XX. Yüzyılın başlarında dünya ve Türkiye ders notu



XX. YÜZYILIN BAŞLARINDA DÜNYA

  1. 1. I. DÜNYA SAVAŞI ve SONUÇLARI
  2. I. Dünya Savaşı

28 Haziran 1914′te Avusturya – Macaristan′ın Sırbistan′a savaş ilan etmesi ile başlamıştır. Savaşın nedenleri şunlardır;

  • Devletlerarası sömürgecilik ve pazar arayışı
  • Almanya’nın ve İtalya’nın siyasi birliklerini geç tamamlayıp sömürgecilik yarışında İngiltere’ye ve Fransa’ya rakip olması
  • Devletlerarası silahlanma yarışı
  • Fransa ile Almanya arasındaki Alsace-Lorraine ( Alsas Loren ) sorunu
  • Fransız İhtilali’nden yayılan Ulusçuluk akımı
  • Balkan topraklarında Rusya ve Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nun nüfuzunu artırmak istemeleri
  • Rusya’nın Panslavizm politikası
  • Rusya’nın sıcak denizlere inmek istemesi
  1. Savaşın Sonuçları
  • Avrupa’nın siyasi haritası değişti. Alman-Rus-Osmanlı ve Avusturya –Macaristan İmparatorlukları yıkıldı.
  • Polonya, Türkiye, SSCB, Ermenistan, Yugoslavya, Çekoslovakya, Avusturya, Macaristan gibi yeni devletler ortaya çıktı.
  • Milletler Cemiyeti
  • Dünyada milliyetçilik düşüncesi güç kazandı. Yeni milli devletler ortaya çıktı.
  • 10 milyona yakın insan öldü.
  • Sömürgecilik isim değiştirerek “ manda yönetimi ” adıyla daha da yaygınlaştı.
  • Savaş sonunda yapılan antlaşmalarda etnik yapıya dikkat edilmediği için azınlıklar sorunu ortaya çıktı.
  1. Paris Barış Konferansı

Barış antlaşmalarının esaslarının belirlemek ve bozulan uluslararası siyasi dengeleri yeniden kurmak amacıyla 32 devletin katılımı ile 18 Ocak 1919′da Paris′te düzenlendi. Konferansta İngiltere ve Fransa diğer katılan ülkelere göre daha etkili olmuştur. ABD’nin isteği üzerine dünya barışını korumak için Milletler Cemiyeti kurulmuştur. İstediğini elde eden ABD yalnızlık politikasına geri dönmüştür. İngiltere ve Fransa bundan Wilson Prensipleri’ni dikkate almadan kendi çıkarlarına göre hareket etmiştir. Bu konferansta ilk olarak Almanya ile barış antlaşması imzalanmıştır.

Monreo Doktrini: 1823 yılında ABD başkanı James Monreo tarafından orta konulan ABD’nin dış politika esaslarıdır. Buna göre ABD; Avrupa devletlerinin Amerika kıtasında yeniden sömürgecilik yapımlarına izin vermeyecek, Avrupalı devletlerarasında oluşan sorunlara ise karışmayacaktır. ABD’nin bu siyasetine yalnızlık (İnfirat) politikası ismi verilmiştir. Bu politikasından ilk defa I.Dünya Savaşı’na dâhil olarak çıkmış ancak savaş sonunda yine bu politika gereği kıtasına geri dönmüştür.

  1. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ( SSCB ),Orta Asya’daki Türk Devlet ve Toplulukları
  2. Çarlık Rusyası’nın Yıkılışı ve Bolşevik İhtilali

I.Dünya Savaşı’nda hayat şartlarının ağırlaşması, yolsuzlukların artması üzerine kadın işçilerin başlattığı grev daha sonra toplumsal bir harekete dönüştü.1917 Martı’nda yaşanan bu gelişmeler sonucunda zor durumda kalan Çar. II. Nikola tahttan çekildiğini açıkladı. Duma adı verilen meclis tarafından ise geçici bir hükümet kuruldu. Ancak Sürgündeki lider İlyiç Lenin’in ‘Barış, toprak ve ekmek’ vaatleriyle Petersburg’a gelmesiyle Bolşevikler geçici hükümeti devirerek Ekim 1917’de ‘Bolşevik İhtilali’ ‘ni gerçekleştirdiler. Bunun üzerine Çar yanlılardan oluşan Beyaz Ordu yeni yönetime karşı saldırıya geçti. Üç yıl süren iç savaşı Bolşevikler kazandı. Bu iç savaşta 13 milyon insan hayatını kaybederken ülkede kıtlık baş gösterdi. Bunun üzerine devlet başkanı Lenin ekonominin güçlenmesi amacıyla Novaya ekonomiçeskaya politika (N.E.P) adı verilen yeni ekonomik politikasını ilan etti. Buna göre;

1) Tarım ürünlerine el konulmaktan vazgeçildi. Çitçiye, esnafa ve tüccara kolaylıklar sağlandı.
2) Küçük sanayiciye destek verildi.
3) Yabancı sermayenin ülkeye girişi sağlandı.

1923’te ülke federasyona dönüştürülerek SSCB adını aldı.1924 yılında İlyiç Lenin’in ölmesiyle devlet başkanlığına Joseph Stalin geldi. Stalin, birinci beş yıllık kalkınma planını hazırlayarak Rusya’nın öz kaynaklarıyla büyümesi gerektiğine inandı. Bunun için köylünün elindeki küçük toprakları birleştirerek ‘Kollektifleştirme Politikası’ izledi. Köylülerin çok sert muhalefeti ile karşılaşılan bu politika sonucu yaklaşık dört milyon civarında köylü öldü ve tarımsal üretim düştü. Yine bu dönemde eski fabrikalar modernleştirilerek traktör imalatı ve demir-çelik alanlarında yeni fabrikalar kuruldu.

  1. Rusların Orta Asya’yı İstilası

20.yüzyılın başlarından itibaren Çarlık yönetimin baskılarına maruz kalan Türkler ve diğer uluslar 1905 yılında Rusya’ya karşı ayaklandılar. Özellikle Yusuf Akçura ve İsmail Gaspıralı önderliğinde 1905 yılında ‘Rusya Müslümanları I.Kongresi’ düzenlendi. Çalışmalar sonucunda Rus Meclisi Duma’ya temsilciler gönderildi. Bu temsilciler arasında yaptığı çalışmalarla ün kazanan Ufa Müslümanlarının temsilcisi olarak gönderilen A.Zeki Velidi Togan’ yer aldı. Ancak siyasi ve kültürel hakları verilmeyen Türkler 1916 senesinde Türkistan’da ‘Milli İstiklal Ayaklanması’nı başlattılar. Bu gelişmelerden rahatsız olan Rusya harekete geçerek 1920 yılından itibaren Türk devletleri üzerindeki baskıyı artırdı. Bağımsız olan Türk devletlerine teker teker son veren Ruslar bölgede asimilasyon politikasını hayata geçirmeye başladı. Bunun içinde;

  • Bölgedeki Türkler Hristiyanlaştırılmaya çalışıldı.
  • Bölgede Rus okulları açıldı. Ancak Türkler bu okullara rağbet etmedi.
  • Rus harita ve kitaplarında Türkistan ismi silindi ve kullanılması yasaklandı.
  • Türkler arasında birlik ve beraberliğin bozulması amacıyla farklı lehçelerin kullanılmasını yaygınlaştırdı. Türkler arasında boy (asabiyet) duygusunu ortaya çıkarıldı.
  • Tarih kitaplarında Türklerin milli ruhunu konu alan eserlere yer verilmedi.
  • Cami ve mescitler çeşitli bahanelerle yıkıldı. Buraların mal ve mülkleri devleştirildi.
  • Din adamı yetiştiren medreseler kapatıldı. Din adamları sürgün
  • Yüz binlerce Türk işçi sıfatıyla Rusya’nın uzak bölgelerine gönderildi.
  • Rus Kiril harfleriyle karışık Latin harf sistemine geçerek Türklerin öz dillerini unutmasını sağladılar.
  1. Basmacı Hareketi

Baskın yapan, hücum eden manasına gelir.1918 yılında Rusların Milli Hokand Hükümetini devirmesiyle ortaya çıkan ve amaçları Türkistan’ı Ruslardan kurtarmak olan hareketin genel ismidir. Hokand kentinde başlayan bu hareket zamanla tüm Türkistan’a yayıldı.1921 yılında Enver Paşa’nın Basmacı Hareketi’ne katılmasıyla mücadeleler şiddetlendi. Bu tarihlerde Ruslarda genel bir saldırıya geçince Korbaşı adı verilen Basmacı Liderleri birbirlerinden ayrıldılar.1922 yılında Enver Paşa şehit oldu.1936 yılına kadar süren bu hareket Basmacı liderlerinin kendi aralarındaki liderlik mücadeleleri, Ruslar karşısında yeteri kadar askeri teçhizatın olmaması gibi nedenlerden dolayı sona erdi. II. Dünya Savaşı’nda ise bölge Türkleri zorla savaş meydanlarında ölüme sürüklenirken aynı zamanda düşmanla işbirliği yaptığı gerekçesiyle de Kırım, Karaçay, Balkar, Ahıska, Çeçen ve İnguş Türklerini Orta Asya’ya ve Sibirya’ya sürgün ettiler.

  1. Orta Doğu’da Manda Yönetimlerin Kurulması

İngiltere ve Fransa San Remo Konferansı’nda Ortadoğu ülkelerini paylaştılar. Buna göre Fransa, Suriye ve Lübnan’da; İngiltere ise Irak, Filistin ve Ürdün’de manda yönetimler kurdu.

  1. İngiltere ve Orta Doğu
  • Arabistan Yarımadası

Mekke Emiri Şerif Hüseyin Savaş bittikten kısa bir süre sonra kendini Arap ülkelerinin kralı ilan ederken, oğullarını da Ürdün ve Irak’a kral tayin etti.1924 yılında da halifeliğini ilan ederek bölgedeki konumunu güçlendirdi. Bunun üzerine Necd Emiri Abdülaziz İbni Suud Şerif Hüseyin’e savaş ilan etti. Yapılan mücadeleyi kazanan İbni Suud kendini Hicaz ve Necd Kralı ilan etti.1932 yılından itibaren ise Suudi Arabistan Krallığı ismini aldı.1936 yılında Aramco adlı şirkete petrol ayrıcalığı vererek bölgesindeki ABD’nin etkisini artırdı.

2) Irak

San Remo Konferansı sonucu İngiltere Irak’ta kendi politikalarına uygun bir yönetim oluşturmak için Mekke Emiri Şerif Hüseyin’in oğullarından biri olan Faysalı Irak krallığına getirdi. Ancak bu durumu kabul etmeyen Iraklılar bağımsızlık mücadelesine girişti.1930 senesinde yapılan antlaşma sonucunda Irak bağımsızlığını kazandı ancak İngiltere II. Dünya Savaşı öncesine kadar yönetime kendi adamlarını getirmek suretiyle Irak’taki egemenliğini sürdürdü.

  1. Fransa ve Orta Doğu 

San Remo Konferansı’yla kendisine Suriye ve Lübnan verilen Fransa 1920 yılında merkezi Şam olmak üzere Lübnan ve Filistin topraklarını da içine alan Suriye Krallığı’nı kurdu.Ancak bu zamanlarda Anadolu’da işgal ettiği yerlerde tutunamayan Fransa TBMM ile Ankara Antlaşması’nı imzalayarak Güney’den çekildi ve tüm dikkatini Suriye’ye yöneltti. Askeri baskılarla buraları elinde tutamayacağını anlayan Fransa 1926 yılında Lübnan’a, 1930 yılında da Suriye’ye bağımsızlık verdi. Bölgeden ise tamamen II. Dünya Savaşı’ndan sonra çekildi.

  1. D) Uzakdoğu’da Yeni Bir Güç: Japonya

Japonya 1850’li yıllara kadar derebeylik ile yönetiliyordu ve dış dünyaya da kapalı bir ülke konumundaydı. Şogun adı verilen ordu komutanları bu derebeyler arasında en güçlü olanından seçilirdi.1867 yılında tahta geçen İmparator Mutsuhito ülkedeki tüm derebeylikleri kaldırarak merkezi bir devlet kurdu. Aydınlarında desteğiyle Batı tarzı yenilikler içeren ‘Meiji Restorasyonu’ diye adlandırılan reform sürecini başlattı. Bu süreçte Meiji ‘’Güçlü ordusu olan zengin bir ülke ‘’hedefiyle;

  • Batı tarzı bir hükümet kurdu. Prusya-Alman modeli tarzında bir anayasa yaptı.
  • Avrupa’ya öğrenciler gönderdi.
  • Kılık Kıyafet inkılâbını gerçekleştirerek gelenekselleşen Japon giyim tarzını tasfiye etti.
  • Çağdaş bir bankacılık sistemini kurdu.
  • İngiltere donaması örnek alınarak Japon donanması kurdu.
  • Dışarıdan modern silahlar getirtti. Ordunun modernize edilmesi için de Prusya’dan uzmanlar getirtti.
  • Ağır sanayi, demir-çelik ve gemi yapımcılığını geliştirdi.
  • Geleneksel Japon takvimi Şinto yerine Miladi Takvim’e geçildi.
  1. E) 1929 Dünya Ekonomik Krizi

Nedenleri:

  • Dünya Savaşı’nın getirdiği ekonomik zorluklar
  • ABD’nin savaş sırasında devletlere verdiği kredileri geri alamaması
  • ABD ekonomisinin 200 holding tarafından idare edilmesi
  • Dünya Savaşı’ndan sonra oluşan iyimser havanın ABD borsasını suni( yapay ) olarak yükseltmesi
  • İngiltere’nin para birimi poundun aşırı değer kazanması, bununda ihracatta düşüşe yol açması
  • Almanya’nın savaş tazminatını ödemek için karşılıksız para basması bununda aşırı enflasyona ( hiperenflasyon ) neden olması
  • ABD yönetiminin krizin çıkmasını engelleyici tedbirler almaması

3 Ekim 1929 yılında ABD borsasında yer alan şirketlerin hisse senetlerinin düşmesiyle başladı.24 Ekim 1929 Perşembe günü ise borsa dibe vurdu. Tarihe ‘’ Kara Perşembe’’ olarak geçecek bu olay sonucunda;

  • 4,2 milyar dolar ABD borsasında yok oldu.
  • Çok sayıda banka batarken, binlerce insanın malvarlığı yok oldu.
  • Ülkelerde açlık ve kıtlık başladı. İnsanlar takas usulü ticarete geri döndü.
  • İnsanların ruh sağlıkları bozuldu.
  • Dünyadaki inşaat ve madencilik faaliyetleri durdu
  • Dünya genelinde 50 milyona yakın insan işsiz kaldı.
  • Dünya ticaret hacmi % 65 oranında azaldı.

Not: Bu kriz en çok sanayileşmiş toplumları vururken, Sovyet Rusya komünizmden dolayı bu krizden en az etkilenen devletlerden biri olmuştur. Türkiye ise bu krize karşı şu önlemleri almıştır;

  • Devlet korumacı-iktisatçı politikalara yönelmiştir.
  • İthalata kısıtlamalar getirilirken, gümrük vergileri yükseltilir.
  • Ülkede yerli malı kullanılması için devlet tarafından propagandalar yapılır.
  • Milli iktisat ve Tasarruf Cemiyeti kurulur.
  • Malımı sattığım devletten mal alırım prensibi hayata geçirilir. (Kliring Sistemi)
  1. F) İki Savaş Arasında Avrupa
  • Barışın Sürekliliğini Sağlama Çabaları

I.Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle barış çabaları ABD önderliğinde başlatıldı.32 devletin katılımı ile toplanan Paris Barış Konferansı’nda uluslararası bir teşkilatın kuruması kabul edildi. Bunun üzerine 10 Ocak 1920 tarihinde merkezi Cenevre olmak üzere Milletler Cemiyeti kuruldu.

Uluslararası barışı korumak amacıyla bir araya gelen Almanya, İtalya, İngiltere, Belçika, Polonya, Fransa ve Çekoslovakya arasında ise 1925 tarihinde Locarno Antlaşması imzalandı. Böylece Almanya uluslararası işbirliğine tekrar dâhil oldu. Bu antlaşmadan kısa bir süre sonra ise Almanya Milletler Cemiyeti’ne de üye oldu. Barışın sürmesi yolundaki çabaların en önemlilerinden biriside 1928 yılında Paris’te ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Çekoslovakya, Belçika, Almanya ve Polonya tarafından imzalanan Briand-Kellogg Paktı oldu. Bu akta aynı yıl SSCB ve Türkiye’de dâhil oldu. Buna göre savunmaya dayanmayan savaş, kanun dışı sayılmıştır.

  1. Totaliter Rejimlerin Kuruluşu
  2. a) İtalya’da Faşizm

I.Dünya Savaşı’ndan umduğunu bulamayan İtalya’da ekonomisi de felce uğramıştı. Özellikle asker kaçakları, aydınların maddi ve manevi beklentileri, işsizlik iç politikada ki istikrarı bozdu. Bu durum Benito Mussolini’nin liderliğini yaptığı Faşist Parti’nin işine yaradı. Zamanla taraftar sayısında artış yaşanan bu parti 1919 yılında girdiği seçimlerde meclise giremedi.1922 yılında ülke genelinde yapılan işçi grevlerine destek veren bu partinin sempatizanları yani ‘’Kara Gömlekliler’’ Napoli’den Roma’ya yürüyüş gerçekleştirdiler. Ülkede bir darbe olabileceğini düşünen mevcut hükümet istifa etti ve başbakanlığa Mussolini getirildi.1924 yılından itibaren bu seferde Mussolini’ye karşı muhalefet arttı. Bunun üzerine Mussolini mevcut anayasayı kaldırarak yeni bir anayasa ilan etti. Ceza kanununda değişiklik yaparak kendi partisi haricindeki diğer partileri kapattı. Böylece İtalya’da diktatörlük dönemi de başlamış oldu. Mussolini “ Sürekli barış mümkün ne de faydalıdır. Sadece savaş insan enerjisini en yüksek gerilimde tutar ”.diyerek dış politikasının ne üzerine kuracağını da göstermiştir.

  1. b) Almanya’da Nazizm
  2. Dünya Savaşı’ndan sonra Alman İmparatorluğu yıkıldı ve yerine Cumhuriyet ilan edildi. Ancak Versay Antlaşması’nın imzalanmasıyla Almanya’da iç istikrasızlıklar arttı. Bunun üzerine ‘’Weimar Anayasası’’ yürürlüğe konularak demokrasiye geçildi ve partiler kuruldu. Bu partilerden bir olan Nazi partisi 1924 yılındaki seçimler sonucunda parlamentoya girdi.1932 seçimlerinde ise en güçlü parti olarak çıktı.1933 yılında Hitler başbakan oldu ve meclisten dört yıllığına olağanüstü yetkiler alarak diktatörlüğünü ilan etti. Gestapo adı verilen gizli bir örgüt kurarak muhalefet ve toplu üzerinde baskı kurdu. Sanatçılar, bilim adamlarına yasaklar getirildi. Kütüphanelerdeki kitaplar okunur okunmaz ibaresi konuldu. Nazi ideolojisiyle uyuşmayan herşey ders kitaplarında çıkarıldı. Naziler bu rejime ‘’Halk Toplumu’’ dediler. Hitler “ Nasyonal-Sosyalist akım onu bugünkü dar yurdundan çıkarıp yeni topraklara doğru yürütmek cesaretini göstermek zorundadır.’’ diyerek dış politika hedeflerini ortaya koydu.
  3. c) İspanya’da Franco Dönemi

İspanya’da 1923’te asker darbe yaparak yönetimi ele geçirdi. 1936 yılında İspanya iç savaşı başladı. Cumhuriyetçiler ile Milliyetçiler arasında süren üç yıllık savaşı Almanya ve İtalya’nın desteklediği General Franco kazandı.

  1. G) İki Savaş Arasında Dünya
  2. Dünya Savaşı’ndan sonra siyasi, ekonomik, kültürel, teknolojik ve bilimsel birçok gelişme yaşandı. Bu gelişmeleri şöyle sıralayabiliriz;

    * Sanayide kullanılan petrol ve elektrik evlere girdi.
    * Taşıt üretimi arttı. Uluslararası yolcu uçakları faaliyete geçti.
    * Şehircilik ve mimari gelişti. Mimari bir akım olan Bauhaus şehir planlamasında öne çıktı.
    * ABD’de ‘’ Empire State Building ‘’ yapıldı ve gökdelen sayısında artışlar yaşandı.
    * Radyo kullanımı yaygınlaştı. Radyonun kullanılmasıyla ‘’Konuşan Basın’’ denilen dönem başladı.
    * Çizgi Film endüstrisi oluştu. Sinema sektörü gelişti.
    * Albert Einstein İzafiyet Teorisi ile bilim dünyasında çığır açtı.
    * Bazı hastalıkların tedavisi için aşılar ve ilaçlar bulundu. Organ nakline başlandı. Tüberküloz tedavisi için BCG aşısı bulundu.
    * Alexander Fleming penisilini keşfetti.
    * Psikoloji önem kazandı. Varoluşçuluk ve Fenomenoloji gibi yeni akımlar ortaya çıktı.
    * Tarih yazcılığı değişti. Gelenekselleşen tarih yerine yerel, sosyal, ekonomik ve medeniyet konuları ön plana çıktı.
    * 1929 yılında iki savaş arası Avrupa ve Dünya’yı özetleyen John Steinbeck’in ‘’Gazap Üzümleri’’ eseri büyük ilgi gördü.
    * Bütün toplumu ve burjuva sanatını tamamen ve sert bir biçimde reddeden ve akımın öncülüğünü
    * Salvador Dali’nin yaptığı‘’Sürrealizm’’( Gerçeküstücülük) ve ’Ekspresyonizm’’ (Dışa vurumculuk) akımları ortaya çıktı.
    * ABD’de başlayan ‘’Caz’’ tüm Avrupa ülkelerinde yayıldı.

  3. H) Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası

Lozan Barış Anlaşmasıyla uluslar arası alanda bağımsızlığını kazanan Türkiye,1923 -30 yılları arasında Lozan’dan kalan sorunları çözmeye uğraşırken,190-38 arasında ise uluslararası barışa katkı sağlamak ve yaklaşan II. Dünya Savaşı tehlikesine karşı sınırlarını güvence altına almak istemiştir. Dış politikada Atatürk’ün ‘yurtta barış, dünyada barış’ sözünü ilke edinen Türkiye barışçı bir politika izlemeye çalışmıştır.

  • Dış Politikadaki Gelişmeler

  1. Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne Girişi ( 18 Temmuz 1932 )

      1930’lardan itibaren Avrupa’da gruplaşmaların belirli bir durum alması uluslararası barış ve güvenliği tehdit etmeye başladı. Türkiye’nin bölgede yükselen bir güç olduğunu gören Batılı ülkeler, Türkiye’yi Milletler Cemiyeti bünyesine katmak istedi. Bunun üzerine Milletler Cemiyeti Türkiye’yi üyeliğe resmen davet etti.9 Temmuz 1932 yılında Büyük Millet Meclisi Cemiyete katılma kararı aldı.

  • Balkan Antantı ( 9 Şubat 1934 )
  1. Dünya Savaşı’ndan sonra İtalya’nın Balkanlar’da ve Doğu Akdeniz’de yayılmacı bir politika izlemesi Balkan devletlerini tedirgin etti. Kendi aralarında da sorunları bulunun Balkan ülkeleri kendilerine yönelen tehlike karşısında ortak hareket etme kararı aldı. Özellikle Yunanistan ile devam eden sorunlarımızın çözülmesi iki taraf arasında dostane ilişkilerin başlamasına zemin hazırladı. Hatta Yunan başbakanı Venizilos Atatürk’ü 12 Ocak 1934’te Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi. Bu gelişmeler üzerine bir araya gelen Türkiye, Romanya, Yunanistan ve Yugoslavya arasında 9 Şubat 1934’te Balkan Paktı kuruldu. Buna göre; imzacı devletler Balkanlardaki sınırlarını korumak ve bölgede yayılmacı siyaset izleyen devletlere karşı ortak hareket etme kararı aldılar. Bu antant ilerde Türkiye’nin Montrö Konferansı’nda ortak bir tavır belirleyerek Türkiye’yi desteklemiş ve Boğazlar statüsünün Türkiye lehine değişmesine katkı sağlamıştır.1936 yılından itibaren yayılmacı devletlerin politikaları karşısında başarılı olmayan antant II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla önemini yitirmiştir.
  • Montreux ( Montrö ) Boğazlar Sözleşmesi (20 Temmuz 1936 )

      Lozan Antlaşması ile “Uluslararası Boğazlar Komisyonu”na bırakılmasını kabul eden Türkiye,1930’lardan itibaren yayılmacı bir politika izleyen İtalya’ya karşı bu sorunu ilk defa 1933 yılında toplanan “Londra Silahsızlanma Konferansı” nda dile getirdi. İtalya’nın 1935’te Habeşistan’a saldırması, Almanya’nın da Ren Bölgesi’ne asker sevk etmesi üzerine Türkiye Boğazlar Sözleşmesi’nin değiştirilmesi konusunda harekete geçti. Bu süreçte de SSCB, Balkan Antantı’na üye olan devletler Türkiye’ye destek verdi. İngiltere ise İtalya’nın amaçlarını bildiği için bu girişimi desteklediğini bildirdi. Türkiye sorunun çözülmesi amacıyla bir konferans yapılmasını istedi. Bunun üzerine 22 Haziran 1936’da İsviçre’nin Montrö kentinde konferans toplandı. Türkiye, Avustralya, İngiltere, Yunanistan, Japonya, Romanya, SSCB, Fransa ve Yugoslavya arasında Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandı. Buna göre; Boğazlar Komisyonu kaldırılarak Türkiye’ye Boğazlar ve çevresinde asker bulundurma hakkı verildi. Savaş gemilerinin geçişi de Türkiye’nin iznine bırakıldı. Türkiye’nin girmediği bir savaşta ise savaş gemilerinin boğazlardan geçmesi yasaklandı.

  • Sadabat Paktı ( 8 Temmuz 1937)

İtalya’nın ve Almanya’nın yayılmacı politikaları karşısında Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Tahran’da Şah’ın yazlık Sadabat Sarayı’nda karşılıklı imzalar atılarak bu pakt kuruldu. Buna göre pakta üye devletler birbirlerine saldırmayacak ve bölgede barış ve istikrarın korunması amacıyla çalışacaklardır. Yapılan bu girişim İslam dünyasında da olumlu karşılandı.1939 tarihinde II. Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla pakt önemini yitirdi. Savaştan sonra durum normalleşince İran paktın canlandırılması için tekrar görüşmelere başladı. 1955 yılında Bağdat Paktı’nın kurulmasıyla, Sadabat Paktı önemini iyice yitirdi.1980’de İran-Irak Savaşı’nın çıkmasıyla pakt ömrünü tamamladı.

  • Hatay Meselesi ve Hatay’ın Anavatana Katılması (30 Haziran 1939 )

1935’te Fransa, Suriye ve Lübnan üzerindeki mandasını kaldırdı ve İskenderun Sancağı’nı da Suriye’ye bıraktı. Bu durum Türkiye tarafından tepkiyle karşılandı. İtalya ve Almanya’nın yayılmacı politikalarını 1936 tarihinde artırmasıyla Fransa Türkiye ile ilişkilerini yumuşatma eğilimine gitti. Fransa sorunu Milletler Cemiyeti’ne götürme teklifinde bulundu. Cemiyet ise İskenderun ve Antakya’nın içişlerinde serbest, dış işlerinde ise Suriye’ye bağlı olması kararını aldı. Daha sonra Fransa ile yapılan müzakereler soncu Hatay’ın toprak bütünlüğünün her iki ülke tarafından korunması kararı alındı ve Türk askeri Hatay’a girdi.

      1938 yılında ise her iki ülkenin gözetiminde yapılan seçimler sonucu ‘Hatay Cumhuriyeti’ kuruldu. İlk Cumhurbaşkanı Tayfun Sökmen olurken, Başbakanlığına da Abdurrahman Melek getirildi. Hatay devleti yöneticilerin Türkiye’ye katılma talebi ile toplanan Hatay Millet Meclisi 1939 yılında yaptığı toplantı sonucu Hatay’ın anavatana katılması kararı aldı.23 Temmuz 1939 günü yapılan bir törenle ise Hatay Türkiye’ye katıldı.

İlgili Kategoriler

Tarih Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir