1923'den Günümüze Türkiye Ekonomisi Özeti

Cevapla
kubi
Mesajlar: 24
Kayıt: 22 Mar 2017 16:51
İletişim:

24 Mar 2017 18:56

1923-1980 Yılları Arasında Türkiye Ekonomisi:
1920'lerden günümüze kadar Türkiye ekonomisi tarihini incelerken üç iktisat
kongresinin de ekonomi politikalarında önemli degisimlerin yasandıgı dönemlerin
baslarına rastladıgı gözlenmektedir. Bu açıdan iktisat kongrelerinin ekonomik hayata
yön verme islevleri olmustur.
Birinci ktisat Kongresinin düzenlendigi 17 Subat 1923 tarihinde, Kurtulus Savasından
galip olarak çıkan Türkiye, iktisadi açıdan Osmanlı mparatorlugundan devraldıgı
"Duyunu Umumiye" ile karsı karsıya kalan, halkın büyük çogunlugu fakir ve egitimsiz,
sanayi kurulusları yok denecek kadar az ve sermaye birikiminden yoksun, geri kalmıs
bir ülke konumundaydı. Bu Kongrenin ortaya konulan fikirler açısından o dönemin
Türkiye ekonomisini yeniden insa etmede büyük katkıları olmustur.
1981 yılında düzenlenen kinci zmir ktisat Kongresi ise, iktisadi ve siyasi
bunalımların gözlendigi, iktisadi olarak içe dönük sanayilesmenin yarattıgı
bunalımların biriktigi ve hemen ardından bu alanlarda büyük degisimlerin gözlendigi
bir dönemde düzenlenmistir.
21. yüzyıla girmekte olan dünyada gözlenen siyasi ve teknolojik degisim rüzgarları
içerisinde, 1992 yılında düzenlenen Üçüncü zmir ktisat Kongresi, bu degisim
ortasında olan ve cografi açıdan etrafında siyasi çalkalanmaların gözlendigi Türkiye
için, iktisadi açıdan gelecek yüzyıla hazırlanmada, hedefleri belirlemede, kamu ve
özel kesimin fikirlerini ortaya koymada önemli bir yere önemli bir yere sahiptir.
Birinci Dünya Savasından 5 yıl sonra, dünyanın kendine bir düzen vermeye çalıstıgı
uluslararası konjonktürde toplanan Birinci ktisat Kongresi, daha çok içerdeki
dengeleri tesis etmeye ve iktisadi yapıyı olusturmaya yönelikti.
Kongrede sanayici, tüccar, çiftçi, isçi "murahhaslarının" oldukça çekismeli ve kulisli
bir çalısma ortamından sonra, ana sektörler itibariyle belirlenen "Misak-ı ktisadi
Esasları" baslıgı altında bütünlesmeleri, bir ittifak arayısının kanıtı olarak sayılabilir.
Bu çerçevede, Kongre kapsamı içinde siyasi bagımsızlıgın iktisadi bagımsızlıkla
birlestirilmesi ve Türk girisimcisinin güçlendirilmesi en temel hedeflerdi.
Kongrede milliyetçi ve liberal politikaların temelleri benimsenmisti. Gerçekten, 1923-
29 dönemi tüm dünyada görüldügü gibi liberal politikaların uygulandıgı bir dönem
olmustur. Bunun nedeni, uygulanan politikaların, özel girisim öncülügünde ve dısa
açık bir ekonomik yapı içinde gelismesiydi. Dısa açık politikaların benimsenmesinin
bir diger nedeni ise Lozan Antlasmasının iktisadi hükümleriydi. Antlasmanın eki olan
ticaret sözlesmesi, 1916 yılında Osmanlı gümrük tarifelerinin bes yıl daha yürürlükte
kalmasını ve yeni yasaklar getirilmemesini öngörüyordu. Bu nedenle, 1929 yılına
kadar gümrük tarifelerinde artıslar gerçeklestirilememistir.
1923-29 yılları arasında devlet özel girisimi tesvik etmek için yogun çaba harcamıstır.
Bu amaçla yapılanların basında, devlet tekelleri kurularak daha sonra bunların
isletmesini özel sektöre devretmek gelmektedir.
Ayrıca, bu dönemde, milli sanayii gelistirmek için Tesvik-i Sanayi Kanunu ile birlikte
çesitli hammaddelerin ithalatını kolaylastıran gümrük tedbirleri alınmıstır. Milli
bankalar kurularak (s Bankası, Tütüncüler Bankası ve Sanayi ve Maadin Bankası),
stanbul ticaret ve tahıl borsası açılmıstır. Bu dönemde anonim sirketlerin kurulmaları
da kolaylastırılmıstır. Madenler ve sigara üretimi devletlestirilerek milli üretime dönük
bir biçimde isletilmeye baslanmıs, seker fabrikaları için tesvik kanunu çıkartılmıstır.
Ancak, bu dönemde, devletin en az düzeydeki müdahaleci tutumuna ragmen, özel
sektör istenilen gelismeyi saglayamamıstır.
Tüm dünyayı iktisadi açıdan büyük bir çıkmaza sokan 1929 dünya iktisat bunalımı ise
liberal iktisat politikalarını izleyen ülkemizi de etkilemistir. Bu dönemde, Türk
parasının degerinin düsmesi sonucu, tarım ürünlerimizin dünya piyasalarında fiyatları
düsmüstür. 1924-1929 döneminde GSMH yılda ortalama yüzde 10,9, sınai üretim ise
yüzde 8,5 oranında artıs kaydetmistir. Bu sonuç, üretim kapasitesine yapılan
ilavelerden çok, geçmiste meydana gelen kapasite bosluklarının kullanılmasının bir
sonucudur. Bu dönemde tarımsal üretimde görülen hızlı artıs ise, aktif nüfusun savas
sonrasında topragına geri dönmesinden kaynaklanmıstır.
1930 yılından sonra tüm dünyada, devletçi, müdahaleci ve korumacı politikalara
yönelinmeye baslanmıstır. Türkiye de bu dogrultuda hareket ederek, bunalımdan
çıkmak ve iktisadi genislemeyi saglamak amacıyla çesitli tedbirler almıstır. Öncelikle,
1930 yılında Merkez Bankası kurulmus ve Türk Parasını Koruma Kanunu TBMM'de
kabul edilmistir. 1931 yılında ise ithalata kota konulması ve ihracatın denetlenmesi
hakkında çıkan kanunla korumacılıgın ilk adımları atılmıstır. Yine aynı yıl, Sanayi
Kongresi düzenlenmis, bunu takiben, 1932 yılında iktisadi hayatta devletin denetimini
artıran bir dizi kanun çıkarılmıstır. 1933 yılında ise, Sümerbank'ın kurulması ve
Mevduatı Koruma Kanunu ile Ödünç Para Verme sleri Kanunlarının kabul edilmeleri
baslıca iktisadi olaylardır. Devlet bu tarihte ilk defa faiz oranlarını belirlemeye
baslamıstır.
Devletin iktisadi hayata girisi, dogrudan dogruya devlet isletmeciligine baslaması,
1934-1938 yılları arasında uygulanan Birinci Bes Yıllık Sanayi Planı ile
baslamaktadır. Bu plan döneminde, öncelikle, büyük kısmı yabancıların elinde
bulunan demiryolları, Tramvay, Tünel Sirketi, Zonguldak Kömür Sirketi, zmir Telefon
Sirketi millilestirilmis ve kamulastırılmıstır.
Birinci Bes Yıllık Sanayi Planı döneminde toprak reformu yapılarak tarıma tesvik
saglanmıs ayrıca hammaddesi yurtiçinde bulunan malları isleyecek sanayi kurulusları
ile devletçe finanse edilmesi mümkün olan kurulusların kurulmasına öncelik
verilmistir.
Birinci Bes Yıllık Sanayi Planının basarılı uygulaması ve hedeflere ulasılması üzerine
1938 yılında kinci Bes Yıllık Sanayi Planı hazırlanmıstır. Bu planın uygulanacagı
yıllarda II. Dünya Savasının baslamıs olması devletin savas ekonomisine uygun bazı
tedbirler almasına yol açmıstır.
II. Dünya Savası dönemine, olası bir tehlikeye karsı savas ekonomisi uygulanmıstır.
Bu çerçevede, hükümete, olaganüstü kosullarda fiyat saptama, özel isletmelere el
koyma, zorunlu çalıstırma gibi araçlarla, ekonomiye dogrudan müdahele yetkisi veren
1940 Milli Koruma Kanunu ile, devlet gelirlerini artırmak için Varlık Vergisi Kanunu
çıkarılmıstır. Varlık Vergisi Kanunu 1942 yılında gördügü yogun tepkiler nedeniyle
yürürlükten kaldırılmıstır.
Savasın bitmesi ve tüm dünyada liberal politikaların etkin olmaya baslamasıyla
birlikte Türkiye'de de bazı degisiklikler olmaya baslamıstır. Çok partili sisteme geçisle
birlikte baslayan liberal akım, 1945-1950 yılları arasında, Türk ekonomisinde devlet
müdahaleciliginin belirli sınırlar içinde tutulması ve daha liberal bir ekonomi
uygulanması yolundaki girisimleri ön plana çıkarmıstır.
1946 yılında yapılan devalüasyon ile TL'nin degeri yüzde 53,6 oranında düsürülerek
1 Amerikan Dolar karsılıgı 2,80 TL olarak kur sabitlenmistir. Bu dönemde yapılan
devalüasyonun nedeni, savas sonrası uluslararası fiyat düzeylerine ve yeni ekonomi
politikalarına uyum saglayarak ihracatı artırmaktır. Ancak, bu devalüasyon istenilen
sonuçları vermemis, ithalattaki asırı artıslar, birikmis olan döviz rezervleri ve daha
sonra dıs yardımlarla finanse edilerek 1953 yılına kadar sürmüstür.
Türk ekonomisini dar kalıplardan ve kısır kaynaklardan kurtarmak için 1947 yılında
liberal karakterde bir Kalkınma Planı (1948-1952) hazırlanmıstır. Bu planda özel
kesime büyük önem verilmistir. Planın 1948-1952 dönemi için öngördügü toplam
harcama miktarında en büyük payı yüzde 44 ile ulastırma almıstır. Bu dönemde
ulastırma sektöründe agırlık verilen kesim demiryollarından ziyade karayolları
olmustur.
Tarım ve tüketim malları sanayine önem veren, özel girisimin öncülügünü savunan ve
dıs ticaret ile kambiyo rejimlerinde serbestlesmeyi öngören bu stratejiler, 1947 yılında
üye olunan IMF ve Dünya Bankası gibi kurulusların görüsleriyle de uyumlu idi. Yine
de, 1947 yılından itibaren askeri ve 1948 yılından itibaren ekonomik yardımlar alan
Türkiye'nin 1945-1950 yılları arasında reel GSMH'sinde istenilen büyüme
saglanamamıstır.
1950-1953 döneminde gerek tarımda gerekse sanayilesmede önemli gelismeler
saglanmıstır. Tarımın makinelesmesi, kredi imkanları ve tarım için belirlenen yüksek
fiyat politikası ile birlikte iklimin elverisli olması, bu dönemde tarım üretimini
artırmıstır. Aynı zamanda, yabancı sermaye girisini kolaylastırıcı uygulamalar, para
arzının artırılması, ithalatın sınırlandırılması ve dıs krediler ile yardımlar sayesinde de
hızlı bir gelisme gözlenmistir. Bu dönemde, büyük kamu yatırımlarına agırlık
verilmistir.
1954'den sonra plansız yatırımların yapılması nedeniyle artan ithalatın
finansmanında, dıs yardımlara paralel olarak döviz rezervlerinin kullanılması sonucu
zorluklarla karsılasılmıstır. Dıs ticaret hadleri aleyhimize gelisirken, fiyatların hızla
artması ile birlikte ekonomik büyüme geçen dört yıla göre aynı oranda olmamıstır.
Bankaların tarım ve sanayi sektörüne açtıgı kredilerin yükseltilmesi yanında plansız
yatırımların yapılması ve 1956 yılında Milli Koruma Kanunu'nun yeniden yürürlüge
konulması sonucunda, fiyatlar üzerinde suni bir baskı yaratılmıs, enflasyon
körüklenmistir.
1958 yılında tekrar ekonomik istikrarı saglamak için sıkı para ve maliye politikaları ve
ihracatı tesvik tedbirleri gibi bir takım ekonomik tedbirler alındıysa da enflasyonist
gidis önlenememistir.
Bu ekonomik kosullarda, siyasi bunalımla birlikte 1960 yılında yeni bir Anayasa
hazırlanarak, uzun vadeli bir ekonomik planın yapılması çalısmalarına yeniden
baslanmıstır. Bunun için ilk önce 1960 yılında Devlet Planlama Teskilatı kurulmustur.
Ayrıca, 1958 yılında alınan istikrar önlemleri, 27 Mayıs 1960'dan sonra eskisinden
daha sıkı bir biçimde uygulanmaya devam etmistir. 1962 yılında ise, bir yıl süreli bir
plan hazırlanmıs ve planın basarılı olması üzerine, bundan sonra, bes yıllık planlar
hazırlanmaya baslanmıstır.
1963-1967 yılları arasındaki Birinci Bes Yıllık Kalkınma Planı ile 1968-1972 yıllarını
kapsayan kinci Bes Yıllık Kalkınma Planı ekonomik ve siyasi bunalımların sonunda
istikrarlı bir büyüme hızı ve kalkınma saglanması amacıyla 15 yıllık bir perspektif
içinde hazırlanmıstır. Bu iki dönem içinde 10 adet yıllık program da uygulanmıstır. Bu
15 yıllık perspektif içinde baslıca hedefler söyle sıralanabilir:
- Yılda yüzde 7'lik bir büyüme saglanması,
- stihdam sorunun çözümlenmesi,
- Dıs ödemeler dengesinin saglıklı bir yapıya kavusturulması,
- Her alanda yeterli sayıda ve üstün nitelikli bilim adamı ve teknik eleman
yetistirilmesi,
- Bu hedeflerin sosyal adalet ilkesiyle uyumlu bir biçimde saglanması.
Bu hedefler çerçevesinde ele alınan Birinci Bes Yıllık Kalkınma Planının yürürlüge
konulmasıyla, ithal ikameci sanayilesme de yeni bir evreye girmistir. Sıkı maliye ve
para politikaları, kaynakların tam olarak kullanılmasına ve en iyi biçimde tahsisine
engel olan enflasyonist ve deflasyonist egilimlerin gelismesini önleyecek biçimde
tespit edilmistir. Kamu yatırımlarının, vergiler, kamu tesebbüslerinin yaratacagı fonlar
ve dıs alemden saglanacak kaynaklar gibi gerçek tasarruflarla finanse edilmesi
öngörülmüstür. Ayrıca, para ve kredi politikaları, özel sektör yatırımlarının gerçek kisi
ve kurum tasarrufları ile finansmanını mümkün kılacak biçimde tespit edilmistir.
Bu planın öngördügü dönem sonunda Türk ekonomisinde su gelismeler olmustur:
Sanayi için yıllık yüzde 12,3 gelisme hızı öngörülmüs, bu oran yüzde 10,6 olarak
gerçeklesmistir. Dıs finansman kaynaklarının hedeflenen ölçüde saglanamamıs
olması ve tarım kesiminin gelisiminin büyük ölçüde hava sartlarına baglı bulunması
nedeniyle yüzde 7'lik büyüme hızına ulasılamamıs, yılda ortalama yüzde 6,5
oranında büyüme gerçeklestirilmistir.
Toplam yatırımların GSMH içindeki payı baslangıç yılı olan 1963'te yüzde 18'e
yükselmistir. Kamu gelirleri artmıs olmakla birlikte öngörülen seviyeye ulasılamamıs;
bu da kamu harcamalarının kısılması sonucunu dogurmustur. Ödemeler dengesi
açıgı ise, ihracatın düsünülen seviyenin üstünde gerçeklesmesi nedeniyle plan
hedefinin altında kalmıstır.
Bu plan döneminde yatırımları ve ihracatı tesvik amacıyla bazı kanunlar çıkarılmıstır.
Yatırımları tesvik amacıyla Gelir Vergisi Kanununa eklenen bazı maddelerle
kalkınmada öncelikli yörelerde daha yüksek oranlarda yatırım indirimi uygulamasına
baslanmıs ve Vergi Usul Kanununa eklenen bir madde ile hızlandırılmıs amortisman
yöntemine geçilmistir. Yatırımlarda kullanılacak hammadelerin ithalatını kolaylastırıcı
gümrük indirimleri gibi kolaylıklar saglanmıstır. hracatı tesvik için ise, ihracatta vergi
iadesi uygulaması baslatılmıstır.
1968-1972 yılları arasında uygulaması gerçeklestirilen kinci Bes Yıllık Kalkınma
Planını birinci plandan farkı çok kesimli olmasıdır. Tarım, madencilik, imalat sanayi,
insaat, hizmetler ve kamu kesimi tek tek ele alınırken, plan ulusal ve uluslararası
kesim olmak üzere ikiye ayrılmıstır. Bu planın amacı, Türk ekonomisinde hızlı bir
gelisme saglamak ve bu gelismeyi sürekli hale getirmektir. Ayrıca, bu planın birinci
plandan farklı olarak sanayi sektörüne özel bir önem verdigi görülmektedir. kinci Bes
Yıllık Kalkınma Planında sanayi sektörü, ekonomik büyüme için "sürükleyici sektör"
konumuna geçmektedir.
Bu plan döneminde, bir taraftan "ithalat" yerine "yerli üretim" ikame edilirken, diger
taraftan "ara mallar" üretimi önem kazanmıstır. Ayrıca, vergi iadesi, döviz tahsislerine
öncelik tanınması gibi ihracat tesviklerine önem verilmis, ihracatçı birlikleri
kurulmustur.
Birinci ve ikinci planda öngörülen kalkınma hızları esit olmakla birlikte, Birinci Planda
hizmetler kesimi için öngörülen kalkınma hızı yüzde 7,2'den yüzde 6,8'e indirilmistir.
Her iki planda temel sektörlerin payları öngörülen yönde gelismekle birlikte
beklenenden daha düsük seviyede olmustur. Yatırımların sektörlere dagılımına
baktıgımızda, ikinci planın imalat sanayi, ulastırma ve turizm yatırımlarına agırlık
verdigi görülmektedir.
Üçüncü Bes Yıllık Kalkınma Planı 1973-1977 yıllarını kapsamakta ve onbes yıllık
uzun dönemli bir perspektifin üçüncü kısmını olusturmaktadır. Türkiye ile AT arasında
1963 yılında imzalanan Ortaklık Anlasmasının 1 Ocak 1973 yılında kanuni olarak
yürürlüge girmesi ile birlikte gümrük indirimlerinin gerçeklesmesi ve geçen on yıllık
dönem içinde ulasılan sonuçlar ve karsılasılan sorunlar, özellikle sanayide
hedeflenen artıs hızının gerçeklestirilememesi, belirli bir yapısal degisikligi zorunlu
kılmıstır. Bu yüzden plan onbes yıllık bir perspektif içerisinde degil, yeniden
hazırlanan ve 22 yılı kapsayan yeni bir stratejinin ilk dilimi olarak hazırlanmıstır. 1973-
1995 yıllarını kapsayan bu yeni stratejiyle ulasılmak istenen baslıca hedefler
sunlardır:
-GSMH'nin yılda ortalama yüzde 9 dolayında artması,
- Sanayinin milli gelir içindeki payının yüzde 23'ten yüzde 40'a çıkarılması, buna
karsılık tarım kesiminin payının yüzde 28'den yüzde 10'a indirilmesi,
- Toplam çalısanlar içinde sanayi kesiminin payının yüzde 11'den yüzde 22'ye
yükseltilmesi, tarım kesiminin payının ise yüzde 60'tan yüzde 20'ye düsürülmesi.
Üçüncü Bes Yıllık Kalkınma Plan döneminin belirgin niteliklerinden birisi, basta
altyapı olmak üzere, ekonominin darbogazlara girmesidir. Bunun temelinde 1960-
1973 döneminde kesintisiz büyümeyi saglayan ithal ikameci stratejilerin bulundugu
görülmektedir. thal ikameci politikalar dayanıksız tüketim mallarına (islenmis gıda
ürünleri, tekstil gibi) yönelik oldugu sürece büyüme devam etmis, fakat 1960'ların
ortalarından itibaren ithal ikameci politikalar dayanıklı tüketim malları (tasıtlar, beyaz
esya...) ve ara mallar (çelik, rafine edilmis ürünler, petrokimya ürünleri...) hedef
alındıgında elde edilen sonuçlar tatmin edici olmaktan uzak kalmıstır. Sınırlı iç piyasa
ve ihracata yönelmedeki yetersizlik, sermaye yogunlugu daha yüksek yatırımlardaki
artıs ve sınırlı kapasite kullanımları, büyüme hızının sürdürülmesini gittikçe daha
yüksek maliyetli hale getirmistir. 1973-1974 yılları arasında dört katına çıkan petrol
fiyatları Türkiye'yi derinden etkilemistir. Ardarda gelen hükümetler, birinci petrol
sokundan önce yavaslama egilimine giren ekonomik büyüme hızını artırmak için, en
azından baslangıçta, genisletici politikalar izlemislerdir. Kamu sektörü yatırımları hızla
büyümüstür. Ancak, aynı dönemde tüketim sınırlanamadıgından, bu politika, reel
olarak yüzde 8 gibi bir büyüme saglanmasına ragmen istikrarsızlıga sebep olmustur.
1970'lerin sonuna dogru ulusal tasarruflar ve yatırımlar arasındaki uçurum
genislemistir. thalat, durgun ihracat karsısında hızla büyümüstür. Kamu ktisadi
Tesebbüslerinin dengesi çarpıcı bir sekilde bozulmustur. Bunun sonucunda bütçe
açıgı büyümüs ve enflasyonda hızlı bir artıs olmustur. Cari islemler dengesi önemli
ölçüde açık vermistir. Bu açık, 1977'de GSMH'nin yüzde 8'ine ve döviz gelirlerinin
yüzde 92'sine ulasmıstır. Bu açıklar özel yabancı sermaye ve rezervlerle finanse
edilmistir. Fakat bu finansman sekli, dıs borçların artması, borçlanma yapısının
bozulması ve konvertibl döviz rezervlerinin azalması seklinde üç alanda kötülesmeye
neden olmustur. Bu ekonomik dengesizlikler sonucunda 24 Ocak 1980 Ekonomik
stikrar Kararları alınmıstır.
1980-1982 Yılları Arasında Türkiye Ekonomisi:
Sözkonusu istikrar programı ile, ihracatın ve döviz gelirlerinin artırılması, enflasyonun
kontrol altına alınması ve ekonominin dısa açılarak uluslararası rekabet ortamına
uygun dinamik bir yapıya kavusturulması amaçlanmıstır.
stikrar Programı ile öngörülen baslıca tedbirler sunlardır.
- Döviz gelirlerini artırıcı tedbirler,
- thalatın libere edilmesine yönelik tedbirler,
- Fiyat olusumu ile ilgili tedbirler,
- Yabancı sermaye ile ilgili tedbirler,
- dari tedbirler,
- Para politikası ile ilgili tedbirler.
Döviz Gelirlerini Artırıcı Tedbirler
24 Ocak 1980 tarihinde, Türk Lirası dolar karsısında yaklasık yüzde 49 oranında
devalüe edilerek dolar kuru 47 TL'den 70 TL'ye çıkarılmıstır. 1 Temmuz 1981'den
sonra ise günlük kur ayarlamalarına baslanmıstır.
hraç ürünlerimize dıs pazarlarda rekabet gücü kazandırılması ve ihracatta sanayi
mamüllerinin payının artırılması amacıyla, yeni tesvikler uygulamaya konmustur. Bu
çerçevede ihracatta vergi iadesi sistemi yeniden gözden geçirilmistir. hracatçıların
döviz tutma yetkisi (kazandıkları dövizin yüzde 50'sini kendileri ya da diger üreticilerin
girdi ithalatında kullanma olanagı) kapsamı genisletilmistir. hracata yönelik üretimde
kullanılacak girdilerin ithalatı gümrük vergisinden muaf tutulmustur. T.C. Merkez
Bankası nezdinde "hracatı Tesvik Fonu" kurulmus, tesvik belgesi alan ihracatçılara
bu fondan kredi saglanmıstır. Ticari bankaların kredilerinin yüzde 15'ini sınai ürün
ihracatında kullanmaları zorunlulugu getirilmistir. hracatta kullanılmak üzere
yurtdısından getirilen prefinansman dövizlerine, döviz cinslerine göre "Libor" faiz
oranları ve azami yüzde 1,25'e kadar "faiz farkı (spread)" verilebilmesine olanak
saglanmıstır. Ayrıca ihracatın artırılması amacıyla serbest bölge, gümrüksüz antrepo
kurulması ve islemlerin kolaylastırılması yönünde önlemler alınmıstır.
Bu uygulamalar sonucunda ihracat gerek döviz getirisi açısından gerekse miktar
açısından üç yılda iki katına yakın artmıs, ihracatın GSMH içindeki payı 1979'da
yüzde 4,1'den 1982'de yüzde 10,5'e yükselmistir.
thalatın Libere Edilmesine Yönelik Tedbirler
thalatta alınan damga vergisinin oranı yüzde 25'den yüzde 1'e indirilmistir. 1981
yılında "Tahsisli thal Malları Listesi" uygulamadan kaldırılmıs, I ve II sayılı Liberasyon
Listelerinin kapsamı genisletilmistir. thalatta alınan teminat oranları düsürülmüs ve
tahsili konusunda bazı kolaylıklar saglanmıstır. Liberasyon listelerinden ithalatçıların
20 bin dolara, sanayicilerin 40 bin dolara, imalatçı-ihracatçıların ise 10 bin dolara
kadar olan taleplerinin, ithal müsadesi düzenlenmeksizin, dogrudan yetkili bankalara
yapılmasına ve transferlerin de bu bankalarca yerine getirilmesine imkan
saglanmıstır.
Fiyat Olusumuna liskin Tedbirler
24 Ocak kararlarının en önemli ve belirleyici ögelerinden biri fiyat politikalarının
piyasa kosullarında belirlenmesidir. Bu çerçevede fiyat denetimi ile ilgili komisyonun
görevine son verilmistir. Kamu kesiminin ürettigi mal ve hizmetlerin fiyatı yüzde 100-
400 arasında artırılarak, temel malların kapsamı sınırlanmıstır. Gübre, kömür,
elektrik, demir ve denizyolu "yük" tasımacılıgı dısında kalan tüm mal ve hizmetlerin
fiyatının ilgili kamu kurulusu tarafından serbestçe saptanabilmesine imkan
tanınmıstır.
stikrar programında iç pazarın rekabete açılmasının gerekliligi belirtilmistir.
Programın belirleyici özelliklerinden biri de isgücü ve sermaye gibi temel üretim
faktörlerinin fiyatının piyasa kosullarına göre belirlenmesidir. Ücretler, istikrar
programının uygulandıgı ilk iki yılda gerilemistir.
Yabancı Sermaye ile lgili Tedbirler
Yabancı sermaye girisini özendirmek amacıyla ise yönetimsel ve yasal
düzenlemelere gidilmistir. Yabancı Sermayeyi Tesvik Kararı (6224 sayılı) ve Çerçeve
Kararnamesi dogrultusunda daha sonra çıkarılan kararlarla yabancı sermaye tesvik
edilmistir. 1980'de 97 milyon dolar olan yabancı sermaye girisi izni, 1981 yılında 337
milyon dolara yükselmistir.
Para Politikası ile lgili Tedbirler
Faiz oranlarının piyasa kosullarına bırakılması ile faiz oranları hızla artmıs, 1
Temmuz 1980 tarihinden sonra kredi faizleri ile vadeli tasarruf mevduatı faizleri
tümüyle serbest bırakılmıstır.
24 Ocak stikrar programında hedeflendigi gibi para arzı artıs oranı ilk üç yılda
giderek azaltılmıstır. Bunda Merkez Bankası kredilerinin önceki yıllara oranla daha az
kullanılması etkili olmustur. Bankalar sistemi aracılıgı ile kaynak yaratılmaya
baslanmasıyla kamu kesimi yerini özel sektöre bırakmaya baslamıstır.
GSMH içerisinde kamu harcamalarının oranı yüzde 27-28'den, yüzde 20-21 dolayına
inmis, kamu gelirlerinin GSMH'ya oranı da vergi düzenlemeleri sonucu yüzde 18
dolayına yükselmistir. 1 Ocak 1981'de yürürlüge giren yeni vergi düzenlemeleriyle
gelir dilimleri yeniden düzenlenerek ücretli kesim üzerindeki vergi yükü azaltılmıstır.
Sermaye ortaklıkları, kooperatifler ve vakıf gibi kuruluslardan alınan vergilerde de
yeni düzenlemeler yapılarak ortaklıkların pay sahiplerine dagıttıkları karlar üzerinden
alınan vergi oranları azaltılmıstır. hracata yönelik mal ve hizmetleri üretenler ve
ihracatçılar için özel istisna ve bagısıklıklar getirilmistir. Ek olarak, tasınmaz mal alımsatımıyla,
dayanıklı tüketim mallarının alım-satım vergisi ve yıllık vergiler artırılmıstır.
1983-1987 Yılları Arasında TürkiyeEkonomisi:
1984 yılında, kur politikalarında esneklik saglanmıstır. Bankaların, alıs ve satıs
kurlarının, T.C. Merkez Bankası'nca günlük olarak belirlenen esas kurun dövizlerde
yüzde 6, efektiflerde ise yüzde 8 altında veya üstünde belirlenmesine izin verilmis,
ancak döviz alıs ve satıs kurları arasındaki farkın yüzde 2'yi asmaması sart
kosulmustur. 1985 yılı Haziran ayında ise, bankalar kur tespiti konusunda tamamen
serbest bırakılmıstır. Ancak, 1986 yılı baslarında bu serbesti daraltılmıs ve bankalar
tarafından belirlenecek kurların T.C Merkez Bankası kurlarının yüzde 1 altında ya da
üstünde olması öngörülmüstür. 1986 yılının sonlarına dogru kur belirleme sistemi
yeniden gözden geçirilmis ve bankaların, döviz satıs kurunda T.C. Merkez Bankası
kurunu asmamak kosuluyla, döviz alıs kurlarını sebestçe belirleyebilecekleri
açıklanmıstır.
Türkiye, 1985 yılında GATT'ın Sübvansiyon Kodu Anlasmasını imzalamıs ve bu
anlasma geregince de ihracatta dogrudan tesviklerin azaltılmasına baslanmıstır.
hracatta vergi iadesi oranları kademeli olarak indirilmeye baslanmıs ve 1989 yılında
vergi iadesi sistemine son verilmistir. 1984 yılında "Kaynak Kullanımını Destekleme
Fonu" kurulmus, 1986 yılı sonunda ise bu uygulamaya son verilmistir. 1980 yılında
T.C Merkez Bankası nezdinde kurulan "Destekleme ve Fiyat stikrar Fonu" ihracatın
dogrudan tesvikinde en önemli araç olmustur. 1992 yılı baslarında bu uygulama da
son bulmustur. 1986 yılında yürürlüge giren "hracat Reeskont Kredisi"nden dıs pazar
bilgi ve deneyimine sahip ihracatçı veya imalatçı-ihracatçılar yararlandırılmıstır.
Sözkonusu kredi 1989 yılında yürürlükten kaldırılmıstır. "hracatta Vergi, Resim ve
Harç stisnası" ile "hracat Karsılıgı Dövizlerden Mahsup" seklindeki tesvik
tedbirlerinin uygulaması bu dönemde de devam etmistir. 1987 yılında tüzel kisiligi
aynen devam etmek üzere, Devlet Yatırım Bankasının, özel hukuk hükümlerine tabi
bir anonim sirket haline dönüstürülerek "Türkiye hracat Kredi Bankası" ünvanını
tasıması hükme baglanmıstır.
Bu dönemde ithalat rejiminde önemli degisiklikler yapılmıstır. 1984 yılında I ve II
sayılı Liberasyon Listeleri yürürlükten kaldırılmıs ve tamamen yeni bir sisteme
geçilmistir. Yeni sistemde ithali yasak olan mallara "thaline Müsaade Edilmeyen
Mallar Listesi"nde yer verilirken, ithali izne tabi mallar "Müsaadeye Tabi Mallar
Listesi"nde gösterilmistir. Söz konusu listelerin dısında kalan malların ithali ise
serbest bırakılmıstır. Ayrıca "Fona Tabi Mallar Listesi" açıklanmıs ve bu listede yer
alan malların ithali sırasında alınan fon tutarlarının Toplu Konut Fonu'na yatırılması
öngörülmüstür. Daha sonraki dönemlerde ithali yasak mallar, uyusturucu maddeler
basta olmak üzere bir kaç kalemle sınırlandırılmıstır. Benzer sekilde Müsaadeye Tabi
Mallar Listesi'nin kapsamı daraltılmıs, 1990 yılında ise uygulamadan kaldırılmıstır.
1983 yılından sonra kambiyo rejiminin serbestlestirilmesi konusunda önemli
gelismeler saglanmıs, kısıtlama ve yasakların büyük bir bölümü kaldırılmıstır. Bu
konuda ilk adımı 7.7.1984 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Türk Parasının
Kıymetini Koruma Kanunu (TPKK) hakkında 30 sayılı Karar olusturmus; ikinci ve en
önemli adım ise 11.8.1989 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 32 sayılı Karar
olmustur. 30 sayılı Kararı yürürlükten kaldıran 32 sayılı Kararın bazı maddelerinde de
daha sonra bazı degisiklikler yapılmıstır. Bu dönemde kambiyo rejiminde yapılan
baslıca degisiklikler sunlardır: Türkiye'ye döviz ithali tümüyle serbest bırakılmıstır.
Türkiye'de yerlesik kisilerin döviz bulundurmaları, hesap açmaları, döviz satın
almaları serbest bırakılmıstır. Kıymetli maden, tas ve esyaların, dıs ticaret rejimi
esasları dahilinde, Türkiye'ye ithali ve ihracatı serbest bırakılmıstır.
Ekonominin tümünü kapsayan bu stikrar Programı basarıyla uygulanmıs ve 1980-
1987 döneminde olumlu gelismeler kaydedilmistir. Bu gelismeleri su sekilde
özetleyebiliriz;
1980 yılında reel GSMH büyüme oranı negatif yüzde 2,3 (yeni seri) iken, 1982 yılında
yüzde 3,1, 1984 yılında yüzde 7,1, 1985 yılında yüzde 4,3 olarak gerçeklesmistir.
1986 yılında iç talepteki artıs ve petrol fiyatlarındaki düsmenin yarattıgı uygun
kosulların da katkısıyla büyüme hızı hedefin üzerinde gerçeklesmistir. Bu süreç 1987
yılında da devam etmis, 1986 yılında yüzde 6,8'i bulan büyüme hızı izleyen yıl yüzde
9,8 olmustur. Ekonomik büyüme oranlarında görülen bu artıs kamu kesimi yatırımtasarruf
farkının artmasına neden olmustur. Kamu kesiminin borçlanma geregi ise
1980 yılında GSMH'nın yüzde 8,8'i (yeni seri) iken 1983 yılında GSMH'nın yüzde 6'sı,
1986 yılında GSMH'nın yüzde 3,7'si 1987 yılında ise GSMH'nın yüzde 6,1'i olarak
gerçeklesmistir. Bu dalgalanma, piyasalarda arz-talep dengesizlikleri yaratarak
enflasyon haddlerinin yükselmesine neden olmus ve 1981-1987 yılları arasında
deflatör ortalama olarak yüzde 38 artarken, 1988 yılında yüzde 69,7 seviyesine
çıkmıstır. Kisi basına milli gelir ise 1980 yılında 1.539 dolar iken 1987 yılında 1.636
dolara yükselmistir.
1980 yılında yüzde 17,2 (yeni seri) olan kamu gelirlerinin GSMH içindeki payı 1983
yılında yüzde 16,5, 1985 yılında yüzde 13,0 ve 1987 yılında yüzde 13,9 olarak
gerçeklesmistir. 1980 yılında yüzde 20,3 (yeni seri) olan kamu harcamalarının GSMH
içindeki payı 1983 yılında yüzde 18,8, 1985 yılında yüzde 15,3 ve 1987 yılında yüzde
17,4 olarak gerçeklesmistir.
1980'li yıllarda uygulanan liberal politikalar sonucunda dıs ticaret hacmimiz hızla
genislemistir. 1980 yılında 2.9 milyar dolar olan ihracatımız 1987 yılında 10.2 milyar
dolara ulasarak yaklasık 4 kat artmıstır. hracatın ithalatı karsılama oranı ise 1980
yılında yüzde 30 seviyesinden 1987 yılında yüzde 72'ler seviyesine yükselmistir.
haracatımızdaki kompozisyonda da hızlı bir degisim meydana gelmis ve sanayi
ürünleri ihracatı hızla artarak toplam ihracatımız içerisindeki payı yüzde 70'ler
seviyesine yükselmistir. hracatın pazar açısından analizi yapıldıgında ise en büyük
pazarın Avrupa Birligi ülkeleri oldugu görülmektedir. Türkiye'nin ithalatı ise 1980-1987
döneminde, 1982 ve 1986 yılları dısında devamlı artmıstır. 1986 yılında ise petrol
fiyatlarında meydana gelen düsüsten dolayı azalmıstır. 1980 yılında 7.9 milyar dolar
olan ithalat 1987 yılında 14.2 milyar dolara yükselmistir. thalatın içerisinde en büyük
paya hammadde ithalatı sahip olup, AB ülkelerinden yapılan ithalat toplam ithalat
içerisinde ilk sırayı almaktadır.
1978, 1979 ve 1980 yıllarında Paris'te OECD üyesi ülkeler ve Japonya ile imzalanan
ertelemeler dıs borç stokumuza ek yük getirmis, bunun sonucunda 1982 yılında dıs
borç stoku 17.6 milyar dolara yükselmistir. 1982 yılından itibaren dıs borçlar devamlı
artmıs ve 1987 yılında 40.3 milyar dolara yükselmistir. 1980 sonrası dönemde, kamu
açıklarının Merkez Bankası kaynaklarıyla finanse edilmesinin enflasyon üzerindeki
olumsuz etkileri nedeniyle, genelde iç borçlanma yolu tercih edilmistir. Özellikle 1984
yılından sonra iç borçlar giderek artıs göstermistir. 1980 yılında 721 milyar TL olan iç
borç stoku 1987 yılında 17.2 trilyon TL olarak gerçeklesmistir.
1971-1980 döneminde Türkiye'ye gelen toplam yabancı sermaye tutarı 100 milyon
dolar civarında iken, 1980 yılından itibaren hızla artmıstır. 1981 yılında izin verilen
yabancı sermaye tutarı 337 milyon dolar iken bu tutar 1987 yılında 655.2 milyon
dolara yükselmistir. 1980 yılında yüzde 8,5 olan hizmetler sektörünün toplam yabancı
sermaye izinleri içerisindeki payı, 1987 yılında yüzde 52,9'a yükselmistir. Fiili yabancı
sermaye girisi ise 1980 yılında 35 milyon dolar iken 1987 yılında 239 milyon dolara
yükselmistir.Yabancı sermayeli kurulusların sayısı ise 1980 yılında 78 iken 1987
yılında 836'ya yükselmistir.
1980 sonrasında sermaye piyasasında da önemli gelismeler yasanmıstır. 1981
yılında 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu yürürlüge konulmustur. 1982 yılında
Sermaye Piyasası Kurulu olusturulmus, 1986 yılı baslarında ise stanbul Menkul
Kıymetler Borsası faaliyete geçmistir.
1987-1993 Yılları Arasında Türkiye Ekonomisi:
1986-1989 döneminin ilk yarısında ekonomide canlılık, ikinci yarısında ise durgunluk
görülmüstür. 1986 yılında iç talepteki artıs, petrol fiyatlarındaki düsmenin yarattıgı
uygun uluslararası kosulların da katkısıyla, ekonominin hedeflenen uzun dönem
büyüme hızının üzerinde büyümesine yol açmıstır. Bu süreç 1987 yılında da devam
etmis ve büyüme hızı yüzde 9,8 olarak gerçeklesmistir. Ekonomik büyüme
oranlarında görülen bu yükselme, özellikle kamu kesimi yatırım-tasarruf farkının
artmasına neden olmus ve sonuçta kamu kesiminin borçlanma geregi 1986 yılında
GSMH'nın yüzde 3,6'sı iken, 1987 yılında yüzde 6,1'ine ulasmıstır. Bu durum,
piyasalarda arz-talep dengesizliklerine yol açarak enflasyon oranının yükselmesine
neden olmus ve 1981-1987 yılları arasında deflatör ortalama olarak yüzde 38
artarken, 1988 yılında yüzde 72,3 seviyesine çıkmıstır. Yine aynı sekilde, toptan esya
fiyat endeksi bu dönemde ortalama yüzde 35,6 artarken 1988 yılında yüzde 68,3
düzeyine yükselmistir. ç borç stoku 1988 yılında 28.4 trilyon TL, dıs borç stoku ise 41
milyar dolar olarak gerçeklesmistir.
1987 yılında Türkiye'nin ihracatı 10 milyar dolar, ithalatı ise 14 milyar dolar olarak
gerçeklesmis ve dıs ticaret açıgı 4 milyar dolara ulasmıstır. Bu yıl cari islemler
dengesindeki açık 1986 yılına göre bir düsüs kaydederek 806 milyon dolara inmistir.
Ekonomideki dengesizlikleri gidermek amacıyla 1987 yılı sonunda kamu tarafından
üretilen mal ve hizmetlerin fiyatları önemli ölçüde yükseltilmis ve piyasalardaki
dengenin yeniden kurulabilmesini saglamak üzere Subat 1988'de bir dizi önlemler
alınmıstır. Bu önlemlerin amacı, Türk Lirası cinsinden tutulan tasarrufların çekiciligini
ve dolayısıyla Türk Lirasına olan talebi artırmak, ithalatı frenlemek, ihracatı tekrar
canlandırmak ve kamu harcamalarını kısarak ekonomideki asırı ısınmayı gidermek
seklinde özetlenebilir. Kamu açıklarını kısmak için kamu yatırımlarının azaltılması,
özel kesimin üretim ve yatırım kararlarını da olumsuz etkilemistir. Faizlerin
yükselmesi ise finansman maliyetlerini artırıcı ve üretimi yavaslatıcı bir etken
olmustur. 1988 yılında reel GSMH büyüme hızı yüzde 1,5 olarak gerçeklesmistir.
Reel GSMH büyüme hızının 1987 yılına göre bu denli düsüsünün en önemli nedeni;
sanayi sektörü ve hizmetler sektörünün büyüme hızlarındaki gerilemedir.
Ayrıca KT ürünlerindeki fiyat ayarlamalarının büyük ölçülerde ve sok biçiminde
olması, ekonomideki enflasyonist beklentileri artırmıstır. Böylece ekonomi, 1988
yılının ikinci yarısından itibaren, özellikle imalat sanayiinde belirginlesen bir
durgunluga girmis ve daralan iç talebin etkisi ile ortaya çıkan tasarruf fazlası 1.6
milyar dolar cari islemler fazlasına dönüsmüstür. 1988 yılında Türkiye'nin dıs
ticaretine bakıldıgında; ihracatın 11.6 milyar dolar, ithalatın ise 14.3 milyar dolar
düzeyinde gerçeklestigi görülmektedir. 1988 yılında cari islemler dengesinin fazla
vermesinde, bir önceki yıla kıyasla dıs ticaret açıgının önemli ölçüde azalması ve
turizm gelirleri ile diger mal ve hizmet gelirlerinin (yurtdısı müteahhitlik hizmetleri,
navlun gelirleri gibi) önemli ölçüde artıs göstermesi etken olmustur. Kamu kesimi
borçlanma gereginin GSMH'ya oranı 1988 yılında yüzde 4,8 oranında
gerçeklesmistir.
1988 yılına kadar bu politikaları basarıyla uygulayan Türkiye, mevcut kurulu
kapasitesini artıramaması ve kısa ömürlü sermaye stokunu yenileyememesi
nedeniyle dur-kalk diye tanımlanabilecek istikrarsız bir büyüme ortamına girmistir.
1988 ve sonrasında, ödemeler dengesindeki olumlu gelismeler dısında, issizlik
yüksek seviyesini korumus, bütçe açıkları artmıs ve buna paralel olarak fiyat artısları
hızlanmıstır. 1989 yılında bu gelismeler paralelinde toptan esya fiyatları endeksi
yüzde 63,9 oranında artarken, reel GSMH büyüme hızı yüzde 1,6 oranında
gerçeklesmistir.
Plan döneminin son yılında, kamunun, alt yapı yatırımlarında belli hedeflere
ulastıktan sonra bu alana yönelik kaynak tahsislerini azaltması, cari islemler
dengesinde elde edilen fazla, yeni bir ekonomik döneme geçise imkan vermistir.
1989 yılı bu durumu itibariyle bir geçis yılı olma özelligini tasımaktadır. Bu yılda kamu
kesimi borçlanma gereginin GSMH'ya oranı yüzde 5,3'e yükselmistir. Kamu kesimi
borçlanma gereginin artısının en önemli nedeni KT'lerin borçlanma geregindeki
artıstır. Ücretlerin yükselmesi, tarım ürünleri stoklarının artması, bütçeden yapılan
transferlerin azalması ve bunun yanında artan faiz yükü, KT'lerin borçlanma
ihtiyacını artırmıstır. 1989 yılında iç borç stokunda 1988 yılına göre önemli bir artıs
olmus ve iç borç stoku 42 tilyon TL'na ulasmıstır. Dıs borç stoku ise 42 milyar dolar
olmustur.
1989 yılında ihracat bir önceki yıla göre aynı seviyesini koruyarak 11.6 milyar dolar
olarak gerçeklesmis, ithalat ise yükselme egilimini sürdürerek 15.8 milyar dolar
olmustur. Bu durum dıs ticaret açıgımızın artmasına neden olmustur. Dıs ticaret
açıgındaki önemli artısa karsın, görünmeyen islem gelirlerinde saglanan olumlu
gelismeler sonucunda cari islemler dengesi, 1989 yılında da 961milyon dolar fazla
vermistir.
1989 yılında büyüme hızının konjonktürel olarak düsük olması ile birlikte, tarım
sektöründen elde edilen gelirdeki artıs ve uygulanan bazı tedbirler sonucunda 1990
yılında reel GSMH artıs hızı, yüzde 9,4 olarak gerçeklesmistir. Bu denli yüksek
büyüme hızının yanısıra, aynı yıl Körfez Krizi'nin de etkisiyle Ekim 1990'da petrolün
varilinin 15 dolardan 31 dolara çıkması, ithalatı önemli ölçüde artırmıstır. Bu
gelismeler sonucunda, 1990 yılında toptan esya fiyatları endeksi bir önceki yıla göre
düsüs kaydederek yüzde 48,6 düzeyinde gerçeklesmistir. ç talepteki canlılık, 1990
yılında tüketici fiyatlarının, toptan esya fiyatlarından daha hızlı artmasına neden
olmustur. Bu yıl tüketici fiyatları endeksi yüzde 60,4 oranında artmıstır. Diger önemli
bir özellik ise, bütçe açıklarının finansmanının dıs borçlanmanın yanısıra yüksek
düzeylerdeki iç borçlanma ile saglanmıs olmasıdır. 1990 yılında iç borç stoku 57
trilyon TL'na, dıs borç stoku ise 49 milyar dolara yükselmistir. Kamu kesimi
borçlanma gereginin GSMH'ya oranı yüzde 7,6 olarak gerçeklesmistir.
1990 yılı sonunda ihracat 12.9 milyar dolar, ithalat ise 22.3 milyar dolar olarak
gerçeklesmis ve dıs ticaret açıgı 9.3 milyar dolara ulasmıstır. Dıs ticaret açıgındaki bu
büyük artıs nedeniyle cari islemler dengesi 2.6 milyar dolarlık açık vermistir. Ayrıca,
petrolünü büyük ölçüde Irak'tan alan Türkiye, boru hattının kapatılmasıyla öncelikle
Irak'ın üçüncü ülkelere sattıgı petrolden sagladıgı navlun gelirlerinden mahrum
kalmıstır.
Körfez savasının olumsuz etkileri sonucunda 1991 yılında büyüme hızında bir
yavaslama görülmüstür. Bu yıl reel GSMH büyüme hızı 1990 yılına göre çok büyük
bir düsme kaydederek yüzde 0,3 oranında gerçeklesmistir. Körfez krizi Ortadogu
ülkelerine yapılan nakliye faaliyetlerini olumsuz etkilemistir. Yogun rezervasyon
iptalleri sonucunda turizm sektörü durgunluga itmistir. Bu dönemde, bankaların kredi
faiz oranlarını yükseltmeleri sonucunda kredi talebi ve kullandırılabilir miktarlar
azalmıstır.
Yüksek düzeydeki para talebi ve para çekilmeleri de bankalardaki mevduat
düzeyinde reel olarak yüzde 9'luk bir düsüse yol açmıstır. Bu dönemde iç borç stoku
94 tilyon TL, dıs borç stoku ise 50 milyar dolar olarak gerçeklesmistir. Kamu kesimi
borçlanma gereginin GSMH'ya oranı da yüzde 10,3'e yükselmistir. Enflasyon, 1991
yılında da yükselmeye devam etmis, toptan esya fiyat endeksi yüzde 59,2, tüketici
fiyat endeksi yüzde 71,1 oranında artmıstır.
Körfez Krizi nedeniyle saglanan hibelerden 1990 yılında 745 milyon dolar, 1991
yılında ise 1.785 milyar dolarlık giris olmasına ragmen Merkez Bankası rezervleri
önemli kayba ugramıs, kısa vadeli dıs borçların ödenmesinde zorluklar olmustur.
1990 yılında dıs ticarette görülen olumsuz gelismeler 1991'de tersine dönmüstür. Yıl
içinde ekonomideki durgunluk nedeniyle iç piyasanın daralması ve döviz kurlarının bir
önceki yıla göre daha hızlı yükselmesi, ihracatı sürekli uyarırken, aynı nedenlerle
ithalatta önemli bir yavaslama meydana gelmistir. 1991 yılında ihracatımız 1990
yılına göre yüzde 4,9'luk bir artısla 13.6 milyar dolara yükselirken ithalatımız ise
yüzde 5,6'lık bir azalısla 21 milyar dolara gerilemistir. Cari islemler dengesi ise 258
milyon dolar fazla vermistir.
Bu gelismelerden sonra 1992 yılında ekonomide iyilesme belirtileri görülmeye
baslanmıstır. 1992 yılında reel GSMH'da elde edilen yüzde 6,4'lük artıs hızı, Türkiye
ekonomisinin uzun dönemli ortalama kalkınma hızının üzerinde bir orandır. Haziran
1992'de toplanan Üçüncü zmir ktisat Kongresi'nde de bu gelismeler paralelinde
Türkiye'nin 21. yüzyıla gelismis ilk onbes ülke içinde girme hedefi ortaya
konulmustur. Bu hedefe ulasmanın temelinin, demokrasiyle birlikte gelisen bir serbest
pazar ekonomisi oldugu vurgulanarak dısa açılma politikasından hiçbir taviz
vermeden, devletin ekonomiye müdahalesini asgariye indirmenin sart oldugu
belirtilmistir. 1992 yılında Türkiye'nin ihracatı 14.7 milyar dolar, ithalatı ise 22.9 milyar
dolar olarak gerçeklesmistir. 1992 yılında cari islemler dengesi 942 milyon dolar açık
vermistir. Bu yıl toplam dıs borç stokumuz 55 milyar dolara, iç borç stokumuz ise 194
trilyon TL'na yükselmistir. Kamu kesimi borçlanma gereginin GSMH'ya oranı da
yüzde 10,6 olarak gerçeklesmistir.
1992'de enflasyon artıs egilimini sürdürmüs ve toptan esya fiyatları endeksi yüzde
61,4, tüketici fiyatları endeksi ise yüzde 66,0 düzeyinde gerçeklesmistir.
Altıncı Bes Yıllık Kalkınma Planı'nın dördüncü dilimi olan 1993 yılında, reel GSMH
büyüme hızı yüzde 8,1 olarak gerçeklesmis ve böylece program hedefi asılmıstır.
1992 yılında 2.708 dolar olan kisi basına ulusal gelir reel olarak önemli ölçüde artmıs
ve 1993 yılında 3.004 dolar seviyesinde gerçeklesmistir. Buna karsılık kamu kesimi
finansman açıgının GSMH'ya oranı yükselmis, dıs ticaret ve cari islemler açıkları
büyük boyutlara ulasmıstır. Bu yıl kamu kesimi borçlanma gereginin GSMH'ya oranı
yüzde 11,2 olmustur. 1993 yılında ihracatımızda büyük bir artıs gözlenmezken
ithalatımızda önemli bir artıs gerçeklesmistir. Bu dönemde ihracatımız 15.3 milyar
dolar, ithalatımız ise 29.4 milyar dolar olmustur. thalatımızdaki bu artısın baslıca
nedeni iç talepteki canlanmadır. Ayrıca, 1993 yılında cari islemler dengesi 6.4 milyar
dolarlık açık vermistir.
ç tasarruflar reel olarak azalmıs, önemli boyutta dıs açıga karsı yatırımların
GSMH'ya oranı sabit fiyatlarla gerilemistir. Bu dönemde dıs borç stoku 67 milyar
dolara yükselmis, iç borç stoku ise 356 trilyon TL olarak gerçeklesmistir.
1993 yılında tüketici fiyatları endeksi bir önceki yıla göre yüzde 71,1 oranında
artarken toptan esya fiyatları endeksindeki artıs yüzde 62,5 oranında gerçeklesmistir.
Yine aynı yılda konsolide bütçe gelirlerinin GSMH'ya oranı yüzde 17,6, konsolide
bütçe giderlerinin GSMH'ya oranı ise yüzde 24,3 olarak gerçeklesmistir.
1993 yılında TL mevduatlarında bir gerileme gözlenmistir. Buna karsın, ekonomik
faaliyetteki hızlanmaya paralel olarak kredilerde kayda deger bir hızlanma
gerçeklesmis, bu hızlanmada mevduat banka kredilerindeki artıs ana etken olmustur.
TURKIYE, ABD YONETIMINDEKI KORFEZ SAVASI KOALISYONUNUN ARDINA
AGIRLIGINI KOYMANIN BEDELINI EKONOMIK OLARAK ODUYOR. 1991 YILI
ONCESINDE IRAK TURKIYE'NIN BASLICA TICARI ORTAGIYDI. ANA MADDELER,
KERKUK-YUMURTALIK BORUHATTI ARACILIGIYLA IRAK PETROLUNUN
TURKIYE'NIN AKDENIZ SAHILLERINE TASINMASIYLA, PETROL VE PETROL
URUNLERIYDI. ANCAK, BM YAPTIRIMLARININ UYGULANMASIYLA BU TICARET
BUYUK OLCUDE DURDU. BORUHATTI, HALIHAZIRDA IRAK'IN YIYECEK ICIN
PETROL TICARETININ BIR PARCASI OLARAK SAVAS ONCESINDEKI
KAPASITESININ KUCUK BIR KISMINI KARSILIYOR.
ANKARA AYRICA, SIYASI VE ASKERI BIR BEDEL ODEDIGINI ILERI SURUYOR.
KORFEZ SAVASININ SONUNA DOGRU, KUZEY IRAK KURTLERI BAGDAT
HUKUMETI ALEYHINE TALIHSIZ BIR AYAKLANMA BASLATTILAR. ABD,
INGILTERE VE BASLARDA FRANSA, KURTLERE KORUNMA SAGLAMAK
AMACIYLA BOLGEDE "UCUS YASAGI" UYGULAMASI BASLATTILAR VE BU
BOLGE UZERINDE HALEN TURKIYE'DE ADANA YAKINLARINDA BULUNAN
INCIRLIK HAVA USSU'NDEN HAVALANAN ABD VE INGILIZ SAVAS UCAKLARI
DEVRIYE UCUSLARI YAPIYORLAR.
ANKARA BUNUN, KUZEY IRAK'TA ZAMAN ZAMAN, KURDISTAN ISCI PARTISI
PKK'YA BAGLI AYRILIKCI TURKIYELI KURTLERIN SINIR OTESINDE FAALIYET
GOSTERMELERINE IZIN VEREN BIR OTORITE BOSLUGUNA NEDEN
OLDUGUNU ILERI SURUYOR. ANKARA AYNI ZAMANDA, WASHINGTON VE
LONDRA HUKUMETLERININ, KUZEYDE AYRI BIR KURT DEVLETI KURARAK
IRAK'I PARCALAMAYA DONUK PLANLAR YAPTIKLARINDAN KUSKULANIYOR.
1991'in Ocak ayında uluslararası gücün, Saddam Hüseyin'i ve kuvvetlerini Kuveyt'ten
çıkarmak için güç kullanacakları kesinlesmisti. Artık savasın baslaması an nmeselesi
idi. Saddam'a tanınan süre 15 Ocak'ta doluyordu.
Bu atmosferde verilen süreden 10 gün kadar önce dönemin Birlesmis Milletler Genel
Sekreteri Perez de Cuellar, Saddam'ı kararından vazgeçirmek için son kez uyarmak
amaçlı bir görüsme yaptı. Ancak bu görüsme sadece Saddam Hüseyin'in kararından
döndüremedi.
9 Ocak'ta ise ABD Sözcüsü James Baker ile Irak Dısisleri Bakanı Tarık Aziz
arasındaki görüsmede basarısızlıkla sonuçlandı.
12 Ocak'ta Washington'da ABD Senatosu "Savas kararını" onayladı. Ve süreç
basladı.
1987-1993 Yıllarında Türkiye Ekonomisi
1986-1989 döneminin ilk yarısında ekonomide canlılık, ikinci yarısında ise durgunluk
görülmüstür. 1986 yılında iç talepteki artıs, petrol fiyatlarındaki düsmenin yarattıgı
uygun uluslararası kosulların da katkısıyla, ekonominin hedeflenen uzun dönem
büyüme hızının üzerinde büyümesine yol açmıstır. Bu süreç, 1987 yılında da devam
etmis ve büyüme hızı %9,8 olarak gerçeklesmistir.
Ekonomik büyüme oranlarında görülen bu yükselme, özellikle kamu kesimi yatırımtasarruf
farkının artmasına neden olmus ve sonuçta kamu kesiminin borçlanma
geregi 1986 yılında GSMH'nın %3,6'sı iken, 1987 yılında %6,1'ine ulasmıstır. Bu
durum, piyasalarda arz-talep dengesizliklerine yol açarak enflasyon oranının
yükselmesine neden olmus ve 1981-1987 yılları arasında deflatör ortalama olarak
%38 artarken, 1988 yılında %72,3 seviyesine çıkmıstır. Yine aynı sekilde, toptan
esya fiyat endeksi bu dönemde ortalama %35,6 artarken 1988 yılında %68,3
düzeyine yükselmistir.
ç borç stoku 1988 yılında 28.4 trilyon TL, dıs borç stoku ise 41 milyar dolar olarak
gerçeklesmistir. 1987 yılında Türkiye'nin ihracatı 10 milyar dolar, ithalatı ise 14 milyar
dolar olarak gerçeklesmis ve dıs ticaret açıgı 4 milyar dolara ulasmıstır. Bu yıl cari
islemler dengesindeki açık 1986 yılına göre bir düsüs kaydederek 806 milyon dolara
inmistir.
Ekonomideki dengesizlikleri gidermek amacıyla 1987 yılı sonunda kamu tarafından
üretilen mal ve hizmetlerin fiyatları önemli ölçüde yükseltilmis ve piyasalardaki
dengenin yeniden kurulabilmesini saglamak üzere Subat 1988'de bir dizi önlemler
alınmıstır. Bu önlemlerin amacı, Türk Lirası cinsinden tutulan tasarrufların çekiciligini
ve dolayısıyla Türk Lirası'na olan talebi artırmak, ithalatı frenlemek, ihracatı tekrar
canlandırmak ve kamu harcamalarını kısarak ekonomideki asırı ısınmayı gidermek
seklinde özetlenebilir.
Kamu açıklarını kısmak için kamu yatırımlarının azaltılması, özel kesimin üretim ve
yatırım kararlarını da olumsuz etkilemistir. Faizlerin yükselmesi ise finansman
maliyetlerini artırıcı ve üretimi yavaslatıcı bir etken olmustur.
1988 yılında reel GSMH büyüme hızı %1,5 olarak gerçeklesmistir. Reel GSMH
büyüme hızının 1987 yılına göre bu denli düsüsünün en önemli nedeni; sanayi
sektörü ve hizmetler sektörünün büyüme hızlarındaki gerilemedir. Ayrıca KT
ürünlerindeki fiyat ayarlamalarının büyük ölçülerde ve sok biçiminde olması,
ekonomideki enflasyonist beklentileri artırmıstır. Böylece ekonomi, 1988 yılının ikinci
yarısından itibaren, özellikle imalat sanayiinde belirginlesen bir durgunluga girmis ve
daralan iç talebin etkisi ile ortaya çıkan tasarruf fazlası 1.6 milyar dolar cari islemler
fazlasına dönüsmüstür.
1988 yılında Türkiye'nin dıs ticaretine bakıldıgında; ihracatın 11.6 milyar dolar,
ithalatın ise 14.3 milyar dolar düzeyinde gerçeklestigi görülmektedir. 1988 yılında cari
islemler dengesinin fazla vermesinde, bir önceki yıla kıyasla dıs ticaret açıgının
önemli ölçüde azalması ve turizm gelirleri ile diger mal ve hizmet gelirlerinin (yurtdısı
müteahhitlik hizmetleri, navlun gelirleri gibi) önemli ölçüde artıs göstermesi etken
olmustur. Kamu kesimi borçlanma gereginin GSMH'ye oranı 1988 yılında %4,8
oranında gerçeklesmistir.
1988 yılına kadar bu politikaları basarıyla uygulayan Türkiye, mevcut kurulu
kapasitesini artıramaması ve kısa ömürlü sermaye stokunu yenileyememesi
nedeniyle dur-kalk diye tanımlanabilecek istikrarsız bir büyüme ortamına girmistir.
1988 ve sonrasında, ödemeler dengesindeki olumlu gelismeler dısında, issizlik
yüksek seviyesini korumus, bütçe açıkları artmıs ve buna paralel olarak fiyat artısları
hızlanmıstır. 1989 yılında bu gelismeler paralelinde toptan esya fiyatları endeksi
%63,9 oranında artarken, reel GSMH büyüme hızı %1,6 oranında gerçeklesmistir.
Plan döneminin son yılında, kamunun, alt yapı yatırımlarında belli hedeflere
ulastıktan sonra bu alana yönelik kaynak tahsislerini azaltması, cari islemler
dengesinde elde edilen fazla, yeni bir ekonomik döneme geçise imkan vermistir.
1989 yılı bu durumu itibariyle bir geçis yılı olma özelligini tasımaktadır. Bu yılda kamu
kesimi borçlanma gereginin GSMH'ye oranı %5,3'e yükselmistir.
Kamu kesimi borçlanma gereginin artısının en önemli nedeni KT'lerin borçlanma
geregindeki artıstır. Ücretlerin yükselmesi, tarım ürünleri stoklarının artması,
bütçeden yapılan transferlerin azalması ve bunun yanında artan faiz yükü, KT'lerin
borçlanma ihtiyacını artırmıstır. 1989 yılında iç borç stokunda 1988 yılına göre önemli
bir artıs olmus ve iç borç stoku 42 tilyon TL'na ulasmıstır. Dıs borç stoku ise 42 milyar
dolar olmustur.
1989 yılında ihracat bir önceki yıla göre aynı seviyesini koruyarak 11.6 milyar dolar
olarak gerçeklesmis, ithalat ise yükselme egilimini sürdürerek 15.8 milyar dolar
olmustur. Bu durum, dıs ticaret açıgımızın artmasına neden olmustur. Dıs ticaret
açıgındaki önemli artısa karsın, görünmeyen islem gelirlerinde saglanan olumlu
gelismeler sonucunda cari islemler dengesi, 1989 yılında da 961milyon dolar fazla
vermistir.
1989 yılında büyüme hızının konjonktürel olarak düsük olması ile birlikte, tarım
sektöründen elde edilen gelirdeki artıs ve uygulanan bazı tedbirler sonucunda 1990
yılında reel GSMH artıs hızı, %9,4 olarak gerçeklesmistir. Bu denli yüksek büyüme
hızının yanı sıra, aynı yıl Körfez Krizi'nin de etkisiyle Ekim 1990'da petrolün varilinin
15 dolardan 31 dolara çıkması, ithalatı önemli ölçüde artırmıstır. Bu gelismeler
sonucunda, 1990 yılında toptan esya fiyatları endeksi bir önceki yıla göre düsüs
kaydederek %48,6 düzeyinde gerçeklesmistir.
ç talepteki canlılık, 1990 yılında tüketici fiyatlarının, toptan esya fiyatlarından daha
hızlı artmasına neden olmustur. Bu yıl. tüketici fiyatları endeksi %60,4 oranında
artmıstır. Diger önemli bir özellik ise, bütçe açıklarının finansmanının dıs
borçlanmanın yanı sıra yüksek düzeylerdeki iç borçlanma ile saglanmıs olmasıdır.
1990 yılında iç borç stoku 57 trilyon TL'na, dıs borç stoku ise 49 milyar dolara
yükselmistir. Kamu kesimi borçlanma gereginin GSMH'ye oranı %7,6 olarak
gerçeklesmistir.
1990 yılı sonunda ihracat 12.9 milyar dolar, ithalat ise 22.3 milyar dolar olarak
gerçeklesmis ve dıs ticaret açıgı 9.3 milyar dolara ulasmıstır. Dıs ticaret açıgındaki bu
büyük artıs nedeniyle cari islemler dengesi 2.6 milyar dolarlık açık vermistir. Ayrıca,
petrolünü büyük ölçüde Irak'tan alan Türkiye, boru hattının kapatılmasıyla öncelikle
Irak'ın üçüncü ülkelere sattıgı petrolden sagladıgı navlun gelirlerinden mahrum
kalmıstır.
Körfez Savası'nın olumsuz etkileri sonucunda 1991 yılında büyüme hızında bir
yavaslama görülmüstür. Bu yıl, reel GSMH büyüme hızı, 1990 yılına göre çok büyük
bir düsme kaydederek %0,3 oranında gerçeklesmistir. Körfez Krizi, Ortadogu
ülkelerine yapılan nakliye faaliyetlerini olumsuz etkilemistir. Yogun rezervasyon
iptalleri sonucunda turizm sektörü durgunluga itmistir.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntü
    Son mesaj
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 4 misafir