Felsefe Ders Notu

FELSEFEYE GİRİŞ

Hayatta en önemli şey nedir? diye sorulsa açlığın sınırında olan bir kişi “yiyecek” der. Sıcaktan bunalan bir kişi “serinlik” der. Kendisini yalnız hisseden birisi, “başka insanlarla beraber olmak” der.

Acaba tüm bu ihtiyaçlar karşılansa, yine de tüm insanları ilgilendiren ve ihtiyaç duydukları başka şeyler var mıdır? Evet, her şeyin ötesinde, insanların ihtiyaç duyduğu başka bir şey vardır: “İnsanlar, kim olduklarını ve neden yaşadıklarını bilmek” isterler.

Dünyanın ve yaşamın nasıl meydana geldiği sorusu, geçen yıl hangi takımın şampiyon olduğu sorusundan daha önemli ve büyük bir sorudur.

Felsefeyle tanışmanın yolu bazı sorular sormaktan geçer: Dünya nasıl yaratıldı? Olan bitenin arkasında bir güç ve anlam var mı? Ölümden sonra bir hayat var mı? vb.

Bu türden sorular çağlar boyunca insanları meşgul etmiştir. Yeryüzünde, insanın ne olduğunu ve dünyanın nasıl oluştuğunu sorgulamamış hiçbir uygarlık yoktur. Günümüzde de insanlar bu türden sorulara kendi cevaplarını vermek zorundadırlar. Tanrının varolup olmadığını veya öldükten sonra hayat olup olmadığı bir ansiklopediye bakıp öğrenilemez.

Ansiklopediler bize nasıl yaşamamız gerektiğini de anlatmaz. Öte yandan bugüne kadar yaşamış başkalarının neler düşündüğünü bilmek, kendi dünya görüşümüzü oluşturmamıza yardım edebilir.

Felsefe, İÖ 600 yıllarında doğmuş yeni bir düşünce biçimini anlatır. Felsefe kelimesi Yunanca PHİLOSOPHİA teriminden gelmektedir. “Bilgiyi veya bilgeliği sevmek, peşinden koşmak” anlamına gelmektedir. Bilginin sevilmesi ve istenmesi olarak felsefeyle uğraşanlara da “filozof” veya “bilge insan” denilmektedir. Bilginin ve bilgeliğin ne olduğu, felsefenin nasıl tanımlanacağı konusunda değişik görüşler vardır.

Felsefe, insanların hayretinden doğmuştur. İnsanlar, kendi varoluşlarına şaşarlar. Zaten felsefi soruların pek çoğu da böyle ortaya çıkar. Felsefi sorular, herkesi ilgilendirse de herkes filozof olamaz.

Felsefe, insan düşüncesinin gelişimi sürecinde ortaya çıkmış bir bilgi türüdür. İnsanlar önceleri mitolojik bir yaklaşımla var olanı kavramaya çalışmışlardır. Efsane, söylenti, mit, hikaye, masal vb. anlatımların doğrultusunda evreni açıklamışlardır. Buradaki bilgi insana ait değil, mitolojik varlıkların bilgisidir.

Felsefe: İnsan evren ve değerleri anlama amacıyla sürdürülen en geniş bir araştırma, birleştirici ve bütünleştirici bir açıklama gayretidir. İnsan merakının sistemli olarak tatmin edilmesidir.

İnsanlar mitoslardan sonra, dinsel açıklamalarla kendilerini ve evreni, dünyayı anlamaya çalışmışlardır. Fakat insanoğlu ne mitsel ne de dinsel öğreti ile yetindi.O, kendi aklı ve düşüncesiyle var olan her şeyi sorgulayarak felsefeyi ortaya çıkardı. Felsefe insan ürünü olan bir bilgidir.

Niçin felsefe gereklidir? Felsefe, düşünmeyi öğreten bir sanattır. Bizler insanız; akıl sahibi bir varlık olarak insanın en temel özelliği, düşünmesi bilmesi ve bunları çeşitli şekillerde diğer insanlara aktarmasıdır. Bu farklılığı bilinçli bir şekilde ortaya koymak ancak felsefe ile olanaklıdır. Felsefe, insanın aklının veya diğer düşünme yeteneklerini kullanarak var olan hakkında soru sorup, cevap arama etkinliğidir.

Felsefenin Özellikleri
Felsefe, gerçeği anlamaya çalışırken tüm zamanlar için geçerli olabilecek bilgiler ortaya koymaya çalışmaz.
Felsefe, var olan her şey üzerinde düşünür. Onların neden başka türlü değil de, böyle olduklarını ve nereden geldiklerini açıklamaya çalışır; onların içerikleri hakkında sorular sorar.
Felsefede sorular sorularak hakikat aranır; hatta bu sorular cevaplarından daha önemlidir.
Felsefe, var olan şeylerin bütünü üzerinde durur ve var olan şeylerin ortak olan, birleştirici olan niteliğini ortaya koymaya çalışır.
Felsefe ile toplum arasında çok yakın bir ilişki vardır. Birbirlerinden etkilenirler.
Felsefenin sorularını filozof sorar. Filozof ile diğer insanların soru sorma biçiminde farklılık vardır. Günlük sorularda eylemde bulunmak, felsefenin sorularında ise aklın gücüne başvurmak gerekir.
Felsefe yapmak kolay değildir. Ancak zahmetli ve uzun bir uğraşın sonunda düşünmeyi becerenler felsefe yapabilir.

Felsefenin İşlevleri
Felsefe sayesinde binlerce yıldan beri ortaya konan fikir ve düşünceleri, bu düşünceleri yansıtan kavramları tanıma olanağı ortaya çıkar.
Felsefe insanın anlama ve gerçeği görme ihtiyacını giderir.
Felsefe, Fransız İhtilali, Reform hareketleri gibi büyük oluşum ve düşüncelerin ortaya çıkmasında etkili olmuştur.
İnsanların her şeyi olduğu gibi kabul etmeleri yerine daha iyiye ulaşabilmek için sorgulayabilmelerine katkıda bulunur. Eleştirel olmayı öğretir.
Felsefe, henüz bilinmeyen konular üzerinde düşünmemizi sağlayarak, dünya görüşümüzü genişletir.
Felsefenin yöntemleri insana hemen her konuda akıl yürütebilmesi için gerekli temelleri sağlar.
Felsefe, ürettiği sorularla bilime yardımcı olur. Bilimin önünü açar.

Felsefenin sözcük anlamı: “Bilgelik sevgisi” ya da “bilgi sevgisi

-Felsefe bir düşünce faaliyetidir

-“Felsefe varlık, değer ve Tanrı üstüne doğruluğunu test edilemeyen görüşler öne sürülmelidir

– Felsefenin görevi dildeki kavramları çözümlemektir. Dildeki kavramlar çözümlenmediği taktirde kafa karışıklığı yaratan geleneksel felsefe problemleride çözümlenebilir.

Felsefe bilgisinin özellikleri

-Eleştirici olması

-Akla dayanması

-Düzenli ve sistemli olması

-Yıgılan bir bilgidir.

-Birleştirici ve bütünleyicidir.

-Evrenseldir.

Bilgi

-insan duyu organları yoluyla çevreyi algılar.

-“Özne (suje) ve “nesne” (obje) adı verilen iki temel unsur vardır.

-Bilgi : Suje ve Obje arasındaki karşılıklı ilişkinin sonucu olan üründür.

-Özne : bilen yani insan;

-Nesne : Bilinen varlıktır.

Gündelik Bilgi

-Gündelik bilgide insan deneme yanılma yoluyla birtakım genlellemelere ulaşır.

-Örnek : papatya öksürüge iyi gelir.

Dini Bilgi

-Din, Tanrı’yı, evreni, toplumu ve insanı açıklayan inanç sistemidir.

-Dini bilgi, bilenle bilinen arasındaki bağın, itikatla, kurularak elde edilen bilgi türüdür.

-Dini bilgiler mutlaktır.

-Kendi içinde mantıksal bir tutarlılık taşımaz.

-inançlara dayanır.

-Dogmatiktir.

-Sistematiktir.

-Doğaya uygunluk aranmaz.

Not : Felsefe ve dinin amacı evreni ve insanı anlamaktır.

Teknik Bilgi

-Tarihsel süreç içinde üç farklı aşamadan geçmiştir.

-Alet teknolojisi

-Makine teknolojisi

-Otomasyon teknolojisi

-Teknik bilgi somut varlık alanına ait bir bilgidir.

-Teknik bilgi teorik bilgilerin somutlaştırılmasıdır.

Sanat Bilgisi

-Sanat üretiminin amacı “güzel” ve estetik hazdır.

-Dogaya uygunlugu zorunlu degildir.

-Öznel özgün bir üründür.

Klasik bilim anlayışının dayandığı temel görüşler

-Bilim, tümüyle akıcı bir etkinliktir.

-Bilim, nesnel gerçekligi konu edinir.

-Bilim geçmişten günümüze artarak ilerleyen bir yapıya sahiptir.

Bilimsel Bilgi

-Formel bilimler

-Doğa bilimleri

-İnsan bilimleri

Bilimsel bilginin özellikleri

-Objektiftir.

-Belli bir metoda dayanır

-Birleştirilmi bir bilgidir

Formel Bilimler

-Bu bilimlere idea denir

-Matematik ve mantık gibi bilimler bu guruba girer.

-Bu bilimlerin ele aldıgı konular doğada bulunmayan, duyularla algılanmayan, alnızca düşüncede olan tasarısal varlıklardan oluşur.

-Yalnızca düşüncede var olanlara idea deriz

-idea lar gözlem ve deneyle incelenemez.

-Formel bilimlerde genelde tümdengelim (dedüksiyon) yöntemini kullanırlar

Doğa Bilimleri

-Doğa bilimleri başlığı altında fizik, kimya, astronomi, jeoloji, biyoloji gibi bilimleri sıralayabiliriz.

-Döğa bilimlerinin temel özelliği olgusal oluşlarıdır.

-Doğa bilimleri amacı, doğanın yapısını ve işleyişini anlamak ve açıklamaktır.

-Temel aldıgı ilke nedensellik ilkesidir.

İnsan Bilimleri

-İnsan ve insanla ilgili olayları ele alır.

-Genel geçer sonuçlara ulaşmak çok zordur.

Bilimsel yöntemin aşamaları

-Deney yapılması

-Hipotez oluşturma

-Olguların saplanması

-Teori geliştirme

Bilimsel bilginin özellikleri.

-Sonuçlarrı kesindir.

Bilimin varlık konusundaki yaklaşımı

-Varlıgın var oldgunu ön kabul olarak benimsemek

-Varlığın bütünü hakkında toplumlara göre değişen bilgiler vermek

-Varlıgın gözlemlenebilir ve üzerinde deney yapılabilir bir nesne oldugunu kabul etmek

Varlıgı madde olarak kabul eden yaklaşım

-Varlık cisimlerden oluşmuştur

-Ruhsal hayattaki tüm oluşumlar organik hayatın ürünüdür.

-Madde bilincin dışında ve ona bagımsız olarak yaşar.

Varlık felsefesinin soruları

-Evrende bir düzen varmıdır?

-Evrenin ana maddesi nedir?

-Varlık tekmidir,çokmudur?

FİLOZOFLAR

Platon

-iki evren vardır. Birinci idealar ikincisi duyular evrenidir.

-Asıl gerçek olan idealar dünyasıdır. Her şey in aslı ordadır.

-Doğru bilginin kaynagı idea’dır.

T.Khun

– Bilimi “etnik” olarak açıklayan düşünür.

-Bilim adamları toplumun sosyolojik özellikleridir.

R.Carnap

-Bilimsel önermeleri “doğrulamanın” en iyi yolu paradigmayla

– Bilimi, “ürün” olarak ele alan yaklaşımın temsilcilerindendir.

-Bilme ait metinleri anlamamızı mümkün kılan “dogrulama” Sembolik mantıkla olur.

Edmund Husseri

-Varlık Fenomendir

Rene Decartes

-Şüphe hakikate ulaşabimek için bir akıl aracıdır.

-Zihnimiz duyumlarla ve deneyle elde ettipi bilgiler her zaman açık seçik değildir. Doğuştan gelen ve aklımızla ortaya koyduğumuz bilgiler genel geçer ve doğru bilgilerdir.

-Açık-seçik bilgiyi elde etmek için şüpeyi metot edinen 17. yy filozofudur.

-Varlık anlayışında dualizm görüşünü savunur.

I.Kant

-Kategori : I. Kant zihinde varlıgını kabul ettigive deneyden gelmedigini ileri sürdüğü akıl kalıpları

Genel geçer doru bilginin insan için mümkün olmadığını savunan görüşlerden biridir.

Auguste Comte

-Dış dünyaya ailt “pozitif” bilgi gözlem ve deneyle kazanılır.

-Sosyoloji bilminin kurucusudur.

-Pozitivzim akımının temsilcilerindendir.

___4___

Toulmin

-Bilmi etkinlik olarak açıklayan düşünür.

-Bilimsel kuramların başarılı ve ya başarısız olmaları bilim adamlarının etkinligine başlıdır.

H.Spencer

-Bilğilerimizin kaynağında deneyin yanında kalıtımdan gelen unsurların da rolü olduğunu ileri süren düşünecedir.

Elmund Husseri

-Fenomen’i varlık olarak kabul etmektedir.

VARLIGI MADDE OLARAK KABUL EDEN FİLOZOFLARIN YAKLAŞIMI

Demokritos

-Her varlık atomlardan olşmuştur.

Thomas Hobbes

-Varlık cisimlerden oluşmuştur.

Karl Marx

-Maddi olan, düşünsel olanı meydana getirir.

DÜŞÜNCE AKIMLARI

RASYONALİZM : AKILCILIK

EMPRİZM : DENEYCİLİK

PRAGMATİZM : FAYDACILIK (“Gerçekler, insan yaşamında işe yarayanve faydalı olan şeylerdir. Gerçeklerin degeri mutlak degil insana sagladıgı faydadır.)

POZİTİVİZM : OLGUCULUK

ENTÜİSYONİZM : SEZGİCİLİK ( Yaratıcı hayatın dogrudan dogruya kavrayacak yetinin sezgi oldugunu açıklayan düşünce akımıdır.)

FENOMENOLOJİ : GÖRÜNGÜ BİLİM

SEPTİSİZM: (Genel geçer doğru bilginin insan için olanaksız oldugunu belirten düşünce akımıdır.)

NİHİLİZM : (“Varlık” varmıdır”? Sorusuna “yoktur” cevabını veren düşünce akımı.

KRİTİSİZM : ELEŞTİRİCİLİK

BİLGİ FELSEFESİ

Felsefenin, insan bilgisinin kaynağını, sınırlarını, geçerliliğini ele alan dalına bilgi felsefesi denir. O, belli bir bilgi türünü değil de, bilen özne ile bilinen obje arasındaki ilişki ile ortaya konulan bilgi sürecini genel olarak ele alır; bu sürece giren tüm öğeleri inceler. İnsanın sahip olduğu akıl, sezgi gibi yetilerinin insan zihninde olup olmadığı, varsa görünüşleri ve ötesindeki varlığı bilmemize imkân verip vermeyeceği gibi problemler ve bunların çözümlerini araştırır.

Bilgi Kuramının Temel Kavramları

Doğruluk

Bir düşünceyi dile getiren yargının gerçek ile uyuşmasıdır. Bilginin nesnesiyle çakışmasıdır.“Ankara başkenttir” yargısı doğru, “İstanbul başkenttir” yargısı doğru değildir. Bu yargılardan birincisi gerçeği dile getirir, diğeri getirmez.

Gerçeklik

Gerçeklik, varlığın insan zihninden bağımsız olarak var oluşunu temsil eder. Su, Dünya, Güneş, çiçek varolan birer gerçeklik örneğidir.

Kaf Dağı’nın, devlerin, yedi başlı ejderhanın gerçekliği yoktur. Gerçeklik, bir şeyin varoluşuyla ilgili, doğruluk ise bilginin bir özelliğidir. Yargının gerçekliği dile getirip getirmemesine bağlıdır. Buna göre “Dünya” gerçek, “Dünya dönüyor” yargısı ise doğrudur.

Temellendirme

Bir iddiayı savunmaya yönelik olarak mantıksal gerekçelerin tutarlılık içinde ortaya konulmasıdır. Filozofların yaptıkları, iddialarını savunmak için temel dayanaklarını ortaya koyarak görüşlerini temellendirmektir. Bilginin insan zihninde doğuştan yer aldığını savunan bir filozof, bu görüşünü temellendirmek durumundadır. “Benim kanaatlerim öyle olduğunu bildiriyor” şeklinde kestirme cevaplarla görüşünü savunamaz.

Bilgi Felsefesinin Temel Soruları

Bilginin Kaynağı

İnsan, genel bir düşünce ile, kendisini kuşatan evrenle ilgili bir takım bilgilere sahip olur. Zihnimizde iyiliğe, kötülüğe, güzelliğe, hakikat ve hayata, matematik prensiplerine vb. ait bilgiler vardır. “2+2=4”, “Ay, Dünya’nın uydusudur.” birer bilgi örneğidir. Acaba zihindeki mevcut bilgiler nasıl meydana gelmiştir, nasıl meydana geliyor? Bilgilerin meydana gelmesinde rol oynayan faktörler nelerdir? Akıl mı, deney mi; yoksa bunlardan tamamıyla farklı başka faktörler var mıdır?

Bütün bu sorulara;

Rasyonalistler, bilginin akla dayandığını,

Empristler, bilginin deneye dayandığını,

Sensualistler, bilginin duyuma dayandığını,

Entüisyonistler, bilginin sezgiye dayandığını,

ileri sürerek birbirlerinden farklı şekilde açıklık getirmeye çalışmışlardır.

Bilginin Değeri

Bilginin, araştırdığı olaya ve konuya uygunluğu demektir. Doğru bilgi, açıkladığı gerçekliği olduğu gibi yansıtan bir bilgidir. Örneğin “Şu kalem kırmızıdır” gibi bir önermede, işaret ettiğim kalem gerçekten kırmızı ise, doğrudur.

Elde ettiğimiz bilgi, objesine uygun mudur, değil midir? Varlığın doğru bilgisine ulaşılabilir mi? Bilgi gerçeği verebilir mi? gibi sorular da hangi bilginin doğru olduğuna açıklık getirmeye çalışır.

Bilginin değeri ile ilgili sorular bizi “doğru bilginin imkânı” problemine götürmüştür. Felsefe tarihinde bu soruya iki şekilde cevap verilmiştir.

Bilgi Felsefesinin Temel Problemi

(Doğru Bilginin İmkanı Problemi)

Doğru Bilginin İmkânsızlığı

Septisizm (Şüphecilik)

İnsan zihninin değişmez bir gerçeğe ulaşamayacağını, hakikat olarak kabul edilebilecek bir şey için zihnimizde bir ayraç bulunmadığını, bundan dolayı da kesin hükümler vermekten kaçınmamızın ve herşeyden “prensip olarak şüphe etmemizin” doğru olacağını kabul eden görüştür. Şüphecilik, bir bilginin doğru ya da yanlışlığına ait yargıyı kabul etmediği gibi inkâr da etmez. Sadece bu bilgilerden şüphe eder.

Süpheciliğin kurucusu olan Pyrrhon’a göre hiçbir şey ne doğrudur ne de yanlıştır. Her yargı ve her yargının çelişiği için aynı nedenler bulunabilir. Doğruyu yanlıştan ayıracak bir ölçüt olmadığına göre, varlıklar hakkında çelişik yargılar ileri sürülebilir. Bu nedenle yargıda bulunmaktan kaçınılmalıdır.

Süpheci filozoflardan Timon’a göre ise;

Nesnelerin gerçek yapısı bilinemez,

Bu nedenle her türlü yargıdan kaçınmalıyız,

Böylelikle ruhun sarsılmazlığına yani mutluluğa ulaşırız, görüşünü ortaya koymmuştur.

Sofistler

Sofist Protagoras, “İnsan her şeyin ölçüsüdür” di-yerek, doğruluğun insanlara göre değiştiğini ileri sürmüştür. Üşüyen insan için rüzgarın soğuk, üşümeyen için soğuk olmadığını belirterek herkes için geçerli mutlak bir bilginin olamayacağını savunmuştur.

Bilginin imkânsızlığını ileri süren sofist filozoflardan Gorgias bu görüşünü,

“Hiçbirşey yoktur, olsa bile bunu bilemezdik, bilseydik de başkalarına bildiremezdik” sözleriyle dile getirmiştir.

Doğru Bilginin İmkanı

Dogmatizm

Bilginin kesin ve değişmez nitelikte olup olamayacağını hiçbir eleştiriye tabi tutmadan, aklın mutlak ve değişmez olanı bilebileceğini, düşünme ve akıl yoluyla değişmez, kesin gerçeklere ulaşılabileceğini kabul eden öğretidir.

Dogmatik düşüncenin ilk temsilcileri ilkçağ doğa filozoflarıdır. Bu filozoflar evrenin özünü, ana maddesini bir ilk prensibe dayandırarak, kesin olarak bildiklerini ileri sürmüşlerdir. İşte bu ilk nedenin ne olduğunu kesin olarak bildiklerini kabul ve iddia eden bu filozoflara dogmatik filozoflar denilir.

Rasyonalizm (Akılcılık)

Rasyonalizme göre doğru bilgi olanaklıdır ve doğru bilginin ölçütü akıldır. Rasyonalistlere göre matematik bilgiler, aklın ilkeleri kesin bilgilere örnek oluşturur. Sokrates, Platon, Aristoteles, Descartes, Hegel rasyonalist filozoflara örnektir.

Sokrates: Aklın, değişmez ve gerçek varlığın bilgisine doğuştan sahip olduğunu söyler. Dürüstlük, adalet, iyilik gibi erdemlerin bilgisinin tecrübe ile kazanılmadığını, bu bilgilerin insanda doğuştan olduğunu ileri sürmüştür.

Platon: Zorunlu, kesin, genel geçer bilginin var olduğunu, bu bilgilerin de ideaların bilgisi olduğunu ileri sürer. Ona göre görünüşler dünyasında sürekli değişme olduğundan, bu varlıklar bilinemezler. İdealar dünyası ise ezeli ve ebedi olan ve akılla kavranan gerçeklik alanıdır. İdealar insan zihninde doğuştan yer alır. 2+2=4 idealar dünyasının doğru bilgisine bir örnektir.

Aristoteles: Ona göre bilgi edinme yetisi akıldır. Ancak akıl bilgiyi taşıyan değil, üreten bir yeti olmaktadır. Aristoteles, mantığında kullandığı tümdengelim yöntemiyle, aklın bilgi yapma yetisi olduğunu göstermiştir.

Descartes: İnsan zihninde doğuştan düşünceler bulunduğunu, iyi yönetilen zihnin kesin, genel geçer bilgiye ulaşabileceği görüşündedir.

Başlangıçta, geçici olarak bütün bilgilerinin doğruluğundan kuşku duymuştur. (Metodik şüpheci yöntemi) O, aklın basit ve mutlak doğrulardan hareket ettiğinde, kendisinden kuşku duyulmayan bilgilere adım adım ulaşılabileceğini göstermeye çalışmıştır. “Düşünüyorum, o halde varım” yargısına, bu yöntemine dayalı akıl yürütmesiyle ulaşmıştır.

Hegel: O, doğru bilgiye hiçbir deneye başvurmadan, yalnızca düşüncenin sınırları içinde kalınarak ulaşılabileceğini ileri sürer. Ona göre doğru bilgiye ulaşmak için, önce varlığa yönelmek, onu düşünceye konu yapmak gerekir. Düşünmek, nesnenin ardındaki ideyi kavramaktır. Aklın yasaları, varlığın yasaları ile aynıdır. Hegel’e göre “akla uygun olan gerçek, gerçek olan akla uygundur.”

Empirizm

Rasyonalizmin karşıtı olan bu akıma göre doğuştan gelen hiçbir ilke ya da bilgi yoktur, bütün bilgiler duyu ve deneyimlerden gelir.

Güneşin yakıcı olduğu, Tanrı’nın var olduğu bilgisini insan sonradan edinir. Bu akımın savunucuları arasında John Locke ve David Hume vardır.

John Locke’a göre insan zihni doğuştan “boş bir levha” (tabula rasa)dır. Duyu ve deney verileri bu levhayı doldurur. “Zihinde bulunan hiçbir düşünce yoktur ki, daha önce duyularda bulunmamış olsun” sözü ona aittir.

Hume, insan zihnindeki bütün bilgilerini duyu verilerine indirger. Ona göre doğa yasaları gibi düşünce yasaları da insanın alışkanlıklarından başka birşey değildir. Dolayısıyla zihinde bulunan tüm izlenim, kavram ve düşüncelerin temelinde dış dünyanın duyularla algılanması vardır.

Pozitivizm

Pozitif felsefeyi geliştirip sistemleştiren A. Comte’a göre, bilimin tek amacı olgular arasındaki değişmez ilişkileri ya da doğal yasaları bulmaktır. Bu amaç ise yalnızca gözlem ve deney yoluyla gerçekleştirilebilir. Gözlem ve deney yoluyla kazanılan bilgi pozitif bilgidir.

Pozitivizm, araştırma alanı olarak sadece olguları görür. Olguların bilgisi, olayların özünü ve gerçek nedenini vermez; ama olayları idare eden yasaları verir. Bu yasalarla gelecek hakkında öngörüde bulunuruz.

Sezgicilik

Bu akıma göre mutlak hakikati kavramanın yolu sezgiden geçer. Sezgi, aracısız ve doğrudan bilmeyi içeren bir yeti olmaktadır. Bütünü, bir bakışla doğrudan kavrama ve keşfetmedir. Duyuların ve aklın veremeyeceği hakikat bilgiye ancak sezgiyle ulaşılabilir.

Sezgiciliğin önemli temsilcisi Bergson’dur. Ona göre gerçeklik hayattır, akıştır; bu da yalnızca sezgiyle kavranabilir. Sezgi, varlığın özüne nüfuz ederek gerçekliği oluşturan süreyi, yaşamı içten içe duyarak kavrar.

Kritisizmİnsan zihninin güçlerine ve insanın neyi bilip neyi bilemeyeceğine ilişkin bir araştırmadan meydana gelen felsefe yaklaşımıdır. Temsilcisi Kant’tır.

Kant’a göre insan aklı, ancak olaylar dünyasını bilebilir. Bu bilginin ham maddesi duyular aracılığıyla gelir. Ham madde zihnin kalıplarına girer, formunu alır ve akıl ilkeleri ile işlenerek dış alemin doğru bilgisi elde edilir.

Bilgi sürecinde insan pasif olmayıp, aktif bir biçimde duyular yoluyla gelen izlenimleri sınıflar, kalıplara yerleştirir ve yorumlar. Ancak insan bilgisi sınırlı olduğundan, zihin, nesne ve olayları gerçekte oldukları şekliyle bilemez.

Nesneler insan tarafından, yalnızca zihnin olanaklarına, yapısına, formlarına göre bilinirler. O halde Kant’a göre bilgi, sınırlı ve insana göredir.

Pragmatizm

Doğruluğu ve gerçekliği tek yanlı olarak, yalnızca eylemlerin sonuçları ile değerlendiren ve onlara yalnızca “fayda” açısından bakan felsefe yaklaşımıdır.

Bu yaklaşımın savunucularından W. James’e göre pragmatik yöntem, her kavramı, kendilerinden pratik sonuçlar çıkararak yorumlamaktır; hakikat ise, olacak şeye karşı bizi hazırlayan eylemdir. Doğru fikirler, doğruluklarını uygulayarak ortaya koyabileceğimiz fikirlerdir. Bir fikir, hayatımız için uygun olduğu sürece doğrudur ve iyidir.

BİLİM FELSEFESİ

Bilim felsefesi, bilimle ilgili sorular sorarak, bilim üzerine felsefe yapar. Bilimin yapısını, doğasını, bilimsel kuramlarla gerçeklik arasındaki ilişkiyi ve bilimde yöntem problemini ele alır.

ve 20. yüzyıllarda bilimin olağan üstü başarı sağlaması, ona olan ilgiyi büyük ölçüde artırmış; bu ilgi, düşünen kişileri neyin bilim olduğu, neyin bilim olmadığı konusunda bir takım ölçütler aramaya ve bilimi sorgulamaya götürmüştür. Bunun sonucunda bilim, felsefenin konularından biri olmuştur.

[Zaman içinde doğa bilimlerinin, özellikle de matematiksel fiziğin gösterdiği gelişmeler filozofları çok etkilemiştir. Felsefenin de, bu bilimlerin kullandığı yöntemi kullanması gerektiği düşüncesi yaygınlaşmıştır. 19. yüzyılda egemen olan pozitivizmin de etkisiyle, tek doğru bilginin bilimsel bilgi olduğu düşünülmeye başlanmıştır. Bundan dolayı felsefenin de bilimsel kılınması gerektiği ileri sürülüyordu. Bu anlayışta felsefe artık bilimlerin eleştirisiyle, bilimlerin yöntem sorunlarıyla uğraşacak bir alan olarak görülüyordu. Böylece felsefenin alanı daraltılıyordu. Bilgi, bilimle; felsefe de bilim felsefesiyle özdeşleştiriliyordu. Felsefe yapmak; bilim üzerine düşünmek, bilim mantığı yapmak, bilimin kavramlarını aydınlatmakla bir sayılıyordu.]

Bilime Farklı Yaklaşımlar

Filozofların bilime ilişkin farklı açıklama gayretleri başlıca iki grupta ele alınmaktadır. Bunlar: “Ürün olarak bilim” ve “Etkinlik olarak bilim”dir.

Ürün Olarak Bilim

Bu yaklaşım, bilimi ve bilimsel kuramı bilim adamının yaratıcı etkinliğinin ve çalışmasının sonucunda ortaya çıkan bir ürün olarak görür.

Ürün olarak görülen bilimin yapısını, dilini ve yöntemini açıklamaya çalışır. Bilimi, olmuş bitmiş çalışmalarıyla değerlendirir ve çalışmanın ürünlerine bakarak anlayabileceğimizi öne sürer. Başlıca temsilcileri Carnap ve Reichenbach’tır.

Bu anlayışta, bilime ait metinler sembolik mantığın diline çevrilir ve bu metinlerin mantığı ortaya konur. Ancak bu şekilde bir önerme, olgusal olarak doğrulanabilir hale getirilebilir. Böylece bilim adamının subjektif değerlendirmede bulunabileceği belirsizlikler ortadan kalkar.

Bu görüşe göre, bilimin tüm anlamlı önermeleri aynı zamanda doğrulanabilir önermelerdir. Bilim felsefesinin amacı da doğrulanabilir önermelerden yola çıkarak yeni kuramlar oluşturmaktır.

Böyle bir kuram ancak sembolik mantığın yardımıyla temellendirilebilir. Mantık kurallarıyla öne sürülen varsayımlar, deney ve gözlemle doğrulanırsa kuram geçerli, yanlışlanırsa geçersiz olur.

Etkinlik Olarak Bilim

Bilimi bir süreç ve bilim adamlarından oluşan bilimsel topluluğun etkinliği olarak değerlendirir. Temsilciliğini T. Kuhn’un yaptığı bu yaklaşım, bilimsel araştırma sürecine giren tüm öğeleri özellikle de bilim dışı tüm öğeleri hesaba katar.

“Bilim bir etkinlik, bir süreç midir?”

“Bilim adamlarının bilimde rolü nedir?”

gibi sorulardan hareket ederek onu meydana getiren topluluğun iç yapısını, inançlarını, ilişkilerini, başkalarının bakış açılarını, kısacası bilimin meydana geldiği kültür ortamını dikkate alır.

Kuhn’a göre bilim, belli bir alanda bilim adamları topluluğunun gerçekleştirmekte olduğu bir etkinliktir. Kuhn, bu görüşünün temeline “paradigma” öğretisini koyar.

Ona göre paradigma, olguları açıklamaya yönelik, kanılardan, inançlardan ve değer yargılarından oluşmuş bir çerçevedir. Bilim adamının dış dünyaya bakışını belirleyen bir kuram olmaktadır. Newton’un mekaniği, Kopernik’in güneş merkezli sistemi birer paradigma olmaktadır. Bilim adamları bu paradigmaya göre alanlarındaki problemleri çözmeye başlarlar.

Ancak benimsenen paradigma, problemlere çözüm getirmede yetersiz kaldığında, olguları açıklama gücü oldukça yüksek başka paradigmalar onun yerine geçer. Böylece bilimde ilerleme, bir paradigmadan diğer paradigmaya geçişle gerçekleşir. Örneğin Batlamyus’un yer merkezli sistemi, evrendeki olguları açıklamada yetersiz kalınca, onun yerine Kopernik’in güneş merkezli sistemi yeni paradigma olarak ortaya çıkmıştır.

Ancak bir paradigmadan diğer paradigmaya geçişte, psikolojik, toplumsal pek çok bilim dışı faktörler işe karışır. Bu nedenle Kuhn’a göre bilimsel etkinlikler rasyonel bir faaliyet olmamaktadır.

Kuhn, bir paradigmanın yerine diğerinin geçişini bilimsel devrim olarak niteler. Eski paradigma içinde ortaya çıkan birtakım anomalilerin, yani alışılmışın dışındaki soruların cevaplandırılmasında giderek artan güçlüklerle karşılaşılması bilimsel devrime neden olur.

Bilim Felsefesinde Klasik Görüş ve Eleştirisi

Bilime Klasik Görüş Açısından Bakış

Bu görüş Auguste Comte’un pozitivizmiyle temsil edilir.

Klasik görüşe göre genel olarak bilimsel yöntem tek ve aynıdır.

Bilim bir doğru boyunca ilerler. Bu, bilimin birikimli olarak ilerlediğinin ifadesidir.

Bilim nesneldir; çünkü bilim bizim dışımızdaki nesnel dünyayı konu olarak alır. Bilim adamının tarafsız olması nesnelliğin temel dayanaklarındandır.

Bütün bilimler birbirleriyle bağlantılıdır. Temelde de birleşirler.

Klasik Görüşe Yapılan Eleştiriler

Bu eleştiriler, temelde Kuhn’un görüşleri olarak ortaya çıkmaktadır.

Bilimin nesnel olduğu doğru değildir. Çünkü bilim adamları ön yargılarla, inançlarla dünyaya bakarlar.

Bilim birikimli olarak ilerlemez. Bilimde kopukluklar, zikzaklar, hatta devrimler söz konusudur.

Bilimler temelde tek bir bilime indirgenemez. Gerçeğin farklı boyutlarını ancak farklı bilimler verebilir.

Bilimsel Yöntemin Özellikleri

Bilimsel yöntem, olguları betimleme ve açıklama amacıyla izlenen sistemli bilgi edinme yoludur. Bilimlerde yöntem, izlenecek alanın özelliklerine göre belirlenir.

Bilimsel yöntem, zihinsel etkinliği düzenleyen ve zihni hatalardan korumayı amaçlayan bir etkinliktir.

Bilimsel yöntemin başlıca aşamaları vardır. Bu aşamalar; olaylar hakkında gözlem yapılması, bu gözlemlerden hareketle varsayım oluşturulması, bu varsayımın sınanması, böylece bir yasaya veya genelleme olarak ifade edilen bir sonuca ulaşılması şeklindedir.

Bilimsel Açıklama ve Öndeyinin Özellikleri

Bilimsel açıklama “neden” sorusunun cevabıdır.

“Ay ufuktayken, neden tepede olduğundan daha büyük görünür?” sorusuna verilen cevap bir açıklama olacaktır.

Bilimsel öndeyi, bilimsel yasalara dayanılarak, henüz meydana gelmemiş olayları önceden kestirmek, tahmin etmektir. Güneş tutulmasının önceden kestirilmesi bilimsel öndeyiye bir örnektir. Bilimsel öndeyiler, olaylara ve olgulara ilişkin olarak önceden haber verir.

Bilimsel Kuramın Özellikleri

Kuram, bir takım ilkelerden, kurallardan yola çıkarak gerçekliği açıklamaya çalışan kavram çerçeveleridir. Darwin’in evrim kuramı gibi. Kuram, belli olgu türleriyle ilgili genellemeleri mantıksal bir düzene sokar.

Bilimsel kuramlar mantıksal bir sistemdir. Kendi içinde bir iç tutarlılığı vardır.

Bilimsel kuram felsefi bir dünya görüşünden farklıdır; çünkü kuram, belli bir olgu türüyle sınırlıdır. Ayrıca felsefi görüşün doğruluğu ya da yanlışlığından söz edilemezken, kuramın doğruluğundan ya da yanlışlığından söz edilebilir.

Kuramlar mutlak anlamda kesinleşmiş değildir. Zaman içinde değişiklikler içerebilirler.

Bilimin Değeri

Pratik Değeri

Hayatımızdaki faydalarını ifade eder. Rahatlık, konfor sağlama, acıları dindirme gibi. Bilimin pratik değeri daha çok teknolojiye bağlı ortaya çıkar. İnsan bu sayede doğal güçleri denetim altına almaya çalışır. Örnek olarak yıldırımlara karşı paratoner yapar. Bunun gibi, telefonun, uçağın icadı bilimin pratik değeriyle açıklanabilir.

Entelektüel Değeri

İnsanın bilme isteğini ve merakını tatmin eder. İnsanı kopyalama çalışmalarının temelinde bu merak yatmaktadır. Billim, bu merakın tatmininde aracı olmaktadır.

Ahlaksal Değeri

İnsanlara kazandırdığı birtakım karakter özellikleri ve alışkanlıklar bilimin ahlaki değerini ortaya koymaktadır. Nesnel olabilmeyi, sorgulayıcı tavrı kazanmayı sağlar. Bu sayede insan geleneksel kanıların ve bilgilerin gerçeklerle test edilmesi gerektiğini öğrenir.

Bu kadar faydasının yanında, bilim, zararlı amaçlar için de kullanılabilir.

Bu durumda insanın yaşamını kolaylaştırabilen bilim, yaşamı tehlikeye de sokabilmektedir. Örneğin atom bombası böyle bir tehlikeyi beraberinde getirmektedir. Ancak bu durumda zararlı sonuçlardan sorumlu olan bilim değil, onu üretenler ya da zararlı amaçlar için kullananlardır.

VARLIK FELSEFESİ(ONTOLOJİ)

Varlığı konu olarak ele alan felsefe, genel bir varlık kavramı üzerinde durur. Varlık, evrende varolan herşeyin ortak adıdır. Buna göre varlık, insan bilincinin dışında ondan bağımsız olabileceği gibi, zihne bağımlı olarak da bulunabilir. Örneğin, ağaç, kalem, ev gibi nesneler insan zihninden bağımsız olarak varolan gerçek varlıklardır. Bu tür (gerçek) varlıklar zamana ve mekana bağlı olarak değişir, gelişir ve yok olabilirler.

Sayılar, geometrik şekiller, p (pi) sayısı gibi insan bilincinde ve ona bağımlı olarak varolan düşünsel (ideal) varlıklar da vardır. Bu varlıklar zaman ve mekan dışı olup, zihnimizde olduğunu kabul ettiğimiz varlıklardır.

Felsefe, düşünsel ve ideal varlığı biraraya getirip genel bir varlık kavramı üzerinde dururken,

“Varlık nedir?”,

“Varlık var mıdır?”,

“Varlığın ilk maddesi nedir?”

gibi sorular sorar. Felsefe, varlıkla ilgili çeşitli soruları problem olarak ayrı ayrı inceleyip tartışma konusu yapar.

Varlık, felsefenin konusu olduğu gibi bilimin de konusunu oluşturur.

Ancak felsefe ile bilimin varlığı algılayışları ve yaklaşımları arasında farklılık vardır. Felsefe açısından varlık, bir yönüyle değil, genel olarak ele alınır. Varlığın var olup olmadığı sorgulanır. Felsefede varlık, akıl yoluyla, saf düşünce etkinliğiyle yorumlanır.

Buna karşılık bilime göre varlık; her durumda var olarak kabul edilir. (Felsefedeki gibi var olup olmadığı sorgulanmaz.)

Ayrıca her bilim, varlığın bir yönünü konu alır. Biyoloji canlı varlığı, psikoloji insanın psişik yönünü, coğrafya yerküreyi konu edinir.

Metafizik Açısından Varlık

İlk sebeplerin ve nesnelerin ilkelerinin bilgisidir. Bu yüzden o, bilimin ele almadığı kimi konuları inceleyen, onları açıklamaya çalışan bir bilgi dalıdır.

Tanrı ve Tanrı’nın varlığının kanıtlanması, dünyanın varlığı, ruh ve ruhun ölümsüzlüğü metafiziktir.

Metafiziğin bu konularına hiçbir zaman tartışmasız kabul edilen açıklamalar getirilememiştir. Metafizik, varlığın özel alanlarını konu alan tek tek bilimler gibi kesin bir bilgi olamaz. Ama insan genel olarak bu konular üzerine soru sorma yeteneğini kaybetmediği ve bilimlerin çalışma alanlarında yeni sorular oluştuğu sürece metafizik, bir tür bilme etkinliği olarak varlığını ve önemini koruyacaktır.

Kant, “İnsan aklı, bilgisinin belli bir türünde özel bir kaderle karşı karşıyadır. İnsan aklı bu bilgisinde öyle sorular tarafından rahatsız edilmektedir ki, akıl onları ne yadsıyabiliyor, ne de yanıtlayabiliyor” demektedir. İşte bu alan, metafiziktir.

Ontoloji Açısından Varlık

Varlığı ele alan, irdeleyen bilgi dalı ontoloji, varlığı iki temel problem açısından ele alır:

– Varlığın var olup olmadığı sorunu

– Varlık varsa, bunun ne olduğu sorunu

“Varlık var mıdır?” sorusuna verilen birbirine karşıt yanıt vardır.

Nihilizm: Bilginin mümkün olduğu görüşünü reddeden, kendisinden şüphe edilemeyen hiçbir şeyin olmadığını öne süren ve maddi gerçekliğin varlığını yadsıyan bir öğretidir. Bunun nedeni “varlığın varolup olmadığını bilmenin imkânsız görülmesinde yatar. “Varlık var mıdır?” sorusunu olumsuz karşılar ve “yoktur” diye cevaplar.

Bu yaklaşımı, Gorgias, “Hiçbirşey yoktur, olsa bile bilinemez, bilinse bile başkasına aktarılamaz” sözüyle vurgulamıştır.

Realizm: Varlığı, var olarak kabul eder. İnsan bilincinden bağımsız olarak varlığın mevcut olduğunu iddia eder.

Realizme göre, biz varlığı ya doğrudan duyularımızla algılarız ve algıladığımız evren bizim kavradığımız gibidir; ya da zihnin imkânları aracılığıyla onun varlığını biliriz. Ancak, varlığın varolduğu kabul edildikten sonra, zihne kaçınılmaz olarak “Varlığın ne türden bir varlık olduğu” sorusu belirir. Filozoflar bu soruya farklı şekillerde cevap vermişlerdir.

Varlığın Ne Olduğu Problemi

Varlığı “Oluş” Olarak Kabul Edenler

Varlıkta sürekli bir değişme ve oluşun gerçekleştiğini savunan yaklaşımdır. Bu anlayış, varlığın statik bir açıdan ele alınamayacağını, onun bir değişme ve oluş süreci olarak görülmesi gerektiğini savunur. O halde evren mekanik bir varlık değil, canlı bir oluştur.

Her şeyin oluş (değişme) halinde olduğunu savunan Herakleitos, bu düşüncesini “Değişmeyen tek şey değişmenin kendisidir” sözüyle dile getirmiştir. Oluşun başlangıcı ve sonu yoktur. Hayat da, bu sürekli varoluş ve yok oluşun ard arda gelişinden ibarettir.

Varlığı “idea” Olarak Kabul Edenler

Varlığın idea (düşünce)dan oluştuğunu savunan, varolan herşeyi düşünceye bağlayan, insan düşüncesinden bağımsız bir nesneler dünyasının ya da bir gerçekliğin varlığını yadsıyan yaklaşımdır.

İdealistler, maddenin gerçek olmadığını, gerçeğin zihnimizde yer alan ide’lerden oluştuğunu savunurlar. Örneğin güzellik idesi, güzel diye algılanan bütün varlıklardan daha gerçektir. Bunun gibi, ağaç idesi de şu ağaçtan daha fazla bir şey ifade eder. Çünkü ikinciler varlıklarını birincilerden almışlardır. Güzel diye algılanan bir çiçek yok olur, unutulur ama çiçek fikrinin kendisi yok olmaz.

Platon: Platon’a göre gerçek varlıklar idealardır. Duyusal dünyadaki varlıklar idealardan pay almak suretiyle var olurlar ve bunlar ideaların, yalnızca görünüşleridir.

Aristoteles: Aristoteles, idea olarak belirttiği formu varlığın içinde görmüştür. İdealar tek tek nesnelerin özüdür. Madde, bu form sayesinde biçim kazanır ve gerçek olur. Örneğin bir heykelin ideası, sanatçının ona verdiği form, yani biçimdir.

Hegel: Asıl ve gerçek varlık, insan zihninden bağımsız olarak var olan Mutlak akıl (Geist)dır. Bu Mutlak akıl, evrensel ve manevi bir varlıktır. Bu görüşün idealist olarak değerlendirilmesinin nedeni, Hegel’in varlığı temelde tinsel bir töz olarak belirlemesidir.

Varlığı “Madde” Olarak Kabul Edenler

Varlığı madde olarak ele alan görüşe materyalizm denir.

Materyalizm, evrendeki tek cevherin madde olduğunu, maddenin düşünceden bağımsız olarak varolduğunu ve bütün varlıkların maddeden türediğini ileri sürer.

Bilinç, ruh gibi tinsel varlık da dahil, bütün varlığı madde olarak anlar ve maddenin dışında başka bir varlık olduğunu kabul etmez. Düşünme, hayal gibi olayları da maddenin kuvvet ve hareketleriyle açıklar.

Demokritos: Var olan her şeyi sonsuz sayıda atoma ayırmıştır. Her şey atomların birbirlerine çarpması sonucunda, mekanik bir zorunlulukla oluşur. Atomlar belli bir sıra ile birleşerek veya ayrılarak varlıkları oluşturur.

Hobbes: Gerçekte var olanın, cisim veya madde olduğuna inanır. Ona göre dünya mekanik hareket kanunları tarafından yönetilen cisimlerin bütünüdür. Bütün gerçeklikler yalnızca maddi olarak düşünülebilir.

Marks: Evrendeki hareket ve değişme maddeden başka bir şey değildir. Ona göre madde biçim değiştirir. Tüm değişmelerin temelinde karşıtlık ve çatışma vardır. Düşünce, maddeden sonra gelen ve ona bağlı olan varlıktır.

Varlığı Hem “Düşünce” Hem “Madde” Kabul Edenler

Varlığın düşünce ve madde gibi iki cevherden meydana geldiğini savunan anlayışa dualist anlayış denir. Dualizm, varlıkta daima iki prensibin varlığını kabul eder.

Descartes: Varlıkta iki töz vardır: Biri “ruh”, öteki de “madde”. Ruh, düşünen, madde ise yer kaplayan bir tözdür. Bunlar arasında hiçbir birleşme noktası yoktur; yalnızca insanda bir araya gelirler.

Varlığı “Fenomen” Olarak Kabul Edenler

İnsan zihninden tam anlamıyla bağımsız olmayan bir varlık alanı vardır; insan bu varlık alanını bilebilir. İnsanın bilinci tarafından belirlenen bu varlığa “fenomen” denilmektedir. Fenomen, insana göründüğü şekliyle varlıktır. Fenomene, Husserl’in “özü görme” denilen yöntemiyle ulaşılabilir.

Husserl: Var olanın yalnızca fenomenler olduğunu söyler. Bu fenomenin insan bilinci tarafından bilinebileceğini savunur. İnsan onların özünün bilgisini edinebilir.

Ona göre varlığın bilinçten bağımsız bir var olma durumu yoktur; varlıklar bilincimizin bilgi nesneleri olarak vardırlar. Yani bizim zihnimizin olanakları çerçevesinde var olurlar.

————————————————————————————————

  • Felsefenin sözcük anlamı: “Bilgelik sevgisi” ya da “bilgi sevgisi

    • -Felsefe bir düşünce faaliyetidir
    • -“Felsefe varlık, değer ve Tanrı üstüne doğruluğunu test edilemeyen görüşler öne sürülmelidir
    – Felsefenin görevi dildeki kavramları çözümlemektir. Dildeki kavramlar çözümlenmediği taktirde kafa karışıklığı yaratan geleneksel felsefe problemleride çözümlenebilir.

    • Felsefe bilgisinin özellikleri

    • -Eleştirici olması
    • -Akla dayanması
    • -Düzenli ve sistemli olması
    • -Yıgılan bir bilgidir.
    • -Birleştirici ve bütünleyicidir.
    • -Evrenseldir.

    • Bilgi

    • -insan duyu organları yoluyla çevreyi algılar.
    • -“Özne (suje) ve “nesne” (obje) adı verilen iki temel unsur vardır.
    • -Bilgi : Suje ve Obje arasındaki karşılıklı ilişkinin sonucu olan üründür.
    • -Özne : bilen yani insan;
    • -Nesne : Bilinen varlıktır.

    • Gündelik Bilgi

    • -Gündelik bilgide insan deneme yanılma yoluyla birtakım genlellemelere ulaşır.
    • -Örnek : papatya öksürüge iyi gelir.

    • Dini Bilgi

    • -Din, Tanrı’yı, evreni, toplumu ve insanı açıklayan inanç sistemidir.
    • -Dini bilgi, bilenle bilinen arasındaki bağın, itikatla, kurularak elde edilen bilgi türüdür.
    • -Dini bilgiler mutlaktır.
    • -Kendi içinde mantıksal bir tutarlılık taşımaz.
    • -inançlara dayanır.
    • -Dogmatiktir.
    • -Sistematiktir.
    • -Doğaya uygunluk aranmaz.
    Not : Felsefe ve dinin amacı evreni ve insanı anlamaktır.

    • Teknik Bilgi

    • -Tarihsel süreç içinde üç farklı aşamadan geçmiştir.
    • -Alet teknolojisi
    • -Makine teknolojisi
    • -Otomasyon teknolojisi
    • -Teknik bilgi somut varlık alanına ait bir bilgidir.
    • -Teknik bilgi teorik bilgilerin somutlaştırılmasıdır.
    • –

    • Sanat Bilgisi

    • -Sanat üretiminin amacı “güzel” ve estetik hazdır.
    • -Dogaya uygunlugu zorunlu degildir.
    • -Öznel özgün bir üründür.

    • Klasik bilim anlayışının dayandığı temel görüşler
    • -Bilim, tümüyle akıcı bir etkinliktir.
    • -Bilim, nesnel gerçekligi konu edinir.
    • -Bilim geçmişten günümüze artarak ilerleyen bir yapıya sahiptir.

    • Bilimsel Bilgi

    • -Formel bilimler
    • -Doğa bilimleri
    • -İnsan bilimleri

    • Bilimsel bilginin özellikleri

    • -Objektiftir.
    • -Belli bir metoda dayanır
    • -Birleştirilmi bir bilgidir

    • Formel Bilimler

    • -Bu bilimlere idea denir
    • -Matematik ve mantık gibi bilimler bu guruba girer.
    • -Bu bilimlerin ele aldıgı konular doğada bulunmayan, duyularla algılanmayan, alnızca düşüncede olan tasarısal varlıklardan oluşur.
    • -Yalnızca düşüncede var olanlara idea deriz
    • -idea lar gözlem ve deneyle incelenemez.
    • -Formel bilimlerde genelde tümdengelim (dedüksiyon) yöntemini kullanırlar

    • Doğa Bilimleri

    • -Doğa bilimleri başlığı altında fizik, kimya, astronomi, jeoloji, biyoloji gibi bilimleri sıralayabiliriz.
    • -Döğa bilimlerinin temel özelliği olgusal oluşlarıdır.
    • -Doğa bilimleri amacı, doğanın yapısını ve işleyişini anlamak ve açıklamaktır.
    • -Temel aldıgı ilke nedensellik ilkesidir.
    • –

    • İnsan Bilimleri

    • -İnsan ve insanla ilgili olayları ele alır.
    • -Genel geçer sonuçlara ulaşmak çok zordur.

    • Bilimsel yöntemin aşamaları
    • -Deney yapılması
    • -Hipotez oluşturma
    • -Olguların saplanması
    • -Teori geliştirme

    • Bilimsel bilginin özellikleri.
    • -Sonuçlarrı kesindir.

    • Bilimin varlık konusundaki yaklaşımı
    • -Varlıgın var oldgunu ön kabul olarak benimsemek
    • -Varlığın bütünü hakkında toplumlara göre değişen bilgiler vermek
    • -Varlıgın gözlemlenebilir ve üzerinde deney yapılabilir bir nesne oldugunu kabul etmek

    • Varlıgı madde olarak kabul eden yaklaşım
    • -Varlık cisimlerden oluşmuştur
    • -Ruhsal hayattaki tüm oluşumlar organik hayatın ürünüdür.
    • -Madde bilincin dışında ve ona bagımsız olarak yaşar.

    • Varlık felsefesinin soruları
    • -Evrende bir düzen varmıdır?
    • -Evrenin ana maddesi nedir?
    • -Varlık tekmidir,çokmudur?

    FİLOZOFLAR

    • Platon
    • -iki evren vardır. Birinci idealar ikincisi duyular evrenidir.
    • -Asıl gerçek olan idealar dünyasıdır. Her şey in aslı ordadır.
    • -Doğru bilginin kaynagı idea’dır.

    • T.Khun
    – Bilimi “etnik” olarak açıklayan düşünür.
    • -Bilim adamları toplumun sosyolojik özellikleridir.

    • R.Carnap
    • -Bilimsel önermeleri “doğrulamanın” en iyi yolu paradigmayla
    – Bilimi, “ürün” olarak ele alan yaklaşımın temsilcilerindendir.
    • -Bilme ait metinleri anlamamızı mümkün kılan “dogrulama” Sembolik mantıkla olur.

    • Edmund Husseri
    • -Varlık Fenomendir

    • Rene Decartes
    • -Şüphe hakikate ulaşabimek için bir akıl aracıdır.
    -Zihnimiz duyumlarla ve deneyle elde ettipi bilgiler her zaman açık seçik değildir. Doğuştan gelen ve aklımızla ortaya koyduğumuz bilgiler genel geçer ve doğru bilgilerdir.
    • -Açık-seçik bilgiyi elde etmek için şüpeyi metot edinen 17. yy filozofudur.
    • -Varlık anlayışında dualizm görüşünü savunur.

    • I.Kant

    • -Kategori : I. Kant zihinde varlıgını kabul ettigive deneyden gelmedigini ileri sürdüğü akıl kalıpları

    • Genel geçer doru bilginin insan için mümkün olmadığını savunan görüşlerden biridir.

    • Auguste Comte
    • -Dış dünyaya ailt “pozitif” bilgi gözlem ve deneyle kazanılır.
    • -Sosyoloji bilminin kurucusudur.
    • -Pozitivzim akımının temsilcilerindendir.
    ___4___
    • Toulmin
    • -Bilmi etkinlik olarak açıklayan düşünür.
    • -Bilimsel kuramların başarılı ve ya başarısız olmaları bilim adamlarının etkinligine başlıdır.

    • H.Spencer
    • -Bilğilerimizin kaynağında deneyin yanında kalıtımdan gelen unsurların da rolü olduğunu ileri süren düşünecedir.

    • Elmund Husseri
    • -Fenomen’i varlık olarak kabul etmektedir.

    • VARLIGI MADDE OLARAK KABUL EDEN FİLOZOFLARIN YAKLAŞIMI

    • Demokritos
    • -Her varlık atomlardan olşmuştur.

    • Thomas Hobbes
    • -Varlık cisimlerden oluşmuştur.

    • Karl Marx
    • -Maddi olan, düşünsel olanı meydana getirir.

    DÜŞÜNCE AKIMLARI

    • RASYONALİZM : AKILCILIK
    • EMPRİZM : DENEYCİLİK
    • PRAGMATİZM : FAYDACILIK (“Gerçekler, insan yaşamında işe yarayanve faydalı olan şeylerdir. Gerçeklerin degeri mutlak degil insana sagladıgı faydadır.)
    • POZİTİVİZM : OLGUCULUK
    • ENTÜİSYONİZM : SEZGİCİLİK ( Yaratıcı hayatın dogrudan dogruya kavrayacak yetinin sezgi oldugunu açıklayan düşünce akımıdır.)
    • FENOMENOLOJİ : GÖRÜNGÜ BİLİM
    • SEPTİSİZM: (Genel geçer doğru bilginin insan için olanaksız oldugunu belirten düşünce akımıdır.)
    • NİHİLİZM : (“Varlık” varmıdır”? Sorusuna “yoktur” cevabını veren düşünce akımı.
    • KRİTİSİZM : ELEŞTİRİCİLİK

 

 

İlgili Kategoriler

1-12.Sınıf Ders Notları



Sayfayı Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir