AÖF Türkiye Cumhuriyeti iktisat tarihi ders notları



TÜRKİYE CUMHURİYETİ İKTİSAT TARİHİ

1.ÜNİTE ÖZET

MİLLİ İKTİSAT POLİTİKASININ ORTAYA ÇIKMASI
*Yeni Osmanlılar Hareketi’nin yıllarca süren mücadelesi sonucu 1876’da ilan edilen
Kanun-ı Esasi (Anayasa), iki yıl sonra II. Abdülhamit tarafından rafa kaldırıldı ve
Meclis-i Mebusan fesh edildi.
* İstanbul’da yüksek okullarda hürriyet talep eden öğrenciler tarafından gizli dernekler kurulmaya başlandı. Bunlardan biri Mekteb-i Tıbbiye’de hayata geçirildi.
*Arnavut asıllı İbrahim Temo’nun önerisiyle Abdullah Cevdet, İshak Sukuti, Mehmet Reşit ve Hüseyinzade Ali tarafından 1889’da İttihad-ı Osmanî Cemiyeti kuruldu. Örgüt kısa sürede Mekteb-i Tıbbiye ve Mektebi Mülkiye’de taraftar buldu.

*Pozitivizm ve biyolojik materyalizm gibi dönemin popüler akımlarının etkisinde kalıp,
İtalyan siyasal birliğinin sağlanmasında öncü rol oynayan Carbonari Cemiyeti’nin modelinden yararlanıldı ve hücreler biçiminde örgütlenildi.
*II. Abdülhamit’in bu gizli oluşumların varlığından 1892’de haberdar oldu.
*İttihad-ı Osmanî Cemiyeti daha etkin bir şekilde eylemlerine yeniden başladı. Yeni üye kazanmak, gizli toplantılar yapmak, Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi aydınların eserlerini okumak Cemiyet’in başlıca faaliyetleri oldu.
* 1895’te Paris’te Türkiye tarihinin ünlü pozitivistlerinden biri olan Ahmet Rıza ile görüşüldü ve Cemiyet’in adı “Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti” olarak değiştirildi.
*Yine 1895’te Ermeni Olaylarının artması üzerine “Müslüman ve Yurtsever Türklere” yönelik bir bildiri yayınlandı:
*Bu tarihten itibaren İttihatçı (JönTürk) hareket ivme kazandı.

*Tehlikeyi fark eden Padişah, bu hareketi sindirmeye çalıştı. Üyelerinin bir kısmı tutuklandı, bir kısmı da sürgüne gönderildi.
*Başta Paris olmak üzere önemli Avrupa kentleri Jön Türkler’inmerkezi haline geldi.
*II. Abdülhamit’e karşı mücadele veren gruplar, 4-9 Şubat 1902’de Paris’te bir araya gelerek kongre düzenlemişlerdi. I. Liberaller Kongresi olarak da adlandı rılan bu girişim, güç birliği yerine ayrılığı daha da derinleştirdi.

*Prens Sabahattin’in başını çektiği grup müdahaleden yana, Ahmet Rıza ve arkadaşları da müdahale karşıtı bir tutum takınmışlardır.
*Prens Sabahattin’in başını çektiği grup “Teşebbüs-i fiahsi ve Âdem-i Merkeziyet Cemiyeti”,
*Ahmet Rıza Bey grubu ise “Terakki ve İttihat Cemiyeti” olarak yollarına devam etti.

AHMET RIZA
*Ahmet Rıza’nın Babası, dönemin kıyafeti modasına uygun giyindiği için “İngiliz” lakabıyla tanınmıştı.
*Padişah II. Abdülhamit rejimine karşı mücadele etti.
*Fransa’da Meşveret adlı bir gazete çıkardı.
*Bu gazete aynı zamanda İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin yayın organı oldu.
*Meşrutiyet’in ikinci kez ilanından sonra Meclis-i Mebusan’ın başkanlığına seçildi.
*Türkiye’de pozitivist akımın en önemli temsilcilerinden biridir.

*Ahmet Rıza’nın başkanlığındaki Terakki ve İttihat Cemiyeti ile Selanik’te bulunan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’nin karşılıklı görüşmelere başladı.
*En sonunda 26 Eylül 1907’de bir bildiri yayınlandı ve bu iki cemiyetin “Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti” adı altında birleştirildiği açıklandı.

*İttihatçılar 23 Temmuz 1908’de Makedonya’da çeşitli şehir ve kasabalarda “hürriyeti”
ilan ettiklerini duyurdular.
*Bu durum karşısında Padişah da 24 Temmuz 1908’de “Meclis-i Mebusan’ın içtimaa davet olunması hakkında irade-i seniyye”yi yayınlamak zorunda kaldı.
*Dönemin metinlerinde “hürriyetin ilanı” olarak adlandırılan günümüzde ise birçok araştırmacı tarafından1908 Devrimi olarak değerlendirilen siyasal olay gerçekleştirildi.
*Babı âli Baskını ve Mahmut Şevket Paşa suikastından sonra iktidarı doğrudan ele aldı. Muhaliflerini tasfiye ederek diktatöryal bir yaklaşımla ülkeyi yönetti.

MİLLİ İKTİSAT POLİTİKASININ ORTAYA ÇIKMASI

*İttihat ve Terakki Cemiyeti, I. Balkan Savaşı’nda alınan ağır yenilgi sonrasında toplum
ve devlet hayatını Türkçülük ideolojisi ekseninde yeniden biçimlendirmeye çalıştı.
*Bu tarihten sonra milli iktisat politikasının uygulanması ivme kazandı.
*Bu politikaya yönelme ihtiyacı çeşitli nedenler etrafında şekillenmişti. 
*Bunlardan ilki,
-*Birinci Dünya Savaşı’nın ekonomi üzerindeki olumsuz etkileridir.
*Savaş öncesinde yapılan stoklara rağmen üretimde yaşanan düşüş ve imkânsızlıklar nedeniyle gıda üretiminde ciddi bir kıtlık ortaya çıkmıştı. Böyle bir ortam enflasyonun sürekli artmasına neden olmuştu.
*1914-1918 yılları arasında izlenen milli iktisat politikası, kendisini zorla kabul ettirmiş bir savaş ekonomisiydi.
*Milli iktisat politikasının ortaya çıkmasında diğer bir etken de Alman etkisi idi.
*Meşrutiyet’in ikinci yarısında İttihatçılar, Alman devlet modeline imrenerek bakmışlardı.
*Almanların bu konudaki önemli ismi ekonomist Friedrich List, Almanlara
özgü milli iktisat ilkelerini bulmuştu.
*O bu görüşleri nedeniyle, “İktisadi Bismarck” olarak anılmıştı.

*Türklerin kendilerine özgübir milli iktisat politikası yürütmeleri gereğine inanmışlardı. Bunlardan biri Ziya Gökalp’tı.
*İttihat ve Terakki Cemiyeti ileri gelenlerinin ekonomi alanında fikirlerini etkileyen kişilerden biride Rus asıllı Parvus’tur.
*1911-1915 yılları arasında İstanbul’da bulunan ve Türk Yurdu dergisinde de yazılar yazan Parvus, Osmanlı’nın dışarıdan alınan borca oranla, faiz, anapara ve diğer giderler olarak ödediğinin daha fazla tuttuğuna dikkat çekerek paranın dışa gitmesinin ekonomiye zarar verdiğini ileri sürmüştü.
*Meşrutiyet’in ilk yıllarında yabancı sermayeye tavır alan aydınlardan biride GalipHaldun’dur.
*Yabancı sermayenin ülkede giderek yaygınlaştığına dikkati çeken Haldun, milli sermayenin oluşturulmasını önermişti

*1915 yılında “milli iktisada doğru” parolasıyla yayınlanmaya başlayan İktisadiyyat Mecmuası, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin de desteğiyle bu öğretinin kuramsal yayın organı vasfına ulaşmıştı.

MİLLİ ŞİİRKETLERİN KURULMASI

*İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin liberal görüşleriyle tanınan üyesi olan Mehmet Cavit Bey, Osmanlı Devleti’nde sermaye birikiminin sınırlı ve dağınık olduğunu belirterek bu durumun İkinciMeşrutiyet’e dek pek az önemsendiğini açıklamıştı.

*İkinci Meşrutiyet dönemindeOsmanlı Müslümanlarını ekonomik uğraşlar noktasında özendiren en önemli yayın organı İttihatçıların “güdümündeki” İslam Mecmuası’ydı.
*1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı ise, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne özlemini
duyduğu Müslüman Türk “iş adamını” yaratmada gerekli ortamı sağladı.

*BirinciDünya Savaşı’yla birlikte; ekonominin dışa kapanması, temel ihtiyaç maddelerinin
ithal edilememesi, yerli üretici ve tüccarın fiyatları istedikleri gibi yükseltmesini
olanaklı hale getirmişti. Karaborsa ve istifçilik “harb zengini” diye adlandırılan bir
grubun doğuşuna neden olmuştu.

Mehmet Cavit Bey
*Liberal Görüşleriyle Tanınan Mehmet Cavit Bey 1926’da Mustafa Kemal Atatürk’e
karşı düzenlenen suiskastle ilişkili olduğu gerekçesiyle idam edildi.

*“Milli” şirketlerin en ilginç örneklerini İttihat ve Terakki Cemiyeti İstanbul örgütü
vermişti. Cemiyet’in İstanbul delegesi (Murahhas) (Kara) Kemal Bey’in girişimiyle
oluşturulan ve savaş döneminde İstanbul’un iaşesini üstlenen Heyet-i
Mahsusa-i Ticariyye, çalışmaları sonucu 273.374 Osmanlı Lirası kazanmıştı.

*Kemal Bey’in önayak olduğu ilk “milli” şirket ise, Osmanlı’da tahıl, tiftik, koyun, yapağı, yün, deri, afyon ve benzeri malların alım-satımıyla uğraşacak olan Anadolu Milli Mahsulat Osmanlı Anonim şirketi’ydi.
*Kemal Bey’in kurduğ u ikinci “milli” şirket ise gerek yurtiçi gerekse de yurtdışından şeker, yağ, pirinç,kahve gibi bakkaliye eşyası temin edip bunların alım-satımıyla uğraşacak
olan Milli İthalat Kantariye Anonim şirketi’ydi.

*Yine Kemal Bey’in girişimiyle kurulanüçüncü “milli” şirket ise Milli Ekmekçi Anonim şirketi’ydi.
*Ziraat ve Ticaret Nezareti’nin 1918 yılında yayınladığı ve Osmanlı’da kurulan anonim şirketleri içerenMemalik-i Osmaniyye’de Osmanlı Anonim Şiirketleri isimli eser, Nezaret’in anonim şirketlere gösterdiği ilginin önemli bir kanıtıydı.

SANAYİ POLİTİKASI
*19. Yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı topraklarında etkisini göstermeye başlayan
sanayi devrimi, Osmanlı zanaatkârlarının Batının sanayi mallarıyla rekabet edememesine ve loncaların güçlerini yitirmesine yol açmıştı.
*Öncelikle girişimcilere ayrıcalıklar tanınmış, fabrikaların kuruluşu esnası nda Avrupa’dan getirilecek makine araç ve gereçlerin gümrük rüsumu ödenmeksizin ithaline izin verilmiş ve bu fabrikalardan üretilen malların içerideki ve dışarı- daki gümrüklerden muaf tutulması kararlaştırılmıştı.
*İkinci Meşrutiyetöncesi sanayileşmeyi düzenli ve ilkesel bir şekilde savunan tek yayın organı
ise Salih Zeki’nin yönetiminde 1907 yılında İzmir’de çıkarılmaya başlanan Osmanlı Ziraat ve Ticaret Gazetesi’ydi.

*İkinci Meşrutiyet ile birlikte sanayileşme sorunu Dersaadet Ticaret ve Sanayi Odası tarafı
ndan gündeme getirildi.
*Yayın organı olan Dersaadet Ticaret Odası gazetesine göre, Osmanlı topraklarında Selanik, Adana ve Tarsus’ta birkaç iplik fabrikası,
*İstanbul’da bir-iki bira ve şişe fabrikası, halı tezgâhları ile birkaç buharlı değirmenden başka sanayi diye adlandırılabilecek bir kuruluş yoktu.

*1913 yılının Aralık ayında yayınlanan “Teşvik-i Sanayi Kanun-u Muvakkatı”ile sanayi işyerlerine çeşitli ayrıcalıklar tanınmıştı.

*Bu ayrıcalıklar arasında,
• Kuruluş yerlerindeki arazi ve üretim araçları bazı vergi ve rüsumlardan muaf
tutulmakta,
• Binaların inşası için 5 dönüme kadar arazi ücretsiz tahsis edilmekte,
• İşyeri için gerekli teçzihat ve mallar içeride üretilinceye dek gümrük resiminden
muaf tutulmaktaydı

*1914 yılında da Teşvik-i Sanayi Talimatnamesi yayımlanmış ve hemen ardından
1 Ocak 1917 tarihinde Teşvik-i Sanayi Kanun-u Muvakkatının Suret-i Tatbiki Hakkında Nizamname” çıkarılmıştı.

*Toplam üretim değeri açısından da gıda ve dokuma sanayii önemli bir yer tutmuştu.
Ayrıca 1913 ve 1915 yıllarında bu iki endüstri, toplam işçi sayısının %71 ve%75.8’ini çalıştırıyordu.

BANKACILIK

*Yabancı sermayedarların kurduğu bankalar ise İstanbul’da idi.
*Dönem içerisinde yabancı sermaye tarafından kurulan ilk banka, 12 Eylül 1909 tarihinde kurulan Türkiye Millî Bankası’dır.
*Yabancı sermaye tarafından kurulan diğer bir banka ise 16 Mayıs 1910’da kurulan İtibar-ı Malî Osmanlı Anonim Şirket i’dir.
*Ahmet Kemal Bey tarafından kurulanİstanbul Bankası’nı,
*Konya’da kurulan Konya Milli İktisat Bankası ile diğer bankalar izlemişti.
*Osmanlı’da ekonomik hayatı renklendiren bu bankalardan Milli Aydın Bankası ve Manisa Bağcılar Bankası çiftçiye tarım kredileri verirken,
*Konya İktisad-ı Milli Bankası, Karaman Milli Bankası ve Akşehir Bankası gibi bankalar da ticareterbabına kredi sağlıyordu.
*Bu bankaların dışında, İstanbul’da 10 Ocak 1914’de Asya Bankası Anonim Şirket-i Osmaniyesi,
*yine aynı yıl Emlak ve İkrazat Bankası Osmanlı Anonim Şirket i,
*18 Temmuz 1914’te Millî Aydın Bankası,
*18 Nisan 1915’te Karaman’da Karaman Millî Bankası Osmanlı Anonim Şirket i,
*1916 yılında Kayseri’de Kayseri Millî İktisat Anonim fiirketi ve Köy İktisat Bankası,
*yine aynı yıl Akşehir Bankası,
*Ocak 1917’de Osmanlı İtibar-ı Millî Bankası,
*27 Kasım 1917’de Manisa Bağcılar Bankası,
* 1918 yılında Eskişehir Çiftçi Bankası Osmanlı Anonim Şirket i gibi farklı yörelerde çeşitli bankalar kurulmuştu

OSMANLI İTİBÂR-I MİLLİ BANKASI

*Biga Milletvekili Eski Maliye Bakanı Mehmet Cavit Bey, İstanbul Milletvekili, Meclisi Mebusan Başkan Vekili ve Düyun-u Umumiyye Osmanlı Dainler Vekili Hüseyin Cahit Bey ile Selanik tüccarlarından Tevfik Bey tarafından kurulmuştu

*Bankayı idare etme konusunda yeterli donanı ma sahip Osmanlı vatandaşı bir müdür bulunamadığından dolayı Avusturya vatandaşı Victor Weil bankanın müdürlüğü yürütmüştü

*Bankanizamnamesinin 10. maddesinde, banka hisse senetlerinde sadece Türkçe’nin
kullanılacağı yer almıştı.
*Bankanın bir başka millî niteliği ise banka hisse senetlerinin isme yazılacak olması ve banka hisse senetlerinin sadece Osmanlı vatandaşları tarafından satın alınabilmesiydi.
*Osmanlı İtibâr-ı Milli Bankası, 22 Temmuz 1924 yılında İtibâr-ı Milli Bankası ismini aldı ve 1927 yılında da İş Bankası ile birleşti. 

DIŞ TİCARET POLİTİKASI

*İkinci Meşrutiyet döneminin önemli konularından birisini de gümrük ile ilgili politikalar oluşturmuştu.
*5 Eylül 1914’de yapılan toplantıda da kapitülasyonların tümden kaldırılması kararlaştırılmıştı.
*Nitekim 8 Eylül 1914 tarihinde Padişah tarafından bu konuda bir irade çıkarılmış ve 9 Eylül’de karar elçiliklere tebliğ edilmişti
*Almanya, Avusturya-Macaristan, İngiltere, ABD, Rusya, İtalya ve Fransa tepki göstermekten geri kalmamışlardır.

*1916 yılı Mart ayına gelindiğinde o güne dek uygulanan ad valorem yöntemi kaldırılarak, spesifik yeni bir gümrük düzenine geçilmiş ve dış ticaret politikası kökten değiştirilmişti.
*Yine budönem içerisinde varlıklı Osmanlıların ya da Osmanlı Devleti’nde yaşayan yabancıların paralarını yurtdışına çıkarma veya daha sağlam gördükleri paraya çevirme
çabalarını önleme adına “Kambiyo Merkez Komisyonu” kurulmuş ve komisyon tarafı
ndan verilecek ruhsatname olmadan bankaların transfer yapmaları yasaklanmıştı

*İthal edilen mallarda ise kıymet olarak en fazla ithalatı yün, ipek ve pamuklu dokuma ürünlerinde olmuştur.
* İthalatta ikinci sırayı zahire, hububat ve bunlardan elde edilen ürünler oluşturmuştur.

*Devletler açısından bakıldığında ise Osmanlı dış ticaretinde ağırlığını en fazla hissettiren ülke İngiltereolmuştur.
*1914 yılına kadar Avusturya-Macaristan, Fransa, Rusya, İtalya, Hollanda, Almanya, Amerika ve bazı Balkan ülkeleri Osmanlı’nın dış ticaret ilişkileri yürüttüğü ülkeler olmuştu.

*Ürünler açısından bakıldığında 1908 yılı kıymetine göre ihracı yapılan mallarda ilk sırayı yün, pamuk ve tiftik gibi dokuma hammaddeleri almıştı.
*ikinci sırayı yaş ve kuru meyve, özellikle kuru incir ve üzüm almıştı.
*Üçüncü sırada ise şeker, kahve, baharat ihracatı yer almıştı.
*Osmanlı Devleti’nin ihracatındaki en önemli ülke ithalatında olduğu gibi İngiltere olmuştur.
*Bu ülkeyi ise Fransa takip etmiştir. İtalya, Avusturya-Macaristan, Almanya ve ABD ihracatınyapıldığı diğer ülkelerden önde gelenlerdir

SAVAŞIN FİNANSMANI VE KÂĞIT PARA SORUNU

*1914-1918 yılları savaş giderleri, savaşan bütün devletler açısından o güne dek görülmemiş
boyutlara ulaşmıştı.
*Bu koşullar içerisinde yöneticiler, Ticaret ve Sanayi Odası ve bankaların isteğiyle moratoryum (borç erteleme) ilan etmişti.
*2 Ağustos 1914 tarihli Tecil-i Düyun Kanun-u Muvakkati ile bankalardaki vadeli, vadesiz mevduat dâhil olmak üzere, bütün borç ve taahhüt vadeleri bir ay süreyle geri bırakılmıştı.
*Bu karar dış borçlar için de uygulanmıştı.

*İttihatçı Hükümet bir dizi kaynak yaratmaya çalıştı. 
*Öncelikle aylıkların yarısı nakit, geri kalanı için memurlar alacaklı kılındı.
*Müteahhit ve diğer alacaklıların borçlarının ödemesi ertelendi, ordu için gerekli araç, gereç
ve erzaka “tekâlif-i harbiyye” adı altında bedeli kısmen ya da tümüyle ödenmek
koşuluyla el konuldu.
*Ayrıca askerlik yaşı sınırında bulunan mükelleşere askerlikten bağışık olmalarına karşılık “muafiyet-i askeriyye” vergisi ödetildi
*Osmanlı basını da başta Tanin olmak üzere Vakit, Tasvir-i Efkâr, Sabah gibi gazeteler, vatandaşlara yönelik yönlendiriciyayınlar yapmışlardı.
*Ziya Gökalp’ten Köprülüzade Mehmet Fuat’a kadar birçok Osmanlı aydını yazdıkları yazılarla bu konunun bir tür “milli vazife” olduğunu kamuoyuna açıklamışlardı.
*Osmanlı Devleti, piyasaya kaime adı verilen kâğıt paralar sürerek ek gelir sağlama yoluna gitti.
*Savaş öncesinde Osmanlı piyasalarında tedavülde olan tek para Fransız denetimindeki Osmanlı Bankası’ na aitti.
İAŞE SORUNU VE ÇÖZÜM ARAYIŞLARI

*1916 yılında ilk olarak; tahıl üreticilerinin ellerindeki ürünün sadece tohumluk ve hane
halkının ihtiyacı kadarını alabilecekleri, geri kalanı ise belirlenen sabit fiyatlar doğrultusunda devlet görevlilerine teslim etmeleri gerektiği ilan edildi.
*İaşe konusunda atılan önemli adımlardan birisi de 18 Ağustos 1917 tarihli İaşe-i Umumiyye Kararnamesi’dir. Bu kararname ile Harbiye Nezareti’ne bağlı bir İaşe-i Umum Müdürlüğü oluşturulmuştu.
*Böylece seferberlik boyunca ordu, kurumlar ve ihtiyacı olan yöreler halkının iaşesi Harbiye Nezareti tarafından üstlenilmişti
MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNDE EKONOMİ

*Mustafa Kemal Atatürk’ün Anadolu’ya geçmesi ve milli direnişi örgütlemesi bu duyarlılığı daha da güçlendirmişti.
*Amasya Genelgesi Milli Mücadelenin stratejisini belirledi.
*Erzurum ve Sivas kongreleri de ulusal direnişin çerçevesi ve kararlılığını ortaya koydu.
*İstanbul’daki Meclis-i Mebusan Türk tarihi açısından oldukça önemli bir iş
gerçekleştirerek Milli Mücadele’nin gerekçesini oluşturan “Misak-ı Milli”yi, ilan etti.
*Buna göre ülkenin sınırları çizilmişti.
*İngilizlerin 16 Mart 1920 tarihinde İstanbul’u işgal etmesi, Anadolu’yu öne çıkardı.
*TBMM açıldı. İkili bir iktidar doğdu.
*Anadolu’nun işgaline karşı ilk direnişler, yerli halkın oluşturduğu küçük birlikler
olan ve “Kuvayi Milliye” olarak adlandırılan gruplar tarafından gerçekleştirilmişti.
*Askere alınanların silahlarıyla beraber kaçmamasını önlemek için 11 Eylül 1920’de “Firariler Hakkında Kanun” çıkarıldıve değişik şehirlerde İstiklal Mahkemeleri kuruldu.
*1921 yılında ise yayımlanan “Mükellefiyeti Ziraiye Kanununun Sureti Tatbikine
Dair Nizamname” ile her çift hayvan başına sahibi, yazlık ve kışlık olmak üzere en az kırk dönüm araziyi ekmekle yükümlü kılınmıştı.
*10 Mayıs 1920 tarihinde çıkarılan kararnameyle dışsatımın koşulsuz serbest bırakıldığı, bu serbestliğin ancak Bakanlar Kurulu kararıyla sınırlandırılabileceği açıklandı.
*19 Ağustos 1920 tarihli ve 168 sayılı kararnameyle “Damızlığa ve Çift Sürmeye Elverişli
Hayvanların Dışsatımının Önlenmesi” düzenlenmesiyle güçsüz olan Türk hayvancı
lığının dışsatım yoluyla daha da güçsüzleşmesinin önüne geçilmek istenmişti.
*Oldukça dikkat çekici bir şekilde ilk tasarruf tedbirleri milletvekillerinden
gelmişti. Meclis üyelerinin aylıklarından 10’ar lira kesilmesi ve cephedeki askerlere
hediye olarak gönderilmesi kararlaştırılmıştı.
*Meclis’in çıkardığı önemli kanunlardan biri 14 Eylül 1920 tarihli ve 22 sayılı
Men’i Müskirat Kanunu’dur. Bu yasayla her türlü alkollü içkinin yapımı, ithali ve
kullanılması yasaklanmıştı.

* “Düğünlerde Men’i İsrafat Kanunu” ile de, her çeşit çeyiz sergilenmesi, çeyizlerin açıktan taşınması, düğün günleriyle sınırlı olmak üzere bir günden fazla çalgı çaldırılması, hediyeler verilmesi, ziyafet verilmesi ve köçek oynatılması gibi yasaklar getirilmişti.
*Aynı amaçla ülke dışına döviz çıkışını engellemek için 17 Kasım 1920 tarih ve 367 sayılı kararnameyle sağlık alanı dışındaki bütün alkollü maddelerin ve içkilerin dışalımı yasaklandı.
*Bu dönemde alınan diğer önemler arasında; Anadolu’dan altın ve gümüş çıkışının önlenmesi,
*tutuklu ve hükümlülerin ülke savunması için çalıştırılması gibi düzenlemeler de
sayılabilir
*Bu dönemde vurgulanması gereken düzenlemelerden biri de 21 Eylül 1920 tarihinde
çıkarılan 24 sayılı Temettü Vergisi Kanunu’dur. 1. Maddeye göre, 30 Kasım
1914 tarihli Temettü Kanunu uyarınca alınan vergi aslının, bu yıl için beş katına ve
sözü geçen yasaya bağlı (b) cetvelinin 2. kısmındaki miktarlar için 10 katına tamamlanarak
tahsil edileceği öngörülmüştü.
22 Temmuz 1920 tarihli ve 96 sayılı kararnamede Anadolu’ya giren yabancı kökenli
mallardan gümrük vergisi alınması kararlaştırılmıştı.
*Savaş sırasında “Harp Encümeni” adıyla bir kurul oluşturulmuştur. Bu karar radikaldi.
14 Ocak 1921 tarihli İcra Vekilleri Heyeti’nin toplantısında oluşturulması
kararlaştırılan Harp Encümeni, ordunun ikmal işlerinin daha düzenli ve uygun bir
şekilde yürütülmesini ve hızlandırılmasını gerçekleştirecekti.

*Mustafa Kemal Atatürk’ün yayınladığı Tekâlif-i Milliye Emirleri, ülkenin bütün kay-
naklarını bu mücadelenin emrine verilmesini kapsamıştı. 
*On maddeydi. Özetle,
*halkın ve tacirlerin elinde bulunan yiyecek ve giyecek maddelerinin yüzde kırkı,
bedelleri sonradan ödenmek üzere orduya verilecekti.
* Halkın elinde ne kadar silah ve cephane varsa üç gün içinde orduya teslim edilecekti.
*Yurttaki bütün teknik araç ve gereçlerin de yüzde kırkına el konulacaktı.
*Teknik elemanların hepsi ordunun emrine girecekti.
*Her aile bir takım çamaşır ile birer çift çorap ve çarık hazırlayıp orduya verecekti
*Meclis 1922’de ekonomik sorunları aşabilmek için hızlı bir şekilde aşağıdaki gelir
arttırıcı yasaları çıkarmıştı. Bunlar;
• Sigara kâğıdı, kibrit ve kav kutularından alınan tüketim vergisine ait cezaları
n arttırılması,
• Şeker, çay, kahve ve petrolden alınan tüketim vergisinin miktarının arttırılması
ve vergi kapsamının genişletilmesi,
• Su ve kara avı vergilerine zam yapılması,
• Konsolosluk harçlarındaki oranların arttırılması,
• Kibritten alınan tüketim vergisinin yükseltilmesi,
• Sigara kâğıdından alınan tüketim vergisinin yükseltilmesi,
• Çeşitli para cezalarının arttırılması,
• Reji idaresinin ambarlarına konulan tütünlerden ambarlama ücretinin alınması na devam edilmesi.

DIŞ YARDIMLAR
*Milli Mücadele boyunca dış yardımların önemli bir bölümü Sovyetler Birliği’nden gelmişti.
*Milli Mücadele sırasında yardım edenler arasında Hint Müslümanları da yer almıştı.
*Merkezi Bombay’da bulunan Hindistan Hilafet Komitesi’nin öncülüğündedüzenlenen yardım kampanyalarıyla,
*Hint Müslümanları 12500 İngiliz lirasını Ankara’yagöndermişti.
* Bu para daha sonra İş Bankası’nın kuruluş sermayesi olarakkullanılmıştı
*İtilaf Devletleri arasında Türkiye ile ilk olumlu ilişki geliştiren ülke Fransa olmuştu.
*Bunedenle de savaş sırasında yardım alınan tek Batılı ülke Fransa’ydı.
*Fransa, Ankara Hükümetini resmen tanıyan ilk Batılı devleti olmuş ve 20 Ekim 1921 tarihinde Ankara’daTürk-Fransız Antlaşmasını imzalamıştı.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İKTİSAT TARİHİ

2.ÜNİTE ÖZET

İZMİR İKTİSAT KONGRESİ

*Türk Kurtuluş Savaşı’nın sıcak savaş dönemi 11 Ekim 1922 tarihli Mudanya Ateşkes Antlaşması’yla sona erdikten sonra yeni devletin inşa süreci başlatıldı.
*Tasarlanan kalkınma stratejisi her şeyden önce iki temele dayandırılacaktı.
*Birincisi, bağımsız ve ulusal bir ekonomi oluşturmak,
* ikincisi ise ekonomik kalkınmada Türk halkına öncelik vermekti.
*Mahmut Esat’a göre öncelikle atılması gereken adım, ülkenin ekonomik unsurlarının bir araya getirilmesi ve var olan koşulların belirlenmesiydi.
*Mahmut Esat (Bozkurt):TürkKurtuluş Savaşı başladığındaKuşadası’nda Kuvay-ıMilliyeyi örgütledi ve 120kişilik “milli müfrezenin”komutanlığını yaptı. BirinciTBMM’ne milletvekili seçildi.Ölüm tarihi olan 1943’ekadar milletvekilliği, İktisatve Adliye Vekillikleri yaptı.Hukuk devriminin mimarı ve
Kemalizm’in belli başlı idologlarından biri olarak bilinir.
*İktisat Vekâleti çalışmalarına başladı ve kongrenin düzen içerisinde yürütülmesi için “Heyet-i Faale”oluşturdu.
*Heyete; Ertuğrul/Bilecik Mebusu Osmanzade Hamdi Bey, İzmir Mebusu Enver Bey, Saruhan/Manisa Mebusu Necati Bey, Konya Mebusu Vehbi Bey, Posta ve Telgraf Müdür-ü Umumisi Sabri ve Tüccardan Ali İhsan Beyler seçilmişti.
*“Heyet-i Faale” üyeleri kongrede ele alınması gereken konuları içeren rapor hazırlamıştı.
Bu rapora göre başlıca konular şu şekilde belirlenmişti:
• Türkiye’de kredi sorunu
• Üretimin düzenlenmesi
• Gümrük sorunları
• Vergiler
• Ulaştırma araçları
*Raporda ayrıca, yatırımlar için gerekli kredi ve sermayeyi Türkiye’nin kendi başına yaratamayacağı, bu nedenle de yabancı sermayeye ihtiyaç duyulduğu, ancak ülkenin ekonomik bağımsızlığını kısıtlayacak ayrıcalıkların verilmemesinin gerektiği açıklanmıştı.
*banknot ihracı ve kamu kredisini düzenleyecek bir Merkez Bankası’nın kurulması,
*köylüler tarafından büyük Tarımsal Üretim Kooperatişerinin kurulması, kredi sağlanması için Ziraat Bankası’nın yeniden yapılandırılması, 
*kredi kooperatişerinin kurulması, el sanatları, tezgâhlar, sütçülük, değirmencilik gibi sanayi faaliyetlerinin modernleştirilmesi,
*maden kaynaklarının verimli kullanılması,
*adil bir vergi sisteminin getirilmesi, iyi bir ulaşım ağının kurulması gibi tespitlere de raporda yer verilmişti
*Milli Türk Ticaret Birliği, kongre öncesi yoğun çalışmalarda bulunan ve sesini en fazla duyuran kuruluştu.
*Amele Birliği pek çok faaliyette bulunmuştu.
*İstanbul Hamallar Cemiyeti, Umum Terziler Cemiyeti, Çiftçiler Derneği, İstanbul Hukuk Mektebi gibi örgütler de Kongre’ye katılmışlardı.
*İstanbul’da bulunan Aydınlık Grubu ise kongre ile yakından ilgili olmuş ve İzmir’e
gidecek olan işçi ve köylülere Aydınlık dergisi aracılığıyla yol göstermeye çalı
şmıştır.
Aydınlık dergisi, Amele Birliği’nin savunması için şu görüşleri ortaya atmı
ştı:
*tarım alanında devlet ve kooperatif çiftliklerinin kurulması,
*topraksız köylülere toprak dağıtılması ve ziraat komünalarının kurulması gibi.
*Milli Türk Ticaret
Birliği’nin talepleri ise Amele Birliği’nin taleplerine göre daha belirgindi.
*Gümrüklerin himayesi ve bağımsızlığı,
*yabancı sermayeye hiçbir şekilde tekel ve imtiyaz verilmemesi,
*milli bir emisyon bankasının kurulması, vergilerin ıslahı, yabancı sermayenin ülkeye zararsız bir şekilde gelmesi,
*işadamı ve bürolarda çalışacak elemanların yetiştirilmesi için okul ve kursların açılması,
*ekonomik ve mali konularda meslek ve ihtisas kuruluşlarının görüşlerinin alınması,
*dış ticaretin devletin de sermayesine katılacağı büyük Türk anonim şirketleri elinde örgütlenmesinin ve millileştirilmesinin sağlanması
*İzmir İktisat Kongresi, çiftçi, tüccar, sanayici ve işçileri temsil eden 1135 kişinin
katılımıyla 17 fiubat 1923 tarihinde açıldı.
*Kongre’nin açılışı konuşmasını M. Kemal Atatürk yaptı.
*Kongrede genel olarak milliyetçi bir hava vardı. Yabancı sermayeye karşı bir kuşku duyulmuşsa
da, ekonomik kalkınmanın yabancı sermaye olmadan sağlanamayacağı görüşü benimsenmişti.

*Kongre Başkanı Kazım Karabekir Paşa’nın isteğiyle 12 maddeden oluşan bir Mıisak-ı İktisadi yayımlanmıştı. Bu maddeler şunlardı:
1. Madde: Türkiye, milli hudutları dâhilinde, lekesiz bir istiklal ile dünyanın sulh ve terakki unsurlarından biridir.
2. Madde: Türkiye halkı, hâkimiyetini kanı ve canı pahasına elde ettiğinden, hiçbir şeye feda etmez ve milli hâkimiyete müstenit olan (dayanan) Meclis ve hükümetine daima zahirdir (yardımcıdır).
3. Madde: Türkiye halkı tahribat yapmaz, imar eder. Bütün mesai, iktisaden memleketi yükseltmek gayesine matuftur.
4. Madde: Türkiye halkı sarfettiği eşyayı mümkün mertebe kendi yetiştirir. Çok çalışır: vakitte, servette ve ithalatta israftan kaçar, milli istihsali (üretimi) temin için icabında geceli gündüzlü çalışmak şiarıdır.
5. Madde: Türkiye halkı, servet itibariyle bir altın hazinesi üzerine oturduğuna vakıftır. Ormanlarını evladı gibi sever, bunun için ağaç bayramları yapar; yeniden orman yetiştirir. Madenlerini kendi milli istihsali için işletir ve servetlerini herkesten fazla tanımaya çalışır.
6. Madde: Hırsızlık, yalancılık, riya ve tembellik en büyük düşmanımız; taassuptan uzak dindarane bir salabet (sebat, manevi kuvvet) her şeyde esas mızdır. Her zaman faideli yenilikleri severek alırız.
7. Madde: Türkler, irfan ve marifet aşığıdır. Türk, her yerde hayatını kazanabilecek şekilde yetişir; fakat, herşeyden evvel memleketinin malıdır. Maarife verdiği kutsiyet dolayısıyla Mevlüd-i fierif, kandil gününü, aynı zamanda bir kitap bayramı olarak te’sid eder (kutlar).
8. Madde: Birçok harpler ve zaruretlerden dolayı eksilen nüfusumuzun fazlalaşması
ile beraber sıhhatlerimizin, hayatlarımızın korunması en birinci emelimizdir.
9. Madde: Türk; dinine, milliyetine, toprağına, hayatına ve müessesatına (kurumları
na) düşman olmayan milletlere daima dosttur
10. Madde: Türk açık alın ile serbestçe çalışmayı sever, işlerde inhisar (tekel)istemez.
11. Madde: Türkler, hangi sınıf ve meslekte olurlarsa olsunlar, candan sevişirler.
12. Madde: Türk kadını ve kocası, çocuklarını iktisadi misaka göre yetiştirir

ÇİFTÇİ GRUBUNUN İSTEKLERİ
1. Reji ve idare usulünün kaldırılması.
2. Tütün ziraat ve ticaretinin serbest olması.
3. Köylülere, çiftçilere ziraatın muhtelif şubelerini ameli olarak öğretecek surette yazılmış kitap ve mecmuaların bastırılarak bedava dağıtılması.
4. Aşarın kaldırılması.
5. Ziraat Bankası’nın geliştirilmesi ve köylüye daha yararlı hale getirilmesi.
6. Milli ürünler için asgari bir deniz ve kara taşıma ücretinin tespiti.
7. Ormanlarımızın muhafazası.
8. Ormanların çoğaltılması ve yeniden arazinin ormanlaştırılması.
9. Hayvancılığın geliştirilmesi için bazı tedbirlerin alınması.
10. Ziraatle makineleşmeyi sağlamak için tarım araç ve gereçlerinin gümrük muafiyeti
TÜCCAR GRUBUNUN İSTEKLERİ
1. Gümrük himayesi ve gümrük bağımsızlığının kayıtsız-şartsız olması.
2. Cuma günün bütün Türk halkı için resmi tatil günü olması.
3. Yabancı sermayeye, devletle ortak dahi olsa, hiçbir şekil ve surette inhisar ve imtiyazın verilmemesi.
4. Sahillerimizde kabotaj hakkının kullanılmasında ne devlete ne de şahıslara imtiyaz tanınmaması.
5. Milli bir emisyon bankasının kurulması.
6. Yabancı sermayenin ülkeye zarar vermeyecek şekilde girmesinin sağlanması.
7. Dış ticaretin, devletin de sermayesine katılacağı büyük Türk şirketleri elinde örgütlendirilmesi ve millileştirilmesi.
8. Temettü vergisinin değiştirilmesi.
9. Kambiyo meselesinin düzeltilmesi için bu konuda ihtisas yapmış bir komisyonun
kurulması.
10. Madenlerimizin kıymeti ve istihsalatı hakkında toplanılan malumat ve istatistiklerin
muntazaman neşri.
11. Ticaret ve sanayi odalarının yeniden düzenlenmesi.
12. Ekonomik ve mali kararlarda meslek ve ihtisas kuruluşlarının görüşlerinin alınması.
13. İş adamı ve işgören yetiştirilmesi amacı ile yeni okul ve kursların açılması
SANAYİ GRUBUNUN İSTEKLERİ
1. Gümrüklerde himaye usulü
2. Teşvik-i Sanayi Kanunu hakkında 40 Türkiye Cumhuriyeti İktisat Tarihi
3. Yollar ve vesait-i nakliyede hususi tarife
4. Sanayi bankaları
5. Tedrisat-ı sınaiye
6. Sanayi odaları (Ökçün, 1981: 426-429; İnan, 1982: 48-50).
Bu konular içerisinde öne çıkan hususlar şunlardı:
1. Gümrüklerde Türk sanayicilerine gerekli himayenin sağlanması.
2. Sanayi bankalarının kurulması.
3. Sanayiye eleman yetiştirecek okulların açılması.
4. Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun tadil edilmesi.

İŞÇİ GRUBUNUN İSTEKLERİ
1. Amele yerine işçi denilmesi.
2. Belediye ve milletvekili seçimlerinde mesleki temsil usulünün kabul edilmesi.
3. Tarım dışında günlük çalışma süresinin sekiz saat olması.
4. Sendika kurma hakkının tanınması.
5. Grev Kanunu’nun işçiler lehine yeniden düzenlenmesi.
6. Asgari ücretlerin sendikalar kuruluna denk belediye meclislerince saptanması.
7. 1 Mayıs’ın işçi bayramı olması.
8. İşçi ücretlerinin muntazaman ve nakit olarak ödenmesi.
9. Haftada bir günün tatil olması.
10. Büyük iş yerlerinde işçilerin kaza ve ihtiyarlık sigortalarına bağlanması.
11. İşyerlerinin sağlık açısından denetimi.
12. İşçi çocuklarının şehir çocuklarından öncelikle yatılı sanat okullarına ücretsiz kabulü.
13. Ülkede tüm işgücü açıklarının Türk işçilerince doldurulması
MİLLİ TÜRK TİCARET BİRLİĞİ’NİN İSTEKLERİ
Önemli olanlar şu şekilde sıralanabilir:
1. Yabancı sermayenin memleket için zararlı olmayacak şekilde yurda girmesinin temini.
2. Tamamen yerli sermayeye bırakılacak işlerin belirlenmesi ve muvazaa yoluyla bile yabancı sermayenin bu sektörlere sokulmaması.
3. Yasal olarak Türk kabul edilmeyen şirketlere işletme imtiyazı ve özel imtiyazlar verilmemesi, bu şirketlerin Türk vatandaşlarına ait muafiyetlerden yararlanmaması.
4. Kanunen Türk kabul edilmeyen şirketlerin hükümete ait arttırma ve eksiltmelere katılmamaları ve hükümetle hiçbir mukavele yapmamaları.
5. Aşağıda sayılan sektörlerde Türklere ayrılacak sermaye oranı şöyle olacaktır.
a. Ulaşım, Sanayi ve İmtiyazlı Bankacılığa ait işlerde tediye edilmiş sermayenin %75’i.
b. Ormancılık, 1 milyon lirayı aşan sanayi şirketlerinde ödenmiş sermayenin%51’i.
c. Madencilik, demiryolu vb. şirketlerde ödenmiş sermayesi 5 milyon lirayı geçen şirketlerde sermayenin %41’i.
d. Umumi sermayesi 100 milyon lirayı aşan şirketlerde ödenmiş sermayenin%31’i.
6. Bu oranlardaki hisselerin Türk vatandaşları tarafından alınmaması halindeHükümet’in bunları alması ve ileride talip olacak Türk vatandaşlarına devretmesi.
7. Merkezleri dışarıda olup şubeleri yurtiçinde olan şirketlerin bağlı olacağı koşulları n milli yararlar doğrultusunda yeniden düzenlenmesi.

LOZAN’DAKİ MUHATAPLARINA AŞAĞIDAKİ MESAJLARI GÖNDERMİŞLERDİR.
• Sosyalist bir ekonomik modelin izlenmemesi,
• “Serbest-i Ticaret” (liberalizm) temel ekonomik ilke olarak benimsenmesi,
• Yabancı sermaye düşmanlığının güdülmemesi, temel amacın yabancı sermaye ile milli çıkarlar arasında bir uzlaşmanın sağlanması,
• Ticaret ve borçlar gibi şirketleri yakından ilgilendiren yasaların Batı yasaları çerçevesinde düzenlenmesi,
• Uluslararası ölçü ve saat gibi standartlara uygun dönüşümlerin gerçekleştirilmesi, kısaca Türk hukuk yapısının kapitalist hukuk ana ilkelerine uyumlu hale getirilmesi
*Türkiye’nin ilk on yılına damgasını vuran ekonomik politikaların bir bakıma İzmir İktisat Kongresi’nde saptandığı söylenebilir.
*Lozan Barış Antlaşması’na ek olarak imzalanan TİCARET SÖZLEŞMESİ de Türkiye’yi ekonomi alanında liberal politikalar izlemeye yönlendirdiğini söyleyebiliriz.
*Beş yıl süreyle yürürlükte kalması planlanan bu sözleşmenin birinci maddesine göre
*Türkiye, 1 Eylül 1916 tarihli Osmanlı gümrük tarifesini uygulayacak ve bu konuda bir değişiklik yapmayacaktı.
*Bu tarife, tarımsal tüketim mallarına %30-40 oranında vergi koyan ve sanayi kesimini koruma gibi bir amacı olmayan, seçici bir tarifeydi.
* Sözleşmenin üçüncü maddesi ise Türkiye’nin beş yıl boyunca dışalım ve dışsatım yasaklarını kaldırmasını ve yenilerini koymamasını öngörmüştü.

TARIMSAL GELİŞME
*Türkiye tarımına genelde küçük köylü işletmeler egemendi. Aile emeği ile üretim
yapılan bu yapıdaki işletmeler “geçimlik” işletme niteliğine sahipti.
*Kıyı bölgelerinindışında ise “kapalı köy ekonomisi” vardı.
*1920’li yıllarda kırsal kesimde topraksız köylünün oranı %50’ye yaklaşmıştı.
*Kendi topraklarından geçinecek geliri elde edemeyen köylüler, “ortakçılık” ve
“kiracılık” ilişkileri içinde bulunmak zorunda kalmışlardı.
*” 1925 tarihli KadastroYasası, toprakta özel mülkiyeti sağlamlaştıran maddeler getirirken,
*1926 yılında kabul edilen Medeni Kanun’da kişilerin tasarruflarında bulunan topraklara tam mülkiyet hakkı tanınmıştı.
*1920’lerde toprak mülkiyeti incelendiğinde üç konunun önem kazandığı görülmektedir.
-Birincisi, hiç toprağı olmayan köylülerin büyük bir sayıyı oluşturması;
-ikincisi, büyük topraklara sahip olanların ekilebilir toprakların önemli bir miktarı-
na sahip olması;
– üçüncüsü ise Türkiye’deki tarım işletmelerinin oldukça fazla parçalanmış olmasıdır.

AŞAR VERGİSİ
*Cumhuriyet rejiminin Osmanlı’dan miras aldığı aşar vergisi, tarımsal gelir üzerinden alınmıştı. Aşar vergisi “Dime” ve “öşür” olarak da anılmıştır.
*Matrahı gayrisafi ürün olan aşar vergisi, çiftçinin hasat sonu elde ettiği hasılatın üzerinden hesaplanmıştı. Vergi oranı esas olarak 1/10’du.
*Aşar, aynî denilen, yani tarımsal faaliyetlerle uğraşanların vergiyi mal olarak ödedikleri bir vergi türüydü.
*Bu verginin tahsili de mültezimler tarafından yapılmıştı.
*İltizam adı verilen bu sistemde mültezimler, devlet ile vergi yükümlüleri arasında vergi toplayıcısı görevi görmüş ve bu işten para kazanmışlardı.
*Cumhuriyetin tarımsal alanda atmış olduğu en önemli adımlardan biri aşar vergisinin
kaldırılmasıdır.
*Diyarbakır Mebusu Zülfü Bey, Kasım 1923’te aşarın kaldırılması için Meclis’e teklif sunmuştur.
*Yasa teklifinin gerekçesinde;
*1 -içinde bulunulan düzende topraksız köylünün hiçbir zaman toprak sahibi olamayacağı,
*2- mültezimlerin uygulamada halka zulmettikleri,
*3 -aşarın hükümete gelir nispetinde yarar sağlamadığı belirtmişti.

*17 Şubat 1925’de 552 sayılı yasa ile aşar yürürlükten kaldırılmıştı.
*Aşarvergisi kaldırılmadan önce bütçe gelirlerinin %28,6’sını oluşturulmuştu.Kaldırıldığı için 1925 yılı bütçesi eskiye oranla üç kat açık verdi.
*Aşar vergisinin kaldırılmasının tarımsal gelişme üzerindeki etkilerini şu şekilde
özetleyebiliriz:
1. Aşarın tahsil edilmesi sırasında çiftçilerin gördüğü zararlar ortadan kaldırılmış, mültezimlerin baskıları son bulmuş ve köylüye ürettiği ürünlerde tasarruf edebilme şansı tanınmıştır.
2. Çiftçinin vergi mükellefiyeti hafişemiş ve köylünün refah seviyesini yükseltmek amaçlanmıştır.
3. Aşarın kaldırılmasıyla hem küçük çiftçiler hem de büyük toprak sahibi çiftçiler üretimi arttırma yönünde teşvik edilmişlerdir.
4. Aşarın kaldırılmasıyla mültezimlerin köylü üzerinden kazandıkları haksız kazançlara son verilmiş, böylece çiftçiye ve tarımsal gelişmeye yönelik önemli bir kaynak daha aktarılmıştır
TARIM KESİMİNDEN ALINAN DİĞER VERGİLER
*1923-1929 yılları arasında tarım kesiminden alınan vergilerden birisi de Ağnam Vergisi’dir.
*Aşar gibi gayrisafi gelirden alınan bu vergi, koyun sayısı başına hesaplanmıştı.
*TBMM 23 Nisan 1920’de açıldıktan sonra çıkardığı ilk kanun Ağnam Vergisi Kanunu’ydu 
*Bir diğer vergi ise Arazi Vergisi’dir.
*Bu dönemde alınan vergilerden biri de “Yol Mükellefiyeti Kanunu” ile alınmıştır. Kısaca Yol Vergisi olarak adlandırılan bu uygulama, ilk kez 1866’da başlatılmıştı.
*Yine bu dönemde ödenen vergilerden bir diğeri Maarif Vergisi’dir. Osmanlı’dan miras kalan eğitim vergisi, halkın eğitim masraflarına katılımı amaçlanmıştı.
*İnhisar gelirleri, gelir düzeyi ne olursa olsun nüfusun tamamının satın aldığı tütün, şeker, tuz ve kibrit üzerinden alınmıştı. Bu vergi kalemleri de köylüyü sıkıntıya sokan unsurlardan biriydi

Makinalı Tarımın Teşviki
*Makineli tarımın özendirilmesine özel yabancı şirketler de katkı sağlamıştır. Örneğin, Anadolu Demir Yolu şirketi, rehin karşılığı köylülere her türlü makine ve alet satmaya çalışmıştı.

KREDİ POLİTİKALARI VE KOOPERATİFÇİLİK
ZİRAAT BANKASI
*Mithat Paşa, 1863’de çiftçileri tefecilerin elinden kurtarmak ve bu kesim arasında dayanışmayı
sağlamak amacıyla 1863’te “Memleket Sandıkları” denilen organizasyonu başlattı. “Memleket Sandıkları” kısa sürede ülkede yaygınlaştırıldı. Ancak bir süre sonra işlevlerinde bozulmalar meydana geldi.
* 1883’te aynı amaçlar doğrultusunda “Menafi Sandıkları”oluşturuldu. Ardından 15 Ağustos 1888’de *“Menafi Sandıkları” yerine modern bir finans kuruluşu olarak Ziraat Bankası kuruldu.
*Banka’nın ilk kuruluşunda, çiftçiye kredi kullandırmak, faiz karşılığında tevdiat kabul etmek ve ziraate ilişkin sarraflık ve aracılık yapmak gibi görevleri vardı.
İTİBARİ ZİRAİ BİRLİKLERİ
*Kooperatifçiliği özendirme ve kurulmasını kolaylaştırmaya yönelik ilk uygulama 1923’te gerçekleştirirmiştir. “İstihsal, Alım ve Satım Ortaklık Kooperatişeri Nizamnamesi” ismiyle çoğu tarımsal nitelikte kooperatifler kurulmuştu.
*1923 tarihli nizamnameye göre kurulan kooperatişer şunlardır:
1. Ödemiş Tütün Müstahsilleri Kooperatifi (1924)
2. Bursa Halk Tütünleri Kooperatifi (1925)
3. Hendek Tütün Kooperatifi (1925)
4. İzmit Tütüncülük Kooperatifi (1925)
*Cumhuriyet hükümetlerinin tarımsal kalkınmayı sağlamak için yaptıkları çalışmalardan
birisi de “İtibari Zirai Birlikleri”ni kurmalarıdır.
*“İtibarı Zirai Birlikleri”nin bir bölümü çalışmalarını “Tarım Kredi Kooperatifi” adı altında sürdürmüştür.
TÜRK KÖYLÜSÜNÜN SOSYO-EKONOMİK DURUMUNU YÜKSELTMEK
İÇİN ALINAN DİĞER ÖNLEMLER
1. 1920’lerde İstanbul, Yeşilköy, Eskişehir-Sazova, Adapazarı ve Ankara’da tohum
ıslah ve deneme istasyonlarının kurulması.
2. Tarım alanında birçok yasa ve yönetmelik hayata geçirildi.
*1927 yılında çıkarılan bir kanunla da nüfus, tarım ve sanayi sayımı yapıldı

SANAYİLEŞME VE ULAŞTIRMA
Sanayileşme hamlelerini ve bu doğrultuda atılan adımları açıklayabilmek.
*Devletin özel sektör sanayisine yaptığı yardım ve teşviklerin yetersizliği ve sermaye sahiplerinin, yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmamalarından ötürü, yatırımcılara sermaye ve bilgi vermek, onlara rehberlik etmek amacıyla 19 Nisan 1925 tarihinde Sanayi ve Maadin Bankası kuruldu

KURULAN FABRİKALAR
*Ülkenin sanayileşme hamleleri içerisinde kurulan şeker fabrikalarının Türk ekonomik tarihi içerisinde önemli bir yeri vardır.
*Devlet destek ve teşviklerinden faydalanan Alpullu Şeker Fabrikası’nda ilk Türk
şekeri 26 Kasım 1926’da üretildi.
*Şeker işine giren ve bu alanda ilk şirketi kuran Mollazade Nuri Bey’di.
* “Uşak Terakki Ziraat Türk Anonim Şirketi, Uşak Şeker Fabrikasının temelini Alpullu’dan daha önce atmasına rağmen ilk şekeri 17 Aralık 1926’da üretebilmişti.
*Uşak Şeker Fabrikası ise sürekli zarar etmişti.Fabrikanın ihtiyacı olan su yataklarına uzak bir yerde kurulmuş olması zarar etmesinin en önemli nedenlerinden biridir.
*Cumhuriyet’ten önce ülkenin kiremit ihtiyacı genellikle Fransa’dan karşılanmıştı.
*Eskişehir’de Deliorman’lı Sabri Kılıçoğlu tarafından 1927 yılında ilk kiremit fabrikası kurulmuştur.

TEŞVİK-İ SANAYİ KANUNU
*Bu kanunun amacı öncelikle, milli sanayinin özendirilmesi, yeni sanayi işletmelerinin açılması, yerli-yabancı büyük çaplı sanayi tesislerinin kurulması ve henüz parasını işletmeye alışmamış olan Türk halkını birleştirerek toplu girişimlerde bulunması nı sağlamak olarak özetlenebilir
*Teşvik-i Sanayi Kanunu 15 Mayıs 1927’de kabul edilmiştir.
*15 yıl yürürlükte kalacağı belirtilen bu kanunla, imalat ve madencilik alanında sanayi kuruluşlarına şu kolaylıklar sağlanacaktı:
1. Belediye sınırları dışındaki hazine arazisinden 10 hektara kadar (şeker fabrikaları için 50 hektara kadar) büyüklükte arsalar bedelsiz, belediye sınırları içindeki hazine arsa ve binaları ise bedelleri 10 yılda ödenmek üzere, Bakanlar Kurulu kararı ile özel şirketlere verilebilecekti.
2. Şirketlerin özel telgraf ve telefon hatları yapmalarına resim alınmadan izin verilecek, bunlar ve elektrik enerjisi taşıyan hatlar için gerekli direkleri devlet bedava dikecekti.
3. Sanayi kuruluşları bina, arazi kazanç ve “maktu zam” vergilerinden, belediyelere ait olan inşaat, buhar kazanları, motor ve imbik ruhsat resimlerinden,pay senetleri ve tahviller üstündeki damga resminden muaf tutulacaktı.
4. Sanayi kuruluşlarının tesis, inşa ve büyütülmelerinde kullanılan her türlü yapı malzemesi (makine, alet ve bunların yedek ve yenileme parçaları), meydana getirilecek taşıma, yükleme ve boşaltma, itici güç üretim ve aktarma işlerinde kullanılan her türlü malzeme ile taşıt ve güç araçları, hammadde, ithalatta her türlü gümrük ve resimlerden muaf tutulacaktı.
5. Devlet demir ve deniz yolları kuruluşlara ait inşaat malzemesi, makine ve aletlerin taşınmasında %30 indirimli tarife uygulayacaktı; kuruluşların hammadde ve mamullerinin taşınmasında da, Bakanlar Kurulu kararı ile özel indirimli tarifeler uygulanabilecekti.
6. Ticaret Bakanlığı’nın teklifi ve Bakanlar Kurulu’nun kararıyla kanundan yararlanan şirketlere bir yıllık imalat değerlerinin %10’u kadar prim ödenebilecekti.
7. Tuz, alkol ve patlayıcı madde tekelleri, kanundan yararlanan şirketlere özel indirimli tarifeler uygulanacaktı.
8. Merkezi bütçeye bağlı bakanlık ve kuruluşlar, il özel idareleri, belediyeler ve bunlara bağlı kuruluşlar, ayrıcalıklı şirketler ve Teşvik-i Sanayi Kanunu’ndan yararlanacak sanayi şirketleri, ihtiyaçlarını karşılamak için yapacakları satın almalarda “memleket dâhilinde kafi miktarda istihsal veya imal olunupda mümasillerinin gördükleri işi görebileceği, fennen mütehakkik bulunanları,
hariçten gelenlerden %10 pahalı da olsa tercihan dâhilden” satın almaya mecbur tutulacaklardı.

9. Belli koşullarda, Bakanlar Kurulu kararı ile sanayi şirketlerine 25 yıl kadar süreler ve en çok 8 illik bölgeler için üretim tekeli ayrıcalıkları verilebilecekti.

Teşvik-i Sanayi Kanunu’nda teşvikten yararlanma konusunda sanayi işletmeleri
4 grupta belirlenmiştir:
1. En az 10 beygirlik çevirici güç kullanan ve yılda 1500 liradan çok gündelik ödeyen kuruluşlar 1. sınıf sanayi kurumu olarak teşvikten yararlanır.
2. 10’dan az beygir gücü fakat 1500 liradan çok gündelik ödeyen, ya da 10’dan çok beygir gücüne sahip fakat 1500 liradan az gündelik ödeyen veya çevirici güç kullanmamakla beraber 10’dan fazla işçi çalıştıran kuruluşlar, 2. sınıf.
3. 10 beygirden az çevirici güç kullanıp 750 liradan çok gündelik ödeyen kuruluşlar3. sınıf.
4. Tezgâh ve el ile çalışan işçileri bir bina dâhilinde toplu halde çalıştıran kuruluşlar4. sınıf sanayi kuruluşu olarak teşvikten yararlanırlar

ULAŞTIRMA POLİTİKASI
*19 Ocak 1925 tarihinde “Yol Mükellefiyeti Kanunu” kabul edildi. Kanun’a göre 18-60 yaş arasındaki bütün erkekler senede altı günden az ve on iki günden fazla olmamak şartıyla mükellefiyete
tabi kılınmıştı.
*1 Temmuz 1926’da yürürlüğe giren Kabotaj Kanunu’yla Türk yurttaşlarına mal ve yolcu taşıma hakkı tanınmıştır.
*1927 yılında 380 km’lik Ankara- Kayseri Demiryolu hattı, 1930 yılında ise 222 km
uzunluğundaki Kayseri-Sivas hattı hizmete sokulmuştu

BANKACILIK
TÜRKİYE İŞ BANKASI
*Atatürk önderliğinde 26 Ağustos 1924’te bir anonim şirket olarak kurulan İş Bankası’
nın kurucuları arasında çok sayıda milletvekili, tüccar ve yüksek dereceli bürokrat
vardı
*İlk kuruluş sermayesi olan 1 milyon liranın 250 bin lirası, Atatürk tarafından Kurtuluş Savaşı’na Hint Müslümanlarının gönderdiği yardımdan, bir kısmı da Cumhuriyet Halk Fırkası’nca, sekizde biri ise
devlet hazinesince sağlandı.

İş Bankası’nın kuruluş sözleşmesine göre:
• Her türlü banka işlemleri yapmak,
• Tarım, sanayi, madencilik, enerji üretimi ve dağıtımı, bayındırlık işleri, nakliyecilik,sigortacılık, turizm, ihracat alanlarında her türlü teşebbüsü kurmak ve iştirak etmek,
• Malların üretim ve tedariki için ortaklık kurmak veya bu maksatla kurulan ortaklıklara katılmak,
• Sınai ve ticari işlemleri gerek kendi nam ve hesabına, gerekse yerli ve yabancı kuruluşlarla birlikte veya bu kuruluşlar nam ve hesabına üstlenerekyapmak gibi.

*Bankanın bu kadar geniş bir işleve sahip olmasının iki nedeni vardı. Biri, ülkede krediyi genişletmek, yani milli sanayi ve ticarete gerekli krediyi uygun koşullarda sağlamaktı.
*İkincisi ise bizzat teşebbüslere girişerek milli ekonomik kalkınmada öncülük etmekti.

SANAYİ VE MAADİN BANKASI
*19 Nisan 1925 tarihinde 633 sayılı kanunla kurulan Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası
nın; askeri fabrikalar dışında devlete ait fabrikaları işletmek, finanse etmek, yönetmek
ve bunlarla ilgili her türlü ticari ve mali işlemleri yapmak ile özel sanayiyi teşvik etmek gibi amaçları vardır
*Banka’nın belli başlı görevleri ise şunlardı:
1. Kendisine devredilmiş sanayi kuruluşlarını, kurulacak şirketlere devir olanadek yönetmek.
2. İştirak suretiyle sınai kuruluşlar kurmak.
3. Yalnız kendisi tarafından kurulup yönetilecek sınai kuruluşlar kurmak.
4. Bizzat veya iştirak yoluyla maden imtiyazı almak ve işletmek.
5. Kuruluş amacına aykırı düşmeyen her çeşit banka muameleleri yapmak.
6. Türk sanayi ve maden sahiplerine, maden mültezim ve amillerine ikrazatta bulunmak
Bankanın sermayesi ise şöyle belirlenmişti:
a. Genel Bütçenin Ticaret Bakanlığı kısmında çeşitli giderlere ait üçüncü kısımda açılan Fasl-ı Mahsusu (Özel Bütçe) içine aktarılan mütehassıslara para ödemek üzere konulmuş ve konulacak ödenekler.
b. Devletin bu ödeneklerle kurulmasına katıldığı şirketlerleki hisse senetleri.
c. Milli Savunmaya ait olanlar dışında kalan Devlet Sınai Kuruluşları ve bunların döner sermayeleri.
*Sanayi ve Maadin Bankası, öz kaynaklarının sınırlı olması, tecrübe eksikliği yaşaması, Osmanlı’
dan alınan fabrikaların işletilmesi ile ilgili sorumlulukların artması gibi nedenlerle
özel sanayi işletmelerine kredi sağlama ve sermaye katılımı konularında kendisinden bekleneni
verememişti.
EMLAK VE EYTAM BANKASI
*Sermayesi 20 milyon lira idi. Yarısı devlet mülklerini devretmek suretiyle hükümet
tarafından sağlanmıştı
*Millî bankacılığın gelişmeye başladığı bu dönemde, inşaat sektörüne kredi sağlamak ve ülkenin
hızla imar edilmesi amacıyla 22 Mayıs 1926 tarihli, 844 sayılı yasa ile Emlak ve Eytam
(Yetimler) Bankası kurulmuştu.

Emlak ve Eytam Bankası’nın kuruluş kanununa göre başlıca görevleri şunlardır:
• Belediye sınırları içindeki binaların ve üzerine bina inşa edilecek arsalarınm ipotek edilmesi karşılığında müşterilerine kredi vermek,
• Eytam paralarını mevduat olarak alıp bunlara açacağı cari hesaplara belli bir oranda faiz vermek,
• Belli bir tutara kadar (10 Milyon lira) tahvil çıkarabilmek,
• Her türlü bankacılık işlemlerini yapmak.
*Emlak ve Eytam Bankası 14 Haziran 1946 tarih ve 4947sayılı yasayla bir iktisadi devlet teşekkülü olan Türkiye Emlak Kredi Bankası’nadevredilmişti

ZİRAAT BANKASI
BANKANIN GÖREVLERİ VE YAPACAĞI İŞLEMLER İSE ŞUNLARDIR:
• Çiftçilere tek tek veya toplu kefaletle veya diğer teminatlarla kredi vermek,
• Tarımsal ürünleri kendi veya diğer şahıslar hesabına alıp satmak,
• Ayni suretle arazi kiralanması, imarı ve devri yapmak,
• Tarımsal sanayi veya sair zirai amaçlarla kurulmuş şirketlere iştirak etmek,kredi vermek vb. suretlerle yardım etmek,
• İdare meclisi kararı ile çıkarlarına ve kuruluş amacına uygun her türlü bankacılık işlemi yapmak,
• On beş milyon liraya kadar tahvil çıkarabilmek.

DIŞ TİCARET
*İttihat ve Terakki Partisi Hükümeti Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasından kısa bir süre sonra 7 Eylül 1914’te kapitülasyonları tek taraşı olarak kaldıracağını ilan ederek korumacı politikanın ilk
adımlarını atmıştı.
*Korumacı politikanın diğer bir adımı da 1916’da Gümrük Kanunu’nun
kabul edilmesidir.
*Ankara Hükümeti İzmir ve İstanbul limanlarından yoksundu. Ancak Mersin, Samsun, İnebolu ve Trabzon limanlarında sınırlı da olsa ithalat yapmıştı

*ABD, 1926’da Türkiye’dengelen mallar için gümrüklerinde “muayene” şartı koydu.

*İhracatta yaşanan daralma, yabancı bankaların ve Avrupa firmalarının dış ticaretle ilgili
olarak açtıkları kredilerde ciddi bir azalma yarattı. Daha sonra bu kredi azalması Türkiye’de
“para bunalımı” diye adlandırılacak olayın en önemli etkenlerinden biri oldu.

DIŞ TİCARET VE ÜLKELERE GÖRE YAPISI
*Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye’nin 1929 yılına kadarki ticari ilişkilerinde
İtalya ön plana çıkmıştı. Bunun nedenleri, öncelikle Türkiye’den ayrılan bazı Rum
tüccarların Trieste’ye yerleşmeleri ve eskiden Türkiye’den başka devletlerle yaptıkları
ticareti, Trieste’yi bir transit merkezi olarak kullanarak sürdürmeleridir.

*Almanya ve ABD de Türkiye’nin dış ticaretinde önemli bir
paya sahipti.
*Türkiye’nin, Sovyetler Birliği ile ticaret hacmi ise fazla gelişmemişti.
*1928 yılında buhar makinaları ticaretinde pazarın%90’nını elinde tutmuştu.
*Türkiye’nin dış ticaret açığı özellikle Yunanistan,
*Suriye ve Mısır ile yaptığı ticaretle kapanıyordu. Yunanistan ve Mısır’a ihraç
edilen başlıca ürün tütün, Suriye’ninki ise canlı koyundu.
EKONOMİDE YENİ KURUMLAR

TİCARET VE SANAYİ ODALARI
*Bu yöndeki ilk büyük adım, TBMM’nin 22 Nisan 1925’de 12 maddelik Ticaret ve
Sanayi Odası Kanun tasarısını kabul etmesiyle atılmıştı.
*İSTATİSTİK UMUM MÜDÜRLÜĞÜ
*Uygulanacak ekonomik politikaların geliştirilebilmesi için yapılması gereken en
önemli işlerden biri de ülkenin ekonomik yapısı hakkında güvenilir bilgilere sahip
olmaktı.

*Nitekim 1926 yılında başbakanlığa bağlı İstatistik Genel Müdürlüğü kurulmuştu.
Başkanlığını, Belçikalı Dr. Camille Jacquard’ın yaptığı kurum kısa zamanda gelişmeye
başlamıştı.
*2 Haziran 1927 tarihli İstatistik Kanunu gereğince aynı yıl nüfus, sanayi ve
tarım alanında sayımlar yapıldı.
*sayım yapılana kadar 8-10 milyon civarında olduğ u tahmin edilen Türkiye nüfusunun 14 milyona yakın çıkması, dış politikada Türkiye ile ilgili yapılan hesap ve politikalarda önemli değişiklikleri gündeme getirmişti

ÂLİ İKTİSAT MECLİSİ
*Âli İktisat Meclisi, bir tür danışma ve araştırma organı olarak oluşturulmuştu.
*Kanun’da Meclis’in amaçları ise dört başlık altında sıralanmıştı:
1. Memleketin iktisadiyatı ile alakadar olmak üzere hükümetçe tanzim kılınacak kanun ve nizamname layihaları ve hükümetten tevdi olunacak iktisadi mesail hakkında beyan-ı mütalaa etmek.
2. İktisatla alakadar kanun ve nizamnamelerin memleket ihtiyacatına derece-i tevafukunu ve bunlar arasındaki ahenk ve irtibatı tetkik ve lüzum görülecek tadilatı esbabı mucibesiyle hükümete teklif eylemek.
3. İktisadi ihtiyaçlarımızın usul ve sistemler hakkında tetkikat icra etmek.
4. Umumi iktisat cereyanlarını takip ve memleket iktisadiyatına derece-i tesir ve alakalarını tetkik ve bu husustaki mesaisinin netayicini hükümete arz etmek

İKTİSAT VEKÂLETİ
*16Ocak 1928 tarih ve 1200 sayılı “Ticaret ve Ziraat Vekâletlerinin Tevhidi (Birleştirilmesi)
ile İktisat Vekâleti Teşkili Hakkında Kanun” kabul edilmiş ve Ticaret ve Sanayi
Bakanlıkları birleştirilerek İktisat Vekâleti kurulmuştu.
*İlk iktisat vekilliğini de İzmir Milletvekili Rahmi Köken yapmıştı.


TÜRKİYE CUMHURİYETİ İKTİSAT TARİHİ

3.ÜNİTE ÖZET

KORUMACI-DEVLETÇİ KALKINMA MODELİNE GEÇİŞ (1929-1939)
DÖNEMİN EKONOMİ POLİTİKASI (1929-1939)

*Yeni Devlet’in ekonomi alanındaki ilk hedefi, ulusal ve bağımsız bir ekonomik yapı ya sahip olmak ve bunu da özellikle sanayi yoluyla gerçekleştirmekti. Ancak pek de başarılı olunamadı.
*Bu başarısızlığın en önemli nedeni, Osmanlı sanayisinin yapı sal özelliklerinin korunmasıdır.
*Ekonomik durgunluğun nedenlerinden biri olumsuz iklim koşullarından kaynaklanmıştı. Kötü hava koşulları tahıl dışalımını arttırmıştı.
*Ayrıca gümrük vergilerinin artırılacağı beklentisi ve uygulanan demiryolu politikası da benzer biçimde dışalımı yükseltmişti.
*1929 dünya ekonomik bunalımının da etki yaptığını belirtmemiz gerekir.
*Bunalımın Türkiye üzerindeki ilk olumsuz etkisi; Türk Lirasının İngiliz Sterlini karşısında ciddi bir değer kaybı yaşamasıdır.
*Ayrıca Türkiye’nin tarımsal mallardan oluşan dışsatımının önemli oranda azalması, dış ticaret hadlerinin Türkiye aleyhine dönmesi gibi nedenler ile fiyatların ve ulusal gelirin hızlı bir şekilde düşmesi, Türkiye’nin ekonomik durgunluğunun belli başlı nedenlerini oluşturmuştu
*Fethi Okyar, Atatürk’ün isteğiyle 12 Ağustos 1930’da Serbest Cumhuriyet Partisi’ni kurmuştur. Yeni partinin kuruluş amaçlarından biri, yükselen siyasal ve toplumsal muhalefeti kontrol altına almaktı.
*İsmet İnönü, devletçilik kavramını da resmi anlamda ilk kez 30 Temmuz 1930’da Sivas nutkundakullanmıştı.
*Türkiye’nin devletçiliğe geçişinde, M. Kemal Atatürk’ün 1930 Kasım’ında başlayan
yurt gezisinin de önemli rolü vardır.
*1931 yılı Ocak ayında, Atatürk, İzmir’de,“Fırkamızın takip ettiği program… iktisadi noktai nazardan devletçidir…” sözleriyle ilk kez Halk Fırkası programının bir bileşeni olarak devletçiliğe vurgu yapmıştı.
*Türkiye’de devletçilik uygulamaları, en belirgin şekliyle 1932 yılında başlamıştı.

*Hükümet, 25 Şubat 1930 tarih ve 1567 sayılı “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında Kanun”la, Türk parasının kıymetinin korunması hakkında önlemler alma yetkisi almış, dış borçların ödenmesini ertelemiş ve ithalatı kısmıştı
*Millileştirme ise 1933 yılından itibaren büyük bir ivme kazanmıştı. Maddi imkânsızlıklara rağmen millileştirmeler; demiryolları, limanlar, elektrik, havagazı, su ve telefon hizmetleri gibi belediye hizmetlerini içeren stratejik alanlarda yoğunlaşmıştı

TARIMSAL GELİŞME
*Türkiye’de 1930’larda ulusal gelirin büyük bir bölümü tarımdan elde edilmişti.
*Ekonomik bunalım sırasında fiyatı en çok düşen tarım ürünü ise buğday olmuştu.
*Ziraat Bankası 1931 yılında, köylüden buğday alarak fiyatlardaki düşüşü önlemeye
çalışmıştı.
*Ziraat Bankası, köylünün ürününü elinden çıkarmak istediği durumlarda, güçlü bir alıcı
olarak piyasaya girecek ve fiyatlardaki aşırı düşüşü önleyecekti. Banka, daha sonra ise
elindeki buğdayı piyasaya sürerek fiyat yükselmelerinin önüne geçecekti.
*1938 yılına kadar buğday piyasasına Ziraat Bankası’nı kullanarak
müdahale eden devlet, o tarihte taban fiyatlarını ilan etmek ve stok biriktirerek
tarımsal ürünlere destekleyicilik yapmakla görevli Toprak Mahsulleri Ofisi’ni kurmuştu.

*1935 tarih ve 2834 sayılı “Tarım Satış Kooperatişeri Kanunu” çıkarıtıldı. Kanun’un temel amacı, küçük üreticiyi örgütlemek ve bu kesimi özel girişimciliğin güçlü bir bileşeni olarak ekonomik yaşama sokabilmekti.
*Ege Bölgesi’nde üzüm,incir, pamuk ve zeytinle ilgili olarak Tariş
*Bursa’da Zeytin Birliği ve ipek börekçiliğiyle ilgili Koza Birlik
*Marmara ve Trakya’da ayçiçeği ekimini geliştirmek ve pazarlamak üzere Trakya Birlik
* Güney’de önemli bir sanayi ürünü olan pamuğu korumak ve kollamak amacıyla Antalya’da Antbirlik ve Adana’da Çukobirlik
*Güneydoğu’da bakliyat, biber, antepfıstığı ve üzümü değerlendirecek Güneydoğu Birlikleri
*İç Anadolu’da yetişen üzümleri üzüm suyu ve şarap olarak değerlendirecek Tasko Birlik kurulmuştu.

*Ziraat Vekâleti tarafından Ankara, Eskişehir, Erzurum ve Yeşilköy’de hububat ıslah istasyonları
* Adana ve Nazilli’de pamuk ıslah İstasyonları
* Eskişehir Drayfarming İstasyonu
*Bursa, Antalya, Diyarbakır, Edirne ve Denizli ipek böcekçiliği istasyonları
* Kayseri Yonca İstasyonu
*Antalya Sıcak İklimNebatları Islah İstasyonu kurulmuştu.
*Kemalpaşa dut fidanlığı;
*Antep fıstık fidanlığı;
*Bilecik, Kırklareli, Manisa, Tekirdağ, Ankara ve Erenköy asma fidanlığı
*Rize çay fidanlığı
* Kastamonu, Kocaeli ve Niğde elma fidanlığı
*Giresun fındık fidanlığı
*Antalya, Alanya ve Mersin narenciye fidanlığı
*Kütahyavişne fidanlığı
* İzmir zeytin fidanlığı
* Aydın incir fidanlığı gibi fidanlıklar da oluşturulmuştu.
*1933 yılında Yüksek Ziraat Enstitüleri kurulmaya başlanmış ve ilk enstitü Ankara’da açılmıştı.
*1938 yılına gelindiğinde bu çiftlikleri devralmak üzere, bir iktisadi devlet girişimi olarak Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu kurulmuştu.
*Kurum’un başlıca görevi, tarımda çağdaş bilgi ve becerileri yaymak olarak tespit edilmişti.
*1937’de Ziraat Vekâleti’ne bağlı olarak makine kombinaları kurulmuş ve bunların özel çiftliklere makine ve araç kiralamaları kararlaştırılmıştı.

*Pamuk üretiminde ise Türkiye’nin öncelikli iki amacı vardı.
* İlki, yeni kurulması planlanan dokuma fabrikalarının ihtiyaç duyacakları pamuğu Türkiye’den temin etmek,
*ikincisi ise ihracatta pamuğun önemini kaybetmemesini sağlamaktı.
*Türkiye, kaliteli pamuk üretebilmek için öncelikle Profesör Clark’a, Türkiye pamuklarının ıslahı konusunda bir rapor hazırlatmıştı
*Sanayi ve Kredi Bankası Kanunu’nda ise bankanın faaliyet alanları ve görevleri
ile ilgili olarak şu açıklamalar yapılmıştı: sanayi işletmelerinin kredi ihtiyaçlarını
karşılama, milli sanayinin hammadde teminine yardımcı olma, küçük sanayicilere
kredi sağlama, sanayi teşvik primlerine aracılık etmek ve bu işlerle ilgili her türlü
bankacılık faaliyetini yürütmek

BİRİNCİ BEŞ YILLIK SANAYİ PLANI
*Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı, Cumhuriyet döneminin ilk büyük sanayi atılımıdır.
*Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı, ekonomik kaynakların düzene sokulması ve devletçilik ilkesinin uygulanması bakımından da oldukça önemlidir
*Sovyetler Birliği’nin 1928’de “Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı”nı uygulamaya koyması, dünya ekonomik krizinden fazla etkilenmemesi ve plan uygulamasında başarılar sağlaması Türkiye’de ilgiyle karşılanmıştı.

*Başbakan İsmet İnönü de Sovyet kalkınma modelini incelemek amacıyla 1932 Nisan ayı sonunda ve Mayıs ayı başında Moskova’da bulunmuştu.
*Prof. Orlof başkanlığındaki Sovyet heyetinin hazırladığı rapor, 1933 yılı sonuna doğru
hükümete sunulmuştu.
* Hükümet ve Atatürk, rapor üzerinde gerekli düzeltmeleri yaptıktan sonra planı kesinleştirmişlerdi. Plan, “Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı” olarak 17 Nisan 1934’te yürürlüğe konulmuştur

*“Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı”; 15 üretim kolunun geçmişini değerlendirdikten sonra, bu üretim kollarının karşılaştıkları sorunları ele almıştı.

*Birinci başlık ‘Umumi Kısım’ adını taşımakta ve böyle bir plana neden ihtiyaç duyulduğu açıklanmıştı.
*Sonuncu başlık ise “Yapılması teklif olunan işlerin mali portresi” adını taşımakta
olup planlanan yatırımların maliyetini ve bu maliyetin finansman yollarını göstermişti.

*Diğer başlıklar, sanayi ve madencilik konularında yatırımların gerekçelerini ve uygulama esaslarını açıklamıştı.
*Planda adı geçen sanayi ve maden kollarındaki o günkü mevcut durum da değerlendirilmektedir.
*Bu başlıklar şu şekilde sıralanmıştır: “Sanayi kuruluşunda tesis yerlerinin intihabı (seçimi), Mensucat sanayii,Kendir sanayii, Kamgarn (iplik) Fabrikası, Demir sanayii, Sömikok (sun’i antrasit),Bakır, Kükürt, Selüloz ve kağıt sanayii, Suni ipek sanayii, Seramik sanayii,
Kimya Sanayi, Sünger, Gül yağı, Elektrifikasyon meselesi ve enerji teşkilatı, Altın
ve Petrol, Jeoloji Enstitüsü, Mesleki tedrisat

*Birinci Beş Yıllık Sanayi Plan’ının uygulamalarına bakıldığında küçümsenmeyecek derecede
başarılı olduğu görülecektir. Hem imalat kesiminde meydana getirilen milli ürün, hem
de bu grupta çalışan iş gücü sayısı % 100’den fazla bir artış göstermiş, sanayide sağlanandeğerin ortalama artış hızı da yılda % 10’nu bulmuştu.

İKİNCİ BEŞ YILLIK SANAYİ PLANI

*İktisat Vekili Celal Bey, Kasım 1936’da İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nı Başbakanlığa sunmuştu.
*Yeni plan birincinin aksine, tüketim malları üretimi üzerinde çok daha az durmuştu.
*Ayrıca, birinci plana göre daha ayrıntılı bir biçimde mühendislik, maliyet ve piyasa araştırmaları açıklanmıştı
*İkinci Beş yıllık Sanayi Planı’yla madencilik, maden kömürü ocakları, elektrik
santralları, ev yakacakları sanayi ve ticareti, toprak sanayi, gıda maddeleri sanayi
ve ticareti, kimya sanayi, makine sanayi ve deniz ulaşımı şeklinde dokuz alanda
yatırımlar yapılarak işletmeler kurulmasını hedeflenmişti

ENERJİ
*Ülkenin bilinen en önemli enerji kaynağının taş kömürü olduğu kabul edildiği için taşkömürü üreten yabancı şirketlerin millileştirilmesi yoluna gidilmişti.
* 1933’de İktisat Vekâleti tarafından enerji ihtiyacının karşılanması konusunda “Sömikok (sunî antrasit) Raporu” ile “Elektrifikasyon Meselesi ve Enerji Teşkilâtı Raporları” hazırlanmıştı.
*1935’de elektrik ihtiyacının tespit edilmesi, elektrik üretimine elverişli su kaynaklarının ve üretim potansiyellerininbelirlenmesi için “Elektrik İşleri Etüd İdaresi” kurulmuştur.
*Çubuk Barajı 1936’da Avrupalı şirketler tarafından inşa edilmiş ve işletmeye açılmıştı.
*Bir saat boyunca, bir kilowatt güç harcanarakelde edilen enerji birimine kilowattsaat denir.

MADENCİLİK
*Sanayi ve Maadin Bankası 19 Nisan 1925 tarihinde, sanayi ve madencilik alanında gerekli finansman ve ticari faaliyeti yürütme amacıyla kurulmuştu.
*petrol bulmak ve üretime geçirmek için 1933 yılında İktisat Vekâleti’ne bağlı “Petrol Arama ve İşletme İdaresi” kurulmuştu.
*altın için de “Altın Arama ve İşletme İdaresi” faaliyete geçirilmişti.
*Bu işletmelerin yeterli katkı ve başarıyı sağlayamaması üzerine ise 2804 sayılı kanunla 14 Haziran1935’de “Maden Tetkik Arama Enstitüsü” kurulmuştur
*Enstitünün başlıca görevleri ise: işletmeye elverişli madenleri araştırmak, işletilmekte olanların daha rasyonel yöntemler ile üretime yöneltilmesi için rehberlik etmek, madencilik alanında çalışacak teknik eleman yetiştirmek olarak belirtilmişti

ULAŞTIRMA POLİTİKASI
*1930’lu yıllarda Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları yönetiminde demiryolu yapımı hızlı bir şekilde devam ettirilmişti.
*Ulaşımda denizyolları ve limanlarla ilgili olarak da mevzuat değişiklikleri oldukça
yoğun bir şekilde yapılmıştır. Bu alanda kabul edilen ilk kanun 9 Temmuz 1932 tarih ve 2068 sayılı “Türkiye İskele ve Limanları Arasında Posta Seferleri Hizmetinin Devlet İdaresi Altına Alınmasına Dair Kanun”dur.
*Bu kanunla, Türk limanları arasındaki posta seferleri devlet tekeline alınmıştır
BANKACILIK
*Cumhuriyet’in ilk yılında saptanabildiği kadarıyla 18’i milli 13’ü yabancı banka olmak
üzere toplam 31 banka vardı.
*Bu sayı 1932’de -T.C. Merkez Bankası dâhil olmak üzere- 45’i milli, 15’i yabancı olmak üzere 60’a yükselmişti. Cumhuriyet döneminde
*30 Mayıs 1933 tarih ve 2243 sayılı “Mevduatı Koruma Kanunu” bankalara devlet müdahalesini
ayrıntılı şekilde düzenleyen ilk kanundu.
*Bu devirde özel sektörün öncülüğünde gerçekleştirilmesi arzulanan kalkınma modeli terk edilmiş, yerine “devlet işletmeciliği” kavramı getirilmişti.
*Bu amaçla Sümerbank,Etibank, Denizbank, Halk Bankası ve İller Bankası kurulmuştur

T.C. MERKEZ BANKASI

*Türkiye’de, milli bir merkez bankası kurulması na karar verilmesinden sonra yabancı uzmanlardan görüş istenmişti.
*Görüşü istenen Dr. Schacht ve Müller, Ocak 1930’da olumsuz rapor vermişlerdi. Fakat Atatürk, Merkez Bankası kurulması konusunda ısrarlı olmuştur

*Bankanın kuruluş kanununda temel amacın, “memleketin iktisadi inkişafına yardım” etmek olduğu belirtilmişti.
*Bankanın belli başlı amaçları şu şekilde sıralanmıştı:
• İskonto fiyatını tespit ve para piyasasını ve tedavülünü düzenlemek,
• Hazine işlemlerini yapmak,
• Hükümetle birlikte Türk evrak-ı nakdiyesinin (banknot) müstakbel istikrarına matuf tüm önlemleri almak.

SÜMERBANK
*Sümerbank’ın çekirdeğini Sanayi ve Maadin Bankası oluşturmuştu.
*Sümerbank’ın başlıca görevleri şunlardı:
• Devlet Sanayi Ofisi’nden devralacağı fabrikaları işletmek,
• Özel sanayi kuruluşlarındaki devlet iştiraklerini yönetmek,
• Özel kanunlara göre kurulacak fabrikalar dışındaki devlete ait bütün sınai kurumlarının etüt ve projelerini hazırlamak, bunları kurmak ve yönetmek,
• Sermayesi ölçüsünde ülkenin kalkınması için gerekli sınai kuruluşlarına katılmak,
• Ülkeye ve kendi fabrikalarına gerekli iş gücünü yetiştirmek,
• Sınai kurumlara kredi vermek ve her türlü bankacılık işlemleri yapmak.
• Ulusal sanayiin gelişmesi için gerekli önlemleri araştırmak.

HALK BANKASI
*Halk Bankası, küçük esnaf ve sanatkârın kredi ihtiyacını karşılamak için 8 Haziran
1933’de kurulmuştur.
*Kuruluş kanunu uyarınca bankanın görevleri ise şu şekilde belirlenmişti:
• Gerekli yerlerde Halk Sandıkları adı ile ve anonim şirket halinde küçük kredi kurumları kurmak ve bunlara yardımda bulunmak,
• Halk Sandıkları’nın gelişip ilerlemesi için gerekli işlemleri yapmak ve uygun tedbirleri almak,
• Mevduat kabul etmek

SANAYİ VE KREDİ BANKASI

*Bankanın faaliyet alanları ve görevleri şu şekilde belirlenmişti: sanayi işletmelerinin kredi ihtiyaçlarını karşılamak, ulusal sanayinin hammadde temin etmesine yardım etmek,
küçük sanayicilere kredi vermek, sanayi teşvik primlerine yardımcı olmak ve her
türlü banka işlemlerini gerçekleştirmek.

ZİRAAT BANKASI

*Ziraat Bankası’nın adı 1937’de T.C. Ziraat Bankası’na dönüştürülmüştü.
*1937’de yürürlüğe giren 3202 sayılı Türkiye Cumhuriyet Ziraat Bankası Kanunu’yla bankaya, modern bir kredi kurumunun sahip olması gerekenolanaklar ve yetkiler tanınmıştı.
* Bu kanunun temel amaçlarından biri, ülkenin önemli bir kesimini oluşturan gerçek çiftçilerin, kredi ve kaynak olanaklarından yararlandırılmasıydı.

BELEDİYELER (İLLER) BANKASI

*Adı 1945 yılında İller Bankası olarak değiştirilecek olan bu banka;
*şehirlerin kalkınması ve gelişmesine hizmet etmek, imar planları oluşturmak, elektrik, havagazı, kanalizasyon ve su gibi kamu hizmetlerinin yapılması için belediyelere gerekli olan orta ve uzun vadeli kredi ile teknik yardım sağlamak üzere kurulmuştu

ETİBANK
*Etibank, ülkenin yeraltı servetlerini rasyonel bir şekilde işleterek değerlendirmek,
devletin madencilik ve elektrifikasyon alanındaki faaliyetlerini kurmak, işletmek,
finanse etmek ve her türlü bankacılık işlemlerini gerçekleştirmek üzere 14 Haziran
1935 tarihli ve 2805 sayılı kanunla 20 lira milyon sermayeyle kurulmuştur

Kuruluş yasasına göre Etibank’ın görevleri şu şekilde belirlenmişti:
• Türkiye’de elektrik üretimi ve dağıtımı imtiyazlarını almak ve işletmek, elektrik
santralleri kurmak, enerji dağıtım hatları yapmak, elektrik enerjisi dağıtmak,
her türlü elektrik malzemesi, araçları ve makinesi üretecek fabrikalar
kurmak ve elektrik malzemesi araçları veya makineleri alım-satımını yapmak,
• Bu işler için gereken ticari teşebbüs ve işletmeleri kurmak, bu tür teşebbüslere
iştirak etmek,
• Maden ve enerji üretiminin gerektirdiği malzemelerin alım-satımına aracı olmak

DENİZBANK
*Denizbank, denizyolları işletmelerini yönetmek, işletmek ve finanse etmek amacıyla 30 Kasım 1937 tarih ve 3295 sayılı yasayla 50 milyon lira. itibari sermayeli olarak kurulmuştur.
*Denizbank’ın kurulmasından sonra işlettiği kurumlar ise şunlardı:
• Denizyolları ve Akay İşletmeleri ile Fabrika ve Havuzlar İdaresi,
• İstanbul, İzmir, Trabzon Liman İşletme İdareleri,
• Kılavuzluk ve Romorkörcülük İdaresi,
• Tahlisiye Umum Müdürlüğü ve Van Gölü İşletmesi.

DIŞ TİCARET

*Türkiye, dış ticaret açığı vermemek için kambiyo kontrolünün yanı sıra, ithalat yasaklama
ve kontenjanları, takas ve kliring gibi yolları da denemişti.
* İlk kliring anlaşması 27 Haziran 1933’te Fransa’yla ardından da Almanya’yla yapılmıştı.
*Kliring, İkili ticaret anlaşması çerçevesinde ülkeler arasında dışalım vedışsatımdan doğan alacak ve borçların döviz kullanılmadan karşılıklı olarak denkleştirilmesine dayalı dış ticaret biçimidir.

*Dış ticaretle ilgili olarak yapılmış düzenlemelerden biri 10 Haziran 1930 tarihli ve 1705 sayılı “Ticarette Tağşişin Men’i ve İhracatın Murakabesi ve Korunması Hakkında Kanun”dur.
*Kanunun en öncelikli amacı ihracatı artırmaktır.
*Kanun’un gerekçesinde de, tarımsal ihraç ürünlerinin hiçbir kontrole tabi tutulmadan üretilmesinin hileye yol açtığı, bunun da ihracatı olumsuz yönde etkilediği belirtilmişti.

*İktisat Vekâlet’inin ruhsat verme yetkisi de bazı kurallara bağlanmıştı.
*İhracat yapacakların 3 yıl geçerli olacak ruhsatlara sahip olabilmek şu şartları taşıması gerekmişti:
• Ticaret yapabilecek ehliyete sahip olmak.
• Türk Ceza Kanunu’nun ve Türk Ticaret Kanunu’nda belirtilen maddelerine göre mahkûm edilmemiş olmak.
• Bağlı olduğu ticaret odasından ihraç edeceği mallar ve ihracatçılık konusunda yetkin olduğuna dair onaylı belgeye sahip olmak.
• Hileli ve taksiratlı işas etmemiş ve konkordato yapmamış olmak

*Bu dönemde, yüksek gümrük duvarlarının kötüye kullanılmasını önlemek için de bir takım önlemler alınmıştır.
*Bu önlemlerin başında 8 Haziran 1936 tarih ve 3003 sayılı “Endüstriyel Mamulatın Maliyet ve Satış Fiyatlarının Kontrolü ve TespitiHakkında Kanun” gelmektedir.
*Dış ticaret dengesi 1938 yılı dışında daima fazla vermiştir.
*Bu dönemde Türkiye’nin dış ticaretinde Nazi Almanyası başı çekmiştir.
*1930-1938 yılları arasında Türkiye’nin dış ticaretindeki en önemli dört alıcısı sırasıyla, Almanya, İtalya, Amerika ve İngiltere’ydi.

*Sovyetler Birliği’nin ise 1924-1929 yılları arasında % 3 civarındaki payı % 5’e yükselmişti. Bunun en önemli nedeni de, devletçi sanayi programlarının dış finansmanın önemli ölçüde
Sovyet kredilerine dayanması ve Sovyetlerden yapılan makine ve araç-gereç ithalatı
ve borcun Türk ihraç malları ile geri ödenmesiydi

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İKTİSAT TARİHİ

4.ÜNİTE ÖZET

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA İZLENEN İÇ VE DIŞ POLİTİKA

İÇ POLİTİKA

*Milli Şef İsmet İnönü, savaş yıllarında Türkiye’nin hem iç hem de dış politikasını
belirleyen en önemli siyasal aktör olmuştur.
*CHP’nin 26 Aralık 1938 tarihli I. Olağanüstü Kongresi’nde yapılan
tüzük değişikliğiyle Mustafa Kemal Atatürk’e “ebedi başkan”,
*İsmet İnönü’ye de “değişmez genel başkan” unvanları verilmişti.
*Kongre’den sonra da Mustafa Kemal Atatürk’e “ebedi şef”,
*İsmet İnönü’ye de yaygın bir şekilde “milli şef” denilmeye başlanmıştı.
*İsmet İnönü’nün “değişmez genel başkanlık” ve “milli şef” sıfatlarını üstlenmesinin altında, hem parti ve devlet mekanizması üzerinde otorite kurma hem de Avrupa’daki tek partili şef düzenlerinden etkilenmiş olması düşüncesi vardır
*Milli şef sözcüğü, 1926-27’den sonra Atatürk, Fevzi Çakmak, İnönü ve bazen de CHP Genel Sekreteri için kullanılmıştır. Atatürk’ün ölümünden sonra ise Ali Naci Karacan, Bugün
gazetesindeki yazısında TBMM’nin İsmet İnönü’yü “milli şef” tayin ettiğini belirtti.
*Cumhurbaşkanı İnönü, aynı İçişleri Bakanı Dr. Refik Saydamı hükümeti kurmakla görevlendirmişti.
*Hiç kuşkusuz bu dönemin en ünlü ve en tartışmalı hamlelerinden biri Köy Enstitüleri’nin
kurulmasıdır. Köy Enstitüleri, köy kökenli çocukların öğretmen olarak yetiştirilip, kırsal kesimde ilköğretim sorununu çözmek üzere oluşturulmuştu.
*Dr. Refik Saydam Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı’nda ordu bünyesinde tifo, dizanteri,
veba ve kolera hastalıklarıyla savaşmış ve tifüse karşı geliştirdiği aşıyla tıp literatürüne
girmiştir. 1939-1942 yılları arasında Başbakanlık yapmıştır. 8 Temmuz 1942 tarihinde bir inceleme gezisi sırasında kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmiştir.
*Mayıs ayı içerisinde “Irkçılık-Turancılık” davası açılmıştı. Savaşın başlarında hükümete
yakın odaklarca desteklenmiş ve Almanya ile yakın ilişkiler kurmuş bulunan Turancılar, hükümete karşı komplo kurdukları gerekçesiyle tutuklandılar. Yayın organları kapatıldı.
*Diğer yanda sol görüşleriyle tanınan Adımlar, Yurt ve Dünya, Yürüyüş ve Barış
Dünyası’nın yayınına son verilmişti. Basın üzerindeki baskı Tan ve Vatan gazetelerinin
kapatılmasıyla devam etmişti.

DIŞ POLİTİKA

İtalya’nın
Arnavutluk’u işgal etmesi (8 Nisan 1939) ve Almanya’nın Orta Avrupa’da irredentist
politikalara yönelmesi Türkiye’yi bir hayli kaygılandırmıştı.
*Bunun üzerine Türkiye,
12 Mayıs’ta İngiltere ve 23 Haziran’da da Fransa ile iki ayrı deklarasyon imzalamı
ştı.
*İki deklarasyonda öne çıkan hüküm şuydu: “Bu kesin anlaşmanın yapı
lmasına değin, Türkiye Hükümeti ve Büyük Britanya Hükümeti (ve Fransa Hükümeti)
Akdeniz bölgesinde savaşa yol açacak bir saldırı ortaya çıktığında, edimsel işbirliği yapmaya ve birbirlerine ellerinden gelen tüm yardım ve kolaylığı göstermeye
hazır bulunduklarını açıklarlar”

*İrredantizm: İtalyanca irredantia (kayıp topraklar) kökünden gelen bu kavram,ilk olarak 19. yüzyıl İtalyan ulusal hareketi sırasında kullanılmaya başlandı. Bir devletin kendi sınırlarına
yakın soydaşlarının bulunduğu bölgeleri ilhak etmesidir.

*Sovyetlerle yapılan görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra, İngiltere, Fransa
ve Türkiye arasında 19 Ekim 1939’da Üçlü İttifak Antlaşması imzalanmıştır.

*Antlaşma’nın en önemli hükmü şöyleydi:
Madde 1. “Türkiye’ye karşı bir Avrupa Devletince girişilecek bir saldırı sonucunda,
Türkiye bu Devletle savaş durumuna girdiği taktirde, Fransa ve Birleşik Krallık, edimsel (fiili) olarak, Türkiye ile işbirliği yapacaklar ve ona ellerinden gelen tüm yardım ve desteği göstereceklerdir”
*Antlaşmanın diğer hükümlerinde ise, Akdeniz’de, İngiltere ve Fransa’ya bir saldırı olması halinde Türkiye edimsel olarak bu iki ülkeye elinden gelen tüm yardımları yapacaktı.
*Aynı şekilde Akdeniz’de Türkiye’ye saldırılması halinde bu iki ülke Türkiye’ye her türlü yardımda bulunacaktı.
*İngiltere, İtalya’nın 10 Haziran 1940’ta savaşa girdiğini ilan etmesi sonucu Türkiye’nin
savaşa girmesi konusunda baskı yapmaya başlamıştır.
*Türk Dışişleri, önce 26 Haziran 1940’da geçiciliği belirtilmeyen taraf olmama bildirisi yayınlamış, 1 Kasım’da da kara ve hava sahasını taraflara kapattığını belirterek
resmen savaş dışı halini ilan etmişti.
*Türk Dışişleri, bu hamlesine gerekçe olarak savaşı Doğu Akdeniz’e taşımama ve İngiltere’yi rahatlatmak olarak göstermişti.

*Müttefikler, Kuzey Afrika’daki Alman cephesinin kapanması ve Almanların Stalingrad’daki
başarısızlığı neticesinde Türkiye’yi savaşa sokmak için yoğun çaba
harcamışlardır.
*Baskı neticesinde Türkiye, savaşa girmeyi ilke olarak kabul etmekle
birlikte, askeri yetersizliklerini öne sürmüştür.

*Ödünç Verme ve Kiralama Yasası (Lend-Lease): ABD’nin Mihver devletlerine
karşı 1941-1945 yılları arasında Müttefik ülkelere savaş malzemesi sağlamak için geliştirdiği destek programıdır.
*Bu dönemde yasa kapsamında Türkiye’ye 95 milyon dolarlık savaş malzemesi verilmiştir.
*Yalta Konferansı’nda alınan “Birleşmiş Milletler Konferansı’na 1 Mart 1945 tarihi itibariyle Almanya ve Japonya ile savaşta olmayan devletlerin kurucu üye olarak katılamayacakları” kararı sonrası
*Türkiye, 23 şubat’ta mevcut koşulu yerine getirmek adına bu iki devlete savaş ilan etmiştir. 
*7 Mayıs 1945’te Almanya’nın ve 14 Ağustos’ta da Japonya’nın teslim olmasıyla II. Dünya Savaşı resmen sona ermiştir.

HÜKÜMETLER VE EKONOMİK POLİTİKANIN BELİRLENMESİ
*İthalatla harcanamayan para ve ihraç fazlası ürünler içeride birikmiş, altın ve döviz rezervlerikabarmış, üstelik devlet, gelirlerini karşılamak için para basmış, bu birikmeyle de paranın değeri düşmüş ve ürünlerin fiyatları da böylece artmıştır.
*Dolayısıyla bu enflasyonist gelişim tablosunu kontrol etmek için de ülkede polis denetimli
ekonomik kontroller uygulanmıştı

REFİK SAYDAM HÜKÜMETİ
*Refik Saydam, savaşın başlarında izleyebileceği iki farklı politika ile karşı karşıya kalmıştır.
*Bunlardan ilki, mevcut bütçe imkânları ile ordunun ve kentli nüfusun temel beslenme ihtiyacını karşılama için ticareti devlet denetimi altı na almak ve sıkı polis denetimli bir fiyat sınırlaması uygulamaktı.
*İkinci ise, iç ve dış piyasalarda savaş kıtlıklarından doğan talep artışlarının çiftçi ve sanayici için yaratacağı kamçılayıcı etkisinden yararlanmak amacıyla fiyatlar ve piyasa şartları
üzerindeki kontrollerden olabildiğince kaçınmaktı.

*18 Ocak 1940’ta devlete bu amaçla geniş yetkiler vermek için “Milli Korunma Kanunu”
çıkartılmıştır. Bu kanun olağanüstü bir kanundu.
*Kanun’un çıkmasından bir ay sonra da idari örgütlenmeye gidilmiş, devletin iç ve dış
ticarette fiilen yer alarak piyasalara inmesini sağlamak amacıyla 5.000.000 lira sermaye ile
İstanbul’da “Ticaret Ofisi” kurulmuştur.
*Kent nüfusunun beslenmesi ve ısınması için hayati bir öneme sahip olan iki ürün, buğday ve kömür karneye bağlanarak ucuza dağıtılmaya çalışılmıştır.
*Bunun yanında pasta ve benzeri unlu mamullerinyapımı devlet tarafından yasaklanmıştı.
*Bu dönemde ekmeğin miktarı çocuklariçin 175gr., büyükler için 375gr. ve ağır şartlarda çalışan işçiler için ise 750gr. Olarakhesaplanmıştı

*Başbakan Refik Saydam, bu aksaklıkları düzeltmeye vakit bulamadan 1942 yılı Temmuz ayında kalp krizinden vefat etmiştir.
*Saydam döneminde ayrıca, bazı yabancı şirketler millileştirilmiş, özel girişimcilerin elindeki bazı işletmeler de devletleştirilmiştir.
*Bunlardan İstanbul Tramvay ve Tünel Şirketi satın alınmış ve belediyeye devredilmiştir.
*Ayrıca Adana, Bursa ve Mersin elektrik işletmeleri ile Ankara Elektrik ve Havagazı Şirketi de devletleştirilmiştir

ŞÜKRÜ SARAÇOĞLU HÜKÜMETİ
*Refik Saydam’ın ölümünün ardından 9 Temmuz 1942’de Şükrü Saraçoğlu başbakanlığa atanmıştır.
*ilk iş olarak piyasadaki özel girişim üzerinde devlet denetimini yerleştirme hedefiyle kurulmuş olan İaşe Müsteşarlığını kaldırmıştır.

*Tarım alanındaki üreticilerin üzerine yüklenmeden ve üreticideki malı devletin belirlediğinden daha yüksek fiyatlarla satın alarak piyasadan ürünleri toplayan belirli tüccar kesimini hedef alacak olağanüstü bir verginin yürürlüğe konulması düşünülmeye başlanmıştır.
*1942 yılı Kasım ayında “Varlık Vergisi Kanunu” böyle bir düşünsel altyapı ile doğmuştur. Kanunla birlikte bürokrasinin eline sınırsız yetkilerin verilmesiyle ve bazı bürokratların da çeşitli burjuva unsurlarla ortak olmasıyla Varlık Vergisi Kanunu istenilen yararı sağlamamıştı.

SAVAŞ SIRASINDA ALINAN EKONOMİK TEDBİRLER
MİLLİ KORUNMA KANUNU
*Kanunun gerekçesinde; Avrupa’da oluşan gerginliğin bir savaşa dönüşmesiyle
birlikte hemen her yerde Hükümetler tarafından olağanüstü ekonomik tedbirlerin
alındığı belirtilmiştir.
*Kanun’un getirdiği hükümlere göre;
*Hükümet ihtiyaçlarını karşılamak için, üretimlerin
niteliklerini belirlemek amacıyla sanayi ve maden işletmelerini denetleyebilecek,
*bu işletmelere üretim programı verebilecek ve işletmelerde üretilecek malın üretim hacmini, ürünün miktarını ve türünü saptayabilecektir.
*Aynı zamanda hükümet, bu işletmelerdeki çalışma sürelerini belirleme hakkına da sahip olacaktır.
*sanayi, maden ve diğer işletmelerdeki işçiler ve diğer teknik elemanlar, geçerli bir mazeretleri olmaksızın ve bunu da bildirmeksizin çalıştıkları yerlerden ayrılamayacaklardır.
* Çalışma yükümlülüğü olanlara da emeklerine karşılık olarak normal ödeme yapılacaktır.
*Kanunla birlikte Hükümet’e mal ve yardımcı malzeme stoklama hakkı verilmiştir.

*Kanun’da öngörülen zorunlu çalışma yükümlülüğü iş kazalarını arttırmıştır.
*Bu dönemde mevcut iş kazalarının yarısı ise Zonguldak bölgesinde meydana gelmiştir.

VARLIK VERGİSİ KANUNU
*kanunun gerekçesi savaş yıllarında ortaya çıkan ekonomik adaletsizliklerin önlenerek halktaki tepkiyi azaltmak olarak takdim edilmiştir.
*Bunun yanında kanunun teknik amacı ise, Türk lirasının düşen değerini yükseltmektir. Yani piyasada bol miktarda bulunan banknot, liranın değerini düşürürken, Varlık Vergisi üzerinden oldukça kısa bir süre içinde ve büyük miktarlarda banknotun piyasadan çekilerek, liranın değerinin yeniden arttırılması sağlanacaktı.

*Kanun’un 1. Maddesi, ticaret ve tarım burjuvazisinin servetleri ve olağanüstü
kazançları üzerinden vergi alınmasını ve her kişiden bir defaya mahsus olmak üzere
mükellefiyet gruplarının oluşturması hükmü vardı.
*2. Maddede de, “mükellefiyet tesis edilenlerin” 4 grupta toplandığı açıklanmıştır.
Buna göre vergi şu mükelleflerden alınacaktı:
• Kazanç ve buhran vergisi mükelleşeri, (kapsamında ticaret erbabı, maaşlı hizmetli, küçük ve seyyar esnaf da bulunmaktadır.)
• İşine zarar vermeden vergi mükellefi olabileceği komisyonlarca belirlenmiş
• Sahip oldukları binaların veya bina hisselerinin yıllık gayrisafi gelir toplamı 2.500 liradan ve arsalarının vergide kayıtlı kıymetleri 5.000 liradan yukarı olup bu miktar çıkarıldıktan sonra geri kalan gelir ve kazançlarla vergiyi verebileceği komisyonlarca kararlaştırılanlar,
• 1939 yılından beri kazanç ve buhran vergilerine bağlı bir işle uğraştığı halde kanunun yayını tarihinde işini terk, devir ve tasfiye etmiş olanlar,
• Meslekleri tüccarlık, komisyonculuk, aracılık olmadığı halde 1939 yılından beri bir defaya mahsus bile olsa ticari alışverişe aracılık ederek para veya ürün almış olanlar

*İktisadi Buhran Vergisi: 1929 dünya ekonomikkrizinin etkilerini azaltmak,azalan vergileri arttırmakiçin 1931 yılında yürürlüğekonulmuştur. Geçici bir vergiolan İktisadi Buhran Vergisi,çalışanların maaşlarındankesilmiştir.
*Kazanç vergisimükellefleri, ayda 30 lira vealtında maaş alanlardır.
*Ziraatta çalışan işçiler bu vergiden muaf tutulmuştur.
*Maliye Bakanlığı, Varlık Vergisi Kanun tasarısı kanunlaşmadan birkaç ay önce defterdarlıklara gelir tahminlerini içeren bir hazırlığın yapılması yönünde direktif vermişti.
*Bu hazırlık, M, G, D, E gruplarına ayrılan mükelleflerle ilgili servet ve gelir tahminlerini içeren cetvellerin hazırlanması biçiminde gerçekleşmişti.
*Bu harfler Müslüman, Gayrimüslim, Dönmeler ve Ecnebiler şeklindeki bir cetvel ayrımını
temsil etmişti.
*Böylece tahsilât sürecinde Gayrimüslimler (Azınlıklar), Müslümanlara göre (Türkler) 4 katı daha fazla borçlandırıldılar.

*Salma Yöntemi: Kavram olarak salma, köy ihtiyar heyetince salınan bir aile vergisidir. Salma, köy mahallî hizmetlerini karşılamak üzere köyde oturan veya oturmamakla birlikte köyle maddi ilgisi bulunanlardan alınan dağıtmalı bir çeşit genel gelir vergisi niteliğindedir.

TOPRAK MAHSULLERİ VERGİSİ KANUNU
*Kanun’a göre, tüm tarımsal ürünler vergi kapsamına alınmıştır.
*Varlık Vergisi İstanbul ticaret burjuvazisinin sermayesine odaklanmışken,
*Toprak Mahsulleri Vergisi de Anadolu’daki ziraat burjuvazisinin sermayesine odaklanmıştır.

SAVAŞ DÖNEMİNDE TÜRKİYE’DE SEKTÖREL FAALİYET

*Savaş yıllarındaki mevcut nüfusun okur-yazarlık durumunda ise içler acısı bir
durum vardı.
*1940 yılında toplam nüfusun %75.5’i okur-yazar değildi.
*Nüfus ve sağlık istatistiklerinde bir oranlama yapılırsa kişi başına düşen doktor
sayısı 1940 yılında 11.880 iken, bu oran 1945 yılında 9.960’ya yükselmektedir.

TARIM SEKTÖRÜ

*İkinci Dünya Savaşı yıllarında tarım sektörü ülkedeki seferberlik halinden etkilenmiştir.
*Bu etki, üretim kapasitesi yüksek dinamik nüfusun silâhaltına alınmasından kaynaklanmıştır.
* Yani kişiler tarlalarında durup üretim yapacakları yerde vakitlerini askeri garnizonlarda geçirmek zorunda kalmışlardır.
*Bu dönemde sektörü olumsuz yönde etkileyen bir diğer olay da birkaç yıl art arda meydana gelen kuraklıklar olmuştur. Dolayısıyla verilerin de ortaya koyacağı gibi savaş yıllarında

*Şavaş döneminin sanayi sektörü açısından -belki de- en önemli gelişmesi, vurgunculuğun
yarattığı servet transferleri ile birlikte bir sonraki dönemin zenginlerinin yani sermaye
birikiminin hazırlanmış olmasıdır.
* Bu sermaye birikimi ise, dönemin savaş zenginleridir
*1939 yılında, takas komisyonlarının yetkilerini ve ihracatçı birlikleri tarafından yapılan ihracattan doğan ithal haklarının kullanılması yetkilerini üzerine alan “Takas Limited Şirketi” kurulmuştur.
*Kliring (Clearing): Ülkeler arası ticarette kullanılan bir ödeme şeklidir. Burada ödeme, döviz kullanılmadan mahsup veya takas yoluyla gerçekleştirilir.
*Emisyon: Bir ülkede kâğıt para, tahvil, bono, hisse senedi gibi değerlerin ilk kez piyasaya sürülmesi faaliyetidir. Piyasadaki geçerli birimin miktarını, dolaşımını, alım-satım durumunu ifade eder.
*Munzam (Zorunlu) Karşılık Oranı: İflas riskine karşıkoruma amacıyla,bankaların kabul ettiklerimevduatlara karşılık MerkezBankası’nda bulundurmakzorunda oldukları mevduat
oranıdır.

İlgili Kategoriler

Anadolu AÖF AÖF Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir