Anayasa hukuku ders notu

Cevapla
mhsnens123
Mesajlar: 1
Kayıt: 08 Oca 2019 17:23
İletişim:

08 Oca 2019 17:27

ANAYASA HUKUKU
1
ÜNĠTE-1
ANAYASA KAVRAMI, ANAYASACILIK AKIMI VE ANAYASA ÇEġĠTLERĠ
Anayasa Kavramı, Anayasacılık Akımı
 Anayasa, bir devletin organlarının kuruluĢ, iĢleyiĢ ve aralarındaki iliĢkileri ve devletle birey arasındaki iliĢkilerin temel kurallarını belirleyen üstün bir kanundur.
NOT: Anayasalar hukuk düzenindeki diğer bütün norm kurallarından (Kanun, KHK, Tüzük gibi) ÜSTÜNDÜR. (AS-2016)
Anayasa hukukçusunun ilgi alanı sadece anayasa metnini değil, ülkenin anayasal ve siyasal hayatıyla çok yakından ilgili
olan, seçim kanunları, siyasi partiler kanunları, yasama meclisleri içtüzükleri ve temel hakları düzenleyen kanunlar gibi diğer kanunları da içine alır. Bunların dıĢında, diğer hukuk dallarında olduğu üzere, yargı kararları (içtihatlar) ve
bilimsel eserler (doktrin) anayasa hukukunun da önemli kaynaklarındandır. (AS-2015)
 Anayasa ve anayasacılık kavramları, Yakın Çağ’ın ürünleridir. (DS-2013)
 Daha önceki çağlarda devlet düzenine iliĢkin bazı hukuk kuralları bulunmakla birlikte, bugün tanımladığımız anlamda anayasalar yoktu. Dünyada ilk yazılı anayasa METNĠ, Ġngiliz ihtilali sırasında kabul edilmiĢ ve ömrü pek
kısa sürmüĢ olan “Instrument of Government” (Hükûmet Aracı) adlı bir BELGEDĠR. Bugünkü anlamında ilk
ANAYASALAR ise, 1787 ABD ve 1791 Fransa Anayasalarıdır. (Burada Ġlk Anayasaların 18.yüzyılda ortaya
çıktığını söyleyebiliriz) (AS-2013), (DS-2014)
 19. ve 20. yüzyıllarda anayasacılık akımı hız kazanmıĢ ve pek çok devlet birer anayasa kabul etmiĢtir. Bilindiği
gibi, ilk Osmanlı-Türk Anayasası da 1876 yılında kabul edilmiĢ olan “Kânûn-i Esâsî” dir.
Toplum sözleĢmesi, insanların hayatlarını ve haklarını güvenceye kavuĢturmak amacıyla, bir kısım haklarını üstün
bir otoriteye (devlete) devretmeleridir.
17. ve 18. yüzyıllarda devletin kökenini açıklamak üzere Hobbes, Locke ve Rousseau gibi önemli düĢünürler tarafından “toplum sözleĢmesi” teorileri ortaya atılmıĢtır. Bu düĢünürlerin teorileri arasında önemli farklar olmakla birlikte,
hepsinin ortak noktası, devletin ortaya çıkmasından önce insanların bir TABĠAT HÂLĠNDE yaĢadıkları ve bu döneme
zorunlu olarak fiziksel gücün hâkim olduğudur.
Bir noktada insanlar, bu güvensiz ve anarĢik durumdan kurtulmak, hayatlarını ve haklarını güvenceye kavuĢturmak
amacıyla, üstün bir otorite kurmaya, diğer bir deyimle devleti yaratmaya karar vermiĢlerdir ki buna, TOPLUM
SÖZLEġMESĠ adı verilmektedir. (AS-2015)
Anayasacılık, devlet iktidarının yazılı bir anayasa ile sınırlandırılması amacını güden siyasal bir akımdır. Anayasacılık
akımının tarihsel kökeninde, hükümdarların mutlak iktidarını burjuvazinin hak ve hürriyetleri lehine sınırlandırma çabası yattığına göre, bunu gerçekleĢtirecek aracın, “kuvvetler ayrılığı” ilkesi olduğu düĢünülmüĢtür. Anayasacılık akımının ortaya çıkmasındaki temel amaç, devletin mutlak iktidarını birey hürriyetleri lehine sınırlandırmak olduğuna göre,
ancak bunu etkin Ģekilde gerçekleĢtirebilen devletler, “ANAYASAL DEVLET” sayılabilirler. (AS-2014), (AS-2016)
 Ġngiliz düĢünürü Locke ve Fransız düĢünürü Montesquieu tarafından savunulmuĢ olan, fakat literatürde daha
çok bu ikincisinin adıyla özdeĢleĢtirilen teoriye göre, devletin yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üç iktidarı
vardır.
18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl “demokratik devrimleri” özü bakımından burjuva devrimleridir. Bu devrimlerle burjuvazi,
aristokrasiyi tasfiye etmek, hükümdarlığı da ya ortadan kaldırmak veya onun yetkilerini sınırlandırmak suretiyle, kendi
hak ve hürriyetlerini güvence altına almaya çalıĢmıĢtır. Bu dönemde ortaya çıkan yazılı anayasalar, bu büyük sosyal
dönüĢümü hukuken tescil eden belgelerdir.(AS-2013)
NOT: Anayasacılık akımının doğal sonucu YAZILI ANAYASALARIN ortaya çıkmasıdır. (DS-2016)
ÇağdaĢ parlamenter rejimler açısından, bir yasama-yürütme ayrılığından değil, bu iki organ arasında sıkı bir iĢbirliğinin
varlığından söz etmek daha doğru olur. Nitekim parlamenter rejimler, genellikle, “yumuĢak kuvvetler ayrılığı rejimle-
ANAYASA HUKUKU
2
ri” olarak nitelendirilmektedir.
 BaĢkanlık rejimlerinde ise, yasama-yürütme ayrılığı, daha gerçek bir anlam taĢır. Bu sistemde yürütme yetkisinin sahibi olan BaĢkan ile yasama yetkisinin sahibi olan meclis (ABD’de Kongre) halk tarafından ayrı ayrı seçilmektedir. Ayrıca ne BaĢkanın Kongre’yi feshetme, ne de Kongre’nin BaĢkanı düĢürme yetkisi vardır.
Dolayısıyla, yasama ve yürütme kuvvetleri, parlamenter rejimdekine oranla, daha sert ve keskin Ģekilde ayrılmıĢlardır.
Bu nedenle BAġKANLIK SĠSTEMLERĠNE “sert kuvvetler ayrılığı rejimleri” adı verilmektedir. (AS-2015)
Kabul edilen sistem, ister parlamenter rejim, ister baĢkanlık rejimi olsun, her ikisinde de yargı organının bu iki siyasal
organ karĢısındaki bağımsızlığı demokratik bir rejimin vazgeçilmez unsurlarından biridir. Bağımsız ve tarafsız bir yargı
organı mevcut olmadıkça, hukuk devletinin gerçekleĢmesi ve birey hak ve hürriyetlerinin etkili Ģekilde korunması
mümkün DEĞĠLDĠR.
NOT: Sınırlı devlet, devlet iktidarının kiĢisel özgürlükler LEHĠNE etkin bir Ģekilde sınırlandırıldığı devletlere denir.
Federalizm ve Yerinden Yönetim
 KUVVETLER AYRILIĞI, (AS-2015), (AS-2016)
Devlet iktidarının yatay düzeyde, yani aynı merkezî devlet yapısının üç unsuru arasında bölüĢülmesi olarak tanımlanabilir. Öte yandan, devlet iktidarının dikey düzeyde, yani merkezî bir devletle onu oluĢturan çeĢitli üniteler arasında
paylaĢılması da söz konusu olabilir.
Anayasacılık akımının temel amacı, devlet iktidarını sınırlandırmak, baĢka bir deyiĢle “sınırlı devlet”i yaratmaksa, dikey bölüĢümün de yatay bölüĢüm kadar etkili bir yöntem olduğunda kuĢku yoktur. Dikey bölüĢümün ĠKĠ Ģekli, federalizm ve yerinden yönetimdir. Bu ikisi arasında bir orta yol olarak, bölgesel (regional) yönetimden de söz edilebilir.
NOT: Devlet erklerinin aynı kiĢide ya da organda toplanmasına ĠSTĠBDAT adı verilir. (AS-2016)
Dikey iktidar bölüĢümünün en geliĢmiĢ Ģekli, FEDERALĠZMDĠR. (DS-2015) Federal devlet, üniter (tekçi) devletin
karĢıtı olarak kullanılmaktadır. Gerçekten, iki yönetim sistemi arasında önemli farklar vardır:
 Üniter devlette tek bir anayasa, tek birer yasama, yürütme ve yargı organı ve ülkenin tümünde bir örnek Ģekilde uygulanan tek bir hukuk sistemi mevcuttur. Federal devlette ise birliği oluĢturan ünitelerden her birinin
(ABD’de bunlara “states” yani devlet denilmektedir) kendisine özgü anayasası, yasama, yürütme ve yargı organları ve kendi hukuku vardır.
 Üniter devlette merkezî yasama organı, kural olarak, yerel yönetim birimlerinin yetki ve görev alanlarını serbestçe belirleyebildiği hâlde, federal devlette merkezî devletle federe devletlerarasındaki yetki bölüĢümü, federal anayasa ile düzenlenmiĢ, dolayısıyla federe devletlerin görev ve yetki alanları anayasal güvence altına
alınmıĢtır.
 Federal devlette federe devletler, federal devlet iradesinin oluĢumuna devlet olarak katılırlar. Bunun yolu, federal devletlerde yasama organının mutlaka iki meclisli olması, nüfus esasına göre halkı temsil eden birinci meclislerin yanında federe devletleri, çoğu zaman eĢit Ģekilde devletler olarak temsil eden bir ikinci meclisin bulunmasıdır.
NOT: Federal devletlerde merkezi yönetim ile federe devletlerarasındaki yetki bölüĢümünün ihlalini önlemek için; Anayasa Yargısının varlığı ZORUNLUDUR. (AS-2016)
 ÇağdaĢ demokrasiler arasında federal sistemin örnekleri olarak, ABD, KANADA, BREZĠLYA,
MEKSĠKA, ALMANYA, AVUSTURYA, HĠNDĠSTAN, RUSYA sayılabilir.(AS-2014) (DS-2014)
 Buna karĢılık çağımızda bütün üniter devletler, daha geniĢ veya daha dar ölçüde olmak üzere, yerinden yönetim ilkesine yer vermiĢlerdir.
 Yerinden yönetim sisteminin daha ileri bir Ģekli de bölgelere, federe devletler düzeyinde olmasa da oldukça ge-
ANAYASA HUKUKU
3
niĢ yetkiler ve özerklik tanıyan bölgesel yönetim sistemidir. Bunun çağdaĢ örnekleri arasında ĠSPANYA,
ĠTALYA VE BĠRLEġĠK KRALLIK’A değinilebilir.
Yazılı-Yazısız ve Sert-YumuĢak Anayasa Ayrımı
 ĠNGĠLTERE, yazılı bir anayasaya sahip olmamakla birlikte, çok güçlü anayasal gelenekleri, yaygın ve güçlü
demokrasi kültürü ve etkin sivil toplum kuruluĢları sayesinde bir anayasal devlettir. Ġsrail, Yahudi Devleti’nin niteliği üzerinde laik ve Ortodoks Yahudiler arasındaki derin görüĢ farkı nedeniyle bir anayasa yapamamıĢ, ancak çeĢitli devlet kurumlarını olağan kanunlarla düzenlemiĢtir. (AS-2013)
Suudi Arabistan da tek meĢru anayasanın Ģeriat olduğu ve beĢerî irade ürünü bir anayasanın yapılamayacağı inancıyla, yazılı bir anayasa yapmamıĢtır.
 Anayasalar, değiĢtirilme yöntemlerine göre, yumuĢak ve sert anayasalar olmak üzere ikiye ayrılır. YumuĢak
anayasalar, aynen diğer kanunlar gibi kolaylıkla değiĢtirilebilen anayasalardır. Sert anayasalar ise değiĢtirilmeleri, yasama meclislerinde nitelikli çoğunluk, kurucu meclis, halk oylaması zorunluluğu gibi, güçleĢtirici Ģartlara bağlanmıĢ olan anayasalardır. (AS-2013) (AS-2014) (AS-2014)
 Günümüzde, hemen bütün anayasalar, sert anayasa niteliğindedir. Sert anayasa sistemi, iki ihtiyacı karĢılamaktadır. Biri, devlet yönetiminde ĠSTĠKRAR düĢüncesidir. Diğer bir deyiĢle, devletin temel yapısının, dar ve
gelip geçici çoğunluklarla sık sık değiĢtirilmesinin sakıncalı olduğu düĢüncesidir. Diğeri de çoğunluğun keyfi iktidarına karĢı siyasal azınlıkları KORUMA ihtiyacıdır.
Bir anayasayı tümden YENĠDEN YAPMA iktidarına “asli kurucu iktidar” o anayasayı kendi koyduğu değiĢtirilme
KURALLARINA UYGUN olarak değiĢtirme iktidarına da “tali (türevsel) kurucu iktidar” adı verilir. (DS-2014) (AS2014) (AS-2015)
 Asli kurucu iktidar, ya bu amaçla özel olarak kurulmuĢ bir kurucu meclis” veya olağan yöntemlerle seçilmiĢ bir
yasama meclisi tarafından kullanılabilir ve çoğu zaman buna bir halk oylaması (referandum) aĢaması da eklenir.
Çağımızda hemen bütün devletlerin sert/katı anayasa sistemini benimsemiĢ olmalarının iki temel nedeni vardır. Birincisi, siyasal ve hukuki istikrar düĢüncesidir.
Diğer bir deyiĢle, bir devletin temel kuruluĢunu belirleyen bir hukuki metnin, günlük siyasal dalgalanmaların ve duygusal faktörlerin sonucu olarak, basit çoğunluklarla sık sık değiĢmesi, temel siyasal istikrar ihtiyacı ile bağdaĢmaz.
Ġkincisi, anayasa değiĢikliklerinde yasama meclislerinin nitelikli çoğunluklarına ve diğer güçleĢtirici Ģartlara yer
verilmesi, çoğunluğun mutlak ve keyfi iktidarına karĢı, azınlıkta olan toplum gruplarının bir güvencesidir.
ANAYASA HUKUKU
4
ÜNĠTE-2
TÜRKĠYE’DE ANAYASA GELĠġMELERĠNE GENEL BAKIġ
Türkiye’de Anayasa GeliĢmelerine Genel BakıĢ
 Osmanlı imparatorluğu, devlet yönetim sistemi bakımından, Mutlak MonarĢiydi. PadiĢahın yetkilerini sınırlandıracak hukuk kuralları ve bu kuralları etkili kılacak hukuki mekanizmalar yoktu. Bütün devlet yetkileri padiĢahta toplanmıĢtı. (AS-2016)
Osmanlı Ġmparatorluğu’nda anayasal geliĢmenin ilk adımı olarak, 1808 yılında merkezî hükûmetin temsilcileri ile âyan
temsilcileri arasında kabul edilip imzalanan SENED-Ġ ĠTTĠFAK gösterilir. (AS-2013)
 Bu senette, devlet iĢlerine resmî sıfatı haiz memurlardan baĢkasının karıĢamayacağı, iktidarın kullanılmasına
sadrazamın katılacağı ve bundan dolayı kendisinin sorumlu olacağı gibi hükümler yer almıĢ, buna karĢılık âyan
temsilcileri, içlerinden birinin devlete karĢı ayaklanması hâlinde bunun bastırılmasına yardımcı olmayı taahhüt etmiĢlerdir. Bu belge Merkezi hükümetin ZAYIFLADIĞINI da ispatlar. (AS-2015)
Osmanlı anayasal geliĢmesinin ikinci aĢaması, 1839 tarihli Tanzimat Fermanı’dır. Bu fermanda, devletin bütün uyrukları için can, mal ve ırz güvenliği vaad edilmiĢ, vergi ve askerlik iĢlerinin de bir düzene bağlanacağı söylenmiĢtir. Bu
vaadler, 1856 Islahat Fermanı ile de doğrulanmıĢ; ayrıca bu ferman, din farkı gözetilmeksizin bütün devlet uyruklarının
eĢit iĢlem görmesi ilkesini de getirmiĢtir.
 Tanzimat ve Islahat fermanlarında yer alan ilkeler, HUKUK DEVLETĠNĠN geliĢimi bakımından önemli olmakla beraber, hâlâ bu ilkelerin etkinliğini sağlayacak ve padiĢahın yetkilerini sınırlandıracak mekanizmalar kurulmuĢ değildir. Ferman hükümlerine uyup uymamak, padiĢahın takdirine bağlıdır. (DS-2014) (AS-2015)
Genç Osmanlılar adı verilen bu grup, Osmanlı Ġmparatorluğu’nun çöküntüden kurtulabilmesi için, meĢruti (anayasalı) bir monarĢiye geçilmesini, yani padiĢahın yetkilerinin kurulacak bir meclisle sınırlandırılmasını gerekli görüyordu.
Bu akımın etkisiyle, 1876 yılında ĠLK OSMANLI ANAYASASI (Kânûn-i Esâsî) ilan edilmiĢtir.
1876 Anayasası, Meclis-i Umumî adını alan bir parlamento kurmuĢtur. Bu parlamento, iki meclisten meydana gelmektedir. Heyet-i Âyan adını taĢıyan meclisin bütün üyeleri, padiĢah tarafından atanmaktadır. Heyet-i Mebusan üyeleri ise
halk tarafından iki dereceli seçimle belirlenmektedir. Anayasa, parlamentonun yetkilerini hayli dar tutmuĢtur. Örneğin, bir parlamento üyesinin kanun teklif edebilmesi için, önce padiĢahtan müsaade alması gereklidir. Her iki meclisçe
kabul edilen tasarılar, padiĢahın onayı olmadan yürürlüğe girememektedir. Hükûmetin Heyet-i Mebusan’a karĢı sorumluluğu, anayasada açıkça belirtilmiĢ değildir. Buna karĢı padiĢah, istediği zaman Heyet-i Mebusanı feshedebilmektedir.
Görülüyor ki 1876 Anayasası, henüz Batı örneklerine uygun bir meĢruti monarĢi kuramamıĢtır. Devlet yönetiminde ağırlık, gene de padiĢahtadır. Nitekim II. Abdülhamid, anayasanın bu niteliğinden yararlanarak, 1878 yılında Mebusan Meclisi’ni dağıtmıĢ ve ülkeyi tekrar mutlakiyetle yönetmeye baĢlamıĢtır.
II. Abdülhamid’in mutlakıyeti, aydın çevrelerde git gide yoğunlaĢan bir muhalefet uyandırmıĢ, Genç Türkler adı verilen
bu muhalefet hareketi, Genç Osmanlılardan daha geniĢ bir çevrenin malı olmuĢtur. Nihayet 1908 yılında Rumeli’deki
askeri birliklerin isyana baĢlamasıyla II. Abdülhamid, 1876 Anayasası’nı yeniden yürürlüğe koymak zorunda kalmıĢtır.
Böylece, Osmanlı Ġmparatorluğu’nda II.MeĢrutiyet dönemi açılmıĢtır.(1909)
 1909 değiĢiklikleri ile padiĢahın yetkileri daraltılarak Mebusan Meclisi’nin yetkileri geniĢletildi. Bakanlar Kurulu’nun Mebusan Meclisi’ne karĢı sorumlu olduğu açıkça belirtildi. PadiĢahın meclisi feshetme hakkı, Âyan
Meclisi’nin onayı ve üç ay içinde yeni seçim yapılması Ģartlarına bağlandı. Kanun teklif edebilmek için padiĢahın izninin alınması zorunluluğu kaldırıldı.
Meclislerce kabul edilen bir kanunun, padiĢahça ya iki ay içinde onaylanması ya da bir kere daha görüĢülmek üzere
meclislere geri gönderilmesi hükmü konuldu. Geri gönderme hâlinde bu metnin kanunlaĢabilmesi için meclislerin 2/3
çoğunluğu gerekli idi. (DS-2013)
ANAYASA HUKUKU
5
Millî Mücadele Dönemi
TBMM Hükümeti’nin dayandığı ilkeler, 20 Ocak 1921 tarihli TeĢkilat-ı Esasiye Kanunu ile daha açıklığa kavuĢturuldu.
1876 Kânûn-i Esasi’si henüz resmen yürürlükten kaldırılmadığı için, bu anayasa, sadece 24 maddelik kısa bir metin olarak kaleme alındı. Fakat 1921 Anayasası’nın artık Kânûn-i Esasi’den çok farklı temellere dayanmakta ve yeni bir Türk
Devleti’ni kurmakta olduğu açıktı. 1921 Anayasası’nın en önemli yeniliği ve en devrimci ilkesi, millî egemenlik ilkesidir.
Bir Devlet BaĢkanlığı makamının yaratılması da siyasal nedenlerle uygun görülmemiĢti. (AS-2013)
1921 Anayasası, il ve nahiyelerde halk idaresi, yani yerinden yönetim ilkesini kabul etmiĢtir. Bu anayasa, saltanatın
kaldırılacağı yolunda bir hüküm taĢımamakla beraber, millî egemenlik ilkesinin, kiĢisel egemenliğe dayanan
MONARġĠK (Devlet BaĢkanının veraset yoluyla baĢa geldiği) bir yönetim sistemiyle bağdaĢamayacağı açıktır. Anayasa,
yasama ve yürütme kuvvetlerinin TBMM’de toplandığını, meclisin bakanlara yön gösterebileceğini ve gerektiğinde onları değiĢtirebileceğini belirtmektedir. (AS-2014)
NOT: Cumhuriyetin ilanı ile Milli Mücadele Döneminde yeni siyasi rejimin adı konmuĢtur. (AS-2016)
1921 Anayasası’nın kurduğu bu hükûmet sistemi, MECLĠS HÜKÛMETĠ sisteminin tipik bir örneğidir.
 Meclis Hükûmeti: Yasama ve yürütme kuvvetlerinin, yasama organında birleĢmesi ile oluĢan hükûmet biçimidir.
Kuvvetler Ayrılığı: Devletin yasama, yürütme ve yargı iktidarlarının farklı devlet organlarına verilmiĢ olmasını ifade
eder. Kuvvetler ayrılığı; Devlet Ġktidarının Sınırlandırılması Ġlkesinin bir sonucudur. (AS-2013), (AS-2016)
 BaĢkanlık Hükûmeti: Yasama ve yürütme kuvvetlerinin, birbirinden kesin olarak ayrıldığı hükûmet biçimidir.
 Parlamenter Rejim: Yasama ve yürütme kuvvetlerinin, yumuĢak ve dengeli biçimde ayrıldığı rejim modelidir.
I.TBMM’de bugün anladığımız anlamda siyasal parti grupları yoktu. Buna karĢın, meclisin açılıĢından kısa bir zaman
sonra, Birinci ve ikinci Gruplar adıyla anılan iki siyasal grup oluĢmuĢtu. Birinci Grup, Atatürk’ü ve hükûmeti destekleyen,
Ġkinci Grup ise onlara muhalif olan milletvekillerinden oluĢmaktaydı. Fakat bu iki grup arasındaki sınır çizgisi kesin değildi. Oylamalarda, gruplardan birine mensup bazı milletvekillerinin, diğer grubun çoğunluğuyla birlikte oy kullandığı görülüyordu.
I.TBMM’nin bütün üyeleri, vatanın düĢman saldırısından kurtarılması amacında görüĢ birliği hâlinde bulunmakla beraber,
bundan sonra izlenecek siyasetler konusunda farklı görüĢlere sahiptiler.
NOT: Türk tarihinde bu derece önemli bir rol oynayan I. TBMM, tarihî görevini yerine getirdikten sonra, Nisan 1923’te
yeni seçimler yapılmak üzere, dağılma kararı verdi. Cumhuriyeti ilan eden ve 1924 Anayasası’nı hazırlayan II. TBMM
olmuĢtur.
 1924 Anayasası
1921 TeĢkilatı Esasiye Kanunu da yeni devletin ihtiyaçlarına cevap verecek derecede uzun ve ayrıntılı bir metin
DEĞĠLDĠ. Yeni Anayasa, 20 Nisan 1924’te TBMM tarafından kabul edilerek, 23 Nisan 1924’te yayınlandı.
NOT: 1924 Anayasası Cumhuriyet’e ilk defa bir yönetim biçimi olarak yer vermiĢtir. (AS-2016)
1924 Anayasası’nın meclis hükûmetini andıran yönleri Ģunlardır:
 Anayasaya göre, “Türk Milletini ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi temsil eder ve Millet adına egemenlik hakkını yalnız o kullanır”. “Yasama yetkisi ve yürütme erki Büyük Millet Meclisi’nde belirir ve onda toplanır”.
 Meclis, hükûmeti her zaman denetleyebileceği ve düĢürebileceği hâlde, hükûmetin meclisi feshetme yetkisi
yoktur.
1924 Anayasası, bazı yönleriyle de parlamenter sistemi andırmaktadır:
a. Meclis, yasama yetkisini kendi kullandığı hâlde, yürütme yetkisini ancak CumhurbaĢkanı ve Bakanlar Kurulu eliyle
kullanabilir. Öyleyse, yürütme yetkisi teorik olarak mecliste bulunmakla beraber, meclisin yürütme iĢlemlerini bizzat
yapması söz konusu değildir. Bu sistemi, anayasacılarımız, kuvvetler birliği ve görevler ayrılığı sistemi olarak adlandırmıĢtır.
b. Hükûmetin kurulması konusunda parlamenter sisteme uygun bir model kabul edilmiĢtir. Anayasanın 44. maddesine
ANAYASA HUKUKU
6
göre “BaĢbakan, CumhurbaĢkanınca Meclis üyeleri arasından tayin olunur. Öteki bakanlar, BaĢbakanca seçilip tamamı
CumhurbaĢkanı tarafından onandıktan sonra meclise sunulur.
Meclis toplanık değilse sunma iĢi meclisin toplanmasına bırakılır. Hükûmet, tutacağı yolu ve siyasi görüĢünü en geç bir
hafta içinde meclise bildirir ve ondan güven ister”.
c.1924 Anayasası, parlamenter sistemin temel ilkelerinden biri olan hükûmetin kollektif sorumluluğu ilkesini açıkça
kabul etmiĢtir. Anayasanın 46. maddesine göre “Bakanlar Kurulu, hükûmetin genel politikasından birlikte sorumludur”.
1924 Anayasası, SERT bir anayasaydı. (AS-2015) Ancak Anayasa Mahkemesi olmadığından sertliği zedelenmiĢtir.
(DS-2014) Bu anayasanın 102. maddesine göre, anayasada değiĢiklik teklifinin meclis üye tam sayısının en az üçte
biri tarafından imzalanması Ģarttır. DeğiĢiklik tekliflerinin kabulü de üye tam sayısının en az üçte ikisinin oyuyla mümkündü. Gene, Anayasanın Devlet Ģeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki 1. maddesinde değiĢiklik ve baĢkalama yapılması hiçbir türlü teklif edilemezdi.
1924 Anayasası, bunun dıĢında “Anayasanın hiçbir maddesi hiçbir sebep ve bahane ile savsanamaz ve iĢlerlikten alıkonamaz. Hiçbir kanun Anayasaya aykırı olamaz.” hükmünü de taĢıyordu. (AS-2014)
 Laiklik
1924 Anayasası’nın getirdiği en önemli yeniliklerden biri de laiklik ilkesidir. Gerçi bu ilke, 1924 Anayasası’nda baĢtan
beri yer almıĢ DEĞĠLDĠR. (AS-2013), (AS-2016)
Anayasanın ilk Ģeklinde, “Türkiye Devletinin dini, Din-i islamdır” ifadesi yer aldığı gibi, Meclisin yetkileri arasında
“ahkâm-ı Ģer’iyenin tenfizi” (Ģeriat hükümlerinin uygulanması) hususu da sayılmıĢtır. Bu hükümler, 1928 yılındaki anayasa değiĢikliği ile çıkarılmıĢ, 1937 değiĢikliği ile de laiklik ilkesi resmen kabul olunmuĢtur. (AS-2014)
Anayasa’nın 24/3. maddesi de, inanç hürriyetinin doğal bir uzantısıdır. Buna göre, “kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya ZORLANAMAZ; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı
KINANAMAZ”. (AS-2013)
 Kamu Hürriyetleri
1924 Anayasası, hürriyetler konusunda, Fransız Devrimi’nden beri süregelmekte olan tabii hak anlayıĢını kabul etmiĢtir. Anayasa’nın 68. maddesine göre, “Her Türk hür doğar, hür yaĢar. Hürriyet, baĢkasına zarar vermeyecek her Ģeyi yapabilmektir.Tabii haklardan olan hürriyetin herkes için sınırı, baĢkalarının hürriyeti sınırıdır. Bu sınırı ancak kanun çizer.”
1924 Anayasası, iki kısa çok partili hayat denemesi (1925’te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve 1930’da Serbest Fırka) bir yana bırakılırsa, 1946 yılına kadar tek partili; 1946’dan 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesine kadar da çok partili
bir rejim içinde uygulanmıĢtır. Anayasa, aslında demokratik bir ruha sahip olmakla beraber, demokratik geleneklerin
henüz sağlam Ģekilde yerleĢmemiĢ olduğu bir ülkede, çok partili hayatın aksamadan iĢlemesini sağlayacak hukuki güvencelerden yoksundu.
Bu sakıncalar, özellikle 1954-1960 döneminde açıkça ortaya çıkmıĢ, Meclis çoğunluğunca (Demokrat Parti) kabul edilen çeĢitli antidemokratik kanunlar, iktidar-muhalefet iliĢkilerini kopma noktasına getirmiĢ, buna diğer bazı nedenlerin
de eklenmesi, 27 Mayıs müdahalesinin ortamını HAZIRLAMIġTIR. (AS-2013)
 Çoğulcu Demokrasi: Siyasal çoğunluğun etkin Ģekilde sınırlandığı ve çeĢitli siyasal ve sosyal güçlerce paylaĢıldığı demokrasi anlayıĢıdır. Kamu iyiliği, ancak toplum içindeki çeĢitli grupların varlığından ve bunlar arasındaki özgür tartıĢma ve pazarlıklardan doğar. (AS-2014)
 Çoğunlukçu Demokrasi AnlayıĢı: Çoğunluk iradesinin daima kamu iyiliğine yöneldiği ve hiçbir zaman yanılmadığı varsayımına dayanır.
 Millî Birlik Komitesi ve Geçici Anayasa Dönemi
27 Mayıs 1960 müdahalesi ile yasama ve yürütme yetkilerini üzerine alarak iktidara geçen Millî Birlik Komitesi (MBK),
kabul ettiği 1 Sayılı Kanunla, 1924 Anayasası’nın birçok hükmünü değiĢtiren geçici bir anayasa düzeni kurmuĢtur. Bu
Anayasaya göre, MBK, TBMM’nin yetkilerine sahiptir. (DS-2015)
KOMĠTE, yasama yetkisini bizzat, yürütme yetkisini de kendi seçtiği bakanlar eliyle kullanacaktır.(AS-2014) (DS2015) Bakanları, Devlet BaĢkanı tayin etmektedir. MBK, bakanları denetleme ve istediği takdirde azletme yetkisine sa-
ANAYASA HUKUKU
7
hiptir. Geçici anayasanın meydana getirdiği Devlet BaĢkanlığı makamı; CumhurbaĢkanı, BaĢbakan, BaĢkomutan ve
MBK BaĢkanlığı yetkilerini kendisinde birleĢtirmiĢtir.
MBK, iktidara geldiği günden itibaren, ülkenin ihtiyaçlarına cevap verecek yeni bir anayasa hazırlama çalıĢmalarına baĢlamıĢ ve Ord. Prof. Sıddık Sami Onar baĢkanlığında üniversite öğretim üyelerinden oluĢan bir komisyonu, anayasa tasarısını hazırlamakla görevlendirmiĢtir.
1961 Anayasası’nın Temel Nitelikleri
Anayasa’nın üstünlüğünü sadece teorik düzeyde ifade etmekle yetinmemiĢ, kanunların anayasaya uygunluğunun
YARGISAL DENETĠMĠ sistemini benimsemek suretiyle, anayasa üstünlüğünün gerçek güvencesini ve müeyyidesini sağlamıĢtır. 1961 Anayasası’na göre bu denetim, bazı durumlarda genel mahkemelerce de yapılabilmekle beraber,
kanunların anayasaya uygunluğunun denetiminde esas görev, 1961 Anayasası ile kurulmuĢ olan Anayasa Mahkemesi’ne düĢmektedir. (AS-2015), (DS-2016)
 Anayasa Mahkemesi’nin kurulmasını ve kanunların anayasaya uygunluğunun yargısal denetiminin kabulünü,
1961 Anayasası’nın en önemli ve etkili yeniliklerinden biri saymak yanlıĢ olmaz.
 1961 Anayasası’nın yeniliklerinden biri de yasama organını, Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu olarak iki
meclise bölmüĢ olmasıdır.
 Anayasalar, çoğulcu bir toplum yapısını kendiliğinden yaratamazlar. Ancak onun geliĢimini kolaylaĢtırabilir veya
engelleyebilirler. 1961 Anayasası, amaçladığı çoğulcu demokratik düzeni gerçekleĢtirebilmek için, çoğulcu toplum yapısının ve onu oluĢturan gönüllü kuruluĢların geliĢtirilmesine öncelik vermiĢ, bunu kolaylaĢtırıcı bir dizi
hüküm kabul etmiĢtir. (DS-2014)
 1961 Anayasası, temel hak ve hürriyetlere, 1924 Anayasası’na oranla hem daha geniĢ, hem daha güvenceli
bir yer vermiĢtir. Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliklerini belirten 2. madde, bu nitelikler arasında “insan haklarına....
dayanan....devlet” olma niteliğini de saymaktadır. Bu deyim, hürriyetçi (liberal) bir siyasal rejimi ifade etmektedir.
 Sosyal Devlet
Sosyal devlet, devletin sosyal barıĢı ve sosyal adaleti sağlamak amacıyla, sosyal ve ekonomik hayata aktif Ģekilde müdahalesini meĢru ve gerekli gören bir devlet anlayıĢı olarak tanımlanabilir. 1924 Anayasası, 1937’de geçirdiği değiĢiklikle, devletin nitelikleri arasında halkçılık ve devletçilik gibi sosyal devletle iliĢkili sayılabilecek ilkeleri de saymıĢ olmakla
beraber, sosyal devlet ne sadece halkçılığa, ne de sadece devletçiliğe indirgenebilir. Sosyal devlet düĢüncesi ve onun
birlikte getirdiği kurumlar, 1961 Anayasası’nın en önemli yeniliklerinden birisi olmuĢtur.
1961 Anayasası’nın Uygulanması
1961 Anayasası hakkında 9 Temmuz 1961 tarihli halk oylamasının sonuçları, bu anayasaya karĢı daha ilk günden itibaren Türk toplumunun bazı kesimlerinde hayli güçlü bir muhalefetin var olduğunu göstermiĢtir. Gerçekten, Kurucu Meclis
tarafından kabul edilen anayasa tasarısı geçerli oyların yaklaĢık %61.7’sinin evet oyu ile kabul edilmiĢtir. Halk oylamasının yapıldığı tarihte MBK yönetiminin hâlâ iĢ baĢında olduğu ve bu yönetimce iktidardan uzaklaĢtırılan Demokrat Parti’nin (DP) eski seçmen ve taraftarlarının henüz yeterince örgütlenememiĢ bulundukları göz önüne alınırsa, anayasa tasarısına karĢı %40’a yakın olumsuz oyun hayli yüksek ve anlamlı kabul edilmesi gerekir
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) 12 Mart 1971 Muhtırası ile Demirel Hükûmeti’ni istifaya zorlayıp, ordu desteğinde, bir
partiler üstü geçici yönetim kurmaları ile anayasa değiĢikliği de gündeme gelmiĢtir.
1961 Anayasası, 1971-1973 ara rejim döneminde iki defa önemli değiĢikliğe uğramıĢtır. Bunlardan daha köklü olan birincisi, 1488 Sayılı Kanun’la yapılan 22 Eylül 1971 tarihli değiĢiklik (bununla 1961 Anayasası’nın 35 maddesi değiĢtirilmiĢ ve dokuz geçici hüküm eklenmiĢtir), ikincisi de 1699 Sayılı Kanun’la yapılan 20 Mart 1973 tarihli değiĢikliktir. Bu değiĢikliklerin ana yönleri Ģöyle özetlenebilir:
a. Yürütmenin güçlendirilmesi: Bu özellik, Bakanlar Kurulu’na kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarma yetkisinin
tanınmasında; vergi, resim ve harçların muafiyet ve istisnaları ile nisbet ve hadlerine iliĢkin hükümlerde değiĢiklik
yapmaya Bakanlar Kurulu’nun yetkili kılınmasında; üniversite özerkliğinin zayıflatılmasında ve Türkiye Radyo ve
Televizyon Kurumu’nun (TRT) özerkliğinin kaldırılmasında kendisini göstermektedir.
ANAYASA HUKUKU
8
b. Temel haklarda meydana getirilen sınırlamalar: Bu alanda, özellikle 11.maddede yapılan değiĢiklikle, bütün temel
haklar için geçerli genel bir sınırlama hükmü getirilmesi; çeĢitli hak ve hürriyetlerle ilgili anayasal sınırlar sınırların ve yasal sınırlama sebeplerinin arttırılması; devlet memurlarının sendika kurma hakkının ortadan kaldırılması; “tabii
yargı yolu” yerine “kanuni yargı yolu” ilkesinin getirilmesi sayılabilir.
c. Yargı denetimine getirilen sınırlamalar: Bu konuda da özellikle, Anayasa Mahkemesi’nde iptal davası açabilecekler
arasında “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsilcisi bulunan siyasi partiler” deyiminin “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu bulunan siyasi partiler” olarak değiĢtirilerek küçük partilerin iptal davası açma hakkından yoksun bırakılması; Anayasa Mahkemesi’nin anayasa değiĢikliklerini ancak Ģekil yönünden denetleyebileceğinin belirtilmesi; Askeri Yüksek idare Mahkemesi’nin (AYĠM) kurulması suretiyle, asker kiĢilerle ilgili idari eylem ve iĢlemlerin denetiminin
DanıĢtay’ın görev alanından çıkarılması; üyelerinin atanmasında Bakanlar Kurulu’nun aday göstermesi gibi, hâkimlerin
atanmalarındaki genel yöntemden sapan Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin (DGM) kurulması sayılabilir. 1971 ve 1973
Anayasa değiĢiklikleri, bir bakıma 1982 Anayasası’nın habercisidir. Çünkü 1982 Anayasası, 1961 Anayasası’ndan gene
aynı yönlerde, fakat bu sefer daha da radikal biçimde ayrılmıĢtır.
ANAYASA HUKUKU
9
ÜNĠTE-3
MĠLLÎ GÜVENLĠK KONSEYĠ REJĠMĠ, 1982 ANAYASASI’NIN YAPILIġI VE BAġLICA ÖZELLĠKLERĠ
Millî Güvenlik Konseyi Rejimi
1961 Anayasası dönemi, 12 Eylül 1980 günü TSK’nin emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yönetime el koyması ile
sona ermiĢtir.
Geçici dönemde Bakanlar Kurulu görevleri, 21 Eylül 1980’de BÜLEND ULUSU BAġKANLIĞI’NDA kurulan ve sivillerden oluĢmuĢ bulunan Bakanlar Kurulu’na bırakılmıĢtır. (AS-2015)
Bakanlar Kurulu’nun programı Millî Güvenlik Konseyi’nce görüĢülerek, 30 Eylül’de hükûmete güven belirtilmiĢtir. 1982
Anayasası, yasama sürecine basitlik ve sürat getirmek için Cumhuriyet Senatosunu kaldırmıĢtır. (AS-2015), (AS-2016)
Kanunun 2. maddesine göre Kurucu Meclis’in görevleri:
 “Yeni Anayasa’yı ve Anayasa’nın HALKOYUNA SunuluĢ Kanunu’nu hazırlamak; (AS-2013)
 Halkoyuna sunulan ve milletçe kabul edilince kesinleĢerek, geçici hükümlerine göre yürürlüğe girecek olan Anayasa’nın ilkelerine uygun SĠYASĠ Partiler Kanunu’nu hazırlamak;
 Yeni Anayasa’nın ve Siyasi Partiler Kanunu’nun hükümlerini göz önünde tutarak SEÇĠM Kanunu’nu hazırlamak;
 Millî Güvenlik Konseyi’nce kararlaĢtırılacak tarihte yapılacak genel seçimlerle Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulup fiilen göreve baĢlayıncaya kadar, kanun koyma, değiĢtirme ve kaldırma suretiyle YASAMA görevlerini yerine getirmektir” (AS-2014)
Kurucu Meclis’in SĠVĠL kanadını oluĢturan DANIġMA MECLĠSĠ sözü geçen Kanun’da “belirtilen usul ve esaslara göre
her ilin tespit ve teklif ettiği adaylar arasında Millî Güvenlik Konseyi’nce seçilen 120 üye ile Millî Güvenlik Konseyi’nce doğrudan doğruya seçilen 40 üye olmak üzere 160 üyeden oluĢur”. DanıĢma Meclisi’ne seçilebilmek için, 11 Eylül 1980 tarihinde herhangi bir siyasi partinin üyesi olmamak Ģarttır. (AS-2016)
Müdahaleyi gerçekleĢtiren ve Genelkurmay BaĢkanı Kenan Evren’in baĢkanlığında dört kuvvet komutanından oluĢan
Millî Güvenlik Konseyi’nin kabul ettiği Anayasa Düzeni Hakkında Kanun’un 2.maddesine göre, “Anayasa’da Türkiye
Büyük Millet Meclisi’ne, Millet Meclisi’ne ve Cumhuriyet Senatosu’na ait olduğu belirtilmiĢ bulunan görev ve yetkiler
12 Eylül 1980 tarihinden itibaren geçici olarak Millî Güvenlik Konseyi’nce ve CumhurbaĢkanı’na ait olduğu belirtilmiĢ bulunan görev ve yetkiler de MĠLLÎ GÜVENLĠK KONSEYĠ BAġKANI ve DEVLET BAġKANI’NCA yerine getirilir
ve kullanılır. (DS-2014), (DS-2015)
NOT: DanıĢma Meclisi 1982 Anayasasının hazırlanmasında bir ön çalıĢma organı faaliyeti göstermiĢtir. (AS-2016)
1961 ve 1982 Anayasası’nın Yapım Süreçlerinin KarĢılaĢtırılması
1982 Anayasası’nın hazırlanma süreci 1961 Anayasası’nınki ile karĢılaĢtırıldığında, aralarında baĢlıca Ģu benzerlikler ve
farklar göze çarpmaktadır.
 Benzerlikler
 Her iki Anayasa, askeri müdahaleler sonucu oluĢmuĢtur. (AS-2014)
 Her iki Anayasa, bir kanadı askeri harekatın liderliğini yapan kuruldan (MBK ve Millî Güvenlik Konseyi) diğer kanadı
ise sivillerden (Temsilciler Meclisi ve DanıĢma Meclisi) oluĢan Kurucu Meclis’ler tarafından hazırlanmıĢtır.
 Her iki durumda da Kurucu Meclis, daha doğrusu bu Meclis’in sivil kanadı SEÇĠMLE oluĢmamıĢtır.
 Her iki durumda da Kurucu Meclisçe hazırlanan Anayasa, halkoyuna sunulmak suretiyle kesinleĢmiĢtir.
 Her iki durumda da sivil kanadın, Bakanlar Kurulu’nun kurulması ve düĢürülmesine iliĢkin yetkileri yoktur.
NOT: 1982 Anayasası’nın yapım süreci, 1961 Anayasası’na oranla daha az temsilî ve demokratik bir süreç olmuĢ, Millî Güvenlik Konseyi bu konuda son sözü söylemiĢtir. (DS-2013)
 Farklar
Gerek Temsilciler Meclisi gerek DanıĢma Meclisi, genel seçim sonucunda oluĢmamakla beraber, 1961 Temsilciler
Meclisi’nin daha temsilî nitelik taĢıdığı görülmektedir. Bu meclisin üyelerinin aĢağı yukarı üçte biri dolaylı bir seçimle üyelik sıfatını kazanmıĢ, önemli bir bölümü de kooptasyon, yani çeĢitli meslek kuruluĢlarının kendi temsilcilerini belirlemesi
ANAYASA HUKUKU
10
yoluyla oluĢmuĢtur. Buna karĢılık DanıĢma Meclisi üyelerinin tümü Millî Güvenlik Konseyi tarafından atanmıĢtır.
Temsilciler Meclisi’nde, kapatılan DP dıĢında, günün diğer iki partisi olan CHP ve CKMP gerek doğrudan doğruya
kendilerine ayrılan kontenjanlar, gerek iller ve meslek kuruluĢları temsilcileri arasındaki parti üyeleri kanalıyla, Anayasa’nın hazırlanmasında büyük ölçüde etkili oldukları hâlde, DanıĢma Meclisi tümüyle PARTĠSĠZ bir meclistir. (AS2013)
Bu iki fark, DanıĢma Meclisi’nin Temsilciler Meclisi’ne oranla, sosyal kompozisyon bakımından çok daha fazla bürokrasi ağırlıklı bir kuruluĢ olması sonucunu doğurmuĢtur.
d. Temsilciler Meclisi MBK karĢısında, DanıĢma Meclisi’nin Millî Güvenlik Konseyi karĢısındaki durumuna oranla daha
geniĢ yetkili bir kuruluĢtur. Bu anlamda Anayasa’nın yapımında nihai söz, Millî Güvenlik Konseyi’ndedir. DanıĢma
Meclisi, nihayet bir danıĢma veya ön çalıĢma organıdır.
e. 1961 sisteminde, halkoyuna sunulan anayasa tasarısının kabul edilmemesi hâlinde ne yapılacağı açıkça belirtilmiĢtir.
Bu durumda, yeni Seçim Kanunu’na göre yapılacak genel seçimle yeni bir Temsilciler Meclisi kurulacak ve bu meclis,
anayasa çalıĢmalarına yeniden baĢlayacaktır. 1981-83 sisteminde ise, Anayasa tasarısının halkoylamasında reddi durumunda ne yapılacağı konusunda bir açıklık yoktur. Bu durum, tasarı reddedildiği takdirde askerî idarenin belirsiz bir
süre daha devam edebileceği düĢüncesini akla getirebilecek niteliktedir.
f. 1961 Halkoylamasında siyasal partiler kamuoyu oluĢturmakta aktif bir rol oynadıkları, hatta Anayasa’nın kabulüne karĢı olan görüĢler nisbî bir rahatlık içinde ifade edilebildiği hâlde, 1982 Halkoylamasına iliĢkin 70 sayılı Millî Güvenlik Konseyi kararında, Anayasa üzerindeki görüĢ ve önerilerin açıklanmasında “münhasıran Anayasa taslağının geliĢtirilmesi maksadı içinde” kalınacağı, “Anayasanın halkoylamasında, halkın vereceği reyin nasıl olması gerekeceği hususunda etki yapacak herhangi bir telkinde” bulunulamayacağı belirtilmiĢtir.
g. 1961 Halkoylaması’nın aksine, 1982 Halkoylaması’nda Anayasanın kabulü, CumhurbaĢkanı’nın seçimiyle birleĢtirilmiĢtir. Anayasanın geçici birinci maddesine göre, “Anayasanın, halkoylaması sonucu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
olarak kabul edildiğinin usulünce ilanı ile birlikte halkoylaması tarihindeki Milli Güvenlik Konseyi BaĢkanı ve Devlet BaĢkanı, CumhurbaĢkanı sıfatını kazanarak, yedi yıllık bir dönem için, Anayasa ile CumhurbaĢkanı’na tanınan görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır. 18 Eylül 1980 tarihinde Devlet BaĢkanı olarak içtiği and yürürlükte kalır”. (AS-2015)
Kurucu Meclis Hakkında Kanun uyarınca ilkin DanıĢma Meclisi sonra da Millî Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen
Anayasa Tasarısı, 7 Kasım 1982 günü halkoyuna sunulmuĢ ve % 8.63 oranında hayır oyuna karĢılık, % 91.37 oranı nda
evet oyuyla kabul edilmiĢtir. Anayasa’nın yürürlüğe girmesine iliĢkin 177.madde gereğince, 6 Kasım 1983 tarihinde milletvekili genel seçimlerinin yapılmasını takiben, TBMM BaĢkanlık Divanı’nın 6 Aralık 1983’te oluĢmasıyla, yani yeni seçilen meclisin göreve baĢlamasıyla, Millî Güvenlik Konseyi’nin ve DanıĢma Meclisi’nin hukuki varlıkları sona ermiĢtir. Böylece Türk siyasal hayatında yeni bir demokratik dönem baĢlamıĢtır.
1982 Anayasası’nın BaĢlıca Özellikleri
 1982 Anayasası 1961 Anayasası’na oranla daha kazuistik bir yöntemle hazırlanmıĢtır. Kazuistik anayasaların
en önemli eksiği sosyal geliĢmelerin gerisinde kalmasıdır. Türk siyasi kültürünün kanuncu niteliği anayasanın kazuistik olarak hazırlanmasına neden olmuĢtur. (AS-2016), (DS-2016)
 1982 Anayasası, 1961 Anayasası ile biçim yönünden karĢılaĢtırıldığı zaman, ondan daha uzun ve ayrıntılı olduğu göze çarpmaktadır. Kazuistik Anayasa dediğimiz anayasalarda, hürriyetçi demokrasilerin büyük bölümünde
kanunlara veya yasama meclisleri içtüzüklerine bırakılan bazı konuların düzenlenmesine giriĢilmiĢtir.1961 Anayasası’nın 157 madde ve 11 geçici maddeden oluĢmasına karĢılık, 1982 Anayasası 177 madde ve 16 geçici
maddeden meydana gelmiĢtir. Daha önemlisi 1982 Anayasası’nın hemen bütün maddeleri, 1961 Anayasası’nın
ilgili maddelerine oranla daha uzun ve ayrıntılıdır. (DS-2014) -Çerçeve değildir-
 1982 Anayasası’nın BaĢlangıç kısmı da 1961 Anayasası’nın BaĢlangıcından yaklaĢık iki kat daha uzundur.
Çerçeve Anayasa anlamında sadece 1921 anayasamız ve ABD anayasalarını örnek verebiliriz. (AS-2015)
ANAYASA HUKUKU
11
KIYASLAMA
 1982 Anayasası 1961 Anayasası’ndan daha KATI niteliktedir.
 1982 Anayasası bir GEÇĠġ DÖNEMĠ öngörmüĢtür.
 1982 Anayasası otorite - hürriyet dengesinde OTORĠTENĠN ağırlığını arttırmıĢtır.
 1982 Anayasası’nın hazırlanmasında hâkim rol oynayan temel yargı, 1961 Anayasası’nın otorite-hürriyet
dengesini, otorite aleyhine bozmuĢ ve devleti güçsüz kılmıĢ olduğudur.
 1982 Anayasası devlet yapısı içinde yürütme organını güçlendirmiĢtir.
 1982 Anayasası siyasal karar alma mekanizmalarındaki tıkanıklıkları giderici hükümler getirmiĢtir.
 1982 Anayasası’nın bir bölüm hükümleri, bu sakıncaları giderme ve böylece siyasal bunalım olasılıklarını azaltma amacı gütmektedir. Bu hükümlerin belki en önemlisi, CumhurbaĢkanı’na Anayasa’da belirtilen durumlarda
TBMM seçimlerini yenileme yetkisinin verilmesidir. (AS-2013)
 1982 Anayasası 1961 Anayasası’na oranla daha az katılmacı bir demokrasi modelini benimsemiĢtir.
 1982 Anayasası VESAYETÇĠLĠK anlayıĢını güçlendirmiĢtir.
NOT: 1982 Anayasası ile Devlet Otoritesinin Güçlendirilmesine öncelik verilmiĢti. (AS-2016)
1961 Anayasası’na göre meclislerin toplantı yetersayısı üye tamsayısının salt çoğunluğu, karar yetersayısı ise Anayasa’da baĢkaca hüküm yoksa, toplantıya katılanların salt çoğunluğuydu. 1961 Anayasası döneminde özellikle toplantı yetersayısına iliĢkin hüküm, zaman zaman partizan amaçlarla bir engelleme aracı olarak kullanılmıĢ, meclislerin toplanmaları engellenmiĢtir. Buna karĢılık 1982 Anayasası, aĢağıdaki çözümü getirmektedir: “Anayasada, baĢkaca bir hüküm
yoksa, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanır ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı hiçbir Ģekilde üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından AZ olamaz”.
1982 Anayasası’nda siyasal partilerin Meclis grubu kurmalarının güçleĢtirilmiĢ olması da gruplara Anayasa ve içtüzük tarafından tanınmıĢ yetkiler dolayısıyla, Meclis çalıĢmalarında engellemeleri azaltıcı niteliktedir. 1961 Anayasası’na göre
siyasal parti grupları en az on üyeden meydana geldikleri hâlde, 1982 Anayasası’na göre siyasal parti grupları en az
yirmi üyeden oluĢmaktadır.
Siyasal faaliyetin sadece siyasal partiler ve seçilmiĢ devlet organları eliyle yürütülmesi suretiyle, ülke düzeyinde belli ölçüde bir depolitizasyon sağlanması isteği, Anayasa’nın çeĢitli hükümlerine yansımıĢtır. Ancak, sivil toplum kuruluĢlarının
siyasi partilerle iĢbirliğinde bulunmalarını ve siyasi faaliyetlere giriĢmelerini yasaklayan bu hükümlerin hemen tümü,
23.7.1995 tarihli Anayasa değiĢiklikleriyle kaldırılmıĢtır.
RasyonelleĢtirilmiĢ Parlamentarizm
Parlamenter sisteme daha ĠġLERLĠK kazandırmak, gereksiz tıkanma ve bunalımları aĢmak amacıyla bazı kurum ve
kuralların öngörüldüğü bir modeldir.
Saf milli irade: Halk tarafından seçilen yasama organının ve onun içinden çıkan hükümetin, genel oyla seçilmeyen bazı
kurum ve kuruluĢlarca sınırlandırılamaması kuramıdır.
Anayasa, sivil siyasetin alanını, mümkün olduğunca daraltan, seçilmiĢ iktidarların hareket serbestliğini bürokratik denetim mekanizmaları ile alabildiğine kısıtlayan bir anlayıĢı temsil etmektedir. Bu mekanizmalar Ģöyle özetlenebilir:
a. CumhurbaĢkanlığı makamı, 1961 Anayasası’ndaki ile kıyaslanamayacak derecede güçlendirilmiĢ ve gerçek bir vesayet makamı hâline getirilmiĢtir. 1982 Anayasası’na iliĢkin halkoylamasının, Millî Güvenlik Konseyi baĢkanı General Evren’in tek aday olarak katıldığı CumhurbaĢkanlığı seçimleriyle birleĢtirilmesi sonucu, General Evren, sivil yönetime geçilmesinden sonra da hayli uzun bir süre bu vesayet yetkilerini kullanma imkânına kavuĢmuĢtur.
Nitekim kendisi, 1982 Anayasası’nın “kefili” olduğunu defalarca ifade etmiĢtir. Muhtemelen, Evren’in döneminin bitiminden sonra da bu makama ancak devlet elitlerinin onayını sağlamıĢ kiĢilerin seçilebileceği varsayılmıĢtır.
b. Anayasa Mahkemesi üyelerinin ve diğer bazı yüksek yargı mensuplarının (Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
üyeleri, DanıĢtay üyelerinin dörtte biri, Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek idare Mahkemesi üyeleri, Yargıtay Cumhuriyet
ANAYASA HUKUKU
12
BaĢsavcısı ve BaĢsavcı vekili) seçiminde CumhurbaĢkanı’na belirleyici bir rol tanınmak suretiyle, bu organların, özellikle
Anayasa Mahkemesi’nin, CumhurbaĢkanı’nın görüĢleri paralelinde ek vesayet organları olarak çalıĢmaları sağlanmak istenmiĢtir.
c. Benzer Ģekilde, Yükseköğretim Kurulu’nun baĢkan ve üyeleri ile üniversite rektörlerinin seçiminde CumhurbaĢkanı’na
belirleyici bir rol tanınması suretiyle, Konsey rejiminin hassas telakki ettiği bu alanın CumhurbaĢkanı’nın vesayeti altında
olmasına çalıĢılmıĢtır.
d. MGK’nin konumu, 1961 Anayasası’ndaki ile kıyaslanamayacak derecede güçlendirilmiĢ, Kurul kararlarının Bakanlar
Kurulu’nca “öncelikle dikkate alınacağı” hükme bağlanmıĢtır. Kurulda sivil ve asker üyelerin sayıca eĢitliği (eğer CumhurbaĢkanı asker kökenli ise, asker üyelerin çoğunluğu) öngörülmüĢtür. Bu hükümlerde nisbî bir iyileĢtirme, 2001 Anayasa değiĢikliği ile sağlanmıĢtır.
e. Siyasi partilerin faaliyet alanı sınırlandırılmıĢ, parti yasakları ĢiddetlendirilmiĢ, partilerin kapatılmaları kolaylaĢtırılmıĢ, kapatma halinde ilgili parti üyelerine siyasi faaliyet yasağı ve milletvekilliğinin düĢmesi gibi ek müeyyideler getirilmiĢtir. Bu konuda da nisbî iyileĢtirmeler, 1995 ve 2001 Anayasa değiĢiklikleri ile sağlanmıĢtır.
1982 Anayasası’nın DeğiĢiklikleri
OlağandıĢı Ģartlar altında anti-demokratik yöntemlerle hazırlanmıĢ olan ve içeriği itibariyle de otoriter, vesayetçi (AS2014) ve devletçi bir anlayıĢı yansıtan 1982 Anayasası’nın, yürürlüğe girdiği günden itibaren ciddi eleĢtiriler ve değiĢiklik talepleriyle karĢılaĢmıĢ olmasını tabii görmek gerekir. Nitekim bu Anayasa, 1987 yılından günümüze kadar 17 (iptal
edilen 2008 değiĢikliği hariç olmak üzere) değiĢikliğe uğramıĢtır.
 1987 değiĢikliği ile 1982 Anayasası'nın geçici 4. maddesiyle öngörülen siyasal faaliyet yasağı kaldırılmıĢtır.(AS-2016)
ANAYASA HUKUKU
13
ÜNĠTE-4
DEVLETĠN TEMEL NĠTELĠKLERĠ
Devletin Temel Nitelikleri
1982 Anayasası’nın 1. maddesi, aynen 1924 ve 1961 Anayasası’nın 1. maddeleri gibi, “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” hükmünü getirdikten sonra, 2. Madde CUMHURĠYETĠN NĠTELĠKLERĠNĠ saymaktadır. Bu maddeye göre, “Türkiye
Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanıĢma ve adalet anlayıĢı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, baĢlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir”. 3. madde, Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, millî marĢı ve baĢkenti gibi diğer temel özellikleri belirtmektedir.
Bu madde gereğince, “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe’dir. Bayrağı, Ģekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marĢı istiklal MarĢı’dır. BaĢkenti Ankara’dır”.
Çağımızın en istikrarlı ve geliĢmiĢ demokrasilerinden bazılarının (Ġngiltere, Ġsveç, Norveç, Danimarka, Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Ġspanya) anayasal ya da meĢruti monarĢiler olduğu unutulmamalıdır. Bu ülkelerde hükümdarın rolü,
ülkenin ve milletin bütünlüğünü temsil eden bir sembolden öteye geçmez.
Cumhuriyetin Nitelikleri
BaĢlangıç ilkeleri, Toplumun Huzuru, Millî DayanıĢma ve Adalet
Atatürk Milliyetçiliğine Bağlılık
1924 Anayasası’nın 1937 yılında geçirdiği değiĢiklikle, cumhuriyetin nitelikleri arasında milliyetçilik ilkesine yer verilmiĢ
olduğu hâlde, 1961 Anayasası’nda bunun yerine millî devlet deyiminin kullanıldığını görüyoruz.
 Laiklik
Anayasa’nın 2. maddesinde cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan laikliğin, (a) din hürriyeti, (b) din ve devlet iĢlerinin ayrılığı olarak, iki cephesi vardır.
Din hürriyeti, vicdan ve ibadet hürriyetlerini kapsar. Bunlardan ilki, anayasanın 24/1. maddesinde, “Herkes, vicdan, dini
inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.” ġeklinde ifade edilmiĢtir. Ġbadet hürriyeti ise kiĢinin inandığı dinin gerektirdiği ibadetleri, ayin ve törenleri serbestçe yapabilmesidir..
 Resmî Bir Devlet Dininin Olmaması
1928 değiĢikliğine kadar Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, “devletin dini, din-i Ġslam’dır.” yolunda bir hüküm taĢıdığı
hâlde, 1924 Anayasası’nın 1928’deki değiĢikliği ile bu hüküm çıkarılmıĢ, 1937 değiĢikliği ile de laiklik ilkesi açıkça kabul
edilmiĢtir.
 Devletin, Bütün Dinlerin Mensuplarına EĢit Davranması
 Din Kurumlarıyla Devlet Kurumlarının AyrılmıĢ Olması
 Devlet Yönetiminin Din Kurallarından Etkilenmemesi
 Demokratik Devlet
 Demokrasi: Yöneticilerin bütün yönetilenler tarafından serbest ve dürüst seçimler yoluyla seçildiği rejimdir.
 Serbest Seçimler
 Demokrasi, en basit tanımıyla, yöneticilerin tüm yönetilenler tarafından serbest ve dürüst seçimler yoluyla seçildikleri bir rejim olarak tanımlanabilir.
 Seçimler ve halkoylaması, serbest, eĢit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre,
yargı yönetim ve denetimi altında yapılır”.
 Genel Oy: Servet, vergi, öğrenim durumu ve cinsiyet gibi nitelik sınırlandırmaları OLMAKSIZIN bütün yurttaĢların oy kullanma hakkına sahip olmasıdır. (AS-2015)
Türkiye’de I. ve II. MeĢrutiyet dönemlerinde, servete BAĞLI OY ilkesi uygulanmıĢtır. 1924 yılında seçim kanununda yapılan değiĢiklikle, erkekler için genel oy hakkı kabul edilmiĢ; 1934’te ise bu hak, kadınlara da tanınmıĢtır. Böylece,
1934’ten bu yana Türkiye’de genel oy sistemi mevcut olmuĢtur.
 EĢit Oy: Bu ilke, her seçmenin BĠR TEK (lütfen bunu genel oyla KARIġTIRMAYIN!!!, tek oy ifadesi sizi EĢit oya götürsün)
oya sahip olması anlamına gelir.(AS-2014) Tarihte çeĢitli ülkelerde bunun istisnaları görülmüĢtür. Mesela aile
reislerine, belli kamu görevlerinde bulunanlara veya belli bir düzeyden fazla öğrenim görmüĢ bulunanlara, birden
ANAYASA HUKUKU
14
çok oy hakkı tanınmıĢtır. Genel oy ilkesini dolambaçlı yoldan zedeleyen bu gibi istisnalar, artık bütün Batı demokrasilerinde tarihe karıĢmıĢtır.
 Seçimlerin Serbestliği: Bu ilke, vatandaĢların hiçbir baskı ve zorlama olmadan oy kullanabilmelerini ifade eder.
Ayrıca, oy vermenin bir mecburiyet hâline getirilemeyeceğini de anlatır.
 Tek Dereceli Seçim: Seçimler seçmenlerin temsilcilerini doğrudan doğruya seçip seçememeleri bakımından,
tek dereceli ve iki dereceli olarak ikiye ayrılır. Tek dereceli seçimde seçmenler, temsilcilerini doğrudan doğruya seçerler. Ġki dereceli seçimde ise seçmenler, ilkin ikinci seçmen adı verilen bir grup seçmeni seçerler;
temsilciler de daha sonra bu ikinci seçmenler (dolaylı bir seçilme) tarafından seçilir. (AS-2013) TÜRKĠYE’DE
1946 yılına kadar iki dereceli seçim uygulanmıĢtır. 1946 seçimleri, tek dereceli sisteme göre yapılan ĠLK
seçimler olmuĢtur.
 Oy ’un Gizliliği
Seçmenin, seçmenin iradesini serbestçe ve her türlü baskıdan uzak biçimde kullanabilmesini sağlayan en önemli unsurlardan biridir. Türkiye’de gizli oy ilkesi, 1950 yılında kabul edilmiĢtir.
 Açık Sayım ve Döküm
Oyların sayımının ve dökümünün kamuya açık olarak yapılması da seçmenin belirttiği iradenin sonradan değiĢtirilmesini
önleyen önemli bir ilkedir. Bu ilke de gizli oy ilkesi gibi, ülkemizde 1950 yılında kabul edilmiĢtir.
NOT: Seçmen olabilmek için kiĢinin adının seçmen listelerinde yer alması GEREKĠR. (AS-2016)
Seçimlerin Yargı Organlarının Yönetim ve Denetiminde Yapılması
Anayasa’nın, seçimlerin serbestliğini ve dürüstlüğünü sağlama amacıyla kabul ettiği önemli bir ilke de seçimlerin yargı
organlarının genel yönetimi ve denetimi altında yapılmasıdır. Anayasa’nın 79. maddesine göre, “Seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır. Seçimlerin baĢlamasından bitimine kadar, seçimin düzen içinde yönetimi
ve dürüstlüğü ile ilgili bütün iĢlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, Ģikâyet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim
tutanaklarını ve CumhurbaĢkanlığı seçimi tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulu’nundur. Yüksek Seçim
Kurulu’nun kararları aleyhine baĢka bir mercie baĢvurulamaz.
Yüksek Seçim Kurulu yedi asıl ve dört yedek üyeden oluĢur. Üyelerin altısı Yargıtay, beĢi DanıĢtay Genel Kurulu’nca
kendi üyeleri arasından üye tamsayılarının salt çoğunluğunun gizli oyu ile seçilir.
Seçim serbestliğinin gerçek bir anlam taĢıması, seçmenlerin çeĢitli alternatifler arasında serbest bir seçme yapabilmelerine bağlıdır. ÇağdaĢ demokratik devlette bu alternatifler, siyasal partiler tarafından oluĢturulur. Modern demokrasi, partiler demokrasisidir.
1982 Anayasası’nın 68/4. maddesindeki yasaklar, siyasal parti faaliyetleri bakımından Ģu sınırlamaları getirmektedir:
a) Devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğü.
b) Cumhuriyet ilkesi. Bu ilke, monarĢik partileri yasaklamaktadır. Seçim ilkesine dayalı bir sistemi iĢaret eder. (DS2016)
c) Demokratik devlet düzeni. Çok partili demokrasiyi reddeden her türlü totaliter ve diktacı partileri yasaklamaktadır.
d) Laiklik: Siyasal partiler, “Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma” amacını güdemezler.
e) Sınıf veya zümre diktatörlüğünün yasaklanması.
 Sınıf Egemenliği: Ülke içindeki üstün gücün bir sınıfın elinde toplanması ve bütün diğer sınıfların egemenliğin
kullanılmasından dıĢlanmasıdır.
Siyasal Partilerin Örgütlenme ve ÇalıĢmalarına ĠliĢkin Yasaklar
a) “Hâkimler ve savcılar, SayıĢtay dahil yüksek yargı organları mensupları, kamu kurum ve kuruluĢlarının memur statüsündeki görevlileri ile yaptıkları hizmet bakımından iĢçi niteliği taĢımayan diğer kamu görevlileri, Silahlı Kuvvetler mensupları ile yükseköğretim öncesi öğrencileri siyasi partilere üye olamazlar”.
b) “Siyasi partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalıĢmaları demokrasi ilkelerine uygun olur. Bu ilkelerin uygulanması kanunla düzenlenir”.
ANAYASA HUKUKU
15
c) “Siyasi partiler, ticari faaliyetlere giriĢemezler”.
d) Siyasi partilerin Anayasa Mahkemesi’nin malî denetimine tabi oldukları
e) “Temelli kapatılan bir parti bir baĢka ad altında kurulamaz”.
f) “Bir siyasi partinin temelli kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesi’nin temelli kapatmaya iliĢkin kesin kararının Resmî Gazete’de gerekçeli olarak yayımlanmasından baĢlayarak
beĢ yıl süreyle bir baĢka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamazlar”.
g) “Yabancı devletlerden, uluslararası kuruluĢlardan ve Türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzel kiĢilerden maddi
yardım alan siyasi partiler temelli olarak kapatılır”.
h) KapatılmıĢ siyasi partilerin isimleri, amblemleri, rumuzları, rozetleri ve benzeri iĢaretleri ile daha önce kurulmuĢ Türk
Devletlerine ait topluma malolmuĢ bayrak, amblem ve Ģamalar siyasi partilerce kullanılamaz.
NOT: Siyasi partiler sivil toplumla devlet kurumları arasında köprü oluĢturan kurumlardır. (AS-2016)
Siyasal Partilerin Kapatılması
Anayasa’ya göre “siyasi partilerin kapatılması, Cumhuriyet BaĢsavcısı’nın açacağı dava üzerine, ANAYASA
MAHKEMESĠ’NCE kesin olarak karara bağlanır”. Bu hükmü, siyasal partilere güvence sağlayan bir hüküm olarak kabul
etmek gerekir. (AS-2013) (AS-2015)
Siyasi partilerin kapatılmasında Anayasa Mahkemesi’nin beĢte üç çoğunluğunun oyunun Ģart koĢulmuĢ olmasıdır. Bu nitelikli çoğunluk, 2010 Anayasa değiĢikliği ile “toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çoğunluğu”na yükseltilmiĢtir. Bütün
bu iyileĢtirici düzeltmelere rağmen, Türkiye’de siyasi partilerin diğer demokratik ülkelerde görülmeyen bir sıklık ve kolaylıkla kapatıldığı düĢünülürse, siyasi partilerin yasaklanması rejiminin daha radikal bir reformu gerektirdiğinde kuĢku yoktur.
Partilerin Yasaklanmasında Avrupa Kriterleri
Türkiye’deki parti yasakları rejimini değerlendirirken, parti kapatma konusundaki Avrupa kriterlerinin neler olduğunun aydınlatılması gerekir. Türkiye, Avrupa Konseyi’nin kurucu üyeleri arasındadır. Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesi’ni (AiHS)
1954 yılında onaylamıĢtır. Türkiye, Avrupa Ġnsan Hakları Komisyonu’na bireysel müracaat hakkını 1987, Avrupa insan
Hakları Mahkemesi’nin (AĠHM) bağlayıcı yargı yetkisini 1989 yılında kabul etmiĢtir. Nihayet, 2004 Anayasa değiĢikliği,
milletlerarası insan hakları andlaĢmalarına millî kanunlar karĢısında öncelik tanımıĢtır.
Partilerin kapatılmasındaki Avrupa kriterleri ile Türk Anayasa Mahkemesi’nin yaklaĢımı arasında çok derin bir fark vardır.
Nitekim AĠHM, RP davası müstesna olmak üzere, kendisine intikal eden bütün parti kapatma davalarında (Türkiye BirleĢik Komünist Partisi, Sosyalist Parti, ÖZDEP, HEP) Türkiye’nin AĠHS’Ġ ihlal etmiĢ olduğuna karar vermiĢtir.
1982 Anayasası siyasal partilere devlet yardımından söz etmemiĢtir. Ancak SPK’ye 27.6.1984 günlü ve 3032 sayılı Kanunla eklenen bir maddeyle bu yardımın yapılması düzenlenmiĢtir. Anılan hüküm, daha sonra 1987 ve 1988 yıllarında
çıkarılan 3349 ve 3470 sayılı Kanunlar’la değiĢtirilmiĢtir.
Anayasa’da 23.7.1995 tarihinde gerçekleĢtirilen değiĢiklikle, siyasi partilere devlet yardımı konusunda Ģu hüküm kabul
edilmiĢtir: “Siyasi partilere, Devlet, yeterli düzeyde ve hakça malî yardım yapar. Partilere yapılacak yardımın, alacakları
üye aidatının ve bağıĢların tabi olduğu esaslar kanunla düzenlenir”.
Ġnsan Haklarına Saygılı Devlet
1961 Anayasası’nın “Ġnsan Haklarına Dayalı” deyiminin yerine, 1982 Anayasası “Ġnsan Haklarına Saygılı” deyimini kullanmıĢtır. Bu iki deyim arasında, bir anlatım farkı ötesinde temel bir anlam ve yaklaĢım farkı olduğunu savunmak güçtür.
Temel Hak ve Hürriyetlerin Sınırlanması
1982 Anayasası’nın temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması konusunda kabul ettiği temel kural bazı noktalardan 1961
Anayasası’nın benimsediği sisteme benzemekte, bazı noktalarda ise ondan ayrılmaktadır. Benzer unsurlar, sınırlamanın anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olması ve KANUNLA yapılmasıdır. (AS-2015)
Sınırlama sebepleri bakımından ise iki anayasa arasında önemli bir fark göze çarpmaktadır.
ANAYASA HUKUKU
16
1982 Anayasası’nın 13. maddesindeki düzenlemeye göre “Temel hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, millî egemenliğin, Cumhuriyetin, millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayiĢin, kamu yararının, genel ahlakın ve genel sağlığın korunması amacı ile ve ayrıca anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel
sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabilir. Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve
özel sınırlamalar demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz ve öngörüldükleri amaç dıĢında kullanılamaz.
Bu maddede yer alan genel sınırlama sebepleri temel hak ve hürriyetlerin tümü için geçerlidir”.
Anayasa’da 3.10.2001 tarihli 4709 sayılı Kanun’la yapılan değiĢiklikle, temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasında genel sınırlandırma sebeplerine yer verilmesinden vazgeçilmiĢ, böylece 1961 Anayasası’nın ilk Ģeklindekine benzer bir sisteme dönüĢülmüĢtür. 13. maddenin yeni metnine göre, “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz”. Bu düzenleme tarzı, genel sınırlandırma sebeplerine yer vermeyen AĠHS’in sistemine uygun olması açısından
olumludur.
 Sınırlamanın Sınırları
Anayasa, temel hak ve hürriyetlerin ancak anayasada belirtilen Ģartlarla sınırlanabileceğini öngörmüĢ, böylece sınırlamanın da bazı sınırlarını kabul etmiĢtir.
a) Sınırlama, ancak kanunla yapılabilir. Bunun, idarenin düzenleyici iĢlemleri ile hürriyetlerin hiçbir Ģekilde sınırlandırılamayacağı anlamına gelmediğini de daha sonra inceleyeceğiz.
b) Sınırlama, anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olmak zorundadır.
c) Kanuni sınırlama, ancak anayasanın ilgili maddesinde o hürriyet için öngörülmüĢ sınırlama sebeplerine dayanabilir.
d) Ölçülülük ilkesi: Bu ilke, sınırlamada baĢvurulan aracın sınırlama amacını gerçekleĢtirmeye elveriĢli olmasını; bu
aracın, sınırlama amacı açısından gerekli olmasını ve araçla amacın ölçüsüz bir oran içinde bulunmamasını ifade eder.
Ölçülülük ilkesi, 2001 anayasa değiĢiklikleriyle 13. maddede açıkça ifade edilmiĢtir.
e) Hakkın özü ve demokratik toplum düzeninin gerekleri: 1961 Anayasası, Federal Alman Cumhuriyeti Anayasası’ndan esinlenilerek, kanunun temel hak ve hürriyetlerinin özüne dokunamayacağı ilkesini kabul etmiĢtir.
Temel Hak ve Hürriyetlerin Kötüye Kullanılamaması
Yasaklara aykırı hareket eden veya baĢkalarını bu yolda teĢvik veya tahrik edenler hakkında uygulanacak müeyyideler,
kanunla düzenlenir. Anayasanın hiçbir hükmü, Anayasada yer alan hak ve hürriyetleri yok etmeye yönelik bir faaliyette
bulunma hakkını verir Ģekilde yorumlanamaz”.
Temel Hak ve Hürriyetlerin Kullanılmasının Durdurulması
1982 Anayasası, temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması konusunu Temel Haklar ve Ödevler baĢlıklı
ikinci Kısım’da düzenlenmiĢtir. Anayasa’nın 15/1. maddesine göre, “SavaĢ, Seferberlik, Sıkıyönetim veya Olağanüstü
hâllerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak
ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen DURDURULABĠLĠR veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir”.(AS-2014)
Temel Hak ve Hürriyetlerin Kullanılmasının Durdurulması
1982 Anayasası, temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması konusunu Temel Haklar ve Ödevler baĢlıklı
ikinci Kısım’da düzenlenmiĢtir. Anayasa’nın 15/1. maddesine göre, “SavaĢ, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve
hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı
tedbirler alınabilir”.
Yürütme iĢlemlerinin Yargısal Denetimi
Yürütme organının eylem ve iĢlemlerinin yargısal denetimi konusunda iki sistem vardır. Bunlardan birincisi, söz konusu
denetimi genel yargı organlarına bırakan ve özellikle Anglo-Sakson ülkelerinde uygulanan adli idare veya yargı birliği
sistemidir.
Bu sistemde tek bir yargı organı vardır. Devletle fert arasındaki hukuki uyuĢmazlıklar tıpkı fertler arasındaki hukuki
uyuĢmazlıklar gibi, bu yargı organınca yani genel mahkemelerce çözülür. Ġkinci sistem ise, yürütmenin eylem ve iĢlemlerinden doğan hukuki uyuĢmazlıkların çözümünü, genel mahkemelere değil, özel birtakım yargı kuruluĢlarına yani idare
mahkemelerine bırakır. Ġdari yargı adı verilen bu sistem, Fransa’da doğmuĢ ve oradan diğer Kara Avrupası ülkelerine
yayılmıĢtır. Türkiye’de de yüzyılı aĢkın bir süredir uygulanmakta olan sistem budur.
ANAYASA HUKUKU
17
Türkiye’de DANIġTAY, idari yargı sisteminin en üst merciidir. DanıĢtay’ın, idari yargı görevinin yanında, merkezî idarenin danıĢma organı olma fonksiyonu da vardır. Bizi burada, hukuk devleti açısından ilgilendiren, DanıĢtay’ın sadece idari yargı fonksiyonudur. DanıĢtay, idari davaların bir kısmında ilk ve son inceleme mercii, bir kısmında ise son inceleme
(temyiz) merciidir.
Kamu Denetçiliği Kurumu
Ġdarenin hukuka bağlılığı esas itibarıyla yargısal denetim yoluyla sağlanmakla beraber, önceleri iskandinav ülkelerinde
ortaya çıkan, günümüzde ise Avrupa’nın büyük bölümünde yaygınlaĢan “Ombudsman”lık ya da kamu denetçiliği veya
halkı n avukatlığı kurumu, idarenin hem hukuka hem hakkaniyet kurallarına bağlılığını sağlamak bakımından önemli bir
fonksiyon yerine getirmektedir.
Kamu denetçiliği kurumunun kurulması, 2010 anayasa değiĢikliğiyle, Anayasa’nın 74. maddesine Ģu fıkraların eklenmesi suretiyle gerçekleĢtirilmiĢtir: (AS-2016)
 “Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine baĢvurma hakkına sahiptir. Türkiye Büyük Millet Meclisi BaĢkanlığına
bağlı olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumu idarenin iĢleyiĢiyle ilgili Ģikâyetleri inceler.
Kamu BaĢdenetçisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından gizli oyla dört yıl için seçilir.
Yargı Bağımsızlığı
Hukuk devletinin en önemli unsurlarından biri de YARGI BAĞIMSIZLIĞIDIR. Yargı bağımsızlığının güvence altına
alınmamıĢ olduğu sistemlerde, gerçek anlamda bir hukuk devletinden söz etmeye imkân yoktur.
Kanuni Hâkim Güvencesi
Hukuk devleti, en genel anlamda, vatandaĢların hukuki güvenliğini sağlamayı amaçladığına göre, bu ilkenin baĢka birtakım gerekleri de olması doğaldır. Anayasa’nın 37. maddesinde yer alan kanuni hâkim güvencesi bunların baĢlıcalarından biridir. 1961 Anayasası’nın ilk metninde bu güvence, tabii yargı yolu baĢlığı altında Ģu Ģekilde düzenlenmiĢti: “Hiç
kimse, tabii hâkiminden baĢka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi tabii hâkiminden baĢka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz”. Sözü geçen madde, 1971’de değiĢtirilmiĢ ve hâlen 1982 Anayasası’nda yer alan ifade kabul edilmiĢtir. Buna göre “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden baĢka bir merci önüne çıkarılamaz”.
Ceza Sorumluluğunun ilkeleri
Anayasa’nın 38. maddesi, hukuk devletinin suç ve cezalara iliĢkin bazı önemli unsurlarını saymaktadır. Buna göre,
“Kimse, iĢlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz, kimseye suçu
iĢlediği zaman kanunda o suç için konulmuĢ olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez. Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur. Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz. Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunmaya ve bu yolda delil göstermeye zorlanamaz. Ceza
sorumluluğu Ģahsidir. Genel müsadere cezası verilemez. Ġdare, kiĢi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir
müeyyide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetler’in iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebilir. VatandaĢlar,
suç sebebiyle yabancı bir ülkeye geri verilemez”.
Yukarıdaki maddeye 3.10.2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunla, “SavaĢ, çok yakın savaĢ tehdidi ve terör suçları hâlleri dıĢında ölüm cezası verilemez. Kanuna aykırı olarak elde edilmiĢ bulgular, delil olarak kabul edilemez. Hiç kimse, yalnızca
sözleĢmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.” hükümleri eklenmiĢtir.
Ancak 22.05.2004 tarihinde 5170 sayılı Kanun’la Anayasa’da yapılan değiĢiklikle ölüm cezası kaldırılmıĢ, 38/10. ve
38/son hükümleri aĢağıdaki Ģekilde değiĢtirilmiĢtir: “Ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemez. Uluslararası Ceza Divanına taraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler hariç olmak üzere vatandaĢ, suç sebebiyle yabancı ülkeye geri verilemez.”
Anayasa Mahkemesi’nin 1982 Anayasası döneminde vermiĢ olduğu kararlarda dayandığı genel hukuk ilkelerinin bazıları
Ģunlardır: Ġyi Niyet, Ahde Vefa, KazanılmıĢ Haklara Saygı, Kanunların Geriye Yürümezliği, Kesin Hükme Saygı,
Devlete (ve Kanunlarına) Güven, Özel Kural-Genel Kural ÇatıĢmasında Özel Kuralın Uygulanması.
Sosyal Devlet: Devletin toplumsal barıĢı ve adaleti sağlamak üzere sosyo ekonomik yaĢama etkin müdahalesini gerekli
gören devlet anlayıĢıdır.
Jandarma Devlet: Devletin görevlerini iç ve dıĢ güvenliği sağlamakla sınırlayan ve sosyo ekonomik yaĢama müdahalesini zararlı sayan devlet anlayıĢıdır.
ANAYASA HUKUKU
18
Devletin Ekonomik Hayata Müdahalesinin Ölçüsü
1961 Anayasası’nda devletin ekonomik ve sosyal hayata müdahalesinin ilkelerini belirleyen genel bir hüküm yer almıĢtı.
“iktisadi ve sosyal hayatın düzeni” baĢlığını taĢıyan 41. madde, iktisadi ve sosyal hayatın “Adalete, tam çalıĢma esasına
ve herkes için insanlık haysiyetine yaraĢır bir yaĢayıĢ seviyesi sağlanması amacına göre” düzenleneceği belirtmekte ve
yatırımları “toplum yararının gerektirdiği önceliklere” yöneltmeyi devletin ödevi olarak göstermekteydi. 1982 Anayasası
devletin ekonomik hayata müdahalesiyle ilgili böyle genel bir maddeye yer vermemiĢ olmakla beraber, devlet müdahalesine iliĢkin hükümler anayasanın çeĢitli maddelerine serpiĢtirilmiĢ bulunmaktadır.
EĢitlik
EĢitlik ilkesi, 1982 Anayasası’nın 10. maddesinde Ģu Ģekilde ifadesini bulmuĢtur:
“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düĢünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin
kanun önünde eĢittir. Hiçbir kiĢiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları,
bütün iĢlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eĢitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar”.
ġekli Hukuki EĢitlik:
Kanunların genel ve soyut nitelik taĢıması, yani kapsadığı herkese eĢit olarak uygulanmasıdır. (AS-2014), (DS-2015)
Maddi Hukuki EĢitlik: Aynı durumda bulunanlara haklarda ve ödevlerde, yararlarda ve yükümlülüklerde, yetkilerde
ve sorumluluklar ile fırsatlarda ve hizmetlerde eĢit davranılmasıdır.
Pozitif Ayrımcılık: Toplumda sosyal, ekonomik ve fiziksel nedenlerle dezavantajlı durumda olan birey ve gruplar lehine
ayrımcılık yapılmasıdır.
Pozitif ayrımcılık ilkesi, 2010 Anayasa değiĢikliğiyle güçlendirilmiĢ ve kapsamı geniĢletilmiĢtir. Anayasanın cinsler arası eĢitliğe iliĢkin 10/2. maddesine, “Bu maksatla alınacak tedbirler eĢitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.” (AS2013) cümlesi eklenerek, kadınlar lehine pozitif ayrımcılık kuralı güçlendirilmiĢ; “Çocuklar, yaĢlılar, özürlüler, harp ve vazife Ģehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eĢitlik ilkesine aykırı sayılmaz.” yolunda bir fıkranın eklenmesi suretiyle de pozitif ayrımcılık ilkesinin kapsamı geniĢletilmiĢtir.
ANAYASA HUKUKU
19
ÜNĠTE-5
KURUCU ĠKTĠDAR: ANAYASAYI DEĞĠġTĠRME SORUNU
Asli Kurucu Ġktidar ve Tali Kurucu Ġktidar
 Kurucu iktidar: Bir devletin temel siyasal yapısını, yaptığı ya da değiĢtirdiği anayasa ile belirleyen iktidardır.
 KurulmuĢ iktidar: Kurucu iktidarın anayasa ile çizdiği sınırlar içinde kalarak, devletin yasama, yürütme ve yargı
yetkilerini kullanan iktidardır.
 Asli Kurucu iktidar: Kendisini bağlayan hiçbir pozitif hukuk kuralı olmaksızın sınırsız bir biçimde o ülke devletinin temel siyasal yapısını belirleyen iktidardır.
 Tali Kurucu iktidar: Bir ülkenin anayasasını, yine o anayasada belirtilen usul ve kurallara bağlı kalarak değiĢtiren iktidardır.
Asli kurucu iktidarın ayırt edici özelliği, onun ortaya çıkıĢ biçimi değil, yeni anayasayı meydana getirirken herhangi bir
pozitif hukuk normu ile bağlı olmamasıdır. Bu anlamda asli kurucu iktidar sınırsızdır ve hukuk dıĢı bir olaydır. (DS-2016)
Tali kurucu iktidar ise bundan çok farklı olarak, bir ülkenin anayasasının, o anayasada belirlenmiĢ usullere uyulmak suretiyle değiĢtirilmesidir. Burada her Ģeyden önce, bir anayasanın tümden yeniden yaratılması değil, mevcut bir anayasanın bazı hükümlerinin değiĢtirilmesi söz konusudur.
Türk Anayasalarında Anayasayı DeğiĢtirme Sorunu
 Türk Anayasaları, 1876 Kanün-i Esasi’sinden bu yana sert anayasa sistemini benimsemiĢlerdir.
 Kanün-i Esasi’ye göre (m.116) anayasa değiĢikliklerini teklif yetkisi, ya Bakanlar Kurulu’na veya Ayan ya da
Mebusan Meclisleri’nden birine aittir. (DS-2016)
Bu teklif, önce Heyet-i Mebusan’ın, sonra Heyet-i Ayan’ın üye tamsayısının üçte iki çoğunluğuyla kabul edildikten sonra,
padiĢahın onayıyla kesinleĢiyordu.
 1921 Anayasası’nın kabulünde farklı bir çoğunluk aranmamıĢ, daha sonra bu anayasada yapılan değiĢiklikler de
normal kanunlardaki usullere göre gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu nedenle 1921 Anayasası, Osmanlı-Türk anayasa tarihinin tek yumuĢak anayasasıdır.
 Cumhuriyetin ilk anayasası olan 1924 Anayasası, anayasa değiĢikliklerinin TBMM üye tamsayısının üçte biri tarafından teklif ve gene TBMM’nin üye tamsayısının üçte ikisi tarafından kabul edilebileceğini öngörmüĢtür.
 1961 Anayasası’na göre (m.155) “Anayasanın değiĢtirilmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en
az üçte biri tarafından yazıyla teklif edilebilir. Anayasanın değiĢtirilmesi hakkındaki teklifler ivedilikle görüĢülemez. DeğiĢtirme teklifinin kabulü, Meclislerin ayrı ayrı üye tamsayılarının üçte iki çoğunluğunun oyuyla mümkündür.
 1982 Anayasası’nı ndeğiĢtirilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri tarafından yazıyla teklif edilebilir. Anayasanın değiĢtirilmesi hakkındaki teklifler Genel Kurulda iki defa görüĢülür. DeğiĢtirilme
teklifinin kabulü Meclisin üye tamsayısının beĢte üç çoğunluğunun gizli oyuyla mümkündür.
CumhurbaĢkanı Anayasa değiĢikliklerine iliĢkin kanunları, bir daha görüĢülmek üzere TBMM’ye geri gönderebilir.
Teklif
1961 Anayasası’nda ve 1982 Anayasası’nın ilk Ģeklinde olduğu gibi, anayasanın değiĢtirilmesi, TBMM üye tamsayısının
(550) en az üçte biri tarafından yazıyla teklif edilebilir.
ANAYASA HUKUKU
20
GörüĢme
Anayasanın değiĢtirilmesi hakkındaki tekliflerin Genel Kurul’da iki defa görüĢüleceği belirtilmiĢtir. Ġki defa görüĢülme
Ģartı, anayasa değiĢikliğine iliĢkin tekliflerin görüĢülmesi usulünü diğer kanunların görüĢülmesi usulünden ayıran tek farktır.
Anayasa değiĢikliğine iliĢkin tekliflerin diğer kanunlardan farklı olarak iki defa görüĢülmesi Ģartının amacı, anayasa değiĢikliklerinin aceleye getirilmemesini, konu üzerinde daha titizlikle durulmasını ve iki görüĢme arasında kamuoyunun çeĢitli yollardan ifade bulabilmesini sağlamaktır.
Karar
1982 Anayasası, karar yetersayısı olarak, aynen 1924 ve 1961 Anayasası’nda olduğu gibi, üye tamsayısının en az üçte ikisini kabul etmiĢtir.
Onay
Anayasa’nın ilk metninde olduğu gibi, anayasa değiĢikliklerini onaylama yetkisini CumhurbaĢkanı ile halk arasında paylaĢtırmaktadır.
 Karar çoğunluğunun beĢte üç veya üçte iki oluĢuna göre izlenecek yollar farklıdır. Anayasa değiĢikliği teklifi,
beĢte üç veya daha fazla fakat üçte ikiden az oyla kabul edildiği takdirde, CumhurbaĢkanı’nın kanunu tekrar görüĢülmek üzere Meclis’e iade etmesi veya kanunun halkoyuna sunulması gibi iki ihtimal ortaya çıkar. Bu durumda CumhurbaĢkanı, kanunu halkoyuna sunabilir veya onaylayarak kesinleĢtirebilir.
 CumhurbaĢkanı beĢte üçle üçte iki arasındaki oyla kabul edilmiĢ bir anayasa değiĢikliğini iade etmezse söz konusu kanunun halkoyuna sunulması zorunludur.
Anayasa değiĢikliğine iliĢkin kanun Meclis’teki ilk oylamada üçte iki veya daha büyük bir çoğunlukla kabul edildiği takdirde ise üç ihtimal ortaya çıkmaktadır.
CumhurbaĢkanı, bu kanunu tekrar görüĢülmek üzere Meclis’e iade etmek, doğrudan doğruya halkoyuna sunmak veya
onaylayarak kesinleĢtirmek seçeneklerine sahiptir.
Anayasa DeğiĢikliklerinin Denetimi
Anayasa değiĢikliklerinin anayasa uygunluğunun denetimi, Ģekil ve esas olmak üzere iki düzeyde söz konusu olabilir.
Anayasa değiĢikliklerinin Ģekil yönünden anayasaya uygunluğunun denetimi, bu değiĢikliklerin anayasada öngörülen
usul ve Ģekil kurallarına uygun olarak yapılıp yapılmadıklarının incelenmesini içerir.
Anayasa değiĢikliklerinin esas yönünden anayasaya uygunluğunun denetimi ise tamamen farklı bir sorundur. 1961 Anayasası döneminde Anayasa Mahkemesi’nin kendisinde böyle bir yetki görmüĢtür. Anayasa Mahkemesi, 1971 Anayasa
değiĢikliğinden sonra da anayasa değiĢikliklerinin anayasaya uygunluğunu denetlemeye devam etmiĢtir.
1982 Anayasası’nda Anayasa Mahkemesi, “Anayasa değiĢikliklerini ... sadece Ģekil bakımından inceler ve denetler”.
hükmü getirilmiĢtir.
Anayasa değiĢikliklerinin Ģekil yönünden denetimi konusunda Anayasa özel bir yöntem öngörmediğine göre kanunların
Ģekil bakımından denetlenmesine iliĢkin Anayasa hükümlerinin, anayasa değiĢikliklerine de aynen uygulanması
gerekir.
NOT: Anayasa değiĢikliklerini inceleme yetkisi Anayasa Mahkemesine aittir. (DS-2015)
ANAYASA HUKUKU
21
Kuvvetler Ayrılığı Ve Fonksiyonlar Ayrılığı
 Kuvvetler ayrılığı teorisi, siyasal düĢünce tarihinde genellikle Montesquieu’nun adıyla özdeĢleĢtirilmiĢtir. Ünlü düĢünüre göre, iki hele üç kuvvetin aynı elde toplanması, istibdada yol açar.
Günümüzde kuvvetler veya iktidarların ayrılığı deyimi kullanılırken kastedilen ve pozitif hukuk verilerine göre kastedilmesi gereken, gerçekte fonksiyonlar ayrılığıdır.
 Fonksiyonlar Ayrılığı: Devletin çeĢitli hukuki fonksiyonlarının değiĢik devlet organlarınca yerine getirilmesidir.
Devletin Hukuki Fonksiyonlarının Maddi Bakımdan Tasnifi
Maddi kritercilere göre; yasama fonksiyonu, kural koymak, yani genel, sürekli, objektif ve kiĢisel olmayan (gayr-ı Ģahsi)
iĢlemler yapmaktır. Ġdari iĢlem, daima bireysel ve somut bir iĢlemdir; buna karĢılık yasama iĢlemi, daima genel ve soyut
bir hükümdür.
Devlet Fonksiyonlarının ġekli Ve Organik Bakımdan Tasnifi
En güçlü savunuculuğunu ünlü Fransız hukukçusu Carré de Malberg’in yaptığı bu görüĢ, devletin fonksiyonlarını ve
bu fonksiyonların ifa aracı olan hukuki iĢlemleri yapan organa ve yapılıĢ Ģekillerine göre tasnif etmektedir.
Türkiye’de 1924 Ve 1961 Anayasası’nda Kuvvetler (Fonksiyonlar) Ayrılığı
Türkiye’de 1924 Anayasası’nın kuvvetler birliği ve görevler (fonksiyonlar) ayrılığı, 1961 Anayasası’nın ise yumuĢak kuvvetler ayrılığı sistemini kabul ettiği, bu açıdan iki anayasa arasında önemli fark olduğu görüĢü yaygındır.
1924 ve 1961 Anayasası’nın yasama ve yürütme yetkilerini bölüĢtürme Ģekilleri arasında birincisinin kuvvetler birliği formülüne rağmen, hiçbir fark yoktur. Her iki halde de yürütme yetkisi CumhurbaĢkanı ve onun tayin edeceği Bakanlar Kurulu tarafından kullanılmaktadır.
 Her iki Anayasa, idari iĢlemlerin mutlaka kanuna dayanması zorunluluğunu ve kanun olmayan yerde idarenin
de olamayacağı ilkesini kabul etmiĢtir (DS-2016)
1982 Anayasası’nda Kuvvetler (Fonksiyonlar) Ayrılığı
1982 Anayasası’nın 7. maddesi 1961 Anayasası’nın 5. maddesine paralel olarak, “Yasama yetkisi Türk Milleti adına
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nindir. Bu yetki devredilemez.” hükmünü ihtiva etmektedir. Yürütme yetkisi ve görevi ise,
CumhurbaĢkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak yerine getirilir.” demektedir.
 1961’de yürütmenin sadece bir görev olarak nitelendirilmiĢ olmasına karĢılık, 1982 Anayasası’nın yürütmeyi bir
yetki ve görev olarak nitelendirmesidir.
Yasama Fonksiyonunun Niteliği
1961 Anayasası gibi, 1982 Anayasası da yasama yetkisinin TBMM’ye ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini
belirtmiĢ, fakat yasama yetkisinin ne olduğunu tanımlamamıĢtır.
1982 Anayasası’nda, “Millet adına kanun koyma yetkisini YASAMA MECLĠSĠ yerine getirir.” denilmektedir
Yasama Yetkisinin Genelliği ve Ġlkelliği (Asliliği)
 Yasama Yetkisinin Genelliği
Anayasaya aykırı olmamak kaydıyla her konunun yasama organınca dilenilen ölçüde ayrıntılı olarak düzenlenmesini ifade eder.
 Yasama Yetkisinin Ġlkelliği (Asliliği)
Yasama organının bir konuyu araya baĢka bir iĢlem girmeksizin düzenlemesidir.
ANAYASA HUKUKU
22
Yasama Yetkisinin Devredilmezliği
Anayasamızın 7. maddesi “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nindir. Bu yetki devredilemez”
kuralını koymaktadır. Devredilmezlik ilkesi, sadece yasama yetkisi bakımından değil, bütün devlet organları ve devlet
yetkileri bakımından geçerlidir.
Bu madde ile yasaklanmıĢ olan, her Ģeyden önce, kanun adı altında veya bu adı taĢımasa bile kanunla eĢdeğerde ya da
kanun gücüne sahip hukuki iĢlemler yapma yetkisinin devredilmesidir.
Yasama ĠĢlemleri
 Kanun
 Özel Nitelikli Kanunlar
 Parlamento Kararları
 Ġç tüzük
NOT: Kanunlar, para basma kararı, af ilanı gibi iĢlemler yasama fonksiyonuna aittir. TÜZÜK, YÖNETMELĠK çıkarmak
gibi iĢlemler ise yürütme fonksiyonuna aittir. (DS- 2015)
Kanun
 ġekli kanun anlayıĢı, kanunun mutlaka bir kural iĢlem olması gerekmediği anlamına gelir. Yasama yetkisinin
genelliği ise kanun alanının sınırlanmamıĢ olduğunu, anayasaya aykırı olmamak Ģartıyla her Ģeyin bir kanun konusu olabileceğini, yürütme organının mahfuz bir düzenleme alanının bulunmadığını ifade eder.
ġekli kanun anlayıĢını kabul eden yazarlar da yasama organının istisnasız her türlü hukuki iĢlemi kanun biçiminde yapamayacağını kabul etmekte, görüĢlerini birtakım istisnalarla yumuĢatmaktadırlar. Üzerinde herkesin birleĢtiği bir istisna,
yasama organının, maddi bakımdan yargı iĢlemi niteliğinde bir iĢlemi kanun biçiminde yapamayacağıdır.
Özel Nitelikli Kanunlar
Anayasamız, kanun biçiminde yapılan bazı yasama iĢlemlerini, taĢıdıkları özel nitelikler sebebiyle, özel bir görüĢülme usulüne, hatta özel bir hukuki statüye tabi tutmuĢtur. Bunlar, bütçe ve kesin hesap kanunları ile milletlerarası anlaĢmaların uygun bulunması hakkındaki kanunlardır.
Parlamento Kararları
Yasama meclislerinin hukuki iĢlemleri, kanunlar ve parlamento kararları olmak üzere ikiye ayrılır.
 Parlamento kararları, TBMM’nin kanun dıĢındaki bütün iĢlemleridir.
Ġçtüzük
Yasama meclislerinin kendi iç çalıĢmalarını düzenlemek amacıyla koydukları kurallara içtüzük adı verilir. Biçimsel
yönden, parlamento kararları kategorisine girdiklerine kuĢku yoktur.
Yasama meclislerinin kendi içtüzüklerini yapma yetkilerinin bir sonucu da meclislerin bu içtüzükleri diledikleri zaman değiĢtirebilmeleridir. Genellikle, parlamentoların yöntemsel bağımsızlığı ilkesi, içtüzüklerin ve içtüzük uygulamalarının herhangi bir yargısal denetime tabi olmamalarını da içerir.
Yürütme Fonksiyonu
Türkiye’de yürütme fonksiyonu, özel, somut, bireysel iĢlemler yapmaktan ibaret sayılamaz. Yürütme fonksiyonu kavramına bu tür iĢlemler kadar, düzenleyici veya kural koyucu iĢlemler yapmak da girer.
ANAYASA HUKUKU
23
Kanun Hükmünde Kararnameler
 Kanun Hükmünde Kararname
TBMM’ce çıkarılan yetki kanununa dayanılarak, Bakanlar Kurulu’nun yürürlükteki kanunları değiĢtirebilecek veya kaldırabilecek güçte düzenlemelerde bulunabilmesidir.
NOT: Gerek değiĢik 1961, gerek 1982 Anayasası’na göre KHK çıkarma yetkisi Bakanlar Kurulu’nundur.
KHK’nin konusu, genel çerçevesi itibarıyla, yetki kanununda belirlenir. Anayasa, KHK ile düzenlenemeyecek konular olarak, Anayasa’nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kiĢi hakları ve ödevleri ile dördüncü
bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevleri belirttiğine göre, ikinci kısmın üçüncü bölümünde yer alan “sosyal ve ekonomik haklar ve ödevlerin, kural olarak, KHK ile düzenlenebilmesi gerekir.
Usul ve Ģekil unsuru bakımından KHK’ler, Bakanlar Kurulu’nun diğer kararnamelerinden farksızdır. KHK’lerin de CumhurbaĢkanı tarafından imzalanması gerekir. Tüzüklerin CumhurbaĢkanı tarafından yayınlanacağına iliĢkin hüküm de bu
görüĢü doğrulamaktadır.
KHK’ler, RG’de yayınlandıkları gün yürürlüğe girerler. Ancak, kararnamede yürürlük tarihi olarak daha sonraki bir tarih
de gösterilebilir 1982 Anayasası, değiĢik 1961 Anayasası gibi KHK’leri TBMM’nin denetimine tabi tutmuĢtur. Anayasaya
göre “Kararnameler, Resmi Gazete’de yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulur. Yetki kanunları ve
bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler, Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulu’nda öncelik
ve ivedilikle görüĢülür”
1961 ve 1982 Anayasası’na göre Anayasa Mahkemesi, KHK’lerin Anayasa’ya Ģekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler
Sıkıyönetim ve Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnameleri
KHK’ler, olağan KHK’lerden Ģu yönlerden ayrılmaktadır:
 Yetki: Olağan KHK’lerde yetki Bakanlar Kurulu’nun olduğu halde, sıkıyönetim ve olağanüstü hal KHK’leri CumhurbaĢkanı’nın baĢkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılır.
 Konu: Sıkıyönetim ve olağanüstü hal KHK’leri olağan KHK’ler bakımından Anayasa’da yer alan konu sınırlandırmalarına tabi değildir.
 Denetim Bakımından: Anayasa’ya göre (m.148/1) “Olağanüstü hallerde, sıkı- yönetim ve savaĢ hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin Ģekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesi’nde dava açılamaz”.
Anayasa’nın öngördüğü anlamda bir olağanüstü hal KHK’si olabilmesi için Ģu üç Ģartın varlığını gerekli saymıĢtır;
1. Olağanüstü hal, yer bakımından sınırlıdır.
2. Olağanüstü hal, süre bakımından da sınırlıdır.
3. olağanüstü hal KHK’leri ile, kanunlarda değiĢiklik yapılamaz.
CumhurbaĢkanlığı Kararnamesi
1982 Anayasası, 1961 Anayasası’nda mevcut olmayan yeni bir düzenleyici iĢlem türü olarak, CumhurbaĢkanlığı kararnamesini de ihdas etmiĢtir. CumhurbaĢkanlığı kararnamesi istisnai bir iĢlem türü olmak itibarıyla, ancak Anayasa’nın
107. maddesinde belirtilen konularda, yani CumhurbaĢkanlığı Genel Sekreterliği’nin kuruluĢ, teĢkilat ve çalıĢma esasları
ile personel atama iĢlemlerinin düzenlenmesi konularında çıkarılabilir.
ANAYASA HUKUKU
24
NOT: CumhurbaĢkanlığı Kararnamesi yürütmenin asli düzenleme yetkilerinden biridir. (DS- 2015)
Tüzükler
Tüzük: Bakanlar Kurulu, kanunun uygulanmasını göstermek veya emrettiği iĢleri belirtmek üzere, kanunlara aykırı olmamak ve DanıĢtay’ın incelemesinden geçirilmek Ģartıyla tüzükler çıkarabilir. Tüzükler, CumhurbaĢkanı’nca imzalanır ve kanunlar gibi yayımlanır.
Yönetmelikler
Yönetmelik: BaĢbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kiĢileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin
uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak Ģartıyla yönetmelikler çıkarabilirler. Hangi yönetmeliklerin
Resmi Gazetede yayımlanacağı kanunda belirtilir.
ANAYASA HUKUKU
25
ÜNĠTE-6
YASAMA ORGANI
TBMM’NĠN KuruluĢu
1961 Anayasası’nın Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu’ndan oluĢan iki meclisli bir yasama organı sistemini benimsemiĢ olmasına karĢılık, 1982 Anayasası, 1924 Anayasası’nın tek meclisli sistemine geri dönmüĢtür.
1961 Anayasası, parlamentonun yetkilerini iki meclis arasında bölüĢtürürken, bu meclislerin tamamen eĢit yetkilere sahip olmaları yolunu seçmemiĢtir. Tersine, 1961 Anayasası sisteminde güç ve ağırlık, açıkça Millet Meclisi’ndedir. (DS2016)
1961 Anayasası döneminde Cumhuriyet Senatosu’nun Türk anayasa sistemindeki yeri ile ilgili yaygın değerlendirme, bu
meclisin uygulamada kendisinden beklenen yararları sağlayamamıĢ olduğudur
Seçim Sistemi
GeniĢ anlamda seçim sistemi, seçimlerle ilgili bütün hususları, mesela seçme ve seçilme yeterliliğini, adaylığa iliĢkin kuralları, oy verme usullerini, seçimlerin yönetim ve denetimini kapsar. Dar anlamda seçim sistemi ise seçmenlerce verilen
oyların parlamento sandalyelerine dönüĢtürülmesinde uygulanan kurallar anlamına gelir.
Seçim sistemleri, seçim çevrelerinin büyüklüğüne, daha doğrusu çıkaracakları milletvekili sayısına göre, liste usulü ve
tek isim (dar bölge) usulü olarak ikiye ayrılır. Tek isim usulünde her seçim çevresinden sadece tek bir milletvekili seçilir.
Bu sistemin uygulandığı ülkeler arasında ABD ve Ġngiltere bulunmaktadır. Demokratik ülkelerin büyük çoğunluğunun uyguladığı liste usulünde ise seçim çevreleri nüfuslarına göre değiĢen sayıda olmak üzere, birden çok milletvekili çıkarırlar.
Milletvekili Seçilme Yeterliliği
Milletvekili seçilme yeterliliği, Anayasa’nın 76. maddesinde düzenlenmiĢtir. Buna göre, “Otuz yaĢını dolduran her
Türk milletvekili seçilebilir. En az ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar, yükümlü olduğu askerlik hizmetini yapmamıĢ olanlar, kamu hizmetinden yasaklılar, taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm
giymiĢ olanlar; zimmet, ihtilas, irtikap, rüĢvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iĢas gibi
yüz kızartıcı suçlarla, kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıĢtırma, Devlet sırlarını açığa vurma, ideolojik veya anarĢik eylemlere katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teĢvik suçlarından biriyle hüküm giymiĢ olanlar, affa uğramıĢ
olsalar bile milletvekili seçilemezler”.
Seçim Çevreleri
Seçim çevrelerinin büyüklüğü, seçimlerin orantılılık derecesini etkileyen önemli bir değiĢkendir. Seçim çevresi ne kadar büyükse, yani ne kadar fazla milletvekili çıkarıyorsa, seçim çevresi barajı o kadar küçüleceğinden küçük partilerin
barajı aĢma Ģansları artar; dolayısıyla seçimler daha orantılı sonuçlar verir. Seçim çevrelerinin küçülmesi ise tersine, büyük partileri yararlandırır ve seçimlerin orantılılık derecesini azaltır.
Adaylık
Milletvekili Seçimi Kanunu’nun, 3270 sayılı Kanun’la değiĢtirilmiĢ hükmüne göre “siyasi partiler, milletvekilliği genel veya
ara seçimlerinde adaylık için müracaat eden ve adaylığı uygun bulunanlar arasından, adayların tespitini, serbest, eĢit,
gizli oy açık tasnif esasları çerçevesinde, tüzüklerinde belirleyecekleri usul ve esaslardan herhangi biri veya birkaçı ile
yapabilirler .
Milletvekilliklerin Tahsisi
Bir seçim çevresinde siyasi partilerin ve bağımsız adayların elde edecekleri milletvekili sayısı, yukarıda açıklanan
ülke barajlı d’Hondt sistemine göre hesaplanmaktadır.
ANAYASA HUKUKU
26
Gümrük Kapılarında Kullanılan Oyların Değerlendirilmesi
Yabancı ülkelerde yaĢayan Türk vatandaĢlarına, milletvekili genel seçimlerinin yapılacağı günün yetmiĢ beĢ gün öncesinden baĢlamak üzere seçim günü akĢam saat 17.00’ye kadar yurda giriĢ ve çıkıĢlarında gümrük kapılarında kurulacak oy sandıklarında oy kullanma hakkını tanımıĢtır.
TBMM Üyelerinin Hukuki Statüsü
Bu statünün unsurları, (DS-2015)
 Milletvekillerinin bütün milleti temsil etmeleri ilkesi,
 Milletvekili andına iliĢkin hüküm,
 Milletvekilliği ile bağdaĢmayan iĢler,
 Yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığı,
 Milletvekilliğinin düĢmesi ve
 Milletvekillerinin mali statüsüdür.
Anayasa’nın 80. maddesine göre, “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün Milleti temsil ederler”. Ġlkenin hukuki anlamı, milletvekillerinin yasama dönemi sırasında seçmenleri tarafından
azledilmelerinin mümkün olmaması ve seçmenlerin milletvekiline hukuken bağlayıcı direktifler, emredici vekalet verememeleridir.
Milletin temsili ilkesine göre, partisinden istifa eden bir milletvekilinin, milletvekilliğ i sıfatının bundan etkilenmemesi de
gerekir.
TBMM Üyeliğiyle BağdaĢmayan ĠĢler
Anayasa’nın 87. maddesi, milletvekilliği ile bağdaĢmayan iĢleri belirtmiĢtir. Buna göre,
“Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Devlet ve diğer kamu tüzel kiĢilerinde ve bunlara bağlı kuruluĢlarda; Devletin veya
diğer kamu tüzel kiĢilerinin doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak katıldığı teĢebbüs ve ortaklıklarda; özel gelir kaynakları ve özel imkanları Kanun’la sağlanmıĢ kamu yararına çalıĢan derneklerin Devletten yardım sağlayan ve vergi muafiyeti olan vakıfların, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluĢları ile sendikalar ve bunların üst kuruluĢlarının ve katıldıkları teĢebbüs veya ortaklıkların yönetim ve denetim kurullarında görev alamazlar, vekili olamazlar, herhangi bir taahhüt
iĢini doğrudan veya dolaylı olarak kabul edemezler, temsilcilik ve hakemlik yapamazlar. Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeleri, yürütme organının teklif, inha, atama veya onamasına bağlı resmi veya özel herhangi bir iĢle görevlendirilemezler. Bir üyenin belli konuda ve altı ayı aĢmamak üzere Bakanlar Kurulunca verilecek geçici bir görevi kabul etmesi Meclisin kararına bağlıdır”.
Yasama Sorumsuzluğu Ve Yasama Dokunulmazlığı
Yasama Sorumsuzluğu: Milletvekillerinin Meclis çalıĢmalarındaki oy ve sözlerden, ileri sürdükleri düĢüncelerden, o oturumdaki BaĢkanlık Divanı’nın önerisi üzerine bir karar alınmadıkça, bunları Meclis dıĢında yinelemek ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamamalarıdır.
Sorumsuzluğun söz konusu olabilmesi için, söz konusu eylemin,
 Meclis çalıĢmaları sırasında iĢlenmiĢ olması ve
 Oy, söz veya düĢünce açıklaması yoluyla iĢlenmiĢ olması Ģarttır.
Sorumsuzluğun mutlaklığı, üç noktada kendini gösterir:
1. Sorumsuzluk, cezai takibata karĢı mutlak olarak korur.
2. Sorumsuzluğun meclisçe kaldırılabilmesi söz konusu değildir.
3. Sorumsuzluk, sürekli niteliktedir.
ANAYASA HUKUKU
27
Yasama Dokunulmazlığı: Seçimden önce veya sonra suç iĢlediği ileri sürülen bir milletvekilinin, Meclisin kararı olmaksızın tutulamaması, sorgulanamaması, tutuklanamaması ve yargılanamamasına yönelik yasama bağıĢıklığını ifade
eder.
TBMM Üyeliğinin DüĢmesi
“Ġstifa eden milletvekilinin milletvekilliğinin düĢmesi, istifanın geçerli olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi BaĢkanlık Divanınca tespit edildikten sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nca kararlaĢtırılır. (DS-2015)
Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme veya kısıtlama halinde düĢmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle olur. 82 nci maddeye göre milletvekilliğiyle bağdaĢmayan bir görev veya hizmeti sürdürmekte ısrar eden
milletvekilinin milletvekilliğinin düĢmesine, yetkili komisyonun bu durumu tespit eden raporu üzerine Genel Kurul gizli oyla karar verir. Meclis çalıĢmalarına özürsüz veya izinsiz olarak bir ay içerisinde toplam beĢ birleĢim günü katılmayan
milletvekilinin milletvekilliğinin düĢmesine, durumun Meclis BaĢkanlık Divanı’nca tespit edilmesi üzerine, Genel Kurulca üye tam sayısının salt çoğunluğunun oyuyla karar verilebilir”
“Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düĢmesine 84. maddenin birinci, üçüncü veya dördüncü fıkralarına göre karar verilmiĢ olması hallerinde, Meclis Genel Kurulu kararının alındığı tarihten baĢlayarak yedi gün
içerisinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın, Anayasaya, kanuna veya içtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptali
için Anayasa Mahkemesine baĢvurabilir. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini on beĢ gün içerisinde kesin karara bağlar”.
TBMM’NĠN Ġçyapısı Ve ÇalıĢma Düzen
 Ġçtüzük
Anayasa’nın 95. maddesi, “Türkiye Büyük Millet Meclisi, çalıĢmalarını, kendi yaptığı içtüzük hükümlerine göre yürütür”
demektedir.
 BaĢkanlık Divanı
Anayasa’ya göre, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin BaĢkanlık Divanı, Meclis üyeleri arasından seçilen Meclis BaĢkanı,
BaĢkanvekilleri, Katip üyeler ve idare Amirlerinden oluĢur. BaĢkanlık Divanı, Meclisteki siyasi parti gruplarının üye sayısı oranında Divana katılmalarını sağlayacak Ģekilde kurulur. Siyasi parti grupları BaĢkanlık için aday gösteremezler. Türkiye Büyük Millet Meclisi BaĢkanlık Divanı için, bir yasama döneminde iki seçim yapılır.
BaĢkanı’nın ve BaĢkanlık Divanı’nın tarafsızlığını sağlanması amaçlanmaktadır. Meclis çalıĢmalarının partizanlıktan
uzak bir hava içinde ve tarafsızlıkla yönetilmesi, sağlıklı bir demokrasinin vazgeçilmez Ģartlarından biridir. (DS2016)
 Siyasi Parti Grupları
Siyasi partiler, Meclis çalıĢmalarına parti Meclis grupları aracılığıyla katılırlar. Anayasa’ya göre (m. 95/2) siyasi parti
grupları, en az yirmi üyeden meydana gelir.
 DanıĢma Kurulu
Anayasa’da değinilmeyen DanıĢma Kurulu, Millet Meclisi içtüzüğü’nde (m. 19) düzenlenmiĢtir. Bu maddeye göre, “DanıĢma Kurulu, Millet Meclisi BaĢkanı’nın baĢkanlığında siyasi parti grup baĢkanları veya vekillerinden birisi veya onların
yazılı olarak görevlendirdiği birer milletvekilinden kurulur. Bu kurul, içtüzükte kendisine verilen görevleri yerine getirir ve
BaĢkanın istemi üzerine danıĢma niteliğinde görüĢ bildirir”.
 Komisyonlar
Komisyonlar, bir konunun TBMM Genel Kurulu’na gelmeden önce görüĢülüp olgunlaĢtı rıldığı kurullardır. Komisyonlar,
kendilerine havale edilen iĢler hakkında birer rapor hazırlayarak Meclis BaĢkanlığı’na sunarlar.
Meclisin Toplanması ve Tatili
TBMM, her yıl Ekim ayının ilk günü kendiliğinden (yani davetsiz olarak) toplanır. Meclis, bir yasama yılında en çok üç ay
tatil yapabilir.
ANAYASA HUKUKU
28
Toplantı ve Karar Yetersayısı
“Türkiye Büyük Millet Meclisi, yapacağı seçimler dahil bütün iĢlerinde üye tam sayı sının en az üçte biri ile toplanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Anayasada baĢkaca bir hüküm yoksa toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı hiçbir Ģekilde üye tam sayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz.”
Meclis GörüĢmeleri
Anayasa, temsili rejimlerin tarihsel bir kuralı olan meclis görüĢmelerinin açıklığı ilkesini kabul etmiĢtir.
Mecliste Oylama Usulleri
Millet Meclisi içtüzüğü, üç türlü oylama kabul etmiĢtir: iĢaretle oylama, açık oylama ve gizli oylama.
TBMM’nin Görev Ve Yetkileri
Hükümet sistemi ne olursa olsun, bütün temsili rejimlerde parlamentoların, kanun yapma, hükümeti denetleme ve devlet
bütçesini kabul etme gibi üç temel fonksiyonu vardır.
TBMM’nin görev ve yetkileri, genel olarak, Anayasa’nın 87. maddesinde düzenlenmiĢtir. Buna göre, “Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nin görev ve yetkileri,
Kanun koymak, değiĢtirmek ve kaldırmak; Bakanlar Kurulu’nu ve bakanları denetlemek; Bakanlar Kurulu’na belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek; bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüĢmek ve kabul
etmek; para basılmasına ve savaĢ ilanına karar vermek; milletlerarası anlaĢmaların onaylanmasını uygun bulmak; Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beĢte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilanına, mahkemelerce verilip kesinleĢen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermek ve Anayasa’nın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri
kullanmak ve görevleri yerine getirmektir”.
 Kanun Yapma
Anayasa’ya göre (m. 88/1) kanun teklif etmeye Bakanlar Kurulu ve milletvekilleri yetkilidir. Bakanlar Kurulu’nca yapılan
öneriye kanun tasarısı, milletvekillerince yapılan öneriye kanun teklifi adı verilmektedir.
Kadük Olma: Bir yasama döneminde sonuçlandırılamayan kanun tasarı ve tekliflerinin hükümsüz kalmasıdır.
Kanunların Yayınlanması
TBMM’ce kabul edilen kanunların yayınlanması görevi, 1924 ve 1961 Anayasası’nda olduğu gibi, CumhurbaĢkanı’na aittir.
Anayasa’ya göre (m. 89) “CumhurbaĢkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce kabul edilen kanunları onbeĢ gün içinde yayımlar. Yayımlanmasını uygun bulmadığı kanunları, bir daha görüĢülmek üzere bu hususta gösterdiği gerekçe ile birlikte
aynı süre içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne geri gönderir. Bütçe kanunları bu hükme tabi değildir.
NOT: Medeni Kanun, Ceza Kanunu, Ticaret Kanunu gibi uygulamalar yenilik yaratırken; BÜTÇE KANUNLARI yenilik
yaratmayan normlara bir örnektir. (DS-2016)
Hükümetin Denetlenmesi
TBMM’nin denetim araçları,
Soru, Genel GörüĢme, Meclis AraĢtırması, Meclis SoruĢturması ve Gensorudur
 Soru
Anayasa’ya göre soru, “Bakanlar Kurulu adına, sözlü veya yazılı olarak cevaplandırılmak üzere BaĢbakan veya bakanlardan bilgi istemekten ibarettir.”
ANAYASA HUKUKU
29
 Genel GörüĢme
Anayasaya göre, genel görüĢme, “Toplumu ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulu’nda görüĢülmesidir”
 Meclis AraĢtırması
Anayasanın tanımına göre “Meclis araĢtırması, belli bir konuda bilgi edinilmek için yapılan incelemeden ibarettir.”
 Meclis SoruĢturması
Meclis soruĢturması, BaĢbakan veya bakanların görevleriyle ilgili cezai sorumluluklarının araĢtırılmasını sağlayan bir
denetim aracıdır.
Yüce Divan: Anayasa Mahkemesi’nin CumhurbaĢkanı’nı, TBMM BaĢkanı’nı, BaĢbakanı, Bakanlar Kurulu üyelerini,
Yargıtay, DanıĢtay, Askeri Yargıtay, Yüksek Hakimler Kurulu, SayıĢtay baĢkan ve üyelerini, Yargıtay Cumhuriyet BaĢsavcısı’nı, Askeri Yargıtay BaĢsavcısı’nı ve kendi üyeleri ile Genelkurmay BaĢkanını, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri
Komutanlarıyla Jandarma Genel Komutanını görevleriyle ilgili suçlardan dolayı ceza mahkemesi olarak yargılaması sırasında taĢıdığı addır. (DS-2016)
Gensoru: Bakanlar Kurulu’nun ya da bir Bakanın, Meclis’çe görevden uzaklaĢtırılması sonucunu doğuran, siyasal sorumluluğa yönelik bir denetim aracıdır.
ANAYASA HUKUKU
30
ÜNĠTE-7
YÜRÜTME ORGANI
Yürütme Organının Yapısı
Yürütme organı, yapısı bakımından iki ana tipe ayrılabilir: Monist (tekçi) yürütme ve düalist (ikici) yürütme.
 Monist Yürütme: Yürütme yetkisinin tümünün kiĢi ya da kurul olarak tek bir organa ait olmasıdır.
 Düalist Yürütme: Yürütme yetkisinin bir kiĢi ile bir kurul arasında bölüĢtürülmesidir.
 Kollejyal Yürütme: Yürütme yetkisinin bir kurul tarafından kullanıldığı tekçi yürütme modelidir.
CumhurbaĢkanı’nın Seçimi ve Tarafsızlığı
TBMM, 31.5.2007 tarihli ve 5678 sayılı anayasa değiĢikliği kanunu ile CumhurbaĢkanı seçimi yöntemini değiĢtirmiĢ ve
halk tarafından seçilme yöntemini benimsemiĢtir.
“CumhurbaĢkanı, kırk yaĢını doldurmuĢ ve yüksek öğrenim yapmıĢ Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaĢları arasından, halk tarafından seçilir.
CumhurbaĢkanı’nın görev süresi beĢ yıldır. Bir kimse en fazla iki defa CumhurbaĢkanı seçilebilir. CumhurbaĢkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri içinden veya Meclis dıĢından aday gösterilebilmesi yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ile
mümkündür. Ayrıca, en son yapılan milletvekili genel seçimlerinde geçerli oylar toplamı birlikte hesaplandığında yüzde
onu geçen siyasi partiler ortak aday gösterilebilir. CumhurbaĢkanı seçilenin, varsa partisi ile iliĢiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.”
NOT: CumhurbaĢkanının halk tarafından seçilmesi demokratik meĢruluğunu güçlendiren bir özelliktir. (DS-2016)
CumhurbaĢkanı’nın Görev Ve Yetkileri
 Yasama ile ilgili Görev ve Yetkiler
a) Gerekli gördüğü takdirde, yasama yılının ilk günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde açılıĢ konuĢmasını yapmak,
b) Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni gerektiğinde toplantıya çağırmak,
c) Kanunları yayımlamak,
d) Kanunları tekrar görüĢülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne geri göndermek,
e) Anayasa değiĢikliklerine iliĢkin kanunları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunmak,
f) Kanunların, kanun hükmündeki kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüğünün tümünün veya belirli hükümlerinin Anayasaya Ģekil veya esas bakımından aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi’nde iptal davası açmak,
g) Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar vermek.
 Yürütme ile ilgili Görev ve Yetkiler
a) BaĢbakanı atamak ve istifasını kabul etmek,
b) BaĢbakanın teklifi üzerine bakanları atamak ve görevlerine son vermek,
c) Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kurulu’na baĢkanlık etmek veya Bakanlar Kurulu’nu baĢkanlığı altına toplantıya
çağırmak,
d) Yabancı devletlere, Türk Devleti’nin temsilcilerini göndermek, Türkiye Cumhuriyeti’ne gönderilecek yabancı devlet
ANAYASA HUKUKU
31
temsilcilerini kabul etmek,
e) Milletlerarası anlaĢmaları onaylamak ve yayımlamak,
f) Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetleri’nin BaĢkomutanlığını temsil etmek,
g) Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kullanılmasına karar vermek, (DS-2016)
h) Genelkurmay BaĢkanını atamak,
i) Milli Güvenlik Kurulu’na baĢkanlık etmek,
k) BaĢkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla, sıkıyönetim veya olağanüstü hal ilan etmek ve kanun hükmünde
kararname çıkarmak,
l) Kararnameleri imzalamak,
m) Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kiĢilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak,
n) Devlet Denetleme Kurulu’nun üyelerini ve BaĢkanını atamak,
o) Devlet Denetleme Kurulu’na inceleme, araĢtırma ve denetleme yaptırmak,
ö) Yükseköğretim Kurulu üyelerini seçmek,
p) Üniversite rektörlerini seçmek.
 Yargı ile ilgili Görev ve Yetkiler
Anayasa Mahkemesi üyelerini, DanıĢtay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet BaĢsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet
BaĢsavcı vekilini, Askeri Yargıtay üyelerini, Askeri Yüksek idare Mahkemesi üyelerini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini seçmek.
NOT: CumhurbaĢkanı milletlerarası anlaĢmaları ancak TBMM tarafından Uygun Bulma Kanunu çıkarılırsa onaylayabilir. (DS-2016)
NOT: CumhurbaĢkanının Anayasa mahkemesi üyelerini seçme yetkisi tarafsızlık statüsü nedeniyle kendisine tanınmıĢ
bir yetkidir. (DS-2016)
CumhurbaĢkanı’nın Siyasal Sorumsuzluğu
“CumhurbaĢkanı’nın, Anayasa ve diğer kanunlarda BaĢbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek baĢına
yapabileceği belirtilen iĢlemleri dıĢındaki bütün kararları, BaĢbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır; bu kararlardan BaĢbakan ve ilgili bakan sorumludur”.
Buna KarĢı-imza Kuralı denir. Parlamenter sistemin bir özelliğidir. (DS-2016)
CumhurbaĢkanı’nın Cezai Sorumsuzluğu Ve Sorumluluğu
Parlamenter rejimlerde devlet baĢkanının, siyasal sorumsuzluğu yanında cezai bakımından da sorumsuz olduğu ilke
olarak kabul edilmiĢtir. CumhurbaĢkanı’nın göreviyle ilgili suçlarından dolayı sorumlu olmaması, aslında, karĢı imza kuralının bir sonucudur. CumhurbaĢkanı, ilke olarak, görevini yerine getirirken tek baĢına iĢlem yapamadığı, CumhurbaĢkanı iĢlemlerinde BaĢbakanın ve ilgili bakanların imzaları bulunması gerektiği için, iĢlemden doğan cezai sorumluluğun
da BaĢbakan ve ilgili bakanlara ait olması gerektiği kabul edilmiĢtir.
Parlamenter cumhuriyetlerde genel olarak CumhurbaĢkanı’nın vatana ihanet teĢkil eden suçlarından dolayı cezai bakımdan sorumlu olacağı ilkesi kabul edilmiĢtir. “CumhurbaĢkanı, vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi
üye tamsayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır”.
CumhurbaĢkanı’na Vekalet
Anayasa’ya göre “CumhurbaĢkanı’nın hastalık ve yurt dıĢına çıkma gibi sebeplerle geçici olarak görevinden ayrılması
hallerinde, görevine dönmesine kadar; ölüm, çekilme veya baĢka bir sebeple CumhurbaĢkanlığı makamının boĢalması
ANAYASA HUKUKU
32
halinde de yenisi seçilinceye kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisi BaĢkanı CumhurbaĢkanlığı’ na vekillik eder ve CumhurbaĢkanı’na ait yetkileri kullanır”
Bakanlar Kurulu’nun KuruluĢu
Bakanlar Kurulu, baĢbakan ve bakanlardan oluĢur. BaĢbakan, CumhurbaĢkanı’nca, TBMM üyeleri arasından atanır. Bakanlar, TBMM üyeleri veya milletvekili seçilme yeterliğine sahip olanlar arasından baĢbakanca seçilir ve CumhurbaĢkanı’nca atanır; gerektiğinde baĢbakanın önerisi üzerine CumhurbaĢkanı’nca görevlerine son verilir.
Bakanlar Kurulu’nun Yapısı
Bakanlar Kurulu, baĢbakan ve bakanlardan oluĢan kolektif bir karar organı olmakla beraber, bu kurul içinde BaĢbakanın
özel bir siyasi liderlik mevkii vardır. BaĢbakan, bakanların idare hukukundaki anlamında hiyerarĢik amiri değildir ama
Bakanlar Kurulu içinde eĢitler arasında birincidir.
Bir bakan birden fazlasına vekillik edemez. Herhangi bir sebeple boĢalan bakanlığa en geç on beĢ gün içinde atama
yapılır. (DS-2015)
Bakanların Sorumluluğu
 Siyasal Sorumluluk
Bakanların siyasal sorumluluğu, parlamenter rejimin temel kuralı ve önde gelen özelliğidir. Bu sorumluluk, bakanların görevlerine parlamento tarafından son verilebilmesi anlamına gelir. Diğer bir deyiĢle, siyasal sorumlulukta müeyyide, cezai
veya hukuki değil, sadece siyasaldır.
Siyasal sorumluluk, kolektif ve bireysel olmak üzere iki türlüdür. Kolektif (ortak) sorumluluk, hükümetin genel siyasetinin
yürütülmesinden doğan sorumluluktur.
Siyasal sorumluluğun ikinci çeĢidi, bakanların bireysel sorumluluğudur. Anayasa bunu, “her bakan... ayrıca, kendi yetkisi
içindeki iĢlerden ve emri altındakilerin eylem ve iĢlemlerinden de sorumludur” demek suretiyle ifade etmiĢtir
 Cezai Sorumluluk
Cezai sorumluluk, bakanların görevleriyle ilgili suçlarından doğan sorumluluklarıdır. Bu sorumluluk, meclis soruĢturması
yoluyla araĢtırılır ve soruĢturma sonucunda, ilgili bakanın Yüce Divan’a sevk edilmesine Meclis’çe karar verilebilir.
 Hukuki Sorumluluk
Hukuki sorumluluk, bakanların görevleriyle ilgili olarak devlete verdikleri zararın, kendilerine tazminat davası yoluyla
ödettirilmesidir.
 Güvenoyu (DS-2015)
Hükümetin TBMM’ce desteklenip desteklenmediğini belirlemek üzere baĢvurulan oylamadır. Bakanlar Kurulunun siyasal sorumluluğunu gerçekleĢtirecek uygulamadır.
Geçici Bakanlar Kurulu
“Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimlerinden önce, Adalet, içiĢleri ve UlaĢtırma Bakanları çekilir. Seçimin baĢlangıç
tarihinden üç gün önce; seçim dönemi bitmeden seçimin yenilenmesine karar verilmesi halinde ise, bu karardan baĢlayarak beĢ gün içinde, bu bakanlıklara Türkiye Büyük Millet Meclisi içinden veya dıĢarıdan bağımsızlar
BaĢbakanca atanır.
116. madde gereğince seçimlerin yenilenmesine karar verildiğinde Bakanlar Kurulu çekilir ve CumhurbaĢkanı geçici Bakanlar Kurulu’nu kurmak üzere bir BaĢbakan atar. Geçici Bakanlar Kurulu’na, Adalet, içiĢleri ve UlaĢtırma bakanları Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki veya Meclis dıĢındaki bağımsızlardan olmak üzere, siyasi parti gruplarından oranlarına
göre üye alınır
NOT: 1982 Anayasasına göre TBMM seçimlerinin yenilenmesine CUMHURBAġKANI karar verebilir. (DS-2015)
ANAYASA HUKUKU
33
Yasama-Yürütme ĠliĢkileri ve Hükümet Sistemleri
Bu iliĢkilerin niteliğine göre, baĢkanlık hükümeti sistemi, parlamenter rejim ve meclis hükümeti sistemi olmak üzere
üç hükümet sistemi ayırdedilebilir.
Yasama ve yürütme kuvvetleri ya aynı elde, daha doğrusu aynı devlet organında toplanabilir, ya da ayrı organlara verilebilir. Bunlardan ilkine kuvvetler birliği sistemleri, ikincisine kuvvetler ayrılığı sistemleri denilmektedir.
 Kuvvetler ayrılığı sistemleri de kuvvetler ayrılığının derecesine göre, kendi içinde ikiye ayrılır: Yasama ve yürütme kuvvetlerinin kesin ve sert biçimde ayrıldığı baĢkanlık rejimi ve iki kuvvetin daha yumuĢak ve dengeli Ģekilde ayrıldığı parlamenter rejim.
 Kuvvetler birliği sistemleri ise iki kuvvetin birleĢtiği yere göre, gene ikiye ayrılabilir. Eğer yasama ve yürütme
kuvvetleri, seçilmiĢ olmayan bir kiĢi veya kurulda birleĢmiĢse, mutlak bir monarĢiden veya bir diktatörlükten söz
edilebilir. Eğer iki kuvvet, halk tarafından demokratik usuller içinde seçilmiĢ bir mecliste birleĢmiĢse, bir meclis
hükümeti sistemi ile karĢı karĢıya bulunuyoruz demektir.
NOT: MonarĢi rejimlerinde yöneticiler seçim yoluyla belirlenmez, yönetim veraset yoluyla el değiĢtirir. (DS-2015)
1982 Anayasası’nda Parlamenter Rejim Unsurları
1982 Anayasası, CumhurbaĢkanı’na klasik parlamenter rejimlerdeki devlet baĢkanının rolünü hayli aĢan bir mevki vermiĢ olmakla beraber, parlamenter rejimin en önemli ve tanımlayıcı unsuru olan, hükümetin parlamento karĢısındaki siyasal sorumluluğu ilkesi, aynen korunmuĢtur.
Bakanların sorumluluğu açısından 1982 ve 1961 Anayasası arasındaki en önemli fark, 1982 Anayasası’nda bakanların,
TBMM’den baĢka, BaĢbakana karĢı da sorumlu olduklarının belirtilmesidir.
1982 Anayasası, Bakanlar Kurulu’nun TBMM önünde siyasal sorumluluğu ilkesinin yanında, CumhurbaĢkanı’nın siyasal
sorumsuzluğunu ve bunun gereği olan karĢı imza ilkesini kabul etmek suretiyle, parlamenter rejimin ikinci önemli
unsuruna da yer vermiĢtir. (DS-2016)
1982 Anayasası’nın kurduğu hükümet sistemi, parlamenter rejimin baĢka bir temel unsurunu oluĢturan fesih veya parlamento seçimlerinin yenilenmesi müessesesi açısından da, parlamenter rejim özellikleri taĢımaktadır.
Parlamenter hükümet sisteminin temel ayırıcı özelliği; Bakanlar Kurulu’nun yasama organına karĢı siyasal olarak sorumlu bulunmasıdır. (DS-2015)
Olağanüstü Hal Kavramı Ve ÇeĢitleri
 Olağanüstü hal: Doğal afet, tehlikeli salgın hastalıklar, ağır ekonomik bunalım veya anayasal düzene yönelik
Ģiddet olaylarının yaygınlaĢması hallerinde baĢvurulan olağanüstü yönetim usulüdür.
1982 Anayasası üç türlü olağanüstü hal rejimine yer vermiĢtir.
1. Tabii afet, tehlikeli salgın hastalıklar
2. Ağır ekonomik bunalım hallerinde Ģiddet olaylarının yaygınlaĢması ve kamu düzeninin ciddi Ģekilde
3. Sıkıyönetim
Olağanüstü Hal Rejimlerinin Konusu
 Olağanüstü Hal Rejimi: Devletin, olağan hukuk düzeninin kuralları ile önlenmesine olanak bulunmayan olağanüstü bir tehdite ya da tehlikeye karĢı baĢvurduğu özel yönetim usulüdür.
 Sıkıyönetim: Anayasal düzene yönelik, olağanüstü hal ilanını gerektiren hallerden daha vahim Ģiddet olaylarının yaygınlaĢması, savaĢ hali, savaĢı gerektirecek bir durumun baĢ göstermesi, ayaklanma olması, Cumhuriye-
ANAYASA HUKUKU
34
te karĢı kuvvetli ve eylemli bir kalkıĢmanın varlığı veya ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğünü tehlikeye düĢüren Ģiddet hareketlerinin yaygınlaĢması hallerinde baĢvurulan olağanüstü yönetim usulüdür.
Yargısal Denetim
Olağanüstü Hal Rejiminin Ġlanı ĠĢlemi Üzerindeki Denetim
Olağanüstü hal rejimi ilanı veya bunun onanması iĢlemlerinin Türk Hukuku’na göre yargı organınca denetlenebilmesi
mümkün olmamaktadır.
ANAYASA HUKUKU
35
ÜNĠTE-8
YARGI ORGANI VE ANAYASA YARGISI
Türk Anayasalarında Yargı Fonksiyonunun DüzenleniĢi
1876 Anayasası, yargıyı bir kuvvet olarak nitelendirmemiĢtir. Anayasa, yargının bağımsızlığına iliĢkin bazı ilkelere yer
vermiĢ, hakimlerin azlolunamaması esasını da kabul etmiĢtir.
Yargı fonksiyonundan hiç söz etmeyen 1921 Anayasası’ndan sonra 1924 Anayasası, kuvvetler birliği ilkesini kabul
etmiĢ; egemenlik hakkının yalnız, Türk Milleti’nin tek ve gerçek temsilcisi olan TBMM tarafından kullanılacağını belirtmiĢ
yargı fonksiyonunu ayrı bir kuvvet olarak vasıflandırmıĢtır. 1924 Anayasası yasama ve yürütme kuvvetlerinin birliğine
karĢı, yargının bağımsız olduğunu ifade eden birçok hükme yer vermiĢtir.
1961 Anayasası’nın hazırlanıĢı sırasında, yargı bağımsızlığını bütün gerekleriyle gerçekleĢtirme konusuna büyük önem
verilmiĢtir. Yargı fonksiyonu, yasama fonksiyonu ile eĢ değer tutulmuĢ, yürütmenin bir görev olarak nitelendirilmesine
karĢılık, yasama ve yargı, birer yetki olarak vasıflandırılmıĢtır
Mahkemelerin Bağımsızlık Ġlkesi
 Mahkemelerin Bağımsızlığı
Hakimlerin gerek yasama gerek yürütme organlarından bağımsız olmalarını, bu iki organın hakimlere emir ve talimat veremeyeceğini ve tavsiyede bulunamayacağını ifade eder.
Hakimlik Teminatı
Hakimlerin görevlerini, herhangi bir baskı ya da tehditle karĢılaĢmaksızın tam bir serbestlik, tarafsızlık ve huzur ortamı
içinde gerçekleĢtirebilmeleri için öngörülen önlemlerin bütünüdür.
1982 Anayasası’nın “hakimlik ve savcılık teminatı” baĢlığını taĢıyan 139. Maddesine göre, “Hakimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaĢtan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun
kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.
Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiĢ olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaĢılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır”.
NOT: Mahkemelerin bağımsızlığı hakimlik teminatının sağlanması ile gerçek bir anlam kazanır. (DS-2016)
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)
1961 Anayasası, “hakimlerin bütün özlük iĢleri hakkında karar” vermek üzere bir Yüksek Hakimler Kurulu (YHK) kurmuĢtur.
1982 Anayasası, YHK’yi, “Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu” adı altında yeniden düzenlemiĢtir. Buna göre, “Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar. Kurulun BaĢkanı, Adalet Bakanıdır.
NOT: HSYK üyelerini CumhurbaĢkanı, Yargıtay Genel Kurulu, DanıĢtay Genel Kurulu, Türkiye Adalet Akademisi Genel
Kurulu tarafından seçilir. (DS-2015)
Yüksek Mahkemeler
Yüksek Mahkemeler Ģunlardır; Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Askeri Yargıtay, DanıĢtay, Askeri Yüksek Ġdare Mahkemesi, UyuĢmazlık Mahkemeleridir.
ANAYASA HUKUKU
36
Yargıtay: Adliye mahkemelerinden verilen karar ve hükümlerin son inceleme makamı olup, yasa ile belirlenen bazı davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar; çeĢitli hukuk ve ceza dairelerinden oluĢur.
DanıĢtay: Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilmiĢ bulunan yüksek idare mahkemesi, danıĢma ve inceleme
merciidir.
Ġdari Yargı: idari uyuĢmazlıkların çözümü; idari uyuĢmazlıklarla ilgili yargı koludur.
NOT: Tüzük, Yönetmelik, Genelge, Yönergeler ĠDARĠ YARGI DENETĠMĠNE tabidir. (DS-2016)
Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek Ġdare Mahkemesi (AYĠM) üyelerinin seçiminde ise 1961 Anayasası dönemindeki
sistem korunmuĢ, yani üyelerin bu mahkemelerce her boĢ yer için gösterilecek üçer aday arasından CumhurbaĢkanı’nca
seçilmeleri kabul edilmiĢtir
Askeri Yargı
Askeri yargı, Askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kiĢiler tarafından
iĢlenen Askeri suçlar ile bunların asker kiĢiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak iĢledikleri suçlara
ait davalara bakmakla görevlidir
 Askeri Yargıtay: Askeri mahkemelerde verilen karar ve hükümlerin üst inceleme makamıdır; ayrıca asker kiĢilerin yasa ile belirlenen bazı davalarına ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar.
 Askeri Yüksek Ġdare Mahkemesi: Asker kiĢileri ilgilendiren ve askeri hizmete iliĢkin idari eylem ve iĢlemlerden
doğan uyuĢmazlıkların ilk ve son derece mahkemesi olarak yargı denetimini ve yasalarla belirlenen görevleri
yapan yüksek mahkemedir.
Anayasa Yargısı Kavramı Ve Tarihsel GeliĢimi
GeniĢ anlamda anayasa yargısı, doğrudan doğruya anayasaya uyulmasını sağlamak amacını güden her türlü yargı iĢlemini veya anayasa hukuku sorunlarının yargısal usuller içerisinde bir karara bağlanması sürecini ifade eder. Dar anlamda ise anayasa yargısından, kanunların ve diğer bazı yasama iĢlemlerinin anayasaya uygunluğunun yargısal merciler tarafından denetimi anlaĢılır.
Denetimin yapıldığı zamana göre, denetim sistemleri önleyici denetim ve düzeltici denetim olarak ikiye ayrılır.
 Önleyici denetim, normun yürürlüğe girmesinden önce yapılan denetimdir ki, bu, kural olarak siyasal organlar
tarafından gerçekleĢtirilir.
 Normun (örneğin kanunun) kesinleĢip yürürlüğe girmesinden sonra yapılan düzeltici denetim ise yargı organlarınca gerçekleĢtirilir. (DS-2016)
Anayasa Mahkemesi’nin Statüsü, KuruluĢu Ve Görevleri
Anayasa Mahkemesi’nin Statüsü
1961 Anayasası, istisnai bir durumda genel mahkemelere de bir kanunun anayasaya uygunluğu hakkında hüküm verme
yetkisini tanımıĢ olmakla beraber, bu konudaki yetkiyi esas itibarıyla Anayasa Mahkemesi’ne bırakmıĢtır. 1982 Anayasası söz konusu istisnai durumu da ortadan kaldırarak, Anayasa Mahkemesi’ni denetim konusunda tek yetkili kılmıĢtır.
Anayasa Mahkemesi’nin kuruluĢ, görev ve yetkilerini, diğer yüksek mahkemelere oranla çok daha ayrıntılı Ģekilde düzenlemiĢ, kanuni düzenlemeye çok daha sınırlı bir alan bırakmıĢtır. Bu sebeple, Anayasa Mahkemesi’nin statüsünde
değiĢiklik yapılması, ancak bir anayasa değiĢikliği ile mümkündür.
Anayasa Mahkemesi’nin Görevleri
Anayasa Mahkemesi’nin temel görevi, Ģüphesiz, kanunların ve anayasada belirtilen diğer normların anayasaya uygunluğunu denetlemektir. Ancak, Anayasa, Anayasa Mahkemesi’ne norm denetimi ile ilgili olmayan baĢka birtakım görevler
ANAYASA HUKUKU
37
de vermiĢtir. Bu görevler Ģöyle sıralanabilir:
(a) CumhurbaĢkanı’nı, TBMM BaĢkanı’nı Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, DanıĢtay, Askeri Yargıtay, AYĠM BaĢkan ve üyelerini, BaĢsavcılarını, Cumhuriyet BaĢsavcı vekilini, HSYK ve SayıĢtay BaĢkan ve üyelerini, Genelkurmay BaĢkanı’nı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel
Komutanı’nı görevleri ile ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılamak (m. 148/3).
(b) Siyasi partilerin kapatılması hakkındaki davalara bakmak (m. 69/4).
(c) Siyasi partilerin mali denetimini yapmak (m. 69/3).
(d) Milletvekillerinin yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına veya üyeliklerinin düĢtüğüne TBMM’ce karar verilmesi hallerinde, ilgililerin iptal istemlerini karara bağlamak (m. 85). 180 Anayasa Hukuku
(e) UyuĢmazlık Mahkemesi’ne baĢkanlık edecek üyeyi kendi üyeleri arasından görevlendirmek.
NOT: 2010 Anayasa değiĢikliği ile Anayasa Mahkemesi görevlerine, bireysel baĢvuruları karara bağlamak görevi eklenmiĢtir.
Anayasaya Uygunluk Denetiminin Konusu
Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüğünün Anayasaya Ģekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler.
 Kanunlar
Anayasa Mahkemesi’nin temel görevi, kanunların anayasaya uygunluğunu denetlemektedir.
 Kanun Hükmünde Kararnameler
Kural olarak bütün KHK’ler, yürürlüğe girdikleri andan itibaren anayasaya uygunluk bakımından Anayasa Mahkemesi’nin
denetimine tabidir. Ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaĢ hallerinde çıkarılan KHK’lerin denetim dıĢı bırakılmıĢtır
 TBMM içtüzüğü
Hukuki niteliği bakımından bir kanun değil, bir parlamento kararı olmasına rağmen, TBMM içtüzüğü, taĢıdığı özel siyasal önem sebebiyle Anayasa Mahkemesi’nin denetim yetkisi içindedir. (DS-2016)
 Anayasa DeğiĢiklikleri
Anayasa değiĢikliklerinin yargısal denetimi, sadece Ģekil yönünden anayasaya uygunluk denetimi ile sınırlandırılmıĢtır.
 Milletlerarası AntlaĢmalar
Anayasa’ya göre (m. 90/son) usulüne göre yürürlüğe konulmuĢ milletlerarası antlaĢmalar hakkında anayasaya aykırılık
iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne baĢvurulamaz.
 Parlamento Kararları
Anayasa, TBMM’nin karar biçimindeki iĢlemlerinin yargısal denetime tabi olmasını kural olarak kabul etmemiĢse de iki
tür kararın istisnai olarak Anayasa Mahkemesi’nce denetlenebileceğini hükme bağlamıĢtır. Bunlardan biri TBMM içtüzüğü, diğeri de yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya TBMM üyeliğinin düĢmesine iliĢkin kararlardır.
Anayasaya Uygunluk Denetiminde Ölçü Normları (Anayasallık Bloku)
 Ölçü Norm: Anayasaya uygunluk denetiminde ölçü alınan normlardır. (DS-2015)
 Anayasallık Bloku: Anayasaya uygunluk denetiminde kullanılan ölçü normların bütününün oluĢturduğu normlar
kümesine verilen addır.
ANAYASA HUKUKU
38
Anayasaya Uygunluk Denetiminin ġekilleri (Esas Ve ġekil Yönünden Denetim)
Esas Bakımdan Denetim
Bir kanunun veya anayasada sayılan diğer normların esas bakımından anayasaya aykırılığı, o normun muhtevasının
anayasa hükümleri ile çatıĢması demektir. esas yönünden anayasaya aykırılık durumlarını tam olarak tanımlamak veya
sınıflandırmak çok güçtür.
Sebepler bakımından ortaya çıkabilecek anayasaya aykırılık durumları Ģöyle özetlenebilir;
 Amaç (Maksat) Unsuru Bakımından
Bütün kamu iĢlemlerinin yöneldiği nihai amacın, kamu yararı olması gerekir.
 Konu Unsuru Bakımından
Bir hukuki iĢlemin konusu, onun muhtevası veya meydana getirdiği hukuki durum ve sonuçtur.
ġekil Bakımından Denetim
Dar anlamda Ģekil denetimi, kanunların (veya anayasaya uygunluk denetimine tabi olan diğer normların) anayasada belirtilmiĢ usul ve Ģekil kurallarına uygun olarak yapılıp yapılmadıklarının araĢtırılmasıdır.
Anayasa, normların Ģekil bakımından denetlenmesinden söz ederken, muhtemelen, buna ek olarak yetki unsuru bakımından mevcut olabilecek sakatlıkların denetlenmesini de kastetmiĢtir. Yetkiden anlaĢılması gereken, bir iĢlemin, anayasanın yetkilendirdiği organ veya organlar tarafından ve anayasanın çizdiği görev alanı içinde yapılmasıdır.
Anayasaya Uygunluk Denetiminin Yolları (Ġptal Davası Ve Ġtiraz Yolu)
Soyut Norm Denetimi (Ġptal Davası)
 Soyut Norm Denetimi Anayasada belirtilen bazı kiĢi ya da organların bir kanuna karĢı Anayasa Mahkemesi’nde dava açmalarıyla gerçekleĢtirilen denetim türüdür.
CumhurbaĢkanı, iktidar ve ana muhalefet partisi meclis grupları ile TBMM üye tam sayısının en az beĢte biri tutarındaki
üyeler tarafından açılabilir. (DS-2015) Dava açma süresi kanunun RG’de yayımlanmasından baĢlayarak 60 gündür.
Somut Norm Denetimi
Somut norm denetimi, bir mahkemede görülmekte olan bir davanın karara bağlanmasının, o davada uygulanacak hukuk
normunun anayasaya uygun olup olmamasına bağlı olması halinde yapılan denetimdir.
Anayasamıza göre somut norm denetimi için gerekli Ģartlar, Ģöyle özetlenebilir:
a. Bakılmakta Olan Bir Davanın Varlığı
b. Davaya Bakmakta Olan Merciin Bir Mahkeme Hüviyetini TaĢıması
c. Uygulanacak Normun Varlığı
d. iddianın Ciddiliği
Anayasaya Uygunluk Denetiminin Sonucu Ve Anayasa Mahkemesi Kararlarının Niteliği
 Kararların Kesinliği ve Bağlayıcılığı
1982 Anayasası’na göre, “Anayasa Mahkemesi’nin kararları kesindir
 Kararların Etkisi ve Niteliği
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı, dava konusu olan normu ortadan kaldırdığı için bu karar herkes için hüküm ve sonuç doğurur
 Kararların Yürürlüğe Girmesi
Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar.
ANAYASA HUKUKU
39
 Kararların Geriye Yürümezliği
Anayasası, iptal kararının geriye yürümezliği ilkesini kabul etmiĢlerdir.
Anayasaya Uygunluk Denetiminde Usul
Anayasa Mahkemesi, iki bölüm ve Genel Kurul halinde çalıĢır. Bölümler, baĢkanvekili baĢkanlığında dört üyenin katılımıyla toplanır. Genel Kurul, Mahkeme BaĢkanının veya BaĢkanın belirleyeceği baĢkanvekilinin baĢkanlığında en az on
iki üye ile toplanır. Bölümler ve Genel Kurul, kararlarını salt çoğunlukla alır. Bireysel baĢvuruların kabul edilebilirlik incelemesi için komisyonlar oluĢturulabilir.
Siyasi partilere iliĢkin dava ve baĢvurulara, iptal ve itiraz davaları ile Yüce Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamalara
Genel Kurul’ca bakılır, bireysel baĢvurular ise bölümlerce karara bağlanır.
Anayasa değiĢikliğinde iptale, siyasi partilerin kapatılmasına ya da Devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğu Ģarttır.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntü
    Son mesaj
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 9 misafir