AÖF Ders notları-İnsan haklarının tanımı ve özellikleri



İNSAN HAKLARININ TANIMI VE TEMEL ÖZELLİKLERİ İnsan hakları, bütün insanların, sırf insan olmalarından dolayı sahip oldukları haklardır. Başka bir anlatımla, insan hakları; cinsiyet, etnik köken, dinsel inanç vb. hususlara bakılmaksızın herkesin sahip olduğu haklar kümesini ifade eder İNSAN HAKLARININ ÖZELLİKLERİ Evrensel Olması , Üstün Olması , Öncelikli Olması , Herkesin Sahip Olması

İNSAN HAKLARI İLE İLİŞKİLİ TEMEL KAVRAMLAR Özgürlük ve Hak Kavramları Özgürlük, “herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumu, serbestî” ve “her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi durumu” olarak tanımlanmıştır. Hak kavramı daha somut görünüm sunmakta olup hukuk kuramının temel bir  konusunu teşkil etmektedir. Hukuk kuramında hak kavramının açıklanmasında, başlıca üç görüşün öne  çıktığı söylenebilir.Bunlar : bir kişiye hukuk tarafından verilmiş irade kudretidir , hukuk tarafından korunan (güvence altına alınan) menfaattir, kişiye irade kuvveti tanımak yoluyla korunan  menfaattir.

Eşitlik Kavramı ve Özgürlük-Eşitlik İlişkisi Eşitlik kavramı , toplumdaki bütün bireylerin haklar bakımından aynı statüye sahip olduğuna işaret  eder. Hukukî (herkesin kanun önünde eşit olması) ve siyasî (herkesin oyunun eşit olması) eşitlik, biçimsel eşitliğin belirgin olduğu alanlardır. eşitlik, hukuksal eşitlik, siyasal eşitlik ve ekonomik ve sosyal eşitlik olmak üzere üç temel tür altında ele alınabilecektir. Kamu Özgürlükleri, Temel Haklar, Kişi Hak ve Özgürlükleri ve Medenî  Haklar Terimleri

Kamu özgürlükleri =  hukuk kurallarıyla düzenlenmiş, dolayısıyla da devlet tarafından güvenceye  bağlanmış özgürlükleri ifade etmektedir.

Temel haklar= kamu özgürlükleri gibi, devlet  tarafından tanınmış ve dolayısıyla pozitif hukuka girmiş insan haklarına karşılık gelmektedir.bununla birlikte , literatürde , temel hakların yasalar tarafından degil , bizatihi anayasa tarafından düzenlenmiş, başka bir anlatımla anayasal tanımaya konu olmus ınsan haklarını ifade ettiği hususunda bir uzlasma gözlenmektedir. Kişi hak ve özgürlükleri =  Yaşam hakkı, kişi güvenliği ve özgürlüğü, düşünce özgürlüğü gibi birinci kuşak insan  hahaklarını oluşturan klasik haklardır.

Medenî  haklar = Anglo-Sakson dünyada kullanılan civil rights veya civil liberties sözcüklerinin karşılığı olarak kullanılan bu ifadenin de klasik insan haklarını kapsayan bir mahiyete sahip olduğu görülmektedir. Bu kullanımıyla uyumlu olarak, Birleşmiş Milletler’in 1966 tarihli ikiz sözleşmelerinden klasik hakları düzenleyenin  başlığı Medenî ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi (International Covenant on Civil and Political Rights) şeklinde formule edilmiştir

Pozitif Hukuk ve Doğal (Tabiî) Hukuk Kavramları ve Ayrımı Pozitif hukuk, devletin yetkili organlarınca çıkarılan kanun, kanun hükmünde kararname, tüzük, yönetmelik gibi hukuk kurallarını mahkemelerce kabul edilen ve uygulanan örf ve adet esaslarını ve bağlayıcı mahkeme içtihatlarını kapsamına alan ve geçerliliği bütün ülkede devlet tarafından sağlanan hukuka verilen addır. Bu niteliğiyle pozitif hukuk, mevcut hukuku, başka bir anlatımla, olan hukuku ifade eder

Doğal (tabiî) hukuk ise, pozitif hukuka karşıt bir konumlanışla, bağlayıcılığını devletten almayan devlet hukukunu (pozitif hukuku) aşan ve bu hukukun değerlendirilmesinde yararlanılan adalet esasları olarak değerlendirilebilir     * “olan hukuku” ifade eden kavrama verilen ad : Pozitif Hukuk’dur     * Kaynağını devletten almayan hukuka  : Doğal Hukuk denir.

İNSAN HAKLARI VE KAMU ÖZGÜRLÜKLERİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ

İngiltere’de İnsan Haklarına İlişkin Gelişmeler ve İlk Belgeler Magna Carta’nın Ortaya Çıkışı ve Kapsamı Modern insan hakları uygulaması bakımından bir ilk olma özelliği gösteren 1215 tarihli Magna Carta Libertatum The Great Charter of Runnymede; Büyük Özgürlük Şartnamesi/Fermanı) böyle bir tarihsel ortam içinde  ortaya çıkmıştır. Magna Carta sadece İngiltere’de parlamenter demokrasiye giden süreci başlatmamış aynı zamanda kişi hak ve özgürlükleri ile ilgili hükümlere yer vermiştir. Eklemek gerekir ki, Magna Carta, aynı zamanda, Osmanlı-Türk anayasal gelişmelerinin başlangıç adımını oluşturduğu kabul edilen 1808 tarihli Sened-i İttifak’la aralarında benzerlik kurulan bir referans  metinidir. Sened-i İttifak, “bir çeşit Osmanlı Magna Carta’sı” olarak değerlendirilmiş iki belgenin, danışarak vergi koyma ve cezalandırmada  hukuk devleti arayışı esasları bakımından taşıdığı paralelliğe dikkat çekilmiştir

İngiltere’de 17. Yüzyılda Görülen Yasal Düzenlemeler Habeas Corpus Yasası= Keyfi gözaltıların önlenmesine yönelik ilk tarihsel hukuk metnidir. Haklar Dilekçesi= Magna Carta’nın uygulanmadığı gerekçesiyle İngiliz Kralı’na sunulan belgenin adıdır?

1689 tarihli Bill of Rights (Haklar Bildirisi/Yasası) ise, parlamentonun monarşi karşısında kesin üstünlügünü belgeleyen ve bu arada kişi hak ve özgürlükleri ile ilgili de kimi hükümler içeren bir hukuksal belge olmuştur. Bu yasanın belli başlı hükümleri şöyle özetlenebilir:

– Parlamento üyelerinin seçimi serbest olacaktır. – Parlamento sık sık toplanacaktır. – Parlamento’nun onayı olmadan vergi toplanması mümkün değildir – Parlamentodaki tartışmalar ve görüşmeler, parlamentodan başka hiçbir yerde ya da mahkemede suçlama veya soruşturma konusu yapılamaz.

Amerika’da Bağımsızlık Süreci ve İnsan Haklarını Konu Alan Bildiriler Kolonilerin Doğuşu ve İngiltere ile İlişkilerinin Bozulması

İngiltere’den Amerika’ya göç 17. yüzyılın başında başlamıştır. Göçmenlerin yerleştiği ve İngiliz Tacı’na

ait kabul edilen kuzey doğu Amerika topraklarında 1732’ye gelindiğinde koloni sayısı on üçe ulaşmıştır. Biçimsel olarak koloniler, kendilerine ayrıcalık bahşeden bir kral fermanıyla kurulmuştur. İngiltere’ye bağlı olmakla birlikte iç işlerinde serbest olan bu siyasal-sosyal birimler, ticaret serbestisi ve doğal kaynaklar sayesinde hızlı bir ekonomik gelişme göstermiştir. 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, İngiltere bu kolonileri kendisine rakip olarak görmeye başlamış ve kolonilerin kendisiyle rekabet gücünü kırmak için bir dizi kısıtlayıcı önlem geliştirmiştirAmerika-İngiltere savaşı 1775’ten 1783’e dek sürmüş ve Amerikalıların zaferiyle sonuçlanmıştır.

Kongre’nin Kuruluşu ve İlk Bildirisi Koloniler, kopuş sürecinin başında ortak bir organ kurmuş ve Kongre adını alacak olan bu organ ilk toplantısını Eylül 1774’te Philadelphia (Filadelfiya)’da yapmıştır. Kongre, Ekim 1774 tarihli ilk bildirisinde, İngiliz yönetiminin uygulamalarından kaynaklanan şikâyetlere yer verdikten sonra bir dizi maddeyle “Kuzey Amerika’daki İngiliz kolonilerinin sakinlerinin birtakım haklarına temas etmiştir ABD Kongresi’nin temelini oluşturan toplantı ilk olarak Philadelphia yapılmıştır.

Virginia Haklar Bildirisi ve Amerikan Bağımsızlık Bildirisi 

Kongre, Mayıs 1776 tarihli çağrısıyla her koloninin kendi anayasasını yapma önerisinde bulunmuş ve Virginia bu öneriye en önce uyarak anayasasını hazırlamış, bu anayasanın başına da bir haklar bildirisi eklemiştir. . Haziran 1776 tarihli bu anayasanın başındaki haklar bildirisinin belli başlı hükümleri şöyle özetlenebilir: – Bütün insanlar doğuştan (tabiaten) eşit derecede hür ve bağımsızdırlar – Bütün güç halkta toplanır ve halktan gelir – Keyfî arama ve yakalama kararları hukuk dışıdır -Basın özgürlüğü mutlaktır, asla sınırlanamaz.

Kongre, kolonilerin İngiltere ile her türlü siyasal bağı kopardığını ve bağımsız olduğunu ilan ettiği 4 Temmuz 1776 tarihli Bağımsızlık Bildirisi’nde Virginia Haklar Bildirisi’nin ilk üç maddesini büyük ölçüde yineleyen bir çizgi izlemiştir. Bildiri’ye göre bütün insanlar eşit yaratılmışlardır; yaşam, özgürlük ve mutluluğa erişme hakları gibi vazgeçilmez haklara sahiptirler. Yönetimler (devletler), bu hakları güvence altına almak üzere kurulur ve güçlerini yönetilenlerin verdiği rızadan alır.

Fransız İhtilali ve 1789 Fransız İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirisi Fransız İhtilali’ni Hazırlayan Toplumsal-Siyasal Koşullar ve İhtilalin Gelişimi 

Kötüleşen ekonomik koşullar, Amerikan bağımsızlık hareketine verilen destek sonucu artan bütçe açığı, kralın yeni vergiler toplamak üzere Etats Généraux’yu yeniden toplamaya itmiştir. Bu girişim, ihtilali başlatan önemli bir adım olmuştur. 14 Temmuz 1789’da silahlı halk, Eski Rejim’in en önemli simgelerinden biri olan ve aynı zamanda hapishane olarak kullanılan Bastille Kalesi’ni ele geçirmiştir. 17 Temmuz itibariyle kral XVI. Louis, yenilgiyi kabul etmiş, orduyu geri çekerek, reform yanlısı yöneticileri tekrar göreve getirmiştir. Ulusal Meclis, 26 Ağustos 1789’da İnsan Vatandaş Hakları Bildirisi’ni ilan etmiştir  * Fransız Devriminden önce burjuva, köylüler ve yoksul kent emekçilerinden oluşan meclisin adına Üçüncü Tabaka (Tiers Etat) denilmiştir.

Fransız İnsan ve Vatandaş (Yurttaş) Hakları Bildirisi Fransız İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirisinde yer alan ‘Yasa korurken de, cezalandırırken de herkes için aynı olmalıdır’ ifadesi ‘ Eşitlik ‘ anlayışının sonucudur. * Fransız İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirisi 17 maddeden oluşur.

Diğer not; 

İNSAN HAKLARININ TANIMI VE TEMEL ÖZELLİKLERİ

İnsan hakları, bütün insanların, sırf insan olmalarından dolayı sahip oldukları haklardır. insan hakları; cinsiyet, etnik köken, dinsel inanç vb. hususlara bakılmaksızın herkesin sahip olduğu haklar kümesini ifade eder. Bu kapsayıcılığı, insan haklarının evrensel nitelikli haklar olmasıyla ilgilidir. Bu niteliğinin doğal sonucu olarak da, örneğin, bir hukuk düzeninin insan haklarının hiçbir türüne veya bir kısmına yer vermemiş olması, kişilerin bu haklara sahip oldukları gerçeğini ortadan kaldırmayacaktır; zira, insan hakları, “pozitif hukuk tarafından tanınmış olsun olmasın, belli bir tarihsel aşamada insanların sahip olmaları gerekli sayılan bütün hak ve özgürlükleri ifade eder” Bir hukuk düzenince hukuksal güvenceye bağlanmamış ve hatta bu düzenin normlarınca yasaklanmış birtakım tutum ve davranışlar bile insan haklarının kapsamı içinde olabilir. Örneğin, baskıcı bir rejimde düşünce ve örgütlenme özgürlükleri, bu hakların özünü ortadan kaldıracak derecede sınırlamalara tabi olabilir veya söz konusu haklar açıkça yok sayılabilir. Bu tarz bir durum, söz konusu özgürlüklerin, bu rejime tabi kişileri de içine alan evrensel nitelikli haklar olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir.

İnsan hakları, bütün insanları kapsaması bakımından evrensellik özelliği göstermesinin yanı sıra, diğer bütün haklardan ve doğrudan insan haklarını konu almayan hukuk kurallarından üstün ve öncelikli olmak şeklinde de bir özellik taşır; zira, insan hakları, insanın değerini, insan onurunu korumayı amaçlayan haklar kümesini oluşturur. İnsanın, akıl ve vicdan sahibi, düşünen, muhakeme eden bir varlık olması, onu diğer canlılardan ayırmakta ve bu benzersiz özellikler, insana özgü bir potansiyele vücut vermektedir. İnsanın olanakları veya insanî olanaklar olarak anılabilen bu potansiyel sayesinde insan, eserler yaratabilmekte, doğanın düzenini keşfedebilmekte, yaşamın anlamı üzerine düşünebilmekte, bilinçli tercihler yapabilmekte ve insan davranışlarının doğruluğu veya yanlışlığı hakkında değerlendirmelere ulaşabilmektedir. İnsanın bu potansiyelinin gerçekleşmesi ise uygun koşulların oluşmasına bağlıdır. İşte insan hakları bu koşulları sağlamaya ve insanın söz konusu özelliklerinden kaynaklanan benzersizliğini korumaya yönelik araçlar olarak belirmektedir.Belirtmek gerekir ki, söz konusu insanî olanakların gerçekleşmesine elverişsiz ya da doğrudan veya dolaylı olarak bu olanakların gerçekleşmesini engelleyen durum,adaletsizlik kavramıyla anılmakta ve insan haklarının da, insana özgü bu olanakların korunabilmesinin koşullarıyla ilgili ve söz konusu adaletsizliği ortadan kaldırmaya yönelik talepler olduğu vurgulanmaktadır.Gerçekten de insan haklarının ortaya çıkışının, adaletsizlik, haksızlık gibi olgularla yakın ilişkisi vardır ve esasen de insan hakları, tarihsel olarak, insanlığın maruz kaldığı haksızlık pratiklerine bir yanıt olarak toplumsal mücadelelerden doğmuştur.

İnsan haklarının önemli bir diğer özelliği, bu hakların devlete karşı ileri sürülebilen haklar olmasıdır. Aksi yönde görüşler ileri sürülmüş olsa da, insan haklarından doğan hukukî yükümlülüğün/ödevin devlete ait olduğu belirtilmek gerekir. Başka bir ifadeyle, insan haklarına dayanan taleplerin muhatabı devlettir ve bunun mantıksal sonucu olarak da, insan haklarının ihlalcisi de ancak devlet olabilecektir. Bugünkü modern görünümüyle insan hakları, ilk önce, mutlak monarşilerin gücünü sınırlamayı amaçlayan mücadeleler sonucunda tarih sahnesindeki yerini almıştır. Bu tarihsel mücadelelerin sonucu olarak, yaşam hakkı, kişi güvenliği ve özgürlüğü, düşünce özgürlüğü gibi, devlet gücünü özgürlükler lehine sınırlamayı amaçlayan haklar formüle edilmiştir. İnsanlara tanınan bu haklar sayesinde devletin kişilerin maddî ve manevî bütünlüğüne yönelik keyfî uygulamaları önlenebilecektir. Görüldüğü gibi, gerek ortaya çıkış şekli itibariyle (keyfî siyasal iktidara yönelik toplumsal tepkiler) gerekse doğası itibariyle, kişilerin bu haklardan doğan talep etme yetkisinin muhatabı ve bu haklardan kaynaklanan hukukî yükümlülüğün sahibi devlettir.

İnsan haklarının devlete karşı ileri sürülebilme özelliği, sadece yaşam hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği, düşünce özgürlüğü gibi klasik haklarda değil, adil ücret hakkı, barınma hakkı, sağlık hakkı gibi sosyal haklarda da rahatlıkla saptanabilir. Devlet, bu hakların gerçekleşmesi için gerekli teşkilatı kurmak ve bu hakların gerçekleşmesini engelleyen koşulları ortadan kaldırmakla yükümlüdür. Her ne kadar, örneğin, serbest piyasa ekonomisi koşullarında bir özel sektör çalışanının alacağı ücret, işveren ve işçi arasında yapılacak bir sözleşmeye dayanacak olsa da, belirlenecek ücretin insan onuruna aykırı olmayacak bir seviyede olmasını sağlayacak olan hukuk kurallarıdır. Devlet, ücretlerin, insan onuruna aykırı olmayan bir seviyede olabilmesi için, işverenleri bağlayan ‘asgarî ücret’ tayinine gidecek, hukuk kuralları ve idarenin işlem ve eylemleri böyle bir asgarî ücretin sağlanmasına yönelik olacaktır. Keza, ücretlerin makul seviyede olabilmesi, sendika, grev, toplu sözleşme hakları şeklindeki sosyal hakların da hukukî güvenceye bağlanmasıyla mümkündür ve bu hakları da tanıyacak ve söz konusu hakların gerçekleşmesini engellemeye yönelik hususları bertaraf edecek olan devlettir.

İlgili Kategoriler

Anadolu AÖF AÖF Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir