Ekonomi ders notları



İKTİSAT VE İKTİSADİ MESELE:İngiliz ekonomist  Lionel Robbins’in yaptığı tanıma göre iktisat;Toplumun sınırlı kaynakları sınırsız istekleri karşılamasında nasıl kullanıldıklarını inceleyen bir sosyal bilimdir. İktisat:Kıtlık bilimidir.

Kaynakların sınırlı isteklerin sonsuz oluşu bu toplumu tercih yapmaya ve şu 3 temel soru ile karşı karşıya bırakır;

  1. Ne Be Kadar Üretilecek:Üretilmesi muhtemel çok olan çeşitli mallardan hangilerinin üretileceğinin saptanmasıdır.
  2. Üretim Hangi Yöntemle Nasıl Yapılacak:Hangi üretim tekniği ile üretilecek sorusu başlar.
  3. Üretim kimler için yapılacak:Cevap bulunduktan sonra nasıl bölüşülecek bu kararı kim verecek sorusu.

İKTİSADİ SİSTEMLER

  1. Kapitalist düzen ve Piyasa Mekanizması:Fiyatların üretici ve tüketici tarafından serbest bir ortamda belirlendiği üretim araçlarının devlete değil kişilere ait olduğu girişim ve seçim özgürlüğünün bulunduğu üretici ve tüketicinin kendi çıkarlarına göre hareket ettiği liberal sistemdir.
  2. Kumanda Ekonomisi:Üretim faktörlerinin girişimin kamuya ait olduğu ana ekonomi sorunlarının piyasaya değil merkezi otoriteye bırakıldığı Kapitalizm’e tepki olarak doğmuş sistemdir.
  3. Karma Ekonomik Sistem:piyasaların eksik rekabet işleyişini dışsallıkların kamusal malların varlığı gibi sorunlar piyasaların yetersiz kaldığı özel durumlarda hükümetin piyasa mekanizmasına müdahale etmesini gerekli kılmıştır. Piyasa sistemine devlet müdahalesinin olması yaklaşımına karma ekonomik sistem denir.

TAM İKTİSADİ BÜYÜME VE ETKİNLİK

Temel sorunlardan biri kaynakların etkin kullanılıp kullanılmadığıdır. İktisatçılar bu soruya;

  1. Dağıtımda Etkinlik:Sınırlı kaynakta üretilen malların kişilerin sahip olmak istedikleri ve gelir düzeyleri itibariyle de sahip olabilecekleri mallardan farklı olup olmadığı incelenir.
  2. Üretimde Etkinlik: Sınırlı kaynaklarla üretilen malların en düşük maliyetli üretim teknikleri ile üretip üretmedikleri üzerinde durulur.
  3. Bölüşümde Etkinlik:Gelir dağılımının sabit olduğu varsayımında kıt kaynaklarla üretilen malların o mallara en çok fayda affeden kişiler tarafından kullanılıp kullanılmadığı üzerinde durulur.

Gelir dağılımı veri iken malların kişiler arasında yeniden bölüştürülmesi sonucu diğer kişilerin refah düzeylerinde bir bozulma olmadan en az bir kişinin refah düzeyinde bir iyileşmenin ortaya çıkmadığı bir durum malların doğru kişiler tarafından kullanıldığı durumdur.

Etkinlik =(Dağılımda+Üretimde+Bölüşümde)Etkinlik

ETKİNLİK= Dağıtımda Etkinlik:Ne Üretilecek|Üretimde Etkinlik:Nasıl üretilecek|Bölüşümde Etkinlik:Kimler için üretilecek

TEMEL KAVRAMLAR

İHTİYAÇ:Duygudur.

ZORUNLU İHTİYAÇLAR   ZORUNLU OLMAYAN İHTİYAÇLAR  
Yeme, içme, giyinme, barınma Sosyal ihtiyaçlar spor-müzik, kitap okumak

 

 

 

İHTİYAÇLARIN ÖZELLİKLERİ

  1. İhtiyaçlar karşılandıkça şiddeti ARTAR. (Bağımlılık, içki, kumar)
  2. İhtiyaçlar çeşitli mal ve hizmetlerle giderilir.
  3. Genelliklelikle tatmin edildikçe şiddetleri AZALIR(Yedikçe, içtikçe)
  4. İhtiyaçlar karşılamada MALLAR birbirinin yerine kullanılabilir. İKAME edebilir.
  5. İktisat ihtiyaçların ahlaki yönüyle ilgilenmez.

MAL:Fiziki bir şey fayda sağlıyorsa Mal’dır. SOMUTTUR.(örn:Kitap)

HİZMET:Fiziki özellikler taşımayan(Maddi özelliği olmayan) varlıklardır. SOYUTTUR.(örn:eğitim,sağlık)

 

MALLARIN ÇEŞİTLERİ:

  1. Serbest Mal : Çabasız, maliyetsiz, BELEŞ mallardır.(Hava)
  2. İktisadi Mal:İsteyen istediklerine kıyasla kıt olan mallardır.Bu yüzden bedeli ödemek gereken mallar.Örn:Ayakkabı
  3. Tamamlayıcı Mal:Bir isteği giderirken bir arada kullanılan mallar.Örn:Otomobil-Benzin
  4. İkame Mal: Bir isteğin karşılanmasında birbirinin yerine geçebilen mallardır.
  5. Üretim Malları:Bir isteği dolaylı bir biçimde (tüketim malı üreterek)karşılayan mallara denir.Örn: Dokuma,tezgah
  6. Yatırım/Sermaye Malı:Üretim sürecinde fiziksel olarak bir başka mala dönüştürülmez veya yok olmayan mallara denir.
  7. Ara Mal:Üretim sürecinde fiziksel olarak bir başka mala dönüşen olan mallara denir.Örn:Ekmek üretiminde un.
  8. Kısaca:Üretim=(Yatırım/Sermaye)+Ara Mal
  • TÜKETİM MALI : (Nihai) Bitmiş mal, hazır maldır. Tüketicinin doğrudan ihtiyacını karşılayan mallardır.(Örn:Kalem,Ekmek)
  • Dayanıksız Tüketim Malları:Bir kez kullanılabilen mallardır.Örn:Çay,ekmek,sabun
  • Dayanıklı Tüketim Malları:İstekleri karşılanırken yok olmayan bir kereden fazla kullanılabilen mallardır. Örn:TV
  • Kamusal Mallar:Bölünmezlik ve rakip olmama gibi 2 özelliği içinde barındıran toplumdaki kişilerden biri tarafından tüketildiğinde diğer kişilerinde tüketmelerinin mümkün olduğu ve tüketim sonucunda miktarda azalma olmayan mallar. Örn:Milli Savunma
  • Özel Mal:Bölünmezlik ve rakip olmama özelliklerini taşımayan sadece tüketen kişiye fayda sağlayan mallara denir. Kişiye özel fayda sağlar. Örn: İçilen çay

TÜKETİM:Malların isteklerin karşılanmasında doğrudan doğruya kullanılmasıdır.

ÜRETİM:Bir malın faydalılık derecesini arttırarak farklı bir mal haline getirilmesine denir. Faydalılık derecesi 4 biçimde artırılır:

  1. Malın şekil(biçim) Faydası: Üretimle şekli değişir. İmalat faydaları da denir.Örn: Undan ekmek yapılması
  2. Malın Yer Faydası:Malın bol olduğu yerden alınıp kıt olduğu yere taşınmasıdır(nakliye). Örn:Portakalın mersinde yetişip Ankara da satışından yapılan faydanın artmasıdır.
  3. Malın Zaman Faydası: Stokçuluk, depolama faaliyetleri.
  4. Malın Mülkiyet Faydası:Malların onlara en fazla ihtiyaç duyanların ellerine geçmesine yardımcı olmak suretiyle faydasının arttırılması işlemidir (ticaret).Örn:Bakkalın süt satması.

ÜRETİM FAKTÖRLERİ

  • TOPRAK:Toprak denilince hem altındaki hem üstündeki tüm doğal varlıklar anlaşılmaktadır.Örn:Tarımsal arazi,Madenler.denizler vb üretim sürecinde kullanılması karşılığında aldığı pay rant(kira)olarak adlandırılır.
  • SERMAYE:İnsanlar tarafından üretilmiş olan üretim mallarını temsil eder.Örn:Makine,Sermayeyi iki şekilde düşünebiliri.
    • Sabit Sermaye:Üretim sürecinde uzun süre kullanılan sermaye.
    • Değişken Sermaye: üretimde bir kere kullanılmakla yok olan sermaye.
      sermayenin üretime katkısı karşılığında elde ettiği gelire faiz denir.
  • EMEK:Üretim sürecinde kullanılan bedeni ve fikri insan gücü temsil eder. 2’ye Ayrılır.
    • Vasıflı Emek:Öğrenim soncu özel bir bilgi ve beceriye sahip olan emek türü.Beşeri sermaye de denir.
    • Vasıfsız Emek:Emeğin üretime katkısı karşılığında elde ettiği gelire ücret denir.
  • GİRİŞİMCİ:Üç kaynağı bir araya getirerek belirli bir malın üretimini gerçekleştiren ve üretimin risklerine katlanan özel yada tüzel kişiye denir.Müteşebbisin üretime katkısı karşılığında elde ettiği gelire kar denir.
  • Üretim :Fayda yaratma faaliyetidir.
  • TÜKETİM:İhtiyaçların giderilmesi yada hafifletilmesi için mal ve hizmetlerin kullanılmasına tüketim adı verilir.

EKONOMİK ETKİNLİK:

Kıt kaynakların toplum refahını maksimize edecek şekilde üretim sürecine katılması ve üretilen mal ve hizmetlerin bireyler arasında adaletli olarak dağılımının yapılması durumu ekonomik etkinli olarak adlandırılır. Etkinlik türleri:

  1. Üretimde etkinlik:Mevcut kaynaklarla en yüksek üretimi ifade eder.Aynı çıktı miktarını daha az girdi kullanarak elde etme seçeneği kalmadığında üretimde etkinlik sağlanmış olur.
  2. Bölüşümde etkinlik:Üretilen mal veya hizmetlerin üretime katılanlar arasında adaletli bir şekilde dağılmasıdır.

İŞ BÖLÜMÜ,UZMANLAŞMA VE DEĞİŞİM

Hiç kimse ihtiyaç duyduğu tüm ürünleri tek başına üretemez.

  1. Mesleki iş bölümü: Bireylerin bir meslekte uzmanlaşmasıdır.
  2. Teknik iş bölümü:İşletmelerin bir malın çeşitli üretim aşamalarının birinde uzmanlaşmasını ifade eder. Örn: Kumaşı ele alırsak ipliğin bükülmesi,kumaşın dokunması,boyanması farklı işletmeler tarafından gerçekleştirilir.

VERİMLİLİK

Üretimde kullanılan bir birim girdi başımı düşen mal ve hizmet miktarını ifade eder.
Verimlilik=Üretim Miktarı/Girdi Miktarı

EKONOMİK BİRİMLER

Ekonomide ekonomik birimler hane halkı firmalar ve devlet olmak üzere 3 gruba ayrılır.Bu 3 gruba ek olarak da ticaretin söz konusu olduğu ortamda diğer ülkelerdeki ev halkı firmalar ve devleti içeren bir dış dünya 4. Aktör olarak sayılabilir.

  1. Hane halkı:Ayrı evde yaşayan ve ortak finansal kararlar alan tüm insanlara hane halkı denir. Kavramı içine:Tüketiciler,üreticiler ile bina ve arazilerin sahipleri girer.
  2. Firmalar:üretime katkı yapan kaynakları kullanan ve ne üreteceğine karar veren çeşitli özel firmalardan devlete kadar uzanan tüm üretici birimleri içeren kuruluşlara firma denir.
  3. Devlet:Hane halkının gelirinin bir kısmını vergi olarak toplayıp firmaları ürettikleri mal ve hizmetlerin bir bölümünü satın alır
  4. Dış dünya:Bir ülkenin ticaret yaptığı bütün ülkeleri ve dolayısıyla o ülkelerdeki ev halkını firmalarını ve hükümlerini kapsar.

KITLIK,TERCİH,FAYDA,ALTERNATİFİKTİSADİ  SİSTEMLER

Kaynakların miktarının tüm arzuları karşılamaya yetersiz olduğu duruma KITLIK denir.
Sınırsız İstekler:İnsanların istekleri sonsuz denecek kadar çoktur.Bunu 2 temel ilkeye bağlayabiliriz.

  1. İnsanların hayatlarını sürdürebilmeleri için karşılamak zorunda oldukları biyolojik ihtiyaçlardır.
  2. İnsanların doğası gereği elindeki ile yetinmeyip yaşamak için gerekli olan asgari ihtiyaçların daha fazlasını istemektir.

Kıtlık kanunu ve Ekonomi Bilimi:Üretimde kullanılan emek,sermaye ve doğal kaynakların miktarı bellidir.

  • KITLIK VE TERCİH :Elde edilmek istenen şeylerden sadece bazılarına sahip olma imkanı söz konusudur. İhtiyaçları arasında en acil olanı tercih edip diğerlerinden vazgeçmek zorundadır.
  • TERCİH VE FIRSAT MALİYETİ:Belirli bir tercih ve davranış için vazgeçmek zorunda kaldığımız en değerli alternatif bu seçimi veya davranışın Fırsat Maliyetidir.Kıt kaynakların kullanımıyla ilgili alınan her kararda seçilen alternatifin maliyeti seçimden vazgeçilen alternatifidir. Bu nedenle kaçırılan fırsatlar anlamında fırsat maliyeti yada alternatif maliyet denmektedir.
  • FIRSAT MALİYETİ VE PARASAL MALİYET:Eğer bir mal veya hizmetin fırsat maliyeti artıyorsa insanlar bunun alımını azaltarak ihtiyaçlarını daha ucuz ola n diğer mallara karşılamaya çalışırlar. Eğer bir şişe gazoz 1 tl ve bir adet simit0,25 tl ise bir şişe gazozun fırsat maliyeti 4 adet simittir. Fırsat maliyetini hesaplamak için  gazoz fiyatını simit fiyatına oranlamak yeterlidir.Bu oran bize nispi fiyatı vermektedir ki bu aynı zamanda fırsat maliyetidir.Yani bir şişe gazoz için kaç simitten vazgeçtiğimizi gösterir.
  • ÜRETİM İMKANLARII SINIRI:Üretim imkanları eğrisi belli bir süre içerisinde mevcut tüm kaynaklar ve teknoloji ile üretilebilecek nihai mal ve hizmetlerin alternatif bileşenleri gösterir.
  • ÜRETİMDE ETKİNLİK:bir malın üretimini kısmadan bir malın üretimini arttıramıyorsak üretimde etkinliğe ulaşmış oluruz.
  • FIRSAT MALİYETİ:Üretim miktarının sınırının üzerinde sadece iki mal vardır.Dolayısıyla bir malın üretimini arttırmak için vazgeçeceğimiz alternatif tektir. O da diğer malın miktarıdır.
  • ARTAN FIRSAM MALİYETİ:Bir maldan daha fazla üretebilmek için diğer maldan artan miktarda vazgeçilmesi gereken durum olarak tanımlanır.Artan fırsat maliyeti ile  üretim imkanları sınırı içbükey çizilmiştir. Artan fırsat maliyetlerinin altında yatan temel mantığı açıklamak gerekirse; varılan sınırlı kaynaklardan bazıları buğday üretimi için uygun olurken bazıları da uçak üretimi için uygun nitelik taşımaktadır.

TERCİH VE MARJİNAL FAYDA

Belirli bir zaman diliminde bireyin diğer mal ve hizmetlerden olan tüketimi sabit iken bir malın çeşitli miktarının tüketilmesi sonucu ulaşılan tatmin düzeyi toplam fayda olarak tanımlanır ve TU harfiyle gösterilir.

Marjinal Fayda:Belirli bir zaman diliminde bir maldan bir birim daha fazla tüketilmesi sonucu ortaya çıkan toplam faydadaki değişme olarak tanımlanır.Kısacası ilave tüketilen birimin sağladığı faydadır ve MU harfiyle gösterilir.
Her hangi bir X malı için marjinal fayda MU toplam fayda fonksiyonunun eğimini yada değişme oranını gösterir ve şu şekilde hesaplanır; TUx: X malının toplam faydasındaki değişmeyi ,Qx X malının tüketimindeki değişmeyi,MUx: marjinal X malının marjinal faydasını gösterir.

                MUx = TUx/Qx

Marjinal Fayda Eğrisi: bir malın marjinal faydası ile malın tüketim miktarı arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Herhangi mal veya hizmetten elimizde ne kadar fazla varsa marjinal faydası o kadar az olacaktır.Bu genel kabul görmüş kurala azalan marjinal fayda ilkesi denmektedir.

 

ALTERNATİF İKTİSADİ SİSTEMLER

Tüm ekonomilerin yanıt aradığı 3 soru Neler Üretilecek,Nasıl üretilecek ve kimler için üretilecek yada nasıl paylaşılacak şeklindedir.Bu üç temel sorunun çözümü için toplumlar siyasi yapılarına  uygun ekonomik sistemleri benimseyerek  sistemin gerektirdiği şekilde davranırlar. Ekonomilerin işleyişiyle ilgili bir uçta piyasa ekonomileri diğer uçta ise kumanda ekonomileri yer alır. Ekonomi sistemler 3 tanedir:

  1. Piyasa ekonomileri sistemi:Bu sistem iktisadi faaliyetlerin işleyişini bireylerin serbest girişimine ve bireyler arasındaki sözleşmelere bırakıldığı toplumdaki üretim bölüşüm tüketim ve değişimi düzenleme işini serbest piyasalar ve serbestçe işleyen fiyat mekanizması tarafından gerçekleştirildiği sistemdir. Serbestçe oluşan fiyatların piyasa ekonomilerinde üstlendiği roller şunlardır;
    1. Fiyatlar neyin üretileceği ve tüketileceği konusunda sinyal görevi üstlenirler.
    2. Fiyatlar insanların tüketimlerine ve üretimlerine yönelik teşvik mekanizması oluştururlar.
  • Fiyatlar bölüşüm mekanizması üzerinde önemli görev üstlenir.
    Not: Piyasa ekonomilerinde devletin ekonomi üzerindeki rolü sınırlı olup sadece piyasa başarısızlığında devreye girmesi kabul edilir.
  1. Kumanda ekonomileri sistemi:Kumanda ekonomileri yada merkezi plan ekonomilerinde temel ekonomik sorulara ilişkin kararlar merkezi otorite tarafından alınır,,Hükümetin kontrolü elinde bulunduranlar merkezi plan çerçevesinde insanların ne yapacağını üretim ve tüketim tercihlerini ve gelir bölüşümü nü kontrol altında tutar.Kumanda ekonomilerinde çoğu fiyatlar hükümet tarafından belirlenir ve ekonomide etkinsizliklerin ortaya çıkmasına neden olur.
  2. Karma ekonomik sistem :Karma ekonomik sistemde yine piyasa ve fiyat mekanizmasının kurum ve kuralları yürürlüktedir.Temel ekonomik sorunların çözümü yine fiyat mekanizmasının otomatik işleyişine bırakılmıştır. Piyasa mekanizmasının aksayan yönlerini düzelmek daha etkin kaynak dağılımını sağlamak daha adil bir gelir dağılımını oluşturmak üretici ve tüketiciyi korumak gibi amaçlarla gerektiğinde ekonomiye müdahale eder.Üretim hem özel ,hem kamu sektörü işletmelerinde gerçekleştirilir.arma ekonomik sistemde piyasa ve fiyat mekanizması esas alınmakla birlikte ekonominin gelişmesi için  merkezi bir plan da yapılır. Bu plan kamu sektörü için emredici özel sektörü için yol gösterici nitelik taşır. Bu sistemde kamu kesimi ile özel kesim birbirinin rakibi değil tamamlayıcısı ve destekleyicisidir.

 

ARZ –TALEP MODELİ

Serbest piyasa ekonomisinin nasıl işlediğini anlatmada kullanılan temel model arz talep modelidir. Bu 3 bileşenden oluşmaktadır.

  1. İlki tüketici davranışlarını açıklayan TALEP
  2. İkincisi üretici davranışlarını açıklayan ARZ
  3. Tüketici ve üreticilerin piyasada karşı karşıya gelmeleri sonucu oluşan piyasa dengesidir.

PİYASA VE FİYAT İLİŞKİSİ

Piyasa alıcı ve satıcıların mal ve hizmetlerini değiştirebilmeleri amacıyla yapılan düzenlemelerdir. Mal,hizmet,faktör,girdi,para piyasası gibi çok çeşitli piyasalar vardır.Kapitalist sistemde fiyatlar piyasalarda belirlenir. Piyasalar aşıcı ve satıcıların karşı karşıya oldukları rekabetin yoğunluğuna göre değişir.Yani bir çok alıcı ve satıcının bulunduğu  ve tek bir alıcı yada satıcının fiyatı etkileyemediği tam rekabet piyasası ele alınıyor. Üreticiler eğer ürünün fiyatı fırsat maliyetini karşılayacak kadar yüksekse piyasaya ürün sunar.Tüketiciler ise değişen alternatif maliyetlere pahalı mallara daha ucuz alternatifler arayarak yanıt verir.Bunun için öncelikle fiyat ve fırsat maliyeti arasındaki ilişkiyi tam olarak anlamamız gerekir. Bir malın fiyatı o malı almak için kaç TL ödediğimizdir. İktisatçılar bu fiyata parasal fiyat diyorlar. Fırsat maliyeti vazgeçilen en değerli alternatiftir.
Örn: kahve aldığımızda vazgeçtiğimiz den değerli alternatif kek olursa. Bu durumda kahvenin alternatif maliyeti vazgeçilen kek miktarı kadardır. Bir fincan kahvenin fiyatı 2 TL ise ve kekin parasal fiyatı 1 TL ise bir fincanın fırsat maliyeti 2 kektir. Bir fiyatın diğerine oranına nispi fiyat denir ve buda bize fırsat maliyetini verir.

  • TALEP :Bir mala karşı istek ve gerekli satın alma gücü talebin oluşması için gerekli koşuldur.
  • Talep Edilen Miktar: Bir ekonomide bütün tüketicilerin belli bir zaman içinde satın almayı planladıkları mal veya hizmet miktarına talep edilen miktar denir.
  • Talep kanununu:Bir mal veya hizmet için talep denildiğinde bu malın fiyatı ile talep edilen miktarı arasındaki ilişki anlaşılır.Talep,diğer değişkenleri sabit varsayarsak(ceteris paribus) belli bir zaman diliminde piyasa tüketicilerinin farklı fiyat düzeylerinde satın almaya hazır oldukları mal ve ya hizmet miktarıdır. Buradaki Ceteris Paribus varsayımı tüketicilerin satın alma isteklerini fiyat dışındaki değişkenlerden de etkilendiğini belirtir.
    Bütün tüketicilerin belirli bir zaman içerisinde satın almayı planladıkları X malı miktarını(Xd) aşağıdaki faktörler belirler:

    • X malın kendi fiyatı(Px)
    • Tamamlayıcı malların fiyatları(Pc)
    • İkame malların fiyatları(Ps)
    • Tüketicilerin gelirleri(I)
    • Tüketicilerin beklentileri(E)
    • Tüketicilerin sayısı(N)
    • Zevk ve Tercihler(Z)

Burada kullanılan ceteris paribus var sayımı altında malın kendi fiyatı dışındaki değişkenler sabit tutulduğunda talep fonksiyonu şu şekilde yazılabilir. Xd=f(PX) Fiyat fazla olursa talep az olur fiyat düşük olursa talep fazla olur. Bu kanuna göre bir malın fiyatı düştüğü zaman talep edilecek malın miktarın artmasına 2 ayrı sebep gösterilir

  1. İkame etkisi:Diğer değişken sabitken bir malın fiyatı düştüğünde diğer malların fiyatlarına kıyasla bu malın nispi fiyatı düşer.Fiyatı düşen mala ikame ederler,bu davranış fiyatı düşen malın alımını arttırırken ikame etkisi olarak tanımlanır.
  2. Gelir etkisi:Diğer değişkenler sabit iken malın fiyatı azaldığı zaman gelir sabit olduğundan gelirin satın alma gücü artar.Çünkü aynı gelirden bu maldan daha fazla satın alma gerçekleşir. Bu iki etki birlikte talep eğrisinin neden negatif eğime sahip olduğunu açıklamada kullanılır.

TALEP ÇİZELGESİ VE TALEP EĞRİSİ

Bir malın çeşitli fiyatlarından tüketicilerin satın almak istedikleri miktarlar alt alta yazıldığında talep çizelgesi elde edilir.Fiyat artıkça talep edilen miktar azalır.fiyat azaldıkça talep miktarı artar.

PİYASA TALEP EĞRİSİ

Bir malın satıcısı tek bir alıcının değil o malı almak isteyen tüm alıcıların davranışları doğrultusunda kararlarını verir. Bu nedenle iktisadi analizlerde bireysel talep eğrisine oranla piyasa talep eğrisi daha önemli bir pratiktir. Piyasa  talebi belirli bir mala olan bireysel taleplerin toplamından oluşur. Piyasa talep eğrisi bireysel talep eğrisinin tüm özelliklerini taşımaktadır.

TALEP EĞRİSİ ÜZERİNDE  HAREKET(talep edilen miktarda değişme)

Diğer faktörlerde bir değişiklik yokken bir malın fiyatı değişirse  aynı talep eğrisi üzerinde hareket edilir.Talep eğrisi negatif eğimli olduğundan malın fiyatındaki azalma talep edilen miktarı arttıracak malın fiyatındaki artış ise maldan talep edilen miktarı azaltacaktır. Fiyat artışı eğri üzerinde  sol yukarıya doğru hareket oluşur. Fiyat azalışı eğri üzerinde sağ aşağıya doğru hareket oluşur.

TALEP EĞRİSİNİN KAYMASI (TALEPTEKİ DEĞİŞME)

Talepteki değişme ile talep eğrisinin tümüyle yer değiştirmesi kastedilmektedir. Talebi etkileyen faktörlerden o malın fiyatı dışında kalan diğer faktörlerden birinde ya da bir kaçında meydana gelecek değişimler talep eğrisinin sağa yada sola kaymasına neden olur.

  • Talep artışının ve talep eğrisinin sağa kayma nedenleri:
    • Normal mal için gelir artışı olması
    • Düşük mal için gelir azalışı olması
    • Tüketici sayısında artış olması
    • İkame mallarda fiyat artışı olması
    • Tamamlayıcı mallarda fiyat düşüşü olması
    • Zevk ve tercihlerde mal için olumlu değişim olması
  • Talep azalışının ve talep eğrisinin sola kaymasının nedenleri
    • Normal mal için gelir azalışı
    • Düşük mal için gelir artışı
    • Tüketici sayısında azalış olması
    • Tamamlayıcı mallarda fiyat artışı olması
    • Zevk ve tercihlerde mal için olumsuz değişim olması

      TALEPTEKİ DEĞİŞMEYE NDEN OLAN FAKTÖRLER

  1. Tüketici gelirindeki değişme:Diğer değişkenler sabitken, tüketicinin gelirinde meydana gelecek olan bir değişme fiyat düzeyleri değişmese bile tüketicinin talep ettiği mal ve hizmet miktarını değiştirecektir. Aynı fiyat düzeylerinde  talep edilen mal ve hizmet miktarındaki değişmeler yeni bir talep eğrisi anlamına gelir. Tüketicinin gelirinde meydana gelecek olan artış  normal malların talep miktarının artmasına neden olacaktır,Bu ise talep eğrisini sağa doğru kayması demektir. Tersi durumda yani tüketicinin gelirindeki bir azalma talep edilen mal ve hizmet miktarının her fiyat düzeyinde azalmasına ve talep eğrisinin sola kaymasına neden olacaktır. Fiyatı değişmediği halde gelir düzeyi arttıkça talebi artan mallara normal mal denir. Gelirin artmasına karşın talep miktarı azalan mallara ise düşük mal adı verilir.
  2. İlişkili malların fiyatlarındaki değişme:Bir mal ile yakın ilişki içinde olan mallar ikame mallar(rakip mallar) ile tamamlayıcı mallar olmak üzere 2 guruba ayrılır.Eğer ilişkili mallardan birinin fiyatına düşüş meydana geldiğinde ilişkili diğer malın talebi artıyorsa bu mallar tamamlayıcı mallardır. İlişkili mallardan birinin fiyatında meydana gelen artış diğer malın talebinde artışa neden oluyorsa bu mallara ikame mal denir.
    1. İkame mallar:Aynı ihtiyacı karşılayan mallar
    2. Tamamlayıcı mallar:Birlikte kullanılan mallardır.
  3. Tüketicinin zevk ve tercihlerinde değişme:Tüketicinin tercihinde x malı lehine bir değişme olursa A malına talep artar.Talep eğrisi sağa kayar. Tersine bir durum da tüketicinin tercihinin aleyhine bir gelişme olursa o mala talep azalacaktır.
  4. Gelecek hakkında beklentiler:Bir malın fiyatının artacağı beklentisi tüketicileri şimdiden o malı almaya teşvik eder.İleride ucuzlayacağını tahmin ettikleri malların alımını da erteleyecektir.
  5. Piyasadaki tüketicilerin sayısı:belirli bir mala talep eden tüketici sayısının artması o mala olan toplam talebin artması demektir.Tüketici sayısı arttığı zaman ürüne yönelik talep eğrisi her bir fiyat düzeyinde daha fazla mal talep edileceğinden sağa doğru kayacaktır. Eğer tüketici sayısı düşerse talep eğrisi sola doğru kayar.

 

  • ARZ

Bir mal veya hizmetin arzı diğer değişkenler sabitken belli bir zaman diliminde piyasada üreticilerin değişik fiyat düzeylerinde satmaya hazır oldukları mal ve hizmet miktarını ifade eder. Üreticilerin satmayı planladıkları herhangi bir mal veya hizmetin miktarı bir çok faktöre göre değişir. Arz edilen bir X malı miktarı belirlenen tüm faktörler arasındaki arz fonksiyonu ile gösterilir. Bu fonksiyonda arz edilen X malı miktarı bağımlı değişken olup eşitliğin sol  tarafında yer almaktadır. Eşitliğin sağ tarafında yer alan bağımsız değişkenlerin bazıları ise şunlardır.

  • X malının kendi fiyatı (Px)
  • Üretim maliyetleri yada girdi fiyatları(pg)
  • İlişkili malların fiyatları(Py)
  • Fiyat beklentileri (E)
  • Firma sayısı(Nf)
  • Teknoloji(Nr)
  • Vergiler (Tg)
  • Sübvansiyonlar(Sg)
  • Arz Kanunu:Diğer etkenler sabit kalmak üzere arz edilen miktar ile fiyat arasında pozitif bir ilişki vardır. Bir malın fiyatı arttıkça arz edilen miktarda artar,fiyat azaldıkça arz edilen miktarda azalır.

 

  • ARZ ÇİZELGESİ VE ARZ EĞRİSİ

        Diğer değişkenler sabitken belli bir ekonomide ve belli bir zaman diliminde üreticilerin değişik fiyatlardan sunmaya hazır oldukları mal ve hizmet miktarını gösteren tabloya arz çizelgesi adı verilir. Diğer değişkenler sabit iken değişik fiyat düzeylerinde arz edilen mal ve hizmet miktarlarını birleştiren eğriye arz eğrisi denir.Eğrinin pozitif eğimli olması arz kanununun sonucudur. Üreticiler fiyatlar düşük iken daha az ,fiyatlar yükseldiğinde ise daha fazla nal arz ederler.

  • PİYASADA ARZ EĞRİSİ

Aynı endüstri dalında  faaliyet gösteren firmalar topluluğuna endüstri yada piyasa adı verilir. Aynı malı üreten firmaların arz toplamında da piyasa arzı denir. Firmalar fiyat arttıkça piyasaya daha fazla mal süreceğinden fiyat arttıkça malın piyasa arzı da artar.

  • ARZ EDİLEN MİKTARDAKİ DEĞİŞME(ARZ eğrisi üzerinde hareket)arzı etkileyen diğer faktörler sabitken fiyatlardaki bir değişme nedeniyle yeni bir fiyat miktarı bileşimine geçişi ifade eder. Arz edilen miktar arttı veya azaldı denildiğinde arz eğrisindeki hareket kastedilmektedir. Arz eğrisi üzerinde bir nokta  belli bir fiyat düzeyinde ne kadar mal ve ne kadar hizmet arz edildiğini göstermektedir. Diğer faktörler sabitken malın fiyatındaki bir azalma arz edilen miktarın azalmasına sebep olur. Yani arz eğrisi üzerinde aşağıya doğru hareket ederiz.Fiyat artarsa arz edilen miktar da artar ve arz eğrisi üzerinde yukarı doğru bir hareket olur.
  • ARZDAKİ DEĞİŞME:Arz eğrisi fiyat dışında diğer bütün etkenlerin sabit kaldığı varsayımı altında çizilmiştir. Ve arz ifade eder.Sabit kaldığı diğer faktörlerden bir veya birden fazlası sabit kalmayıp değişirse o zaman arzda bir değişme olur ve arz eğrisi sağa veya sola kayar. Arz eğrisi sağa doğru kaymışsa arzda bir artma , sola doğru kaymışsa arzda bir azalma vardır. Üretim maliyetleri düşerse arz eğrisi sağa , üretim maliyeti artarsa sola kayacak.

  1. ARZDAKİ DEĞİŞMEYE NEDEN OLAN FAKTÖRLER
  2. Girdi fiyatlarındaki değişme:Bir malın üretiminde kullanılan girdilerin fiyatları artarsa üretim maliyetleri artacağından arz da azalır.Arz eğrisi sola kayar.Girdilerin fiyatlarında azalma olursa arz da sağa kayar .
  3. Diğer malların fiyatları:Bir malın üretiminde kullanılan girdiler başka bir malın üretiminde de kullanılabilir. Herhangi bir X malının fiyatında bir değişiklik yokken üretimde aynı girdileri kullanan başka bir malın fiyatı artarsa üreticiler için daha karlı olacağından girdiler diğer malın üretimine yönlendirirler;bu durumda X malın üretimi azalacağından arz eğrisi sola doğru kayar
  4. Teknoloji ve Verimlilik:eğer kullanılan teknolojide bir ilerleme olursa birim başına maliyetler düşeceğinden ilgili malın arzı artar.
  5. Gelecek hakkındaki beklentiler:eğer malın fiyatının artacağı tahmin ediliyorsa ve malı stoklamak mümkünse malın arzı azalır.Malın fiyatının düşeceği beklentisi varsa malın arzı artar.Çünkü üretici elinde ne kadar varsa malın yüksek fiyatından satmak isteyecektir.
  6. Vergiler ve sübvansiyonlar:Vergi oranlarının attırılması üretim maliyetlerini arttıracağından her fiyat düzeyi için arz miktarı azalacaktır.Bu arz eğrisinin sola kayması demektir. Sübvansiyonlar ise üretimi olumlu etkiler.Her üreticiye devlet tarafından yapılan bir transfer niteliğindendir.Üretim maliyetini azaltacağından arz eğrisi sağa kayar.
  7. Endüstrideki firma sayısı:Endüstrideki firma sayısı kısa dönemde sabittir,uzun dönemde değişebilir.Eğer firma sayısı artarsa arz eğrisi sağa kayar ,Firma sayısı azalırsa arz eğrisi sola kayar.

 

  1. PİYASA DENGESİ
  2. Talep eğrisi tüketicilerin farklı fiyat düzeylerinde satın almaya razı oldukları mal ve hizmet miktarını göstermektedir.
  3. Arz eğrisi ise farklı fiyat düzeylerinde üreticilerin satmaya hazır oldukları mal ve hizmet miktarını gösterir.
  4. Arz ve talep piyasada karşılaştığında arz edilen miktar ile talep edilen miktarı bir birine eşitleyen fiyata denge fiyatıBu fiyat tektir alıcılar ve satıcılar tarafından kabul edilir.
  5. Denge fiyatı alıcıların almak istedikleri miktar ile satıcıların satmak istediği birbirine eşittir ve bu miktar denge miktarıdır.
  6. Malın arz ve talep edilen miktarlarında bir değişiklik olmadığı sürece denge fiyatı ve denge miktarı değişmez.
    1. Fiyat denge noktasından yüksek olduğunda arz edilen miktar talep edilen miktardan fazla olacak ve arz fazlası oluşacaktır.
    2. Fiyat denge noktasının altında olduğunda ise talep edilen miktar arz edilen miktardan fazla olacak ve bir talep fazlası oluşacaktır.

DENGEDEKİ DEĞİŞMELER

Bir malın denge fiyatında ki değişme talep veya  arzda bir değişme veya hem talepte hem arzda değişme sonucu ortaya çıkabilir.

  1. Arz sabitken talepte meydana gelen değişme:Piyasa talebin de bir artış olduğunda talep eğri sağa kayacaktır. Dolayısıyla denge miktarı ve fiyat değişecektir. Talebin artması denge fiyatını yükseltecektir.Talep eğrisi sola kaydığında da denge miktarında azalma meydana gelirken denge fiyatı düşecektir.
  2. Talep sabitken Arzda meydana gelen değişmeler:Bir malın arz edilen miktarını çeşitli etkenler belirler fiyat dışında herhangi birinin değişmesi arzı değiştirir. Talep sabitken arzın azalması durumunda ise denge fiyatı yükselirken denge miktarı düşer.
  3. Arz ve talebin aynı yönde değişmesi:Arzdaki ve talepteki artış miktarı arttırır.Talepteki bir artış fiyatı artır,arzdaki bir artış fiyat düşürür. Ve arz ile talebin beraber artışına kesin bir şey söylenemez,artış miktarı bilinmelidir.Eğer arzdaki artış talepteki artış miktarından fazla ise fiyat düşer tam tersi durumda ise yükselir.
  4. Arz ve Talebin Zıt yönlü değişmesi:.Talepteki azalma y da arzdaki artış denge fiyatı düşürür. Yani talepteki azalma ve arz da ki artış birlikte olursa fiyat düşecektir.

ESNEKLİK

Bir ekonomik değişkenin bir başka ekonomik değişkene  karşı olan duyarlılığının ölçüsüdür. Talebi ve arzı etkileyen değişkenlerin etki derecelerini ölçmede arz-talep esnekliğinden yararlanılır.

TALEBİN FİYAT ESNEKLİĞİ:Talep edilen miktarın fiyattaki değişmelere olan hassasiyetini ifade eder.

  • Bir mal için talep esnekliğinin yüksek olduğu söylendiği zaman  fiyat değişikliğinde  insanlar tarafından  talep edilen miktarın büyük ölçüde değişeceği ifade edilmektedir.
  • Talebin fiyat esnekliğinin düşük olduğu söylendiğinde ise fiyat değiştiği zaman talep edilen miktarın sadece küçük bir miktar değişeceği ifade edilir.

Talebin fiyat esnekliği fiyat artışlarının ne kadar müşteri kaybın yaratacağını yada fiyat düşüşlerinin ne kadar müşteri kazandıracağı sorusuna cevap verir ve esneklik kat sayısı ile ifade edilir.

Talebin fiyat esnekliği formülü:

 


Talebin fiyat esnekliği negatif değer alır çünkü fiyat ile talep miktarı arasında negatif ilişki vardır

  • Fiyattaki belli bir yüzde değişime rağmen talep edilen miktarda herhangi bir değişiklik olmaması durumunda talep esnekliği sıfır olur.
  • Belirli bir fiyattan sonsuz bir miktarda mal talep edilmesine karşılık fiyattaki fiyatta ki küçük bir yüzde  artışı durumunda hiç mal talep edilmiyorsa talep esnekli sonsuz olur.(Ed:sonsuz) Bu durumda talebin tam esnek olduğu söylenebilir.

  • YAY ESNEKLİĞİ (ortalamalarda esneklik):Talep eğiri üzerinde iki farklı nokta arasındaki ortalama esnekliğin hesaplanmasıdır. Bu esneklik orta nokta ark yada yay esnekliği diye adlandırılabilir.
    • Formül: Ed=Q2-Q1/Q1 |/| P2-P1/P1
      Ed:sonsuz) bu durumda talebin tam esnek olduğu söylenebilir.k fiyattaki fiyattaki küçük bir yüzde ü , ne kadar müşteri kazan

Doğru bir şekilde talep eğrisi boyunca esneklik: Yüksek fiyat Düşük fiyat bileşimlerinde esneklik yüksektir. Düşük fiyat yüksek miktar bileşimlerinde ise esneklik düşüktür.

  • Talep eğrisinin orta noktasında talebin esnekliği her zaman 2ê eşit olur.
  • Fiyat düştükçe ve miktar arttıkça esneklik azalır.

FİYAT ESNEKLİĞİ VE TOPLAM HASILAT

Bir mal için tüketicilerin yaptığı toplam harcama aynı zamanda  o malın üreticilerinin toplam satış hasılatıdır.Toplam harcama malın satış fiyatı ile  satılan malın miktarının çarpımına eşittir.(TR=PxQ]

Talep esnekliği yüksek olan mallarda  yani yeni talep edilen miktardaki değişikliğin fiyattaki değişiklikten büyük olması durumunda satış hasılatını nasıl etkiler? Malın fiyatı düştüğünde artar malın fiyatı arttığında azalır.

  • Eğer malın esnekliği 1 den küçük ise fiyatın düşmesi toplam satış hasılatını azaltır. Fiyatın yükselmesi ise hasılatı arttırır.
  • Esneklik katsayısının değeri 1 e eşit olduğunda fiyattaki değişme ile talep edilen miktardaki değişme aynı orandadır. Bu yüzden fiyat değişmesi toplam satış hasılatını etkilemez

Fiyat düştükçe toplam satış hasılatı artar.

TALEBİN FİYAT ESNEKLİĞİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

  1. Malların veya hizmetlerin ikame edilebilir olup olmaması:Bir mal ve hizmet için ikame edilebilir mallar ve hizmetler varsa ve bunlar ne derecede kolay ikame edilebilirse o mal ve hizmetin esnekliği o derece fazla olur.
  2. Mala duyulan ihtiyacın şiddeti: Duyulan ihtiyacın şiddeti bakımından mallar zorunlu mallar ve lüks mallar olarak 2 ye ayrılır..
    1. Zorunlu Mallar:Zorunlu malların fiyatındaki değişme talep edilen miktarı fazla etkilemez. Bireyler ekmek fiyatı yükseldiği zaman ekmek tüketimini azaltamazlar
    2. Lüks Mallar:Zorunlu olmayan mallar fiyat değişimi sırasında talep edilen miktar oldukça fazla etkilenir.Yani ertelenebilir ihtiyaçları karşılamaya yönelik malların talep esnekliği yüksektir Örnek:Lüks mallar esnek talebe sahiptir.Fiyat yükselirse tüketiciler bundan vazgeçer.
  3. Mala harcanan paranın tüketici bütçesi içindeki payı:Tüketicinin bütçesinde çok küçük bir oran oluşturan ürünler bütçeden nispeten yüksek oran oluşturan ürünlere göre daha düşük esnekliğe sahiptir.
  4. Fiyat değişmesinden sonra geçen zaman süresi: Ne kadar uzun olursa talep o derece esnek olur.Zamanın esneklik üzerinde etkisini anlamak için kısa dönem ve uzun dönem ayrımını yapmak gerekir. Kısa dönem insanların tüm düzenlemeleri yapmadan yada alışkanlıklarını yitirmeden  önceki zaman dilimidir.Uzun dönemde ise insanların alışkanlıklarını  değiştirebildiği yada tüm ayarlamaları yapabildiği dönemdir. Kısacası kısa önemde esneklik düşük, uzun dönemde esneklik nispeten daha yüksektir. Çünkü tüketiciler tüketimlerinde ayarlama yapma şansları daha yüksektir.

TALEBİN GELİR ESNEKLİĞİ

Tüketicinin geliri değiştiğinde talep edilen mal miktarında meydana gelecek değişiklik talebin gelir esnekliği işle ölçülür..

Gelir arttığı zaman belirli bir mala talep artıyorsa gelir esnekliği pozitif bir sayı olarak ele edilir. Ancak gelir arttığı zaman bazı malların talebinde azalma olur bu durumda gelir esnekliği negatiftir.Negatif gelir esneği olan mallar düşük mal olarak adlandırılır.

ÇAPRAZ FİYAT TLEP ESNEKLİĞİ

Bir malın talep edilen miktardaki yüzde değişiminin ilgili başka bir malın fiyatındaki yüzde değişme oranıdır.

Bir malın diğer mallarla ilişkisi  ikame yada tamamlayıcı mal şeklinde olur. Bir malın fiyatı yükseldiğinde diğer malın talebinde bir artış oluyorsa bu iki mal ikame maldır.Yani miktar ve fiyat değişimi aynı yönde olur.Bu neenl çapraz esneklik kat sayısı (+) değer alır. Eğer bir malın fiyatındaki artış diğer malın talebinde azalışa neden oluyorsa bu iki mal tamamlayıcı maldır.mallar arasında tamamlayıcılık varsa fiyat ve miktar değişimleri farklı yönde olur.Bu nedenle çapraz esneklik kat sayı (-) değer alır.  Eğer mallar arasında ikame yada tamamlayıcılık yok ise  çapraz talep esnekliği sıfır değerini alır.

ARZ ESNEKLİĞİ

Arz edilen miktar ile fiyat arasında pozitif bir ilişki olduğundan arzın fiyat esnekliği pozitif bir değere sahip olacaktır.

ARZ ESNEKLİĞİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

  1. Üretimde ikame edilebilir mallar olup olmaması:Üretimde ikame edilebilir mallar varsa arz esnek olacak yoksa esnek olmayacaktır.
  2. Stoklanabilme özelliği ve maliyeti:Bu özelliği varsa esnekliği yüksek yoksa arz esnekliği düşük olur.
  3. Üretilen mal miktarı arttıkça maliyetlerin nasıl değiştiği:Üretim arttıkça üretim maliyetleri fazla artmıyorsa arz esnek olacaktır.Buna karşılık üretim arttıkça maliyet önemli derecede artıyorsa arz esnek olmayacaktır.
  4. Zaman:Zaman faktörünün arz esnekliği üzerindeki etkisi taleptekinden daha önemlidir.Çünkü arz esnekliği üretim şartıyla yakın ilişki içindedir.Üretimde zaman içinde meydana gelebilecek değişikliklere göre arz esnekliği 3 ayrı zaman dilimi açısından incelenebilir. Zaman dönemleri Çok Kısa Dönem,Kısa Dönem ve Uzun Dönem olarak sıralanabilir. Üreticilerin arz miktarını piyasa şartlarına göre ayarlama olanağının olmadığı döneme  çok kısa dönem yada piyasa dönemi adı verilir.
    1. Piyasa döneminde arz miktarını değiştirmek mümkün olmadığından arz esnekliği sıfırdır.
    2. Üreticilerin yada firmaların üretimini üretim kapasitesi dahilinde sınırlı olarak arttırabildikleri dönem kısa dönemdir.bu dönemdeki arz çok kısa döneme göre daha esnektir. Bu dönemde arz eksik kapasite kullanımı söz konusu ise ancak arttırılabilir.
    3. Uzun dönemde ise üretimi arttırabilmek için yeni yatırımlar yapılabildiği ve tüm girdilerin değiştirilebildiği dönemdir.Bu dönemde arz esnekliği ise oldukça fazladır.

ARZ-TALEP UYGULAMALARI

DEVLETİN FİYATLARA MÜDEHALESİ

  1. Tavan Fiyat:bir mal veya hizmet için devletçe belirlenmiş maksimum fiyata tavan denir.Tavan Fiyat olağan durumlarda arzın az ve fiyatların yüksek olduğu durumlarda tüketicileri korumak amacıyla konur ve piyasa denge fiyatının altında olur.Eğer tavan fiyatı denge fiyatı üzerinden belirlenmişse hiçbir özelliği yoktur.

 

Tavan fiyat uygulamasında ortaya çıkan sorunlar:

  • Karaborsa üretilen bir malın bir kısmının veya hepsinin piyasaya arz edilmeden veya edilir edilmez bazı kişiler tarafından tavan fiyattan satın alınıp ve gizlice ve yasalara aykırı olarak tüketicilere tavan fiyatının üstünde bir fiyata satılması.
  • Tayinlama ,iktisadi sorunların idari kararlarla çözülmesi.
  • Ucuz üretim uğruna üretimde kalitesizliğin ortaya çıkması
  • Firmaların fiyatı düşük bulmalarından dolayı üretimi kısmaları ve bu mala ilişkin kıtlık ve talep fazlası yaşanması
  • Uzun kuyrukların sonucu tüketicilerde zaman kaybı maliyeti oluşması
  • Satıcıların kendi müşterilerine  yada yakınlarına öncelik vermesi durumunda karmaşıklık oluşması.
  1. Taban Fiyatı:Devlet bazen piyasalara müdahale ederek bazı mal hizmet ve üretim faktörleri için denge fiyatının üstünde bir minimum fiyat belirler.Bu fiyata taban fiyatı denir.Uygulandığı en büyük sahalar tarım ürünleri ve emek piyasalarıdır. Taban fiyat sonucu arz fazlası sorunu ortaya çıkar.
  2. Asgari ücret:Asgari ücret taban fiyatın emek piyasasındaki uygulamasıdır.Emek piyasasında da mal piyasasında olduğu gibi taban fiyat uygulaması arz fazlası(artık) yaratacaktır.Bu arz fazlası emek piyasasında İŞSİZLİK olarak tanımlanır.
    1. Bu politikalar sonu ücretin yükseltilmesi hali hazırda çalışan ücretli kesimin refah seviyesini arttırırken.
    2. Yüksek ücret nedeniyle iş bulamayanların ya da işini kaybedenlerin refah seviyesini düşürür.
  3. Tarımsal destekleme fiyatları:Temel amaç tarım kesimini kalkındırmaktır. Tarım destekleme politikaları daha çok ülke ekonomisi için kritik ürün niteliği taşıyan ürünler için uygulanır. Tarımsal destekleme fiyatı da aynen asgari ücret düzeyi politikasında olduğu gibi bir taban fiyat uygulamasıdır. Hükümetçe belirlenen fiyat düzeyinin altında işlem yapılmasını engellemektedir.Bu durumda fiyat artışlarıyla talep miktarı gerileyecek arz miktarı ise artacak ve arz fazlası oluşacaktır.Devlet oluşan artığı satın alacaktır. Bu potansiyel alıcıların sayısında bir artış anlamına geleceğinden talep eğrisi sağa kayacaktır. Böylece taban fiyat düzeyinde denge meydana gelecektir.
  4. Kira kontrolleri:Bir tavan fiyat uygulamasıdır. Denge fiyatının üzerinde belirlenen bir kira tavanının hiçbir etkisi olmaz. Bunun nedeni ise belirlenen fiyatın piyasa güçleri üzerinde herhangi bir kısıt oluşturmamasıdır. Fakat denge fiyatının altında belirlenen bir kira tavanının güçlü etkileri vardır. Bunun nedeni ise arz ve talep tarafından belirlenen denge fiyatından farklı olmasıdır. Türkiye de konutlarda kira artışı 2000’li yılların başlarında yıllık %25 ile sınırlandırılmıştır.Bu uygulama kira konut piyasasında kiraların denge konut kiraların altında belirlenmesine neden olmuştu.Yani devlet konut kiralarındaki artış için tavan fiyat benzeri bir uygulamaya gitmişti. Böyle bir uygulama talep edilen kiralık konut miktarını arttırmasına karşın az edilen konut miktarının azalmasına neden olacaktır.

 

MİKTAR KONTROLLERİ

 Devletin piyasalarda oluşan denge fiyatı ve miktarını değiştirmek için kullanabileceği diğer bir araçta kotalardır. Kota en çok uluslar arası ticarette ve üretimde uygulanır.

  1. Üretim Kotası: Devletin arz edilen mal veya hizmet miktarını sınırlayarak tam rekabet koşullarında oluşmuş olan piyasa fiyatını üreticilerin lehine arttırması yönündeki bir politikadır. Bu uygulamanın fiyat kontrollerindeki farkı burada hükümetin miktar kontrollerine yönelmesidir.Denge miktarındaki bu kısıtlamaya karşın denge fiyatındaki artış üreticilerin bir yandan kazançlarının artmasına olanak sağlarken,diğer yandan piyasaya diğer üreticilerin girmesini engellemiş olacaktır.
  2. İthalat Kotaları:Hükümetin ithal edilecek mal hacmi üzerine fiziki miktar veya değer olarak koyduğu sınırlandırmalara kota adı verilir. Kotalar belirli sürelere göre düzenlenir. Bazı kotalarda hükümet mal hacmini belirlemekle yetinir ithalatın hangi ülkeden ve kimler tarafından yapılacağına müdahalede bulunmaz. Bunlara global kota adı verilir. Kotalar özel ithalatçılar arasında belirli kıstaslara  göre de dağıtabilir. Bu tip kotalara da tahsisli ithal kotası Gümrük tarife kotalarında :İkili tarife kotaları uygulanır. Belirli bir ithalat miktarına kadar mallar normal gümrük vergisi ödenerek ithal olunur, bu miktar dolunca da tarifeler yükselir.

  • Hükümet tarafından koyulan kotaların üretim miktarı ve fiyatlar üzerinde önemli etkileri:
    • İthal malların yurtiçinde arzını kısarak fiyatlarını yükseltir ve tüketimin yurtiçi mallarına kayması sağlanır.
    • İthalata rakip yurtiçi firmalar korunmuş olur.

 

SATIŞ VERGİLERİ

Hükümler hem gelir sağlamak ve piyasa sonuçlarını etkilemek için yapılan ekonomik faaliyetleri vergilendirirler. Vergi bazen belli bir miktar bazen belli bir gelir üzerinden alınan pay şeklinde olabilir. Bazı durumlarda  ise vergi sabit bir miktar olarak karşımıza çıkar.

  • Sabit miktarlı vergiler baş vergiler olarak nitelendirilir ve ekonomik faaliyetlerden tümüyle bağımsızdır.
  • Belli bir miktar üzerinden alınan vergiler ise spesifik vergiler olarak adlandırılır.Örn: Benzinin her litresi için ödenecek 500 TL’lik vergi.Spesifik vergiler miktarsal
  • Gelirin belirli bir yüzdesi şeklindeki vergiler ise Ad Valorem vergiler olarak isimlendirilir. Kişisel gelir vergisi ve kurumlar vergileri bu tür vergilerdir.Ad Valorem  vergiler oransal vergilerdir.

Uygulamada yer alan verginin türü ne olursa olsun tüketici ve üreticinin davranışını etkiler.

  • Vergi Yükünün nasıl paylaşacağına ilişkin özetle şunları söyleyebiliriz :
    • eD<eS durumunda verginin daha büyük bir kısmı üretici tarafından tüketiciye yansıtılabilecektir.
    • eD>eS durumunda ise birim satış vergisinin daha büyük kısmını üretici yüklenecektir.
    • Ed=0 ise yani alıcı fiyata bakmadan malı almak zorundaysa üretici ödediği bu verginin tamamını satış işlemiyle alıcıya yansıtır.
    • eD= sonsuz ise yani fiyattaki küçük bir artış müşteriyi kaybettirecekse vergiyi tamamen üretici ödemek zorundadır.

 

 

 

TÜKETİCİ VE ÜRETİCİ ARTIĞI

  1. Tüketici Artığı:Tüketicinin bir mal için ödemeyi arzu ettiği fiyat ile gerçekte satın aldığı fiyat arasındaki farktır.Tüketici artığı talep eğrisi ile yakından ilişkilidir. Talep eğrisi tüketicilerin her bir miktar düzeyi için ödeme arzularını göstermektedir. Piyasada oluşan fiyat düzeyi ise bu mal için ödedikleri gerçekte ödedikleri tutardır. Bu  iki tutar arasındaki fark tüketici artığını gösterir. Talep eğrisi altında ve piyasa fiyatı üzerindeki alan tüketici artığıdır.
  2. Üretici Artığı:Arz eğrisi ile yakından lakalıdır.Çünkü her bir üretim düzeyi için arz eğrisi üzerindeki fiyat seviyesi marjinal üreticinin maliyetini göstermektedir. Kısacası üretici artığı üreticilerin her ilave birimi üretmek için kabul etmeye hazır oldukları minimum fiyatlarla piyasada  oluşan denge fiyatı arasındaki farkların toplamıdır.

TÜKETİCİ DENGESİ ANALİZ

Ekonomik problemlerin piyasa sistemi çerçevesinde çözümlenmeye çalışıldığı toplumlarda hangi mal ve hizmetin üretileceğine tüketici tercihleri yön verir. İnsanlar bir mal ve hizmet tükettiğinde ondan tatmin sağlar işte bu tatmin fayda denir.

Tüketici;Sınırlı olan geliri ile kendisine en yüksek faydayı sağlayacak mal ve hizmet bileşimini tercih etmeye ya da belirli bir fayda düzeyini en az gelirle gerçekleştirmeye çalışır.

  • Tüketicinin dengeye gelmesinde etkili olan 3 faktör:
  1. Tüketici geliri
  2. Mal ve Hizmetlerin fiyatları
  3. Tüketicinin zevk ve tercihleri

Bunlardan herhangi birinde değişme olduğunda tüketicinin dengesi de bozulmuş olur. Tüketici yeniden dengeye gelebilmek için harcamalarını yeniden düzenlemek zorunda.

  • Tüketicinin dengesi 2 ayrı yöntemle incelenebilir:
    • Kardinal Yaklaşım:Mal ve hizmetten sağlanan faydanın ölçülebilir olduğunu savunan iktisatçıların yöntemidir.Tüketicinin dengesini marjinal fayda yaklaşımıyla ortaya koyan bu yöntem Kardinal yaklaşım olarak bilinir.
    • Ordinal Yaklaşım:Mal ve hizmetlerden sağlanan faydanın ölçülemez olduğunu savunan iktisatçılara aittir.Tüketici dengesini farksızlık eğrileri yaklaşımıyla ortaya koyan bu yönteme Ordinal yaklaşım olarak bilinir.

MARJİNAL FAYDA VE TÜKETİCİ DENGESİ

Faydanın ölçülebildiğini varsayan kardinal fayda yaklaşımına göre bir mal veya hizmetten belli bir miktarda tüketildiği zaman elde edilen faydaya toplam fayda (TU) denir.Bir mal veya hizmetten Bir Birim Fazla veya Bir Birim Az tüketildiği zaman toplam fayda da meydana gelecek değişmeye Marjinal fayda denir.
Marjinal Fayda Kanunu:Bir mal veya hizmet tüketiminde her ilave birimden daha az fayda edilmesi durumuna denir.

TÜKETİCİ DENGESİ

Tüketici ihtiyaçları karşısında sınırlı olan gelirini kendisine en çok fayda sağlayacak mal ve hizmet bileşimleri arasında dağıtmaya çalışır. Tercih ettiklerinden daha farklı mal ve hizmet bileşimi satın aldığında sağladığı toplam fayda artmıyorsa tüketici dengeye gelir. Tüketici kendisini dengeye getirecek yani ona en çok faydayı  sağlayacak mal ve hizmetleri nasıl tespit edecektir.
Bu tespiti yaparken şu varsayımlar geçerlidir:

  1. Tüketicin geliri sabittir.
  2. Piyasadaki mal ve hizmetlerin fiyatı sabittir.
  3. Tüketici her mal ve hizmetten sağladığı marjinal faydanın miktarını bilmektedir ve azalan marjinal fayda ilkesi geçerlidir.
  • MARJİNAL FAYDA VE ESNEKLİK

Tüketicinin dengesinin MUx/Px =MUy/Py bu şekilde hesaplandığını hatırlarsak
X malın fiyatı düşerse daha fazla x malı tüketilir.Buda X malının marjinal faydasını düşürür. Eğer tüketilen X miktarı arttığında X in marjinal faydasındaki düşüş çok oluyor ise ,bozulan tüketici dengesi tekrar sağlanması için X malı miktarındaki artışın çok daha fazla olması gerekir. Bunun anlamında X malına olan talebin esnek olmasıdır.

                Eğer tüketilen X malı miktarı arttığında X in marjinal faydası hızla artıyorsa  tüketici dengesinin tekrar sağlanması için X miktarında küçük bir artış yeterli olacaktır.Bu durumda talep inelastik olur

                X malına yakın ikamesi varsa X malı tüketimi arttıkça  marjinal faydası yavaşça artar. X malının yakın ikamesi yoksa tüketilen X malı miktarı artarsa marjinal faydası hızla azalacaktır.

  • ORDİNAL YAKLAŞIM(Farksızlık Eğrileri Yaklaşımı):
    Faydanın ölçülemeyeceğini savunan ekonomistlerin görüşü olan Ordinal yaklaşımdır.Bu yaklaşımda tüketicinin malı kullanımından sağladığı fayda ve tatmin kardinal olarak ölçülmesi gerekmemektedir, Ordinal bir ölçü  yani çeşitli tatmin derecelerinin  Birinci İkinci ve Üçüncü olarak sıraya konulması tahlilimiz için yeterlidir.Tüketici dengesini açıklarken farksızlık eğrilerinden ve bütçe doğrusundan yararlanır. Tüketici tüketim mallarına harcayabileceği gelirinin ve satın alacağı malların fiyatlarının çiziği sınır içinde kendisine en yüksek tatmini sağlayan mal demetini tercih eder.
  • FARKSIZLIK EĞRİLERİ:

Ordinal yaklaşım  çeşitli mal yada mal bileşimlerinin diğerlerine oranla daha fazla,daha az yada eşit faydaya sahip olacağını savunmuşlardır. Farksızlık eğrileri yardımıyla tüketici dengesini ortaya koyabilmek için çok sayıda mal tüketen bir tüketici ile 2 mal tüketen bir tüketicinin arasında bir fark olmadığını aynı farksızlık eğrisi üzerindeki her nokta X ve Y mallarının farklı bileşimlerini fakat aynı tatmin seviyesini göstermektedir. Tüketiciler bu noktalarda hiç birini bir başkasına tercih etmez. Bir noktanın bir başka noktaya tercih edebilmesi için bu iki noktanın aynı farksızlık eğrisi üzerinde olmalıdır.

  • FARKSIZLIK EĞRİLERİNİN ÖZELLİKLERİ:
  1. Farksızlık eğrileri Negatif eğilimdir:Bunun nedeni tüketicinin aynı fayda düzeyinde kalabilmesi için bir maldan aldığı miktarı azaltırken diğer maldan aldığı miktarı artırmasıdır.
  2. Farksızlık eğrileri Birbirini Kesmezler:Eğrilerin bir birini kesmemeleri tüketici tercihlerinin tutarlı olduğu varsayımın bir sonucudur.
  3. Farksız eğrileri Orijine göre Dışbükeydirler:Negatif eğimli olan farksız eğrinin orijine göre dışbükey olmasının nedeni marjinal ikame oranıdır. Tüketicinin aynı fayda düzeyinde kalabilmesi için malların birinden 1 birim daha alması durumunda diğer maldan vazgeçmesi gereken miktarı gösteren orana marjinal ikame oranı (MRS)
  4. Farksızlık eğrileri üzerinde her noktada fayda aynıdır:Tüketicinin kullanacağı X malı miktarı birer birim arttırıldıkça ,Tüketicinin Y den vazgeçmeye razı olacağı miktarlar gittikçe azalışı demektir.
    1. Eğrinin her noktasında marjinal ikame haddinin aynı oluşu farksızlık eğrisini düz bir çizgi haline getirir.Farksızlık eğrisinin düz oluşu eksenlerde gösterilen malların birbirleri ile tam olarak ikame edilebileceklerini gösterir.
    2. Tam ikame durumunun diğer ucunda ise tam tamamlayıcılık vardır.Burada iki mal beraber kullanılmaktadır.Mallardan birinin miktarını sabit tutarak diğerinin miktarının artması tüketici tatminini hiçbir şekilde etkilememektedir.

Bütçe Doğrusu :Piyasa mekanizmasının geçerli olduğu bir sistemde tüketicinin kararlarını sınırlayan etkenlerin  başında tüketicinin gelirleri gelir. Tüketicinin kullanacağı malların piyasadaki fiyatları da aynı şekilde tüketicinin hareketini sınırlar.Bütçe kısıtı veya tüketim olanakları doğrusu olarak da adlandırılır.

  • Fiyatta bir değişmenin etkisi:Fiyatta bir değişme olması durumunda fiyatta düşüş gerçekleştiğinde bütçe doğrusu dışa doğru dönecektir.Yatay eksen de gösterilen malın düşmesi bütçe doğrusunu daha yatık hale getirecektir. Artış olduğunda ise  bütçe doğrusu içe doğru dikleşecektir.
  • Gelirdeki değişmenin etkisi:Gelirde bir değişim olursa bütçe doğrusu kayar fakat eğimde herhangi bir değişiklik olmaz.Çünkü bütçe doğrusunun eğimi nispi fiyatları verir ve gelirdeki değişim nispi fiyattan etkilenmez.Gelir de bir artış olursa bütçe doğrusu paralel bir şekilde sağa kayar,gelirde bir azalmanın olması durumunda ise bütçe doğrusu paralel olarak sola doğru kayar.
  • Tüketici dengesi:Bütçe doğrusunun kayıtsızlık eğrisine teğet olduğu noktada tüketici dengeye gelir.
  • İkame ve gelir etkileri:Normal bir mal için fiyattaki düşüş her zaman talep edilen miktarı artıracaktır.Bunu fiyat etkisini 2 ye parçaya ayırarak ispatlayabiliri. Bunlar ikame ve gelir etkileridir.
    • İkame etkisi:İkame etkisi fiyat eğişimi ile ters yönlüdür.Fiyat düşünce miktar artmakta fiyat yükselince miktar azalmaktadır.Bu anlamda ikame etkisi daima negatiftir. Çünkü malın fiyatı düşünce tüketici o malı daha fazla tercih eder.
    • Gelir etkisi: Gelir değişmesi sadece bütçe doğrusunu kaydırır bütçe doğrusunun eğimini değiştirmez.Sadece tüketim miktarını değiştirir.Fiyat düşmesi hem gelir etkisi hem ikame etkisi  yoluyla talep miktarını arttırır. Toplam etki negatiftir.Bu da talep eğrisinin negatif olması demektir.

 

ÜRETİM VE MALİYETLER

  • Firmaların üretimde bulunma çabasına iten kar maksimizasyonudur.
  • Kar düzeyini belirleyen de hasılat ve maliyettir. Bu nedenle firma davranışını etkileyen 2 önemli unsur vardır Maliyet ve Hasılattır.
  • Firma kar maksimizasyonu amacını gerçekleştirmek için ya hasılatını arttırır yada maliyetini düşürür.
  • Üretim:Emek,doğal kaynaklar ,sermaye ve girişimcilik faktörlerinin mal ve hizmetlere dönüştürülmesi faaliyetidir.
  • Firma:Üretimi gerçekleştiren ve bunların satışı konusunda karar veren birimdir. Firma bir tekel bayi olabileceği gibi büyük bir alışveriş merkezi yada holding d olabilir.
  • Ürün:Üretim faktörlerinin üretim sürecine katılmasıyla elde edilir.
  • İmalat: Hammadde veya yarı mamullerin üretim süreci sonunda şeklini değiştirerek yeni bir mamul elde etmek.

ÜRETİM FONKSİYONU

Üreticiler bir takım üretim faktörlerini kullanarak ürün elde ederler.. elde edilen ürün kullanılan faktörlerin bir fonksiyonudur. Bu fonksiyonel ilişkiye üretim fonksiyonu adı verilir. Üretim fonksiyonu üretim teknolojisi veri iken zaman birimi başına kullanılacak belirli girdi miktarı ile elde edilecek azami miktarları arasındaki ilişkidir;

Q:maksimum üretim, K;Sermaye, T:Doğal kaynak, t:Teknoloji düzeyine bağlıdır. Dolayısıyla üretim miktarı bunların fonksiyonu olacaktır.
Üretim Fonksiyonu;   Q=F(L,K,T,t)

 

  • Girdi ile çıktı arasındaki ilişkiler:Girdilerden birinin bir kaçının yada tamamının değiştirilmesine yetecek kadar zamanın olup olmamasına göre değerlendirilir.
    • Kısa Dönem:Üreticilerin girdilerden sadece bir kaçını değiştirebildikleri dönemdir.Kısa dönemde değiştirilebilen faktörlere(emek,hammadde,enerji gibi) değişken faktörler, değiştirilmesi mümkün olmayan faktörlere de sabit faktörler(fabrika,bina,makine) adı verilir.
    • Uzun dönem:Tüm faktörlerin değiştirilmesine yetecek kadar uzaklıktaki dönemdir.Bu dönemde sabit faktör olmayacağından bütün faktörler değişken faktör niteliğindedir.
    • Üretim faktörlerinden bazılarının değişken bazılarının ise sabit olduğu kısa dönem de üretimi arttırmak için değişken faktör miktarı arttırıldığında değişken faktörlerin verimi giderek azaldığından azalan verimler kanunu geçerli
    • Uzun dönemde ise tüm faktörler değiştirilebildiği için azalan verimler değil,ölçeğe göre getiri söz konusudur.

KISA DÖNEMDE ÜRETİM

Kısa dönemde üretim fonksiyonundaki girdilerden en az bir tanesi sabit kabul edilmektedir.Üretim fonksiyonundaki diğer girdiler ve teknoloji düzeyi sabit kabul edildiğinde kısa döneme ilişkin analizde değişen tek girdi emek miktarıdır. Bu durumda firmanın çıktı miktarını arttırabilmesi için kullanılan emek miktarındaki artışa bağlı olacaktır.

 

TOPLAM ORTALAMA VE MARJİNAL ÜRÜN

                Değişen girdi miktarının arttırılmasına bağlı olarak elde edilen çıktıya  toplam ürün denir ve TP ile gösterilir. Emek miktarını arttıracak olursak üretim sıfırdan başlayarak artmaya başlar.Belli bir düzeyden sonrada azalarak artar.Değişken girdi gereğinden fazla arttırılırsa  üretimde azalmayla da karşılaşabiliriz.Ancak değişken ve sabit girdi arasındaki optimal bileşime ulaşıldıktan sonra  emek artışı sürdürülürse emek başına düşen sabit girdi azalacaktır.  Böylece emek birimi başına verimin azalması ortaya çıkacaktır. Bu durum ekonomi biliminde azalan verimler yasası olarak tanımlanır.

Marjinal Ürün:Emek miktarındaki bir birimlik değişmenin toplam ürün miktarında meydana getirdiği değişimdir.emeğin marjinal ürünü MPl olarak gösterilir. Marjinal ürün emek veriminin nasıl bir seyir izlediğini gösterir.    MPl=TP/L

  • Emeğin ortalama ürünü(AP):Emek birimi başına elde edilen ürün miktarıdır.Bir firmanın verim artışı sağladığını söylemekle emek birimi başına üretimin arttığı anlaşılmaktadır.
  • Toplam ürün eğrisi:Çalıştırılan işçi sayısı arttıkça günlük üretilen ürün miktarı da artmaktadır. Toplam ürün eğrisi de ulaşılabilen ve ulaşılamayan üretim düzeylerini birbirinden ayırmaktadır. Eğrinin üst kısmında yer alan her nokta ulaşılamayan üretim noktasıdır.Eğrinin altındaki alan ise ulaşılabilen üretim noktalarını gösteren bölgedir.Fakat iç taraflarda yer alan  bölgelerde  üretim yapmak etkin değildir. Çünkü bu bölgelerde belli miktardaki çıktıyı üretmek için gerekenden fazla işçi kullanılır. ;Teknoloji olarak etkin olan noktalar toplam ürün eğrisinin üzerinde olan bölgelerdir.
  • Marjinal ürün eğrisi:Her ilave emek toplam ürüne katkı sağlar.Bu durumda marjinal eğride artan bir eğri şeklindedir.Her ilave emek birimi azalarak kişi başı fayda sağlayacaktır.Toplam ürünün azalarak arttığı bölümlerde ise  marjinal ürün eğrisi de azalmaktadır.Toplam ürün maksimum olduğu üretim düzeyinde marjinal ürün 0 olur.Bu üretim düzeyinden sonra üretim sürecine kısa dönemde eklenecek her ilave emek miktarının marjinal verimi negatif olur iken toplam ürün eğrisi de aşağı doğru yönelecektir.
    Üretime katılan her bir işçinin marjinal ürünü bir önceki işçinin marjinal ürününden fazla oluyorsa bu durum ekonomide artan marjinal getiri, belirli bir noktadan sonra çalıştırılan işçi sayısı arttıkça sermaye yetersizliği nedeniyle   her bir ek işçinin  üretime katkısı (marjinal verim) azalıyorsa bu durum da ekonomide azalan marjinal getiri olarak adlandırılır.
  • Ortalama ve Marjinal ürün eğrileri:
    • Eğer her emek biriminin marjinal ürünü ortalama ürün üzerinde ise emek birimi başına ürün yükselecektir.
    • Eğer emek biriminin marjinal ürünü ortalama üründen az ise ortalama ürün azalmaya başlayacaktır. Bu durum aynı zamanda marjinal ürün eğrisini ortalama ürün eğrisinin maksimuma ulaştığı noktadan geçeceğini de gösterir.

 

UZUN DÖNEMDE ÜRETİM

Tüm girdilerin miktarının değişmesi ölçek ve ölçeğin verimi kavramlarını önem kazanır..Çünkü girdilerin miktarlarının aynı oranda değişmesi üretim ölçeğinin değişmesi anlamındadır.Uzun dönemde kullanılan tüm girdiler değiştirilebileceği için azalan verimler yasası işlerliğini yitirir. Üretim ölçeği değiştiğinde  bunun ürün miktarı üzerindeki etkisine bakmak suretiyle ölçeğin verimi yada getirisi belirlenir. Ölçeğin verimliliği ile ilgili 3 durunla karşılaşılır. Bunlar;ölçeğin sabit,artan ve azalan verimleridir. Eğer girdiler artış oranı ile üretimdeki artış oranı aynı ise ölçeğe göre sabit getiri söz konusudur. Örn: Kullanım üretim faktörleri 2 katına çıkarıldığında ürün miktarı 2 kat artıyorsa bu üretim sürecinde ölçeğe göre sabit getiri geçerli olacaktır. Üretimdeki artış oransal olarak girdilerdeki artıştan yüksek olduğunda ise  ölçeğe göre artan gelir geçerlidir.

  • MALİYETLER:Maliyet ile ilgili 3 temel kavram vardır.
  1. Açık Maliyetler: (muhasebe Maliyetleri):Bir firmanın üretim faaliyeti ile ilgili olarak firma sahibi dışında kaynakları kullandığı kişi veya firmalara yaptığı doğrudan ödemelerdir.Emek ,makine,hammadde ve ara mal gibi girdiler için firmanın kasasından çıkan paraların toplamı açık maliyeti oluşturur.
  2. Örtülü Maliyetler:Firma sahiplerinin firmanın üretimi için kullandıkları kendi kaynaklarının fırsat maliyetlerinden oluşur.
  3. Ekonomik Maliyet:Açık maliyetler ile örtülü maliyetlerin toplamına eşittir.üretimde toplam maliyet denildiğinde ekonomik maliyet ,Kar denildiğinde ekonomik kar belirtilmiş olur.üreticinin yada firmanın amacı karını maksimum düzeye çıkarmaktır. Kar ise satış hasılatı ile maliyetler arasındaki olumlu farktır. Maliyet analizi yapılırken Kısa dönem üretim maliyetleri ve uzun dönem üretim maliyetleri olarak ayrım yapılacaktır.

 

  • KISA DÖNEM ÜRETİM MALİYETLERİ:
  1. Toplam Maliyet(TC):Firmanın üretimde kullandığı bütün girdilerin maliyeti olup açık ve örtülü maliyetleri kapsar.Toplam maliyeti toplam sabit maliyet ve toplam değişken maliyet olarak 2 ye ayırırız.
    1. Toplam Sabit Maliyet(TFC):Firmanın sabit üretim faktörleriyle ilişkili maliyetlerdir.Firma hiç çıktı elde etmese bile bu sabit girdilerin maliyetine katlanmak zorundadır. Örn:Fabrika
    2. Toplam değişken maliyet(TVC):Firmanın üretiminde kullandığı bütün değişken girdilerin maliyetidir.Toplam değişken maliyet  üretilecek mal miktarına bağlıdır. Üretim yoksa değişken maliyette yoktur. Toplam maliyet toplam sabit maliyet ile toplam değişken maliyetin toplamına eşittir.  TC:TFC+TVC
  2. Marjinal Maliyet(MC): Üretim miktarını bir birim arttırdığımızda toplam maliyette meydana gelen değişmedir.Bu toplam maliyetteki bir değişmenin üretim miktarındaki küçük bir değişme oranı olarak da söyleyebiliriz.
    MC=Toplam maliyetteki değişme (TC) / Üretimdeki değişme(Q)  ile ifade edilir.
  3. Ortalama Maliyet(AFC):Ortalama maliyetle ilgili 3 kavram vardır
    1. Ortalama sabit maliyet: Ürünün birim başına sabit maliyeti olup şu formülle ifade edilir.
      Ortalama maliyet(AFC)=Toplam sabit maliyet(TFC)/Üretimdeki değişme(Q)
    2. Ortalama Değişken Maliyet(AVC): ürünün birim başına değişken maliyetidir.
      1. Ortalama Değişken Maliyet(AVC)=Toplam değişken maliyet/Üretimdeki değişme(Q)
      2. Toplam maliyet(TC)=Toplam sabit maliyet(TFC)+Toplam değişken maliyet(TFC)
  • Ortalama toplam maliyet(ATC)Ortalama sabit maliyet(AFC)+ortalama değişken maliyet (AVC))

Ortalama toplam maliyet ile ortalama değişken maliyet  arasındaki dikey uzaklık ortalama sabit maliyeti gösterir.Artan çıktı miktarı ile birlikte ortalama sabit maliyeti de azaldığından ortalama değişen maliyet eğrisi ile ortalama toplam maliyet eğrisi birbirine yaklaşır.

                Marjinal maliyet eğrisi ortalama toplam maliyet ile ortalama değişken maliyet eğrilerini minimum noktalarından keser. Bunun anlamı: marjinal maliyet ortalama maliyetten  düşükse ortalama maliyet azalmaktadır ve marjinal maliyet  ortalama maliyetten fazlaysa ortalama maliyet artıyor demektir.
Ortalama toplam maliyet eğrisinin U şeklinde olmasının 2 zıt gücün etkisinden kaynaklanmaktadır. Birincisi Toplam sabit maliyeti artan(TFC) çıktı miktarı üzerine dağıtmak ve ikincisi de azalan verimlerdir.Çıktı artmasıyla birlikte firma toplam sabit maliyetini daha fazla çıtaya dağıtarak ve  ortalama maliyetler düşecektir.Yani ortalama sabit maliyet eğrisi aşağıya doğru eğimli olacaktır.

UZUN DÖNEM MALİYETLER

Kısa dönem analiz belli bir ölçekteki firmanın çıktı ile maliyetini ilişkilendirir. .ancak firmalar her zaman mevcut işletme büyüklüğünde üretim yapamazlar.Uzun dönemde firmalar işletme büyüklüklerin değiştirilebilir.

  • Maliyet açısından uzun dönemi Kısa dönemden ayıran temel  özellik;Firmaların herhangi bir sabit maliyetinin olmaması, yani tüm maliyetlerinin değişken olması. Uzun dönemde sabit ve değişken ayrımı olmaz.

Faktör fiyatları ve teknoloji sabitken uzun dönem ortalama maliyetler tüm üretim faktörlerinin değişmesi sonucunda  her çıktı düzeyi için minimum ortalama maliyetlerden oluşur.Sabit olmadığı için en etkin bileşenini seçmekte serbesttir.Uzun dönem ortalama maliyet eğrisine planlama eğrisi de denir.

Uzun dönemde maliyet eğrisi U şeklindedir nedeni ;Firmaların önce ölçek ekonomileriyle çalışmalarına karşın,daha sonra sırayla sabit ölçek ve negatif ölçek ekonomileriyle çalışmalarıdır.

PİYASALAR

Piyasaların yapısı ve özelliklerinin belirlenmesi :Aynı zamanda rekabet koşullarının da belirleyicisidir.

  1. Firma Sayısına
  2. Firmanın ürettiği ürünlerin niteliğine
  3. Fiyat belirleme güçlerine
  4. Piyasa giriş ve çıkış serbestlik düzeylerine

 

  • Piyasalarda Firma Denge Koşulları:
    • Firma Denge Koşulu(maksimum Kar noktası)=Marjinal Hasıla-Marjinal Maliyet
    • Başa Baş Denge Koşulu: Toplam Hasılat=Toplam Maliyet veya ortalama hasıla=ortalama maliyet
    • Kapatma noktası koşulu: Ortalama Hasıla = Ortalama Değişken Maliyet
  1. TAM REKABET PİYASASI:

Rekabetin en fazla yaşandığı piyasa türü tam rekabet piyasasıdır.Rekabet ortamı arttıkça firmaların fiyat üzerindeki etkileri kontrol güçleri azalmaktadır.Çünkü fiyat piyasa tarafından belirlenmekte ve firmalar bu fiyatı  veri almaktadır.

 

Tam rekabet piyasasının özellikleri:

  • Piyasada çok alıcı ve satıcının olması
  • Malın homojen olması
  • Alıcı ve Satıcıların piyasa hakkında tam bilgiye sahip olmaları.
  • Piyasaya giriş ve çıkışların serbest olması.

 

  • Tam rekabet piyasasında firmanın talep ve toplam hasılat eğrisi:Tam rekabet piyasasında firma fiyat üzerinde etkili olmadığı için veri fiyattan sonsuz mal satabilir.Bu nedenle Toplam  Hasılat Eğrisi ise pozitif eğimli ve talep eğrisi ise (yatay eksene paralel) sonsuz esnekliğe sahiptir.Ortalama hasılat ,marjinal hasılat talep ve fiyat birbirine eşittir.
  • Tam rekabet piyasasında firmanın kısa dönem dengesi:Firmaların genel kural olarak maksimum kar noktasında dengeye gelirler. Maksimum kar kuralı ise ;Toplam hasılat ile Toplam maliyet arasındaki pozitif farkın en fazla olduğu üretim düzeyidir.
    • Kısa dönem firma dengesi 2 şekilde tespit edilir.
      • Toplam Gelir ve Toplam maliyet yaklaşımlarıdır.
      • Marjinal maliyet ve marjinal hasıla yöntemidir.

  • Toplam gelir (TR)-Toplam Maliyet(TC) Yaklaşımı:

 

  • Marjinal Gelir(MR)-Marjinal Maliyet(MC) yaklaşımı:

 

  • Marjinal maliyetin marjinal gelire eşit olduğu üretim düzeyi:

 

  • Ortalama hasılat=ortalama maliyet üretim düzeyi
  • AR=AC başa baş üretim düzeyidir.
  • MC=MR maksimum kar düzeyidir.
  • MC<MR ise firma üretim artışıyla karını arttırabilir.
  • MC>MR ise firma üretim artışıyla zarar etmektedir.Üretim düzeyi azaltılmalıdır.
  • Tam rekabet piyasasında kısa dönem firma ve piyasa arz eğrileri:
    • Tam rekabet piyasasında bir firmanın arz eğrisi marjinal maliyet (MC)eğrisinin ortalama değişken maliyet(AVC) eğrisinin üstünde kalan kısmıdır.
    • Piyasa arz eğrisi ise firmaların arz eğrilerinin yatay toplamından oluşur.
  • Tam rekabet piyasasında uzun dönem firma ve endüstri dengesi:

Uzun dönem firmaların ölçeklerini değiştirebildikleri piyasaya yeni firmaların girebildikleri ya da yeni firmaların piyasadan çıkabildikleri bir dönemdir. Bu nedenle uzun dönemde ekonomik(aşırı) kar ortadan kalkar,firmalar normal kar elde ederler.

  • Uzun dönem firma denge şartı: LRMC=SRMC=MR
  • Uzun dönem endüstri denge şartı:LRAC=SRAC=AR
  • Aynı anda firma ve endüstri şartı:P=LRMC=SRMC=MR=LRAC=SRAC=AR

TAM REKABET VE ETKİNLİK

Üretim ve kaynakların tahsisinde  en etkin piyasadır.Firmalar fiyat üzerinden etkili olmadıkları için maliyetlerini kısmaya çalışırlar.Böylece her firma  en düşük maliyette ve atıl kaynak yaratmadan kaliteli üretim yapmaya çalışırlar.Nu durumda üretimde etkinlik oluşur.Kaynak tahsisinde ise tüm firmalar P=MC ‘de  üretim yaptıkları için kaynak tahsisinde etkinlik sağlamış olurlar.

  • MONOPOL(TEKEL)PİYASA:
    • Özellikleri:
      • Çok alıcı ve Tek satıcının olmasıdır.
      • Malın yakın ikamesi yok
      • Piyasaya giriş engelleri var
      • Firma fiyat farklılaştırması var
    • Bu özelliklerden dolayı:
      • Piyasa tamamen firmanın kontrolündedir.
      • Piyasa talebi firmanın talebine eşittir
      • Firmanın ortalama hasılası talebine eşittir
      • Toplam hasıla ise çan eğrisi gibidir.
      • Piyasaya giriş-çıkış engel olduğu için aşırı kar vardır.
      • Arz eğrisi yoktur. Arz maliyet ve talebe göre belirlenir.
    • MONOPOLU OLUŞTURAN SEBEPLER
  1. Doğal nedenler:Bir girişimcinin bir hammaddenin ülkedeki tüm rezervlerine sahip olmasıyla doğal monopol oluşur.Örn:Etibank Alüminyum ve Bakır Rezervlerine sahiptir.
  2. Yasal nedenler;İkamesi güç olan bir malın üretimini yasalarla sadece bir tek firmaya verilmesiyle yasal monopol oluşur.Örn:Alkollü içki ve tütün mamullerinin daha önce tekel idarelerine bırakılması gibi.
    Devlet söz konusu ayrıcalığı 2 amaçla verilir;

    1. Sosyal amaçlı monopol:Devletçe sağlanan ayrıcalıkla kimi ulaştırma ve haberleşme bir kuruluşa bırakılmasıdır.
    2. Hukuksa amaçlı monopol:Yeni buluşların özendirilmesi ve aksız rekabetin önlenmesi amacıyla buluş yapanlara ayrıcalık tanınmasıdır.
  3. Akdi nedenler:Belirli bir faaliyet alanında yer alan hemen hemen aynı ürünü üreten firmaların kendi aralarındaki rekabeti kaldırmak için ortak hareket etme konusunda anlaşmaları sonucu monopol oluşur.(Kartel ve tröst)
    1. Kartel:Bir piyasadaki girişimlerin rekabeti ortadan kaldırmak için yaptıkları anlaşmayla oluşturdukları birliktir.Taraflar birlikte hareket etmek zorundadırlar.Tarafların hareket alanları Fiyat,miktar ve satış bölgesi olabilir.
    2. Tröst:Girişimcilerin rekabeti ortadan kaldırmak için ortak hareket etmek yerine birleşerek tek bir girişimci olarak hareket etmeleridir.
  4. Fiili nedenler:ÖlÇek ekonomilerine sahip olan bir firmanın yıkıcı rekabete girerek piyasaya yeni firmaların girişini engelleyerek monopolleşmesidir.

 

  • MONOPOLCÜ FİRMANIN HASILAT EĞRİLERİ:

Monopol piyasada tek bir firma olduğu için firma endüstrinin kendisi demektir.Bu nedenle Talep eğrisi aynı zamanda Piyasa talep eğrisidir.Firma daha fazla mal satmak için fiyatlar üzerinde kontrol gücünü kullanarak değişik fiyatlarda piyasaya mal sunduğu için karşılaştığı talep eğrisi negatif eğimlidir.

  • Monopol de talep eğrisi aynı zamanda ortalama gelire eşittir.
  • Monopol de marjinal hasılat eğrisi negatif eğimlidir ve talep eğrisinin altında yer alır.Çünkü firma sattığı her birim malı değişik fiyatlardan satabilir ve birim başına değişik hasılatlar çıkar.
  • Marjinal gelirin ortalama gelirin altında yer almasının temel nedeni satılmak istenen mal miktarı artışının fiyatları düşürmesi ve marjinal geliri ortalama gelirden daha fazla düşürmesidir.

Kısacası  firma talep esnekliği yüksek olduğu durumda fiyatlarını düşürerek hasılasını arttırır.Talep esnekliği düşük olduğu durumda ise fiyatları düşürmez çünkü fiyat düşüşü talep arttırmayacaktır.Bu nedenle monopolün toplam hasıla eğrisi çan eğrisi gibidir. Talep esnekliği 1’e eşit olduğu durumda toplam hasıla maksimum marjinal hasıla ise minimumdur.

KISA DÖNEM MONOPOLCÜ FİRMA DENGESİ

Tüm piyasaların ortak özelliği firmaların kar maksimizasyon koşulu MR=MC olmasıdır.Kısaca monopol firma diğer firmalar gibi maksimum kar’a Marjinal Gelirin=Marjinal Maliyete eşit olduğu üretim  düzeyinde ulaşır. Kısa dönemde kar elde edebilmek için Toplam hasılanın toplam maliyetten yada fiyatın ortalama maliyetten büyük olması gerekir.

UZUN DÖNEMDE MONOPOLCÜ FİRMA DENGESİ

Uzun dönemde marjinal hasılat eğrisi ile uzun dönem marjinal maliyet eğrisinin kesiştiği noktada dengeye gelecektir.Monopol piyasada uzun dönemde  piyasaya giriş-çıkışlar  engelli olduğu için aşırı kar devam eder.

MONOPOLDE FİYAT FARKLILAŞTIRILMASI

Piyasada aynı ürün  için tüketicilerin ödemek istedikleri fiyatlar farklı olabilir.Monopolcü firmada aynı ürünü farklı talep yapısına sahip piyasada farklı fiyatlardan sunarak karını maksimize etmeye çalışır.

Fiyat farklılaştırılması 3 çeşit derecede yapılır:

  1. Birinci derecede fiyat farklılaştırılmasında her birim ayrı ayrı en yüksek fiyattan satılmaya çalışılır.
  2. İkinci derece fiyat farklılaştırılmasında ise miktara göre fiyat farklılıkları uygulanmaktadır.
  3. Üçüncü derecede fiyat farklılaştırılmasında ise aynı alıcı topluluğu farklı bölümlere ayrılarak fiyat uygulanır.Ulaşım alanında yaş grupları itibariyle farklı ücret talep edilmesi bu duruma örnektir.

 

MONOPOLCÜ REKABET PİYASASI

Monopol ile tam rekabet piyasası arasında  arasın da yer alır.Hem monopol hem de tam rekabet piyasasının bazı özelliklerini yansıtır fakat tam rekabet piyasasına daha yakındır. Monopolcü rekabet başlıca 3 varsayımı var.

  1. Birbirinden bağımsız olarak hareket eden çok sayıda alıcı ve satıcı vardır:
    1. Bu özellik aynı zamanda tam rekabet piyasasının özelliğidir.Fakat monopolcü rekabet fiyatı veri olarak kabul etmez. Satıcılar belirli aralıklarla da olsa piyasa fiyatlarını etkileyebilir.
    2. Farklı satıcıların ürünleri farklılaştırması:Ürün farklılaştırılması monopolcü rekabetçi piyasaların en önemli özelliğidir.Bu farklılık paketleme mağaza yeri ve görünümü ürün satışı ile ilgili kredi koşulları ve kredinin varlığı,reklam kampanyasının etkinliği.
    3. Piyasaya giriş ve piyasadan çıkış nispeten kolaydır: Piyasa giriş yada çıkışı engelleyecek hiç ir yasal veya başka bir tür engel yoktur.Piyasaya girişin nispeten kolay olması sonucu bu piyasada uzun dönemde ekonomik kar yok olur.

MONOPOLCÜ REKABET PİYASASINDA KISA DMÖNEM DENGESİ

Ürünlerin farklılaştırma  özelliğinden dolayı fiyatların artırmasına rağmen ürün satışı yapılabilmektedir. Monopolcü rekabette talep eğrisi azalan eğime sahiptir. B yönden monopol piyasasına benzer fakat monopolcü firmanın talep eğrisi monopol firmanın talep eğrisine göre daha esnektir.Bunun temel nedeni;Monopolcü firmanın ürettiği ürünün ikamesi kolay olmasıdır. Monopolcü rekabet piyasasında fiyat Tam rekabet piyasasının (TRP) aksine monopolde olduğu gibi marjinal gelirden büyüktür.Monopolcü firmanın talep eğrisi azalan eğimli olduğu için firma daha fazla mal satmak için fiyatları düşürmek zorundadır.Bu nedenle marjinal gelir eğrisi talep eğrisinin atkında yer alır.

MONOPOLCÜ REKABET PİYASASINDA UZUN DÖNEM DENGESİ

Uzun dönemde tam rekabet piyasasında olduğu gibi piyasaya giriş-çıkış engeli olmadığı için ekonomik kar yoktur. Ayrıca piyasaya giriş- çıkış serbestliğinden dolayı kısa dönem ekonomik karı gören firmalar piyasaya girerek arzı artırırlar. Piyasada arzın artması sonucu ortalama maliyet eşit oluncaya kadar düşer. Uzun dönem dengesi marjinal gelirin marjinal maliyete ve fiyatında ortalama maliyete eşit olduğu üretim düzeyinde gerçekleşir.

IV.OLİGOPOL PİYASASI

Oligopol birbiriyle rekabet eden az sayıda büyük firmanın  her birinin üretimdeki değişmelerin piyasa fiyatını etkileyecek durumda olduğu piyasa yapısıdır.Firmalar ürettikleri ürünlerin fiyatları üzerinden belli oranda kontrol gücüne sahiptirler. Oligopolde firmalar arasında karşılıklı bağımlılık gözlenir.Her firmanın işletme politikası diğer firmanın politikaları gözlenerek oluşturulur.

Oligopollerin varsayımları:

  1. Az sayıda satıcı ve çok sayıda alıcının olması
  2. Firmaların homojen veya farklılaştırılmış mal satmaları
  3. Piyasaya girişi kısıtlayan önemli engeller var.(Patent hakları,ölçek ekonomileri,ham madde kaynaklarına sahip olma)
  4. Faaliyette bulunan az sayıda büyük firmanın karşılıklı olarak birbirleriyle bağımlık içerisinde oldukları varsayılır.Piyasadaki her firmanın kendini faaliyetlerini etkileyeceğini bilmektedir.
  • OLİGOPOLLERİN SINIFLANDIRILMASI: ilkin oligopoller ürün faklılaştırılmasının olup olmamasına bağlı olarak SAF ve FARKLILAŞTIRILMIŞ oligopol olarak ayrılır.
  1. Saf oligopol:Firmaların ürünleri homojendir. Çimento,çelik ve alüminyum sanayileri saf oligopole örnektir.Firmaların birbirine ağlılık derecesi çok  yüksektir. Fiyat değişmeleri rakipleri etkileyecektir.
  2. Farklılaştırılmış oligopolde:Firmaların ürünü homojen değildir.Farklı firmaların malları birbirinden farklıdır. Bu oligopol türünde saf oligopolün aksine fiyat değişimleri rakip firmalar üzerinde daha az etki yaratır. Kısaca farklılaştırma derecesi arttıkça bağlılık derecesi azalır. Oligopoller gizli anlaşmalarla veya ihtiyari işbirlikleri ile de oluşup oluşmadıklarına bakılarak sınıflandırılır. Her firma kendi hareketine tepki olarak rakibin tepkisini dikkate alır ve ona göre politika belirler.
  3. Tam oligopol:Firmalar arasında bağlılığın çok güçlü olması nedeniyle oligopolcü firmalar karlarını bir grup olarak maksimize ederlerse tam oligopol oluşur tam tersi durumda ise kısmi oligopolden söz edilir.
  • OLİGOPOLDE PİYASA DENGESİ:Firmalar arası bağlılık olduğundan belirleyici değişken ,bir firmanın diğer bir firma veya firmaların kararına gösterdiği tepki olmaktadır.Oligopol teorileri içinde en yaygın olanları şunlardır:
  1. Dirsekli Talep Teorisi:Oligopol piyasalarında artan fiyatlar için fiyat katılığını açıklar.Bu teoriye göre bir firma fiyat düşürürse rakipleri de aynı şekilde düşürürler. Ama fiyat attırırsa aynı şekilde fiyat artırımında bulunmazlar.Fiyatın üzerinde daha az esnek olan piyasa talep eğrisi bu fiyatın altında ise çok esnek olan firma talep eğrisi geçerlidir. Yani talep eğrisi piyasa fiyatı düzeyinde dirsek yapar.
  2. Fiyat Önderliği Teorisi:Fiyatı işbirliği yaparak belirlediklerini gösteren modeldir. Piyasada lider konumundaki firma fiyat belirler ve diğer firmalarda belirlenen bu fiyatı izler. Liderlik; lider Firmaların büyüklüğünden,maliyet etkinliğinden,piyasa koşullarını başarıyla kontrol etmesinden veya belirlediği fiyat piyasadaki diğer firmaları tatmin etmesinden kaynaklıdır.
  3. Kartel teorisi:Bu teoride oligopoller piyasada sanki tek bir firma faaliyette bulunuyormuş gibi davranırlar.Kartel aynı faaliyet dalında yer alan firmaların elde ettikleri karı arttırmak için üretim miktarının azaldığı ve ürün fiyatlarının arttırıldığı bir organizasyondur.Karteller genellikle doğal kaynak piyasalarında oluşturduklarından daha etkili olmaktadırlar Örn: OPEC

 

FAKTÖR PİYASALARI

  • Rant: Mevki Rantı,Şehir Rantı,Kalite Rantı,Mutlak Rant
  • Ücret:Ücret belirleme şekilleri, ücret türleri,ücret teorileri
  • Faiz:Faiz Türleri,Faiz Teorileri
  • Kar:Kar türleri

 

  • Üretim faktörleri e gelirleri:Toprak-Rant(R),Sermaye-Faiz(r),İşgücü(emek)-Ücret(w),Girişimci-Kar

 

  1. RANT(R):Toprak veya doğa terimleri ile açıklanan üretim faktörü,üretim amacıyla kullanılabilen topraklarla birlikte,toprak altı ve toprak üstü zenginliklerde içine alan kavramdır.Örn:Tarım,petrol,maden ve yer altı su kaynakları.
    Bir üretim faktörü olarak toprağın en önemli özellikleri:

    1. Miktar bakımından sınırlıdır. ‘’kıt’’ bir kaynaktır.
    2. Taşınması imkansızdır.Yani toprak nerede bulunuyorsa ancak orada üretime katılır.
    3. Çoğalması mümkün değildir.Yani ne insan gücü gibi ne de sermaye gibi zamanla arz  miktarı artmaz.
    4. Bu özellikleri dolayısıyla toprak sahibinin üretimden aldığı payın tamamı ekonomik rant niteliği kazanmaktadır.
    5. Bu üretim faktörünü bir yerde tutmak için ödenen bedele transfer geliri denir.Bu miktarları aşan ödemelere ise ekonomik rant anlamı taşımaktadır.Toprak için dikkat edilirse bir yerde tutma gibi bir durum söz konusu olmadığı için ödenen bedelin tamamı ekonomik rant anlamı taşımaktadır.
    6. Toprak kalitesinin farklılığından ödenen farklı miktardaki ödemelere diferansiyel rant adı verilir.Bu rant türü DAVİD RİCARDONUN klasik rant teorisiyle ortaya konmuştur.

Ricardo’ya göre : Verimli topraklar kıttır ve nüfus artışı verimsiz toprakların da işlenmesini zorunlu hale getirecektir ve artan maliyetler ortaya çıkacaktır. Bu nedenle verimli toprak sahipleri diğerlerine göre daha fazla bir bedel elde edecekler.

  • RANT TÜRLERİ
    • Şehir Rantı:Şehirlerin gelişmesi ile şehirdeki topraklar önem kazanmıştır ve önem kazanan bu toprakların taşıdığı farklı bedele şehir rantı denir.
      Şehir rantının 2 önemli nedeni vardır:

      • Şehirlerde nüfusun hızla artması
      • Sanayileşme
    • Mevki Rantı:Bu rant türünü inceleyen Thünen’dir.Tüketim merkezlerine yakın olan yerlerin diğer  yerlere göre daha fazla bir önem ve bedel taşırlar. Bu bedele mevki rantı denir.
    • Kalite Rantı:Bu rant türüne diferansiyel rant adı da verilir. Farklı kalitedeki topraklar farklı değerler taşırlar, bu durumda kalite rantı ortaya çıkar.
    • Mutlak Rant:Her toprağın mutlaka taşıdığı bir değer vardır buda mutlak rant olarak tanımlanır.
  1. ÜCRET :Emeğin gelirine ücret denmektedir.Ancak emek harcamasının her zaman gelir sağlamaz. Ücret gelirden başka diğer bir yönü de maliyet unsuru olmasıdır.
  • ÜCRETİN BELİRLENME ŞEKİLLERİ
    • Kişisel serbest yapılan sözleşmeler:İşçiler en az geçim haddine varmadan emek güçlerini arz etmekten vazgeçeceklerdir ki buna da psikolojik en az geçim haddi denilmektedir. Kişisel ve serbest şekilde yapılan sözleşmelerde ücret ,emeğin özelliğine ve emek talebini şiddetine bağlı olacaktır.Uzmanlaşma iş piyasasındaki emek arzına monopolist bir karakter kazandıracaktır.bu çeşit emek talebi fazlalığı da ücreti yükseltecektir.
    • Toplu serbest yapıla sözleşmeler:Toplu serbest şekilde yapılan sözleşmelerle,ücret oluşmasının diğer şekli ise iş piyasasında işçi sendikalarının ve işveren birliklerinin olduğu durumda görülür. Bu koşullarda her iki taraf monopolist durumdadır.Ücretler iki yanlı monopol da ki fiyat oluşumu kurallarıyla saptanır. Sendika ve işveren birliği karşılıklı pazarlıklar  yoluyla ücret belirlenir. Ayrıca aşırı ücret talepleri veya çalışacak işçi masraflarından ötürü işçi azaltmasına  ve makineleşmeye geçebilirler.
  • ÜCRET TEORİLERİ:Fiyat oluşumunda en önemli faktör olan arz ve talep ücrette büyük rol oynamaktadır.İşçi ve işvereni etkileyen genel faktörler yanında psikolojik unsurlarında bulunduğunu unutmamak gerekir. Yazarlar ücret teorilerini çeşitli şekilde sınıflandırmışlardır.Bunlar:Doktrin er ücret teorileri,klasik ücret teorileri ve modern ücret teorileri olarak ayırdığı gibi iyimser ücret teorileri ve kötümser ücret teorileri şeklinde sınıflandırılır.

 

KLASİK ÜCRET TEORİLERİ

Klasik ekole mensup iktisatçılar;Adam Smith ,J.S. Mill,doğal ücret teorisini Turgot,Ricardo ve Lassale düzenlemiştir.

  1. Ücret Fonu Teorisi:Belirli bir devrede ulusal sermayeden işçi ücretlerine ayrılan fonun işçi sayısına bölümü ücretin seviyesini belirler. Ücret teorisinde emeğin;vasıflı,kuvvetli,zayıf oluşu ve cinsiyeti ücretin belirlenmesinde göz önünde bulundurulmaması yani ücretin sübjektif durumu  gözden uzak tutulmuştur.Yalnızca ortalama ücretin nasıl meydana geldiği üzerinde durulmuştur. Ücret fonu teorisi Ortalama Ücret=Ücret Fonu/İşçi Sayısı olarak formüle edilmektedir.Ücretin yükselmesi için ücret fonunun işçi sayısına oranla daha büyük bir hızla artması gerekir.
  2. Doğal Ücret Teorisi:Ücretin incelenmesinde emek arz ve talebin karşılaştığı iş piyasasından ve piyasa ücretinden söz edilir.Kişinin kendisini ve ailesini yaşatacak,daha doğrusu üretime geçmesini sağlayacak asgari bir ücretten ya da doğal ücretten söz edilebilir.buna işgücü üretim maliyeti de denebilir.Doğal ücret dediğimiz bu haddin altında veya üstünde piyasa ücreti oluşturur.Piyasa ücretinin daima doğal ücrete eşit olmaya doğru bir eğilimi vardır.
    Doğal ücret teorisi ücret haddini emek sahibinin asgari yaşama seviyesinin belirlenememesi nedeniyle eleştirilmektedir.Bu teoriye yönelen  ikinci durup eleştiriler ise işgücü üretim maliyetinin,işçi ücretlerini aşamayacağı söz konusudur.

  • MODERN ÜCRET TEORİLERİ

Modern ücret teorilerini 3 grupta toplamak mümkündür.

  1. Verimlilik teorileri:İşçinin çalışması sonucunda yaratılan hasıla ile ücret-verimlilik teorisi ortaya çıkmıştır. Bu teoride ücretin ayni ve nakdi ödenişi ile ilgilenmeyip işçinin son ücretini üretimin belirleyeceği belirtilmiştir. Emeğin prodüktivitesi arttıkça ekonomide meydana gelecek hasıladan emek sahiplerine düşen pay da fazla olacaktır.
  2. Modern Arz ve Talep Teorisi:Ücret teorileri emeğin arz ve talebine büyük önem vermiştir.
    1. Emek Arz ve Talep Teorisi:İşçi arz ettiği emeğin karşılığında almış olduğu hayatı sağlayan ücret haddi üzerinden iş süresinin belirlemesini isteyecektir. Emek arzını belirleyen bir diğer faktör de işin özelliğidir.İşin özelliği eğer belirli bir kalitedeki  işçiyi gerektiriyorsa söz konusu kalifiye işçi bundan dolayı fazla ücret talep edecektir.Emek arzını etkileyen bir diğer faktör ise işin devamlı bir iş olu olmadığı dır. Çünkü işçiler devamlı işlerde çalışmayı daha çok isterler.
      Emek homojen olmadığından emeğin yetenekli ve yeteneksiz olması arz üzerinde etkilidir.Çünkü yetenekli (vasıflı) emeğin yetişmesi için belirli bir yetişme  sürecinin geçmesi gerekmektedir.
    2. Emek Talebini Belirleyen Faktör:Emek talebi emek arzına göre daha küvetli olup az çok bir esnekliğe sahiptir.Toplum emek talebi bir taraftan fiyatın belirlenmesinde rol oynarken diğer taraftan da fiyat seviyesine bağlı bulunmaktadır.Reel sermayenin el emeği yerine geçmesi emek talebini etkilemektedir. Yetenekli emeğe talep daha fazla olduğundan esnekliği azdır. Günümüzde ücret hadlerinin saptanmasında sendikalar ve devlet en önemli rolü oynamaktadır.
  3. Keynesyen görüş:Ekonomik hayata geçirilmek istenen tam istihdamın mevcut olmayacağını,ekonominin eksik istihdamda bulunacağını söylemektedir.Çünkü eksik tüketim ve eksik yatırımlar eksik istihdamı doğurmaktadır.Tasarruf ve tüketim gelirin bir fonksiyonudur.Yüksek gelirlerde tasarruf meyli yüksek tüketim meyli az olup düşük gelirlerde ise bu ters yöndedir..Tam istihdamı sağlayacak olan bağımsız değişken veriler yatırım ve sermayenin marjinal etkinliği üretim ve tasarruf fonksiyonudur. Emek gücünün bedeli olan ücretin düşmesi ve yükselmesi ona olan talebi ters yönde azaltır ve çoğaltır. Bir işletme nakdi ücreti ve fiyatlarını indirip satışını ve üretimini yükselterek çalıştırdığı işçi adedini arttırabilir.Fakat bu ekonomide genelleşince  tüketimin ve toplam talebin azalmasına neden olur, bu da istihdamı artırmış olmaz. Çünkü işçilerin ücretinde düşme  toplam talebi düşürmüştür. Keynes istihdamını artırabilmek için ücret yönünden hareket etmeyerek yani ücreti sabit tutarak toplam talebi artırmak gerekeceğini söylemiştir. Bu verilerde bir değişme olmadığı takdirde  istihdam ve üretimdeki artış marjinal fiyat  artışlarına neden olur. Bu durumda nominal ücret sabit kaldığından reel ücret düşmüştür.

 

 

 

 

3.FAİZ

Milli gelirin bölüşümün de sermayenin gelirine faiz denmektedir.Sermaye nakit olarak tasarrufa verilecek bir faiz getirdiği gibi fiziki haliyle üretime tahsis edilmesiyle de bir gelir getirir. Faizin 2 görünüşü vardır:

  1. Faiz sermayedar için gelir kaynağıdır.
  2. Faiz girişimci için bir maliyet unsurudur.

FAİZ TÜRLERİ

  1. Sabit Faiz-Değişken Faiz:
    1. Sabit faiz:Sözleşmelerinde 2 tarafça miktarı önceden tespit edilen  Bu faiz sözleşme süresince sahip olup taraflarca değiştirilemez.
    2. Değişken faiz:Belirli bir indekse göre (altın fiyatı gibi) ödenmesi sözleşmede şart konulur.Bununla sözleşme süresince para değerindeki değişikliklere karşı bir önlem alınmış olur.
  2. Serbest FaizKanuni Faiz:
    1. Serbest Faiz:Piyasada para arz ve talebinin karşılaştırılması sonucunda ortaya çıkan faiz haddidir.
    2. Kanuni Faiz:Kanun koyucu tarafından genel olarak faiz oranı tespit edilmişse buna kanuni faiz denir.Taraflarca yapılan sözleşmelerde faiz  oranı tespit edilmemişse   o zaman kanunen konulmuş olan faiz oranları taraflarca kabul edilir.
  3. Nominal faiz-Reel faiz:
    1. Nominal faiz: Paranın satın alma gücü göz önünde bulundurulmak sızın saptanan faiz oranıdır.
    2. Reel faiz : Faiz oranı ne olursa olsun sermayenin gerçek değerine göre değerlendirilmesidir.
  4. Temerrüt Faizi:Borçlunun almış olduğu borcu zamanında ödememesi halinde alacaklıya karşı gecikmiş olduğu borcundan dolayı bir faiz ödemesi gerekmektedir.Buna da gecikme faizi yada temerrüt faizi denir.

 

FAİZ TEORİLERİ

Faiz teorileri  Reel teoriler ve parasal teoriler olmak üzere 2 ye ayrılır. 2 teori hem de parasal unsurları göz önüne allan üçüncü bir teoriye de genel faiz teorisi denilmektedir

  1. Reel Faiz Teorileri(klasik ve Neo Klasik görüşler):Paranın faiz üzerinde etkisi olabileceğini göz önüne almazlar. Faiz haddi oluşumu sermaye arzı ve sermaye talebi sonucu oluşur
    1. Sermaye Arzı:Sermayenin tek kaynağı toplumdaki bireylerin tasarruflarıdır.
    2. Sermaye talebi:Girişimcilerin yatırım talepleridir.Girişimci yatırıma karar verebilmesi için sermayenin marjinal etkinliğinin faiz haddinden büyük olması gerekir. Faiz düştükçe talep edilen sermaye miktarı artacak,yükseldikçe azalacaktır.
    3. Faiz haddinin oluşması:Denge faiz haddi sermayeye arz ve talep miktarının birbirine eşit olduğu düzeyde gerçekleşmektedir.Tasarruf arz ve yatırım talep eğrilerinin kesiştiği nokta,piyasa (denge) faiz haddini vermektedir.Faiz haddi Denge Faiz haddinin altına düşer veya üzerine çıkarsa alıcılar veya satılar arasındaki rekabet faiz haddini yeniden denge seviyesine dönmeye zorlayacaktır.
  2. Parasal Faiz teorileri:Parasal faiz teorilerini J:MÇ Keynes ileri sürmüştür.Faiz haddinin para arz ve talebine bağlı olduğunu belirtmektedir.Klasik ve neo-klasik ekonomistlere göre faiz ‘’tasarrufa ödenen bedeldir’’Keynes’e göre para arzı ekonomideki mevcut para stoku(tedavülde ki para ile kaydı para toplamına) eşittir.Para talebi ise fertlerin çeşitli faiz hadlerinde ellerinde çeşitli güdülerle (işlem,ihtiyat ve spekülasyon) tutmak istedikleri para miktarıdır.piyasa faiz haddi arz edilen para miktarı ile talep edilen para miktarının birbirine eşit olduğu düzeyde gerçekleşir.
  3. Ödünç gerilebilir fonlar teorisi(genel faiz teorisi):Genel faiz teorisini ortaya atan ekonomistlere göre ödünç verilebilir fonlar arzı çeşitli tasarruflar (ev halkı ve firmalar)bankaların verdikleri krediler ve evvelce atıl şekilde saklanan paraları yeniden piyasaya sürülmesinden oluşmaktadır. Faiz oranı arttıkça ödünç verilmek istenen fon artmaktadır.
  4. KAR

Girişimcinin faaliyetleri sonucunda milli gelirden aldığı paya kar denir.

  • Karı belirleyen unsurlar:Girişimcinin yaptığı harcamalar(işçi,ücretleri,amortisman vs) karşılığında işletmeye kıymetler girmektedir.Bunlara girdi denilmektedir.Basit bir ifadeyle Çıktı-girdi=kar dır. O halde karı belirleyen unsurlar girdi ve çıktıdır. Girdi:ücret,faiz e rantın toplamıdır.Çıktı : piyasadaki malın fiyatı ile satış miktarı çarpımı çarpım’ı sonucu ortaya çıkar.

 

KAR ÇEŞİTLERİ:

  1. Kar veya Adi kar(muhasebe karı) :Bir girişimcinin satış geliri ile girdisi arasındaki farka adi karAdi karın içerisinde yapılan masraflarda bulunmaktadır.
  2. İş veya girişim karı:Adi kardan girişimciye ayrılan ücret çıkarıldığı zaman geri kalan kısma iş veya girişimci karı denir.
  3. Asgari Kar:Asgari kar girişimcinin masraflarının toplamına eşittir.
  4. Net Kar:Adi kar,asgari kar veya kar haddi arasındaki farka net kar veya gerçek kar denir.

 

MİLLİ GELİRLE İLGİLİ KAVRAMLAR

  1. GSMH:Bir ekonomide belirli bir sürede üretilen tamamlanmış mal ve hizmetlerin gayrisafi değerlerinin toplamıdır.Tamamlanmış mallar direk tüketim için tüketilen mallardır örnLmakarna,pasta) bu mallar GSMH dahil edilen mallardır.Un,yağ gibi üretim için tüketilen mallar çift hesaplamayı önlemek için GSMH ya girmez.Ara mal hammadde gibi mallar üretilen yeni mamulün içinde yer alacaktır.
    GSMH aynı zamanda katma değerlerin toplamından oluşur,çünkü nihai malın fiyatı o malın katma değerinin toplamına eşittir.

    1. GSMH bir ekonominin üretim gücünü gösterir.
    2. Bir ekonomideki üretim ile ilgili faaliyetleri ölçmekte kullanılan temel ölçü gayri safi milli hasıladır.
    3. GSMH aynı zamanda katma değerlerin toplamından oluşur.
    4. GSMH bir ekonominin üretim gücünü göstermektedir.
  2. Safi Milli Hasıla(SMH): Bir ekonomide belirli bir sürede yaratılan mal ve hizmetlerin net değerleri toplamıdır. GSMH dan amortismanların çıkarılmasıyla bulunur.Safi milli hasıla bir ülkenin ekonomik gelişme de uzun süreler içerisinde başarılarını açıklayan bir kavramdır.
  3. Milli gelir(MH) :Safi milli hasılattan vergilerin düşürülmesidir.
    1. Milli gelirin hesaplanması:Milli gelir 3 ayrı yöntemle hesaplanır.
      Milli gelir =Tüketim harcamaları+Yatırım harcamaları+Kamu harcamaları+Net ihracatlar.

      1. Üretim Yöntemiyle:Milli gelir yaratılan mal ve hizmetin değeri olarak bulunur.
        SMH=GSMH-Amortismanlar
        MH=SMH-Dolaylı vergiler
      2. Gelirler Yöntemiyle:Mal ve hizmet üretimine katılan üretim faktörlerinin verimli faaliyetleri karşılığı elde ettikleri gelirin toplamı olarak ta tanımlanır.
        Üretim Faktörlerinin Geliri: Ücret+Rant+Faiz+Kar=MG
  • Harcama yöntemiyle:Mal ve hizmeti üretmek için harcamalar yapılmaktadır.Bu harcamaların toplamı GSMH’ yi amortismanların düşürülmesiyle SMH ‘yı ve SMH ’dan dolaylı vergilerin düşürülmesiyle de MG olur.
    Harcamalar;Tüketim(c ),Yatırım(I),Kamu(G) ve net ihracat (Nx) olmak üzere 4 kalemdir.
    GSMH(Y)=C+G+I+Nx

NOMİNAL VE REEL MİLLİ GELİR

Cari  Fiyatlarla GSMH nominal GSMH dır.Fiyat hareketlerinden arındırılarak hesaplanan GSMH ise Reel GSMH dır.

  • REEL GSMH:Bir yıl baz alınır.Kural olarak baz alınan yılın fiyatlar genel seviyesi 100 kabul edilir.Fiyattaki değişmeler fiyat endeksi olarak alınır.Nominal değerdeki GSMH fiyat endeksine bölünerek reel HSMH ye ulaşılır.
  • Reel GSMH=Nominal GSMH/Fiyat Endeksi:Hangi mal guruplarında ne oranda fiyat değişmelerinin olduğunu anlamak için ilgili mal guruplarına ilişkin fiyat endekslerine bakmak gerekir.Örn: Toptan eşya fiyat endeksi,tüketici fiyat endeksi,yatırım malları fiyat endeksi,inşaat malzemeleri fiyat endeksi.

 

MİLLİ GELİR DENGE DÜZEYİ:

Harcamalar ve harcama çarpanı belirler.
örn: Harcama çarpanı 5 olan bir ekonomide harcamalarda 100.000.000TL artış olması durumunda milli gelir 100.000.000X5=500.000.000 TL artar.

MİLLİ GELİRİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER

  • Özel tüketim harcamaları:Bir ekonomide birim olarak hane halkının tüketim amacıyla mal ve hizmet alımlarını kapsar. Özel tüketim harcamalarını 2 ye ayırabiliriz.
    • Gelire bağlı olmayan(otonom)tüketim:Tüketiciler hiç gelir elde etmeseler bile geçimlerini sağlamak için harcama yapmak zorundadırlar.Bu tür tüketimi tüketiciler ya daha önceki tasarruflarından ya da kredi alarak başkalarının tasarruflarını kullanarak yaparlar. Yani otonom tüketim,tasarruf üzerinden negatif etkiye sahiptir.
    • Gelire bağlı tüketim:Gelirin artmasıyla artan gelirin azalmasıyla azalan tüketime gelire bağlı tüketim denir.

ORTALAMA , MARJİNAL TASARRUF VE TÜKETİM EĞİLİMİ

  1. Ortalama tüketim eğilimi(OTE,APC) APC=C/Y:Belli bir dönemde yapılan tüketim harcamalarının o dönemin kullanılabilir milli gelirine oranına ortalama tüketim eğilimi denir. Gelir arttıkça ortalama tüketim eğilimi düşer,Bu da gelir arttıkça ortalama tasarrufun artması demektir.
  2. Ortalama tasarruf eğilimi(OSE,APS)APS=S/Y:Belli bir dönemde yapılan tasarrufların o dönemin kullanılabilir milli gelire oranına ortalama tasarruf eğilimi denir.
  3. Marjinal tüketim eğimi(MTE,MPC,c)MMPC=C/Y:Kullanılabilir gelirdeki bir birimlik artışın ne kadarının tüketime gittiğini ifade eden orana marjinal tüketim oranı denir.
  4. Marjinal tasarruf eğilimi(MSE,MPS)APS=S/Y:Kullanılabilir gelirdeki bir birimlik artışın ne kadarının tasarrufa gittiğini ifade eden orana denir.


MPS+MPC=1   )

MPS =1             )> – MPC Yada  1 – c

APS+APC=1     )

Bu durumda :

  • Tüketim doğrusunun eğimi; c=MPC
  • Tüketim fonksiyonu; C=C0+cY
  • Tasarruf fonksiyonunun eğimi; 1- c= MPS
  • Tasarruf fonksiyonu;S = – C0(1-c)Y

YATIRIM HARCAMALARI

Dışa kapalı bir ekonomide yatırım kavramının 2 şekilde tanımlanır

  1. Bir iktisadi dönemde üretim araçlarının toplamıdır.
  2. Üretim teçhizatının korunması genişletilmesi ya da iyileştirilmesine yönelik uzun dönemli sermaye tesisi için yapılan harcamadır.

NEGATİF YATIRIM TUTARI

Üretim sürecinde tesislerin aşınması ve değer yitirmesi tutarına negatif yatırım tutarı denir.Bu durum üretim hacminin düşmesine yol açar bu olumsuz etkinin giderilmesi için yapılan minimum yatırıma ise yenileme (İKAME) yatırımı denir.

Yapılan yatırımların yenileme yatırımlarını aşması aşması ise net yatırım olarak tanımlanır ve üretimde yaratacağı etkiler şunlardır.

  1. Üretim kapasitesinin genişlemesi(kapasiteye yönelik yatırım)
  2. Üretimin iyileştirilmesi(maliyet masraflarına yönelik yatırım); üretimde kullanılan araçların yerine daha verimli araçların kullanılmasıyla üretim maliyetinin düşürülmesidir.

YATIRIM HARCAMASI VE MİLLİ GELİR

  1. Milli gelir ve talep arttığında yatırımlarda artar,bu nedenle yatırımlar milli gelirin bir fonksiyonudur.
  2. Tasarrufların yatırıma gittiği varsayımıyla gelir artışıyla artan tasarruflar kadar yatırım harcaması artacaktır. Yatırım harcamaları ise milli gelirlin bir değişkeni olduğu için milli geliri artıracaktır.

 

ENFLASYONİST VE DEFKASYONİST AÇIK :

Enflasyonist ve deflasyonist açığı açıklayabilmek için öncelikle tam istihdam kavramını açıklamak gerekir.

  • Tam (potansiyel) istihdam:Bir ekonominin sahi olduğu kaynakları(üretim faktörleri) etkin bir şekilde kullanması durumunda üretebileceği maksimum çıktı düzeyine tam istihdam çıktı düzeyi denir.
  • Enflasyonist açık:Bir ekonominin tam istihdam çıktı düzeyinin üzerinde bir noktada dengeye gelmesidir.Yani toplam harcamaların toplam üretim kapasitesini altığı durumdur ve enflasyon oluşur.
  • Deflasyonist açık:Bir ekonominin tam istihdam çıktı düzeyinin altında bir noktada dengeye gelmesidir. Yani toplam üretim kapasitesinin altında olduğu durumdur ve işsizlik oluşur.çünkü üretim aktivite düzeyi kapasitenin altındadır.

PARA TEORİSİ VE POLİTİKASI

  • Para ve Fonksiyonları:Modern ekonomilerde genel kabul görmüş değişim araçları;Ufaklık,kağıt,vadesiz mevduatlar(çek) ve seyahat çekleri olarak karşımıza çıkar.
    • Paranın özellikleri:
      • Genel kabul görme.
      • Taşınabilirlik
      • Bölünebilirlik
      • Nadirlik
    • Paranın fonksiyonları(İşlevleri):
      • Değişim aracı olma
      • Hesap birimi olma
      • Değer muhafaza aracı olma
    • Para arzı(mS): Modern ekonomilerinde halk alışverişlerde 2 tür para kullanır.
  1. Nakit Para:Bu paralar itibari paralardırlar.Türkiye de Merkez Bankasının çıkardığı banknotlar ile Hazinenin çıkardığı ufaklık paralar kanuni dolaşım zorunluluğu olan paralardır.Dolaşım paralarının tamamı halkın eline geçmez.Bir kısmı hazine bir kısmı merkez bankası ve ticaret bankaların kasalarında bulunur.
    1. Bir ekonomide madeni para nakit paranın %1 veya %2 sini geçemez.
    2. Türkiye de banknot ihraç imtiyazı Merkez Bankasına aittir.
    3. Merkez Bankası ancak,Altın Döviz,belirli ticari senetler,belirli zirai senetler borsaya kota edilmiş belirli özel tahviller ve devlet tahvilleri gibi varlıklar karşılığı para ihraç edebilir.Karşılıksız para ihraç edemez.
    4. Türkiye de madeni para basma ve tedavüle çıkarma yetkisi Hazine Müsteşarlığına
  2. Kaydi Para:Bu paralara banka parası da denir.Para olma özelliğini uygulama geleneğinden ve halkın gösterdiği güvenden alır.Fakat kimse bu tür paralarla yapılacak ödemeleri kabul etmek zorunda değildir.
    1. İki tür banka mevduatı(kaydı para)vardır. Çeke tabi vadesiz mevduatlar ve Vadeli(tasarruf)mevduatlar.
    2. Dar anlamda para arzı vadesiz mevduatları kapsar.
    3. Geniş anlamda para arzı ise vadeli mevduatları da kapsar.

 

  • Bankaların Kaydi para yaratması:Bir banka topladığı mevduatları kredi vererek ve bu işlemi sürekli tekrarlayarak Kaydi parasını yaratır. (c) :Nakit tercih oranı ( r): zorunlu karşılıklar oranı
    • Kaydi para formülü: 1 /r + c –r . c

 

PARA TALEBİ TEORİLERİ

  1. Miktar Teorisi:Paranın miktarındaki artış ile fiyatlar genel seviyesi arasındaki ilişkiyi ele almaktadır.Bu teorinin öne sürdüğü temel hipotez,paranın miktarındaki artış fiyatlar genel seviyesini arttırır ve enflasyona neden olur. Tam tersi ise yeni para miktarlarındaki düşüş ise fiyatlar genel seviyesini düşürür ve deflasyona yol açar.
    1. Temel varsayımları ise:
      1. Para yalnızca mal ve hizmet alımları amacıyla talep edilmektedir.
      2. Para miktarındaki değişmelerin üretim ve istihdam düzeyini etkilememesi yani ekonomi daima tam istihdamdır değişmez.

Miktar teorisinin işlem(fisher)tipi: Miktar teorisinin ilk bilimsel incelemesinin Irving Fisher yapmıştır. Fisher in formülü: PT=MV+M’V’

  • M:Efektif para (Nakit,,t,bar),M’:Kaydi para
  • V:efektif paranın dolaşım hızı,V’:Kaydi paranın dolaşım hızı
  • P:Fiyat genel düzeyi
  • T:Ticari işlem hacmi

Fisher denklemine göre bir ülkede tedavülde bulunan paraların miktarı(M+M’) ile belirli bir dönemdeki dolaşım hızının çarpımı ,aynı dönemde paranın aracılık ettiği ticari işlemlerle  fiyatlarının çarpımına eşittir. M x V =P x T

  • Miktar teorisinin para tutumu (Cambridge) tipi: Ms=Mp=k.P.Y
    • Cambridge yaklaşımı ile Fisher yaklaşımı arasındaki farklar:
      • Fisher de elde tutmak zorunda oldukları para miktarı analiz edilmekte,Cambridge ise para aktif olarak ele alınmakta.
      • Fisher para miktarının karşısında ticari işlemleri ele alırken,Cambridge ulusal geliri ele almaktadır.
      • Fisher daha çok para arzı üzerinde dururken,Cambridge para talebine burguda bulunur.
    • Keynesgil Para Talebi(likidite tercihi kullanımı):
      • Uygun politik ve sosyal refah dönemlerinde serbest teşebbüs ekonomisi kendiliğinden tam istihdama varmaz.
      • Klasik durumda para talebi fonksiyonu faizlere karşı duyarlı değildir,bireyler işlem amaçlı para talep ederler,para arz ve talebin satın alma gücünü belirler,para bir mal değil bir aktif olarak ele alınmaktadır.

KAYNESGİL PARA TALEBİ TÜRLERİ

  1. İşlem (muamele)güdüsüyle para talebi:İnsanlar gelirlerinin bir kısmını tüketim veya üretim giderlerini karşılamak için para olarak saklamak zorundadır.Buna işlem amaçlı para talebiİşlem güdüsüyle para talebi,faiz oranına karşı duyarlıdır.
  2. İhtiyat güdüsüyle para talebi:İleride çıkabilecek fırsatı kaçırmama,önemli bir gideri karşılama veya borcu vadesinde ödeye bilmek için ihtiyat güdüsüyle para tutarlar.
    İhtiyat güdüsüyle talep edilen para miktarı:

    1. Bireyin gerektiğinde para bulabilme olanağına
    2. Gelir düzeyine
    3. Faiz oranına bağlıdır.
  3. Spekülasyon güdüsüyle para talebi:Faiz oranlarındaki değişmelerden yararlanmak amacıyla da servetlerinin bir bölümünü para olarak tutar.Faiz aylak para tutmanın fırsat maliyeti olarak değerlendirebiliriz. Yüksek faiz oranlarında spekülatif güdüyle para talebi küçüktür. Talep edilen tahvil miktarı büyüktür

 

  • Para Arzında Değişmeler ve Denge Faiz oranı: Para talep fonksiyonu: L=Lt(Y)+(Y)+Ls(r) Böylece tahvil fiyatlarında bir düşüş olacaktır.Bunun anlamı faiz oranlarının yükselmesi demektir ve faiz oranları r1’e yükselecektir.Bu noktada halk reel kullanılabilir nakit ankes miktarıyla tatmin olacaktır.Faiz oranları yükseldiğinde halkın elinde nakit olarak bulundurmak istediği aktif oranı düşecektir.Böylece istenen ve var olan nakit ankeslerin dengeli olması otomatik olarak sağlanır.
  • Likidite Tuzağı:Bireylerin aylak ankes talep esnekliğinin sonsuz olduğu duruma likidite tuzağı denir.Faiz oranlarını aşağıya düşürme çabaları boşunadır. Likidite tuzağındaki bir ekonomide kişilerin para ankeslerine taleplerinin sonsuz olması şu demektir;Kişilerin ellerinde o anda bulunan reel ankes miktarının ne kadar düşürmüş olduğuna ve elinde alternatif aktif miktarının ne kadar azalmış olduğuna bakmaksızın ek reel parayı elde tutmak arzusudur. Ekonomide devlet ekonomiye müdahale ederek  kamu harcamaları kanalıyla milli gelirin genişletmesi bir zorunluluktur.Bir başka deyişle para politikası önemsiz,maliye politikası önemlidir.
  • Keynes yen Aktarım Mekanizması:Para arzındaki değişmeler faiz düzeyini,faiz düzeyi ise yatırım düzeyini etkileyerek ülkenin gelir düzeyini etkileyebilmektedir. Keynes aktarım mekanizmasının 2 önemli unsura bağlıdır;
    • Para talebinin faiz esnekliğinin düşük olması:Eğer para talebi faiz esnekliği yüksek olursa para arzı artışı faizleri düşürmez. Bu nedenle mekanizma işlemez.
    • Yatırımların faiz esnekliğinin yüksek olması :Eğer yatırımların faiz esnekliği düşük olursa faizlerin düşüşü yatırımları arttırmayacaktır.Bu nedenle mekanizma işlemez.
      Para Arzı -> Faiz Düzeyi -> Yatırım Düzeyi -> Gelir Düzeyi

PARA POLİTİKASI

 Amacı: Para değerini istikrarlı kılmak,hem talep edenlerin sağladıkları faydayı hem de arz edenlerin katlandıkları maliyetleri yansıtan denge fiyat düzeyinin düşmesini ve yükselmesini önlemek için gerekli araçlar kullanmaktadır.

  • Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın Yasal olarak para politikasını yürütmekte elinde bulunduğu araçlar;
    • Açık piyasa işlemleri:Merkez Bankası piyasadaki likiditeyi ve kısa vadeli dalgalanmaları bankalar arası para piyasaları ve açık piyasa işlemleri aracılığı ile düzenlemektedir.
    • Karşılık oranları:Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının elindeki bir diğer araç karşılık oranlarıdır. Bu araçla Merkez Bankası Bankaların yarattığı payı kontrol eder.Bu yolla para hacmini kontrol edebilmektedir.
    • Reeskont kredi oranları:Merkez Bankasının elinde yasa ile verilmiş olan diğer bir araç reeskont kredileridir. Merkez Bankasına fiyat istikrarına yönelik etkin bir para politikası aracını sağlamaktır.
    • Zorunlu devir oranları: Son yıllarda en çok kullanılan araçtır.Merkez Bankası ekonomide kazanılan dövizlerin belli bir oranının kendisine satılmasını ön görmektedir.

 

ULUSLAR ARASI TİCARET TEORİSİ

Modern Teori klasik iktisadi Doktrini ile başlatılır. Klasik ekolün temelleri ise Adam Smith tarafından atılmıştır.Smith’in 1776 yılında yayınlanan ‘’Uluslar Zenginliği’’  adlı ünlü eseri  hem ekonomi biliminin hem de uluslar arası ticaret teorisinin temeli durumundadır.Devlet kişilerin bireysel girişim haklarını kısıtlamamalıdır.  İster müdahaleci,ister  bırakınız yapsınlar yaklaşımı(laissez-faire) benimsensin,temel dayanak noktası ticaret teorileri olacaktır.

  • Uluslar arası ticaret 2 genel ticaret teorisine dayanır; Tamamlayıcı ve Zorlayıcı
    • Tamamlayıcı Teoriler:Ticaretin doğal yapısıyla ilgilenir.Ticari ilişkileri laissez-faire (bırakınız yapsınlar) koşullarında inceler ve açıklarlar.
    • İkinci tür teori ise ticaretin miktarı yapısı ve yönünü belirlemek üzere devlet müdahalesinin gerekli olup olmadığını sorgular.
  1. MERKANTİLİZM:Merkantilist düşünceye göre bir ülkenin refahı sahip olduğu değerli madenler genellikle altın ve gümüş miktarı ile ölçülmektedir.İthal ettiklerinden çok ihracat gerçekleştirmelidir. Milli devletin otoritesini destekleyecek  biçimde gerek iç gerek dış ekonomik faaliyetlerde aşırı devlet müdahaleciliğini ön görür.Altın stoklarını arttırmak için ihracat kadar uluslar arası uzmanlaşmanın ticarete  katılan bütün tarafların yararına olduğunu göstermiştir.Böylece klasik liberalizme  geçilmesiyle merkantilizm  de sona ermiştir.
    1. Dünya servetleri sabittir.Dış ticaretle arttırılamaz.
    2. Bir ülkenin kazancı bir ülkenin kazancı demektir.
  2. MUTLAK ÜSTÜNLÜK TEORİSİ:Smith n dış ticaretin yapılış nedenini açıklamak için öne sürdüğü teoridir.Hangi ülke ürünü daha az kaynakla üretiyorsa o ülke o üründe uzmanlaşın ve uzmanlaştığı ürünü ihraç edip diğer ürünleri ithal etmelidir.Dış ticaretin yarar sağlayacağını, dünya kaynakları optimal biçimde kullanılacağı vurgulanıyor.
    1. Uzmanlaşmanın yarar sağlama nedenleri;
      1. Aynı işi tekrar etmek işçilerin becerilerini arttırır ve o alan da uzmanlaştırır.
      2. İşçiler bir üründen diğerinin üretimine geçerken vakit kaybetmezler
  • Uzun üretim aşamaları daha etkin çalışma metotları geliştirerek üretim aşamasını kısaltmaya teşvik eder.
  1. DOĞAL ÜSTÜNLÜK TEORİSİ:Bir ülke bazı ürünlerin üretiminde uygun iklim koşulları,doğal kaynaklara ulaşım kolaylığı gibi doğal üstünlüğe sahip olabilirler.
    1. Kazanılmış üstünlük:Ürün teknolojisi kazanılmış bir üstünlüktür.Örn:Danimarka gümüş çatal-kaşık takımları üretip ihraç etmesi.
  2. KARŞILAŞTIRMALI ÜRTÜNLÜK TEORİSİ:David Ricardo 1817Bir ülke 2 üründe üstünse üstünlükler karşılaştırılmalı ve hangi üründe üstünlük daha fazla ise ülke o ürünü ise üstün olduğu halde ithal etmelidir.

  • Dış Ticaret Teorilerinin Dayandığı Varsayımlar:
    • Ekonomi tam istihdamdadır.
    • Uluslar arası ticaret iki ülke arasında yapılmaktadır.
    • Ticarete yalnız 2 mal konu olmaktadır.
    • Nakliye sigorta gibi masraflar yoktur.
    • Ticaret takas yoluyla olur.
    • Üretim faktörleri ülke içinde hareketli ,ülkeler arasında ise hareketsizdir.
    • Teknoloji,faktör arzları ve işgücü yeteneği veridir.
  • TAM İSTİHDAM:Eğer ülke kullanılmayan kaynakları mevcut ise yani ülke tam istihdam da değil ise tam istihdama ulaşmak için ithalatını kısabilir.Bu durumda dış ticaret ve uzmanlaşma zarar görebilir.
  • Ekonomik etkinlik hedefi:Birincil hedefi ekonomik etkinlik olmayan bir ülkenin dış ticareti zarar görebilir.
  • Karların Bölüşümü:Uzmanlaşma sonucu dış ticarete giren tüm ülkelerde kazançlı çıkar.Bir ülke nispi olarak başka bir ülkeden fazla kazanç elde ettiğini görürse nispi kayıpları önlemek için mutlak kazançtan vazgeçebilir.

 

 

 

TAŞIMA GİDERLERİ

Dış ticaret teorileri analizinde taşıma gideri yok sayılır fakat taşıma giderleri hele de aşırı uzak ülkeler arasında bir ticari engeldir.Kuruluşların yerlerinin belirlenmesini 3 gurupta inceler.

  1. Kaynağa yönelimli endüstriler:Üretim sürecinde hacmini yitiren yada ağırlığı azalan ürünler olu.Bu tür endüstriler kaynağa yakın kurulur.
  2. Piyasaya yönelimli endüstriler:Üretim sürecinde ağırlığı artan ürünleri kapsar.Tasarruf sağlamak için pazara yakın yerlerde kurulur.Taşıma maliyetini azaltmak için.
  3. Serbest endüstriler:Bazı ürünlerde ise üretimin kaynağı yakın yada pazara yakın yerde yapılması taşıma maliyetleri açısından önemli bir fayda sağlamaz.

 

  • ÜRETİM FAKTÖRLERİNİN HAREKETLİLİĞİ:Mutlak ve karşılaştırmalı üstünlük teorileri kaynakların bir üründen diğer ürüne masrafsız olarak aktarıla bildiğini varsayarak.Fakat bu varsayım her zaman geçerli olmayabilir.
  • HİZMETLER:Mutlak ve karşılaştırmalı üstünlük teorileri hizmetlerle değil mallarla ilgilenir.Dünya ticaretlerinde hizmet payı artmaktadır.

ÜLKE BÜYÜKLÜĞÜ TEORİSİ

Bu teori mutlak ve karşılaştırılmalı üstünlük teorilerinden farklı olarak ülkenden ülkeye farklılıklara ve hangi üründen ne kadar ticaret yapılacağına değinir.

  1. Kaynakların çeşitliği:Bu da ülkeleri küçük ülkelere göre daha kendine yeterli hale getirir.
  2. Taşıma giderleri:Taşıma maliyetlerindeki avantajları nedeniyle küçük ülkeler uluslar arası ticarete daha yakındır çünkü ürünlerini sınır dışına çıkartmalarının maliyeti düşük olacağından harcadıkları çabaya değecektir.
  3. Ekonomik büyüklüğü ve üretim ölçeği:Kişi başına düşen milli gelirin yüksek olan büyük ekonomiler teknoloji yoğun malları üretimine daha yatkındır.

FAKTÖR ORANLARI TEORİSİ ‘’HEckscher-Ohlin’’

Mutlak ve karşılaştırmalı üstünlük teorilerinin varsayımına göre piyasa mekanizması üreticileri üretimde etkinlik sağlayamadıkları ürünlerden uzak tutar.1930’lu yıllarda karşılaştırmalı teorilerin bu eksikliklerini gidermek üzere Eli HEckscher-Bertil Ohlin ülkelerin üretim faktörlerine dayanan faktör oranları teorisini geliştirmişlerdir.

  • HEckscher-Ohlin modelinden türetilen 3 tane teorem var:
  • Faktör Fiyatları Eşitliği Teoremi:Serbest ticaret sonucu ülkeler arası faktör fiyatları eşitlenir ve bu nedenle uluslar arası serbest faktör hareketliliği ile aynı sonucu doğurur.
  • Stolper Samuelson Teoremi:Serbest ticaretin ülkenin bol olarak sahip olduğu faktörün reel gelirini yükseltir.
  • Rybczynski Teoremi:Bu teoreme göre 2 malı ve 2 faktörlü bu modelde tam istihdam durumunda eğer tek bir faktörün arzı artırılacak olursa, o faktörü yoğun olarak kullanan malda üretim genişler diğer malda ise üretim daralır.

  • LEONTİEF PARADOKSU:ÜLKELERİN İHRACATLARININ SAHİP OLDUKLARI FAKTÖR YOĞUNLUKLARININ ETKİSİ ALTINDA GELİŞTİĞİNİ ORTAYA KOYANFAKTÖR DONAIMI TEORİSİ BİR ÇOK ÜLKEDE TARAFLARDAN DEĞİŞİK VERİLER KULLANARAK TEST EDİLMİŞTİR. Bu testlerin çoğu teoriyi doğrularken bazı çalışmalarda ise paradoksal durumlar ortaya konmuştur. ’HEckscher-Ohlin teorisine göre sermaye yoğun ülke sermaye yoğun mallar ihraç etmesi gerekirken leontief analizinde görünüyor ki ABD sermaye yoğun bir ülke olmasına rağmen emek yoğun mallar ihraç etmekte sermaye yoğun mallar ise ithal etmektedir. Bu çelişki leontief paradoksu olarak literatüre geçmiştir.
  • YENİ TEORİLER:
    • Nitelikli iş gücü Teorisi:Keesing ve Kenen’e göre Sanayi Ülkeleri arasındaki dış ticaretin büyük bir bölümü nitelikli iş gücü farklılıkları ile açıklanabilir.İşgücünün eğitilmesi ve sermayenin yaratılması tasarruf gerektirir.
    • Teknoloji açığı Teorisi:1961’de Posner tarafından ortaya atılmıştır.Ülkeler arasındaki ticaretin büyük bir bölümü yeni mal ve üretim süreçlerine dayalıdır.Yenilikler patent ve fikri hak yasaları ile korunur. Diğer bir ifade ile bir yeniliği ilk kez bulan firma onun monopolcüsü olur.
  • Ürün Dönemleri Teorisi:1966’da Vernon tarafından ortaya atılmıştır.Her ürünün piyasaya girişi büyüme olgunluk ve düşüş dönemleri vardır.Ticareti yapılan ürünün nerede üretileceğine ürünün içinde bulunduğu dönem belirler.
  1. Aşama (Piyasaya giriş):Bir çok yeni ürün, gelir düzeyi yüksek gelişmiş ülkelerde üretilerek dünya pazarlarına buradan ihraç edilir.Bunun nedeni ülkedeki sermayenin bolluğu,nitelikli iş gücü ve satın alma gücü de yüksek olan halkın yeni ürün talebidir.İlk önce ürün geliştirilir üretilir ve ülke içinde satışa sunulur.Fakat uygulamada üretim ve satışın ilk aşaması yerel pazarda gerçekleşmektedir.Çünkü malın geliştirilmesinde destek sağlayan onlardır. Böylece firma hem geri bildirim daha çabuk alabilir hem de taşıma maliyetlerinden kurtulmuş olur.Bu aşamada emek daha yoğun olur.Çünkü üretim süreci henüz standart hale getirilmemiştir ve pazardan gelen geribildirime göre ürün özelliklerinde hızlı değişiklikler yapmak gerekir.
  2. Aşama (Büyüme Dönemi):Yeni ürün satışları artınca rakip piyasaya girer,dünya pazarında ve gelişmiş ülkelerde talep artmaya başlar,dışarıdan gelen talep payı üretim yapmayı ve taşıma maliyetlerinden kurtulmayı gerektirecek kadar yüksektir.Fakat yabancı ülkede kurulan üretim tesisinin çıktısının tamamı o ülkeye kalır.Örn:Amerika’da ve ek üretim tesisi de Japonya’da olsun.Japonya’daki üretici sadece Japonya’da satış yapar.Çünkü:
    1. Japon pazarında ürün için her geçen gün için artan bir talep vardır.
    2. Üretici Japon tüketicisinin zevklerine göre üründe bazı değişiklikler gerçekleştirmiştir.
    3. Japonya’da üretimin başlangıç maliyetleri hala çok yüksek olabilir.
  3. Aşama (Olgunluk Dönemi):Bazı ülkelerde ürüne talep artarken bazılarında azalır.Nu aşamada ürün büyük ölçüde standart hale geldiğinden maliyet unsuru önemli bir silah haline gelir. Standart üretimin maliyetini düşürmek için üretim,öteki ülkelere kaydırılır.Çünkü ürünü geliştiren ülkede yüksek derecede kalifiye iş gücü dolayısıyla üretim maliyetleri göreceli olarak yükselir.
  4. Aşama (Düşüş Dönemi):Gelişmiş ülkelerde talep azalması daha hızlı olur.Başka bir ifadeyle ürünü geliştiren ve başlangıçta diğer ülkelere ihraç eden ülke ithalatçı konumuna gelmiş olur.
  • Tercihlerde benzerlik teorisi:Teorilerin tümünün ortak özelliği:Bir ülke hangi üretim gücüne zengin olarak sahipse bu faktöre yoğun biçimde ihtiyaç gösteren malları ihraç etmelidir.Aralarındaki fark hangi etmene daha fazla ağırlık verildiğidir.Bazı teoriler faktör oranı üzerinde dururken bazıları da nitelik gücü ,işletme yönetimi piyasa hacmi yada teknoloji üstünlük gibi faktörlerin üzerinde durur.
  • Ülke benzerliği teorisi:İki ülke arasında farklılıklar ne kadar fazla ise aralarında ticaret gerçekleşme olasılığı o kadar yüksektir.
  • Ölçek ekonomileri Teorisi:Bütün girdilerde meydana gelen artışa bağlı olarak ortalama maliyetlerde meydana gelen düşme olarak tanımlanabilir.Buda daha çok sermaye yoğun sektörlerde ortaya çıkar.Bir firmanın ortalama ve marjinal maliyeti onun üretimi genişledikçe Ancak rakiplerinin üretimi genişledikçe düşer.
  • Monopolcü Rekabet Teorisi:Sanayi malları üzerindeki 2 yönlü ticareti konu edinmiştir, yani bir ülkenin aynı malın değişik türlerini neden hem ihraç hem de ithal etmekte olduğu üzerinde durmaktadır.Aynı Endüstride faaliyette bulunan firmalar ürettiği mallar kalite paketleme kullanım,dış görünüş satış sonrası servis gibi yönlerinden farklılık gösterir.
    • Endüstri içi Ticaret:Bir ülkenin aynı endüstriye ait malları hem ihraç hem ithal etmesi biçiminde ticarete verilen genel isimdir. T= 1 –(I(X-M)I/(X+M)) T: Endüstri iç ticaret X:malın ihracatını, M:Malın ithalatı.0-1 arası değişir.
      Eğer ülke söz konusu malı yalnızca ithal veya ihraç ediyorsa yani endüstri iç ticaret yoksa indeks değer 0 olur.Eğer aynı malın ithali ve ihracı birbirine eşitse 1 olur ve bu durumda endüstri iç ticaret maksimuma ulaşmıştır.

      • endüstri iç ticaretin temel nedenleri:
        • Ölçek ekonomileri
        • Mal farklılaştırılması
        • Taşıma giderleri
        • Çevre standartları

ÜLKELER ARASINDAKİ BAĞIMLILIĞIN DERECESİ

  • Bağımsızlık: Diğer toplumlardan kendini izole etme anlamındadır.
  • Avantajı:Dışarıdan gelen zorunlu malların bir gün duracağı endişesinin olmamasıdır.
  • Dezavantajları:İçeride üretilmeyen ürünlerden mahrum kalırlar. Diğer ülkelerin bilgi ve teknolojilerini kullanamazlar.Bu nedenle ekonomik büyümesinde önemli kayıplar olur.
  • Karşılıklı Bağımlılık: Karşılıklı ihtiyaçlar doğrultusunda ülkelerin ticari ilişkilerini geliştirmesidir.
  • Bağımlılık:Bir çok gelişmekte olan ülke bağımlı durumdadır.Bir çok iktisatçıya göre; Bağımlılıktan kurtulmak için gelişmekte olan ülkelerin uluslar arası pazarlara açılması gerekir.

STRATEJİK TİCARET POLİTİKASI

Hükümetler aldıkları stratejik ticaret politikalarıyla yurt içinde bazı sektörlerin gelişimini sağlayabilirler fakat bu durumda bazılarına da zarar verebilirler. Hükümet politikaları için 2 temel yaklaşım vardır.

  1. Sanayinin tümünü genel olarak etkileyecek şartları değiştirmek:Faktör oranlarını etkinliğini ve buluşları etkileyen şartları değiştirmektir.İnsanları eğiterek becerilerini arttırabilir, ulaşım iletişim gibi alt yapı hizmetlerini kurar,sermaye piyasasının işlemesini sağlar,firmaların kendilerini geliştirebilecekleri rekabet ortamını yaratır,tüketicinin daha iyi mal ve hizmet talep etmeleri için bilinçlendirir.
  2. Hedeflenen endüstriyi etkileyecek şartları değiştirmek:Bu yaklaşım çoğu zaman küçük teşviklerden ileri gidemez.

ULUSLAR ARASI REKABETÇİ GÜCÜN BELİRLEYİCİLERİ

Karşılaştırmalı üstünlükler teorisi yada döviz kuru ve faiz oranı gibi makro ekonomik değişkenler çerçevesinde uluslar arası düzeyde rekabetçi gücü belirleyicileri şunlardır.

  • Faktör Koşulları
    • İnsan kaynakları
    • Fiziksel kaynaklar
    • Bilimsel bilgi
    • Teknik bilgi ve Pazar bilgisi konularında birikim
    • Sermayenin maliyeti ve bulunabilirliği
    • Ulaştırma iletişim dağıtım sistemleri ve alt yapı
    • En önemlisi de coğrafi konumdur.
  • Ülke iç talep koşulları:İç pazardaki talebin varlığı bu talebin niteliği ve miktarı pazardaki rekabetin oluşumunda etkilidir.Alıcılar kalite dizayn ve servis konularında ne kadar titiz olurlarsa firmalarda rekabetçi üstünlük elde etmek için o derece çaba harcayacaklardır.
  • İlgili ve destekleyici Endüstrilerin Varlığı ve Gelişmişlik Düzeyi:Destekleyen yan endüstrilerin bulunması o endüstride rekabetçi gücün sağlanmasına yardımcı olmakta ve uluslar arası düzeyde başarısını güçlendirmektedir.
  • Firma yapısı ve iş çevresi

ULUSLAR ARASI İKTİSAT POLİTİKASI

Serbest ticaret yerli sanayilerin(rekabet edemeyen)gelişimini engellediği için ve ayrıca makro ekonomik amaçlara ulaşmak için hükümetler tarafından dolaylı ya da dolaysız olarak kısıtlanır.

  • Dolaylı müdahale:Hükümetlerin başka amaçlar (enflasyon,işsizlik vb hedefler)için yaptıkları dış ticaret müdahaleleri.
  • Dolaysız müdahale:Hükümetin doğrudan doğruya ülkenin dış ticaret akımlarını sınıflandırmak veya b işlemleri yapılış şekillerini düzenlemek için almış  oldukları önlemlerin oluşturduğu sistematik bir bütündür.

DIŞ TİCARET POLİTİKASININ AMAÇLARI

  1. Ödeme dengesizliklerinin giderilmesi:Ödemeler bilançosu açıkları olan ülkelerde döviz rezervinin tükenmesi söz konusudur.Bu ülkelerde dış ticaret politikasının amacı döviz kazandırıcı işlemlerin özendirilmesi(ihracat) veya döviz kaybettirici işlemlerin(ithalat) caydırılmasına yönelik önlemler alınmasıdır.
  2. Dış rekabetten koruma :’’genç endüstri tezi’’ İleride gelişip karşılaştırılmalı üstünlüğe sahip olabilecek endüstrilerin dış rekabetten korunmasıdır.
  3. Ulusal güvenlik:ulusal savunma ile ilgili endüstrilerin kurulması ve geliştirilmesi için koruyuculuğa gidilir.
  4. Stratejik ticaret politikası:ekonomide kilit endüstrilerinin özendirilip geliştirilmesi amacıyla korumacılığa gidilir.
  5. Dampinge Karşı koruma:Yabancıların uyguladıkları damping politikalarına karşı yerli üreticileri korumak için korumacılığa gidilir.
  6. Ekonomik Kalkınma
  7. Hazineye gelir sağlamak
  8. Otarşi:Dışa kapanma
  9. Sosyal ve siyasal nedenler
  10. Dış ticaret hadlerinin iyileştirilmesi
  11. Ulusal pazarlık gücünün artması
  12. Ekonominin liberalleşmesi
  13. İç ekonomik istikrarının sağlanması
  14. Dış piyasalarda monopol gücünden yararlanma

NOT:İlk 11 madde DIŞ TİCARETTE KORUNMANIN amaçlarıdır.

  • DIŞ TİCARET POLİTİKASININ ARAÇLARI:
    • Gümrük Tarifeleri:Malların ülke sınırından geçişi sırasında alınan vergilerdir.En eski koruma ve gelir sağlama aracıdır.
    • Tarife Dışı Engeller:Genellikle döviz çıkışına yol açan işlemleri kısıtlamak için hükümetin tek taraflı kararı ile aldığı önlemlerdir.
    • İhracat teşvikleri:İhracatçıya ülkeye kazandırdığı dövizler karşılığında daha fazla ulusal para ödenmesi ve ihracat maliyetlerini azaltıcı önlemler almaya yönelik işlemlerdir.
    • Bağlı Ticaret:takas ve karşı alım,geri satın alım dengeleme gibi yöntemleri kapsar.Temel amacı döviz rezervlerini korumaktır.
  • GÜMRÜK TARİFELERİ:
    • Tek Kolonlu Tarife:Her mala ülke orijinine bakılmaksızın tek vergi uygulanır.Gelir ve koruma güden ülkeler için yararlıdır.
    • Çift Kolonlu Tarife:Her mal için 2 vergi vardır.Tarifelerden Yüksek olanı üye olmayanlara uygulanır.Diğeri ise GATT/DTÖ(WTO) ne üye olan ülkelere uygulanır.
    • Üç Kolonlu Tarife: 3 ayrı vergi oranı vardır. Çift kolonlu sisteme daha düşük oranlı bir vergi eklenmesiyle oluşur.Bu tarife Gümrük birliği üyesi veya An ülkelerine uygulanır.
  • GÜMRÜK TARİFE TÜRLERİ
    • Advolorem Tarife:İthal edilen malın değeri üzerinden yüzde olarak alınır.
    • Spesifik Tarife:İthal edilen malın fiziki miktarı üzerinden sabit alınan vergidir.
    • Karma Tarife:Belli bir orana kadar değeri üzerinden % olarak vergi alınır.Bu miktar aştığı zaman miktar üzerinden gümrük tarifeleri uygulanır.
  • DIŞ TİCARET FİYATLAMA TÖNTEMLERİ
    • Free On Board(FOB):Malın satıcının limanında gemiye yüklendiği andaki fiyatıdır.
    • Cost Insurance Freight(CİF):Malın alıcı ülkenin limanına ulaştığı andaki fiyatıdır.
  • Gümrük Vergisinin Ekonomik Etkileri:
    • Üretim Etkisi: Gümrük vergisi konulduğunda yurt içi üretim yükselir.
    • Tüketim Etkisi: Gümrük vergisi konulduğunda yurt içi tüketim azalır.
    • Refah: Gümrük vergisi konulduğunda refah düşer
    • Gelir Dağılımı Etkisi: Gümrük vergisi konulduğunda fiyatlar artar ve gelir tüketiciden üreticiye doğru yeniden doğar.
    • Kıtlık Rantı: Gümrük vergisi konulduğunda yurt içinde kıtlık rantı oluşur.
  • Gümrük vergisi Yansıması sorunu::İthalatçı ödediği gümrük vergisinin tamamını veya bir kısmını fiyatlar vasıtasıyla tüketicilere yansıtılması sorunudur.
  • Etken dış koruma:Bir mal üzerindeki tarifeler ne kadar yükseltilir ve girdilere uygulanan tarifeler ne kadar azaltılırsa o derece yüksek bir etken koruma sağlanmış olur.Yalnız nihai malların koruma oranına Nominal Tarife oranı denir.

TARİFE DIŞI ENGELLER

  1. Miktar kısıtlamaları:Devletin ithalatı doğrudan doğruya belirli bir miktarla sınırlandırmasıdır.
  2. Yeni korumacılık: Devletin halk sağlığı çevre koruması vb. gibi nedenlerle çıkarış olduğu idari teknik düzenleme veya standartları içerir.
  3. Gönüllü ihracat Kısıtlamaları:İthalatçı ülkenin piyasası bozuldu gerekçesiyle üretici ülkenin mal ihracatını sınırlandırmaya yönelik bir tür uygulama kotasıdır.
  4. Tarife benzeri Faktörler:İthalatı pahalılaştırıp yerli üretimin karlılığını artıran yani fiyat mekanizmasın yoluyla serbest ticarete müdahale niteliğindeki önlemler.
  5. Kamu ihaleleri ve kamu kuruluşlarının satın alma politikaları: Bu tür kuruluşlar üretimin yerli kaynaklara kayması sağlamak için satın aldıkları ürünlerin yerli kaynaklardan üretilmiş olmasına dikkat ederler.
  6. Yurt içi katkı zorunluluğu:Bir malın bir ülkede üretilmiş sayılabilmesi için yurt içi kaynaklarının kullanımının belli bir oranının altına düşmemesi zorunluluğu getirilmesidir. Temel amaç Yabancı Sermayenin ulusal ekonomiye katkısını sağlamaktır.

MİKTAR KISITLAMALARI

  1. İthalat Kotaları:İthal edilecek mal hacmi üzerine fiziki miktar veya değer olarak konulan sınırlamalarıdır.
  2. İthalat Yasakları:Ülkeye bazı malların girişinin tamamen yasaklamaya yönelik bir önlemdir.
  3. Döviz Kontrolü:Döviz işlemleri sınıflandırma amaçlıdır.Bu durumda piyasada döviz karaborsası oluşur.
  4. Çoklu kur uygulamaları:Farklı malların ithalatına farklı kurların uygulanmasıdır.

İTHALAT KOTALARI

  1. GLOBAL Kota:Dış ticarette ülke farkı koymadan direk ithal mala getirilen kısıtlamadır.ÖRN: Türkiye’nin 2012 yılında 100 adet buzdolabı ithal etmeyi düşünmesi.
  2. Tahsisli Kota:Denetim zorluğu nedeniyle kotaların özel ithalatçılar arasında belirli şekil şartlarına göre dağıtılmasıdır.

 

  • İthalat kotalarının Ekonomik etkileri:
    • Üretim Etkisi: İthalat kotalarının konulduğunda yurt içi üretim yükselir.
    • Tüketim Etkisi: İthalat kotalarının konulduğunda yurt içi tüketim azalır.
    • Refah: İthalat kotalarının konulduğunda refah düşer
    • Gelir Dağılımı etkisi: İthalat kotalarının konulduğunda fiyatlar atar ve gelir tüketiciden üreticiye doğru dağılır.
    • Kıtlık Rantı: İthalat kotalarının konulduğunda yurt içinde kıtlık rantı oluşur.
  • İthalat Kotalarının Özellikleri:
    • Kotalar fiyat mekanizmasını ortadan kaldırır.
    • Kotaya tabi bir malın talebi resmi ithalat kaynaklarından karşılanmayınca talep gayri resmi piyasalara kayabilir.
    • Kotalarda saydamlık yoktur.
    • Kotaların belirlenmesi uygulanması ve denetim yoğun bir bürokratik faaliyeti gerektirir.
    • İthalatı hızlı kestiği için ödemeler bilançosun da hızlı etkiler yaratır.
    • Talep esnekliğinin düşük olduğu durumlarda gümrük tarifeleri etkinsizdir,fakat kotalar etkindir.
  • İthalat Yasaklarının nedenleri:
    • Yerli sanayiyi dış rekabetten tamamen korumak
    • Dış açıkların kapanmasına katkıda bulunmak
    • Kamu ahlakı be halk sağlığını korumak
    • Siyasal nedenler
    • Ekonomi için gereksiz ve lüks olan malların girişini yasaklayarak döviz tasarrufu sağlamaktır.
  • İhracat Vergilerinin Nedenleri
    • Hazineye gelir sağlamak
    • Hammaddelerin yurt içinde işlenmelerini özendirmek
    • Doğal hammaddenin arzını korumak
    • Ticaret hadlerini ülke lehine etkilemek

İHRACAT TEŞBİKLERİ

  • İhracatın özendirilmesi için alınan önlemler:
    • İhracatçıya vergi iadesi
    • Doğrudan pirim ödemeleri
    • Düşük faiz kredi
    • Ucuz girdi imkanı
    • İhracat malını satın alacak ihracatçı firmalara kredi imkanlarının sağlanması
  • İhracat sübvansiyonları döviz gelirleri üzerindeki ters yönlü 2 önemli soncu vardır.
    • İhraç malların fiyatı yabancı para cinsinden ucuzlarsa dış ticaret hadleri ülke aleyhine değişir.Yani dış ticaret hadleri bozulur.
    • Eğer ihraç malların talep esneklikleri yüksekse ticaret hadlerinin bozulmasına karşın ülkenin döviz gelirleri artar.
  • İhracat sübvansiyonları verilirken dikkat edilmesi gerekenler:
    • Sübvansiyonların verileceği sektör iyi seçilmeli ve ürün yeni olmalı
    • Sübvansiyonlar para olarak değil,reel olarak verilmeli
    • Sübvansiyonlar misilleme yaratmamalıdır.

 

DAMPİNG

Dış piyasa da malı iç piyasaya oranla daha ucuza satmaktır.

  1. Arada bir yapılan Damping:Zevk ve tercihlerdeki değişme gibi nedenler sonucu yurt içinde satışların azalması ve stokların artmasıyla üreticiler sadece değişken maliyetlerini karşılayacak şekilde malları geçici olarak dış pazara satmaya çalışırlar.
  2. Yıkıcı Damping:Büyük bir firma dış piyasada rakiplerinin sayısının azaltmak için onların ortadan kalkması için rakiplerin dayanamayacağı kadar fiyatlarını dış piyasada aşağı çekmektir.
  3. Sürekli Damping:Bir firmanın üretim hacmini genişleterek ölçek ekonomilerinden faydalanmak için dış piyasalarda sürekli olarak düşük fiyatlardan malını satmasıdır.

 

 

ÖZEL DIŞ TİCARET REJİMLERİ

  1. Geçici ithal rejimi:İleride tekrar yurt dışına çıkarılmak üzere ülkeye giren mallara uygulanan rejimdir.
  2. Geçici ihraç rejimi:İleride tekrar yurt içine getirilmek üzere ihraç edilen mallara uygulanan rejimdir.
  3. Serbest bölge: Ülkenin siyasal sınırları içerisinde bulunmakla birlikte gümrük hattının dışında sayılan ve fiziki olarak ülkenin diğer kısımlarından ayrılan yerlerdir.
  4. Antrepo:Yabancı malların tarife ödemeden gümrük makamlarının denetimi altında uzunca muhafaza edilmesine yarayan kapalı alandır.
    1. Gerçek antrepo:Doğrudan gümrük idareleri tarafından istenilen antrepodur.
    2. Aktif antrepo:Özel kişiler tarafından istenilen antrepodur. Antrepoda saklanmak üzere ülkeye giren mallardan gümrük vergisi alınmaz.Ancak söz konusu mallar ev sahibi tarafından ithal edilirse normal gümrük rejimi uygulanır.
  5. Transit Taşımacılık:Bir ülkeden diğerine gönderilen malların yol üzerinde üçüncü ülke sınırları arasından geçmesidir.Üçüncü ülke sınırlarını vergi ödemeden taşınırlar.
  6. Sınır ve kıyı Ticareti:Ülkenin ortak kara ve deniz sınırı olan devletler ile yaptığı genellikle özel rejime tabi olan bir ticaret şeklidir.
  7. Bedelsiz İthalat:Yurt dışına döviz transferi olmaması yani bu malların dışarıda kazanılan gelirle satın alınmış olması ve gümrüklü ya da gümrüksüz olarak ülkeye ithaline olanak veren özel bir ithalat rejimidir.
  8. En çok kayrılan ülke kuralı:Bir ülkede uygulanan ticari avantajın diğer ülkeye de uygulanmasıdır.

DÖVİZ PİYASASI

Döviz :Elektronik Havaleler,döviz çekleri,ödeme emirleri,yabancı mevduat sertifikaları vb döviz denir.

Efektif döviz:Nakit yabancı paralara efektif döviz denir.

Döviz Piyasası:Yabancı paraların yada nakit yerine geçen banka havalesi ödeme emri vb gibi araçların kişiler bankalar veya firmalar tarafından alınıp satıldığı piyasalardır.

  • DÖVİZ PİYASALARININ ÖZELLİKLERİ
  1. Örtülü olmayan piyasalar:Döviz diğer varlıklar gibi işlem görür. Dövizin arzı-talebi ve ele alınan ülkenin ulusal parası cinsinden fiyatı vardır. Döviz fiyatlarına döviz kuru denmektedir.
    1. Alıcı ve satıcıların karşılaştıkları fiyat üzerinden anlaşarak alım satım yaptıkları yerlerdir.Örn:Mal piyasaları ve menkul kıymet borsaları.
    2. Belirli bir fiziki alanda kurulan alıcı ve satıcıların birbirleriyle doğrudan alım satım yaptıkları yerler durumunda olmayan piyasalar vardır.Örn: Döviz piyasaları.
  2. Döviz arzı ve talebi:Ellerinde döviz bulunduran kimseler ulusal para karşılığında bu dövizleri bankalara satmak üzere isteyerek döviz arzını oluştururlar.
    1. Döviz Talebinin Amaçları:
      1. Uluslar arası alanda işlem yapmak
      2. Sınır ötesi sermaye işlemleri yapmak
  • Ulusal para tasarruflarını enflasyona karşı korumak
  1. Spekülasyon biçiminde olabilir.
  1. Evrensel Piyasalar:Döviz işlemi yapan bankalar dünyanın farklı yöreleri ile sürekli bir iletişim içindedirler. Döviz piyasası 24 saat boyunca faaliyet sürdürmektedir.

 

  • Anında Teslim piyasası ve geleceğe yönelik işlem piyasaları:
  1. Birinci grupta anlaşmaya varılınca bekletilmeden bir tarafın dövizi öbür tarafında ulusal para tutarını vermesini gerektiren işlemler yer alır.Bu tür işlemlere anında teslim işlemleri adı verilir.
  2. İkinci grupta döviz alım ve satım sözleşmesi bugünden yapılır.Döviz kuru alım ve satım miktarı ve teslim tarihi gibi koşullar önceden belirlenir. Bu tür işlemler ise geleceğe yönelik işlemlerdir.
  • Döviz Kuru:Döviz fiyatlarına denir.Kotasyon bir yabancı paranın ulusal para üzerinden değerinin hesaplanmasıdır.
  • Dolaysız Kotasyon:Döviz kuru Yabancı para biriminin değiştirilebildiği ulusal para miktarı biçiminde tanımlanır.
  • Dolaylı Kotasyon: Bir birim Ulusal para ile değiştirilebilen yabancı para miktarı biçiminde tanımlanan döviz kuru.
  • Döviz alış ve Satış Kuru:Bankalar ve Döv,z ticareti yapan öteki kuruluşlar döviz kurlarını alış kuru ve satış kuru olarak ayrı ayrı kote ederler.Alış satış arasındaki farka ‘’ Kur İmajı’’ denir.
  • Dolaysız kur:İki ulusal para arasında piyasada fiilen uygulanan değişim oranına dolaysız kur denir.
  • Çapraz kur:Farklı paraların kurlarının dolar gibi ortak payda üzerinden hesaplanmasına ‘’ çapraz kur’’ denir.Çapraz kur yöntemiyle belirlenen dolaylı kurlardır.
  • Efektif döviz kurları:Döviz kuru piyasasının işleyişine bırakılırsa bir ulusal para zaman içerisinde bazı yabancı paralar karşısında değer kazanırken bazılarına karşı değer yitirebilir.Bu durumda ulusal paranın dış değerini hesaplamak için hesaplanan döviz kuruna efektif döviz kuru denir.
    • Piyasada geçerli olan norminal kurlardır.
    • Norminal kurların enflasyon oranlarına göre ayarlanmasıyla reel kur bulunur.
      Reel kur=Nominal kur x P dış
  • Döviz arbitrajı:bir menkul değer döviz mal ve üretim faktörünün belli bir fiyat farklılığından yararlanmak üzere mevcut ekonomik varlığın eş anlı olarak alınıp satılmasına arbitraj denir.Arbitraj sonucu tüm piyasalarda fiyat eşitliği oluşur.
    • Arbitraj oluşma koşulları:
      • Serbest piyasa koşullarının uygun olması gerekir.
      • Ülkeye döviz giriş-çıkış serbest olmalıdır.
      • Alım-satım aynı anda gerçekleşmelidir.
    • Arbitraj çeşitleri:
      • İki uçlu arbitraj:İstanbul piyasasında $ alıp Kıbrıs piyasasında TL’ye dönüştürülmesidir.İki farklı para olduğu için iki uçlu.
      • Üç uçlu arbitraj:Üç ayrı ulusal para varsa ve üc ayrı işlem yapılıyorsa üç uçlu arbitraj denir.
    • Döviz Spekülasyonu:Bireylerin kendi tahminleriyle fiyatında yükselme beklediği ekonomik varlığı satın alması fiyatında düşme beklediği varlığı da satması yoluyla kar sağlama işlemine spekülasyon denir. Spekülatör döviz kurlarındaki değişmelerin tahmin edilmesinde ülkenin ödemeler bilançosu durumu faiz oranı,enflasyon oranı ihracattaki değişmeler,dış borç ödemeleri gibi tüm etkenler dikkate alınır.

BANKALARIN DÖVİZ İŞLEMLERİND ARACILIK İŞLEVLERİ

  • Bankaların müşterileriyle döviz ticareti:Bankalar belirledikleri döviz alış –satış fiyatında işlem yaparak kur farkından yararlanarak masraflarını çıkartıp banka karlarını oluşturdukları ve diğer adıyla perakende döviz piyasası denildiği işlevlerdir.
  • Bankalar ve uluslar arası ödeme işlemleri:Uluslar arası bankaların uluslar arası çalışabilmeleri için o ülkelerdeki belirli bankalarla işbirliği yapmaları gerekir.Bu tür işbirliğine giren bankalara Muhabir Banka
  • Bankalar arası döviz piyasası:Toptan döviz piyasası da denir.Eğer alınan döviz miktarı satılan döviz miktarından fazla ise fazla pozisyon,satılan miktar alınan miktardan fazla ise açık pozisyon söz konusudur. Her iki durumda (hem açık hem fazla)da banka kur riski ile karşı karşıyadır. Bu durumda yapılacak 2 şey vardır.
    • Diğer bankalara döviz alım-satım için başvurmak
    • Brokerlere başvurarak aracılıklarından yararlanmak
  • Ulusal paranın konvertibilitesi:Bir ülkenin ulusal parasının döviz piyasaların da serbestçe diğer ülke paralarına dönüştürülebilme özelliğine ulusal paranın konvertibilitesi denir.Temel koşulu serbest piyasa olması gerekir.
  • Konvertibilitenin Yararları:
    • Uluslar arası ödeme ve denkleştirme işlemlerinin bürokrasiden kurtulması
    • Dış ticareti ve mali ilişkileri geliştirmesi
    • Dünya ekonomisine karşılaştırmalı üstünlük modeline uygun biçimde gelişmesine katkıda bulunmasıdır.
  • Konvertibilitenin koşulları:
    • Dış ticaret dengesi az yada çok dengede olmalıdır.
    • Yeterli döviz rezervlerine ulaşmak ve bunları korumak
    • Serbest döviz piyasası oluşturmak
    • Gerçekçi ve reel döviz kuru politikası izlemek
    • Para ve sermaye piyasalarını mümkün olduğunca uluslar arası piyasalarda bütünleştirmek.

DÖVİZ KURU SİSTEMLERİ

  • Serbest değişken kur sistemi:Bu sistemde döviz kurları aynen rekabetçi piyasa koşulları altındaki bir mal gibi arz ve talep güçlerinin işleyişine bağlıdır.Kur yükseldikçe yabancı mallara olan talep az olur ve döviz talebi azalır
  • Döviz değişmeleri ve ödemeler bilançosu ve dengesizlikleri:Döviz arz talebinin eşit olduğu durumlarda ödemeler dengesi de sağlanmış olur.Eğer döviz talebi döviz arzını aşarsa ödemeler dengesi açığı oluşur ve Merkez Bankası bu açığı gidermek için piyasaya döviz satışında bulunur.Eğer döviz arzı talebi aşarsa merkez bankası dengesizliği gidermek için döviz satın alır.

SABİT KUR SİSTEMİ

  • Altın para standardı:Her ülkenin parasının değeri belirli bir ağırlıktaki saf altın olarak tanımlanmıştır. Bu fiyatın adına paritesi adı verilir.
  • Günümüz de sabit kur sistemi:Bretton woods sistemi de denilen bu sistemde her ülke ulusal parasının değerini Amerikan doları cinsinden tanımlamakta ve belirlenen bir parite söz konusu olmaktadır.

SERBEST KUR SİSTEMİNİN LEHİNDEKİ GÖRÜŞLER

  • Ulusal paraların gerçek değerini yansıtması sabit ve resmi kurlar paranın gerçek değerini yansıtmaz.
  • Dış ödemeler bilançosu dengesi,dış denge kendiliğinden sağlanmaktadır.
  • İç ekonomik politika uygulamalarında bağımsızlık iç denge amacına iç denge amacına yönelik politika uygulamalarında bağımsız hareket etme olanağı elde edilir.
  • Dış rezerv ihtiyacının azalması
  • Ekonomiyi dış şoklardan koruma
  • Sadelik
  • Anı ve büyük kur değişikliklerinden korunma
  • Karşılaştırmalı üstünlükler modeline uygun ticaret

 

SERBEST DALGALANAN KUR SİSTEMİNE KARŞIT GÖRÜŞLER

  • Ticaret ve yatırım caydırıcı etki
  • Esnekliklerin düşüklüğü istikrar bozucu spekülasyon
  • Yurt içi enflasyon
  • İstikrar bozucu spekülasyon
  • Ödemeler bilançosunun disiplininin bozulması
  • Kısa dönem kur değişmelerin de hedefi aşma.

 

SERBEST KUR SİSTEMİNİN DÜZENLEME YAKLAİIMLARI

Yönetimli Dalgalanma:Merkez Bankası denetiminde dalgalanmaya bırakılan kurdur.Kısa dönemli dalgalanmaları önlemektir.Döviz piyasasında kısa süreli bir talep fazlası ortaya çıkınca Merkez Bankası bu talep fazlasının belli bir oranı kadar piyasaya  döviz satışı yapar. Böylece ulusal paranın değeri korunmuş olur.

  • Müdahale kısa süreli kur iniş-çıkışlarını engellemeye yönelik ise temiz dalgalanma denir.
  • Eğer müdahale ihracatı arttırılıp ithalatı azaltmaya yönelik ise kirli dalgalanma denir.

Dalga sınırlarının Genişletilmesi(Geniş marjlı pariteler):Döviz kurlarının sabit paritelere bağlılığı sürdürülür fakat belirlenen sınırların genişletilebilirliği söz konusudur.

Sürünen Pariteler:Belirlenen kurun ufak miktarlarda ve sürekli değiştirilmesine dayanan yöntemdir.

Ortak Para alanları:Ekonomik ilişkilerin sıkı olduğu ülkelerin kendi aralarında sabit kur belirlemeleri ve dışarıya karşı kurlarını dalgalanmaya bırakmalardır.

GELECEĞE YÖNELİK DÖVİZ PİYASALARI

  1. Vadeli teslim döviz piyasaları(Forward Markets) :Gelecekte yapılacak olan döviz işleminin bu günden kurunun belirlenmesidir.
  2. Faiz Arbitrajı:Ekonomik varlıkları ucuz piyasanda alıp daha pahalı piyasadan satıp risksiz kar sağlamaya denir.Arbitraj piyasalarda tek fiyat kanunu oluşur.
  3. Kur değişmesi risklerine karşı korunma(hedging): İthalatta siparişler verildikten sonra yükselen kurlar beklenmedik maliyetlere neden olu r bu maliyetleri elimine etmek için hedging önlemi alınır.Örn: ödeme 1 ay sonra yapılacaksa bu günden döviz alınabilir.
  4. Döviz Swapları:Bir süre sonra tekrar satın almak koşuluyla dövizlerin satılıp ve teslim edilmesidir.

 

KUR DEĞİŞMELERİNİ AÇIKLAMAYA YÖNELİK TEORİLER

  1. Dış ticaret akımları yaklaşımı:
    1. Eğer ihracat ithalattan büyük ise ulusal paranın değeri yükselir.(kur düşmesi)
    2. Eğer ithalat ihracattan büyükse ulusal paranın değeri düşer(kur yükselmesi)
    3. İthalat ihracatı etkileyen tüm faktörler aynı zamanda döviz kurunu da etkiler.Örn:Milli gelir.
      Dış ticaret akımları teorisinin eksiklikleri:Dış dünyaya göre hızlı büyüyen ülkenin ulusal parası değer yitirir. Ama gerçek hayatta bu durum tam tersi görülmektedir.
  2. Satın alma gücü paritesi yaklaşımı:Arbitraj sonucu tek fiyat kanunun oluşturduğunu belirtmiştir.Yani ticarete konu olan malın mevcut döviz kurundan ulusal paraya çevrilmiş fiyatının dünyanın her yerinde aynı olmasıdır.

    Mutlak satın alma gücü paritesi:Bir ülkenin ulusal parasının dünyanın her yerinde satın alma gücünün aynı olmasıdır.Malların fiyat seviyelerini belirlemede fiyat endeksleri kullanılır.
    Bu yaklaşımın sakıncaları:

    1. İki ülkenin karşılaştırılmasıyla fiyat endekslerinin bulunması kolay değildir.
    2. Farklı ülkelerde üretilen malların kaliteleri farklı olabildiği için fiyatları da aynı olmaz ve endeks kapsamına giren malların ağırlıkları farklı olabilir.
    3. Mutlak satın alma gücü paritesi sermaye akımlarını dikkate almaz
    4. Fiyat endekslerline dahil olup ta dış ticaret konu olmayan birçok malın olması
    5. Dış ticarette tek fiyatın oluşmasını engelleyecek hukuki ve yapay birçok engelin olması.
      Göreceli satın alma gücü paritesi:Fiyat ve kurların mutlak büyüklüğü değil bunlardaki göreceli değişmeler ele alınıyor.Kurlardaki değişmenin temel nedeni ülkeler arası enflasyon oranına bağlıdır.

      1. Kısa dönemde göreceli satın alma gücü paritesinin geçerliliği daha düşüktür.Temel nedeni kur ile fiyat değişmeleri arasındaki zaman farklılığıdır.
      2. Döviz kurlarının hükümet müdahaleleri ile ülkede göreceli enflasyon oranlarından daha düşük ölçülerde yükseltilmesi ulusal paranın aşırı değerlenmesine neden olur.
  • Döviz kurlarının iç ve dış enflasyon oranları farklarından daha yüksek oranda arttırılması da reel kurun üzerine çıkması ve ulusal paranın eksik değerlenmesine neden olur.
  1. Parasalcı Yaklaşım:Dış denge mekanizmasını açıklamaktır.Para stoku artışı harcamaları arttırır harcamalar döviz talebini arttırır.döviz talebi artışı döviz fiyatını arttırır döviz fiyatı arştı kurun yükselmesi yani ulusal paranın değer kaybetmesidir.
  2. Portfolyö dengesi Yaklaşımı:Döviz kurlarında görülen günlük dalgalanmaların yabancı menkul değerlerin arz ve talebine göre açıklamaya çalışmaktadır.Belirli bir sermaye fonuna sahip olan yatırımcı bu fonların çeşitli menkul değerler arasında  o şekilde dağıtacak ki kabul edilecek bir risk düzeyinde portfolyösünden elde etmeyi beklediği gelir oranını maksimuma çıkarabilsin.

ÖDEMELER BİLANÇOSU

Yurt içi yerleşik ekonomik birimler ile yurt dışı yerleşik ekonomik birimler arasındaki mal ve hizmet ticareti ve diğer ekonomik ilişkileri gösteren tablodur.İki ülke arasındaki ilişkiler;

  • Mal ve hizmet ticareti; İthalat – ihracat
  • Finansal ilişkiler; Tahvil,hisse senedi vb alım satımı

 

ÖDEMELER BİLANÇOSUNUN ANA HESAP KALEMLERİ

3 temel kalemi vardır.Bu hesaptaki kalemlere açık veya fazla doğuran kalemler de denir.

  1. Mal ticareti:Yurt dışından alınan mal ve hizmetler için yapılan ödemeler ile yurtdışında satılan mallardan elde edilen gelirlerden oluşur.Bu kalem cari işlemler hesabının en büyük ve önemlisidir.Toplam mal ithalatı ve ihracatı arasındaki farka dış ticaret dengesi
  2. Uluslar arası hizmetler:
    1. Turizm: Ülkemize gelen turistlerin bıraktığı dövizler ile ülkemizden giden turistlerin yabancı ülkelere bıraktığı dövizleri içerir.
    2. Uluslar arası taşımacılık;Taşımacılık sonucu ulusal taşıma şirketlerine yabancıların yaptığı ödemeler ile yabancı taşıma şirketlerine ulusal şirketlerin yaptığı ödemeler kapsar.
    3. Yabancı sermaye yatırımlarının gelir ve giderleri:Yurt iççindeki yabancı sermaye şirketlerinin transfer ettikleri karları ile ülke olarak dış borçlarımıza ödediğimiz faiz ve yurt içinde yerleşiklerin (merkez bankası ve ticari bankalar)ı yurt dışına yaptıkları mali yatırımlardan elde ettikleri faizlerdir.
    4. Uluslar arası bankacılık ve sigortacılık:Yurt dışında faaliyetleri sonucu kazandıkları dövizleri bu hesapta alacak yurt içinde faaliyet gösteren yabancı bankacılık ve sigortacılık sektörlerine yapılan ödemelerde borç olarak kaydedilir.
      Not:Uluslar arası doğrudan yatırımlar ve polfolyö yatırımları ödemeler bilançosunda sermaye hesabına kaydedilirken bu yatırımların gelirleri cari işlemler bilançosu yer alır.
    5. Özel hizmetler:Lisans ödemeleri,leasing bedelleri, royaltylar ,danışmanlık ücreti, yabancı filmlerin kiraları,mümessillik ücretleri banka komisyonları uluslar arası bilgisayar telsiz telefon ve radyo hizmetlerinin bedelleri bu kalemde yer alır.
    6. Resmi yurt dışı hizmetler: Elçilik ve konsolosluk maaşları,devlete ait olan yurt dışındaki binaların bakım ve onarımı,yurt dışındaki askeri birlik ve görevlerin harcamaları gibi resmi harcamalar bu kalemde yer alır.
  3. Tek yanlı transferler:Bağışlar,hibeler,işçi gelirleri ve giderleri bu kalemde yer alır.
    1. Cari işlemler dengesi:Cari işlemler hesabının alacaklı ve borçlu kısımları toplamı arasındaki farka cari işlemler bilançosu denir.
    2. Cari işlemler açığı zararlımıdır? :Zayıflığın göstergesi olarak tanımlanmaktadır,bir yandan yatırımı teşvik ettiğini,yaşam standartlarının arttığını savunanlar var.
      GSYİH nin ^3-4’ü kadarlık açık tehlikeli.
      GSYİH nin %7-9’ü kadarlık aççık aşırı riskli olarak tanımlanmaktadır.Fakat kriz yorumu yapmak için sadece bu değerlere bakmak yeterli değildir.
  • Sermaye hareketleri hesabı:Bir ülkede yerleşik kişi ve kuruluşların yabancı ülkede yaptıkları fiziki yatırımlarla (üretim,tesis,bina,arazi) sınır ötesine aktarılan mali fonların(yabancı tahvil,hisse senedi, hazine bonosu alım satımı)kapsar.Bu hesabın 4 kalemi vardır.
    • Doğrudan yatırımlar:Yurt içine yerleşiklerin yurt dışına yurt dışındaki yerleşiklerin de yurt içine yaptıkları sabit yatırımların farklarıdır.
    • Portföy yatırımlar:Yurt içindeki yerleşiklerin yurt dışına borç vermesi yada yurt dışındaki yerleşiklerden borç alması işlemini kapsar.Bu kategoride yer almansın  nedeni işlemlerin uzun vadeli 1 yıldan fazla ve bir sermaye piyasası aracılığıyla yapılmasıdır.
    • Uzun vadeli sermaye hareketleri,:Vadesi 1 yıldan fazla olan sermaye işlemlerini kapsar.Buradaki işlem araçları sermaye piyasasındaki araçlar değil,banka borçlanmaları bankaların yurt dışından aldıkları sendikasyon kredileridir.(IMF,Dünya bankası Kredileri).
    • Kısa vadeli sermaye hareketleri:Vadesi 1 yıldan az olan sermaye işlemlerini kapsar.Bir ülkenin carı hesabı açık verirse yani yurt dışına yaptığı harcamaları dışarıdan elde ettiği gelirden fazla ise bu açık ya ülkenin varlıkları satılarak ya da dışarıdan borçlanarak kapatılır.
  • Uluslar arası (resmi) rezervler hesabı:Döviz,altın ve IMF kaynaklarından oluşur.Resmi rezervlerde bir azalma(döviz satı) alacak,bir artış ise(döviz alımı) borç niteliğindedir.
  • İstatistiksel hata:Hesaplar gecikmeler,hatalar ve unutmalar gibi nedenlerle ortaya çıkan farklar bu hesapta yer alır.

Ödemeler Bilançosunda dengeler:

  1. Temel Denge:Cari işlemler bilançosu ile uzun süreli sermaye bilançolarının toplamından oluşur.
  2. Likidite Dengesi: Temel dengeye kısa vadeli resmi sermaye dengesinin eklenmesiyle elde edilir.Bu tanımda uzun süreli sermaye ve kısa süreli özel sermaye otonom, remi rezervlerle resmi kısa süreli sermaye denkleştirici işlem olarak kabul edilir.

ÖDEMELER BİLANÇOSU DENGE MEKANİZMALARI

  • Otomatik Denge Mekanizmaları:
  1. Döviz kuru denkleştirme mekanizması:Döviz kurunun ayarlanmasıyla dengedeki dengesizliğin giderilmesi.Örn:Yerel paranın değer kaybetmesi yerel ürünlerin fiyatı yabancı ürünlerin fiyatına göre daha ucuz olur ve yerel ürünlere talep artar ve dengede açık varsa kapanır.
  2. Gelir denkleştirme mekanizması (keynesyen modeli):Ödemeler bilançosundaki dengesizlik geliri etkileyecektir ve gelirde ödemeler bilançosunda iyileştirme yaratacaktır.Gelir denkleşme mekanizmasının eksiği para stoku etkilerinin göz ardı edilmesi.
  3. Parasal denekleşme mekanizması:ödemeler bilançosundaki dengesizlikler dolaşımdaki para miktarını etkiler bunun sonucu ülkedeki faiz oranları fiyat düzeyleri ve halkın elindeki nakit düzeyi etkilenecektir.
  4. Fiyat düzeyi ayarlama mekanizması:Merkez bankası para arzını azaltması sonucu fiyat düzeyi düşecektir. Ve yerel mallar daha cazip hale gelecektir.Bu durumda yerel malların talebi artacak ve ödemeler dengesindeki dengesizlikler dengelenecektir.
  5. Faiz oranı ayarlama mekanizması:Para arzındaki azalma faiz oranlarının artışına neden olacaktır.Artan faiz oranları yabancı sermaye girişini sağlayarak olası ödemeler dengesi açığı kapatacaktır.
  6. Nakit dengesi ayarlama mekanizması:Ödeme dengesindeki dengesizlikler sonucu hane halkının elindeki nakit azalacaktır.Denge sağlamak için harcama kısılır.
  7. Ödemeler bilançosu denkleştirme politikaları:Para maliye ve döviz kuru politikasıdır.
  8. Harcama kaydırıcı politikalar:Ürün talebini yabancı mallardan yerli mallara kaydırmaktır.
  9. Harcama değiştirici politikalar:Harcama düzeyini aşağı-yukarı doğru ayarlama harcama değiştirici politikalar denir.

İKTİSADİ KALKINMA VE BÜYÜME

  • Kalkınma temel öğeleri;Kalkınmadan bahsedebilmek için aşağıdaki unsurlar gerçekleşmelidir.
    • Kişi başına milli gelirin artması
    • Üretim faktörlerin de etkinliğin ve miktarın artması
    • Sanayi kesiminin milli gelir içindeki payının arttırılması
  1. Kalkınma ekonomisi:
    1. Kalkınma terminolojisi:
      1. Gelişmişlik
      2. Az gelişmişlik
  • Gelişmiş ülke
  1. Gelişmekte olan ülkeler;az gelişmiş ülkelerin büyüme sürecinde olmalarıdır.
  2. Sanayileşmiş ülkeler;gelişmiş ülkeleri temsil eder,ihracatların büyük ölçüde sanayi mallarından oluşan ülkelerdir.
  3. Tarım ülkesi;az gelişmiş ülkeleri temsil eder,ilgili ülkelerin ekonomik yapılarını ortaya koyar
  • Nüfusun büyük bir kısmının tarımda istihdam edildiğini gösterir.
  1. Dünya bankasının ülkeleri gelir düzeyine göre şu şekilde ayrılmıştır:
    1. Düşük gelirli ülkeler:Kişi başına $745 ve daha az GSMH’ YA sahip olan ülkeler.
    2. Orta gelirli ülkeler:Kişi başına $746-$9205 arası GSMH’ YA sahip olan ülkelerdir.
  • Düşük orta gelirli:Kişi başına $746-$2976 arası GSMH’ YA sahip olan ülkeler.
  1. Yüksek orta gelirli:Kişi başına $2976-$9205 arası GSMH’ YA sahip olan ülkeler
  2. Yüksek gelirli ülkeler: Kişi başına $9205 ve daha fazla GSMH’ YA sahip olan ülkelerdir.
  1. Az gelişmişliğin tanımlanması
    1. Az gelişmişliğin uluslar arası gelime farklılıklarına göre tanımlanması: GSMH’ye göre gelişmişlik belirlenir.
      1. GSMH yönetiminin sakıncaları:
        1. Ortak bir para birimiyle hesaplanmayan GSMH ile karşılaştırma yapmak sakıncalıdır.
        2. GSMH değerini belirleyen fiyat unsuru aynı mal için farklı ülkelerde farklı olabilir.
        3. GSMH hesaplama yöntemi istatistiksel verilerin nitelik ve niceliği ayrıca tahminlerin sağlıklı olup olmaması.
          Toplam GSMH: Kaba bir yaklaşımdır,çünkü GSMH faaliyet ölçüsüdür,gelişme düzeyini ölçmez.
          Kişi Başına GSMH:En çok kullanılan ölçüttür.En duyarlısıdır.Ekonomik faaliyetin temel amacı insanların refahını sağlamak olduğu için gelişme durumunu en iyi bu ölçüt gösterir.
      2. Az gelişmişliğin kaynak kullanım durumuna göre tanımlanması:Fiili(üretim düzeyi) durum ile potansiyel(tüm üretim faktörlerinin etkin kullanıldığı düzey) durumun karşılaştırılması sonucu eğer açık fazla ise kaynakların etkin ve tam kullanılmadığı anlamına gelir.Bu tür ülkeler az gelişmiştir.
        1. Bu yaklaşımda kullanılan oranlar ve değerler:
          1. İşsizlik düzeyi
          2. Atıl kapasite oranı
          3. Ekilebilir arazinin kullanım oranı
          4. Hammadde ihraç oranı
        2. Az gelişmişliğin toplumsal ve bireysel temel ihtiyaçların karşılanmasına göre tanımlanması: Bu yaklaşımda toplumun zorunlu ihtiyaçları konu edinmektedir.

 

  • AZ GELİŞMİŞLİĞİ AÇIKLAYAN EKONOMİK YAKLAŞIMLAR
  • Geleneksel iktisada dayalı yaklaşımlar:
    • Ülke ekonomilerinde çeşitli alanlarda arz-talepten kaynaklanan yetersizliklerin olması
    • Üretim faktörlerinin dağılımında görülen aksaklıklar
    • Girişimci eksikliği
    • Piyasaların darlığı
    • Verimliliğin düşüklüğü
    • Kıt kaynakların yanlış dağılımı
    • Gerekli üretim teknoloji yokluğu
    • İnsan sermayesindeki eksiklikler.
  1. Kıt döngü kuramı:Neden-Sonuç ilişkileri sistemi üzerinde durmaktadır.
  2. Gelişme aşamaları kuramı: 5 aşamadan oluşur
    1. Geleneksel toplum: Tarımsal yapı var.Üretim tekniği geridir.İş bölümü ve Pazar ilişkileri düşüktür.
    2. Kalkışa Hazırlık:Ekonomik kültürel ve siyasal değer yargılarında önemli değişmeler görülür.
    3. Kalkış:Bu aşamanın en önemli özelliği:kendini besleyen büyümenin başladığı dönem olmasıdır yani kalkınma sürecinin süreklilik göstermesidir.
    4. Gelişen topluma geçiş:Sanayi kesim ekonomide birinci derece önem sahip olmuştur.
    5. Olgunluk:Refah aşamasıdır.Kişi başı gelir düzeyi artacak.Bu aşamadaki bir ülke insan kalkınma sıralamasında yüksek insani kalkınma düzeyini yakalar.
  • Geleneksel iktisada eleştirisel yaklaşımlar:
    • Yapısalcı yaklaşım:Prebisch ’dir. Çevre modelini konu alır.Kalkınma sermaye birikiminin sonucudur ve ülke kalkınma düzeylerindeki farklılıkların temelinde her ülkenin uluslar arası ticarette farklı düzeylerde uzmanlaşmış olması yatmaktadır.
    • Temel önerileri:Ülkelerin hammadde ihraç yapılarını değiştirmeleri gerektiğidir.
    • Kalkınmanın temel anahtarı olarak: İthal ikameci sanayileşmeyi devlet müdahalesini,planlamayı ve bölgesel bütünleşmeyi görmektedirler.

Bağımlılık yaklaşımı:

  1. Kapitalist dünya ekonomik düzenin gelişimi
  2. Bağımlılık ve sömürü(kullanılma),bağımlılık sonucunda çıkan gelişmiş(merkez)-az gelişmiş(çevre) ayrımı.
  3. Siyasi yozlaşmalar ve elit yapı

 

  • İktisadi kalkınma ve sermaye birikimi:;Yatırım kalkınma koşulu olmasıyla sermaye birikimi de önem kazanmıştır. Yatırımları belirleyen sermaye birikimidir.
    • Sermaye –Hasıla Katsayısı:GSMH’ dan ne kadarının sermaye olarak yatırımlara ayrılacağını gösterir.
    • Marjinal-sermaye hasıla katsayısı:Hasılayı 1 birim arttırmak için ne kadar sermaye gerektiğini gösterir.

DENGELİ DENGESİZ KALKINMA STRETEJİLERİ

Büyük itiş-(1960-70)Rosenstein-Rodan, Dengesiz büyüme-Hirschman  Hepsinin ortak özelliği sermayenin yetersizliğini görmeleridir.Sermaye birikimi ön plandadır.

  • Dengeli kalkınma stratejileri:19yy da Friedrich List tarafından ulusal sermayenin desteklenmesi ve dışa karşı korunması gerektiğini savunarak bu stratejiyi ortaya atmıştır.
    1. Harrod-domar modelinde denge kavramı:Büyüme tam istihdamı sürdürmek için toplam talebin toplam arzdaki atışa eşit bir hızla artması.
    2. Dengeli kalkınmada denge kavramı:bütün ekonomik alanların birlikte ve aynı anda geliştirilmesidir.
  • Dengeli kalkınma modellerini 2 grupta incelerse:Ekonominin bütün alanlarına yapılacak yatırımların bu alanların aynı hızla büyümesini sağlayacağı görüşünü içerir. Dengeli kalkınma görüşü az gelişmiş ekonomilerde piyasaların tek başına piyasayı kalkınmayı sağlayamayacağını bu nedenle kalkınmanın planlanması gerektiğini savunur.
  • Dengesiz kalkınma stratejileri:
    1. Bazı koşullarda dengesizlik ekonomik kalkınmayı hızlandırır.
    2. Ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmek için kimi zaman dengeden vazgeçilmelidir.

  • Temel dayanaklar ilkesi:Az gelişmiş ülkelerin kalkınması durgun yumuşak bir şekilde gerçekleşmez.
  • Dengeli kalkınmaya getirdikleri eleştiri ise:Tamamlaşmalar ve uyuşmalar sonucu ekonomi statik bir duruma gelir ve büyüme-kalkınma hızını düşürür.Diğer taraftan da az gelişmiş ülkelerdeki iç Pazar darlığı kaynak yetersizliği teknolojik ilerlemenin yetersizliği dengeli büyüme görüşüne ters düşer çünkü yapılacak tamamlaşmalar  kaynak israfı yaratır.Dengesiz yaklaşım görüşü azgelişmiş ülkelerde piyasa ekonomisinin önderliğini ve etkinliğini kabul eder ve planlı kalkınma stratejisine

  • BÖYÜME

Ekonomik büyümenin temel amacı toplum bireylerini sürekli yükselen bir refaha kavuşturmak üzere kişi başına üretimi artırmaktır.Bunun için temel koşul yatırımları arttırmaktır.Üretimi arttıran üretim faktörlerdir.

  • Klasik Büyüme Teorileri:Smith,mill,Malthus ve Ricardo iktisatçıların ilgilendiği teorilerdir.Bu teoriye göre belli bir miktar  emek belli bir üretim seviyesinde belirli bir geçim düzeyine göre her işçiye ücret  ödenecek ve her artı değer sermayedarlar  tarafından biriktirilir.
  • Keynesyen Büyüme Modeli:Keynesyen bilindiği gibi ekonominin durgunluğa girdiği bir dönemde ortaya çıkarak büyüme için veya talebi arttırmak için müdahaleci politikalar önermiştir. Temel çıkış noktası:Talebin arttırılmasıyla yatırımcıların artan talebi karşılamak için yaptıkları yatırım harcamaları milli geliri harcama çarpanı katsayısı kadar artırarak büyüme sağlayacaktır.
  • Harrod –Domar Modeli: Dinamik açıdan ele almıştır.ekonominin itici gücünün yatırım olduğunu ve yatırımların 2 önemli rolü ise.
    • Yatırımların gelir yaratması
    • Yatırımların kapasite yaratması

Ekonomide büyüme oranı ne kadar büyük ve sermaye hasıla katsayısı n kadar küçük ise,ekonominin büyüme hızı o denli büyük olacaktır.

İlgili Kategoriler

İktisat Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir