YDS Vocabulary



YDS VOCABULARY

VOCABULARY LIST

abandon (v) desert, give up terk etmek, bırakmak

abduct (v) kidnap adam kaçırmak

abolish (v) cancel, revoke yürürlükten kaldırmak

abolition (n) termination, ending uygulamadan kaldırma

abominably (adv) terribly, awfully berbat bir şekilde

abrupt (adj) sudden ani

abruptly (adv) suddenly aniden

absorb (v) take in, suck in emmek, içine çekmek

absorption (n) digestion, assimilation emme, içine çekme

abstain (v) refrain uzak durmak, kaçınmak

abundant (adj) plentiful bol, çok miktarda

abundantly (adv) substantially bol , çok

accelerate (v) speed, quicken hızlandırmak, hızlanmak

access (n) admission, entrance erişim, giriş

accessible (adj) reachable, approachable ulaşılabilir, erişilebilir

accompany (v) escort eşlik etmek

accomplish(v) achieve, fulfill, carry out, execute başarmak

accordingly (adv) consequently bu nedenle, bunun sonucunda

account (n) narration, explanation anlatım, açıklama

accumulate (v) pile up birikmek, biriktirmek, toplanmak

accumulation (n) collection toplanma, birikme

accurate (adj) precise doğru, tam, net

accurately (adv) precisely doğru şekilde, tam olarak

accuse (v) denounce suçlamak

accustom (v) habituate alıştırmak

achieve (v) accomplish başarmak

achievement (n) accomplishment başarı

acknowledge (v) admit, accept kabul etmek, itiraf etmek

acquire (v) get, obtain elde etmek

acquisition (n) acquirement elde etme, edinme, edinim

action (n) activity hareket, eylem

acute (adj) severe ciddi, şiddetli

acutely (adv) severely ciddi şekilde, şiddetli şekilde

adamant (adj) stubborn, unyielding kararlı

adapt (v) adjust uyum sağlamak

additionally (adv) in addition, also, besides ek olarak, ilaveten

adequate (adj) enough yeterli

adequately (adv) sufficiently yeterli şekilde

adjust (v) adapt uyum sağlamak

adjustment (n) adaptation uyum

admission (n) acceptance, entrance kabul, giriş

adopt (v) accept kabul etmek, benimsemek, evlat edinmek2

advance (v) enhance ilerlemek, gelişmek

advantage (n) benefit, superiority avantaj, fayda, yarar

adverse (adj) negative olumsuz, kötü

alternatively (adv) in place of, instead ya da, yerine

adversely (adv) negatively olumsuz şekilde

advise(v) suggest tavsiye etmek, öğüt vermek

advocate (n) supporter taraftar, savunucu

affirm (v) assert iddia etmek, teyit etmek

afflict (v) distress, cause physical pain or

suffering

eziyet etmek, acı vermek, ızdırap vermek

affordable (adj) low-cost ulaşılabilir, satın alınabilir

aggressive (adj) combative saldırgan, mücadeleci

agree (v) consent, accept kabul etmek, aynı fikirde olmak

agreement (n) accord uyum, fikir birliği

aim (n) end, objective, goal amaç, hedef

alienate (v) isolate yabancılaştırmak

alienation (n) isolation yabancılaşma

allocate (v) distribute according to a plan ayırmak, tahsis etmek

allocation (n) distribution according to a plan tahsisat, ayırma

allow (v) let izin vermek

allowance (n) grant, stipend harçlık, ödenek, izin

allude (v) imply, refer indirectly ima etmek

allusion (n) reference ima

ally (v) affiliate, associate ittifak etmek, birleştirmek, birleşmek

almost (adv) practically, nearly neredeyse, hemen hemen

alteration (n) change, modification değişiklik

alternation (n) succession, successive change birbirini izleme, değişim

ambiguous (adj) not clear belirsiz

ample (adj) plenty of bol, çok

amplification(n) elaboration, strengthening detaylandırma, güçlendirme

annual (adj) yearly yıllık

apparent (adj) clear, evident, obvious açık, net

apparently (adv) seemingly görünüşe bakılırsa

appeal (v) attract etkilemek, cezbetmek

appear (v) seem, emerge ortaya çıkmak, gözükmek

appearance (n) visual aspect görünüş

applaud (v) clap alkışlamak

applicable (adj) pertinent, relevant, capable of

being applied

uygulanabilir

application (n) implementation, carrying out uygulama

apply (v) implement, practise uygulamak

appreciate (v) understand anlamak, takdir etmek

appreciation (n) understanding, admiration takdir, anlama

apprehension (n) worry, anxiety kaygı, endişe

approach (n) method, way yöntem, yaklaşım3

approachable (adj) reachable, accessible erişilebilir, ulaşılabilir

appropriate (adj) suitable uygun

appropriately (adv) suitably uygun şekilde

approval (n) acceptance, confirmation onay, olur

approve (v) confirm, accept onaylamak

approximately (adv) nearly, roughly yaklaşık olarak

arise (v) originate, start ortaya çıkmak, kaynaklanmak

arouse (v) excite, stimulate uyandırmak, canlandırmak

arrangement (n) plan düzen, plan

arrogant (adj) overproud kibirli, kendini beğenmiş

artifact (n) a man-made object insan yapımı

assert (v) maintain ileri sürmek

assertively (adv) aggressively kendine güvenen ve agresif biçimde

assess (v) evaluate değerlendirmek

assessment (n) evaluation değerlendirme

asset (n) valuable property değerli varlık

assign (v) give a task, appoint, delegate görev vermek, tahsis etmek, atamak

associate (v) connect, link ilişki kurmak, bağlamak

assume (v) presume, take on farz etmek, üstlenmek

attain (v) achieve erişmek, ulaşmak

attempt (n) trial teşebbüs

attentiveness (n) mindfulness, awareness,

concentration

dikkatlilik, dikkat

attractive (adj) pleasing to the eye or mind cazip, çekici

attribute (n) feature, quality özellik, nitelik

availability (n) accessibility, convenience mevcut olma, varolma

available (adj) obtainable, accessable, usable elde olan, mevcut olan

average (n) normal, moderate ortalama

avoid (v) avert kaçınmak, sakınmak

avoidable (adj) preventable kaçınılabilir, önlenebilir

avoidance (n) evasion, dodging sakınma, kaçınma, uzak durma

awaken (v) arouse, wake up uyandırmak, uyanmak

aware (adj) conscious, knowing farkında, haberdar

awkwardly (adv) clumsily, carelessly beceriksizce

balance (n) equilibrium denge

ban (v) prohibit yasaklamak

bargain (v) negotiate pazarlık etmek

base (v) establish kurmak

bearable (adj) tolerable, endurable tahammül edilebilir, katlanılabilir

benefit (n) profit fayda, yarar

betray (v) deceive aldatmak, ihanet etmek

bias (n) prejudice önyargı

blame (v) accuse, charge suçlamak

blatantly (adv) openly dobra dobra, açıkça

boastful (adj) arrogant, conceited, bigheaded kendini beğenmiş4

bold (adj) brave Cesur

calm (v) cool, relax sakinleştirmek, yatıştırmak

capture (v) catch, captivate, seize yakalamak, el koymak

careful (adj) cautious dikkatli

carefully (adv) cautiously dikkatlice

cast (v) throw atmak, fırlatmak

casual (adj) informal, accidental rastgele, rastlantısal

catastrophe (n) calamity facia, felaket

cause (v) lead to sebep olmak, neden olmak

cautious (adj) careful dikkatli

cautiously (adv) carefully dikkatlice

cavity (n) hole boşluk

certainty (n) assurance, definiteness, sure

thing

kesinlik, kesin olan şey

challenge (n) demanding situation aşılması güç durum

champion (v) support, back desteklemek, savunmak

charge (v) accuse suçlamak

chiefly (adv) mainly esasen, temelde

circulate (v) go around, spread dolaşmak, yayılmak

circulation (n) change of location, travel,

spreading

dolaşım, dolaşma, yayılma

circumstance (n) condition durum, koşul

cite (v) refer örnek vermek, atıfta bulunmak

claim (v) assert iddia etmek

classify (v) sort, categorize sınıflandırmak

closely (adv) nearly, intimately yakından, içtenlikle

clue (n) hint ipucu

coherent (adj) consistent, logical tutarlı

cohesion (n) coherence, agreement, unity yapışma, birleşme, bağlılık, birlik

coincidence (n) chance rastlantı, tesadüf

collaboration (n) cooperation işbirliği

collapse (v) break down, fall down çökmek, yıkılmak

colleague (n) a member of your profession iş arkadaşı, meslekdaş

collective (adj) cooperative ortak, toplu

collectively (adv) jointly müşterek, ortaklaşa

combination (n) association birlik, birleşme

commence (v) start başlamak

commission (v) charge with a task görevlendirmek

commit (v) act of doing something (often

false)

işlemek, yapmak

commitment (n) promise sorumluluk, yükümlülük, söz

commodity (n) goods mal, eşya, ticari mal

common (adj) widespread, prevalent yaygın

commonplace (adj) usual, ordinary sıradan, olağan

comparable (adj) similar benzer

comparatively (adv) relatively nispeten5

compare (v) examine similarities or

differences

karşılaştırmak, mukayese etmek

compatibility (n) accordance, suitability uygunluk, bağdaşma

compatible (adj) well-matched uygun

compel (v) oblige zorlamak

 

compete (v) try to be more successful than

others

yarışmak, rekabet etmek

competent (adj) capable, adept ehil, yetenekli

competition (n) rivalry rekabet, yarışma

competitive (adj) rival, competing rekabetçi, yarışmacı

compile (v) collect, gather, compose derlemek, toplamak

complacent (adj) self-satisfied kendinden memnun, hoşnut

complacently (adv) in a self-satisfied manner kendinden memnun şekilde

complain (v) express dissatisfaction şikayet etmek

complaint (n) an expression of resentment şikayet

complementing (adj) completing tamamlayıcı

complete (v) finish tamamlamak

completely (adv) utterly, thoroughly tamamen

completion (n) finishing tamamlama

complexity (n) intricacy karışıklık, karmaşıklık

compliance (n) abidance, conformity uyma, itaat

complication (n) complexity karmaşıklık, karışıklık

component (n) element öge, eleman

compose (v) make up, form oluşturmak, meydana getirmek

composition (n) make up bileşim, oluşum

comprehensive (adj) broad in scope kapsamlı

comprehensively (adv) in an all inclusive manner kapsamlı şekilde

compression (n) pressure sıkıştırma

comprise (v) be composed of oluşmak, meydana gelmek

compulsive (adj) impossible to control, habitual içten gelen, alışkanlık halini almış

compulsively (adv) obsessively kendine hakim olamaz şekilde

conceal (v) hide, camouflage gizlemek, saklamak

conceivable (adj) thinkable, imaginable düşünülebilir, akla gelebilir

concentration (n) density, complete attention yoğunluk, konsantrasyon

concern (n) worry kaygı, endişe

concern (v) relate ilişkilendirmek, bağlantı kurmak

concession (n) yielding teslim, imtiyaz

concisely (adv) briefly kısaca, az öz

conclude (v) bring to a close, deduce, infer bitirmek, sonlandırmak, sonuç çıkartmak

conclusion (n) result, end, final decision son, sonuç, karar

conclusive (adj) final, deciding, decisive nihai, kesin, kati

conclusively (adv) once and for all kesin şekilde, kati şekilde

condemn (v) disapprove kınamak, onaylamamak

condition (n) state, status durum, şart

condition (v) stipulate, specify as a

requirement

şart koşmak6

conditional (adj) depending on şarta bağlı, koşula bağlı

conditionally (adv) not absolutely şartlı olarak

conducive (adj) contributing, partly responsible sebep olan, yardımcı

conduct (v) direct, lead, behave idare etmek, yapmak

confer (v) present sunmak, bahşetmek

confide (v) trust güvenmek

confidence (n) trust, assurance güven

confident (adj) self assured kendine güvenen

confidential (adj) secret gizli

confidently (adv) in a self assured manner kendine güvenir şekilde

confine (v) limit, restrict sınırlamak

confirm (v) verify onaylamak, doğrulamak

confirmation (n) verification onay, doğrulama

confiscation (n) seizure el koyma

conform (v) be in line with, adjust, adapt uymak, uygun olmak

conformity (n) accordance, compliance uygunluk

connection (n) linkage bağlantı, ilişki

consecutive (adj) one after the other, successive ardıl, birbirini takip eden

consecutively (adv) successively birbirini takip eder şekilde

consequently (adv) as a result sonuç olarak

conservation (n) preservation muhafaza, koruma

conservative (adj) preservative, conventional koruyucu, muhafazakar

considerable (adj) significant, substantial, sizeable,

important

kayda değer, önemli

considerably (adv) significantly, greatly kayda değer şekilde, önemli ölçüde

considerate (adj) thoughtful düşünceli, nazik

consideration (n) attention, thoughtfulness göz önüne alma, düşünce

consist (v) comprise meydana gelmek, oluşmak

consistency (n) coherence tutarlılık

consistent (adj) in agreement, coherent tutarlı

consistently (adv) systematically tutarlı olarak, sürekli olarak

consolidate (v) strengthen, unite pekiştirmek, birleştirmek

conspicuous (adj) obvious, open göze çarpan, dikkat çeken

constant (adj) continuous, invariable sürekli, devamlı, sabit

constantly (adv) continually sürekli, daima

constitute (v) compose, form, make up oluşturmak, meydana getirmek

constructive (adj) serving to develop or improve yapıcı, geliştirici

consult (v) seek information danışmak

consultancy (n) giving advice danışmanlık

consume (v) use up tüketmek, bitirmek

consumption (n) use kullanma, tüketim

contemporary (adj) modern çağdaş

contest (n) competition yarışma

continual (adj) perennial, long lasting uzun süreli, devamlı

continually (adv) perennially, constantly devamlı şekilde7

continuation (n) endurance devam, devam etme, sürme

continuously (adv) unceasingly, continually sürekli, devamlı, durmaksızın

contribute (v) lead to, add to katkıda bulunmak, yol açmak

contribution (n) addition, part, donation katkı, bağış

controversial (adj) arguable, debatable tartışmalı

controversially (adv) polemically tartışmalı şekilde

controversy (n) debate, disagreement,

discussion

tartışma, anlaşmazlık

convenient (adj) suitable uygun

conveniently (adv) suitably, handily uygun, elverişli, müsait biçimde

convention (n) tradition gelenek

conventional (adj) traditional geleneksel

conventionally (adv) traditionally geleneksel olarak

conversely (adv) reversely tersine, aksine

conversion (n) transition değişme, değiştirme, dönüştürme

convert (v) turn into dönüştürmek

convertible (adj) exchangeable dönüştürülebilir, değiştirilebilir

convince (v) persuade, win over ikna etmek

cooperation (n) collaboration işbirliği

copious (adj) ample, plentiful bol, bereketli

correlation (n) relation, connection bağıntı, ilişki

corruption (n) dishonesty, immorality,

degeneration

yozlaşma, yolsuzluk, rüşvet

cost (n) price, toll maliyet, masraf, fiyat

count (v) determine the number saymak

counter (v) oppose, reverse karşı çıkmak, tersine çevirmek

course (n) route gidişat, güzergah

crave (v) desire arzulamak, çok istemek

creativity (n) inventiveness yaratıcılık

credibility (n) reliability, believability güvenirlik

credible (adj) believable inanılır

crucial (adj) critical hayati, çok önemli

crucially (adv) vitally, significantly hayati derecede

crude (adj) raw ham, işlenmemiş

crudely (adv) roughly kabaca

curb (v) restrain sınırlamak

cure (v) treat tedavi etmek, iyileştirmek

currently (adv) at present şu anda, hali hazırda

curtail (v) diminish azaltmak, engel olmak

daily (adj) casual günlük, gündelik

danger (n) risk, hazard tehlike

dangerous (adj) risky, hazardous tehlikeli

debate (n) argument tartışma

decay (n) decomposition çürüme

decay (v) decompose çürümek8

deceit (n) deception aldatma, kandırmaca

deceitful (adj) dishonest, untruthful aldatıcı, yanıltıcı

deceive (v) betray, trick aldatmak, yanıltmak

decent (adj) proper, adequate makul, uygun

deception (n) trick aldatma, kandırmaca

deceptive (adj) misleading, deceitful aldatıcı, yanıltıcı

deceptively (adv) deceivingly, misleadingly aldatıcı bir biçimde

decision (n) making up your mind karar

decisive (adj) determined kararlı

decisively (adv) firmly kararlı bir şekilde

decline (v) decrease, descend azalmak, düşmek

dedication (n) devotion adama, ithaf

deduce (v) infer, conclude sonuca varmak, sonuç çıkartmak

deduct (v) infer sonuç çıkartmak

deductively (adv) by way of inference çıkarım yaparak

defect (n) shortcoming kusur, hata

defend (v) protect, guard, safeguard savunmak

defensive (adj) protective, on guard savunan, savunmacı

defiant (adj) noncompliant, rebellious meydan okuyan, karşı çıkan

defiantly (adv) rebelliously isyankar şekilde

deficiency (n) lack, insufficiency eksiklik, noksanlık

deficient (adj) lacking, defective eksik, noksan, kusurlu

deficit (n) shortage kusur, eksiklik

definition (n) explanation tanımlama

deformity (n) disfigurement, malformation özür, kusur

degree (n) level, grade derece, seviye

delay (n) holdup, postponement gecikme, tehir

delay (v) suspend, postpone ertelemek

deliberate (adj) intentional kasti, isteyerek

deliberately (adv) intentionally, on purpose kasten, isteyerek

delicate (adj) vulnerable, fragile hassas, kırılgan

deliver (v) hand over teslim etmek, vermek

delivery (n) bringing teslim, dağıtma

demand (n) request, claim talep

demand (v) request, claim talep etmek, istemek

demonstrate (v) exhibit, show göstermek

demonstration (n) exhibition gösteri

demonstrative (adj) illustrative gösteren, ispat eden

denial (n) rejection inkar

denounce (v) accuse, condemn suçlamak

deny (v) refuse inkar etmek

departure (n) leaving gidiş, ayrılış

depend (v) count, rely güvenmek

dependable (adj) reliable, trustworthy güvenilir9

dependence (n) reliance, trust güven, bağlılık, bağımlılık

dependent (adj) relying on others, not free bağımlı

depressing (adj) saddening üzücü

depressingly (adv) in a gloomy, sad manner üzücü şekilde

derive (v) descent, come gelmek, kaynaklanmak

descend (v) fall, come down düşmek, azalmak

describe (v) give an account tanımlamak

deserve (v) merit hak etmek

design (v) plan, intend tasarlamak, planlamak

desolate (adj) miserable perişan

despair (n) hopelessness, desperation çaresizlik, umutsuzluk

destination (n) the place designated as the end varış, hedef, gidilecek yer

destroy (v) destruct yok etmek, yıkmak

destruction (n) devastation yıkım, yok etme, yok olma

destructive (adj) damaging, catastrophic yıkıcı, yok edici

detention (n) confinement, arrest alıkoyma, gözaltı

deter (v) discourage caydırmak, vazgeçirmek

deteriorate (v) become worse kötüleşmek

determination (n) firmness kararlılık

determine (v) decide karar vermek

determined (adj) decisive kararlı

detriment (n) damage, loss, hurt zarar, ziyan

detrimental (adj) harmful zararlı

development (n) growth büyüme, gelişme, gelişim

device (n) instrument cihaz, alet

devout (adj) pious, religious dindar, sofu

diagnosis (n) identifying the cause or nature teşhis

difference (n) distinction fark, ayrım

directly (adv) in a direct manner doğrudan, direkt olarak

disadvantage (n) drawback dezavantaj

disaster (n) calamity, catastrophe felaket, facia

discern (v) distinguish, make out ayırt etmek, anlamak

discharge (v) release boşaltmak, taburcu etmek

disclose (v) reveal açığa vurmak, ortaya çıkartmak

discourage (v) try to prevent, deter cesaretini kırmak, caydırmak

discover (v) find out bulmak, ortaya çıkarmak, keşfetmek

discovery (n) invention, exploration keşif, buluş, ortaya çıkarma

discredit (v) degrade, disfavor gözden düşürmek

discrepancy (n) difference farklılık, fark

discretion (n) common sense sağduyu, ihtiyat, tedbir

discriminate (v) differentiate, separate ayırt etmek, ayırım yapmak

discrimination (n) unfair treatment ayrım, ayrımcılık

discussion (n) debate, controversy tartışma, anlaşmazlık

disdain (v) look down on, scorn küçük görmek10

dislike (n) disapproval, distaste hoşlanmama, nefret

dismay (v) terrorize, terrify, demoralize korkutmak, dehşete düşürmek

dismissal (n) sacking, firing, discharge işten çıkartma, reddetme

disorder (n) illness hastalık

dispel (v) disperse, break up, drive off dağıtmak, defetmek

display (v) exhibit sergilemek

disposition (n) inclination eğilim, mizaç

disprove (v) prove to be false çürütmek, aksini ispat etmek

dispute (v) disagree, conflict tartışmak

disrupt (v) interrupt engellemek, müdahele etmek

disruptive (adj) disrupting, troublesome engelleyici

distinction (n) difference ayrım, fark

distinctly (adv) clearly, evidently açık, net şekilde

distinguish (v) differentiate ayırt etmek, ayırmak

distinguished (adj) eminent saygın, seçkin

distract (v) draw away someone’s attention dikkatini dağıtmak

distraction (n) an obstacle to attention dikkatini dağıtma

distress (v) cause mental pain üzmek, endişelendirmek

distribute (v) give out, spread, disperse dağıtmak

distribution (n) dispersion, giving out dağıtım, dağılım

disturb (v) trouble, upset, interrupt rahatsız etmek, müdahale etmek

disturbance (n) interference müdahale

disturbing (adj) upsetting, troublesome üzücü, rahatsız edici

diverge (v) move apart ayrılmak, uzaklaşmak

diverse (adj) different, variant, varied farklı, çeşitli

diversely (adv) variously çeşitli

diversion (n) deviation sapma, saptırma

diversity (n) variety çeşitlilik

divide (v) separate bölmek, ayırmak

dominate (v) prevail, reign, rule hakim olmak, baskın olmak

dramatically (adv) surprisingly, unexpectedly çarpıcı biçimde, beklenmedik biçimde

drastic (adj) radical kökten, köklü

drastically (adv) radically köklü şekilde

drill (n) practise, exercise, train, bore egzersiz, delik

drought (n) shortage of rainfall kuraklık

dull (adj) boring sıkıcı

duplicate (v) make a copy kopyasını çıkartmak

duplication (n) copy kopya, eş

duration (n) span, term, lifetime süre

eager (adj) willing istekli, hevesli

earnest (adj) serious, sincere ciddi, ağırbaşlı

edition (n) version, publication baskı, yayın

effect (n) influence, conclusion etki, sonuç

effective (adj) efficient verimli, etkili11

effectively (adv) efficiently verimli, etkili şekilde

efficiency (n) skillfulness, effectiveness verimlilik

efficient (adj) effective verimli, etkili

efficiently (adv) effectively verimli şekilde, etkili şekilde

effort (n) attempt, endeavour çaba

effortlessly (adv) easily zahmetsizce, kolayca

elaborate (v) explain in detail detaylandırmak

elaborately (adv) complex, in a detailed way detaylı şekilde

elective (adj) not required, optional seçmeli, isteğe bağlı

eliminate (v) get rid of ihraç etmek, atmak, hariç tutmak

elimination (n) getting rid of something ihraç etme, atma, hariç tutma

embarrass (v) shame, discomfort, distress utandırmak, rahatsız etmek

embrace (v) adopt, take up benimsemek, kabul etmek

emit (v) give out, expel yaymak, dışarı vermek

emotional (adj) sensitive duygusal

emphatic (adj) forceful, emphasized vurgulu, etkili, önemli

employ (v) hire, use işe almak, kullanmak

empower (v) authorize, charge yetki vermek

enact (v) decree, legislate, sign, make into

a law

yasalaştırmak, onaylamak, imzalamak

encounter (n) meeting, confrontation karşılaşma

encourage (v) inspire with confidence cesaretlendirmek, teşvik etmek

encouragement (n) support, backing teşvik, cesaretlendirme

endanger (v) jeopardize tehlikeye atmak

endemic (adj) constantly present, indigenous bir bölgeye mahsus

enforce (v) implement uygulamak, yürürlüğe koymak

engage (v) be involved in bir şeyle meşgul olmak

engagement (n) promise, assurance söz, meşguliyet, kendini verme

ensure (v) guarantee, assure sağlamak, garanti etmek, temin etmek

entail (v) call for, require gerektirmek

enthusiasm (n) eagerness, willingness şevk, istek, heves

entice (v) provoke someone to do

something

kandırmak, aklını çelmek

entire (adj) complete tam

entirely (adv) completely, utterly tamamen

entrance (n) access, admission giriş, girme

enviously (adv) jealously kıskançlıkla, kıskanarak

equal (adj) equivalent, identical eşit

equally (adv) to the same degree eşit şekilde

equivalently (adv) identically, similarly benzer şekilde

equivocal (adj) ambiguous, unclear belirsiz, muğlak

equivocally (adv) not clearly, ambiguously belirsiz şekilde

erupt (v) burst out patlamak

especially (adv) particularly özellikle

essential (adj) necessary gerekli12

essentially (adv) basically, fundamentally esasen, aslında

establish (v) set up, found kurmak

establishment (n) organization, foundation kurum, kuruluş, kurma

estimate (v) guess, forecast tahmin etmek

estimation (n) approximate calculation yaklaşık hesaplama, tahmin

evade (v) escape, avoid kaçmak, kaçınmak, kurtulmak

evaluate (v) assess değerlendirmek

evaluation (n) assessment değerlendirme

eventful (adj) full of events or incidents hadiseli, olaylı

eventually (adv) finally, ultimately sonunda, nihayet

evidence (n) indication kanıt, delil

evolution (n) development, change for better gelişim, evrim

evolve (v) develop, change for better gelişmek, evrim geçirmek

exactly (adv) precisely tam, tamamen

examination (n) test, investigation, inquiry sınav, inceleme, muayene

example (n) model örnek

exceed (v) surpass aşmak, geçmek

exceedingly (adv) extremely, far beyond aşırı, fazla

exception (n) exclusion istisna

exceptional (adj) far beyond what is usual, special istisnai

exceptionally (adv) in an exceptional manner istisnai şekilde

excess (n) overabundance fazlalık

excessive (adj) overabundant, overmuch aşırı, çok fazla

excessively (adv) overly, too aşırı derecede

exchange (v) change, convert değiştirmek

exclude (v) leave out, omit dışında bırakmak, hariç tutmak

exclusion (n) exception, omission hariç tutma, dışında bırakma, ihraç

exclusive (adj) special, only, sole, single belli bir gruba ait, özel

exclusively (adv) only sadece

excuse (n) apology özür

excuse (v) forgive, pardon bağışlamak

execute (v) carry out, fulfill yerine getirmek, yapmak

exemplary (adj) model örnek

exemption (n) exception muafiyet

exert (v) use kullanmak, sarf etmek

exhaust (v) use up, consume tüketmek, bitirmek

exhaustion (n) tiredness, fatigue, consumption yorgunluk, bitkinlik, tüketme, tükenme

exhibit (v) display sergilemek

exhibition (n) exposition sergi, sergileme

exit (n) way out, departure çıkış

expand (v) broaden, get bigger genişletmek, genişlemek, büyümek

expansion (n) getting larger genişleme, büyüme

expansive (adj) broad, spreading geniş, genişleyen

expect (v) anticipate beklemek, ummak13

expectation (n) anticipation Beklenti

experience (n) the accumulation of knowledge

or skill

deneyim

experimental (adj) empirical deneysel

expire (v) come to an end, run out süresi dolmak, sona ermek

explain (v) account for açıklamak

explanation (n) clarification açıklama

explode (v) erupt, go off patlamak

exploit (v) use, use to one’s advantage kullanmak, sömürmek

exploitation (n) using kullanma, sömürme

explore (v) investigate, examine, search araştırmak

explosion (n) burst, detonation patlama

expose (v) exhibit, reveal maruz bırakmak, sergilemek

exposition (n) exhibition sergi

exposure (n) disclosure, showing maruziyet, maruz bırakma, açığa çıkarma, gösterme

express (v) state ifade etmek

expression (n) saying ifade

expressive (adj) communicative anlamlı, manalı

extensive (adj) widespread, broad yaygın

extensively (adv) widely, largely geniş ölçüde, büyük ölçüde

extinction (n) disappearance yokolma, bir türün tükenmesi

extraction (n) pulling out çıkartma

extremely (adv) exceedingly son derece

extremity (n) external body part ekstremite (kol, bacak …)

facility (n) building, plant bina, tesis

factual (adj) real gerçeklere dayanan

fail (v) be unsuccessful başarısız olmak, başaramamak

failure (n) lack of success başarısızlık

fair (adj) just adil

fairly (adv) quite, justly oldukça, adil şekilde

faithful (adj) loyal, honest inançlı, sadık

familiar (adj) known, ordinary bildik, tanıdık

famine (n) shortage of food kıtlık

fanciful (adj) fantastic, imaginative hayali

favorably (adv) nicely, pleasingly yolunda, iyi,

feasible (adj) viable, practicable uygulanabilir, yapılabilir

fetch (v) go and bring gidip getirmek

figure (n) well known person şahsiyet, şahıs

fill (v) make full doldurmak

firmly (adv) decisively kararlı şekilde

flexible (adj) elastic esnek

flexibly (adv) elastically esnek şekilde

flow (n) stream, current, surge akım, akış, dalga

fluent (adj) smooth-spoken, running akıcı

follower (n) admirer, supporter taraftar, yandaş14

force (n) power Güç

forceful (adj) emphatic şiddetli, güçlü, etkili

forcefully (adv) powerfully kuvvetli bir şekilde

foresee (v) predict, foretell tahmin etmek

foreseen (adj) predicted, foretold tahmin edilmiş, tahmini

foretell (v) predict, foresee tahmin etmek

former (adj) previous önceki, eski

formerly (adv) previously eskiden, önceden

fortunate (adj) lucky şanslı

fortunately (adv) luckily iyi ki, neyse ki

fragile (adj) vulnerable, delicate hassas, kırılgan

fragmentary (adj) consisting of small disconnected

parts

parçalı, bölüm bölüm, bütün olmayan, eksik

frequent (adj) regular, repeated, continual sık, yaygın

frequently (adv) often sık sık

frustrate (v) prevent engellemek, hüsrana uğratmak

frustration (n) prevention engelleme, hüsran

fulfill (v) realize, carry out yerine getirmek

fully (adv) completely, entirely tamamen, bütünüyle

fundamental (adj) basic, essential temel, esas

fundamentally (adv) basically, essentially temel olarak, esas itibariyle

further (adj) added, more ek, ilave, daha fazla

futile (adj) vain, fruitless, useless nafile, boş

gap (n) opening, space boşluk, aralık

generally (adv) usually genellikle

generously (adv) kindly cömertçe

genuine (adj) real, authentic gerçek, hakiki

gradual (adj) step-by-step, slowly aşama aşama, tedricen

graft (v) transplant yapıştırmak, nakil etmek

grant (v) give, allow, award vermek

great (adj) massive büyük

ground (n) reason, cause gerekçe, sebep, dayanak

growth (n) development, increase gelişme, büyüme

guide (v) direct, instruct, lead rehberlik etmek, yol göstermek, yönetmek

habitat (n) home ground yaşam alanı

hamper (v) hinder engellemek

handicapped (adj) disabled özürlü

hardly (adv) scarcely, barely hemen hemen hiç

hardship (n) difficulty zorluk

harmful (adj) detrimental zararlı

harmless (adj) not detrimental zararsız

hazard (n) danger, risk zarar, tehlike

hazardous (adj) dangerous, risky zararlı, tehlikeli

healthy (adj) wholesome sağlıklı

heavily (adv) to a great extent çok15

hesitation (n) indecision, unwillingness, doubt Tereddüt

hide (v) conceal gizlemek

highly (adv) extremely son derece

hold (v) organize, grip yapmak, tutmak

hostile (adj) unfriendly düşman, düşmanca

identify (v) describe tanımlamak

ignorant (adj) without knowledge bilgisiz, cahil

ignore (v) disregard gözardı etmek, önemsememek

illiterate (adj) unable to read and write okur yazar olmayan

illogical (adj) not plausible mantıksız

illusion (n) fantasy, dream, fancy hayal

immediately (adv) instantly hemen, derhal

immensely (adv) vastly, to a great extent çok, büyük çapta

imminent about to occur olması yakın

imminently (adv) shortly, soon yakın zamanda

immunity (n) resistance bağışıklık

impact (n) effect, influence etki

impair (v) spoil, make less effective bozmak, zayıflatmak

impartial (adj) fair, just tarafsız

impartially (adv) fairly, justly tarafsızca, adil şekilde

implement (v) apply, execute, carry out,

perform

uygulamak, gerçekleştirmek

implicate (v) involve, connect birini olumsuz birşeye karıştırmak

implication (n) inference sonuç, çıkarım

implicit (adj) implied örtülü, imalı

imply (v) allude, say indirectly ima etmek

impress (v) affect etkilemek

impression (n) opinion izlenim

impressive (adj) astounding etkileyici

improve (v) get better iyileşmek, ilerlemek

improvement (n) advancement, enhancement iyileşme, ilerleme

impulse (n) iinstinct dürtü

impulsive (adj) spontaneous, instinctive içten gelen

impulsively (adv) reflexly içgüdüsel, düşünmeden

inadequacy (n) insufficiency, deficiency eksiklik, yetersizlik

inadequate (adj) insufficient yetersiz

inadequately (adv) insufficiently yetersiz şekilde

inadvertantly (adv) accidentally, unknowingly kazara, istemeyerek

inappropriate (adj) unfitting, unsuitable uygun olmayan

incapable (adj) unable yeteneksiz

incidence (n) case vaka, olay

incision (n) surgical intervention kesme, cerrahi müdahale

inclusive (adj) including dahil

incoherent (adj) inconsistent, illogical tutarsız

incomparable (adj) unique, matchless, unequalled kıyaslanamaz, karşılaştırılamaz, eşsiz16

incorporate (v) integrate birleştirmek, dahil etmek

increase (v) increment, raise artmak, artırmak

increasingly (adv) more and more artarak

incredibly (adv) unbelievably inanılamaz şekilde

indefinite (adj) uncertain, undefined belirsiz

indefinitely (adv) inexactly, vaguely belirsiz, süresiz, sonsuza kadar

independent (adj) free, autonomous bağımsız

indestructible (adj) undestroyable, durable yok edilemez, dayanıklı

indicate (v) show göstermek

indication (n) sign, mark işaret, belirti

indifferent (adj) uninterested kayıtsız, ilgisiz

indifferently (adv) uninterestedly kayıtsızca

indispensable (adj) necessary for vazgeçilmez, olmazsa olmaz

indispensably (adv) essentially vazgeçilmez şekilde

induce (v) cause sebep olmak, yol açmak

indulgent (adj) lenient, soft yumuşak, hoşgörülü

inevitable (adj) unavoidable kaçınılmaz

inevitably (adv) unavoidably kaçınılmaz şekilde

infect (v) contaminate, pollute bulaştırmak, kirletmek

infer (v) conclude sonuç çıkartmak

inference (n) conclusion, reasoning sonuç çıkarma

infinitely (adv) without end, endlessly,

immeasurably

sayısız miktarda, çok, son derece

infirmity (n) sickness, illness, weakness hastalık, zayıflık, sakatlık

inflame (v) cause to start burning alevlendirmek, yakmak

inflict (v) impose, cause to suffer acı vermek, ızdırap vermek, ceza vermek

influential (adj) weighty, powerful güçlü, etkili

influentially (adv) in a powerful manner etkili şekilde

ingenious (adj) clever usta, akıllı

ingeniously (adv) cleverly, cunningly ustaca, akıllıca

ingredient (n) element içerik, öge

inherent (adj) innate doğuştan

inherently (adv) innately doğuştan gelen, özgü, has

initial (adj) first, happening at the beginning baştaki, birinci, ilk

initially (adv) at first, at the beginning ilk olarak, başlangıçda

innovation (n) new methods, renovation yenilik

innovative (adj) renovative, modern yenilikçi

insecure (adj) unsafe sağlam olmayan, emniyetsiz

insignificant (adj) unimportant, trivial önemsiz

instability (n) inconsistency, unsteadiness istikrarsızlık, değişkenlik

install (v) put in, mount monte etmek, takmak, kurmak

installation (n) putting in montaj

instant (adj) sudden, abrupt, without delay ani

instantly (adv) suddenly, abruptly aniden

instinct (n) impulse içgüdü17

instinctive (adj) impulsive, natural İçgüdüsel

instruct (v) teach, inform talimat vermek, öğretmek

insufficient (adj) inadequate yetersiz

insurance (n) protection, warranty sigorta, güvence

insure (v) guarantee, assure sigortalamak

intend (v) plan, design tasarlamak, niyet etmek

intense (adj) acute, extreme yoğun

intensive (adj) complete, thorough yoğun

intention (n) plan, aim plan, niyet, amaç

intentionally (adv) deliberately kasten, bilerek, isteyerek

interact (v) act together birbirini etkilemek, etkileşmek

interaction (n) reciprocal action etkileşim

interest (n) profit, passtime kâr, çıkar, hobi

interfere (v) intervene müdahale etmek

internal (adj) inner, interior, home iç, içsel

interpretation (n) comment, explanation yorum, değerlendirme

intersection (n) place where roads, lines etc join

or cross each other

kesişme, kavşak, kesişme noktası

interval (n) definite length of time zaman aralığı, aralık

intimate (adj) sincere, close samimi, içten

intimidate (v) threaten, menace gözdağı vermek, korkutmak

intimidating (adj) discouraging through fear korkutucu, tehdit edici

intimidatingly (adv) in a threatening, frightening

manner

korkutarak

intricate (adj) complex karmaşık

intrinsic (adj) natural, inborn doğuştangelen, içten, özgü, has

invade (v) conquer, occupy işgal etmek, istila etmek

invalid (adj) unsound, ill, illogical geçersiz, hasta

invariable (adj) unchangeable değişmez

invariably (adv) in an unchangeable manner değişmez şekilde

invasive (adj) aggressively attacking istilacı, yayılmacı

invest (v) use money with the aim of

making a profit

yatırım yapmak

investment (n) use of money with the aim of

making a profit

yatırım

invisible (adj) unseeable görünmez

invoke (v) appeal, resort to başvurmak, yalvarmak

involuntary (adj) instinctive, reflexive istem dışı

involve (v) require gerektirmek

involvement (n) engagement ilgi, ilişki, meşguliyet

irregular (adj) unpredictable, changeable,

atypical

düzensiz, kuralsız

irrelevant (adj) not related ilgisiz, alakasız

irrepressible (adj) uncontrollable bastırılamayan, engellenemeyen

irresistible (adj) resistless karşı konulmaz, dayanılmaz

irresponsible (adj) careless, thoughtless sorumsuz18

irreversible (adj) unchangeable, unalterable geri dönülemez, degiştirilemez

isolation (n) alienation yabancılaşma, yabancılaştırma, ayırma

issue (n) topic konu

jeopardise (v) endanger tehlikeye sokmak

jeopardy (n) danger tehlike

join (v) unite, become a member birleştirmek, katılmak

just (adj) fair adil

justify (v) defend, account for savunmak, haklı çıkartmak

keep (v) preserve, maintain korumak, muhafaza etmek

kind (adj) good-hearted, thoughtful,

merciful

iyi kalpli, düşünceli, merhametli

kindly (adj) good, benign sevecen, iyi niyetli

late (adj) delayed gecikmiş, geç kalmış

lately (adv) recently son zamanlarda

law (n) rule yasa, kural

lease (v) rent, lend kiralamak, kiraya vermek

legitimate (adj) legal yasal, meşru

level (n) degree seviye, derece

liability (n) responsibility sorumluluk

limit (v) confine, restrict sınırlandırmak

link (v) connect, associate ilişki kurmak, birleştirmek

linkage (n) relation bağlantı, ilişki

locate (v) place, situate yerleştirmek, yerini belirlemek

lonesome (adj) alone yalnız

loudly (adv) noisily yüksek sesle, gürültüyle

loyal (adj) faithful sadık

mainly (adv) chiefly, primarily başlıca, esas olarak, temelde

maintain (v) preserve, conserve, keep korumak, muhafaza etmek

maintenance (n) upkeep bakım

major (adj) bigger, supreme büyük, esas

manuscript (n) handwritten book or document el yazması

meager (adj) barely adequate, not enough zayıf, yetersiz, az

means (n) agency, way araç, vasıta, yol

measure (n) amount, quantity, precaution ölçü, önlem, tedbir

memorable (adj) unforgettable, worth

remembering

unutulmaz, hatırlanmaya değer

memorably (adv) unforgettably hatırlanmaya değer şekilde

merit (n) virtue erdem

merit (v) deserve hak etmek

method (n) way, approach yöntem

minimal (adj) marginal, slight az

minute (adj) very small çok küçük

mistrust (v) doubt, suspect şüphelenmek

moderate (adj) reasonable makul, orta

modify (v) alter, change değiştirmek19

moral (adj) ethical Ahlaki

morality (n) ethics ahlak

mostly (adv) mainly, chiefly esasen, temelde

multiple (adj) many, varied çoklu, birçok, çok yönlü

mutual (adj) common, shared ortak

naive (adj) inexperienced saf, deneyimsiz

nasty (adj) awful, bad kötü, çirkin

naturally (adv) as might be expected doğal olarak, şüphesiz

nearly (adv) approximately, roughly neredeyse

necessarily (adv) unavoidably, indispensably zorunlu olarak, mutlaka

negligible (adj) insignificant önemsiz, az

negotiate (v) discuss, talk müzakere etmek, görüşmek

negotiation (n) talks müzakere, görüşme

never (adv) not at all hiç, hiçbir zaman, asla

nominally (adv) in name only, not in reality sözde

notable (adj) remarkable kayda değer, önemli

notably (adv) remarkably, especially kayda eğer şekilde, özellikle

notice (v) realize, detect, discover farketmek, farkına varmak

notorious (adj) infamous kötü üne sahip, adı çıkmış

notoriously (adv) evidently, infamously açıkça, adı çıkmış şekilde

nutritious (adj) nourishing besleyici

objection (n) protest, denial itiraz

objective (adj) unprejudiced nesnel, tarafsız

objective (n) aim, goal, target amaç, hedef

objectively (adv) in an unprejudiced manner nesnel şekilde, tarafsız biçimde

obligation (n) duty, liability zorunluluk

oblige (v) compel, force, pressure zorlamak

obscure (adj) not clear belirsiz

obscurity (n) unclearness, uncertainty belirsizlik

obsession (n) addiction saplantı

obsessive (adj) passionate saplantılı

obstacle (n) barrier, obstruction engel, mani

obstinate (adj) stubborn inatçı

obstinately (adv) stubbornly inatçı şekilde

obstruct (v) close up, hinder tıkamak, engel olmak

obstruction (n) obstacle, barrier engel, mani

obstructive (adj) hindering engelleyici

obviously (adv) apparently, seemingly besbelli, açıkça

occasion (n) chance, opportunity, possibility fırsat

occasional (adj) occurring from time to time ara sıra meydana gelen

occasionally (adv) at times, sometimes ara sıra, zaman zaman

occupant (n) settler, resident işgal eden kimse, bir yerde oturan kimse

occur (v) happen, take place olmak, meydana gelmek

offensive (adj) insulting saldırgan20

offensively (adv) harmfully, aggressively saldırgan bir biçimde

onset (n) beginning başlangıç

opinion (n) view fikir, görüş

option (n) choice, alternative seçenek

optional (adj) elective isteğe bağlı, seçmeli

order (v) command emretmek, emir vermek

organize (v) coordinate, prepare, devise düzenlemek, organize etmek

outcome (n) result sonuç

outlaw (v) illegalize, criminalize yasaklamak, kanun dışı ilan etmek

outlook (n) view görünüm, bakış

output (n) production çıktı, ürün

outside (adj) external dış

overall (adj) complete toplam

overcome (v) defeat, win a victory üstesinden gelmek, yenmek

overload (v) overburden, overcharge aşırı yüklemek

owe (v) be indebted to borçlu olmak

painfully (adv) distressingly, in pain ızdırap çekerek

paramount (adj) major, predominant en önemli, başlıca

partial (adj) fragmentary, incomplete kısmen

participant (n) attendant, contributor katılımcı, iştirakçi

participate (v) take part in katılmak

participation (n) engagement, involvement katılma, katılım

particularly (adv) especially özellikle

patient (n) sick person hasta

pattern (n) structure, model örnek, yapı

perceive (v) see, understand, realize algılamak, anlamak

perception (n) understanding algılama, anlama

perennial (adj) long-lasting uzun süreli

perfect (adj) excellent mükemmel

perfection (n) excellence mükemmellik

period (n) an amount of time süre, dönem, devir

perish (v) die, pass away, decay yok olmak

perishable (adj) decayable, destructible yok olabilir, bozulabilir

permanent (adj) lasting, constant sürekli, daimi

permanently (adv) constantly daimi şekilde, sürekli şekilde

permit (v) allow, let izin vermek

perpetrate (v) commit işlemek, kötü birşey yapmak

persevere (v) persist inat etmek, sebat etmek

persist (v) continue, persevere ısrar etmek

persistence (n) perseverance ısrar

persistent (adj) constant, continual ısrarcı, inatçı, uzun süreli

persuade (v) convince, win over ikna etmek

persuasive (adj) convincing ikna edici, inandırıcı

persuasively (adv) convincingly ikna edici şekilde21

pertain (v) be related ilişkili olmak

pertinent (adj) related ilişkili

pertinently (adv) relatedly, in a related way ilgili şekilde, uygun biçimde

pitifully (adv) mercifully acıklı bir şekilde

plausible (adj) reasonable makul

pleasantly (adv) finely, enjoyably, nicely memnuniyetle, hoş bir şekilde

plentiful (adj) abundant bol

plentifully (adv) in a plentiful manner bol bol

poignant (adj) affecting, touching dokunaklı

point (n) spot, stage nokta, seviye

possibly (adv) perhaps, maybe muhtemelen, belki

potential (adj) likely olası, muhtemel

potential (n) capacity potansiyel

potentially (adv) possibly muhtemelen

practically (adv) virtually, almost neredeyse, hemen hemen

practitioner (n) practician, professional,

specialist

pratisyen, bir işi uygulayan

precaution (n) measure önlem, tedbir

precise (adj) exact net, kesin, tam

precisely (adv) accurately doğru şekilde, tam olarak

precision (n) accuracy doğruluk

predict (v) foresee, foretell tahmin etmek

predictable (adj) possible to foretell tahmin edilebilir

predominant (adj) superior, paramount, prevailing üstün, hakim, yaygın

prefer (v) choose, favour seçmek, tercih etmek

preferable (adj) more desirable than another daha iyi, tercih edilir

preferably (adv) if possible, sooner tercihen

preference (n) choice tercih

prejudice (n) bias önyargı

prepare (v) make ready hazırlamak, hazırlanmak

present (v) demonstrate, show, confer sunmak

presently (adv) currently şu anda

preservation (n) conservation muhafaza, koruma

pressurize (v) urge, press, compel zorlamak, baskı yapmak

pretentious (adj) arrogant, snobbish kendini begenmis, gösterişçi

pretentiously (adv) arrogantly kendini beğenmiş bir şekilde

prevail (v) dominate, rule, reign hüküm sürmek, etkin olmak

prevalence (n) commonness, predominance yaygınlık

prevalent (adj) prevailing, dominating yaygın

prevent (v) keep from happening engellemek

prevention (n) avoidance, obstruction önleme, engelleme

preventive (adj) cautionary engelleyici, önleyici

previous (adj) earlier önceki

previously (adv) formerly önceden, eskiden

primarily (adv) basically esasen, temelde22

primary (adj) basic esas, temel, ilk

principally (adv) mainly, primarily, mostly esasen, başlıca

prisoner (n) captive mahkum

probable (adj) likely muhtemel

proceed (v) continue devam etmek, ilerlemek

process (n) operation işlem, süreç

proclaim (v) declare formally, announce ilan etmek

produce (v) yield, manufacture üretmek

product (n) output, consequence ürün, sonuç

profit (n) benefit yarar, fayda, kâr

profound (adj) deep, intense derin, önemli

prolific (adj) productive üretken

prominent (adj) well-known, distinguished seçkin, önde gelen

promise (v) undertake, pledge söz vermek

promote (v) advance, assign to a higher

position

ilerletmek, terfi ettirmek

promotion (n) advancement terfi, ilerleme

promptly (adv) quickly, readily ertelemeden, hızlıca, çabukça

properly (adv) in the right manner doğru düzgün

proportion (n) ratio orantı, oran

proportional (adj) proportionate, balanced,

symmetrical

orantılı

proportionally (adv) proportionately orantısal olarak

proposal (n) offer öneri

propose (v) suggest, offer teklif etmek, önermek

prosperity (n) wealth, welfare, success refah, zenginlik, başarı

prosperous (adj) affluent, rich, wealthy zengin, refah

protection (n) security, shelter koruma

protective (adj) caring, giving protection koruyucu

provide (v) supply temin etmek, sağlamak

provision (n) supply, term tedarik, hüküm

provisional (adj) tentative geçici

provocative (adj) stimulating uyarıcı, kışkırtıcı

provoke (v) stimulate, arouse kışkırtmak, tahrik etmek

pursue (v) follow takip etmek

pursuit (n) chase, following kovalama, izleme, takip

qualitative (adj) related to quality niteliksel

quality (n) caliber kabiliyet, yetenek, kapasite

quantitative (adj) relating to the measurement of

quantity

nicel, ölçülebilir

quite (adv) fairly oldukça

quotation (n) citation, reference alıntı, aktarma

radical (adj) extremist, fundamental radikal, kökten

raise (v) arouse, awake, bring up uyandırmak, yetiştirmek

random (adj) haphazard, unplanned rastgele, gelişigüzel

randomly (adv) by chance, haphazard tesadüfi, rastgele23

range (n) scope kapsam, menzil

rank (n) row, line sıra, dizi, saf, rütbe

rapid (adj) quick hızlı

rapidly (adv) quickly hızlıca

rare (adj) scarce nadir, kıt

rarely (adv) seldom nadiren

rate (n) ratio oran

reach (v) arrive, attain, achieve ulaşmak, erişmek

react (v) respond tepki göstermek, cevap vermek

reaction (n) response tepki, cevap

readily (adv) promptly, eagerly, easily isteyerek, kolaylıkla

reason (n) cause neden, sebep

reasonable (adj) plausible, sensible makul, mantıklı

reasonably (adv) plausibly makul şekilde, uygun şekilde

rebuke (v) scold azarlamak

rebut (v) disprove, refute çürütmek

recently (adv) lately son zamanlarda

recession (n) withdrawal, downturn (ekonomik) durgunluk, geri çekilme, gerileme

reckless (adj) careless dikkatsiz

recognition (n) acknowledgement tanıma, kabul etme

recognize (v) acknowledge, realize tanımak, fark etmek

recommend (v) advise tavsiye etmek

recommendation (n) advice tavsiye

reconcile (v) settle, come to terms anlaşmak, uzlaşmak

recover (v) get over iyileşmek, atlatmak

recovery (n) healing iyileşme

recreate (v) remake, revive yeniden yaratmak, yeniden canlandırmak

recuperative (adj) restorative, healing iyileştirici, düzeltici

recurrent (adj) perennial, repeated tekrar eden, yinelenen

reduce (v) decrease azaltmak, azalmak

redundancy (n) excess fazlalık

redundant (adj) more than needed fazla

refer (v) cite atıfta bulunmak

reference (n) citation, quotation atıf

refinement (n) filtering, cleaning arıtma, arıtım, rafine

refrain (v) abstain uzak durmak, kaçınmak

refuse (v) reject geri çevirmek, red etmek

regard (v) consider gibi görmek

regression (n) recession gerileme, daralma

regret (v) feel sorry, repent pişman olmak

regrettable (adj) afflictive, unfortunate üzücü

regrettably (adv) unfortunately maalesef, ne yazık ki

regulate (v) adjust düzenlemek, ayarlamak

regulation (n) rule düzenleme, yönetmelik24

reinforce (v) make stronger güçlendirmek, takviye etmek

reinstate (v) restore to the previous state or

rank

eski haline döndürmek

reiterate (v) repeat tekrar etmek

reject (v) turn down, refuse red etmek

rejected (adj) turned down red edilmiş

rejection (n) refusal, denial red etme, geri çevirme

relapse (v) get worse, deteriorate in health kötüleşmek

relate (v) associate, link, concern ilişkilendirmek, bağlantı kurmak

relative (adj) comparative nisbi, göreceli

relatively (adv) comparatively nispeten, göreceli olarak

release (v) let go, unblock serbest bırakmak

relentless (adj) stern, unforgiving merhametsiz, sert

relevance (n) relation ilişki

reliability (n) dependability, credibility güvenilirlik, güvenirlik

reliable (adj) dependable güvenilir

reliably (adv) faithfully, dependably güvenilir şekilde

relief (n) sense of comfort rahatlama

relieve (v) alleviate, remedy rahatlatmak

reluctant (adj) unwilling gönülsüz, isteksiz

reluctantly (adv) unwillingly isteksizce

rely (v) trust güvenmek

remarkable (adj) notable, outstanding kayda değer, önemli

remarkably (adv) notably, outstandingly kayda değer şekilde, önemli şekilde

remedy (n) cure çare

remote (adj) far away uzak

remove (v) take out, get rid of çıkartmak, kurtulmak

repair (v) mend, fix tamir etmek, onarmak

repeat (v) retell, duplicate, perform again tekrar etmek, yinelemek

repeatedly (adv) recurrently tekrar eder şekilde

replace (v) substitute yenisiyle değiştirmek, yerine geçmek

replacement (n) substitution yerine, geçme, yenisiyle değiştirme

represent (v) present, symbolize, stand for temsil etmek, göstermek, simgelemek

repressive (adj) restrictive, inhibiting baskılayıcı

reproach (v) rebuke, scold, criticize suçlamak, sitem etmek, azarlamak

reproduce (v) make a copy çoğalmak, taklit etmek

repudiate (v) reject, refuse red etmek

repulse (v) force back geri püskürtmek

reputable (adj) respectable saygın

reputation (n) fame ün, nam, şöhret

reputedly (adv) as people say, according to

general belief

rivayete göre

request (v) ask for rica etmek

require (v) demand, need, call for gerektirmek

requirement (n) necessity gereklilik25

resentful (adj) feeling bitter, hurt içerlemiş, üzülmüş, kırılmış

reserve (n) supply kaynak, rezerv

reserve (v) hold, set aside ayırmak

reserved (adj) self-contained içine kapanık

resignation (n) giving up istifa

resist (v) withstand direnmek, karşı koymak

resistance (n) immunity direnç, dayanıklılık

resistant (adj) proof, withstanding dayanıklı, dirençli

resolution (n) decision karar

resolve (v) decide, settle karar vermek, çözmek, halletmek

resourceful (adj) capable, competent becerikli

respect (v) admire, appreciate, look up to saygı göstermek

respectability (n) reputability, prestige, esteem saygınlık, itibar

respectively (adv) accordingly, in the order given sırasıyla

response (n) answer, reaction tepki, cevap

responsibility (n) duty, obligation sorumluluk

restoration (n) reconstruction, reproduction restorasyon, onarım

restore (v) reestablish, reconstruct yeniden kurmak, yenilemek

restrain (v) control, restrict kısıtlamak

restrict (v) limit, confine sınırlamak

restricted (adj) limited, confined sınırlı, kısıtlı

restricting (adj) confining, limiting sınırlandırıcı

restriction (n) limitation, confinement sınırlama, kısıtlama

result (n) consequence, outcome sonuç

resume (v) restart tekrar başlamak

retain (v) withhold alıkoymak, tutmak

retention (n) withholding tutmak, saklamak

retirement (n) retreat, withdrawal emeklilik

retrieve (v) regain, recall, remember geri kazanmak, hatırlamak

reversal (n) setback, turning in the opposite

direction

terslik, aksilik

reverse (v) invert, counter tersine çevirmek

reversible (adj) two-sided ters çevrilebilir, geri alınabilir

revolt (v) rebel, rise up isyan etmek, ayaklanmak

reward (v) award, pay off ödüllendirmek

rightly (adv) justly, deservedly dogru olarak, hakkıyla

rigid (adj) hard, stiff, inflexible katı, sert

roughly (adv) nearly, approximately neredeyse, hemen hemen, kabaca

run (v) manage yönetmek, idare etmek

rural (adj) of the country kırsal

sail (v) cruise gemi seyahati yapmak

sample (n) a small part of something örnek, numune

satisfactorily (adv) sufficiently, adequately tatmin edici bir şekilde

satisfactory (adj) acceptable tatminkar

scarcely (adv) barely, hardly hemen hemen hiç26

scarcity (n) rarity, insufficiency kıtlık, azlık

scatter (v) disperse, break up dağıtmak

schedule (n) agenda, program program

scholarship (n) assistance, award, serious study burs, bilgi, bilim

scope (n) range kapsam, menzil

section (n) part bölüm

seduce (v) tempt, lure, attract baştan çıkarmak, ayartmak

seek (v) search aramak

seemingly (adv) apparently görünüşe bakılırsa

seize (v) grasp, hold, keep ele geçirmek, tutmak, yakalamak

select (v) choose seçmek

selected (adj) chosen, picked out seçilmiş

self-assertive (adj) confident kendine güvenen ve agresif

sense (v) feel hissetmek

sensible (adj) reasonable makul, mantıklı

sensibly (adv) plausibly mantıklı şekilde

sensitive (adj) tender duyarlı, hassas

sensitively (adv) in a caring manner hassasiyetle, hassas bir biçimde

sensitivity (n) sensibility duyarlılık, hassasiyet

separate (v) classify, split up ayırmak

separation (n) disconnection, detachment ayırma

seriously (adv) critically, solemnly, earnestly ciddi bir şekilde

settle (v) solve bir anlaşmazlığı çözmek, halletmek

settlement (n) establishment, foundation yerleşim

severe (adj) serious, harsh, strict ciddi, katı,sert

severely (adv) acutely, seriously ciddi şekilde, şiddetli şekilde

severity (n) seriousness ciddiyet, şiddet

significance (n) importance önem

significant (adj) important önemli

significantly (adv) importantly, notably önemli şekilde, kayda değer biçimde

similar (adj) alike benzer

similarity (n) likeness, resemblance benzerlik

similarly (adv) likewise, correspondingly aynı şekilde, benzer biçimde

sincere (adj) intimate samimi, içten

sincerely (adv) intimately samimi şekilde

single (adj) sole, only tek

situation (n) condition, circumstance durum

sizeable (adj) immense, huge, vast büyük

slightly (adv) marginally az, hafif

slippery (adj) lubricious kaygan

socially (adv) sociably toplumsal açıdan, sosyal bakımdan

sole (adj) only tek

solely (adv) only sadece

solitude (n) loneliness inziva, yalnızlık27

solution (n) answer Çözüm

soundly (adv) good, thoroughly mükemmelen, tamamen

source (n) origin, reserve kaynak

species (n) specific kind tür

spectacle (n) exhibition, demonstration,

display

görünüm, manzara, gösteri

spectacular (adj) outstanding, striking muhteşem, görkemli

speculate (v) consider, theorize düşünmek, tahmin etmek, kurgulamak

speedily (adv) quickly, rapidly hızlıca, çabukca

spill (n) leakage sızıntı

spontaneous (adj) self-generated, natural doğaçlama, kendiliğinden olan

spread (v) disperse, distribute yaymak, yayılmak

stable (adj) steady, unchanging sabit, değişmez

staff (n) personnel personel

stagnant (adj) inactive durağan

steady (adj) stable, constant, regular tutarlı, değişmeyen, sabit

stem (v) result from, originate kaynaklanmak

stimulating (adj) provoking, arousing, triggering uyarıcı

stipulate (v) condition şart koşmak

stop (v) halt durmak, durdurmak

strain (n) stress, tension sıkıntı, zorluk, gerilim

strictly (adv) rigidly sert şekilde, katı şekilde

structure (n) construction, form yapı, inşa

stubborn (adj) obstinate inatçı

stubbornly (adv) obstinately inatçı şekilde

study (v) examine, learn incelemek, araştırmak, tahsil etmek

subjective (adj) prejudiced öznel, taraflı

submission (n) surrender itaat, teslimiyet

submissively (adv) yieldingly itaatkarca

submit (v) hand in sunmak, teslim etmek

subsequent (adj) consecutive, successive ardıl, birbirini takip eden

subsequently (adv) later on sonra

substance (n) matter madde

substantial (adj) significant, considerable tatmin edici, önemli

subtle (adj) difficult to analyse or detect gizli, anlaşılması zor

succeed (v) follow takip etmek

successively (adv) consecutively ardıl şekilde

suddenly (adv) abruptly aniden

sufficiency (n) adequacy yeterlilik

sufficient (n) adequate yeterli

sufficiently (adv) enough yeterli şekilde

suitable (adj) appropriate, convenient uygun

suitably (adv) appropriately, conveniently uygun şekilde

sullenly (adv) ill-temperedly, crossly somurtarak, asık yüzle

summit (n) peak, zenith zirve28

supplementary (adj) additional, extra ek, bütünleyici, ilave

supplier (n) provider tedarik eden kimse, tedarikçi, sağlayıcı

supply (n) reserve kaynak, rezerv, arz

supply (v) provide sağlamak, temin etmek

support (n) backing destek

support (v) champion, back desteklemek

surely (adv) certainly elbette, muhakkak

surprisingly (adv) amazingly şaşırtıcı şekilde

survive (v) endure, pull through, continue to

live

hayatta kalmak, kurtulmak

susceptible (adj) prone hassas, risk altında

suspect (n) accused şüpheli

suspect (v) doubt, mistrust şüphelenmek

suspend (v) delay, put off, postpone askıya almak, ertelemek

suspicion (n) distrust şüphe

suspicious (adj) distrustful, unwilling to confide şüpheli

suspiciously (adv) with suspicion şüphe ile, şüpheli şekilde

sustain (v) maintain sürdürmek, muhafaza etmek

tackle (v) deal with baş etmek, mücadele etmek, uğraşmak

target (v) aim hedeflemek

task (n) job, undertaking vazife, görev

tempt (v) charm, entice cezbetmek, çekmek

tend (v) incline eğilimli olmak

tendency (n) inclination eğilim, meyil

tentative (adj) temporary, uncertain geçici, kesin olmayan

terminate (v) bring to an end son vermek

test (n) trial deneme

thorough (adj) exhaustive, in-depth, painstaking tam, esaslı, enine boyuna

tightly (adv) not loosely sıkıca

together (adv) all, whole birlikte

traditional (adj) conventional geleneksel

transform (v) change, convert, turn dönüştürmek, değiştirmek

transmit (v) transfer, convey iletmek, aktarmak

treat (v) cure tedavi etmek

treatment (n) cure, remedy tedavi

tremendously (adv) enormously, hugely büyük çapta

turmoil (n) upheavel karışıklık, kargaşa, kavga

ultimate (adj) final, eventual en son, nihai

ultimately (adv) finally, eventually en sonunda, nihayetinde

unaccountable (adj) cannot be explained,

unexplainable

açıklanamaz

unavoidable (adj) inevitable kaçınılmaz

undermine (v) weaken zayıflatmak, baltalamak

understandably (adv) intelligibly, clearly anlaşılır bir şekilde, açık bir şekilde

undertake (v) take on üzerine almak, üstlenmek29

uneasy (adj) anxious, concerned, worried tedirgin, huzursuz, endişeli, kaygılı

unethical (adj) immoral ahlaksız

uniformity (n) lacking diversity teklik,değişmezlik

unite (v) connect birleştirmek

unlikely (adj) improbable mümkün olmayan

unmistakably (adv) clearly açıkça, şüphesiz

unprecedented (adj) unexampled, unequalled daha önce görülmemiş, emsalsiz

unreliable (adj) undependable güvenilmez

unstable (adj) not steady istikrarsız, dengesiz

unsteady (adj) unstable, insecure düzensiz, değişken

untamed (adj) not domestic, wild vahşi

uphold (v) support desteklemek

upset (v) disappoint üzmek, hayal kırıklığına uğratmak

urban (adj) of cities or towns şehirsel, kente ait

urge (v) force zorlamak

urgently (adv) immediately ivedilikle, derhal

utilize (v) use kullanmak, faydalanmak

vacancy (n) emptiness, being unoccupied boşluk

vacant (adj) empty, unoccupied boş

vague (adj) unclear, ambiguous belirsiz, müphem

vaguely (adv) obscurely, indefinitely belirsiz bir şekilde, belli belirsiz

value (v) assess, treasure değerlendirmek, üzerine titremek

variable (adj) changeable değişken, kararsız

variation (n) change, modification değişme, değişiklik

varied (adj) diverse çeşitli, türlü

various (adj) several, diverse birçok, muhtelif

vary (v) change değişmek, değişiklik göstermek

vast (adj) huge, immense geniş, büyük

vehemently (adv) vigorously şiddetli bir şekilde, ateşli bir şekilde

velocity (n) speed hız, ivme

venture (v) embark, stake bir işe girişmek, riske atılmak

verify (v) confirm doğrulamak, teyit etmek

versatile (adj) various, many-sided çok yönlü

viable (adj) feasible mümkün, olanaklı

vigorous (adj) energetic, forceful enerjik, gayretli

vigorously (adv) energetically gayretli bir şekilde

violate (v) breach, fail to agree with ihlal etmek

violently (adv) forcefully, severely öfkeyle,şiddetle

virtually (adv) almost, practically neredeyse, hemen hemen

voluntarily (adv) willingly gönüllü olarak, isteyerek

vulnerable (adj) fragile, delicate hassas, incinebilir

wasteful (adj) uneconomical, inefficient müsrif, savurgan, ziyankar

wastefully (adv) in a careless, wasteful manner müsrifce30

way (n) method yol, metod, yöntem

withdraw (v) back out, retreat geri çekmek, geri çekilmek

withdrawal (n) retreat geri çekilme

withhold (v) hold back, retain saklamak, vermemek

wonder (v) question, inquire hayret etmek, şaşırmak, merak etmek

worldwide (adj) global, universal dünya çapında, evrensel

yield (v) produce ürün vermek, sonuç vermek

İlgili Kategoriler

YDS Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir