FELSEFİ TAVIR VEYA DAVRANIŞ NEDİR??
Kesinlikle her davranış felsefî değildir. Örneğin, kıskançlık, şiddet ya da hoşgörüsüzlük felsefî davranışlar değildir. Bir kişi felsefeci olabilir fakat saydığımız davranışlarda bulunurken bir felsefî davranışı gerçekleştirmiş olmaz. Felsefî davranışları en iyi şu kavramlarla açıklayabiliriz: Merak – Şaşkınlık:Aristoteles’in dediği gibi “İnsan, doğası gereği bilmek ister.” Bilmek bir düşünsel etkinlik sonucu oluşur fakat bilme isteği bir merak sonucu olur. Merak duyan birey, soru sorarak var olanı sorgulamaya başlar. Refleksiyon – Dönüşüm – Yansıma: Problem düşünülmeli, zihinde tasarımlanmalı ve de çözüm için çaba harcanmalıdır. Zihin, problem üzerine refleksiyonlu (düşündüğünü
düşünerek ya da derin düşünmeye dayalı) etkinlikle yaklaşmalıdır. Çift yönlü düşünme felsefî davranıştır. Felsefî tavır, düşünme üzerinde bir düşünmeyi de içerir. Düşünmenin kendi düşüncesi üzerine tekrar düşünmesi felsefî tavrın en önemli karakteridir. Şüphe Etmek ve Dogmatik Olmamak: Her kim felsefî düşünüyorsa kendi inançları üzerinde bile şüphe etmeli ve bu konuda dogmatik (düşünmeksizin, sogulamaksızın, körükörüne inanmak) olmamalıdır. Çünkü kendisi ya da başkası için şüphe duymayan bir refleksif düşünme, felsefî bakış tarzı olamaz. Felsefe, bilgisizce ortaya konan kuramların eleştirildiği düşünsel etkinliktir. Felsefe, sorulara cevap vermek değil, cevapları sorgulamaktır. Felsefe, şüphe ile başlar. Açık Görüşlülük ve Hoşgörülülük: Felsefî davranış yalnızca kendi inançları üzerinde dogmatik olmamak değil, aynı zamanda başkalarının fikirlerine açık olmak ve hoşgörülü olmaktır. Felsefeci her türlü söze açıktır ve onları akıl süzgecinden geçirmeden kabul etmeyendir. Aklın ve Deneyin Yönlendirmesini İstemek: Bir yerde düşünmeyi durdurmak veya onu sınırlandırmak, felsefeyi sona erdirmek veya sınırlandırmaktır. Felsefeyi sınırlandırmak ise aklı bir şeylerle sınırlamak veya hapsetmektir. Bazen aklımıza danışarak var olan inançlarımızın artık eskidiğini ve yerine yenisinin konulması gerektiğini kabul etmeliyiz. Böylece yeni deney ve bilgilere açık olmak ve onları istemek felsefî tutumdur. Belirsizlik ve Yargıda Bulunmamak:Kanıtlanamamış ya da yeterince bilgi sahibi olunmayan bir konuda yargıda bulunmamak veya belirsiz kalmak felsefî tutum gereğidir. Ne zaman bir sonuç hakkında kesin delillerimiz yoksa yargı için beklememiz gerektiği düşüncesi felsefî tutum gereğidir. Tahmin-Spekülasyon:Şüphe kadar inanç da felsefî tutum gereğidir. Her ne kadar bazı sonuçlar kanıtları gereği belirsiz ya da temelsiz olsa da eldeki verilerle tahminde bulunmak bir felsefî tutumdur. Felsefî davranış, dogmatik inançlar olmaksızın bir tür inanç tarzıdır. Kısaca bu bir tür spekülasyon (düşüntü) davranışıdır. Çünkü uçtaki şüphecilik ve dogmatiklik aynı düzeyde kabul edilemez. Devamlılık ve Israrlılık:Felsefeci, problemleri çözmede ısrarlı ve sürekli davranmalıdır. Anlık şüphe ya da spekülâsyon kimseyi felsefeci yapmaz. Felsefî tutum veya davranış, genellikle uzun bir refleksiyonel düşünme sürecidir. Felsefe, güçlükleri ve zorlukları cesaretle reddedebilen ve aşabilen bir tür anlama çabasıdır. O, açık düşünmek için bir tür inatçı çabadır. Sakinlik ve Duygusuzluk: İdeal olarak felsefeci aklı en fazla, duyguyu en az kullanandır. Duygusuz bir felsefenin yaşamın anlamını veremediğini söyleyen doğu felsefesi, aklı ve arzuyu bir araya getirmeye çalışmıştır. Sonuç olarak felsefî davranış tamamen duygusuz bir davranış yerine tarafsız duygu olarak kendini ortaya koymalıdır. Bu tutum, çağdaş bilim adamlarının nesnel olmak için öne sürdükleri tarafsızlık arzusuna benzetilebilir.