İletişim ve görüşme teknikleri Aile içi iletişim

Cevapla
selenngonull
Mesajlar: 1
Kayıt: 17 Tem 2019 23:29
İletişim:

17 Tem 2019 23:37

AİLE İÇİ İLETİŞİM
İLETİŞİM
İletişim, en basit tanımı ile sözel ve sözel olmayan tepki ve mesajlardır. Bilgi üretme, bilgiyi aktarma ve anlamlandırma süreci olarak tanımlamak da mümkündür. Sağlıklı bir iletişimin olmadığı yerde insanların birbirlerini anlamaları, aralarındaki sorunları çözebilmeleri, birbirlerine faydalı olabilmeleri  ve kendilerini gerektiği gibi ifade edebilmeleri çok zordur. Özgür Bayır (2016), ailede etkili bir iletişimin en önemli kazancının ailenin işlevlerini yerine getirerek aile üyelerinin bireysel olarak güçlenmelerini ve aile olarak bütünleşmelerini sağladığını ifade etmektedir.
AİLE İÇİ İLETİŞİMİN ÖNEMİ
Aile içi iletişimin başarılı yürütüldüğü ailelerin mutluluğu aradıkları yer yuvalarının içidir. Yuvanın dışında bireyler arayışı içine girmeye ihtiyaç hissetmezler. Böylesine sağlıklı kurulan bir iletişim aile bireyleri arasındaki dayanışma ve sevgi, saygı temellerinin sağlıklı oluşmasına da yardımcı olur.
Aile içi iletişimde çözüm, ev içinde anlayışlı, şefkatli, ilkeli bir aile yapısını kurup bunu sürdürebilmektir. Eşlerin arasındaki anlayış ve davranış bütünlüğü iletişimi güçlendirerek çocukların sosyal rollerini benimsemelerine olanak sağlar.
Aile içi iletişim, bireylerin hedeflerine ulaşabilmelerini kolaylaştırır.
Aile içerisinde kuvvetli bir bağ oluşumunu sağlar.
Diğer kişilerle iletişimi kolaylaştırır.
Bireycilik, bencillik, paylaşamama, öfke, yargılama, kötümserlik, yalnızlık duygularını azaltır.
Kriz ve stresle başa çıkma kolaylaşır.
Şiddet azalır.(Tezel, A. 2004).
ETKİLİ AİLE İÇİ İLETİŞİMİN KAZANÇLARI
Aile üyelerinin karşılıklı olarak birbirlerinin düşünce ve duygularını anlamalarını sağlar. Çocuklar daha özerk ve bağımsız bir kişilik geliştirirler. Etkili bir iletişim aile üyelerinin çatışma yaratmadan sorumluluk duygusu kazanmalarını sağlar.

EŞLER ARASI İLETİŞİM
Tüm insanların farklı kişilik özellikleri bulunmaktadır. Fakat yapılan araştırmalara göre birbirlerine benzeyen insanların evliliklerinin daha huzurlu ve kalıcı olduğu gözlenmiştir. Evlilikte mutluluğu bulabilmek, sadede bireysel refahımız açısından değil, tüm toplum refahı açısından da önem taşır. Bu ilke doğrultusunda çocuğun sağlıklı ve normal gelişmesinin sağlanması için en geniş imkân, en temel şart, mutlu ve eğitilmiş anne ve babadan oluşan aile yuvasıdır. Eşler arası iletişimde evliliği başarıya götüren çeşitli faktörler bulunmaktadır:
a) Evliliğe karar vermeden önce evliliğin ne olup olmadığı doğru olarak kavranmalıdır. Batıda ”evlilik okulu” denilen eğitim merkezlerinin benzerleri ülkemizde de yaygınlaşmaya başlamıştır.
b) Evliliğe kara verildikten sonra evleneceğimiz kişinin her yönden uygunluğu araştırılmalıdır. Evliliğin temelleri, sadece duygusal düşüncelerle değil, akıl-mantık, sosyal uyum ve benzeşim, kültürel yapı gibi açılardan da değerlendirilmelidir. Hatta genetik yolla geçebilecek hastalıklar dahi dikkate alınmalıdır.
c) Evliliğin başarıya ulaşabilmesinde ki bir başka etmen ise eşlerin egoizmden uzak durmasıdır. Eşler birbirini sevdiklerini, birbirlerine karşı saygı göstererek gösterebilir.
d) Evlilikte sorumluluklar eşler arası sorumluluklar dengeli olarak paylaşılmalıdır. Modernleşmeyle birlikte aile içinde karı koca rollerinde birtakım değişiklikler olmuştur ancak bu roller paylaşılarak ev içi huzur sağlanabilir.
e) Evlilikte mutluluğun dağlanması için eşlerin birbirini sevmesi, bağlı olması; yani duygusal birlikteliği istemesi önemlidir. İnsan bir akıl varlığı olduğu gibi, aynı zamanda duygu varlığıdır. Duygularını kullanarak çoğu zaman yaşamını sürdürür.
İçinde yaşadığımız dünya, insanlar ve toplumlar sürekli değişirken şahıslar da evlilik ilişkilerinde değişmektedir. Sağlıklı ilişkilerde eşler, olumlu bir pencereden bakarak yeniliklere açık olmalıdır ve değişiklikler karşısında esnek davranmalıdır. Aralarında ki sevgi bağının güçlü olduğunu düşünen eşler her türlü zorluğu beraber yenebilir(Akkaya, 2016).
Eşler arasında sağlıklı bir iletişimin kurulabilmesi için bireylerin benimsemeleri gereken bazı davranışlar bulunmaktadır:
Dikkat: Karşısındakinin düşüncelerini anlamak, onun ilgi alanlarına eğilmek ve dünyasına girebilmek.
• Kabul: Karşısındakinin olumlu mesajlarını fark etmeye ve kabul etmeye hazır olmak, bunları görebilmek.
• Minnettarlık ve övgü: Eşine duyduğu minnettarlığı ve müteşekkirliği, kelimeler ve davranışlarla yansıtabilmek.
• Destek: Herhangi bir problem veya güçlük karşısında eşinin yanında olmak, ona destek vermek.
• Cesaretlendirme: Bir amaç doğrultusunda olumlu yönde destekleyici ve teşvik edici olmak.
• Sevgi ve şefkat: Şefkatli bir iletişim ve fiziksel temas içeren bir yakınlık içinde olmak.
Takdir: Takdirini yansıtmak, onaylamak, olumlu düşünmek ve konuşmak.
• Güvenlik ve huzur: İlişkide istikrarlı bir uyumluluk sergilemek, karşılıklı zarar görmeyeceğini bilmek.
• Avutma ve empati: Kullanılan kelimeler, yansıtılan duygular ve dokunma yoluyla yanında olduğunu, onu anladığını hissettirebilmek ve gerektiğinde müşfik bir şekilde avutabilmek.
• Saygı: Karşısındakine değer vermek ve bu değeri ifade etmek. Evlilikte sevgi kelimesi çoğu zaman saygı ile birlikte dile getirilir. Çiftlerin birbirlerine nasıl saygı göstereceklerini öğrenmeleri gerekir. Çiftlerin birbirlerine gösterdikleri karşılıklı saygı, ilişkiyi çok daha doyumlu bir hâle getirir(Canel, 2013).
EBEVEYN-ÇOCUK ARASI İLETİŞİM 
Çocuk, özellikle okul öncesi dönemde, ana ve babasının etkisi altındadır. Ailenin sosyal değerleri, inanç ve tutumları çocuğa yansır. Bireyin nasıl bir sosyal kişilik geliştireceğini anlayabilmek için ailenin tutum ve davranışlarına bakmak gerekir. Olumlu veya olumsuz yanlarını özdeşim yoluyla çocuk içine sindirir. Çocuklar hep alıcı ve edilgin kalmaz. Anne-baba ve kardeşleriyle sürekli bir etkileşim içindedir. Çocuk kalıtımsal özellikleriyle anne-babanın ailecek tutumlarına bir ölçüde yön verir.
Çocuk oldukça iyi bir gözlemcidir. Ailenin birbiriyle olan ilişkilerini gözler ve değerlendirir, sonuçlar çıkarır ve tepkiler gösterir. Bu nedenle aile içindeki ilişkileri, ana ve babanın birbirine karşı tutumu oluşturur. Aile içindeki olumlu ilişkiler, karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan ilişkiler olarak çocukta olumlu etkiler bırakır. Gergin ve sürtüşmeli bir evlilik ilişkisi çocuklar için güvensiz ve tedirgin bir ortam yaratır. Uyumsuz ailelerde, kimlik gelişimini tamamlayamayan bireyler yetişebilir.
Bir çocuğu reddetmenin çeşitli yolları vardır. Korkusunu ya da okulda gördüğü kötü işleme aldırmama yoluyla da bir çocuğu reddetmek mümkündür. Bir çocuğa uslu durduğu, üstünü başını temiz tuttuğu ya da okulda başarılı olduğunda sevileceğini söylemekte bir çeşit reddetmedir. İstediği bir şeyi vererek onu susturmak ya da başınızdan defetmek için bir dediğini iki etmeyecek ve bu nedenle üstüne toz kondurmaktan kaçınarak da bir çocuğu reddedebiliriz. Çocuğa aşırı düşkünlük ve üzerine toz kondurmama, ilk bakışta aşırı koruma gibi görünse de bir reddetme türü olarak değerlendirilebilir. Çocuğa kendi gücünü geliştirme ve kendini savunma yeteneğini sağlamlaştırma fırsatını vermemek demek olduğu için bir çeşit reddetmedir. Büyürken kendi güçlerini geliştirebilmesi için çocuğun kendi başına hareket edebilmesi, düşünebilmesi ve günlük hayatın ortaya koyduğu tehlikelerin hiç değilse bir kısmına göğüs germesi gerekir.
Çocukta gözlemlediğimiz iyi ya da kötü davranışları, çevresiyle özellikle de en yakınındaki ailesiyle ilişkileri sırasında öğrenir. Bu sebeple çocuk ile bir çocuk değil, bir kişi olarak iletişim kurulmalı, istenilmeyen bir davranışta bulunsa dahi sabırlı olunmalı, anlayabileceği bir şekilde doğru ifadelerle durum anlatılmalıdır. Davranışlarının sorumluluğunu alması öğretilmeli, olumlu davranış gösterdiğinde pekiştirilmelidir.
Anne-Baba Tutumları
Ebeveynlerin çocuklarını yetiştirme sürecinde kullandıkları tutumlar vardır. Bir aile farklı tutumları kullanarak çocukları ile iletişime geçebilir ancak bir tutumu daha baskın uygularlar. Anne-baba tutumlarının çocukların kişilik gelişimini etkilediği düşünülmektedir. Başlıca Anne-Baba Tutumları; Baskıcı-Otoriter, Aşırı Hoşgörülü, Kararsız-Dengesiz, Aşırı Koruyucu, Demokratik, Tutarsız, Dengesiz, Mükemmelliyetçi, Ayrımcılık Yapan Anne-Baba Tutumudur. Anne-Baba tutumları içerisinde en ideal olan tutum Demokratik Anne-Baba Tutumudur.
Demokratik Anne- Baba Tutumu
Çocuk ayrı bir birey olarak kabul edilir.
Çocuğun ilgileri göz önünde bulundurulur, yeteneklerini geliştirici ortam hazırlanır.
Kuralların uygulanmasında çocuğa etkin bir rol ve sorumluluk verilir.
Çocuğa öğüt verme yerine, yapması istenilen davranışlar açıkça belirtilir.
Problemlerle baş etme yolları demokratik yollarla yapılır.
Cezalandırıcı değildir.
Soru sorması ve düşüncelerini ifade etmesi için teşvik edilir.
Sonuçtan çok süreç önemlidir.
Merak ve keşif duygularının beslenir.
Gereksiz kısıtlama ve baskı yoktur.
Kendi kendine yeterli olma ve kendi problemlerini çözmesi için cesaretlendirilir.
Yergi yerine övgüye odaklanılır.
Demokratik Anne-Baba Tutumunun Çocuğun Kişilik Gelişimi Üzerindeki Etkileri
Yaratıcıdırlar.
Dengeli ve uyumludurlar.
Karar alma becerileri gelişmiştir.
Seçenekli düşünmeyi bilirler, yeni durumlara uymada zorluk yaşamazlar.
Kendilerine güvenirler.
Başkalarının özgürlüklerine saygılıdırlar, kendi özgürlüklerinin sınırlarını bilirler.
Kendi haklarını korurlar, başkalarının haklarına saygı gösterirler.
Arkadaş gruplarına rahatlıkla uyum sağlarlar.
Bir gruba dahil olmada, grup içinde aldıkları görev ve sorumlulukları yerine getirmede zorlanmazlar.
Çevrelerindeki akran ve yetişkinlerle sağlıklı iletişim kururlar.
18. Yüzyılda yaşamış olan Salzmann isimli bir alman eğitimci ‘Çocukları Kötü Yetiştirme Yoları’ isimli yazdığı kitapla oldukça ilgi çekmiştir. Kitaptan birkaç tavsiye:
Bir çocuğu inatçı yapmanın yolları: çocuğun her istediğini yapın. Onu oyuncaklara, hediyelere boğun. Her işi illa bir ödül karşılığı yaptırın.
Tembel ve sorumsuz çocuk yetiştirmenin yolları: onlara görev vermeyin ki sorumluluk almayı öğrenmesinler. Hayatta çalışarak kazanmanın en zor iş olduğunu anlatın. Çalışmadan hayatın daha rahat olduğunu sık sık ifade edin.
Kardeş kıskançlığı doğurmanın yolları: çocuklardan birine ceza verirken diğerini ödüllendirin. Birbirlerine hakaret ettiklerinde sakın sesinizi çıkartmayın. Kavga ederlerse suçlu aramayın, hepsini cezalandırın, olsun bitsin.
Okuldan ve okumaktan soğutmanın yolları: ona küçük yaşlarda okuma yazma öğretin. Ders çalışmadığında oyun oynamasını yasaklayın. Yaşının üstünde bilgi yükleyin ya da yüklenmesine izin verin.
Cesaretsiz ve güvensiz çocuk yetiştirmenin yolları: çocuklarınızdan her şeyin en mükemmelini yapmalarını isteyin. Yaptıkları her işte mutlaka bir kusur bulun ve bir daha hata yapmamaları için onları uyarın. Başarılı komşu ya da akraba çocukları ile kıyaslayın. Herkesin önünde hatalarını yüzlerine vurun, onları utandırın.
Beceriksiz ve pısırık çocuk yetiştirmenin yolları: yemeğini siz yedirin, elbisesini, ayakkabılarını siz giydirin. Kendi başına iş yapmasına izin vermeyin. Sizin yardımınız olmadan bir iş beceremeyeceğini söyleyin(Salzmann, 2012)
İyi Bir Çocuk Yetiştirmek İçin?
Anne, baba ve çocuklar; duygu ve düşüncelerini reddedilme korkusu olmadan dürüstçe ve açıkça ifade edebilmelidir.
Çocuklarınız ile aynı fikirde olmayabilirsiniz ama onların hislerini kabul ettiğinizi onlara hissettirmelisiniz.
Ses tonunuz ve sözcükleriniz ile çocuklarınızı oldukları gibi kabul ettiğinizi gösterebilirsiniz.
Etkili bir dinleyici olabilmek için dikkatinizi yoğunlaştırmanız gerekir.
“Dinliyorum’’ diyen bir vücut dili ve göz teması etkili iletişim için gereklidir.
Onunla konuşurken bir büyükle konuşuyormuş gibi dikkatli ve özenli olun.
Onu anladığınızı belirten ifadelerle geri bildirim sağlayın.
Çocuklar dinlenmemeleri ve ciddiye alınmamaları konusunda aşırı duyarlıdırlar. Uzun süre dinlenmeyen çocuklar savunmaya geçebilirler, işbirliğine yatkın olmazlar ve içlerine kapanabilirler.
Söylenilen ile davranışlar tutarlı olmalıdır(Canel, 2013).

KARDEŞLER ARASI İLETİŞİM
Kardeşler arası iletişimin sağlıklı olabilmesi için en büyük pay aileye aittir.
Kardeşler arası ayrım yapılmamalı, eşit düzeyde sevgi gösterilmelidir.
Kardeşine zarar veremeyeceği kesin bir dille anlatılmalı,
Boş zamanlarda birlikte oynayabilmeleri için ortam hazırlanmalı,
Olumsuz duygular ifade edildiğinde anlayışla karşılanmalı,
Kim yaptı? Yerine nasıl çözebiliriz? Sorusu yöneltilmelidir.
Kardeşini kıskanan bir çocukta gözlenebilecek bazı davranış bozuklukları şunlardır:
• Her zamankinden daha öfkeli ve tahammülsüz davranması
• İçine kapanması
• Depresyon belirtileri göstermesi
• Ağlama nöbetleri
• Kıskandığı kişilere veya objelere saldırgan davranması
• Küçük yaşlarda ise alt ıslatma, parmak emme, kâbus görme gibi belirtilerin ortaya çıkması
• Okul başarısında düşme
• Anneyi evde kardeşiyle yalnız bırakmayı istemediği için okula gitmeyi reddetme
• Anne babaya kendisini sevip sevmediklerini sorma ihtiyacı ve cevaptan tatmin olamama bu belirtilerden bir veya birkaçının varlığı.
Ayna tekniği ile kardeş kıskançlığı önlenebilir/kontrol altına alınabilir.
Örneğin:
• Sürekli kardeşinle ilgilenmek zorunda olmam senin biraz canını sıkıyor.
• Şu anda bebeği doyurmak zorunda olduğum için seninle oynayamıyorum ve bu da seni üzüyor.
• Sürekli bebeği kucağımda tutmam onu kıskanmana sebep oluyor.
• Seninle daha fazla oyun oynamamı isterdin değil mi?(Canel, 2013).
DİĞER AİLE ÜYELERİ İLE İLETİŞİM
Aile anne, baba, çocuk, dede, nine, teyze, dayı, hala, amca, kuzen ve diğer akrabalardan oluşan toplumsal bir kurumdur. Toplumumuzda çekirdek aile ve geniş aile yapılarına rastlamaktayız. Ebeveyn-çocuk ve eşler arasındaki iletişimin önemli olduğu kadar diğer aile üyeleriyle olan iletişimin de ailenin sağlığını etkilediğini, ailenin sosyal mikrokozmos özelliğinin bulunduğunu unutmamak gerekir. Ailede büyüklere karşı saygılı davranılmalı, ailenin problemleri ile birlikte mücadele etmesi gibi koruyucu, sahiplenici tutumlar sergilemesi gerektiği unutulmamalıdır.
Büyük Ebeveynlik
Büyükanne ya da büyükbaba olmak kişiye birçok şey kazandırır: doyurucu bir duygu alışverişi, kendini yeni bir gözle değerlendirme, pek çok yeni şey öğrenme, hayata bağlanma, kişiliğini zenginleştirme, olgunluk, bilgelik vb.
Aynı şekilde bir büyükanne veya büyükbaba torununa pek çok şey sunar: bizzat yaşanmış bir hayat tecrübesi, koşulsuz sevgi, hoşgörü, anlayış, bakım, hayatın yaşlanma gerçeği, yaşlıyla iletişim, çocukla anne babası arasında arabuluculuk vb. Torunlar büyük ebeveynlerini çoğu zaman saygıyla hatta bazen hayranlıkla izleme eğilimine sahiptirler. Bu yüzden pek çok çocuk, büyük ebeveynlerinden yoğun bir şekilde etkilenir(Canel, 2013).
AİLEDE SAĞLIKLI İLETİŞİMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Ailede iletişim ve bunun bir yansıması olarak etkileşim en önemli konulardır. İletişimin olmadığı herhangi bir zaman yoktur. İki insan yan yana olduğunda, hiç konuşmamalarının bile, bir anlamı vardır. Yanlış iletişim ve etkileşim veya yetersiz iletişim durumu ailelerdeki sorunlara yol açan nedenlerin başında gelir. Aile bireyleri birbirleri ile sözlü ya da jest ve mimikler ile anlaşırlarsa veya gerçekçi iletişimde aksama olursa bu durum aileyi çok olumsuz etkiler. Yazıcıoğlu (2013), ailede sağlıklı iletişim ve etkileşimi engelleyen faktörleri şu şekilde sıralamıştır:
• Aileyi ve bireyleri ilgilendiren konular üzerinde yüzeysel konuşmalar yapılması,
• Aşırı soru sorma, yersiz şüphelere kapılma,
• İlgi gösterisinin yapay olması,
• Karşı tarafın hareketlerinden yorum yapma anlam çıkarma, düşüncelerini yorumlama ve tahmin etme ve bunların doğruluğunu test için konuşma ihtiyacı duymama,
• Geçmişteki üzücü ve tatsız olayları sık sık, yerli yersiz, gerekli gereksiz gündeme getirme,
• Sorulan soruları karşılıksız bırakma,
• Bireylere söz ile baskı kurmaya çalışma,
• Abartılı bir şekilde onaylama veya reddetme,
• Sık sık hemen her konuda öneride bulunma veya kişisel düşüncelerini kabule zorlama,
• Suçlama, eleştirme, olumsuz değerlendirmeler yapma,
• Emir verme, tehdit etme,
• Samimiyetten uzak kalma, yalan söyleme,
• Alay etme, küçük düşürmeye çalışma, fikirlere değer vermeme,
• Sürekli olarak olayların olumsuz yönlerini öne çıkarma,
• Küçük hataları görmezden gelmeyip tam aksine çok abartma,
• Benmerkezci olma, sürekli olarak özveriyi karşı taraftan bekleme,
• Ortak çalışmalara gereken önemi vermeme,
• Karşıdakinin kendisini ifade etmesine olanak tanımamadır.
SAĞLIKLI AİLE ÖZELLİKLERİ
Sağlıklı aileler işlevlerini çok iyi derecede yerine getirirler. Üyeler ailedeki iletişimden memnundurlar, psikolojik olarak sağlıklıdırlar. Gelişimsel değişikliklere kolay ve başarılı şekilde uyum sağlarlar. Yetişkinler kendi özelliklerini korurlar. Şefkatli, sempatik, sıcak ve sorumluluk sahibidirler. Yaratıcı, üretken ve gerçekçidirler. Başarılarından dolayı kendilerinden hoşnutturlar. Hayatlarındaki her şeyin sorumluluğunu üstlenirler. Çocukların ihtiyaçlarını karşılar, sosyal, bilişsel, duygusal olarak gelişmelerini sağlarlar. Sağlıklı ailelerin hiçbir zaman sorunla karşılaşmayacaklarını söylemek doğru değildir. Bu aileler bir krizde hızla kendilerini toparlayabilirler (Nazlı, 2001:22-24).
Sağlıklı Ailelerin İşlevleri
Özgüven (2011), sağlıklı ailelerin işlevlerini şu şekilde ifade etmiştir:
-Duyguları paylaşma.
-Duyguları anlama.
-Bireysel farklılıkların kabul edilmesi.
-İlgi ve sevgi duygularının gelişimi/iletilmesi.
-İşbirliği.
-Mizah duygusu.
-Temel ihtiyaçları karşılama (yaşamı sürdürmek ve güvenlik için)
-Çatışmaya girmeden sorunların çözümü.
-Sorumluluk alma.
-Karşılıklı takdir duygularını ifade etme.
-Birlikte zaman geçirme.
-Maneviyat.
SAĞLIKSIZ AİLE ÖZELLİKLERİ
Sağlıksız ailelerde diğer aile üyelerinin düşünceleri önemsenmez, üyeler birbirine saygı duymaz, iletişimleri sınırlıdır ve aile üyeleri kendi ihtiyaçlarına odaklanmıştır. Aile üyelerinin birbirinin hakkına saygı göstermediği, baskı uyguladığı, tehlikeye maruz bıraktığı, ihmal ettiği, sevgi göstermediği durumlarda istismar ve şiddet ortaya çıkmaktadır. Bu durum aile içi etkileşimi olumsuz yönde etkiler. Aile içinde olumlu etkileşim sağlanmazsa aile dağılır, varlığını sürdüremez.
Ailenin fonksiyonelsizliği ya aşırı biçimde aile üyelerinin birbirlerine karşı fazlaca iç içe olması ya da birbirinden kopuk olmasıyla sonuçlanabilir (Nazlı, 2001:25).


AİLE İÇİ İLETİŞİMİN SAĞLIKLI OLABİLMESİ İÇİN ÖNERİLER
-İki yönlü iletişim: Ailede gerek eşler, gerekse anne- baba ve çocuk arasındaki iletişim karşılıklı, yani iki yönlü olmalıdır. Aile içinde kurulması gereken iki yönlü iletişimin önkoşulu; iletişim için zaman ayrılmasıdır.
-Öz saygıyı koruyucu iletişim: Özsaygı, her insanın, kendine verdiği değer ve önem olarak tanımlanır. İnsanın öz saygısı, diğer insanların o bireye yönelik davranışlarından etkilenebilir. Aile içi sürekli yakın ilişkiler, bazen aşırı oranda teklifsiz ve özensiz olabilir. Ebeveynler birbirlerine ve özellikle ailenin çocuk bireylerine karşı öz saygıyı geliştirici ifadeler kullanmaları konusunda bilinçlendirilmelidir.
- Birbiri ile çelişen, açık olmayan mesajlar: Kişiler arası iletişimde birbiri ile çelişen mesajlar özellikle aile ortamında belirsizliğe ve güvensizliğe yol açabilir.
- Çocuklarla konuşurken kullanılan dil: Çocukla konuşurken onun anlayabileceği düzeyde sözcük ve ifadeler, deyimler kullanılmalı, çocuğun anlayamayacağı soyut kavramlardan kaçınılmalıdır.
- Duyguların ifade edilmesi: Aile içi ilişkilerde zaman zaman yoğun ve çeşitli duygular yaşanır: Kızgınlık, sevgi, düş kırıklığı, umutsuzluk, kıskançlık, sevinç vb. Önemli olan bu duyguları zamanında ve yerinde ifade etmektir. Her tür duygu uygun davranışlarla ifade edilmelidir.
- Aile içi iletişimde önyargılar Önyargılar, insanların birbirlerini algılarken ve değerlendirirken başvurdukları kalıplaşmış ve genellenmiş yargılardır. Önyargılar kişinin başkalarından neler bekleyeceğini, başkalarına nasıl davranacağını, nasıl yaklaşacağını belirleyebilir ve sınırlayabilir.
- Aile içinde ittifaklar Tüm sosyal kurumlarda, insanlar arasında görülen ittifaklar, sosyal bir kurum olan ailede, kendine özgü biçimler alabilir(Canel, 2013).






KAYNAKÇA
Akkaya, C. (2016). Eş Seçimi ve Evlilik. (Ed.) Nurşen Adak. Değişen Toplumda Değişen Aile Sosyolojik Tartışmalar içinde. 2. Baskı. Ankara: Siyasal Kitabevi.147-162.
Aksaray, G. (2013), Aile Psikolojisi ve Eğitimi. (Ed) Gökay Aksaray. 1. Baskı. Eskişehir: Açıköğretim Fakültesi Yayını.
Bayer, A. (2013), Değişen Toplumsal Yapıda Aile, Şırnak İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 8, Şırnak.
Beyazıt, U.; Bütün Ayhan, A. (2016). Aile İçi Şiddet. (Ed.) Gülen Baran. Aile Yaşam Dinamiği içinde. 1. Basım. Ankara: Pelikan Yayıncılık. 3-32. ss.113-144.
Canel, A. N. (2013). Aile Yaşam Becerileri. Aile Eğitim Programları. 3. Baskı. Ankara.
Gökçe, B. (1976), “Aile ve Aile Tipleri Üzerine Bir İnceleme”, Hacettepe Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, Cilt: 8, Sayı: 1-2, Ankara.
Nazlı, S. (2011). Aile Danışmanlığı. 7. Baskı. Ankara: Anı Yayıncılık
Özgür Bayır, Ö. (2016). Aile: Temel Kavramlar, Aile Yapısı, İşlevleri ve Dönüşümü. (Ed. Yusuf Genç ve Hasan Hüseyin Taylan). Aile ve Çocukla Sosyal Hizmet içinde. 1. Basım. Anadolu Üniversitesi Yayınları. Eskişehir:239.
Özgüven, İ. E. (2011). Ailede İletişim ve Yaşam, 1. Baskı. Ankara: PDREM Yayınları.
Salzmann C. G., (2012). Çocukları Kötü Yetiştirmenin Yoları. (Çev.) Ali Çankırılı. 5. Baskı. İstanbul: Zafer Yayınları.
Şahinkaya, R. (1975). Psiko-Sosyal Yönleriyle Aile, Kardeş Basımevi, Ankara.
Tezel, A. (2004). Aile İçi İletişim. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi.
Timur, S. (1972). Türkiye’de Aile Yapısı, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara.
Ünal, S. (2009). Aile Psikolojisi ve Eğitimi. İnuzem İnönü Üniversitesi, Malatya.
Yazıcıoğlu, Y. (2013). Aile Psikolojisi ve Eğitimi. (Ed) Gökay Aksaray. 1. Baskı. Eskişehir: Açıköğretim Fakültesi Yayını.
Zastrow, C. (2014). Sosyal Hizmete Giriş. (Çev. Ed.) Durdu Baran Çiftçi. 2. Baskı. Ankara: Nika Yayınevi.
Cevapla
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir