Medeni hukukta tüzel kişiler-Dernek ve vakıflar ders notu



 

MEDENİ HUKUK TESTİ ÇÖZ  

 TÜZEL KİŞİLER

     Tüzel kişiler (hükmi şahıslar), gerçek kişiler dışında kalan, hukuk düzenince kendilerine haklara sahip olma ve borç edinme olanağı sağlanmış varlıklardır. Tüzel kişiliğin ortaya çıkışında ona duyulan ihtiyacın rolü büyüktür. Kişiler bazen tek başlarına girişmek istemedikleri ya da tek başlarına güçlerinin yetmediği faaliyetleri ancak bir arada bir tüzel kişilik çatısı altında gerçekleştirme ihtiyacı duyarlar. Böylece sermayelerini birleştirerek şirketler kurarlar. Bazen de bir insanın ömrüne sığmayacak amaçların gerçekleştirilmesi için tüzel kişiliğe ihtiyaç duyulabilir.

TÜZEL KİŞİLİĞİN UNSURLAR

     Bir tüzel kişinin varlığı için; amaç, örgütlenme, hukuk düzenince tanınma ve bu yöndeki iradenin varlığı gerekir.

TÜZEL KİŞİLİĞİN KAZANILMASI

  Başlı başına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal toplulukları, kendileri ile ilgili özel hükümler uyarınca tüzel kişilik kazanırlar. Tüzel kişiliğin kazanılmasında genel tutumları izah eden üç sistemden söz edilebilir.

  • İzin Sistemi: Hukuk düzenince belirlenen otoritenin izni olmadıkça tüzel kişilik doğmaz. Genelde her sistemde kişilik kazanmak isteyen toplulukların gerçekleştireceği ön şartlar vardır. Ancak izin sisteminde otorite tüm şartlar gerçekleştirilse dahi bir topluluğa kişilik tanımayabilir. Böylece buradaki değerlendirme takdire dayalı olabilmektedir
  • Serbest Kuruluş Sistemi: Topluluğun kişilik kazanması için herhangi bir yerden izin alınması gerekmez, herhangi bir yere başvuru da gerekli değildir. Kanunun aradığı şartlar gerçekleşmekle, bu yöndeki irade ortaya konulmakla tüzel kişilik kazanılmış olur.
  • Normatif Sistem: Normatif sistemin ise çeşitleri vardır. Ancak temel özelliği kanunen aranan şartlar gerçekleştirildikten sonra otoritenin topluluğa kişilik tanıyıp tanımama hususunda takdir yetkisinin olmayışıdır. Aranan şartlar gerçekleştikten sonra topluluk tüzel kişilik kazanır. Bu sistemde kuruluşla ilgili belgelerin belirli bir makama teslimi, bu anlamda topluluğun bildirimi(normatif bildirim sistemi), ana statüsünün Resmî Gazete’de yayımlanması ya da gerekli şartları taşıyan topluluğun belirli bir sicile tescili(normatif tescil sistemi) gibi yollarla tüzel kişilik kazanılır.

Bu sistemlerin her biri bir hukuk sistemi içinde yan yana uygulanıyor olabilir. Zira tüzel kişi türlerinin hepsine aynı şekilde yaklaşılmaz. Bugün Türk hukukunda ağırlık kazanan sistemin normatif sistem olduğunu söylemek mümkündür.

                                                              TÜZEL KİŞİLERİN SINIFLANDIRILMASI

  • İç Yapılarına Göre Tüzel Kişiler
  • Kişi Toplulukları

Kişi toplulukları kişilerin bir araya gelmesi ile oluşan tüzel kişilerdir. Burada topluluğu oluşturan kişilerdir. Dolayısıyla bunlarda birden fazla kişi bulunması doğaldır. Bu toplulukların sadece gerçek kişilerden oluşması da şart değildir. Tüzel kişilerden ya da gerçek ve tüzel kişilerden oluşan kişi toplulukları mevcuttur. Kişi topluluklarında üyeler ya da ortaklar bulunur ve topluluğa yön verirler. Kişi topluluklarına; kooperatifler, şirketler, dernekler, sendikalar, siyasi partiler, devlet, köyler, avukatlık ortaklığı örnek verilebilir.

  • Mal Toplulukları

Kişilerin mal varlıklarının belirli bir bölümünü ayırarak belli bir amaca özgülemeleri ile mal toplulukları oluşur. Böylece mal varlığı malikinin diğer mallarından ayrılır ve bağımsızlaşır. Mal topluluklarında onu kuran kişi değil; belirli bir amaç için organize edilmiş (örgütsel yapıya kavuşturulmuş) mal ve haklar ön plandadır. Bunlarda üyelik ve ortaklık görülmez ya da görülmesi zorunlu değildir. Vakıf mal topluluklarının en güzel örneğidir. Üniversiteler, TRT, YÖK gibi kurumlar hep mal topluluklarıdır. 

  • Tabi Oldukları Kurallara Göre Tüzel Kişiler
  • Kamu Hukuku Tüzel Kişileri

Kamu hukuku tüzel kişileri, kamu hukuku kurallarına tabi olan, kamu otoritesini temsil eden, kamu hizmeti gören tüzel kişilerdir. Bunlar kanunla ya da kanunun verdiği yetkiyle kurulurlar ve tüzel kişilik kazanırlar. Nitekim “Mahalli idareler; il, belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir.” Kamu hukuku tüzel kişilerinin sona ermeleri de kanunla olur. Kamu hukuku tüzel kişileri özel hukuk tüzel kişilerine oranla daha geniş yetkilere sahiptir. Bununla birlikte üzerlerindeki devlet denetimi özel hukuk tüzel kişilerine göre daha yoğundur. Kamu hukuku tüzel kişileri çok çeşitlidir. Genelde, kamu idareleri ve kamu kurumları olmak üzere iki başlık altında toplanırlar. Kamu idarelerine devlet, belediye, il (il özel idaresi), köy örnek verilebilir. Kamu kurumlarına ise TRT, Milli Piyango İdaresi, Üniversiteler birer örnektir. Barolar, Türk Tabipler Birliği, Ticaret ve Sanayi Odaları gibi meslek kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarıdır. Bunlar; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzel kişilikleridir.

  • Özel Hukuk Tüzel Kişileri

Özel hukuk tüzel kişileri, özel hukuk kurallarına tabi olan, kamu otoritesini temsil etmeyen tüzel kişilerdir. Bunlar kanunla değil, onu kurmak isteyenlerin iradesine dayanarak, hukuki işlemler yoluyla kurulurlar. Kendi içlerinde kazanç paylaşma amacı güdüp gütmediklerine göre iki ana gruba ayrılırlar. Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen ticaret şirketleri, yani kolektif, komandit, limited ve anonim şirketler ortakları arasında kazanç paylaşma amacı güderler. Dernek, vakıf, siyasi parti ve sendika gibi tüzel kişiler ise bir kazanç elde edip onu paylaşmak amacıyla kurulmazlar; amaçları bambaşka, esas itibarıyla ideal bir amaçtır.

  • Kamu iktisadi Teşebbüsleri

KİT adıyla meşhur kamu iktisadi teşebbüsleri sermayesinin yarısından fazlası devlete ait olan ve kanunla kurulan tüzel kişilerdir. Ancak bunların özel hukuk hükümlerine tabi olmaları esastır, bundan dolayı tacir sayılırlar ve ticaret hukuku hükümleri bunlar hakkında uygulanır. Bu karışık yapı nedeniyle KİT’lerin sınıflandırılması sorunludur. Kamu hukuku tüzel kişisi mi yoksa özel hukuk tüzel kişisi mi oldukları tartışmalıdır. Bazı yazarlara göre, bunları ayrı bir başlık altında; karma nitelikli tüzel kişiler olarak sınıflandırmak daha doğrudur.

TÜZEL KİŞİLERİN FİİL EHLİYETİ

    Tüzel kişilerde bu noktada organlar önem kazanır. Nitekim tüzel kişiler, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyetini kazanırlar 

Organ Kavramı ve Türleri

Organlar, tüzel kişinin örgütlenmesi içinde yer alırlar ve kendilerine kanunla ya da tüzel kişinin ana statüsü ile verilen yetkileri kullanır, görevleri yerine getirirler. Bir tüzel kişide bulunması gereken asgari organ sayısına kanun koyucu karar verir. Organsız tüzel kişi olmaz, fakat tek organlı tüzel kişi olabilir. Örneğin vakıflar için yönetim organının olması yeterli ve zorunludur. İşte kanunen bulunması zorunlu görülen organlara zorunlu organ denir. Tüzel kişinin örgütlenmesinde zorunlu organlar dışında başka organlara da yer verilebilir. Bunların sayısı tamamen tüzel kişiyi kuranların ve kurulduktan sonra da tüzel kişinin tercihine kalmıştır. Bu yüzden bu tür organlara seçimlik organ adı verilir. Örneğin, genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kurulunun zorunlu organ olduğu derneklerde, onur kurulu, disiplin kurulu gibi seçimlik organlar bulunabilir. Organların işlevi genelde yasama, yürütme ve denetlemeye yönelmiştir. Örneğin genel kurul, dernekte yasama görevi üstlenir, kararlar alır. Bu tip organlara karar organı denir. Yönetim kurulu ise alınan kararları yerine getirir ki bu organlara da yürütme organı denir. Bazı organlar da denetleme kurulu gibi tüzel kişinin işlerinin kanuna ve ana statüsüne uygun yürütülüp yürütülmediğini denetler ki bunlara da denetleme organı denebilir. Organlar doğal olarak kişilerden oluşur. Bazen de bir organ bir kişiden oluşabilir. Bunlardan ilkine kurul organ denirken ikincisine fert organ denilir. Örneğin üç kişiden oluşan yönetim kurulu bir kurul organdır ve bu kişiler de yönetim kurulu üyeleridir. Limited şirket ise bir müdür tarafından yönetilebilir ki burada da fert organdan söz edilir.

Fiil Ehliyetinin Organlar Eliyle Kullanılması

   Fiil ehliyeti; hukuki işlem ehliyeti, hukuka aykırı eylemlerinden sorumlu olma ehliyeti ve dava ehliyetini kapsamaktadır. Tüzel kişinin iradesi, organları aracılığıyla açıklanır. Yani tüzel kişiden ayrı bir kişi değildirler. Dolayısıyla organların açıkladığı irade aslında tüzel kişinin iradesi olmaktadır. Tüzel kişi yetkili organı aracılığıyla hukuki işlemlerde bulunur; bir şeyi alıp satabilir, kiraya verebilir, eser sözleşmesi yapabilir vb. Tüzel kişi, organlarının hukuka aykırı eylemlerinden de sorumludur. Burada iki temel durumla karşılaşılabilir. Eğer organı oluşturan kişi ya da kişiler tamamen şahsi işleri ile ilgili bir konuda bir hukuka aykırı eylemde bulunmuşlarsa, bundan tüzel kişi sorumlu olmaz. Ancak organ sıfatıyla hareket ederek ve tüzel kişinin işini yürütürken bir hukuka aykırı eylemde bulunmuşlarsa tüzel kişi bundan sorumlu olur. Bir organı oluşturan kişi ya da kişiler, organ sıfatı ile hareket ettikleri sırada bir başkasına zarar verirlerse, bundan hem tüzel kişi hem de kendileri bizzat sorumlu olacaklardır. Taraf ehliyetinin varlığından dolayı, tüzel kişiler davacı ve davalı olabilirler. Tüzel kişilerin dava ehliyeti de vardır. Dava ile ilgili sulh olma, feragat etme vb. her türlü işlemi tüzel kişi yetkili organı aracılığıyla yapabilir.

Tüzel Kişilerin Yerleşim Yeri

      Yerleşim yerinin tekliği ve zorunluluğu ilkeleri tüzel kişiler için de geçerlidir. Bir kimsenin aynı zamanda birden çok yerleşim yeri olamayacağı kuralı ticari ve sınaî kuruluşlar hakkında uygulanmaz. Bu durum yerleşim yerinin tekliği ilkesinin tüzel kişiler için söz konusu olmayacağı anlamına gelebilir. Ancak burada kastedilen tüzel kişilere birden fazla yerleşim yeri edinme olanağı sağlamak değil, şubelerle ilgili bir özelliğe yasallık kazandırmaktır. Gerçekten de şubelerin bulunduğu yerde, yerleşim yerinde gerçekleştirilmesi gereken dava açma, açılma gibi bazı işlemlerin yapılması mümkündür. Tüzel kişinin yerleşim yeri, kanunla özel olarak belirlenmemişse, kuruluş belgesinde (ana statüsünde) belirtilen yerdir. Genelde kuruluş belgelerinde yerleşim yeri belirtilir. Ancak her ihtimale karşı, kuruluş belgelerinden yerleşim yeri anlaşılamayan tüzel kişilerin yerleşim yerleri işlerinin yönetildiği yerdir.

Tüzel Kişilerin Sona Ermesi

   Tüzel kişiler kendiliğinden sona erer ya da bir kararla sona erdirilebilir. Kendiliğinden sona erme (infisah), kişiliğin çeşitli durumların gerçekleşmesi ile kendiliğinden, ayrıca bir karara gerek olmaksızın ortadan kalkmasını ifade eder. Bir kararla sona erdirilmede (fesih) ise, tüzel kişinin yetkili organın kararı ya da mahkeme gibi bir makamın kararı ile tüzel kişilik ortadan kalkar. Tüzel kişi sona erdiğinde mal varlığının ne olacağı iki aşamalı bir süreç sonucunda çözülür. Bu iki aşama tasfiye ve özgülemedir. Tasfiye, tüzel kişinin mal varlığının saflaştırılması için yapılır. Bu anlamda tüzel kişinin mevcut mal varlığı belirlenir, borçları ödenir, alacakları tahsil edilir. Geriye tüzel kişinin safi mal varlığı kalır. Tüzel kişinin mal varlığının tasfiyesine, kanunda ve kuruluş belgesinde aksine hüküm bulunmadıkça, terekenin resmî tasfiyesine ilişkin hükümler uygulanır. Diğer yandan, sona eren tüzel kişinin kişiliği, ehliyeti tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere tasfiye sırasında da devam eder. Tasfiye işleminden sonra elde kalan safi mal varlığının ne olacağı, özgülemenin (tahsis) konusudur. Buna göre özgüleme;

  • Tüzel kişinin mal varlığının özgülenmesi, öncelikle, kanunda bir hüküm varsa ona göre yapılır. Genelde özel kanunlarda her tüzel kişi için özgülemeye ilişkin kurallar bulunmaktadır. Örneğin, kapanan bir siyasi partinin malları, büyük kongre toplanma yeter sayısının salt çoğunluğunun oyu ile alacağı bir karar üzerine, bir diğer siyasi partiye veya başka bir parti ile birleşmek için kapanma kararı alınmışsa, birleşeceği partiye, ilgili partinin de kabul etmesi şartıyla devredilebilir. Aksi halde kapanan siyasi parti malları Hazineye geçer (Siyasi Partiler Kanunu m. 110/I).
  • Kanunda bir hüküm yoksa tüzel kişinin kuruluş belgesinde öngörüldüğü şekilde yapılır. Böylece bir vakfın senedinde tasfiye hâlinde mal varlığının belirli bir vakfa ya da derneğe kalması öngörülebilir.
  • Kanunda ve kuruluş belgesinde bu konuda hüküm yoksa tüzel kişinin yetkili organının kararı belirleyici olur. Örneğin tüzel kişinin genel kurulu toplanarak safi mal varlığının kaderine karar verebilir. Ancak bazen sona erme noktasına gelmiş tüzel kişinin yetkili organı toplanamayabilir veya toplansa bile bir karar alamayabilir.
  • Özgüleme; kanunda veya kuruluş belgesinde bu konuda hüküm yok ve yetkili organ da başka türlü karar vermemişse, en yakın amacı güden kamu kurum veya kuruluşuna yapılır.

    Özgülenen mal varlığı olanak ölçüsünde daha önce özgülendiği amaç için kullanılır. Ancak yukarıdaki kurallar, hukuka veya ahlaka aykırı amaç gütmemiş olan tüzel kişiler için uygulanır. Eğer bir tüzel kişi, hukuka veya ahlaka aykırı amaç güttüğü için mahkeme kararıyla kapatılmış ve böylece kişiliği sona ermiş ise, mal varlığı her hâlde ilgili kamu kuruluşuna geçer.

Medeni Kanun’da Düzenlenen Tüzel Kişiler Olarak Dernek ve Vakıflar

     Türk Medeni Kanununda kişi topluluğu olan dernekler ile mal topluluğu olan vakıflar ayrıca düzenlenmiştir. Bu yüzden dernek ve vakıfları medeni hukukun tüzel kişileri olarak görmek mümkündür.

                                                             DERNEKLER

        Dernekler, gerçek veya tüzel en az yedi kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarıdır. Derneklerin amacı kazanç paylaşma olamaz. Dernekler amaçlarını gerçekleştirmek için ticari faaliyetlerde bulunabilir, ticari işletme işletebilirler. Bu takdirde tacir sıfatı da kazanırlar. Ancak kamu yararına çalışan dernekler ticari işletme işletseler dahi tacir sıfatı kazanmazlar. Örneğin; Kızılay. Ayrıca dernekler her hâlükârda -ticaret şirketlerinin aksine- kazançlarını üyeleri/ortakları arasında paylaştıramazlar. Sonradan bu şekilde davranan derneklerin kapatılmaları söz konusu olur. Amacı hukuka ve ahlaka aykırı derneklerin kurulması ise zaten yasaklanmıştır. Derneklerin amaçları idealdir. Yardımlaşma, dayanışma amacı ya da kültürel, sportif, edebî amaçlar gibi. Derneklerde amaç belirli ve ortak bir amaçtır. Derneğin birden fazla amacı olamaz.

DERNEK ÖZGÜRLÜĞÜ: Dernek özgürlüğü denince akla; dernek kurma, derneğe üye olma-olmama ve üyelikten çıkma hakları/özgürlükleri gelir. Anayasamızın 33. maddesinde de Toplantı Hak ve Hürriyetleri üst başlığı altında Dernek Kurma Hürriyeti düzenlenmiştir. Bu maddeye göre;

“Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir. Hiç kimse bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamaz. Dernek kurma hürriyeti ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlak ile başkalarının hürriyetlerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir. Dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir. Dernekler, kanunun öngördüğü hâllerde hâkim kararıyla kapatılabilir veya faaliyetten alıkonulabilir. Ancak, millî güvenliğin, kamu düzeninin, suç işlenmesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği hâllerde gecikmede sakınca varsa, kanunla bir merci, derneği faaliyetten men ile yetkilendirilebilir. Bu merciin kararı, yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi hâlde, bu idari karar kendiliğinden yürürlükten kalkar. Birinci fıkra hükmü, Silahlı Kuvvetler ve kolluk kuvvetleri mensuplarına ve görevlerinin gerektirdiği ölçüde Devlet memurlarına kanunla sınırlamalar getirilmesine engel değildir.”

DERNEK KURUCULARI: Fiil ehliyetine sahip gerçek veya tüzel kişiler, önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir. Bu hak Anayasa’da belirtilen sınırlar içinde anlaşılmalı, Türk Silâhlı Kuvvetleri ve kolluk kuvvetleri mensupları ile kamu kurum ve kuruluşlarının memur statüsündeki görevlileri hakkında özel kanunlarla kısıtlamalar getirilmesinin mümkün olduğu hatırlanmalıdır. Çocuklar da çocuk dernekleri kurabilirler. Bu hak on beş yaşını tamamlamış ayırt etme gücüne sahip küçüklere tanınmıştır. On beş-on sekiz yaş arasındaki küçüklerin dernek kurma hakkının bulunduğu anlamına gelir. Çocuk dernekleri, çocukların; toplumsal, ruhsal, ahlaki, bedensel ve zihinsel yetenekleri ile spor, eğitim ve öğretim haklarını, sosyal ve kültürel varlıklarını, aile yapısını ve özel yaşantılarını korumak ve geliştirmek amacıyla kurulabilir. Ayrıca çocuklar, dernek kurabilmek için, yasal temsilcilerinin yazılı iznini almalıdırlar

DERNEK TÜZÜĞÜ: Dernek tüzüğü, derneğin amacının, örgüt yapısının, dernek için önemli konuların yer aldığı kuruluş belgesi, derneğin ana statüsüdür. Bu ana statü; sendika ve siyasi partilerde tüzük, ticaret şirketlerinde ana sözleşme, vakıfta da senet olarak adlandırılır. Bu metinler, devletlerin anayasası gibidir; tüzel kişiler için buna benzer bir işlev üstlenirler. Dernekler, kural olarak, tüzüklerini diledikleri gibi düzenleyebilirler. Yani kendilerine uygulanacak kuralları kendileri belirlerler. “Dernek tüzüğünde düzenlenmemiş konularda kanun hükümleri uygulanır.” Fakat her hukuki ilişkide olduğu gibi, dernek tüzüğü de kanunun emredici hükümlerine aykırı olamaz. Diğer yandan bazı konulara dernek tüzüğünde yer verilmesi zorunlu tutulmuştur:

  1. a) Derneğin adı ve merkezi. Dernek adlarında; Türk, Türkiye, Milli, Cumhuriyet, Atatürk, Mustafa Kemal kelimeleri ile bunların baş ve sonlarına getirilen eklerle oluşturulan kelimelerin kullanılması İçişleri Bakanlığının iznine bağlıdır.
  2. b) Derneğin amacı ve bu amacı gerçekleştirmek için dernekçe sürdürülecek çalışma konuları ve çalışma biçimleri ile faaliyet alanı
  3. c) Derneğe üye olma ve üyelikten çıkmanın şart ve şekilleri
  4. d) Genel kurulun toplanma şekli ve zamanı
  5. e) Genel kurulun görevleri, yetkileri, oy kullanma ve karar alma usul ve şekilleri
  6. f) Yönetim ve denetim kurullarının görev ve yetkileri, ne suretle seçileceği, asıl ve yedek üye sayısı
  7. g) Derneğin şubesinin bulunup bulunmayacağı, bulunacak ise şubelerin nasıl kurulacağı, görev ve yetkileri ile dernek genel kurulunda nasıl temsil edileceği
  8. h) Üyelerin ödeyecekleri giriş ve yıllık aidat miktarının belirlenme şekli

ı) Derneğin borçlanma usulleri

  1. j) Derneğin iç denetim şekilleri
  2. k) Tüzüğün ne şekilde değiştirileceği
  3. l) Derneğin feshi hâlinde mal varlığının tasfiye şekli

TÜZEL KİŞİLİĞİN KAZANILMASI: Derneklerin tüzel kişilik kazanmasında normatif bildirim sistemi geçerlidir. Şöyle ki, kuruluş bildirimini, dernek tüzüğünü ve gerekli belgeleri yerleşim yerinin bulunduğu yerin en büyük mülki amirine verdikleri anda dernekler tüzel kişilik kazanırlar. Tüzüğün ve kuruluş bildiriminin yanında teslimi gereken belgelerin nelerden ibaret olduğu Dernekler Yönetmeliği’nde gösterilmiştir:

  • Dernek kurucuları arasında tüzel kişilerin bulunması hâlinde; bu tüzel kişilerin unvanı, yerleşim yeri ve kuruluş belgesi ile organları tarafından yetkilendirilen gerçek kişi de belirtilmek kaydıyla bu konuda alınmış kararın fotokopisi,
  • Kurucular arasında yabancı dernek veya dernek ve vakıf dışında kâr amacı gütmeyen kuruluşlar bulunması hâlinde, bu tüzel kişilerin derneklere kurucu olabilmesine ilişkin İçişleri Bakanlığınca izin verildiğini belirten dernek kurucuları tarafından imzalanmış yazılı beyan,
  • Kurucular arasında yabancı uyruklular varsa, bunların Türkiye’de yerleşme hakkına sahip olduklarını gösterir belgelerin fotokopileri,
  • Yazışma ve tebligatı almaya yetkili kişi veya kişilerin adı, soyadı, yerleşim yerlerini ve imzalarını belirten liste.

Dernek tarafından teslim edilen kuruluş bildirimi ve belgelerin doğruluğu ile dernek tüzüğü, en büyük mülki amir tarafından altmış gün içinde dosya üzerinden incelenir. Eğer kuruluş bildiriminde, tüzükte ve kurucuların hukuki durumlarında kanuna aykırılık veya noksanlık yoksa durum derneğe yazıyla bildirilir ve dernek, dernekler kütüğüne kaydedilir. Dernekler, yazılı bildirimi izleyen altı ay içinde ilk genel kurul toplantılarını yapmak ve zorunlu organlarını oluşturmakla yükümlüdürler. Eğer mülki amir tarafından bu sayılanların bir ya da birkaçında kanuna aykırılık veya noksanlık tespit edilirse bunların giderilmesi veya tamamlanması derhal kuruculardan istenir. Bu istemin tebliğinden başlayarak otuz gün içinde belirtilen aykırılık giderilir veya noksanlık tamamlanırsa, yukarıdaki gibi, durum derneğe yazıyla bildirilir ve dernek, dernekler kütüğüne kaydedilir. Bir de, ilk genel kurul toplantısını yapma ve zorunlu organları oluşturma yükümlülüğü başlar. Noksanlıklar tamamlanmaz veya kanuna aykırılık giderilmezse; en büyük mülki amir, yetkili asliye hukuk mahkemesinde derneğin feshi konusunda dava açması için durumu Cumhuriyet savcılığına bildirir. İdarede, derneğin tüzüğü ya da diğer istenen belgelerde bir kanuna aykırılık olduğu kanaati oluşsa da derneğin tüzel kişilik kazanması engellenememektedir. Dernek yine tüzel kişilik kazanmakta fakat feshine karar verilmesi için dava açılmaktadır. Ancak bir önlem olarak, fesih davasının yanında, Cumhuriyet savcısı mahkemeden derneğin faaliyetinin durdurulmasına karar verilmesini isteyebilir.

DERNEKTE ÜYELİK

Derneğe Üyelik İçin Aranan Şartlar: Bir derneğe üye olmak için fiil ehliyetine sahip olmak gerekir. Derneğe üye olmak için ergin olmak yeterli olduğundan, on sekiz yaşını tamamlamamış olup evlenme ya da yargı kararı ile erginlik kazananlar da derneklere üye olabilir. Çocuk derneklerine ise ancak on sekiz yaşını tamamlamamış olanlar üye olabilir. Bunun için yasal temsilcilerinin yazılı rızası da gerekir. Ayrıca, on iki yaşının doldurmamış olanların derneğe üyeliği söz konusu olamaz. On iki ile on beş yaş arasındaki çocuklar ise yasal temsilcilerinin rızası ile derneğe üye olabilir, fakat yönetim ve denetim kurullarında görev alamazlar.

Üyeliğin Kazanılması: Bir derneğe üye olmak isteyen kişi, yazılı olarak derneğe üyelik başvurusunda bulunmalıdır. Derneklerin üye kabul zorunluluğu yoktur. Dürüstlük kuralına aykırı olmadığı müddetçe bir kişiyi üye kabul edip etmemekte dernek serbesttir. Bu anlayış temelinde, üyelik başvurusu, dernek yönetim kurulunca en çok otuz gün içinde karara bağlanır ve sonuç yazıyla başvuru sahibine bildirilir. Başvurusu kabul edilen üye, bu amaçla tutulacak deftere kaydedilir. Yönetim Kurulunca başvurusu reddedilen kişi, bu kararı dernek genel kuruluna taşıyabilir. İlgilinin itirazı üzerine genel kurul, üyeliği kabul hakkında nihai (son) kararı verir.

Üyeliğin Sona Ermesi:

  • Üyeliğin Kendiliğinden Sona Ermesi: Üyelik için kanunda veya tüzükte aranılan niteliklerin sonradan kaybedilmesi ile olur.
  • Üyenin Dernekten Çıkması: Bir kişi üyesi olduğu dernekten her zaman için çıkma hakkına sahiptir. Bir kere üye olmak sürekli olarak üye kalmayı gerektirmez. Ancak dernekten çıkma iradesinin derneğe yazılı olarak bildirilmiş olması şarttır
  • Üyenin Dernekten Çıkarılması: Tüzükte gösterilen çıkarılma nedeninin gerçekleşmesi hâlinde üye dernekten çıkarılabilir. Tüzükte yazılı çıkarılma nedeninin gerçekleşmesi ile hakkında çıkarma kararı verilen üye artık bu nedenin haklı olmadığından bahisle karara itiraz edemez. Bu dernek özgürlüğünün bir yansımasıdır. Dernekler kendi kendilerini yönetme hakkına sahiptirler ve çıkarılma nedenlerini –dürüstlük kuralına aykırı olmamak kaydıyla- serbestçe tayin edebilirler. Dernek tüzüğünde hiçbir çıkarılma nedeni gösterilmese bile, haklı nedenler varsa bir üyenin çıkarılmasına karar verilebilir. Üyelere çıkarma kararlarına itiraz hakkı tanınmıştır. İtiraz noktası çıkarılma için haklı bir nedenin bulunmaması, böyle bir nedenin gerçekleşmemiş olduğudur. Üyelikten çıkarma konusunda son kararı genel kurul vereceğinden, buna karşı kişi kararı öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde mahkemeye başvurabilir. Çıkarma kararı derneğin tüzüğü gereği genel kurul dışında bir organ tarafından verilmiş ise, önce bu karara karşı genel kurula itiraz etmek gerekir. Genel kurulun çıkarma kararını onaylaması üzerine mahkemeye başvurulabilir. Diğer organların kararlarına karşı, dernek içi denetim yolları tüketilmedikçe iptal davası açılamaz. Dernekten çıkan veya çıkarılan üye, dernek mal varlığı üzerinde hiçbir hak iddia edemez; bu mal varlığından kendisine pay verilmesini isteyemez.

Üyelerin Hakları: Derneğe üye olmak kişiye başkalarına devredilemeyen ve miras yoluyla mirasçılara geçmeyen bazı haklar verir. Yani üyelik hakları kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır.

  • Öncelikle belirtmek gerekir ki, dernek üyeleri eşit haklara sahiptirler. Derneklerin, üyeleri arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, din ve mezhep, aile, zümre ve sınıf farkı gözetmesi; eşitliği bozan veya bazı üyelere bu sebeplerle ayrıcalık tanıyan uygulamalar yapması yasaklanmıştır.
  • Her üyenin dernek faaliyetlerine katılma hakkı vardır. Üyeler dernek organlarında görev almak için aday olabilirler, böylece denetim kurulu ya da yönetim kurulu üyesi olabilirler. Eğer derneğin seçimlik organları varsa bunlara da seçilme hakkına sahiptirler. Kuşkusuz, derneğin tüzüğünde bu organlara seçilme ile ilgili objektif –üniversite mezunu olmak gibi- şartlar öngörülmesi bu hakların ortadan kaldırılması anlamına gelmez.
  • Her üyenin genel kurula katılma, oy kullanma ve alınan kararlara itiraz etme hakkı vardır. Bu hakkın kapsamında üyeler genel kurula katılabilir, düşüncelerini açıklayabilirler. Genel kurulu etkilemek ve orada oy kullanmak suretiyle derneğin gelecek faaliyetlerine yön verebilirler. Dernek kararlarına itiraz edebilirler.
  • Derneklerde her üyenin bir oy hakkı vardır ve üye, oyunu şahsen kullanmak zorundadır. Eğer derneğe bir tüzel kişi üye ise, tüzel kişinin yönetim kurulu başkanı veya temsille görevlendireceği kişi onun adına oy kullanır. Bu kişinin başkanlık veya temsil görevi sona erdiğinde, tüzel kişi tarafından, dernekte oy kullanacak kimse yeniden belirlenir. Onursal üyelerin ise oy hakkı yoktur. Onursal üyeler, derneğe maddi ya da manevi desteği görülmüş kişilere, olağan üyelik için başvuruları olmadan, tüzükte üyelik için gerekli şartlar aranmaksızın verilen üyeliktir. Onursal üyelik bu anlamda devlet büyüklerine verilen fahrî (onursal) doktora unvanları gibidir. Bu üyeler, olağan üyelere tanınan, oy hakkı gibi haklara sahip olmadıkları gibi, ödenti (aidat) verme gibi yükümlülükleri de yoktur.
  • Dernek üyeliğinden istedikleri zaman ayrılmak da (çıkma hakkı) üyeler için –hem de Anayasal temelleri bulunan önemli- bir haktır.

Üyelerin Yükümlülükleri:

1)MADDİ YÜKÜMLÜLÜK: Maddi yükümlülüklerin en önemlisi ödenti (aidat) verme borcudur. Zira derneklerin gelirleri arasında, üye ödentileri en önde gelir.  Üyelerin ödenti verme borcu tüzükle düzenlenir. Tüzükte düzenleme yoksa üyeler, dernek amacının gerçekleşmesi ve borçlarının karşılanması için zorunlu ödentilere eşit olarak katılırlar.

Tüzükte belirli bir (sabit) miktarın ödenti tutarı olarak gösterilmesi gerekmez. Önemli olan ödentinin belirlenme şeklinin yazılı olmasıdır. Dolayısıyla tüzüğe belirli bir rakam yazılıp bunun her yıl enflasyon oranına göre artırılması öngörülebileceği gibi, belirli dereceden bir öğretim üyesinin maaşının belirli bir yüzdesinin ödenti tutarı olarak kabulü de mümkündür. Ödenti dernekte üye kalındığı sürece ödenir. Bu bakımdan dernekten çıkan veya çıkarılan üye, üyelikte bulunduğu sürenin ödentisini vermek zorundadır. Onursal üyelerin ödenti vermesi zorunlu değildir.

2)MANEVİ YÜKÜMLÜLÜK: Üyelerin derneğe karşı manevi yükümlülüklerinin temelini sadakat yükümlülüğü oluşturur. Bir derneğin üyesi olmak demek, en başta o derneğe zarar vermemeyi gerektirir. Bunun için her üye derneğin düzenine uymalı, derneğin amacına uygun davranmalı, özellikle amacın gerçekleşmesini güçleştirici veya engelleyici davranışlardan kaçınmalıdır.

DERNEĞİN ORGANLARI: Dernekte üç zorunlu organ vardır. Bunlar; genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kuruludur. Derneklerde zorunlu organların dışında seçimlik organlara da yer verilebilir, fakat bu organlara zorunlu organların görev, yetki ve sorumluluklarının devredilmesi yasaklanmıştır.

1)GENEL KURUL: Genel kurul, derneğin en yetkili karar organıdır ve derneğe kayıtlı üyelerden oluşur. Üyeliğe kabul ve üyelikten çıkarma hakkında son kararı verir; dernek organlarını seçer ve derneğin diğer bir organına verilmemiş olan işleri görür. Genel kurulun derneğin diğer organlarını denetlemek ve onları haklı sebeplerle her zaman görevden almak yetkisi de vardır.

        Genel Kurulun Toplantı Usulleri:

            A)Olağan Genel Kurul Toplantısı: Olağan genel kurul toplantısı tüzükte belirtilen zamanda yönetim kurulunun çağrısı üzerine yapılır. Olağan genel kurul toplantısının ne sıklıkla yapılacağı da tüzükle belirlenmekle birlikte, bu toplantıların en geç üç yılda bir yapılması zorunludur. Olağan genel kurul toplantısının tüzükte belirtilen zamanlarda iki defa üst üste yapılamaması derneğin kendiliğinden sona ermesine neden olur.

           B)Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı: Önceden belirli bir tarihte yapılacağı tüzükte öngörülmemiş toplantılardır. Olağanüstü toplantı yapılmasını istemeye hakkı olanlar, genel kurul, yönetim ve denetim kurulu ile belirli sayıdaki dernek üyesidir. Dernek genel kurulu dernek üyelerinin beşte birinin yazılı başvurusu üzerine olağanüstü toplantıya çağrılır. Genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırmak üzere yönetim kuruluna başvurulur. Yönetim kurulu herhangi bir nedenle genel kurulu toplantıya çağırmazsa; üyelerden birinin başvurusu üzerine, sulh hâkimi, üç üyeyi genel kurulu toplantıya çağırmakla görevlendirir.

           Genel kurulun üçüncü bir usul olarak, toplantısız veya çağrısız olarak karar alması mümkündür.“Bütün üyelerin bir araya gelmeksizin yazılı katılımıyla alınan kararlar ile dernek üyelerinin tamamının kanunda yazılı çağrı usulüne uymaksızın bir araya gelerek aldığı kararlar geçerlidir.” Ancak bu şekilde karar alınması olağan toplantı yerine geçmez, olağan toplantının belirtilen zamanda yine de yapılması gerekir.

Toplantıya çağrı ve toplantı yeri: Çağrı, toplantıdan en az on beş gün önce yapılmalıdır. Çağrıda toplantının günü, saati, yeri ve gündemi bildirilir. Genel kurul toplantıları, tüzükte belirtilen yerde yapılır. Eğer tüzükte bu konuda hüküm yoksa genel kurul toplantıları dernek merkezinin bulunduğu yerde yapılır. Genel kurul toplantılarında gündeme bağlılık ilkesi geçerlidir. Böylece çağrı sonucu üyeler genel kurulda hangi konuların görüşüleceğinden haberdar olup önemli gördükleri konularda toplantıya katılabilirler. Ancak bunun bir istisnası öngörülmüş, toplantıda hazır bulunan üyelerin en az onda biri tarafından görüşülmesi yazılı olarak istenen konuların gündeme alınması zorunlu tutulmuştur. Bu yolla, tüm üyelere ve derneğe yükümlülük ve sorumluluk yükleyen konularda karar alınamayacağı ifade edilmektedir.

Toplantı ve karar yeter sayıları: Toplanmış sayılmak için gerekli olan sayıya toplantı yeter sayısı (nisabı), karar almak için gerekli olana ise karar yeter sayısı (nisabı) denir. Derneklerde genel kurul toplantı yeter sayısı olarak, toplantıya katılma hakkı bulunan üyelerin salt çoğunluğunun varlığı aranır. Toplantıya katılma hakkı olan üyelerin hesapta dikkate alınması boşuna değildir. Zira dernek üyeleri, dernek ile kendileri, eşleri, üstsoy ve altsoyları arasındaki hukuki işlemler ve uyuşmazlık konularında oy kullanamazlar. Tüzel kişilerde ise aynı kural tüzel kişi adına toplantıya katılacak kişi için uygulanır. Salt çoğunluk için üye sayısının yarısından bir fazlasının toplanmış olması yeterli görülmelidir. Ancak tüzük değişikliği ve derneğin feshi hâllerinde toplantıya katılma hakkı bulunan üyelerin üçte ikisinin katılımı sağlanmadıkça toplantı yapılamaz. İlk toplantıda, aranan bu yeter sayılar sağlanamazsa ikinci bir toplantı yapılır. İkinci toplantıda çoğunluk aranmaz. Ancak, bu toplantıya katılan üye sayısı, yönetim ve denetim kurulları üye tam sayısının iki katından az olamaz. Kural olarak genel kurul kararları, toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğuyla alınır. Yani karar yeter sayısı toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğudur. Tüzük değişikliği ve derneğin feshi kararlarında ise, toplantıya katılan üyelerin en az üçte iki çoğunluğunun olumlu oyu gerekir.

Kararların İptali: Genel kurulda alınan kararlar, olumlu ya da olumsuz oy versin ya da toplantıya hiç katılmamış olsun tüm üyeleri ve derneği bağlar. Ancak bazı üyeler alınan kararın kanuna veya tüzüğe uygun olmadığı kanaatini taşıyabilirler. İşte bu düşüncede olanlar için genel kurul kararlarına karşı dava yolu açık tutulmuştur. Bir üyenin bir genel kurul kararının iptalini isteyebilmesi için her şeyden önce, o kararın lehine oy kullanmamış olması gerekir. Bu da ya toplantıya katılıp olumlu oy kullanmamakla ya da toplantıya hiç katılmamış olmakla gerçekleşir. Bundan başka, toplantıya katılan üyeler için karar tarihinden, toplantıda hazır bulunmayan üyeler için kararın öğrenilmesinden başlayarak bir ay içinde ve her hâlde karar tarihinden itibaren üç ay içinde mahkemeye iptal için başvurulmalıdır. Aksi takdirde hak düşürücü sürenin dolması nedeniyle artık dava açılamaz. Genel kurul kararlarının iptali davası derneğe karşı açılır. İptaline karar verilen kararlar alındıkları andan itibaren geçersiz olurlar, yani iptal kararı geçmişe yürür.

Genel kurul kararlarının yok veya mutlak butlanla hükümsüz sayıldığı durumlarda iptal davası açmaya gerek yoktur. Zira genel ahlak ve adaba, kamu düzenine, emredici hukuk kurallarına aykırı oldukları için batıl olan kararlar zaten hiçbir zaman geçerlilik kazanmış olmazlar. Bunların olsa olsa geçersizliğinin tespiti istenir. Bunun için de mahkemeye iptal davası değil tespit davası açılmalıdır.

2)YÖNETİM KURULU: Yönetim kurulu, derneğin yürütme organıdır. Derneğin olağan işlerinin yürütülmesi, genel kurul kararlarının uygulanması yönetim kurulunun görevindedir. Yönetim kurulu, dernek işlerini kuşkusuz kanun, tüzük ve genel kurul kararları doğrultusunda yerine getirir. Örneğin, genel kurulu toplantıya yönetim kurulu çağırır. Dernek gelirlerinin toplanmasında kullanılan alındı belgeleri yönetim kurulu kararı ile bastırılır. Keza dernek gelirlerini toplayacak kişiler yönetim kurulu kararıyla belirlenir. Genel kurulun verdiği yetki ile yönetim kurulu kararıyla taşınmaz mal satın alınır veya satılır vb. Kanunda belirtilmemiş olmakla birlikte, yönetim kurulunun da salt çoğunlukla toplanıp salt çoğunlukla karar alacağı söylenebilir. İç ilişkideki bu rolünün yanı sıra yönetim kurulu aynı zamanda dış ilişkide derneği temsil eder. Derneğin resmî makamlar nezdinde ki ya da üçüncü kişilerle girişeceği iş ve işlemlerinde dernek adına yönetim kurulu “konuşur”. Bu bakımdan yönetim kurulu derneğin hem yürütme hem de temsil organıdır. Yönetim kurulu temsil görevini, üyelerden birine veya bir üçüncü kişiye verebilir. Yönetim kurullarının görev ve yetkileri, ne suretle seçileceği, asıl ve yedek üye sayısının tüzükte gösterilmesi gerekir. Ancak yönetim kurulu üye sayısı, beşten az olamaz. Yönetim kuruluna en az beş tane de yedek üye seçilir. Yönetim kurulu üyeleri ile dernek arasındaki ilişki hizmet ya da vekâlet sözleşmesine dayanabilir. Dernek yönetim kurullarının kamu görevlisi olmayan başkan ve üyelerine ücret verilebilir. Ücret ile her türlü ödenek, yolluk ve tazminatların miktarını belirleme görevi genel kuruldadır. Yönetim ve denetim kurulu üyeleri dışındaki üyelere ücret, huzur hakkı veya başka bir ad altında herhangi bir karşılık ödenemez. Yönetim kurulu üyeleri genel kurul tarafından seçilir. Genel kurulu izleyen otuz gün içinde, yönetim kurulu ve denetim kurulu ile derneğin diğer organlarına seçilen asıl ve yedek üyelerin dernek tarafından mülki idare amirliğine bildirilmesi gerekir. Genel kurul, süresi sona eren üyeleri tekrar yönetim kuruluna seçebilir. Yani yönetim kurulu üyeliği sona eren bir kişinin tekrar üyeliğe seçilmesine bir engel yoktur. Yönetim kurulu üyelerinin görev süreleri genellikle tüzükte belirtilir. Ancak genel kurul haklı nedenlerle yönetim kurulunu veya yönetim kurulu üyelerini her zaman görevden alabilir. Derneklerde yönetim kurulu üye sayısı, boşalmalar sebebiyle üye tamsayısının yarısının altına düşerse; genel kurul, kalan yönetim kurulu üyeleri veya denetim kurulu tarafından bir ay içinde toplantıya çağrılır. Bunlar tarafından çağrı yapılmazsa, üyelerden birinin istemi üzerine, sulh hâkimi, üç üyeyi genel kurulu toplantıya çağırmakla görevlendirir. Tüm bunlara rağmen üye sayısının tamamlanamaması ve tüzük gereğince yönetim kurulunun oluşturulmasının olanaksız hâle gelmesi, derneğin kendiliğinden sona ermesine neden olur. Yönetim kurulu dernek adına hareket ettiğinden ve organı olarak derneği temsil ettiğinden, yönetim kurulunun yapmış olduğu hukuki işlemlerden doğan hak ve borçlar derneğe aittir. Haksız fiillerde ise, yönetim kurulu üyeleri de dernekle birlikte sorumlu olurlar. Organların kusurlarından dolayı ayrıca kişisel olarak sorumlu olacağı kuralını hatırlamak gerekir. Böylece bu tür eylemlerden zarar görenler; dilerse derneğe, dilerse yönetim kurulu üyelerine, dilerse her ikisine birden başvurabilirler. Yönetim kurulunun, kanun, tüzük veya genel kurul kararlarına aykırı hareket ederek derneğe verdiği zararlardan dolayı da derneğe karşı sorumluluğu doğar. Bu sorumluluğun kapsamı ve uygulanacak hükümler, dernek ile yönetim kurulu üyeleri arasındaki hukuki ilişkiye göre belirlenir. Yönetim kurulunun sorumluluğunun on yıllık genel zaman aşımı süresine bağlı olduğu kabul edilmektedir. Genel kurul yönetim kurulunu ibra ederek bu sorumluktan kurtarabilir. Uygulamada olağan genel kurul toplantılarında yönetim kurulunun bir önceki dönemde yapmış olduğu işler gözden geçirilmekte ve buna göre sorumluluktan kurtulup kurtulmamalarına karar verilmektedir.

3)DENETİM KURULU: Denetim kurulunun görevi, derneğin kanun, tüzük ve genel kurul kararlarına uygun yönetilip yönetilmediğini denetlemektir. Genel kurul, yönetim kurulu veya denetim kurulu tarafından iç denetim yapılabileceği gibi, bağımsız denetim kuruluşlarına da denetim yaptırılabilir. Ancak bu denetim, denetim kurulunun yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Denetleme kurulu derneğin;

  • Tüzüğünde gösterilen amaç ve amacın gerçekleştirilmesi için sürdürüleceği belirtilen çalışma konuları doğrultusunda faaliyet gösterip göstermediği,
  • Defter, hesap ve kayıtların mevzuata ve dernek tüzüğüne uygun olarak tutulup tutulmadığı hakkında genel kurul ve yönetim kurulunu bilgilendirir, bu konulardaki görüşlerini bildirir. Denetlemenin ne sıklıkla yapılacağı tüzükle belirlenecek bir konudur. Ancak denetleme işi için bir yıldan daha uzun aralıklar belirlenemez

      Denetim kurulu görevini yaparken engellenemez. Denetim kurulu üyelerinin istemi üzerine, her türlü bilgi, belge ve kayıtlar, dernek yetkilileri tarafından gösterilmelidir. Bunun gibi, denetim kurulu üyelerinin derneğin yönetim yerleri, müesseseler ve eklentilerine girme isteğinin yerine getirilmesi zorunludur. Denetim kurulunun kaç asıl ve yedek üyeden oluşacağı tüzükle belirlenir fakat bu sayılar üç asıl ve üç yedek üyeden az olamaz.

DERNEKLERİN SONA ERMESİ

1) Derneklerin kendiliğinden sona ermesi(İnfisah): Sona erme için bir karar (genel kurul ya da mahkeme kararı) gerekmemektedir. Olsa olsa hâkimden, derneğin kendiliğinden sonra erdiğinin tespiti istenebilir. Dernekleri kendiliğinden sona erdiren nedenler:

  • Amacın gerçekleşmesi, gerçekleşmesinin olanaksız hâle gelmesi veya sürenin sona ermesi.
  • İlk genel kurul toplantısının kanunda öngörülen sürede yapılmamış ve zorunlu organların oluşturulmamış olması.
  • Borç ödemede acze düşmüş olması.
  • Tüzük gereğince yönetim kurulunun oluşturulmasının olanaksız hâle gelmesi.
  • Olağan genel kurul toplantısının iki defa üst üste yapılamaması.

2) Derneklerin Genel Kurul ya da Mahkeme Kararıyla Sona Ermesi(Fesih): Çeşitli nedenlerle üyeler artık bir derneğin faaliyetlerine devam etmeme düşüncesini taşıyabilir. Böyle durumlarda, genel kuruldan derneğin feshine ilişkin karar almak gerekir. Bunun için genel kurul dernek üyelerinin üçte ikisinin katılımıyla –ilk toplantıda- toplanır ve toplantıya katılan üyelerin üçte iki çoğunluğuyla karar alır. Derneklerin mahkeme kararı ile sona erdirilmesi yolu açıktır. Derneğin amacı, kanuna veya ahlaka aykırı hâle gelirse; Cumhuriyet savcısının veya bir ilgilinin istemi üzerine mahkeme, derneğin feshine karar verir.

Derneklerin Sona Ermesinin Sonuçları: Genel kurul kararı ile veya kendiliğinden sona eren derneğin para, mal ve haklarının tasfiyesi, tüzüğünde gösterilen esaslara göre yapılır. Tüzükte tasfiyenin ne şekilde yapılacağı genel kurul kararına bırakılmış olabilir. Bu gibi hâllerde, genel kurul tarafından bir karar alınmamış veya genel kurul toplanamamışsa, derneğin bütün para, mal ve hakları, mahkeme kararıyla derneğin amacına en yakın ve kapatıldığı tarihte en fazla üyeye sahip derneğe devredilir. Dernek mahkeme kararı ile feshedilmişse, derneğin bütün para, mal ve hakları, mahkeme kararıyla derneğin amacına en yakın ve kapatıldığı tarihte en fazla üyeye sahip derneğe devredilir. Kendiliğinden sona eren veya feshine karar verilen derneklerin tasfiye ve devir işlemleri tamamlandıktan sonra dernekler kütüğündeki kayıtları silinir.

KAMU YARARINA ÇALIŞAN DERNEKLER

     Amaç ve faaliyetleri kamuya yararlı olan dernekler, bazı şartların gerçekleşmesi hâlinde kamu yararına çalışan dernek statüsü elde edebilirler. Kamu yararına çalışan dernek olmak, diğer derneklere tanınmayan bazı hak ve muafiyetlerden yararlanma olanağı sağlar. Bu dernekler; bazı teslim ve hizmetleri için KDV istisnasından yararlanırlar, veraset ve intikal vergisinden muaf tutulurlar, sahip oldukları bina ve arazileri bazı şartlarla bina ve emlak vergisinden muaftır. Normalde kişi ve kuruluşlar, yetkili makamdan izin almadan yardım toplayamazlar. Ancak, İçişleri Bakanlığının önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca belirlenip ilan edilen kamu yararına çalışan dernekler izin almadan yardım toplayabilirler. Kamu yararına çalışan derneklere kurumlar vergisinin matrahının belirlenmesine etkili olacak şekilde kurum kazancından bazı hususlarda indirim yapma olanağı sağlanmıştır. Bu derneklerin taşınmazlarının tapuya tescil ve terkininde harç alınmaz vb. Kamu yararına çalışan dernek statüsü kazanabilmek için şu şartların gerçekleşmesi gerekir:

  • En az bir yıldan beri faaliyette bulunmak,
  • Son bir yıl içindeki, belirli bir tutarı geçen alım ve satım işlemlerini rekabet şartlarına uygun yapmak,
  • Amacı ve faaliyetleri ile üyelerinin dışında yerel veya ulusal düzeyde toplumun ihtiyaç ve sorunlarına yönelik çözümler üretmek ve toplumsal gelişmeye katkı sağlamak,
  • Yıl içinde elde ettiği gelirin en az yarısını bu amaçlara harcamak,
  • Tüzüğünde belirtilen amacı gerçekleştirecek düzeyde mal varlığına ve yıllık gelire sahip olmak.

     Bu şartları taşıyan dernekler kamu yararına çalışan dernek statüsünü kazanmak amacıyla mülki amirliğe başvuruda bulunurlar. Sonrasında, ilgili bakanlıkların ve Maliye Bakanlığının görüşü alınarak, İçişleri Bakanlığının teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla başvuruda bulunan derneğin kamuya yararına çalışan dernek olup olmadığı belirlenir. Kamu yararına çalışan dernek statüsü kazanmış derneklere; Türkiye Kızılay Derneği, Türkiye Yeşilay Derneği, Türkiye Sakatlar Derneği, Türkiye Spor Yazarları Derneği, Sanat Kurumu Derneği, Arama Kurtarma Derneği örnek verilebilir. Kamu yararına çalışan dernekler en az iki yılda bir denetlenir ve denetimler sonunda bu niteliklerini kaybettikleri tespit edilirse, birinci fıkrada öngörülen usulle haklarında alınan kamu yararına çalışan derneklerden sayılma kararı kaldırılır.

                                                            VAKIFLAR

    Vakıflar, tüzel kişiliğine sahip mal topluluklarıdır. Tek bir kişi bazen mal varlığının belli bir kısmı ile yapmak istediği bir hayrın, bir işin kendi ömrü ile sınırlı olmamasını, ölümünden sonra da devam etmesini, bu anlamda süreklilik taşımasını isteyebilir. İşte bunun için kişinin (vakfedenin) o işe özgülediği mal topluluğunun diğer mallarından bağımsızlaşarak tüzel kişilik kazanması gerekir ki böylece vakıf ortaya çıkar

Türk hukukunda vakıflar hem 4721 sayılı TMK’da hem de 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nda (VK) düzenlenmiştir. TMK’daki hükümler daha çok vakıfların özel hukuk yönüyle ilgiliyken, Vakıflar Kanunu’ndaki hükümler daha çok kamu hukuku boyutuyla ilgilidir

743 sayılı önceki Medeni Kanun ile şimdiki 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıflara yeni vakıflar denir. Yeni vakıflar dışında, VK’da; mazbut, mülhak, cemaat ve esnaf vakıflarına da yer verilmiştir

MAZBUT VAKIF: VK uyarınca Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilecek ve temsil edilecek vakıflar ile 743 sayılı Medeni Kanun’un yürürlük tarihinden önce kurulmuş ve önceki (2762 sayılı) Vakıflar Kanunu gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıfları

MÜLHAK VAKIF: 743 sayılı Medeni Kanun’un yürürlük tarihinden önce kurulmuş ve yönetimi vakfedenlerin soyundan gelenlere şart edilmiş vakıfları

CEMAAT VAKFI: Vakfiyeleri olup olmadığına bakılmaksızın önceki Vakıflar Kanunu gereğince tüzel kişilik kazanmış, mensupları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Türkiye’deki gayrimüslim cemaatlere ait vakıfları

ESNAF VAKFI: Önceki Vakıflar Kanunu’nun yürürlüğünden önce kurulmuş ve esnafın seçtiği yönetim kurulu tarafından yönetilen vakıfları ifade eder (VK m.3).

Bir başka ayırıma göre ise vakıflar, alelade vakıflar ve özel vakıflar olarak ikiye ayrılmaktadır. Alelade vakıflarla TMK m. 101 vd.ye tabi olan ve diğer vakıf kategorilerine girmeyen vakıflar kastedilmektedir. Özel vakıflara gelince, bunlar; aile vakıfları, çalıştırılanlara ve işçilere yardım vakıfları, bir de kamuya yararlı vakıflardır. Bu sayılanların dışında, vakıflar içinde özel konumlu ve özgün amaçlı, ayrıca kanunla düzenlenmiş bazı vakıflar da vardır ki, bunlara yükseköğretim vakıfları, çevre koruma vakıfları, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı örnek verilebilir.

Bunlarla ilgili olarak, TMK m. 117/III’te özel kanunlarla kurulan vakıflar hakkındaki özel hükümlerin saklı olduğu düzenlenmiştir.

TANIMI VE UNSURLARI

TMK m. 101/I’e göre, vakıflar, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır.

Vakfın unsurları yeterli bir mal varlığının bulunması ve bu mal varlığının belirli ve sürekli bir amaca özgülenmesi, yani tahsisidir

Özgülenecek mallar taşınır ve/veya taşınmaz niteliğinde olabilir; traktör, iş makinesi, nakit para, kıymetli evrak, arsa, ev gibi. İster taşınır ister taşınmaz olsun, bir malın kendisinin değil de yalnız   gelirinin vakfedilmesi de mümkündür. Vakfedilecek mal bir ev gibi tek bir mal olabilir ya da birden çok mal vakfa birlikte özgülenebilir. Fikir ve sanat eserlerinden doğan haklar da vakfedilebilir

Özgüleme (tahsis), amacı gerçekleştirmeye hizmet edecek malların bir tüzel kişilik meydana getirmek niyetiyle ayırt edilmesidir. Özgülemeyi içeren vakıf kurma bir hukuksal işlemle olur. Vakıf kurma işlemi –hukuki işlemler içerisinde- tek taraflı hukuksal işlemlerdendir.

Vakıfta derneklerin aksine birden çok amaç bulunabilir. Örneğin, hem kuşların barınma ihtiyaçlarını karşılama hem de mezarlıkların bakımı amaçlı bir vakıf kurulabilir

Hukukumuzda bir vakfın amacının; Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasanın temel ilkelerine, hukuka, ahlaka, millî birliğe ve millî menfaatlere aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek olması ise yasaklanmıştır (TMK m. 101/III). Bu amaçlar vakıflar için yasak amaçlardır

VAKIF KURMA ÖZGÜRLÜĞÜ

Anayasamızın 33. maddesinde Toplantı Hak ve Hürriyetleri üst başlığı altında Dernek Kurma Hürriyeti başlığı altında düzenlenen –ve daha önce derneklerle ilgili olarak değinilen- hüküm ve bu hükümde tanınan özgürlük vakıflar için de geçerlidir. Bu sonuç bizzat 33. maddenin son fıkrasından çıkmaktadır. Şu hâlde, vakıf kurup kurmamak bir özgürlük meselesidir ve -bir başka deyişle- kimse vakıf kurmaya zorlanamaz.

VAKFEDEN

Vakfeden; vakfı kuran kişidir, vakıf kurucusudur. Vakıflar hem gerçek hem de tüzel kişiler tarafından kurulabilir. Kanun buna izin vermektedir (TMK m. 101/I).

Tüzel kişilerde vakfın kurulmasına tüzel kişinin yetkili organı karar verir.

Gerçek kişilerde vakfedenin tam ya da sınırlı ehliyetli olması gerekir. Tam ehliyetsizler vakıf kuramazlar. Sınırlı ehliyetsizler de sağlıklarında vakıf kuramazlar. Böyle bir işleme yasal temsilcinin rızası, sonucu değiştirmez. Hatta yasal temsilcinin sınırlı ehliyetsiz adına bu işlemi yapması da yasaklanmıştır. Zira, daha önce değinildiği gibi, vesayet altındaki kişiler adına kefil olmak, vakıf kurmak ve önemli bağışlarda bulunmak yasaktır (TMK m. 449). Ancak vakfın ölüme bağlı tasarruf yoluyla kurulması da mümkündür. Vasiyet yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve on beş yaşını doldurmuş olmak yeterli olduğundan (TMK m. 502), bu şartları taşıyan sınırlı ehliyetsizlerin ölümlerinden sonra sonuç doğurmak üzere vakıf kurabilmeleri mümkündür.

Vakfın Kuruluş Şekli

Vakfedenin sağlığında kurulacak vakıflarda , irade resmî senette açıklanırken, ölümlerinden sonra kurulacak vakıflarda ölüme bağlı tasarrufla vakıf kurma iradesi açıklanmış olur.

Vakfedenin sağlığında kurulacak vakıflarda, senedin resmîlik kazanması için; vakıf senedinin noter tarafından resen düzenleme şeklinde yapılması gerekir. Nitekim 1512 sayılı Noterlik Kanununda vakıf senedi düzenleme şeklinde yapılması zorunlu işlemler arasında sayılmıştır (m. 89). Dolayısıyla vakfeden tarafından hazırlanmış senedin sadece onanması geçerlilik şartını sağlamamaktadır. Resmî senetle vakıf kurma işlemi temsilci aracılığıyla da yapılabilir. Bu durumda temsil yetkisi noterlikçe düzenlenmiş bir belgeyle verilmeli ve belgede vakfın amacı ile özgülenecek mal ve haklar belirlenmiş olmalıdır (TMK m. 102/II).

Ölüme bağlı tasarrufla vakıf kurulmasında vasiyet yolu asıl yoldur (TMK m. 502). Ancak miras sözleşmesi içinde de vakıf kurma iradesinin açıklanabileceği kabul edilir. Miras sözleşmesi bir sözleşmedir, dolayısıyla bu sözleşmenin yapabilmesi için ayırt etme gücüne sahip ve ergin olmak, kısıtlı bulunmamak gerekir (TMK m. 503). Ancak miras sözleşmesi içinde yer alması, vakıf kurma işlemini tek taraflı hukuki işlem olmaktan çıkarmaz. Burada sadece miras sözleşmesi içinde açıklanan vakıf kurma iradesi söz konusudur, yoksa miras sözleşmesinin karşı tarafı ile yapılan bir sözleşme yoktur

Vakıf kurmaya karar veren vakfeden, önce vakfın ana statüsünü oluşturan vakıf senedine şekil verecektir. Sonra vakfı sağlığında kurmak istiyorsa, vakıf kurma iradesini açıklamak üzere (hazırladığı senetle) notere başvuracak, noter de resen düzenleme şeklinde bu iradeyi (tekrar) yazıya aktaracaktır. Bundan sonra vakfeden noterden aldığı senetle vakfın tescili için mahkemeye başvuracaktır. Ölüme bağlı tasarrufla kurulan vakıflarda ise, mahkemeye başvurma, ilgililerin veya vasiyetnameyi açan sulh hâkiminin bildirimi üzerine ya da Vakıflar Genel Müdürlüğünce resen yapılır (TMK m. 102/III).

Başvurunun hukuka uygun görülmesi hâlinde mahkeme vakfın tesciline karar verir. Tesciline karar verilen vakıf, vakfın yerleşim yeri mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil edilir; ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğünde tutulan merkezî sicile kaydolunur (TMK m. 104/I). Tescil kararı, başka bir mahkemece verilmiş ise, belgeler ve karar tescil için vakfın yerleşim yeri mahkemesine gönderilir (TMK m. 104/II). Yerleşim yeri mahkemesinin bildiriminden sonra Vakıflar Genel Müdürlüğünce merkezî sicile kaydolunan vakıf, Resmî Gazete ile ilan olunur (TMK m. 104/III).

Kuşkusuz mahkeme vakfeden tarafından yapılan tescil başvurusunu hukuka uygun görmeyerek reddedebilir de. Bazen de tescil yönünde verilen karar aleyhine dava açmak isteyenler olabilir. İşte TMK m. 103’e göre, mahkemenin verdiği karar, tebliğ tarihinden başlayarak bir ay içinde, başvuran veya Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından temyiz edilebilir. Vakıflar Genel Müdürlüğü veya ilgililer, vakfın kurulmasını engelleyen sebeplerin varlığı hâlinde iptal davası da açabilirler. Ayrıca vakfedenin mirasçıları ile alacaklılarının, bağışlamaya ve ölüme bağlı tasarruflara ilişkin hükümler uyarınca vakfın kurulmasına karşı dava hakları saklıdır (TMK m. 108)

Vakfın Mal ve Hakları Kazanması ve Sorumluluk

Vakıf, tüzel kişilik kazanması ile birlikte, özgülenen malların mülkiyetini ve özgülenen hakları kazanır (TMK m. 105/I): Eğer vakfa özgülenenler arasında taşınmaz varsa, bu taşınmazın vakıf tüzel kişiliği adına tescili, tescile karar veren mahkeme tarafından tapu idaresine bildirilir (TMK m. 105/III). Taşınır malların özgülenmiş olması hâlinde ise, zilyetliğin devrine gerek kalmaksızın tescille birlikte mülkiyet vakfa geçer. Vakfa özgülenen alacaklar da alacağın temliki işlemine gerek kalmaksızın, vakfa ait olurlar.

Ölüme bağlı tasarrufla kurulan vakıfların kişilik kazandıkları an itibarıyla, artık ölü olan vakfedenin ödenmemiş borçları bulunabilir. TMK m. 105/III’e göre, ölüme bağlı tasarrufla kurulan vakfın miras bırakanın borçlarından sorumluluğu, özgülenen mal ve haklarla sınırlıdır.

 Vakıf Senedi

Vakıf senedi; vakfedenin iradesinin ortaya konduğu, vakfın amacının, örgütünün ve vakıf için önemli diğer hususların içinde yer aldığı vakfın ana statüsüdür. Vakıf senedinde bulunması gereken hususlar TMK m. 106’da sayılmıştır. Buna göre senette aranalar; Vakfın adı, Vakfın adı vakfeden tarafından belirlenir. Vakıflar, 5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanun gereği, kamu kurum ve kuruluşlarının adını alamazlar.

  • Vakfın amacı,
  • Vakfın amacına özgülenen mal ve haklar,
  • Vakfın örgütlenme ve yönetim şekli,
  • Vakfın nasıl yönetileceği, örgütlenmesi, seçimlik organlara sahip olup olmayacağı vakıf senedinde düzenlenir.
  • Vakfın yerleşim yeri

Vakfın yerleşim yerinin de vakıf senedinde gösterilmesi gerekir. Ancak bir şekilde düzenlenmemiş ya da belirsiz kalmışsa, TMK m. 51 gereği, vakfın yerleşim yeri, işlerinin yönetildiği yer olur.

TMK m. 107/I’e göre, vakfın amacı ile bu amaca özgülenen mal ve haklar yeterince belirlenmiş ise, diğer noksanlıklar vakfın tüzel kişilik kazanması için yapılan başvurunun reddini gerektirmez. Bu tür noksanlıklar, tescil kararı verilmeden önce mahkemece tamamlattırılabilir. Ancak bunun yerine, vakfın tesciline karar verilip kuruluştan sonra denetim makamının (Vakıflar Genel Müdürlüğünün) başvurusu üzerine, bu noksanlıkların giderilmesi yolu da seçilebilir.

Tescili istenen vakfa ölüme bağlı tasarrufla özgülenen mal ve haklar amacın gerçekleşmesine yeterli değilse; bu durumda vakıf kurulamaz. Vakfeden aksine bir irade açıklamasında bulunmuş olmadıkça bu mal ve haklar, denetim makamının görüşü alınarak hâkim tarafından benzer amaçlı bir vakfa özgülenir

VAKFIN ÖRGÜTÜ

Vakıflarda bir tek zorunlu organ vardır. O da yönetim organıdır. Bu durum TMK m. 109’da “Vakfın bir yönetim organının bulunması zorunludur.” hükmü ile ifade edilmiştir. Ancak vakfeden, vakıf senedinde gerekli gördüğü başka organları da gösterebilir. Böylece seçimlik organ olarak denetim organı, danışma organı vb. organların vakıfta oluşturulması mümkündür.

Vakfın yönetim organı vakfı yönetir ve temsil eder. VK’ya göre yeni vakıfların yönetim organı vakıf senedine göre oluşturulur ve bu vakıfların yönetim organlarında görev alanların çoğunluğunun Türkiye’de yerleşik bulunması gerekir (m. 6/V).

Vakıflarda yönetim organının kurul olarak teşkili zorunlu değildir. Yönetim organı tek bir kişiden de oluşturulabilir. Vakıf Yöneticilerinde Aranan Özellikler

Vakfın yönetim organında görev alanların çoğunluğunun Türkiye’de yerleşik bulunması gerekir (VK m. 6/V). Bundan başka şunlar vakıf yöneticisi olamazlar:

Hırsızlık, nitelikli hırsızlık, yağma, nitelikli yağma, dolandırıcılık, nitelikli dolandırıcılık, zimmet, rüşvet, sahtecilik, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, güveni kötüye kullanma, kaçakçılık suçları ile Devletin güvenliğine karşı işlenen suçların birinden mahkûm olanlar (VK m. 9/I).

Vakıf yöneticisi seçildikten sonra yukarıdaki suçlardan mahkûm olanların yöneticiliği sona erer (VK m. 9/II).

Aşağıdaki hâllerde ise vakıf yöneticileri, Vakıflar Meclisinin vereceği karara dayalı olarak denetim makamının (Vakıflar Genel Müdürlüğü) başvurusu üzerine vakfın yerleşim yeri asliye hukuk mahkemesince görevlerinden alınabilir (VK m. 10): Bir yöneticinin;

  • Vakfın amacına ve yürürlükteki mevzuata uygun davranmaması
  • Vakfın amacı doğrultusunda faaliyette bulunmaması,
  • Vakfın mallarını ve gelirlerini amaçlarına uygun olarak kullanmaması,
  • Ağır ihmal ve kasıtlı fiilleriyle vakfı zarara uğratması,
  • Denetim makamınca tespit edilen noksanlık ve yanlışlıkları verilen süre içerisinde tamamlamaması, düzeltmemesi veya aykırı işlemlere devam etmesi,
  • Medeni hakları kullanma ehliyetini kaybetmesi veya görevini sürekli olarak yapmasına engel teşkil edecek hastalığa veya maluliyete yakalanması,
  • Vakıflar Kanunu’nun 11 inci maddesi uyarınca iki defa idari para cezası alması.

Görevinden alınan vakıf yöneticileri Vakıflar Meclisi üyesi olamaz ve beş yıl süreyle aynı vakfın yönetim ve denetim organında görev alamazlar.

Vakıf yönetim organında bulunan kişiler mahkeme kararı olmaksızın görevlerinden uzaklaştırılamazlar (VK m. 10/V).

Vakıflarda Yönetim Organının Görev ve İşlevi

Vakfı yöneten ve temsil eden yönetim organına, gerek TMK gerekse VK ile yüklenmiş çeşitli görevler vardır. Bunlardan TMK’da yer alanlar şöyle sıralanabilir:

  • TMK m. 112/I’e göre, mahkemeden vakfın örgütünün, yönetiminin ve işleyişinin değiştirilmesini talep etmek, mahkemeye denetim makamınca başvurulmuşsa görüş bildirmek,
  • TMK m. 113/I’e uygun olarak, vakfın amacının değiştirilmesi için mahkemeye başvurmak; mahkemeye denetim makamınca başvurulmuşsa görüş bildirmek,
  • TMK m. 113/III’e uygun olarak, vakfa özgülenen malların değiştirilmesi ya da paraya çevrilmesi için mahkemeye başvurmak; mahkemeye denetim makamınca başvurulmuşsa görüş bildirmek,
  • TMK m. 114’te belirtilen raporu hazırlamak, yayımlanmasını sağlamak.

Vakıf Organlarının Tamamlanması

Vakfın gerek yönetim organında gerekse seçimlik organlarında ölüm, istifa ya da herhangi bir nedenle eksilme olabilir. Bu eksikliğin giderilmesinde önce vakıf senedinden yararlanılır. Vakıf senedinde bu konuda hüküm yoksa, vakfedenin senette vakıf senedini değiştirmeye yetkili kıldığı organ araştırılır.

Vakıf senedi değişikliğine yetkili bir organ senette gösterilmemişse, icraya yetkili organın kararı aranır. Bu şekilde oluşan karar ve Vakıflar Genel Müdürlüğünün görüşü alınarak mahkemece vakıf organlarında boşalan yerlere yeni üyeler seçilir (VK m. 8).

Vakfın Denetimi

TMK’ya göre, vakıfların; vakıf senedindeki hükümleri yerine getirip getirmedikleri, vakıf mallarını amaca uygun biçimde yönetip yönetmedikleri ve vakıf gelirlerini amaca uygun olarak harcayıp harcamadıkları açısından denetimlerinin yapılması gerekir. Denetimi yapacak olan ise Vakıflar Genel Müdürlüğü ve üst kuruluşlardır (m. 111)

Vakıflar Kanunu’nda ise iç denetim esası kabul edilmiştir (VK m. 33/I). İç denetim, vakıf faaliyetlerinin hukuka ve vakfın stratejik planına uygun olarak yürütülmesini; kaynakların etkili, ekonomik ve verimli kullanılmasını; bilgilerin güvenilirliğini, bütünlüğünü ve zamanında elde edilebilirliğini sağlamayı amaçlar (VY m. 41/I). Ayrıca iç denetim, vakfın risk yönetim ve kontrol süreçlerinin etkinliğini değerlendirerek sistemli ve disiplinli bir yaklaşımla vakfın amaçlarına ulaşmasına yardımcı olur (VY m. 41/II).

Vakıflarda iç denetim eğer bu yönde bir seçimlik organ kurulmuşsa onun tarafından yapılır. Böyle bir organ bulunmuyorsa, denetim bağımsız denetim kuruluşlarına da yaptırılabilir (VK m. 33/I, VY m. 43/I).

VK m. 43’te, vakıf yöneticilerinin, en az yılda bir defa yapılacak iç denetim raporları ile sonuçlarını, rapor tarihini takip eden iki ay içerisinde Genel Müdürlüğe bildireceği ve vakıfların amaca ve yasalara uygunluk denetimi ile iktisadi işletmelerinin faaliyet ve mevzuata uygunluk denetiminin Genel Müdürlükçe yapılacağı düzenlenmiştir (m. 43/II ve III).

Vakfın Yönetiminin Değiştirilmesi

Haklı nedenlerin varlığı hâlinde, vakıf senedinde değişiklik yapılması hususunda vakfın yönetim organı veya denetim makamı (Vakıflar Genel Müdürlüğü) istemde bulunabilir. Hangisi istemde bulunmuşsa, diğerinin yazılı görüşünü aldıktan sonra mahkeme tarafından değişikliğe karar verilir (TMK m. 112).

Vakfın Amacının ve Mallarının Değiştirilmesi

Vakfın yönetiminin değiştirilmesinde olduğu gibi, vakfın amacına özgülenen mal ve hakların daha yararlı olanları ile değiştirilmesini veya paraya çevrilmesini haklı kılan sebepler varsa mahkeme, vakfın yönetim organı veya denetim makamının başvurusu üzerine diğerinin yazılı görüşünü aldıktan sonra gerekli değişikliğe izin verebilir (TMK m. 113/III).

YARGITAY KARARLARINDAN:

YARGITAY 18. Hukuk Dairesi

ESAS:2004/7793 KARAR:2005/409 TARİH:07.02.2005

“4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 101. maddesi hükmüne göre vakıf, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluğudur. Kurulmuş olan bir vakfın özgülendiği amaç doğrultusunda varlığını sürdürmesi ve yönetim organlarınca da bu amacın gerçekleştirilmesi esastır. Vakfeden tarafından kuruluş senedinde belirlenen vakfın amaç ve örgütlenme biçimi, zorunluluk doğmadıkça kural olarak vakıf organlarınca değiştirilip genişletilemez. Bununla birlikte vakfın amacı, geçen zaman içinde tamamen değişik bir anlam ve nitelik kazanmış olursa, ancak bu nedenle değiştirilmesi söz konusu olacaktır. Türk Medeni Kanunun 113. ve Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün 26. maddeleri, vakfın asıl amacının niteliği ve kapsamı vakfedenin vakıf senedinde belirttiği isteğine açıktan açığa uymayacak derecede değişmiş olursa, amacın değiştirilmesi için yetkili asliye mahkemesine başvurulacağını hükme bağlamış olup burada ölçü vakfın değişen koşullar karşısında başlangıçtaki amacın gerçekleştirilmesinin olanaksız duruma gelmesidir. Amacın değiştirilebilmesi için objektif ve subjektif koşulların birlikte oluşması gerekir. Objektif koşullar bakımından amacın anlam ve içeriğini yitirmesine, subjektif koşullar bakımından da değişmiş olan amacın artık vakfedenin isteğiyle bağdaşmasına olanak bulunmamasına bağlıdır. Ancak bu iki koşulun gerçekleşmesi durumunda, vakfın amacı, vakfedenin asıl amacına aykırı olmamak kaydıyla, vakıf yönetim organının veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün başvurusu üzerine yetkili asliye mahkemesince değiştirilir”.

VAKFIN SONA ERMESİ

Amacının gerçekleşmesi olanaksız hâle gelen ve değiştirilmesine de olanak bulunmayan vakıfların tüzel kişiliği kendiliğinden sona erer (TMK m. 116).

Vakıflar vakfedenin isteği doğrultusunda vakıf senedinde belirtilen sürenin dolmasıyla ya da senede vakfın sona ermesini gerektiren bir bozucu şart konulmuşsa onun gerçekleşmesi ile de sona ererler.

Vakıflar mahkeme kararıyla da sona erebilirler. Yasak amaç güttüğü veya yasak faaliyetlerde bulunduğu sonradan anlaşılan veya amacı sonradan yasaklanan vakfın amacının değiştirilmesine olanak bulunmazsa; vakıf, denetim makamının (Vakıflar Genel Müdürlüğünün) ya da Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine duruşma yapılarak dağıtılır (TMK m. 116/II).

Vakfın Sona Ermesinin Sonuçları

Sona eren vakıflar mahkeme kararıyla sicilden silinir (TMK m. 116/I). Vakfın sona ermesi merkezî sicile de kaydedilir ve Genel Müdürlük tarafından Resmî Gazete’de ilan olunur (VY m. 21).

Tasfiye sonucunda kalan mal varlıklarının özgülenmesi konusunda ise, Vakıflar Kanunu m. 27’de özel hüküm vardır. VK m. 27’e göre, kendiliğinden sona eren vakıflarda özgüleme vakıf senedinde yazılı hükümlere göre yapılır. Vakıf senedinde özel bir hüküm bulunmaması hâlinde ise Genel Müdürlüğün görüşü alınarak mahkeme kararıyla artan mal varlığı benzer amaçlı bir vakfa özgülenir. Mahkeme kararı ile sona eren yani dağıtılan vakıfların borçlarının tasfiyesinden arta kalan mal ve haklar ise Genel Müdürlüğe intikal eder (VK m. 27).

Çalıştırılanlara ve İşçilere Yardım Vakfı

Çalıştırılanlara ve işçilere yardım vakıflarının TMK m. 110’da belirtilen özellikleri şunlardır:

 Çalıştırılanlara ve işçilere yardım vakıflarının yöneticilerinin, yararlananlara bilgi verme yükümlülüğü vardır. Bu bilgi özellikle, vakfın örgütü, işleyişi ve mali durumu ile ilgilidir.

  • Vakfa ödenti veren çalıştırılanlar ve işçilerin vakfın yönetimine katılma hakkı vardır. Bu katılım en az yapmış oldukları ödeme oranında gerçekleşir ve temsilcilerini olabildiğince kendi aralarından seçerler.
  • Vakfın mal varlığının çalıştırılanların ve işçilerin yapacakları ödemelerle sağlanacak bölümünün işverene karşı vakfın bir alacağından ibaret olması, ancak bu alacak için yeterli güvence sağlanmış olmasına bağlıdır
  • Ödenti vermiş olanlar yararlanan sıfatıyla vakfın edimlerinin yerine getirilmesini dava yoluyla isteyebilirler. Diğer yararlananlar için bu yol, vakfı düzenleyen hükümlerin kendilerine bu hakkı tanımış bulunmasına bağlıdır.
  • Çalıştırılanlara ve işçilere yardım vakıflarında yararlananların yönetime katılmaları ve vakıftan yararlanma şartları ile ilgili hükümlerde değişiklik yapılması için, vakıf senedine göre buna yetkili organın istemi üzerine, denetim makamının yazılı görüşü alındıktan sonra yerleşim yeri mahkemesinin kararı gerekir.

İlgili Kategoriler

Hukuk Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir