Aday öğretmen eğitimi mesleki etik çalışmaları



ADAY ÖĞRETMEN EĞİTİMİ
MESLEKİ ETİK SEMİNER ÇALIŞMALARI
ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ ARASINDAKİ MESAFE NE OLMALI

Son yıllarda öğretmenlik mesleğini ayaklar altına alan haberler basında çokça ön plana çıkmaktadır. Bu da öğretmenlik mesleğinin haysiyetini ve değerini azaltmaktadır.

Eskiden öğretmene “eti senin kemiği benim hocam” diyerek öğrenci teslim edilirdi. Şimdi ise neredeyse öğretmenlere tacizci sapık muamelesi yapılıyor. Ki bu çok acı bir durumdur.

Biz öğretmenler olarak bu konuya çok üzülüyoruz ve acil önlem alınması için kendi üzerimize düşen görevleri yapmak için hazırız. Bu yazıyı yazmaktaki amacımız öğretmenöğrenci arasındaki mesafenin ne olması gerektiğinin yanı sıra, öğretmen-veli, öğretmenidareci ve öğretmen-öğretmen arasındaki profesyonel mesafe ile sorunları minimuma indirmektir.

Öğretmen ve öğrenci arasındaki mesafeyi ayarlamak çok önemlidir. Bu mesafeyi iyi ayarlayamayan öğretmenler sınıf yönetiminde sorun yaşayacaklardır. Çok samimi olunursa kimse takmayacak veya çok soğuk davranılırsa da robot deyip dalga geçilecektir. Hatta bazı meslektaşlarımız çirkin iftiralara da muhatap olacaklardır. Zira bu mesafeyi iyi ayarlaması gereken kişi öğrenci değil öğretmendir. Öğrenciler bu eğitimi de öğretmenden alacaklardır.

Öncelikle tüm öğrenciler bize emanettir. Aziz milletimizin bu paha biçilemez emanetine sahip çıkmalıyız. En değerli cevher olan öğrencilerimizi hassas bir kuyumcu gibi pırlanta yapmak için çalışmalıyız. Yarınlarımızı inşa edecek öğrencilerimizi en iyi şekilde
yetiştirmek için elimizden gelen gelmeyen tüm eğitim öğretim faaliyetlerini tüm meslektaşlarımın fedakârlıkla yapacaklarına inanıyorum.

İşimiz gereği bu konuya profesyonel yaklaşmalıyız. (Profesyonellik: Öğretmenlik mesleği karşılığında maaş ve ek ders alıyoruz.) Bu profesyonel yaklaşımda izlememiz gereken durumlar:

1. Fiziksel temas: Bir öğrencinin bir metreden fazla yanımıza yaklaşmasına izin vermemeliyiz. Fiziksel temas sadece dokunmak değildir. Çok yaklaşmak da sakıncalıdır. Özellikle ortaokul ve liselerde kesinlikle fiziksel temastan kaçınmalıyız. Unutmayın onlar bizim öğrencilerimiz. Akrabamız değiller, kardeşimiz değiller, fiziksel teması çok yanlış anlayabilirler.

Örnek: Bir bayan öğretmen ortaokul veya lisede bir erkek öğrencinin yanına bile otursa erkek öğrenci bir an kızarır terlemeye başlar. Sınıf arkadaşları da hemen “ooo birader hayırdır?… işler iyi…” gibi sözler sarf ederler. Bir erkek öğretmen de aynı şekilde bir kız öğrencinin yanına oturduğunda bu durum söz konusu olur ve o kızdan hoşlanan bir erkek öğrenci de öğretmenine düşman olur. Basit bir hareket gibi görünse de içinden çıkılmaz sonuçlar doğurabilir.

2. Öğrenciyle yalnız kalmak: Kesinlikle sınıfta dahi olsa hiçbir öğrenciyle hiçbir yerde yalnız kalmayın. Eğer özel bir durum konuşmanız gerekirse, yanınıza bir meslektaşınızı, rehber öğretmeni veya bir idareciyi çağırın. En son çare sınıfın
kapısını açık bırakın.

3. Söz dalaşı: Ne yazık ki birçok meslektaşımızın yaptığı hata öğrenciyle söz dalaşına girmektir. Öğretmenin buradaki hatası kendisi üniversite mezunu olduğu için “ben daha zekiyim, zekâmla ve akademik birikimimle bu konuşmadan eğitici sonuçlar
çıkartırım” demesidir. Oysaki ergenlik dönemindeki veya lisedeki öğrenciler yanındaki karşı cinse iyi görünmek için öyle laflar ederler ki altından kalkamazsınız. Hiç yoktan yere sırf söz dalaşına girildiği için disiplin kurulu devreye girmek zorunda kalır. Hatta daha vahim sonuçlar da görülebilir.

Öğretmen stres yaşar,… bu kadar gereksiz şeyler yaşamaktansa öğrenciye laf sokmaya çalışmak yerine “lütfen dersimizin konusuna dönelim” diyerek öğrencinin söylediği ders dışı sözleri ikinci plana atmak gerekir. Emin olun denenmiş bir uygulamadır ve güzel sonuçlar alınmıştır. Kesinlikle laf dalaşı tavsiye etmiyoruz.

4. Öğrenciyle gereğinden az veya fazla ilgilenmek: Başarılı gördüğümüz öğrencilerle gereğinden fazla ilgilenmek onlara zarar verir. Bu zarar öğrencinin sınıf ortamında veya okulda kıskanılması ile başlayan sorunlar olabileceği gibi akademik anlamda
da öğrenci zarar görür. Bir boks antrenörü derki: “sporcuyu fazla lapaya almayacaksın.

Çünkü maçta yalnız kalacaktır.” Bu sözden kasıt öğrenciyi çok fazla ders, etüt, deneme sınavı, konu anlatıma boğarsak; sınavda çok heyecanlanacak ve bocalayacaktır. Bunun yerine öğrenciye etkili-verimli ders çalışma programı yaparak onun kendi öz disiplinini kurmasına ve kendine güveninin artmasına izin vermek daha iyidir. Bir öğrenciyle de gereğinden az ilgilenirsek o öğrencinin bizim için çok basit çözülebilecek bir sorununu göremeyiz ve ona faydalı olamayız.

ÖĞRETMEN VELİ İLİŞKİSİ
Birinci bölümde “öğrenciler mesafeyi ayarlayamaz, bu mesafeyi öğretmen ayarlamalıdır” demiştik. Veliler için de aynı durum geçerlidir. Veli ile olan mesafeyi de bizim ayarlamamız gereklidir. Bir etkili iletişim kaidesidir: “kendinizle nasıl konuşulmasını istiyorsanız siz de insanlarla bu şekilde konuşunuz.” Bu kaideden yola çıkarak, konuşurken ölçülü ve saygılı olmamız en iyisidir. Saygılı ve ölçülü konuştuğumuzda sıkıntı yaşamayız. Ancak fazla samimi veya gereğinden fazla konuştuğumuzda birçok sorun ortaya çıkar.

Özellikle veli toplantıları bizler için fırsattır. Bir profesyonel olduğumuz için veli toplantılarından önce bir dosya hazırlamalıyız. Bu dosyada öğrencilerle ilgili ders esnasında veya etkinlikler sırasında kaleme aldığımız küçük küçük notlar hazırlamalı, öğrencilerle ilgili önemli konuları mutlaka elimizde hazır bulundurmalıyız. Ödül açıktan ceza gizliden verilir prensibinden hareketle öğrencilerle ilgili olumlu konuları herkesin içinde konuşabiliriz. Ancak öğrencilerle ilgili sorunlu konuları velilerle yalnız konuşmalıyız(yine konuya hâkim bir meslektaşımızla birlikte). Özetle öğretmen veli ilişkisinde profesyonel yaklaşımda izlememiz gereken durumlarda ele aldığımız dört madde yine geçerlidir.

ÖĞRETMEN – İDARECİ İLİŞKİSİ
Öğretmenler ve idareciler karşılıklı olarak profesyonellik ve saygı çerçevesinde hareket etmelidirler. Bir idarecinin tüm öğretmenlere karşı eşit mesafede olması, profesyonel ve saygılı davranması esastır. Aynı şekilde bir öğretmenin de idarecilere
karşı profesyonel ve saygılı olması gerekir. Aşırı samimiyet veya gereksiz soğukluk iletişim bozukluklarına sebep olur. Her şey dozunda ve ölçülü olursa sinerji yakalanır. Öğretmenler ve idareciler birbirine yardımcı olmalı, eğitim öğretim odaklı konularda birlikte hareket etmelidirler.

ÖĞRETMEN – ÖĞRETMEN İLİŞKİSİ
Meslek gruplarında öğretmenler çok ilginçtir. Nedense başka bir şehre giden bir çocuk, bir doktora muayene olurken “benim babam da doktor” dediğinde hemen ilgi görür. Bir polis, diğer bir polisi kollar yardımcı olur sempati besler.

Bu örnekler çoğaltılabilir. Ancak öğretmenler nedense çoğunlukta aynı fikirde olamadıkları gibi bir konuda da çok zor uzlaşırlar. Ben bunun bir meslek hastalığı olduğuna inanmaya başladım. Nedense her öğretmen benim bildiğim en doğrusu veya her şeyi ben bilirim hastalığına kapılma riski taşır. Çünkü karşısındaki öğrenciler hep bilgisizdir zaten o dersi öğrenmeye gelmiştir. Örneğin bir fen bilgisi öğretmeninin karşısına her sene mitoz bölünmeyi ilk defa görecek öğrenciler gelir. Bu da insanı zaman geçtikçe sanki tüm dünya cahilmiş de herkese bir şeyler öğretmeliyim psikolojisine sokabilir. Bu psikolojiye girmemek elimizdedir. Sadece farkında olup kendimizi bu hastalıktan kolayca kurtarabiliriz.

Meslektaşlarımızla olan ilişkimizde de profesyonelliği elden bırakamayız. Çünkü hiçbir öğretmen arkadaşımızı biz seçmedik. Onlarda bizi seçmediler. Ancak birlikte çalışmak zorundayız. Bu zorunluluğu fırsata çevirerek karşılıklı saygı çerçevesinde ekip
oluşturarak öğrencilere eğitim öğretim ortamlarında daha fazla menfaat sağlayabiliriz. Kimse kimseyi sevmek zorunda olmadığı gibi kimse kimseden nefret de etmemelidir. Öğrencilerin eğitimi konusunda meslektaşlarımızla yardımlaşmalıyız. Birlikte hareket
edersek okulla ilgili birçok proje bir anda kolayca yapılır. Örnek: Daha önceleri çalıştığım bir köy okulunda iki sene gibi kısa sürede birçok proje yapmıştık. Bu projeler; okula bin beş yüz kitaplı kütüphane kazandırmak, TÜBİTAK 4006 bilim fuarlarına ilk
kez katılım sağlanması, okulda yeni egzersizler açmak (İngilizce drama, satranç, yazarlık, kros, fotoğrafçılık… bu arada bu egzersizlerden bazıları fahri olarak açılmış ve ek ders alınmamıştır ), dönemde iki adet dergi çıkarmak, üç öğrencimizi fen lisesine yerleştirmek… olarak sıralanabilir. Bu projeleri bir öğretmenin tek başına yapması imkânsızdır. Bu yüzden bir ekip çalışması şarttır.

NOT: Bu yazı seminer çalışmasının özetidir. Alanında uzman ve tecrübeli kişilerce bu konu derin ve kapsamlı bir şekilde anlatılmalı. Can alıcı örnekler çoğaltılmalı. Sosyal medyadan ve basına yansıyan haberlerden örnekler verilerek zengin içerikli bir sunum çalışması yapılmalıdır.

İlgili Kategoriler

Öğretmen Dosyaları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir