AÖF Ceza Hukuku Güz Dönemi Vize Ders Notu



CEZA HUKUKU VİZE NOTLARI

***CEZA MUHAKEMESİNİN TANIMI, AMACI VE KAVRAMI

Ceza muhakemesi cezai uyuşmazlığı çözüme kavuşturmak için yürütülen faaliyetler bütününüdür.Ceza muhakemesi hukuku, muhakeme hukukunun bir dalıdır ve kamu hukukuna dahildir. Bu hukuk dalı, devletin yargı gücünü temsil eden adalet organlarının, bir suçun işlenip işlenmediği konusunda ortaya çıkan ceza uyuşmazlığını çözerken izleyecekleri yöntemi gösteren normlar bütünüdür.Ceza muhakemesi, suç işlendiği şüphesi üzerine başlar ve bu şüphenin kesin bir hükümle yenilmesine kadar devam eder. Bu süreçte, iddia (tez), savunma (antitez) ve yargılama (sentez) olmak üzere üç temel faaliyet söz konusu olur. İddia makamını oluşturan savcılık, Savunma makamını oluşturan şüpheli (sanık) ve müdafi, yargılama sentez makamını da mahkeme oluşturur.

Savcılık, iddia faaliyeti çerçevesinde, kamu adına bir kişinin kural olarak bir suçu işlediğini ileri sürer.

Şüpheli (sanık) ve müdafi ise savcının bu iddiasına cevap verir.

Mahkeme/hakim de, iddia ve savunma makamlarının görüşlerinin bir sentezini yaparak suçun işlenip işlenmediği konusunda vicdani bir kanaate (maddi gerçeğe) ulaşır ve kanaatine uygun olarak hüküm kurar.

***Ceza muhakemesi cezai uyuşmazlığı çözüme kavuşturmak için yürütülen faaliyetler bütününü ifade eder. Ceza muhakemesi hukuku ise bu faaliyetleri düzenleyen hukuk kurallarının bütününden oluşmaktadır

***Suç teşkil eden fiilleri ve bunlara uygulanacak  yaptırımların neler olduğunu gösteren hukuk disiplinine ceza hukuku denir. Ceza hukukunun öngördüğü yaptırımlar ancak devlet tüzel kişiliği tarafından uygulanabilir. Hukuki değerler; toplumsal düzenin devamı için korunması gereken soyut ve manevi değerlerdir. Ceza hukuku asli görevini bu hukuki değerleri koruyarak yerine getirmektedir.

***Not: Suç işleyen kişi ceza ve güvenkil tedbiri olmak üzere iki tür yaptırımla karşılaşır. Bunlardan ceza yaptırımı ancak işlediği haksızlıktan dolayı kusurlu bulunan kişiye uygulanabilir. Güvenlik tedbiri için ise kusura gerek yoktur. Bu yaptırımlar birliktede uygulanabilir.

***Ceza hukuku kendi içinde maddi ceza hukuku (Suçun yapısal unsurlarını, ceza sorumluluğu için arana koşulları ve yaptırımları inceler.) ve ceza muhakemesi hukuku (Ceza muhakemesinin amacı, şüpheli/sanığın haklarına saygılı bir şekilde, onun suçu işleyip işlemediği konusundaki maddi gerçeği ortaya çıkartmaktır. Ceza muhakemesinde delil serbestisi geçerlidir ve hakim hiçbir delille bağlı tutulmamıştır ve her delili vicdanıyla değerlendirir. Suçluların bulunup cezalandırılmasında toplumun yararı vardır. Bu yarar, sadece gerçek suçluların cezalandırılması durumunda elde edilebilir. İddiaların muhatabı olan kişinin şüpheli olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle, araştırma faaliyeti tamamlanıncaya kadar şüpheli/sanığın hak ve çıkarlarının korunması gerekir. Gerçek şüpheli/sanığın insanlık onuru korunarak araştırılmalıdır. Ceza muhakemesinin süjelerinin yani özellikle iddia ve savunmanın maddi gerçeğe ulaşmak için işbirliği içinde yan yana hareket etmesi asıldır.) olarak 2 alt disipline ayrılmıştır.

***CEZA MUHAKEMESİNİN YÜRÜYÜŞÜ

Soruşturma: Yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreye soruşturma denir.

Kovuşturma: İddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreye ise kovuşturma denir.

İddianame, şüphelinin cezalandırılması talebini içeren bir belgedir.

***Savcılık iddia makamıdır. Hakimin kanaati hükümdür. Kesin hüküm, istisnalar dışında değişmez ve herkesi bağlar, derhal yerine getirilmesi gerekir. Savcının faaliyeti soruşturma, mahkemenin faaliyeti ise kovuşturma faaliyetidir.

***Anayasa:Ceza muhakemesinde özellikle koruma tedbirleri ile kişi hak ve özgürlüklerine müdahale ediliyor olması, ceza muhakemesini yakından ilgilendiren konulara Anayasa’da yer verilmesi sonucunu doğurmuştur.

Anayasa’da yer alan ceza muhakemesi ilkeleri şunlardır:

Kişi güvenliği, adil yargılanma, yasal hakim ilkesi, masumluk karinesi, kimsenin kendisini ve yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunmaya veya delil göstermeye zorlanamaması, Uluslararası Ceza Divanına taraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler dışında vatandaşın suç nedeniyle yabancı ülkeye iade edilememesi, kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulguların delil olarak kullanılamaması, mahkemelerin bağımsızlığı, hakimlik ve savcılık güvencesi, duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması.

***Ceza Hukukunun Dolaylı Kaynakları: Ceza kanununun uygulanması ve anlaşılması hususunda yol gösterici olan mahkeme kararları ceza hukukunun dolaylı kaynaklarındandır. Ancak yargıtay içtihadı birleştirme kararları bağlayıcıdır; ilgili konuda bir içtihadı birleştirme kararı mevcut ise, mahkeme buna uygun hüküm vermek durumundadır.Ayrıca ceza hukukuna ilişkin yapılan bilimsel çalışmaların oluşturduğu ”doktrin”  de ceza hukukunun dolaylı kaynakları arasındadır.

***Adil yargılanma hakkı: Tarafsızlığı ve bağımsızlığı teminat altına alınmış ve kanunla kurulmuş bir mahkeme önünde, aleni duruşmada hakkaniyete uygun olarak yargılanmayı ifade eder.

***KIYAS ise, kanunda açık bir şekilde suç olarak tanımlanmamış bir fiiilin, bununla bazı yönlerden benzerlik arz eden başka bir fiile ilişkin suç tanımı kapsamında değerlendirilmesidir. Yorum faaliyetinde, olaya uygulanacak olan bir hüküm vardır ve bu hükmün ne şekilde anlaşılması gerektiği araştırılır. Kıyasta ise, boşluk vardır; olaya uygulanabilecek bir hüküm yoktur. Hakkında hüküm bulunan başka bir olay ile benzerlik kurularak, söz konusu hüküm bu olaya uygulanmaya çalışır. Ceza hukukunda kıyas yasaktır. Medeni hukukun aksine TCK , ceza kanunlarında boşluk olması durumunda bu boşlukların hakimler tarafından hukuk kuralı oluşturularak yahut örf ve adet kurallarıyla doldurulmasına izin vermemiştir.

***Not: Yürürlükten kalkacağı zamanın belli olduğu kanunlara süreli kanunlar denir. Süreli kanunlar yürürlükte bulundukları süre içerisinde işlenmiş olan  suçlara uygulanmaya devam edilir.

***Kanun koyucu suç tanımı ile topluma bir yasak ya da emir vermektedir. Yasaklara karşı işlenen suçlara icrai suçlar ( örneğin kasten adam yaralama, kasten öldürme vb.), emirlere karşı işlenen suçlara ihmali suçlar ( örneğin suçu bildirmeme, görevi ihmal vb.) denir. Suçun yapısal unsurları haksızlık ve kusurdur. Haksızlık ise tipiklik ve hukuka aykırılıktan ibarettir.

***Tipiklik: İşlenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanan davranışa uygun olması demektir. İşlenen fiil, kanundaki suç tanımında yer alan unsurları taşıyorsa tipiklik gerçekleşmiştir. Failin tipe uygun davranmasıyla tipik haksızlık gerçekleşmiş olur.

***Fiil: Suçun meydana gelebilmesi için failin bir fiil işlemesi gerekir. Fiilden kasıt, insanın kendi iradesiyle dış dünyayı değiştiren bir iş ortaya çıkarmasıdır. Mesela refleks hareketleri veya epilepsi hastasının bilincini kaybettiğinde gerçekleştirdiği hareketler fiil unsuru taşımaz. Fiilin belirleyici unsurları; iradi olması, belli bir maksada yönelik olması, etkilerin dış dünyada hissedilebilir olması ve insan kaynaklı olmasıdır.

***Suçlar fiilin tanımlanmasına göre şu ayrımlara tabidir;

*Tek hareketli suçlar: Meydana gelmesi için tek hareketin yeterli olduğu suçlar.  (Kasten öldürme, hakaret suçları)

*Çok hareketli suçlar: Birden çok harekete yer verilen suçlar. (Yağma, dolandırıcılık)

*Serbest hareketli suçlar: Hangi tür hareketle işleneceği  hususunda belirleme yapılmamış suçlar. (Kasten öldürme, yaralama, kişi hürriyetinden yoksun kılma)

*Bağlı hareketli suçlar: Hangi hareketlerle işlenebilceği özellikle belirtilmiş suçlar.  (Yağma, dolandırıcılık)

*Seçimlik hareketli suçlar: Birbirinin alternatifi olarak  gösterilen birden çok hareketten biriyle işlenebilen suçlardandır. (Hakaret, mala zarar verme)

*Ani suç: Fiilin icrasıyla veya neticenin meydana gelmesi ile tamamlanan suçlardır.  (Kasten öldürme, kasten yaralama)

*Kesintisiz (mütemadi) suçlar: Hareketin gerçekleştirilmesi ile tamamlanan ancak fiilin icrasına devam edilmesi nedeniylehenüz sonlanmayan suçlardır.  (Kişi hürriyetinden yoksun bırakma, uyuşturucu bulundurma)

*İhmali suçlar: Kanun tanımında yapılması emredilen hareketlerin icra edilmemesi sebebiyle ortaya çıkan suçlardır.  (Görevi ihmal, suçu bildirmeme)

***Not: Hırsızlık suçu ani bir suçtur. Ancak elektirik enerjisinin bedeli ödenmeden ve izinsiz olarak tüketilmesi durumunda işlenen hırsızlık, kesintisiz suç niteliği taşır.

***Netice: Hareketin dış dünyada meydana getirdiği değişikliktir. Suçlar kanuni tanımında netice unsuruna yer verilip verilmemesine bağlı olarak sırf hareket suçları ve neticeli suçlar şeklinde ikiye ayrılır.

Sırf hareket suçları; tamamlanması için netice aranmayan suçlardır. Örneğin konut dokunulmazlığını ihlal, hakaret, iftira.

***Fail: Suçlar faile göre ikiye ayrılır: genel suçlar ve özgü suçlar.Fiil yeteneğine sahip olan herkes tarafından işlenen suçlara genel suç denir. Kanuni tanımında sadece belli özelliğe sahip olan kişilerin fail olabileceği belirtilen suçlara özgü suç denir. Örneğin; irtikap suçu sadece kamu görevlileri tarafından işlenebilir. Özgü suçlarıda kendi içerisinde ” gerçek özgü suçlar ” ve ” görünüşte özgü suçlar ” şeklinde ikiye ayırmak mümkündür.  Sadece belirli özelliklere sahip kişiler tarafından işlenebilen suçlara gerçek özgü suçlar denir. Örneğin, irtikap ve görevi kötüye kullanma suçları sadece kamu görevlilerince işlenebilecek gerçek özgü suçlardandır. Temel sekli herkes tarafından işlenebilmekle beraber, nitelikli şekli sadece belirli özelliklere sahip kişiler tarafında işlenebilen suçlara ise, görünüşte özgü suçlar denir. örneğin, resmi belgede sahtecilik suçu.

***Nitelikli haller; fiilden, failden, mağdurdan, suçun konusundan, fiilin işlendiği yer ve zamandan, fiilin işleniş şekli ve saikten kaynaklı olabilir.

***KAST: Türk Ceza Kanunu’nun 21. maddesinde kast, “suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek işlenmesi” şeklinde tanımlanmıştır. O halde, kanunumuz düzenlemesine göre de, kastın varlığı için failin hem suçun kanuni tanımında yer alan unsurlar bakımından bilgiye sahip olması ( bilme ), hem de bu unsurların gerçekleşmesini istemesi gerekmektedir. Suçun kanuni tanımındaki haksızlığın tüm unsurlarının somut olayda gerçekleştiğini bilen ve tipi gerçekleştirmeye yönelik olarak hareken eden fail kasten hareket etmektedir. Yani failin kasten hareket ettiğinin kabulü için suçun maddi unsurlarını içeriğinde barındıran bilinçli bir karar vermesi gerekmektedir. Ancak bu karar, failin doğru olduğunu düşündüğü şeyi yapması olarak anlaşılmamalıdır. Fail başkasına zarar vereceğinin farkında olsa da tipik hareketi yapmaktan çekinmemektedir.  Örneğin; başkasının evine giren fail o evin ve içindeki eşyaların kendisine ait olmadığını bilmekte ve buna rağmen eşyaları zilyetliğine geçirmektedir. Böylece failin cezalandırılabilmesi için tipik haksızlık oluşmaktadır. Doktrinde kimi yazarlar ise kastın varlığı açısından isteme unsurunun varlığını aramamaktadır.

***KASTIN TÜRLERİ

  1. Doğrudan Kast: Bir suçun işlenmesini kararlaştıran failin bu suçun kanuni tanımındaki maddi unsurların mevcut olduğunu veya fiilin icrası sırasında gerçekleşeceğini ve özellikle suç tipindeki aranan neticenin meydana geleceğini kesin olarak öngörmesi halinde doğrudan kast söz konusu olur. Başka bir ifadeyle, failin suçun kanuni tanımındaki tipiklik unsurunu karşılayan hareketi bilerek yapması ve hareketinin neticelerini bilmesi veya en azından hayatın olağan akışına göre öngörerek hareket etmesi halinde doğrudan kastla hareket etmiş olur.Örneğin; A’ yı öldürmek kastıyla A’ nın bindiği uçağa bomba koyan fail, Bombanın patlayacağı anda uçağın içindeki diğer kişilerin de öleceğini bilmektedir. O halde failin uçağın içindeki herkes açısından doğrudan kastının varlığı kabul edilmelidir.
  2. Olası Kast: Türk Ceza Kanunu’nun 21. maddesinin 2. bendinde olası kast, “Kişinin suçun kanuni tanımdaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır.” şeklinde tanımlanmıştır. Öyleyse olası kastı failin fiili işlemesi halinde gerçekleşecek olan neticeyi en azından öngörmesi ve fakat kabullenmesi olarak tanımlayabiliriz.Fail hareketinin muhtemel sonuçlarını önleyebileceğini düşünerek hareket etmeden, ‘olursa olsun’ diyerek fiilin sonuçlarına razı olarak yani kabullenerek fiili işliyorsa olası kastla hareket ettiği kabul edilmelidir. Örneğin; A’yı öldürmek amacıyla arabasına bomba koyan fail, bombanın patlayacağı anda arabanın yanından geçen bir başka kişinin ölebileceğini öngörmektedir ancak olursa olusun diyerek kabullenmekte ve fiili işlemekten çekinmemektedir. Bu örnekte failin A ‘ya yönelik olarak doğrudan kastı, arabanın yanından geçerken bombanın patlaması sonucu ölen kişilere karşı ise olası kastının varlığı kabul edilmelidir.

***TAKSİR: Türk Ceza Kanunu’nun 22. maddesinde taksir; “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir” şeklinde tanımlanmıştır. O halde hareketi bilerek ve isteyerek yapan ancak neticeyi istemeyen failin taksir sorumluluğu vardır, denilebilir. Ceza kanunumuzda tanımlanan bir fiili istemeyerek özen yükümlülüğünün ihlali suretiyle gerçekleştiren ve bu yükümlülüklerine aykırı bir şekilde müşahede etmeyen ( bilinçsiz taksir ) veya böyle bir fiilin gerçekleşmesini muhtemel görmekle beraber neticenin meydana gelmeyeceğine yükümlülüklerine aykırı olarak güven duyan ( bilinçli taksir ) bir kimse taksirle hareket etmiş sayılır. Suçun taksirle işlendiğinden bahsedebilmek için dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlal edilmiş olması nedeniyle neticenin istenmemesine rağmen meydana gelmesi gerekmektedir. O halde taksirli suçların haksızlık içeriğinin oluşabilmesi için şu unsurların mevcut olması gerekmektedir;

Objektif özen yükümlülüğünün ihlali,

Tehlike durumunun gözlemlenebilirliği,

Neticeye sebebiyet verme.

Türk Ceza Kanunu’nun 22. maddesinin 1. Fıkrasına göre; “Taksirle işlenen fiiller kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.” O halde tipik haksızlığın oluşabilmesi, kanunda açıkça o suçun taksirle işlenebildiğinin belirtilmesine bağlanmıştır.

***TAKSİRİN TÜRLERİ: Taksirli suçlarda failin dikkat ve özen yükümlülüğünün varlına rağmen, gereken dikkat ve özen yükümlülüğünü göstermeyerek, lüzumlu tedbirleri almayarak zararlı neticeye sebep olan kişi, neticeyi istemediği halde sorumlu tutulmaktadır.Taksir; bilinçli taksir ve bilinçsiz taksir olmak üzere ikiye ayrılır. Bilinçsiz taksir yukarıda da değindiğimiz üzere Türk Ceza Kanunu’nun 22. maddesindeki taksire ilişkin tanımlama ile örtüştüğünden tekrar açıklamayarak taksir adlı başlığımıza atıf yapmakla yetineceğiz. Olası kastta sonuç hedef alınmamasına rağmen meydana gelme tehlikesi göze alınmakta, bilinçli taksirde ise, fail neticenin meydana gelmeyeceği inancıyla hareket etmektedir. Her iki taksir türünde de dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlali zorunlu unsur olduğu halde, bilinçli taksirde neticenin öngörülmesi hali söz konusudur.

***Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç, ceza kanununa göre suç teşkil eden bir fiilin kastedilenden daha ağır veya başka bir netice meydana getirmesiyle oluşur (TCK m.23). 5237 sayılı TCK’ya göre failin kastı temel suçu gerçekleştirmeye yönelik olsa bile, fail, meydana gelen daha ağır veya başka neticeye göre cezalandırılmalıdır. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlar, failin kastettiği suçun vücut bulması için yeterli olanın ötesinde bir zarar veya tehlikenin gerçekleştiği suçlardır. Örneğin, basit yaralama suçu işlemek için mağdura yumruk atan failin hareketi mağdurun bir gözünün kör olmasına yol açmışsa neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu söz konusu olacaktır.

***Tipiklikte yer alan unsurlarda hata: Suçun maddi unsurlarında hata ve nitelikli hallerinde hata olmak üzere ikiye ayrılır.

***Suçun maddi unsurlarında hata: Suçun maddi unsurlarında hata, failin subjektif durumuna, algısına ve kavrayışına ilişkin bir durumdur. Bu nedenle fail veya avukatı tarafından ileri sürülmedikçe, kural olarak mahkeme tarafından failin suçun maddi unsurlarında hataya düşüp düşmediği kendiliğinden araştırılamaz. Ceza kanununda bir suçun temel şeklinin maddi unsurlarında hata halinde, failin hatası kastı ortadan kaldırır. Örneğin, mağdurun 15 yaşından küçük olması TCK m.103’te düzenlenen cinsel istismar suçunun maddi unsurudur. 15 yaşından büyük olduğunu düşündüğü mağdur ile cinsel ilişkiye girerek nitelikli cinsel istismar suçu işleyen fail, mağdurun yaşında hataya düştüğünü ileri sürmedikçe mahkeme bu hususu resen araştıramaz. Maddi unsurlarda hata halinde, kasten işlenen suç nedeniyle cezalandırılamayacak olan failin işlediği fiili taksirle işlendiğinde cezalandırılabiliyorsa, taksirli fiilden dolayı sorumluluğu devam eder. Fiil, taksirli sorumluluk rejimi çerçevesinde suç olarak düzenlenmemişse failin hiçbir şekilde cezalandırılması mümkün değildir. Örneğin, fail “neticenin gerçekleşmemesi için gerekli dikkat ve özeni gösterseydi böyle bir netice ile karşılaşılmazdı” şeklinde bir yargıya ulaşılabiliyorsa; taksirle işlenmiş bir suç söz konusu olur. Ancak bu durumda neticenin taksirle gerçekleştirilmesinin kanunda suç olarak tanımlanmış olması gerekir. Örneğin, geceleyin çalılıklar arasındaki hareketliliği vahşi hayvan zannedip silahla ateş ederek yanlışlıkla insan öldüren fail, kasten öldürme suçu nedeniyle hata hükümlerinden yararlanabilecektir. Ancak, failin gerekli dikkat ve özeni göstermeden ateş ettiği ispat edildiği takdirde, fail taksirle öldürme suçu nedeniyle cezalandırılacaktır.

***Suçun nitelikli hallerinde hata: Suçun temel halinde maddi unsurlarda hataya düşmeyip nitelikli hallerinde hataya düşen fail hakkında ceza tertip edilirken hataya düştüğü nitelikli haller dikkate alınmaz. Yani, suçun nitelikli halalerinde hata, nitelikli hale ilişkin kastı ortadan kaldırır. Örneğin, kamu malı olduğunu bilmediği, dışardan da baraka gibi görünen bir yerin camlarını kıran fail, mala zarar verme suçunun nitelikli hali olan kamu malına zarar verme nitelikli hali nedeniyle cezalandırılamaz. Bu halde, fail sadece suçun temel şekliyle cezalandırılır. Suçun nitelikli halleri, suçun daha ağır veya daha az cezayı gerektiren tüm biçimleridir. Örneğin, değersiz, basit bir eşya olduğunu düşünerek beyaz altından üretilmiş değerli bir bilekliği çalan fail hakkında da hırsızlık suçu nedeniyle daha az cezayı gerektiren değer azlığı hükmü uygulanabilir. Cezayı artıran nitelikli halin kişiye değil de fiile ilişkin olduğu durumlarda, bu nitelikli hal sanığa uygulanmalı, sanık suçun nitelikli hali ile cezalandırılmalıdır. Başka bir deyişle kişiye bağlı nitelikli hallerde sanık hatasından yararlanabilmeli ve eylemin basit halinden cezalandırılmalı, fiile bağlı nitelikli hallerde ise hata halinde dahi sanık nitelikli halden cezalandırılmalıdır. Örneğin, üçüncü bir kişiyi öldürmek isteyen sanığın hata ile üçüncü kişi yerine babasını öldürmesi durumunda, üstsoyu öldürme kişiye bağlı nitelikli hal olduğu için sanık hatasından yararlanacak ve öldürme suçunun basit haliyle cezalandırılması gerekecek, fakat, bir kişiyi yakarak öldürmeyi planlayan sanığın hata ile bir başkasını yakarak öldürmesi durumunda, yakarak öldürme fiile ilişkin bir nitelikli hal olduğu için, burada hata ile kastetdiğinden bir başkasını da öldürse sanığın nitelikli halden cezalandırılması gerekecektir.

***Hukuka aykırılık: İşlenen fiille suç tipinin unsurlarının gerçekleştirilmesi fiilin hukuka aykırı olduğu yönünde bir karinedir. Bu karine fiilinin görevin ifası, meşru savunma, hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası hukuka uygunluk nedenlerinden biri çerçevesinde işlenirse bu karine ortadan kalkar. Fiili hukuka uygun hale getiren bir neden bulunmaktaysa, suç teşkil eden bir hukuka aykırılığın varlığından söz edilemez. Bir hukuka uygunluk nedeninin etkisini gösterebilmesi, yani fiili hukuka uygun hale  getirebilmesi için, failin fiili işlediği sırada  bu hukuka uygunluk nedeninin maddi şartlarının gerçekleştiğini bilerek hareket etmesi gerekir.

***Hukuka uygunluk sebeplerinin ortak özellikleri: Bir hukuka uygunluk nedeninin  varlığı halinde fiil kanuni tanımdaki unsurları da taşısa da hukuka aykırı değildir. Hukuka uygunluk nedenleri fiili hukuka uygun hale getirir. Hukuka uygunluk nedenlerinin belirlenmesinde tüm hukuk düzeni dikkate alınır. Hukuka uygunluk nedenleri aynı olayla ilgili olarak bağımsız veya birlikte uygulanabilir.

***Görevin ifası: Hukuka uygunluk nedeni TCK’nın 24. maddesinin birinci fıkrasında ” kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez” şeklinde düzenlemiştir. Görevi ifa hukuka uygunluk nedeni çoğunlukla kamu görevlilerine tanınmış bir hukuka uygunluk nedenidir. Ancak bazı durumlarda sivllerede bu hukuka uygunluk nedeninden yararlanma hakkı verilmiştir. Görevin yerine getirilmesi sırasında sınırın aşılması halinde fail sınırı aştığı kısımdan sorumlu tutulur.

***Meşru savunma, kendisine veya başkasına yönelmiş haksız bir saldırıya karşı o anki durum ve imkanlarla saldırı ile orantılı bir şekilde saldırıyı engellemek için işlenen fiildir. Ceza hukukunda meşru savunma, bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmektedir (TCK m.25). Saldırıyı defetmek için orantılı karşı güç kullanan kimse, meşru müdafaa hükümleri gereği cezalandırılmaktan kurtulur. Maruz kaldığı haksız saldırının etkisi altında, “heyecan, korku ve paniğe” kapılarak meşru müdafaa sınırlarının aşılması halinde dahi faile ceza verilmez.

***Hukuka uygunluk sebeplerinde hata: Ceza sorumluluğunu ortadan kaldıran veya azaltan nedenlerin meydana geldiğine dair kaçınılmaz bir hataya düşen kişi bu hatasından yararlanır.

***Hukuka uygunluk sebeplerinde sınırın aşılması: Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadar indirilerek hükmolunur. Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku, veya telaştan ileri gelmişse faile ceza verilmez. Hukuka uygunluk sebebinin sınırları kasten aşılmış ise fail kasten gerçekleştirilmiş olan suçtan dolayı sorumlu tutulur.

 

 

İlgili Kategoriler

Anadolu AÖF AÖF Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir