Felsefe Ders Notu PDF indir

Cevapla
sosyalci
Mesajlar: 64
Kayıt: 12 Ara 2017 11:35
İletişim:

13 Ara 2017 14:09

FELSEFE DERS NOTU

FELSEFE NEDİR?

Philosophia yani “Bilgeliğe duyulan aşk” anlamına gelen felsefe;
Bugün zihinsel bazı ipleri çözme ve bağlama gibi spekülatif bir beyin jimnastiğine indirgenmiş olsa da, “bilgelik”kavramının tanımı gereği teori ve pratiğin el ele yürüdüğü bir alandır.

BİLGİ FELSEFESİ

Bilginin Tanımı:

Biligi suje ile obje rasında kurulan ilişkiye denir.Biliginin meydana gelebilmesi için
1-bilen bilmek isteyen insana yani sujeye
2-bilinmeye muhtaç olan ve sujenin öğrenmek istediği objeye ihtiyaç vardır.
3-bunlarda yetmez ayrıca suje ile objeyi birbirine bağlayan bir bağa ihtiyac var.
O da 'akt'tır.Bilinci olmayan deli bir insan bilgi elde edemez çünkü suje ile objeyi birleriyle ilişkilendirecek bir bilince sahip değildir.insanın yani sujenin birden fazla objeyi tanımak istemesi birden fazla bilgi çeşidinin ortaya çıkmasını sağlamıştır.(yani bir insanın birden çok ve farklı şeyi öğrenmek istemesi olarak düşünebiliriz)Bunlar gündelik dinsel teknik sanat bilimsel felsefe bilgisi olarak sıralayabiliriz.

Bilgi Çeşitleri:

1-Gündelik(ampirik)bilgi:

Günlük hayatta bize lazım olan bilgileri kapsar.kazağın rengi sınav tarihi gibi.
Günlük yaşamı kolaylaştırırlar.
Bilimsel bir bilgi değildir.
Tecrübeye dayalıdır.

2-Dinsel bilgi:

Bilmediğimiz metafizik unsurları dini açıdan açıklamaya çalışırlar.dinin ne olduğu inancın ne olduğu bilgileri verilir.her dinde ininanç dinin özünü oluşturur.dinsel bilgi son derece özneldir.kişinin inancına bağlıdır.dinsel bilgide akt inaançtır.

3-Teknik bilgi:

Doğadaki bilgilerin bize sunulmasını sağlar.Teknik bilgideki uygulamalar günlük hayatı kolaylaştırır.(orak çekiç bilgisayar)Bilim geliştikçe teknikte gelişir.Teknik bilginin en temel özelliği pratik yarar sağlamasıdır.

4-Sanat bilgisi:

Sanat bilgisi de özneldir. Çünkü duyguya dayalıdır.sanatı ortaya çıkaran sanatçının duygularının.her sanatçıda duygusu tabi ki farklıdır.sanat bilgisi de sübjektiftir.


5-Bilimsel bilgi:

Bilimlerin bize verdiği bilgidir. Bilimsel bilgi ; kesindir genelleyicidir tutarlıdır sistemlidir.Bilimsel bilgi üçe ayrılır.


a-Formel bilimler:

Adından da anlaşılacağı üzere biçimsel formel yani zihinde varolan bilgidir.Matematik ve mantık bilimi girer.Mesela matematik sadece zihinde vardır.gerçekte sayılar yoktur.ama biz var kabul ederiz.doğada sayı yok zihnimizdedir.sayıları var kabul ederiz.bu yüzden formel bilimler ön kabule dayalıdır.ön kabuller olamadan matematik bilimi de olamaz.Tümden gelim yöntemini kullanırlar.

b-Doğa bilimleri:

İnsan zihninden bağımsız olarak doğada vardır.Fizik kimya biyoloji gibi fen bilimleri girer.Tümevarım yöntemini kullanırlar.deneye dayalı olduğu içinde kesinliği en fazla olan bilgi çeşidir.kesinliğinin de bir sınırı mevcuttur.

c-İnsan bilimleri:

İnsan bilimlerine sosyoloji psikoloji tarih coğrafya gibi sosyal bilimler girer.yoruma dalı bilimlerdir.kullandıkları yöntem hem tümevarım hemde tümdengelimdir.

6-felsefe bilgisi:

felsefe bilgisi daha öncede değindiğimiz gibi;
-akla dayalıdır
- kesinlik ve bitmişlik yoktur
-subjektiftir
-sistemli düzenli birleştirilmiş bir bilgidir
-felsefe bilgisi bütünsel ama bilimsel bilgi bilgiyi parçalara ayırır


BİLGİNİN TANIMI

BİLGİ FELSEFESİ:

BİLGİ FELSEFESİNİN KONUSU:
Bilginin ne olduğunu,kaynağını,değerini,özünü,ilkelerini,yapısını,kökenini,olanağını ve sınırlarını inceler.

BİLGİ KURAMI:

Bilgi kuramına epistemoloji yada bilgi felsefesi denir. Bilgi felsefesini ilk ve en önemli proplemi bilgiyi elde etmek için yönelen insanın objeden bilgi edip edemeyeceği sorunudur.Yani varlık bütün yönleriyle bilinebilir mi ?

BİLGİ KURAMININ TEMEL SORULARI:

Felsefe tarihinde bilgi felsefesi hep şu soruları sormuştur.Bilgi diye bir şey varmı varsa kaynağı özü ve ilkeleri nelerdir?
Birinci görüşe göre doğru bilgi diye bir şey mümkün değildir. İkinci görüşe göre ise doğru bilgi mümkündür.




DOĞRU BİLGİNİN MÜKÜN OLMADĞINA İNANLAR:

1-ELEA OKULU:

Elea okulunun görüşlerini Kıbrıslı Zenon’un paradokslarından (çelişki) anlayabiliyoruz.Zenon’a göre her konudaki fikirlerimiz çelişkilerle dolu olduğu için bütün bilgilerden kuşku duymuştur.Bilgilerin olmayacağına inanan diğer bir filozof ise Demokrites’tur.Ona göre gerçek olan atomlardır.Atomlarda algılanamazlar.

2-SOFİSTLER:

Aynı şekilde bilgiye kuşkuyla bakarlar.Onlara göre bilginin kaynağı duyumlardır. Duyum ve algılar ise özneldir.Kişiden kişiye göre değişir.Benim için doğru olan bir başkası için yanlış olabilir.Burdan yola çıkarak sofistler doğru bilgi diye bir şey mümkün değildir demişlerdir. Sofistlerin en ünlüleri Pitagoras ve georgiastır Pitagoras her şeyin göreceli olduğunu şu ünlü sözünde dile getirir.”İnsan her şeyin ölçüsüdür”.Bundan hareketle göreceli bilgilerden söz edebiliriz.Çünkü her şeyin ölçüsü insandır.Üşüyen biri için rüzgar soğuk üşümüyen biri için soğuk değildir.Gorgias”a göre doğru bilgi yoktur varsa bile ispatlanamaz.herkese

3-SEPTİK OKULU:

Onlara göre ne duyum ne düşünce bizi doğru bilgiye ulaştırır.Doğru bilgi diye bir şey yoktur. Septikler şüphe etmek için şüphe ederler. Onlara göre de bir doğrunun her zaman yanlış olan tarafı olabilir bu yüzden doğru bilgiden söz edemeyiz.





DOĞRU BİLGİNİN MÜMKÜN OLMADIĞINI SAVUNAN GÖRÜŞLER:

1-RASYONALİZM:

Doğru bilginin kaynağının akıl olduğunu savunan görüştür. Ölçütü duygular değil akıldır. Akli bilgi zamana ve mekana göre değişmediği için doğru bilgidir. Felsefe tarihinde bilinen önemli rasyonalistler şunlardır?

a-PLATON:

Platon Sokrates’in öğrencisidir. Varlığı ikiye ayırır.Fenomenler (görünen nesneler dünyası)ve idealar(öbür dünya)dır.Fenomenler dünyası bu dünyadır.Asıl varlık değildir.idealar dünyası zamana ve mekana göre değişmez.Fenomenler dünyasının bilgisi güvenilir bilgi değildir.Diyalektik her şeyin zıddıyla gelişeceği inancıdır.Platon diyalektik yöntemi kullanarak öbür dünyaya ulaşmıştır.Platonla diyalektik değişmeyenin bilgisidir.Platon’a göre matematik idealar dünyasına ait bir bilgidir.

b-ARİSTOTELES:

Platonun öğrencisidir. Platon’a göre gerçek varlıklar olan idealar dünyası fenomenler dünyasının dışındadır. Aristoteles’e göre ise idealar nesnelerin dışında, zaman ve mekanın ötesinde değillerdir. Varlıkların içinde bir öz vardır birde form. Form Platonda dediği şeydir. Aristo ideaların varlığını kabul eder ama başka bir dünyada değil bu dünyada olduğunu söyler.

c-RENE DESCARTES:

Yeni çağın en büyük filozoflarındandır.Fransız bir aileden gelir.Ona göre sayılar aklın idealarıdır.Onlar açık ve seçiktirler.Dekarta görede duyu organlarımıza güvenmemiz doğru değildir.Tam bu noktada Dekart doğru bilgiye nasıl ulaşacağı sorusunu sorar.Ve her şeyden şüphe eder.Şüphe etmediği hiçbir şey yoktur.her şeyden şüphe ediyorum der.Yalnız bir tek şeyden şüphe etmez.Oda şuan şüphe ediyor oluşundan şüphe etmemesidir.Şüphe ediyor olması kesin bir şeydir.Bu doğruya akılla düşünerek ulaşmıştır.

d-HEGEL::Düşünce tarihinde rasyonalizmi en üst seviyeye çıkarmış adam Hegel’dir.Şimdiye kadar gördüğümüz rastyonaistlerde doğru bilgiye ulaşmada duyumların önemi az da olsa vardır.Oysa Hegel’de duyumların hiçbir önemi yoktur.Bu yüzden felsefe tarihinde rasyonelizmi en üst seviyeye çıkaran adam olarak bilinir.Hegel bir Alman filozofudur.Ona göre her şey akıldır.Akıl ve varlık onda aynı şey olduğu için akıl düşünürken aynı zamanda varlığıda düşünmüş olur.Hegel’e göre doğruya mantık yoluyla ulaşılır.Buda ancak dialektik yöntemle olur.Hegel’de dialektik tez,antitez,sentez şeklinde ortaya çıkar.Tez ileri sürülen iddaa,antitez tezi çürüten görüş,sentez tez ve antitezden çıkan sonuçtur.

2-EMPİRİZM:

Empirizm,rasyonalizme tepki olarak ortaya çıkmıştır.Empirizm doğru bilginin kaynağının.Deneye dayandığını ileri süren görüştür.Empirizm doğuştan gelen bilgilerin varlığını kabul etmez.Rasyonelizm ise kabul eder.Bunlara göre insan bu dünyaya bomboş gelir.bu dünyada öğrendiği bütün bilgilerde deney ve gölemlerimizle elde edilir.Felsefe tarihinin bilinen iki önemli empiristi vardır.Bunlardan bir tanesi John Locke,diğeri David Hunc dir.

a-JOHN LOCKE:

17.yy.da yaşamış olmasına rağmen özgürlüğe olan katkısından dolayı İngiliz aydınlanmacısı olarak bilinir.John Locke’ye göre doğuştan gelen bilgi yoktur.Bütün çocuklar sobaya elini değdirdikten sonra bir daha vurmamasını öğrenir.Bu tecrübe ve deneysel yöntemle elde edilmiş bir bilgidir.Ona göre insan zihni ‘Tabula Rasa’dır.Yani boş bir levhadır. İnsanoğlu deneme-yanılma yoluyla bu levhayı doldurur.Bu bilgiler eğitim,tecrübe,deney ve gözlemle elde edilir..

b-DAVİD HUME:

David Hune’da doğuştan bilgilerimizin varlığını yadsır.(inkar etmek).Dolayısıyla doğuştan bilgilerimizin olmadığını söylemekle nedensellik fikrinede karşı çıktığını belirtmiştir.Nedensellik ilkesi deney öncesi bir bilgidir. Nedensellik ilkesinin bilgisine deneysel yöntemlerle ulaşılmaz. Nedensellik doğada her olayın bir nedeni vardır ilkesidir.David Hum’e göre nedensellik denen ifade alışkanlıklardan ibarettir.

3-KRİTİSİZM:

Rasyonalizme göre doğru bilginin kaynağı akıldır.Yolu da tümdengelimdir. Empristler ise doğru bilginin ancak deney yoluyla elde edileceğini savunur.Yolu da tümevarım yöntemidir.Birbirine zıt olan bu iki felsefi görüşün sentezlenmesinden elde elden eleştirisel görüş Kritizimdir.Kritizime göre doğru bilgiye ulaşmak için ne sadece akıl nede sadece deney yeterlidir.Her ikisi de geçerlidir.Doğru bilginin temeli hem akıl deneydir.

İMMANUEL KANT:

Alman filozofu aydınlanmanın en büyük filozoflarından biridir.Kant felsefesi bir eleştiri felsefesidir.Neyi,ne kadarıyla,nasıl bileceğimizi,aklın görevinin ne olduğu,bilginin genel geçer olup olmadığını inceler.
Kant’a göre bilgimizin iki kaynağı akıl ve deneydir.Deney dış dünyaya ait bilgilerimizin hammaddesi akıl ise bu hammaddeyi düzenler.belli bir biçime sokar.Deneyden önce gelen hiçbir bilgi yoktur. Ancak böyle olması (deney)bütün bilgilerimizin deneyden geldiğini göstermez.Bütün bilgiler deney ile başlar,ama deneyle doğmaz.Kant varlık alanını fenomenler ve numenler olmak üzere ikiye ayırır.Numenler algılanamaz ve bilinemez.Fenomenler alanabilir bilinirler.

4-SEZGİCİLİK:

Sezgiyi bilginin temeli sayan görüştür. Sezgiciler; bilme konusunda aklın bilmeyeceğini sezginin akla üstün olduğunu,sezgiyle hiçbir aracı olmadan doğru bilgiye ulaşılacağını savunur.sezgi varlığı içten duyup korur,aıkıl varlığı koruyamaz.

HENRY BERGSON:((1859-1941)

felsefesi temelde bir değişim felsefesidir.sezgicilik akıl yürütmenin tam tersi olarak varlığı aniden,doğrudan kavramaktır. Bunun yolu sezgidir. Sezgi yön -temine önem veren başka bir düşünür ‘’Gazali’’ dir.

5-POZİTİVİZM:

Buna göre varlığın görünen boyutunun dışında bir başka boyutu yoktur. Olgular nesnel olunca gözlem ve deneye tutulan şeyin dışında hiçbirşey yoktur. Pozitvizmin kurucusu ‘Aguste Comte’dir.



AGUSTE COMTE(1788-1857)

Ünlü bir fıransız filozofu olan Aguste Fransız devrimi sonrası ortaya çıkan toplumsal kargaşayı çözmek için,bu temelle felsefesini kurmuştur.Comte ‘doğanın mutlak ve yüce bir amacının olduğuna’inanmaz.Doğadaki olayların sahibi tanrı değildir.Doğada her olayın bir sebebi vardır.Her şeyin nedenide bilinebilir.Bilimde doğa üstü şeylerle uğraşmamalıdır.Buna Comtenin 3-hal yasası denir.

a-TEOLOJİK EVRE: Bu evrede tüm olaylar dini yani Tanrı’ya daya
ndırılarak açıklanır.Depremler mesela Tanrının insanları cezalandırmasıdır.

b-METAFİZİK EVRE::Bu dönemde olaylar büyü,sihir gibi doğaüstü güçlerle açıklanır.

c-POZİTİVİST EVRE: İnsanlığın ve düşüncenin en büyük evresidir.Bu aşamada olay ve olgular bilimsel olarak açıklanmaya çalışılır.

6- PRAGMATİZM:

Prağmatist felsefe özellikle amerikan toplumunda yaygınlaşmış bir felsefedir.
W.JAMES’e göre Newyork Amarikalı bir filozoftur.Ona göre insan davranışlarının tümü kendi çıkarını korumaya yöneliktir.Doğru olan yararlı olandır.Ne ki doğrudur o yararlıdır.Neki yararlıdır o doğrudur.Dine de ahlaka da yarar sağladığı oranda önem verir.İnsanların çıkarını engellediğinde ise reddeder.

7-FENOMOLOJİ:

Fenomoloji kurucusu ve temsilcisi Alman Filozofu Edmund hussrel’dir.Asıl varlık fenomenin içinde gizli olan ‘öz’dür.Öz,varlığı varlık yapan temel şeydir.Hussrel’e göre özü anlamanın yolu fenomenlerden geçer.Bu anlamda fenomolojiye ‘görünenlerden yola çıkarak görünmeyenler hakkında bilgi edinmektir’ diyebiliriz


BİLİM FELSEFESİ

Bilim felsefesi bilimi konu alır.Yani bilimin konusunun ne olası gerektiği , ulaştığı sonuçları ve yöntemini sorgular.Bu sorular hala bilinmeyenler kategorisindedir.Bu yüzden bu sorulara cevabı felsefe arar.

BİLİMİN TARİH İÇİNDEKİ GELİŞMİ

İlk bilimsel çalışmalɡr Çin ve Hint’te başlamış daha sonra mısır ve mezopo- tomyada devam etmiştir.İlk bilimsel çalışmalar felsefeyle iç içeydi. Filozoflarla bilim adamları aynı kişilerdi.
Avrupa da karanlık ortaçağ yaşanırken doğuda özellikle İslam medeniyetinde bilim çokȠparlak bir dönem geçiriyordu.Bu parlak dönem 11.yy den sonra son bulmaya başlamıştır.
xv.yy da başlayan Rönesanssın batı bilim tarihi açısından ve dünya bilm tarihi açısından çok büyük önemi vardır. Rönesans la birlikte din devlet birey özgürlük hümanizm anlayışları ortaya çıktı.Bu dönemde kopernik evrenin dünya merkezli olduğunu kanıtladı.Françis Bacon ortaçağda kullanılan tümdengelim (Aristo mantığı) yöntemini şiddetle eleştirdi.Bunun yerine tüme -varım anlayışını getirdi.

Fizik ve diğer bilimlerdeki gelişmeler xıx.yy de sanayi inkılabının gerçekleşmesini sağladı. Üçgenin iç açıları toplamının 180 dereceden küçük olduğu gibi ilginç tartışmalar bu dönemde başladı.Albert Einştein19.yy da Newton’un mutlaklık görüşüne karşı çıkarak kütle hareket zaman ve mekanın göreceli olduğunu belirtti.Bütün bu gelişmelerden sonra bilimde kesin olarak bilinen her şeyin eleştirilebileceğini hatta kanun derecesindeki fen bilimlerindeki yasaları şartlara bağlı olduğu görülmeye başlandı.Böylelikle bir tarafdan bilmediklerimiz cevaplanıp bilim halini alırken bir yandan da yani bilinmeyenlere bilim adına felsefe yelken açmış oldu.Böylece bilim felsefesi kaçınılmaz hale geldi.hala bilimin yöntemi kendisinin ne olduğu konusunda bir sürü cevaplanması gereken soru bulunmaktadır.

Böylelikle bilimin kendisinin bile ne olduğu sorgulanmaya başlandı. Felsefe bilime yeni sorular sorarak bilimin ufkunu genişletir.ona yeni hedefler gösterir.

BİLİMİN NE OLDUĞUNA FARKLI YAKLAŞIMLAR
Bilimin ne olduğu sorusuna iki ayrı yanıt verilmiştir.

1-ÜRÜN OLARAK BiLiM:
Bu görüşe göre bilim bilim adamlarının bugüne kadar ki ürettiği her şeydir.Bu fikre sahip bilim adamlarından H.Reichenbach’ e göre bilimin ölçütü onun doğrulanabilirliğidir.Doğrulanmayan hiçbir şey bilim olamaz.Örneğin etik(ahlak felsefesi) estetik(sanat felsefesi) metafizik bir bilim olamaz.çünkü bunların doğruluğunu ispatlamak nerdeyse mümkün deyildir.Bunlar akılcıdırlar ve tümevarım yöntemini kullanırlar.

2-ETKİNLİK OLARAK BİLM
Başta gelen temsilcisi Thomas KUHN dur.Bunlara göre ise bilim toplumsal değerlere paralel olarak değişir.Bilimi ortaya koyanlar da bilim adamları oldukları için onlara göre bilim adamlarının toplumdan etkilenmemesi mümkün değildir.Thomas Kuhn bilimi rasyonel bir eylem olarak görmez.O bilimiparadigmalarla açıklar.Paradigma varlığı anlayış tarzıdır.Bilimde bir dönem geçerli olan yaklaşımdır.Yani bilim kendisini daha sonra başka paradigmalara bırakır o paradigmada belli bir süre bilme hizmet eder.İşte bilim bu şekilde ilerler.Ona göre hangi bilim değil hangi paradigma sorusu önemlidir.Paradigmalar asla birbirleriyle karşılaştırılmamalıdır.Zaman olarak farklı olan paradigmalar birbirleriyle karşılaştırılmaz.Thomas Kuhn a göre bilim yanlışlaşabilirlik ilkesine göre gelişir.yani bir bilimsel gerçek yanlışlaşmadığı müddetçe doğru kabul edilir.Yanlışlığı ispatlanırsa doğru olmaktan çıkıp yerini başka bir paradigmaya bırakmak zorunda kalır.

KLASİK GÖRÜŞE YAPILAN ELEŞTİRİLER
1-Bilime fazla önem vermişlerdir
2-Bilim onların dediği gibi birikimsel değildir.
3-Bilim adamları sadece üreten duygusuz makine değildirler.
4-Evrende bilinmeyen hiç bir şey kalmayacak sözü yanlıştır.
5-Bilimi sadece fiziğe indirgemek doğru değildir.


VARLIK FELSEFESİ(ONTOLOJİ)

VARLIK FELSEFESİNİN(ONTOLOJİ) KONUSU:

Varlık felsefesinin konusu varlıktır. Varlık var mıdır? Varlık nedir? “Varlığın temel ilkesi nedir” v.b. gibi sorularla varlığı sorgular.

VARLIK İKİ ŞEKİLDE DÜŞÜNÜLMEKTEDİR.
1. Düşüncede varolan varlıklar.
2. Gerçekte zaten varolan varlıklar.

BİLİME GÖRE VARLIK:
Bilim varlığın açıklanabilir ve anlaşılabilir yönünü konu eder.

FELSEFEYE GÖRE VARLIK
Sadece açıklanabilir yanıyla değil her yönüyle, metafizik yönü de dahil her yönüyle inceler.

İDEALİSTLERE GÖRE VARLIK:
İnsan bilincine bağlıdır.

REALİSTLERE GÖRE VARLIK
varlık insan bilincine bağlı değildir.

VARLIK VAR MIDIR? YOK MUDUR SORUSUNA İKİ AYRI CEVAP VERİLMİŞTİR.

1)VARLIĞIN OLMADIĞIN SAVUNANLAR:

NİHİLİZM : (HİÇÇİLİK)

Nihilizm varlığın olmadığını savunur. Tarihte ilk bilinen nihilistler sofistlerdir. Onlara göre varlık yoktur. Olsa bile bilinemez. Bilinmemesindeki en büyük sebep “iletişim” eksikliğidir. İletişim bile görecelidir. Bu yüzden her şey göreceli olduğu için iyi, kötü, doğru ve yanlış yoktur. Varlıkta yoktur.Nihilizmin en önemli ismi Nietzche’dir.

2) VARLIĞI KABUL EDİP NE OLDUĞU SORUSUNA CEVAP ARAYANLAR:

1-VARLIĞI OLUŞ OLARAK KABUL EDENLER

HERAKLİTOS: (M.Ö. 540-480)

Herakitos’a göre her şeyin ana maddesi “ateş”tir. Ona göre her şey sürekli değişir. Yine ona göre “bir nehirde iki defa yıkanılmaz.” Yaşamdan ölüm, ölümden yaşam doğar. İyi-kötüye kötü kötü iyiye dönüşerek zıddıyla diyalektik bir süreçte sürekli değişir. Bu değişimi sağlayan en iyi şey “ateş”tir. Heraklitos’a göre “her şey değişir, değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.”


2-VARLIĞI İDEA OLARAK KABUL EDENLER:

PLATON:

Platona göre varlık idealar ve fenomenler dünyası olmak üzere ikiye ayrılır. İdealar dünyasındaki varlıklar gerçek varlıklardır. Nesneler(fenomenler) dünyasındaki varlıklar ise idealer dünyasındaki varlıkların birer kopyasıdır. Gerçek değildirler.

ARİSTOTALES:

Aristo’ da hocası gibi varlığı idea olarak görür. Yalnız Aristo’ya göre idealer Platon’da olduğu kesinlikle öbür dünyada değil bu dünyadadır. Yani idealer dünyasındaki varlıklar aynı zamanda fenomenler dünyasındadır.
Aristotales’e göre bu dünyada var olan her şey form kazanmış olan bir maddedir. Madde ancak bir form ile var olabilir.

HEGEL:Hegel’e göre varlık ideaya dayanır. Bundan anladığı şey ise “metafizik” dir.

3-VARLIĞI MADDE OLARAK KABUL EDENLER:

MADDECİ GÖRÜŞ:

Rruhsal etmenlerin temelinde de kesinlikle madde bulunur. Onlara göre her şeyin ilk özü maddedir. Her şey maddeden gelir. Maddenin en gelişmiş hali de insandır.
MEKANİK MATERYALİSTLER:

Atomculuk felsefesinin kurucusudur. Ona göre her şeyin temelinde atom vardır. Sonsuz sayıda atom vardır. Boşlukta yer kaplarlar. Bölünmezler. Varlıkların atomların çarpma anındaki birleşmelerinden oluşur. Bir cisim atomları ayrıştığı zaman o cisim yok olur. Katı ve ağır atomlar toprak gibi ağır maddeleri, hafif atomlar düşünceyi sevgiyi oluştururlar. Atomların hareketlerini Tanrı sağlamaz. Kendiliğindendir. Evrensellik yoktur. Evrenin oluşumunda bir rastlantı yoktur.
Diğerleri ise : Habes, La Metrie’dir.

DİYALEKTİK MATERYALİSTLER:

KARL MARX: (1818-1883)
Marx’a göre gerçek varolan maddedir. Evren sürekli değişir. İçindeki maddelerden oluşur. Ancak değişim evrensel değil devrimseldir. Madde sürekli değişip geliştiği için başlangıca geri dönülmez. Var olan her şey maddenin değişmiş bir görüntüsüdür. Tarih insana vermiş bir olan diyalektik bir kavramdır. Madde sürekli diyalektik bir sonuçta değişerek başka bir şeye dönüşür. Hiçbir şey durağan değildir. Her şey başka bir şeye değişmek üzere yok olur.
Merks’e göre toplumlar 5 aşamada gelişir. Bu da diyalektif bir süreçte gerçekleşir. Ona göre toplumlar en ilkel kominal feodal, kapitalist, sosyalist, komunist, aşamadan geçerler.



4-VARLIĞI HEM MADDE HEM DÜŞÜNCE KABUL EDENLER:

DESCARTES: (1596-1650)

Ona göre insan iki temel özden oluşur. Birinci ruh diğeri ise madɤedir. Madde yer kaplar ruh ise kaplamaz. Ruh düşüncedir. Maddesi yoktur. Ruh ve maddeyi bir arada kabul ettiği için Descartes düalisttir İki ayrı şeyi, madde ve ruhu aynı varlıktan nasıl barındığını açıklayamamıştır



AHLAK FELSEFESİ

Her toplumun mutlaka kendine göre bir ahlakı vardır.Ahlak iyi ve kötünün ne olduğunu belirler.Bir toplumda varolan ve uyulan ahlaka pratik ahlak,toplumlarda varolan ahlakların genel olarak sorgulanması ise teorik ahlakıyani ahlakfelsefesini,bir başka deyişle de etik kavramını ortaya çıkarır.Pratik ahlak(toplumlarda yaşanan) kural koyar ahlak felsefesi kural koymaz bizzat toplumlarda yaşanan ahlakın sorgulanmasını sağlar.

AHLAK FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI

(sorumluluk özgürlük iyi kötü vicdan erdem vicdan)

Sorumluluk,Bireyin kendisine ve kendisi dışındakilere karşı sorumluluğu demektir.Kendisi dışındakiler ailesi inançlarınaarkadaşları karşı sorumluluğudur.Akla burada şu soru gelebilir.Peki bütün bu sorumluluklar bireyin özgürlüğünü elinden alır mı?Bu soruya şöyle cevap vermek mümkündür.özgür olmadan bir insan sorumlu tutulamaz.Bir insan sorumluysa aynı zamanda özgür demektir,bu kaçınılmazdır.o zaman özgürlükle sorumluluk birbirleriyle çatışmaz.Bir baba çocuğundan çok güzel şeyler bekliyorsa onu özgür bırakmak zorundadır.Devlet bireyi yaratıcı yarattığını özgür bırakmadan asla sorumlu tutamaz.bir insanın sorumluluğu ne kadar fazla ise o kadar da çok özgürdür demektir.ancak özgür insanlar kendilerini bir şeylere karşı sorumlu tutabilirler.özgür olmadan yerine getirilen bir inancın yaratıcı karşısında ne kadar makbul olduğu düşünülmeye değer.işte insanın özgür hür iradesiyle karar verip uyduğu kurallara hakiki manada ancak ahlak diyebiliriz. Özgür olmadan yapılan davranışlar ahlaki sayılmazlar.Ahlakında temelinde iyi ve kötünün ne olduğu yatar.(iyiye uyan iyi ahlaklı kötüye uyan köyü ahlaklı gibi)iyi ve kötünün kaynağını ise insanın büyük bir sorumluluk mekanizması olan vicdan yerine getirir.Vicdan iyi ve kötünün kaynağıdır. İşte bütün bunlardan sonra yani sorumluluk bilinciyle özgür olan böylelikle iyi ve kötü davranışlarda bulunup vicdanıyla hareket eden insan erdemli yani ahlaklı insan olur.

KİŞİ VİCDANI KARŞISINDA EVRENSEL(HERKESİN UYABİLECEĞİ) AHLAK YASASININ OLUP OLMADIĞI KONUSU

Bu konuda iki farklı görüş mevcuttur.

Birincisi evrensel ahlak yasasının olmadığı görüşüdür
ikincisi ise evrensel ahlak yasasının olduğu görüşüdür.


1-EVRENSEL AHLAK YASASINI REDDEDENLER

A)HAZ AHLAKI(HEDONİZM):Bunlara göre evrensel bir ahlak yoktur.kişi ise acıdan uzak durup zevk aldığı eylemlere yönelmelidir.

B)FAYDA AHLAKI:bunlara göre ise bir şey çıkarımıza uygunsa doğru uygun değilse yanlıştır.

C)BENCİLLİK(EGOİZM):Bu öğretiye göre insanın davranışı kendi egosun korumaya yöneliktir.Başkasını hiç düşünmeden kendi çıkarlarımızı düşünmeliyiz.
D)ANARŞİZM:anarşizm bireyin özgürlüğünü elinden aldığı için tarihe topluma kiliseye devlete iyi gözle bakmazlar.onlara göre de herkesin uyabileceği evrensel bir ahlak yoktur.olsa bile böyle bir ahlak özgürlüğü kısıtlar.

Kişi vicdanı karşısında evrensel ahlak yasasını reddedenlere gelince bunlardan biri F.Nietzche diğeri iseJ.P.Sartre dır.

Nietzche ye göre ahlaklı olmak güçlü olmakla eştir.mutluluk güçtedir.Ahlaklı olmak kişiyi köreltir.toplum kilise bizi ahlaklı olmaya davet eder ama bu bireyin isteklerine aykırıdır.evrensel bir ahlak olamaz.

J.P.Sartre a göre ise ‘varoluş özden önce gelir’.Yani insan önce bedenen varolur sonra özgür bir biçimde eylemlerini seçer.bu seçişi herkes farklı yapacağı için herkesin uyabileceği evrensel bir ahlak mümkün değildir

EVRENSEL AHLAK YASASININ OLABİLECEĞİNİ KABUL EDENLER:

A)BERGSON:

İyi ve kötünün kaynağı sezgidiri.sezgi insanı evrensel ahlaka götürür

B)SOKRATES:

Evrensel bir ahlak olabilir .temeli ise iyiliğe dayanır.ahlakın amacı iyiliktir.bilgi ise bir erdemdir.

C)PALTON:

Hiç değişmeyen idelerden bir tanesi ise iyilik idesidir.akıl ile insan iyilik idesine uyar ve ahlaklı olur.

D)FARABİ:

insan zorunlu varlığa(Yaratıcıya) uyarak evrensel bir ahlaka ulaşabilir.

E)SPİNOZA:

Onda yaratıcı ile tabiat ve evren aynıdır.(Panteizm)İnsan tabiatın kozmos düzenine akıl ile ulaşabilir ve onlara uyar.


F)İ.KANT:

Tutkulardan arınmış iyiye ödeve sorumluluğa uygun olarak yapılanlar ahlakidir.ahlakta çıkar olmaz.


EVRENSEL AHLAK YASASINI DİNLERE GÖRE TEMELLENDİRENLER:

A)MEVLANA:

Mevlanaya göre insan İslam ahlakıyla ahlanabilirir.Yani İslam evrensel bier ahlaɫ sunar.

B)YUNUS EMRE:

insan sevgisi ile tanrı sevgisi aynıdır.insan sevgiyle her şeyin ahlakında kaynağı Allah’ı bulabilir.

C)HACI BEKTAŞ-İ VELİ:

Ona görev her şey yaratıcıdan çıkmıştır ve yine ona dönecektir.Herşeyin ahlakında kaynağı o r.



SİYASET FELSEFESİ:

Siyaset Felsefesinin konusu:

Siyaset felsefesinin konusu varolan siyaseti sorgulama etkinliğidir.ideolojiler inandırma etkinliği iken siyaset felsefesi bir anlama etkinliğidir.aslında siyaset felsefesinin en temel konusu İktidardır.

SİYASET FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI:

BİREY:
Kendine özgü bir kimliği olan tek insana denir.

TOPLUM:
Bireylerden oluşan ve aralarında ortak kültür ve ilişki olan topluluğa denir.

SİVİL TOPLUM:
Toplum içinde devlet dışında örgütlenmiş organize topluluklar.

DEVLET:
Toplumun kendini yönetme ihtiyacından ortaya çıkan en büyük sosyal organizasyon.

İKTİDAR:
egemenliğin kullanılmasına denir.


MEŞRUİYET:
egemenliğin haklı nedenlere bağlı olarak ortaya çıkmasına denir.

YÖNETİM:bir kurum veya örgütün belirlenen ilke ve amaçlar doğrultusunda işletilmesidir.


EGEMENLİK:
Yönetme yetkisini elinde bulundurma nedeni.

HAK:
Kullanma ve isteme yetkisinde olduğumuz şeyler.

HUKUK:
devlet birey,birey birey ilişkisini düzenleyen yasalar bütünüdür.

YASA:
Yaptırım gücü olan kurallar.

BÜROKRASİ:
kamuda hiyerarşik bir düzenle örgütlenmiş memurlar topluluğudur.

SİYASET FELSEFESİ:

Devlet var mıdır? İktidar nedir en iyi yönetim biçimi nedir devlet nedir gibi soruları sorar.

İKTİDARIN KAYNAĞINI ÜÇ AYRI ŞEYE BAĞLAMAK MÜMKÜNDÜR:
1-Korunma ihtiyacı
2-Tanrı
3-Ortak irade

MEŞRUİYETİN ÖLÇÜTÜ NEDİR?

Meşruiyetin ölçütü devlet hangi nedenle kurulmuşsa odur.
Bunedenler değişebilir.Mesela

ARİSTO YA GÖRE;
yurttaşların ahlaki sorumluluğu

DİNE GÖRE
devlet tanrının yeryüzündeki temsilcisidir.

MARKSİZME GÖRE
egemen sınıfların baskı aracı

ROUSSAUE GÖRE İSE
ortak irade olabilmektedir.



ÜÇ FARKLI EGEMENLİKTEN SÖZ EDEBİLİRİZ:
1-Geleneksel
2-Karizmatik
3-demokratik ve hukuksal egemenliktir




>>>>>>> Siyaset felsefesinin Bugün iki ana problemi vardır.

1-Karmaşa-düzen ve ütopyanın ne olduğu

2-birey-devlet ilişkisi hakkındaki farklı görüşler.

DÜZEN:
toplumun barış içinde yaşaması demektir.

KARMAŞA:
Karmaşa ise düzensizlik demektir.

ÜTOPYA:
Hiç bir yerde bulunmayan hayali devlet anlamına gelir

Düzenin gerekliliğini sağlayabilmek için bir örgüte ihtiyaç vardır.Bu örgütün adı devlettir.Platon da devlet doğal bir kurum olarak Thomas hoobes Locke de ise yapma bir kurumdur.

İDEAL BİR DÜZEN VAR MIDIR ? SORUSUNA

SOFİSTLER (Herkesi memnun edebilecek bir düzen olmaz)

NİHİLİSTLER (otorite insan dpğsına aykırıdır) diye redderler.Bunlara göre ideal düzen yoktur.

İDEAL DÜZENİN OLBİLECEĞİNİ KABUL EDENLER İSE

Özgürlüğü, eşitliği, adaleti ölçü olarak alırlar.

ÖZGÜRLÜĞÜ TEMEL ALANLAR

ekonomik ve bireysel özgürlüğün olduğu yerde ideal düzen olabilir.

EŞİTLİĞİ TEMEL ALN YAKLAŞIM:

ekomomik koşullar başta olmak üzere her şeyde eşitliğin sağlanmasıyla ideal düzen olabilir diyenle.Prudhon K. Marks




ADALETİ ÖLÇÜ OLARAK ALANLAR:

Bunlarda hem eşitlik hemde özgürlük vardır.Bunlara göre özgürlüğün olmadığı bir eşitlik eşit haklara sahip köleler yaratır.Eşitlik olmadığı bir özgürlük ise her şeyi yapma hakkına sahip aciz insanlar yaratır.Bu görüş sosyal hukuk devletini ortaya çıkarmıştır.



ÜTOPYALAR:

PLATON UN İDEAL DEVLETİ:

Bu devlette toplum üç sınıftır. Birincisi köylü ve işçilerden oluşan altsınıf, ikincisi askerler bekçiler, üçüncüsü yöneticeler (yöneticilerde filozoflardır)

FARABİ NİN EL- MEDİNETÜL FAZILASI:

Erdem her şeyin ölçüsüdür.Bu toplumda herkes birbirini sever ve sayar.

THOMAS MORE NİN ÜTOPYASI:
Bu devlet bir adada kurulmuştur.özel mülkiyet yoktur.Lükse izin yoktur.herkes inandığı dini yaşayabilir .

COMPENALLENİN GÜNEŞ ÜLKESİ:
özel mülkiyet yoktur.Bebekler annelerinden alınır.Devlet tarafından bakılır.aile yoktur.aile bütün kötülüklerin sebebidir.

İSTENİLMEYEN/KORKU ÜTOPYALAR:

HUXLEY İN ‘YENİ DÜNYASI

Bilim ve teknoloji gelişmiştir.Tüp bebek kullanımı yaygındır.Herkesin parası vardır.

GEORGE ORWEL İN 1984 ÜTOPYASI:

Yönetimler tam bir diktatör ve tirandırlar.Herkes birilerini ihbar eder.Herkes büyük agabey gözlüyor dite korku içindedirler.Özgürlük ve eşitlik yoktur.
Birey devlet ilişkisinde devlet birey için vardır.Bireyler arası çıkar çatışmasını devlet düzenler.

>>>>>>> İDEAL BİR YÖNETİM OLMASA DA EN İYİ YÖNETİM BİÇİMİ ŞUAN DEMOKRASİDİR.


ESTETİK:

Estetik temel dolgu duyumu anlamına gelir. 18. yy' da Bomger tarafından temel bir disiplin haline getirilmiştir. Güzelin ne olduğunu sanatçının estetiğini yapıtını inceleyen felsefe dalına denir. Estetik olan güzellikle sınırlı değildir.Felsefe açısın dan sanata bakıldığında temelde sanatın ne olduğu sorgulanır. Kimine
göre taklittir.Kimine göre oyun kimine göre de yansıtmadır.

TAKLİT OLARAK SANAT:

Bunlara göre mimesis dediğimiz yansıtma, benzetme, taklittir. Sanatçı ayna tutar dünyaya sanki. Mesela Platon'a göre insan öbür dünyadaki ideallerini yansıtabildiği oranda başarılıdır.Aristo ya göre sanatçı doğayı taklit eder.


YANSITMA OLARAK SANAT:

Bunlara göre yetkinlik doğada yoktur. Sanatçı bunu kendisi yaratma yeteneğiyle ortaya koyar. Yalnız bir yapıt ancak bir kere yaratılır. Bu yüzden sanat yapı kendine özgüdür biriciktir yinelenemez.

OYUN OLARAK SANAT:

Oyun nasıl insanı gündelik hayatın dışına atıp zevk veriyorsa sanatta öyledir. Oyunda sanatta insana özgürlük yaratır.

BİR SANAT ESERİ ŞUNLARDAN MEYDAN GELİR;

I) Estetik yargı
2) Estetik değer.
Bir başka görüşe göre sanat toplumsal gerçeği yansıtmalıdır.

ESTETİĞİN TEMEL KAVRAMLARI

GÜZELLİK PROBLEMİ:

PLATONA GÖRE GÜZELLİK
bir ideadır. İdea olduğu içinde değişmezdir mutlaktır. Bu dünyada güzel dediğimiz şeyler öbür dünyada güzellik ideasına benzediği oranda güzeldir.

ARİSTO'YA GÖRE
güzellik matematiksel olarak orantılı olandır.

AUGUSTİNUS
ise güzelliği uyumda bulur.en eksiksiz en tam uyum tanrıdadır.

KANT’A GÖRE GÜZEL
hiçbir çıkar gözetmeden hoşa gidendir.

HEGEL DE GÜZELLİK
mutlak ruhun (Geist) nesnelerde görünür hale gelmesidir.Yani öz ile biçimde uyumdur.





DOĞADA VE SANATTA GÜZEL:

ACABA DOĞADAKİ GÜZELLİK, SANATTAKİ GÜZELLİK, İNSANDAKİ GÜZELLİĞİN BİRBİRİYLE ÖRTÜŞMESİ Mİ?

Bu soruya olumlu yanıt veremeyiz. Çünkü doğada güzel olan bir şey sanatçının elinde çirkinleşeceği gibi çirkin bir şey de güzelleşebilir.Aristo bu görüşe katılmıştır.



GÜZELLİK - DOĞRULUK - İYİ - HOŞ - YÜCE İLİŞKİSİ:

GÜZELLİK DOĞRULUK:
Platon güzelliği kavrayan birinin doğruyu da kavrayacağını
belitmiştir. Yalnız bilgeye ilişkin güzellik ise insanın beğenisiyle olan bir kavramdır.Güzellikte duygularımız doğrulukta ise akıl ön plandadır

GGÜZELLİK İYİLİK İLŞKİSİ:
Her güzellik iyilik iyilikte güzellik olmayabilir.Kant a göre iyi ahlakla ilgili bir kavramdır.Güzel ise estetik bir değerdir.

GÜZELLİK YÜCELİK:
Aristoya göre güzel ve yüce kavramları farklıdır. Öncelikle güzellik sınırlı bir nesneyle alakalı bir kavramdır. Yücelik ise sınırsızdır.

ESTETİĞİN TEMEL SORUNLARINA YAKLAŞIMLAR: ESTETİK YARGILARININ YAPISI:

Estetiğin yargıları özneldir. Kişiden kişiye değişen ve beğeniye dayalı yargılardır. Bu yüzden duygularımız neyse tabiatı da öyle görürüz.kızgınsak denizi azgın sakinsek eğer denizi yavaş ve ağır algılarız. Bu farklılığın temelinde eğitim ve kültürdeki farklılıklar yatar.

ORTAK ESTETİK YARGI OLUP OLMADIĞI:

Nesnelci görüşe göre güzellik doğuştan insandan bağımsız bir şekilde vardır.
Öznel görüşe göre ise insandan bağımsız estetik yargı olamaz. Çünkü güzeli güzel gören bizim estetik duygularımızdır.
Bu yargıların varlığını reddedenler:
Croce ye göre sanat esri sanatçının ruhsal edinimidir.Bir bilim adamı tavrıyla sanat esri ele alınıp nesnel gözle incelenemez.
Bu yargıların varlığını kabul edenler:
Varlığını kabul edenlerin en başında İ.Kant gelir.güzel denilen şey herkeste ortaktır.güzel herkese güzeldir.çıkar gözetmeden bir nesneye yönelindiği zaman güzel herkese güzel görünür.


DİN FELSEFESİ

Din Felsefesinin Konusu:

Din felsefesinin konusu belirli bir din değil bütün dinleri içine alan din olgusunun kendisidir.Genel anlamda bütün dinleri içine alan bir din olgusunun kendisidir.

Dine Felsefi Açıdan Yaklaşım:
Felsefe her şeye soru yönelterek yargıladığı gibi dine de soru sorarak onu yargılar. Din genel olarak insandaki mevcut din duygusunu ne olduğunu inceler. Bunu akılla değil inançla yapar. Din felsefesi ise bütün dinlerde ortak olan inancı inceler. Bunu da akılla yapar.

TEOLOJİ:
dinbilimi demek olarak herhangi bir dini derinlemesine incelemektir.İslam teolojisi Yahudi teolojisi gibi.Din felsefesi ise dinin genel olgularını akıl ele alıp çözmeye çalışır.


FELSEFE DİNİ TEMELLENDİRİRKEN;
belirli bir dinin inançlarından hareket etmez.Din felsefesi dine akılcı kuşatıcı nesnel ve tutarlı yaklaşmaya çalışır.Felsefe dini aklın sınırları içinde inceler.

DİN FELSEFESİNİN TEMEL KAVRAMLARI:

TANRI:
sahip en üstün En mükemmel, doğaüstü güçlere sahip her şeyin

POLİTEİZM:
Birden çok Tanrı'nın var olduğunu savunan düşünsel görüştür. Birçok Tanrı'nın varlığı düşüncesini benimseyen inanca, politeizm denilmektedir.

MONOTEİZM:
Tanrının dünyadan ayrı ve tek olduğuna inanma.

PANTEİZM:

Bir bütün olarak kavranan evrenin Tanrı ile özdeş olduğu ve evrende açığa çıkan bileşik töz, güçler ve yasalar dışında Tanrı olmadığı öğretidir.

VAHİY:
Tanrının peygamberleri aracılığıyla neyin yanlış neyin doğru olduğunu bildirınesidir.

PEYGAMBER:
Tanrının buyruklarını insanlara aktaran tanrı tarafından seçilmiş kişidir.

İMAN:
Tanrıya onun buyruklarına dinin inanılmasını istediği şeylere inanmaktır.

İBADET:
İmanın ifadesi davranış biçimleridir.Mamaz v.s

YÜCE:
En üstün varlık

KUTSAL:Dinin dokunulmaz kabul ettiği şeylerdir.

DİN FELSEFESİ:
Tanrının varolup olmadığı evrenin nasıl yaratıldığı vahiy diye bşir şey var mıdır diye sorular sorar.



TANRININ VARLIĞINA İLİŞKİN FARKLI YAKLAŞIMLAR:


1-TANRININ VARLUIĞININ KABUL EDENLER



A) TEİSTLER:
Öncesiz ve sonrasız tanrının varlığını kabul eden görüştür.
2 şekilde tanrının varlığını kanıtlamaya çalışırlar.

ONTOLOJİK OLARAK:
Tanrı yetkin varlıktır. Yetkinlik zihnimizde mevcuttur. Yetkinlik fikri zihnimizde mevcutsa tanrının da varolması gerekir.Yetkinlik çünkü sadece onda vardır.

KOZMOLOJİK OLARAK:
Evrenin yaratılışına dair bu kanıtta tanrı ilk hareket ettirici, ilk neden, zorunlu varlıktır.erklilik görüşü ise her şeyin bir amacı vardır görüşünden hareketle tanrıya ulaşır.

B) DEİZM:
Deizmde de tanrı inancı vardır. Ama tanrı evreni yaratmıştır ve kendi başına bırakmıştır.Newton Picasso woltaire bu görüşü savunur. İnançlarını akılla sınırlandırır. vahiyi kabul etmezler.

C) PANTEİZM:
Spinozan'ın bu görüşü evrenle tanrının aynı olduğunu kabul eder.. Tanrı içkin bir varlıktır.Nesnelerin içinde değil dışındadır

2- TANRININ VARLIĞINI REDDEDENLER:

Tanrıyı reddedenler dünyadaki kötülüklerden tanrının özgürlüğü kısıtladığı fikrinden hareket etmişlerdir. Nietzche de İnsanın insan olmasını engelleyen tek varlık tanrıdır. Sartre içinde insanın ahlaki anlamda özgür olabilmesi için tanrının varlığını reddetmelidir..

3. AGNOSTİKLER:

Bunlara göre tanrının varlığı yada yokluğu bilinemez.Bu görüşün ilk sofistlerdir.Pascal ın bilinemezcilik hakkındaki görüşleri ilginçtir.
sosyalci
Mesajlar: 64
Kayıt: 12 Ara 2017 11:35
İletişim:

13 Ara 2017 14:11

felsefe ders notu.docx
Dosyaları indirebilmeniz için BURADAN kayıt olmanız gerekiyor.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntü
    Son mesaj
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir