AÖF Ceza Hukuku Final Notları



CEZA HUKUKU FİNAL NOTLARI

Suçun yapısında kusurun yerini gösterebilmek: Kusur suçun yapısında, tipikliğin maddi ve manevi unsurları ile hukuka aykırılık unsurunun varlığının tespitinden sonraki üçüncü safhada incelenmektedir. Kusurun konusunu gerçekleştirmiş olduğu haksızlıktan dolayı failin kınanıp kınanamayacağı oluşturmaktadır. Buna göre, cezai sorumluluk için failin tipikliğin maddi ve manevi unsuru ile hukuka aykırılık unsurunu gerçekleştirmesi yeterli değildir. Ayrıca işlemiş olduğu bu fiilden dolayı fail hakkında bir kınama yargısında bulunulması da gerekmektedir. Ceza sorumluluğu için failin kusurunun bulunması şarttır. Kusursuz ceza olmaz ilkesi, ceza hukukunun temel ilkelerindedir (AY m. 38). Ceza hukukunun konusunu oluşturan kusur, fail hakkında yapılan kişisel kınama yargısını ifade etmektedir. Kınamanın sebebi ise failin norma uygun davranabilecek, hukuka uygun hareket edebilecek durumda olmasına rağmen, hukuka aykırı davranışı tercih etmesi, hukukun kendisinden talep ettiği şekilde davranmamasıdır. Dolayısıyla kusur failin irade oluşumunun kınanabilirliği anlamına gelmektedir.

Kusur yeteneğinin unsurlarını listeleyebilmek: Bir kimsenin işlediği fiilden dolayı kınanabilmesi, yani o kişinin kusurlu olduğundan söz edilebilmesi için öncelikle o kişinin fiili işlediği sırada kusur yeteneğine sahip olması gerekmektedir. Kusur yeteneği, kişinin işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama (algılama yeteneği), yani yaptığı davranışın hukuken tasvip edilmeyen bir davranış olduğunu anlama ve bu doğrultuda davranışlarını yönlendirme kabiliyeti (irade yeteneği) olarak tanımlanabilir.

Kusurluluğu etkileyen hâllerin şartlarını tartışabilmek: Kişinin kusur yeteneği, kişinin bizzat kendisiyle ilgili birtakım nedenlerin veya dışarıdan gelen bir takım olayların tesirine açıktır. İşte bu durumda kusurluluğu etkileyen hâllerden bahsedilmektedir. Kusurluluğu etkileyen hâller TCK’nın 24 ve 34. maddeleri arasında bütün suçlar bakımından geçerli olacak şekilde düzenlenmiştir. Ancak bazı suçlarla bağlantılı olarak kusurluluğu etkileyen özel hallere de yer verildiği görülmektedi. Kusurluluğu etkileyen hâller; hukuka aykırı ve fakat bağlayıcı bir emrin yerine getirilmesi (m. 24/2-4), zorunluluk hâli dolayısıyla kişinin irade yeteneğinin etkilenmesi (m. 25/2, 92, 99, 147), hukuka uygunluk nedenlerinden meşru savunmanın sınırının heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması (m. 27/2), cebir ve tehdit dolayısıyla kişinin irade yeteneğinin etkilenmesi (m. 28), haksız tahrik (m. 29), kusurluluğu etkileyen hata hâlleri (m. 30/3-4), yaş küçüklüğü (m. 31), sağır ve dilsizlik (m. 33), akıl hastalığı (m. 32) ve geçici nedenler, alkol ve uyuşturucu madde etkisinde olmadan ibarettir. Kişinin işlediği fiilden dolayı cezalandırılabilmesi için, kural olarak bu fiille haksızlığın unsurlarını gerçekleştirmiş olması ve bu haksızlıktan dolayı kusurlu sayılabilmesi yeterlidir. Ancak bazı suçlarda ceza sorumluluğun doğumu bakımından bunların dışında birtakım şartların gerçekleşmesi veya bazı hâllerin bulunmaması aranabilmektedir. İşte bu noktada karşımıza, cezalandırılabilirliğin diğer şartları olarak nitelendirdiğimiz, objektif cezalandırılabilme şartları, şahsi cezasızlık sebepleri ve cezayı kaldıran şahsi sebepler çıkmaktadır.

Teşebbüsün şartlarını açıklayabilmek: TCK’nın 35. maddesinde teşebbüs, “kişinin, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaması” şeklinde tanımlanmıştır. Teşebbüse ilişkin hükümler, ceza sorumluluğunun alanını genişleten bir işleve sahiptir. Teşebbüsten söz edebilmek için gerekli olan şartlar şu şekildedir: a- Kasten işlenen bir suçun ve bu suçu işlemeye yönelik kastın varlığı b- İcra hareketi niteliğindeki fiillerin gerçekleştirilmesi, c- Suçun icrasına yönelik elverişli hareketlerin gerçekleştirilmiş olması ve d- İcra hareketlerinin failin elinde olmayan nedenlerle tamamlanamaması veya fail tarafından icra hareketleri tamamlanmış olmasına rağmen neticenin gerçekleştirilememesi. Teşebbüs hâlinde suçun tamamlanmış şekline göre indirimli ceza uygulanacaktır. İcra hareketlerinin tamamlanmaması veya neticenin gerçekleşmemesi failin elinde olan nedenlerden (suçun icrasından gönüllü vazgeçmesinden) kaynaklanmışsa teşebbüsten söz edilemez, bu durumda gönüllü vazgeçme söz konusu olur. TCK’nın 36. maddesine göre, “Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz”. Ancak bu ana kadar işlenen fiiller eğer başkaca bir suçu oluşturuyorsa, failin bundan kaynaklanan sorumluluğu saklıdır.

İştirak hükümlerini değerlendirebilmek: Kanunen ve nitelikleri gereği tek kişi tarafından işlenebilen bir suçun, birden fazla kişinin değişik şekillerdeki katılımıyla işlenmesine veya bir kişinin çok failli bir suçun icrasına fail sayılmayı gerektirmeyecek nitelikteki davranışlarla katılmasına suça iştirak denir. Suça iştirake ilişkin hükümler ceza sorumluluğunun alanını genişleten bir işlev görmektedir. TCK’da suça iştirak, faillik ve şerikliği kapsayan üst bir kavram olarak kabul edilmiştir. Şeriklik ise azmettirme ve yardım etmeden oluşmaktadır. Suçun objektif ve sübjektif tüm unsurlarını tek başına gerçekleştiren kişi müstakil (doğrudan) faildir. Birden fazla kişinin birlikte suç işleme kararına bağlı olarak suçun icra hareketlerini gerçekleştirip suçun kanuni tanımında yer alan fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmaları hâlinde söz konusu olan iştirak şekli müşterek failliktir. Bir suçun, bir başkasını araç olarak kullanmak suretiyle işlendiği hâllerde dolaylı faillikten söz edilir. Dolaylı faillikte, aracı durumundaki kişinin iradesine hâkimiyet yoluyla suçun kanuni tarifindeki fiil üzerinde hâkimiyet kurulmaktadır. Bir suçun işlenişine katılan, fakat gerçekleştirmiş olduğu katkıyla suçun kanuni tanımında yer alan fiil üzerinde hâkimiyet kuramayanlara şerik denilmektedir. Azmettirme, belli bir suçu işleme hususunda henüz bir fikri olmayan bir kişinin başkası tarafından bu suçu işlemeye karar verdirilmesini ifade etmektedir. Yardım etme, başkası tarafından işlenen bir suça kasten destekte bulunmaktır.

İçtima çeşitlerini listeleyebilmek: Ceza hukukunda, “kaç tane fiil varsa o kadar suç, kaç tane suç varsa o kadar ceza vardır” kuralı geçerlidir. Kural bu olmakla birlikte, TCK’da ortada birden çok suç bulunmasına ve dolayısıyla faile işlediği suçların sayısı kadar ceza verilmesi gerekmesine rağmen, faile tek ceza verilmesini öngören ceza hukuku kurumuna yani suçların içtimaına da yer verilmiştir. Ortada birden fazla fiil ve fiil sayısınca suç var ise de bu suçların aynı kişiye karşı bir suç işleme kararının icrası kapsamında işlendiği hâllerde, zincirleme suç hükümleri gereğince, faile işlemiş olduğu suç sayısınca değil tek ceza verilecek ve bu cezada belli bir oranda artırım yapılacaktır. Bir (aynı) fiille birden fazla suçun işlenmesi durumunda ise fikri içtimadan söz edilir. Fikri içtimaın iki şartı bulunmaktadır: fiilin tek olması ve tek fiille birden çok suçun işlenmesi. Burada işlenen birden çok suç farklı suçlar olabileceği gibi, aynı suç da olabilir. Suçların farklı olması hâlinde farklı neviden fikri içtima, aynı olması hâlinde ise aynı neviden fikri içtima vardır. Farklı neviden fikri içtima için failin tek fiille işlediği suçlardan sadece “en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı” cezalandırılması öngörülmüştür. Aynı neviden fikri içtima durumunda ise faile tek suçtan ceza verilecek ve fakat bu ceza dörtte birinden dörtte üçüne kadar arttırılacaktır. Ceza hukukunda, kanunda düzenlenmiş olmamakla birlikte, suçların görünüşte içtima ettikleri çeşitli hâllerin varlığından da söz edilmektedir. Görünüşte içtima hâlinde suçların çokluğu sadece görünüşte olup, gerçekte ortada fiile uygulanacak tek norm bulunmaktadır. Örneğin 42. maddede düzenlenen bileşik suç hâlinde tüketen-tüketilen norm ilişkisi vardır. Buna göre, biri diğerinin unsurunu veya nitelikli hâlini oluşturması sebebiyle tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu gibi hâllerde suçların içtimaı hükümleri uygulanmaz.

Ceza hukuku yaptırımlarının türlerini, amaçlarını ve niteliklerini açıklayabilmek: Genel olarak yaptırım, bir haksızlığın gerçekleştirilmesine bağlanan hukuki sonuçları ifade eder. TCK’da suç teşkil eden haksızlığı gerçekleştiren kişiye uygulanabilecek iki tür yaptırım öngörülmüştür: Ceza ve güvenlik tedbir (m. 45 vd.). Bu yaptırımlardan cezanın uygulanabilmesi için failin işlediği suç nedeniyle kusurlu sayılabilmesi gerekir. Cezalar, hapis ve adli para cezasıdır. Bunlardan hapis cezası kişinin özgürlüğüne, adli para cezası ise mal varlığı değerlerine yöneliktir. Hükümlünün ceza infaz kurumuna kapatılarak özgürlüğünün kısıtlanması şeklinde uygulanan cezaya hapis cezası denilmektedir. Hapis cezası, süresi ve infaz şartları göz önünde bulundurularak süresiz (müebbet) ve süreli hapis cezası olmak üzere ikiye ayrılır. Hükümlünün hayatı boyunca devam eden müebbet hapis cezası da infaz rejimindeki farklılık nedeniyle ağırlaştırılmış müebbet ve müebbet hapis olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Süreli hapis cezası da kısa süreli ve uzun süreli hapis cezası olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Hapis cezasının sakıncalarını gidermeye yönelik olarak, önödeme, uzlaşma, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi, hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme gibi kurumlar geliştirilmiştir. Bir suçun işlenmesine bağlı olarak hükmedilebilen ceza hukuku yaptırımlarından diğeri de güvenlik tedbiridir. Güvenlik tedbirinin uygulanabilmesi için kişinin işlediği suç nedeniyle kusurlu olması şart değildir. TCK’da yer alan güvenlik tedbirleri şunlardır: 1. Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma (m. 53), 2. Eşya müsaderesi (m. 54), 3. Kazanç müsaderesi (m. 55), 4. Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri (m. 56), 5. Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri (m. 57), 6. Mükerrirlere ve diğer özel tehlikeli suçlara özgü güvenlik tedbirleri (m. 58, İnfaz K., m. 108), 7. Sınır dışı edilme (m. 59), 8. Tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirleri (m. 60). Ceza kanunu dışında bazı özel kanunlarda da güvenlik tedbirlerine yer verilmektedir.

Cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesini anlatabilmek: İşlenen suç için kanunda öngörülen soyut cezanın olayın özelliklerine göre hâkim tarafından hüküm verilirken somutlaştırılmasına ve bu yapılırken fiilin ve failin özelliklerinin gözetilerek cezanın failin kişiliğine uydurulmasına cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesi denilmektedir.

Davanın ve cezanın düşmesine neden olabilecek sebepleri listeleyebilmek: Suç teşkil eden fiilin işlenmesiyle devlet ile fert arasında doğan cezalandırma ilişkisi, bazı nedenlerin ortaya çıkmasıyla düşebilmektedir. Bazı hâllerde davayı bazı hâllerde ise cezayı düşüren bu sebepler, işlenen fiili suç olmaktan çıkarmamakta, sadece devletin yargılama ve ceza verme yetkisini ortadan kaldırmaktadırlar. TCK’da düzenlenen dava ve cezayı üşüren sebepler, sanığın veya hükümlünün ölümü, af, zamanaşımı ve şikâyetten vazgeçmedir.

Türk Ceza Kanununun uygulama alanını gösterebilmek: Mülkilik prensibine göre, bir suç hakkında Türk kanunlarının uygulanabilmesi için, o suçun Türkiye’de işlenmiş olması gerekmektedir. Suç oluşturan fiilin kısmen veya tamamen Türkiye’de işlenmesi veya neticenin Türkiye’de gerçekleşmesi hâlinde suç, Türkiye’de işlenmiş sayılır. Mülkilik ilkesi gereğince Türk kanunlarının uygulanması bakımından Türk ülkesinin ne anlama geldiğinin de belirlenmesi gerekir. Zira ancak Türk ülkesi sayılan bir yerde fiilin kısmen veya tamamen işlenmesi veya neticenin gerçekleşmesi hâlinde suç hakkında Türk kanunları uygulanabilecektir. TCK’nın 8. maddesinde Türk ülkesinin anlamı açıklanmış ve suçun hangi hâllerde Türkiye’de işlenmiş sayılacağı belirtilmiştir. Türkiye’de işlenen suçlar hakkında Türk kanunlarının uygulanacağına ilişkin kurala gerek iç hukuk gerek uluslararası hukuktan kaynaklanan bazı istisnalar getirilebilmektedir. Bu gibi hâllerde suç teşkil eden bir fiil işlenmesine rağmen, kişi hakkında ceza hukukuna ilişkin Türk kanunları ya hiç uygulanmamakta, ya da işlenen suç hakkında Türk kanunları değil, bir başka ülke kanunu uygulanmaktadır. Devletler, genel olarak, ceza kanunlarının yer bakımından uygulanması konusunda mülkilik ilkesini esas almakla birlikte, yurt dışında işlenen suçlara da belli ilkeler çerçevesinde kendi kanunlarının uygulanmasını kabul etmektedirler. Faile göre şahsilik ilkesi, milli kanunun vatandaşı izleyeceği esasına dayanır. Vatandaşın ülke içinde olduğu kadar yurt dışında da ülkesinin kanununa uygun hareket etmesi gerektiği kabul edilir. Mağdura göre şahsilik ilkesi devletin vatandaşını koruma görevini yurtdışında da sürdürdüğü esasına dayanır. Bu nedenle devlet, yurtdışında vatandaşına karşı suç işleyen yabancıyı belli şartların gerçekleşmesi hâlinde kendi kanununa göre yargılayabilmektedir. Devletin, yabancı bir ülkede, kim tarafından işlendiğine bakılmaksızın, kendi varlığına, yüksek çıkarlarına karşı bir suç işlenmesi hâlinde bu suçları cezalandırmasına imkân tanıyan ilkeye koruma ilkesi denilmektedir. Uluslararası toplum dünyanın neresinde ve kim tarafından işlenirse işlensin, faili hangi devlet vatandaşı olursa olsun, belirli suçları işleyen kişileri elinde bulunduran devlete ya yargılama yapma ya da bu kişileri iade etme yükümlülüğü getirmektedir. Devletler bu yükümlülüğü, bu konuda yapılan uluslararası sözleşmelerle üstlenmektedirler. İşlenen suçların tüm toplumları ilgilendirmesi nedeniyle bu ilkeye evrensellik ilkesi denilmektedir.

Suçluların geri verilmesi kavramını anlayabilmek ve geri vermenin şartlarını ifade edebilmek: Geri verme, ceza hukuku alanında milletlerarası adli yardımlaşmanın türlerinden birisidir. Bu kavram, bir devlette suç işleyip de başka bir devlete kaçan kişinin, işlemiş olduğu suçtan dolayı yargılanabilmesi veya hükmolunan cezanın infazı amacıyla talepte bulunan devlete teslim edilmesini ifade etmektedir. Bu kurumun amacı bir ülkede suç işledikten sonra diğer bir ülkeye kaçan kişinin cezasız kalmasını ve böylece bir ülkenin yabancı suçlulara sığınak teşkil etmesini önlemektir.

Kasten öldürme, taksirle öldürme ve kasten yaralama suçlarını açıklayabilmek: Bir başkasını öldüren kimse, bu neticeye kasten veya taksirle sebebiyet verip vermediğine göre kasten öldürme veya taksirle öldürmeden sorumlu olur. Kasten öldürme veya taksirle öldürme suçlarıyla korunan hukuki değer, “yaşama hakkı”dır. Suçun konusunu belli bir insanın hayatı oluşturur. Bu nedenle öldürmeye yönelik fiilin yaşayan bir insanın bedeni üzerinde icra edilmesi gerekir. İnsanın hayatının henüz başlamadığı veya sona erdiği hâllerde bu suç işlenemez. İşlediği fiilin bir insanı öldürebileceğini öngörmesine rağmen, fiilini icra eden kişi kasten hareket etmiş olur ve meydana gelen ölüm neticesine kasten öldürme hükümleri uygulanır. İcrai veya ihmali bir davranışın gerçekleştirilmesinde gerekli dikkat ve özeni göstermemek suretiyle bir kişinin ölümüne sebebiyet veren kimse ise taksirli öldürme suçunu işlemiştir. Bu suçta ölümü meydana getiren davranış taksirlidir. Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, kasten yaralama suçunu işlemiştir.

Cinsel saldırı ve hırsızlık suçlarının unsurlarını değerlendirebilmek: Cinsel davranışlarla bir kişinin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi cinsel saldırı suçunu işlemiştir. Cinsel saldırı suçuyla korunan hukuki değer, bireyin cinsel özgürlüğüdür. Suçun mağduru yaşayan ve yetişkin herkes olabilir. Suçun faili de herkes olabilir. Suça ilişkin tipikliğin manevi unsuru kasttır. Failin kastı, mağduru, cinsel davranışı, vücut dokunulmazlığının ihlâlini kapsamalıdır. Cinsel saldırıdadan bahsedebilmek için fiilin mağdurudun rızası olmaksızın gerçekleştirilmesi gerekir. Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden almak hırsızlık suçunu oluşturur. Hırsızlık suçunun konusunu taşınır ve başkasına ait mal oluşturur. Malın alınmasıyla birlikte suç da tamamlanır. Bir malın alındığından bahsedebilmek için, öncelikle alınacak malın başkasının zilyetliğinde bulunması, ikinci olarak da mal üzerindeki bu zilyetliğe son verilerek yeni bir zilyetliğin kurulması gerekir.

İlgili Kategoriler

Anadolu AÖF AÖF Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir