AÖF 35 Ana başlıkla Prens Sabahattin



35 ANA BAŞLIKLA………..PRENS SABAHATTİN…….1879-1948
1-Bireyci, liberal ve Batıcı toplum tipinin önde gelen temsilcisidir.
2- Osmanlı aydınlarının çoğunluğunu etkileyen materyalizm, sosyal Darwinizm ve pozitivizmden o da etkilendi.
3- Fransa’da sosyoloji ve Science Sociale ekolü ve onun temsilcileri ile tanıştı. Bu ekolün önde gelen isimlerinden Frederic Le Play, Henri de Tourville ve Edmond Demolins’in görüşlerini benimsedi.
4-1906 yılında İttihatçılardan ayrılarak Teşebbüsü Şahsi ve Ademi Merkeziyet Derneği’ni kurdu.
5-En önemli eserinin adı “Türkiye Nasıl Kurtarılabilir?” dir.
6-Science Socialeyı yaratan gözlem yöntemidir. Ancak bilimsel gözlem, sıradan gözlemlerle karıştırılmamalıdır. Belirli bir konuyla ilgili gözlemlerin bilimsel olabilmesi için, o konuyu meydana getiren olayları ortalama olarak değil, kökten kavrayacak bir çözümleme yöntemi edinmek gerekir.
7-Toplumsal sorunların gözlem yöntemiyle çözülebileceğini öne sürmektedir. Bunun gerçekleşebilmesi için de uygulamaya, topyekun bir toplumsal değişmeye dayalı siyasal program önerisi getirir. Bu program aynı zamanda Anglo-Sakson toplumlarını örnek alan siyasal bir seçimi içermektedir.
8- Prens Sabahattin’e göre Türkiye’nin eğitim ve yönetim gibi iki temel sorunu bulunmaktadır.
9-Türkiye’nin yönetim sorununun çözümü, ülkenin idari yapısının merkeziyetçi yapıdan ademimerkeziyetçi yapıya doğru değiştirilmesiyle çözülebilir.
10-Türkiye’nin yönetim yapısı ile birlikte eğitim anlayışının da değişmesi gerekmektedir. Yurttaşlarımız Anglo-Sakson eğitim yöntemlerinin uygulandığı bir eğitim anlayışı doğrultusunda yetiştirildiğinde, giderilemeyecek sorun yoktur. Bu iki alanda bütüncü yapıdan bireyci yapıya doğru gerçekleştirilecek uygulamalar, toplumsal yapıyı da değiştirecek ve Türkiye’nin kurtuluşu gerçekleşecektir.
11-Devletler arasındaki farklılıklar hükümet biçiminin aynı olmasından değil, sosyal yapılarındaki ayrılıktan ileri gelmektedir. Yönetim hayatında yapılacak reformlar hep yüzeysel ve sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Ülkenin kurtuluşu tanzimat, Islahat, meşrutiyetle değil, toplumsal yapının değişmesine bağlıdır.
12-Maddi yapının gevşekliğinden doğan bütüncü yapı, kendine bağlı olanları üretimden çok tüketime sürüklediği için sosyal yetenek ve kişiliğin gelişmesine engel olmaktadır.
13-Maddi çalışmanın sıklığından doğan bireyci yapı ise kişisel girişkenlikle etkin bir üretim doğurarak, sosyal yeteneğin gelişmesini hazırlayarak bütüncü yapılarda olduğu gibi, kişiyi kişiye değil, özel mülkiyeti üretim uğraşılarına bağlayarak, dayanaklarını kendi kendinde bulan bağımsız ve üstün kişilerden kurulu etkin bir toplum yaratır.
14-Bireyci yapı, kişisel yükselmeye, bağımsızlığa doğru kesin bir gidişe yol açar. Kişisel bağımsızlık sosyal hayatın üstünlüğünü ortaya çıkarır. Bu üstünlüğün hareket noktası ise bütünüyle manevi olan bir fikir aydınlanmasından değil, etkin bir maddi çalışma, hayatın değişen ihtiyaçlarına uyabilen bir üretim ve bunların geliştirdiği sosyal özelliklerden doğmaktadır.
15- Bireyci toplumlarda ihtiyaçtan doğan ve halkın kendi kendini idare etme.si sonucuna ulaşan idare tarzına, ademimerkeziyetçi yönetim denilmektedir.
16- Ademimerkeziyetçi bir yönetimde merkez, ülkenin her tarafına birden aynı emri vermez. Bütün işler, türüne, genişlik ve karmaşıklığına göre ayrılır. Bu işlerin yönetimi, yetkili kurullar tarafından, yerinde ve zamanında ayrı ayrı yüklenilerek yürütülür. Vilayet meclisleri, mahalli ihtiyaçlar doğrultusunda yol, köprü, okul, hastane gibi hizmet yatırımlarını bürokratik engellere takılmadan gerçekleştirirler.
17- İşlerin ayrılmadığı, birbirine bağlandığı, karıştırıldığı ve gevşek yürütüldüğü; iş sorumluluğunun tanımlanmadığı ve belli bir yetkiye bağlanmadığı, yetkilerin tümüyle hükümet merkezinde toplandığı; özel hayatın ve girişkenliğin baskı altında tutulduğu, memur sınıfının tahakkümüne dayalı yönetim biçimine de merkezi yönetim denilmektedir.
18- Merkez dışı yönetimde mevcut vilayetler doğal ve sosyal koşullara göre, birkaç vilayeti içine alacak şekilde, bölgelere ayrılarak mahalliidare teşkilatları kurulur. Her bölge için bir düzenleme kurulu oluşturulur. “Göçebe memur” yerine, genel refah ve bölgesel bayındırlık işleri ile ilgilenecek, değişmez mahalliidareciler teşkilatı oluşturulur. Bölge yöneticisi ise o bölgenin en seçkin kişileri arasından seçilir.
19- Ademimerkeziyetçilik anlayışı ile siyasi değil idari yerinden yönetimi savunduğunu sürekli olarak belirtme gereği duyan Prens Sabahattin, idari yönetim anlayışı ile yerel seçimlerle iş başına gelecek olan valilere daha fazla yetki verilmesini, il kurullarının oluşturulmasını, halkın vergilerinin nerelere harcandığını denetleyebilmesini talep ettiğini belirtir.
20-Ademimerkeziyetçi anlayışın siyasi alanı kapsamadığını belirten Prens Sabahattin bu görüşü ile çelişecek şekilde idari yerinden yönetimin işleyebilmesi adına, bu yönetimlere ayrı bir hukuk, ayrı bir ekonomik özerklik, hatta yerel kolluk güçleri talep etmektedir.
21- Felaketlerimizin kaynağı cahilliğimizdir. Eğitim alanında reformlar yapıp halkımızı aydınlatırsak, gelecek kuşaklar aydın insanlar olarak yetiştirilmiş olacaktır.
22- Okullarımızda geçerli olan eğitim teorik ağırlıklı bilgilerden oluşmaktadır. Bunun kesinlikle değiştirilmesi ve öğrencilere gerçek yaşamda kullanacakları bilgiler verilmelidir.
23-Eğitim sisteminin şimdiye kadarki amacı, devlete memur yetiştirmek olmuştur. Eğitim sistemi ile hiçbir yeteneği ortaya çıkarılamayan gençlerimiz, zenginliğin kaynağı olan tarım, sanayi ve ticarete yöneltmek yerine geçimlerini memuriyette aramaktadırlar.
24- Prens Sabahattin için aile; bireyci burjuva toplumunun temel taşıdır. Bütüncü yapıdan bireyci yapıya geçişi sağlayacak temel değişim birimi ailedir.
25-Ale kurma gücünde olan kız ve erkekleri yetiştirecek okullar açmak, Anglo-Sakson eğitimi ile yetişmiş ailelerden, çiftlik gibi kuruluşlardan yararlanmak ve bu aşamalardan geçen öğrencileri tarımsal alanlarda girişimci faaliyetlere teşvik etmek sistemin başarısı açısından birinci koşuldur.
26- Kız ve erkek ayrımı yapılmadan tüm çocuklar eğitimden yararlandırılmalı, girişimci ruha sahip kız ve erkek çocuklar yetiştirecek, çocuklarına girişimci zihniyeti aşılayacak gençlerin aile kurmaları sağlanmalıdır.
27- Sınıflı toplumsal yapı, özel yatırımların ve burjuva sınıfının teşviki, ademi merkeziyetçi bir ekonomi anlayışı yanında özel mülkiyete dayalı çiftliklere ve malikânelere dayalı büyük tarım işletmelerini esas alan liberal bir ekonomi anlayışının öncü savunucularından biridir.
28-Ülke ekonomisinin gelişmesi için kadınların da üretime katılması gerektiğini belirtir.
29- Osmanlı Hristiyanlarının kendilerine verilen ayrıcalıkları, ademimerkezi yönetim olanaklarını verimli bir şekilde kullanarak tarım, ticaret ve sanayi alanlarında üretime çevirerek zengin olduklarını; ademimerkezi yönetim olanaklarından yoksun olan Müslümanlar ise girişimci ruhu geliştiremediklerinden, ilkel düzeyde sürdürdükleri tarım ve devlet memurluğu ile geçinmeye çalıştıklarını, bu yüzden de servet sahibi olamadıklarını belirtmektedir.
30- Müslümanlara özellikle büyük çiftlikler kurmalarını önermektedir: Yeni kuşağın ziraatçi-patron aileler kurmaya aday gençleri, geniş topraklara yerleşerek, yeni çiftliklerde özel girişimciliğe doğru ilk sağlam adımları atmalıdırlar. Bunu başaran aileler, karşılarında geniş ve verimli bir çalışma ortamı bulacaklardır. Bu girişimci aileler sayesinde ülke bayındırlaşacaktır.
31-Dinin toplumsal yapı ile bağıntısını görmek için aynı dinin farklı toplumlardaki uygulamalarına bakmak gerekir. Bütüncü yapılarda kötüye kullanıldığı için bir baskı aracı olma derecesine düşen ve zamanla aynı oranda güçlü tepkiler doğuran dinler, bireyci yapılarda kişisel bağımsızlığa saygı gösterdiği ve bu yapıyla birlikte geliştiği için büyük bir sosyal ihtiyacı karşılamakta, kamuoyunun saygısını kazanmaktadır.
32- İslam dinini ilerlemeye engel sananlar da bu görüşlerinde bütünüyle aldanmaktadırlar. İlerlemeye engel olan İslamiyet değil, Müslüman toplumların bütüncü sosyal yapılarıdır.
33- Prens Sabahattin’in temsil ettiği Science Sociale ekolü, yöntem anlayışı ve özellikle siyasal görüşleriyle etkili olmuştur. Prens Sabahattin’in Science Sociale ekolü adına savunduğu fikirler, Ziya Gökalp’in toplumsal değişme adına önerdiği ara aşamalara gerek duymadan, ülkenin siyasal-toplumsal düzenini toptan Anglo-Sakson Batı dünyasına benzetmeye çalışan düşünceleri içerir.
34- Ekolün ve Prens Sabahattin’in görüşlerini sosyolojide izleyenler arasında Mehmet Ali Şevki Sevündük, Selahattin Demirkan, Tahsin Demiray, Nezahat Nurettin Ege yer almaktadır. Nurettin Şazi Kösemihal, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Cahit Tanyol, Cavit Orhan Tütengil, Hilmi Ziya Ülken ve Ankara ekolü sosyologları da Science Sociale’den ve dolayısı ile Prens Sabahattin’in özellikle yöntem anlayışından etkilenmişlerdir.
35- Prens Sabahattin’in görüşlerini uygulamalı çalışmaları ve ekolü düşünsel ve eylemsel bağlılığı ile onu en iyi şekilde temsil eden isim Mehmet Ali Şevki Sevündük olmuştur.

İlgili Kategoriler

Anadolu AÖF AÖF Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir