı: Kıbrıs’ın dört bin yıllık tarihini özetler.

Benim Adım Yunus Emre: Sepetçioğlu’nun büyük Türk bilgesi Yunus Emre’yi roman kahramanı olarak seçtiği bir eserdir.

 

Yavuz Bahadıroğlu

1970’li yıllardan itibaren tarihî romanda dinî ve millî değerleri öne çıkaran bir imzadır.

Sunguroğlu: Romanıyla tarihî roman vadisinde adım atan Bahadıroğlu, millî ve manevi değerleri tarihî roman aracılığıyla topluma kazandırmaya çalışır.

Tarihî romanları:                                                               Güncel toplumsal romanları:

—Buhara Yanıyor                                             Yolbaşı

—Elveda Buhara                                                               Boşlukta Yürümek

—Malazgirt’te Bir Cuma Sabahı                   Keşmekeş

—Kırım Kan Ağlıyor                                         Yürek Seferi

—Şehzade Selim                                                Uzaklar Yakındır

—Sel

—Köprübaşı

—Mavi Yıldız

—Endülüs’e Veda

—Cem Sultan 1–2

—Dördüncü Murad 1–2

—Merhaba Söğüt

 

Ahmet Yılmaz Boyunağa

Popüler tarihî roman türünün bir diğer ismi de Ahmet Yılmaz Boyunağa’dır.

Kırık Hançer: Hinduların elinde bulunan ve Gazneli Mahmut’un ordusuna karşı kullanılacak olan kutsal hançeri almak için akıncıların verdiği mücadeleyi anlatır.

Fetih Sancakları: Cihat kavramı çevresinde Preveze savaşını konu eder.

Hind Sularında: Seydi Ali Reis’in leventleriyle Hindistan’da gerçekleştirdiği deniz ve kara savaşlarını aktarır.

Endülüs Şahini: İspanyanın fethi ve Endülüs devletinin kuruluşunu anlatır.

Malazgirt’in Üç Atlısı: Malazgirt zaferini romanlaştırır.

Kan ve Gül: Altınordu devletinin Müslüman oluşunu anlatır.

 

1980’Li YILLARDAN GÜNÜMÜZE GELENEKÇİ ROMAN

—12 Eylül ihtilâli ülkede asayiş ve düzeni sağlamakla birlikte toplumda kırılmalara da yol açmış, dinî ve millî kimlikler üzerinde olumsuz etkiler yapmıştır.

—İslami çevrelerde baskıcı yönetime tepki sonucu popüler romanın bir alt türü olarak değerlendirilebilecek “hidayet romanları” hızla çoğalmıştır.

—Tarih bilinci aşılamaya yönelik romanlarda da artış görülmüştür.

—Dinî ve millî değerleri bir terkip hâlinde romanın dünyasına taşıyan yazarlar da vardır.

—Tarihî roman vadisinde 1970’li yıllardan gelen Mustafa Necati Sepetçioğlu ve Yavuz Bahadıroğlu’na

1980’li yıllarda Mehmet Niyazi (Özdemir) de katılır.

èBu dönem gelenekçi tarihî romanlarının ortak özelliklerinden biri de idealize edilmiş tarihî kişilikleri rol model olarak okuyucuya sunmalarıdır.

è1980’li yıllarda değerler dünyasını medeniyetler çatışması içinde ele alan (ilk eserlerini 1970’li yıllarda veren) Mustafa Miyasoğlu ve Rasim Özdenören,

—Tarihî çerçevede yorumlayan Mehmed Niyazi (Özdemir),

—Millî duygularla telif eden Osman Çeviksoy,

—Tasavvufla ve klasik kültürle ilişkilendiren Nazan Bekiroğlu, iskender Pala ve Sadık Yalsızuçanlar gelenekçi roman yazarlarına eklenecek imzalardır.

 

Mustafa Miyasoğlu

Gelenekçi bir yazardır.

Kaybolmuş Günler

Bireysel sorunlarla sosyal ve tarihî olayların iç içe yaşandığı 1960 sonrasında ortaya çıkan iki-üç neslin hikâyesini anlatır. Kaybedilmiş dönemler ve dışarıdan esen yanlış rüzgârlar arasında yaşamaya ve hayata tutunmaya çalışan gençler, romanın konusunu oluşturur. Beşir Güner’in kararsız ve tedirgin kişiliğinde, baştan sona bir huzur arayışını anlatan roman, Cumhuriyet döneminde yaşayan insanımızın iç dünyasındaki parçalanmışlığı ve değerler karmaşasını ele alır.

Dönemeç

Anadolu insanının tarihî bir dönüm noktasındaki tavırlarını, değişen durumlar karşısındaki değişmeyen özelliklerini ortaya koyan bir romandır.

Cumhuriyet’in 50. yılındaki sosyal ve kültürel hareketliliği Anadolu şehirlerinden seçilmiş gençlerle geleneksel yapısı parçalanan aileler çevresinde ele alan bu roman, insanımızın toparlanma çabalarıyla ülke ve dünya şartlarına karşı tavır alışlarını yansıtır. Anadolu insanının umutlarını, sevinçlerini, korkularını ve geleneksel değerlere sığınışlarını tablolaştırır.

Güzel Ölüm

Farklı bir aşk anlayışını konu eder. Şakir’le Serpil’in ince, temiz, el değmemiş aşkını sezdirir. Ancak bu aşk, Serpil’in ölümü üzerine evlilikle sonuçlanmayacaktır.

1974 Kıbrıs Harekâtı’nın fon olarak kullanıldığı romanda Hala Sultan’ın ölümü şehitlik bağlamında “güzel ölüm” olarak tasvir edilir.

Bir Aşk Serüveni

Aşkı bütün boyutlarıyla ve kültürel çağrışımlarıyla anlatan bir romandır. Geleneksel olanla çağdaş olanın dinamikleri ve kültürle politika ilişkileri, bir aşk hikâyesi çevresinde dile getirilir. Toplumun son otuz yılda geçirdiği değişimleri ve kimlik arayışlarını da, gençler çevresinde ortaya koyar. Gençler aşk duygusunda olduğu kadar, kültür ve inanç konularında da pazarlıklara ve sahte çözümlere karşı çıkarlar. Romanda Doğu kültüründeki ‘ilâhî aşk’a da yer verir.

 

Rasim Özdenören

Hikâye yazarı olarak tanınır. Hikâyeleri:

—Hastalar ve Işıklar

—Çözülme

—Çok Sesli Bir Ölüm

—Çarpılmışlar

—Denize Açılan Kapı

—Kuyu

—Hışırtı

—İmkânsız Öyküler

Gül Yetiştiren Adam: Yayımlanmış tek romanıdır.

—Dindar kimliği sezdirilen kahramanın modernleşme, yanlış Batılılaşma ve kültürel yozlaşma karşısında kendi değerlerine sadık kalma çabasını hikâye eder.

—Bireyin yalnızlığını, yabancılaşmasını, kuşak çatışmasını, modernlik, gelenek gibi sorunları, değerlerinden koparılmış ve modern kentlerin varoşlarında kıstırılmış bireyin veya ailenin acılarını yerli-İslami bir duyarlılık ve bakış açısıyla öykülerine taşır. Hikâyelerinde çok az da olsa varoluşçu felsefeden izler görülür, bireyin bilinçaltına iner, ruhsal çözümlemelerde bulunur.

 

Mehmed Niyazi (Özdemir)

—Özdemir’in roman yazmaktaki amacı, genç kuşaklara sağlam bir tarih bilinci kazandırmaktır.

Ölüm Daha Güzeldi: Azerbaycan’dan Türkiye’ye sığın Tahir Mihmandarlı’nın ülkesinde yaşadığı acıları nakleder.

Yazılmamış Destanlar: Balkan savaşlarını,

Çanakkale Mahşeri: Çanakkale muharebelerini,

Yemen Ah Yemen! Yemen cephesinde yaşananları,

Plevne: Osmanlı-Rus savaşının kilidi olan Plevne savunmasını anlatır.

Osman Çeviksoy

—Anadolu insanının ait olduğu coğrafyada ve bu coğrafya dışında yaşadığı sevinçler ve hüzünleri dile getirir.

—Anadolu insanı, aidiyet kavramı, göç olgusu, gurbet duygusu kimi romanlarda en önemli temel güç olarak karşımıza çakır.

èYazarlık serüvenine hikâye ile başlar. Hikâyeleri:

—Beyaz Yürüyüş

—Tutuklu Yürek

—Ağlamak Yasak

—Duvarın Öte Yanı

—Kar Yağar Gül Üstüne

—Derdimi Gül Eyledim

—Geriye Hüzün Kalır

Romanları:

Başıma Dağlar Düştü

Ömrümüz Gurbet

 

Nazan Bekiroğlu

—Nazan Bekiroğlu, geleneğe konu ve içerik bağlamanda eklemlenen bir yazardır.

Nun Masalları adlı hikâye kitabıyla edebiyat dünyasına giren akademisyen yazar, metinlerini tasavvuf kültürü ve İslami motişerle süsler.

Yusuf ile Züleyha: Kur’an-ı Kerim’de “ahsenü’l-kasas” (kıssaların en güzeli) olarak anılan Yusuf kıssasını çağdaş edebiyatın imkânlarıyla yeniden yazar. Eserde yazarın kurguya katkısı yanında özgün yorumları da söz konusudur.

İsimle Ateş Arasında: ikinci romanıdır. Osmanlı coğrafyasında gücü/iktidarı temsil eden padişah ile padişahın gücünü hem kabullenen hem de tehdit eden yeniçeriler arasındaki çatışma üzerine kurulur. Roman kişilerinden biri olan Numan’ın kişiliğinde aşk duygusuyla çıkarlar arasındaki çatışma da romanın üzerine kurulduğu ikinci eksen durumundadır. Romandaki asıl tema adlar, sıfatlar, imgeler ve simgeler üzerinden yürüyen değerler çatışmasıdır.

Lâ-Sonsuzluk Hecesi: Kur’an-ı Kerim’de anlatılan Âdem ve Havva kıssasından yola çıkarak var oluş, insan, isyan, nisyan ve teslimiyet gibi değerler üzerinden bir hikâye kurgular. Roman yaratılış, cennet, yasak meyve ve dünyaya sürgün edilme, dünyada var olma gibi kavramlar üzerine özgün yorumlar ve yaklaşımlar içerir.

 

İskender Pala

Akademisyen – yazar Pala, eski edebiyatın anlatma formlarından yararlanarak divan kültüründen beslenen tezli romanlar kaleme alır.

Babil’de Ölüm istanbul’da Aşk: ilk romanı bilimkurgu, mesnevi ve post-modern romanın kesiştiği bir eserdir.

Romanda olay örgüsü, Fuzuli’nin sırrını saklayan Leyla ile Mecnun mesnevisi çevresinde oluşturulur.

Başta rahipler, gizli servis ajanları, hazine avcıları olmak üzere herkes bu gizemli kitabın peşindedir.

Kitabı korumak isteyenlerle yok etmek isteyenler arasındaki çatışma, olay örgüsünü biçimlendirir.

Üç yüz elli yıllık bir dönemi kuşatan olaylar, dönemin saray hayatına ilişkin birçok ayrıntıyı barındırır.

Katre-i Matem: İskender Pala’nın ikinci romanıdır. Lâle devrinde geçen gizemli bir olayı anlatırken, ilginç kurgusuyla ve taşıdığı kültür unsurlarıyla dikkati çeker.

Şah Sultan: Türk İslam tarihinin tartışmalı olaylarından Yavuz Sultan Selim ve Şah Sultan arasındaki mücadeleyi tarafsız bir gözle, roman kurgusu içinde okuyucuya sunar.

Od-Bir Yunus Romanı: Yunus Emre’nin efsanevi hayat hikâyesini romanlaştırır.

 

Sadık Yalsızuçanlar

—Metinlerini, hikmet çevresinde kurgular.

—Geleneği şimdiki zamana taşıyarak yeniden yorumlar.

—Metinlerin arka planında simgelerle ifadesini bulan, derin bir İslami duyarlık sezilir.

Şehirleri Süsleyen Yolcu ile başladığı imge yoğunluklu öykülerin ardından Yakaza adlı romanıyla uzun soluklu metinler kaleme almaya başlar.

Yakaza: Taşrada görev yapan bir öğretmenin uyku ile uyanıklık arasında yaşadığı iç yolculuk hikâye edilir. Roman kişisi kasaba ortamında kendi gerçeğini arar. iyi bir gözlemci ve izlenimcidir. Toplumsal yapıyı ve insan ilişkilerini gözlemler. Bencilliklerin ve digergâmlıkların, zaaflar ve erdemlerin karşı karşıya geldiğini görür.

Gezgin: Arif, veli ve bilge İbni Arabî’nin hikâyesini anlatırken zaman zaman menkıbe diliyle roman dilini birleştirir. Gezgin, yazarın deyişiyle “geleneksel bir roman ya da çağdaş bir menkıbe” olarak tanımlanabilir.

Anka: Niyazi Mısrî’nin efsanevi hayatı, bir doktora öğrencisinin bakışıyla ve bilinç akışı tekniğiyle dikkatlere sunulur.

Cam ve Elmas: Mutasavvıf Ebu’l Hasan Harakanî’nin hayatı, Kars’a belgesel film çekimi için giden bir kameramanın gözünden aktarılır.

Vefa Apartmanı: Menderes dönemine ait olaylar anlatılır.

VE DİĞERLERİ

Geleneğe yaslanan romanda dikkate değer başka isimler de vardır:

Gelenekçi romanın üzerinde önemle durulması gereken isimlerinden:

Necdet Ekici Yüreğimi Sana Bıraktım, Arzu ile Kamber-Gül Mevsimine Uyanmak

 

Afet Ilgaz Eşiktekiler, Aşamalar, Garip Bir Dava, Sendika, Feministin Doğruya Yakın Portresi,

Âd-Semûd-Medyen, Yolcu

 

Durali Yılmaz Aziz Soş, Ankara’da Ölüm, Fetva Yokuşu

 

Ali Haydar Haksal Yitik Yaşamın Güncesi ve iki Ateş Arasında Aşk

 

Şükrü Karaca Dünyayı Dolduran Kiraz

 

Nuriye Akman Nefes, Örtü ve Kim

 

Cihan Aktaş Bana Uzun Mektuplar Yaz, Seni Dinleyen Biri

 

Fatma Karabıyık Barbarosoğlu Hiçbiryer, Uzak Ülke: Fatma Aliye

 

Romanlarıyla din ve gelenek çevresinde popüler kurmaca dünyalar çizenler:

Hüseyin Karatay Kıbrıslı, isyan Eşiği, Hayal Tutkusu, Ana, Sürgün Öğretmen

 

Sevim Asımgil Dilara, Terk Etme Beni, Siyah Zambak ve Merve, Düğünümde Ağlama, Ayrılan Kalpler,

Sevda Geri Dön, Diana

 

Raif Cilasun Beklenen Sabah, Kutsal Çile, Gafiller. Haram Lokma, Oğlum Osman, Kızım Ayşe, Dinmeyen Gözyaşları, Bir Annenin Feryadı

 

Ahmed Günbay Yıldız Yanık Buğdaylar, Çiçekler Susayınca, Günahın Rengi, Ekinler Yeşerdikçe,

Boşluk, Figan, Sitem, Üç Deniz Ötesi, Aynada Batan Güneş, Sokağa Açılan Kapı

 

ibrahim Ulvi Yavuz Dikenli Yollar, Çalkantı, Korkunun Bedeli, Baharı Beklerken, Son Kavşak,

Düşlerin Rengi Soldu, Hasretin ilk Durağı, Küllenmiş Acılar, Kıyam Vakti

 

Emine Şenlikoğlu İmamın Manken Kızı, Sevgide Hiç Vefa Yok mu?, Çin işkencesi, idamlık Genç

 

Talat Uzunyaylalı Sabrın Suskun Sesi, Taht ve Baht, Paylaşılamayan Topraklar, Efsane Kadın Nene Hatun, Paylaşılamayan Topraklar

 

Halit Ertuğrul Kendini Arayan Adam, Aysel, Ateşte Yeşerdim, Secdede Son Nefes, Sevda, Düzceli Mehmet

 

Mecbure inal Gündönümü, Ya Niçin Demiz Olmuyorsun, Aşk-ı Pervane, Zambaklar Cennet Açar,

Kuş Kaderle Uçar, Sızı, Beklenen

 

Gelenek içinde özellikle İslami duyarlığı popüler romanın ifade imkânları içinde dile getiren yazarlar:

Ahmet Cemil Akıncı Asil Düşman, Hilâllerin Gölgesinde, Selçuk Kartalı Aldoğan, Elif Sultan, Yaylanın Derdi, Yüzbaşı Murat…

 

Üstün inanç Yalnız Değilsiniz, insanlar Böyleydi, Bir Kimlik Lütfen…

 

Hasan Nail Canat Bir Avuç Ateş, Nur Dağındaki Çocuk, Gül Yarası, Yaralı Serçe…

 

Sadettin Kaplan Bir Demet Leyla, iğde Dalı, Uçurumun Çağrısı…

 

Ali Erkan Kavaklı Gülü Koklayamadım, Hicran, Cehennem Vadisi, Başkaldırıyorum, Umudun Rengi Soldu, Çığlık, Kader Kapımı Çaldı…

 

Şerif Benekçi Şimdi Ağlamak Vakti, Kırlangıçlar Erken Göçtü, Bir şafak Yürüyüşü,

Kumsalı Olmayan Ada, Güvercin Geçidi…

 

İslâm Yaşar (1953-) (Yılanın Teri, Karanlığın Gölgesi…)

 

Recep Şükrü Apuhan Sevmeye Geç Kalmadın, Çanakkale Geçilmez-Bir Destanın Öyküsü…

 

Hüseyin Yılmaz Hüzün Çiçeği…

 

Nurullah Genç Tutkular Keder Oldu, Yollar Dönüşe Gider, İntizar

 

İsmail Fatih Ceylan Kapanmayan Yara, Sabahsız Geceler, Bir Buket Gül, Son Sabah, Zirvedeki Yalnızlık…

 

Hurşit ilbeyi Irmaklar Denize Akar…

 

 

Özet

Gelenekçi roman kavramını açıklayabilmek

Gelenek, bir toplumda, bir toplulukta eskiden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan, kültürel kalıntılar, alışkanlıklar” biçiminde tanımlanır. “Gelenekçi” sözcüğü ise “geleneklere bağlı kimse” anlamındadır. Sanat ve edebiyatta, toplumu değiştirme ve dönüştürme çabası sergileyenler olduğu gibi, toplunun gelenek adı altında toplanan değerlerine, bağlılık sergileyenler de vardır. “Yenilikçi” ve “gelenekçi” kavramları bu farklı tavırları karşılamak için kullanılır. “Yenilikçi” tavrın arkasında, toplumun değerlerine sırt çevirme, gelenekçi tavrın arkasında ise toplumun değerlerini yüceltme kaygısı vardır. İkisini uzlaştırmaya yönelik bir çizgi takip edenlerden de söz edilebilir.

Edebiyatta gelenekçilik, toplumun kültür değerlerine ilişkin farkındalık oluşturmaya yöneliktir. Dinî ve millî karakterli geleneklerden söz edilebilir. Toplumun kültürel değerlerini kurmacanın dünyasına taşıyan romanlara “gelenekçi roman” denir.

 

Gelenekçi romanın özelliklerini değerlendirebilmek

Gelenekçi roman, toplumun değerleriyle barışıktır, bu değerlere sıkı sıkıya bağlıdır.

Gelenekçi roman, romantiktir.

Tarihten, yaşama tarzından, inançlardan gelen unsurlar taşır.

Gelenekçi romanda olay kurgusu klasiktir. Gelenekçi romanda dün-bugün-yarın şeklindeki kronolojik zaman kullanılır.

Gelenekçi romanda genellikle ilahi (hâkim/tanrısal) bakış açışına rastlanır.

Gelenekçi romanda etik kaygılar vardır.

Gelenekçi romanlar, millî ve İslami duyarlıktan beslenir.

Gelenekçi romanlar içinde, popüler roman örneklerine rastlanır.

Yerel ağızların kullanıldığı görülür.

Romanlarda olay, mesajı öne çıkaracak biçimde kurgulanır.

Millî, İslamî, tarihî romanlar; millî/tarihî, İslami/ tarihî, millî/İslamî/tarihi nitelikte örnekleri vardır.

 

Gelenekçi romanın ilk örneklerini ayırt edebilmek

İlk örnekleri Mizancı Murat’ın Turfanda mı Yaksa Turfa mı ve Halide Edip Adıvar’ın Yeni Turan adlı millî romanlarına kadar götürülebilir.

1930’lu yıllarda Kadıköyü’nün Romanı, Ülker Fırtınası, Ciğerdelen gibi romanlarıyla Safiye Erol,

1940’lı yıllarda Ateş Ağacı, Yolcu Nereye Gidiyorsun, Mesih Paşa imamı gibi romanlarıyla Samiha Ayverdi gelenekçi romanın öncü isimleridir.

 

Gelenekçi romanın gelişimini yorumlayabilmek

1950’li yıllarda Korkunç Yıllar, Yurdunu Kaybeden Adam, Onlar da insandı, O Topraklar Bizimdi gibi romanlarıyla Cengiz Dağcı gelenekçi romanın en önemli ismidir. Tarık Buğra, 1960’lı yıllarda başladığı roman serüvenini başta Küçük Ağa olmak üzere Dönemeçte Gençliğim Eyvah, Osmancık gibi romanlarla 1980’li yıllara kadar sürdürür.

1960’lı yıllarda romanlarıyla Münevver Ayaşlı, Pertev Bey’in Üç Kızı, Pertev Beyin Torunları gibi romanlarıyla öne çıkar. Aynı yıllarda Hekimoğlu İsmail’in Minyeli Abdullah’ı ve şule Yüksel Şenler’in Huzur Sokağı ile İslami roman da ilk örneklerini verir. 1970’li yıllarda Abbas Sayar, Bahaeddin Özkişi, Tahir Kutsi Makal,

Emine Işınsu, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Yavuz Bahadıroğlu, Hasan Kayıhan, Sabahat Emir, Sevinç Çokum gibi isimler de gelenekçi romanlar kaleme alırlar. Bu isimler içinde Mustafa Necati Sepetçioğlu ve Yavuz Bahadıroğlu tarihî roman yazarı olarak öne çıkarlar. Bu isimlere sonraki dönemlerde A.Yılmaz Boyunağa ve Mehmed Niyazi (Özdemir) de katılır.

Mustafa Miyasoğlu, Rasim Özdenören, Osman Çeviksoy, Nazan Bekiroğlu, iskender Pala, Sadık Yalsızuçanlar yakın dönem gelenekçi romanın temsilcileri arasındadır. Necdet Ekici, Afet Ilgaz, Durali Yılmaz, Ali Haydar Haksal, şükrü Karaca, Nuriye Akman, Cihan Aktaş, Fatma Karabıyık Barbarosoğlu gelenekçi romanın diğer temsilcileridir.

Hüseyin Karatay, Sevim Asımgil, Raif Cilasun, Ahmed Günbay Yıldız, ibrahim Ulvi Yavuz, Emine Şenlikoğlu, Talat Uzunyaylalı, Halit Ertuğrul, Mecbure inal İslami popüler roman yazarlarıdır.

Hasan Nail Canat, Sadettin Kaplan, şerif Benekçi, İslâm Yaşar, Recep şükrü Apuhan, Nurullah Genç,

İsmail Fatih Ceylan, Hurşit İlbeyi, Ahmet Cemil Akıncı, Ali Erkan Kavaklı, Mehmed Göktaş, Edip Gönenç,

Üstün inanç, Hüseyin Yılmaz, Perihan Akça gibi yazarlar da İslami popüler romanın diğer isimleridir.

 

 

 

 

KENDİMİZİ SINAYALIM

  1. Aşağıdakilerden hangisi gelenekçi romanın özelliklerinden biri değildir?
  2. Gelenekçi romanın, toplum değerleriyle barışık, hatta bu değerlere sıkı sıkıya bağlı olması
  3. Tarihten, yaşama tarzından, inançlardan gelen unsurların edebî metne yansıması
  4. Gelenekçi romanlarda klasik olay kurgusuna rastlanması
  5. Gelenekçi romanlarda etik kaygı gözetilmesi (değildir)
  6. Gelenekçi romanın, millî ve İslami duyarlıktan beslenmesi

 

  1. Korkunç Yıllar, Yurdunu Kaybeden Adam, O Topraklar Bizimdi gibi romanlarıyla tanınan Kırımlı Türk yazar aşağıdakilerden hangisidir?
  2. Cengiz Dağcı

 

  1. Aşağıdakilerden hangisi Tarık Buğra’nın eserlerinden biridir?
  2. Dönemeçte

 

  1. Aşağıdakilerden hangisi geleneğe bağlı tarihî roman yazarlarından biri değildir?
  2. Mehmed Niyazi (Özdemir)
  3. Sevinç Çokum (değildir)
  4. Yavuz Bahadıroğlu
  5. A. Yılmaz Boyunağa
  6. Mustafa Necati Sepetçioğlu

 

  1. İslami gelenekçi romana ilişkin aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
  2. Kurguda yapaylık ve olay akışında güdümlülük görülür.
  3. Tip ve karakter oluşturamamak bu tür romanların zaafıdır.
  4. 1960’lı yıllarda ilk örneklerini verir.
  5. ilk örnekleri Minyeli Abdullah ve Huzur Sokağı’dır.
  6. Batılı değerleri okuyucuya tanıtma işlevi görür. (yanlıştır)

 

  1. Aşağıdakilerden hangisi 1980 sonrası gelenekçi romanın temsilcilerinden biri değildir?
  2. Tahir Kutsi Makal (değildir)
  3. Rasim Özdenören
  4. Osman Çeviksoy
  5. Nazan Bekiroğlu
  6. Mustafa Miyasoğlu

 

  1. Nazan Bekiroğlu ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
  2. Metinlerini tasavvuf kültürü ve İslami motiflerle süsler.
  3. Kur’an’daki Yusuf kıssasını çağdaş edebiyatın imkânlarıyla yeniden yazmıştır.
  4. Âdem’le Havva kıssasından yola çıkarak Lâ-Sonsuzluk Hecesi adlı romanı kaleme almıştır.
  5. Mecnun Masalları adlı kitabın yazarıdır. (yanlıştır)
  6. isimle Ateş Arasında adlı bir romanı vardır.

 

  1. Aşağıdakilerden hangisi Mustafa Miyasoğlu’nun romanlarından biri değildir?
  2. Kaybolmuş Günler (değildir)
  3. Dönemeç
  4. Güzel Ölüm
  5. Bir Aşk Serüveni
  6. Gül Yetiştiren Adam

 

  1. Mustafa Necati Sepetçioğlu için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
  2. Çağımızın Dede Korkut’u olarak anılır.
  3. Gelenekçi tarihî romanın temsilcilerindendir.
  4. Almanya’ya göç konusunda yazdığı romanlar büyük ilgi görmüştür. (söylenemez)
  5. Anahtar, Konak, Üçler Yediler Kırklar gibi romanları vardır.
  6. Kıbrıs’ın 4000 yıllık tarihini anlatan 8 ciltlik bir roman yazmıştır.

 

  1. Gurbet Ölümleri ve Beyler Aman romanlarıyla tanınan yazar aşağıdakilerden hangisidir?
  2. Hasan Kayıhan

 

Sıra Sizde 1

Modern romanda, pozitivizmin, evrenselliğin, batılı yaşama tarzının yansımaları dikkati çeker. Gelenekçi romanda ise toplumun maddî değerleri yanında manevi değerleri, kültürel unsurlarına yer verilir. Tarihten, inançlardan, yaşama tarzından gelen, kutsallık yüklenen, terk edilemeyen ritüeller ve davranış kalıpları romanın dünyasına taşınır. Toplumun ortak paydasını oluşturan etik ve estetik değerler de gelenekçi romanın ilgi alanına girer. Modern romanda anlatım teknikleri çeşitlilik gösterirken gelenekçi romanda daha sınırlıdır.

Modern romanda sembolik, realist, hatta sürrealist öğelere rastlanırken, gelenekçi romanda genellikle romantik tavır görülür. Modern romanda birden çok anlatıcı tipi yer alırken, gelenekçi roman genellikle hâkim (ilâhi/tanrısal) bakış açısını kullanır.

 

Sıra Sizde 2

İnançlara ve ibadetlere ilişkin öğelerin sıklıkla yer aldığı metinler dinî karakterlidir. “Bayrak, bağımsızlık, şehitlik, vatan” gibi kavramlar ise millî karakterlidir. Öte yandan “hilâl” hem dinî hem de millî değerler arasında sayılır. Türklük ve tarih bilincini öne çıkaran romanlar millî; dinî duyarlığı, bu duyarlığın bireysel ve toplumsal hayattaki yansımalarını / görüntülerini işleyen romanlar ise İslami roman grubuna girer.

 

Sıra Sizde 3

Dinî ve millî değerlerin romanla ifade edilmesi, toplumu oluşturan bireyleri, özellikle de genç kuşakları belli değerler etrafında birleştirmeyi / buluşturmayı amaçlar. Aidiyet ve mensubiyet duygusunu pekiştirmek, öz güven oluşturmak, sahip olduğu değerleri koruma ve savunma bilincini geliştirmek gibi işlevleri de vardır.

 

Sıra Sizde 4

Tarihî romanlar, okuyucunun roman kahramanlarıyla özdeşleşmesini sağlar. Rol model arayışına cevap verir.

Roman kahramanıyla bir serüvene katılan okuyucu, söz konusu kahramanın karakter özelliklerini de, temsil ettiği değerleri de içselleştirir. Benzer tarihî kahramanları tanıdıkça ve tarihî olayları iç dünyasında yaşadıkça tarih bilinci gelişir.

 

Sıra Sizde 5

Tasavvuf kültürü, gelenekçi romanın beslendiği zengin kaynaklardan biridir. Görünenin ötesinde görünmeyen bir dünyanın varlığını, insanın manevi olgunlaşmasını, aşkın fizikötesi hâllerini anlamak ve anlatmak, romancı için ilginç bir deneyimdir. Tasavvuf kültürüyle romanın soyut bir derinlik kazanması mümkündür.

İlgili Kategoriler

Mülakat Kavramları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir