1. Günümüzde Kelam İlmi (Yeni İlm-i Kelam dönemi)
XIX. yüzyıldan günümüze kadar geçen süre kaynaklarımızda “Yeni İlm-i Kelam dönemi” olarak adlandırılmıştı. Bu dönemde kelam ilmi, felsef bir görüş olarak materyalizmi bütün biçimleriyle reddeden, biyoloji ve psikoloji disiplinleri üzerinden gelen Darwinizm ve Freudizm akımlarının eleştirilerini cevaplayan, yeni felsef akımları İslam esasları açısından eleştiren, tabiî bilimlerden yararlanarak Allah’ın varlığını kanıtlayan, İslam’ın inanç ilkelerini açıklayan bir ilim durumuna gelmişti.
Mesâil: ana konular, Vesail: ana konuları anlamaya vesile ve yardımcı olan konular.
16. yüzyıldan sonra Kelam ilmindeki değişimlerin (Yeni ilmi kelam döneminin doğuş) sebebi:
16. yüzyıldan itibaren özellikle Batı dünyasında yaşanan yeni felsefi akımlarla gibi gelişmeler ve değişmeler İslam dünyasını da etkisi altına almaya başlayınca kelam ilminin önüne bazı yeni problemler çıkmıştı.
16. yüzyıldan itibaren özellikle Batı dünyasında ortaya çıkmaya başlayan felsefi akımlar (Yeni ilmi kelam dönemine konu olan inkârcı akımlar): Rönesans, Reform, hümanizm, düalizm, sekülerizm, aydınlanma, pozitivizm, rasyonalizm, progressivizm, materyalizm, nihilizm, ateizm, empirizm, deizm, mekanizm gibi. 19. yüzyıldan itibaren de İslam dünyası, modern Batının bu fikir ve inanç problemleriyle yüzleşmek ve hesaplaşmak zorunda kalmıştı. Bu yeni dönemde Batının kendi tarihi ve diniyle hesaplaşması esnasında bu akımlar tarafından türetilen İslam inançları açısından da tehdit ve tehlike oluşturmaya başlamıştı. Geçmişte kullanılan yöntemler, istidlal metotları, ortaya konulan deliller artı istenilen ölçüde ihtiyaçlara cevap veremez olmuştur
Yeni İlm-i Kelam’ın özellikleri:
1) Yeni İlm-i Kelam, yeni ortaya çıkan bir ilim değil, kelam ilminin kendini yenilemiş hâlidir. 2) Yeni İlm-i Kelam, “materyalizm, pozitivizm, Darwinizm, Freudizm gibi akımların dine ilişkin yaklaşımlarına cevap vermeye çalışan, 3) yeni felsefi cereyanları eleştiren, 4) yeni bilimsel verileri kullanan, 5) Allah’ın varlığını yeni yöntemlerle ispata çalışan, 6) akaid konularını ispat ve izah ederek mukaddesatı savunan bir ilimdir.”
Yeni İlm-i Kelam hareketiyle birlikte klasik kelamın kapsam ve içeriği ile yönteminde bazı değişiklikler:
1. Konular arasında önem ve öncelik sıraları yeniden gözden geçirilmiştir. Ör: ispat-ı vacip (Allah’ın varlığının delillerle ortaya konulup ispatlanması) öncelenmiştir.
2. Geleneksel kelamda ele alınmayan kadın hakları ve İslam Dini’nin diğer dinlerle mukayesesi gibi bazı konulara yer verilmiştir.
3. Modern dönemin bilimsel verilerine daha çok ağırlık verilmişti. Bilim-din ilişkisi çözümlenmeye çalışılmış, ispat-ı vacip konusunda hudûs ve imkân delili yerine gaye ve nizam delili öne çıkarılmıştı.
4. Felsefi biyolojik, psikolojik ve sosyolojik teoriler kendi argümanları çerçevesinde ele alınarak tartışılmış ve inanç açısından tutarsızlık içeren iddialarına cevaplar verilmiştir.
5. Yeni İlm-i Kelam’la birlikte herhangi bir mezhebi taklide dayalı yaklaşım bırakılarak, içtihat ve görüşler arası tercihe dayalı anlayış benimsenmiş, klasik kelam problemleri eleştirel bir bakış açısıyla gözden geçirilerek tartışmaya açılmıştır.
Kelam ilminin yenilenmesi sürecinde bazı kelamcıların düştükleri yanlış nedir?
Batıdan gelen her şeyin sanki hakikatmiş gibi kabul edilmesi, aklın fazlaca öne çıkarılması, aydınlanmacı ve pozitiist yaklaşımlara fazla prim verilmesi gibi olumsuz ve sakıncalı yönelişlere kısmen de olsa kapılabilmişlerdir. Bu dönemde yazılan eserlerde,
1) ele alınan konuların kısa, sade ve anlaşılır olması, 2) ihtilaflara ve ayrışmalara götürecek konulardan sakınılması, 3) ittihad-ı İslam (İslam birliği) fitri doğrultusunda çalışılması, 4) kelamın bütün konuları yerine seçilmiş konularda, dinin ferdî ve toplumsal boyutuna dair eserler verilmesi, 5) dinin bir bütün olarak ele alınması ve savunulması gibi hususlar öne çıkmaktadır.
2. Kelam İlminin Güncel Meseleleri
Dinin ve ahlakın inkârına doğru: Pozitivizmin doğuşu 16. yüzyılda başlayan Rönesans ve Reform hareketleri, zamanla hümanizm, sekülerizm, rasyonalizm gibi duraklardan geçerek 19. yüzyılda pozitivizme evrilmiştir. bu yüzyılla birlikte kitleler hâlinde dinin ve ahlakın inkârına doğru sürüklenmiştir
Pozitivizm insanları hangi çeşit inançsızlık akımlarına sevk etmiştir? İnsanları materyalizm, ateizm, nihilizm gibi açmazlara sevk etmiştir.
Bu inkârcı akımlar genel özellikleri bakımından modern bat düşüncesinin hümanizm ve sekülerizm temelleri üzerinde yükselmektedir.
Hümanizm gerçekte nedir? Hümanizm ilk planda insan sevgisi gibi sunulmak istense de özü itibariyle insan merkezci ve beşerperest bir anlayıştır.
Sekülerizm ise ahirete imanı unutturarak insanı sadece bu dünya için yaratılmışçasına bu dünyanın hazlarına yönlendirmektedir.
Yeni ilmi kelam dönemine konu olan inkarcı akımları yazınız. 2.1 deizm, 2.2 Politeizm, 2.3 Agnostisizm, 2.4 Pozitivizm, 2.5 Ateizm, 2.6 Nihilizm, 2.7 Sekülerizm, 2.8 Satanizm, 2.9 Tenasüh ve Reenkarnasyon, 2.10 Kötülük Problemi, 2.11 Sahte Peygamberlik
Çağdaş inkârcı akımlar tanımları ve sebep oldukları sorunlar:
2.1 Deizm: Tanrı’nın varlığını ve âlemi yaratan olduğunu kabul ediyorlar ama O’nun âleme ve insana müdahil oluşunu akla dayalı bir tabiî din anlayışı çerçevesinde, vahyi ve nübüvveti şüphe ile karşılayan veya inkâr eden felsefî ekoldür.
bu görüş, zamanla ya doğrudan ateist olan ya da ateizme götüren fikirleri savunan filozofların ekolü hâline gelmiştir.
Bu ayet /ayetler hangi inkarcı akımın görüşüne cevap niteliğindedir? “Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız
2.2 Politeizm
İlâhî gerçekliğin özü itiarıyla, bir değil de, çok olduğunu, birden çok tanrının var olduğunu savunan anlayış
Her ne şekilde olursa olsun çok tanrıcılık (politeizm), bu tür birden fazla tanrı inanışlarının ortak adı olarak kullanılmaktadır.
Tevhit akidesi nedir? Tanımlayınız.
İslam’a göre Allah’ın varlığı ve birliği esasına dayanan inanca “tevhit akidesi” denir.
Kur’an-ı Kerim’de üzerinde en çok durulan konu tevhit inancıdır.
Allah’a ortak koşmanın hükmü nedir? “Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile) iftira etmiş olur.” (Nisa suresi, 48. ayet.)
Burada kadir-i mutlak bir büyük tanrı egemenliğindeki çok tanrıya inanma şeklinde ortaya çıkan henoteizm anlayışına; hayır ve şer tanrıları şeklinde tanrısal özellikleri iki başlıkta ele alan düalist dinlere (Mecusîlik, Maniheizm vb.); eski Mısır, Babil, Asur, İran, Hint geleneklerinde rastlanan ve Budizm, Hinduizm, Hristianlık gibi dinlerde de farklı yorumlara konu olan üçlemeci (teslis) dinlere de politeizm başlığı altıda işaret etmek yerinde olur. Cahiliye Arapları’nda görülen putperestlik ve şirk anlayışı yanında Roma paganizmi de bir tür putperestlik olarak çok tanrılı dinler kategorisinde değerlendirilebilir
Bu inanışlarda tanrılar ve tanrıçalar, baba tanrı, eşler, oğullar, kızlar şeklinde ve çoğunlukla panteonlarda (mesela Antik Yunan mitolojisinde Olimpos Dağı’nda) birlikte yaşarlar.
Bu tanrılar sınırsız güç ve bilgiye sahip değildir, bunun yerine, insan benzeri kişisel özelliklere sahiptiler (antropomorfizm). Mesela yerler, içerler, öfklenirler, evlenirler …
Bu ayet /ayetler hangi inkarcı akımın görüşüne cevap niteliğindedir? : “Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, (günahları) dilediği kimse için bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile) iftira etmiş olur.
2.3 Agnostisizm: Agnostilere göre Tanrı’nın varlığı kesin olarak bilinemeyeceği gibi yokluğunu iddia etmek de doğru değildir. Çünkü o da kesin olarak bilinemez.”
Bu ayet /ayetler hangi inkârcı akımın görüşüne cevap niteliğindedir?
“de ki: şüphesiz ben rabbim’den gelen apaçık bir delile dayanıyorum. siz ise onu yalanladınız. …”
2.4 Pozitivizm: Terim olarak modern bilimi temele alan, bâtı inançları, metafiik ve dinî, insanlığın ilerlemesini engelleyen bilim öncesi düşünce tarzları ya da formları olarak gören dünya görüşünün adıdır.
Pozitivizm, modern Bat düşüncesinde sadece bilim alanıyla sınırlı kalmamış, âdeta bir sosyal teoriye ve bir dünya görüşüne dönüştürülmüştür. Fransız filozof Auguste Comte (1798-1857) ile ortaya çıkan bu akıma göre olgular ve deneyler dışındaki bilgiler teolojik ve metafizik bilgi olarak görülür ve reddedilir.
İslam’ın Pozitivizm’e Bakışı: Pozitivizm ın hiçbir çözüm öneremediği konular; insanın ruh, duygular, sanat, estetik, inanma gibi manevi ve ruhani arayışlarına hiçbir çözüm önerememektedir. Oysa insanoğlu duyuları, aklı, kalbi, ruhu, inancı, esteti boyutu, arzuları, yönelimleri vb. pek çok yönüyle küllî ve bütünsel bir varlıktır.
2.5 Ateizm: Tanrı’nın var olmadığı inancına dayanan felsefi akımdır.
(Teizm: Var olan, her şeyin yaratıcısı olan bir Tanrı’nın varlığını kabul etme, Tanrı’nın mutlak ilmine ve gücüne inanma, Tanrı’nın aynı zamanda ilmiyle, iradesiyle, kudretiyle varlıklar üzerinde tasarrufu olduğunu, vahiy göndererek insanlarla iletişime geçtiğini, âleme ve insana daima müdahil olduğunu benimseme.)
zındıklık – mülhidlik (İlhad) ne demektir?
İlhad kavramı Kur’ân-ı Kerîm’de de geçmektedir.
ilhad, “Allah’ın varlığı veya birliğini, dinin temel hükümlerini inkâr etmek, bunlar hakkında kuşku beslemek veya uyandırmak, dinî kuralları hafife almak” manasında kullanılır.
Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’ın varlığından ziyade birliği meselesine dikkat çekilmiştir.
2.6 Nihilizm: Hayatı anlamını boşluk, hiçlik, anlamsızlık gibi kavramlara indirgeyen olumsuz yaklaşımları öne çıkaran bir anlayıştır.
“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır.
Optimizm: İyimserlik demektir. İyinin ve iyiliğin bir bü-
tün olarak ve uzun vadede kötüye ve kötülüğe baskın çıktığı
ya da çıkacağı görüşü.
Pesimizm: Kötümserlik, karamsarlık gibi anlamlara gelir.
Genel olarak sadece kötüyü ve kötülüğü gören, her şeyde
kötülüğün baskın çıktığını savunan, var olan her şeyi acıma,
üzüntü, umutsuzluk duygularıyla , anlamsızlık, saçmalık, acı
ve ölüm düşünceleriyle değerlendiren bakış açısı.
2.7 Sekülerizm (Dünyevîleşme) Toplumda ahiretten ve diğer dinî, ruhanî meselelerden ziyade dünya hayatına odaklanılmasına vurgu yapan anlayış ve ideolojiye sekülerizm denilir. Türkçeye laiklik, çağdaşlaşma veya dünyevîleşme şeklinde çevrilebilen kavram için Fransa’da laicite ve laicisme kelimeleri kullanılırken İngiltere ve Amerika gibi ülkelerde daha çok sekülerizm kavramı tercih edilmektedir.
Özellikle ahirete iman duygusunun neredeyse iptal edildiği bu anlayışta insan için ne var ne yok hepsi dünya hayatıyla sınırlanmakta, burada ve şimdi olana yapılan vurgu ahiret ve sorumluluk duygularını köreltmektedir. Kuran-ı Kerim’de onların bu batıl inançları şöyle yer alır: “Hayat, şu dünya hayatımızdan ibarettir. (Kimimiz) ölürüz, (kimimiz) yaşarız; bir daha diriltilecek de değiliz.” (Mü’minûn, 37)
2.8 Satanizm
Şeytanı ve şeytanla ilgili sembolleri yücelten ve şeytana tapmayı esas alan anlayışlara verilen ad. Geçmişte Yezidîlik gibi anlayışlar.
Satanizmle ilgili metinlerde 11 kural, 9 büyük günah ve 9 temel ilke hâlinde satanizmin öğretileri diyebileceğimiz bilgilere rastlanmaktadır.
Cinsel sapıklıklar, cinayetler, kara büyü gibi unsurları ayinlerinde kullanan satanistler, özellikle şeytana en yakın hayvan olarak gördükleri kedilere özel önem atfetmekte ve ayinlerde kedi kurban etmektedirler. Bakire kızların kurban edilmesi de bir ritüel olarak kabul edilmektedir.
Satanistlerde gizlilik ve intihar yanında dinlenilen müzikler ve seyredilen filmler de şiddet ağırlıklıdır.
Gençlerin satanizme yönelme sebepler ailede sevgi ve ilgi görememek, kötü arkadaş, doğru bir din eğitimi almamak, sunulan imkânların bolluğu ve tüm isteklerin yerine getirilmesi neticesinde oluşan tatminsizlik sebebiyle daima yeni ve ilginç arayışlara girmek, kendilerini manevî boşlukta hissetmenin getirdiği yönelişlerle doğaüstü güçlerle ilgilenmek sayılabilir. Tabiî burada uyuşturucu, cinsellik, kendini bir çevreye ait görme, bir gruba katılma, ilgi görme, dikkat çekme, isyan duygusu gibi faktörleri de göz ardı etmemek gerekmektedir.
İstiaze: Kötülüklerden Allah’a sığınıp O’ndan yardım isteme. “eûzü, maâzallah, neûzübillâh, eûzü billâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm, esteîzu billah” gibi ifadelerle dile getirilir.
İslam’ın Satanizm’e Bakışı: şatn (şütûn) veya “öfkesinden yanıp tutuşmak” manasındaki şeyt kökünden türediği ileri sürülen şeytân kelimesi (çoğulu şeyâtîn) “hayırdan ve rahmetten uzaklaşmış yaratık; yanıp helâke maruz kalmış varlık” demektir.
2.9 Tenasüh ve Reenkarnasyon
İnsanların ölümü kabullenemeyişleri ve içlerinde yer etmiş olan ebedîlik (bekâ) arzusunun, istikametten saptırılmış bir karşılığı olarak da değerlendirilebilir.
Türkçe’de ruh göçü, yeniden doğuş kavramlarıyla adlandırılan tenasüh, Bat dillerinde reenkarnasyon kelimesiyle ifade edilir.
Tenasüh inanışı, ruhların dünyaya gelip gitmelerini ceza ve ödül yaklaşımına dayandırır. Reenkarnasyonda ise cezalandırılma veya ödüllendirilme söz konusu değildir. Tenasüh inanışına göre ruh, ceza alırsa sonraki bedenlenmesinde dünyaya bir hayvan bedeninde gelebilir. Reenkarnasyonda ise tekâmül sürecinde geri dönüş yoktur.
Tenasüh, Hint dini düşüncesinde sonsuz ölüm ve yeniden doğuş zincirini ifade eden samsara terimiyle anlatılmaktadır.
“Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında: ‘rabbim! der, beni geri gönder ta ki boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım.’ Hayır! onun söylediği bu söz (boş) laftan ibarettir. …” (Mü’minûn suresi, 99-100. ayetler.)
2.10 Kötülük Problemi
Hüsün Ve Kubuh: Hüsün hem ahlak hem de estetik açısından göze ve gönle hoş gelen, sevilen ve beğenilen haller ve davranışları, kubuh ise gözün beğenmediği maddi şeylerle duygusal olarak insanı rahatsız eden haller ve davranışları ifade etmektedir.
Kötülük problemi, “dünyada bu kadar kötülük olduğuna göre demek ki Tanrı yok” safsatası üzerinden ateizme kapı aralanmaya çalışılmaktadır.
Kötülüğün olmasının Hikmeti vardır. Çünkü O aynı zamanda her işi yerli yerinde olan bir Hakîm’dir.
1) Allah mutlak kudret ve adalet sahibi olan bir ilâhî zattır Kullarına karşı çok merhametli ve şefkatlidir
2) yarattığı varlığın içyüzünü, güç ve kapasitesini de bilir ve dilediği gibi hükmeder
3) Allah, kullarına zerre kadar zulmetmez.
4) Kötülük ve şer olarak algılananların, imtihan sırrı çerçevesinde ve ahiret inancıyla birlikte değerlendirilmesi gerekir
5) kötülükler imtihan sırrının bir gereğidir.
6) bu dünyada her şeyin zıddıyla bilinmesi esprisinin tabiî bir sonucu
7) Hayatta aslolan hayırdır, şerler geçici ve arızîdir. Ateş de yağmur da genel maslahatlar açısından iyidir, hayırdır, faydalıdır. İşte şeytanın yaratılması da imtihan sırrı açısından bakıldığında ve Allah’a bakan yönüyle şer değildir.
8) şerri yaratmak şer değildir. Fakat şerri kesbetmek ve iradeli bir şekilde kötülük yapmak şerdir.
9) Allah’ın şerre yardımı ve rızası yoktur.
“Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.” (Şûrâ , 30.)
2.11 Sahte Peygamberlik
İslam’ın dinî literatüründe mütenebbî denilen sahte peygamberler ilk dönemlerde Müseylimetü’l-Kezzab, Secah, Tuleyha el-Esedî, Esved el-Ansî gibi isimler olmuşlardır.
Sahte peygamberler, insanları kendilerine çekebilmek için dinî vazifeleri azalt-makta (namazı ve orucu kaldırmak gibi), arzu ve isteklere göre bir din sunmakta (içkiyi ve zinayı helal kılmak gibi), bol vaatlerde bulunmakta, bağlılarına maddî rahatlık vb. imkânlar sunmaktadırlar.
Sahte peygamberler ve onların etrafında oluşan sahte dinlerden bazıları “Moon Tarikatı ve “Scientology” örneklerinde görülebileceği gibi uluslararası boyuta da ulaşabilmektedir.
فالكمال لله وحده