Eşit Yurttaşlık Nedir ?



Eşit Yurttaşlık Nedir ?

Son yıllarda Türkiye’nin önde gelen dört partisinin de programlarına konulan eşit yurttaşlık bireyin özgürlüğünü ait olduğu etnik gruba veya mezhebe hapsetme anlamını taşımaktadır. Yani kısaca;
Eşit yurttaşlık demek etnik vatandaşlıktır.
Yurttaşlık sistemiyle oluşturulmuş olan toplumun çözülerek etnik grupların oluşmasını ve ayrışmasını getirir.
Eşit Yurttaşlık anlayışında devlet siyaset, din ve yargıda bireylerle değil etnik topluluklarla ilişki kurar. Bu, çok milliyetli ve çok milletli bir sistemdir. Bu sistem bireyin toplumsal özgürlüklerini ortadan kaldırır.
Eşit yurttaşlık temelinde ortak vatan demek ise Türkiye ve Kürdistan demektir. (B.Ayman Güler)
Bu değişikliğin yaratılması için anayasa değişikliği gerekir.
Eşit Yurttaşlık,
– Anadillerin ulusal ve bölgesel resmi dil haline gelmesi, yani tüm devlet ve toplum hizmetlerinde çoklu resmi dil olması,
– Seçimlerde ülke parlamentosunun ve belediye meclislerinin etnik topluluk kotaları temelinde oluşturulmasıdır.

(TBMM’nde çok resmi-dille iş görmek demek tek tek bireylerin, etnik kökenlerine yaslanıp zamanla kendi topluluğuna kapanması demektir. Yani siyasi düşünce iklimi ve tercihlerin artık etnik merkezlere göre belirlenmesi ve ayrışması kaçınılmazdır ki bu bireylerin özgür düşünme ikliminden çıkartılarak siyasi görüşlerin etnik aidiyete göre belirginleşmesini mecburiyet haline getirecektir. (FK)
Her etnik gruba ayrı siyasal kimlik vermek, siyasette – bürokraside – özel sektörde etnik gruplara ayrılmış kotalarla sonu gelmez bir çekişme girdabına düşmek demektir.

Örneğin Irak’ta olduğu gibi cumhurbaşkanı x, başbakan y, yardımcıları w, z, h etniğinden ya da mezhebinden olsun pazarlıklarına düşmek demek. Ulusal devlet ve toplum yaşamının yerini milliyetler devletine, mezhepler toplumuna bırakması demek. Türkiye’yi halkı bakımından yamalı bohçaya dönüştürmek, milleti bakımından bölmek demektir.

Eşit Yurttaşlık sisteminin gizli ve sinsi bir müşterisi de mezhepçiliktir. Lozan’da gayrimüslim topluluklarla sınırlı bırakılmış olan “azınlıklar düzeni”, İslami mezhepler ve tarikatlar arasında “inançlara kimlik” haline dönüşecektir. AKP, CHP(f.k) ve çevresinde toplanmış olan çeşitli unsurlar bu rüyanın peşindedir. Etnikçilik ile mezhepçilik arasındaki ortaklık da başka bir yerden değil, buradan gelir.
Tüm bu gelişmeler yerinden yönetim, çok dillilik, çok dinlilik ve netice olarak çok kültürlülük getireceğinden her kültürün kendisini merkezi ulus devletten bağımsız olarak yönetmesi anlamını taşıyacaktır ki süreç merkezi ulus devleti işlevsiz ve gereksiz bir hale getirecektir. Bu ulus-devletin dağılması anlamına gelmektedir.
Yani ulus ötesi şirketlerin ulus devletlere karşı verdiği savaşta eşit yurttaşlık yahut çok kültürlülük ulus devletleri işlevsiz ve gereksiz bırakma siyasetidir. Böyle bir süreç dünyanın tek elden ve sermaye tarafından yönetilmesi amacını taşımaktadır.
Eşit Vatandaşlık ve çok kültürlülük Türkiye’deki ve Ortadoğu’daki İslami kesimlere “Medine Sözleşmesi” bağlamında sunulmaktadır. Medine Sözleşmesindeki belli başlı maddelere göre:
– Yahudiler ve diğer din mensupları kendi dinlerinde özgür olacaklardır.
– Her topluluk kendine ait bölgeden sorumlu olacaktır.
– Çıkacak bütün anlaşmazlıkları Allah’ın Resulüne sunulacaktır. (Bu nedenle bugün bir islam halifeliği makamı tasarlanmaktadır)

[1] Yeni Türk Ansiklopedisi’ndeki milliyet maddesinde şunlar yazmaktadır: “Milliyet, aynı kavim  veya milletten olma hali; bir sosyal grubu benzerlerinden ayıran özellikler toplamı; belli özelliklerle benzerlerinden ayrılan sosyal grup. Milliyet, millet kavramının yerine de kullanılmakla beraber, aralarında yine de fark vardır. Çünkü sosyal veya kültürel grup, bir devlet kurmadığı zamanda bile bir milliyet var olabilir. Çok defa devlet veya teşkilâtlanmış millet, bir anda var olmayabilir yahut devlet kısmen veya tamamen birçok milletleri ihtiva eder. Buna göre, sosyal veya kültürel grubu birliğinin şuuruna vardıran ve ona siyasî hâkimiyet emelleri aşılayan, bu milliyet vasfıdır. Milliyetin gruba ait şuurunun temelinde, bir dile, bir dine, iktisadî teşkilâta, belirli beden farklılıklarına veya aynı zamanda bu faktörlerin bir çoğuna birden mensup bulunmanın da rol oynadığı söylenebilir. ….. (Kavim: Aralarında töre, dil ve kültür ortaklığı bulunan, boy ve soy bakımından da birbirine bağlı insan topluluğu, budun demektir)

– İki taraf anlaşmazlığa düştüğü taktirde üçüncü taraf (veya diğer taraflar) anlaşmazlık yaşayan taraflardan birisinin yanında yer alacaklardır.
– Yargı meselesinde ise Medine mutabakatında hukuk birliği var olarak gözükse de Yargı Peygambere bağlıdır ancak bir dava görüldüğünde farklı din yahut mezhebin alimleri karar verici mercide bulundurulmaktadır. Osmanlı’da da çoğunluk mezhebi olan Hanefilerin uygulaması baz alınmaktadır. Bu uygulamaya göre devlet tarafından tayin edilen hakimler ilgili mezhebin bir bilirkişisi yahut mezhep alimlerinden birinin vereceği hükmü onaylaması şeklinde yürütülüyordu. Bu da ister istemez çok hukukluluk yaratıyordu.
Sonuçta ulus ötesi merkezlerin arzu ettikleri hedef ulus devletlerde çok dilli, çok dinli, farklı ekonomik ihtiyaçlara göre örgütlenmiş, kendi savunma ve eğitimini uygulayan ve çok hukuklu bir bir sistem yaratarak ülke idaresinin tek merkezden yapılamayacağı bir sistem oluşturmaktır.
Eşit Yurttaşlık (Vatandaşlık)2015 yılına kadar Başta AKP, CHP, HDP ve yeni kurulan İYİ Parti tarafından parti programlarına konulmuş bir hedeftir ve sosyal demokrasinin evrensel ilkeleri arasında yer almaktadır.

Not:1 – Mevcut Anayasanın 10’cu Maddesi:
Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. (Şu anki anayasamız kurucu ilkelerimizden olan milliyetçilik ve Halkçılık ilkeleriyle tam bir uyumluluk arz eder.)

İlgili Kategoriler

Hukuk Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir