2018-2019 Eğitim öğretim yılı Her gün bir fıkra etkinliği 2



2  EKİM SALI (1.)

BU BİLİM   

Temel 3.sınıfa giden oğlu İdris’e sorar;
_Çarpım cetveli öğrendiniz mi?
_Öğrendik baba der oğlu.
_Söyle bakalım 5 kere 5kaç eder?
_25 ,der İdris.
Temel şaşırır:
-Allah Allah… bizim zamanımızda da 25 ederdi.
Bu bilimde hiç ilerlemiyor demek ki…

 

 

3  EKİM ÇARŞ (2.)

 

YİRMİ YILLIK ŞOFÖR

 

Bir araba yaşlı Temel’e çarpar. Arabanın şoförü bağırır,
– Suç sende ben 20 yıllık şoförüm!.. Temel karşılık verir,
– Ben de 80 yıldır yüreyrum!

 

 

 

 

 

 

4   EKİM PERŞ.(3.)

 

YENİ GELDİM

 

Temel bir gün çatıya çıkmış çatıdan düşmüş mahalle sakinleri Temel’in düştüğünü görmüşler ve  ‘Ne oldu?’ demişler Temel de :Valla bilmiyorum ben de yeni geldim demiş.

 

 

5  EKİM CUMA (4.)

 

NASİP

Temel ve  Dursun otele gitmişler.Temel altta Dursun yukarıda yatarmış.Bir gün içeriye adamlar girmiş ve altta olan Temel’i dövmüşler.Ertesi gün de Temel’i dövmüşler. Ertersi gün de.Temel adamlar gelmeden bir plan yapmış.Hep beni dövüyolar.Biraz da Dursun

‘u dövsünler diyerek kendisini yukarı Dursun ise alta yatırmış.Adamlar gelmiş ve alttakini dövdüğümüz yeter biraz da üstekini dövelim demiş yine Temel’i dövmüşler

 

8  EKİM P.TESİ (5.)

LEYLA MECNUN

Temel Fadime’yle Leyla ve Mecnun adlı tiyatroyu izlemek için tiyatro gişesine gitmiş:
– Pize içi pilet lütfen.
– Leyla ile Mecnun için mi?
– Hayir Fadime’yle penum için.

 

9   EKİM SALI (6.)

 

ÜÇ DİL

Temel ile Dursun Sultan Ahmet’te gezinirken bir turist gelip kendilerine bir adres sorar. Turist ingilizce, Almanca ve Fransızca sorar fakat bizim lazlar anlamaz…
– Ula Dursun bir yabancı dil öğrenemedik gitti – Ula neye yarayacak ki bak adam üç dil biliyor yine derdini anlatamıyo…

 

 

10   EKİM ÇARŞ. (7.)

 

 

KİMSE GELMEZ

Temel ölmüş, cehenneme gitmiş, Temel’i sille tokat karşılamışlar.– Böyle yaparsanuz sonra hiç cimse buraya çelmez, demiş.

 

11 EKİM PERŞ. (8.)

 

BİZİM KARI

Mahkemede hakim, Temel’e sormus;
– Kiminle evlisin?
– Bizum kariylan!
Hakim sinirlenmis,
– E, herhalde. Sen hic erkekle evlenen duydun mu?

Temel:Duydum tabi,

Hakim: Kimmiş?
Temel :Bizum kari.

 

 

12  EKİM CUMA (9.)

 

ÖZÜR

Bir gün Temel yolda gidiyormuş.

Yolda bir şişe görmüş şişeye bi tepmiş şişenin içinden cin çıkmış.Cin demiş ki,dile benden ne dilersen.Temel cevap verir: Özür  dilerim

 

 

                                                        

 

 

15 EKİM P.TESİ (10.)

 

YANMIŞ

Bir gün Temel ve Dursun itfayeci olmuş. Otelde yangın çıkmış  Dursun yukardan adamları atıyor  Temel aşağıda adamları tutuyormuş, Temel zencilere hiç dokunmayı onlar direkt beton zemine çakılıyormuş. Dursun’ un sürekli zencileri atmasına kızan Temel sinirlenir ve Dursun’a der ki: Oğlum yanmışları ne ataysun olar zaten yanmiş…

 

 

16   EKİM SALI  (11.)

 

ISIT DA İÇEK

 

Temel bir gün kahveye gitmiş selamın aleykum soğuk çay var mı? Adam ‘Yok abi sıcak çayımız var.’ Temel ertesi gün yine gelmiş yine ‘Soğuk çay var mı.’ Demiş. Adam ‘Hayır’ demiş. Temel çıkmış ertesi gün yine soğuk çay var mı? Demiş. Adam: ‘Hayır.’ demiş yine.Bir ertesi gün sormuş aynı soruyu: ‘Soğuk çay var mı abi? Adam: ‘Yok hayııııııırr!’ diyerek biraz sinirlenmiş. Temel gitmiş sonra adam içinden geçirmiş demiş ki:’Bak bu adam bir daha gelir soğuk çay var mı diye sorar ben çayı soğutayim. Ertesi gün Temel gelmiş:’Selamın aleykum soğuk çayınız var mı abi?’ demiş. Adam: ‘Evet var.’ Demiş. Temel oturmuş bir masaya :’Tamam ısıt da içelim.’ Demiş

17 EKİM ÇARŞ (12.)

 

UNUTTUM 

Temel ile Dursun yolda karşılaşır. Temel bir kule kiralayıp Dursun’u evine davet eder. Sonra birlikte kuleye giderler. Kule 50 kattır. Dursun hayatında ilk defa bir kule gördüğü için merdivenlere koşa koşa tırmanır. Sonra Temelin aklına bir şey gelir ve Dursun’a seslenir. Ardından Dursun:10. Katta söylersin, der. Sonra kat 10 olur. Temel tekrar seslenir. Dursun tekrar: 20. Katta söylersin, der.
Bu böyle gider. Sonunda kat 50 olur.
Nihayetinde Dursun:Bir şey söyleyecektin ya onu şimdi söyleyebilirsin, der. Temel bunun üstüne:
anahtarı 1. Katta unuttum, der.

 

 

18  EKİM PERŞ (13.)

 

YE KERKÜM YE  

 

Nasretin Hoca bir gün bir davete gitmiş ama en eski kıyafetlerini giymiş. Orda ona hiç kimse ilgi göstermemiş. Nasretin Hoca’ya kırık bir sandalye ve en kötü masa verilmiş. Nasrettin Hoca’ya yemek de verilmemiş. Nasrettin Hoca ne yapsın , evine gidip en güzel kürkünü, en güzel pantolonunu ve en güzel kazağını giymiş. Tekrar davete gitmiş. Orda onu kimse tanımamış. Ona en güzel masayı vermişler. Yemekler gelmiş.Nasrettin Hoca:’Ye kürküm ye, ye kürküm ye,’demeye başlamış. Oradaki adam sormuş hocaya :’ ne yapıyosun hoca niye kürküne yediriyorsun? demiş.
O da – Madem bu kadar ilgi kürküme eeee ozaman da yemek yesin.’demiş.

 

 

19    EKİM CUMA (14.)

 

DO YOU SPEAK İNGİLİSH    

 

Temel Gemici olmuş, ilk kez yurt dışına gitmişti. Gemi Liverpool Limanı’na yanaşırken, Temel iskeledeki İngiliz’e bağırdı: – Tut şu halatı! İngiliz anlamadı bir şey. Temel yine bağırdı: – Tut şu halatı! İngiliz de gene hareket yok. Temel ortaokuldaki İngilizcesi ile bağırdı: – Do you speak English? – “Yes. Yes.” dedi İngiliz; Temel öfkeyle bağırdı: – O zaman tut şu halatı.

 

 

 

22  EKİM  PAZARTESİ (15.)

 

LÜZUMSUZ SORU

 

Temel sinemanın birinde müdür olmuş. Bir seyirci gelmiş,

– Sigara içebilir miyim?

– Hayır, demiş Temel.

– Ama herkes içiyor.

– Onlar sormadılar ki,demiş.

   

23  EKİM  SALI  (16.)

 

                                           AŞK

 

Temel bir gün pembe dizi izliyormus,dizide adam yanindaki kadina sormus:  Hayatim, gökyüzünde ne görüyorsun?”
Kadin:   Askimizi…”
-“Peki gözlerimde ne görüyorsun?”
-“Askımızın ateşini.”
Temel de bunları Fadime’ye söylemeye karar vermis.
Fadime’nin yanina gitmis ve söyle demis:
-“Gökyüzunde ne cöreysun?”
Fadime:   Bulut…”
-“Çözlerumde ne cöreysun?”

Fadime:   Çapak

 

24 EKİM  ÇARŞ   (17.)

 

UÇAK 

 

Temel uçaktayken uçağın motoru arızalanmış.Herkes panik içinde…Temel gayet sakin sakin otururken yanındaki adam da telaşlanıp koşturmaya başlayınca dayanamayıp patlamış:uşağum niye endişeleneysun? Uçak senun değul ki.

 

 

 

25 EKİM  PERŞ   (18.)

 

GECE BURADAYIZ

 

 

İki Karadenizli uçağa binmiş. Uçak havalandıktan sonra uçağın motorlarından biri bozulmuş. Pilot anons etmiş: – “Uçağımızın bir motoru bozulmuştur. Telaşa gerek yoktur”. Aradan çok geçmeden ikinci motor da bozulmuş. Pilot anons etmiş: – “Uçağın ikinci motoru da bozuldu….”. Temel Dursun’a dönmüş: – “Tursun desene geceyi burada geçireceğiz.”

26  EKİM  CUMA  (19)

 

İKİ KERE İKİ KAÇ EDER?

 

 

Temelin oğlu matematikten 0 alır. Oğluna sorar oğlum öğretmen ne sordu? ‘2 kere 2 kaç eder?’ dedi. Ben ‘10 eder.’ dedim. Temel de oğlum:’ 2 kere 2  4 eder bilemedin 5 bilemedin 6 eder 10  nerden çıktı?

 

 

 

 

29  EKİM  PAZARTESİ (20.)

Temel bir gün çatıya çıkmış çatıdan düşmüş mahalle sakinleri Temel’in düştüğünü görmüşler ve  ‘Ne oldu?’ demişler Temel de :Valla bilmiyorum ben de yeni geldim demiş.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

30   EKİM  SALI (21.)

 

 

Avcı Temel, misafirlerine yerdeki ayı postunu göstererek, Bu ayıyı Afrika’da ben vurmuştum der.
Hayretler içinde itiraz ederler :
Afrika’da ayı bulunmaz ki…
Temel güler ve ayı bu birader, oranın Afrika olduğunu ne bilsin?

 

 

 

31 EKİM  ÇARŞAMBA (22.)

 

KILÇIK  

 

 

Temel bir gün trene binmiş. Hamsilerini çıkarır kılçıklarını bir yana etlerini bir yana ayırır.Etlerini poşete sarıp camdan atar.Kılçıklarını ekmeğin arasına koyup yemeğe başlar.Karşısındaki adam şaşırır ve ‘Niye etlerini attın kılçıklarını yiyorsun’ der.
Temel’de Karadenizliler kılçıklarını yedikleri için akıllıdır, der. Adam imrenir bir tane kılçıklı ekmek ister.Temel olur ama tanesine ‘500 bin’ isterim der. Adam ‘Tamam’ der ve 5 tane yer. Tabii çok hoşuna gider. Sonra ’yahu beğendim yedim ama sana 2,5 milyon verdim, hamsinin kilosu zaten o kadar’ der.
Temel’in cevabı ‘Bak gördün mü? Akıllanmaya başladın.’olur

 

1 KASIM PERŞEMBE  (23.)

 

SOĞAN 

 

Temel eczacılık fakültesini bitirmiş. Fakat eczane açacak parası yok, Girmiş bir eczaneye:
– Beyefendi sizde soğan var mı?
Adam Temel’i başından savmış.Temel bu durur mu? Her gün yeni saçma  soru arla geliyormuş. Bir gün eczacı Temel’e:

-Kardeşim senin derdin ne? -Burayı bana sat.
Eczaci kurtulmak icin eczaneyi satmış,birkaç gün sonra Eczaneyi satan adam içeri girmiş,Temel’e:
-Siz de soğan var mı? demiş…
Temel adama ‘Bizde soğan var ama senin reçeten var mı?’ demiş.

 

 

2  KASIM CUMA   (24.)

 

Dursun Temel’e sormuş
– Uşağum oruçlu oruçlu kaç hamsi yiyepilursun?
Temal – 100 tane demiş.
Dursun – Hadi oradan yesen yesen 1 tane yersin geriye kalan 99 hamsiyi oruçsuz yersin demiş. Bu espri Temel’in çok hoşuna gitmiş. Yolda Cemal’i görmüş ve hemen sormuş
– Uşağum oruçlu oruçlu kaç hamsi yiyepilursun ?
Cemal – 50 demiş.
-Ha uşağum 100 deseydun sana müthiş bir espiri yapacaktum demiş

 

 

 

5  KASIM P.TESİ   (25.)

 

ORMAN  

 

Temel ile Dursun bir gün ormanda yürüyorlarmış. Bir ara Dursun, Temel’e seslenmiş: – Temel şu ormanın güzelliğine bak! Temel sinirli: – Ağaçlardan bir şey gözükmüyor daa!

 

 

                                 6  KASIM SALI (26.)

                                            MAKİNİST  

Temel trene binmiş, Kontrol memuru  gelmiş, biletinin İstanbul’a olduğunu, trenin Ankara’ya gittiğini yanlış trene bindiğini Temel’e söylemiş. Temel kendinden emin bir şekilde:
– Peçi maçinist yanlış istikamete cittiğini piliy mi, demiş.

 

 

 

 

7 KASIM ÇARŞ. (27.)

 

KUŞ  YEMİ 

 

Bizim Temel bir gün elinde bir çantayla havaalanına geliyor. Havaalanındaki güvenlik alanından geçerken tarama yapan alet alarm veriyor, bunun üzerine güvenlik görevlisi Temel’e soruyor:
– Çantanızda ne var?
Temel: – Kuş yemi var diyor.
Görevli: – O zaman bir daha geçin bakalım diyor ve Temel tekrar geçiyor ama alet yine ötüyor bunun üzerine görevli Temel’e çantasını açmasını söylüyor ve Temel çantayı açınca görevli çantada mücevher, altın, saat gibi değerli şeylerin olduğunu görüyor ve Temel’e soruyor:
– Hani kuş yemi vardı çantada?
Temel: – Valla ben bunları götürüp kuşun önüne koyuyorum ister yer ister yemez…

8  KASIM PERŞ. (28.)

 

SAHİPSİZ ARAÇ  

Yargıç, otomobil çalmak suçundan sanık olarak karşısına getirilen Temel’e sordu:
– Otomobil çalmışsın, bunu neden yaptın söyler misin?
– Sahibi yok sanmiştum…
– Peki, sahibi olmadığı kanısına nereden vardın?
– Mezarluğun önine parketmiştu da…

 

 

9  KASIM CUMA (29.)

 

PARAŞÜT 

Temel ile Dursun askerde eğitimlerini paraşütçülük üzerine yapıyorlardı.
Komutan: Bu bir deneme atlayışıdır, şimdi herkes sırayla atlayacaktır sonra aşağıda buluşma yerine gidip diğerlerini bekleyecektir, eğer paraşüt açılmazsa fazla telaş yapmayın ikinci paraşütü deneyin der ve herkesi teker teker atlatır. Temel birinci paraşütü çeker açılmaz o anda oradan geçen Dursun’a bağırır:
– Ula Tursun paraşüt açilmiyi der.
Dursun soğukkanlılıkla ‘Yedeği çek.’ der. Temel onu da dener oda açılmaz. Temel Dursun’a yine bağırır:
– Ula yedeği de çektum oda açilmiyi, galiba yere çakilip öleceğum Dursun der. Dursun Temel’i şöyle bir süzer ver der ki:
– Ula Temel hiç korkma haçen bu sadece denemedur.

 

12  KASIM P.TESİ  (30.)

 

ÇUKUR 

Temel bir grup arkadaşıyla çukur açıyormuş.Bir başka grup da gelip çukurları kapıyomuş. Adamın biri çok merak etmiş ve ne yaptıklarını sormuş.
Temel: -Bir grup daha fardu, onlar da fidan dikeydu, bucün gelmeduler, piz de pizim işler geri kalmasın diye çalişayruz.

 

 

13  KASIM SALI   (31.)

 

JAPON

 

Temel otobuste adamin birine gitmiş, “Kardeşim sen Japon musun?” demiş. Adam “Yok hayır değilim”. demiş.10 dakika sonra tekrar temel adama, “Kardeşim sen Japon musun?” demiş. Adam “Yok hayir degilim”. demis.10 dakika sonra tekrar Temel adama, “Kardesim sen Japon musun?” demiş. Adam “Yok hayir degilim”. demiş. Biraz vakit geçmiş, Temel tekrar, “Kardesim sen Japon musun?” demiş.

Adam, “Evet ulan Japon’um ne olacak” demiş.

Temel de ” Hayır baktim baktim hic  de japon’a benzemiyorsun da merak ettim.” Demiş.

 

 

14  KASIM ÇARŞ   (32.)

 

YUNUS BALIĞI 

Temel ölmüş. Öteki dünyada görevliler listeye bakmış ve Temel’e:  “Ya, senin adın listede yok sen bugün ölmeyecektin yanlışlıkla ölmüşsün.

Seni tekrar dünyaya göndereceğiz. Ama kurallara göre insan olarak gönderilemezsin.

Ancak istediğin bir hayvan olarak dünyaya gönderileceksin. Ne olmak istersin?” Temel biraz düşündükten sonra:

– “Yunus balığı olayım”, demiş. Ve anında Yunus balığı olarak dünyaya ışınlanmış. Aradan 3 dakika geçmeden Temel tekrar öteki dünyaya dönmüş.

 Görevli sormuş: – “Ne oldu ya? Biz seni şimdi gönderdik niye geldin?” Temel masum bir şekilde

Cevaplamış:     “Yüzme bilmiyordum, boğuldum.’

15  KASIM PERŞ. (33.)

 

İKİ AYAK

Hoca güzel bir Turnayı kızartıp tepsiye koyar ve Timur’a götürmek üzere yola koyulur. Ancak tepsiden gelen mis gibi kokular Hoca’nın ağzını sulandırır.Bir ağacın altına oturup Turna’nın bir budunu koparır yer.
Timur, Hoca’nın getirdiği Turna’nın tek ayaklı olduğunu anlayınca :
-Bu Turna’nın bir budu nerede Hoca?…diye sorar.
Hoca hemen yanıtlar :
-Bizim köyün Turnaları tek bacaklı olur da..
Timur inanmaz, gözüyle görmek ister.Kalkıp Hoca ile birlikte göl kenarına giderler.Gölde Turnalar tek ayakları üzerinde durduklarından Hoca keyifli keyifli söylenir :
-İşte devletlüm gözünüzle görünüz…
Timur, Hoca’ya döner :
-Al şu oku at, birini vur… emrini verir.
Hoca çaresizlik içinde ok atar. Turnalar birden öteki ayaklarını da çıkarıp kaçmaya başlarlar.
Timur :
-Gördün mü Hoca, hepsi de iki ayaklıymış…
Hoca lafın altında kalır mı? :
-Aman Sultanım, sizde sıkıyı görseniz iki ayağınızla kaçmaz mısınız?

 

 

16   KASIM CUMA (34

 

YAKIŞIYO

Nasreddin Hoca camide vaaz verir :

-Sakin ola kariniz, kiziniz süslenip püslenip açik saçik kiyafetlerle sokaga çikmasinlar.

-Ama hoca senin kiz hepsini de yapiyor, diye biri itiraz eder.

Hoca da : Ama bizim kıza da yakisiyor degil mi?

 

 

19   KASIM P.TESİ  (35.)

 

RAMAZAN

Nasrettin Hocaya sormuslar:
-Hocam, ramazan bizden memnun gitti mi? Hoca cevap vermiş;
– Memnun gitmese her sene on gün önceden gelir miydi?

 

 

20   KASIM SALI  (36.)

 

PEYGAMBER   

Nasreddin Hoca, bir köyde vaaz veriyormuş. Laf arasında Hazreti İsa’nın göğün dördüncü katında olduğunu söylemiş. Vaazdan sonra, bir kadın Hoca’ya yanaşmış: – “Hazreti Isa, orada ne yer, ne içer?”, demiş. Hoca’nın tepesi atmış: – “Ey hatun, köyünüze geleli şunca zaman oldu, benim ne yiyip, içtiğimi sormazsın da, Allah’ın peygamberini sorarsın!

 

 

 

21  KASIM ÇARŞ. (37.)

 

KAZAN

Bir gün Nasreddin Hoca eve doğru yürüyormuş, bir arkadaşı arkadan seslenmiş “Aman hoca gördün mü biraz önce geçen helva kazanı ağzına kadar doluydu”. Hoca istifini bozmadan “Bana ne” demiş. Arkadaşı, “Ama hoca helva kazanı sizin eve gidiyordu, buna ne dersin?” Demiş; hoca yine istifini bozmadan “O zaman sana ne?” demiş.

22  KASIM PERŞ. (38.)

 

ŞAKA

Nasreddin Hoca çarşamba pazarında gezintiye çıkmış. Dolaşırken birden ensesinde bir tokat hissetmiş ve kendini yerde bulmuş. Hemen kalkmış arkasına bakmış, bide ne görsün iri yarı bir adam. Nasreddin Hoca:
-Bana sen mi vurdun? Adam:
-Evet ben vurdum.. Nasreddin Hoca:
-Şakamı yaptın yoksa gerçekmi vurdun? Adam:
-Gerçek vurdum ne olacak..? Nasreddin Hoca:
-Haa… iyi öyleyse, ben şakadan hiç hoşlanmam da..!

 

 

23  KASIM CUMA  (39.)

 

ELİM

Bencil bir adam , çaya düşmüş.Başlamış çırpınmaya.Hemen koşup köylüler.”Elini ver, elini ver” diye bağırmışlar.Ama adam elini uzatmamış.Tam göz göre göre boğuluyormuş ki ! biri seslenmiş:- Yahu! O vermeyi bilmez.”Elimi al ” diye bağırsanıza.

 

 

26  KASIM P.TESİ  (40.)

 

YÜZÜK 

 Hoca, bir gün yüzüğünü kaybetmiş. Aramış, aramış bulamamış.Canı sıkılmış, sokağa çıkmış.Orada da sağa sola bakınmaya başlamış.Yoldan geçen komşusu durdurup sormuş.

– Ne arıyorsun Hocam.- Evde yüzüğümü kaybettim de.

– İlahi hoca, öyleyse neden burada arıyorsun?

– Eee!!  İçersi pek karanlıkta

 

 

 

27  KASIM SALI   (41.)

 

RAHMET

Nasrettin Hoca bir gün yağmuru izliyormuş. Bir adamın koştuğunu görmüş  ve adama ‘Allah’ın rahmetinden kaçma.’demiş .Adam buna hak vermiş  ve aradan yıllar geçmiş yine yağmur yağmış Nasrettin Hoca koşuyormuş adamlar:’Yahu hoca Allah’ın rahmetinden kaçma.’ demişler.  Nasrettin Hoca:Ben Allah’ın rahmetini çiğnememek için koşuyorum. demiş.

 

 

28  KASIM ÇARŞAMBA (42.)

 

KAVUK 

Hocanın kızı müthiş bir gümbürtü duyup seslenir:- Baba, bu ses nedir ?

– Hiç kızım hiç, kavuk merdivenden yuvarlandı da.

– A! Baba, kavuktan bu kadar çok ses çıkar mı? – Çıkar kızım çıkar.Altında ben olursam çıkar.

 

 

 

 

29  KASIM PERŞEMBE  (43.)

 

İNECEKTİM

Hoca eşeğine binmiş. Alımlı, çalımlı dolaşıyormuş. Tam bir köylüsünün yanından geçiyormuş ki.Dengesini kaybedip düşmüş.Adam başlamış gülmeye.Çalımı bozulan hoca fena öfkelenmiş.Ne gülersin be adam diye bağırmış.Düşmesem de inecektim zaten.

 

30  KASIM CUMA  (44.)

 

ŞANINDAN

Dilenci: “Hocam Allah rızası için az bir sadaka verir misin ?” Hoca: “Az vermek şanımdan değildir.”
Dilenci: “O halde çok verin.”
Hoca:

“O da senin şanından  değildir.”

 

3  ARALIK PAZARTESİ (45.)

 

TEKE BURCU

Hocaya bir gün sormuşlar : Hocam burcunuz nedir?
Hoca: Teke demiş
Ahali: Teke diye bir burç yoktur ki demiş.Hoca: 60 yıl önce doğduğumda burcum oğlaktı 60 yıl sonra büyüdü teke oldu demiş

 

 

4  ARALIK SALI (46.)

 

 

KARI

 

Hocanın eşeği ölmüş. Kapının eşiğine oturmuş, hüngür hüngür ağlıyormuş. Bir komşusu yaklaşarak:
-A Hoca! Geçende karın öldü, ağlamadın. Bir eşek için ağlamak sana yakışır mı?
-Nasıl ağlamam! Karım ölünce, dost hepiniz etrafımı aldınız, üzülme biz sana daha iyisini buluruz dediniz. Ama biri çıkıp da; Hoca ağlama, sana daha iyi bir eşek alırız demedi!

5 ARALIK ÇARŞAMBA  (47.)

 

İLGİLENDİRMEZ 

 

Hoca akşamleyin eve doğru yürürken, baklava seven bir köylüyle karsılaşır.
-Hoca, kısa bir sure önce bir adam büyük bir tepsi baklava götürüyordu…
-Beni ilgilendirmez!
-Fakat adam tepsiyi sizin eve götürüyordu.
-O da seni ilgilendirmez!

 

 

 

 

 

6  ARALIK PERŞEMBE  (48.)

 

DÜŞÜNÜR

Nasreddin Hoca Akşehir pazarında bir adamın başına toplanmış olan kalabalığa yaklaşır.Satıcı elindeki kuşu satmaya çalışmakta ve fiyatı ise cok yüksek 50 Akçe, yan taraftaki tavuklar ise 5 Akçe. Hoca bir turlu fiyattaki aşırı farkı anlayamaz ve sorar
-Hemşerim bu nasıl kus 50 Akce istersin?
-Hoca efendi bu bildiğin kus değildir bunun özelliği var.
-Neymiş özelliği?
-Hocam bu kusa papağan derler ve konuşur.
Hoca aniden hemen eve koşar, kümesten hindisini kaptığı gibi pazara döner. Papağan satmakta olan adamın yanına durur ve yüksek sesle;
-Bu gördüğünüz kus sadece 100 Akçeye, gel, gelll!
Herkesten çok papağan satan şaşar bu ise ve sorar.
-Hocam 100 Akce çok degil mi bir hindi icin?
-Sen 50 ye satıyorsun ama
-Dedim ya hocam benim kus konuşur ama
-Öyleyse, benimki de düşünür!

 

7  ARALIK CUMA   (49.)

 

BİLEN 

Hoca, vaaz için kürsüye çıkar.camideki topluluğa
-size ne anlatacağımı biliyor musunuz?der.
Vaazı dinlemeye gelenler,
-nereden bilelim, bilmiyoruz,derler.
Hoca, Bilmiyorsanız, ne diye boşu boşuna anlatayım diyerek kürsüden inip gider.
Bir başka zaman yine camiye vaaza gelir, kürsüye çıkar.yine topluluğa sorar:
-size  ne anlatacağımı biliyor musunuz?
Geçenkinden ders aldıklarından, Biliyoruz,derler.
O zaman hoca,Biliyorsanız, ne diye anlatayım boşu boşuna… deyip yine kürsüden inip gider.Yine bir gün vaaz için gelir camiye, kürsüye çıkar. aynı soruyu sorar:
-ey dinleyiciler. Size ne anlatacağımı biliyor musunuz?
Vaazı dinlemeye gelenler, önceden sözleşip öğütleştikleri üzere şöyle derler:
-kimimiz biliyoruz kimimiz de bilmiyoruz.
Hoca,  -Öyleyse, der,boşuna zamanınızı almayayım da işten güçten kalmayın.bilenler,bilmeyenlere öğretsin…

 

 

 

 

10   ARALIK P.TESİ   (50.)

 

KAZAN 

Bir gün Nasrettin Hoca komşusundan kazan istemiş. Komşusu da vermiş hocada iki gün sonra kapısına gelen komşusuna kazanı ve içindeki küçük kazanı verir. Komşusu sorar: ‘Hoca bu ne? diye’ Hoca da :Sizin kazan doğurdu ,der ve komşu alır gider. Hoca bir gün bir daha gider istemeye. Komşu hemen verir ve bir kaç gün sonra komşu Nasrettin hocaya gidip yine ister. Hocanın yüzü eğik bir vaziyette kapıyı açar komşu hemen kazanı ister. Hoca Allah rahmet eğlesin sizin kazan öldü, der.Komşu ‘Hoca neden yalan söylüyorsun?’ der.Hoca sen de kazanın doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne neden inanmıyor     sun der.

 

 

 

 

 

11   ARALIK SALI    (51.)

 

KAÇ METRE

Arkadaşlarından biri Hocaya sorar:  Hocam, Dünya kaç metre?
Tam o sırada bir cenaze geçiyormuş yanlarından. Hoca onu göstererek:
-Ona sor! Bak, ölçmüş biçmiş, gidiyor!

 

 

 

 

 

12   ARALIK ÇARŞ.    (52.)

 

İNŞALLAH 

 Nasrettin Hoca bir akşam karısına “Yarın hava yağmurlu olursa ormana, açık olursa çift sürmeye gideceğim.” demiş. “İnşallah de Efendi” demiş karısı. Hoca karısını dinlememiş bile.
Ertesi gün hava yağmurlu olmuş. O da ormana gitmek için erkenden çıkmış.Bir süre sonra bir askerlere rastlamış.
Askerler sormuş: “Filan köye nasıl gidilir?”. “Bilmem” deyip orman yolunu tutmak istemiş Hoca. Asker, kamçıyla vurarak: “Çabuk önüme düş!. Beni o köye götüreceksin” diye emretmiş. Hoca istemeye istemeye yolunu değiştirip adamı epey uzaktaki köye götürmüş. Evine de ancak akşam dönebilmiş. Kapıyı çalıp da karısı “Kim o?” diye seslenince
Hoca: “Aç hanım aç. İnşallah benim.” Demiş

 

 

13  ARALIK PERŞ. (53.)

 

DUA

Dilenci el açmış dileniyor, hem de dua ediyor. Bektaşi on para vermiş, “Duanı istemem!” Demiş…

Dilenci şaşırmış:
“Niye duamı istemiyorsun?”

“Ulan senin duan beş para etseydi, kendini kurtarır, dilenmezdin!”demiş.

 

 

14 ARALIK CUMA (54.)

 

 

Bektaşicin biri cuma günü bir caminin önünden gecerken,hocanın verdiği vaazı,yoldan duyar. Bektaşi hocanın verdiği vaaza kulak verir, ve Bektaşiye göre hocanın anlattıkları hep yalandır.Bektaşi dayanamaz ve camiye girer. Bir köşeye oturur ve hocanın vaazını dinlemeye devam eder,Bektaşi içinden ,ben bu yalana daha fazla dayanamam der ve, ayağa kalkarak..aniden Heey camat, bu hocanın anlattıkları hep yalan,sakın inanmayın der. Bunun üzerine herkes döner bektaşiye bakar..hoca da buna sert tepki gösterir ve Heeey camati müslimin, aramızda bir zındık var , şuna haddini bildirin der.Bunun üzerine camiide bulunan cemaat, Bektaşinin üzerine saldırır.Ve Bektaşi orada yediği dayakla kalır.Gel zaman git zaman, yine bir cuma günü Bektaşi yine aynı camiinin önünden geçer.ve aynı hoca gene vaaz verir ve Bektaşi gene dayanamaz ve içeriye girer.Bektaşiye göre hocanın anlattıkları gene hep yalandır.Bu sefer Bektaşinin aklına parlak bir fikir gelir..ve ayağa kalkar
Heeey camaat bu hoca var ya bu hoca öyle bir ermiş hoca ki bunun sacının bir telinden alan cennete gider vallahii der.
Bunun üzerine cemaat hocanın üzerine hurra, yürür,
ve hoca orada don gömlek, birazda hırpalanmış şekilde kalır

 

 

17   ARALIK PAZARTESİ (55.)

 

 

KARGA 

Papaz ile hoca kilisenin önünden geçerken karşılaşırlar o sırada kilisenin tepesine bir kuş konar. Papaz bu kuşun devamlı kiliseye pislediğini söyler. Bu kuş sizdendir kesin diye söylenir.Hoca o zaman iki tas koyalım birine şarap birine su koyalım su içerse bizden şarabi içerse sizdendir der. Papaz teklifi mantıklı bulur. Taslar çan kulesine konur.Kuş gelir her ikisini de içer. Bunun üzerine Papaz kuşa der ki: Ey kuş sen hangi dindensin? Müslüman olsan içki içmezdin, Hıristiyan olsan Kiliseye pislemezdin,der

 

18 ARALIK SALI  (56.)

 

ALLAH SORAR 

Sözde, Bektaşiyi topluluk içinde küçük düşüreceklerdi. Oldukça zengin birisi:
“Bektaşi Efendi, borcunuz var mı?” Diye sordu.“Evet, bakkala biraz borcum var.”
“Canim onu sormuyorum. Namaz borcun var mi?”  Bektaşi kızdı:
“Namaz borcunu bana Allah sorabilir. Size düsen bakkal borcunu sormaktır!”

 

19  ARALIK ÇARŞAMBA  (57.)

 

BOŞ DURMAK

Adamın biri her gün boş dükkânda oturuyormuş. Bunu gören bir adam da merak etmiş sormuş : Kardeş neden sen her gün bu boş dükkânda duruyorsun. Adam demiş:’Çalışıyorum.’

Adam gene sormuş: ‘Peki ne satıyorsun?’

İçerde duran adam demiş :’Eşek satıyorum.’

Bu lafa karşılık gecen adam demiş ki :  Maşallah işler iyi gidiyor. Dükkan sahibi demiş :

’Nerden anladın?’

Adam da demiş: Senden başka eşşek kalmamış.

 

20  ARALIK PERŞEMEBE  (58.)

 

FİDYE 

Dursun fena halde sıkıntıya düşmüştü.. Bir çocuk kaçırıp fidye istemeye karar verdi. Doğru, Yıldız Parkı’na gitti.. Orada kendi kendine oynayan bir çocukla ahbap oldu.. Trilyoner Temel’in oğlu olduğunu ögrenince, planını yaptı.. Çocuğu hemen bir kalın çınar ağacının arkasına çekti.. Cebinden çıkardığı kağıda fidye notunu yazdı:
“Temel Bey, Oğlunu kaçırdım. Yarın sabah yedide, Yıldız parkındaki büyük çınar ağacının içindeki kavuğa, sarı bir çanta içinde 10 bin dolar bırak..Dursun!.”
Notu çocuğun iç cebine itina ile yerleştirdi ve “Şimdi doğru eve git, baban bu notu okusun” dedi..
Ertesi sabah yedi buçukta parka gittiğinde, çınarın kovuğunda sarı bir çanta içinde 10 bin doları buldu. Yanında bir de not vardı:
“İste paran. Ama gene de bir Karadenizlinin kendi hemşerisine bunu yapabileceğine inanamıyorum. Temel…”

 

21   ARALIK CUMA  (59.)

 

EZ ONİ

Trabzon’da bir fil yasarmış ve karınca marınca dinlemeden önüne gelen her canlıyı ezermiş. Bir gün bu filin etrafını laz karıncalar sarmış ve her yerini kaplamışlar.Fil bir silkinmiş sadece en tepedeki karınca kalmış.
Diğer yere düşen karıncalar da tepedeki karincaya seslenmeye başlamış:
-“La ez oni, ez oni, ez oni

 

 

 

 

24   ARALIK P.TESİ (60.)

 

KÖPEK-MAYMUN-LEOPAR 

Adamın biri Afrika’da safariye çıkarken yanına minik köpeğini de almış.
Minik köpek bir gün ormanda dolaşıp, kelebekleri kovalar, çiçekleri koklarken kaybolduğunu fark etmiş.Ne yapacağını düşünürken bir de bakmış ki karşıdan bir leopar geliyor ve belli ki günlük yiyeceğini arıyor. “Şimdi başım dertte” diye düşünmüş minik
köpek. Etrafına bakmış, yerde kemik parçalarını görmüş. Hemen arkasını leoparın geldiği yere dönerek kemikleri kemirmeye başlamış, bu arada da arkadaki hareketi kestirmeye çalışıyormuş.Leopar tam saldıracakken minik köpek kendi kendine konuşmuş;
-Ne kadar lezzetli bir leoparmış. Acaba etrafta bundan bir tane daha var mı?
Bunu duyan leopar bir anda donmuş kalmış ve en yakındaki ağaca tırmanarak
dalların arasına saklanmış. “Tam zamanında kurtardım yoksa bu köpeğe yem
olacaktım” diye düşünmüş leopar. Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun olanları izliyormuş. Bildiklerini kullanarak bundan sonra leopardan kurtulabileceğini düşünmüş. Leoparın yanına giderek neler oldugunu anlatmış. Leopar köpeğin yaptıklarına çok sinirlenmiş ve maymuna “Atla sırtıma, gidip şunu yakalayalım” ,demiş. Ancak minik köpek neler olduğunu ve leoparın sırtında maymunla birlikte süratle kendisine yaklaştığını fark etmiş.“Şimdi ne yapacağım” diye düşünürken kaçmaya teşebbüs etmemiş. Bunun yerine arkasını leoparın geldiği yöne dönerek, kemikleri kemirmeye devam etmiş. Tam leopar saldıracakken yine kendi kendine konuşmuş;
-Bu aptal maymun da nerede kaldı? Yarım saat önce bir leopar daha getirsin
diye gönderdim, hala haber yok.

 

25  ARALIK SALI (61.)

 

EKMEK 

Ördek kahveye girer ve çaycıya sorar:
– Ekmek var mı ?
– Yok
– Ekmek var mı ?
– Yok
Ekmek var mı ?
– Yok
– Ekmek var mı ?
– Yok dedik ya
– Ekmek var mı ?
– Eğer bir daha sorarsan seni duvara çivilerim
– Çivi var mi
– Yok
– Ekmek var mı? 

 

 

26  ARALIK ÇARŞAMBA (62.)

 

KURT-ASLAN-KÖPEK

Arslan, kurt ve tilki ava çıkarlar. Bir geyik, bir koyun ve bir de horoz avlarlar.Arslan, kurda:
– “Şimdi bunları adaletle paylaştırıp sohbetimize tat ver” der.Kurt:
– “Ey cihân şahı, avcıların sultanı! Bundan kolay ne vardır… Geyik sizin, koyun benim, horoz da şu zavallı tilkinindir”.
Arslan, gök gürlemesini andıran bir sesle kükrer. Kurdu, kan revan içinde yere serer. Tilkiye dönüp:
– “Tez sen paylaştır”der.Tilki:
– “Ey yiğitler ülkesinin tek hükümdarı! Koyun sabah kahvaltınız, geyik öğle yemeğiniz, horoz ise sultanıma çerezdir. Arslan:
– “Aferin sana bu adaletli taksimi kimden öğrendin?”
Tilki:  “Şu yerde yatan kurt kardeşten öğrendim.”

 

 

 

27  ARALIK PERŞEMBE  (63.)

 

ÇAGI-ÇENGİ   

Kayserili zengin, ölüm döşeğindeymiş. Vasiyetim var diyerek oğullarını kızlarını başına topladıktan sonra öğüt vermiş:

– Evlatlarım, size son sözüm:

Devlet çalgı, siz çengi Ayak uydurmaya bakın!

 

 

28  ARALIK  CUMA  (64.)

 

KAYSERİLİNİN İNEĞİ

Kayserilinin ineği hastalanmış, Allah’ım ineğim iyileşsin 15gün oruç tutacağım demiş 15 gün oruç tutmuş 1 gün sonra inek ölmüş. Adam da:

” Ey yüce Allah’ım bu kulunu kandırdım sanma, orucu ramazandan düşerim, ineği de kurbana sayarım ” demiş.

 

 

31 ARALIK P.TESİ  (65.)

 

HASTA BABA

Yaşlı Kayserili hasta yatağında yatıyor. Oğlum Ahmet burada mısın? Buradayım baba, diyor. Oğlum Hasan sen burada mısın? O da buradayım, baba diyor. Baba tekrar kızım Ayşe sen burda mısın? diyor.Kızı da buradayım, diyor. Baba hiddetle ulan eşşoleşşekler dükkâna kim bakıyor o zaman

 

 

2 OCAK ÇARŞAMBA   (66.)

 

PAZARLIK

Küçük Kayseriliye hocası sormuş :
– Altı kere altı?
– Otuz dokuz.
– Otur, sıfır.
Arkadaşı sorar :
– Bildiğin halde neden otuz dokuz dedin?
– Pazarlık edecektim, anlamadı.

 

 

 

3 OCAK PERŞEMBE  (67.)

 

İŞ İLANI      

Laz gazetedeki iş ilanı üzerine gelmiş ve sırası gelince görüşmeye girmiş. İş ilanında üniversite mezunu, iyi Fransızca konuşan, pazarlama konusunda tecrübeli bir yönetici arandığı yazıyormuş.
– Hoş geldiniz, hemen başlayalım. Hangi üniversite mezunusunuz?
– Üniversite mezunu değilim.
– Öyle mi? O zaman yabancı dilinize güveniyor olmalısınız.
– Yabancı dil bilmem.
– Demek bilmiyorsunuz. O zaman tecrübenize güvenerek geldiniz.
– Pazarlama konusundan anlamam.
– O zaman niye geldiniz canım kardeşim?
– Bu işte bana güvenmeyin. Onu demeye geldim.

 

 

4 OCAK CUMA  (68.)

 

İSTANBUL

Laz alacaklılardan kaçmak için kapısının üzerine “İstanbul’dayım” yazmış ve her kapı çaldığında tavan arasına kaçıyormuş. Yine kapı çaldıktan sonra bu kez büyük bir gürültü ile kapı kırılmış ve eve giren birkaç kişi lazın eşyalarını dışarı taşımaya başlamışlar. Bu durumu tavan arasından seyreden Laz:
– Ulan şimdi İstanbul’da olmasam size gösterirdim.

 

 

7 OCAK PAZARTESİ  (69.)

 

DEDE

Bir gün küçük çocuğun birisi parkta bir bankın üzerinde oturmuş şekerlerini yiyormuş yaşlı adamın birisi gelmiş çocuğun yanına oturmuş:
-Bak evladım bu kadar şeker yersen bütün dişlerin dökülür. Çocuk:
-Bak amca benim dedem 110 yaşına kadar yaşadı demiş.
-Yaa deden de mi çok şeker yiyordu?
-Hayır amca her şeye burnunu sokmuyordu
.

 

 

8 OCAK SALI  (70.)

 

ERİMEZ

Kimya dersinde öğretmen, elindeki metal parayı gösterdi: Şimdi bu beş yüzlüğü asite bırakıyorum. Ne dersiniz, eriyecek mi? Öğrencilerden biri parmak kaldırıp cevap verdi:Erimez öğretmenim
Evet erimez. Erimeyeceğini nerden anladın?
Eriyecek olsa atmazsınız da ondan

 

9 OCAK ÇARŞAMBA  (71.)

 

RESİM 

Okula yeni başlayan Mehmet babasına ”Baba, bizim öğretmen hiçbir şey bilmiyor.”demiş. Babası”Nasıl olur Mehmet?”demiş. Mehmet de ”Bugün bir at resmi gösterip bu ne diye sordu”

 

10  OCAK PERŞEMBE  (72.)

 

TRAFİK KURALLARI

Öğretmen, öğrencilerine trafik kurallarına dikkat etmelerini öğütlüyordu:
– Örneğin ben trafik kurallarına uymazsam, bir arabanın altında kalırım.Sonra ne olur biliyor musunuz?
Bir öğrenci telaşla söze atıldı:
– Dersler boş geçer öğretmenim!

 

 

 

 

11 OCAK CUMA  (73.)

 

Çocuğun biri, annesine öğretmeninden şikâyet eder:

“Anne ! Ben öğretmenimizin dediklerinde hiçbir şey anlamıyorum. Bir gün altı üç daha dokuz eder diyor, ertesi gün, beş dört daha dokuz eder diyor!

 

 

 

14 OCAK P.TESİ (74.)

 

 

TUTARSIZLIK 

Öğretmen:  Çocuklar derslerinizi yaptınız mı? demiş. Çocuk demiş ki:
-Öğretmenim insanlar yapmadıkları şeylerden suçlanır mı demiş?
Öğretmen:  Hayır, diye yanıt vermiş
Çocuk:  Oh be tamam!demiş.

Öğretmen: Ne oldu, niye sordun? demiş.
Çocuk: Ödevimi yapmadım da ondan, demiş.

 

 

 

15  OCAK SALI  (75.)

 

KAYSERİLİNİN TAVUĞU 

Kayserilinin tavuğu Karadenizlinin bahçesine yumurtlamış.
Biri “Tavuk benim, yumurta da benimdir” diyor.
Diğeri “Benim bahçem, yumurta da benimdir.”
En sonunda Kayserili“Bu böyle sürer gider. En iyisi birbirimize birer tekme atalım. Yerde en kısa süre kalan yumurtayı alsın” diyor. Karadenizli de kabul ediyor. Önce Kayserilinin tekme atmasına karar veriyorlar. Kayserili en ağır postallarını giyip geliyor. İyice bir abanıp Karadenizlinin bacaklarının arasına bir tekme atıyor. Karadenizli yarım saat sonra ancak kalkabiliyor. Karadenizli tam tekmeyi atmak için hazırlanıyorken,
Kayserili yumurtayı uzatıyor:

“Al senin olsun, bir yumurta için değmez.

 

 

16  OCAK ÇARŞAMBA (76.)

 

MASAL KİTABI

Adam kitabevinden içeri girdi, tezgahta duran genç bayana sordu :
-Sizde “Kadınlara Karşı Zafer Kazanan Erkek” romanı var mı? Tezgâhtar  bayan tebessüm ederek şöyle cevap verdi: Maalesef beyefendi masal kitabı satmıyoruz.

 

 

17  OCAK PERŞEMBE  (77.)

 

KARŞISI 

Bir deli kaldırımda yürüyormuş ve karşı kaldırıma geçmesi gerekiyormuş ama karşıya geçebilmek için hiçbir yol bulamamış ve birisine sormaya karar vermiş. Bu sırada geçmek istediği kaldırımda birisini görmüş ve Hemşerim karşıya nasıl geçerim, demiş.Adam cevap vermiş:Hemşerim sen zaten karşıdasın. 

 

 

 

18  OCAK CUMA   (78.)  İyi Tatiller

 

ESKİ ARABA

İki tane çiftçi; biri Adanalı diğeri Kayserili, sohbet ediyorlarmış; bu arada haliyle zenginlikleriyle övünüyorlar… Adanalı başlamış :
– Bizim orda sabah güneş doğmadan biniyoruz arabaya, akşam oluyo biz hala çiftliğin öteki ucuna yetişemiyoz demiş…
Kayserili de bunun üzerine:
-Yav bizim de vardı öyle eski bi arabamız, ama geçenlerde satıp yeni modelini aldık.

 

 

 

4   ŞUBAT P.TESİ   (79.)

 

 

MANTAR

Hey oğlum, ne yapıyorsun sen orada
-Hiiiçç.. Mantar topluyorum
-İyi ama onların bazıları zehirli biliyor musun ?
-Olsssuun. Ben zaten yemek için değil, satmak için topluyorum.

 

 

5   ŞUBAT SALI    (80.)

 

AT

 

Bugün öğretmen bize atlardan bahsetti. Ama ben atın ne olduğunu pek anlayamadım ?

– Neden yavrum ?

– Öğretmen dedi ki: Atın yavrusuna tay,dişisine kısrak, erkeğine aygır denir.

– Ee ne var bunda anlamayacak?

– İyi de anne, ne zaman ata at diyeceğiz ?

 

 

6  ŞUBAT ÇARŞAMBA    (81.)

 

SINAV

Öğretmen örgencilerine sormuş:
Allah hepimizin cennete gitmesini istediği halde niye cehenneme gönderiyor.
Çocuğun birisi öğretmenin sorusuna soruyla cevap veriyor:
-Öğretmenim siz bizim 5 almamızı istediğiniz halde niye sınav yapıyorsunuz?

 

7 ŞUBAT PERŞEMBE   (82.)

 

KEÇİ–OT

Evet çocuklar. Şimdi okul bahçesinde gördüğünüz herhangi bir şeyin resmini çizmenizi istiyorum. Hadi bakalım başlayın…
– Aaa ayşe sen ne yapıyorsun ?
– Çayırda otlayan keçi öğretmenim.
– Hani ot nerede ?
– Keçi yemiş öğretmenim.
– Peki keçi nerede sorabilir miyim ?
– Otlar bitince başka yere gitmiş öğretmenim.

 

 

 

8  ŞUBAT CUMA   (83.)

 

CAM  

Selçuk eve gelmiş babasına demiş ki baba bu gün öğretmenimiz bir soru sordu sadece ben cevapladım.
baba:
-Soru neydi oğlum belki ben bilirim.
Çocuk :
Son kez söylüyorum camı kim kırdı?

 

11 ŞUBAT PAZARTESİ   (84.)

 

ANLAMSIZ EVLİLİK   

Çocuk babasına :
– Babacığım, annem ile nasıl evlendin?
Adam eşine dönüp :
– Görüyor musun, çocuk bile anlam veremiyor

 

 

 

 

 

12  ŞUBAT SALI  (85.)

 

İLK HATA

Temel ilk hafta çalıştığı yerde ilk ay maaşını fazla verirler; ikinci ay ise eksik…
Hemen gidip Ödemede hata var, der.
Haklısın derler; ancak sana ilk ay fazla vermişiz,daha önce niye gelmedin? Derler Temel:
Ben ilk hataları affederim der.

           

 13  ŞUBAT ÇARŞAMBA  (86.)

 

ODA   

Temel, otelde oda fiyatlarını öğrenmektedir.Resepsiyon memuru:

Boğaza bakan bir odamız var; 300$
Temel: Perdeleri hiç açmam kaç para olur? der.

                                                  14  ŞUBAT PERŞEMBE  (87.)

 

GÜNEŞE YOLCULUK

Bütün dünyadan bilim adamları uzay hakkında konuşmak için toplanıyormuş. Her ülkeden 1 tane bilim adamı gönderiliyormuş. İşe bak ki Türkiye’den de Temel gönderilmiş. Ruslar başlamış ilk uyduyu biz gönderdik, diye hava atmaya.Amerikalılar ilk aya biz çıktık, diye herkes tartışırken birden Temel’e dönmüşler, Peki siz Türkiye olarak neler yaptınız diye sormuşlar.salon birden susmuş. Temel de biraz düşündükten sonra demiş ki: Biz de güneşe gideceğiz. Ruslar başlamış güneşin ısısına dayanabilecek bir uzay aracı daha gelişmedi derken salondakiler tartışmaya başlamış tartışma durulunca Temel de demiş ki biz onu da düşündük akşam serinliğinde gideceğiz.

 

 

 

15  ŞUBAT CUMA  (88.)

 

İKİ DELİ 

Bir gün 2 deli tımarhaneden kaçmış. Doktorlar, hemşireler ve bakıcılar bu 2 deliyi arıyorlarmış . Akşam olunca 2 deli dönmüşler. Doktor Niye kaçıp geri döndünüz , demiş.
Delilerden biri şimdi kaçmadık yarın kaçacağız bugün provasını yaptık demiş.

 

 

18  ŞUBAT P.TESİ  (89.)

 

 

SİGARA 

Adamın biri akciğer rahatsızlığı nedeniyle sürekli öksürüyormuş sonunda dünyaca ünlü bir doktor olan Temel’e gitmeye karar vermiş.
Temel hasta daha rahatsızlığını anlatmadan günde en fazla 5 sigara içeceksin demiş ve 1 ay sonrasına kontrol için gün vermiş
Aradan bi ay geçince hasta çok daha kötü bi halde gelmiş hastaneye
Temel sigarayı az içmek mi dokundu demiş
Adam da “Hayır hiç sigara içmezken günde 5 sigara içmek dokundu.” demiş

 

 

19  ŞUBAT SALI   (90.)

 

 

İLAÇ

Adamın birinin gözü ağrıyormuş. Hocadan bir ilaç istemiş:
-Hocam, bildiğin ilaç var mı demiş. Hoca da
-Vallahi geçenlerde benim dişim ağrıyordu çektirmekten başka çare yok demiş.

20 ŞUBAT ÇARŞAMBA   (91.)

 

KATIRIN İSTEDİĞİ YER 

Hoca bir gün azgın mı azgın , inatçı mı inatçı bir katıra binmiş.Pazara gidiyormuş. Fakat hayvanı bir türlü gideceği yöne çevirememiş. Yoldan geçenler:
-Hocam ,nereye gidiyorsun böyle? Hocanın sabrı tükenmiş:
-Görmüyor musun katırın istediği yere! demiş

 

21  ŞUBAT PERŞEMBE  (92.)

 

İSMİNİ BEKLE

İstanbul’da Temel ile Dursun dolmuşla bir yere gidiyorlarmış şoför? Levent-Fatih-Eyüp? diyormuş.
Dursun sıkılmış ve Temel’e demiş ki?
Ula temel ne zaman ineceğuk? Temel de demiş ki:Çatlama ula ismimuz okunsun ineruk da

 

 

 

22  ŞUBAT CUMA (93.)

 

BEN BULDUM 

Bir ahbap topluluğunda Hoca’nın eline iş olsun diye, bir saz tutturmuşlar :
– Hadi bize güzel bir şeyler çal da dinleyelim!  demişler. Hoca, sazı eline alınca mızrabı bir aşağı bir yukarı teller üzerinde rastgele dolaştırmaya ve böylece tuhaf tuhaf sesler, gıcırtılar çıkarmaya başlamış : Ama Hoca demişler, saz dediğin böyle mi çalınır? Teller üzerinde usulüyle gezinmek gerek…
Hoca, elindeki sazı dımbırdatmayı sürdürürken :
– Onlar telleri bulamazlar, aramak için gezinip dururlar. Ben buldum işte.Niçin boşu boşuna gezinip durayım, demiş
.

 

 

25  ŞUBAT P.TESİ (94.)

 

CİMRİ

Bir zamanlar cimri bir adam yaşarmış. Öyle cimriymiş ki bütün mallarını altınla değiştirmiş. Bir çuval altını olunca da gidip bir ağacın dibine gömmüş.
Gelgelelim aklı hep altınlarındaymış. Onları düşünmekten gözüne uyku girmez olmuş. Yemeden içmeden kesilmiş. Gece gündüz demez, aklına estiği zaman gider, toprağı kazarmış. Sonra altınlarını bir bir sayarmış.
Rastlantı bu ya. Oradan geçen biri olanları uzaktan görmüş. Bakmış ki bu iş her gün tekrarlanıyor, durumu hemen anlamış.
– “Bu adam cimrinin biri” diye düşünmüş.
Bir zaman sonra bizim cimri yine toprağı kazmış. Kazmış ama altınlar yerinde yok! Ne yapsın? Başlamış dövünmeye, çırpınmaya.Uzun zamandır cimriyi gözleyen adam dayanamamış.
– “Ne var? Ne oldu da böyle ağlıyorsun?” diye sormuş.
Cimri cevap vermiş:
– Daha ne olsun? Altınlarım yok olmuş. Hepsi çalınmış!
Olan biteni bilen adam : – Altının ha varmış ha yokmuş. Harcayıp yemedikten sonra bir taş al, altın yerine onu göm. Senin için hiç farketmez, demiş

26 ŞUBAT SALI  (95.)

 

ANANIN YANINA    

Temel günün birinde askere gitmiş. Paraşütçülük görevi yapıyormuş. Gece rahmetli annesini rüyasında görmüş. Annesi rüyasında yarın paraşütten atlama paraşütün açılmayacak demiş.Yarın sabah helikoptere binmişler.Herkes atlamış Temel ve komutan kalmış.Komutan Atla,demiş atlamamış atla demiş atlamamış .Komutan niye atlamıyorsun ? deyince gece annemi gördüm Atlama,dedi demiş. Komutan o zaman paraşütleri değişelim demiş paraşütü değiştirmişler. Önce Temel atlamış paraşüt açılmış.Komutanı atlayınca açılmamış.Komutanı Temel’in yanından hızlıca geçmiş.Temel sormuş :Komutanım nereye gidiyorsun? demiş.Komutan: Ananın yanına gidiyorum ananın yanına. demiş

 

 

27 ŞUBAT ÇARŞAMBA  (96.)

 

PARAŞÜT       

Temel paraşüt satıyormuş. Bir müşterisi gelmiş  ve Temel’e demiş ki:
-Yüksek bir yerden atladın diyelim.  Paraşüt açılmazsa ne olur?
Temel:
-1. Düğmesine bas açılır.
Müşteri:
-1. Düğmesinden açılmadı. O zaman ne yapacaksın?
Temel:

-2. Düğmesine bas açılır.
Müşteri:
-2.düğmesinden de açılmadı.Ne yaparsın?
Temel:
-3. Düğmesine bas kesin açılır.
Müşteri:
-Üçüncü düğmesinden de açılmadı.O zaman ne yapacan?
Temel:
-Paraşüt ün 2 yıllık garantisi var getir değiştiririz

 

 

 

28 ŞUBAT PERŞEMBE  (97.)

 

EŞŞEK

Nasreddin Hoca, eşeğine binmiş kasabaya gidiyormuş. Yolda bir tanıdığı sormuş:
– Hayrola Hoca, nereye böyle?
– Cuma namazına gidiyorum
– Nasıl olur, bu gün salı Hoca, altındaki eşeği göstererek:
– Böyle bir eşeğin olursa, ancak salıdan yola çıkıp, cuma namazına yetişebilirsin, demiş.

1  MART CUMA   (98.)

 

ARABA 

Nasrettin Hoca eşiyle birlikte gezmeye gitmeyi planlar, eşi arabayla gitmek ister ama Nasrettin Hoca’nın arabası yok. Nasrettin Hoca cenaze işlerinde çalışan bir arkadaşından cenaze arabasını alır. Eşi de der ki :

Geze geze bunu mu buldun?
Nasrettin
Hoca:  İnsanlar bu arabaya binmek için ölüyorlar sen nesini beğenmiyorsun demiş.

 

 

                     

 

 

4  MART PAZARTESİ  (99.)

 

BİZİM KEDİ            

Nasrettin Hoca kasaptan bir kilo et alır, eve gönderir. Hocanın karısı yahni pişirirken komşuları çıkagelir. Eli açık olan kadıncağız komşularına yahniyi ikram eder. Komşular, yemeğin tamamını yiyip bitirir ve dönerler evlerine. Bütün gün yahni özlemiyle akşamı zor eden Hoca evine döner. İştahla oturur sofraya. Biraz sonra karısı önüne bir tabak bulgur aşıyla bir kaşık koymaz mı? Hoca hiddetlenerek sorar ne olup bittiğini. Hocanın karısı:  Efendi,eti bizim kedi yedi,der.
Bu sözü duyan Hoca sinirlenerek eline bir sopa alır ve kediyi aramaya koyulur. Bir süre sonra kediyi görür, kedi bir deri bir kemik,iskelet gibi…
Hoca şaşkın  bir şekilde: Hatun, yahnilik eti şu bizim kedi mi yedi? diye sorar. Karısı da :Evet Efendim, o hınzır yedi, diye cevap verir.
Bunun üzerine hoca alır eline el terazisini ve tartar kediyi. Tam bir kilo çeker kedi. Bunun üzerine karısına şöyle çıkışır:Et bir kiloydu kedi de kilo geldi. Bu bizim kediyse bir kilo  et nerde , şayet et bu ise bizim kedi nerede?

 

 

 

5 MART SALI   (100.)

              

 ORUÇ       

Nasrettin Hoca pazarda zeytin satıyormuş. Bir kadın gelmiş.
Kadın: – Zeytinin iyi mi?
Hoca: – Tadına bak.
Kadın: – Ben orucum.
Hoca: – Madem oruçlusun zeytini al git parasını sonra ver.
Hocanın birdenbire aklına düşmüş; Ramazanlık değilmiş çünkü…
Hoca: – Tuttuğun oruç ne orucu ki?
Kadın: – Üç sene önceden borcum vardı da onları tutuyorum.
Hoca tam zeytinleri veriyormuş vazgeçmiş…
Kadın: – Biraz önce al git dedin ne oldu da vazgeçtin Hoca?
Hoca: – Get anam get… Allah’a olan borcunu üç senede veriyorsan bizim borcu ne zaman getirirsin kim bilir

 

 

 

6 MART ÇARŞAMBA   (101.)

 

EV TELEFONU  

Ev telefonu faturası çok yüksek gelince, ev halkı toplanma ve bu olayı tartışma kararı alır.

Baba: “Yahu bu korkunç bir fatura. Ben bu telefonu asla kullanmıyorum, hep çalıştığım şirketteki telefonu kullanıyorum”,der.

Anne: “Aynen ben de akşama kadar çalıştığım için bankada elimin altında telefon. Onu kullanıyorum. Ne ara kullanayım evdekini”, der

Oğlan: “Vallahi ben de şirketimin bana verdiği cep telefonu ile tüm görüşmelerimi yapıyorum. Evdekine gerek kalmıyor”,der.

Kız: “Eee benim de şirket hattım var. Ev telefonunu hiç kullanmam ki…”, der…Herkesin gözü bir anda evdeki hizmetçiye göner ve cevap bekleyen gözlerle onu süzerler.

Hizmetçi: “Eeeee problem ne o zaman? Sanırım hepimiz iş telefonlarını kullanıyoruz”, der…

 

 

7  MART  PERŞEMBE   (102.)

 

HAZIRLA

Levent annesine telgraf çeker
-Sınavım kötü geçti babamı hazırla.
Telgrafa yanıt gelir:
-Babanı hazırladım sen kendini hazırla

 

 

 

 

 

 

 

 

8  MART CUMA  (103.)

 

 

İLM-İ SİYASET 

Kayserilinin biri ilahiyat okumak için Mısır’a gitmiş. Yedi senelik okulu memleketine hasret kaldığı için altı sene sonra bırakmak istemiş. Hocası buna üzülmüş ve ona demiş ki:  “Oğlum gel bir sene daha oku da İslam da siyaseti öğren. Bizim Kayserili ısrar etmiş, bana siyaset miyaset lazım değil demiş. Kayserili köyüne geldikten sonra Camiye gitmiş ve hocanın vaazını dinlemeye başlamış,  duydukları öğrendiklerinin tam tersiymiş, hoca kafirlerden dinsizlerden bahsediyormuş ki, bizim Kayserili ayağa kalkmış ve hocaya:  Hocam anlattıklarınızın hepsi yanlış” demiş. Bunun üzerine hoca:
– “Aha kafirin teki de bu” demiş ve bütün cemaat bizim Kayserilinin üstüne yürümüş. Canını zor  kurtaran Kayserili hemen Mısır a geri dönüp başından geçenleri hocasına anlatıp son senesini okumuş ve tekrar köyüne dönmüş. Yine Cami ye girmiş ve ayni hocayı dinlemeye başlamış. Bir müddet sonra ayağa kalkmış ve: “Hocam kusura bakmayın gecen sene çok büyük bir hata yaptım, Mısır da hocamla konuştum, siz haklıymışsınız, hatta sizden bir kıl koparan Cennete gidecekmiş” deyince bütün cemaat ayağa kalkıp hocanın üstüne yürümüşler, hocanın yüzündeki tüm kılları yolmuşlar hoca da çareyi köyden kaçmakta bulmuş.

 

 

11  MART PAZARTESİ  (104.)

 

 

2.2 (İKİ ÇARPI İKİ)  

Adamın biri bir gün Kayseriliye sormuş iki kere iki kaç eder?
Kayserili şu cevabı vermiş
-“Alırken mi, satarken mi?”

 

 

 

12  MART SALI (105.)

 

DELİ 

Deliler hastanesinde deliler her gün aynı sıraya geçip küçük bir delikten bakıyorlarmış. Doktor da bunu fark edip merak etmeye başlamış. Doktor ertesi gün o sıraya geçip bakmış görmüş ki karanlık bir yer. Doktor, baş deliye sorar siz oraya niye bakıyorsunuz? Ben baktım bir şey görmedim demiş. Delinin cevabı: Biz beş yıldır bakıyoruz da bir şey görmüyoruz sen bir  kez bakmakla mı göreceksin? demiş.

 

 

 

 

13  MART ÇARŞAMBA  (106.)

 

DELİ-SALAK 

Bir gün adamın biri arabasıyla deli hastanesinin önünden geçerken teker bozulmuş ve adam arabadan inip tamir etmek için tekeri sökmüş ve söktüğü vidalar su borusuna düşmüş “Adam Ahh ben ne yapicam?’ demiş. Oradaki bir deli onu seyrederken bu soruyu duyunca ‘Öbür tekelliklerden birer tane vida al o seni  tamirhaneye kadar götürür.’ demiş. Adam deliye ‘Sen bu akılla nasıl oluyor da tımarhanede kalıyorsun,hayret!’demiş. demiş o da ben deliliğimden buradayım salaklığımdan değil demiş.

 

 

 

14 MART PERŞEMBE  (107.)

 

ÜÇ İSİM 

Bir kadının üç çocuğu varmış birinin adı Terbiye, ikincisinin Sanane üçüncüsünün Banane imiş. Kadın Sanane’yle Banane’yi bakkalla gönderir. Bakkaldan çıkarken yaşlı bir dede çocukları durdurur. Sizin adlarınız nedir çocuklar?’der. 1. Çocuk Sanane ikincisi de Banane, der. Dede ’Anneniz size hiç terbiye vermedi mi bakayım?’der çocuklar
Terbiye evde anneme toz alıyor, der.

 

 

 

 

 

 

15  MART CUMA  (108.)

 

 

ASANSÖR

Temel bir gün asansöre binmiş. Asansörde 4 kişiliktir yazıyormuş. Temel de diğer 3 kişiyi beklemiş.

 

 

 

 

18  MART PAZARTESİ  (109.)

.)

 

TAVUK   

Bir gün Temel bir eczaneye gider tavuk var mı? diye sorar adam da ‘Burası  eczane burada tavuk ne gezer?’der Temel de ‘O zaman cama tavuk yok diye yazı yazsana.’ demiş. Adam cama ‘Tavuk yok’ diye yazmış. Temel yine gelmiş adama ‘Tavuk ne zaman gelecek? demiş

 

 

 

 

 

 

19 MART SALI   (110.)

 

 

BENZİN

Gazeteciler Temel’e sormuş:
-Son günlerde benzine gelen zamlarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Temel:
-Valla benim için farketmeyi,ben hep 10 liraluk alayrum!

 

20   MART ÇARŞAMBA  (111.)

 

ZEYTİN

Temel lokantaya gider. Kahvaltı menüsü ister getirdik ten sona zeytini herkesin çatalla yediğini görür iki saat uğraşır zeytini çatala takamaz garson gelip takınca da ‘Bu zeytini ben yordum sen yakaladın.’demiş.

 

21 MART PERŞEMBE   (112.)

 

PİYANGO

Bir gün Temel’e piyangodan para çıkar. Temel de ne yapacağını şaşırır ve parayı saklamaya karar verir. Parayı da bir inşaatın altına gömer ve oraya bir not bırakır.”Temel buraya para saklamadı” Aradan zaman geçer Temel parayı almaya gelir ama para yok.Bir not bırakılmış ve notta şöyle yazar: “Dursun bu parayı çalmadı.

 

 

 

 

 

22 MART CUMA   (113.)

 

GAZETE 

Temel Fadime’yi her gün dağdan aşağıya gazete almaya gönderiyormuş. Fadime bu durumdan çok sıkılmış ve demiş ki : ‘Ben en iyisi yedi tane gazete alayım bir hafta boyunca veririm en azından bir hafta rahat ederim.’demiş. Bir hafta sonra Temel, Fadime’yi çağırıp ‘Ula Fadime bu insanlar ne kadar salaktur da, bir insan bir hafta boyunca aynı arabayla aynı ağaca çarpapilir mi da!’ demiş.

 

25 MART PAZARTESİ   (114.)

 

İŞE GİREMEDİM 

Temel, bilişim sektöründe çalışan bir firmaya is başvurusu yapmış. Firma yetkilileri önce bir bilgi testinden geçmesi gerektiğini söylemişler ve ilk olarak şu soruyu sormuşlar :

 İnternet ne demektir ?

Temel düşünmüş, tasınmış ve :

‘ İşe ciremedum temektur!’demiş.

 

 

 

 

 

26 MART SALI   (115.)

 

ÖNEMLİ OLAN KAZANMAK 

Temel, Dursun, Cemal suyun altında en çok kalma yarışması yapıyorlarmış. Dursun 15 dakika, Cemal 10 dakika durmuş çıkmışlar. 10 saat olmuş 20 saat olmuş Temel’in cesedi karaya vurmuş. Daha sonra Fadime’ye baş sağlığı dilemişler.
-Üzülme diye teselli etmek istemişler.
Fadime:

-Önemli değil yarışı kazandı ya önemli olan o.’ demiş.

27  MART ÇARŞAMBA   (116)

 

VURAMAMIŞLAR  MI? 

Temel İstanbul’a gelmiş, yürüyormuş. Bu arada beş dakikada bir top atışları duyulmaktaymış. Merak edip sormuş. Hemşerim bu top atışları neyin nesi? diye. Kraliçe Elizabeth’in gelmesi sebebiyle top atışı yapıldığı anlatılmış. Aradan yârim saat geçmiş ve top atışları halen sürmekteymiş. Temel yine sormuş bir başkasına’ Bu top atışları neden? diye. Aynı cevabı alınca söylenmiş: Ulan, yarim saattir bir kariyi vuramadılar, be!

 

 

 

 

28  MART PERŞEMBE   (117.)

SEMPATİK  

Temel Cemal’e anlatıyormuş:
– Bir herif bana çok sempatiksiniz.’ dedi.
– O ne demektur da?
– Pek de pilmeyrum ama, her ihtimale karşi furdum oni. 

 

 

29  MART CUMA    (118.)

 

FBI  

FBI eleman alacaktır. Gazeteye ilan verilir, bir gün sonra üç kişi başvuruda bulunur. İlk adam odaya alınarak karını seviyor musun? diye sorulur. Adam evet efendim der. Peki, ülkeni seviyor musun? Deyince adam yine evet diye cevap verir.FBI görevlisi peki o zaman, sana bir sürprizimiz var, karını buraya getirdik yan odada şu anda kendisi. Al şu silahı karını öldür, bakalım deyince adam silahı alarak diğer odaya girer. Birkaç saniye sonra geri döner, kravatı gevşemiş ve terlemiştir .Yapamayacağını söyleyerek oradan ayrılır. Sıra ikinci adama gelir ona da aynı şeyleri söylerler o da yapamayacağını söyler ve oradan çıkar gider. Son olarak sıra Temel’e gelir. Ona da aynı şeyler söylenir ve Temel içeri girer. Bir-iki saniye sonra bam bam bam bam bam diye silah sesleri ve hem arkasından büyük bir şangırtı ile cam kırılması sesi duyulur.
Temel geri döner biraz terlemiştir. FBI görevlisi sorar: Ne oldu?  

Temel:Bana verdiğiniz tabanca kuru sıkı çıktı. O yüzden Fadime’yi pencereden aşağı atmak zorunda kaldım!

 

 

 

 

 

 

1  NİSAN PAZARTESİ  (119.)

                                    

KİBRİT 

Temel yolda yürürken bir kutu kibrit bulmuş. Bakmış içinde tam dört tane kibrit var. İlk üç kibrit yanmamış. Dördüncüsü yanmış. Hah bu iyi deyip, kibriti saklamış.

 

 

 

2  NİSAN  SALI (120.)

      

OCAK 

Gurbette çalışan iki Karadenizliden biri izinden dönmüş Hemşerisine havadis veriyordu? Memlekete kar yağdı kurtlar, çakallar köye kadar indi?  deyince, arkadaşı:
-Bir zarar verdiler mi?
-Sizin çilli horozu çakal kaptı?

-Peki Karakaş nerede?
-Eşek Karakaş’a tekme atarak öldürmüştü.
-Eşek değirmende değil miydi?
-Değirmenden babanın tabutunu getirmişti.
-Uy, babam öldü mü!
-Öldü ya. Ananın ölümüne dayanamadı da!
-Ah anam ah! O da mı öldü
-Eviniz yanarken kurtaramadık?
-?Uy desene ocağım söndü?

Valla gelirken evinizden hala ateşler çıkıyordu

 

3 NİSAN  ÇARŞAMBA  (121.)

 

Aslan 

Bir gün Temel ve Dursun ormanda kamp kurmuşlar. Bir sabah bir aslanın kükremesesiyle uyanmışlar.
Temel hemen spor ayakkabılarını giymiş, bağlarını bağlarken Dursun ula Temel:’Ne bu telaş aslanı
geçebileceğini mi düşünisin?  deyince Temel ‘Ula seni geçsem yeter.’ demiş.

 

 

4  NİSAN  PERŞEMBE   (122.)                             

FAL   

Bir Kayserili ve Temel Amerika’ya zengin olmak için gitmişler. Bir sene sonra aynı yerde tekrar buluşmak üzere ayrılmışlar. Bir sene sonra Temel yine aynı şekilde beş parasız buluşma yerine gelmiş. Daha sonra yanına bir limuzin yanaşmış ve içinden smokin giymiş bizim Kürt çıkmış. Kısa bir selamlaşmadan sonra Temel:

Valla ben hiç bir baltaya sap olamadım, der. Ama görüyorum ki sen oldukça iyi durumdasın. Kayserili:

Eh işte durum iyi der. Valla bu Amerikalılar tuhaf. Bir fal makinesi yaptım. 5 dolara elini makineye koyuyorsun ve fala bakıyor, der. Daha sonra yine bir sene sonrası için sözleşirler. Bir sene sonra yine Kayserili limuzini ile gelir ve beklemeye başlar. 10 dk. sonra tepeden bir helikopter iner ve içinden bizim Temel çıkar. Kürt şaşırır. Ulan nasıl oldu da bu kadar zengin oldun? -Temel :

 Valla bu Amerikalılar çok tuhaf. Ben senin makineyi biraz geliştirdim der. 5$ a elini veriyorsun fala bakıyor. 10$ vermezsen elini geri alamıyorsun.

 

 

 

5   NİSAN  CUMA  (123.)

 

PLAKA 

Temel evinde oturuyormuş. Dursun gelip Temel arabanı çalıyorlar, demiş. Temel arabanın arkasından koşmuş ve bir süre sora geri dönmüş. Dursun ne oldu yakalayabildin mi? demiş. Temel yakalayamadım ama plakasını aldım demiş.

 

8   NİSAN  PAZARTESİ  (124.)

 

ÇEKİRGE

Temel üniversitede profesörmüş ve çekirgeler konusunda bir araştırma yapıyormuş. Prof. Temel’in araştırma notları :
1.gün
– Çekirgenin 1 ayağını kopardığımızda, zıpla deyince zıplıyor.
2.gün
– Çekirgenin 2 ayağını kopardığımızda zıpla deyince zıplıyor.
3.gün
– Çekirgenin 3 ayağını kopardığımızda zıpla deyince zıplıyor.
4.gün
– Çekirgenin 4. ve sonuncu ayağını kopardığımızda kulakları duymuyor.

 

 

9  NİSAN  SALI   (125.)

HATIRLA 

Temel savaşta yanında 10 arkadaşıyla birlikte düşmana esir düşmüş. İlk günvvişkence sonunda ekipten beş tanesi bülbül gibi konuşmuş. İkinci gün üç kişi daha dayanamamış itiraf etmiş. Üçüncü gün sonunda bir tek Temel kalmış. Dördüncü gün işkencenin dozu artmış Temel den çit yok. Beşinci gün işkence iyice ağarlaşmış ama Temel yine aynı. İki hafta sonra Temel’in kaldığı hücreyi izlemeye karar vermişler. Bizim Temel hem kafayı duvara vurmakta hem de söylenmekteymiş :
– Hatırla… Hatırla… Hatırlaaaa.

 

 

 

10  NİSAN  ÇARŞAMBA   (126)

 

GERİ GETİR 

Bir Fransız bir İngiliz ve bir de Temel bir gemi kazasından sonra ıssız bir adaya çıkarlar. İngiliz kumsalda bir lamba bulur. Fransız bunun Aladdinin sihirli lambası olabileceğini söyler ve lambayı ovuşturur. Gerçektende lambadan bir cin çıkar ve konuşmaya başlar :
– Dileyin benden ne dilerseniz…
İngiliz :  Ben ailemin yanına İngiltere’ye gitmek istiyorum,der.
Cin hemen isteğini yerine getirir.
Sıra Fransız’a gelir. O da ailesinin yanına Fransa’ya gitmek ister. Onun isteği de yerine gelir.
Sıra Temel’dedir. Temel biraz düşünür. Cin çabuk olmasını söyler. Temel etrafına bakar ve cine dileğini söyler :
– Arkadaşlarım da gitti ben bu ıssız adada yalnız kaldım onun için arkadaşlarımı hemen geri getirmeni istiyorum” der…

 

 

 

11  NİSAN  PERŞEMBE    (127.)

 

KARNE

Bir gün çocuğun biri babasına karnesini götürmüş oğlum elindeki nedir?
Çocuk: Karne baba
Baba: Getir bir bakim
Çocuk: Tamam
Baba: Oğlum bu karnenin hali ne böyle
çocuk baba bu benim karnem değil ki senin eski eşyalarının arasında buldum.

 

 

12  NİSAN CUMA     (128.)

 

KÜLTÜR 

Hocaya sormuş öğrencisi: “Hocam, kültürlü olmak için ne yapmak gerekir?”
Hoca demiş ki:”Üç tane üniversite bitirmek lazım..”
Öğrenci üç üniversite bitirip gelmiş..
Hocam, üç üniversite bitirdim, şimdi kültürlü oldum mu?  Hoca :

“Hayır” demiş “Hepsini sen bitirmeyecektin. Birini deden, birini baban, birini sen bitirecektin.”

 

 

 

 

15  NİSAN PAZARTESİ (129.)

 

AYYY        

Öğretmen Ali yi tahtaya kaldırmış. Dünyamızın uydusu nedir? diye sormuş.  Ali düşünmüş bulamamış. Arkadaşı bir çimdik atmış. Ali:
“Aaaaay” diye bağırmış. Öğretmeni:
“Aferin yavrum, otur” demiş.

 

 

 

 

16  NİSAN SALI  (130.)

 

 

DAYAK 

Okulda dayak yiyen bir çocuk babasına öğretmenini şikâyet eder. Babası,
– “Oğlum! Dayak Cennetten çıkmıştır.” deyince zeki çocuk şu karşılığı verir:


– “İyi bir şey olsaydı Cennetten çıkarılır mıydı?

 

 

17  NİSAN ÇARŞAMBA (131.)

 

ÇALMAK FİİLİ 

Ali okula geç kalır. Öğretmen Ali’yi cezalandıracaktır. Ali ye der ki,
– Soracağım soruyu doğru bilirsen seni affedeceğim.
Simdi söyle bakalım.
Çalmak fiilinin gelecek zamanı nedir?
Ali cin gibi atılır,
– Hapse girmektir öğretmenim.

 

 

18  NİSAN PERŞEMBE  (132.)

 

MÜZİK YETENEĞİ 

Öğretmen sınıfa girmiş:
-İçinizde müziğe yetenekli olanlar kimlerdir?
Dört öğrenci ayağa kalkmış. Öğretmen:
-Siz doğruca aşağı inin ve piyanonun taşınmasına yardım edin
.

 

 

 

 

 

19  NİSAN CUMA  (133.)

 

DÜDÜK  

Nasrettin Hoca bir gün pazara gidiyormuş. Mahallenin çocukları yolunu kapatmışlar.
Çocuklar:   Nasrettin Hoca bize düdük alır mısın?
Arkadan bir çocuk parasını verir. Hocaya derki bana kendi paramla düdük al. Nasrettin hoca eşeğini alıp pazara gider. Nasrettin Hoca pazar alışverişini yapar ve parayı veren çocuğun düdüğünü alır köyün yolunu tutar.Çocuklar yolu kapatır .Nasrettin Hoca parayı veren çocuğun düdüğünü verir.
Çocuklar:
– Hani bizim düdüğümüz der.
Nasrettin hoca:
-Parayı veren düdüğü çalar,der.

 

 

22 NİSAN PAZARTESİ (134.)

 

HOCA KİBRİ

Nasreddin Hoca’ya yapılan sakalar tükenip bitmezdi. Akşehirliler bir gün Hoca ya takılır ve sorarlar: Hocam senin evliyalar katında ulu bir kişi olduğun söylenir aslı var midir?
Hocanın böyle bir iddiası elbette yoktur ama bir kere soruldu ya cevaplar;
-Her halde öyle olmalı.
-Böyle kişiler zaman zaman mucizeler göstererek bu özelliklerini herkese kanıtlar. Hoca madem kabullendin göster bir mucize görelim!
Hoca:Pekala simdi size bir numara yapalım der karşısında durmakta olan çınar ağacına;  Ey ulu çınar çabuk yanıma gel!
Tabii ne gelen ağaç var ne giden. Hoca yürümeye baslar ağacın yanına varır. Akşehirliler:Ne oldu Hoca ağacı getiremedin, kendin oraya gittin! diye gülünce,
Hoca:
-Bizde kibir yoktur, dağ yürümezse hoca yürür,demiş.

 

 

23  NİSAN SALI  (135.)

 

O ZAMAN GÖR 

Hoca eşeğini kaybetmiş ve arıyor, bu arada da neşeli bir türkü tutturmuş.
Birisi kendini sormaktan alıkoyamaz:
-Hocaefendi, eşeğini kaybettiğini herkes bilirken, türkü söylemeni duymak eğlenceli görünüyor. Oysa kaybına feryat edip ağlaman beklenirdi!
-Son bir ümidim, eşeğin şu küçük tepenin arkasında olabileceğidir, arkadaş. Eger değilse, bekle ve gör o zaman sen bendeki ağlamayi feryadı!

 

 

24  NİSAN  ÇARŞAMBA  (136.)

ELİN AĞZI          

Nasrettin Hoca oğlunu okulundan alırken eşekle gelmiş.Oğluyla eşeğin üzerinde evin yolunu tutmuşlar.Aradan zaman geçmiş.Bir grup insan önlerine çıkmış.Bir insan;
“Hoca ayıp değil mi? Eşeğe o kadar yükü nasıl taşısın?”
Hoca da oğlunu eşekten indirip yanından yoluna devam etmiş.Aradan zaman geçmiş bir insan;
“Ayıp ulan ayıp. Küçücük çocuk yürütülür mü?”
Hoca çocuğu eşeğe oturtmuş. Kendi yoluna devam etmiş.Aradan yine zaman geçmiş birisi;  Bu zamane çocukları böyle işte , ihtiyar babaları yürür kendileri eşeğe biner. Bu söz çocuğun ağrına gider ve eşekten iner ikisi de yayan giderler. Oradan gevezenin birisi :  Enayilere bakın eşek önde gidiyor bunlar yayan
Bunun üzerine Nasreddin Hoca oğluna dönüp :
Görüyorsun ya oğlum el alemin ağzı torba değil ki büzesin.

 

25  NİSAN PERŞEMBE  (137.)

 

KIRILDIKTAN SONRA 

Hoca, oğlunun eline bir su testisi vermiş ve  Git şunu doldur da getir, sakın kırma ha! demiş ve suratına da bir tokat indirmiş.  Görenler? Hoca, testiyi kırmadan neden tokat vurdun çocuğa?

Her sözü değerli, her davranışı anlamlı hoca şöyle konuşmuş:Kırdıktan sonra, dövsem de yarar sağlamaz ki? demiş.

 

 

26  NİSAN CUMA   (138.)

 

ALLAH’IN İŞİ 

Nasrettin Hoca bir gün köyden şehre giderken yorulmuş tarlanın kenarındaki Ceviz ağacının altında dinleneyim demiş. Şöyle bir etrafına bakınıp ağacın altına uzanmış. Ve şöyle düşünmüş:
“Ey Allah’ım hikmetinden sual olmaz ama,incecik kabak sapında kocaman kabak var, koskocaman ağaçta küçücük ceviz var, bu nasıl iş?” deyip uykuya dalmış.Ağaçtan bir ceviz hocanın kafasına düşüvermiş.Ve kafada ceviz büyüklüğünde bir şiş olmuş. Hoca hiddetle uyanmış ve:

“Yarabbi sen en iyisini bilirsin” demiş.
“Şimdi o kabak ağaçta olsaydı benim halim ne olurdu”

 

 

 

 

 

29 NİSAN PAZARTESİ  (139.)

 

HIRSIZIN SUÇU 

Bir gün Nasreddin Hoca’nın eşeği çalınmış. Can sıkıntısı içinde durumu komşularına anlatınca her kafadan bir ses çıkmaya başlamış. Birisi :
– Hocam demiş niye ahırın kapısına iyi bir kilit takmadın sanki?
Bir başkası :
– Evine hırsız giriyor da senin nasıl haberin olmuyor ? Diye konuşmuş.
Bir diğeri de :   Hocam demiş, kusura bakma ama eşeğin çalınmasına en büyük sebep yine sensin. Çünkü doğru dürüst bir ahırın bile yok. Nerden baksan dökülüyor. Hoca kızmış :
– Yahu demiş, iyi, güzel de kabahatin hepsi benim mi ?

Hırsızın hiç mi suçu yok ?

            30 NİSAN SALI   (140.)

 

PEŞTAMAL 

Timur bir gün yanına hocayı da alarak Akşehir’in Meydan Hamamı’na gider. Soyunup peştemallara sarınıp sıcak bölüme geçerler. Göbek taşında oturup bir yandan sohbet ederken bir taraftan terlerler. Derken Timur Hoca ya sorar:
-Hoca sen bir deryasın! Kıymet biçmesini bilirsin. Şu halimle ben kaç para ederim?
Hoca;   On akçe, der.
Kendisine bu kadar az kıymet biçilmesi Timur’u küplere bindirir.
-Bre gafil sen bana nasıl on akçe ettiğimi söylersin benim sadece peştamalım on akçedir,deyince
Nasreddin Hoca :

On akçe zaten peştamalın değeri yoksa sen beş para etmezsin,demiş

 

 

2 MAYIS PERŞEMBE  (141.)

ERKEK ADAM 

Nasrettin Hoca’ya bir gün yaşını sormuşlar hoca ‘45’ demiş. Aradan beş sene kadar geçmiş. Hocaya yine yaşını sormuşlar hoca yine ‘45’ demiş.’Ya hoca olur mu? 5 sene önce 45 tin.’ demişler. Hoca bozuntuya vermeden Erkek adam sözünden dönmez, demiş.

 

 

 

3 MAYIS CUMA  (142.)

 

LEYLEK  

Hoca yolda bir leylek bulmuş.Almış onu evine götürmüş.Daha önce hiç leylek görmemiş.Uzun gagası ve bacaklarını çok yadırgamış.Tutup bir güzel kesivermiş onları.Sonra da yüksekçe bir yere koymuş.Karşısına geçmiş.Yaptığı işten memnun, seslenmiş: Bak şimdi kuşa benzedin.

 

6  MAYIS PAZARTESİ  (143.)

 

SEYAHAT

Velilerden biri oğlunun okuldaki durumunu sormuştu.
Genelde başarılı olduğunu,
ancak coğrafyadan kırık not aldığını bildirdiler. Bunun üzerine veli:
Önemli değil zaten pek seyahat etmiyoruz.

 

 

7 MAYIS SALI  (144.)

ZEHİRLENMESİN 

Temel böcek ilacı satan bir yer işletir. Bir gün Dursun aldığı böcek ilacını geri getirir.Temel’e de hayli sert çıkar:
-Ula bu ne böyle son kullanma tarihi geçmiş da!
Temel:  Ver uşağum değiştirelum,böcekler zehirlenmesun.

 

8  MAYIS ÇARŞAMBA (145.)

 

O da Yoktu

 

Fadime’ye arkadaşları takılmak için:
– Senin bu Temel de çok çirkin, demişler.  Fadime de:
– Anamın evinde o da yoktu, demiş

 

 

 

 

9  MAYIS PERŞEMBE (146.)

 

 

Bana Sor

 

 

Karadeniz’de adamın birinin son derece huysuz bir karısı varmış. Gül gelmiş karısı ölmüş.
Cenazesini kaldıracakları zaman adet olduğu üzere imam efendi :
“Merhumeyi nasıl bilirdiniz?” diye sorar.
Adam bunun üzerine imama döner ve der ki:
-Be adam cemaat ne pilsun, bağa sorsana ula sen

 

10   MAYIS CUMA (147.)

 

 

FALCI  

Temel ile Dursun iki ortaktır ve maddi durumları kötüye gider. Bir gün Cemal’i görürler. Cemal de durumlarının ne zaman düzeleceğini falcı bilir diye onun numarasını verip randevu almalarını söyler. Temel, Cemal’e:
-Falcıya gitmeden neden randevu alıyoruz ki, zaten geleceğimizi bilmez mi? demiş

 

 

 

 

13  MAYIS PAZARTESİ  (148.)

 

OLTA

Temel ile Dursun İstanbul’a giderler. Temel “Ben acıktım.” der. Hamsi yemek isterler. Haliç Köprüsü’ne giderler. Oltayı atarlar gömlek çıkar. Diğeri atar ayakkabı çıkar bir daha atarlar bu defada tencere çıkar. Temel Dursun’a der ki:
“Aşağıda galiba birileri oturiyi

 

14  MAYIS SALI (149.)

 

Z Yok

Temel bir kavga sonrası karakola götürülür ve komiser Temel’e sorar.
– Senin adın ne bakayım?
– Adim Temel, fakat “Z” sizdur.
Komiser bir an düşünür ve Temel’e dönerek
– Oğlum Temel’de zaten Z yok ki.
– Eee, biz ne deduk komiser bey?

 

15  MAYIS  ÇARŞAMBA (150.)

 

Dilenci: “Hocam Allah rızası için az bir sadaka verir misin ?” Hoca: “Az vermek şanımdan değildir.”
Dilenci: “O halde çok verin.”
Hoca:

“O da senin şanından  değildir.”

 

 

 

 

16  MAYIS PERŞEMBE  (151.)

 

Hocaya bir gün sormuşlar :  Hocam burcunuz nedir?
Hoca:  Teke demiş
Ahali: Teke diye bir burç yoktur ki demiş Hoca: 60 yıl önce doğduğumda burcum oğlaktı 60 yıl sonra büyüdü teke oldu demiş

 

 

 

 

 

 

17 MAYIS CUMA (152.)

 

O da Yoktu

Fadime’ye arkadaşları takılmak için:
– Senin bu Temel de çok çirkin, demişler.
Fadime de:
Anamın evinde o da yoktu, demiş

 

 

 

 

 

20 MAYIS PAZARTESİ  (153.)

 

 

ESKİ ARABA  

İki tane çiftçi; biri Adanalı diğeri Kayserili, sohbet ediyorlarmış; bu arada haliyle zenginlikleriyle övünüyorlar…
Adanalı başlamış :
– Bizim orda sabah güneş doğmadan biniyoruz arabaya, akşam oluyo biz hala çiftliğin öteki ucuna yetişemiyoz demiş…
Kayserili de bunun üzerine:
-Yav bizim de vardı öyle eski bi arabamız, ama geçenlerde satıp yeni modelini aldık

 

 

21  MAYIS SALI  (154.)

 

DANGER  

Bir gün Temel sahilde gezerken denizde bir tanker görür. Ve yanındakine dönüp şöyle der: – “Adamlar 40 yıllık tankerin üstüne DANGER diye yazmışlar!”

 

 

NOT: DANGER: İNGİLİZCEDE TEHLİKELİ (MADDE) DEMEKTİR

 

 

 

22  MAYIS  ÇARŞAMBA (155.)

 

Temel doping almış; belli olmasın diye sonuncu olmuş.

 

 

 

 

 

23  MAYIS PERŞEMBE    (156.)

 

 

SINAV  

Öğretmen örgencilerine sormuş:
Allah hepimizin cennete gitmesini istediği halde niye cehenneme gönderiyor.
Çocuğun birisi öğretmenin sorusuna soruyla cevap veriyor:
-Öğretmenim siz bizim 5 almamızı istediğiniz halde niye sınav yapıyorsunuz?

 

24  MAYIS CUMA (157.)

EHLİYET RUHSAT  

Temel araba sürerken kırmızı ışıkta geçmiş.Tabii bunu gören polis temeli durdurmuş. Polis: – “Ehliyet ve ruhsat beyfendi!” Temel: – “Verdunuzda mi isteysunuz..”

 

 

 

27  MAYIS PAZARTESİ    (158.)

 

 

ANLAMSIZ EVLİLİK       

 

Çocuk babasına :
– Babacığım, annem ile nasıl evlendin?
Adam eşine dönüp :
– Görüyor musun, çocuk bile anlam veremiyor

28  MAYIS SALI     (159.)

 

İLK HATA

Temel ilk hafta çalıştığı yerde ilk ay maaşını fazla verirler; ikinci ay ise eksik…
Hemen gidip Ödemede hata var, der.
Haklısın derler; ancak sana ilk ay fazla vermişiz,daha önce niye gelmedin? derler  Temel:
Ben ilk hataları affederim der.

             

29  MAYIS ÇARŞAMBA    (160.)

 

ODA   

Temel, otelde oda fiyatlarını öğrenmektedir.Resepsiyon memuru:

Boğaza bakan bir odamız var; 300$
Temel: Perdeleri hiç açmam kaç para olur? der.

 

 

 

30   MAYIS PERŞEMBE     (161.)

 

MEMLEKET HAVASI 

Temel bir gün İstanbul’da gezerken 61 plakalı bir araba görür. Ve arabanın lastiğini bıçakla patlatır. Sonra da karşısına geçer oturur. Yoldan geçen biri: – “Kardeşim lastiği niye patlattın?” diye sorunca, Temel: – “Dur ula, memleket havasi aliyrum”

 

 

31   MAYIS CUMA (162.)

 

İKİ DELİ 

Bir gün 2 deli tımarhaneden kaçmış. Doktorlar, hemşireler ve bakıcılar bu 2 deliyi arıyorlarmış . Akşam olunca 2 deli dönmüşler. Doktor Niye kaçıp geri döndünüz , demiş.
Delilerden biri şimdi kaçmadık yarın kaçacağız bugün provasını yaptık demiş.

 

3  HAZİRAN  PAZARTESİ (163.)

SİGARA   

Adamın biri akciğer rahatsızlığı nedeniyle sürekli öksürüyormuş sonunda dünyaca ünlü bir doktor olan Temel’e gitmeye karar vermiş. Temel hasta daha rahatsızlığını anlatmadan günde en fazla 5 sigara içeceksin demiş ve 1 ay sonrasına kontrol için gün vermiş.Aradan bi ay geçince hasta çok daha kötü bi halde gelmiş hastaneye  Temel sigarayı az içmek mi dokundu demiş Adam da “Hayır hiç sigara içmezken günde 5 sigara içmek dokundu.” Demiş

 

 

4  HAZİRAN  SALI  (164.)

 

 

İLAÇ  

Adamın birinin gözü ağrıyormuş. Hocadan bir ilaç istemiş:
-Hocam, bildiğin ilaç var mı demiş. Hoca da
-Vallahi geçenlerde benim dişim ağrıyordu çektirmekten başka çare yok demiş.

5  HAZİRAN  ÇARŞAMBA (165.)

 

 

ÖKSÜRÜK 

Temel dahiliyeciye gitmiş.

Doktor ona neyinin olduğunu sormuş. – “Öksurayrum”, demiş Temel. –

“Ne zamanlar öksürüyorsun?” – “Tuvalette oturuyurken kapiyu tiklattiklari zaman”, demiş Temel…

 

 

 

6  HAZİRAN  PERŞEMBE  (166.)

 

 

SOL SİNYAL 

Temel arabası ile Taksim Meydanında dönüp duruyordu. Aynı trafikçinin önünden beşinci defa geçerken, polis de merak etti ve Temel’i durdurup sordu: – Bir yeri mi arıyorsunuz? Niye meydanın etrafında dönüp duruyorsunuz? Temel: – Sol sinyal takıldı da

 

 

7 HAZİRAN  CUMA  (167.)

 

İlyas ile Temel karşılıklı oturmuşlar sohbet ediyorlarmış. Konuşma sırasında iş kimin daha zeki olduğuna gelip dayanmış ve iki uşak birbirine bilmece sormaya karar vermiş. İlk bilmeceyi İlyas sormuş: – “Saridur, kafestedur, öter… Pu nedur, pill bakayrum…” Temel hemen, “Kanaryadur” cevabını yapıştırmış. Fakat İlyas hayır anlamında kafasını kaldırır. Temel, birbiri ardına bütün kuşların adını sayıp döker. Fakat her seferinde İlyas hayır deyince pes etmek zorunda kalır. İlyas büyük bir sevinç içinde, – “Haçan insan hamsiyu pilmez mu?” deyince Temel hemen atılır. – “Hamsi saru değuldur ki?” – “Boyamuşumdur..” – “Kafeste midur?” – “Koymişumdur..” Temel şaşırır: “Peku öter mu hamsi?” – “O da aldatmacasıdur işin daa!..”

 

 

 

 

10 HAZİRAN PAZARTESİ (168.)

 

Temel yolda yürürken bir senet bulmuş. Bakmış senedin son günü. Ne yapacağım diye kara kara düşünmeye başlamış. Sonra gitmiş borç toplayıp senedi yatırmış, rahat bir nefes almış. Aynı şekilde bir gün yürürken yine yerde bir senet görmüş, almış bakmış. Yine senedin  son günü. Ama bu ödenecek gibi değil, çok fazla miktarda. Temel hemen sahte pasaport çıkartıp yurt dışına kaçmış.

 

 

 

 

 

11 HAZİRAN  SALI  (169.)

Şehirlerarası yolculuk sırasında, hemen şoförün arkasında oturan Temel, şoföre seslenmiş: – Kaptan, haçan sekiz saattur yol aliyruk, habu teyp da devamli çalayi. Kafamuz şişti da… Şoför nazik: – İsterseniz kapatabilirim. Temel’den başka öneri gelmiş: – Yok kapatma… Bi boş kaset koysan da kafamuzi dinlesek…

 

 

 

 

12  HAZİRAN  ÇARŞAMBA (170.)

 

 

HANGİSİ  

Temel işhanında çay ocağı işletmektedir. Üst kattaki işyerlerinden biri seslenir: – Temel efendi, dört çay yap. Biri açık olsun. Çaycı Temel cevap verir: – Abi, hangisi açık ols

 

13  HAZİRAN  PERŞEMBE  (171.)

 

Promosyon

Temel ile Dursun promosyonlu meşrubat alırlar. Meşrubatı açan Temel hemen kapağa bakar: – “Tekrar deneyin.” Kapağı kapatıp yeniden açar ve okur: – “Tekrar deneyin.” … … … En sonunda sinirlenen Temel: – “Ula Tursun. Ha punlar pizi kandıriy! İki saattir deneyrum hala pi şey çıkmadi.”

14  HAZİRAN  CUMA  (172.)

 

BU BURUN

 

Temel satılık papağanları inceliyormuş. En pahalı papağanın önünde durmuş: – “Abi bunlar neyce konuşuyor?” – “İngilizce, Fransızca, Almanca” – “Kaç paradır?” – “Bir milyar” – “Lazca biliyo mu?” – “Bilmiyo” Temel papağanın burnunu okşamış; – “Bu burunla yazık!”

E…

İlgili Kategoriler

-3.Sınıf Etkinlikleri -4.Sınıf Etkinlikleri -5.Sınıf Etkinlikleri -6.Sınıf Etkinlikleri -7.Sınıf Etkinlikleri



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir