Sosyoloji Ders Notu ve Çıkmış Sorular



I. Ünite : SOSYOLOJİYE GİRİŞ: SOSYOLOJİNİN ALANI ve YÖNTEMLERİ

A. SOSYOLOJİNİN ALANI

1- Sosyolojinin Konusu ve Tanımı

İnsan, yaşamının her döneminde diğer insanlara ihtiyaç duyan bir canlı olduğu için toplum yaşamı, insanlık tarihi kadar geçmişe dayanmaktadır. Düşünce tarihi boyunca bir çok filozof, toplum yaşamını ele almışsa da toplumsallığı bugünkü biçimiyle ele alan ilk kişi İbn-i Haldun’dur. İbn-i Haldun, özellikle “Mukaddime” adlı kitabında toplumları Göçebe (Bedevi) Toplum ve Yerleşik (Hadari) Toplum olarak ikiye ayırmıştır. Ancak Sosyolojinin felsefeden bağımsızlaşarak kendi başına bir alan olması Fransız İhtilali ve Sanayi Devrimi’nin sonuçları üzerine 19. yy.’ın başlarına rastlar.

Fransız Saint Simon, sosyolojiden 19. yy.’daki olayları açıklamak için yararlanmış; yine bir Fransız, Auguste Comte ise 1839 yılında yazdığı kitapta ilk defa “Sosyoloji” terimini kullanmıştır. Sosyoloji, “society” (toplum/topluluk) ve “logy” (loji/bilim) kelimelerinin birleşiminden “toplumbilimi” olarak üretilmiştir. Ama yine de sosyolojinin tanınması İngiliz Herbert Spencer tarafından sağlanmıştır. Bu yönüyle sosyoloji “en genç bilim dalı” ünvanına sahiptir.

Batı’da 19. yy.’da büyük bir kargaşa ortaya çıkmıştır. Özellikle, büyüyen kentlerde yaşayan işçilerle aristokrat kesim arasında ciddi uçurumlar oluşmaya başlamış, bu ise toplum içerisinde önemli bir hareketlilik ve değişim yaşanmasına neden olmuştur.
Sosyoloji ilk olarak bu dönemde, “toplumsal değişimi ve bu değişimin nedenlerini” açıklamaya çalışmıştır. Ancak sonraki dönemlerde, insanlar arasındaki tüm ilişki biçimlerini araştıran, bu ilişkilerin arkasında yatan nedenlerle birlikte sonrasında ortaya çıkan sonuçları konusu içerisine alan bir bilim dalı haline gelmiştir. Sosyolojinin amacı, toplumsal ilişkileri açıklayarak genel bir toplum kuramına ulaşmaktır.

Sosyolojinin Özellikleri:
• Toplum içerisinde olanı inceler; olması gerekenle ilgilenmez. Bu nedenle, kural koyan (normatif) bir alan değildir.
• Olayları neden-sonuç bağıyla birlikte inceler.
• Toplumu bireylere göre değil, bir bütün olarak değerlendirir.
• Kendine özgü araştırma yöntemleri vardır. Deney yapmaz.

ÖRNEK :

Boşanmaya yol açan belirli nedenlerin sosyolojinin ilgi alanına girebilmesi için, sadece birkaç çiftin bu nedenlerle boşanmış olması yeterli değildir. Bu nedenlerin başka birçok çifti de boşanmaya yöneltmiş olması gerekir.
Bu durum dikkate alındığında, bir olgunun sosyolojinin ilgi alanı içinde yer alması aşağıdakilerden hangisine bağlıdır?

A) İnsan ilişkilerini olumsuz yönde etkilemesine
B) Toplumun gelişmesinde rol oynamasına
C) Toplumun genelinde gözlenmesine
D) Birey için önemli bir sorun olmasına
E) Belirli normlara dayanmasına

( 1996/ÖSS)

Çözüm :
Sosyoloji insanların oluşturduğu toplumun içerisindeki ilişkileri konu edinmektedir. Bu nedenle herhangi bir konunun sosyolojinin ilgi alanına girebilmesi için, insanlar arasında görülmesinin dışında toplum içerisinde de gözlenmesi gerekmektedir.

Paragrafta boşanma olayından bahsederken, bunun “olumlu ya da olumsuz yönlerine” değinilmemiştir. Bu nedenle “A” ve “D” seçenekleri geçerliliklerini yitirmektedirler. Bununla beraber “toplumun gelişimine ya da gerilemesine” yönelik bir etkisi de anlatılmamaktadır. Böylelikle “B” seçeneğini de eleyebiliriz. Ayrıca “E” seçeneğinde denildiği gibi “boşanma”, genelde, hukuk kurallarına dayanıyor olsa da paragrafta kurallarla (normlarla) ilgili bir bilgi verilmemiştir. Ancak, “birkaç çiftin” değil, ”birçok çiftin” boşanmış olması durumunda sosyolojiye bir çalışma alanı doğacağı belirtilmektedir. Bu nedenle denilebilir ki, sosyoloji, toplumun genelinde görülen olguları konu edinir.
Bundan dolayı yanıt: C’ dir.

ÖRNEK :

“Olanı, var olanı söylemek gerekir, olması gerekeni değil.”
“Geleneklerin doğru ya da yanlış olduğunu söylemiyorum, onları yalnızca açıklıyorum.”
Bu iki cümlesiyle Montesquieu, aşağıdakilerden hangisini söylemek istemiş olabilir?

A) Toplumsal olaylar, değer yargılarından kaçınarak incelenmelidir.
B) Düşünürün görevi toplumu yargılamak değil, sorunlara çözüm getirmektir.
C) Toplumsal konularda, bir önerinin gerçekleştirilmesi eskisinden daha kötü sonuçlar verebilir.
D) Bir toplumsal olayın aksayan yanını düzeltebilmek için önce o toplumsal olayı açıklamak gerekir.
E) Toplumsal olaylar, akla göre yorumlanmalıdır.

(1982/ÖSS)

Çözüm :
Montesquieu, dile getirmiş olduğu sözleriyle aslında sadece sosyolojinin değil, tüm bilim dallarının genel bir kuralını dile getirmektedir. Bilimler sahip oldukları bilgilerin doğruluklarını test ederken aynı zamanda ulaşılan bilginin bir başkasına kabul ettirme yolunu da araştırır. Bu nedenle bilimler, bilgiye ulaştıkları yöntemlerin kesinlikle nesnel olmasına dikkat ederler. Nesnel bilginin ilk şartı somut verilerdir. Bu açıdan idealler, rüyalar ve hayaller bu tür bilgi olarak değerlendirilmez. “Var olan” somut bir gerçekliğe sahipken, “olması gereken” ancak soyuttur.

Bir soruna “çözüm getirmek” mutlaka zihinde doğru ve soyut bir kalıbın olması anlamına gelir. Bu nedenle “A”, “D” ve “E” seçeneklerinde bir ideale bağlı kalındığından bilimsel nesnelliğe ulaşılamaz. “C” seçeneğinde ise, “önerinin gerçekleştirilmesi” şartına bağlı bir değerlendirme yapılmıştır. Oysa bilim, yorumsal bir önerinin varlığına karşıdır. Bilimsel çalışmada sadece gerçeğin bilgisine ulaşmak istediğimiz için “değer yargılarından uzaklaşmamız” gerekir.
Bundan dolayı cevap A’ dır.

2- Sosyoloji ile İlgili Temel Kavramlar
Toplum : Belli bir fiziksel yeri ve coğrafyası bulunan, ortak bir kültüre ve devamlılığa sahip, üyeleri arasında işbirliği olan ve kendi kendini devam ettiren insan topluluklarına denir. Toplum, farklı sosyologlar tarafından çeşitli özelliklerine göre sınıflandırılmıştır:

İlk olarak İbn-i Haldun, toplumu insanları birbirine bağlayan duygu temelinde ikiye ayırır:
– Göçebe (Bedevi) Toplum: Kan bağıyla bir araya gelmişlerdir ve göçebedirler.

– Yerleşik (Hadari) Toplum: Belli amaçlarla bir araya gelmişlerdir ve yerleşik bir yaşam sürerler.

Emile Durkheim ise toplumu insanlar arasındaki ilişkiye göre ikiye ayırır:
– Mekanik (Basit) Toplum: İnsanlar arasında yüz yüze ve samimi ilişkilerin olduğu, homojen (uzmanlaşmanın olmadığı) toplumlardır.
– Organik (Karmaşık) Toplum: İnsanlar arasında resmi ilişkilerin ve işbölümünün olduğu, geniş nüfustan dolayı insanlar arasındaki kontrolün toplumsal baskı ile sağlandığı toplumlardır.

F. Tönnies, Durkheim’in toplum sınıflandırmasından yararlanarak ikili bir ayrım yapar:
– Cemaat: Mekanik toplum gibi basit, ırk ve etnik yönden farklılaşmamış bireylerin kurduğu toplumlardır

– Cemiyet: Organik toplum gibi karmaşık, etnik yönden farklılaşmış bireylerin kurduğu toplumdur.

Auguste Comte ise toplumun gelişimine göre her toplumun üç ayrı aşamadan geçeceğini/geçtiğini söyler:
– Teolojik Aşamadaki Toplum: Askeri ve monarşik bir yapı vardır. Askerler ve din adamları egemendir.

– Metafizik Aşamadaki Toplum: Her olay dine göre yorumlanır. Dini kurallar toplumun işleyişini belirler. Batıl inançlar (fallar, büyüler…) söz konusudur.

– Pozitif Aşamadaki Toplum: Tüm doğa ve toplum olayları sadece somut verilerle açıklanmaya çalışılır. Bilimsel düşünce egemendir. Sosyal karışıklıkların sona ereceği aşamadır.

3- Sosyolojinin Alt Dalları
Zaman içerisinde Sosyoloji incelediği konulara göre çeşitli alt dallara ayrılmıştır. Bunlar:
Genel Sosyoloji, Ekonomik Sosyoloji, Sanayi Sosyolojisi, Hukuk Sosyolojisi, Kent Sosyolojisi, Köy (Kır) Sosyolojisi, Din Sosyolojisi, Siyaset Sosyolojisi, Bilgi Sosyolojisi, Aile Sosyolojisi, Eğitim Sosyolojisi’dir.

Bununla birlikte E. Durkheim, sosyolojiyi toplumla ilgili olarak incelediği alana göre şu üç bölüme ayırır:

a. Genel Sosyoloji: Temel olarak sosyolojinin konu alanını, kullanacağı yöntemleri ve diğer bilim dalları ile ilişkisini inceler.

b. Sosyal Morfoloji: Toplumun maddi yapısıyla ilgilenir ve iki ana bölüme ayrılır:
– Sosyal Coğrafya: Yaşanılan bölgedeki coğrafi koşulların toplum yaşamı üzerindeki etkisini inceler.
– Sosyal Demografya: Toplumun nüfusunu, nüfusun yapısını ve özelliklerinin toplum üzerindeki etkisini inceler.

c. Sosyal Fizyoloji: Toplumu oluşturan temel öğeler olan aile, din, ekonomi… gibi kurumların değişimi ve gelişimini inceler.

B. SOSYOLOJİNİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ

İnsan topluluklarıyla ilgilenen sosyoloji, birçok bilim dalı ile beraber çalışma yürütmektedir. Beraber çalıştığı bilim dallarıyla ilişkisi şöyledir:

1- Sosyoloji – Tarih: Geçmişte yaşamış insan toplulukları hakkında bilgi edinir.

2- Sosyoloji – Psikoloji: Toplumun bireye, bireyin de topluma etkilerini inceler. Bu alandan “Sosyal Psikoloji” ortaya çıkar.

3- Sosyoloji – Antropoloji: Toplumların gelişimini ve kültürel özelliklerini inceler.

4- Sosyoloji – Hukuk: Hukuk kurallarının toplumsal işlevlerini ve kuralların topluma uygunluğunu inceler

5- Sosyoloji – Ekonomi: Ekonomik olaylar ve toplumsal olaylar arasındaki etkileşimi inceler.

6- Sosyoloji – Siyaset Bilimi: Toplumların yönetim biçimlerini inceler.

7- Sosyoloji – Coğrafya: Toplumun yaşadığı bölgenin coğrafi özelliklerinin toplumun yaşayışına etkilerini inceler.

ÖRNEK :

Anadolu kadını;
– Evlilik çağına gelmişse “gül oyası”,
– Nişanlı ya da evliyse “karanfil oyası”,
– Sevdiğinden ayrı, üzüntülü ya da yalnızsa “nergis oyası” ,
– Kocasından hoşnut değilse “biber oyası” takar.
Görüldüğü gibi, Anadolu kadını “oya”yı yalnızca süslenmek amacıyla kullanmamaktadır.
Oya’nın bu parçada sözü edilen toplumsal işlevi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Duygu, düşünce ve sorunların dile getirilmesine yardımcı olma
B) Toplumsal olayları denetim altında tutma
C) Deneyimleri sonraki kuşaklara aktarma
D) Toplumdaki dayanışmayı yaygınlaştırma
E) Bireylerin gelenek ve göreneklere bağlılığını sağlama

(1993/ÖSS)

Çözüm :
Toplum, aynı zamanda toplumsal ilişkiler bütünüdür. Bu yönüyle toplum denildiği zaman, gelenek, görenek, sanat, teknoloji… girmektedir. Paragrafta Anadolu kadının takmış olduğu bir eşyanın kullanım amacı, insan ilişkileri çerçevesinde açıklanmıştır. Kadın, istek, duygu ve şikayetlerini kullandığı eşyanın desenleriyle anlatmaya çalışmaktadır. Bunun dışında duygusunu dahi açık biçimde ortaya koyamayan kadının “toplumsal olayları denetim altına almaya” ya da “dayanışmayı yaygınlaştırmaya” çalıştığını söyleyemeyiz. Ayrıca burada oya, bir eğitim aracı da değildir. Bu nedenle “deneyimleri sonraki kuşaklara aktarma amacı olarak” da görülemez. Kadın, duygusunu ifade ederken “gelenek ve göreneklerine bağlı” kalmışsa da paragrafın temel vurgusu duygunun dile getirilmesidir.
Bu sebeplerden yanıt: A’ dır.

C. SOSYOLOJİDE YÖNTEM ve ARAŞTIRMA TEKNİKLERİ

Sosyoloji, toplumsal olayları bilimsel bir disiplinle inceler. Tarafsız, düzenli ve en doğru bilgiye ulaşmak için çeşitli yöntemler kullanır. Yöntem, doğru bilgi elde etme sürecinde sosyolojinin kullandığı kurallar ve araçlar bütünüdür.

1- Sosyolojik Yöntemler
a. Toplumsal olay ve olguları araştırır ve belirler.

– Olay: Bir toplumda gelişen tek tek durumlardır. Tekildir ve somut olarak yaşanmıştır. Örneğin: 1789 Fransız İhtilali, Kurtuluş Savaşı, I. Dünya Savaşı, Ali’nin doğumu, Ayşe’nin okula gitmesi…

– Olgu: Olaylardan yola çıkılarak ulaşılan genellemelerdir. Tümel ve soyutturlar. Örneğin: İhtilal, savaş, doğum, eğitim…

b. Olaylar arasında neden-sonuç bağı kurar.

c. Ulaştığı bilgilerden toplumların tümü için geçerli genellemelere ulaşmaya çalışır.

Bunu yapmak için sosyoloji üç ayrı yöntem kullanır:
– Tümevarım: Tek tek olayların bilgisinden genel bir bilgiye ulaşma.
– Tümdengelim: Genel bilgiden hareketle yaşanmış olan tek tek olayları anlamlandırma.
– Birleştirici Yöntem: Herhangi bir olayı genel olarak toplumdan soyutlamadan, aksine toplumla iç içe değerlendirerek tanımlama.

ÖRNEK :

“M.Ö. V yüzyıl Atina’sı hakkında pek çok bilgi kaynağı vardır. Ancak bunların çok büyük bir kısmı o dönemde yaşamış olan “Atinalı yurttaşlar” tarafından yazılmıştır. Bu yüzden dönemin Atina’sının bir Persliye, bir köleye ya da yerleşmiş bir Korintli’ye nasıl göründüğü hakkındaki bilgilerimiz pek azdır. Tarihsel belgelerin yazarları, olayları kendi görüş ve duyguları doğrultusunda değiştirmiş olabileceklerinden o dönem Atina’sının gerçek durumu yazılanlardan ve anlatılanlardan farklı olabilir.
Bu parçada sözü edilen duruma düşmemek için, günümüz olaylarını inceleyen bir tarihçi nasıl bir yol izlemelidir?

A) Belgelerdeki eksiklikleri yorum yaparak tamamlamalıdır.
B) Yalnız yabancı gözlemcilere dayanan belgelerden yararlanmalıdır.
C) İlk elden yazılmış belgelerden yararlanmalıdır.
D) Değişik kaynaklara dayalı belgelerden yararlanmalıdır.
E) Yalnız resmi kaynakları kullanmalıdır.

(1983/ÖSS)

Çözüm :
Paragrafta anlatılana göre Antik Yunan dönemiyle ilgili olarak elde edilen bilgiler bize geçek olayları göstermekten uzaktır. Bunun nedeni bu dönemdeki belgeleri “Atinalı yurttaşların” hazırlamış olmalarıdır. Bu yüzden elimizdeki bilgilerin öznel olacağı vurgulanmış, bize bir bu dönemdeki bilgilere güven duymamamız önerilmiştir. Ancak soruda “günümüz olaylarını” inceleyen bir tarihçinin ne yapması gerektiği sorulmuştur.

Dikkat edilmesi gereken nokta, sorunun doğru anlaşılmasıdır. Eğer, soruyu “tarihçinin Antik Yunan’daki, bu olumsuz durumu düzeltmek için yapması gereken nedir?” şeklinde anlayacak olursak “A” seçeneği bizi yanıltabilecektir. Çünkü bu dönemde başka kaynak olmadığı için yorum yapmaktan başka çare kalmamaktadır.

Oysa “günümüz” olaylarının incelenmesi sırasında değişik kaynaklar da bulunmaktadır. Bu sebepten, “ilk elden bilgilere ulaşmak” önemli olsa da yeterli değildir. Tıpkı ne “sadece resmi kaynakların” ne de “sadece yabancı kaynakların” yeterli olmaması gibi. Tarihçi elindeki kaynak bolluğunu iyi kullanmalı ve “değişik kaynaklardan yararlanmalıdır.”
Yanıt: D’dir.

2- Sosyolojik Araştırmalarda Veri Toplama Teknikleri

a. Gözlem

İnsanlar arasındaki sosyal ilişki ve olguları yerinde izlemek ve incelemektir. İki türlü gözlem vardır:

– Doğal Gözlem: Araştırılan konunun kendi doğal ortamında ve araştırmacının müdahalesi olmaksızın incelenmesidir.
Uyarı: Doğal gözlemde, araştırmacının toplumsal olayların karmaşıklığından dolayı tam ve net bilgi elde etmesi mümkün olmayabilir.

– Katılımlı Gözlem: Araştırmacının araştırdığı gruba dahil olarak olayları daha yakından izlemesidir.
Uyarı: Katılımlı gözlemde araştırmacının doğrudan grubun içerisinde olması objektifliğini bozabilmektedir. Bu durumda nesnel bir değerlendirme mümkün olmayabilir.

b. Anket

Belirli bir konuda kişilerin ve toplumların eğilimlerini ve düşüncelerini öğrenmek için, uzmanlarca hazırlanmış soruların kişiler tarafından verilmiş yanıtlarının yorumlanmasıdır. Bilgisine ulaşılmak istenen toplumdaki kişi sayısının fazla olması, ekonomik ve zamansal sorunlar doğuracağından anketler, toplumun genelini yansıtacağı düşünülen belli bir “örneklem” grubu üzerinde yapılır.

c. Monografi

Özel bir toplumsal olayı incelemek için aynı türden gruplar üzerinde yapılan yoğunlaştırılmış ve derinlemesine incelemelerdir. Örneğin: Aile, köy ve mahalle monografileri gibi.

d. İstatistik

Diğer tekniklerle elde edilen sayısal verilerin daha kolay yorumlanmasını sağlamak için bilgilerin tablolarda gösterilmesidir.

e. Sosyometri

Bir gruptaki kişilerin aralarındaki tüm ilişkilerini çözümlemeye çalışan ve bu amaçla uzaklık-yakınlık, grup-alt grup ilişkisini ölçen bir çalışma biçimidir.

ÖRNEK :

“Toplumsal ilerleme” kavramı, ilerleme sözcüğünden dolayı, “daha iyiye gidiş” anlamını içermektedir. Bu yüzden toplumsal değişme, “toplumsal ilerleme” olarak adlandırılmamalıdır.
Bu yargı, Durkheim’in sosyolojik araştırmalarla ilgili hangi ilkesine uygun düşmektedir?

A) Toplumsal bir olayın nedeni, yine bir toplumsal olayda aranmalıdır.
B) Bir toplumsal olayın normal olup olmadığını anlamak için genel olup olmadığına bakılmalıdır.
C) Toplumsal olaylar incelenirken bu olayların değişmeyen yönleri üzerinde durulmalıdır.
D) Her türlü toplumsal olayın kökeni demografik olaylarda aranmalıdır.
E) Toplumsal olaylar değer yargılarından sıyrılarak incelenmelidir.

(1992/ÖYS)

Çözüm :
Bilimsel araştırmalarda temel amaç, konu edilen varlığın elde edilen bilgisini olduğu gibi vermektir. Bu açıdan bilimi mahkemeye delil sunan dedektiflere benzetebiliriz. Bilim bilgiyi sunarken, bu bilginin nasıl yorumlanacağı konusuna karışmaz. Çünkü, bilim adamının bilgiyi yorumladığı durumlarda, bir süre sonra “bilgi elde etme” amacından uzaklaştığı gözlenmiştir. Bu nedenle yoruma dayalı ifadeler bilime ters düşmektedir.

“Daha iyiye gidiş” ifadesi, içerisinde “iyi-kötü” yorumunu barındırmaktadır. seçeneklerde, bilim adamının nesnel tavrı ile ilgili kural, “değer yargılarından sıyrılarak inceleme” ifadesiyle “D” seçeneğinde görülmektedir. Diğer seçeneklerde zaten sosyolojinin kuralı durumundaki bilgiler verilse de “nesnellik” özelliğine dair bilgi bulunmamaktadır.
Bu nedenle yanıt: E’ dir.

ÖRNEK :

Kentteki insan davranışları üzerinde araştırma yapan bir sosyoloğun, tüm bireylere ulaşıp onlarla konuşması mümkün değildir. Bu nedenle, araştırma kapsamına giren bireylerin tümü üzerinde değil, bunlardan belli bir yöntemle seçilen bir kısmı üzerinde inceleme yapılır.

Bu parçada, araştırma ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisinin gerekliliği üzerinde durulmaktadır?

A) Genellemelere varma
B) Verileri analiz etme
C) Varsayım (hipotez) oluşturma
D) Örneklem alma
E) Problemi tanımlama

(1994/ÖYS)

Çözüm :
Toplumla ilgilenen sosyolojinin önündeki en ciddi engel, maliyet ve zaman sorunlarından dolayı toplumdaki tüm bireylerle görüşme yapamamasıdır. Bu sorunu aşabilmek için sosyoloji anket tekniği içerisinde bir kolaylık geliştirmiştir. Buna göre toplumsal yapının benzeri özelliklerini taşıyan insanlardan yine toplumda bu özelliklere rastlanan oranlarda kişi sayısıyla örnek bir grup oluşturulur. Böylelikle, oluşan grup toplumun bir minyatürü şeklinde olacaktır. Sosyolojik araştırmalar bu “Örneklem” grubu üzerinde yapılarak tüm toplum için geçerli olacak sonuçlar projeksiyon tekniğiyle elde edilir.

“A” seçeneği projeksiyon tekniğindeki genellemeleri ifade etmektedir. Oysa, paragrafın vurgusu öncelikle “Örneklem grubuna” dairdir.
Bu nedenle yanıt: D’ dir.

ÖRNEK :

Atatürk, Anadolu insanının bağımsızlığına ve özgürlüğüne düşkün olduğunu, vatan sevgisini her şeyin üstünde tuttuğunu ve ülke yönetiminde karar verici güç olması gerektiğini her fırsatta vurgulayarak ve onlara sorumluluk vererek, onların Kurtuluş Savaşına katılmalarını sağlamıştır.
Buna göre Atatürk, Anadolu insanının savaşa katılmasını aşağıdakilerden hangisini gerçekleştirerek sağlamıştır?

A) Toplumun sorunlarını kendi sorunları gibi ele alarak
B) Bireylerin davranış, tutum ve değerlerini etkileyerek
C) Toplumdaki ortak sorunlara çözüm arayarak
D) Engin bilgi ve deneyimlerini bireylere aktararak
E) Toplumdaki tepkileri dikkatle izleyerek

(1995/ÖYS)

Çözüm :
Toplum içerisinde karşılaştığımız tüm ilişki biçimleri ve yapılar, insanların arasında gelişen yaklaşma ve uzaklaşmaların sonucudur. Bundan dolayı Atatürk, bunun bilincinde olarak, Anadolu halkının Kurtuluş Savaşına katılımını, halkın değer yargılarına müdahale ederek sağlamıştır.

Bu dönemde halk, tıpkı şuurunu yitirmiş bir hasta insan gibi tepki verme yetisini gösteremez durumdadır. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde direnişler gösterilse de ortak bir hareket için, ortak bir bilinç gereklidir. Toplumun bir arada olmasının en önemli sebebi ortak değer yargısıdır. Atatürk de bu amaçla öncelikle halk içerisinde ortak değer yargısını yaratmayı amaçlamıştır.
Bu nedenle yanıt: B’ dir.

Konuyla ilgili ÖSYM tarafından sorulmuş sorular.

1. “Toplumsal olaylar bir eşya gibi ele alınmalıdır”
İfadesiyle kastedilen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Ortaya çıkışları bakımından toplumsal olaylarla fiziksel olaylar arasında fark yoktur.
B) Toplumsal olaylarla fiziksel olaylar, sonuçları itibariyle aynıdır.
C) Toplumsal olayların gözlemiyle fiziksel olayların gözlemi aynıdır.
D) Toplumsal olayların fiziksel nedenlere bağlı olduğu unutulmamalıdır.
E) Toplumsal olayların gözlenmesinde, önyargılardan arınık olunmalıdır.

(1974)

2. “Sosyolojinin konusu toplumdur. Sosyoloji, konusu içine giren her şeyi toplumu tümüyle ilişkileri içinde, yani öteki toplu öğeleri de dikkate alarak inceler.”
Aşağıdakilerden hangisi, bu sosyoloji anlayışına ters düşmektedir?

A) Toplumsal kurumlardan birindeki değişim zamanla, öteki toplumsal kurumları etkiler
B) Maddi ve manevi toplumsal öğelerinden bağımsız olarak incelenir
C) Toplumsal olarak nitelendirilen her şey sosyolojinin inceleme alanına girer
D) Sosyoloji, tarih, psikoloji ve ekonomi bilimleriyle ilişkili olmak zorundadır
E) Toplumsal gerçeği tümüyle laboratuvarda bir araya getirip incelemek zordur.

(1982/ÖYS)

3. “Genç bir bilim olan sosyolojinin konusu toplumun bütünüdür. Diğer sosyal bilimler toplumun çeşitli öğelerini ayrı ayrı incelerken, sosyoloji toplumun çeşitli öğeleri arasındaki ilişkileri bulmaya çalışır .”
Bu paragrafta, aşağıdakilerden hangisi vurgulamaktadır?

A) Toplum için en yararlı sosyal bilimin sosyoloji olduğu
B) Sosyolojinin, sosyal bilimler dışındaki bilimlerde de yararlanması gerektiği
C) Sosyolojinin diğer sosyal bilimlerden farkı
D) Sosyal bilimlerin tek bir bilim dalı olarak birleştirilmesi gereği
E) Sosyolojinin bağımsız bir bilim dalı haline ne zaman geldiği

(1983/ÖYS)

4. “XIX. yüzyılın Avrupalı tarihçileri için din uğruna yapılmış Otuz Yıl Savaşlarını anlamak oldukça zordur. Çünkü bu tarihçiler, yalnızca vatan uğruna savaşmayı doğru ve övgüye değer bulan bir anlayışla yetiştirilmişlerdir.”
Bu parçada sözü edilen tarihçilerin eksiklikleri nereden kaynaklanmaktadır?

A) Tarihsel belgelere gerekenden daha az önem vermelerinden
B) Geçmişi, çağlarının değer yargılarıyla yorumlamalarından
C) Yalnızca kendi uluslarını ilgilendiren olayları incelemelerinden
D) Olaylara ilişkin koşullarda, maddi olanlara ağırlık vermelerinden
E) Yalnızca kendi çağlarının olaylarını incelemelerinden

(1983/ÖYS)

5. Aşağıdakilerden hangisi, toplumsal olayların bir özelliği değildir?

A) Toplumdan topluma değişiklik gösterme
B) Zamandan zamana değişiklik gösterme
C) İleri bir uygarlığın ürünü olarak ortaya çıkma
D) Toplu halde yaşayan insanlar arasında ortaya çıkma
E) Kişinin davranışlarını kontrol edici etkilerde bulunma

(1984/ÖYS)

6. Aşağıdakilerden hangisi, sosyolojinin doğrudan doğruya ilgilendiği bir konu değildir?

A) Toplumsal değerler ve bu değerlerin önemi
B) Toplumsal gruplarda grup içi ve gruplar arası ilişkiler
C) Kişinin grup içindeki yeri (statüsü, mevkisi) ve rolü
D) Toplumsal değişmeyi hızlandıran etmenler (faktörler)
E) Kişinin geçmiş yaşantılarının onun davranışları üzerindeki etkileri

(1984/ÖYS)

7. Aşağıdakilerden hangisi toplumsal davranış
kurallarının bir özelliği olamaz?

A) Bireylerin ilişkilerini düzenlenmesi
B) Bireylerin çoğunluğu tarafından benimsenmesi
C) Deneyimler sonucu ortaya çıkması
D) Eşit ağırlıkta ve önemde görülmesi
E) Zamanla değişip yeni biçimler alabilmesi

(1986/ÖYS)

8. Tönnies, kuvvetli bir dayanışmanın, ortak irade ve ortak mülkiyetin bulunduğu kültürlere cemaat; sözleşmeli dayanışmanın, kişisel iradenin ve kişisel mülkiyetin bulunduğu kültürlere de cemiyet demektedir.
Buna göre, cemaat ve cemiyet ayrımında, aşağıdakilerden hangisi ölçüt alınmıştır?

A) Otoritenin dağılışı
B) İnsanlar arası ilişkilerin türü
C) Toplumsal sınıfların varlığı
D) Geleneklerin gücü
E) Ekonomik faaliyetlerin türü

(1986/ÖYS)

9. Ekonomik ve teknolojik gelişmeler toplumsal davranış biçimlerini etkileyerek değişmeye zorlar. Fakat toplumsal davranış biçimleri bu tür etkilere karşı dirençlidir, hemen değişmez.
Aşağıdakilerden hangisi, toplumsal davranış biçimlerinin kolay değişmediğini gösteren en iyi örnektir?

A) Sanayileşmiş toplumlarda geleneksel davranış biçimlerinin de görülmesi
B) Gelişmekte olan ülkelerin ulusal kimliklerini yitirmesi
C) Sanayileşme sürecinin ülkeden ülkeye farklılık göstermesi
D) İşlevini yitiren toplumsal davranış biçimlerinin terk edilmesi
E) Davranış biçimlerinin uygun toplumsal koşullarda oluşması

(1987/ÖSS)

10. Propaganda, belli bir görüşü benimseyen kişilerin sayısını artırmak amacıyla o görüşü kitle iletişim araçlarıyla kamuya yaymaktır.
Bu tanıma göre, bir propagandacının asıl hedefi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Toplumsal sorunlara çözüm bulma
B) Kitlelerin değer ve tutumlarını yönlendirme
C) Toplumdaki belli eğilimleri eleştirme
D) Bireylere belli konularda bilgi verme
E) Bireylerin eleştirme gücünü geliştirme

(1987/ÖYS)

11. Aşağıdakilerden hangisi, bir topluluğun yaşayışını araştırmak isteyen bir bilim adamının sağlıklı bilgiler elde etmesini güçleştirir?

A) Topluluğu uzunca bir süre gözlemlemesi
B) Kendini toplulukla özdeşleştirmesi
C) Önyargısız gözlemler yapmaya özen göstermesi
D) Topluluk üyeleriyle iyi ilişkiler kurması
E) Önceden hazırladığı sorulara cevap araması

(1988/ÖYS)

12. Tarih zamanı ve yeri belli toplumsal olayları inceler. Fransız Devrimi, Roma İmparatorluğunun çöküşü gibi. Sosyoloji ise aynı olayları inceleyerek zaman ve yerden bağımsız olgusal gerçekleri belirlemeye çalışır. Devrimleri ya da çöküşleri hazırlayan koşullar gibi
Buna göre, sosyolojinin hangi niteliği onu tarihten ayırır?

A) Uzun bir zaman dilimini kapsayan ele alması
B) Olayların ortak yanlarını bulup genellemelere ulaşması
C) Etki alanı geniş olan olayları konu edinmesi
D) Çağdaş toplumları etkileyen olaylara daha geniş yer vermesi
E) Olayları yansız belgelere dayanarak değerlendirmeye çalışması

(1988/ÖSS)

13. Toplumsal kuramların geçerliklerini belirlemek için somut olayları açıklayıp açıklayamadıklarına bakmak gerekir.
Bu cümlede, toplumsal kuramlarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisinin gerek olduğundan söz edilmektedir?

A) Yaşanan durumlara uygun düşme
B) Soyut ilişkilere dayanma
C) Belirli görüşlere uygun düşme
D) Olayları değişik yönleriyle açıklama
E) Belli varsayımlara dayanma

(1989/ÖYS)

14. Maden kömürünün yanması bir doğa olayıdır. Bu olayı kimya inceler. Maden kömürüyle çalışan bir termik santralin, bulunduğu yörenin yerleşim birimlerinde yapacağı değişikliklerin incelenmesi ise sosyolojinin konusudur.
Bu parçaya göre, doğa olaylarının hangi yönden araştırılması sosyolojinin kapsamına girer?

A) Denetim altına alınma yolları
B) Doğada yol açtıkları değişiklikler
C) Sanayide kullanılabilecekleri alanlar
D) Ortaya çıkış koşulları
E) İnsanların yaşayışı üzerindeki etkileri

(1990/ÖSS)

15. Nüfus artışı, göç, kentleşme, intihar, evlenme, boşanma gibi sorunları ele alırken sosyoloji bu olguların hangi yönüyle en az ilgilenir?

A) Hangi nedenlerle ortaya çıktıkları
B) Bireysel farklar üzerindeki etkileri
C) Birindeki değişmenin ötekileri nasıl etkilediği
D) Gelecekte hangi yönde ve nasıl değişecekleri
E) Toplumdan topluma farklılık gösterip göstermedikleri

(1990/ÖYS)

16. Gecekondulaşma sorununu incelemek isteyen bir sosyolog araştırmasını, içinde psikolog, iktisatçı, siyaset bilimci ve eğitimcinin bulunduğu ekiple yürütmeyi planlamaktadır.
Gecekondulaşma sorununun hangi özelliği, sosyoloğun bu kararı için bir gerekçe olabilir?

A) Az gelişmiş ülkelerin çoğunda görülmesi
B) Değişik bilimleri ilgilendiren yönlerinin bulunması
C) Önlem alınması halinde çözümlenebilmesi
D) Toplumsal gelişme ile yakından ilişkili olması
E) Nüfusun önemli bir kısmını ilgilendirmesi

(1990/ÖSS)

17. Toplumsal işbölümünün ortaya çıkışını açıklayan bir görüşe göre, nüfus yoğunluğu artan bir toplumda herkes aynı işi yaparsa toplumu oluşturan bireylerin bir arada yaşaması çok güçleşir. Bu nedenle, nüfus yoğunluğu arttıkça işbölümü de ilerlemeye başlar. Öte yandan, işbölümünün gelişmesi, çok sayıda bireyin bir arada yaşamasını kolaylaştıracağı için nüfus yoğunluğunun artmasına yol açar.
Bu durum aşağıdaki yargılardan hangisi için uygun bir örnektir?

A) Sayısal olarak ifade edilebilen toplumsal olayların incelenmesi daha kolaydır
B) Toplumsal olayları belirleyen etkenlerden biri de doğa olaylarıdır
C) Toplumsal olaylar karşılıklı olarak birbirlerini etkiler
D) Toplumsal olaylar tek bir temel etkenle açıklanabilir
E) Bir toplumsal olay farklı toplumlarda farklı sonuçlara yol açabilir

(1990/ÖYS)

18. İnsanlığın ilk dönemlerinde, bitki ve hayvanların doğal çoğalma hızlarından daha hızlı bir biçimde tüketilmesi kıtlık yaratabilirdi. Bu tehlike, insanın yerleşik hayata geçmesiyle birlikte gerçekleşen Tarım Devrimi ile önlenmiştir.
Buna göre Tarım Devrimi nasıl tanımlanabilir?

A) İnsanın bitki ve hayvan türlerinin çoğalmasını denetim altına almayı öğrenmesi
B) İnsanın yenebilecek bitkileri toplamayı ve hayvanları avlamayı öğrenmesi
C) Tarım ürünlerinin sanayide işlenerek mamul madde haline getirilmesi
D) Ateşin bulunmasıyla insanın, önceleri yaşamasına elverişli olmayan yörelerde de yaşamaya başlaması
E) İklimin daha elverişli hale gelmesi sonucu doğada, yenebilecek bitki ve hayvan türlerini çoğalması

(1991 /ÖSS)

19. “Araştırma yapan bir bilim adamının amacı, araştırdığı konunun nasıl olması gerektiğini değil, nasıl olduğunu ortaya koymak olmalıdır.”
Aşağıdakilerden hangisi bu amacın gerçekleşmesini engeller?

A) Diğer araştırmaların bulgularından yararlanma
B) Araştırmada etkisi incelenecek değişkenleri belirleme
C) Araştırma yöntemiyle ilgili eleştirileri dikkate alma
D) Araştırma bulgularını inançlarına göre yorumlama
E) Araştırma konusunun sınırlarını belirleme

(1991 /ÖSS)

20. 1914 yılında Saraybosna’da Avusturya-Macaristan veliahdının bir Sırplı tarafından öldürülmesini l. Dünya Savaşı’nın nedeni olarak görmek doğru değildir. Çünkü 1914 yılı Avrupa’sında koşullar o hale gelmişti ki herhangi bir olay savaşı başlatabilirdi.
Bu parçada, toplumsal olaylarla ilgili hangi tür açıklamalar eleştirilmektedir?

A) Nedenleri, birçok olayın etkileşiminde arayan
B) Nedenleri, toplumsal olaylarla doğa olaylarının etkileşiminde arayan
C) Nedenselliği, yüksek olasılık olarak kabul eden
D) Nedenselliği, katı bir gerekircilik olarak gören
E) Toplumsal olayları tek bir etkenle açıklayan

(1991/ÖSS)

21. Bir araştırmacı, “Tarıma traktörün girmesi köyden kente olan göçü artırır.” hipotezini, tarımda traktör kullanmaya başlayan birkaç köyde sınamak istiyor.
Bu araştırmacının, aileler arasında çatışma olması gibi, köyden kente göçe yol açabilecek başka etkenleri dikkate almaması, aşağıdaki araştırma ilkelerinden hangisine ters düşer?

A) Kullanılacak veri toplama teknikleri araştırmanın amacına uygun olmalıdır.
B) Etkisi araştırılan değişkeni nicel ya da nitel oluşu göz önünde bulundurmalıdır.
C) Etkisi araştırılan değişken, kendisiyle aynı yönde etkisi olabilecek etmenlerden yalıtılmalıdır.
D) Üzerinden araştırma yapılacak birimler, evreni temsil edebilecek sayıda olmalıdır.
E) Araştırmayı en az maliyetle sonuçlandıracak bir araştırma yöntemi seçilmelidir.

(1991 /ÖSS)

22. Bir araştırmacı, piyasaya yeni sürülen bir mal hakkındaki tüketici düşüncelerini öğrenmek amacıyla bir soru formu hazırlamış ve bu soru formunu malı kullanan tüketicilere göndererek okuyup cevaplamaları istemiştir.
Bu araştırmada, hangi veri toplama tekniği kullanılmıştır?

A) Deney
B) Sosyometri
C) Katılımlı gözlem
D) Görüşme
E) Anket

(1991/ÖYS)

23. Aşağıdakilerden hangisi, kalkınmakta olan ülkelerde nüfusun artmasına yol açan etkenlerden biri değildir?

A) Eğitim düzeyinin yükselmesi
B) Doğum kontrolü çalışmalarının beklenen ölçüde etkili olamaması
C) Salgın hastalıkların önlenmesi
D) Tarımsal bölgelerde ailenin üretim birimi olma özelliğini sürdürmesi
E) Kıtlıkların denetim altına alınması

(1991/ÖYS)

24. Hoşgörüsüzlük ve saldırganlığın egemen olduğu çevrelere ileri teknolojinin sokulması tehlike olabilir.
Burada sözü edilen sakıncayı ortadan kaldırmak için aşağıdakilerden hangisinin en uygun yol olması beklenir?

A) Geri kalmış toplumlarda teknoloji kullanımının, ileri toplumların denetimine verilmesi
B) Her toplum kendi ürettiği teknolojiyi kullanması, dışarıdan teknoloji almaması
C) Teknik eğitimden vazgeçilerek insanı ahlaken yüceltecek bir eğitime ağırlık verilmesi
D) Teknolojik gelişmenin toplumsal değerlerdeki değişme hızına uyacak ölçüde yavaşlatılması
E) Teknik bilgi ile birlikte insana saygının öğretilmesine önem verilmesi

(1991/ÖYS )

25. Ulusal marş, bayrak gibi simgeler, bireyleri belli bir toplumsal varlığa katılmaya çağırır ve onların kendilerini bu varlığın bir parçası olarak hissetmelerine yardımcı olur.
Yukarıda, toplumsal simgelerin hangi işlevinden söz edilmektedir?

A) Evrensel değerlerde birleşmeyi özendirme
B) Toplumsal birliği güçlendirme
C) Toplumun sosyoekonomik düzeyini yükseltme
D) Bireysel yetenekleri geliştirme
E) Bireysel hak ve özgürlükleri koruma

(1992/ÖYS)

26. Tarih, yalnızca olağanüstü olayların ve büyük adamların başarılarının sergilendiği bir sahne olmaktan çıkarılmalıdır. Çünkü böyle bir yaklaşım, toplumların yaşamında rastlantıların çok önemli olduğu izleniminin verilmesine yol açmaktadır.
Bu eleştiriyi yapan Comte’a göre tarihin işlevi ne olmalıdır?

A) Etkisi büyük olan olaylara önem ve öncel vermek
B) Geçmişteki olumsuz durumlardan ders alınmasını sağlamak
C) Geçmişteki olayları kronolojik sıraya koymak
D) Ulusal bilincin güçlenmesini sağlamak
E) Toplumsal olayların belirli yasalara bağı olduğunu göstermek

(1992/ÖSS)

27. Günümüzde sosyal bilimciler “Gelir ve eğitim düzeyi yüksek ailelerde çocuk sayısı azdır.” örneğinde olduğu gibi, “A oldu mu B de olur.” diyen kesin belirleyicilik anlayışını benimsememektedir. Bunun yerine, “Ailelerin gelir ve eğitim düzeyi arttıkça, çocuk sayısının azalması beklenir.” örneğinde olduğu gibi, “A olursa B’ nin gerçekleşme olasılığı artar.” diyen olasılığa dayalı belirleyicilik anlayışını benimsemektedirler.
Aşağıdakilerden hangisi, sosyal bilimcileri olasılığa dayalı bir yaklaşıma yönelten nedenlerden biridir?

A) Sosyal olaylara karşı ilginin giderek artması
B) Sosyal olayların, doğa olaylarıyla açıklanmak istenmesi
C) Sosyal olaylarda, sonucu etkileyen birçok etken bulunabilmesi
D) Veri toplamada çeşitli araçlardan yararlanılması
E) Farklı olaylar arasında benzer ilişkiler bulunabilmesi

(1992/ÖYS)

28. Sosyal etki, bireyin, başkalarının varlığından etkilenerek davranışını değiştirmesine veya benimsediği bazı davranışlarda bulunmasına yol açar.
Buna göre, aşağıdakilerden hangisi sosyal etkiye örnek gösterilemez?

A) Ev sahibinin, zevk almadığı halde konuğuyla sohbeti sürdürmesi
B) Bir gencin, giyimini yeni girdiği arkadaş grubunun beğenisine göre değiştirmesi
C) Yalnızken şarkı söylemeyi seven bir çocuğun topluluk karşısında şarkı söylemekten sıkılması
D) Bir kişinin evinde yemek yerken çatal bıçak kullanmadığı halde lokantada kullanması
E) Tarih dersine ilgi duyan bir öğrencinin, bu derse diğer derslerinden daha çok çalışması

(1993/ÖSS)

29. Sosyoloji öğretmenleri devlet, ekonomi, ideoloji, tabakalaşma, din, otorite gibi konularla ilgili bilgi verirken kendi kişisel değerlerini öğrencilere aşılamamaya çalışırlar. Ancak bunu başarmak için, ders anlatırken olgularla ilgili farklı yorumlara eşit ağırlık verseler de ses tonu, vurgulama, beden hareketleri ve mimikleri, onların kişisel görüşlerini ele verebilir.
Bu parçada, sosyoloji öğretimi sırasında aşağıdaki güçlüklerden hangisiyle karşılaşıldığından söz edilmektedir?

A) Olgular arasındaki farkları ortaya koyma
B) Olgular hakkında görüş bildirirken yansız olma
C) Yorum farklarını göz önünde bulundurma
D) Olguları çok nedenli olarak ele alma
E) Yargıları yeterli sayıda gözleme dayandırma

(1993/ÖYS)

30. Eski Akdeniz uygarlığında, zeytinin ve üzümün çok önemli bir yeri vardı. Birincisinden yağ ikincisinden içki yapılırdı. Bu bölgede yaşayan insanlar zeytinyağını yemek yapımı dışında din törenlerde, ölüleri yıkamada, gömmede ve güreş sporunda kullanırlardı. İçki ise genellikle konuklara, savaştan zaferle dönenlere ve düğün gibi özel törenlere katılanlara sunulurdu.
Bu durum aşağıdakilerden hangisi için uygun bir örnektir?

A) Toplumsal ilişkilerin temelinde üretim biçimi vardır.
B) Bir toplumda doğal çevrenin sağladığı olanaklar toplumsal ilişkilerde rol oynar.
C) İnsanlar gereksinim duydukları ürünler daha çok yetiştirirler.
D) Doğal ürünlerin mamul maddeye dönüştürülmesi teknolojik birikimi gerektirir.
E) Benzer ürünlerin yetiştiği toplumlarda, insan ilişkileri farklı olabilir.

(1993/ÖYS)

31. Kış mevsiminin uzun ve soğuk olduğu Erzurum’da yaşam daha çok kapalı mekanlarda geçer. Bu mekanlar arasında kahvehanelerin ayrı bir önemi vardır. Bazılarında bir şey oynanabilir, seyyar satıcıların uğrak yeri olan bazılarında alışveriş yapılabilir, bazılarında aşık atışmaları dinlenir ve toplumsal konularda yorumlar yapılır. Kış mevsiminin bu kadar uzun ve sert geçmediği yörelerde kapalı mekanlardaki sosyal etkileşim bu derece zengin değildir.
Bu parçada, toplumsal yaşamın özellikle hangi yönü üzerinde durulmaktadır?

A) Zaman içinde değişikliğe uğraması
B) İnsan ilişkilerinin sonucu olması
C) Bireysel davranışlara yön vermesi
D) Belirli kurallara dayanması
E) Doğa koşullarından etkilenmesi

(1994/ÖSS)

32. Çerkez gençleri, kendi aralarında sohbet ettikleri, şarkı söyleyip oyun oynadıkları “zehes”, “ferfene” ve “muhabbet” gibi adlar verilen eğlenceler düzenlerler. Bu eğlencelerde erkek beğendiği kızı “kaşen” seçip tatlı sözlerle onun gönlünü kazanmaya çalışır, dans edip şarkı söyler. Eğlence bittiğinde kaşenlik de biter. Genç erkek, bu türden başka bir eğlencede kendisine başka bir kaşen seçebilir.
Çerkez geleneklerinde gençlere “kaşen” seçme fırsatı verilmesinin temel amacı aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A) Karşı cinsi tanımaya ve eş seçmeye yardımcı olmak
B) Gelenek ve göreneklerin sürmesini sağlamak
C) Toplumdaki birlik ve dayanışmayı artırmak
D) Kadının toplumsal konumunu yükseltmek
E) Kişisel deneyimlerin paylaşılmasına ortam hazırlamak

(1994/ÖSS)

33. Atatürk’ün lider olarak ortaya çıkmasında rol oynayan etkenlerden biri, Anadolu toprağının ve insanının başka ulusların denetimi altına girmiş olmasıydı. Anadolu insanı bu duruma razı olup, bağımsızlığına ve özgürlüğüne ölümü pahasına sahip çıkmasaydı, Atatürk belki de bir Türk lideri olamayacaktı.
Bu parçada, bir liderin ortaya çıkmasında rol oynayan etkenlerin hangisinden söz edilmektedir?

A) Yeni düşüncelerin toplumda önemli görülmesi
B) Elverişli toplumsal koşulların bulunması
C) Toplumda geleneksel ilişkilerin yaygın olması
D) Liderin sorunlara gerçekçi çözüm yolları önermesi
E) Liderin belirli bir eğitim düzeyin gelmiş olması

(1995/ÖSS)

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
E B C B C E D B A B

11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
B B A E B B C A D E

21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
C E A E B E C E B B

31 32 33
E A B

II. Ünite : TOPLUMSAL YAPI

A. TOPLUMSAL YAPI ve TOPLUMSAL İLİŞKİLER

1- Toplumsal Yapı

Toplum belli bir coğrafyada bir araya gelmiş insanların tamamıdır. Bütün bu insanlar kendi aralarında değişik ilişki biçimleri geliştirirler. İşte toplumsal yapı, bir toplumdaki bireylerin, grupların, kurumların kendi aralarında düzenlenmiş toplumsal ilişkilerinin bir bütünüdür. Toplumu oluşturan parçalar insan yaşamının ürünü oldukları için çok çeşitlidir. Dolayısıyla toplumsal yapı, toplumun hem maddi hem de manevi yönünü içine alan bir kavramdır. Toplumsal yapı ikiye ayrılır:

a. Maddi Yapı (Fiziki Yapı): Toplumun yaşamış olduğu mekanın ve bu mekandaki yerleşiminin şeklini ve çevresini anlatır. Nüfusun yerleşim biçimi, dağılımı, köy-kent yapılanması…
b. Manevi Yapı (Kültürel Yapı): Bir toplumun insanları arasındaki sosyal ilişkiler ağını anlatır. İnsanlar arasındaki ilişkiler sonucunda ortaya çıkan ilkeler ve anlamlar manevi yapıyı oluşturur. Sosyal ilişkiler, statüler, roller, değerler…

Toplumsal Yapının Özellikleri:
• Toplumsal yapı her toplumun kendisine özgüdür ve toplumdan topluma değişir.
• Toplumsal yapıdaki değişmeler birbirini etkiler.
• Toplumsal yapı aynı toplumda zaman içinde değişime uğrar.
• Her toplumsal yapının sahip olduğu özellikler kendine özgüdür.

ÖRNEK :

Toplumsal yapıda yer alan kurumlardan birindeki değişme, bu kurumla diğer kurumlar arasındaki uyumu bozar. Bu uyumsuzluk diğer kurumların değişmeye ayak uydurmasıyla giderilir. Böylelikle toplumsal yapıda sağlanan uyum, kurumlardan birinin değişmesiyle tekrar bozulur ve benzer süreçten geçirilerek yeniden sağlanır. Bu durum zaman içinde böylece sürer gider.
Bu açıklamada, toplumsal yapının hangi özelliği üzerinde durulmaktadır?

A) Bir kurumdaki değişmenin, başka kurumlarca engellenmesi
B) Bazı temel niteliklerinin değişmeye kapalı olması
C) Toplum geliştikçe değişme hızının azalması
D) Değişmeyi, sürekli olarak yeni kurumun başlatması
E) Dengeyi sağlamaya yönelik bir iç dinamiğe sahip olması

(1992/ÖYS)

Çözüm :
Toplumlar, hareketli birer organizma gibidirler. Öncelikle çevresel etkenlere uyum sağlamaya çalışırlar, sonrasında ise toplum içi unsurların olası hareketliliklerine uyum sağlamak için değişimler gösterirler.
Paragrafta, toplum içindeki değişimlerin birbirini nasıl tetiklediğinden bahsedilmektedir. Ancak bunu değişim zincirini ilk olarak başlatan yapının devamlı suretle “yeni olan toplumsal yapılar” olduğuna değinilmiyor. Bunun yanında paragrafta anlatılan değişim süreçleri “farklı hızlarda ilerlemiyor”. Ayrıca değişimin bu kadar açık anlatıldığı bir paragraftan sonra “değişimin engellenmesinden” bahsedemeyiz. Ancak, bu değişim zincirinin aslında değişime uğrayan bir yapıya uyum sağlamak için başka yapıların da değişimiyle gerçekleştiği vurgulanıyor. Yani amaç, “iç dinamiğe karşı, dengenin sağlanmasıdır”.
Bu nedenlerden doğru yanıt: E’ dir.

2- Toplumsal İlişkiler

Bir toplumdaki insanların kendilerini anlatmak, başkalarını anlamak, gereksinimlerini gidermek, karşılıklı yardımlaşmak ve anlaşmak üzere giriştikleri her türlü yaklaşma ve uzaklaşmalara toplumsal ilişki denir.
Max Weber’e göre toplumsal ilişkilerin özellikleri şunlardır:
• Toplumsal ilişki, en az iki kişi arasında olmalı.
• Belirli bir zaman dilimi içinde yaşanmalı.
• İlişki içerisindeki bireyler birbirinden haberdar olmalı.
• Bireyler birbirlerini etkilemeli.
• Yaşanan ilişki bireyler arasında aynı anlama gelmeli.

3- Toplumsal İlişki Çeşitleri

Toplumsal ilişkiler ilişkinin süresi ve ilişkide bireyler arası yakınlık derecesine göre iki farklı ölçüte göre sınıflandırılırlar:

A. İnsanlar Arası Samimiyet Derecesine Göre:

a. Birincil ilişkiler : İnsanlar arasında yüz yüze ve sıcak bir ilişki vardır. “Biz” duygusunun egemen olduğu bu ilişkide ağırlıkta olan bir kişisel çıkara rastlanmaz. İlişkideki insanlar benliklerinin bütünü ile ilişkiye katılırlar. Yazılı kurallara dayanmayan, daha çok duygu ve samimiyetin geçerli olduğu ilişkilerdir. Örneğin: Aile fertleri, komşular ve yakın arkadaşlar arasındaki ilişki.

b. İkincil ilişkiler : İnsanlar arasındaki resmi kurallara dayanan ve genelde yazılı kurallarla çerçevesi sınırlandırılmış olan ilişkilerdir. Bu ilişkide “ben” duygusu hakim durumdadır. İlişkideki insanlar yüzeysel ve kısmi olarak ilişkiye katılırlar. Çok geniş bir insan katılımı vardır. Örneğin: Askerde komutan ile er, bir resmi kurumda amir ile memur ilişkisi.

ÖRNEK :

Aile, komşuluk, mahalle arkadaşlığı gibi gruplarda görülen ilişkilere birincil ilişkiler denir.
Buna göre, aşağıdakilerden hangisi birincil ilişkilerin özelliklerinden bir değildir?

A) Küçük gruplarda yer alması
B) Yazılı kurallara bağlı olması
C) Duygusal ilişkilerin yoğunluk kazanması
D) Bireyler arası etkileşimin güçlü olması
E) İlişkilerin uzun süreli olması

(1985/ÖSS)

Çözüm :
Birincil ilişkiler, insanlar arasında samimi bir ilişkinin olduğu, “biz” duygusunun egemen olduğu, duygusal temele sahip ve yazılı kurallara bağlı olmayan ilişkilerdir.
Yazılı kurallar, gruptaki insan sayısının artmasından sonra, insanlar arasında ortaya çıkan güvensizliğe karşı önlem olarak konmuş kurallardır. Ancak birincil ilişkinin var olduğu gruplar, küçük gruplardır. Bu nedenle insanlar, yüz yüze ve samimi ilişkiler kurabilirler. Bunun doğal sonucu olarak da, yazılı kurallara ihtiyaç duymazlar.
Bundan dolayı doğru cevap: B’ dir.

ÖRNEK :

“Durkheim’e göre, bir toplumda nüfus arttıkça yaşamak için verilen mücadele de şiddetlenmektedir. Toplumsal farklılaşma, nüfus artışının getirdiği sonuçlara barışçıl bir çözümdür. Bu yolla aynı işlerdeki yarışma ortadan kalkar; bireyler başka başka meslekler edinerek farklı görevleri yerine getirirler. Böylece her birey ayrı ayrı çalışarak diğer bireylerin hayatına katkıda bulunur.”
Bu paragraf, aşağıdakilerden hangisine ilişkin bir açıklamayı içermektedir?

A) Organik dayanışmanın ortaya çıkışına
B) Mekanik dayanışma ile toplumsal bilinç arasındaki ilişkiye
C) Kolektif mülkiyetin bireysel mülkiyete dönüşmesine
D) Toplumsal bilinç ile bireysel bilinç arasındaki farka
E) Toplumun sürekliliği ile toplumsal bilinç arasındaki ilişkiye

(1983/ÖYS)

Çözüm :
Durkheim’e göre insanlar, oluşturdukları gruplarda kişi sayısına göre yaşam biçimi geliştirmektedir. Bunun sebebi ise, bir arada yaşayan insan sayısı arttıkça, kaynak kullanımı sorunun ortaya çıkmasıdır. Bu ise, paylaşım ve değişim ilişkilerini karmaşıklaştırmaktadır. Bu nedenle bizler, aile içerisindeki ilişkinin benzerini toplumun kendisinde görememekteyiz. Toplumlar da kendilerini oluşturan kişi sayısına göre yaşam biçimi geliştirmişlerdir. Örneğin: Kişi sayısı az iken daha samimi ve sözlü kurallara dayalı dayanışmanın olduğu mekanik ilişkileri; kişi sayısının arttığı durumlarda ise, yüzeysel ve yazılı kurallarla belirlenmiş işbölümünün olduğu organik ilişkiler bulunmaktadır.
Paragrafta insanların kendi işlerini yaptıkları, uzmanlaşmış bir toplum yaşamı anlatılmaktadır. Buna göre “işbölümü” anlayışı gelişmiştir. Çünkü üretimde herkesin kendince yapabildiği bir iş vardır ve ortak çalışma bir ürünü ortaya çıkarmaktadır. Böylece aslında “organik toplumun ortaya çıkışının” anlatıldığını görmekteyiz.
Bu nedenle yanıt: A’ dır.

B. İlişkinin Süresine Göre:
a. Tesadüfi ilişkiler : Belli bir ihtiyacı gidermek için karşı karşıya gelmiş insanların kısa süreli sosyal ilişkileridir. Örneğin:Taksi şoförü ve yolcusu arasındaki ilişki.

b. Periyodik ilişkiler : Önceden planlanmış bir program dahilinde belirli zamanlarda gerçekleşen seyrek, fakat düzenli ilişkilerdir. Örneğin: Haftanın belirli günlerinde ders için bir araya gelen öğretmen ve öğrencilerinin ilişkisi.

c. Sürekli ilişkiler : İnsanların birbirleriyle gerçekleştirdikleri çok uzun süreli olarak devam eden ilişkilerdir. Örneğin: Aile içinde ve yakın arkadaşlarla kurulan ilişkiler.

4- Toplumsal İlişki ile İlgili Temel Kavramlar

a. Toplumsal Statü ve Roller

Statü :
Bir toplum içinde yaşayan bireyin, o toplumdaki yerini, konumunu ve mevkisini belirleyen özelliklerine toplumsal “statü” denir. Statüler ikiye ayrılırlar:

a. Verilmiş Statüler : Bireyin kazanmak için herhangi bir çaba sarf etmediği, doğuştan kendisinde varolan statülerdir. Örneğin: cinsiyet, ırk, zengin ya da yoksul bir ailenin çocuğu olmak gibi.
b. Kazanılmış Statüler : Bireyin doğuştan sahip olmadığı, kendi çaba ve gayretiyle sonradan elde ettiği statülerdir. Örneğin: öğretmen, öğrenci, zengin ya da yoksul olmak gibi.

Statülerin Özellikleri:
• Bazı statüler doğuştan vardır, bazıları ise sonradan kazanılır.
• Aynı anda birden çok statüye sahip olunabilir.
• Bireylerin sahip oldukları statülerin sayısı zamanla artar.
• Her statü kendisine özgü bazı kurallara bağlıdır.
• Statüler arasında karşılıklı ilişki vardır.
• Statüler toplumdan topluma değişebilir.
• Statülerin kaynağı toplumdur.

Anahtar (Kilit) Statü :
Bireyin sahip olduğu statüler arasında bulunduğu toplumda en etkin olanına “anahtar” statü denir. Anahtar statü, bireyin toplumdaki temel görevlerini ve kimliğini belirler. Örneğin: çalışan bir bayan için “annelik” anahtar statü olabilir.

Toplumsal Rol :
Her statünün kendisine özgü olarak bireye yüklediği bazı görevler vardır. Toplum bireyin bu görevleri yerine getirmesini beklemektedir. Bireyin statüsüne uygun davranışlarına “rol” denir. Roller, “ideal rol” ve “gerçek rol” olarak ikiye ayrılır. Bir statüden toplumun beklentilerine (olması istediklerine) “ideal rol”, o statüdeki kişinin gerçekleştirebildiklerine de (statüsüne uygun olarak elinden gelenlere) “gerçek rol” denir.

Rollerin Özellikleri:
• Roller, statünün değişken ve hareketli yönüdür.
• Her statünün rolü ait olunan toplum tarafından belirlenir.
• Roller statüye sahip bireyin tutum ve davranışları üzerinde etkilidir.
• Toplumsal yapılara göre farklılaşabilir.
• Bireyin statüsüne uygun biçimde yaptığı gerçek rol, toplumun beklentilerine uygunsa beğenilir, uygun değilse kınanır.
• Bir statünün rolü zamanla değişebilir.

Rol Çatışması ve Rol Pekişmesi :
Birey bir toplumda aynı anda birçok statüye sahiptir ve aynı anda bu statülerin gerektirdiği rolleri yerine getirmek zorundadır. Bireyin rollerinden bir tanesinin, başka bir rolün gerektiği gibi davranmasını güçleştirmesine “rol çatışması” denir. Örneğin: bir okul müdürünün evinde de çocuklarıyla resmi bir ilişki kurarak “baba” rolünün gereklerini yerine getirememesi.
Bir rolün, bireyin diğer rolünü yerine getirmesini kolaylaştırmasına da “rol pekiştirmesi” denir. Örneğin: anaokulu öğretmeni olan bir annenin, çocuklarını eğitirken bu bilgisini kullanması.

Toplumsal Prestij :
Toplumsal prestij (saygınlık), bireyin sahip olduğu statülerle ilgilidir. Birey, statüsünün kendisine yüklemiş olduğu rolü ne kadar başarılı uygularsa, yani gerçek rolü, ideal rolü ile ne kadar örtüşürse toplumun önünde o kadar beğeni kazanır. Bireyin zeka, ahlâk, yetenek ve yaratıcılık yönü saygınlığın kazanılmasında etkilidir. Saygınlık, birey tarafından kazanılıp kaybedilebilir.

b. Toplumsal Kontrol Mekanizması
Bir toplumda düzenin bozulmaması ve toplumsal birlik ve beraberliğin sağlanması için insanlar üzerinde etkili denetim görevi yapmaya “toplumsal kontrol” denir. Toplumsal kontrolün amacı gerek insanlar gerekse kurumlar arası denetimi düzenleyerek toplumun düzenini devam ettirmektir. Toplumsal kontrolün olmadığı yerde toplumun devamından söz edilemez.

Toplumsal Kontrolü Sağlayan Faktörler:

I. Yazılı (Resmi) Normlar:
Hukuk Kuralları: Toplum içerisindeki bireylerin birbirleriyle ve devletle olan ilişkisinde haklarını ve yükümlülüklerini düzenleyen ve devlet gücüyle desteklenen sosyal kurallar bütünüdür. Hukuk kuralları yazılı ve devletin güvencesi altındadır. Kurallara uymayanlar devlet tarafından cezalandırılır. Bu kurallar genel olarak insanların hepsini kapsayacağı gibi, etnik bir topluma da özgü olabilir. Etnik bir toplumda hukuk kurallarının etkin olması için uygulanacak kuralların, toplumun inancıyla ve töreleriyle aynı paralellikte olması gerekir. Aksi takdirde hukuk kuralları toplumda uygulanma zemini bulamaz.

II. Yazısız (Resmi olmayan) Normlar:
a. Töreler: Uyulması zorunlu davranışlardır. Yazısız kuralların en etkili olanıdır. Birçoğu yasalarla desteklenmiştir. Cepheden kaçmamak, namusu korumak…

b. Adetler: Toplumdaki yaygınlaşmış alışkanlıklardır. Uyulması ve yapılması toplumca gerekli görülen davranışlardır. Düğünler, bayram ziyaretleri…

c. Gelenekler: Bir kuşaktan diğerine aktarılan köklü ve eski alışkanlıklardır. Türk misafirperverliği, belirli yörelere göre değişen kız isteme biçimleri…

d. Görgü Kuralları: Bireylerin birbirlerinden görerek yaptıkları davranışlardır. Yaptırım gücü en az olandır.

Toplumsal Kontrolün Özellikleri:
• Toplumsal yaşama göre ortaya çıkar.
• Toplumsal bütünleşmeyi ve ulusal birliği sağlar.
• Toplumda düzeni ve devamlılığı sağlar.
• Toplumdan topluma ve bir toplumda zaman içerisinde değişirler.
• Bireylerin toplumsallaşmasına katkı sağlar.

ÖRNEK :

Batı ülkelerinde, ikram edilen bir yiyeceği alması için misafire ısrar edilmez. Bu ülkelerde, karnı aç olduğu halde misafirlikte ikram edilen yiyeceği almayıp ısrar bekleyen ve bu nedenle aç kalan Türkler olmuştur. Oysa Türkiye’ye gelen yabancılar kendilerine ikram edilen yiyecekleri, eğer istiyorlarsa, ısrar beklemeden alırlar. Bu durum Türkler tarafından genellikle yadırganır ve böyle davrananlar görgü kurallarını bilmeyen kişiler olarak değerlendirilir.
Bu parçada, toplumsal değerlerin hangi özelliği üzerinde durulmuştur?

A) Yaptırım gücüne sahip olma
B) İnsan gereksinimlerine cevap verme
C) Toplumdan topluma değişme
D) Zaman içinde değişme
E) Bireylere belli sorumluluklar yükleme

(1993/ÖSS)

Çözüm :
Anlatılan örnekte asıl vurgulanan iki kültürel özelliğin birbirleri arasındaki farkın vurgulanmasıdır. Özellikle batı ülkelerinde olan anlayış ile ülkemizde uygulanan anlayış farkı ortaya konmuştur. Böylece anlatılmak istenen asıl konu toplumsal değerlerin “toplumdan topluma değişebileceğidir”.
Bu nedenle doğru yanıt: C’ dir.

c. Toplumsallaşma (Sosyalleşme)

Bir toplum içinde yaşayan bireyin o toplumun tüm davranış, değer ve düşünme biçimlerini öğrenmesi, benimsemesi ve yapmasıdır. Birey, top-lumsal yaşama katılmak için sahip olması gereken beceri, değer ve davranış kalıplarını toplumsallaşma sayesinde öğrenir. Toplumsallaşma doğumla başlar ve ölünceye kadar devam eder. Toplumsallaşmada en etkili kurum “aile”dir. Daha sonra bunu akraba, arkadaş çevresi ve okul takip eder.

d. Toplumsal Sapma

Bireyin içinde bulunduğu toplumun davranış, değer ve düşünme biçimlerini öğrenemediği ya da onlarla uyum içinde bulunmadığı, yani “toplumsallaşamadığı” durumlarda gösterdiği davranışlara “toplumsal sapma” denir. Örneğin: çöplerini sokağa döken, görevini yapmayan kişilerin davranışları.

ÖRNEK :

Bir toplumda;
– Trafik polisi yoksa kırmızı ışıkta geçilmesi
– Piknik yapılan yerlerde, çöplerin çöp kutusuna atılmayarak açıkta bırakılması
– Toplu taşıma araçlarında gençlerin, yaşlılara yer vermemesi
gibi davranışların yaygın olması aşağıdakilerden hangisinin en güçlü göstergesidir?

A) Bazı toplumsal kuralların gereği gibi benimsenmemiş olduğunun
B) Teknolojik ilerleme karşısında yasaların yetersiz kaldığının
C) Endüstri toplumlarında, duygu ve düşünce alışverişinde azalma olduğunun
D) Nüfusun hızla artmakta olduğunun
E) Kültürler arası etkileşimin ulusal değerleri değiştirdiğinin

(1992/ÖSS)

Çözüm :
Verilen örneklerde insanların toplum içerisinde konulmuş olan bazı kurallara uymadığı görülmektedir. Ancak bunun nedeni konusunda bize kesin bir bilgi verilmemiştir. Bu nedenle kurala uymama davranışının “teknolojik ilerleme karşısındaki yasaların yetersizliği” olarak düşünmemizi sağlayacak bir bilgi de bulunmamaktadır. Aynı şekilde karşımızdaki toplumun “endüstri toplumu” ya da “nüfusu hızla artmakta olan bir toplum olduğunu” da söyleyememekteyiz. Ayrıca bu toplumun bir başka toplumla “kültürel etkileşime girmesinden dolayı ulusal değerlerini yitirdiğini” de paragrafta bulamıyoruz.
Ancak elimizdeki bilgilerden bu toplumdaki insanların “bazı toplumsal kuralların gereği gibi benimsenmediklerini” anlayabilmekteyiz.
Bu nedenle doğru yanıt: A’ dır.

________________________________________
B. TOPLUMSAL GRUPLAR

1- Toplumsal Grup ve Özellikleri
Ortak bir amacı gerçekleştirmek için veya bir inanç etrafında iki ya da daha fazla insanın bir araya gelerek oluşturdukları topluluklardır.

Grupların Temel Özellikleri:
• Grubu oluşturan insanların ortak bir amaçları vardır.
• Grubun içerisinde bir işbölümü vardır.
• Grubun ortak değer ve normları vardır.
• Grup üyeleri arasında rol ve statü ayrımı vardır.
• Grup içerisinde birbirleriyle bağlantılı ilişkiler ağı vardır.
• Bireylerin psikolojik ve fizyolojik ihtiyaçlarına cevap verirler.
• Her grup, amaçladığı işlevini sürdürdüğü müddetçe varlığını sürdürür.

2- Toplumsal Grup Çeşitleri

I. Süresine Göre Gruplar:
a. Geçici gruplar: Belirli kısa bir süre devam edip, dağılan gruplardır. Örneğin: bir yarışma programı için bir araya gelerek aynı evi paylaşan insanlar, olimpiyat grupları, dersaneler…

b. Sürekli gruplar: Grubun ömrünün, katılan bireylerin ömründen daha uzun olduğu gruplardır. Örneğin: aile, millet…

II. Katılım Şekillerine Göre Gruplar:
a. İradi (İradeye bağlı) gruplar: Bireylerin kendi istek ve iradeleriyle tercih ederek katıldıkları gruplardır. Örneğin: dernekler, sendikalar…

b. Gayri iradi (İrade dışı) gruplar: Bireyin kendi isteği dışında katıldığı ya da zaten ait olduğu gruplar. Örneğin: aile, millet…

III. Üyeleri Arasındaki ilişkiye Göre;
a. Birincil gruplar: Üyeleri arasında yüz yüze, samimi, sıcak ilişkilerin bulunduğu gruplardır. Üyeler arasındaki ilişkilerde gelenekler, görenekler ve din kuralları geçerlidir. Örneğin: aile, akraba grupları…

b. İkincil gruplar: Üyeleri arasında resmi, dolaylı ve çıkar ilişkilerine dayalı gruplardır. Üyeler arası ilişkilerde, yasalar yönetmelikler geçerlidir. Örneğin: dernek, siyasi parti…

Toplumsal Grupların Dışındaki Topluluklar:
I. Toplumsal Yığınlar:
Aynı mekanı paylaşmalarına rağmen aralarında birleştirici ve bütünleştirici ilişkilerin bulunmadığı, tesadüfen bir araya gelen ve çabucak dağılan topluluklardır. Örneğin: bir sinemada film izleyenler, markette alışveriş yapanlar…

a. Basit (Sıradan) Kalabalıklar: Rastlantısal bir biçimde bir araya gelen ve belli ilkesi olmayan topluluklardır. Örneğin: otobüs yolcuları, bayram alış-verişinde aynı mağazada bulunan kişiler…

b. Gösteri Toplulukları: Belli bir düşünceyi savunmak ya da bir düşünceye karşı çıkmak için kararlı biçimde bir araya gelmiş topluluklardır. Örneğin: siyasi parti mitingine katılanlar, takımlarının mağlubiyetini eleştirmek için bir araya gelmiş insanlar…

c. Etkin Kalabalıklar: Bir liderin etkisiyle vurucu ve kırıcı eylemlerde bulunmak için bir araya gelmiş insan topluluklarıdır. Örneğin: Fransız İhtilâli savunucuları.

II. Toplumsal Kategoriler:
Ortak özellikler taşıyor olsalar da birbirleriyle ilişkisi bulunmayan insanların oluşturduğu toplumsal bölümlerden her birisine toplumsal kategori denir. Örneğin: lise mezunları, üniversiteye hazırlananlar, erkekler, kadınlar birer kategoridirler.

Toplumsal kategoriler genel olarak üçe ayrılırlar:

a. Toplumsal Sınıflar: Gelir düzeyi, kültürü, yaşam biçimi ve eğitimi büyük ölçüde birbirine benzeyen insanların oluşturduğu kategorilerdir. Örneğin: işçiler, patronlar, memurlar…

b. Kitle: Tek bir ortak özelliğin grubun üyelerini bir araya getirdiği kategorilerdir. Örneğin: üniversiteye hazırlananlar, aynı gazeteyi okuyanlar…

c. Toplumsal Azınlık: Egemen konumundaki insanlarla aynı haklara sahip olamayan insanların oluşturduğu kategorilerdir. Toplumsal azınlık kategorisini oluşturmak için insanların sayı itibariyle az olması yeterli değildir. Örneğin: toplumdaki gelir düzeyi çok yüksek olan kişiler. Toplumsal azınlık için haklardan yoksunluk gerekmektedir. Örneğin: Yunanistan’daki Türkler.

3- Toplumsal Grup Örnekleri

a. Köy Öncesi ve Köy
İnsanların eski çağlarda, avcılık-toplayıcılık yaptığı dönemlerde, elde edilen yiyecekler kabile arasında tüketilirdi. Yerleşik yaşama geçiş ile birlikte toplayıcılığın yerini tarım, avcılığın yerini ise hayvancılık almıştır. Bu şekilde köy yaşamı gelişmiş ve bugünkü anlamıyla şehirlerin ilk adımı atılmıştır.

Köy Toplumunun Temel Özellikleri:
• Tarım ve hayvancılık faaliyeti temel geçim kaynağıdır.
• Yaşamda değişimin oldukça az olduğu ve geleneklerin toplum yaşamını düzenlediği topluluklardır.
• Homojen (grup üyelerinin özellikler bakımından birbirine benzediği) bir yapı vardır.
• Kolektif dayanışma ve birlikte tüketme yaygındır.

b. Kent ve Metropoller
Tarım ve hayvancılıktan, ticaret ve sanayi kollarının gelişmiş olduğu yaşam biçimine geçiş ile birlikte daha fazla insanın bir arada yaşadığı büyük şehirler kurulmuştur. Temelde ekonomi ve güvenlik ile ilgili kaygılar insanların bir arada toplanmasını gerekli kılmıştır.

Kent Toplumunun Temel Özellikleri:
• Ticaret, sanayi ve hizmet sektörleri ekonomik yaşamda egemendir.
• Yaşamda değişim oldukça hızlıdır. Buna karşın hukuk kuralları toplum yaşamını düzenler.
• Heterojen (grup üyelerinin özellikler bakımından birbirinden farklılaştığı) ve organik dayanışmalı bir yapı vardır.
• Eğitimle meslekte uzmanlaşma yaygındır.

ÖRNEK :

Bir spor salonunda boks çalışanlar veya bir salonda güreş karşılaşması izleyenler birer toplumsal küme (grup) olmadığı halde, bir futbol takımındaki oyuncular bir toplumsal kümedir (gruptur).
Buna göre, bir insan topluluğunun küme (grup) niteliği kazanması neye bağlıdır?

A) Bir nitelik yönünden benzer olmalarına
B) Fiziksel bakımdan birbirine yakın bulunmalarına
C) Benzer etkinliklerde bulunmalarına
D) Bireylerin birbirlerini tanımalarına
E) Ortak bir amaçla işbirliği yapmakta olmalarına

(1984/ÖYS)

Çözüm :
İki veya daha fazla insanın ortak bir amacı gerçekleştirmek için işbölümü çerçevesinde bir araya gelmesine toplumsal grup denir. Ancak yukarıdaki örnekte, birarada boks çalışan ve müsabaka izleyen insanların bir işbölümü ilişkisine ya da ortak bir amacına rastlayamamaktayız. Bu nedenle bu insanların toplumsal grup oluşturduklarını da söyleyemiyoruz. Bu insanlar için “toplumsal yığın” tanımı daha uygun düşmektedir. Oysa bir takımın oyuncuları aynı amacı gerçekleştirmek için birbirleriyle işbölümü dayanışması sergileyen insanlardır.
Bu nedenle yanıt: E’ dir.
________________________________________Aydınlatmak için YANMAK gerek!..

________________________________________
C. TOPLUMSAL TABAKALAŞMA ve TOPLUMSAL HAREKETLİLİK

1- Toplumsal Tabakalaşma
Toplumsal tabakalaşma; insanların gelirlerine, eğitim düzeylerine ve yaşam tarzlarına göre toplum içerisinde birbirleri arasında hiyerarşik bir biçimde sıralanmasıdır.
Bir toplumun tabakalaşması, toplumsal tabakalaşma piramidi ile gösterilir:

Her toplumda belirli bir tabakalaşma söz konusudur. İnsanlar arasında doğal farklılıklar (yaş, cinsiyet, zekâ) ve toplumun empoze ettiği suni farklılıklar (gelir, meslek, eğitim) vardır. Bu farklılaşmaya dayalı olarak yapılan değerlendirme sonucunda toplumsal tabakalaşma ortaya çıkar. Böylece tabakalaşma toplumda bir hiyerarşik sistemi meydana getirir.
Toplumsal tabakalaşma, toplumsal gerçeği yorumlama ve analiz etmede kullanılan bir araçtır. Her tabakalaşma sisteminde üç sosyal süreç vardır. Bu süreçler şöyle sıralanabilir:

a. Sosyal farklılaşma: Doğumla birlikte varolan ve sonradan edinilen farklılıklar.

b. Altlık ve üstlük düzeyine göre sınıflama: Statü ve rol farklılaşmasını belirler.

c. Değerlendirme: Statülerin her birine değerler sıralamasında bir yer verir.

2- Toplumsal Tabakalaşma Türleri

a. Kapalı Tabakalaşma
Toplumsal tabakalar arasındaki geçişin engellendiği toplumlardır. Örneğin: Kast sistemi.

b. Yarı Kapalı Tabakalaşma
Katı kurallarla tabakalar arası geçişin oldukça sınırlandırıldığı toplumlardır. Örneğin: Lonca sistemi.

c. Açık Sınıf Tabakalaşması
Özellikle sanayileşmeyle beraber tabakalar arası geçişin serbest kaldığı toplumlardır. Bu toplumlarda düşük seviyelerde bulunan kişilerin yükselme umudu, yüksek seviyelerdeki kişilerin de düşme korkusu vardır. Örneğin: sanayi toplumu.

3- Toplumsal Hareketlilik
Sanayi toplumunda ortaya çıkan açık sınıf tabakalaşmasıyla birlikte toplumsal hareketlilik de hızlanmıştır. İnsanların farklı düzeylerdeki mevkiler arasındaki hareketine toplumsal hareketlilik “mobilite” denir ve ikiye ayrılır.

a. Yatay Hareketlilik

Aynı tabaka veya bölüm içindeki hareketliliktir. Bireylerin ya da grupların bir toplumsal durumdan benzer başka bir duruma geçişidir. Bu hareketlilik genelde coğrafidir ve meslekler arasında olur. Belirgin gelir ve saygınlık farkı içermeyen mobiliteyi kapsar. Örneğin: bir bakkalın, manavlığa başlaması, bir mankenin dizilerde oyuncu olması…

b. Dikey Hareketlilik

Sınıflar arasında geçişe neden olan hareketliliktir. Kişilerin bir toplumsal sınıftan diğerine geçmeleridir. Örneğin: bir tüccarın iflas ederek seyyar satıcılığa başlaması, şans oyunlarından büyük ikramiyeyi kazanan bir işçinin fabrikatör olması…
________________________________________

________________________________________
Konuyla ilgili ÖSYM tarafından sorulmuş sorular. (Kitabı 2005-2006 öğretim yılı için hazırladığımdan bu dönemden sonraki sorular yoktur)

1. Büyü, muska ve benzeri bazı batıl (temelsiz ve geçersiz) inanç ve geleneklerin süregelmesini, sosyal bilimciler hangi nedene bağlayabilir?

A) Gericilik ya da gelenekçiliğin güçlü oluşuna
B) Bazı kişi ve grupların, çıkar sağlamak için yürüttüğü propagandaya
C) Kişileri bu tür davranışlara zorlayan çözümlenmemiş bazı sorunların varlığına
D) Yasal tedbirlerin yetersizliğine
E) Polis ve jandarma gibi kolluk kuvvetlerinin yeterli olmayışına

(1975)

2. “Nerede bir toplum varsa orada hukuk vardır.” ifadesindeki “hukuk” sözcüğü ile aşağıdakilerden hangisi anlatılmak istenmiş olabilir?

A) Tüm toplumlar için geçerli olan kurallar
B) Toplumsal ilişkiler düzenleyen tüm kurallar
C) İnsan onurunu koruyan temel kurallar
D) Uluslararası ilişkileri düzenleyen kurallar
E) Yöneticiler tarafından konan kurallar

(1982/ÖSS)

3. Aşağıdakilerden hangisi “moda’nın karşıladığı bir insan gereksinimi değildir?

A) Ünlü kişilere benzeme
B) Farklı olma
C) Alışkanlıkları sürdürme
D) Gruba uyum sağlama
E) Değişiklik

(1982/ÖYS)

4. Aşağıdakilerden hangisi “dikey hareketlilik” için örnektir?

A) Yurda dönüş yapan bir işçinin makine üreten bir işyeri açması
B) Bir öğretmenin müdür yardımcılığı görevini de yapmaya başlaması
C) Bir kişinin bakkallığı bırakarak manavlık yapmaya başlaması
D) Bir çiftçinin başka bir köye göçerek çiftçiliğe devam etmesi
E) Bir gencin askerlik dönüşünde eski işinde çalışmaya başlaması

(1982/ÖYS)

5. “Toplumun, belli bir konumda bulunan kişiden beklediği davranışlar bütününe ‘rol’ denir.”
Bu tanımda “rol”ün hangi özelliği vurgulanmaktadır?

A) Zamanla farkına varılmadan öğrenilmesi
B) Aynı zamanda birden fazla kişiye verilebilmesi
C) Bireyde çatışma yaratabilmesi
D) Zaman içinde değişebilmesi
E) Toplum tarafından belirlenmiş olması

(1985/ÖYS)

6. Aşağıdakilerden hangisi toplumsal davranış kurallarının bir özelliği olamaz?

A) Bireylerin ilişkilerini düzenlemesi
B) Bireylerin çoğunluğu tarafından benimsenmesi
C) Deneyimler sonucu ortaya çıkması
D) Eşit ağırlıkta ve önemde görülmesi
E) Zamanla değişip yeni biçimler alabilmesi

(1985/ÖYS)

7. Bireylerin toplumun örf, adet, gelenek ve benzeri değerlere uygun biçimde davranmalarını sağlayan önlemlerin tümüne “sosyal kontrol” adı verilmektedir.
Buna göre, “sosyal kontrol” mekanizmasının temel işlevi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Toplumsal düzene devamlılık kazandırma
B) Bireylerin akla uygun davranmalarını sağlama
C) Bireylere saygınlık kazandırma
D) Geleneksel değerleri, değişmenin etkisinden koruma
E) Toplumun aksayan yönlerini ortaya çıkarma

(1986/ÖYS)

8. Kendi çocuğunun öğretmeni olan bir baba, çocuğunun sınav kağıdını okurken, baba gibi davranırsa öğretmenlik görevini, öğretmen gibi davranırsa babalık görevini aksatacaktır. Bu kişinin içinde bulunduğu durum, aşağıdakilerden hangisine örnektir?

A) Yabancılaşma
B) Rol çatışması
C) Toplumsallaşma
D) Statü değişmesi
E) Saygınlık kazanma

(1987/ÖYS)

9. Bir kurumdaki yönetici, görevi sırasında astlarına emirler verebildiği, sorumluluklar yükleyebildiği halde, görev süresi bitince kendisini güçlü kılan yetkilerini yitirir.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?

A) Yetkinin kullanılması bulunulan mevkiye bağlıdır.
B) Kurumun başarısı yöneticinin kişiliğine bağlıdır.
C) Yöneticinin yetkilerini sınırlayan kuralla vardır.
D) Kurumun başarısı yetki dağılımına bağlıdır.
E) Yöneticinin gücü, kurumda yarattığı güvene dayanır.

(1988/ÖSS)

10. Değişmekte olan toplumlarda yeni ihtiyaçlar ve bunları karşılayan yeni normlar doğar. Geleneksel normlar ise alışkanlık yüzünden varlıklarını bir süre daha korurlar. Ancak bu tür normlardan sapmalar gittikçe artar ve norm zamanla ortadan kalkar.
Bu parçada, normlardan sapmaya yol açan nedenlerden hangisi üzerinde durulmuştur?

A) Normların işlevini yitirmesi
B) Toplumsallaşma koşullarının elverişsiz olması
C) Normların katı bir biçimde uygulanması
D) Yaptırımların yetersiz kalması
E) Toplumdaki bazı kesimlerin sapmayı desteklemesi

(1988/ÖYS)

11. Toprak kayması nedeniyle yolda kalan bir otobüsün yolcuları arasında başlangıçta var olmayan birtakım ilişkiler kuruluyor. Çıkış yolu bulmak için aralarında konuşup tartışıyor, zor koşullara birlikte karşı koyup birbirlerine destek oluyorlar.
Bu durum aşağıdakilerden hangisinin oluşmasına örnektir?

A) Toplumsal statü
B) Toplumsal kurum
C) Toplumsal değişme
D) Toplumsal tabaka
E) Toplumsal grup

(1989/ÖYS)

12. Disiplinli antrenörlerden hoşlanmayan bir sporcu, ilerideki yıllarda antrenörlük mesleğini seçmiş ve işinin gereği olarak disipline önem veren bir kişi olmuştur.
Bu durum, aşağıdaki yargılardan hangisine bir örnektir?

A) Kişinin davranışları tutumlarıyla çelişebilir
B) Her tutum bir değer yargısı taşır
C) Grup birliği, karşıt tutumların uzlaştırılmasını gerektirir
D) Kişi, olayları kendi tutumlarını doğrulayacak biçimde yorumlar
E) Toplumsal rol, kişinin tutumları üzerinde etkili olur

(1989/ÖYS)

13. Her birey, içinde doğup büyüdüğü toplumda hakim olan inanç, değer ve davranışları benimser; o toplumun üyesi olur. Kısaca, o toplumdaki yaşam biçiminin belirlediği kişiliği kazanır.
Her bireyin geçireceği bu öğrenme sürecine ne ad verilir?

A) Çağdaşlaşma
B) Toplumsal değişme
C) Büyüme
D) Toplumsallaşma
E) Toplumsal bütünleşme

( 1990/ÖYS)

14.

Yukarıda verilen resim “toplumsal statü”nün hangi özelliğini göstermektedir?

A) Belirli kurallara dayanmasını
B) Statülerden birinin, anahtar statü olmasını
C) Aynı anda, birden çok statüye sahip olunabilmesini
D) Statülerin, toplumlara göre değişmesini
E) Statülerin birbirleriyle ilişkili olmasını

(1992/ÖSS)

15. Batı toplumlarında, üniversite çağına gelmiş bir gencin tek başına ayrı bir evde yaşaması çevresi tarafından doğal karşılanır. Oysa aynı durum, Türk toplumunda tepki ile karşılanır. Bu yüzden, sözü edilen durum Batı toplumlarında çok yaygınken Türk toplumunda seyrektir.
Aynı insan davranışının bir toplumda sık, diğerinde seyrek olarak görülmesine neden olan etken aşağıdakilerden hangisidir?

A) Toplumsal çözülme
B) Toplumsal tabakalaşma
C) Toplumsal kontrol
D) Toplumsal hareketlilik
E) Toplumsal dayanışma

(1993/ÖYS)

16. Aşağıdakilerden hangisi, sanayileşmiş toplumlarda bireylerin içinde yer aldığı toplumsal sınıfı belirlemede kullanılan ölçütlerden biri değildir?

A) Eğitim düzeyi
B) Rollerin sayısı
C) Tüketim biçim
D) Gelir düzeyi
E) Bireylerin saygınlığı

(1994/ÖYS)

17. — Ne ölçüde Doğulu ya da Batılıyız?
— Hangi geçmişin sahibiyiz, hangi geleceğin umudu içindeyiz?
— Uluslar içinde yerimiz, ayrıcalığımız nedir?
— Dünyaya bırakmak istediğimiz, nedir?
Bu tür sorulara verilecek cevaplar, aşağıdakilerde hangisini belirler?

A) Toplumsal statü
B) Toplumsal dayanışma
C) Toplumsal kimlik
D) Toplumsal rol
E) Toplumsal değer

(1995/ÖYS)

18. İnsanoğlunun ateşle tanışması, büyük bir olasılıkla, doğal yangınlar sırasında olmuştur. O dönemde doğada tek başına yaşayan insan güvenlik içinde uyumak, besin aramak ve bu sırada da ateşin sönmesini engellemek durumundaydı. Bu nedenle, birkaç kişinin bir araya gelerek nöbet tutması ve bazı işleri paylaşması gereği doğdu.
Buna göre, insanın ateşi söndürmeme çabası aşağıdakilerin hangisine adım atılmasını sağlamıştır?

A) Toplumsal yaşama
B) Aile kurumuna
C) Nüfus artışına
D) Yerleşik yaşama
E) Avcılık ve toplayıcılığa

(1996/ÖSS)

19. Bir olgu, olay ya da durumun bilimsel inceleme konusu olması öncelikle aşağıdakilerden hangisine bağlıdır?

A) Kültürel değerlere uygun düşmesine
B) İnsan davranışlarını etkilemesine
C) Toplum tarafından önemli görülmesine
D) Yeni ve özgün olmasına
E) Gözlenebilir ve ölçülebilir olmasına

(1997/ÖYS)

20. Bireyler ne kadar çok sayıda gruba katılırsa o kadar çok konuma sahip olurlar. Ancak, okuyan bireyler için “öğrencilik”, çalışan bireyler için “iş ve meslek”, ev dışında çalışmayan kadınlar içinse “ev hanımlığı” diğer konumlar içinde genellikle daha önemli bir yere sahiptir.
Bu parça, aşağıdaki kavramlardan hangisini örneklerle açıklamaktadır?

A) Rol çatışması
B) Edinilmiş statü
C) Toplumsal rol
D) Anahtar statü
E) Toplumsal saygınlık

(1997/ÖYS)

Cevapları
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
C B C A E D A B A A
11 12 13 14 15 16 17 18 19 20

3. Ünite: KÜLTÜR ve TOPLUMSAL KURUMLAR

A. KÜLTÜR

1- Kültürün Anlamı
Bir toplumun ortaklaşa meydana getirdiği, benimsediği, kuşaktan kuşağa aktardığı maddi ve manevi değerlerin tümüdür. İnsanların yaptığı aletler, kullandığı araçlar kültürün maddi boyutunu; gelenek, görenek, eğitim, din gibi unsurlar ise kültürün manevi boyutunu oluşturur. Kültürün bu “maddi” ve “manevi” öğeleri arasında karşılıklı etkileşim vardır. Birinde meydana gelen bir değişme diğerini de etkiler. Kültürün maddi öğeleri, manevi öğelerine oranla daha hızlı değişirler.

Kültürün Özellikleri:
• Kültürü toplum üretir.
• Kültür duygu, düşünce ve hayat tarzıdır.
• Toplumdan topluma ve zamanla değişir.
• Kültür kuşaktan kuşağa aktarılır.
• Kültürün taşıyıcısı dildir.
• Kültür birleştirici ve bütünleştiricidir.
• Kültür öğrenme ile kazanılır.
• Kuşaktan kuşağa aktarılarak devam eder.

ÖRNEK :

Atalarımızın yaratıp bize miras bıraktığı kültür, bizi yaratırken bizim o mirasa kattıklarımızla birlikte gelecek kuşaklara miras kalır, onları yaratır.
Burada, kültürün hangi yönü üzerinde durulmaktadır?

A) İnsanların hem kültürden etkilenip hem de kültürü etkilemesi
B) Her toplumun kendine özgü bir kültürünün olması
C) Kültür öğelerinin etkileşim halinde olması
D) Kültür birliğinin ulusal dayanışmayı güçlendirmesi
E) Kültürlerin giderek birbirine benzemesi

(1987/ÖYS)

Çözüm :
Kültür, insanların ortak yaşamlarında ortaya çıkan ve kuşaktan kuşağa aktarılarak zenginleşen birikimlerin ve değerlerin bütünüdür. Bu yönüyle içerisine toplumu tarihsel geçmişi de girmektedir. Aynı şekilde bugünün toplumsal yaşamı da yarınlar için “geçmiş” değeri taşıdığında, toplumun günümüz yaşantısı, gelecek kuşaklar için “tarihsel birikim” olacaktır.
Bu sebeplerle, toplumsal yaşam içerisinde kültür, hem o anda ki toplumu etkiler, ayrıca kendisinden sonra gelen kuşakları da etkiler.
Bu nedenle cevap: A’ dır.

2- Kültürün İşlevleri
Kültür, toplumun tarihsel süreç içerisinde sahip olduğu tüm değerlerin insandan insana aktarılarak yaşatılmasını sağlar. Ayrıca bu aktarım sırasındaki eğitimle bireyin sosyalleşmesine de katkıda bulunur. Ortak bir kültür etrafında birleşen bir toplum, çok daha iyi bir dayanışma ortaya koyacaktır. Yani kültürün birleştirici ve bütünleştirici bir yönü vardır.

3- Kültürün Kazanılması
İnsan doğumuyla zaten belli bir toplumun içerisinde bulunur. Bu şekilde bu toplumun üyesidir de aynı zamanda. Bulunduğu toplumun kültürünü ilk olarak sadece ailesinden, sonra buna ek olarak arkadaşlarından ve okulundan, daha ileriki dönemlerde de iş ortamından kazanır. Kültürü kazanma, bulunulan toplumun değer yargılarını ve genel kabullerini benimsemesidir. Buna “kültürlenme (kültüre katılma)” denir. Bu toplum kültürünün tüm öğelerini kazanıncaya kadar geçen bir “sosyalleşme” sürecidir. Bu süreç ile birlikte toplumuyla benzer özellikler kazanmanın yanı sıra kişilik oluşumunda da olgunlaşmayı sağlar.

ÖRNEK :

Bazı yörelerimizde erkek evleneceği kızın babasına başlık parası öderken, Yunan töresinde kızıyla evlenecek erkeğe drahoma (para) öder; Japonlar pirinci çubukla, İngilizler çatalla yer; Hintliler ineği kutsal sayıp etini yemezken çoğu toplumlar ineğin etinden ve sütünden yararlanır.
Bu tür davranış örneklerinde, kültürün hangi özelliği üzerinde durulmaktadır?

A) Doğal koşullardan etkilenme
B) Dil aracılığıyla taşınabilme
C) Zamanla değişikliğe uğrayabilme
D) Toplumdan topluma farklılık gösterme
E) Kuşaktan kuşağa aktarılma

(1990/ÖSS)

Çözüm :
Anlatılan tüm özellikler farlı toplumlarla karşılaştırma yapmak amacıyla seçilmiştir. Kültürün en önemli özelliklerinden birisi de biricik olmasıdır. Yani her kültür sistemi, ait olduğu topluma özgüdür. Bu nedenle kültür ile ilgili olguları değerlendirirken her kültürel yapıyı kendi toplumu içerisinde değerlendirmekteyiz.
Paragrafın bize özellikle belirttiği durum, kültürün, “toplumdan topluma farklılık göstermesidir”.
Bundan dolayı doğru yanıt: D’ dir.

4- Kültürel Süreçler

• Kültürlenme: İnsanın kendi toplumunun kültürünü almasıdır.
• Kültürleşme: Kişinin başka bir kültürle etkileşim halinde olarak o kültürden etkilenmesidir.
• Kültür Şoku: Bir kültürden başka bir kültüre geçen bireyin yeni kültür karşısında yaşadığı bunalımdır.
• Kültürel Yozlaşma: Bir kültürün eskimiş ve artık işlevsizleşmiş kısımlarının gereksiz yere korunmaya devam edilmesiyle oluşan değer boşluğudur.
• Kültürel Çözülme: Normalde bir kültürü oluşturacak maddi ve manevi öğelerin bir toplumda bir araya gelememesidir.

ÖRNEK :

“Toplumun bireyleri tarafından yaratılan ve kullanılan her türlü araç ve gereç ‘maddi kültür’, toplum yaşamını düzenleyen tüm değerler ve inançlar ise ‘manevi kültür’dür. Bu iki kültür birbirini etkiler.”
Aşağıdakilerden hangisi maddi veya manevi kültürden birinin diğerini etkilemesine bir örnek olabilir?

A) Eğitimde demokratik tutumun kişilerde bağımsız davranma eğilimini artırması
B) Kitle iletişim araçlarının gelişmesiyle, bölgeler arası değer farklılıklarının azalması
C) Ulaşım araçlarının gelişmesiyle ticaretin kolaylaşması
D) Eğitim düzeyinin yükselmesiyle eski inançların zayıflaması
E) Tarımda makineleşmenin üretimi artırması

(1985/ÖYS)

Çözüm :
Toplumsal yapılar kendi içlerinde iki grupta toplamaktayız: Maddi yapı (günlük yaşamda kullandığımız araçların, mimarinin, teknolojinin… somut bilgisi) ve Manevi yapı (toplumun inandığı değerler, insanların arasındaki ilişkiler, anlaşmalar…gibi soyut bilgiler).
“A” ve “D” seçeneklerinde iki, manevi yapının birbirini etkilemesine yönelik örnekler görmekteyiz. “C” ve “E” seçeneklerinde ise maddi yapının manevi yapıyı şekillendirmesine örnekler verilmiştir. Oysa “B” seçeneğinde maddi yapılardan olan “kitle iletişim araçlarının”, ”değerler” gibi bir manevi yapıları nasıl şekillendirdiğine örnek vermiştir.
Doğru yanıt: B’ dir.

B. TOPLUMSAL KURUMLAR

1- Toplumsal Kurumun Anlamı
Toplumun temel ve önemli bir ihtiyacını gidermek amacıyla bir araya gelmiş, örgütlenmiş, bütünleşmiş insanların tüm inançlar, kurallar, simgeler, kalıp davranışlar, değer ve normlar bütünüdür. Başka bir ifade ile kurum; toplumda yaşayan bireylerin ihtiyaçlarından doğan toplumsal yapının ve değerlerin korunması için zorunlu, bazı yönlerden sürekli, bazı yönlerden ise geçici kurallar bütünüdür.
Kurumlar kuruluşlardan farklıdır. Kuruluş somut, kurum ise soyuttur. Aynı amaca yönelik çok sayıda kuruluş bir isim altında toplanarak kurumları oluşturur. Örneğin okul, parlamento, hastane, adliye, cami birer kuruluştur. Oysa bunların işlevi olan eğitim, din, siyaset ve ekonomi ise birer kurumdur.
Bütün toplumlarda beş temel kurum vardır:
1. Aile kurumu
2. Ekonomi kurumu
3. Siyaset kurumu
4. Din kurumu
5. Eğitim kurumu

Toplumsal Kurumların Özellikleri:
• Bir toplum içinde belli bir ihtiyacı gidermek için vardırlar.
• Toplumsal ihtiyaçlardan doğmuşlardır.
• Aynı kurum, toplumlar arasında ve bir toplumda zamanla biçim ve işlev değişikliğine uğrayabilir.
• Bir toplumsal kurumdaki değişme, diğer kurumlarda da değişmeye yol açar.
• Yeni ihtiyaçlar, yeni kurumları ortaya çıkarır.
• İşlevini tümüyle yitiren, toplum içerisinde hiçbir ihtiyacı karşılayamayan kurumlar ortadan kalkar
• Toplumsal kurumların değişme hızları birbirleriyle aynı değildir. Herhangi bir kurum çok hızlı değişirken bir başkası daha yavaş değişebilir.

ÖRNEK :

Türkiye’de cumhuriyetin ilanından hemen sonra eğitimde, dinde, yönetimde, hukukta, ekonomide, sanatta, aile yapısında gerçekleştirilen devrimlerle kültürel yaşamda önemli değişmeler sağlanmış ve toplum yeni bir kültürel yapıya kavuşmuştur.
Buna göre, toplumun yeni bir kültürel yapıya kavuşturulması aşağıdakilerden hangisindeki değişikliklerle sağlanmıştır?

A) Toplumsal kurumlar
B) Toplumsal roller
C) Toplumsal statüler
D) Toplumsal dayanışma
E) Toplumsal işbölümü

(1994/ÖYS)

Çözüm :
Herhangi bir toplumda değişikliğe gidilmesiyle birlikte insanlar arasında var olan tüm ilişki biçimleri de değişim göstermektedir. Çünkü gerek toplum bireyi belirlemektedir; gerekse de birey toplumu…
Cumhuriyetin ilanından hemen sonra çok büyük bir ilişki değişimi geçirmiştir. Ancak ilişkilerin değişebilmesinin yegâne yolu, toplumsal kurumları değiştirmektir. Eğer kişi karşılaştığı tüm kurumlarda da eski ilişkilerini yaşabiliyorsa, yeni yaşamına yer açma ihtiyacını hissetmeyecektir.
Bu nedenle en köklü değişim, kurumların da birlikte değişebildiği değişimlerdir.
Bu nedenle doğru yanıt: A’ dır.

2- Kültür–Toplumsal Kurum İlişkisi
Toplumun değerler bütünü olarak kültür, insanların nasıl davranacaklarını ve hangi temel de bir araya geleceklerini belirler. Toplumsal kurumlar ise kültürün taşıyıcıları konumundadır. Topluma yeni katılacak olan birey kültürü toplumsal kurumlarda kazanır. Bunun yanında topluma zaten üye olmuş bireylerinde toplum normlarından ve değer yargılarından uzaklaşması engellenir.

3- Toplumsal Kurumların Çeşitliliği
Toplum yaşamı için vazgeçilmez durumda olan temel özelliklerin her biri karşımıza birer toplumsal kurum olarak çıkar. Bunlar: aile, din, ekonomi, siyaset, hukuk…

C. TEMEL KURUM OLARAK AİLE

1- Ailenin Anlamı
Aile, toplumun en küçük temel kurumudur. Dolayısıyla kişinin toplum değerleriyle ilk karşılaşması ailede olur. Kişi ilk olarak bulunduğu ailede sosyalleşmeye başlar. Aile, kan veya akrabalık bağıyla birbirine bağlı olan, aralarında toplumca belirlenmiş hak ve ödevler olan bireylerin oluşturduğu bir kurumdur. Aile, bütün toplumlarda evrensel olarak bulunur. Ailenin üyelerinin birbirleriyle ilişki biçimi tarihsel süreç içinde çeşitli değişimler geçirmiştir. Ailenin bu değişiminde etkili olan önemli faktörlerden biri de toplumdaki “üretim ilişkileri” olmuştur.

Bu değişimi sırasıyla şöyle özetleyebiliriz:

Aile Çeşidi Üretim İlişkisi Ailedeki Otorite
I. Anaerkil Aile Toplayıcılık ve Avcılık Anne
II. Ataerkil Aile Yerleşik Tarım Baba
III. Çekirdek Aile Sanayi ve Hizmet Anne+Baba

a. Aile ve Akrabalık
Aile sadece anne, baba ve çocuklardan oluşmaz. Bunun yanında kan bağıyla aile üyelerine bağlı bulunan diğer insanlar da geniş anlamda aileyi (sülaleyi) oluşturur. Temel olan çekirdek aileye eklenmeler ilk olarak doğrudan kan bağıyla (teyze, hala, dayı, amca) sonradan da dış evlenmelerle (enişte, yenge) olur. Toplumsal ilişki biçimlerine göre bu kan bağı daha da uzaklara götürülebilir. Tüm bu kişiler akrabalık ilişkisini oluşturmaktadır. Akrabalık, bireyin sosyalleşmesinde ikinci adımı sağlar.

b. Ailenin Temel İşlevleri
• Neslin devamını sağlama
• Çocuğu sosyalleştirme
• Bireyin psikolojik ihtiyacını karşılama
• Üretim ve tüketim birimi olma
• Bireylere kimlik ve kişilik kazandırma

2- Evlilik Türleri
İnsanların aile oluşturmak için bir araya gelmeleri evlilik ile olmaktadır. Ancak evlilik biçimleri de toplumdan topluma ve bir toplumda zaman içerisinde değişim gösterebilmektedir. Bunlar:

I. Eş sayısına göre:
a. Monogami (Tek Eşlilik): Kadın veya erkeğin tek bir kişi ile yaptığı evliliktir.

b. Poligami (Çok Eşlilik): Kadın veya erkeğin aynı zamanda birden fazla kişiyle yaptığı evliliktir. Poligami, şu şekilde ikiye ayrılır;
– Polijini : Erkeğin birden fazla kadınla evlenmesi.
– Poliandri : Kadının birden fazla erkekle evlenmesi.

II. Eş seçimine göre:
a. Endogami (İçten Evlilik): Evlenenin, eşini kendi akraba ya da kabilesinden seçmesidir. Genellikle tarıma dayalı toplumlarda, sahip olunan toprağın çeyizliklerle dağılmasını önlemek için yapılmaktadır.

b. Egzogami (Dıştan Evlilik): Ait olunan aile veya kabilenin dışından evlenmedir. Kaynakların yetersiz olduğu ya da geçim sıkıntısının olduğu toplumlarda ortaya çıkmıştır. Ailenin veya kabile üyelerinin diğer aile veya kabilelerle birleşmesini sağlayarak yeni kaynaklar yaratmak amacıyla yapılmıştır. Özellikle günümüzde tıp alanındaki ilerlemelerle bu biçimdeki evliliğin olumlu sonuçları ortaya çıkınca modern toplumlarda teşvik edilmiştir.

III. Oturma Yerine göre:
a. Matrilokal (Ana çevresi): Evlenen erkeğin, kadının aile çevresine katılması ve onlarla aynı mekanda yaşaması (iç güveyilik). Anaerkil toplumlarda genellikle veya ataerkil toplumlarda ancak kadının aile çevresinde yetişkin erkek birey yoksa görülür.

b. Patrilokal (Baba çevresi): Evlenen kadının erkeğin ailesine katılması ve onlarla aynı mekanda yaşaması. Ataerkil toplumlarda genellikle veya anaerkil toplumlarda ancak erkeğin aile çevresinde yetişkin kadın birey yoksa görülür.

c. Bilokal (İki yerlilik): Hem kadının hem de erkeğin ailesinin yanında evliliği sürdürme. Göçebe toplumlarda görülür. Eşlere yeni bir çadır kurulmaz.

d. Neo-lokal (Ev Açma): Evlenen çiftin bağımsız yeni bir evde oturmaları. Modern toplumlarda görülür. Özellikle çalışma koşulları aileden farklı bir şehirde yaşamayı dayattığı için yaygınlaşmıştır.

IV. Dul Eşlerin evlenmelerine Göre:
a. Levirat: Eşi ölen kadının, kocasının evli veya bekar kardeşlerinden biri ile evlenmesi.

b. Sorarat: Eşi ölen erkeğin, bekar baldızlarından biri ile evlenmesi.

3- Aile Türleri
Toplumlarda görülen aile biçimleri, ailelerin kapsadığı birey sayısına ve ailede egemen olan cinsiyete göre ikiye ayrılır. Bunlar:
I. Bireyin sayısına göre:
a. Geniş Aile: İkiden fazla kuşağın bir arada ve aynı mekanda yaşadığı ailedir. Genellikle geleneksel toplumlarda bulunur. Otorite babada ya da evin en büyük erkeğindedir.

b. Çekirdek Aile: Anne, baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan bir ailedir. Modern toplumların yaygın aile biçimidir. Otorite eşler arasında paylaşılmıştır.

II. Otoriteye göre:
a. Anaerkil Aile (Maderşahi) Aile: Anne hukuku ve otoritesinin egemen olduğu ailedir. Hem ailede, hem de toplumda egemen konumda bulunan kadındır. Ailenin genel yaşam biçimini belirleyen kadın ve kadının yaşama biçimidir. Bazı ilkel toplumlarda görülür.

b. Ataerkil (Pederşahi) Aile: Baba otoritesi ve hukukunun egemen olduğu ailedir. Hem ailede, hem de toplumda egemen konumda bulunan erkektir. Aile, erkeğin yaşama biçimine göre biçimlenir. Tarım toplumlarında yaygın aile biçimidir

ÖRNEK :

“Çekirdek aile tipinin yaygın olduğu toplumlarda, ölümün verdiği büyük kederin nedeni, bu aile tipinin yapısında aranabilir. Anne, baba ve çocuklardan oluşan bu aile tipinde başlıca görevler birer kişi tarafından yerine getirilir. Ölen üyenin yeri, bir başkası tarafından kolayca doldurulamaz. Oysa geniş aile tipinin yaygın olduğu toplumlarda, ölen üyenin görevini aileden bir başkası hemen üstelenebilir.”
Bu açıklama, aşağıdakilerden hangisi için bir örnek olabilir?

A) Aile yapısı karmaşıklaştıkça duygular abartılır.
B) Ölenin ardından duyulan yasın derecesi, ailenin yapısı ile ilgilidir.
C) Geniş aile tipinin yaygın olduğu toplumlarda, yas tutulması hoş karşılanmaz.
D) Çekirdek ailede yas, ölene duyulan sevgiye dayanır.
E) Çekirdek ailede yasın yoğun olması, az sayıda kişi tarafından paylaşılmasından kaynaklanır.

(1981 /ÖSS)

Çözüm :
Paragrafta iki ayrı toplumda aile üyelerinden herhangi birinin ölümünde, nasıl davranacakları üzerine yapılan araştırma anlatılmaktadır. Buna göre, özellikle çekirdek ailede (anne, baba, ve kardeşlerden oluşan aile tipi) bir ölüm durumunda aile bireylerinin çok üzüleceği vurgulanmıştır. Bunun yanında geniş aile tipinde ise ölenin ardından çok büyük yaslar tutulmadığı bildirilmiştir.
Kısaca, insanların ölüm haberine karşı verdikleri tepki, bulundukları ailenin yapısıyla yakından ilgilidir.
Bu sebepten yanıt: B’ dir.

4- Boşanma ve Sonuçları

Aileyi oluşturan anne ve babanın birlikte yaşayamayacaklarına karar vermesiyle yasal yollarla birbirinden ayrılmalarına boşanma denir. Tarih içerisinde bazı toplumlarda boşanma tümüyle yasaklanmış, bazılarında ancak ağır şartlar altında izin verilmiştir. Bu uygulamaların temel nedeni aile kurumunun korunmasıdır. Oysa günümüz modern toplumlarında temel öğe birey olduğu için boşanmalarda geniş bir esneklik tanınmaktadır.

Boşanma nedenleri şöyle sıralanabilir:
• Eşlerden herhangi birinin bir başka kişiyle zinası (yasak ilişki kurması).
• Eşlerin uzun bir zamandır zaten birbirlerinden ayrı yaşıyor olmaları.
• Eşlerin birbirleriyle ilişkilerinde şiddetli geçimsizlik.
• Eşlerden herhangi birinin kötü alışkanlıkları.
• Aile içerisinde eşlerden birinin diğerine uyguladığı fiziksel şiddet.
• Akıl sağlığı bozukluğu.

D. DİN

1- Sosyolojik Açıdan Din
İnsanların doğa içerisinde anlamadıkları ve karşısında aciz kaldıkları olayları doğaüstü, yüce ve mistik nitelikli bazı güçlerle açıklamaya çalışmalarıdır.
Tarih içerisinde çeşitli toplumlarda çok farklı din biçimleri ortaya çıkmıştır. Ancak yine de dinlerin kaynaklarında yatan temel nedenler, din inancının insanlara vermiş olduğu iç rahatlık, güven ve engellenemeyecek olaylar (hastalık, sakatlık ve ölüm gibi durumlar) karşısında gönül huzuru vermesidir.
Bir bilim dalı olarak sosyoloji, dini verdiği bilgilerle ya da buyruklarıyla araştırarak asla yargılamaz. Sosyolojinin yaptığı şey, dinin toplum yaşamındaki yerini belirlemeye çalışmaktır.

Dinlerin ilkel dönemlerden günümüze kadar geçen sürede ortaya çıkış biçimleri ve geçirdiği evreler şöyle sıralanabilir:
• Totemizm (Totemcilik)
• Natürizm (Doğa güçlerine tapınma)
• Politeizm (Çok tanrılı din)
• Monoteizm (Tek tanrılı din)

2- Dinin Temel İşlevleri
• Güvenlik ve düzen sağlama.
• Toplumsal kontrolü kolaylaştırma.
• Toplumdaki bireylerin birbirleriyle dayanışmasını kuvvetlendirme.
• Toplumsal ahlakı oluşturma ve yaygınlaştırma.

3- Din ve Laiklik
Laiklik temel anlamıyla din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması ve birbirlerine müdahale etmesinin önlenmesidir. Bu yönüyle laiklik, dine karşı olmak değildir. Aksine inanç sahibinin baskı altında kalmasının önlenmesidir. Demokrasi: eşitlik ve özgürlüğü savunduğu için, lâik olmak demokratik toplumlar için vazgeçilmezdir.

E. EKONOMİ

1- Ekonominin Anlamı
İnsanlar yaşamları boyunca bir çok şeye gereksinim duyarlar. Bu gereksinimlerinin büyük bir kısmını doğadan elde ederler. İnsan, doğadan ihtiyaçlarını karşılarken elinde oldukça sınırlı miktarda doğa aracı vardır.
Yaşamlarını devam ettirmek isteyen insanların doğayı emek harcayarak dönüştürme ve ihtiyaçlarını karşılama sırasında gösterdikleri faaliyetler ekonominin alanına girer. Ekonomi, insanın bu faaliyetlerinden en çok verimi almasının yollarını araştırır. İnsanın doğayı dönüştürme faaliyetinden ortaya “ekonomik mal” çıkar.

Ekonomik Olarak Mal:İnsanın her türlü gereksinimlerini karşılayan maddi unsurlara denir.
Ekonomi içerisinde mallar, üretiminde kullanılan emeğe göre ikiye ayrılırlar:

I. Serbest Mallar:
Hiçbir emek veya çaba harcanmayan, doğada zaten hazır halde bulunan mallardır. Serbest mallar, coğrafi mekana, iklimsel özelliklere bağlı olarak bölgeler ve mevsimler arasında değişikliğe uğrar. Örneğin: hava, su, ağaç… gibi.

II. Ekonomik Mallar:
Üretilmesinde veya elde edilmesinde belli bir emek ve masraf harcanmış olan, ancak çaba karşılığında elde edilebilecek mallardır.

Ekonomik mallar da kendi içlerinde kullanılışlarına göre ikiye ayrılır:

a. Üretim Malı: İnsanların ihtiyaçlarını dolaylı olarak karşılayan mallardır. Üretim malları, doğrudan tüketilemezler; ancak bu mallarla insanın doğrudan tüketebileceği mallar üretilebilir. Örneğin: ekmek pişirmek için kullanılan odun, taş fırın ocağı, ekmek hamurunun hazırlandığı ekmek teknesi…

b. Tüketim Malı: İnsan ihtiyaçlarını doğrudan gideren mallardır. İnsan tüketim mallarını doğrudan tüketebilir. Örneğin: ekmek, meyve…
Tüketim malları, insanın onlardan sağladığı faydanın süresine göre ikiye ayrılır:

• Dayanıklı Mallar: Faydası bir ya da birkaç kez kullanmakla bitmeyen, uzun süreli kullanılan mallardır: araba, buzdolabı…

• Dayanıksız Mallar: Bir ya da birkaç kez kullanmakla faydası biten mallardır: ekmek, süt…

Hizmet:
İnsanlar, sadece ekonomik olarak mala ihtiyaç duymazlar. Bunun yanında hizmete de ihtiyaç duyarlar. Hizmet, bir insanın yapabileceği her işe denir. Hizmet içerisinde en önemli alanlar: sağlık, eğitim, konaklama, eğlence ve ulaştırmadır.

ÖRNEK :

“— Hava, el sürülmemiş topraklar, kendi kendine yetişen ağaçlar vb. mal değildir.
— Kendisi için bir kazak ören kişi mal üretmemiştir.
— Ortaçağda köylülerin derebeyi için ürettikleri tahıl mal değildir.
— Ürettiği tereyağını pazara götürüp satan ve elde ettiği parayla şeker alan bir köylünün sattığı tereyağı maldır.”
Bilgilere göre bir nesnenin “mal” niteliği kazanması neye bağlıdır?

A) İnsanın bir ihtiyacını gidermesine
B) Çok sayıda insan tarafından kullanılmasına
C) Üretiminde birden çok insanın rol almasına
D) İşlendikten sonra kullanılır hale gelmesine
E) Değişim amacıyla üretilmesine

(1983/ÖSS)

Çözüm :
Verilen örneklere bakıldığında herhangi bir varlığa “mal” denmediğini görüyoruz. Bir şeyin “mal” olmasını sağlayan, taşıdığı özelliklerdir. Öncelikle üretilmiş ve değişim değeri olan bir şey “mal” olmaktadır. Ama bu ürünün nasıl üretildiği, malın kıstasları içerisinde bulunmamaktadır. Mal konusunda paragraftan bilinmesi gereken en önemli şeyin, belli bir değişim ilişkisi içerisinde bulunan ürünün mal olduğudur.
Bu nedenle yanıt: E’ dir.

2- Ekonominin Temel Unsurları

a. Üretim
İnsanların ihtiyaçlarını gidermek amacı ile herhangi bir şeyin yapısında, şeklinde ya da yerinde bir değişikliği yaparak yeni bir şeyler elde etmeye “üretim” denir. Üretim, ihtiyaç duyulan bir konuda kişiye fayda sağlamak için yapılır. Üretimin yapılabilmesi için birtakım faktörlerin olması gerekir. Bunlar: Doğa, Emek, Sermaye ve Teşebbüstür.

b. Tüketim
Bir mal ya da hizmetin insanlara sunmuş olduğu tüm faydanın yine insanlar tarafından kullanılmasıdır. Tüketim illa ki bir malın yok edilmesi anlamına gelmez. Bir çamaşır makinesinin kullanılması da bir tüketimdir. Buna göre, tüketim sonucunda bir malın veya hizmetin tümüyle kullanılmaz hale gelmesi de, uzun süreli kullanılabilmesi de mümkündür.

c. Bölüşüm
Üretim sonucunda ortaya çıkan malı veya hizmeti tüketenler, elde ettikleri faydaya karşılık belli bir değer öderler. Bu süreç sonunda elde edilen para veya değerin, üretime katılanlar tarafından paylaşılmasına bölüşüm denir.
Bölüşümde, üretimde etkisi olan doğaya, kira; işgücüne, ücret (maaş); Sermayeye (yatırımda kullanılan anaparaya), faiz ve girişimciye (üretim araçlarının sahibine) kâr olarak ödeme yapılır. Örneğin: Düzenlenen bir konser sonrasında konserde harcanan emeğe katkısı geçenlerin (orkestra elemanlarının, organizatörlerin, arka plan hizmetlilerinin, konser salonu sahibinin…), bilet gelirinden elde edilen değeri aralarında, konsere katkılarına göre, paylaşması.

d. Değişim
Bir malın başka bir mal ya da para ile değiştirilmesidir. Başka bir ifade ile üretilen herhangi bir mal, pazara sürülerek elden çıkarılır ve başkasının eline geçer. Sonrasında malı elde eden kişi isterse malı tekrar değişime açabilir. Bu şekilde malın değeri arttırılabilir de. Örneğin: bir satıcının ürünlerini pazarda satışa sunması, açık arttırma ile antika bir tablonun satılışı…

e. Değer
Kullanıma sunulan bir mala veya hizmete ne kadar ihtiyaç duyulduğunu gösteren belirleyici özelliktir. Para, ürüne yüklenmiş olan değerin simgesel ifadesidir. Para sayesinde ürünün piyasada rahat dolaşımı sağlanmış olur.

Bir ürünün iki türlü değeri bulunur:

I. Kullanım değeri: Bir ürünün alıcısının ihtiyacını giderme kapasitesidir. Ürün, kullanıcının ihtiyacını ne kadar çok gideriyorsa o kadar değerlidir.

II. Mübadele (değişim) değeri: Bir ürünün birçok alıcısının olması durumudur. Piyasa içerisinde eğer ürünün alıcısı çok ise bu durumda ürünün değeri de yükselir.

Değeri açıklayan çeşitli kuramlar vardır. Bunlar:

• Emek – Değer Teorisi: Bir malın veya hizmetin üretilmesi sırasında harcanan emek miktarına göre değerinin belirlendiğini söyleyen anlayış. Örneğin: İyi bir ustanın elinden bin bir zahmetle çıkmış bir elbise, her zaman fabrika üretimi elbiseden değerlidir.

• Yarar (Fayda) Teorisi: Bir malın veya hizmetin, kullanıcısına ne kadar çok fayda sağlıyorsa o kadar değerli olduğunu savunan anlayış. Örneğin: Aynı kalitedeki iki televizyondan birçok fonksiyonu bulunan model, daha az özelliği bulunan diğer modelden daha değerlidir.

• Azlık – Çokluk Teorisi: Bir malın veya hizmetin ne kadar çok ihtiyaç duyan kişisi varsa değeri o ölçüde artar. Eğer mal veya hizmet çok bulunuyor ve ona kimse ihtiyaç duymuyorsa değersizdir. Örneğin: Beğeneni daha fazla olan komedyenin gösterisinin biletleri, beğeneni çok az olan komedyenin gösterisinin biletlerinden daha değerlidir.

ÖRNEK :

“1876 yılında Amerika’da 1000 sigara yapımı için işçilere ödenen para bir dolar kadardı. 1881 yılında icat edilen sigara sarma makinesi, 1000 sigara yapımı için işçilere ödenen parayı %97 oranında azalttı. Bu makinelerden bir teki bile Amerika’da, bir yılda elle sarılan tüm sigaralar kadar sigara sarabiliyordu.”
Bu durum aşağıdakilerden hangisine iyi bir örnek oluşturur?

A) Üretimde kalitenin yükselmesine
B) Maliyette emek payının düşürülmesine
C) Tüketicinin malı daha ucuza almasına
D) Yeni iş alanlarının açılmasına
E) İşçilerin çalışma saatlerinin kısalmasına

(1983/ÖSS)

Çözüm :
Bir malın üretimi sırasında çeşitli etkenler görev almaktadır. Bunlardan birisi de işgücüdür. İşgücü, malın üretimi sırasında üretim araçlarını kullanarak hammaddenin “ürün” haline gelmesini sağlayan işçidir. İşgücü, malın üretimi sırasında “emek” harcar. Buna karşılık olarak ise “maaş” alır. Maaş, diğer gider gruplarıyla beraber, “üretim maliyetini” oluşturur.
Verilen örnekte, daha önce 1000 sigara için 100 birim ücret verilirken yeni makinelerin kullanımı sonrasında 1000 sigara için 3 birim ödenmeye başlanmıştır. Her iki ücret arasındaki muazzam uçurum, malın üretimindeki emeğin rolünü de düşürmektedir.
Bu nedenle doğru yanıt: B’ dir.

f. İşbölümü
Toplumsal yaşam geliştikçe insanlar, daha farklı şeylere ihtiyaç duymuşlardır. İhtiyaç, ihtiyacı gidermek için üretimi teşvik eder. Üretim alanlarının gelişmesi ise işlerde uzmanlaşmayı doğurur. İnsanların üretimin farklı alanlarında uzmanlaşmasıyla birlikte bir malın üretiminin yapılması için bu uzmanlaşmış bireylerin bir araya gelerek üretim yapmalarını gerektirir. Bu planlı üretim biçimine işbölümü denir. Yani işbölümü, bir toplumda işlerin farklılaşması ya da bir iş kolunda üretimin bölümlere ayrılmasıdır.

İşbölümü niteliğine göre ikiye ayrılır:
• Mesleki İşbölümü: Üretilen ekonomik malların veya hizmetlerin farklılaşmasından doğan işbölümüdür. Örneğin: işçi, öğretmen, doktor…

• Teknik İşbölümü: Üretilen ekonomik malların veya sunulan hizmetlerin daha karmaşık ve yüksek teknoloji ile üretilmesi sonucu oluşan uzmanlaşmadır. Bunun sonucunda böylesi bir malın üretimi çok sayıda insanın bir arada çalışması gerekir. Farklı bir ifade ile teknik işbölümü, bir üretimin çeşitli aşamalarında meydana gelen uzmanlaşmadır. Örneğin: Bir otomobil fabrikasında, kaporta, motor… aksamlarda uzmanlaşmış belirli kişilerle bir otomobil üretilmesidir.

İşbölümünün Yararları:
1. Emek ve zamandan tasarruf sağlar.
2. İnsanların istekli ve yetenekli olduğu alanlarda çalışması imkânını verir.
3. Üretimi arttırır.
4. Malın kalitesi yükselir.

İşbölümünün Zararları:
1. Bireylerin diğer alanlardaki yeteneklerinin kaybolmasına yol açar.
2. Yıllarca aynı işi yapmak bireyin toplumuna ve kendine yabancılaşmasına yol açar.
3. Otomatlaşmış davranışlar, kişide stres ve stresten kaynaklı psikolojik gerilimlere neden olabilir.

g. Ekonomi Modelleri
İnsanlara sunulacak malların ne olacağı, bu mallardan kimlerin yararlanacağı ve bu malları kimin üreteceği en temel ekonomi sorunudur. Bu sorunun çözümü için farklı alternatifler sunulmuştur.
Bu modeller şunlardır:
• Kapitalist ekonomi modeli: Bu modele göre üretimi sağlayan araçlar kişilerin özel mülkü durumundadır. Sistem, serbest rekabet ve girişim özgürlüğü sayesinde kendini devam ettirir. Bu model ile tekelleşme ve çok uluslu şirketler ortaya çıkmaktadır.

• Sosyalist ekonomi modeli: Bu modelde üretimi sağlayan araçlar devletin elinde topluma aittir. Ortak mülkiyet ve ihtiyaç duyulan malların toplu üretimi esasına dayanır. Toplumsal dayanışma sistemi devam ettirir. Sosyalist ekonomi modeli, komünist toplum (devlet gibi denetim ve para gibi sömürü araçlarının ortadan kaldırılacağı sınıfsız toplum) için hazırlık dönemi olarak kabul edilir.

• Karma ekonomi modeli: Bu modelde üretimi sağlayan araçlar hem devletin hem de özel girişimcilerin elindedir. Devlet genelde toplumun devamı için hayati önemdeki alanlarda (enerji, iletişim, sağlık… gibi) üretim yapar.

F. SİYASET

1- Siyasetin Anlamı
Siyaset, bir yönetme yoludur. Siyasetle, insanlar kendi yaşamlarını, yöneticiler bir kurumu ve hükümetler bir devleti yönetebilirler. Siyaset, bir ülkedeki yönetimi meydana getiren en alt tabakadan en üst tabakaya kadar tüm kademeleri, kurumları ve kuralları ifade eder.

Devlet:
Bir ülke üzerinde, insanların yönetimini amaçlayan yazılı kurallarla belirlenmiş, hukuksal bir kurumdur. Bir devletin meydana gelebilmesi için, sınırları belli bir toprak parçası, belli sayıda insan ve sağlam bir otoritenin olması gerekir.

Devletin Temel Özellikleri:
• İnsanlar üzerinde bulunan en üstün otoritedir.
• Kapsamı açısından insan topluluklarının oluşturduğu en geniş kurumdur.
• Devletin yönetebilmek için yetkisini yine halktan aldığı zor kullanma yetkisi vardır.
• Devlet, diğer bütün kurumları içine alan bir “üst kurum”dur.
• Devlete giriş ve çıkışlar (üyelik) bireyin iradesinin dışındadır.

Devlet Şekilleri
Devletler, iç yapılarına, uyguladıkları ekonomik modele ve kendilerini belirleyici temel niteliklerine bağlı olarak üç farklı gruba ayrılırlar.

Bunlar:
I. İç Yapılarına Göre
a. Üniter (Tekçi) Devlet: Siyasal iktidarın tek bir kaynağa dayandığı tek meclisi, tek tip kanunu bulunan devletlerdir. Örnek: Türkiye, Fransa, İtalya…

b. Federal Devlet: Kendi içinde bağımsız ve farklı hukuk kurallarına sahip, birden fazla federe devletin oluşturduğu devlettir. İç işlerinde serbest, dış işlerinde federal devletin çatısı altında ortak hareket ederler. Örnek: Almanya, ABD…

II. Ekonomik Yapılarına Göre
a. Sosyalist Devlet: Üretim araçları devletin elindedir. Kolektif çalışma ve toplumsal dayanışma vardır. Merkezden planlı ve ihtiyaç ölçüsünde üretim yapılır.

b. Kapitalist Devlet: Üretim araçları özel mülkiyet sayesinde kişilerin elindedir. Ekonomiyi ve üretimi büyük firmaların faaliyetleri yönlendirir.

III. Niteliklerine Göre
a. Sosyal Devlet: Toplumsal refahı, toplum içinde eşit bir biçimde dağıtmayı hedefleyen devlettir. Sosyal devlet ilkesine sahip toplumlar, gelir dağılımını adil ve eşit biçimde yapmaya ve sınıflar arası uçurumları en aza indirilmeye çalışır.

b. Liberal (Özgürlükçü) Devlet: Adalet, savunma ve güvenliğin dışında tüm faaliyetlerin toplumsal kesimlere bırakıldığı devlettir. Devletin temel amacı insanların özgürlüğünü maksimum düzeyde tutmaktır.

c. Laik Devlet: Din ve devlet işlerinin birbirinden tamamen bağımsız olarak yürütüldüğü devlettir. Din işleri devlet dışında farklı organlarca idare edilir. Devlet din işlerine karışmaz. Kişilerin din ve vicdan özgürlükleri ise devletin güvencesi altındadır.

d. Teokratik Devlet: Dini kurallara göre yönetilen ve yöneticileri din adamları içerisinden seçilen devlettir. Tüm kurallar dine dayanır. Yöneticiler din adamı zümresinden gelir.

e. Hukuk Devleti: Devletin kurum, kuruluş ve faaliyetlerinin tamamen hukukça belirlendiği devlettir. Kanunlar karşısında herkes eşittir. Hiçbir kişi veya kurumun ayrıcalığı yoktur. Yasama, yürütme ve yargı ayrı ellerde toplanmıştır. Buna “güçler ayrılığı” ilkesi denir. Böylelikle kanunların üstüne çıkmayı amaçlayan herhangi bir gücü diğer güçler engellerler.

f. Demokratik Devlet: Yönetenlerin halk tarafından seçildiği, böylelikle çoğulculuğu amaçlayan devlettir. Özgür düşünce ve düşüncenin özgür ifadesi, demokratik devletin temelinde yatar. Halk, devlet karşısında eşittir. Demokrasinin gelişmesini sağlayan üç temel faktör vardır.

Bunlar:
• Ekonomik Gelişme: Sanayi devriminden sonra toplumsal refahın artması, merkezi krallıkların yıkılmasını ve kişi haklarını gözeten devletlerin ortaya çıkmasını hızlandırmıştır.

• Morfolojik Gelişme: Nüfusun artması ve şehirlerin büyümesi insan faaliyetlerini arttırmış, hareketli bir düşünce ortamı ortaya çıkarmıştır.

• Düşünce Akımları: Savunulan görüş ne olursa olsun, düşünce akımlarının gelişimi özgür düşüncenin ve dolayısıyla demokrasinin gelişimini sağlamıştır.

ÖRNEK :

Devlet yönetiminde, aşağıdakilerden hangisinin yapılması kişi hak ve özgürlüklerinin korunmasında diğerlerinden daha etkili olur?

A) Hukuk kurallarının yazılı olarak belirlenmesi
B) Yöneticilerin, eğitim düzeyi yüksek kişilerden seçilmesi
C) Yönetim birimleri arasında eşgüdümün (koordinasyonun) sağlanması
D) Yasama, yürütme, yargı yetkilerinin ayrı organlara verilmesi
E) Devletin, tüm yerleşim birimlerinde örgütlenmesi

(1987/ÖYS)

Çözüm :
Devlet, kişilerin tek tek, tüm otonom (kendi kendilerine karar verme ve eylemde bulunma) güçlerini anlaşarak verdikleri bir toplumsal kurumdur. Ancak devlete bu güçlerini devreden kişiler, bir yandan da kaygı taşımaktadırlar. Bu kaygının en önemli sebebi, devletin bazı durumlarda keyfi uygulamalara sahne olmasıdır. Tarih boyunca birçok örnek, bize devletin bazı kişilerin ellerinde çok olumsuz durumlara düşebileceğini göstermiştir. İşte devleti oluşturan bireyler, bu kaygının çözümü konusunda devleti yapılandırmaya çalışmışlardır. En önemli çözüm girişimi, devletin güçlerini dengeli bir biçimde dağıtmak olmuştur.
Devletin toplum yaşamında sahip olduğu en önemli üç hak: Yasama yapabilme (yasa koyabilme), Yürütmede bulunma (yasayı uygulama) ve Yargıda bulunma (yasaya göre suçlu ve suçsuzu tespit edip, suçluları cezalandırma) haklarıdır. Özellikle, mutlak monarşiler döneminde böylesi güçlere sahip devletlerin insan yaşamına tehditleri sonucunda günümüz modern toplumunda bu yetkiler ayrı birimlerin sorumluluklarına verilmiştir. Yasama için meclis (parlamento), yürütme için hükümet (iktidar) ve yargı için mahkemeler (hukuk sistemi) yetkili kılınmıştır.
Böylelikle farklı kurumlar birbirini denetleyeceğinden sistemin insanlar üzerinde keyfi uygulamalarının önüne geçilebilecektir.
Bu nedenlerle yanıt: D’ dir.

2- Siyasetin Temel Kavramları

• Hükümet: Devlette eksiksiz bir çalışma yapılabilmesi için üç büyük güç (yasama, yürütme, yargı) bulunmaktadır. Hükümet, bu güçlerden “yürütme” gücünü kullanan organdır. Yürütme, yasalara göre yapılır.

• Meclis (Parlamento): Üç büyük güçten “yasama” gücünü kullanan organdır. Seçilmiş insanlardan oluşan parlamento, demokratik devletlerde halk tarafından seçilir.

• Siyasi Partiler: Meclis içerisinde birbirleriyle benzer siyasi düşüncedeki insanların oluşturdukları, belli bir programa dayalı ve hükümet kurarak programlarını uygulamayı amaçlayan gruplardır. Demokrasinin özgür, çok sesli düşünce ortamı için önemlidirler.

• Seçim: Halkın mecliste kendi düşüncelerini savunmaları için kendileriyle benzer siyasi düşüncedeki insanları seçerek kendilerine vekil tayin ettikleri oy verme işlemi.

Konuyla ilgili ÖSYM tarafından sorulmuş sorular.

1. Aşağıdakilerden hangisi toplumların demokratikleşmesinin bir göstergesi değildir?

A) Aydınların toplum üzerindeki etkilerinin arttırılması
B) Toplumsal örgütlenmenin artırılması
C) Eğitimin yaygınlaştırılması
D) Halkın, yönetime katılımının artırılması
E) Hukukun üstünlüğü ilkesine geçerlik kazandırılması

(1978)

2. Danıştayın görevi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yasaların Anayasa’ya uygunluğunu denetlemek
B) Ölüm cezalarının affına karar vermek
C) Siyasal parti program ve etkinliklerinin Anayasa’ya uygunluğunu denetlemek
D) Yürütmeyle ilgili şikayet konularını inceleyerek karara bağlamak
E) Adliye mahkemelerince verilen karar ve hükümlerin son incelemesini yapmak

(1979)

3. Aşağıdakilerden hangisi az gelişmiş bir ülkenin kalkınabilmesi için gerekli olan koşullardan değildir?

A) İnsan gücünün verimliliğini arttıracak sağlık yatırımlarının gerçekleştirilmesi
B) Üretimde ülke koşullarına ve gereksinimlerine en uygun teknolojinin kullanılması
C) Eğitimin kalkınma için gerekli insan gücünü yetiştirecek biçimde düzenlenmesi
D) Gereksiz tüketimin kısılmasıyla sağlanan tasarrufların yatırımlara dönüştürülmesi
E) Kaynakların değişik ekonomik etkinliklerde eşit olarak dağıtılması

(1979)

4. Aşağıdakilerden hangisi enflasyonla birlikte görülen bir durum değildir?

A) Dışsatımın azalması sonucu dış ödemeler dengesinin bozulması
B) Kredi yetersizliği, ara madde yokluğu gibi nedenlerle üretimin azalması
C) Aşırı fiyat yükselmeleri nedeniyle alıcının tüketim isteğinin (talebin) azalması
D) Satıcıların, fiyat artışlarını bekleyerek stok yapmaları
E) Halkın, elindeki parayı biriktirmekten kaçınarak
mala ve altına yatırması

(1980)

5. Aşağıdaki yöntemlerden hangisi tüm yurttaşların seçimle oluşturulan yasama organında daha iyi temsil edilmelerini sağlayabilir?

A) Yasama organı üyelerinin, geçerli oyların partilere dağılışı ile orantılı olarak saptanması
B) Yasama organı üyelerinin, çoğunluğu sağlayan partinin adayları arasından seçilmesi
C) Partilerin gösterdikleri aday sayısının, üye sayılarıyla orantılı olması
D) Adayların, parti üyeleri tarafından seçilmiş delegelerce saptanması
E) Partilere, yalnız örgütlendikleri bölgelerde seçime katılma hakkının verilmesi

(1981/ÖSS)

6. Aşağıdakilerden hangisi toplumsallaşmayı (sosyalleşmeyi) gösteren bir kanıt olabilir?

A) Sobadan eli yanan çocuğun bir daha sıcak şeylere yaklaşmaması
B) Çocuğun, her istediğini yapan büyükannesinin yanına gitmek istemesi
C) Çocuğun, arkadaşlarının önderlik etmesine dayanamayarak oyunu bırakması
D) Yeni doğan kardeşine gösterilen ilgiden rahatsız olan çocuğun bebek gibi davranmaya
E) Çocuğun, arkadaşlarınca beğenilmeyen davranışlarını terk etmeye başlaması

(1981/ÖYS)

7. Ülkemizde milletvekili seçilebilmek için okuryazarlığın yeterli görülmüş olmasının, demokrasi açısından gerekçesi ne olabilir?

A) Rejimin, okul öğrenimindeki yetersizlikleri giderecek başka kurumlara sahip olması
B) Devlet yönetiminde, okul öğrenimi ile kazanılanlar dışında bazı bilgi ve becerilere de gerek duyulması
C) Kendi kendini yetiştirmiş kişilerin de devleti iyi yönetebilecekleri inancı
D) Devlet yönetimine ilişkin bilgi ve becerilerden hangilerinin okul öğrenimiyle kazanılacağının bilinmemesi
E) Yurttaşların devlet yönetimine katılmalarında ayrıcalık yaratmamak düşüncesi

(1981/ÖSS)

8. Aşağıdakilerden hangisinin bir bölgedeki sanayileşme ile yakından ilişkili olduğu söylenemez?

A) Bölgenin pazar olarak genişlemesinin
B) Ticari ve mali etkinliklerdeki artışın
C) Ulaştırma hizmetlerindeki gelişmenin
D) Turizm yatırımlarındaki artışın
E) Nitelikli işgücü sayısındaki artışın

(1982/ÖSS)

9. “Her yurttaşa eşit ağırlıkta bir oy hakkı tanıyan demokrasinin ‘genel ve eşit oy’ ilkesi, kimi seçmenlerin ülke ve toplum çıkarlarını bilememeleri yüzünden uygun seçme yapamadıkları gerekçesiyle eleştirilere uğramaktadır.”
Aşağıdaki önlemlerden hangisinin, böyle bir eleştiriye dayanak yapılan durumu ortadan kaldırması beklenir?

A) Çoğunluğun benimsemediği eleştirileri dikkate almama
B) Seçim propagandalarının süresini uzatma
C) Seçmen olabilecekleri sınavla belirleme
D) Uygun seçim yapmadığı ortaya çıkanları uyarma
E) Yurttaşların eğitim düzeylerini yükseltme

(1981/ÖSS)

10. “Temsili demokrasiyi benimseyen bir ülkede:
I. Anayasanın, halkoyuna sunulması (referandum)
II. Parlamentoda anayasa değişikliği yaparken, diğer yasalar için gerekli görülenden daha fazla bir oy çoğunluğu istenmesi
III. Yasaların anayasaya uygun olması ilkelerine uyulmaktadır.”
Bu ilkelerin, aşağıdaki amaçlardan hangisini gerçekleştirmeye yönelik olduğu söylenebilir?

A) Halk iradesine dayanan temel kurallara süreklilik kazandırmaya
B) Anayasal düzeni, uluslararası demokratik kuruluşların ilkeleriyle tutarlı kılmaya
C) Toplumdaki değişmeleri kısa sürede anayasaya yansıtmaya
D) Parlamento üyelerinin yasama sorumluluklarını azaltmaya
E) Toplumdaki düşünce farklılıklarını azaltmaya

(1981/ÖSS)

11. Ailenin temel işlevlerinden biri de çocuğu toplumsallaştırmaktır. Ancak aile çocuğa benimseteceği değerleri kendisi yaratmaz, ona kendi dışında geliştirilmiş olan değerleri aktarır.
Bu görüşe dayanarak aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir?

A) Aynı aile içinde yetişmiş bireyler farklı değerler kazanmış olabilir.
B) Ailenin işlevleri arttıkça, toplumun aileye verdiği değer de artar.
C) Birey ait olduğu toplumun değerlerini ailesinden öğrenir.
D) Ailenin diğer kurumlara göre daha değerli sayılması evrensel bir olgudur
E) Ailenin işlevlerinin sayısı toplumdan topluma değişebilir.

(1982/ÖSS)

12. “Ekonomik yönden gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere bağış, kredi vb. biçimlerde sermaye aktarmaktadırlar.”
Gelişmiş ülkelerin böyle davranmaları aşağıdakilerden hangisi ile ilişkilidir?

A) Pazar bulma ve ihracat yapma olanaklarını artırma
B) Gelişmekte olan ülkelerdeki hammadde üretimini artırarak kendi gereksinimlerini giderme
C) Sermaye aktarılan ülke üzerindeki siyasa etkilerini artırma
D) Gelişmekte olan ülkelerde hammaddelerin yarı işlenmiş hale getirilmesini sağlayarak maliyeti düşürme
E) Ülkelerinde kamuoyunun gelişmekte olan ülkelere yardım edilmesi yolundaki isteklerini karşılama

(1982/ÖSS)

13. “Su değirmenini ilk bulan Çinlilerdir. Ne var ki, sulama güçlükleri yarattığı için icadı yaygın olarak kullanmamışlardır. Bir Roma imparatoru da, bazı kimseler işsiz kalır gerekçesini ileri sürerek, icat edilen mekanik bir vincin kullanılmasını yasaklamıştır.”
Bu örneklerde, icatların yaygınlaşmasını engelleyen ortak etken nedir?

A) Ulaşım ve haberleşmenin yetersiz olması
B) İcatları kullanabilecek eğitilmiş işgücünün çok az olması
C) İcattan yararlanmanın sorun yaratacak nitelikte olması
D) İcattan yararlanmak için gerekli olan masrafın çok olması
E) İcadın sağlayacağı yararların iyi anlaşılmamış olması

(1983/ÖSS)

14. “Faiz oranlarını yükselterek tasarrufları artırmak enflasyona karşı alınan önlemlerden biridir. Ne var ki bu önlem, stoklarında aşırı birikme gibi istenmeyen bazı sonuçlara da neden olabilir. Bu durumda, fiyatlar düşerken müteşebbisin kârı azalıp, işsizlik artabilir.”
Bu görüşe göre, böyle bir ortamda işsizliğe yol açan süreç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Talep fazlalığı — üretimin artması — yatırımların azalması
B) Talep azlığı — üretimin azalması — yatırımların artması
C) Talep fazlalığı — üretimin artması — yatırımların artması
D) Talep azlığı — üretimin artması — yatırımların artması
E) Talep azlığı — üretimin azalması — yatırımların azalması

(1983/ÖYS)

15. “Çöl sıcağında yaşayan insanlar için kürkün, miktarı ne kadar az olursa olsun, hiçbir değişim değeri yoktur.”
Bu cümleyle, aşağıdakilerden hangisi anlatılmak isteniyor?
A) Miktarı çok olan bir malın değişim değeri olmasa da kullanım değeri olabilir.
B) Miktarları az da olsa kullanım değeri aynı olan mallar arasında değişim olmaz.
C) Miktarı çok olan şeylerden insan emeği olanların değişim değeri vardır.
D) Miktarı az da olsa, kullanım değeri olmayan bir malın değişim değeri olmaz.
E) Miktarı az olan malın değişim değeri yükselir.

(1983/ÖYS)

16. “Marangozluk, terzilik gibi, kişinin yaptığı işe kendinden bir şeyler kattığı mesleklerde ‘yabancılaşma’ azdır. Buna karşılık, bütün gününü vida sıkıştırmakla geçiren fabrika işçilerinde ‘yabancılaşmanın çok olduğu görülür.”
Buna göre aşağıdakilerden hangisi “yabancılaşmanın ortaya çıkmasına neden olmaktadır?

A) Üretimin, mal satmak için yapılması
B) İşin, kişisel yeteneklerin kullanılmasını engellemesi
C) Yapılan işte bedeni çalışmanın yoğun olması
D) Malın kısa bir süre içinde üretilmesi
E) Sürekli olarak aynı işte çalışılması

(1983/ÖYS)

17. Bir toplumda aşağıdaki değişikliklerden hangisi bir kalkınma ölçütü sayılmaz?

A) Okur – yazar oranının artması
B) Toplumsal hareketliliğin artması
C) Nüfusun artması
D) Meslek çeşitlerinin artması
E) Sanayi yatırımlarının artması

(1984/ÖSS)

18. Aşağıdakilerden hangisi T. C. Merkez Bankası’nın görev ve yetkilerinden biri değildir?

A) Kalkınma plan ve programlarına uygun para ve kredi politikası izlemek
B) Ulusal paranın iç ve dış değerlerini koruyucu önlemler almak
C) Para çıkarmak ve dolaşımını düzenlemek
D) Vatandaşların küçük tasarruflarını toplamak
E) Hükümetlerin mali danışmanlık ve kasadarlık görevini yapmak

(1984/ÖSS)

19. Aşağıdakilerden hangisi hem demokratik hem de demokratik olmayan yönetimlerde görülen bir durumdur?

A) Farklı görüş ve düşüncelerin serbestçe tartışılması
B) Bireyleri etkileme yöntemi olarak ikna yolunun kullanılması
C) Kararların alınmasında uzman görüşlerinden yararlanılması
D) Grup liderlerinin seçimle işbaşına gelmesi
E) Kararların oy çokluğuyla alınması

(1985/ÖSS)

20. İleri üretim teknolojisine sahip olan bir ülkede aşağıdakilerden hangisinin görülmesi beklenemez?

A) Birim zamandaki üretimin fazla olması
B) İhtiyaçların karşılanmasında bilimsel bilgilerden yararlanılması
C) Üretimde standartlara uygunluğun sağlanması
D) Mesleki eğitimin usta – çırak ilişkisi içinde yapılması
E) İnsan gücünden tasarruf sağlanması

(1985/ÖSS)

21. Toplumumuzda, gelir ve eğitim düzeyleri daha düşük ailelerde doğurganlık fazladır.
Aşağıdakilerden hangisinin bu duruma yol açan bir etken olduğu savunulamaz?

A) Çocuk ölüm oranının yüksek olması
B) Çocukların aileye destek olarak görülmesi
C) Erkek çocuk sahibi olma isteğinin yaygın olması
D) Çocuklar için bakım kolaylıklarının sağlanmış olması
E) Aile planlaması konusundaki bilginin yetersiz olması

(1986/ÖSS )

22. Sanayi öncesi toplumlarda yer alan zanaatçılık gibi küçük üretim birimlerinde aşağıdakilerden hangisinin görülmesi beklenmez?

A) Üretimin her aşamasında aynı kişinin görev yapması
B) Mesleki eğitimin iş yerinde kazanılması
C) İşyeri sahibinin üretimde rol alması
D) Çalışanların yeteneklerinin önemli görmesi
E) Üretimde emeğin katkısının az olması

(1986/ÖYS)

23. Nüfusun hızla artması ve sanayinin gelişmesi doğal kaynaklara yönelik talepleri artırmıştır. Yenilenmesi mümkün olmayan doğal kaynakların hızla tüketilmesi, yakın gelecekte insanlığı önemli sorunlarla karşı karşıya bırakacaktır.
Aşağıdakilerden hangisi, bu gidişi engelleyici bir önlem değildir?

A) Üretimde temel ihtiyaçların karşılanmasına öncelik verme
B) Mamul maddelerde dayanıklılığı artırma
C) Bireyleri tutumlu olmaya özendirme
D) Kaynak tasarrufuna yönelik çalışmaları hızlandırma
E) Sanayi ürünlerinin çeşidini artırma

(1988/ÖYS)

24. Pazar ekonomisi, ihtiyaç fazlası ürünlerin başka ürünlerle değiştirilmesiyle ortaya çıkmıştır.
Bu görüşe göre, pazar ekonomisinin ortaya çıkmasını sağlayan başlıca etken aşağıdakilerde hangisidir?

A) Değişim aracı olan paranın bulunması
B) Ürünlerin aynı kalitede olması
C) İnsanlar arası ilişkilerin yaygınlaşması
D) Üretimin tüketimden fazla olması
E) İşyerlerinin belirli bölgelerde toplanması

(1987/ÖSS)

25. Bir köylü kadının, ailesinin ihtiyacını karşılamak için sütten peynir yapması ve pazarda satmak için bahçede sebze yetiştirmesi birer üretim faaliyetidir.
Üretimin bu örneklerin ikisine de uygun olan tanımı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kişisel yaratıcılığı işe katarak özgün bir ürün yaratmak
B) Bir malın miktarını artırmak
C) Bir malda değişiklik yaparak yeni bir mal elde etmek
D) Kar elde etmek amacıyla mal ve hizmet sağlamak
E) İnsan ihtiyaçlarını giderecek fayda yaratmak

(1987/ÖYS)

26. Kanun, belli kişiler arasındaki ilişkilerin özel yönlerini değil, bu ilişkilerin ortak yanlarını dikkate alır.
Bu cümlede, kanunun hangi niteliği üzerinde durulmaktadır?

A) Eşitlik ilkesine uygun olma
B) Genel ve nesnel olma
C) Belli bir topluma özgü olma
D) Zamanla geçerliliğini yitirebilme
E) Güçlü yaptırımlarla desteklenme

(1987/ÖSS)

27. Toplumlar sırasıyla, göçebe avcılık ve toplayıcılık, yerleşik tarım ve çobanlık, zanaatçılık ve ticaret dönemlerinden geçerek sanayi aşamasına ulaşmışlardır.
Burada toplumların gelişme evreleri saptanırken aşağıdakilerden hangisi belirleyici özellik olarak alınmıştır?

A) İşbölümünün verimliliği
B) Tüketim biçimi
C) Gelir gider düzeyi
D) Temel üretim faaliyetleri
E) Üretim tüketim dengesi

(1988/ÖYS)

28. Bir eşyanın mal ya da hizmet sayılabilmesi için aşağıdakilerden hangisi gerekli değildir?

A) İhtiyaca cevap vermesi
B) Tüketilebilir olması
C) Değişim değerinin bulunması
D) Emek sonucu elde edilmesi
E) Çok miktarda üretilmesi

(1990/ÖYS)

29. Çağdaş devlet yönetiminde, görevler yerine getirilirken uyulacak kurallar önceden belirlenmiştir.
Böyle bir düzenlemenin temel gerekçesi hangisidir?

A) Görevlilerin yetkilerini genişletme
B) Devlet yönetimini değişken koşullara uydurma
C) Yöneticilerin keyfi (isteğe bağlı) kararlar almasını önleme
D) Devlet kurumları arasında eşgüdümü (koordinasyonu) sağlama
E) Yönetimin, özel ihtiyaçları daha iyi karşılamasını sağlama

(1988/ÖYS)

30. Otomobil üreten bir fabrikada, çeşitli görevle farklı işçiler tarafından yerine getirilmektedir. Örneğin, arabanın kaportasını birleştiren, kaportayı boyayan, motoru arabaya yerleştiren, elektrik işlerini yapan ve koltukları yerlerine takan hep farklı işçilerdir.
Bu durum aşağıdakilerden hangisine bir örnektir?

A) Tam istihdam
B) Gizli işsizlik
C) Kalite kontrolü
D) İşbölümü
E) Otomasyon

(1989/ÖYS)

31. Aşağıdakilerden hangisi, özellikle çoğulcu demokrasilerdeki eğitimin amaçları arasında önemli bir yer tutar?

A) Kültürel mirası yeni kuşaklara aktarma
B) Bilimsel ve mesleki bilgi verme
C) Farklı düşüncelere karşı hoşgörü kazandırma
D) Bilimsel ve teknolojik gelişmelere katkıda bulunma
E) Bireylerin yeteneklerini geliştirme

(1989/ÖYS)

32. Ekonomi kuramları, daima en az emekle en çok verim alacak yönde kararlar verebilen akılcı bir insan tipi üzerine kurulmuştur. Ekonomik sosyolojideki araştırmalar ise böyle bir insan tipinin evrensel olmadığını, insanın ekonomik davranışlarında içinde yaşadığı toplumun değer yargılarının, gelenek ve göreneklerinin de büyük ölçüde etkili olduğunu göstermiştir.
Bu parçada, ekonomik sosyolojinin yaptığı çalışmalardan hangisi üzerinde durulmuştur?

A) Tüm toplumlar için geçerli olan bir ekonomik model geliştirme
B) Ekonomi biliminin dayandığı varsayımların doğruluğunu irdeleme
C) Belirli bir toplum için en uygun olan ekonomik modeli saptama
D) Ekonomik öğelerin toplumsal yapı üzerindeki etkilerini araştırma
E) Toplumların ekonomik sorunlarına çözüm önerme

(1989/ÖYS)

33. İngiltere’de demiryolu ağı kurulunca, üretilen mallar trenle taşınmaya başlandı. Bu durum hem maliyeti azalttı, hem de yöresel pazarların yapısını değiştirerek rekabeti artırdı. Böylece fiyatlar düştü, halkın satın alma gücü yükseldi.
Bu durum, aşağıdakilerden hangisi için bir örnek oluşturur?

A) Ekonomideki gelişmenin uluslararası ticareti güçlendirmesi
B) Üretimde yeni araç gereç kullanmanın verimi artırması
C) Altyapıdaki değişmenin ekonomik yaşayışı etkilemesi
D) Ekonomik canlanmanın yeni buluşları özendirmesi
E) Üretim teknolojisindeki gelişmenin çalışma koşullarını değiştirmesi

(1989/ÖSS)

34. Babasoyu sisteminin egemen olduğu bazı topluluklarda amcakızı ile evlenilmez. Çünkü sistemin mantığı gereği amca, oğluna dışardan gelin alacak, kendi kızını ise dışarı verecek. Bu topluluklarda gelinler soy dışından gelir evlatlar ve kız kardeşler soy dışına verilir.
Burada sözü edilen evlilik türü aşağıdakilerden hangisidir?

A) Egzogami
B) Monogami
C) Endogami
D) Poligami
E) Matrilokal

(1990/ÖYS)

35. Bir vazo ya da tablo, eşya olarak kullanım değeri; Pazar malı olarak değişim değeri; atalardan anı kalmışsa bir anı değeri; bir eser olarak da sanat değeri taşıyabilir.
Böyle bir eşyanın, insanlar için farklı değerler taşımasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) İnsan emeğiyle elde edilmiş olması
B) Belli bir kültüre özgü olması
C) Değer yaratmak amacıyla üretilmiş olması
D) İnsanların çeşitli ihtiyaçlarını karşılayabilmesi
E) Değişik yöntemlerle üretilebilmesi

(1991/ÖSS)

36. Ailelerin “anaerkil”, “ataerkil” ve “modern (eşitlikçi, demokratik)” aile olarak sınıflandırmasında hangi ölçüt kullanılmıştır?

A) Ailede kararların alınış biçimi
B) Aile üyeleri arasındaki işbölümü
C) Ailedeki eş sayısı
D) Ailenin sahip olduğu çocuk sayısı
E) Ailenin yerleşme yeri

(1994/ÖYS)

37. Geleneksel tarım toplumlarında kaynakların büyük bir bölümü tapınak, saray yapımı ve savaş gibi alanlarda kullanılırdı. Bu toplumlarda halkın büyük çoğunluğu tasarruf yapamadığı gibi, temel ihtiyaçlarını bile zorlukla karşılardı. Ayrıca bu toplumlarda üretimin önemli bir bölümünü ihtiyat olarak saklamak gerekiyordu.
Bu durum geleneksel tarım toplumlarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini açıklar?

A) Toplumsal yapının değişkenliğini
B) Nüfusun dağınık oluşunu
C) Siyasal yapının istikrarsızlığını
D) Ekonomik yatırımların azlığını
E) Kültürel yapının çeşitliliğini

(1991/ÖYS)

38. Bir ülkede belli bir dönemde yapılacak harcamalar, ülkenin geliri ve kredi olanakları ile sınırlıdır. Bu sınırlılık nedeniyle, ülke gelirinden eğitim, sağlık, sanayi, tarım, savunma, ulaşım gibi alanların her birine ne kadar pay ayrılacağı önceden kararlaştırılmalıdır.
Bu yolla erişilmek istenen temel amaç aşağıdakilerden hangisidir?

A) İthalat ve ihracatın kolaylaştırılması
B) Tasarrufun özendirilmesi
C) Başka ülkelerle ilişkilerin geliştirilmesi
D) Kaynakların ihtiyaçlara uygun bir biçimde dağıtılması
E) Yeni teknikler kullanılarak üretimin artırılması

(1992/ÖYS)

39. Zanaat tipi üretimde, bir işin tamamı aynı kişi tarafından yapılır. Zanaat dükkanlarında usta, kalfa, çırak arasındaki işbölümü, bir işin tümüyle öğretilmesi ve uygulanması kapsamında ortaya çıkan işbirliğini yansıtır. Oysa yakın zamanlara kadar endüstri tipi üretimde farklı bir durum vardı. Bu üretim tipinde iş bölümlere ayrılmıştı ve üretilen ürünün her bir parçası bir işçi tarafından, tekrar tekrar yapılıyordu. Bu işbölümünde işçi sadece kendi yaptığı parçanın ayrıntılarını biliyordu.
Bu parçada sözü edilen işbölümü farklılığını doğuran temel etken aşağıdakilerden hangisidir?

A) Üretim miktarı
B) Çalışan kişi sayısı
C) Ürünün kalitesi
D) Harcanan emek
E) Üretim çeşidi

(1993/ÖYS)

40. İnsanoğlu besinlerini avcılık – toplayıcılıkla elde ettiği göçebe yaşamdan sonra, sebze, meyve ve tahıl yetiştirdiği, hayvanları evcilleştirdiği yerleşik düzene geçmiştir. Bu aşamada, insanoğlu kendine uzun süre yetecek miktarda besin üretmeye başlamış; boş zamanlarında taş, boynuz, kemik, fildişi, deri, toprak ve madenden araç ve süs eşyası yaparak zanaat ve ticareti öğrenmiştir.
Yerleşik yaşama geçişle birlikte, insanların zanaat ve ticaret gibi uğraşlara yönelmesine olanak sağlayan gelişme aşağıdakilerden hangisidir?

A) Daha nitelikli giysi ve barınaklar yapılması
B) Üretilenlerin tüketeceğinden daha fazla ürün elde edilmesi
C) Beslenme alışkanlıklarında değişiklik olması
D) Nüfus yoğunluğunun artması
E) Topluluklar arasındaki anlaşmazlıkların çoğalması

(1994/ÖSS)

41. — Tarımla uğraşan bir kişinin traktörü
— Balıkçılıkla geçinen bir kişinin ağı
— Bir terzinin dikiş makinesi
ekonomide aşağıdaki kavramlardan hangisine birer örnektir?

A) Üretim biçimi
B) Üretim malı
C) Üretim aracı
D) Üretim faktörü
E) Üretim ilişkisi

(1994/ÖYS)

42. Devletin gerekliliği konusunda, tarihçiler genellikle olumlu yargılara varmışlardır. Toplum yaşamında kaba kuvvetten ve kargaşadan doğacak sakıncaların tek güvencesi olarak örgütlü ve merkezi bir gücün, yani devletin varlığı görülmüştür.
Bu görüşe göre devletin bir toplumda yerine getirdiği temel işlev aşağıdakilerden hangisidir?
A) Toplumdaki gelenekleri değişmelere karşı koruma
B) Farklı öğelerden yeni bir bütün oluşturma
C) Toplumun ekonomik dirliğini sağlama
D) Bireylerin değer ve tutumlarını belirleme
E) Toplumsal düzeni kurma, yürütme ve koruma

(1994/ÖYS)

43. Metal bıçak, keski, testere, çekiç vb. aletlerin bulunmasıyla, örneğin duvarcılıkta ve ağaç doğramacılığında aynı ürünün farklı zamanlardaki üretiminde düzgünlük ve eşitlik önem kazanmaya başladı.
Burada, üretimdeki hangi gelişmeden söz edilmektedir?

A) İşbölümü
B) Standardizasyon
C) Kaynak kullanımı
D) Uzmanlaşma
E) Piyasa ekonomisi

(1997/ÖYS)

44. Makineleşmeyi, insanları tembelliğe ittiği, kırları yok edip kentleri doğurduğu, çevreyi kirlettiği, çalışanlar arasındaki farklılaşmayı pekiştirdiği ve insanlar arasında yabancılaşmaya neden olduğu için kınıyorum.
Böyle bir eleştiriye, makineleşme sonucu ortaya çıkan aşağıdaki durumlardan hangisi yol açmıştır?

A) İnsanların düşünsel çalışma olanağının artması
B) İnsan gücü ile gerçekleştirilemeyecek işlerin başarılması
C) İnsan emeğindeki verimin yükselmesi
D) Emeğin üretimdeki payının azalması
E) Doğadaki dengenin ve toplumdaki düzenin değişmesi

(1995/ÖSS)

45. Tarım öncesi topluluklar, zamanı gelince hasat edecekleri ya da tohumluk olarak kökü üzerinde bıraktıkları yabanıl bitkileri otoburlardan korumak zorundaydılar. Bu amaçla, otobur yaban sürülerini topluca bir yerde beslemeye başladılar. Böyle bir uygulama, onlara, bu hayvanlardan yararlanma olanağı da sağladı.
Bu parçada, tarım öncesi topluluklarda aşağıdakilerden hangisine geçiş süreci anlatılmaktadır?

A) Üretimde alet kullanımına
B) Avcılık ve toplayıcılığa
C) Takas yoluyla ürün değişimine
D) Hayvanların evcilleştirilmesine
E) Yeteneğe dayalı iş bölümüne

(1996/ÖYS )

46. Türkiye’nin köylük yörelerindeki geniş aile tipinde, aile üyelerinin birbirlerine nasıl davranacakları, kimin sözüne önce uyulacağı gibi konulara ilişkin belli kurallar vardır. Örneğin gelinler kaynanaya karşı gelebilirken, kayınbabaya saygılı davranırlar. Gelinlerin birbirlerine karşı saygılı davranışları ise kocalarının yaşlarıyla ilişkilidir. Örneğin evin büyük oğlunun eşi, yaşça öteki gelinlerden küçük olsa da ona büyük gelin denir.
Bu parçaya dayanarak, geniş aileyle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?

A) Ailenin yapısını üyeler arasındaki ilişkiler belirler.
B) Ailede her bireyin farklı görev ve sorumluluğu vardır.
C) Ailede işbölümü yaşa göre belirlenir.
D) Aile içi ilişkiler erkek otoritesi üzerine kuruludur.
E) Ailede üye sayısı arttıkça ilişkiler karmaşıklaşır.

(1996/ÖSS)

47. Toplumda,

I. Kültürel bilgi birikimini gelecek nesillere aktarma
II. Düzeni sağlama ve koruma
III. Mal ve hizmetleri üretme ve dağıtma
IV. Neslin devamını sağlama
işlevlerini yerine getiren kurumlar aşağıdakilerin hangisinde doğru olarak adlandırılmıştır?

A) Siyaset Ekonomi Eğitim Aile
B) Eğitim Siyaset Ekonomi Aile
C) Siyaset Eğitim Aile Ekonomi
D) Eğitim Aile Ekonomi Siyaset
E) Aile Siyaset Eğitim Ekonomi

(1996/ÖYS)

48. Paranın icadıyla birlikte, sebze karşılığında meyve, hayvan karşılığında ev, içki karşılığında deri almak isteyen birini bulma sorunu ortadan kalkmış oldu.
Yukarıdaki parçada, paranın toplumsal yaşamdaki işlevlerinin hangisinden söz edilmektedir?

A) Tüketimi teşvik etme
B) Gereksinimleri çeşitlendirme
C) İşbölümünü kolaylaştırma
D) Üretimi düzenleme
E) Alışverişte kolaylık sağlama

(1995/ÖYS)

49. 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan seri üretim anlayışı çalışanların işlerinden soğumasına ve işlerine yabancılaşmasına neden oldu. Çünkü bu sistemde:

İşçiler işlerini kendileri düzenlemediklerinden ve ne üretileceğine kendileri karar vermediklerinden, emekleriyle ortaya koydukları ürünlerden uzaklaştılar.

İşçiler, üretim biçimi ve zamanlaması, makine ve aletlerin seçimi gibi konulardan uzak tutulduklarından, çalıştıkları ortamın denetimini kaybettiler.

Bu görüşe göre, seri üretim sistemi çalışanların hangi isteklerini karşılamada yetersiz kaldığı için yabancılaşmaya yol açmaktadır?

A) Çeşitli sosyal haklardan yararlanma
B) Çalışma süresi sonunda yeterince dinlenme
C) Rahat yaşamayı sağlayacak bir gelir elde etme
D) Toplumsal konumunu güçlendirme
E) İşle ilgili kararlara katılma

(1998/ÖSS)

50. Bir kentin sokaklarında asfaltın yumuşak olduğu günler, güneş çarpması vakalarının sayısının da arttığını gözlemlemek mümkündür. Ancak bu ilişkiye dayanarak, ”Asfaltın yumuşaması güneş çarpmasına neden olmuştur.” yargısına varılamaz.
Bu görüşün temelini aşağıdaki yargılardan hangisi oluşturmaktadır?

A) Konuya uygun olmayan ölçme aracı kullanmak,araştırmacıyı yanıltabilir.
B) Bir gözlemin bilimsel değer taşıyabilmesi için bu gözlemin bilim adamlarınca yapılmış olması gerekir.
C) İki olay arasındaki ilişkinin niteliği zaman ve mekana göre değişmez.
D) Olayların aynı zamanda gerçekleşmesi, aralarında her zaman yüksek ilişki olduğunu gösterir.
E) İki olay arasında yüksek ilişki gözlenmesi, bu olaylardan birinin ötekinin sonucu olduğu anlamına gelmeyebilir.

(1998/ÖSS)

51. Aşık Veysel, tasavvuf düşüncesiyle halk yaşantısını sazında ve sözünde birleştiren bir ozandır. Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan gibi halk ozanı ve düşünürlerden esinlenen Aşık Veysel, hem doğa ve insan sevgisini, hem de toplum sorunlarını kendine konu edinmiştir.
Bu parçada, bir halk ozanının aşağıdaki özelliklerinden hangisi vurgulanmaktadır?

A) Yaşadığı toplumun kültürel birikiminden etkilenmesi
B) Yaşanmış olayları kendi çağına göre yorumlaması
C) Toplumun değerlerinin sonraki kuşaklara aktarılması
D) Toplumlar arası kültürel alışverişe katkıda bulunması
E) Ele aldığı konuları yalın bir anlatımla sunması

(1993/ÖSS)

52. Bir miktar para harcayarak işletmenin fabrika çiftçinin sulama kanalı, devletin otoyol yaptırması “yatırım”a birer örnektir.
Buna göre, bir harcamanın yatırım özelliği taşıması aşağıdakilerden hangisine bağlıdır?

A) Bir malın emekle işlenmesine olanak sağlamasına
B) Ülkenin sahip olduğu öz kaynakları kullanmasına
C) Yeni bir üretim ve hizmet kapasitesi yaratmasına
D) Üretimle tüketim arasında denge sağlanmasına
E) Çağdaş teknoloji üzerine kurulu olmasına

(1997/ÖYS)

Cevapları
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
A D E E A E E D E A

11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
C A C E D B C D C D

21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
D E E D E B D E C D

31 32 33 34 35 36 37 38 39 40
C B C A D A D D E B

41 42 43 44 45 46 47 48 49 50
C E B E D D B E E E

51 52
A C

IV. Ünite : TOPLUMSAL DEĞİŞME

A. TOPLUMSAL DEĞİŞME

Bir toplumdaki toplumsal ilişkilerde, kurumlarda ve yapıda belirli bir durumdan ya da varlık biçiminden başka durum ya da biçime geçişe “toplumsal değişme” denir. Toplumsal değişme nedeni insanlığın bilgi ve deneyim birikiminin artması olabildiği gibi, savaşlar veya doğal felaketlerden sonra yaşanan bir yıkım da olabilir.
Her toplumsal değişme, belirli bir zaman diliminde somut, fiziksel ve kültürel bir çerçevede birtakım insanlar arasında geçer. Değişme bir süreçtir. Değişmenin yönü ilerleme olduğu gibi gerileme de olabilir.
Değişme bir durumdan daha iyi bir duruma geçiş biçiminde ise “ilerleme”, birden fazla yönde olursa “gelişme” olur.

ÖRNEK :

“Endüstriyel üretimde kullanılan ilk makine, 1733 yılında John Kay’in yaptığı ve ‘uçan mekik’ adını verdiği bir dokuma makinesidir. Bu makine o kadar hızlı çalışıyordu ki ipliklerini çıkrıkta büken dokumacılar iplik yetiştiremiyorlardı. Bu durum iplik bükme makinesinin icadına yol açtı.”
Bu olay, aşağıdakilerden hangisine bir örnek olamaz?

A) İhtiyaçlar icatları hızlandırır.
B) İcatlar yeni sorunlar yaratabilir.
C) Üretimde, değişik işler uyum içinde yürütülmelidir.
D) İcatların yaygınlaşması uzun zaman alır.
E) İcatlar üretimi artırabilir.

(1983/ÖSS)

Çözüm :
Paragrafta bize verilen bilgiye göre dokuma makinesi yavaş üretim sorununu çözmek için geliştirilmiş bir makinedir. Ancak bu makine o kadar hızlı çalışmaktadır ki, iplik bükümcüleri bu makinenin ihtiyacı olan ipliği o kadar hızlı yapamamaktadır. Bu sorunun çözümü içinse iplik bükme makinesi icat edilmiştir.
Görülüyor ki, icatlar sorun ortaya çıkarmıyorlar, aksine önlerine çıkan sorunları çözmeye çalışıyorlar.
Bu nedenle doğru yanıt: B’ dir.

1- Değişmeyle İlgili Temel Kavramlar

a. Evrim
Toplum yapısında meydana gelen yavaş, sürekli ve ileri dönük değişmelerdir. Evrim, toplumdaki kurum ve ilişkilerde boşluğa yol açmaz. Bir kurum ya da ilişki değişirken alternatifi de oluşur. Evrimde aşamalı bir değişim modeli vardır. Böylelikle toplumsal değişiklik büyük boyutlu krizlere neden olmaz. Örneğin: Türkiye’de modern toplumun gelişimi sanki hiç yokmuş gibi görünse de geride bıraktığımız 20 yıla baktığımızda değişim daha iyi anlaşılır.
Ancak evrimsel değişimin eski toplum yapısındaki öğeleri tam anlamıyla değiştiremediği yolunda eleştiriler de vardır.

b. Devrim (İnkılâp)
Bir toplumda birikmiş olan değişim isteğinin bir anda ortaya çıkarak varolan tüm toplumsal kurumları ve ilişki biçimlerini kökünden değişmesine neden olan toplumsal değişim biçimidir. Devrimde sıçramalı bir değişim modeli vardır. Bu şekilde eleştirilen eski yapı tümüyle değişmiş olur. Örneğin: Cumhuriyet Devrimi, Bolşevik Devrimi…
Ancak plansız bir devrim sürecinin toplumu felakete sürükleyebileceği yolunda eleştiriler de vardır.

2- Toplumsal Değişmeyi Açıklayan Yaklaşımlar

Toplumların geçirmiş oldukları değişimi açıklamak için, geçmiş tarih süreci incelenir. Ancak bu inceleme üç faklı tarih sürecinde yapılır. Bunlar:

a. Büyük Boy Kuramlar: Çok uzun tarih dönemlerini inceleyerek toplumsal değişimi açıklamaya çalışırlar. Örneğin: Ortaçağ, İlkçağ gibi çağların ya da uygarlıkların incelenmesini kapsayan araştırmalar.

b. Orta Boy Kuramlar: Yaklaşık olarak 30 – 50 yıllık bir tarih dönemini ele alarak toplumsal değişimi açıklamaya çalışırlar. Örneğin: Türkiye’de planlı ekonominin 30 yılı, Cumhuriyetin son 50 yılı gibi araştırmalar.

c. Küçük Boy Kuramlar: Çok kısa vadede meydana gelmiş toplumsal değişimleri incelerler. Örneğin: Türkiye’ye renkli televizyonun girişi, 8 yıllık zorunlu eğitime geçiş gibi araştırmalar.

3- Toplumsal Değişmeyi Etkileyen Faktörler

a. Fiziksel Çevre
Toplumun yaşadığı bölgedeki tüm yer üstü ve yer altı kaynakları ve bölgenin iklime dayalı özellikleri toplumun yaşam biçimini etkiler. Özellikle doğada meydana gelen deprem, sel, salgın hastalıklar çevre ile nüfus arasındaki dengeyi bozar, toplumsal yaşam biçimini belirler. Örneğin: 17 Ağustos Depreminin ardından Türkiye’de yerleşim birimlerine yaklaşımın değişmesi.

b. Bilim ve Teknoloji
Makineleşme, iletişim araçlarındaki gelişmeler, ulaşım olanaklarının artması, gibi faktörler insan ve toplum yaşamını büyük ölçüde değiştirebilir. Teknolojinin en önemli görevi insanın doğayı denetlemesine yardımcı olmaktır. Bu amaçla insan yaşamını kolaylaştırıcı araçlar sağlarken bu araçların kullanımı, kendisine özgü biçim ve kuralları beraberinde getirir. Örneğin: Sanayi Devrimi, matbaanın icadı…

c. Kültür
Toplumdaki bireylerin tutum ve davranışları, düşüncelerinde meydana gelen farklılaşmalar toplumsal değişmeye yol açar. Örneğin: toplumsal hoşgörünün artmasıyla birlikte Türkler ve Yunanlılar arasındaki birbirlerine düşmanca yaklaşımlarının azalması.

d. Demografi (Nüfus Hareketleri)
Nüfusun çokluğu, azlığı, yapısının nitelikleri (yaş, cinsiyet, eğitim), iç ve dış göçler, kentleşme gibi faktörler toplumsal değişmeyi etkiler. Örneğin: Türkiye’nin doğusundaki şehirlerden batısındaki şehirlere doğru olan göçler sonucunda, batıdaki şehirlerde ucuz işgücünün artması ve buradaki ticaretin gelişmesi, doğudaki şehirlerde işgücü yetersizliği nedeniyle ekonomik durgunluğun başlaması.

e. Ekonomi
İnsanlar arasındaki ilişki biçimlerini belirleyen önemli faktörlerden birisi de ekonomidir. Gerek ülke içerisinde, gerekse de ülke dışında gelişen ekonomik değişimler, bu değişimlerin etki ettiği toplumlardaki yapı ve kurumları da değiştirir. Örneğin: II. Dünya Savaşı sırasında yaşanan kıtlık sırasında Türkiye’de gıda maddelerinin ancak karne ile temin edilmesi.

ÖRNEK :

Üretimde otomasyon ve uzmanlaşmanın yaygınlaşması, farklı niteliklere sahip olan bir işgücü ihtiyacını doğurmuştur. Bu da eğitimde bir işe veya mesleğe hazırlayıcı faaliyetlerin yaygınlaşmasına yol açmıştır.
Bu durum, toplumsal kurumların değişmesiyle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine örnek olabilir?

A) Toplumsal kurumların hızla değişmesi bunalımlara yol açar.
B) Yerleşik toplumsal kurumlar diğerlerinden daha yavaş değişir.
C) Toplumsal kurumlardan birindeki değişme, diğerlerini de değişmeye zorlar.
D) Toplumsal kurumların değişmesinde kendi iç dinamikleri önemli bir rol oynar.
E) Değişme süreci içindeki bir kurumun bazı işlevlerini diğer toplumsal kurumlar üstlenir.

(1986/ÖSS)

Çözüm :
Her toplumsal kurum belli bir dönem aktivitesini sürdürür. Ayrıca toplumun doğası gereği her kurum birbiriyle etkileşim halindedir.
Böylesi bir ortamda kurumlardan herhangi birisinin geçireceği değişim diğer tüm kurumları da etkiler. Fakat diğer kurumlardaki değişim, ilk değişen kurumla en yoğun ilişki kuran diğer kurumlara sıçrar.
Paragrafın bize anlatmaya çalıştığı bilgi; herhangi bir toplumsal kurumdaki değişim, diğerlerini de zorlar.
Bu nedenle yanıt: C’ dir.

4- Toplumsal Değişme Tipleri

a. Serbest Toplumsal Değişmeler
Kültürler arası etkileşimde, kültürlerin herhangi bir baskı olmaksızın birbirlerini etkilemesidir. Ekonomik, kültürel vb. alanlarda toplumlar arasında yapılan anlaşmalar, alışverişler buna iyi bir örnektir.

b. Müdahale Yoluyla Toplumsal Değişmeler
Topluma belirli bir etki mekanizması tarafından yön vermek suretiyle yapılan değişimlerdir. Planlanmış bir çerçeve içerisinde olur. İki biçimde yapılmaktadır. Bunlar:

• Demokratik Planlı Değişme: Toplumsal değişme sürecine akılcı yoldan yön verilir. Eğitim araç olarak kullanılır. Kitle iletişim araçlarından yararlanılır. Bireylerde istenilen yönde bilgi, davranış değişikliğine yol açabilir.

• Baskı Yoluyla Değiştirme: Davranış ve bilgi değişikliği zorla oluşturulur. Özgürlükler kısıtlanır. Sonrasında, toplumda içe dönük insan sayısı artar. Kişilikli, kendine güvenen insan sayısı azalır.

Toplumsal Gelişmeyi Kolaylaştıran Faktörler:

• Toplumun kanı ve inançlarıyla çatışmayan, onlarla uyumlu yeni öğeler toplumda hızlı benimsenir.
• Ekonomik yönden kalkınmış, yapısal sorunlarını çözümlemiş toplumlarda değişme daha çabuk olur.
• Başka toplumlarla kurulacak sıkı ve sürekli ilişkiler topluma farklı düşüncelerin girmesini sağlayacağı için değişimi hızlandırır.
• Bir toplumda çocuklar gençlere, gençler de yaşlılara oranla değişmeyi daha çabuk benimserler.
• Savaş, güç, işgal gibi dış etmenlerin yoğun olması.

Toplumsal Gelişmenin Meydana Getirdiği Sorunlar:

Toplumlar canlı birer organizma gibi sürekli değişirler. Ancak yaşadıkları değişme hızı toplumdan topluma değişiklik gösterir. Geleneksel toplumlar daha yavaş, endüstriyel toplumlar daha hızlı bir değişebilir. Değişmeyen hiçbir toplum yoktur. Değişme bazı toplumsal sorunlara çözüm getirirken, bazen de birtakım sorunları beraberinde getirir. Hızlı değişmelerde ancak toplumun tüm öğelerinde bir uyum varsa sorunsuz bir değişim söz konusudur.
Toplumsal kurumlar, gelenekler, örfler ve hatta bireyler değişen bir toplumda, değişmelere direnç gösterebilirler. Sonuçta kurumların işleyememesi, kültürel değerlerin kuşaktan kuşağa aktarılamaması, bireylerden beklenen rollerin yerine getirilmemesi, kurallara uymama gibi sorunlar ortaya çıkar. Böylece toplumsal değişme süreci, hem toplumun varlığını koruma, hem de bu varlığı tehlikeye düşürme yönünde etkiler yapabilmektedir. Ancak değişmenin kaçınılmaz, sürekli ve gerekli bir süreç olduğu da bilinmelidir.

Sanayi Öncesi Toplumlarda Sanayileşme İle Meydana Gelen Önemli Bazı Değişmeler:

• Tüketim için üretimin yerini, pazar için üretim alır.
• Ticaretle, küçük işletmelerin yerini büyük işletmeler alır.
• El zanaatları giderek yok olurken yerini büyük çapta üretim yapan makinelere dayalı üretim alır.
• Ulaşım ve iletişim olanakları gelişir.
• Kırsal kesimden kentlere hızlı göç yaşanır.
• Dinsel eğitimin yerini laik eğitim alır.
• Baskıcı siyasal yapılar, demokratik yapıya dönüşür.
• Aile yapısı ataerkil aileden, yoğun olarak çekirdek aileye dönüşür.
• Yüz yüze birincil ilişkilerin yerini ikincil ilişkiler alır.
• Uluslararası ekonomik ve kültürel ilişkiler artar.

ÖRNEK :

Toplumsal öğelerin değişme hızları birbirinden farklıdır. Bu yüzden belli bir zaman aralığında, bazı toplumsal öğeler hızla değişerek farklılaşırken bazı öğelerde çok az değişiklik görülür.
Bir toplumda gözlenebilecek aşağıdaki durumlarda hangisi bu görüşle açıklanabilir?

A) Geleneksel ve çağdaş özelliklerin bir arada bulunması
B) Toplumsal değişimin kararlı ve sürekli olması
C) Toplumda olup bitene karşı duyarlığın artması
D) Kişisel ve yüz yüze ilişkilerin yaygınlaşması
E) Bazı toplumsal kurumların birden çok işlevi yerine getirmesi

(1990/ÖSS)

Çözüm :
Toplumsal yapı insan eylemleriyle şekillendiği için, oldukça dinamik bir durumdadır. Toplumsal yapıyı meydana getiren birçok öğe içerisinde insan yaşamıyla en çok iç içe olan öğe en hızlı değişen öğe olarak karşımıza çıkarken, güncel yaşamdan uzak olan öğeler daha yavaş değişmektedirler. Toplumsal öğelerin birbirlerinden farklı değişim hızlarına sahip olduğu durumlarda, herhangi bir öğe değişimini tamamlamışken bir diğeri henüz değişiminin başında olabilmektedir. Bundan dolayı aynı anda toplumda hem yeni öğelerin hem de eski öğelerin varlığını görebilmekteyiz.
Bu nedenle cevap: A’ dır.

________________________________________
B. TOPLUMSAL GELİŞMENİN UNSURLARI

1- Ekonomik Büyüme
Bir ülkedeki bir yıl boyunca yapılan ekonomik faaliyetlerden elde edilen gelir miktarının ülkede yaşayan tüm insanların sayısına bölünmesi, kişi başına düşen milli geliri gösterir. Milli gelirin artması o toplumdaki ekonomik refahın göstergesidir. Ekonomik refah, beraberinde toplumsal refahı getirir. Toplum yaşamında refah seviyesinin artması sayesinde girişimciler ellerindeki birikimi yatırıma dönüştürür. Böylelikle daha fazla işgücüne ihtiyaç duyulur. İşgücüne ihtiyacın artması ücretleri iyileştirir. Bununla birlikte üretim artar ve dış ticaret gelişir. Böylesi bir tablo ekonominin büyümesi demektir.

2- Orta Tabaka Genişlemesi
Sanayileşmiş ülkelerde orta tabakada bulunan insanların sayısı oldukça fazladır. Bunun temel nedeni, sanayileşmiş ülkelerin vergi politikasının kişilerin kazançları ölçüsünde değişmesidir. Bu şekilde ülke bir yandan zenginleşirken bir yandan da orta tabakadaki insanların sayısını arttırmış olur.

3- Toplumsal Bütünleşme
Bir toplumu oluşturan tüm unsurların (gruplar, kurumlar ve sınıflar) arasındaki bütünleşme oranı, o toplumun gelişmişliğini gösteren önemli bir unsurdur. Sınıflar arasında ancak uçurum yoksa bir bütünleşme sağlanabilir. Bu nedenle gelişmemiş toplumlarda, gelişmiş toplumlarda yaşanan bütünleşmeye rastlanmaz.

Toplumsal Çözülme:
Bir toplumda maddi ve manevi kültür elemanlarının birbirleri arasında dengesizlik oluşmasına toplumsal çözülme denir. Toplum yaşamını düzenleyen normlar (kurallar), insanlar arasındaki ilişkileri düzenler ve sağlıklı bir toplum yapısının korunmasını sağlar. Ancak insanların toplum normlarından sapmalar göstermeye başlaması toplumsal çözülmenin göstergesidir.
Toplumsal çözülmenin en önemli nedenleri; iş bölümü yetersizliği, insanların örgütlenmesi önünde engeller olması, toplumun demokratik kurumlarının zayıflaması ve milli birlik bilincinin zayıflaması olarak gösterilebilir.

ÖRNEK :

Kaplumbağa çorbası bir Fransız için ziyafetin görkemli girişini oluştururken, bir Türk bunu soğuk bir şaka olarak algılar. Domuz pirzolasını zevkle yiyen bir Alman karşısında Türk’ün pek de ağzı sulanmaz, hatta yüzü değişir. Kurbağa bacağını iştahla ısıran bir İtalyan’ın karşısında bir Türk şaşkınlıkla karışık tiksinme tepkisi gösterebilir.
Bu parçada sözü edilen durumlar, aşağıdakilerden hangisine örnektir?

A) Kültürel çözülme
B) Kültürel değişme
C) Kültürel gelişme
D) Kültürel farklılık
E) Kültürel çatışma

(1995/ÖYS)

Çözüm :
Paragrafta anlatılan durum, insanların beğenilerinin toplumdan topluma farklılık gösterebildiğine dair iyi bir örnektir. Toplumların beğenileri, bulunulan coğrafyaya, kültüre ve inançlara göre değişebilmektedir. Toplumların genel bir zevk eğilimleri vardır. Bu şekilde insanlar kendi bireysel beğenilerini toplumun genel eğilimine göre şekillendirebilmektedir.
Bundan dolayı yanıt: D’ dir.

ÖRNEK :

Aşağıdakilerden hangisi “toplumsal çözülme” kavramını açıklar?

A) Yerleşik kurallardan farklı, yeni kuralların oluşması
B) Bireylerin birbirlerinin çıkarlarını sınırlamaya çalışması
C) Toplumsal kurallara karşı kayıtsızlığın yaygınlaşması
D) Farklı değerlere sahip bireylerin bir arada yaşaması
E) Geçici olarak eski toplumsal düzene dönülmesi

(1991/ÖYS)

Çözüm :
Toplumlarda, değişik eğilimdeki insanların sağlıklı bir biçimde bir arada olmasını sağlayan bir çok etken vardır. İşte toplumsal normlar da bunlardan bir tanesidir. Normlar, insanları bir çerçeve içerisinde bir araya getirmekte ve herkesten, belirtilen kurallara uygun davranmasını beklemektedir. Kişilerin topluma bağlılıkları, bu kurallara uyumluluklarına bakılarak değerlendirilebilmektedir.
Toplumda bir arada yaşamak konusunda sorunlar varsa, bu durum kendisini, insanların bu kuralları dikkate almaması şeklinde kendisini gösterebilir.
Bu nedenle cevap: C’ dir.

C. NÜFUS ve KENTLEŞME

1- Nüfus
Bir ülkede yaşayan bireylerin tümünün oluşturduğu kitleye kısaca nüfus denir. Nüfus hareketlerini, yapısını, hacmini ve niteliklerini inceleyen bilime “demografya” denir. Bir ülkede nüfus yapısı ile kalkınma arasında doğru orantılı bir ilişki vardır.

2- Nüfus ile İlgili Temel Kavramlar

• Nüfus Hacmi: Bir ülkedeki nüfusun sayısal ifadesidir. Nüfusu sayısal olarak büyük olan ülkelerde, nüfus hacmi de yüksek olur.

• Nüfus Yoğunluğu: Bir ülkede kilometrekareye düşen kişi sayısıdır. Toprağa oranla nüfusu az olan ülkelerde nüfus yoğunluğu az olur.

• Nüfus Hareketleri: Nüfus hacmindeki değişikliklere denir. Modern toplumlarda karşılaşılan en önemli sorunlardan biri de göçtür. Modernleşme sürecine giren toplumlarda ekonomik ve kültürel yaşamın dinamikleri şehirlerde yoğunlaştığı için köyden kentlere büyük göçler yaşanmıştır ve hala yaşanmaktadır.
Az gelişmiş ülkelerdeki kentleşme, nüfus hareketlerine bağlı olarak gelişirken, gelişmiş toplumlarda ekonomik gelişmeye bağlı olarak gerçekleşir.

Köyden Kente Göçün Nedenleri
• Tarıma teknolojinin girmesi.
• Sağlık hizmetlerindeki iyileşme ve nüfus artışı.
• İşsizlik.
• Kentlerin ekonomik ve kültürel olarak çekiciliği.

Köyden Kente Göçün Sonuçları
• Gecekondulaşma ve çarpık kentleşme söz konusudur.
• Çekirdek aile sayısı artmıştır.
• Sağlık, eğitim, alt yapı sorunları ortaya çıkmıştır.
• Ekonomi ve sanayi canlanmış, ulusal gelirler artmıştır.

ÖRNEK :

Japonya önceleri, klan topluluklarından oluşan bir devletti. Kore ve Çin, kültür ve uygarlık bakımından Japonya’dan çok daha ilerideydi. Japonya’da rağbet gören Çinli ve Koreli ustalar, uygarlığı bu ülkeye taşıdılar. İpek böcekçiliği, silah ve metal yapımı ile ilgili bilgilerin yanı sıra Çin yazısı, Budizm ve Konfüçyüs felsefesi de bu yolla Japonya’ya girdi. İşte bunlar, Japon toplumunun geleceğini etkiledi.
Bu parçada, bir toplumun gelişmesinde rol oynayan öğelerden hangisi üzerinde durulmuştur?

A) Dış dünyaya ve yeniliklere açık olma
B) Kalkınmada teknik gelişmeye önem verme
C) Toplumun beklentilerini karşılama
D) Toplumu dengede tutacak bir kültüre sahip olma
E) Bireyler arasında dayanışma sağlama

(1997/ÖYS)

Çözüm :
Toplumsal yaşamın çeşitli biçimleri vardır. Bu biçimler, toplumun kurulduğu coğrafyanın özelliklerinden, toplumu oluşturan insanların örgütleniş biçimlerinden, inançlarından, kültürlerinden… etkilenir. Klan topluluklarından oluşan bir devlet yapısının önemli bir özelliği, devletin sülaleler arasında dengeli bir işleyiş tutturmaya çalışmasıdır. Ancak yine de her sülale, kendisine özgü bir yaşam tarzına sahip olabilmektedir.
Paragrafta anlatılan durum, Japonya ile Kore ve Çin arasında bir karşılaştırma yapmaktadır. Buna göre ilk olarak teknoloji ve uygarlık bakımından daha ilkel olarak gözüken Japonya, Koreli ve Çinli ustaların Japonya’da çalışmasına izin vererek, aslında yeniliğe ve dış dünyaya kucak açmıştır. Bu ise Japonya’yı diğer Ülkerlerin düzeyine taşımıştır.
Buna göre yanıt: A’ dır.

________________________________________
Konuyla ilgili ÖSYM tarafından sorulmuş sorular. (Kitabı 2005-2006 öğretim yılı için hazırladığımdan bu dönemden sonraki sorular yoktur)

1. Aşağıdakilerden hangisi azgelişmişliği belirleyen ölçütlerden değildir?

A) Doğum ve ölüm oranlarının yüksek olması
B) Okur – yazar oranının düşük olması
C) Uluslaşma oluşumunun tamamlanmış olması
D) Üretimde daha çok insan ve hayvan gücü kullanılması
E) Kişi başına düşen ulusal gelirin düşük olması

(1977)

2. Köyden kente göçün en önemli nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Tarımsal ürün fiyatlarının sanayi ürün fiyatlarına göre düşük olması
B) Sanayileşme ve makineli tarımın gelişmesi
C) Sağlık ve eğitim gibi hizmet yatırımlarının kentlerde yoğunlaşması
D) Kitle iletişim (haberleşme) araçlarının yaygınlaşması
E) Ulaşım ve taşımacılığın kolaylaşması

(1977)

3. Aşağıdakilerden hangisi, Türkiye’deki kentleşme olgusunun bir özelliğidir?

A) Kentlere göçün temel nedeninin toprak anlaşmazlıkları ve kan davaları olması
B) Kentlerin ticari ve siyasi merkezler olmaktan çıkması
C) Kentleşme hızının sanayileşme hızından yüksek olması
D) Çevre denetiminin zayıflamasıyla göç edenler arasında suça yönelmenin azalması
E) Göç edenlerin kısa zamanda kent yaşamına uyum sağlayabilmesi

(1979)

4. “Kültür, toplumsal etkileşimin ürünüdür.”
“Kültür, çevremizin insan eseri olan kısmıdır.”
Yukarıdaki tanımların her ikisinde de kültürün hangi özelliği üzerinde durulmuştur?

A) Toplumlar arasındaki ilişkilerden etkilenme
B) Toplumdan topluma değişiklik gösterme
C) Toplumsal birliği sağlayıcı olma
D) İnsan tarafından yaratılmış olma
E) İnsan gereksinimlerine cevap verme

(1982/ÖSS)

5. “Çağımız toplumlarının bazılarında gözlemlenen değişme, tüm toplumsal öğelerde aynı zamanda ve hızda olmamaktadır. Bu da, geleneksel ve çağdaş toplumsal yapıya ilişkin bazı özelliklerin bir arada bulunmasına yol açmaktadır. Geçiş dönemindeki bu toplumlarda geleneksel değerler bir ölçüde anlamını yitirmiş. Çağdaş değerler ise henüz tümüyle özümsenememiştir.”
‘Kültürel çözülme olarak adlandırılan bu durumu, toplum nasıl bir yol izleyerek daha az bir sarsıntıyla geçirebilir?

A) Değişmeyi, yalnızca bilin ve teknoloji alanlarına sınırlayarak
B) Geleneksel değerleri, değişmelerin etkisinden koruyarak
C) Bir yenilik benimsenmeden, başka bir yenilik yapmayarak
D) Yeniliklerin tartışılmasını önleyerek
E) Farklı alanlardaki değişmeyi, dengeli ve uyumlu tutmaya çalışarak

(1982/ÖYS)

6. Aşağıdakilerden hangisi kültürün bir niteliği değildir?

A) Gelişmiş toplumlara özgü olma
B) Bir toplumda kuşaktan kuşağa aktarılma
C) Toplumdaki bireyleri birbirine yaklaştırma
D) Toplumların ayırt edici özelliği olma
E) Zamanla değişikliğe uğrayabilme

(1981/ÖYS)

7. “Kültürel öğeler, insanın biyolojik, psikolojik ve toplumsal nitelikteki temel gereksinimlerini gidermeye yöneliktir. Psikoloji bilimi doyumla sonuçlanan davranışların giderek alışkanlığa dönüştüğünü göstermiştir. Kültürel öğelerin de, zaman içinde varlıklarını sürdürebilmeleri bireylere sağladıkları doyumla açıklanabilir.”
Bu görüşe dayanarak aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir?

A) Kültürü zenginleştirmek için bireylerde yeni gereksinimler yaratılmalıdır.
B) Gereksinimleri karşılamada yetersiz olan kültürel öğeler zamanla varlığını yitirebilir.
C) Bireylerin her türlü gereksinimlerinin karşılandığı toplumlarda kültürel gerileme başlar.
D) Aynı gereksinim, değişik kültürlerde değişik yollarla karşılanmakta olabilir.
E) Kültür alışverişi, gereksinimleri birbirinden farklı toplumlar arasında gerçekleşebilir.

(1982/ÖSS)

8. Buhar makinesi James Watt’tan yüzyıl kadar önce icat edildiği halde bu makinenin sanayide kullanılması hemen gerçekleşmedi. Çünkü XVll. yüzyılda sanayi henüz gelişmemişti. Sanayinin gelişmesini hazırlayıcı koşullar XVlll. yüzyılda olgunlaştı. Buhar makinesi de ancak bundan sonra sanayide kullanılmaya başlandı.”
Bu bilgilere dayanarak, aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?

A) Yenilikler elverişli ortamlarda benimsenip yaygınlaşır.
B) Yenilikler, toplumsal sorunlar yaratabilir.
C) Olumsuz tepkiler, yeniliklerin yaygınlaşmasını önler.
D) Teknolojik yenilikler, toplumsal yaşamı değiştirir.
E) Yeniliğe açıklık bakımından toplumlar arasında fark vardır.

(1983/ÖSS)

9. Geleneksel toplumlarda görülen geniş aile tipi endüstrileşme ile birlikte yerini çekirdek aile tipine bırakmaya başlamıştır.
Bu gözlem, aşağıdakilerden hangisinin bir kanıtı olabilir?

A) Sosyal değişme
B) Sosyal dayanışma
C) Sosyal tabakalaşma
D) Sosyal etkileşim
E) Sosyal çözülme

(1984/ÖYS)

10. “Durkheim, toplumsal kuralların gücünün azalması veya yetersizliği sonucunda bireylerin davranışlarıyla değer sistemleri arasındaki uyumun bozulmasına ve toplumsal dayanışmanın zayıflamasına ‘kuralsızlık’ (anomi) adını vermektedir.”
“Kuralsızlık”ın yaygınlaştığı bir toplumda aşağıdakilerden hangisinin görülmesi beklenmez?

A) Sorumluluk duygusunun zayıflaması
B) Toplumsal ilişkilerin biçim değiştirmesi
C) Toplumsal görüş ayrılıklarının azalması
D) Yönetime karşı güvenin sarsılması
E) Toplumsal değerlere bağlılığın azalması

(1985/ÖYS )

11. – Gece vakti tırnak kesmek uğursuzluk getirir.
– Yatan çocuğun üstünden atlanırsa boyu kısa kalır.
– Eşiğe oturanın rızkı kesilir.
Batıl olduğu bilinse bile bu tür inançların toplumsal hayatta etkili olmaya devam etmesini sağlayan temel etken aşağıdakilerden hangisidir?

A) Toplumsal değişmeyi yönlendirmesi
B) İstenmeyen davranışları engellemesi
C) Açıklanamayan konulara ışık tutması
D) Düşünce ayrılıklarını gidermesi
E) Bireylere güven duygusu vermesi

(1989/ÖSS)

12. İlk daktilo makinesi 18. yüzyıl başında yapılmış, ancak yüz elli yıl kadar sonra yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Oysa 19. yüzyılın sonlarında ilk denemeleri yapılan televizyon, hızla tüm toplum kesimlerine yayılmıştır.
Bu örnek aşağıdaki genellemelerden hangisini destekler?

A) İnsan ihtiyaçları çeşitlenmiştir.
B) Belli süre içinde gerçekleşen buluşların sayısı artmıştır.
C) Bilimsel bilgi birikimi artmıştır.
D) Buluştan, yaygın bir şekilde yararlanma süresi kısalmıştır.
E) Üretimde, beklenmeyen ölçüde bir verim artışı olmuştur.

(1986/ÖSS)

13. Asya bozkırlarında zaman zaman görülen kuraklığın yol açtığı göçler, katı bir hiyerarşiye ve güçlü geleneklere dayanan geniş aile yapısını ortaya çıkarmıştır. İnsanları ayrı ayrı yerleşmeye zorlayan Norveç fiyortları ise bireyciliğe yol açmıştır.
Bu görüşe dayanarak, aşağıdaki genellemelerden hangisine ulaşılabilir?

A) Doğa koşulları değişmese de toplumsal yapı zamanla değişir
B) Aile yapısı değiştikçe toplumsal yapı da değişir.
C) Doğa koşulları toplumun yapısını etkiler
D) İnsanlar toplu halde yaşadıkları zaman, doğa üzerinde daha etkili olurlar
E) Toplumla doğa koşulları arasında ilişki kurmak zordur

(1987/ÖSS)

14. Uçak icat edildikten sonra hava ulaştırmacılığı gelişti. Bu alanda ortaya çıkan sorunları çözümlemek, ilişkileri düzenlemek için yeni hukuk kuralları oluşturuldu.
Bu durum, aşağıdaki genellemelerden hangisine bir örnek olabilir?

A) Hukuk kuralları ülkelere göre değişir.
B) Hukuk sisteminin çağdaşlaştırılması toplumsal gelişmeyi hızlandırır.
C) Hukuk kurallarının değişmesi zaman alır.
D) Yeni sorunlar, hukuk sisteminde yeni düzenlemeler gerektirir.
E) Yeni yaptırımlar hukuk kurallarını güçlendirir.

(1987/ÖYS)

15. Kitle iletişim araçlarındaki gelişmeler, dünyanın ‘çeşitli bölgelerinde yaşayan, farklı kültürlere sahip insanların birbirleriyle tanışmasını ve karşılıklı anlayış içinde yakınlaşmalarını sağlamaktadır.
Bu parçada, kitle iletişim araçlarının özellikle hangi işlevi üzerinde durulmaktadır?

A) Belirli bir kültürün etkisini yayma
B) Kültür birikimini kuşaktan kuşağa aktarma
C) Kişilerin ilgi alanlarını genişletme
D) Kültür alışverişini kolaylaştırma
E) İnsanlarda öğrenme merakı uyandırma

(1989/ÖSS)

16. Son arkeolojik bulgular, tarım devriminin Ortadoğu, Çin Hindi, Orta ve Güney Amerika’da büyük ırmakların kıyısında, birbirinden bağımsız olarak başladığını göstermiştir. Oysa daha önceleri, tarım devriminin Mezopotamya’da başladığı ve suya atılan bir taşın halkaları gibi işleyerek ülkeden ülkeye geçtiği sanılıyordu.
Buna göre, son arkeolojik bulgular aşağıdaki görüşlerden hangisinin yanlışlığını ortaya çıkarmıştır?

A) Benzer doğa koşulları benzer üretim biçimleri yaratır
B) Her yenilik tek bir kaynaktan doğup dünyaya yayılır
C) Her toplumun kültürü kendine özgüdür
D) Her toplum evrim basamaklarını farklı sürelerde geçer
E) Bireysel yaratıcılık uygarlığın gelişmesinde etkili olur

(1992/ÖSS)
________________________________________Aydınlatmak için YANMAK gerek!..

________________________________________
17. “Ulusumuzun son yıllarda karşılaştığı yoğun olaylar, dönemimizin gençlerini eski dönemlerin yaşlıları kadar deneyim sahibi yaptı. Gençlerimiz belki de büyüklerinden üç kat fazla olaya tanık oldukları için, onları kendi yaşlarından üç kat yaşlı sayabiliriz. Gençlerimizin, geçirdikleri bu deneyimlerden yararlanıp ülkeye hizmet edeceklerine, dirençle ve inançla donanmış olarak görevlerini hakkıyla yerine getireceklerine inanıyorum.”
Günümüz Türkçesine çevrilmiş olan bu sözleriyle Atatürk’ün Türk toplumuna vermek istediği temel mesaj aşağıdakilerden hangisidir?

A) Ulusa düşen ilk iş, gençlerin kendilerine güvenmelerini sağlamaktır
B) Gençlere, ulusal tarih çok iyi öğretilmelidir
C) Gençlere güvenilmeli ve ülke kalkınmasında görevler verilmelidir
D) Toplumsal sorunların çözümünde geleneksel yöntemlere başvurulmalıdır
E) Deneyimli büyükler gençlere yol göstermelidir

(1993/ÖSS )

18. Gerçeklerin durmadan değiştiği, değişmeyen toplumsal düzen ve düzenlemelerden söz edilemeyeceği bir dünyada yaşıyoruz. Kurumları, kuralları, inanç ve kanıları kutsal, dokunulmaz ve değişmez şeyler saymak artık mümkün değildir. Bu nedenle toplumda tek değişmez kural, her yurttaşı eğitmek ve onların yaşamın her yönünü özgürce tartışabilecekleri bir ortam sağlamak olmalıdır.
Buna göre, günümüz toplumunun gerektirdiği niteliklerde insanlar yetiştirebilmek için, Atatürk’ün aşağıdaki sözlerinden hangisinin toplumda ilke olarak benimsenip uygulanması gerekir?

A) Yurtta sulh, cihanda sulh.
B) Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür.
C) Denebilir ki, hiçbir şeye muhtaç değiliz, yalnız tek bir şeye çok ihtiyacımız vardır: Çalışkan olmak.
D) Cumhuriyet, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.
E) Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.

(1993/ÖYS)

19. Sanayileşmiş toplumlarda, kadınların statü ve rollerinde, ev dışında çalışmaya başlamalarıyla birlikte önemli değişmeler olmuştur. Kadınlar bir yandan toplumda erkeklere özgü kabul edilen, iş, statü ve rollere sahip olurken, diğer yandan ailede alınan kararlara da aktif olarak katılmakta, ev işlerinde ve çocuk bakımında babanın da sorumluluk almasını istemektedirler. Bu durum erkek egemenliğinin giderek azalmasına yol açmaktadır.
Sanayileşmeyle birlikte ailenin otorite yapısında görülen bu değişmenin temel nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kadının ekonomik bağımsızlık kazanması
B) Ailenin, bazı görevlerini diğer kurumlara devretmesi
C) Eşlerin benzer sosyokültürel etkinliklere yönelmeleri
D) Kadının daha az çocuk sahibi olması
E) Eşler arasındaki duygusal bağın güçlenmesi

(1993/ÖYS)

20. Eskiden, aşıklar diyar diyar gezerek halkın dertlerinin duyurulmasına aracılık ederlerdi. Kars yöresinden bir aşık, köyündeki yoksulluğu şiirlerine, türküsüne döküp diğer insanlara ulaştırırdı. Bugün basın ve televizyon var. Bu nedenle, ülkemizde aşık geleneği sona eriyor.
Bu parçada, aşık geleneğinin son bulması aşağıdakilerden hangisine bağlanmaktadır?

A) Toplumsal gereksinimlere
B) Teknolojik değişmelere
C) İşbölümündeki farklılaşmalara
D) Bilgi birikimindeki çeşitlenmelere
E) Bireyler arası dayanışmanın azalmasına

(1997/ÖSS)

21. Aşağıda, bazı durumlar ve bunlarla ilgili atasözleri verilmiştir.
— Acısı yeni olan birinin üzüntüsünü artıracak söz ya da davranışlardan kaçınmak gerektiğini belirtmek için “Açık yaraya tuz ekilmez.” denir.
— Yetersiz koşullarda yapılacak işin verimli olamayacağını anlatmak için “Ay ışığında ceviz silkelenmez.” denir.
— Bir işi sonuçlarıyla birlikte tekrar tekrar düşünüp, dikkatle planladıktan sonra yapmak gerektiğini anlatmak için “Dokuz ölç, bir biç.” denir.
Bunlar, atasözlerinin hangi işlevini örneklendirmektedir?

A) Toplumsal bir olayı değişik yönleriyle açıklama
B) Toplumda, önyargılı davranışların yaygınlaşmasını önleme
C) Toplumun deneyim ve gözlemlerini aktarma
D) Toplumdaki ortak özlemleri yansıtma
E) Toplumsal değerleri, günün koşullarına uygun hale getirme

(1995/ÖYS)

22. Salı gününün uğursuz olduğuna inanan bir kişi, perşembe günü düşmüş ve ayağını burkmuştur. Kendisine “Salı gününe uğursuz derken, perşembe günü düşüp ayağını burktun” diyen yakınına; “Salı düşseydim ayağım burkulmakla kalmaz, kırılırdı“ cevabını vermiştir.
Ayağını burkan kişinin bu cevabı aşağıdakilerden hangisini göstermektedir?

A) Bireyin farklı rollerinin birbiriyle çatışabileceği
B) Bireysel davranışların normlardan sapabileceğini
C) Bazı yerleşmiş inançların değişmeye dirençli olduğunu
D) Toplumsal rollerin statülere dayalı olduğunu
E) Her türlü davranışın öğrenme yoluyla kazanılabileceğini

(1996/ÖYS)

23. Havada bulut yok bu ne dumandır
Mahlede ölüm yok bu ne figandır
Şu Yemen elleri ne de yamandır
Ano Yemen’dir, gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir.

Sözleriyle başlayan “Yemen Türküsü” sadece 5/8Iik basit bir melodi değildir. Bu türkünün içinde Osmanlı toplumunun savaştan çektiği acılar, sevgiliye ve çocuklara duyulan özler yabancı bir ülkede ölümün acısı da vardır.
Bu parçada, türkülere ait özelliklerin hangisi üzerinde durulmuştur?

A) Başka toplumların kültürel değerlerini etkilemesi
B) Halk diliyle söylenmiş olması
C) Geleneksel değerleri etkilemesi
D) Toplumsal ilişkilere yön vermesi
E) Duygu ve düşüncelerin iletilmesinde bir araç olması

(1996/ÖYS)

24. Otomobil icat edildikten sonra, trafik akışını sağlayacak yeterli genişlikte yollar yapılmasaydı, otomobil – yaya ilişkisini düzenleyecek kurallar konmasaydı belki de otomobil insanlar tarafından kabul görmeyecek, bu denli yaygınlaşmayacaktı.

Buna göre, teknolojik gelişmelerin kabul görmesi aşağıdakilerden hangisine bağlıdır?

A) Çevrenin ve toplu yaşamın yeniliklerle uyumlu hale getirilmesine
B) Sorun yaratabilecek teknolojik değişmelerin engellenmesine
C) Çevrenin düzenlenmesinde ekonomik olanaklardan yararlanılmasına
D) Değişmeye neden olan etkenlerin açıklanmasına
E) Sorunların çözümünde önceki deneyimlerden yararlanılmasına

(1995/ÖYS)

25. Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’nin belirli kentlerinde görülen konut açığının temel nedenidir?

A) Nüfuslarının hızlı artması
B) Yerleşim alanlarının yetersiz olması
C) İnşaat sektörünün gelişmemiş olması
D) Çok katlı konutlara öncelik verilmesi
E) Yapıların iklim koşullarına uymaması

(1988/ÖSS)

26. Dünyamızda 6000 farklı dil konuşuluyor. Dilbilimciler bu dillerden birçoğunun güvencede olmadığını, bunları konuşanların giderek azaldığını söylüyorlar. Örneğin, en az 90 değişik dilin konuşulduğunu Etiyopya’da bugün, Ongota dilini yalnızca 90 kişi, Elmolo dilini 6 kişi konuşuyor. Alaska’daki 20 dilden iki tanesi çocuklara öğretiliyor. Bir veya iki kuşak sonra, bu dilleri konuşanlar kalmayınca, yüzyıllardır süren iletişim ve öğrenme biçimleri, deneyimler yok olacak.
Parçaya göre, bir dilin ortadan kalkması, daha çok aşağıdakilerden hangisine yol açar?

A) Evrensel değerlerin bozulmasına
B) Kültürel alışverişlerin bozulmasına
C) Kültürel birikimin kaybolmasına
D) İnsani özelliklerin yozlaşmasına
E) Toplumsal kurumların bölünmesine

(1997/ÖSS)

27. Aşağıdaki şekil, bir ülkedeki doğum ve ölüm oranlarının yıllara göre değişimini göstermektedir.

Bu ülkenin nüfusu hangi yıl dolayında en çok artmıştır?

A) 1940 B)1950 C) 1960 D) 1970 E) 1980

(1986/ÖSS )

28. Bir yörede nüfus artışları, iş olanaklarının artışıyla sıkı bir ilişki içinde ise bu yöredeki nüfus artışında aşağıdakilerden hangisinin payının en büyük olduğu söylenebilir?

A) Konut yapımının hızlanmasının
B) Doğumların artmasının
C) Ölümlerin azalmasının
D) Çevreden olan göçlerin çoğalmasının
E) Düzenli ulaşım ağına sahip olmasının

(1988/ÖSS)

29. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra çok hızlı bir gelişme sürecine giren Japonya’da ekonominin büyümesiyle hizmet talebi arttı, kadınlar daha kolay iş bulmaya başladı. Bugün çalışanların %40’ını oluşturan kadınlar için Konfüçyüs’ün “Gençliğinde babana, yetişkinliğinde kocana, yaşlılığında oğluna hizmet edeceksin.” ilkesi önemini hızla yitiriyor, eski geleneklerin etkisi ve görücü usulü evlilik azalıyor. Kadın çağdaş dünyada erkeklerle aynı statüye ulaşıyor.
Bu parçada sözü edilen durum aşağıdakilerden hangisine örnektir?

A) Ulusal amaçların ekonomik gelişme üzerindeki etkisine
B) Siyasal yönetimdeki değişmenin ulusal amaçlar üzerindeki etkisine
C) Ekonomik değişmenin toplumsal değerler üzerindeki etkisine
D) Toplumsal değerlerdeki değişmenin eğitim sistemi üzerindeki etkisine
E) Ekonomik gelişmenin siyasal yönetim üzerindeki etkisine

(1998/ÖSS)

30. Zanaatkarlar atölyelerde insan nüfusuna yetecek miktarda üretim yapamıyorlardı. Bunun sonucu olarak, fabrika tarzı, seri ve bol üretime geçildi.
• Artan üretimi karşılayacak hammaddeyi ve enerjiyi bulma ve ürün fazlasını başka ülkelere gönderme isteği, taşımacılığı ve petrolün önem kazanmasını sağladı.
• Üretimin ve bilgilerin artması, insanlara bir an önce hem ürünlerin tanıtılmasını hem de bilgilerin iletilmesini gerektirdi. Bu da iletişim devrimini doğurdu.
Yukarıda verilenlere göre, toplumsal değişmeye neden olan temel etken aşağıdakilerden hangisidir?

A) İnsan gereksinimleri
B) Yönetim yapısı
C) Hızlı nüfus artışı
D) Kültürel ilişkiler
E) Toplumsal dayanışma

(1996/ÖYS)

Cevapları:

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
C A C D E A B A A C

11 12 13 14 15 16 17 18 19 20
B D C D D B C D A B

21 22 23 24 25 26 27 28 29 30
C C E A A C B D C A
________________________________________

İlgili Kategoriler

Sosyoloji Ders Notları



Yorumlar 1

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir