AÖF Türkiye Ekonomisi 1.4. üniteler ders özeti

Cevapla
sınavci
Mesajlar: 98
Kayıt: 30 Kas 2017 12:02
İletişim:

11 Ara 2017 13:48

TÜRKİYE EKONOMİSİ
1. ÜNİTE
TÜRKİYE'NİN COĞRAFİ KONUMU VE DOĞAL KAYNAKLARI
Türkiye'de idari açıdan 81 il, bu illere bağlı toplam 892 ilçe, 1.997 belde ve 34.425 köy bulunmaktadır.
Coğrafi Bölge: Doğal, beşerî ve ekonomik özellikleriyle diğer yerlerden ayrılan ve kendi içinde nispeten benzerlik gösteren alanlardır. Coğrafi bölgelerin boyutlarına bağlı olarak bölgedeki coğrafi görünümün yanı sıra doğal, beşerî ve ekonomik özelliklerde de farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Bölge içinde bazı özellikleriyle ayrılan bu gibi daha küçük alanlar, o bölgenin alt bölümlerini oluşturur.
Türkiye'de çıkarılan madenleri "yakıt madenleri", "hammadde madenleri" ve "çeşitli madenler" olmak üzere üç temel grupta toplamak mümkündür. Başlıca yakıt madenleri kömür (taş kömürü), linyit, petrol ve doğalgazdır. Hammadde madenleri ise demir, bakır, krom ve manganez ve bor şeklinde sıralanabilir.
Fakat günümüzde enerji ihtiyacının önemli bir kısmının karşılandığı yakıt madenlerinde özellikle petrol, doğal gaz ve taş kömüründe yurtiçi üretim istenilen ölçüde artırılamadığı için dışa bağımlılık devam etmektedir. Türkiye'de 2010 yılında enerji arzının petrolde %93, doğalgazda %98, taş kömüründe %90'lık kısmı toplamda ise orta-lama %72,9'luk bölümü ithalat ile karşılanmıştır.
Türkiye dünya linyit rezervlerinin yaklaşık %1,6'sına sahiptir. Fakat söz konusu rezervin büyük kısmının ısıl değeri düşük olması nedeniyle bu maden daha çok termik santrallerde kullanılmaktadır. Türkiye'deki linyit rezervinin yakla-şık %46'sı Afşin-Elbistan havzasında bulunmaktadır.
Türkiye, maden rezervleri yönünden başta bor olmak üzere trona, bentonit, mermer, feldspat, manyezit, alçıtaşı, pomza, perlit, stronsiyum ve kalsit gibi madenlerde dünyanın sayılı ülkeleri arasındadır. Dünya bor rezervinin %72'si; doğal taş rezervinin yaklaşık %40'ı; feldispat rezervinin %23'ü; bentonit rezervinin %20'si ve trona rezervlerinin %2,5'i (üretimde dünya ikincisi) Türkiye'de bulunmaktadır.
Stratejik Bir Maden Bor: Türkiye, dünyanın en büyük ve en iyi kalitede bor rezervlerine sahip olup, dünya bor talebinin önemli bir kısmını karşılamaktadır. Dünyada 8 ülkede bor rezervi bulunmakla birlikte önemli bor yatakları Türkiye, ABD ve Rusya'da yer almaktadır. Türkiye toplam 3 milyar ton rezerv miktarı ile dünya toplam bor rezervi sıralamasında %72'lik pay ile ilk sıradadır.
Türkiye'nin kullanılabilir su açısından zengin bir ülke olmadığı söylenebilir. Kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 1.519 m3 civarındadır. Türkiye su azlığı yaşayan bir ülke konumundadır.
Coğrafi yapı bölgedeki tüm üretim faaliyetlerini etkilemektedir.
TÜRKİYE'NİN NÜFUSU VE DEMOGRAFİK GÖSTERGELERİ
Demografik Yatırımlar: Eğitim, sağlık, beslenme, barınma (konut) gibi alanlar için yapılan harcamalardır. Bu yatırımlar özellikle hızlı nüfus artışı ile birlikte ekonomideki sınırlı kaynakları emer. Böylece daha hızlı kalkınma için gerekli yatırımlara ayrılan kaynaklar azalır.
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS): Kişilerin yerleşim yerlerine göre nüfus bilgilerinin güncel olarak tutulduğu, nüfus hareketlerinin her an izlenebildiği, MERNİS (Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi) kayıtlarındaki T.C. Kimlik Numara-sına göre kişiler ile ikamet adreslerinin eşleştirildiği TÜİK tarafından yapılan bir kayıt sistemidir. Bu sistemde, TÜİK ile İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri (NVİ) Genel Müdürlüğü ortaklaşa çalışmaktadır. Ayrıca ADNKS, Ulusal Adres Veri Tabanı (UAVT) ve nüfus idaresinde yapılan işlemlerle devamlı olarak güncellenmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti'nde Nüfus Sayımları: Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan nüfusun tespitine yönelik ilk sayım 1927 yılında yapılmıştır. 1927 sayımında toplam Türkiye nüfusu görüldüğü gibi yaklaşık 13,7 milyon kişidir. İlk nüfus sayımında kadın nüfusu erkeklerden yaklaşık 400 bin kişi fazladır. Balkan Savaşları'nın yanı sıra I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nda verilen kayıplar toplam nüfus içinde erkek nüfusu azaltmıştır.
İnsani Gelişme Endeksi (Human Development Index): UNDP tarafından yayımlanan İnsani Gelişme Raporu'nda kullanılan endekstir. İnsani Gelişme Endeksi (iGE) Pakistanlı iktisatçı ve maliye bakanı Mahbub ul Haq ve Nobel ödüllü Hintli iktisatçı Amartya Sen liderliğindeki ekip tarafından geliştirilmiştir. Endeksin en düşük değeri 0 iken, en yüksek değeri 1'dir.
2011'de UNDP, İGE değerlerine göre ülkeleri 4 gruba ayırmaktadır. Bunlar; çok yüksek insani gelişme, yüksek insani gelişme, orta insani gelişme ve düşük insani gelişme şeklindedir.
2011 yılı itibariyle Türkiye yüksek insani gelişmeye sahip bir ülkedir
Türkiye’de tarım sektörünün istihdam içindeki payı gelişmiş ülkelere göre oldukça yüksektir.
Türkiye’de nüfusun eğitim özellikleri:
Okuryazar olmayan nüfusun büyük bölümünü kadınlar oluşturmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda nüfusun büyük bir kısmı eğitimden yoksun idi. 1927 nüfus sayımına göre nüfusun sadece %10,6'sı okuryazar idi.

2011 yılı verilerine göre Türkiye'de yaklaşık 17 milyon kişi hiç okula gitmemiş ve/veya zorunlu eğitim süresini tamamlayamamıştır.
Nüfusun 3,1 milyonu ise okuma yazma bilmemekte ve bu nüfusun büyük bir bölümünü kadınlar oluşturmaktadır.
OECD'nin 2009 yılı verilerine göre Türkiye'de yetişkin nüfusun sadece %13'ü yükseköğretim mezunudur

TÜRKİYE'DE SOSYAL GÜVENLİK

Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 1944 tarihli Philedelphia Deklerasyonu'nda Sosyal Güvenlik "Halkın hastalık, işsizlik, yaşlılık, ölüm sebebiyle geçici veya sürekli olarak kazançtan mahrum kalması durumunda düşeceği fakirliğe karşı tıbbî bakımdan dolayı, çocuk sayısının artması ve analık halinde korunmasına yönelik genel tedbirler sistemidir" şeklinde tanımlanmıştır.
Osmanlı'da Sosyal Güvenlik: Türk toplum geleneğinin bir parçası olan güçlü aile bağları ve yardımlaşmanın yanı sıra vakıf kültürü toplumdaki sosyal dayanışmayı artırmıştır. 18. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı Devleti'nde sosyal güvenlik da-ha kurumsal bir yapı kazanmış ve ilk kez bu yüzyılda sosyal yardım amaçlı vergi toplanmaya başlanmıştır. 19. yüzyılda ise Darülaceze (düşkünler yurdu), Darüşşafaka (yoksul, öksüz ve yetimler için okul) gibi kurumların yanı sıra emeklilik (1866'da kurulan Askeri Tekaüt Sandığı ve 1881'deki Sivil Memurlar Emekli Sandığı) ve yardımlaşma sandıkları kurul-muştur. Tanzimat sonrasında çalışma hayatı ve işçilerle ilgili yapılan kanuni düzenlemeler ise dar kapsamlıdır. Bu düzenlemeler Maden Nizamnamesi (1863), Dilaver Paşa Nizamnamesi (1865) ve Maadin Nizamnamesi'dir (1869). Modern anlamda sosyal güvenlik Osmanlı Devleti'nde Avrupa'ya oranla oldukça geç gelişme göstermiştir.
Cumhuriyetin İlk Yıllarında Sosyal Güvenlik: Sosyal güvenlik anlamında Osmanlı Devleti'nin son dönemindeki düzenlemelerin yanı sıra Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki düzenlemeler de dar kapsamlı ve yetersiz kalmıştır. 1921'deki 151 sayılı Ereğli Havzai Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun ile kurulan Amele Birliği, Türkiye'nin kanun ile kurulan ve üyeliği zorunlu olan ilk sosyal güvenlik kuruluşudur.
Türk Sosyal Güvenlik Sistemi'nin ilk kurumu 1946'da oluşturulan İşçi Sigortaları Kurumu'dur

TÜRKİYE'DE BÖLGESEL KALKINMADA GELİŞİMELER
Kalkınma Ajansları (KA'lar), bölgesel kalkınma için projeleri destekleyerek ve finansman sağlamanın yanı sıra bölgesel kalkınmada merkezi ve yerel otorite arasında uyumlaştırıcı ve işbirliğini sağlayıcı işlev de görmektedir.
Yoksullukla mücadele etme noktasında sosyal güvenlik sistemi önemli role sahiptir. 1942 İngiltere'de hazırlanan Beveridge Raporu yoksulluğu "çağdaş toplumun yüz karası" olarak nitelemekte, yoksullukla mücadele için etkin bir sosyal güvenlik sistemine ihtiyaç duyulduğunu belirtmektedir.
Ülkemizde istihdam olanaklarının sınırlı olduğu bölgelerde dışarıya göç artmaktadır.
Türkiye 2010 yılı verilerine göre, cari fiyatlarla 734,4 milyar dolar GSYH büyüklüğü ile dünyanın 17'nci büyük ekonomisidir.
Satınalma Gücü Paritesi'ne (SGP) göre GSYH tutarı 1.116 milyar dolar olan Türkiye, SGP'ye göre yapılan GSYH sıra-lamasında dünyanın 15'inci büyük ekonomisi konumundadır.
2011 verilerine Türkiye nüfus bakımından dünyanın en kalabalık 19'uncu ülkesidir. GSYH büyüklüğü bakımından dün-yanın ilk 20 ülkesi arasında yer alan Türkiye, nispeten kalabalık ve artan nüfusu nedeniyle kişi başına milli gelirde GSYH sıralamasına göre daha gerilerde kalmaktadır. 2010 yılında Türkiye'de cari fiyatlarla kişi başına milli gelir 10.106 dolar (dünya sıralamasında 47'nci) iken, SGP'ye göre kişi başına milli gelir yaklaşık 15.340 dolardır (dünya sıralamasında 42'nci ülke).
Türkiye, beşeri kalkınma diğer bir ifadeyle insani gelişme açısından dünya ülkeleri arasında ekonomik gelişmişlik düzeyiyle paralel bir noktada değildir. Dünyanın ilk 20 ekonomisi arasında yer alan Türkiye, beşeri kalkınma endeksi (insani gelişme endeksi) sıralamasında 187 ülke arasında 92'nci sıradadır.
TÜRKİYE'DE TASARRUF EĞİLİMİNDE GELİŞMELER: Genel olarak bakıldığında Türkiye'deki üst gelir gruplarında tasarruf eğiliminin yüksek olduğu buna karşılık düşük gelir gruplarında tasarruf eğiliminin nispeten düşük olduğu görülmektedir. En düşük gelir grubunda ise negatif tasarruf söz konusudur. Bu gelir grubunda bireyler borçlanma yoluyla gelecek-teki tasarruflarını bugünden tüketmektedirler.



2. ÜNİTE
TÜRKİYE'DE MİLLİ GELİR, GELİR DAĞILIMI VE YOKSULLUK MİLLİ GELİR VE BÜYÜME
Dünya Bankası tarafından kişi başı gelir esas alınarak yapılan sınıflandırmada Türkiye üst-orta gelir grubunda yer alan ülkelerden birisidir.
Bir ülke ekonomisi hakkında fikir veren temel ekonomik gösterge o ülkenin mal ve hizmet üretimini gösteren milli (ulusal) gelir hesaplarıdır. Bunun için de kullanılan temel göstergeler Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH), Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH), kişi başına GSYH'dır. Ulusal (milli) gelir istatistikleri üretim, harcama veya gelir yöntemleriyle hesaplanabilmektedir. Genelde kayıt dışı ekonomik faaliyetler nedeniyle üretim yönünden yapılan ulusal gelir hesaplamalarına daha çok güvenilmektedir. Bildiğiniz gibi GSMH ile GSYH kavramlarının içeriği birbirlerinden farklıdır.
Kayıt dışı ekonomi üç temel başlık altında incelenmektedir:
a)Yasadışı üretim,
b)Yeraltı ekonomisi (saklı ekonomi),
c)Enformel sektör ve hane halkının kendi nihai kullanımı için gerçekleştirdiği üretim.
Üretim yöntemine göre Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH), bir ekonomide yerleşik olan üretici birimlerin belli bir dö-nemde, yurtiçi faaliyetleri sonucu yaratmış oldukları tüm mal ve hizmetlerin değerleri toplamından bu mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılan girdiler toplamının düşülmesi sonucu elde edilen değerdir.
Net Dış Alem Faktör Gelirleri= Dış Ülkelerden Elde Edilen Faktör Gelirleri-Dış Ülkelere Yapılan Faktör Geliri Ödemeleri (kâr, faiz, ödemeleri)
Üretim Yönünden GSYH; faaliyetlere göre gayri safi katma değer toplamına ürünler üzerindeki vergilerin ilave edilmesi ve sübvansiyonların çıkartılmasıyla elde edilen büyüklük olarak ifade edilir.
GSYH= Üretim - Girdi + Ürünler Üzerindeki Vergiler - Sübvansiyonlar (1)
GSYH= Gayri Safi Katma Değer + Ürünler Üzerindeki Vergiler - Sübvansiyonlar (2)
Harcama Yönünden GSYH; yerleşik kurumsal birimlerin nihai mal ve hizmet kullanımları (fiili nihai tüketim ve gayri safi sermaye oluşumu) ve ihracat - ithalat değeri toplamına eşittir.
Gelir Yönünden GSYH; toplam ekonomide gelirin yaratılması hesabının kullanımları (çalışanlara yapılan ödemeler, üre-tim üzerindeki vergiler eksi(-) sübvansiyon, gayri safi işletme artığı ve karma gelir) toplamına eşittir.
GSYH Deflatörü, nominal (cari) GSYH'nın reel (sabit fiyatlarla) GSYH'ya oranı olduğu için ekonomide üretilen tüm mal ve hizmetlerin o dönemdeki fiyat değişimlerini gösterir.
GSYH Deflatörü= (Cari fiyatlarla GSMH / Sabit fiyatlarla GSMH) X 100
Deflatör bize enflasyon oranını gösterir.
Satınalma Gücü Paritesi (SGP), belirli bir mal ve hizmet sepetinin satın alınması için gereken ulusal para tutarlarının birbirine oranı şeklinde hesaplanmaktadır. Bu oran kullanılarak harcamalar ortak bir değer üzerinden ifade edilmekte, böylece ülkeler arasında karşılaştırma yapmak mümkün olmaktadır.
Büyüme: Genel olarak bir ülkenin üretim kapasitesinin artışı "büyüme" olarak adlandırılır. Büyüme kısaca GSYİH’daki artış olarak hesaplanır.
Pozitif (+) büyüme: Büyümenin nüfus artış hızından fazla olmasıdır.
DURGUNLUK: Büyümenin yatay seyretmesidir. Büyüme hızı birkaç çeyrek dönem veya birkaç yıl üst üste % 1 ile 3 arası gerçekleşmişse ekonomide durgunluk söz konusudur.
RESESYON: Sıfır (0) veya negatif (-) büyümedir.
STAGFLASYON: Durgunluk + Enflasyon + İşsizlik oranlarında yükselme
KRİZ: Büyüme hızında ani düşüştür.
İthal İkameci Sanayileşme: Bir malın yurtdışından ithal edilmesi yerine yurtiçinde üretilmesini öngören, böylece döviz tasarrufu sağlayan sanayileşme stratejisidir
İhracata Dayalı Sanayileşme: Ülkenin iç üretim için kullanabileceği kaynaklar ihracat amacıyla yapılacak üretime yönlendirilir. Ulusal malların dış ülkelerde rekabetine önem verilerek, karşılaştırmalı üstünlükler esas alınmaktadır.
Cumhuriyetin Kuruluşundan Planlı Kalkınma Dönemine Kadar Sanayileşme:
Kuruluş yıllarında özel sektör eliyle piyasa koşullarında sanayileşme hamleleri yapılmıştır.
Devlet, özel sektörün yetersiz kaldığı alanlarda yatırım yapmıştır.
1923-1929 döneminde iki büyük yasal düzenlemeden ilki tarıma yönelik olarak 1925 yılında Aşar Vergisi'nin kaldırılması, ikinci ise sanayi sektörüne yönelik olarak 1927 yılında Teşvik-i Sanayi Kanunu yeniden düzenlenerek yürürlüğe konulmuştur.
Bu dönemde vatan savunması = iktisadi bağımsızlık = sanayileşme anlayışı hakimdir .

Planlı Kalkınma Döneminde: Türkiye yerli sanayini korumayı amaçlarken, dışa olan bağımlılığı giderek artmaya başlamıştır.

GSYH'nın Sektörel Dağılımı: Gelirin sektörel dağılımı, bir ekonomide yaratılan toplam hâsılanın iktisadî faaliyet kollarına göre dağılımını ifade eder. 1980 yılından 2011 yılına Türkiye'de GSYH'dan üç temel sektörün (tarım, sanayi ve hizmetler) aldıkları payların gelişimi gösterilmektedir.
Üretim yapısındaki değişime bakıldığında Türkiye'de hizmetler sektörünün giderek büyüdüğü görülmektedir. Buna karşılık tarım sektörünün özellikle 1980 sonrasındaki politika değişikliklerine bağlı olarak giderek küçüldüğü, âdeta yapısal çözülme yaşadığını söyleyebiliriz. Türkiye'de sanayi sektörünün üretim gücü artmasına rağmen, GSYH'daki payı neredeyse değişmemiştir.
Türkiye ekonomisi için (2011 ve 2012 yılları) GSYH’ nın yarısından fazlasını hizmetler sektörü oluşturmaktadır.
Mutlak yoksulluk, hane halkı veya bireyin yaşamını sürdürebilecek asgari refah düzeyini yakalayamaması durumudur.
LORENZ EĞRİSİ: Milli gelirin nüfusa dağılımındaki eşitsizliği göstermekte kullanılan grafiktir. Eğri, bir karenin köşegenini uç noktalarda keser. Karenin dikey kenarında gelirin birikimli payları, yatay kenarında ise nüfusun birikimli payları yüzde olarak gösterilir. Köşegen doğru, gelirin nüfus arasında eşit dağılımını (mutlak eşitlik) gösterir. Lorenz eğrisi köşe-genden uzaklaştıkça gelir dağılımındaki eşitsizlik artmaktadır.
Gelir dağılımı, bir ekonomide belli bir dönemde yaratılan gelirin kişiler, toplumsal gruplar (kesimler) ve üretim faktörleri arasında bölüşülmesini ifade etmektedir.
Gelir dağılımı, gelir eşitsizlikleri ile sosyal ve ekonomik kurumlar arasında nasıl bir ilişki olduğunu, zengin ve yoksul arasındaki gelir farklılığının zaman içindeki değişimini, gelir eşitsizliğindeki değişikliklerin servet, sermaye birikimi ve büyü-me üzerindeki etkilerini ve kaynak dağılımını ortaya koymaktadır.
Gelir eşitsizliklerini ifade ederken kullanılan bir başka önemli gösterge P80/P20 göstergesidir. Bu oran bize son %20'lik grubun toplam gelirden aldığı payın, ilk %20'lik grubun payına oranını vermektedir.
Türkiye için 2011 yılında P80/P20 göstergesi 8 kattır. P80/P20 göstergesi kentsel ve kırsal yerler için ise 7,4'tür.
P80/P20 oranının artması gelir eşitsizliğinin arttığını gösterir.
TÜRKİYE'DE YOKSULLUK
Dünya Bankası, mutlak yoksulluk sınırını az gelişmiş ülkeler için kişi başına günde 1$, Latin Amerika ve Karayipler için 2,15$, gelişmekte olan ülkeler için 4$, gelişmiş ekonomiler için 14,40$ olarak kabul etmektedir.
Göreli (nispi) yoksulluk; bireylerin, toplumun ortalama refah düzeyinin belli bir oranının altında olması durumudur.
Hane halkı Kullanılabilir Net Geliri: Hane halkı fertlerinin elde ettiği kişisel yıllık kullanılabilir gelirlerin (maaş-ücret, yevmiye, müteşebbis geliri ile emekli maaşı, dul-yetim aylıkları ve yaşlılara yapılan ödemeler, karşılıksız burs vb. ayni veya nakdi gelirlerin toplamı) toplamı ile hane bazında elde edilen yıllık gelirlerin (gayrimenkul kira geliri, haneye yapılan karşılıksız yardımlar 15 yaşın altındaki fertlerin elde ettiği gelirler vb.) toplamından, gelir referans döneminde ödenen vergiler ve diğer hane veya kişilere yapılan düzenli transferler düşülerek elde edilir.
Medyan Gelir: Gelirler küçükten büyüğe sıralandığında ortaya düşen değer medyan geliri ifade eder.
TÜRKİYE’DE YOKSULLUĞUN ÖZETİ:
Tarım sektöründe çalışanlarda yoksulluk oldukça yüksektir.
Türkiye'de ücretsiz aile işçileri ve yevmiyeli çalışanlar arasında yoksulluğun yaygın olduğu görülmektedir.
Kadınlarda erkeklere göre yoksulluk oranlarının yüksek olduğunu söyleyebiliriz.
Yoksulların en fazla olduğu bölgeler sırasıyla Güneydoğu Anadolu, Ortadoğu Anadolu ve Akdeniz bölgeleri ol-maktadır.
Eğitim seviyesi arttıkça, yoksulluk oranları düşmektedir.
TÜİK verilerine göre 2009 yılında Türkiye’de yoksul fert oranı %18’dir.
2009 yılında okur-yazar olmayan veya bir okul bitirmeyenlerde yoksulluk oranı %29,84 olurken, ilkokul mezunlarında bu oran %15,34, lise ve dengi meslek okulları mezunlarında %5,34, yüksekokul, fakülte ve üstü mezuniyete sahip fertlerde %0,71 olmuştur.
















3. ÜNİTE

KAMU EKONOMİSİNDE GELİŞMELER
KAMU EKONOMİSİ VE TÜRKİYE'DEKİ GELİŞİMİ
Tam Kamusal Mal: Bireylerden herhangi birisinin tüketimi nedeniyle, diğerlerinin aynı malı tüketme olanağında herhangi bir azalışın olmadığı, birlikte ve eşit biçimde tüketilen mal ve hizmetlerdir.
Yarı Kamusal Mal: Tüketimleri sonucu topluma yoğun dışsal faydalar sağlarken, kişilere de ayrıca özel fayda sağlayan mal ve hizmetlerdir.

TÜRKİYE'DE KAMU GELİRLERİ
Kamu bütçesinde harcamaların finansmanında kullanılan kamu gelirlerinin en önemlisi vergi gelirleridir. Bunun dışındaki gelirler vergi dışı normal gelirler, özel gelirler ve fon gelirleri, diğer gelirler ve katma bütçe gelirleri olarak sınıflandırıl-maktadır. Bu, dar anlamda kamu gelirlerini oluşturur. Geniş anlamda kamu gelirleri ise devlet, il özel idareleri, belediyeler ve sosyal güvenlik kuruluşlarının gelirlerinden oluşur.
Fon: Belirli bir amacın veya birbirine yakın amaçlar grubunun gerçekleştirilmesi için belirli kaynakların toplandığı ve harcandığı, bütçe içi veya bütünüyle bütçe dışı kamusal nitelikli özel bir hesaptır. 2000’li yıllardan itibaren fon sayısı hızla azalmıştır.
Gelir vergileri dolaysız vergilerin en önemli bölümünü oluşturmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Türk Vergi Sisteminde dolaysız vergileri payı düşerken, dolaylı vergilerin payı artmıştır.
Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, Katma Değer Vergisi (KDV) ve Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) vergi sisteminin dört temel ayağını oluşturmaktadır.
Bireysel Vergi Yükü: Bireyin ödediği vergilerin bireyin gelirine oranıdır.
(Bireyin ödediği tüm vergiler/Bireyin geliri)
Net Vergi Yükü: (Ödenen tüm vergiler-Kamu hizmetlerinden sağlanan yarar)/Gelir
Toplam Vergi Yükü: Ödenen vergilerin toplum gelirine (milli gelire) oranıdır (ödenen vergiler/milli gelir).
CARİ HARCAMALAR: Kısa dönemde doğrudan üretimi artırıcı etkisi olmayan ve faydası bir dönemle sınırlı olan har-camalardır.

TÜRKİYE’DE KAMU HARCAMALARI
İdari sınıflandırmada 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na göre genel bütçe, özel bütçe ve düzenleyici denetleyici kurum bütçelerinden oluşan bir sınıflama mevcuttur.
İdari (kurumsal) sınıflama ekonomik analizlere uygun bir sınıflama değildi. Bu sınıflama harcamayı yapan yönetim birimlerini esas almaktadır.
Kurumların yaptıkları fonksiyonlara göre düzenlenmiş fonksiyonel (işlevsel) sınıflama ise ekonomik kaynakların kullanımını belirlemek açısından daha belirleyici olmaktadır. Harcamalarla ulaşılmak istenen hedefler birleştirilmektedir.
İşlevsel sınıflandırmada savunma, sağlık, eğitim gibi hizmetler, o hizmetleri hangi kuruluşların yaptığı dikkate alınmak sızın harcamaların hangi amaçları gerçekleştirdiğine bakılır.
Türkiye’de Cumhuriyetin kuruluşunda günümüze kamu harcamalarının GSYH’ya oranı genel olarak artma eğilimin-dedir.
TÜRKİYE'DE İÇ BORÇLANMA VE BORÇ YÖNETİMİ
Borç yönetiminde temel amaç faiz oranları, döviz kurları ve likidite dalgalanmalarını minimum düzeyde etkileyecek borç yüküne sahip olmak ve bunu sürdürebilmektir.
Borç yönetiminin birincil amacı borç yükünün azaltılmasıdır.
2001-2010 döneminde borç yükündeki azalmada faiz harcamalarındaki düşüş birincil etkendir.
Kamu Kesimi Borçlanma Gereği (KKBG): Kamunun toplam nakdi harcamamaları ile toplam nakdi gelirleri arasındaki farktır.
Türkiye’de Borçlanmanın Özeti:
Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı İmparatorluğundan kalan borçlar ve borç yönetimindeki sorunlar nedeniyle borç-lanma konusunda oldukça temkinli davranmıştır.
Cumhuriyetin ilk yıllarından 1970'li yıllara kadar iç borçlanmaya çok fazla başvurulmamıştır. Açıklar genellikle Merkez Bankası (TCMB) kaynaklarına başvurularak finanse edilmeye çalışılmıştır.
1980 sonrası dönemde kamu açıkları ağırlıklı olarak iç borçlanmayla karşılanır hâle gelmiş ve iç borç stokunda büyük bir artış yaşanmıştır.
Türkiye'de kamu borçlanmasından sorumlu olan birim Hazine Müsteşarlığıdır.
Borç yönetiminin birincil amacı, borç yükünün azaltılmasıdır. Kamu açığı kamu gelir ve gider dengesinin giderler lehine gelişmesiyle oluşur.
2001-2010 döneminde borç yükünün azalmasında birincil etken, faiz harcamalarındaki düşüştür.
karşılanır hâle gelmiş ve iç borç stokunda büyük bir artış yaşanmıştır.

2001 yılında ülkemizin kamu gelirleri ile kamu harcamaları arasındaki fark maksimum olmuştur.
2011 yılı için Cari transferler bütçenin en büyük harcama kalemi olmuştur.
Faiz Dışı Denge: Kamu gelirlerinden faiz ödemeleri dışındaki kamu harcamalarının çıkarılması sonucu ulaşılan dengedir.
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile gelen yenilikler:
Bütçenin kapsamı genişletilmiştir. Büyük ölçüde kamu idarelerinin tüm gelir ve giderlerinin bütçelerde yer alması sağlanmış ve bütçe dışında gelir elde edilmesi ile gider yapılması önlenmiştir.
Stratejik planlama ve performans esaslı bütçelemeyi esas alan bu mali yapı kalkınma planları ve bütçeler arasında sıkı bir bağ kurmuştur. Çok yıllı bütçelemeye geçilmiştir.
Harcamalar konusunda esneklikler sağlanmıştır ve harcama öncesi vize ve tesciller kaldırılmıştır.
Kamuda uygulanan muhasebe geliştirilmiş ve aynı muhasebe sistemi kullanma zorunluluğu getirilmiştir.
• Diğer önemli değişiklik ise mahalli idareler ve sosyal güvenlik kurumlarının bütçe büyüklüklerinin TBMM'nin bilgisine sunulması sağlanmıştır.
Vergi muafiyeti istisna ve indirimleri ile benzeri uygulamalar nedeniyle vazgeçilen kamu gelirleri cetveli (Vergi harcamaları cetveli) bütçe kanunlarına eklenmeye başlanmıştır.
Yeni mali yapı ile bütçe birliği, mali saydamlık ve hesap verebilirlik, kamu kaynaklarının kullanımında etkinlik, ekonomiklik ve verimlilik öne çıkmaktadır.
Mahalli idareler bütçeleri denildiğinde belediyeler, il özel idareleri, İller Bankası ve su ve kanalizasyon idareleri bütçeleridir.
Türkiye'de son yıllarda mahalli idarelerin bütçe ve yetkileri arttırılmaya çalışılmaktadır.
Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT): 233 sayılı KHK'ya göre iktisadi Devlet Teşekkülü (İDT) ile Kamu İktisadi Kuruluşuna (KİK) verilen ortak addır.
İktisadi Devlet Teşekkülü (İDT): Sermayesinin tamamı devlete ait olup ticari esaslara göre mal ve hizmet üreten kamu iktisadi teşebbüsüdür.
Kamu İktisadi Kuruluşu (KİK): Sermayesinin tamamı devlete ait olup, tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve bu nedenle imtiyazlı sayılan kamu iktisadi teşebbüsüdür.
İştirak: KİT'leri düzenleyen 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre iktisadi devlet teşekküllerinin veya kamu iktisadi kuruluşlarının veya bağlı ortaklıklarının, sermayelerinin en az %15'ine, en çok %50'sine sahip bulundukları anonim şirketlerdir.
Regülasyon: Devletin ekonomiye doğrudan müdahale ettiği çeşitli iktisat politikası araçlarını kapsamaktadır.
Deregülasyon (Kurumsal Serbestleşme): Devletin özel sektörün karar alanını daraltan regülasyonları azaltması veya kaldırması, kamu gücünün özel sektöre ve sermayeye devredilmesi yönünde yapmış olduğu yasal düzenlemelerdir.


















4.ÜNİTE

TEMEL SEKTÖRLERDE GELİŞMELER I: TARIM SEKTÖRÜ TARIMSAL FAALİYETİN İŞLEVLERİ VE ÖZELLİKLERİ

Tarımsal faaliyet, ana yapı olarak bitkisel ve hayvansal üretimle balıkçılık faaliyetlerinden ibarettir.
İktisat literatüründe üç temel sektör arasında "tarım" birincil, "sanayi" ikincil, "hizmetler" ise üçüncül sektör olarak tanımlanır.
İktisadi gelişme sürecinde tarım sektörünün önemine ilk kez sistematik olarak değinen iktisat ekolü FİZYOKRASİdir. Fizyokrasi' nin kurucusu Fransız iktisatçı Quesnay'e göre, bir ekonomide tarım sektörü gelişmeden diğer üretim unsurlarının gelişmesi mümkün değildir.
Dar anlamda tarım; ekim, dikim, bakım ve yetiştirme yoluyla bitki ve bitkisel ürünler, hayvan ve hayvansal ürünler üretilmesi veya bunların üreticileri tarafından işlenip değerlendirilmesi faaliyetlerini kapsar.
Geniş anlamda tarım ise bitkisel ve hayvansal ürün üretiminin yanı sıra, bu ürünlerin yetiştiricileri tarafından işlenmesini, ormancılık ve balıkçılık faaliyetlerini, tarımsal ürünlerin taşınmasını ve saklanmasını, üreticiler tarafından satılmasını ve tarım alet ve makinelerinin üretim faaliyetlerinde bir bedel karşılığında kullandırılmasını kapsar.
Dar anlamda tarım; ekim, dikim, bakım ve yetiştirme yoluyla bitki ve bitkisel ürünler, hayvan ve hayvansal ürünler üretilmesi veya bunların üreticileri tarafından işlenip değerlendirilmesi faaliyetlerini kapsar.
Geniş anlamda tarım ise bitkisel ve hayvansal ürün üretiminin yanı sıra, bu ürünlerin yetiştiricileri tarafından işlenmesini, ormancılık ve balıkçılık faaliyetlerini, tarımsal ürünlerin taşınmasını ve saklanmasını, üreticiler tarafından satılmasını ve tarım alet ve makinelerinin üretim faaliyetlerinde bir bedel karşılığında kullandırılmasını kapsar.
Bu sektördeki kalabalık nüfus, tarım dışı sektörlerde üretilen mal ve hizmetlere yönelik büyük bir talep yaratır. Zira tarımda çalışanlar gelirlerinin büyük bir kısmını diğer sektörlerce üretilen mal ve hizmetlere harcadıklarından dolayı, bu sektörde artan gelir, talebin gelir esnekliğinin daha yüksek olduğu diğer sektörlerdeki mallara yönelik talebi artıracaktır.
Çevre sağlığı ve toplumun ruhsal dengesini korumak: İktisadi gelişme, sanayileşme ve kentleşme gibi olgular, gerekli tedbirler alınmadığında, çoğu defa insanların çevre sağlığını ve ruhsal dengesini tehdit eder duruma gelmektedir. Dolayısıyla insanları daha dingin, stresten uzak ve sağlıklı bir biçimde yaşayabilecekleri kırsal ve tarımsal mekânlara doğru sürüklemektedir.


Tarım Sektörünün Genel Özellikleri:
Tarımsal üretim iklim şartlarına bağlıdır.
Tarımsal üretim mevsimlerin ritmine bağlıdır.
Tarım kesiminde üretim tekniklerini geliştirebilme imkânları sınırlıdır.
Tarımsal mallar talebinin gelir esnekliği düşüktür.
Tarım sektöründe üretim alanları dağınıktır.
Tarımsal işletmelerin içerisinde bulundukları piyasa koşulları farklılık arz eder.
Tarım sektöründe "azalan verimler kanunu" geçerlidir.
Tarımsal ürün fiyatları istikrarsızdır.
Türkiye'de toplam tarımsal üretim değerinin %48'i bitkisel üretime, kalan %52'si ise hayvansal üretime aittir.
Ülkeler, tarım sektöründe faaliyet gösteren üretici ve tüketicileri fiyat istikrarsızlıklarından korumak, bunlar arasındaki ge-lirin adil dağılımını gerçekleştirmek, tarımsal-kırsal kalkınmayı hızlandırmak, tarımda üretimi çeşitlendirmek, tarım ürünleri ticaretini özendirmek ve ülke tarımının dünya piyasasından daha büyük bir pay almasını sağlamak gibi amaçlarla tarım sektörünü desteklerler.

Kalkınma planlarında tarım politikaları ile gerçekleştirilmek istenen amaçlar:
Tarımsal üretim seviyesini ve verimliliği arttırmak, sektörün gelişme hızını sürdürülebilir kılmak,
Tarımsal üretimde mümkün olduğunca kendine yeterli bir düzeye ulaşmak ve toplumun dengeli bir şekilde beslenmesini sağlamak,
Tarıma dayalı sanayinin, tarımsal girdi ihtiyacını yurtiçinden karşılamak,
Sektörde gelir düzeyini yükselterek, sektörler arasındaki gelir farklılıklarını gidermek,
Tarımsal istihdamı verimli hâle getirmek ve buradan başka sektörlere işgücünü göçünü kontrol etmek,
Sektörün teknoloji düzeyini yükselterek, tarımsal üretimin doğal koşullara bağımlılığını azaltmak,
Tarımda verimlilik düzeyinin arttırılması amacıyla modern girdi kullanımını (sertifikalı tohumculuk ve damızlık) teşvik etmek, sulama faaliyetlerini geliştirmek,
Tarım ürünlerinin uluslararası rekabet gücünü artırmak ve
Tarımda destekleme politikasını etkin bir araç olarak kullanmak.

Tarımın istihdamdaki payı %25 iken, GSYH'daki payı %8,4'tür. Bu durum sektörde verimlilik konusunda ciddi eksikliğin olduğunu göstermektedir.
Tarım sektörüne uygulanan destekler fiyat, gelir ve diğer destekler olarak üç temel kategoriye ayrılır:
Gelir destekleri, kendi içerisinde dolaylı ve doğrudan gelir desteği olarak ikiye ayrılmaktadır.
Fiyat destekleri içerisinde teşvikler, primler, kota ve tarifeler, vergiler ve ihracat iadeleri sayılabilir.
Doğal afetler karşılığında yapılan bitkisel ve hayvansal zarar ödemeleri doğrudan gelir desteği kapsamında yer alırken, tarımsal hammadde alımı, tarımsal üretim kredileri, hayvan sigortası ve depolama gibi üretim maliyetlerini azaltan destekler dolaylı gelir destekleri içerisinde sayılabilir.
Diğer destekler içerisinde ise eğitim, araştırma-geliştirme (AR-GE), pazarlama, dağıtım ve yayım gibi destekler bulun-maktadır.
Türkiye’de tarım arazileri çoğunlukla küçük birimlerden oluşur ve aşırı parçalı durumdadır.
Türkiye’de tarım arazileri çoğunlukla küçük birimlerden oluşur ve aşırı parçalı durumdadır.
1980 öncesi dönemde dış ticarette tarımsal ürün ihracı önemli bir yer tutmuştur.

Son yıllarda meyvecilikte üretim ve rekabet gücünde sağlanan artışın sebepleri:
Meyve üretimine eğitim ve girişimcilik düzeyi yüksek, daha nitelikli üreticilerin girmesi,
Bu kişilerin uluslararası pazarların ihtiyaçlarını iyi analiz edebilmeleri,
Asya ve tropikal bölgelerde üretilebilen meyvelerin üretilmesine başlanması ile ürün çeşitlemesine gidilmesi,
Üreticilerin özellikle AB ülkeleri başta olmak üzere, satın alma gücü yüksek ülkelere yönelmeleri, İç pazarda da halkın eğitim ve gelir seviyesinin yükselmesi ile birlikte, daha sağlıklı ürün tüketme ihtiyacının artması,
Küreselleşme olgusunun hızla yayılmasıyla birlikte, küresel sağlık ve tüketim kalıplarına yaklaşılması,
Akdeniz-Ege havzasının bu ürünlerin üretimine müsait olması, Bazı ürünlerde örtü-altı (sera) üretim imkânlarının artması ve
Genel olarak kentlilik ve gelir düzeyindeki artışa bağlı olarak, aynı ürünü dört mevsim tüketme alışkanlığının yaygınlaşmasıdır.
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tahıl ürünleri piyasasında alıcı pozisyonunda, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) tohumculuk ve damızlık sektörlerinde kaliteli girdi temini için üretici olarak ve dolaylı bir şekilde piyasa yönlendiricisi konumunda, Et ve Balık Kurumu (EBK) canlı hayvan ve et piyasasında üretici ve düzenleyici olarak, Çay-Kur ise çay piyasasında üretici ve yönlendirici olarak kurulmuş ve faaliyet gösteren kurumlardır.

TÜRK TARIM SEKTÖRÜNÜN AB ORTAK TARIM POLİTİKASINA UYUMU:
Avrupa Birliği (AB) Ortak Tarım Politikası' nın (OTP) temelleri 1958 yılında atılmış ve Birliğin ilk ortak politikası olmuştur.
Üye ülkelerin tarım politikalarını siyasal ve ekonomik anlamda bütünleştirmek olan bu politika demetinin amaçları:
Üretim
Üye ülkelerin tarım politikalarını siyasal ve ekonomik anlamda bütünleştirmek olan bu politika demetinin amaçları:
Üretim standartlarını ve tarım teknolojisini geliştirmek,
Tarımsal üretim araçlarının etkili kullanımını sağlamak,
Avrupa'daki tarımsal üretimin verimliliğini artırmak,
Piyasalarda istikrarı sağlamak,
Ürün arzının güvenliğini sağlamak,
İşgücünün optimum kullanımını sağlamak,
Gelir artışı sağlamak,
Fiyata dayalı haksız rekabetin önüne geçmek.

AB Ortak Tarım Politikası üç temel ilkesi:
Tek tarım pazarı ilkesi: Bunun anlamı, AB'ye üye ülkeler arasında tarım ürünlerinin serbest dolaşımı önündeki tüm engellerin kaldırılması ve tarımsal ürünlerin piyasa koşulları içerisinde alınıp satılabileceği tek bir pazarın oluşturulmasıdır,
Topluluk tercihi ilkesi: Bu ilke ile ithal ikameci bir anlayış içerisinde, öncelikle AB'ye üye ülkelerin tarım ürünlerinin tüketilmesi ve söz konusu yerli ürünlerin ithalata karşı korunmasını sağlayarak AB tarım ürünleri ihracatının geliştirilmesi hedeflenmektedir.
Ortak mali sorumluluk ilkesi: Bu ilke doğrultusunda AB'de OTP'ye ilişkin tüm harcamalar, üye ülkeler tarafından ortaklaşa karşılanacaktır. Bu amaçla, 1962 yılında AB bütçesi içerisinde Tarımsal Garanti ve Yön Verme Fonu (FEOGA) oluşturulmuştur.
sınavci
Mesajlar: 98
Kayıt: 30 Kas 2017 12:02
İletişim:

11 Ara 2017 14:12

TÜRKİYE EKONOMİSİ
Ünite 1

Göller ve adalar dahil edildiğinde Türkiye’nin yüzölçümü 814578 km2, izdüşüm alanı ise 783562 km2’dir. Aradaki fark arazinin engebeli oluşundan kaynaklanır.

Türkiye’de çıkarılan madenler; “yakıt madenleri”, “hammadde madenleri” ve “çeşitli madenler” olmak üzere ayrılır.

Türkiye’nin, başlıca yakıt madenleri olan petrol, linyit ve taş kömürü rezervleri vardır. Fakat yetersiz olması veya düşük kalitesi nedeniyle bu madenlerde dışa bağımlılık söz konusudur.

Türkiye; bor, trona, bentonit, mermer, feldspat, manyezit, alçıtşı, pomza, perlit, stronsiyum ve kalsit madenlerinde dünyanın önemli ülkeleri arasında yer alır.

Dünya bor rezervlerinin büyük çoğunluğu Türkiye (%72’si), ABD ve Rusya’da bulunur. Türkiye’de çıkarılan bor madeninin %97’si ihraç edilmektedir. Borun ekonomiye olan katkısını artırabilmek için işlendikten sonra ihraç edilmesi sağlanmalıdır.

Demografik yatırım; eğitim, sağlık, barınma, beslenme gibi alanlara yapılan harcamalardır. Nüfus artışı nedeniyle eğitim ve sağlık harcamalarının artmasına “yatırım sapması” denilir.

Ülkenin doğal kaynaklarının ve sermayesinin en iyi şekilde kullanılabileceği nüfus miktarına “optimal nüfus” denilir.

Adrese dayalı nüfus kayıt sistemi sonrasında her yıl nüfus sayımı yapılmaya başlanmıştır.

Harf Devrimi öncesi %10,6 olan okur-yazar oranı, harf devrimi sonrası %0’a inmiştir. Yeni harf sistemiyle birlikte oran; 1935’te %19’a, 1965’te %49’a ve 2010’a %94’e yükselmiştir.

İnsani (Beşeri) Gelişme Endeksi (İGE), Mahbub ul Haq (Pakistan) ve Amartya Sen (Hindistan) isimli iktisatçılar tarafından geliştirilmiştir.



İGE sıralamasında Türkiye 92. Sıradadır. Türkiye’nin İGE değeri artmaktadır fakat İGE artış hızı giderek düşmektedir. Son yıllarda rakam 1’in altına düşmüştür ve 0,90 olmuştur. Türkiye’nin gerisinde olan ülkelerin İGE artış hızı yüksek olduğundan; giderek sıralamada Türkiye’ye yaklaşmaktalar.

İGE 0 ile 1 arasında değer alır. En yüksek insani gelişmişlik seviyesinde İGE değeri 1 olur.

Türkiye’de işgücü maliyetleri 1998-2010 döneminde artış göstermiştir. İşgücü maliyetlerindeki artış OECD ortalamasından yüksektir. Fakat bu artış, TL’nin dolar karşısında aşırı değerlenmesinden kaynaklanır.

Osmanlı’da kurulan sosyal güvenlik sandıkları; Askeri tekaüt sandığı (1866) ve Sivil Memurlar Emekli Sandığı (1881).

Osmanlı’da sosyal güvenlik düzenlemeleri; Meden Nizamnamesi (1863), Dilaver Paşa Nizamnamesi ve Maadin Nizamnamesi (1869).

Kanunla kurulan ve üyeliği zorunlu ilk sosyal güvenlik kuruluşu Amele Birliği’dir (1921).

Modern anlamda sosyal güvenlik kuruluşları II. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkmıştır. Bunlar; İşçi Sigortaları Kurumu (1945) (1965’te ismi; Sosyal Sigortalar Kurumu olmuştur). Emekli Sandığı (1950) Bağ-Kur (1972)

Üç önemli sosyal güvenlik kuruluşunun (SSK, ES, BAĞ-KUR) birleştirilmesi ile ilgili düşünceler 1963 yılında
uygulanmaya başlayan birinci beş yıllık kalkınma planında ortaya çıkmasına rağmen birleşme, 2006 yılında
gerçekleştirilmiştir. Birleşmenin yanında Genel Sağlık Sigortası sistemine de geçilmiştir. GSS ile norm-standart
birliği ve ayrıca aktüeryal dengelerin sağlanması amaçlanmıştır.

Sosyal Güvenlik Sisteminin sorunları “yapısal” ve “finansal” olmak üzere ikiye ayrılır.

Türkiye, bölgesel kalkınma ile ilgili çalışmalarında AB’ye uyum sağlamak için; istatistiki bölge sınıflandırması
yapmıştır. Sınıflandırmaya göre düzey 1 seviyesinde Türkiye 12 bölgeye ayrılmıştır. Ayrıca düzey 2’ye göre 26 ve düzey 3’e göre 81 bölge vardır.

Türkiye’de tasarruf eğilimi giderek düşmektedir. 1990’larda %24,7 olan tasarruf eğilimi, 2011 yılında %12’ye düşmüştür. Tasarruf oranının azalmasında 2003 yılına kadar kamu tasarruflarındaki olumsuz seyir etkili olurken, 2003 yılından sonra ise özel tasarruflardaki ciddi orandaki düşüş etkili olmuştur.

Türkiye’nin cari fiyatlarla 10106 dolar milli gelir ile 47. iken, Satınalma Gücü Paritesi’ne göre 15340 dolar milli gelir ile 42. sıradadır.


ÜNİTE 2

GSMH ve GSYH ekonomik büyüklüğü gösteren ölçütlerdir. GSMH bir ülke vatandaşlarının yutiçinde ve yurtdışında üretmiş oldukları tüm mal ve hizmetlerin değerlerinin toplamı iken, GSYH bir ülke sınırları içerisinde üretilen mal ve hizmelerin değerlerinin toplanmasıyla bulunur.

GSMH ile GSYH arasındaki fark “net faktör gelirleri (NFG)” dir. Yani GSMH=GSYH+NFG

Türkiye, Nisan 2008’de hesaplama sistemi olarak GSYH’i kullanmaya başlamıştır.

GSYH üç yöntemle hesaplanır: Üretim yöntemi, gelir yöntemi ve harcama yöntemi.

Net Dış Alem Faktör Gelirleri= Dış Ülkelerden Elde Edilen Faktör Gelirleri - Dış Ülkelere Yapılan Faktör Geliri Ödemeleri (kâr, faiz, ödemeleri)

Türkiye’de GSYH’nin sektörel dağılımı; tarım %10, sanayi %25 ve hizmet %65’tir. 2023 hedefi ise tarım %5, sanayi %30 ve hizmet %65’tir.

1923-1929 döneminde liberal politikalar, 1930-1939 devletçi sanayileşme politikaları, 1940-1945 (devletçi politikalar devam eder ve ayrıca savaş yıllarıdır), 1945-1960 liberal politikalar, 1963-1980 ithal ikameci politikalar
ve 1980 sonrası dönemde ihracata dayalı büyüme politikaları uygulanmıştır.

2005 yılında gini katsayısı 0.38 olmuştur.

Lorenz Eğrisi: Milli gelirin nüfusa dağılımındaki eşitsizliği göstermekte kullanılan grafiktir.

Mutlak Eşitlik Doğrusu: Yaratılan milli gelirin fertler (bireyler) arasında eşit dağılımını gösteren 450’lik
doğrudur.

Gini katsayısının en düşük olduğu bölgeler (Düzey 1’e göre), Doğu Marmara, Doğu ve Batı Karadeniz
olmuştur.

Gelirler küçükten büyüğe sıralandığında ortaya düşen değer medyan geliri ifade eder.

Türkiye’de gelirden en çok payı maaş ve ücret gelirlerinin aldığı (%44,8) görülmektedir.


ÜNİTE 3

Tam Kamusal Mal: Bireylerden herhangi birisinin tüketimi nedeniyle, diğerlerinin aynı malı tüketme olanağında herhangi bir azalışın olmadığı, birlikte ve eşit biçimde tüketilen mal ve hizmetlerdir.

Yarı Kamusal Mal: Tüketimleri sonucu topluma yoğun dışsal faydalar sağlarken, kişilere de ayrıca özel fayda sağlayan mal ve hizmetlerdir.

Kamu harcamalarının sınıflandırılması devlet hizmetlerinin yapısını, biçimini ve ekonomik kaynakların kullanımını belirlemek açısından önemlidir. Bu amaçla kamu harcamaları idari (kurumsal), işlevsel (fonksiyonel) ve ekonomik
sınıflandırmalara tabi tutulur.

Dar anlamda kamu gelirleri; vergi gelirleri, vergi dışı normal gelirler, özel gelirler ve fon gelirleri, diğer gelirler ve katma bütçe gelirleri olarak sınıflandırılmaktadır.

Geniş anlamda kamu gelirleri ise devlet, il özel idareleri, belediyeler ve sosyal güvenlik kuruluşlarının gelirlerinden oluşur.

Dolaylı vergilerden mal ve hizmet vergileri 1975 yılındaki %28,6 oranından 2010 yılında %43,9 oranına kadar yükselmiştir.

Vergi gelirlerinin toplam gelirlere oranı 2004’te %83,2 iken 2010 yılında %85,3’e yükselmiştir.

2006 yılından itibaren bütçeler 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na göre hazırlanmaktadır. Buna göre; mahalli idarelerin büyüklüğünün TBMM’ye sunulması, mali saydamlığın ve hesap verebilirliğin sağlanması,
geleneksel bütçeleme anlayışından, çıktı-sonuç odaklı bütçeleme anlayışına geçilmesi, üç yıllık bütçe uygulamalarının zorunlu olması, “konsolide bütçe” yerine “merkezi yönetim bütçesi” kavramı kullanılması ve nakit bazlı sistem yerine; tahakkuk bazlı sistemin uygulanması kararlaştırılmıştır.

2002 yılında genel bütçe gelirlerinin %6,6’sı mahalli idarelere aktarılırken, 2005’te bu oran %8’e 2010 yılında %8,9’a yükselmiş tir.

Türkiye’de KKBG’nin gelişimine baktığımızda 1990’lı yılların ortalarından 2002 yılına kadar sürekli artışlar gözlenmiş ve 2001 yılında KKBG’nin GSYH oranı %12’ye kadar yükselmiştir. Faiz ödemeleri 2001 yılında %18 oranına ulaşmıştır. 2002 yılından sonra uygulanan ihtiyatlı (sıkı) maliye politikası sayesinde azalan bütçe açığına paralel olarak kamu kesimi borçlanma gereği de önemli ölçüde azalmış ve 2005 yılında negatife dönmüştür.

2005 yılı en fazla özelleştirme gelirinin sağlandığı yıl olmuştur.

İktisadi Devlet Teşekkülü (İDT): Sermayesinin tamamı devlete ait olup ticari esaslara göre mal ve hizmet üreten kamu iktisadi teşebbüsüdür.

Kamu İktisadi Kuruluşu (KİK): Sermayesinin tamamı devlete ait olup, tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve bu nedenle imtiyazlı sayılan kamu iktisadi teşebbüsüdür.








ÜNİTE 4

Dar anlamda tarım; ekim, dikim, ya da hayvan ve hayvansal ürünlerin yetiştirilmesi gibi süreçleri kapsar. Geniş anlamda tarım ise; üretimin yanı sıra, bu ürünlerin işlenmesi, taşınması ve saklanması gibi faaliyetleri de kapsar.

Türkiye’de tarım üretimine uygun alanların en büyüğü orman (%35) ve meralar (%24)’dır.

Türkiye’de arazi toplulaştırmasına yönelik 1961 yılında ve 2009 yılında çalışmalar yapılmıştır.

Türkiye’nin bitkisel üretimi %48 ve hayvansal üretimi%52’dir.

Bitkisel üretim üç gruba ayrılır;
- Tahıllar ve diğer bitkisel ürünler (Bu grup içerisinde en büyük ekili alan tahıllara (%74), en fazla üretim ise
diğer bitkisel ürünlere (%36) aittir.)
- Sebzeler (Meyvesi için yetiştirilen sebzeler, yumru ve kök sebzeler ve diğer sebzeler olmak üzere üçe ayrılır.)
- Meyveler, içecek ve baharat bitkileri

Tahıllar arasında en yüksek pazarlanabilirlik mısır (%80) ve buğdaya (%70) aittir.

Türkiye; bal ve mercimek üretiminde dünya ikincisi, salatalık ve biber üretiminde dünya üçüncüsü, domates ve ıspanak üretiminde dünya dördüncüsü, patlıcan üretiminde ise dünya beşincisidir.

Türkiye’nin dünya birincisi olduğu 6 adet ürün vardır. Bunlar; Fındık, haşhaş, incir, kiraz, vişne ve kayısıdır.

Bitkisel tarım üretiminde sertifikalı tohum ve hayvancılık alanında damızlık hayvan ile ilgili çalışmaları Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) yapar.

Türkiye’de kırmızı et üretiminin %79,2’si sığır etinden, %17,4’ü koyun etinden ve %3’ü keçi etinden elde edilmektedir.

Süt üretimi ise; %92 inek, %6 koyun ve %2 keçi sütü olarak gerçekleşmektedir.

Türkiye’nin en fazla tarım ürünü ihracatı yaptığı ülke Irak, en fazla tarım ürünü ithalatı yaptığı ülke ise ABD’dir.

Türkiye’nin en fazla deniz ürünü ihracatı yaptığı ülke İtalya, en faz deniz ürünü ithalatı yaptıği ülke ise Norveç’tir.

En fazla deniz ürünü üretimi hamsidir.

Tarımsal istihdam 2000 yılında %36 iken, 2010 yılında %25 olmuştur.

Tarımsal istihdam ile tarım kesiminin gelirden aldığı payların birbirine yakın olması arzu edilen durumdur.

Türkiye’de tarımsal destekleme politikaları üçe ayrılır:
- Fiyat Desteği
- Doğrudan Gelir Desteği
- Diğer Destekler

Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikasının üç temel ilkesi vardır;
- Tek tarım pazarı ilkesi
- Topluluk tercihi ilkesi
- Ortak mali sorumluluk ilkesi__
sınavci
Mesajlar: 98
Kayıt: 30 Kas 2017 12:02
İletişim:

11 Ara 2017 14:13

TÜRKİYE EKONOMİSİ 1.ÜNİTE KISA NOTLAR

Türkiye dünyanın 37’ncü büyük ülkesidir

Türkiye 35 derece – 42 derece kuzey paralelleri (enlemleri) ile 25 derece – 44 derece doğu meridyenleri (boylamları) arasında yer alır.

Türkiye Yarı kurak bir iklim özelliğine sahiptir.

Türkiye dünya toplamında maden üretiminde 28’inci ,
üretilen maden çeşitliliği açısından da 10’uncusırada yer almaktadır

Türkiye dünya linyit rezervlerinin yaklaşık % 1,6 sına sahiptir.(Türkiyedeki linyit rezervlerinin yaklaşık % 46 sı Afşin-Elbistanda bulunmaktadır.)

Dünya bor rezervinin % 72 si (3 milyar ton ), doğal taş rezervinin % 40 ı ülkemizde bulunmaktadır. 2010 yılında 629 milyon dolar ihracat geliri sağlanmıştır.

Ülkemizde kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 1.519 m küp civarında olup su azlığı yaşayan bir ülke konumundadır

Yurt içinden denize dökülen en uzun nehir Kızılırmak tır.

Karadenize dökülen akarsular : Sakarya, filyos,Kızılırmak,Yeşilırmak,Çoruh
Akdenize dökülen akarsular: asi,Ceyhan,Tarsus,dalaman,
Ege denizine dökülen akarsular: b.menderes, küçük menderes, Gediz,Meriç
Marmaraya dökülen akarsular;sususrluk çayı, Simav çayı,biga çayı ve gönen

Osmanlı döneminde ilk nüfus sayımı 2.Mahmut döneminde 1830-1831 de yapılmıştır. (sayımın amacı devletin asker potansiyelini ve vergi kaynaklarını tespit etmektedir. Bir diğer amaç, ülkede yaşayan Müslüman ve Müslüman olmayan nüfusu ortaya çıkarmaktır).

Osmanlıda modern anlamda ilk nüfus sayımı 1882-1890 döneminde yapılmıştır.Bu sayımla ülkedeki kadın nüfusu da tespit edilmiştir.

Osmanlıda son nüfus sayımı1903-1907 de yapılmıştır.(20,8 milyon kişi)

Türkiye Cumhuriyetinde ilk sayım 1927 de yapılmıştır.(13,7 milyon)

1990 yılından sonra nüfus sayımları 10 yılda bir yapılmıştır.

25 Nisan 2006 da çıkarılan ADNKS (Adrese dayalı nüfus kayıt sistemi) geçildi

Nüfus artışı 2.dünya savaşından sonra hızlanmıştır. Hızlanmasında teşvikler etkili olmuştur. En az 5 çocuk yapandan yol vergisi alınmaması gibi

1927 nüfus sayımına göre nüfusun % 10,6 sı okuryazar olmasına karşı 1928 de yapılan harf devrimi ile % 10’luk kısım yeni sisteme göre okur yazar olmayan nüfusa dahil edilmiş ve 1928 de okur yazar oranı % sıfır olmuştur.

2011 verilerine göre ülkemizde 17 milyon kişi okula gitmemiş veya zorunlu eğitimini tamamlayamamıştır.

Türkiye İnsani Gelişme raporunda 187 ülke arasında 92.sıradadır.

İnsani Gelişmişlik Raporunun diğer bir adı Beşeri Kalkınma Raporudur.

2011 yılı İnsani Gelişme Raporunda Türkiye İGE değeri 0,699 dur.

2011 yılı İnsani Gelişme Raporunda ilk 5 deki ülkeler: Norveç , Avusturalya, Hollanda, ABD, Yeni Zellanda

Aktif Nüfus : ülke nüfusunun üretici konumunda olan kesimi , 15-64 yaş arası bireylerden oluşmaktadır. Hastalar, yaşlılar, sakatlar, askerler ve mahkumların yanı sıra üniversite yurtları ve yetiştirme yurtlarında kalanlar, üretim sürecine katılma imkanı olmadıklar için aktif nüfus içinde yer almazlar.

İşgücüne Katılma Oranı : Nüfusun işgücü olan kısmının kurumsal olmaya çalışma çağındaki nüfusa ( 15 ve üstü yaş grubuna) oranıdır.

Sosyal Güvenlik kavramı ilk olarak 1935 te ABD’ de görülmüştür.

TC nde modern anlamda sosyal güvenlik sistemi II.Dünya savaşı’ndan sonra oluşturulmuştur. Savaştan sonra sosyal sigorta kolları ile ilgili ilk kanun, 4772 sayılı iş kazaları, meslek hastalıkları ve analık sigortaları kanunudur(1945) . 4772 sayılı kanuna paralel olarak 4792 sayılı İşçi Sigortaları Kurumu Kanunu (1945) çıkarılmıştır

8 Haziran 1949 ‘da kabul edilen ve 1 ocak 1950’de yürürlüğe Emekli Sandığı kurulmuştur.

Mayıs 2006’da SSK , emekli sandığı ve bağ-kur tek çatı altında toplanarak Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) oluşturmuştur.
Genel Sağlık Sigortası 31 Mayıs 2006 tarihinde kabul edildi (5510 sy sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanunu ile 1 Ekim 2008 de yürürlüğe girdi
Bu kanun ile Bağkur, SSK, Emekli sandığıSGK’nın çatısı altında toplanmıştır.

Mart 2012 itibariyle nüfüsun % 86 sı sigortalıdır.

2011verilerine göre nüfusun % 12 si yeşil kartlıdır.

1942 de hazırlanan Beverdge Raporu yoksulluğu ‘ çağdaş toplumun yüz karası’ olarak nitelemekte.

Türkiyede 1923-1950 döneminde ülke çapında kalkınmaya ağırlık verilmiştir.

Bölgesel kalkınmada Devlet Planlama Teşkilatına önemli görevler verilmiştir.

Türkiyedeki en önemli bölge planı GÜNEYDOĞU ANADOLU PROJESİDİR. (GAP)

GAP dışındaki bölge planları : Bartın-Karabük (ZBK),Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP), Doğu Anadolu Projesi (DAP), Yeşilırmak havzası projesi (YHGP)

Hızlı ekonomik büyüme (geniş anlamda kalkınma) için ülkeni daha fazla yatırım dolayısıyla tasarrufa ihtiyacı vardır.

Türkiyede ekonomik büyümeyi hızlandırabilmek için gerekli olan yatırımların arttırılmasında en önemli sıkıntı tasarrufların (yurt içi) arttırılamamasıdır.

Türkiye ekonomisi Şubat 2011 krizinden sonra 2002-2011 döneminde ortalama % 6,5 oranına büyümüştür.

2011 verilerine göre Türkiye nüfus bakımından dünyanın en kalabalık 19. Ülkesidir

Kişi başına düşen su miktarı 2.0 m3 den az ise SU AZDIR.

2011 yılında Türkiye G-20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen üçüncü ülkedir

İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırılması’nda bölgeler 3 e ayrılır

Sosyal Güvenlik” kavramı ilk olarak 1935’te Amerika Sosyal Güvenlik Kanununda yer almıştır.

Doğal, beşeri ve ekonomik özellikleriyle diğer yerlerden ayrılan ve kendi içinde nispeten benzerlik gösteren alanlara COĞRAFİ BÖLGE denir.

Halkın hastalık, işsizlik, yaşlılık, ölüm sebebiyle geçici veya sürekli olarak kazançtan mahrum kalması durumunda düşeceği fakirliğe karşı tibbi bakımdan dolayı, çocuk sayısının artması ve analık halinde korunmasına yönelik genel tedbirler sistemine Sosyal güvenlik sistemi denir

Ekonomide yatırımlar tasarrufa eşit olmalıdır

Türkiye’nin AB Müktesebatı’na uyum kapsamında birliğin bölgesel politikasının önemli bir unsuru olarak geçtiği bölgesel tanımlama İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırmasıdır

İşçi Sigortalar Kurumu, Sosyal Sigortalar Kurumu’na 1965 de dönüştürülmüştür

Mayıs 2012 itibariyle işsizlik oranı yüzde 8,2 dir

Türkiye Cumhuriyeti’nde modern anlamda sosyal güvenlik sistemi 2.dünya savaşı sonrasında oluşturulmuştur.

Yüzölçümü büyüklüğüne göre yapılan sıralamada Türkiye dünyanın 34. büyük ülkesidir

“Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar” ifadesi 1961 anayasasında yer alır

Türkiye’nin en güney uç noktası Hatay-Yayladağ-Beysun Köyü
sınavci
Mesajlar: 98
Kayıt: 30 Kas 2017 12:02
İletişim:

11 Ara 2017 14:14

TÜRKİYE EKONOMİSİ KISA NOTLAR 1-4 ÜNİTE

1.ÜNİTE - KISA NOTLAR
____ TÜRKİYE
- Dünyanın 37. Büyük Ülkesidir
- 35 der.– 42 der.Kuzey Paralelleri / - 25 der.– 44 der.Doğu Meridyenleri
- Yarıkurak bir İklim Özel. Sahiptir
__ Dünya Top. Maden Üretiminde = 28 ’nci
__ Üretilen Maden Çeşitliliği Açıs.= 10 ’ncu Sırada Yer almaktadır
__ LİNYİT Rezervlerinin yaklaşık = % 1,6 sına Sahiptir.
= % 46 sı Afşin-Elbistanda bulun.
__ BOR Rezervinin = % 72 si (3 milyar ton )
__ Doğal TAŞ Rezervinin =% 40 Ülkemizde Bulunmaktadır.
__ 2010 - 629 Mil.Dolar İhracat Gel.
__ Ülke.Kişi Başına Düşen Su Mik. = 1.519 m Küp Civarında

___ İNSANİ Gelişme Raporunda
= 187 Ülke Arasında = 92. Sıradadır
= Diğer adı Beşeri Kalkınma Rap.
2011- Türkiye İGE Değeri 0,699

__ 2011 -İnsani Gel.Rap.İlk 5 Ülke
- Norveç / - Avusturalya / Hollanda / - ABD / - Yeni Zellanda

____ Osmanlı Dön. __ İLK Nüfus Sayımı
= 2.Mahmut dön.1830-1831 yap.
__ Modern Anlamda İlk Nüfus Say.
= 1882-1890 Dön.Yap.(Kadın Nüf.)
__ SON Nüfus Sayımı
= 1903 -1907yap.( 20,8 mil. kişi)

___ Türkiye Cumhuriyetinde
- İLK Sayım 1927 yap.(13,7 mil.)
__ 1990 Yıl.Sonra Nüfus Sayımları = 10 yılda Bir Yapılmıştır.
__ 25 Nisan 2006 Çık.ADNKS Geç.

__ NÜFUS Artışı
- 2. Dünya Sav.Sonra Hızlanmıştır.
- Hızlanma. Teşvikler Etkili Olmuştur
- En Az 5 Çocuk Yap.Yol Vergisi Alı.
- Aktif Nüfus = 15-64 yaş
- İŞgücüne Kat.Oranı= 15 ve Üstü


__ 1927 Nüfus Say.Göre
= % 10,6 Okur Yazar Olmasına kar. __1928 Yapılan Harf Devrimi ile
= % 10 Kısım Yeni Sisteme Göre = Okur Yazar Olmayan Nüf.Dahil Ed.
= 1928 Okur Yazar oranı % Sıfır olmuş.

__ 2011 Verilerine Göre Ülkemizde
= 17 Milyon Kişi Okula Gitmemiş veya = Zorunlu Eğitim.Tamamlayamamış.

__ Sosyal Güvenlik Kavramı İlk ol.= 1935 te ABD’ de görül.
= Amerika Sosyal Güv.Kan.yeral.

__ TC Modern An.Sosyal Güv.sis.- II.Dünya Sav.Sonra oluşturulmuş.
- İlk Kan.4772 say.= 1945
- 4772 say.Kan.Paralel ol.4792 sa.

__ İŞÇİ Sigortaları Kurumu Kan.= 1945 Çıkar.
__ 8 Haziran 1949‘ da Kabul edilen
= 1 Ocak 1950 Yürür.Emekli San.kur.
__ Mayıs 2006 ’da = Güvenlik Kurumu (SGK) oluştur.

__ GENEL Sağlık Sigortası
= 31 Mayıs 2006 tar.Kabul edildi
= 5510 sy.sos.s.ve genel sağ.s.kan. = 1 Ekim 2008 de Yürürlüğe girdi
___ Mart 2012 İtib. Nüfüsun = % 86 sı Sigortalıdır
___Türkiyede 1923-1950 Dön = Ülke.çap.Kalkınmaya ağır.ver.
___ Türkiye Ekon. Şubat 2011 Krizinden sonra 2002-2011 dön.
= Ort. % 6,5 Oranına büyümüş.

___ 2011 Verilerine Göre Türkiye
- Nüfus b.Dün.En Kalabalık 19.Ülke.

- G- 20 Ülke.ar.En Hızlı Büyüyen 3.ülke

- % 12 si Yeşil Kartlıdır

- Kişi Başına düş.Su Mik.2.0 m3 Az = SU AZDIR

__ Mayıs 2012 İtib. İŞsizlik Oranı = Yüzde 8,2 dir

__ Yüzölçümü Büyük.göre yap.Sıra.



_ 2.ÜNİTE
___ MAKRO Ekonomik Göstergeler
- Gayri Safi Yurt İçi Hasıla(GSYH)
- Gayri Safi Milli Hasıla(GSMH)
- Kişi Başına GSYH’dır.

___ Kayıtdışı Ekonomi 3 Temel baş.
- Yasadışı Üretim
- Yeraltı Ekonomisi
- Enformel Sektör v Hane Halkının
Kendi Nihai Kul.için gerçek.Üretim

___ GSYH :
Üretim - Girdi + Ürün.üz.Vergi-Süb.
Gayri s.kat.değer+ürün.üz.Vergi-süb.
__ Gerçek Kişisel Tüketim gös.
- Av. Bir.için=100 kab.ed.gösterge
- 2010 yıl. Türkiye İçin 58 ’dir.
G (2012) = GSYH (2012)
– GSYH(2011) X 100 GSYH(2011)

__ RESESYON
= Sıfır (0) vy Negatif (-) büyümedir
__ STAGFLASYON
Durgunluk+ Enflas.+ İşsizlik o.Yük.

__ 1923-1929 yap.Sanayileşme __ İlki Tarıma Yönelik
= 1925 Aşar Ver.Kaldırılması
__ 2.si Sanayi Sektörüne yönelik = 1927 yıl.Teşviki Sanayi Kan.
Yeniden Düzen.Yürürlüğe Kon.
___ 1930-1939 Dön.- Türkiyenin İlk Sanayileşme dön.

__ Sanayinin top.Ulusal gelir iç.Payı
1929 yıl.= % 9,9 iken 1939 yıl.% 18,3 e çık.

__ 1934 1.Beş Yıl.Sanayi Planı uyg.
- Bu dön.SANAYİnin yakaladığı = % 11,6 Büyüme hızı Cum.t.Rekor.
- Tarım Sektörün. Büyüme= % 5,8
_

_ 1946 - 1953 Dön.
- TARIMın yıl.ortalama Büyüme oranı = % 14,2
- SANAYİnin = %9,8 olmuştur

__1980-1988 Dön.
- Yıllık ort.= % 4,3 Ekonomik Büyüme Sanayi Sek.Üretim artışına bağ.ol.gel.
__1989 y.Alın.Türk Para.Kıymetini Koruma hak.32 sy. karar ile Finansal
Serbestleşme süre.Önemli bir Adım a.

__ 1989-2001 Dön.
Türkiye İstikrarsız bir Şek. ortalama = % 3,2 Büyüme Olmuştur

__ 2011 yılı itib.Türkiye’de
- Hizmetler Sektörünün GSYH Payı = % 65

__ 1923-1929 Dön.Ekonomideki
- Temel Sektör = Tarımdır

__ 2009 yılı Rakamları ile
6 Yaş.Küçük Çocuk.Yoksulluk Riski = % 24,04

__1930- 1939 Dön.Ort.Büyüme Hızı = % 6
__ Türkiyede I.Beş Yıl.Sanayi Plan.

= 1934 Uygulanmıştır
__1923- 2011 Periyodunda Türk.Ekon. Büyüme Hızının En Yüksek olduğu dön.


3.ÜNİTE
__ VERGİ Sistem. 4 Temel Ayağı
1- Gelir Vergisi
2- Kurumlar Vergisi
3- Katma Değer Vergisi (KDV)
4- Özel Tüketim Vergisi (ÖTV)

__1950-1960 İÇ Borç.Önem.Sebebi = Bütçe Açıklarıdır

__ 2001-2010 Dön.Borç Yükün.Azal.= En Önemli Ned.Faiz harca.Düşüştr
= Azalmada Birincil Etken

__ Türkiye’de Kamu Mali Yön.İlişkin
= İlk Düz.1927 yılında çıkarılan
= 1050 s.Muhasebe-i Umumiye Kan. = 2006 yılına kadar uygulanmıştır

__ 2006 yıl.İtibaren Bütçeler
= 5018 s.Kamu Mali Yön.v Kon.Kan.
_ 2005 En Fazla Özel.gel.sağ.yıl ol.
__ Özelleştirme Çalışmaları
= 1983 seç.Son.ANAP İkt.gel.ile ba.

__ Özelleştirme Geliri
- 1985- 2000 = 4,6 Milyar Dolar
- 1986- 2004 = 9,5 Milyar Dolar
__ 2009 Türkiye’de Kamu Gelirler.

- GSYH’ye Oranı = % 21,83
__ 1980 Mahalli İdarelerin Gelir.
- Oranı = %1 civarında iken _ 2010 yıl.= yüzde 3,55 dir

__1962 Sonra Türkiye’de Zorun.Borç.= Tasarruf bonoları
Belediyelere Emlak vergisi
= Top.Yetkisi 1980 sonra.ver.


4.ÜNİTE
__ İktisat Literatür.3 Temel Sektör
1- Tarım Birincil
2- Sanayi İkincil
3- Hizmetler ise Üçüncül Sektör

___ TÜRKİYE’de
__Top.Tarımsal Üretim Değerinin
= %48 Bitkisel Üretime / __ %52 = Hayvansal Üretime Aittir

__ Dünya Şekerpancarı Üretiminde = % 7,5 ile - 5. Ülke Konumundadır
__Yıllık Toplam Tütün Üretimi = 53 Bin Tondur

__Tütün Yasası = 2001 yıl.Çıkarıl.

__2010 itib.Sebze Üretimine Uygun= 8 Mil. Dekarlık Tarım Alanı var.
(Bu al.26 m.ton Sebze üretimi yap.)

__ Mandalina ve Ceviz Üretiminde = Dünyada 4. Sıradadır
__ Ant.Fıstığı,Kestane v Elma Üret.= Dünyada 3. Sıradadır

__ DAR Anlamda Tarım Kap.giren
- Arazide Ekim - Arazide Bakım
- Arazide Yetiştirme - A. Dikim


__Tarım Sektör.Temel Sorunları
- Haksız Rekabet
- Göç ve Tarımsal İstihdam
- Tarımsal Verimin Düşüklüğü
- Kayıt Dışılık

__ Kavun v Karpuz Üretiminde = Dünyada 2. Sıradadır

__ Zeytin Üretiminde Dünyada = 5. Sıradadır

__ Toplam Tarımsal Üretim Değeri. = 48 Bitkisel Üretime aittir

__ Tahıllar Ara.En Yüksek Pazar.= Mısır (%80) ve = Buğdaya (%70) aittir.

__ En Fazla Deniz Ürünü İhracatı = İtalya

__ En Fazla Deniz Ürünü İthalatı = Norveç

__ Toplam Hayvansal Ürünlerin
= % 55 Canlı Hayvan Üretimi / = % 45 Hayvansal Ürün.oluşur

__ Üretilen Toplam Süt Miktar.
= % 92 İnek Sütü / % 6 Koyun / = % 2 Keçi

__ Tahıllar Ara.En Yüksek Pazar.
= Mısır (%80) ve / = Buğdaya (%70) aittir.

__ Avrupa Bir.Ortak Tarım Polit.
(OTP) 3 Temel İlke Üzerine Kurul.
1- Tek Tarım Pazar İlkesi
2- Topluluk Tercihi İlkesi
3- Ortak Mali Sorumluluk İlkesi

__ Dünya Birincisi Ol.6 Adet Ürün
1- Fındık
2- Haşhaş
3- İncir
4- Kiraz
5- Vişne ve
6- Kayısıdır
sınavci
Mesajlar: 98
Kayıt: 30 Kas 2017 12:02
İletişim:

11 Ara 2017 14:18

TÜRKİYE EKONOMİSİ-ÜNİTE 1-ÖZET.pdf
Dosyaları indirebilmeniz için BURADAN kayıt olmanız gerekiyor.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntü
    Son mesaj
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir