Şişkolarla Sıskalar Tiyatro Metni



 

ŞİŞKOLARLA SISKALAR

 

OYUNCULAR

ÜNAL (ŞİŞKO)

İLKAY (SISKA)

1.ASKER VE 2.ASKER

ÇOK KEMİK TARİH ÖĞRETMENİ

ŞİŞMAN KADIN

PRENS ŞİŞGÖBEK

GARSON

PRENS ŞİŞGÖBEĞİN OĞLU

KRAL TOSTOMBUL

MAREŞAL POFUDUK

PROFESÖR PUF PUF

ZAYIFLAMA BAKANI BOŞTABAK

GENERAL CIPCILIZ

 

I.PERDE

(Ünal ve İlkay şaşkın bir şekilde sahneye girerler. Geldikleri yer bambaşka bir dünyadır. Aralarında oraya nasıl geldiklerini ve geldikleri yerin neresi olduğunu tahmin ettikleri bir konuşma geçer.)

İLKAY-ÜNAY:( Etrafa bakınarak ve tedirgin) Biz buraya nereden ve nasıl geldik? (Aynı anda birbirlerine sordukları bu soru üzerine bilmiyorum şeklindeki dudak hareketiyle cevap verirler.)

ÜNAL: Baksana kardeşim burası hiç bizim dünyamıza benzemiyor.

İLKAY: Evet kardeşim, benzemiyor.

ÜNAL: O mağaradan içeriye hiç girmemeliydik.

İLKAY: Beni dinleseydin girmezdik. Hep seni dinlediğim için buradayız.

ÜNAL: Hayır, ben senin aklına uyduğum için buradayız.

(Ağaçların arasından garip sesler gelir. İlkay ve Ünal korkudan bağırarak birbirlerine sarılırlar.)

İLKAY-ÜNAL:Aaaaaaaaaaaaa! Bu ses de ne?

İLKAY:Kardeşim bence ikimiz de babamın sözünü dinleyip piknik alanından çok uzaklaşmamalıydık.

ÜNAL: Haklısın kardeşim.

(Korkuyla birbirlerine sarılır şekilde, ağaçların arasından kendilerine yaklaşan ayak seslerini dinlerler.)

( Ayak sesleri daha da kuvvetlenerek yaklaşır. Şişko asker, şişko ağaçların arasından; sıska asker, sıska ağaçların arasından uygun adım çıkarlar.)

ZAYIF ASKER: İki dünyalı, iki kişi

ŞİŞKO ASKER: Bir şişko, (ıyyyyyyy) bir de sıska, iki kişi

SISKA ASKER: Sen! Zayıf olan, başka gelen yok mu?

İLKAY: Ben mi?

SISKA ASKER: Evet, sen!

İLKAY: Şey bizden başkası yok. Biz de buraya nasıl ve neden geldik bilmiyoruz.

 

ŞİŞKO ASKER: Onu sizi ülkelerimize götürünce anlarsınız.

ŞİŞKO –SISKA ASKER: Haydi! Bizimle geliyorsunuz.

İLKAY-ÜNAL: Nasıl yani, nereye?

SISKA ASKER: Sen sıska olan benimle Kemikistan’a geliyorsun.

ŞİŞKO ASKER: ( Derince esner) Sen de benimle Göbekistan’a geliyorsun.

( İki asker birbirlerinden ayrılmak istemeyen çocukları çekiştirerek ayırır ve kendi ülkelerine götürür. Sahne kararır, müzik girer.)

 

I.PERDE II. SAHNE

KEMİKİSTAN

(Sahnede bir çalışma masası, bir Kemikistan haritası vardır. Kemikistan’a yeni gelen İlkay çekinerek odaya girer ve kendi kendine konuşmaya başlar.)

İLKAY: ( Önce kafasını kapıdan uzatarak odayı kontrol eder.) Sanırım beklememi söyledikleri yer burası.

İLKAY: Tam iki gündür buradayım. Hayatım boyunca bu kadar garip ve sıkıcı bir yer görmedim.

İLKAY: Bu ülkedeki herkes( kendine bakar) benim gibi sıska. Kilolu bir kişi bile görmedim.

İLKAY: Kendimi yemek yemeği sevmez sanırdım. Bu ülkenin insanları benden beter. Sadece bir öğün yemek yiyorlar ve sürekli spor yapıyorlar. Üstelik çok az uyuyorlar.

(Birden kapı hızla açılır ve Tarih Öğretmeni Çokkemik sinirlice içeri girer, masasına oturur.)

ÇOKKEMİK: Vakit kaybetmemeliyiz dünyalı çocuk ( Saatine bakar)

ÇOKKEMİK:Eveeet, tam 10.02 ‘de görüşmemiz başlamalı.

ÇOKKEMİK: Söyle bakalım. Ülkemizi nasıl buldun?

İLKAY:Şeyy, ilginç.

ÇOKKEMİK: Neresi ilginç, tam olması gereken düzende bir ülkedir burası.

ÇOKKEMİK: Garip ve ilginç bir ülke varsa o da sizinkidir. Zayıflar ve şişmanlar bir arada yaşıyorlar. Burada ise insanlar kilolarına göre ayrılmıştır.

İLKAY: Şişkolarla sıskalar … Yani şişmanlarla zayıflar.

ÇOKKEMİK: (Bağırarak) Aferin! Ne akıllı çocuksun sen! Hemen anlayıverdin! Öğretmenin olsaydım pekiyi verirdim sana.

ÇOKKEMİK: Neyse, kendimi tanıtayım. Ben Sıskalar Okulu Tarih Öğretmeni Çokkemik.

(Ani bir dönüşle ) Söyle bakalım Kemikistan’ın başkenti neresidir?

İLKAY: Ben mi söyleyeyim?

ÇOKKEMİK: Tabii sen. Başka kimse var mı burada?

 

 

İLKAY: Biz okulda bazı ülkelerin başkentlerini öğrendik. (Saymaya başlar) İtalya’nın Roma, Polonya’nın Varşova, Macaristan’ın Budapeşte ama Kemikistan’ın başkentinin neresi olduğunu kimse söylemedi.

ÇOKKEMİK:( Şaşırır) Yaa! Peki, tekrarla bakalım. Kemikistan’ın başkenti Kemikkent’tir.

İLKAY:(Tekrarlar) Kemikkent.

ÇOKKEMİK:Pekii, Göbekistan’ın başkenti neresidir?

İLKAY: Bilmiyorum.

ÇOKKEMİK: Öğretmenin olsaydım sana orta verirdim. Tekrarla bakalım Göbekyurt.

İLKAY: ( Neşelenerek) Ne güzel, hiç unutmaz insan. Keşke İsveç’in başkenti İsveçkent, Norveç’in başkenti Norveçkent olsaydı. Ne kolay ezberlenirdi.

ÇOKKEMİK: Şimdi, gel bakalım haritanın önüne. Sana çok ilginç gelen bu iki ülke hakkında biraz bilgi vereyim.

ÇOKKEMİK: Bak, Göbekistan ve Kemikistan ‘ı ayıran bir çöl vardır. Kumgöbek Çölü. İki ülke arasında bir de deniz var Sarı Deniz. Burada da iki önemli burun vardır: Göbekistan’daki Pasta Burnu ve Kemikistan’daki Çivi Burnu.

İLKAY: Evet, Sarı Deniz’in ortasında da bir ada var. (Okur) Sısko Adası.

ÇOKKEMİK: Aferin! Her şey bu adanın başının altından çıktı aslında.

İLKAY: Niye?

ÇOKKEMİK: Bu ada tam ortada olduğu için hem şişkoların hem de sıskaların. O yüzden sıskanın ilk hecesi  “sıs” ile şişkonun son hecesi  olan “ko” yu birleştirdik. Sısko yaptık.

İLKAY:( Anlamayan gözlerle) Anladım(!)

ÇOKKEMİK: İşte sizi bu yüzden ülkelerimize getirdik. Yıllardır çözemediğimiz “Bu ada kimin?” sorusuna tarafsız bir çözüm getirebilirsiniz belki.

(Sahne kararır  Ünal ve Göbekistan sahnesine geçilir.)

 

III. SAHNE

GÖBEKİSTAN

(Göbekistan’da sıradan bir gündür. Ünal iki gündür Göbekistan’dadır. Bal kabağına benzeyen yusyuvarlak bir saraya getirirler Ünal’ı. Prens Şişgöbek onu odasında bekliyordur. Ünal dikkatlice Prens Şişgöbek’in odasına girer ama oda boştur.)

ÜNAL: (Tedirgince etrafına bakar ve kendi kendine konuşmaya başlar.)

Prens Şişgöbek’in odası burası olmalı. Bir Prensin de ancak böyle bir odası olur herhalde. Ama nerede ki bana burada olacağını söylediler. Neyse en iyisi beklemek.

ÜNAL:(Hem etrafı kolaçan eder hem de kendi kendine konuşur.)

Tam iki gündür buradayım ama neden buradayım hala anlamadım. İlkay ne yapıyor şimdi acaba? Aslında burası çok da kötü bir yer değil. Herkes çok neşeli, mutlu ve şişko…

İlkay buradakileri görse bana şişko dediği için utanır.(Kızgındır)

Buradaki insanlar ya yemek yiyor ya  uyuyor ya da…….yine yemek yiyorlar.                                                         ( Tam neden burada olduğunu düşünürken bir garson içeri girer ve Ünal irkilir.)

Offffffff ! Neden hala bekliyorum ve neyi bekliyorum ki ( Birden garsonu görünce sıçrar.)

GARSON: Sen yeryüzünden geliyorsun, öyle değil mi?

ÜNAL: Evet öyle galiba.

GARSON: Hemen anladım yeryüzünden geldiğini. Ama bakıyorum sen de şişkosun hem de birinci sınıf bir şişko.

ÜNAL: (Öfkeyle) Şişko değilim ben.

( Ünal’ın bağırmasıyla içeriden bir esneme sesi gelir ve ardından Prens Şişgöbek uykulu ve ayaklarını sürüyerek sahneye girer.)

PRENS ŞİŞGÖBEK: Ne oluyor, bu ne gürültü yahu! (Uzunca esner.)

GARSON: Özür dilerim, Ekselans. Yeryüzünden gelen bu çocuk kendisine şişko dediğim için şaşırdı.

PRENS ŞİŞGÖBEK:( Ünal’a dönerek) Genç dostum, şişko olduğun için böbürlenmelisin. Hele böyle bir zamanda. Şişko kardeşlerin büyük bir zafer kazandılar.

ÜNAL:( Öfkesi daha yatışmamıştı. ) Şişko kardeşlerim mi?  Şişko kardeşlerim de kimlermiş?

 

GARSON: Aman, sen kiminle konuştuğunu biliyor musun ? Karşındaki Prens Şişgöbek’tir. Onunla konuşurken “Ekselans”de.

PRENS ŞİŞGÖBEK: Sana bilmen gerekenleri şimdi anlatırdım ama …

(Uzunca esner) Genç dostum, yorgunum biraz daha kestireyim. Söyleyeyim de sana bir koltuk, biraz yiyecek, bir de tarih kitabı getirsinler. Oku da hem buraya geliş sebebini hem de tarihimizi anla.

( Bu sırada sahneden çıkan garson elinde yiyecek dolu bir tepsiyle geri gelir. Ünal rahat koltuğa oturur hem yiyecekleri yer hem de kitabı karıştırır.)

ÜNAL:Şişkolarda nasıl yaşayacağını biliyorlar doğrusu.

( Kitaptan bir sayfayı yüksek sesle okumaya başlar.)

Eskiden ülkemizin adı Tombulistan’dı. Tombulistan’da yaşayanlara tombullar denirdi. Çok yiğit kimselerdi. Başlarında bir kral yoktu. Sekizinci yüzyılda Kumgöbek Çölü’nden Göbekliler geldi. Atlılara Göbekliler deniyordu. Sayıca Tombullardan azdılar ama Tombullar Göbeklilere karşı koymadılar. İki ulus kaynaştı ve l.Tostombul’u kendilerine kral seçerek Göbekistan krallığını kurdular, başkentini de Göbekyurt yaptılar.

ÜNAL: ( Yemeye devam ederek kendi kendine konuşur.)

Daha önce hiç böyle bir tarih kitabı okumamıştım. Mademki buradayım son zamanlarda neler olup bittiğini bilmem gerek.

(Okumaya devam eder.)

ÜNAL: Babasının sofrada çatlayarak ölmesinden sonra başa geçen 32.Tostombul, eşsiz bir hükümdardır. Ülkeyi ondan daha şişman bir kral yönetmemiştir. 32.Tostombul saray mutfağının kapılarını halka açtı, lokumdan alınan vergiyi kaldırdı. Şişkolar tam mutluluğa kavuşacaklardı ki ortaya Kemikistan’da yaşayan Sıskalar çıktı.

ÜNAL:Kemikistan mı? İlkay’ı götüren askerin söylediği yer burası, Sıskalar da kim?

PRENS ŞİŞGÖBEK: ( Gerinerek ve esneyerek kalkar.)

Biraz dinlendim. Tarihimizi okudun mu genç adam?

ÜNAL: Okuyorum ama bir sorum var. Sıskalar da kim?

PRENS ŞİŞGÖBEK:Ahhhhh! Sıskalar…Dur, önce biraz bir şeyler yiyeyim.

PRENS ŞİŞGÖBEK:(İştahla bir şeyler atıştırırken anlatmaya başlar.)

 

 

Sıskalar körfezin karşı yakasında yaşarlar. Korkunç bir görünüşleri vardır. Çöp gibidirler.

İskelet gibi kemikli, limon gibi sarıdırlar.  Acayip insanlardır. Kırk yılda bir yemek yerler, sudan başka bir şey içmezler, üstelik gönüllü olarak da çalışırlar. Bize ne deyip geçiyorduk önceleri ama işlerimize karışmaya kalktılar. Biz şişkolar kimsenin işine karışmayız. Sıskalar ise herkesin kendileri gibi olmasını isterler.

PRENS ŞİŞGÖBEK: Bir örnek vereyim: (esner) Körfezin ortasında küçücük bir ada var. Şişka Adası. İnanmazsın ama bu adada yaşayanların canını çıkardı Sıskalar. İki yıl önceydi. Şişkolara öğle yemeği yedirmediler. Herkesi haftada 6 saat çalıştırdılar. Adadakiler buna dayanamadılar tabii, bizden yardım istediler. Biz de onları korumak zorunda kaldık.

ÜNAL: Savaş mı çıktı yani?

PRENS ŞİŞGÖBEK: Bilmiyor musun? Yeraltındaki savaşların en korkuncuydu bu. “Tutsak Ordular Savaşı”

ÜNAL: “Tutsak Ordular Savaşı” mı? O da ne demek?

PRENS ŞİŞGÖBEK: Kucağınızdaki tarih kitabını okursanız göreceksiniz, bu savaşta iki ordu da tutsak oldu.

ÜNAL: İnanılmaz şey!

PRENS ŞİŞGÖBEK: Okuyun inanırsınız.

ÜNAL: (Tekrar okumaya başlar.)

Kumgöbek Çölü’nü geçmenin olanaksız olduğu daha önceki savaşlarda anlaşılmıştı. Şişkolar da Sıskalar da denizden saldırmaya karar verdi. Mareşal Pofudukkomutasındaki ordu 3 Haziran’da Kemikkent’e girdi. Bu sırada General Cıpcılız’ın komutasındaki Kemikistan Ordusu da Göbekistan’a girmişti. Tek fark vardı Kemikistan Ordusu Göbekyurt’aKumgöbek Çölü’nden geldiler ve yolda tüm taşıtları bozuldu. Artık geri dönebilecek donanmaları yoktu. Savaşı kazanmışlardı ancak dönemedikleri için tutsak olmuşlardı.

Göbekistan donanması da Demir İğne Kayaları’na oturmuştu. Bu yüzden Şişkolar da ülkelerine dönemiyorlardı. Kemikkent’te kalmışlardı. İki ordu da savaşı kazanmıştı ama Şişkolar da Sıskalar da tutsak olmuşlardı. Onun için bu savaşa Tutsak Ordular Savaşı denir.

ÜNAL:(Okumaya devam eder.)

Tek çıkar yol vardı Barış Antlaşması imzalamak. Kral Tostombul ile Başbakan Kepkemik deniz kıyısında bulunan Göbecik kentinde buluşup aşağıdaki koşullarda bir anlaşma imzaladılar.

  1. Şişka Adası tarafsız bir ada olacaktır.
  2. Elbirliğiyle çalışılacak, her iki ordunun ülkelerine dönmeleri sağlanacaktır.
  3. Ertesi bahar Göbecik’te bir toplantı yapılacak, Göbekistan’laKemikistan arasındaki anlaşmazlıkların ortadan kaldırılması sağlanacaktır.

( Ünal kitabı bitirmişti. Hem düşünceliydi hem de önündekileri iştahla yemeye devam ediyordu ki sahne karardı.)

 

IV.SAHNE

 

( İlkay ve Bay Çokkemik ile sahne aydınlanır. İlkay masada otururken Çokkemik de bir öğretmen edasıyla hem volta atar hem de sinirlice konuşur. İlkay’ın oturduğu masanın arkasında yine harita vardır. Sahne aydınlanır aydınlanmaz. Çokkemik bağırarak konuşmaya başlar.)

 

ÇOKKEMİK:( Haritayı işaret ederek) Bütün anlaşmazlıklar bu adadan çıkıyor.

 

İLKAY: Neden?

 

ÇOKKEMİK:(Cebinden küçük bir kitap çıkararak İlkay’a verir.)

Bu tarih kitabı her şeyi anlatır.

 

İLKAY:(Okur) “SISKALAR TARİHİ”

Bu kitabı okumadım. Sevdalı Bulut’u, Şeker Portakal’ını, Kibritçi Kız’ı, Küçük Prens’i okudum ama bunu okumadım.

 

ÇOKKEMİK:(İlkay’a doğru gelir kitabın ilk sayfasını açar, parmağıyla okuması gereken yeri gösterir.)

Oku !

 

İLKAY:(Biraz korkmuştur.)

Tutsak Ordular Savaşı, Göbecik Antlaşması, Şişkoların Saçma İstekleri

 

İLKAY:(Düşünerek) Bu ismi daha önce duymuştum sizden ama……Kim bu Şişkolar?

 

ÇOKKEMİK:Şişşşkoolarrrr körfezin karşı kıyısında yaşarlar. Korkunç görünüşleri vardır. Top gibidirler. Balon gibi yuvarlak domates gibi kırmızıdırlar. Kedi gibi tembeldirler üstelik. Yer içer sabahtan akşama kadar uyurlar. Bıraksanız bu kötü alışkanlıklarını bütün ülkelere yayacaklar.

ÇOKKEMİK:( Sesini yükselterek) Bir örnek vereyim: Şu küçük güzel ada var ya Sısko Adası Şişkolar bu adada yaşayanların canını çıkardı. İki yıl önceydi adanın zayıf halkını kendilerine uydurmaya çalıştılar. Tatillerini geçirmek için bu adaya geldiler. Adadakiler dayanamadı tabi bizden yardım istediler. Biz de onları korumak zorunda kaldık.

İLKAY: Savaş mı çıktı yani?

ÇOKKEMİK:(Bağırarak) Ne? Bilmiyor muydun? Tarihin en büyük savaşıydı bu. Tutsak Ordular Savaşı.

İLKAY: Tutsak OrdularSavaşı mı? O da ne demek?

ÇOKKEMİK: Verdiğim kitabı dikkatle okursan göreceksin. Bu savaşta iki ülkenin ordusu da tutsak oldu.

İLKAY: Çok ilginç

ÇOKKEMİK:(Sertçe) Oku!

İLKAY:(Okumaya başlar.) Şişkoların barışla yola gelmeyeceklerini anlayan Kemikistan, onları savaşla yola getirmeye karar verdi. Kemikistan Ordusunun Başkomutanı General CıpcılızKumgöbek Çölünü geçti ve Göbekyurt kapılarına dayandı.

Yazık ki Göbekistan Donanması da aynı anda Kemikistan’a girerek Kemikkent’i ele geçirmişti. Ama Kemikistan denizcileri Göbekistan Donanmasını İğne Kayalarında parçaladılar. Şişkolar ele geçirdikleri ülkede tutsak oldu.

Aynı zamanda Kemikistan ordusu da çölü geçerken bütün taşıtlarını yitirmişti ve onlar da Göbekyurt’ta tutsak kaldılar.

İşte bunun için bu savaşa Tutsak Ordular Savaşı denir.

12 Temmuz 1928’de Göbecik kentinde bir antlaşma imzalandı. İki ordunun ülkelerine dönmesi sağlandı.

Geri dönen General Cıpcılız bir süre Kıtyemek Köyüne çekildi. Şimdi orada yaşamakta ve günlerini beden eğitimi yaparak geçirmekte.

İLKAY:(Şaşkınca kitaptan başını kaldırır ve kendi kendine)

Çok ilginç bir tarih kitabı daha önce hiç böyle bir tarih kitabı duymadım da okumadım da. Bakalım burada daha nelere öğreneceğim?

( Sahne kararır ve V.Perde için hazırlıklara başlanır.)

 

V.SAHNE

 ( Ünal sahnede tek başınadır. Tam okumayı bitirmiştir. Garson içeri girer ve Ünal’a öğle yemeği için uzunca bir menü verir.)

ÜNAL:Çok ilginç bir tarih bu, daha önce ne duyduklarıma ne okuduklarıma benziyor.

GARSON:(Ağır yürüyüşle elinde menü gelir)

Öğle yemeği vakti efendim.

(Garsonun uzattığı menüyü alır.)

ÜNAL: Bu kadar çabuk mu? Daha yeni yemedik mi?

GARSON: Onlar atıştırmalıktı efendim. Bu menüden ne isterseniz söyleyin hemen getireyim. Bizler aç kalmaktan ve misafirlerimizi aç bırakmaktan çok korkarız.,

ÜNAL:(Menüye bakar ve okur) Toptop çorbası, Şenkuzu pirzolası, pufböreği, boldolma, tombalak gazozu……Bu yemek listesi çok uzun ama iştahım kabardı doğrusu. Bu Şişkolar işini biliyor. Burası tam bana göre bir yer. Ben bunların hepsinin tadına bakmak istiyorum.

GARSON: Tabi efendim. Hemen getiriyorum. Birazdan Prens Şişgöbek’in oğlu da size eşlik edecek. Haber vermemi istediler.

( Garson çıkar ve Ünal kendi kendine merak ettiği şeyleri mırıldanırken içeriden bir esneme sesi gelir ve Prens Şişgöbek’in oğlu sahneye girer.)

ÜNAL:GöbekistanlaKemikistan arasındaki bu sonsuz düşmanlık neden çıktı acaba?

( Prens Şişgöbek’in oğlu kocaman esneyerek ve gözlerini ovuşturarak içeri girer.)

PRENS ŞİŞGÖBEK’İN OĞLU: Söylesem gülersin. Ha, bu arada ben Prens Şişgöbek’in Oğlu babamın öğle yemeği biraz uzun sürer o yüzden öğle yemeğinde sana ben eşlik edeceğim. Hem sana olanları anlatırım biraz.

Ne sormuştun? Ha, nereden çıktı bu düşmanlık? Aslına bakarsan Sıskalar da biz de Şişka Adasının bağımsız kalması gerektiğine inanıyoruz. Biz aslında adanın ismi konusunda anlaşamıyoruz. Onlar Sısko Adası demek istiyor, biz de Şişka Adası demek istiyoruz.

ÜNAL:Ne çıkar bundan? Ha Sısko ha Şişka

PRENS ŞİŞGÖBEK’İN OĞLU:Bana göre hava hoş ama babama bakılırsa Şişkolar adanın Sısko Adası diye adlandırılmasına izin vermezlermiş.

ÜNAL:Ne yapacaksınız öyleyse?

PRENS ŞİŞGÖBEK’İN OĞLU:Okudun ya bir ay sonra Göbecik kentinde bir toplantı var. Şişko ve Sıska temsilciler bir araya gelecek, konuşacak, tartışacak ve bir çözüm yolu bulmaya çalışacaklar.

(Aniden bir borazan sesi duyulur. Prens Şişgöbek’in Oğlu ağırca kalkar ve Ünal’ı tembihler.)

ÜNAL:(Sıçrar) Bu ne? Ne oluyor? Savaş mı çıktı?

PRENS ŞİŞGÖBEK’İN OĞLU: Dur, dur telaşlanma Kral 32.Tostombul geliyor. Bu onun habercisi. Sakın unutma Kral buraya geldiğinde ona ya Sayın Kral ya da Majesteleri diyeceksin.

(Bu arada borazanlar eşliğinde Kral Tostombul sahneye girer ve sahnedeki tahtına kurulur.)

KRAL TOSTOMBUL:( Şaşkın ve korkak duran Ünal’a ) Ülkemize hoş geldin genç dünyalı.

ÜNAL:Hoş bulduk Bay Tostombul, ay! Şey yani Majesteleri demek istedim.

KRAL TOSTOMBUL:(Ünal’ın şaşkınlığına göbeğini tuta tuta güler Kral.)                                                         Bir ara seninle yeryüzü yemeklerinden yiyelim genç dünyalı.

ÜNAL:Peki, Majesteleri. Bizim yemeklerimiz de çok lezzetlidir.

( Kapıya bir asker gelir ve Mareşal Pofuduk’un geldiğini bildirir.)

ASKER: Mareşal Pofuduk geldi, Majesteleri

KRAL TOSTOMBUL:Gelsin!

MAREŞAL POFUDUK: Merhaba, Majesteleri

KRAL TOSTOMBUL:Hoş geldin Mareşal Pofuduk. Göbecik’e gidiyorsun değil mi?

MAREŞAL POFUDUK: Bilmiyorum Majesteleri. Tabi isterseniz seve seve giderim.

KRAL TOSTOMBUL: Barışı sana borçluyuz. Seni göndermeyeceğim de kimi göndereceğim.

MAREŞAL POFUDUK:(İç çeker.)  Majesteleri bir asker ne zaman mutlu olur biliyor musunuz? Barış anlaşması imzaladığı zaman. Bir gün Göbekistan ve Kemikistan arasındaki anlaşmazlığı ortadan kaldırabilirsem ne mutlu bana.

KRAL TOSTOMBUL:Bunu başaracağını biliyorum. Hadi barışı şimdiden kutlayalım.

ÜNAL:Ne kutlaması? Henüz barış sağlanmadı ki.

KRAL TOSTOMBUL: Aslında evet, o zaman biraz atıştıralım.

(Garson hemen yiyecek bir şeyler getirir.)

MAREŞAL POFUDUK:( Ünal’ın etrafında onu inceleyerek gezer.)                                                          Demek anlaşma sırasında yanımızda olacak dünyalı dostumuz sensin.

ÜNAL:Sanırım öyleyim.

KRAL TOSTOMBUL:Evet Mareşal (diyerek araya girer.) Yeryüzünden gelen dostumuz barış için bize yardım edecek. Bu toplantıda sen ve onun dışında Prens Şişgöbek, Tarih Kurumu Başkanı Prof.Puf Puf, Prens Şişgöbek’in Oğlu ve ben katılacağım.

KRAL TOSTOMBUL:Hazırlıklarınızı yapsanız iyi olur. Bu toplantıda aç kalmak en son isteyeceğimiz şey olur değil mi?

MAREŞAL POFUDUK: Genç dostum, sen de bizi en az yoracak çözüm önerilerini düşünmeye başlasan iyi olacak.

(Sahne kararır ve VI. Sahne için İlkay, Çokkemik ve Boştabak hazırlanır.)

 

VI.SAHNE

İLKAY

ÇOKKEMİK

ZAYIFLAMA BAKANI BOŞTABAK

GENERAL CIPCILIZ

ÇOKKEMİK:(Koşar adım sahneye girer ve ardından da İlkay gelir.)

Bugün seni Zayıflama Bakanı Boştabak ile tanıştıracağım. (Saatine bakar.)

Bakan Boştabak tam 33 saniye 18 salise sonra burada olacak.

İLKAY:(Kendi kendine) B u insanlar saatlerden bile daha dakik.

ZAYIFLAMA BAKANI BOŞTABAK:( Dimdik ve gururlu bir şekilde, hızlıca sahneye girer. İlkay sıçrar.)

İlkay sen misin? (Söylediklerini duymuştur. İlkay’ı baştan ayağa süzer.)

Salağın dalgacının birisin!

İLKAY:(Şaşırır) Ama….

ZAYIFLAMA BAKANI BOŞTABAK: Sus! Aptalın, dalgacının birisin!

İLKAY:(Seyircilere şaşkınca bakar.) En iyisi ben ağzımı açmayayım.

ZAYIFLAMA BAKANI BOŞTABAK: Neyse, neyse zamanı iyi kullanmalıyız. Şimdi dünyalı sıska çocuk beni iyi dinle. Göbecikte yapılacak toplantıya sen de bizimle geleceksin.General Cıpcılız ve Çokkemik de bize eşlik edecekler.

General Cıpcılız demişken (saatine bakar) tam 3,5 saniye sonra burada olmalı.                                       (Biraz bekler ve General Cıpcılız içeri girer.)

GENERAL CIPCILIZ: ( Bir asker gibi girer ve selam verir.)

Tam zamanında, dediğiniz gibi buradayım bakanım.

ZAYIFLAMA BAKANI BOŞTABAK: Hoş geldiniz General. Ben de tam Göbecik toplantısı hakkında bilgi veriyordum. Bu toplantıda dünyalı sıska dostumuz tarafsız öneriler sunmak için bizimle olacak.

ÇOKKEMİK:( Araya girer.) Evet, ben gerekli bilgileri İlkay’a anlattım.

 

İLKAY: Evet çoğu şeyi öğrendim ama… Şişkolar ve Sıskalar arasındaki bu sonsuz düşmanlık nereden çıktı? Onu tam anlayamadım.

GENERAL CIPCILIZ: Ben anlatayım. Aslına bakarsan şişkolar ve sıskalar beraber yaşamadıkları sürece hiçbir sorun yok. Aksine biz birbiriyle ticaret yapan iki ülkeyiz. Biz sıskalar yuvarlak şeylerden hiç hoşlanmayız.

İLKAY:( Etrafına bakar.) işte bunu çok iyi anladım.

GENERAL CIPCILIZ:( Sertçe İlkay’a bakar.)Bir askerin sözü kesilmez! Neyse biz şişkolardan yuvarlak şeyleri satın alırız. Tekerlek, otomobil lastiği gibi… Onlar da bizden ince, uzun şeyleri alırlar. Otomobil tamponu, çelik tel, spagetti, sosis gibi…

ÇOKKEMİK:Anlayacağın biz yuvarlak şeyleri üretmekten nefret ediyoruz onlar da uzun ince şeyleri.

İLKAY:Anladım. Ama düşmanlık niye? Onu hala anlamadım.

GENERAL CIPCILIZ:Çokkemik sana haritada göstermiş. Sorun Sısko Adası. Biz bu adaya Sısko Adası denmesini istiyoruz. Şişkolar ise Şişka Adası denmesini istiyorlar.

İLKAY:Ne çıkar bundan? Ha Şişka, ha Sısko

GENERAL CIPCILIZ:Ne demek ne çıkar? O adanın adı Sısko ve öyle kalacak.

İLKAY: Peki. Ne yapacaksınız o zaman?

GENERAL CIPCILIZ:Tarih kitabımızdan okuduğun gibi Göbecik kentinde bir toplantı yapılacak. Şişko ve Sıska temsilciler bir araya gelecek ve çözüm yolu aranacak.

ZAYIFLAMA BAKANI BOŞTABAK:Sen de bu barış ve çözüm toplantısında bizimle olacaksın. Bu konuyu en ince ayrıntısına kadar düşünüp çözüm önerileri aramaya başlasan iyi olur.

İLKAY: (Şaşkın) Peki, elimden geleni yapmaya çalışırım.                                                                                           (Sahne kararır ve müzik girer. Göbecik toplantısı başlar. Sahnede bir masa ve masanın etrafında hem sıskalar hem şişkolar oturacak. Sahneye girerken şişkolar bir taraftan sıskalar diğer taraftan girer ve o anda İlkay ile Ünal karşılaşır ve kucaklaşırlar.)

 

  1. PERDE
  2. SAHNE

GÖBECİK TOPLANTISI

( Şişkolar ve sıskalar sahneye girerler. İlkay ve Ünal günler sonra ilk kez karşılaşır ve kucaklaşır.)

İLKAY-ÜNAL: ( Birdenbire sevinç çığlığı koparırlar.) Kardeşimmmmm!

İLKAY:Ünal!

ÜNAL:İlkay!

( İlkay ve Ünal sahnenin köşesine geçip hem sarılır hem de birbirlerine olan biteni fazla dikkat çekmeden sessizce anlatırlar. Bu sırada şişkolar ve sıskalar masaya oturmuştur.)

ZAYIFLAMA BAKANI BOŞTABAK: Toplantının yapılacağı bu binayı hiç beğenmedim.

PROF. PUF PUF: (İç çeker.) Ben de beğenmedim çok dar olmuş.

GENERAL CIPCILIZ:Hayır! Çok geniş olmuş.

ÇOKKEMİK:Bu tartışmalarla vakit kaybetmeyelim bence.

KRAL TOSTOMBUL:Bence de, vakit kaybetmeden bir şeyler yemeye başlayalım.

GENERAL CIPCILIZ:(Masaya vurur.) O da ne demekmiş. Bu kadar önemli iş varken yemek yemeye bir saniye bile ayrılamaz. Toplantı hemen başlasın.

PRENS ŞİŞGÖBEK:Tamam başlasın ama açlıktan karnım gurulduyor. Bana bir tabak sandviç bir tabak pasta getirsinler.

( Bütün şişkolar bana da, bana da, bana da  diyerek Prens Şişgöbek’e katılırlar. Garsonlar Şişkolara sandviç ve pasta servisi yaparken Sıskalara da su servisi yaptılar. Bu sırada toplantı başladı.)

ZAYIFLAMA BAKANI BOŞTABAK:Önce şunu belirtmek isteriz ki bu toplantının konusu Şişka Adası değil Sısko Adası’dır. Bu adanın adı eskiden beri Sısko Adası’dır.

( Bütün Şişkoların ağzı doludur.)

PRENS ŞİŞGÖBEK : (Ağzı doludur.) Şişkolar adına Prof. Puf Puf konuşacak şimdi.

PROF. PUF PUF: Baylar, Bayanlar Şişka Adasının adı yeni konmuş olsaydı Bakan Boştabak’ın öfkesine biz de hak verirdik. Ama bu ad iki ülkenin tarihleri kadar eskidir. 12.yy’da şair Yağlarca’nın şiirlerini karıştırırsanız şu ölümsüz dizelere rastlarsınız.

“ O Şişka Adası ki, çiçeklere bezenmiş…”

PRENS ŞİŞGÖBEK : (Sakince) Bana kalırsa bu anlaşmazlık hiç de önemli değil. Biz Şişka Adası diyelim, siz Sısko Adası deyin, olsun bitsin. Böylece herkesin istediği olur.

ZAYIFLAMA BAKANI BOŞTABAK: Böyle saçma şey duymadım. Prof.Puf Puf salağın, görgüsüzün biridir.

 

 

PROF. PUF PUF: (Rahatsız olduğunu belirtircesine öksürür oradaki şişkolara)Ben her şeye katlanabilirim ama böyle bir terbiyesizliğe katlanamam, haydi Şişkolar gidiyoruz.

ŞİŞKOLAR: Evet, haydi gidiyoruz! ( Ağır ağır çıkarlar.)

SISKALAR:Biz hiç kalamayız, gidiyoruz! (Çıkarlar.)

( Sahnede İlkay ve Ünal kalır. Şaşırarak Şişkolar ve Sıskaların çıkışını izlerler. Sonra sahnenin ortasına gelerek konuşmaya başlarlar.)

ÜNAL: Senin şu Sıskalar deli galiba.

İLKAY:Yok canım, Boştabak’ı tanımıyorsunuz siz. İyi bir insandır aslında. Prof.PufPuf’unsalak olduğunu, görgüsüz olduğunu söylemekle büyük incelik gösterdi. Kendine göre tabi. Yoksa neler neler demezdi. Prof.Puf Puf bir anda kalkıp gitmeseydi yatışırdı.

ÜNAL: Yazık ! Siz de Şişkoları tanımıyorsunuz. Öyle iyi öyle arkadaş canlısı insanlar ki… Barışı sağlamak için geldiler buraya.

İLKAY:En iyisi gidip bunları onlara anlatalım. Sıskalar yolda konuşurlarken duydum. Şişka Adası adını kabul etmektense savaşı göze alacaklarını konuşuyorlardı.

ÜNAL: Ama çok saçma. (Parmağını alnına koyarak düşünür.) İyi bir çözüm bulmalıyız.

İLKAY:Evet kardeşim ancak iyi bir çözüm önerisi bu savaşı önleyebilir.

ÜNAL:  Buldum. Bundan sonra bu adaya “ Ya Şişka ya Sısko Adası” deseler nasıl olur?

İLKAY:Evet! Güzel “ Ya Şişka ya Sısko Adası” Hadi gidip bunları onlara anlatalım.

ÜNAL:  Hadi, hadi bir an önce gidelim.

(Koşarak sahneden çıkarlar. Bu sırada müzik girer. Müzik bitince koşarak geri gelirler.)

İLKAY:Sıskalar bir şartla kabul etti, kardeşim. “ Ya Şişka ya Sısko Adası” değil de  “ YaSıskoyaŞişka Adası ” olursa olur diyorlar.

ÜNAL:  Ben Şişkolar uyumlu ve barışçıl insanlar demiştim. Şişkolar kabul etti. Ben gidip tekrar sorayım.

(Ünal hızla sahneden çıkar. İlkay da eli belinde bekler.)

ÜNAL:  Senin Sıskalar, Şişkoları sinirlendirmeyi başardı. Bu sefer de onlar kabul etmiyor.

İLKAY:O zaman bu savaş demek!

ÜNAL:  Evet , kardeşim. Üzgünüm ama bu savaş demek.

(Onlar üzgünce sahneden çıkarlar. Bu sırada müzik girer. Sahneye ışıklarla ve müzikle savaş ambiyansı verilir.)

SON SAHNE

( Sahne aydınlanır. İlkay ve Ünal sahnenin iki yanından koşarak gelirler ve seyirciye dönerek, onlara anlatırlar.)

ÜNAL:  Sizin de tahmin ettiğiniz gibi Şişkolar ve Sıskalar arasında büyük bir savaş yapıldı.

İLKAY:Tabii ki bu savaşın kazananı Sıskalar oldu. Ama onlarda bilmiyorlardı ki bu savaşın aslında bir kazananı yok.

ÜNAL:  Sıskalar savaşı kazanınca Göbekyurt’u işgal ettiler. Şişkolar ve Sıskalar beraber yaşamaya başladılar. Aslında Şişkolar yenik bir ülkenin halkıydı ama sevecenlikleri ve rahatlıklarıyla zamanla Sıskaları etkilemeye başladılar.

İLKAY:Disiplinli Sıskalar Şişkolara alıştılar. Şişkolar da sağlıklı yaşamanın ve kilo vermenin önemini kavramaya başladılar.

ÜNAL:  Zamanla Şişkolar Sıskalarla, Sıskalar da Şişkolarla evlenmeye başladı. Birbirleriyle komşu ve arkadaş oldular.

İLKAY: Sonunda iki halk da birbirini eleştirmeden kabul ederek yaşamayı öğrendi. Hatta birbirlerinin olumlu yönlerini benimseyerek tek bir halk gibi yaşamaya devem ettiler.

ÜNAL:  (İlkay’a bakarak) İlkay! Bir daha seni dış görünüşün ve alışkanlıklarından dolayı asla eleştirmeyeceğim.

İLKAY:Ben de seni kardeşim!

( Birbirlerine sımsıkı sarılırlar ve sahne biter, kararır.)

SELAMLAMA

YAZAN: ANDRE MAUROİS

UYARLAYAN: BİGEM ÜSTÜNDAĞ

İlgili Kategoriler

-1.Sınıf Etkinlikleri -2.Sınıf Etkinlikleri -3.Sınıf Etkinlikleri -4.Sınıf Etkinlikleri



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir