Açıköğretim-Eşya Hukuku Kapsamlı Ders Notları



EŞYA HUKUKU

Ayni haklar: Özel haklar, mahiyetlerine göre “mutlak haklar” ve “nispi haklar” olmak üzere başlıca iki kısma ayrılırlar.

Mutlak haklar: sahibine maddi veya maddi olmayan bütün mallar  üzerinde en geniş yetkileri veren ve herkese karşı ileri sürülebilen haklardır.

Nispi haklar:  herkese karşı değil, ancak belli bir kişiye veya kişilere karşı ileri sürülebilen haklar olup, sahibine karşısındaki kişiden (borçludan) belli bir davranış biçiminde bulunmasını istemek yetkisidir.

 Ayni haklar: maddi mallar (eşyalar) üzerinde sahibine geniş yetkiler veren ve herkese karşı  ileri sürülebilen haklardır.

Ayni haklara hakim olan ilkeler

belirlilik (muayyenlik) ilkesidir.

-aleniyet ilkesi

-güvenin korunması

-sınırlı sayı ve tipe bağlılık

– hak düşürücü süre ve zaman aşımının işlememesi ilkesidir

AYNİ  HAKLARIN TÜRLERİ

1-Mülkiyet hakkı: Aynî haklardan, sahibine tam ve en geniş yetkiler vereni, mülkiyet hakkıdır. Çünkü sahibine mülkiyet konusu eşyayı kullanma, ondan yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkilerini veren sınırsız ve tam bir aynî haktır.

2-Sınırlı aynî haklar: Sı­nırlı aynî haklar, hak sahibine mülkiyet hakkının verdiği kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkilerinden birini veya ikisini sağlayabilir.

Sınırlı aynî haklar, “irtifak hakları”, “taşınmaz yükü” ve “rehin hakları” olmak üzere üçe ayrılırlar.

EŞYANIN ÖZELLİKLERİ

1-Cismani (Maddi) Olma

2) Sınırlanabilir  olma

3-Hukuki hakimiyete elverişli olma

4-Kişisel olmama:    insan vücudu, organları ve ceset kural olarak eşya sayılmaz, Fakat, vücuttan ayrılan doku, kan veya yumurta gibi maddeler hemen nakledilmeyip bir süre saklanacaksa (örneğin; Kızılay’a bağışlanan kan) eşya olarak kabul edilmektedir.

Vücuttan ayrılacak şekilde takılan yapay uzuvların (peruk, takma diş gibi) eşya niteliğini korur.

EŞYANIN ÇEŞİTLERİ

1-Taşınır Eşya-Taşınmaz Eşya:  Taşınır eşya, özüne zarar-vermeden bir yerden başka bir yere taşınabilen eşyadır. Tarak,Cımbız,makyaj malzemesi, motorsiklet vs. gibi.

Taşınmaz eşya, özüne bir zarar verilmeksizin, bir yerden diğer bir yere taşınamayan eşyadır..

Gemiler niteliği itibariyle taşınır eşya olmakla birlikte, gemi siciline kayıtlı gemiler İcra ve İflâs Kanunu uyarınca taşınmaz sayılmaktadır.

2-Basit Eşya-Bİrlesik Eşya-Eşya  Birliği

-Basit (yalın) eşya, hariçten hiçbir şey katılmaksızın tek başına mevcut olan yekpare eşyadır.

örneğin bir tabaka kâğıt, bir çam bardak vb.

-Birleşik eşya (mürekkep eşya), birden çok basit ve bağımsız eşyanın birleşmesinden meydana gelen eş­yadır. Örneğin bir kitap, sandalye, ampul vb.

Birleşik eşyayı meydana getiren her bir yalın eşyaya o şeyin bütünleyici parçaları denir. Bunlar bağımsızlıklarını kaybetmişlerdir  ve birleşik eşyadan koptuğu takdirde tekrar bağımsızlık kazanır.

-Eşya birliği, bağımsızlıklarını kaybetmeksizin ortak bir amaç için bir araya getirilmiş olan ve eko­nomik bir bütünlük arz eden birden çok eşyanın meydana getirdiği eşya topluluğudur. Örneğin; bir çift ayakkabı, bir pul koleksiyonu gibi.

3-Misil Eşya-Gayrımisli Eşya

Misli eşya, sayı, tartı, ölçü ile belirlenebilen eşyadır.

Sayı, tartı, ölçü ile değil, ferden belirlenmesi gereken eşyaya gayrımisli eşya denir,

4-Tüketilebilen-Tüketilemeyen eşya

5-Sahipli-Sahipsiz eşya

7-Kamu malları-Özel mallar:

Kamu malları:

  • Parklar, meydanlar, yollar, köprüler (orta malları)
  • Resmi binalar, demirbaş eşya, kamu tüzel kişilerine ait mallar (hizmet malları)
  • Tabii servetler ve kaynaklar
  • Devlet ormanları
  • Yararı kamuya ait sular
  • Eski eserler
  • Meralar
  • Karasuları, kıyı şeridi.

 

ZİLYETLİK

Zilyetlik, bir şey üzerinde fiili hakimiyet veya bir eşyayı fiili hakimiyet ve kudret alanı içinde bu­lundurmaktır. Bir kimse bir eşyanın maliki olduğu hâlde zilyedi olmayabileceği gibi, bir başka kimse de bir eşyanın zilyedi olduğu hâlde onun maliki olmayabilir.

Örneğin bir hırsız sizin saatinizi çalarsa onun zilye­di olur lakin maliki olamaz.

TÜRLERİ

1-Asli – Fer’i Zilyetlik: Bir şeye malik sıfatıyla sahip olanlar o şeyin asli zilyedidir.

Bir şeye mülkiyet dışındaki bir hakka dayanarak sahip olanlar ise fer’i zilyet sayılırlar.

Örnek:Bir kimse otomobilini kiraya verirse veya bir borcu için rehnederse bu kimse malik sıfatı ile otomobilin Asli Zilyedi kiracı veya rehnalan ise Feri zilyedidir.

2) Vasıtasız(Dolaysız) – vasıtalı(dolaylı) Zilyetlik: Eşya üzerindeki fiili hakimiyeti doğrudan kullanan kimsenin zilyetliği vasıtasız zilyetlik; eşya üzerindeki fiili hakimiyeti bir başkası aracılığı ile kullanan kimsenin zilyetliği ise vasıtalı zilyetliktir.

-kiracı olarak oturduğu dairenin vasıtasız zilyetidir.Çünkü daire kendisinin fiili hakimiyeti altındadır.

3) Tek Zilyetlik – Birlikte Zilyetlik: Tek zilyetlik, bir eşya üzerinde bir tek kişinin yalnız başına zilyet olmasıdır. Tek zilyet, asli veya fer’i zilyet olabilir.

Birlikte zilyetlik ise iki kısma ayrılır:

a) Ortak (müşterek) zilyetlik: Bir şeye birlikte zilyet olanlardan her birinin o şeyi diğerlerinden bağımsız olarak tek başına kullanmaya yetkili olmasıdır.

Örnek :Bir apartmanda oturan (A),(B),(C) ve (D) tek bir çamaşırhaneden yararlanmaktadır.A;B;C;D her biri birbirinden bağımsız olarak çamaşırhaneden yararlanabilirler.

Örnek(2) :Bir kasanın aynı anahtarı hem (A) da hem de (B) var ise ikiside birbirinden ayrı olarak kasayı açabilirlerse burada da müşterek zilyetlikten söz edilir.

b) Elbirliği halinde (iştirak halinde) zilyetlik: Bir şeye birlikte zilyet olanların o şeyi ancak hep birlikte kullanabilmeleridir.

Örnek: Bir kasanın açılabilmesi için iki anahtara ihtiyaç vardır biri (A) da biri (B) de ise ve ikisi ancak birlikte kasayı açabiliyorlarsa iştirak halinde mülkiyet var demektir.

4-Başkası İçin zilyetlik-Zilyet yardımcılığı

Taşıyıcı, işçi veya temsilci sıfatıyla bir malı elinde tutanlar kendileri için zilyed olmayıp, bunlar sadece “başkası için zilyed”dirler.  Bunların mal üzerinde kendileri için hakimiyetleri yoktur. Başkası için zilyed olanlar kendi adlarına zilyedilk hükümlerinden faydalanamazlar lakin  kendilerine malı veren kişi adına zilyedliğîn korunmasını işleyebilirler.

-Başka bir kişinin zilyed bulunduğu eşyayı hiçbir hakimiyet iddia etmeksizin sadece kullanma İmkânına sahip olanlar “başkası için zilyed” değil zilyet yardımcılarıdır.  Süpürge ile ortalığı temizleyen hizmetçi vs. gibi.

Bunlar zilyed adına dahi zilyedilik hükümlerinden yararlanamazlar.

-Mala saldırı hâlinde bunlar ancak genel meşru müdafaa hükmünden yararlanabilirler.

-Zilyed yardımcıları emin sıfatıyla zilyed sayılmazlar

– zilyed yardımcısının bu malı üçüncü kişiye vermesi veya malda zilyedlik iddiasında bulunması hırsızlık suçunu teşkil eder lakin diğer zilyetlik türlerinde yer alan zilyetler mâlı üçüncü bir kişiye verirlerse emniyeti suistimal (güveni kötüye kullanma) suçunu işlemiş olurlar.

-zilyet yardımcıları söz konusu malı bir üçüncü kişiye verirlerse, sahibinin elinden rızası dışında çıkan eşya hükümleri Uygulanır. Yani, malı alan üçüncü kişi iyiniyetii ise, 5 yıl sonra malik olur. Buna karşılık diğer zilyetler söz konusu malı bir üçün­cü kişiye verirlerse, sahibinin elinden rızasıyla çıkan eşya hükümleri uygulanacağından, mâlı alan üçüncü kişi İyiniyetii ise malı aldığı anda malik olur.

ZİLYETLİĞİN KAZANILMASI

1-Aslen kazanma: Bir eşyanın zilyetliğinin doğrudan doğruya kazanan kişinin tek taraflı fiili ile elde edilmesidir.

Örnek: Bir kimse ormandan avladığı keklik  ve gölden tuttuğu kurbağa üzerinde zilyetliği aslen kazanmış olur. Aynı şekilde bir kimse sokakta bulduğu bir çakmağı ,sahibi tarafından atılmış gazeteyi veya çaldığı bir radyoyu da aslen kazanma yolu ile zilyetliğine geçirmiş olur.

2-Tesisen kazanmaMevcut bir zilyedin kendisi de zilyed kalmak üzere başka bir kişiye tarafların rızası ile zilyedlik tanımasıdır.  Örneğin, (A) evini (B)’ye kiralayıp ona teslim etse, (B)’nin ev üzerinde fer’i zilyedliği kazanması tesisen kazanmadır.

3- Miras yoluyla kazanma: Mirasın açılması ile terekeye dahil bulunan bütün eşyaların zilyetliği kanundan ötürü teslime gerek olmaksızın mirasçılara geçer. Miras taksim edilene kadar mirasçılar terekeye dahil eşyalar üzerinde elbirliği halinde zilyet olurlar.

4-Devren kazanma: Zilyetliğin, devren kazanılması, bir şey üzerinde halen var olan (mevcut bulunan) zilyetliğin zilyedin isteğiy­le bir başkasına geçirilmesi, o kişiye nakledilmesi zilyetliğin devri denir.

a) Teslimle kazanma: Zilyetliğin teslimle hazırlar arasında kazanılması; ya eşyanın fiilen teslimi ile veya araçların teslimiyle veya zilyetlik sözleşmesi ile gerçekleşir. Hazır olmayanlar arasında zilyetliğin teslimle devri ise; teslimciye yapılan teslimle gerçekleşir.

Örnek(1) (A) ile (B) kitap satış sözleşmesi üzerine (A) kitabı (B) ye teslim ederse kitabın zilyetliği eşyanın teslimi ile (B) ye geçer

Örnek (2) (Malın iktisap edenin hakimiyet sahası içine sokulması da teslim sayılır) Satılan bir arabanı anahtarının teslimi gibi

b) Teslimsiz kazanma: Zilyetliğin teslimsiz kazanılma yolları şunlardır:

-Kısa elden teslim:  Bir eşyayı o ana kadar bir sınırlı ayni veya şahsi hakka dayanarak fer’i zilyet sıfatıyla fiili hakimiyeti altında bulunduran kişinin zilyetlik türünün bir hukuki işlemle değişmesidir. Örnek: (A) ariyet olarak (B) ye verdiği kitabı ona satmıştır.(B) daha önce feri zilyet iken satış akdi ile asli zilyet haline gelmiştir

-Hükmen teslim:  Eşyanın vasıtalı zilyetliğini devreden kişinin özel bir sebebe dayanarak eşya üzerindeki vasıtasız zilyetliğini devam ettirmesidir.

Örnek : (A) ,(B) den satın aldığı bir takım elbisede gerekli değişikliklerin yapılması için elbiseyi (B) de bırakmış ise elbisenin zilyetliğinin hükmen teslimi söz konusudur.

-Zilyetliğin havalesi:  3. bir kişinin vasıtasız zilyetliğinde bulunan bir eşyanın vasıtalı zilyetliğinin önceki zilyet tarafından zilyetlik durumunda bir değişiklik olmaksızın irade açıklamasıyla yeni zilyede devredilmesidir. 

Üçüncü kişi, zilyetliği devredene karşı ileri sürebileceği sebeplerle eşyayı zilyetliği yeni kazanan kişiye vermekten kaçınabilir.

-Emtiayı temsil eden senetlerin devri yoluyla kazanma: Bir taşıyıcıya veya umumi mağazaya bırakılmış olan malları temsil eden kıymetli evrakın teslimi, o malların teslimi gibi sonuç doğurur. Kıymetli evrakı iyi niyetle teslim alan kimse ile emtiayı iyi niyetle teslim alan kimse arasında uyuşmazlık çıkarsa emtiayı teslim alan tercih olunur.

-Miras yoluyla kazanma: Mirasın açılması ile terekeye dahil bulunan bütün eşyaların zilyetliği kanundan ötürü teslime gerek olmaksızın mirasçılara geçer.

Zilyetliğin Kaybedilmesi:  Eşya üzerinde fiili hakimiyet kullanma imkanının sürekli olarak ortadan kalkmasıdır. Bu da zilyedin iradesiyle (terk) veya iradesi dışında (çalınması, kaybedilmesi, gasbedilmesi) olur.

Zilyetliğin Korunması

haksız saldırı ve gasp fiillerine karşı zilyetliği iki yoldan korumaktadır.

1) Savunma Hakkı: Zilyet bütün gasp ve saldırı fiillerini kuvvet kullanarak defedebilir. Bu hakkın kullanılabilmesi için zilyedin zarara uğraması gerekmediği gibi, saldırganın kusurlu olması da şart değildir. Fakat zilyet, durumun haklı göstermediği derecede kuvvet kullanmaktan kaçınmalıdır.

2- Zilyetlik Davaları:

aa) Zilyetliğin iadesi (yeddin iadesi) davası: zilyedin rızası dışında alınmış (gasbedilmiş) olan zilyetliğin zilyede geri verilmesini sağlayan davadır.

Davacı, eşyanın eski zilyedi olduğunu ve eşya üzerindeki fiili hakimiyetine kendi rızası olmaksızın son verildiğini ispat etmelidir.

“başkasının zil­yet bulunduğu bir şeyi gasbeden kimse, o şey üzerinde üstün bir hakka sahip olduğunu iddia etse bile, onu geri vermekle yükümlüdür”.

Eğer davalı, o şeyi davacıdan geri almasını gerektirecek üstün bir hakka sahip olduğunu derhal İspat ederse, geri vermekten kaçınabilir.

Zilyedin açacağı dava, “şeyin geri verilmesine ve bu yüzden uğranılan zararın giderilmesine yönelik olur.”

Zilyetliğin geri verilmesi davası, zilyetliği zorla veya gizlice almış (gasbetmiş) olan kimseye karşı açılır.

Davacı, sadece şeyin zilyedi olduğunu ve zilyetliğinin davalı tarafından rızası dışında alınmış (gasbedilmiş) bulunduğunu iddia ve ispat edecektir; bunun dışında ayrıca zilyetliğinin bir hakka dayandığını da ispat etmesi gerekmez. Önemli olan, onun zilyetliğinin gasbedilmiş olmasıdır.Hatta  bir hırsız dahi gasbedilen zilyetliğinin geri veril­mesi için şeyin malikine karşı bu davayı açabilir.

Geri verme davası, zilyediiği gasbedene karşı olduğu kadar bunun külli haleflerine karşı da açılabilir.

 

bb) Saldırının men’i davası: zilyetliğe karşı girişilen haksız saldırının durdurulmasını ve tekrarının önlenmesini sağlayan davadır.

-Bir şeye zilyet bulunan kimsenin zilyetliği saldırıya uğradığı takdirde; saldırıda bulunan, o şey üzerinde bir hak iddia etse bile, zilyet­liği saldırıya uğrayan, ona karşı dava açabilir.

-Dava saldırının sona erdirilmesine, sebebinin önlenmesine ve zararın giderilmesine yönelik olur.

-Davanın açılabilmesi için, zilyetliği çiğneyen eylem ve davranışların devam etmekte olması veya bir takım ciddi belirtilerden (emarelerden) pek yakında zilyetliğe saldırı olasılığının bulunması gereklidir.

Saldırıda bulunan ‘davalı; o şey üzerinde hemen ispat edebileceği bir hakka sahip bulunsa bile,bunu ileri süremez. İşte bu dava ile zilyetliğin geri verilmesi davası arasındaki fark kendisini burada gös­terir.

-Zilyetlik davalarını açma süreleri “gasp ve saldırıdan dolayı dava hakkı, zilyedin fiili ve failini öğren­mesinden başlayarak iki ay ve her halde fiilin üzerinden bir yıl geçmekle düşer

-Kanunda öngörülen süre hak düşürücü süredir.

-görevli mahkeme sulh mahkemesidir.

ZİLYETLİĞİN İDARÎ YOLDAN KORUNMASI

-Zilyetliğin idari yoldan korunması sadece “taşınmazlar” hakkında söz konusudur.

Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun” ile sağlanmaktadır.

 -Zilyet bulunan kimse, bu taşınmaza saldırıda bulunduğu takdirde, taşınmazın bulunduğu yerin kaymakam veya valisine başvurarak saldırının men’ini isteyebilir.

-Zilyedin başvurduğu vali veya kaymakam on beş gün içinde gerekli soruşturmayı yaptırmak zorundadır. Soruşturma sonunda, başvu­ranın zilyetliği ve saldırının mevcudiyeti saptanırsa, saldırı durdurulur ve taşınmaz zilyede teslim edilir.

-İdari makamların bu konudaki kararları, İdari yargı yolu açık olmak üzere, kesindir.

-Taşınmaz mal üzerinde üstün sayılabilecek bir hakkı bulunduğunu iddia edenlerin adli yargı yoluna başvurma hakları saklıdır.

-İdari yoldan korunmanın istenebilmesi için, zilyedin saldırıyı öğrendiği tarihten itibaren altmış gün İçinde ve her hâlde saldırının gerçekleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde vali veya kaymakama başvurmuş olması şarttır.

-Devlet’in hüküm ve tasarrufuna tâbi yerlere saldın veya müdahalelerde süre söz konusu değildir.

ZİLYETLİĞİN HAK KARİNESİ OLARAK KORUNMASI

 Zilyetliğin hakkın varlığına karine oluşu yalnızca menkuller bakımındandır. Zilyetliğin menkul eşyalar bakımından en önemli işlevi mülkiyete karine oluşturmasıdır. Taşınır bir eşyanın zilyedi onun maliki sayılır (mülkiyet karinesi). Taşınıra bir sınırlı ayni hak veya kişisel hak iddiasıyla zilyet bulunan kimsenin iddia ettiği hakkın varlığı karine olarak kabul edilir (fer’i zilyetlikte karine). Ancak, zilyet bu karineyi eşyayı kendisine vermiş olan kişiye karşı ileri süremez.

Menkul davası (zilyetliğe haklılık davası): Zilyetlikten zilyedin isteği dışında çıkmış olan veya çıkış şekli ne olursa olsun zilyetliği kötü niyetle kazanılmış olan menkullerin önceki iyi niyeti zilyedine geri verilmesini sağlayan davadır.

-Taşınırı çalınan, kaybolan ya da iradesi dışında elinden çıkan zilyet o şeyi elinde bulunduran herkese karşı 5 yıl içinde taşınır (menkul) davası açabilir.

Kötü niyetli zilyetlere karşı ise bu dava her zaman açılabilir.

-Eğer önceki zilyet, zilyetliği iyi niyetle edinmemiş ise, sonraki zilyede karşı bu davayı açamaz.

 

GERİ VERME İLE YÜKÜMLÜ OLAN ZİLYEDİN SORUMLULUĞU

1) İyi niyetli zilyedin sorumluluğu:  İyi niyetli zilyet eşyaya meydana gelen zarardan (yok olmadan veya hasardan) sorumlu değildir. Herhangi bir tazminat ödemek zorunda değildir.

Bu zilyet eşyayı geri verme anında elinde bulunan kısmı ile geri vererek borcundan kurtulur.

-Eşya için yaptığı zorunlu ve faydalı masrafları talep edebilir ve masraflar kendisine ödeninceye kadar o şeyi alıkoyma hakkına sahiptir.

-Lüks masrafları ise talep edemez, fakat lüks masrafa konu olan eşya asıl şeye zarar vermeksizin sökülüp alınabiliyorsa onu ayırıp alma hakkı vardır.

-Zilyedin elde ettiği semereler (ürünler), yaptığı giderler sebebiyle doğan alacaklarından indirilir.

2- Kötü niyetli zilyedin sorumluluğu: Bu zilyet o şeye gelen zararlardan sorumludur.

-Eşyayı zilyetliğine geçirdiği andaki durumuyla geri vermek zorundadır.

-Elde ettiği veya elde etmeği ihmal ettiği semereleri de ödemekle yükümlüdür. Ancak zorunlu masrafları talep edebilir

-faydalı ve lüks masrafları ise talep edemez. Kötü niyetli zilyedin alıkoyma hakkı yoktur.

-Kötü niyetli zilyet, eşyayı kime geri vereceğini bilmediği sürece ancak kusuruyla verdiği zararlardan sorumlu olur.

Örnek:( A) satın aldığı fotoğraf makinesinin çalıntı olduğunu öğrenmiş ancak makinenin kime ait olduğu bulamamıştır.Bu arada makine çalınmıştır (A) nın bir sorumluluğu kalmamıştır.Ancak çalınmasaydı da (A) bilerek makineyi kendi kusuru ile yere atıp kırsaydı bu durumda (A) sorumlu olurdu.

Eğer mala ilişkin ortaya çıkan zarar ve hasar malı talep edenin zilyetliğinde iken de doğacaksa o zaman kötü niyetli zilyet sorumlu olmaz.

Örnek: Kötü niyetli zilyet (A) nın elindeki eşya şehirde çıkan yangın nedeniyle hasar görmüştür.Aynı hasar iadeyi talep edenin elinde de olsa bu yangından aynı hasarı görecek idiyse kötü niyetli zilyet (A) nın zararı tazmin etmesi gerekmez.

 

TAPU SİCİLİ

1)Ana siciller 

a)Tapu kütüğü

b)Kat mülkiyeti kütüğü

c) Yevmiye defteri

d)Resmi belgeler:

e)Planlar

2)Yardımcı siciller       

a)Mal sahipleri sicili

b)Aziller sicili     

c)Düzeltmeler sicili      

d)Kamu orta mallan sicili

  1. Yazışma defteri
  2. Tablo-mâhzen defteri.
  3. İdari sınırlar kayıt defleri

TAPU SİCİLİNE HAKİM OLAN İLKELER

1)TESCİL İLKESİ: Taşınmazlar üzerinde ayni hakların kurulması (tesisi), değiştirilmesi (tadili) ve ortadan kaldırılması (terkini), tescili ile gerçekleşir .lakin  istisnai olarak işgal, miras, cebri icra, mahkeme kararı ve kamulaştırma hallerinde taşınmaz mülkiyeti tescilsiz olarak kazanılmaktadır.

2)AÇIKLIK İLKESİ: herkesin tapu sicilindeki kayıtlan bildiği kesin bir karinedir.

3-İLLİYET İLKESİ: Geçerli bir hukuki sebebe dayanmayan tescil, yolsuz tescildir sadece şeklen mevcuttur.

 Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürülebilir.

Yolsuz tescil dolayısıyla hakları zedelenen kişi, yolsuz tescilin ortadan kaldırılmasını açacağı tapu sicilinin düzeltilmesi davasıyla talep edebilir

Fakat iyiniyetli bir üçüncü kişi bu yolsuz tescile güvenerek dü­zeltmeden önce bir ayni hak kazanmışsa, onun bu kazanımı saklıdır

 Düzeltme davası açma hakkı, bu kazanıma dokunmadığı oranda mevcuttur.

Örneğin: A’ ya ait taşınmazın mülkiyeti yolsuz olarak B adına tescil edilmiş ve C bu kayda güvenerek iyiniyetle bir irtifak hakkı kazanmışsa, A, B adına mevcut yolsuz tescilin düzeltilmesini dava edebilir. Fakat C’nin irtifak hakkına ilişilmez. Şayet C İrtifak hakkı değil de B’den mülkiyeti kazanmışsa, bu takdirde A, düzeltme davası hakkı­nı tamamen kaybetmiş olur

4-Tapuya güven ilkesi: Herkes tapu sicilindeki kayıtların doğruluğuna güvenebilir.

Üçüncü kişilerin sicildeki yolsuz kayda dayanan kazanmalarından sadece ayni hak kazanımları korunur. Sicil kaydına dayanarak kişisel hak kazanılması korumadan faydalanamaz.

Örneğin, gerçekte malik olmayan fakat sicilde malik gözüken kimse ile yapılan kira, onalım veya alım anlaşmaları gerçek maliki etkilemez. Böyle bir hakkın şerh verilmiş olması da sonucu değiştirmez.

Uygulama Şartlan:

  1. Koruma sadece üçüncü kişiler içindir
  2. Koruma sadece sicil kaydına dayanan kazanımlar içindir.
  3. Üçüncü kişilerin sicildeki yolsuz kayda dayanan kazanmalarından sadece ayni hak kazanımları koru­nur. Sicil kaydına dayanarak kişisel hak kazanılması korumadan faydalanamaz.

d-Üçüncü kişinin kazanımı iyiniyetle olmalıdır.

Olaylar  1.  A bâtıl bir satış sözleşmesi dolayısıyla B’ye bir taşınmazının mülkiyetini dev­retmek üzere B adına tescil yaptırmıştır. B adına yapılan tescil baştan yolsuz bir tescildir ve bu tescil iyiniyetli üçüncü kişilerin B’den mülkiyeti veya bir sınırlı ayni hakkı kazanmalarına uygundur.

2-A, taşınmazını B’ye satmış ve tescilden kaçındığı İçin B, A’yı dava etmiş ve mahkemeden mülkiyeti kendisine geçiren bir ilâm almış­tır. B adına tescil yapılıncaya kadar A adına mevcut kayıt yolsuzdur ve üçüncü kişilerin A’dan iyiniyetle ayni hak kazanmalarına olanak tanır

3- Bir taşınmazı sahte bîr nüfus kaydı kullanılarak elde edilen mirasçılık belgesi­ne dayanılarak veya sahte bir vekâletname kullanılarak A adına tescil edilmiş­tir. Bu tescil yolsuzdur. B bu tescile dayanarak iyiniyetle mülkiyet veyâ sınırlı bir ayni hakkı kazanırsa bu kazanımı korunur

4.A’nın borcu için soyadı benzerliği sebebiyle başka bir kişinin taşınmazı kanuna aykırı şekilde icrada B’ye ihale edilmiş ve tescil yapılmıştır. B adına yapılan tescil yolsuzdur. Ü bu kayda dayanarak taşınmazın mülkiyetini iyiniyetle B’den kazanırsa Ü’nün kazanması korunur.

5-A’nın maliki olduğu taşınmazın maliki olarak sicilde B gözükmektedir. B adına mevcut tescil yolsuzdur. B bu taşınmazı Ü’ye satmış, fakat tescilden kaçın­mıştır. Ü, B’yi dava etmiş ve mahkemeden ilâm almış ve buna dayanarak adına tescili yaptırmıştır. Ü’nün iyiniyetli olmak şartıyla mah­keme kararı İle kazanması geçerlidir. Çünkü bu karar da sicildeki B adına mevcut kayda dayanmaktadır.

7-A’nın malik olduğu taşınmaz üzerinde B’ye ait sınırlı ayni hak yolsuz olarak ter­kin edilmiştir. A bu taşınmazı iyiniyet sahibi Ü’ye temlik ederse, Ü bu mülkiyeti, sınırlı ayni hakla kısıtlı olmaksızın kazanır.

GÜVEN İLKESİNİN GEÇERLİ OLMADIĞI HALLER

a) Üçüncü şahsın ayni hakkı iktisabı için, gerekli olan kurucu unsurlar yoksa veya yapılan işlem, ehliyetsiz­lik, şekilsizlik, sahte veya hukuki değerini yitirmiş vekâletname gibi sebeplerle geçersizse, onun sicil kayıtları hususundaki iyiniyeti, bir ayni hakkı kazanması için yeterli değildir. Örneğin, A, taşınmazını B’ye satmıştır; fakat bu satış herhangi bir sebeple hükümsüzdür. B satışın hükümsüzlüğünü bilmese dahi, bu satışa dayanarak adına yapılacak tescille mülkiyeti kazanamaz. Çünkü bu hâlde yolsuz bir kayda güven değil, bâtıl bir satışa güven söz konusudur. Fakat B bu taşınmazı iyiniyet sahibi üçüncü kişiye temlik etse, Ü’nün kazanımı korunur, çünkü bunun güveni tapu sicilinde B adına mevcut tescile ilişkindir.

Yine A sahte vekâletname veya sahte nüfus cüzdanı ile kendini B gibi tanıtsa ve taşınmazı C’ye satsa C iyi niyetli olsa dahi mülkiyeti kazanamaz. Çünkü sicile değil sahte vekalet veya nüfus cüzdanına güvenmiştir.

b-Özel mülkiyete konu olamayacak taşınmazlar, tapu siciline yolsuz olarak kaydedilmişse, örneğin orman­lar, meralar, parklar, kıyı şeridi gibi, üçüncü şahısların bu yolsuz kayda iyiniyetle de olsa dayanarak hak iktisap edebilmeleri mümkün değildir.

c-Çifte tapu hâlinde, yolsuz ikinci kayda dayanan üçüncü kişilerin, iktisapları korunmaz. Ancak doğru olan tapu kaydına dayanarak hak iktisap edenlerin iktisapları korunmaktadır. Çifte tapu hâlinde, yolsuz ikinci tapu kaydına istinaden iktisap korunmamaktadır.

d-ikinci kadastroya dayanan tapu kayıtları mutlak olarak hükümsüzdür ve çifte tapuda olduğu gibi, bu ka­yıtların doğruluğuna güvenen kişilerin iyiniyeti korunmayacaktır.

e-Vakıf şerhi tapuya zamanında yazılmamış ise, bu taşınmazı sonradan iktisap eden, iyiniyet iddiasında bulunamaz.

5-Devletin sorumluluğu ilkesi:  Devlet ,  tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan sorumludur .Herhangi bir zarar bulunmadıkça Devlet’in sorumluluğu da söz konusu olmaz. Örneğin, yanlış kaydı dü­zeltmek için dava açma imkânı bulunduğu sürece bu yanlış kayıttan doğan zarar, bunun düzeltilmesi için yapılacak giderler tutarıdır.

Devlet, tapu sicilinin tutulması ile ilgili olmayan zararlardan sorumlu değildir.

-Tapu sicilinin tutulmasında hukuka aykırılık yoksa, yine Devlet’in sorumluluğu söz konusu olmaz. Sicilin hukuka aykırı şekilde tutulması, yanlış kayıt yapılması tarzında olabileceği gibi, yapılması gerekli bir kaydın yapılmasının İhmal edilmesi şeklinde de olabilir.

-Devlet’in sorumluluğu kusursuz sorumluluktur, yani tapu memurunun zararlı sonucun doğmasında kusuru bulunmasa bile, Devlet yine de sicilin usulüne uygun şekilde tutulmamış ve hak sahibinin bu yüzden zarara uğramış olmasından dolayı sorumlu olacaktır. Bununla beraber, tapu memuru kusurlu ise, devlet ödediği za­rarlar için bu memura rücu edebilir.

-Zabıt(kayıt) defterlerinin tutulması nedeniyle doğan zararlardan da Devlet sorumludur

-Dava, genel mahkemelerde açılacaktır. Bu dava için TBK öngörülen zamanaşımı süreleri geçer­lidir. İki yıllık süre, zararın öğrenilmesinden; 10 yıllık süre ise kayıt düzeltilmesiyle ilgili davanın reddine ilişkin kararın kesinleşmesi tarihinden başlar.

TAPU SİCİLİ İŞLEMLERİ

A) KAYIT :Tapu kütüğü­ne sadece.taşınmazlar kaydedilir. Tapu kütüğüne taşınmaz olarak kaydedilecekler

– Arazi

  • Taşınmazlar üzerindeki bağımsız ve sürekli haklar
  • Kat mülkiyetine konu olan bağımsız bölümlerdir.

– kamunun yararlanmasına ayrılan veya doğrudan doğruya kamu hizmetinin görülmesine yarayan taşın­mazların, yani “kamu Malları”nın kendileriyle İlgili olarak tescili gereken bir ayni hak bulunmadiği sürece, tapu kütüğüne kaydedilmeleri söz konusu olmaz. Ancak devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin özel mülkiyetinde olan taşınmazların tapu siciline tescili gereklidir.

B) TESCİL: Tapuya tescili gereken   haklar  (tahdidi)  olarak  sayılmıştır 1)Mülkiyet, 2) İrtifak hakları ve taşınmaz yükleri, 3) Rehin hakları Şartlan

Tescil isteminin hak sahibi tarafından yapılması şarttır. Bu itibarladır ki, bir ayni hakkın kurulması, örneğin bir intifa hakkı tanınması söz konusu olduğu takdirde tescil istemi o taşınmazın maliki tarafından yapılır . Ancak, aynî hak istisnai hallerde tescilden önce kazanılmış bulunuyorsa, tescil istemi tapuda malik görünen kimse tarafından değil, aynî hakkı kazanmış olan kimse veya ilgili makam tarafından yapılır; zaten bu hallerde tescil “kurucu” değil, “bildirici” nitelikteki bir tescildir . Bu hâller; miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal ve kamulaştırmadır. Bu gibi durumlarda mülkiyet tescilden önce kazanılır,

Tescil istemi hak sahibinin iradi veya yasal temsilcisi tarafından da yapılabilir. Ancak, taşınmazın devri veya ayni bir hakla kayıtlanması söz konusu olduğu takdirde, temsilcinin özel yetkiye sahip bulunması şarttır.

Tescilin hukuki sonuçlar doğurabilmesi için, geçerli bir hukuki sebebe (kazanım sebebine) dayanmakta ol­ması gereklidir.

Tescilin dayanağı olan hukuki sebep, sağlar arası bir hukuki işlem (örneğin satım, bağışlama sözleşmeleri) veya ölüme bağlı bir tasarruf (örneğin vasiyet) olabileceği gibi, kamu hukuku niteliğindeki bir işlem (örneğin mahkeme hükmü, kamulaştırma kararı, cebri artırmada ihale tutanağı) yahut hukuki bir olay (örneğin işgal, miras) da olabilir.

Tapu memuru, tapu kütüğünde “belgelere aykırı tescil veya yazım hatalarını” ancak ilgililerin yazılı olurunun alınması ve yevmiye defterine kaydı şartıyla düzeltebilir. Tapu memuruna bir hakkın içeriğini etkileyebilecek hataları re’sen düzeltme yetkisi verilmemiştir,         \.

Tapu memuru bir hakkın içeriğine etki etmeyecek adi yazım hatalarını, ancak hatanın “kütük belgelerine aykırı bir hata” olması ve işlem sırasında saptanması hâlinde, re’sen düzeltebilir.

istisnaen, bazı hallerde ayni hak tescilden öne de doğabilir . Örneğin bir taşınmazı işgal, miras, kamulaştırma, cebri icra veya mahkeme hükmüyle kazanan kimse tescilden önce malik olur, fakat temliki tasarruflarda bulunabilmesi, örneğin bu taşınmazı başkasına devredebilmesi veya ipotek edebilmesi için sonradan tescil yaptırması şarttır.

C)ŞERHLER: Şerhleri üç gruba ayırmak mümkündür.

1)Kişisel hakların şerhi :  Şerh, kanunda sınırlı (tahdidi) olarak sayılmış olan bazı kişisel hakların, ilgili taşınmaz üzerinde herkese karşı ileri sürülmesini mümkün kılmak üzere, tapu kütüğünden şerhler sütununa yazılması işlemidir. Kişisel haklar şerh vasıtasıyla kuvvetlendirilmiş ve adeta ayni bir etki kazanmış olurlar ki, bu sebeple onlara kuvvet­lendirilmiş kişisel haklar adı verilir. Ancak, şerh kişisel bir hakkı asla aynî hak hâline getirmez.

Şerh edilebilir kişisel haklar şunlardır:

  • Sözleşmeden doğan alım, onalım ve gerialım haklan (10yıl),
  • Rehinli alacaklının boş dereceye ilerleme hakki,
  • Paylı mülkiyetin devamına ilişkin sözleşme,
  • Adi kira ve hasılat kirası,
  • Arsa payı karşılığı inşaat,
  • Bağışlamadan rücu hakkı,
  • Taşınmaz satış vaadi (5 yıl),

 Medeni Kanuna göre tasarruf yetkisiyle ilgili sınırlamalardan hangilerinin şerh edilebile­ceğini belirtmektedir. Bunlar:

  • Çekişmeli hakların korunmasına ilişkin mahkeme kararları
  • Haciz, iflas kararı veya konkordato İle verilen süre

3-)Aile yurdu kurulması, artmîrasçt atanması

4-)Aile konutu.

5-)Eşlerden bîrinin, hakim kararıyla tasarruf yetkisinin kıskandığı hâllerde, söz konusu bu kısıtlama hakim tarafından re’sen tapu kütüğüne şerh verilir.

D) Beyan: Beyanlar kısmına; taşınmazın eklentileri, devre mülk hakkı, kanunen kurulan daimi geçit hakkı, yapı müteahhit ve işçilerin işe başladıkları tarih, fiil ehliyetinin sınırlanmasına ilişkin kararlar yazılır.

MÜLKİYETİN KONUSU VE KAPSAMI

A-Bütünleyici parça(mütemmim cüz): “Yerel adetlere göre asıl şeyin temel unsuru olan, asıl şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça veya yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılması mümkün olmayan parça” dır.

-Bütünleyici parça tek başına tasarruf işleminin konusu olamaz

 Bir şey bütünleyici parça haline gelince, onun üzerideki ayni haklar sona erer. Asıl şeyin maliki bütünleyici parçanın da maliki olur.

Bazı durumlarda bütünleyici parça olma özelliği kanunen kazanılmaktadır. Bunların başında; arazi üzerindeki yapılar, bitkiler ve kaynaklar gelir. Bunun yanında doğal ürünleri de kanun bütünleyici parça saymıştır.

B-Eklenti(Teferruat): Yerel adete göre veya asıl şey malikinin anlaşabilen arzusuna göre, bir şeyin işletilmesi veya muhafazası veya ondan istifade olunması için asıl şeye sürekli olarak özgülenen, kullanılmasında birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınan taşınır maldır . Örneğin, otomobil radyosu, bisiklet pompası, atın eyeri, gözlüğün kabı vb.

MÜLKİYET ÇEŞİTLERİ

A) Paylı (Müşterek) Mülkiyet: Birden çok kimsenin, maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla malik olmasına paylı mülkiyet denir.

Paylı mülkiyette, bu mülkiyete tâbi şey bir bütün olarak tek bir mülkiyet konusudur.

Paylı mülkiyetin kurulmasına sebep teşkil eden hukuki işlemde pay oranı belirlenmemişse veya kanun başka esas getirmiyorsa, pay oranları eşit sayılır.

Paydaşların her biri kendi payı bakımından hak ve yükümlülüklerine sahiptir. Pay devredilebilir, rehnedilebilir veya alacaklılar tarafından haczettirebilir.

Paydaş payının tamamını devredebileceği gibi, bir kısmını da devredebilir.

 

Yasal ön alım hakkı, paylı Maliklere, paydaşlardan birinin payının tamamını veya bir kısmını üçüncü kişiye satması hâlinde bu hisseyi aynı satış koşullarında alma hakkı veren bir haktır

Paylı mülkiyet sona erince, onalım hakkı da sona erer.

Yasal onalım hakkı, sadece payın üçüncü bir kişiye satışı hâlinde doğar. Paydaşlar arasındaki satışta yasal onalım hakkının kullanılması söz konusu olmaz.

Payın bağışlanması, cebri arttırmayla satışı halinde de paydaşların yasal onalım hakkını kullanma imkânı yoktur.

Bu hak satışın, alıcı veya satıcı tarafından noter kanalıyla hak sahibine bildirilmesinden itibaren 3 ay ve herhalde satışın üzerinden 2 yıl içinde kullanılmalıdır .

Bu süre içinde kullanılmayan hak düşer.

Birden çok paydaşın onalım hakkını kullanması hâlinde, pay oranları ne olursa olsun, her biri üçüncü kişiye satılan payın aynı oranda alıcısı durumuna girerler.

Yasal onalım hakkından, resmi şekside yapılacak bîr sözleşmeyle ve tapuya şerh verilmesi suretiyle feragat edilebilir.

Paylı mülkiyete tâbi malın tümü daha önce rehnedilmiş olsa dahi, paydaşın kendi payını rehnedebilmesi kabul edilmektedir. Buna karşılık, bir veya birkaç pay rehnedilmişse, paylı mülkiyete tâbi eşyanın tüm olarak rehnedilmesi mümkün değildir

 –Hukuki işlem gereğince (paylaşmayı isteme hakkı hukuki işlemle en çok 10 yıllık süre ile sınırlandırılabilir) veya paylı malın sürekli bir amaca özgülenmiş olması sebebiyle paylı mülkiyeti devam ettirme yükümlülüğü bulunmadıkça, paydaşlardan her biri malın paylaşılmasını isteyebilir. Uygun olmayan zamanda paylaşma istenemez. Paylaşma, malın aynen bölünmesi veya pazarlık ya da artırmayla satılarak bedelin bölüşülmesi biçiminde gerçekleştirilir.

Paydaşların kendi paylan üzerinde taşınmaz yükü ve intifa hakkı kurmaları da mümkündür. Fakat, pay, maddi kullanmayı hedef alan irtifak haklarına konu olamaz. Örneğin, bir taşınmaz payı üzerinde bir geçit irtifakı kurulmasına, gerek payın, gerek söz konusu irtifakın niteliği imkân vermez.

Aynı sebeple, maddi kullanmayı gerektiren kira sözleşmesine de pay konu olamaz.

Her malik tek başına bütün mülkiyet konusunu kapsamak üzere, mülkiyet hakkının koruyucu tedbirlerinden yararlanabilir. Malik bu tedbirleri üçüncü kişilere karşı alabileceği gibi, payına saldırıda bulunan diğer paydaşlara karşı da alabilir.

-paydaşlardan her biri, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşları temsilen sağlayabilir.

Tüzel kişiliği bulunmayan paylı mülkiyette, paydaşlar oybirliği ile paylı mülkiyetle ilgili olarak yararlanma, kullanma ve yönetime ilişkin konularda kanun hükmünden farklı olarak düzenlemede bulunabilirler. Lakin  oybirliği ile alınmış olsa dahi, aşağıdaki iki halde paydaşın sahip olabileceği hak ve yetkiler kaldırılmayacak veya sınırlandırılamaz:

-Paylı mülkiyet konusu eşyanın kullanılabilirliğinin ve değerinin korunması için zorunlu olan yönetim İşlerini yapmak ve gerektiğinde mahkemeden buna ilişkin önlemlerin alınmasını talep etmek.

-Eşyayı bir zarar tehlikesinden veya zararın artmasından korumak için derhal alınması gereken önlemleri bütün paydaşlar hesabına almak.

Olağan Yönetim İşleri (her bir paydaş yapabilir)

  • Küçük onarımlar (kınlan pencere, fayans)
  • Tarımsal işler (hasat etmek, ağaçları budamak)

       Önemli Yönetim İşleri {pay ve paydaş çoğunluğu aranır)

1)İşletme usulü veya tarım türünün değiştirilmesi

  • Adi kira veya hâsılat kirası sözleşmesinin yapılması veya feshi
  • Toprağın ıslahı (bataklığın kurutulması)
  • Olağan yönetim sınırlarını aşan ve paylı malın değerinin veya yarar sağlamaya elverişliliğinin korunması için gerekli bakım, onarım ve yapı işleri (tarlanın nadasa bırakılması, binanın dış cephe boyasının yapılması, evin bahçesine garaj yapılması)

Olağanüstü Yönetim İşleri (oybirliği aranır)

  • Paylı malın özgüleme amacının değiştirilmesi
  • Korumanın veya olağan şekilde kullanmanın gerekli kıldığı ölçüleri aşan yapı işleri
  • Paylı malın tamamı üzerinde tasarruf işlemleri yapılması
  • B) İştirak halinde (elbirliği halinde) mülkiyet: kanun ya da sözleşme gereğince ortaklık bağı kurulmuş kimselerin bir şeyin tamamına hep birlikte malik olmalarıdır. Ör. adi şirket, miras şirketi.

Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm yoksa, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için oybirliğiyle karar alınması gerekir. Ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bundan bütün ortaklar yararlanır.

Elbirliği mülkiyeti, malın devri, topluluğun dağılması veya paylı mülkiyete geçilmesiyle sona erer. Paylaştırma, aksine bir hüküm bulunmadıkça, paylı mülkiyet hükümlerine göre yapılır.

MENKUL (TAŞINIR) MÜLKİYETİ

Menkul mülkiyeti aslen, devren ve kazandırıcı zamanaşımı ile kazanılabilir.

a) Aslen kazanma:

-İhraz (ele geçirme)

-lükata (kaybolunan bir şeyi bulma)

-hukuki tağyir (işleme)

-define

-iki malın birbirine karışması veya birleşmesi.

b) Devren kazanma: Taşınır mülkiyetinin nakli için zilyetliğin devri gerekir.

c) Kazandırıcı zaman aşımı ile kazanma: Başkasının menkul bir malını davasız ve aralıksız 5 yıl iyi niyetle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kimse, o taşınırın maliki olur.

GAYRİMENKUL (TAŞINMAZ) MÜLKİYETİ:

         Taşınmaz mülkiyeti aslen, devren ve zaman aşımı ile kazanılabilir.

a) Aslen kazanma: İşgal, yeni arazi oluşması.

b) Devren kazanma: Taşınmaz mülkiyetinin devri amacını taşıyan sözleşmelerin resmi şekilde yapılması şarttır. Bu sözleşmeler tapu memuru önünde yapılmalıdır. Gayrimenkul satım vaadi sözleşmesini ise noterler yapmaya yetkilidir.

 Tescilsiz iktisap hallerinde ise (işgal, miras, kamulaştırma, mahkeme hükmü, cebri icra gibi) mülkiyet tescilden önce kazanılır.

c) Zaman aşımıyla kazanma:

aa) Olağan (Adi) zaman aşımıyla kazanma: Geçerli bir hukuki sebep olmaksızın tapuda malik gözüken kimse o taşınmazı davasız ve aralıksız 10 yıl süreyle ve iyi niyetle zilyetliğinde bulundurursa onun maliki olur.

bb) Olağanüstü zaman aşımıyla kazanma: Tapu sicilinde kayıtlı olmayan veya kayıtlı olmakla birlikte maliki anlaşılamayan veya 20 yıl önce ölmüş veya gaipliğine karar verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazı 20 yıl süre ile ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi tescil için hazineye ve ilgili kamu tüzel kişilerine veya varsa tapuda malik gözüken kişinin mirasçılarına tescil davası açabilir. Olağanüstü zamanaşımı ile kazanmada iyi niyet aranmaz,

İnançlı Temlik:  Bir taşınmazın mülkiyetini devreden malikin, devralanın bu taşınmazı belli bir amaç için kullandıktan sonra, tekrar kendisine veya onun belirleyeceği üçüncü bir şahsa geri temlik edeceği inancıyla, taşınmaz mülkiyetini devretmesine inançlı temlik denir.

Taşınmaz Satış Vaadi

Taşınmaz satış vaadi sözleşmesi hem noterlerce hem de tapu memurlarınca yapılabilir.

Noterler sadece taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yapabileceklerinden taşınmaz satış sözleşmesi yapamazlar. Ancak böyle bir sözleşme düzenlenmiş olursa bu sözleşme tahvil yoluyla satış vaadi olarak geçerli hâle getirilebilir.

Satış vaadi sözleşmesi satış sözleşmesinden farklı olarak şarta bağlı olarak yapılabilir.Noterler tarafından düzenleme biçiminde yapılan satış vaadi sözleşmesi taraflardan birinin talebi üzerine tapuya şerh verilebilir.  Şerhin etkisi beş yıldır. Beş yıllık sürenin sona ermesi ile birlikte söz konusu şerh, tapu memuru tarafından re’sen terkin edilir.

HAKSIZ YAPI

A-YAPIYI ARAZİ MALİKİNİN YAPMIŞ OLMASI: Hiçbir hukuki İlişkiye dayanmaksızın arazi maliki, yapısında, başkasına ait malzemeyi kullanmışsa, malzeme maliki için üç hak söz konusu .

  • Malzemenin sökülerek geri verilmesi talebi
  • Tazminat Talebi

3) Arazinin mülkiyetinin kendisine geçirilmesi talebi

Malzeme malikinin, arazinin mülkiyetinin kendisine geçirilmesini talep edebilmesi için;

-Malzeme maliki iyi niyetli olmalıdır,

-Yapının değeri açıkça arsanın değerinden fazla olmalıdır.

-Malzemenin sökülmesi talep edilmemiş veya edilmesine rağmen reddedilmiş olmalıdır.

Malzeme maliki tazminat talebinde bulunmamış olmalıdır.

B-Yapıyı malzeme malikinin yapmış olması:  Bir kimse kendi malzemesi ile hukuki ilişkiye dayan maksızın başkasının arazisi üzerinde yapı yap­mışsa, arazi malikinin çeşitli talep hakları vardır.

-Arazi malikinin, malzemenin sökülüp kaldırılmasını talep hakkı

-Malzemenin sökülüp kaldırılmaması hâlinde malzeme malikinin tazminat talebi: Arazi maliki, malzemenin sökülmesini talep etmediği veya talep edemediği takdirde, malzeme maliki, arazi malikinden her hâlde tazminat talep etme hakkına sahiptir.

-Malzeme malikinin talep edeceği tazminat, kendi­sinin iyiniyetli olup olmamasına göre değişir.

-Arazi malikinin ve malzeme malikinin arazinin mülkiyetinin malzeme malikine geçirilmesi talebi Yapının değeri arsanın değerinden açıkça fazla ise, gerek iyiniyetli arazi maliki gerekse iyiniyetli malzeme maliki uygun bir tazminat karşılığında arazinin tamamının veya yeterli bir kısmının mülkiyetinin malzeme ma­likine geçirilmesini istemek hakkına sahip olur.

Yapıyı üçüncü kişinin yapması hali

Arazi malikinin hakları:

-Malzemenin sökülüp yapının kaldırılması aşırI zarara yol açmıyorsa malik, gideri yapıyı yapana ait olmak üzere malzemenin sökülüp kaldırılmasını talep edebilir.

Yapının kaldırılmadığı hâllerde de arazi maliki, bu yüzden bir zarara uğrarsa bu zararı vekâletsiz iş görme veya sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre yapıyı yapana tazmin ettirebilir.

Malzeme malikinin hakları:

-Malzeme maliki, yapı arazi malikinin rızası İle yapılmışsa ve kaldırılması aşırı zarara yol açmıyorsa malzemenin sökülüp yapının kaldırılmasını talep edebilir.

-Malzemenin kaldırılması talep edilmediği veya edilemediği hâllerde, malzeme maliki arazi malikinden zararın tazmin edilmesini talep edebilir.

Yapıyı yapanın hakları:

-Yapıyı yapan, arazi malikine karşı onun inşaata rızası varsa vekâlet, rızası yoksa vekâletsiz iş görme hükümlerine dayanabilir.

YAPILARIN ARAZİNİN BÜTÜNLEYİCİ PARÇASİ OLMASININ  İSTİSNALARI

A)Üst Hakkı:  Bir kimseye ait bir arazinin üstünde veya altında inşaat yapmak veya mevcut inşaatı korumak olarak tanımlanan üst hakkı bu kuralın  önemli bir istisnasını teşkil eder. inşaat arsa sahibine değil, hak sahibine ait olacaktır.

B)Mecra Hakkı :  Sıvı, gaz ve enerji akımlarını iletmeye yarayan tesislere mecra denir. Şartların oluşmasıyla bir araziden geçen bu mecraların mülkiyeti, arazi sahibine değil, bunlara ait işletmelerin mülkiyetine tâbidir.

C)Taşınmaz üzerindeki taşınır yapılar: Başkasının arazisi üzerinde kalıcı olması amaçlanmaksızın yapılan kulübe, büfe, çardak, baraka ve benzen hafif yapılar, bunların malikine aittir.

 

D-TAŞKIN İNŞAAT:Başkasının arazisine taşan yapının, asıl yapının bütünleyici parçası olması hâlidir. Bu hale taşkın inşaat adı verilmektedir.

Taşkın yapı, taştığı arazinin bütünleyici parçası değildir. Taşkın yapının mülkiyeti yapı sahibine aittir. Buna karşılık haksız yapı yer aldığı arazinin bütünleyici parçasıdır.

Haksız yapıda koşulların varlığı hâlinde sadece arazinin mülkiyetinin devri talep edilebilir. Taşkın yapıda ise, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesi talep edilebilir.

Arazi maliki, diğer arazideki yapının kendi arazisine taşmasına izin vermişse; taşan kısım, yapı malikinin mülkü olur.

-Böyle bir izin yoksa zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak 15 gün içinde itiraz edebilir. Bu itirazla taşan kısmın kaldırılması İstenebilir.

-İtirazı arazi maliki yapabileceği gibi, yapının taşması yüzünden zarara uğrayan sınırlı ayni hak sahipleri de yapabilir.

-Taşkın yapı komşu arazi malikine aitse itiraz malike, yapı bir üst hakkı sahibine aitse İtiraz üst hakkı sahibine yapılmalıdır.

Arazi maliki itiraz süresini geçirirse, taşkın yapıyı iyiniyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için;

  • kendi lehine bir irtifak hakkı kurulmasını veya,
  • bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini talep edebilir.

TAŞINMAZ MÜLKİYETİNİN KISITLAMALARI

1)Alım (İştira) hakkıAlım hakkı, alacaklıya tek taraflı irade beyanıyla taşınmazı satın alma hakkı veren yenilik doğuran bir haktır. Bu hakki karşı tarafa tanıyan sözleşmeye de alım sözleşmesi denir. Bu sözleşme tapu sicil memuru tarafından düzenlenecektir

-Alım sözleşmesi tapuya şerh verilmedikçe, yalnızca sözleşmenin tarafı olan malike karşı ileri sürülebilir. Ancak şerh verilmekle, şerh süresi içinde her malike karşı ileri sürülebilir. Şerhin etkisi en çok 10 yıldır. Alım hakkında, sürenin sonunda şerh taşınmaz malikinin talebi ile terkin olunur. Aksi kararlaştırılmamışsa sözleşmeden doğan alım, onalım ve geri alım hakları devredilemez ancak miras yoluyla geçer.

 

2)Geri alım (vefa) Hakkı:  Taşınmazı başkasına devretmiş olan kimseye, tek taraflı irade beyanıyla o taşınmazı geri alma hakkı veren yenilik doğuran bir haktır.

Geri alım sözleşmesi tapuya şerh verilmekle, şerh süresi boyunca üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir. Şerhin etkisi 10 yıldır.

 Hak sahibi ile muhatap arasında geri alım sözleşmesindeki şartlara göre bir satış ilişkisi doğar. Muhatap taşınmazın mülkiyetini geri alım hakkı sahibine devretmek, geri alım hakkı sahibi de geri alım anlaşmasında belirtilen bedeli karşı tarafa ödemek borcu altına girer.

 

3)Önalım (şuf’a) hakkı:  Önalım hakkı, niteliği itibariyle, kullanılması şarta bağlı bir alım hakkı olarak nitelendirilebilir. Bu şart, taşınmazın bir üçüncü kişiye satılması ya da ekonomik bakımdan satışa eşdeğer bir işlemin yapılmasıdır. Ancak bu şart gerçekleşince hak kullanılabilir. Taşınmazın bağışlanması, trampa edilmesi, bir şirkete sermaye olarak konulması, Ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle mülkiyetin geçirilmesi mirasçılardan birine özgülenmesi hâlinde şart gerçekleşmiş olmaz ve şuf’a hakkı kullanılamaz.

Cebri artırmayla satışlarda da onalım hakkı kullanılamaz.

Onalım sözleşmesi adi yazılı şekle tâbidir

Onalım hakkı, sözleşmede belirtilen süre içerisinde kullanılmazsa düşer. Onalım sözleşmesi tapu kütüğüne şerh verilmekle, sonraki maliklere karşı da ileri sürülebilir. Şerhin geçerli olacağı en uzun süre 10 yıldır.

Yapılan satış, alıcı veya satıcı tarafından, hak sahibine noter kanalıyla bildirilir. Bu bildirimden itibaren hak, üç ay ve her hâlde satıştan itibaren iki yıl içinde dava yolu ile kullanılmalıdır.

Hâk sahibi, hakkını ancak malike (üçüncü kişiye) karşı dava açmak suretiyle kullanabilir.

 

SINIRLI AYNİ HAKLAR

Sahibine kullanma ve/veya yararlanma yetkisi tanıyan ayni haklardır.Bunlar 3’e ayrılır:

1) İRTİFAK HAKLARI: Sahiplerine bazen yalnızca kullanma veya yararlanma, bazen de hem kullanma hem yararlanma yetkilerini veren ayni haklardır. Üçe ayrılırlar:

  1. a) Ayni irtifak hakları (taşınmaz lehine irtifak hakkı-eşyaya bağlı irtifak hakları): Herhangi bir şahıs söz konusu olmaksızın , Bir taşınmaz üzerinde diğer bir taşınmaz lehine konulmuş bir yük olup, malikini mülkiyet hakkının sağladığı bazı yetkileri kullanmaktan kaçınmaya veya yararlanan taşınmaz malikinin yüklü taşınmazı belirli şekilde kullanmasına katlanmaya mecbur kılar.
  2. b) Şahsi İrtifaklar: Düzenli şahsi irtifaklar

1-İntifa: Konusu olan eşyadan; sahibine tam ve sınırsız yararlanma yetkisi veren irtifak hakkıdır. Bu hak mülkiyet hakkından sonra konusu en geniş kapsamlı ayni haktır.

İntifa hakkı , başkasına devredilmez, miras yoluyla geçmez, haczedilmez, iflâs masasına girmez, rehin hakkının konusu olamaz. Lakin intifa hakkı sahibinin, bu hakkı bizzat kullanma zorunluluğu yoktur. Sözleşmede aksine hüküm yoksa veya durum ve koşullardan hak sahibince şahsen kullanılması gerektiği anlaşılmıyorsa, intifa hakkının kullanılması başkasına devredilebilir.

İntifa hakkı sahibi taşınmazı kullanır ve ondan yararlanabil irse de taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunamaz ve taşınmazın özgülenmesi yönünde bir değişiklik yapamaz.

İntifa hakkı ancak belli bir kişiye tanınabilir. Bu kişinin gerçek veya tüzel kişi olması fark etmez.

İntifa hakkı sahibi intifa konusu üzerinde bir başkası lehine başkaca bir ayni hak tesis edemez. İntifa hakkı sahibi ölür veya hakkından vazgeçerse üçüncü kişinin hakkı da sona erer.

İntifa hakkı, taşınmaz, taşınır, haklar ve hâttâ mal topluluğu üzerinde tesis edilebilir .

2-Oturma (Sükna) Hakkı:  Başkasına devredilmeyen ve mirasçılara geçmeyen oturma hakkı, bir binadan veya onun bir bölümünden konut olarak yararlanma, orada oturma yetkisi veren kişisel irtifak hakkıdır . Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça intifa hakkına ilişkin hükümler oturma hakkına da uygulanır. Lakin Oturma hakkının kullanılması bir başkasına bırakılamaz. Oturma hakkı bizzat kullanılması gerektiğinden, tüzel kişi lehine kurulamaz. Ancak gerçek kişi lehine kurulabilir.

Düzensiz Şahsî İrtifak Hakları

a) Kaynak hakkı: başkasının arazisinde bulunan su kaynağından su almak ve kendi arazisine akıtmak hususunda yetki veren bir irtifak hakkıdır. Kaynak taşınmazın bütünleyici parçasıdır, oysa kaynak hakkı kaynağın suyundan su almak hakkını veren; aksi kararlaştırılmamışsa devredilebilen ve miras yoluyla intikal eden sınırlı ayni haktır.

Kaynak hakkı kişiye bağlı ise kişinin ölümü ile sona erer.

Kaynak hakkı bağımsız nitelikte ve en az 30 yıl için kurulmuş ise tapu kütüğüne taşınmaz olarak kaydedilir

b-Üst hakkı; bir başkasının arsasında inşaat yapma yetkisi veren irtifak hakkı. Üst hakkı bağımsız bir irtifak olarak yüzyıldan fazla bir süre için kurulamaz. Kurulmuş bulunan bir üst hakkı süresinin dörtte üçü dolduktan sonra kurulması için öngörülen şekle uyularak azami bir yüz yıl daha uzatılabilir. Ancak böyle bir uzatma anlaşması yapılacağına ilişkin önceden yapılan taahhütler geçersizdir.

Bu irtifak hakkı aksi kararlaştırılmadıkça başkasına devredilebilir ve mirasçılara geçer. Üst hakkının kurulmasına ilişkin sözleşme, tapu memuru tarafından resmi şekilde yapılır.

Üst hakkında, taşınmazın mülkiyeti malikte olduğu için, o, araziyi satabilir, rehnedebilir.

Üst hakkı bağımsız ve sürekli nitelikte ise üst hakkı sahibinin istemi üzerine tapu kütüğüne taşınmaz olarak kaydedilebilir. En az 30 yıl için kurulan üst hakkı sürekli niteliktedir.

Üst hakkı sona erince yapılar arazi malikine kalır ve arazinin bütünleyici parçası olur.

Taşınmaz maliki  kendisine kalan yapılar için üst hakkı sahibine bir bedel ödemez.

c) Karma irtifak hakları: Malik, taşınmazı üzerinde herhangi bir kişi veya topluluk lehine atış eğitimi veya spor alanı veya geçit olarak kullanılmak gibi belirli bir yararlanmaya hizmet etmek üzere başka irtifak hakları da kurabilir. Bu haklar, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, başkasına devredilemez ve mirasçılara geçmez.

2) GAYRI MENKUL MÜKELLEFİYETİ (TAŞINMAZ YÜKÜ): Bir taşınmaz malikini yalnız o taşınmazla sorumlu olmak üzere diğer bir kimseye bir şey vermek veya yapmakla yükümlü kılar. Taşınmaz yükü; alacaklıya yükümlüye karşı hiçbir kişisel alacak hakkı sağlamaz; sadece alacağını yüklü taşınmazın değerinden elde etme yetkisi verir.

3) REHİN HAKLARI: Sahibine alacağını borçludan alamadığı takdirde rehin konusu eşyayı paraya çevirterek alacağını alma yetkisi veren ayni bir haktır. Rehin hakları, bir alacağın varlığını gerektirdikleri için fer’i niteliktedirler. Rehin hakları teminat (güvence) sağlayan sınırlı ayni haklardandır. Rehin, hakkın konusu eşyanın türüne göre ikiye ayrılır:

a) Gayrı menkul rehini: Rehin hakkı, ancak tapuya kayıtlı taşınmazlar üzerinde kurulabilir. Birden çok taşınmazın aynı borç için rehnedilmesi, taşınmazların aynı malike veya borçtan müteselsil sorumlu olan maliklere ait olmalarına bağlıdır.

Rehnedilecek gayrı menkulün mutlaka borçluya ait olması gerekli değildir.

Taşınmaz rehini, miktarı Türk parası ile gösterilen belli bir alacak için kurulabilir. Alacağın miktarının belli olmaması halinde, alacaklının bütün istemlerini karşılayacak şekilde taşınmazın güvence altına alacağı üst sınır taraflarca belirtilir.

Yurt içinde veya dışında faaliyette bulunan kredi kuruluşlarınca yabancı para üzerinden veya yabancı para ölçüsü ile verilen kredileri güvence altına almak için yabancı para üzerinden taşınmaz rehini kurulabilir. Bu halde her derecenin ifade ettiği miktar, rehin konusu alacağın tespit edildiği para türü üzerinden gösterilir. Ancak, aynı derecede birden fazla para türü kullanılarak rehin kurulamaz.

Gayrı menkul rehininin üç türü vardır:

aa) İpotek: Bir alacağın güvencesi olarak bir taşınmazın karşılık gösterilmesidir. İpotekte alacaklı alacağını taşınmazın değeri üzerinden alamazsa borçlunun diğer mal varlığına başvurabilir. Buna borçlunun “şahsi sorumluluğu” denir.

bb) İrat Senedi: İpotekli borç senedi gibi bir kıymetli evraktır. Alacaklı alacağını yalnızca rehin konusu taşınmazın değeri üzerinden alabilir borçlunun diğer mal varlığına başvuramaz. Buna borçlunun “ayni sorumluluğu”

cc) İpotekli Borç Senedi: Bir kıymetli evrak niteliğinde olup aynen ipotekte olduğu gibi borçlunun şahsi sorumluluğuna gidebilme hakkı veren bir taşınmaz rehini türüdür. Diğer bir ifadeyle ipotekli borç senedi, hem kişisel sorumluluğun sürdüğü, hem de taşınmaz değerinin tedavülünün mümkün olduğu bir taşınmaz rehini çeşididir.

İPOTEK: Bir alacağın teminatı olarak bir taşınmazın karşılık gösterilmesidir. İpotek edilecek taşınmazın mutlaka borçluya ait olması gerekmez. Bir kimse başkasının borcu için taşınmazını ipotek ettirebilir.

İpotek teminat amacı güden ve borçlunun şahsi sorumluluğuna yol açan bir gayrimenkul rehini türüdür. Mevcut alacakları teminat altına almak için kurulan ipoteğe ana para ipoteği; ileride doğacak veya doğması muhtemel alacaklar için kurulan ipoteğe ise azami meblağ ipoteği denir.

İpoteğin meydana gelebilmesi için, ipotek konusu taşınmazın maliki ile alacaklı arasında tapu memuru huzurunda resmi şekilde bir rehin sözleşmesinin yapılması bu sözleşmenin tapu siciline tescil edilmesi şarttır.

Bazı hallerde ise taraflar arasında bir rehin sözleşmesi olmaksızın doğrudan tescil talebinde bulunulabilir. Bu hallere dolayısıyla kanuni rehin  denir. Böyle bir yetkiye sahip bulunan alacaklılar şunlardır: Sattığı taşınmaz üzerinde satış bedelini temin için satıcı; taksimden doğan alacakları için taşınmaz üzerindeki mirasçı ve ortaklar ve bir taşınmaz inşaatın da çalışıp bundan doğan alacakları için o taşınmaz üzerinde müteahhit ve işçiler.

Alacaklıların, bu kanuni ipotek hakkından önceden feragat etmeleri geçerli değildir.

Söz konusu alacaklılar üç ay içinde tescil talebinde bulunmak zorundadırlar.

Alacaklının rehin konusu taşınmazın değerinin düşmesini önlemek amacıyla yaptığı giderler için tescile gerek olmaksızın doğan rehin hakkına da doğrudan doğruya kanuni rehin denir.

İpotekli taşınmazın devri, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, borçlunun sorumluluğunda ve güvencede bir değişiklik meydana getirmez. Yeni malik borcu yüklendiği takdirde alacaklı, kendisine başvurma hakkını saklı tuttuğunu bir yıl içinde yazılı olarak önceki borçluya bildirmezse, borçlu borcundan kurtulur.

a) İpoteğin Tabi Olduğu İlkeler:

aa) Aleniyet (açıklık) ilkesi:

bb) Belirlilik ilkesi: Üzerinde ipotek kurulacak olan taşınmaz tapuya kayıtlı olmalı ve rehinin kurulması aşamasında belirli olmalıdır .Güvenceye bağlanacak olan alacağın mutlaka mevcut olması şart değildir. İlerde doğacak veya doğması muhtemel olan bir alacağı teminat için de ipotek kurulabilir. Fakat taşınmazın oluşturacağı teminat miktarı belli edilmiş olmalıdır.

cc) Teminat ilkesi; Taşınmaz rehini rehnedilmiş olan taşınmazın mütemmim cüzleri ile teferruatını kapsar. Rehnedilen taşınmaz kira getirmekte ise bu kiralar ve sigorta tazminatı da rehin kapsamına dahildir.

Borçlu borcunu ödemediğinde, alacaklının taşınmaza sahip olacağı şeklindeki anlaşma geçersizdir. Buna merhuna temellük yasağı denir.

dd) Sabit dereceler ilkesi; Sınırlı ayni haklarda sıra kural olarak tescil tarihine göre olur. Fakat medeni ipotek bakımından bu kuraldan ayrılmış ve sabit dereceler ilkesini benimsemiştir.

Bu sisteme göre; taşınmaz rehnedilirken hangi ipotek derecesine kaydedilirse o derecede teminat oluşturur. Rehnedilen gayrimenkul paraya çevrildiğinde ilk önce 1. derecedeki alacaklıya ödeme yapılır. Ancak bundan sonra diğer derecelerdeki alacaklılara ödemelerde bulunulabilir.

Aynı dereceden birden fazla ipotek kurulabilmesi için o derecede daha önce kurulmuş olan ipotek alacaklısının rızası gerekir.

Bir derecedeki rehinin sona ermesiyle daha alttaki derecedeki rehin kendiliğinden üste geçmez. Boşalan dereceye alttaki derecedeki rehinin geçebilmesi için bu konuda alacaklıya ipotekte boşalan (serbest) dereceden yararlanma hakkı tanınmış ve bu hakkın tapu siciline şerh edilmiş olması gerekir.

 İpoteğin Sona Ermesi:  İpotek buna ilişkin kaydın terkini (silinmesi) veya taşınmazın tamamen yok olmasıyla sona erer. Alacak sona erince ipotekli taşınmazın maliki, alacaklıdan ipoteği terkin ettirmesini isteyebilir.

b) MENKUL (TAŞINIR) REHNİ 1) TESLİM ŞARTLI REHİN: Bir menkul eşyanın bir alacağın güvencesini oluşturmak üzere rehin veren tarafından alacaklıya veya üçüncü bir kişiye teslim edilmesiyle kurulan rehindir. Menkul eşyalar üzerinde rehin hakkı kural olarak bu eşyanın teslim edilmesiyle kurulabilir. Fakat hayvan rehini, gemi ipoteği ve ticari işletme rehini ise teslim şartı olmaksızın kurulabilen sicilli menkul rehini türleridir.

Teslim şartlı rehinin kurulabilmesi için rehin verenle alacaklı arasında bir rehin sözleşmesinin yapılması ve rehnedilecek olan taşınırın teslim edilmesi gerekir. Teslim bir tasarruf işlemidir. Teslim (zilyetliğin devri) alacaklıya yapılabileceği gibi 3. bir kişiye de yapılabilir. Hükmen teslim yoluyla rehinin kurulması söz konusu değildir.

Teslim şartlı rehinden doğan en önemli yetki rehini paraya çevirtme hakkıdır. Borcun ödenmemesi halinde rehinli taşınırın mülkiyetinin alacaklıya geçmesini öngören sözleşme hükmü geçersizdir. Alacaklı, rehnedilen taşınırı ancak rehnedenin rızasıyla bir başkasına rehnedebilir (alt rehin). Rehnedilen taşınırın maliki, onun üzerinde bir art rehin kurabilir. Bunun için, alacağı ödenince rehnedilen taşınırın sonraki alacaklıya teslim edilmesinin rehinli alacaklıya yazılı olarak bildirilmesi gerekir.

2) HAPİS HAKKI:  Sahibine zilyetliğinde bulunan ve borçluya ait olan taşınırı veya kıymetli evrakı, vadesi gelen alacağı (muaccel olan) kendisine ödeninceye kadar o şeyleri iade etmemek ve gerekirse paraya çevirterek alacaklıya alma yetkisi veren kanundan doğan bir rehin hakkıdır. Kanun kiralayana, taşıyıcıya ve acenteye hapis hakkı tanımıştır.

 Hapis hakkının doğumu için, bu hakka konu olan menkul eşyanın veya kıymetli evrakın alacaklının zilyetliğinde bulunması ve zilyetliğin de borçlunun isteği ile kazanılmış olması gerekir. Hapis hakkı, alacaklının iyi niyetle zilyetliğine geçirmiş olması şartıyla borçluya ait olmayan şeyleri de kapsar. Alacak ile hapis hakkına konu olan menkul eşya veya kıymetli evrak arasında tabii bağlantı bulunmalıdır. Zilyetlik ve alacak ticari ilişkiden doğmuşsa, tacirler arasında bu bağlantı varsayılır.

3) DİĞER HAKLAR ÜZERİNDE REHİN: Başkasına devredilebilen alacaklar ve diğer haklar rehnedilebilir. Senede bağlanmış olan veya olmayan alacakların rehini için sözleşmenin yazılı şekilde yapılması ve senede bağlı alacaklarda senedin teslimi gerekir. Diğer hakların rehininde, yazılı rehin sözleşmesiyle birlikte, bu hakların devri için öngörülen şekle uyulması gerekir.

Hamile yazılı senetlerin rehini için senetlerin rehin alacaklısına teslimi yeterlidir.

İlgili Kategoriler

Anadolu AÖF AÖF Ders Notları



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir