15 Temmuz seminer konuşması örneği



Sayın Okul Müdürümüz, Değerli Öğretmenlerim , Sevgili Öğrenciler.

Şu anda, burada, 15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitleri Anma Günü için toplanmış bulunmaktayız. “Vatan sevgisi imandan gelir “, diyen peygamber efendimizin yolundan giden şehitlerimiz, gazilerimiz, sokaklara dökülenler, emniyet güçleri ve herkes bizlere vatanın ne kadar önemli olduğunu 15 Temmuz 2016  gecesi gösterdi. Bu durum belki de Çanakkale ruhunun tekrar dirilişinin göstergesiydi. Hiç şüphesiz bizler demokrasi, cumhuriyet yolunda şehit olabiliriz ancak önemli olan ebedi Türk yurdu olan Anadolu’nun ve mazlumların hamisi olan devletimizin kıyamete kadar baki kalmasıdır. Tıpkı Çanakkale ve Kurtuluş yıllarında olduğu gibi kanımızın son damlasına kadar ailemiz ve bizden sonra gelecek olanlar için mücadelenin tekrar gösterilmesidir.

Nedir vatan ?

Yahya Kemal , Türkçenin konuşulduğu yerler diyerek Osmanlı’nın hakim olduğu Arap topraklarını hariç tutarak dar bir çerçeve çizer. Ziya Gökalp ise vatanın  Türklerin yaşadığı yerlerdir diyerek Turancılık ideolojisine kayar.   Namık Kemal daha gerçekçi ve doğru olarak  siyasi otoritenin- devletin egemen olduğu her karış toprak vatandır der. Romanlarında bu inancını gösterir. Mustafa Kemal’de haklı olarak Namık Kemal’in bu görüşünü hayatı boyunca benimsemeye devam eder. Devletin hakim olduğu her karış topraktır.  Sakarya savaşı öncesinde dediği gibi ;“Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. O satıh bir bütün vatandır. Memleketin her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz” . Napolyon’un dediği gibi ,”Türkler öldürülebilir ama mağlup edilemez,esir edilemez” sözünü gerçek kılar. O halde vatan müdafaası kutsaldır. Gerekirse uğruna canlar feda edilebilir. Günümüzde de Namık Kemal’in kullanımı ve anlayışı siyasi terminolojide genel kabul görmekte ve bu nedenle Namık Kemal denilince akla hemen vatan şairi gelmektedir. 15 Temmuz gecesi hain teröristlerle mücadele eden herkes bizlere vatanın ne kadar önemli olduğunu tekrar göstermişlerdir.

Cumhuriyet kelimesi Arapça “Cumhur “kelimesinden türetilmiş olup, halk, ahali, kavim, millet gibi anlamlara gelir.. Ya da cumhuriyet , halkın egemenliği doğrudan doğruya veya temsilcileri aracılığıyla kullandığı devlet yönetimi şeklidir . Cumhuriyeti demokratik ve sosyal hukuk devleti biçiminde tanımlamakta mümkündür. Bu tanımlamalardan cumhuriyetin halk yönetimi olduğu anlaşılır. Halk kendini yönetecek kişileri belirli süreler için kendisi seçebilmekte, temsilcileri  aracığıyla denetleyebilmekte kısaca  milli egemenliğin üzerinde hiçbir güç bulunmamaktadır. Halk seçtiği temsilcileri beğenmediğinde onları bir sonraki seçimlerde değiştirebilme hakkına sahiptir. Bu nedenle demokrasi ve cumhuriyette belirli bir aile veya sınıfların ömür boyu saltanatlarına imkan veren bir durum söz konusu değildir. Cumhur gibi  Latince bir kelime olan Demos’ta ,halk anlamına gelir. O halde demokrasi denilince cumhuriyet, cumhuriyet denilince akla demokrasi gelir. Ancak demokrasi kelimesi cumhuriyeti de içine alarak daha kapsamlı olarak kullanılagelmektedir

İslam dini esaslarına-Kuran’a ve hadislere – bakıldığında devlet yönetimi konusunda belli bir modelin önerilmediği görülmektedir. Hatta sonraki dönemlerde karşımıza çıkan mezhep veya tarikatlarda  de bu boşluk doldurulamamıştır. Sadece  İmam Maturidi , aklı esas alarak, İslam’da devlet yönetiminde olması gereken genel kriterleri vermeye çalışmış ve bu kriterlere en uygun olan rejimin  dine de  uygun  olacağını  belirtmiştir. Akla ve Kurana dayalı bir rejimin geliştirilmesi gereğini vurgulamıştır. Kuran ve sünnetten yola çıkan İmam Maturidi,  tıpkı bireylere emredilen davranış modellerinin de devletler içinde geçerli olacağını vurgulamıştır. Devlet adil olmalı, herkese  eşit yaklaşmalı, din vicdan hürriyeti sağlamalı, fakiri yoksulu korumalı, halkın taleplerini dikkate almalı, işi ehline vermeli, adam kayırma, rüşvet, torpil olmamalı , devlet kadrolarında görev alma isteği geçim endişesi için değil , hizmet etme anlayışı nedeniyle olmalı, müşavereye-danışma- açık olmalı, sosyal devlet olmalı, halkın  güvenliğini ve menfaatlerini korumalıdır. İslam,  Halka hizmet Hakk’a hizmet bilinciyle hareket edilmesini emreder. O halde başa gelen idarecilerde mevki ve ya makam sahibi olmaktan ziyade çalışmak, fedakarlık etmek amacıyla görevlere talip olmaları gerekir.

Tanzimat Fermanı, Islahat fermanı, Kanun-ı Esasi gibi düzenlemelerle atılan demokratik adımlar, cumhuriyetin ilanı ile asıl hedefine ulaşmıştır. Osmanlıdan başlayan süreçte halka temel hak ve hürriyetleri adım adım verile gelmiştir. Meşrutiyet dönemlerde açılan Mebusan meclisler ile 1920’de kurulan TBMM ,egemenliğin halka verildiği siyasi sistemleri artırarak günümüze kadar gelmiştir.ancak İttihat ve Terakki ile 1908’den başlayan darbe girişimleri ,Türkiye tarihi boyunca da devam etmiş 1912, 1960,1980 ve  15 Temmuz 2016’da benzer antidemokratik adımlara Türkiye şahit olmuştur.

 

Emperyalist devletlerin kuklası hainler, 15 Temmuz gecesi kendi sapkın ideolojilerini uygulamak için ordu içerisinde kümelenen teröristler ve onların destekçileri eliyle bir darbeye kalkıştılar. Bu darbeye kalkışanlar, her şeyden önce kendisini Mehdi sanan aslında Amerika uşağı olan  Feto’ya bağlılıkla ve emirleriyle  yola çıktılar. İslam dininin ve yüce kitabımız Kuran-ı Azimüşşan’ın tüm ilkelerini birer birer çiğneyen bu sapkın ideolojiye dayananların her biri ülkemize en büyük ihaneti gerçekleştirdiler. Halkın oyları ile seçilen Cumhurbaşkanı ve hükümeti yerinden etmek , Türkiye’yi bölmek, emperyalist devletlere ve  teröristlere peşkeş çekmek  için  teşebbüste bulundular.

Hızla gelişen güçlenen bir Türkiye’ye , ABD ve Avrupa’nın hoş gözle bakması beklenemezdi. İşte bu hainleri ve diğer teröristleri kullanan güya müttefikimiz olan Batı bizlere her zaman olduğu gibi ihanet etti. Her zaman da bu böyleydi. Batı’nın İslam ve Doğu dünyasına her zaman iki yüzlü davrandığını en açık bir şekilde tekrar gösterdiler. Gerçekte de, uluslar arası ilişkilerde geçerli olan “ devletler arasında  dostluk yoktur sadece çıkar ilişkileri vardır” tezini görmek istemeyen gözlere ve  tüm dünyaya gösterdiler. O halde Türkiye halkı onların oyununa gelmemeli, onların oyunlarını bozmalıdır. Bu ise vatansever her bireyin hangi etnik ve dini görüşe sahip olursa olsun birbirlerini sevmelerinden geçer. Güzel ülkemizde yaşayan her birey bizim vatandaşımız, bizim kardeşimizdir. Devlet ve millet hep birlikte sevgi ile dayanışma ile bu oyunları bozmalıdır. Türkiye’mi bölmek isteyen karanlık mihrakları sevindirmemeliyiz. Bizler Atatürk’ün getirdiği cumhuriyet değerlerine sahip çıkmalıyız. Her vatandaşın aynı haklara sahip olduğu ve devletin her kademesinde liyakate, donanıma göre görev alabileceği tam bir demokratik ortamı yaratmaya çalışmalıyız. Hiç şüphesiz ki yüce Türk milleti bu olgunluğa sahip olduğunu tarih boyunca göstermiştir. Bizlerde onların evlatları olarak vatan için, adalet için, dinimiz için bu değerleri yaşatmalı ve korumaya çalışmalıyız.

Demokrasilerde amaç, halkın kaderini kendisinin belirlemesi belli yıllar için yönetenlerini seçmesidir. Her hangi bir zümre ya da ordu asla seçimle gelen bir iktidarı devirmeye kalkmamalıdır. Türk siyasi hayatında çokça gördüğümüz darbeler ülkemizi geriye götürmekten başka bir işe yaramamıştır. Çoğu zaman ordu içerisinde yer alanlar siyasilerin beceriksizliğini bahane ederek yolundan çıkan demokrasiyi yoluna sokmak” sözde değil özde demokrasi “söylemleriyle harekete geçmişler ve ülkemiz 1960,1980 darbelerinden sonra pek çok ta darbe girişimine maruz kalmıştır. Tüm bu darbeler ise ülkemizi gerek demokratik açıdan gerekse ekonomik açıdan geriye götürmüştür. Önemli olan ve beklenen şey her kuruma mensup olanların sadece kendi işlerini yapmalarıdır. Şüphesiz Atatürk’ün dediği gibi “ vatanını en çok seven işini en iyi yapandır”.

Sözde Demokrasi ve insan hakları savunucusu görünen Batı uygarlığının tek derdinin mevcut Dünya düzenini  çıkarlarına göre dizayn etmek  ve İslam düşmanlığını yaymak olduğunu asla unutmamamız gerekiyor. Daima uyanık olmalıyız. Her zaman olacak olan bu düşman dış mihraklara ve şer odaklarına karşı dikkatli olmalıyız. Batı dünyasının her zaman demokrasi getireceğim diye bir devlete müdahale ettiğinde İslam ülkelerinde bir insan katliamına göz yumduğunu görmezden gelemeyiz. Afganistan, Irak, Suriye, Libya, Afrika ülkelerinden pek çoğu hatta Bosna bile onların katliamlarından nasibini aldılar. Birleşmiş Milletler dünyanın pek çok bölgesinde yapılan katliamlara göz yumdu. Batı uygarlığı ezilen, göç etmek zorunda kalan, hayatlarını kaybeden, Ege ve Akdeniz sularında boğulan yavrucakları hep görmezden geldi. Elbette onların bu iki yüzlü tavırlarının hesabı bir gün elbet kendilerine sorulacaktır. Tarihin çöplüğünde bugünün liderleri de hesap verecekler ve lanetle anılacaklardır. Tarihten kaçış yoktur. Herkes hesabının bir gün tarihe verecektir. Zulüm yapan Batı uygarlığı, teröristleri adam yerine koyan ABD –Almanya-İngiltere ve diğer devletlerde bir gün aynı acılarla karşı karşıya geleceklerdir. “Kim bir zalime yardım ederse Allah o zalimi onun başına musallat eder” hadisinde olduğu gibi her devlet yaptıklarının cezasını görecektir. Bizlere adaleti, insanlığı, sevgiyi , saygıyı, hoşgörüyü getiren yüce dinimizin öğretileri Batı’nın çıkara dayalı ideolojilerine elbette galip gelecektir. İki yüzlü Batı, terörle elbette yüzleşecektir. O günler yakındır. Kuran’ın ve Resulullah’ın öğretileri elbette haktır.

Bir insan öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir diyen Kuran-ı Kerim, bizlere bu darbeye kalkanların ne kadar din yoksunu olduklarını göstermektedir. Uçaklarla, helikopterle, tanklarla silahlarla bir terörist örgüt adına darbe yapmaya kalkan bu hainler,  ne kadar zavallı insancıklardır. Bir din adamının sultasına girmiş , onun liderliğini ,ilmini  sorgulamadan her faciaya kalkabilecek kadar beyinsiz askerler, bürokratlar,memurlar ve hatta akademisyenlerin olması ne kadar üzüntü vericidir. Belli bir kademeye gelmek için Feto’ya yanaşan, çalınan sorularla bir yerlere gelmeye çalışan bu zavallılar, dünya menfaatleri için ahiretlerini sattıklarının hiç mi farkında değiller. Darbeye kalkışan bir pilotun, ölen şehitler için “Ben onlara iyilik yaptım. Hepsi şehit oldular. Ben ölseydim bende şehit olacaktım” diyerek dini açıdan ne kadar bilgisiz olduklarını görmekteyiz. Böyle bir şey dinimizde yok. Doğru yolda, Allah’ın emirleri doğrultusunda ölen herkes şehittir. 15 Temmuz gecesi hayatını kaybeden –tanklar,uçaklar  karşısında, açılan ateş karşısında göğsünü siper eden- herkes Allahın vaat ettiği cennete daha yakındırlar. Oysa darbeci zavallılar sadece ölmüşler ve Allah yaptıklarının hesabını elbette onlardan soracaktır.

Ne mutlu o gün sokağa dökülenlere!

Ne mutlu doğruluktan taviz vermeyenlere!

O gece Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanımız ve çok değerli komutanlarımızın açıkça darbecilere meydan okumasını tarih altın harflerle yazacaktır. Gerçekten 15 Temmuz gecesi Türkiye devleti , hain Haşhaşilerin hışmından kurtuldu. Amaca ulaşmak için her yol mübahtır diyen iki yüzlü bir din adamının sapkın fedaileri halkın kahramanca mücadelesiyle bertaraf edilebildi. Ne kadar gurur duysak azdır. Ömer Halis Demir gibi kahramanlarımızı ne kadar övsek ,ansak azdır. Bizleri ABD , Batı ve teröristlerin kucağına atacak bu darbe girişiminden kurtulduğumuz için ne kadar şükretsek azdır. Güzel ülkemi kan gölüne çevirmeye kalkan bu zalimleri ne kadar aşağılasak , lanet etsek azdır. Benim güzel dinimi kendi ve Batı çıkarlarına alet eden Feto, ne kadar aşağılık, dini çıkarlarına alet eden ve Amerika ajanı  hain bir insandır. Ve ayetleri kendi ağızlarıyla eğip bükenler , saptıranlar gibi o’da lanetlenenler kervanında yerini almıştır.

Feto denen hain , pek çok din düşmanı gibi kendisinin mehdi olduğunu iddia ediyor. Mehdi nedir? Hıristiyan ve Musevi inancında Hz. Musa ve Hz. İsa’nın kıyamete yakın zamanda tekrar yer yüzüne inecekleri inancının bir versiyonudur. Bu inanç bazı hadislere dayandırılarak İslam inancına da sokulmuş ve bu hata bu soytarıların kendilerine bağlı olanların bağlılıklarını artırmalarında önemli rol oynamıştır. Her şeyin başında kuran-ı Kerim’de bir mehdi geleceği ayeti yoktur. Ayetleri eğip bükerek mehdi geleceğini savunarak kendi çıkarlarına ve geleceklerine zemin hazırlayanlar elbette hem bu alemde hem de öte alemde hesap vereceklerdir. Zayıf hadislere dayanılarak iddia edilen bu yanlışın düzeltilmesi gerekmektedir. Ayrıca Hıristiyan inancında olan “her yüzyılda bir mürşit yol gösterici gelir “inancı ne yazık ki mezheplerimize girmiş ve feto gibileri buna dayanarak kendilerini yüz yılda bir gelen uyarıcı olarak reklam etmektedirler. Allah’ın alim , mürşit kulları her zaman aramızda ve bizlerle birlikte olabilir. Buna kimsenin itirazı olamaz. Fakat kendilerini her yüzyılda bir gelen bir mürşit olarak göstermek aziz dinimizin öğretilerine de  de aykırıdır. İslam dinini yozlaştıran bu ve benzer cemaatler, ne yazık ki ülkemize olduğu kadar dinimize de ağır zararlar vermektedir.

ABD ve Batı, her zaman ordumuz içinde ki kalkışmalarda etkili olmuştur. Hiçbir kurumumuz onların oyununa gelmemeli her kurumdakiler demokrasiyi özümsemeli ve demokrasiyi yaşatmak için çalışmaları gereklidir. Herkes kendi işini yapmalıdır. Seçimle gelenler tekrara seçimle gitmelidir. Brezilya’da, Mısır’da, Suriye’de seçimle gelen iktidarlara bile darbeler yapılması ve darbe tekniğiyle bir ülkenin ilerlemesini engellemek istenilmesi bize örnek olmalıdır. Avrupa ve batının derdin demokrasi olmadığını artık herkes görmelidir. Ülkelerine sığınmak isteyen zor durumdaki Iraklı,Suriyeli , Afrikalı ve diğer milletlere mensup olan insanlara sınırlarını bile açmamaları ve kötü muameleye maruz bırakılmaları onların insan hakları karnelerinin ne kadar zayıf olduğunu gösterir. ABD ve Avrupa bir ülkede demokrasi ve insan hakları var mı ya da yok mu diye ilgilenmez. Onların tek istediği şey çıkarlarına uygun ülkeleri dizayn edebilecekleri veya kontrolleri altında bulundurabilecekleri siyasal sistemler arzular. İnsan hakları evrensel beyannamesinde yer alan maddelerin bir bir çiğnendiği günümüzde onların elinde oyuncak olmaktan uzak durmamız gerekir.

Ve tekrar söylüyorum. Birlik içinde olmalıyız. Birbirimizi hoş görmeli ve Yunus gibi sevmeliyiz. Bizleri yaratan Allah adına sevmeliyiz. Kuranın emrettiği İslam adına sevmeliyiz. Birbirimizin haklarına saygıda kusur etmemeliyiz.  Hiçbir yabancı devletin hain planlarında yer almamalıyız. Bunun için bilgi sahibi olmalı, çalışkan olmalı, sorgulayıcı olmalı, çok okumalı ve her şeyden önce dinimizi bilmeliyiz. İslam’da ruhbanlık yoktur. Her Müslüman, kendisinin rehberidir. İslam’da baskı zorlama yoktur. Allah isteseydi herkesi mümin olarak yaratırdı. Peygamberlerinde görevi ve biz Müslümanların da görevi sadece uyarmaktır. Hiçbir sözde hocanın ardından sürüklenmeyeceğiz. Acaba sorusunu her zaman kendimize sorarak araştıracağız. Bizler Kuranı ve İslam’ı özümsersek, bizler Müslüman olarak iyi örnek olmaya çalışırsak, bizler gönülleri İslam’a ısındırırsak  bu dinimize yapacağımız en büyük hizmettir. Kafalarında hayal ettikleri dini kullanan, din adına Ortadoğu ve Dünya’yı kan gölüne çeviren Daeş(İŞİD) El kaide, Hizbullah ve ırkçı-faşist PKK,PYD ve uzantılarının asla dinimizde yerleri yoktur. Her din mazlumu korumayı emreder, her din insan hayatına değer verir, her din ahlakı temel alır, her din insanı her bakımdan mükemmelleştirmeyi arzular. Bizler de böyle olmalıyız. Dinimizi bilmeli ve dini kullanan ABD-İsrail  ve Batının kurduğu bu terör örgütlerine her zaman mesafeli olmalıyız.

Şehitlerimiz ve gazilerimiz, 15 Temmuz gecesi, cesaretleriyle, dirayetleriyle, kararlı ve dik duruşlarıyla tarih yazdılar. Hiç şüphesiz ki, şehitlerimiz, kalplerimizdeki mümtaz yerlerini daima muhafaza edeceklerdir. Artık her yıl, 15 Temmuz Demokrasi Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’nde kendilerini gönülden yâd edecek, hatıralarını gelecek nesillere aktaracağız.

15 Temmuz’da, meydanlarda, tıpkı Çanakkale’de, İstiklal Savaşımızda olduğu gibi, tüm fertleriyle tek yürek olmuş, iradesini bir avuç darbeciye çiğnetmeyen büyük Türkiye vardı, büyük Türk milleti vardı. Bu darbe girişiminde, milletimiz, tıpkı bin yıl önce Malazgirt’te olduğu gibi, bu coğrafyayı vatan olarak sahiplenme konusundaki kararlılığını ortaya koymuştur.

Türkiye’yi parçalayacaklarını, devleti teslim alabileceklerini sanarak, 15 Temmuz gecesi harekete geçen hainler, ertesi gün akşam olmadan milletimiz tarafından hüsrana uğratılmışlardır.Bu darbe girişimi milletimize, Meclisimize, demokrasimize, Cumhuriyetimize, aydınlık yarınlarımıza ve şanlı ordumuza karşı yapılmıştır. Ordumuz ve Mehmetçiğimiz bizim gözbebeğimizdir.  15 Temmuz’da vatanı için ölüme koşan 251 şehitimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Bu vatan için hainlere karşı sokağa dökülen kahraman gazilerimize teşekkür ediyoruz. Bu necip millet , asla emperyalist güçlerin çıkarlarına göre masada paylaşılan bir ülke olmayacaktır. Daima uyanık olmalı ülkemiz üzerinde oynanan bu ve benzer tehlikelerin hala sürdüğünün farkında olarak daha dikkatli ve uyanık olmak zorundayız.

Ey Türk gençliği ve necip Türk milleti !

15 Temmuz Demokrasi Zaferimiz kutlu olsun !

 

 

 

 

İlgili Kategoriler

Öğretmen Dosyaları Özel Gün ve Haftalar



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir