1- Demokrasinin Uluslar Arası Düzeyde Gelişimi:
Demokrasi sözcüğü kökeni itibariyle Eski Yunancadan gelir. Eski Yunancada “demos” halk, ”kratos’1 ise iktidar ya da egemenlik anlamına gelmektedir. Bu doğrultuda demokrasi sözcüğü “halk iktidarı”, “hak egemenliği” anlamlarına gelmektedir. Antik Yunanda belli bir siyasal rejimi ifade eden demokrasi sözcüğü özellikle Atina’da ve diğer Yunan şehir devletlerinde uygulanan yönetim biçimini anlatmak için kullanılır. Halkın çoğu yönetime katılamazdı. Kadınlar, köleler, yabancılar ve 26 yaşın altındakiler oy kullanamazdı. Ancak nüfusun %10’luk kesimi oy kullanabiliyordu.
Atina halkı geniş bir alanda toplanıp ülkeyle ilgili alınacak kararlara doğrudan kendisi katılmaktaydı. Halkın kendisini ilgilendiren bütün kararlara doğrudan katılmasına doğrudan demokrasi(eski Atina’da ki gibi), kendisinin değil temsilcilerinin katılmasına temsilli demokrasi(günümüz demokrasileri),halkın, önemli bazı kararlara halkoylaması(referandum)ile katılmasına yarı doğrudan demokrasi
Tüm Orta Çağ boyunca imparatorluklar hüküm sürmüştür. Devletlerin hemen tamamı teokratik bir temele dayanmıştır. Bu dönemde demokrasi hiç uygulanmamıştır.
1215 yılında İngiltere’de feodal beylerin zorlamasıyla kral 1 .John ile soylular arasında 63 maddeden oluşan Büyük özgürlük Fermanı adında bir belge imzalanıyor.(Magna Carta Libertatum). Hiç kimse mahkeme edilmeden hapsedilmeyecek, sınır dışı edilmeyecek, zarara uğratılmayacak. Vergi toplamak için halkın temsilcilerini toplayacak, onlardan izin almadan ve rgi koyamayacak. Halkın temsilcilerinin toplanması zamanla süreklilik kazandı ve parlamento kuruldu. Belgeyle;
A-İlk kez kralın yetkileri sınırlandırılmıştır.
B-Parlamento Kurumu oluşmaya başlamıştır.
Batıda 15.yüzyıldan itibaren ortaya çıkmaya başlayan Rönesans la birlikte din yerine akla, sorgulamaya dayalı yeni bir insan, devlet, din ve evren, anlayışı ortaya çıkmaya başlamıştır. Özellikle 17 ve 18.yüzyıllarda T. Hobbes J. Locke, J.J. Rousseau gibi düşünürlerin insanların doğuştan yaşama, mülk edinme gibi haklara sahip oldukları doğal hukuk görüşü, devletlerin de sözleşme gereği bu hakları korumak için var olduğu, Montesquieu’nun kuvvetler ayrılığı ilkesi ile devlet gücünü sınırlandırmayı hedeflemesi demokrasi fikrini geliştiren düşüncelerdi.
Yukarıda sayılan düşünceler somut sonuçlarını 1776’da ilan edilen 16 maddelik Virginia Haklar Bildirgesiyle verdi. Bu bildirgede insanların doğuştan bazı haklara sahip oldukları güçlü bir şekilde dile getiriliyordu. İnsanlar doğuştan eşit ve özgür doğar. İnsanların Yaşama, mülk edinme ve mutluluğu arama hakları vardır. Hemen sonra 4 Temmuz 1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi ile” Hiçbir iktidar kaynağını halktan almayan egemenliği kullanamaz. Beğenmediği iktidarı değiştirme halkın hakkı ve ödevidir.” Diyerek temsili demokrasiyi başlatıyordu.1787 ABD Anayasasının kabulüyle insan hakları anayasaya giriyor ve yasal güvenceye kavuşuyordu.
ABD deki bu delişmeler Avrupa’yı da etkiledi.1789 yılında yayınlanan 17 maddelik Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’yle insanların eşit, özgür ve kardeş olduğu, egemenliğin halka ait olduğu düşüncesiyle demokrasi ve cumhuriyetçiliği, milliyetçilik düşüncesiyle ulus devletlerin ortaya çıkmasını, imparatorlukların parçalanmasını sağladı. Bu tarihlerden sonra 70’ten fazla ülkenin anayasasında insan hakları yer almaya başladı.
Artık pek çok ülkede parlamenter demokrasiye geçildi. Siyasi partiler kuruldu. Kadınlara da seçme ve seçilme hakları verildi. I. Dünya Savaşı ve 1929’da dünyada yaşanan ekonomik bunalımlar liberal hakların yetersiz olduğunu gösterdi. Bu dönemden sonra hukuk devleti ve sosyal devlet anlayışlarında gelişmeler oldu. Ekonomik ve sosyal haklar elde edilmeye başlandı.2.dünya savaşıyla beraber dünyada kalıcı barışı sağlayacak uluslar arası hukuksal kurumlar oluşturulmaya başlandı.
İnsan haklarını korumayı amaçlayan Birleşmiş Milletler Örgütü, Avrupa Konseyi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Birliği gibi uluslararası örgütler demokrasinin dünyada hızla gelişmesine ve yayılmasına neden oldu. Artık dünyada sadece ekonomi değil, demokrasi de ülkelerin gelişmişlik düzeyini gösteren bir ölçüt olarak gösterilmektedir. Türkiye’nin Avrupa Birliğine girme isteğinde olduğu gibi…
Özellikle Rönesans ve Reform hareketleri ve 1789 Fransız İhtifali sonucunda çoğu dış güçlerin etkisi ile ortaya çıkan ayrılık hareketleri Devleti yenileşme hareketleri yapmaya zorlamıştır. Başlangıçta Padişahlardan kaynaklanan ıslahat (yenileşme) hareketleri daha sonraları 19.yy. ortalarına doğru modern anlamda hukukun üstünlüğüne dayalı bir devlet düzeni arayışlarına neden olmuştur.
Demokratikleşme hareketleri Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet sonrası gelişmeler olarak iki başlıkta ele alınabilir.
Cumhuriyet Öncesi Gelişmeler
Sened-i İttifak:
Osmanlı merkezi yönetiminin gücünün giderek zayıflaması ile ayanlar kendi topraklarında adeta bağımsız bir biçimde hareket etmeye başlamışlar. Bu durumu ortadan kaldırmak amacıyla Padişah ll. Mahmut döneminde Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa’nın çabalarıyla bazı ayanlar ile Devlet arasında 1808’de Sened-i İttifak adı verilen bir belge imzalanmıştır. Osmanlı Devleti’nde padişahın yetkilerini sınırlayan, ilk belge olması açısından önemlidir. İçeriği; Ayanlar devlet otoritesini kabul edecek-Ayanlar toprakları dışına müdahale etmeyecek-Ayanlar, fakir halkı koruyacak, ölçülü vergi alacak vb.
Tanzimat Fermanı(Gülhane Hattı Hümayunu
1839’da Padişah Abdülmecit döneminde Mustafa Reşit Paşa’nın katkısıyla bir bildiri hazırlanmıştır. Batılı büyük devletlerin yanı sıra Batıda eğitim görmüş Osmanlı aydınlarının da bu bildiride payı vardır. Bu ferman ile Osmanlı topraklarında yaşayan Müslüman ve gayrimüslimlere eşit haklar tanınması, herkese can, mal, ırz ve namus güvenliği sağlanması, vergi, askerlik ve yargı alanlarında yeni düzenlemeler getirilmesi ön görülmüştür. Kimse yargılanmadan hapse atılmayacağı, herkesten mali gücüne göre vergi alınacağı ve herkesin özel mülk sahibi olacağı gibi. Belgenin önemi Padişahın yetkilerini tek taraflı olarak kısıtlayacağına söz vermesinden kaynaklanmaktadır. Bu belgeyle anayasal monarşiye geçilmiştir.
Islahat Fermanı:
Batılı Devletlerin baskıları sonucunda Abdülmecit, 1856 yılında kabul edilen Islahat Fermanını ilan etmiştir. Bu fermanla Gayrimüslimlerle Müslümanlar arasında hak, vergi, askerlik, eğitim, kamu hizmetlerine katılma gibi konulardaki farklılığı ortadan kaldırmıştır. Vicdani ret uygulaması kabul edilmiş ve bedelli askerlik getirilmiştir.
Birinci Meşrutiyet
Birinci Meşrutiyet Dönemi, II. Abdülhamit döneminde 1876’da Kanun-i Esasi’nin ilan edilmesiyle başlar.Bu anayasada;
Osmanlı Devletinin teokratik niteliğini değişmemiş, meşruti monarşiye geçilmiştir.
Anayasa ile “Meclis-i Ayan” ve Meclis-i Mebusan” adında iki meclis kurulmuştur. Meclis-i Ayan üyeleri Padişah tarafından atanırken, Meclis-i Mebusan’ın üyeleri halk tarafından seçilmiştir.
Yasa önerisi vermek Bakanlar Kuruluna aitti ve yasalar padişah onaylamadıkça geçerlik kazanamıyordu.
Padişaha parlamentoyu toplantıya çağırma ve feshetme yetkisi tanınmıştı.
Hükümetin siyasal sorumluluğu parlamentoya değil padişaha karşı idi.
1876 Anayasası’nın genel haklar kısmında bazı haklar kabul edilmişti. Bunların başlıcaları; kanun önünde eşitlik, kişi dokunulmazlığı, basın özgürlüğü, ticaret serbestliği, eğitim özgürlüğü, dilekçe hakkı, kamu hizmetlerine girme hakkı, angarya yasağı, mal güvenliği ve vergi adaleti idi.
İkinci Meşrutiyet:
İkinci Meşrutiyet 1908’de Abdülhamit’in ittihat ve terakkicilerin baskıları üzerine meclisi toplantıya çağırmasıyla başlamıştır.
Padişahın yetkileri azaltılmış hak ve özgürlüklerin kapsamı genişletilmiştir. Padişahın meclisi kapatma yetkisi meclise geçmiş, hükümette padişaha değil, meclise karşı sorumlu olmuştur.
Son Osmanlı Meclisi 12 Ocak 1920 de misak-ı milli kararlarını almış, bunun sonucunda İtilaf Devletlerinin İstanbul’u işgal ederek meclisi dağıtmıştır. Böylece Osmanlıda demokratikleşme çabaları sona ermiştir.
Cumhuriyet Dönemi
TBMM 23 Nisan 1920’de Ankara’da açıldı. Meclisin yaptığı ilk işlerden biri hükümet kurmak olmuştur. Hükümet meclisin içinden ve meclisin oylarıyla seçilmiştir. Böylece Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama ve yürütme yetkisini kendi bünyesinde toplamıştır.
1921 Anayasası(Teşkilat-ı Esasi):
- Milli Egemenlik ilk kez dile getirilir.
- Yasama ve yürütme yetkisi mecliste toplandığı için Meclis hükümeti söz konusudur.
- Bakanlar teker teker meclis tarafından seçilir ve meclis istediğinde bakanları değiştirebilir.
- Hangi ilin başkent olacağı karar verilmemiştir.
- Bu anayasada yargıdan bahsedilmemiş.
- Padişahlık ve hilafet sorunu çözüme kavuşturulmamıştır.
- Anayasa’da hak ve özgürlüklere yer verilmemiştir.
- 1923’te Anayasası’nda değişiklik yapılarak Anayasa’ya ” Türkiye devletinin yönetim biçimi cumhuriyettir.” ibaresi eklenmiştir.
- 1921 Anayasası döneminde “hilafetin kaldırılması”, ve “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” (eğitimin birleştirilmesi) çıkarılmıstır.
1924 Anayasası:
1924 Anayasası bazı değişiklikler geçirerek 1961 Anayasası yapılana kadar yürürlükte kalmıştır.
- Devletin temel niteliğinin Cumhuriyet olduğunu söylemiştir. Devletin dini İslam, başkenti Ankara ve dili Türkçedir.
- Meclis üstünlüğüne dayalı bir anayasadır.
- Güçler birliği ilkesi benimsenmiştir.
- Yargı yetkisini bağımsız mahkemelere bırakmıştır.
- Yasaların Anayasa’ya aykırı olamayacağını söylemiş fakat anayasa mahkemesi kurulmamıştır.
- Temel haklar ve özgürlüklere sınırlı biçimde yer vermiştir. Ekonomik ve sosyal haklara yer vermemiştir.
- Temel hakların güvenceye kavuşturulması yönünde bir düzenlemeye gidilmemiştir.
- Anayasa’da yapılan değişiklikler:
- 1928 yılında “Devletin dini İslam’dır” maddesi anayasadan çıkartılmıştır.
- 1934’te kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmiştir.
- 1937 yılında laiklik ve diğer Atatürk ilkeleri anayasaya eklenmiştir.
- 1924 Anayasası döneminde çok partili siyasal hayata geçiş denemeleri olmuş ancak uzun süre başarılamamıştır. 1945’te Millî Kalkınma Partisi, 1946 yılında Demokrat Parti kurulmuş ve çok partili dönem başlamış. İlk seçimler 1946’da yapılmıştır. Bu seçimlerde açık oy ve gizli sayım uygulanmıştır.
1961 Anayasası:
- 27 Mayıs 1960 müdahalesiyle askerlerden oluşan birlikte Milli Birlik Komitesi (MBK) tarafından oluşturulmuştur.
- Yasama yetkisi Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu olarak iki meclis arasında bölüşülmüştür. Parlamenter sistem uygulanmıştır.
- Devlet Planlama Teşkilatı kuruldu (1960). Kalkınma ve yıllık planları hazırlar.
- Anayasa Mahkemesi ve HSYK kurulmuştur.
- Gerçek anlamda Kuvvetler ayrılığı ilkesi getirilmiştir. Yasa yapma yetkisi TBMM, yargı yetkisi Mahkemelere ve yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kuruluna verilmiştir.
- Bazı kuruluşların özerk yönetimine izin verilmiştir. Örneğin; üniversiteler ve radyo televizyon.
- Çoğulculuk ilkesi egemendir,siyasi partiler güvenceli bir hukuki statüye kavuşturulmuştur.
- Temel haklar ve özgürlüklere ayrıntılı biçimde anayasada yer verilmiştir.
- Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması istisnaları azaltılmış, birey ön plana çıkarılmıştır.
- Laiklik, sosyal devlet ve hukukun üstünlüğü Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılmış, insan haklarına dayalı devlet anlayışı benimsenmiştir.
1982 Anayasası:
- 12 Eylül 1980’de asker askeri darbesiyle askerlerden Milli Güvenlik Konseyi (MGK) tarafından yaptırılmıştır.
- Çift meclis sisteminin kaldırılmıştır.
- Temel hak ve özgürlükler için getirilen sınırlamalar arttırılarak devlet ön plana çıkarılmıştır.
- İnsan haklarına saygılı devlet anlayışı ile Atatürk Milliyetçiliği cumhuriyetin niteliklerine eklenmiştir.
- Cumhurbaşkanı ve yürütmenin yetkileri artırılmıştır.
- YÖK(Yüksek Öğretim Kurulu) ve Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuş. Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin ilk ve ortaöğretimde zorunlu ders olarak okutulması benimsenmiştir.
HUKUKİ YAPILARINA GÖRE DEVLET BİÇİMLERİ
Basit (Üniter, Tek Yapılı) Devlet: Tek bir anayasa ve bu anayasa doğrultusunda oluşturulmuş yasama, yürütme ve yargı güçleri vardır. Ulus devlet kavramıyla da ifade edilir. Bu tür devletler, eyaletlere değil, Türkiye’de olduğu gibi il, ilçe ve köy birimlerine ayrılır. Örnek; Türkiye, Bulgaristan, Fransa, Yunanistan, İtalya
Birleşik Devlet: Birçok devletin federal ve konfederal yapıyla bir araya gelerek oluşturdukları devlet örgüt denmesidir.
Federal Devlet: Eyaletlerden oluşan ayrı ayrı parlamentoları, yerel hükümetleri ve anayasaları olan iç işlerinde bağımsız, dış işlerinde merkeze bağlı devletçiklerin oluşturduğu devlet yapılanmasıdır. Örnek; ABD, Rusya, Almanya, Kanada, Avusturya, İsviçre
Konfederal Devlet: Birden fazla bağımsız devletin (uluslar arası hukuki kişiliklerini korumak şartıyla) belli bir amaçla kurduğu devletler topluluğudur. Örnek: Bağımsız Devletler Topluluğu
Demokratik Devletin Temel İlkeleri:
- Milli egemenlik (seçim ve temsil ilkesi)
- Genel ve eşit oy
- Çoğulculuk
- Temel hak ve özgürlüklerin korunması
- Özgürlük ve Eşitlik
- Siyasi partilerin varlığı
- Azınlığın korunması
Meclis Hükümeti Sistemi:
Yasama organının, yürütme yetkisine de sahip olduğu sistemlere denir.
Meclis Hükümeti sisteminde, bakanlar meclis içinden tek tek oylanarak seçilir ve hükümet bu şekilde kurulur.
Başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı bu sistemde yoktur. Meclis başkanı hükümetin de başkanıdır.
Güçler Ayrılığına Dayanan Hükümet Sistemleri
Güçler Ayrılığı: Yasama, yürütme ve yargı organlarının ayrı ayrı ellerde toplanmasıdır.
Başkanlık Sistemi:
- Halk önce başkan ve yardımcısını seçecek olan delegeleri seçer. Bu kişiler daha sonra başkan ve yardımcısını belirler.
- Devlet başkanı ve başkan yardımcısı ayrı partilerden olabilir.
- Halk tarafından seçilen başkan, yürütme yetkisini tek başında elinde bulundurur ve üstün yetkilerle donatılmıştır.
- Seçilen başkan ve yardımcısının yasamadan güvenoyu alması gerekmez.
- Bakanlar vardır; ancak bakanlar kurulu yoktur. Bakanlar yalnız başkana karşı sorumludur.
- Yasama ve yürütme keskin bir şekilde ayrılmıştır. Birbirinden ayrı seçimlerle işbaşına gelir.
- Devlet başkanı partilidir ve seçimden sonra partiyle ilişiği kesilmez. Ancak parti disiplini yoktur.
- Meclis; tek meclis veya çift meclisten oluşabilir.
- Bu sistemde, yürütme yasamayı dağıtamaz, yasama da yürütmeyi düşüremez. Bir kişi hem yürütme de hem yasama da görev alamaz.
- ABD, Brezilya, Arjantin, Kolombiya bu sistemin uygulandığı ülkelerdir.
ABD Başkanlık Sistemi
ABD’de yürütme organı Başkan, yasama organı iki meclisli Kongredir(Temsilciler Meclisi ve Senato). Başkan Kongreyi feshedemediği gibi Kongre de başkanı istifaya zorlayamaz.
Başkan 4 yıllık bir süre için başkan yardımcısı ile birlikte seçilir. Ülkede koşullar ne olursa olsun bu süre değiştirilemez. Başkan sadece iki devre (4+4) seçilebilir.
Anayasa, Amerika’daki devleti 3 ana kuvvete ayırır:
- Yasama Organı. Yarasama organı iki meclisli – Temsilciler Meclisi ve Senato- olup, Amerikan Kongresi tarafından temsil olunur.
- Yürütme Organı. Yürütmenin başı Amerikan Başkanı ve mensup olduğu partidir.
- Yargı Organı. 9 üyeli Birleşik devletler Yüksek Mahkemesi’dir.
Başkanın Yetkileri:
ABD Başkanının, M.Duverger’in deyimiyle “seçilmiş kralın” geniş yetkileri vardır:
- Hükümet üyelerini atar. Tüm yüksek dereceli memurların atamalarını yapar ve senatonun onayını alır.
- ABD’de bakan sıfatı yerine “sekreter” sıfatı kullanılmaktadır. Senato bu üyeleri onaylar. Bakanlar Kongreye karşı sorumlu değildir. Sadece başkana karşı sorumludur. Başkan istediği bakanı azledebilir.
- Kongre tarafından kabul edilen yasaları veto edebilir, ancak kongre tekrar bu yasayı çıkarabilir.
- “Başkan anayasaya göre silahlı kuvvetlerin başkomutanıdır.
- Yüksek Mahkeme Yargıçları Başkan tarafından atanır, senato tarafından onaylanması gerekir.
- Başkan, Federal yasalara karşı gelmekten hüküm giymiş olanları şartlı olarak veya tamamen affetme yetkisine sahiptir.
Kongre
ABD’de başkanlık sisteminin en önemli temellerinden birisi de kongredir. Kongre, 438 temsilciyi içeren Temsilciler Meclisi ve 100 Senatörü içeren Senato’dan oluşur.
Kongrenin Yetkileri:
Yasa yapma ve bütçe hazırlama kongrenin yetkisindedir ve daima iki meclisin anlaşması ile uygulama bulabilmektedir. Gerektiğinde Yüksek Mahkeme başkanının başkanlığında başkanı yargılayabilir.
Yargı ve Yüksek Mahkeme
1787 Anayasasıyla kurulan yüksek mahkeme ABD’de en yüksek yargı organıdır. Üyelerin görev süreleri ömür boyudur. Yüksek Mahkeme aynı zamanda temyiz organıdır.
Amerika’da iki siyasal parti vardır:1-Demokrat Parti, 2-Cumhuriyetçi Parti. Amerika’da orta sınıf, demokrat Partilidir. Temsilciler Meclisi, bu iki partiden oluşur. Günümüzdeki Amerikan Başkan Obama, Demokrat Partilidir. Amerikan kültüründe “Parti Liderliği Kavramı” yoktur.
Eyaletlerin eğitim sistemi, emniyet teşkilatı ve yargılama usul ve esasları farklılık gösterebilir. Ancak Federal Devlet, vergi, ordu, güvenlik, dış politika gibi ulusal konularda tek yetkilidir.
Amerikan Seçim Sistemine gelince:
Amerikan seçim sistemi çok yorucu ve yoğun bir sistemdir. Halkın çoğunluğu oy kullanmak istemez. Bu yüzden seçimlere katılım oranı % 25 civarındadır. Ancak, son seçimde bu oran % 55 olmuştur.
Amerikan Başkanı, 4 yılda bir, Senato üyeleri 6 yılda bir, Temsilciler Meclisi üyeleri ise 2 yılda bir halk tarafından seçilir.
ABD seçimleri 3 ayrı düzeyde yapılır:
- Federal seçimler.
- Eyalet seçimleri.
- Okul ve aile birlikleri seçimleri.
- Seçim kampanyalarının finansmanı bağış yoluyla gerçekleşir ve şeffaflık esastır.
- ABD’de başkanlık seçimleri iki turludur. Her eyaletin nüfusu nispetinde delegesi vardır. Bir eyalette oyların çoğunluğunu alan başkan adayı o eyaletteki delegelerin tamamını çıkarma hakkına sahip olur. Delegelerde başkanı seçer.
- Dünyada Başkanlık sistemini uygulayan ülkelerin sayısı 38. Bunlar arasında ABD, Venezüella, Güney Kore, Meksika, Panama, Filipinler, Kenya, Kıbrıs, Brezilya, Ermenistan, Arjantin ve Afganistan gibi ülkeler bulunuyor.
Eleştirilebilen Yönleri
GÜÇLER AYRILIĞI: Başkan ve kongrenin birbirine müdahale edememesinin bazı tıkanıklara neden olabileceği belirtiliyor. BAŞKANLARIN DEĞİŞMEZLİĞİ: Başkan olan kişinin 4 yıllık görev süresi dolmadan başkanlıktan uzaklaştırılmasının çok zor olması bir başka eleştiri konusu.
Avantajları…
GÜÇLER AYRILIĞI. Başkanlık sistemiyle birlikte yürütme ve yasama organı ayrılıyor. Bu sayede her iki kurum birbirini denetleyebiliyor.
HIZ VE KARARLILIK. Güçlü bir başkanla birlikte alınacak kararlar hızlanabilir.
İSTİKRAR: Görevinde istikrarlı bir biçimde 4 yıl boyunca kalan başkan, her an görevden alınma ihtimali olan bir başbakandan daha çok istikrar sağlar.
Başkanlık ve parlamenter Sistem Farkı…
-I- Başkanlık sisteminde yasama ve yürütme ayrım daha kesindir. Bakanlar da başkana bağlıdır. Buna karşılık parlamenter sistemde yasama ve yürütme daha ayrımı yumuşak ve bakanlar başbakana bağlıdır.
-I- Başkanlık sisteminde başkan olarak seçilen kişinin görev süresi dolmadan görevden uzaklaştırılması çok zordur. Buna karşılık parlamenter sistemde hükümet, başbakan ya da bakanlar halk tarafından tepki aldıkları zaman düşebilir.
- Yarı Başkanlık Sistemi:
- Hem devlet başkanı hem başbakan doğrudan halk tarafından seçilir.
- Başkanlık sistemi ile parlamenter sistemin karışımıdır.
- Yürütme iki başlıdır. Devlet başkanı yürütme yetkisini başbakanla paylaşır.
- Başbakan ve bakanlar kurulu yasamaya karşı sorumludur. Bakanlar kurulu güvenoyu almak zorun-dadır.
- Fransa, bu sistemin uygulandığı en tipik örnektir.
- Parlamenter Sistem:
- Yürütme organının yasamadan kaynaklandığı ve ona karşı sorumlu olduğu hükümet sistemidir.
- Yasama yürütme arasında yumuşak bir ayrım vardır, bu iki organ birbirinden bağımsız olmakla birlikte aralarında işbirliği ve etkileşim söz konusudur.
- Hükümet yasamaya karşı sorumludur.
- Aynı kişi hem yasamada, hem yürütmede görev alabilir.
- Yürütme iki başlıdır. Devlet başkanı yürütmenin sorumsuz kanadını oluştururken; bakanlar kurulu sorumlu kanadı oluşturur. Devlet başkanı yasama organı veya halk tarafından seçilebilir.
- Hükümet, parlamentodan güvenoyu alarak görevine başlar ve parlamento kararıyla düşürülebilir.
- Devlet başkanı seçilen kişinin varsa partisiyle ilişiği kesilir. Sıkı bir parti disiplini vardır.
- Türkiye, İtalya, Hollanda bu sistemin uygulandığı ülkelerdir.
DEMOKRASİNİN İLKE VE KURUMLARI
- Seçimler ve Temsil
Temsili demokrasi; yurttaşların ülke yönetimine seçtikleri temsilciler aracılığıyla katılmasıdır. Bu katılım da seçimler yoluyla gerçekleşir. Seçimlerin amacına uygun olabilmesi için farklı görüşteki siyasi partilerin iktidar yarışına katılabilmeleri gerekir. Seçimlerle ilgili en önemli sorunlardan biri kimlerin seçmen olabileceğidir.
Bunlar:
Kısıtlı oy: Bu oy kullanma türünde seçmen olmak belli şartlara bağlanmıştır. Vergi ödeme, belli bir eğitim almış olma, cinsiyete, ırk gibi Örneğin: Kadınlara oy kullanma hakkı ilk önce ABD’nin bazı eyaletlerinde verilmiştir. Daha sonra 1919’da Federal Almanya’da 1928’de İngiltere’de 1944’te Fransa’da ve 1977’de İsviçre’de tanınmıştır. Türkiye’de 1934 de kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmiştir.
Genel oy: Halkın seçmen olabilmesi için ırk, servet, cinsiyet, yetenek vb. şart aranmayan oy türüdür.1982 Anayasası’na göre Türkiye’de 18 yaşını dolduran her Türk vatandaşı oy kullanabilir.
S 1982 Anayasasına göre “Seçimler ve halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılır.”
S Milletvekilleri “seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün Milleti temsil ederler.” Seçimlerle ilgili uyuşmazlıkları Yüksek Seçim Kurulu çözüme kavuşturur.
S Ülkemizde uygulanan seçim sistemi tek dereceli %10 ülke barajlı d’Hondt (Hond) nispi temsil sistemidir. Ülkemizde uygulanan seçim sistemiyle ilgili en çok tartışılan konulardan birisi %10’luk ülke barajıdır.
S “Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenir.” Anayasa’ya göre halk,
550 milletvekilini 4 yıllık bir süre için seçer.
S İşçi niteliği taşımayan tüm kamu görevlileri görevlerinden çekilmedikçe, aday olamazlar ve milletvekili seçilemezler.”
Seçim sistemleri, çoğunluk ve nispi temsil sistemi olarak ikiye ayrılır.
Çoğunluk sistemi, bir seçim çevresinde seçime giren partiler arasında en çok oy alan partinin seçimi kazanmış sayıldığı sistemdir.
Nispi temsil sistemi ise bir seçim çevresinde seçime giren partilerin aldıkları geçerli oyların oranına göre temsilci çıkardığı sistemdir.
Ülkemizde uygulanan seçim sistemi nispi temsil sistemidir.
Nispi temsil sistemi, çoğunluk sistemine göre daha adil ancak partilerin çoğalmasına ve hükümet istikrarsızlığına neden olabilir. Bunu önlemek için baraj sisteminden yararlanılır. Ülkemizde baraj %10’ondur. Geçerli oyların %10’unu geçemeyen siyasi partiler milletvekili çıkaramaz.
Nispi temsil sisteminde, salt çoğunluğu sağlayan parti iktidara geçer. Bir parti tek başına salt çoğunluğu sağlayamazsa partiler aralarında anlaşır ve karma bir hükümet kurulur. Bu hükümet koalisyon hükümeti adını alır.
Siyasal Partiler
Siyasal partiler, bir program çerçevesinde iktidara gelme amacıyla kurulan örgütlerdir.
1982 Anayasası siyasi partileri “demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurları” olarak nitelemiştir.
Ülkemizde çok partili siyasal hayata 1945 yılından sonra geçilmiştir. Siyasi partilere ilişkin esas ve usuller siyasi partiler kanununda düzenlenmiştir.
Siyasî partiler önceden izin almadan kurulurlar, partiye üye olma yeterliğine sahip en az 30 Türk vatandaşı, parti isim ve amblemi, partinin tüzük ve programı ve parti kurucusuna ait bilgilerle İçişleri Bakanlığı’na müracaat ederek partiyi kolayca kurabilirler.
Bir siyasi partinin seçimlere katılabilmesi için ya mecliste grubu bulunmalıdır ya da ülke genelinde belli bir örgütlenmeyi tamamlamış olmalıdır. Bir siyasi parti 20 milletvekiliyle Mecliste grup kurabilir.
Siyasal partilerin denetimi Anayasa Mahkemesi tarafından yapılır. Yasayla belirlenen koşullara uymayan partiler, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılır.
Sıyası Partilerin Uyacakları Esaslar;
- Sıyası partiler ticari faaliyetlerde bulunamazlar.
- Sıyası partilerin malı denetimini Anayasa mahkemesi yapar.
3.Sıyası partilerin kapatılması Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından kesin karara bağlanır.
- Temelli kapatılan bir parti bir başka adla acılamaz. Sıyası partinin kapatılmasına sebep olanlar 5 yıl sureyle bir başka partinin kurucu üyesi olamazlar.
- Yabancı kişi ve kuruluşlardan maddi yardım alamazlar.
Siyasi partiler, tüzük ve programları ile eylemlerine aşağıdaki durumlara yer veremez.
- Devletin bağımsızlığına,
- Ülkesi ve ulusuyla bölünmez bütünlüğüne,
- İnsan haklarına,
- Eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olamaz.
- Suç işlenmesini teşvik edemez.
Siyası Partiye Üye Olamayacak Kişiler;
- 18 yaşını doldurmamış olanlar,
- Yargı mensupları
- Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan memurlar
- Isçı olmayan diğer kamu görevlileri
- TSK mensupları
- Yüksek öğretim öncesi öğrenciler.
Siyasi partilerin çeşitli işlevleri vardır. Bunlardan bazıları:
- Siyasi partiler halk ile iktidar arasında aracılık yaparlar.
- Siyasi partiler halkı eğitirler, ülke sorunlarını halkın gündemine getirerek halkın ülke sorunları konusunda duyarlılık kazanmasını sağlarlar.
- İktidarı olarak ülkeyi yönetir, muhalefette kalarak iktidarı eleştirir ve denetler.
- Siyasi partiler halkın istek ve beklentilerini zamana yayarak beklentileri gerçekleşmeyen çevrelerdeki gerilim ve huzursuzluğu azaltırlar.
- Çoğulculuk ve Katılım
Çoğulcu demokrasi, farklı çalgılardan oluşan uyumlu bir orkestra ve farklı çiçeklerden oluşan gül bahçesi gibidir. Çoğulculuk, düşünme ve düşündüklerini ifade etme özgürlüğünün bir gereğidir. Farklı düşüncelerin toplumda örgütlenebilmesi, bu düşüncelerini çeşitli organlar yoluyla yayabilmesi gerekir. Düşüncelerin yararlı ya da zararlı, ılımlı ya da aşırı diye ayrılması söz konusu olamaz. Bu nedenle düşünce suçu diye bir suçtan da söz edilemez.
Ancak bu özgürlüğün belli bir sınırı vardır. Temel hak ve özgürlüklerin yok edilmesine ve demokratik rejimi yıkmaya yönelen hiçbir düşünce hoş görülmez. Böyle bir durumda, demokrasinin kendisini koruması gerekir.
Anayasamıza göre temel hak ve özgürlükler,;kamu düzenini, milli güvenlik, genel ahlak ve genel sağlık nedenleri ileri sürülerek sınırlanabilir.
Katılım;
İnsanların iktidarın kararlarını çeşitli yollarla etkileyebilmesidir. Bu, basın özgürlüğü, sivil toplumun örgütlenmiş olması ve genel ve eşit oy ilkesinin kabulü ile gerçekleşebilir.
Hukukun Üstünlüğü
Hukukun üstünlüğü, devletin bütün organları üzerinde hukukun mutlak bir egemenliğe sahip olmasıdır. Hukukun üstünlüğü ilkesi, hukuk devletinin ve demokrasinin vazgeçilmez koşuludur. Yalnız bu durum, yasaların mutlak üstünlüğü şeklinde anlaşılmamalıdır. Burada ana kural, adaleti gerçekleştirmektir. Hukukun üstünlüğünün tanınmasıyla insan haklarının ve kişi özgürlüklerinin ihlali önlenir. Devlet bunu, uluslararası hukuka bağlılık ilkesi çerçevesinde yasalarla ve bağımsız yargının etkili gücü sayesinde gerçekleştirir.
Hukukun üstünlüğü ilkesinin yaşama geçirilebilmesi için devletin hukuk devleti özelliklerine sahip olması gerekir: Demokratik Bir Yönetimde;
Demokratik bir yönetimde demokrasinin ilke ve kurumlarının tümünün yer alması gerekir. Bunlardan birinin eksik olduğu bir demokraside, insan haklarının gerçekleştirilmesinden söz edilemez.
Farklı görüşleri temsil eden siyasi partiler olmalıdır.
Çoğulculuk ilkesi geçerli olmazsa farklı görüşleri savunarak doğrulara ulaşmak mümkün olamayabilir.
Hukukun üstünlüğü ilkesi gerçekleşmezse yönetim keyfî olur. Anayasa ve yasalar, hem vatandaşların hak ve özgürlüklerinin güvencesi olmakta hem de devletin keyfî uygulamalarını engellemekte. SON.