Durgunluk ve durgunlukla mücadele yolları



Durgunluk: Ekonomide talep yetersizliği nedeniyle işlem hacminin daralması sonucunda ortaya çıkan kapasite düşüklüğü ve işsizlik olgusudur. Bir ekonomide toplam talep yetersizliğinden meydana gelen bir toplam arz-toplam talep dengesizliği söz konusu olmaktadır. Durgunluk halinde, milli gelir eksik istihdam düzeyinde gerçekleşmekte, işsizlik artmakta ve faktör ve mal fiyatlarında genel bir düşme eğilimi gözlemlenmektedir. Ekonomik kriz ile durgunluk arasındaki fark, yaşanan dengesizliğin boyutu, derinliği ve süresi ile ilgilidir. Durgunluk krize göre daha yüzeyde seyreden, daha az sayıda işsizliği açığa çıkaran ve daha kısa süre devam eden bir dengesizlik olduğu halde, kriz çok daha derin bunalımlara, yaygın işsizliğe yol açan ve uzun süre devam eden bir dengesizlik halidir.

Keynesyen görüşe göre, tasarruf ve yatırım dengesizliği piyasa koşullarının ekonomik dengeyi ve tam istihdamı otomatik olarak sağlamasını engellediğinden, piyasalara kamusal genişletici politikalarla müdahale edilmesi kaçınılmazdır.

Klâsik görüşe göre, emeğin fiyatı olan ücret her iki yönde de esnek olduğundan, ekonomide daima tam istihdam sağlanmış olur.

Kronik işsizlik, reel ücretleri biyolojik asgari düzeyin altına çektiği zaman, emek arzı gerileyerek istihdam düzeyinin yeniden kurulacağı ve ücretlerin makul düzeye yükseleceği ileri sürülmüştür. ABD de başlayan ve batı ekonomisine yayılarak büyük boyutlara varan işsizlik ve durgunluğa karşı ekonomilerin iç dinamikleri dışında bir çare düşünülmeye başlandı böyle bir ortamda Keynesyen maliye politikası kuramı, durgunluğun giderilebilmesi ve istihdamın sağlanabilmesi için devlet müdahalesini aktif bir unsur olarak ortaya koymuştur. Durgunluğun ağır durumunda, özel kesim harcamalarına ek olarak, kamu harcamalarının da hızlı bir şekilde yükseltilmesi gerekebilir. Durgunlukla etkin olarak mücadele edilebilmesi için, genişletici maliye politikası araçları iyi seçilmeli ve bu araçlarda yapılacak düzenlemelerin dozları kontrol altında tutulmalıdır. Aksi takdirde, yürütülen mücadele gerekli etkiyi yapamıyor olabileceği gibi, ekonomiyi aksi yönde tetikleyerek, enflâsyonist basıncın ortaya çıkmasına da neden olabilir. Durgunlukla mücadele araçları harcamaların artırılmasına ve/veya vergilerin azaltılmasına yönelik, toplumun çabuk kabul edip, aynı hızda vazgeçemeyeceği politikalardır.

Durgunlukla Mücadelede Otomatik İstikrar Sağlayıcılar; Durgunluk derecesine göre 2 ye ayrılır. Durgunluğun hafif olduğunda iradi değişikliklere başvurmadan, vergi ve harcama politikalarının esneklik özelliklerinden yararlanılarak, otomatik istikrar yeterli olabilir.

Otomatik istikrar sağlayıcı elemanların dozu ve ekonomideki etkinlik dereceleri, sistemlerin gelişmiş ve karmaşık olmaları ile doğru orantılıdır. Sistemin ekonomik Konjonktüre karşı tepki veren en önemli aracı gelir vergisidir. Durgunluk dönemlerinde faktör gelirleri gerileyeceğinden, mükellefler daha düşük vergi oranlarına tabi olurlar. Böylece, vergi yasalarında ayarlama yapmaya gerek kalmadan özel kesimin vergi yükü azalır. Vergi gelirlerinin azalması sonucunda, kamu harcamalarının değişmediği varsayımı altında bütçe açığı oluşur ve açık finansman gereği belirir. Kurumlar vergisi genellikle düz oranlı uygulandığından, gerileyen gelirler karşısında yükümlüleri daha düşük vergi oranına indiremeyeceği için, otomatik istikrar sağlayıcı olma açısından etkinliği, gelir vergisine oranla zayıftır. Tüketim vergilerinde vergiler gelir karşısında gerileyen oranlı olduğundan tüketiciler üzerinde vergi adaleti açısından olumsuz etki yaratmanın yanında, talep emici özelliklerinden dolayı, durgunluk dönemlerinde ters etki oluştururlar.

Kamu harcamalarının otomatik istikrar sağlama etkileri ise kamu gelir sistemi kadar yüksek değildir. Ancak, otomatik istikrar sağlayıcı politika aracı olarak durgunluk dönemlerinde kamu harcamalarının azalmaması, aynı düzeyini koruması arzulanır bir durumdur. Cari ve yatırım harcamaları gibi gelir yaratıcı kamu harcamalarının durgunluk dönemlerinde esneklik göstermemeleri otomatik istikrar aracı olarak önemlidir.

Durgunlukla Mücadelede İradi Maliye Politikası; Kamu Harcamalarında Değişiklik Durgunluktan çıkışı amaçlayan iradi maliye politikasında, toplam talebi arttırmaya yönelik olarak kamu harcamaları arttırılır. Arttırılan kamu harcamaları Marjinal tüketim eğilimine bağlı olarak milli gelir düzeyini ve istihdamı yükseltir. Veri kamu harcama artışının öngörülen sonucu verebilmesi açısından harcamanın finansman kaynağı son derece önemlidir. Bu sonucun elde edilebilmesi için, ekonomide para arzının artması gereklidir. Vergi söz konusu olduğundan, kişiler artan kamu harcamaları yolu ile elde ettikleri ek gelirleri üzerinden önce vergi öderler, geriye kalan gelirlerinden Marjinal tüketim eğilimlerine bağlı olarak harcama yaparak milli gelir artışına katkıda bulunurlar. Vergili bir sistemde durgunlukla mücadele amaçlandığında, aynı miktar gelir artışının sağlanabilmesi için, vergisiz sisteme oranla daha fazla kamu harcaması artışının gerekli olduğu, çünkü kamu harcaması nın bir bölümü vergi yolu ile gelir akımından çekilmiş olacağından, bu etkiyi ortadan kaldırabilmek için daha fazla harcama gereğinin ortaya çıktığı sonucuna ulaşılmaktadır. Transfer harcamalarında üretim faktörü kullanılmadığı için doğrudan milli gelir artışı gerçekleşmemektedir. Transfer harcamasını elde edenler, kendi tüketim eğilimlerine göre piyasadan mal ve hizmet alımına yönelik harcama yaparak gelir artışına katkıda bulunurlar.

Gelire Bağlı Vergiler: Gelire göre değişen oranlarda salınan vergilerdir. Transfer geliri elde edenlerin Marjinal tüketim eğilimi “1” değerinden küçük olduğu sürece, yapılması gerekli toplam harcama miktarı, transfer geliri elde edenlerin Marjinal tüketim eğiliminin “1” olması halinde gerekli olan harcama miktarından çok daha büyük olacaktır. Bu durum bütçe tahdidi sorunu karşısında önemlidir.

Kamu Gelirlerinde Değişiklik; Gelirden Bağımsız Vergiler: Gelir üzerinden sabit miktarlarda alınan vergilerdir. (c/1-c) Gelire bağlı vergilerde yapılacak bir indirimin gelir etkileme katsayısı bu verginin çarpan katsayısı ile belirlenmektedir. Bu katsayı, [1/1-c (1-t)] ifadesi ile gösterilir.

Gelire bağlı vergilerde yapılan indirim, ilk anda vergi sonrası bireysel gelirde bir artış sağlamasına, aynı anda çarpan katsayısının da yükselmesine neden olmakla beraber, gerçekleştirilen harcama artışının gelir vergisi freni ile karşılaşması engellenemez. Vergi oranlarının azaltıldığı durumda oluşan vergi freni, yüksek oranlardaki vergi freninden daha hafif olur.

Bütçe Etkisi; Klasik yaklaşıma bağlı kalınarak, harcamaların gelire bağlı olmayan vergilerle karşılandığı varsayıldığında, diğer bir deyişle, denk bütçe varsayımı altında net bütçe etkisi ΔY=ΔGo olacaktır. Ekonomideki gelir artışı, kamu harcamalarının artışına bağlıdır ve ona eşittir. Diğer bir deyişle, gelire bağlı olmayan vergilerin bulunduğu bir sistemde denk bütçe uygulaması milli gelirde bütçe hacmine eşit bir artışa neden olacaktır. Bütçenin denk olduğu durumda bile, bir yandan harcama kalemlerinin bileşimine, diğer yandan da gelir kalemlerinin bileşimine bağlı olarak farklı çarpan katsayısı ortaya çıkmakla beraber, ekonomi üzerindeki net etki genişletici olmaktadır.

Genişletici Maliye Politikasını Destekleyici Araçlar; Maliye Politikası Yanında Para Politikası;

Tam Çarpan Etkisi: Kamu harcamalarında bir birim artışın, veri çarpan katsayısı ve sabit faiz oranı altında gelir düzeyinde oluşturduğu artıştır. Yükselen işlem hacmini çevirmeye yetecek para miktarı olmadığı durumda, diğer bir deyişle, işlem güdüsü ile para talebinin yükselişi karşısında para arzının gereği kadar arttırılmadığı durumda, faiz oranı yükselir ve uyarılmış yatırımlar üzerinde olumsuz etki yapar. Sonuçta, kamu kesiminde yapılmış olan otonom yatırımların tam çarpan etkisi ile oluşturabileceği gelir artışı sağlanamaz. Dışlama etkisinin bertaraf edilmesi, maliye politikası uygulamasının sabit faiz ortamında gerçekleştirilmiş olmasını gerektirmekte, faiz oranının sabit kalabilmesi için ise yükselen para talebi karşısında para arzının da yükselmesi gerekmektedir. Maliye politikasından beklenilen sonucun alınabilmesi için, maliye politikası yanında para politikasının da devreye sokulması kaçınılmaz olmaktadır. Durgunluk dönemlerinde uygulanan maliye politikasının para politikası açısından incelenmesi paracı bir yaklaşımla ele alındığında, ucuz para politikası izlenip, para arzının artırıldığı dönemlerde faiz oranlarının gerileyip yatırımlar üzerinde artırıcı etki yapmasının, bir yandan Spekülatif para talebinin faiz esnekliğine, diğer yandan da yatırım fonksiyonunun faiz esnekliğine bağlı olduğu ifade edilir. Önce para arzının faiz oranı üzerindeki etkisi dikkate alınırsa para arzının faiz oranını düşürebilmesi için, sermaye piyasasında kıymetli kâğıt talebinin artması gerekir ki, böylece tahvil fiyatları yükselirken, faiz oranı düşmüş olsun

Veri işsizlik, maliyet yönünden ücreti sürekli düşük düzeyde tutarken, aynı anda talep yönünde de ciddi bir kısıtlama getirmiş olmaktadır. Çünkü toplam talep sadece bireysel satın alma güçlerine değil, aynı zamanda talep edenlerin sayısına da bağlıdır. Piyasaya sürülen para, işsizler kesimine kanalize edilmedikçe, etkin bir sonuç alınamaz. İşsizlik sigortası gibi sosyal önlemlerle işsizlik kanalına sevk edilen yeni para, tüketimi canlandırabilir.

Otonom Yatırım: Faiz oranından bağımsız olarak kamu kesimi içinde yapılan yatırım harcamalarıdır. Genişletici maliye politikası, özellikle kamu otonom yatırım harcamaları yolu ile işsizler kesimini hedef alan harcamalarla en etkin sonuca ulaşır. Bütçe açığının en etkin finansman yolu, maliye politikası önlemleri ile birlikte para politikasını da harekete geçirebilecek olan Merkez Bankası finansmanıdır.

Maliye Politikasının Etkinliği; Veri çarpan katsayısı altında uygulanan maliye politikasının tam çarpan katsayısı etkisi oluşturmasıdır. Kamu kesimi otonom yatırımları arttırıldığında, piyasada işlem hacmi artmış olacağından, büyüyen işlem hacmini destekleyecek para arzının olmadığı durumda, faiz oranı yükselecek, oluşan faiz yükselişi, uyarılmış yatırımları olumsuz etkileyerek, bunların bir bölümünün piyasadan çekilmesine neden olacaktır.Böylece otonom yatırımlar milli geliri arttırırken daralan uyarılmış yatırımlar gelir üzerinde kısıcı etki yaratacak, sonuçta, milli gelirde görülen artış düzeyi, otonom yatırımların kısılması nedeniyle tam çarpan katsayısı ile sağlanabilecek düzeyin altında kalacaktır.

Yatırım fonksiyonunun faiz ilişkisinin negatif olması, faiz-milli gelir eksenleri arasındaki IS fonksiyonunun da negatif eğimli olmasına neden olmaktadır. Faiz oranı ile gelir düzeyi arasında ilişki kuran para piyasası dengesi ise Spekülatif Para talebi ile para arzı arasında eşitliği sağlayan likidite talebi ve para arzı fonksiyonu (LM) ile gösterilmektedir. Dışlama etkisini ortadan kaldırabilmek için faiz oranını sabit tutmak gerekli olduğundan, piyasadaki para arzının arttırılması kaçılmazdır. Piyasadaki para arzı arttırıldığında LM eğrisi sağa kayarak LM’ olacaktır.

Genişletici Maliye Politikası ve Borçlanma; Genişletici maliye politikası, niteliği gereği, açık bütçe ilkesine dayanır ve borçlanmayı gündeme getirir. Çünkü genişletici maliye politikası uygulanırken bir yandan kamu harcamaları arttırılmakta, diğer yandan vergiler hafifletilmektedir. Diğer bir deyişle, bu politikalar çerçevesinde kamu harcamaları arttırılırken, özel kesimden bu artışı dengeleyici bir kısıntı yapılmamaktadır. Durgunluk dönemlerinde ihraç edilen kamu borç senetleri hem özel tasarrufçular için güvenilir bir yatırım aracı olarak görülür, hem de elde edilen faiz geliri, özel tüketim harcamalarını artırıcı yönde etki yapar. Durgunluk dönemlerinde kamu harcamalarının finansmanında vergi yerine borçlanmanın kullanılması, ekonomide toplam tüketimi arttırır. Vergilerle kaynaklar, Kamu kesimine aktarılırken, Marjinal tüketim ve tasarruf eğilimlerine bağlı olarak sadece tasarruflar değil, tüketim de kısılmaktadır. Özel tüketim harcamaları değişmeden kamu harcamalarının yükselmesi, toplam tüketimi artırmaktadır.

Genişletici Maliye Politikasının Genel Değerlemesi; Genişletici maliye politikası, ilke olarak ekonomilerde yapısal faktörler dışında oluşan nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan durgunluk halleri esnasında geçici olarak uygulamaya konan mali önlemler dizisi olarak görülür. Diğer bir deyişle, ekonomik kalkınma veya temel kesimlerde ciddi ve yapısal nedenlere bağlı darboğazların bulunduğu hallerde genişletici maliye politikası yeterli ve etkili olamaz. Çünkü bu tür politikanın etkili olabilmesi için ekonomik yapının hem kapasite hem de duyarlılık açısından elverişli olması gereklidir. Kalkınma çabası içinde olan ekonomilerin temel sorunları ise yapısal darboğazlar ve her alanda yaşanan kapasite eksikliğidir. Keynes teorisi krizlerde genişletici maliye ve para politikası uygulanmasının gerekli olduğunu savunur. Piyasalardaki olağanüstü miktarda paraya karşın krizin önlenemeyip sadece daha yüzeyden seyretmesinin sağlanması ise kapitalizme ilişkin yapısal krizler karşısında klasik maliye politikası araçlarının etkili olamayacağını ortaya koymaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1960’larda genişletici maliye politikası çok etkin bir biçimde uygulanmış ve olumlu sonuçlar alınmıştır. Gelir vergisi otomatik istikrar sağlayıcı politika aracı olarak “Artan Oranlı Tarife Yapısı” etkili olur. Kurumlar vergisinin, otomatik istikrar sağlayıcı olarak gelir vergisi kadar başarılı olmama nedeni “Düz Oranlı” olmasından Transfer harcamalarında meydana gelen bir artışın gelir arttırma katsayısı, Transfer geliri elde edenlerin Marjinal tasarruf eğiliminin sıfır olduğu durumda gelir yaratıcı harcamaların gelir artırma katsayısına eşit olur. Gelire bağlı olan vergilerin gelir etkileme katsayısını belirleyen formül 1/1-c (1-t) Otonom yatırımların neden olduğu dışlama etkisi Yatırımların faiz esnekliği ile ortaya çıkar. Toplam talep toplam arzdan düşük düzeyde kalırsa, aradaki fark deflâsyonist açık olarak belirlenir ve ekonomide gelir ve istihdam düzeyi geriler. Bu durumu giderici en etkili önlem Gelire bağlı olmayan vergi ve gelir yaratıcı harcama artışı Ekonomik Konjonktüre karşı tepki veren en önemli araç gelir vergisidir.” ifadesi Doğrudur, çünkü Konjonktüre karşı esnektir. “Kurumlar vergisi genellikle düz oranlı uygulandığından, gerileyen gelirler karşısında yükümlüleri daha düşük vergi oranına indiremeyeceği için, otomatik istikrar sağlayıcı olma açısından etkinliği, gelir vergisine oranla zayıftır.” ifadesi Doğrudur, çünkü esnek olmamakla beraber kamu gelirlerinde mutlak değişiklik yaratır. Kamu cari ve yatırım harcamalarının etkilerinin farklı olmasının nedeni Cari harcamalar mevcut kapasiteyi işler durumda tuttuğu halde, yatırım harcamalarının kapasite yaratmasıdır.

İlgili Kategoriler

İktisat Ders Notları



Yorumlar 1

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir