İdare hukuku ders notları 1.bölüm

Cevapla
Mert Ali
Mesajlar: 130
Kayıt: 09 Eki 2016 15:09
İletişim:

11 Eki 2016 01:08

İDARE HUKUKU DERS NOTLARI

İdare kamu gücünden kaynaklanan bir takım üstün yetki ve ayrıcalıklarla donatılmıştır.
1. düzenleme yetkisi:
idarenin üstlendiği görevleri yerine getirebilmesi için, anayasa ve kanunlara aykırı olmamak kaydıyla genel ve soyut düzenlemeler yapabilme, genel ve soyut nitelikte normlar koyabilme yetkisidir.
İdare kanunlarla kendisine verilen yetkileri bağlı yetki ya da takdir yetkisi şeklinde kullanabilir. Bağlı yetki istisnaidir. Bağlı yetki halinde, belli koşul ve durumların gerçekleşmesi ile yasada öngörülen işlem tesis edilmezse, idarenin bu işlemi hukuka aykırı olacağı gibi, yasada öngörülenden başka bir işlem tesis etmesi durumunda da konu yönünden hukuka aykırılık ortaya çıkar.

Takdir yetkisinde idareye belli bir işlemi yapmak yada yapmamak veya belli koşul ve durumların ortaya çıkması halinde belli çözüm yollarından birini tercih etmek veya yapacağı işlemin sebebini belirlemek konusunda idareye verilen yetkidir. En geniş takdir yetkisi yasama organına aittir. Yetki öğesinde ve idarenin idari işlem yaparken kamu yararını sağlamak olduğundan maksat öğesinde idareye takdir yetkisi tanınmaz. İdare takdir yetkisine sahip olduğu hallerde bu yetkinsi eşitlik ilkesine uygun olarak kullanmalıdır. İdare takdir yetkisini aynı ve benzer olay ve durumlarda aynı doğrultuda ve aynı işlemleri yaparak kullanmalıdır.

İdarenin düzenleme yetkisi idarenin takdir yetkisinden ve hukuk Devletinin bir gereği olan Belirlilik ve Düzenli idare ilkelerinden ve bunların dayanağını teşkil eden Eşitlik ilkesinden kaynaklanmaktadır. Sonuç olarak idarenin düzenleme yetkisi genel nitelikli olup takdir yetkisinden kaynaklanır. İdarenin düzenleme yetkisi sadece anayasada öngörülmüş bulunanlarla sınırlı değildir.

İdarenin düzenleme yetkisi asli nitelikli olmayıp dayanağa ihtiyacı vardır. Asli düzenleme yetkisi yasamaya aittir. Kanuni idare ilkesi uyarınca kanunu dayanağı olmayan hiçbir düzenleme idarece yapılamaz. Oysa Fransa gibi bazı ülkelerde yürütmenin de yasama dışında ayrı bir düzenleme alanı bulunmaktadır.

1982 anayasasında yürütmenin asli düzenleme alanı olmasının iki istisnası vardır.

- anayasa md. 107’ye göre cumhurbaşkanlığı genel sekreterliğinin kuruluşu, teşkilatı ve görevleri daha önceden bir kanunla düzenlemeye gerek olmaksızın doğrudan cumhurbaşkanı kararnamesi ile düzenlenir.
- Anayasa md. 121 ve 122 ye göre olağanüstü hal ve sıkıyönetim hallerinde cumhurbaşkanı başkanlığında toplanacak bakanlar kurulu daha önceden çıkarılmış bir yetki kanunu olmaksızın kanun hükmünde kararname çıkarabilir.

Anayasanın tüzükle ilgili 115 ve yönetmelikle ilgili 124. maddelerine göre idarenin düzenleyici işlem yapabilmesi için mutlaka bir kanuni dayanağa ihtiyacı vardır denilmektedir.

Birden çok idari düzenleyici işlem arasındaki uyuşmazlıkların çözümü,

 Aynı idari makam tarafından aynı adla çıkartılan işlemler çelişen hüküm içeriyorsa sonraki tarihli işlem öncekini kaldırır kabul edilir.
 Farklı idari organlarca yapılan aynı isimli düzenleyici işlemler arasında çelişki halinde bu idari makamların idare teşkilatı indeki yerine bakılır. Kamu tüzelkişileri, yürüttükleri hizmetlerin gereklerini göz önünde tutarak merkezi idarenin düzenleyici işlemlerinden daha ağır hükümler getirebilir ancak daha hafif düzenlememe yapamaz.
 Farklı organlarca yapılan farklı isimdeki düzenleyici işlemlerde ilk olarak işlemi yapan organın idare teşkilatı içindeki yerine bakılır.
 Aynı yada birbirine eşit konumdaki idari organlarca yapılan işlemler arasında tüzük, yönetmelik ve diğer işlemler şeklinde sıralanır. Tüzük ve yönetmelik anayasada öngörülmüştür.
 İdari teşkilat içersinde aynı yeri işgal eden aynı konumda olan idari makamların aynı ismi taşıyan ve birbiriyle çelişen hükümleri olan düzenleyici işlemleri yetki kuralları uygulanarak çözülür.

2. yaptırım uygulama yetkisi
idarenin üstlenmiş olduğu görevleri etkili şekilde yerine getirmek için yaptırım uygulama yetkisi vardır. Yaptırım kavramı ceza kavramından daha geniştir. Teknik anlamda ceza olmayan bir faaliyet yaptırım olabilir.

a. idari cezalar.
İdari cezaları genel cezalardan ayırt etmek için,
Nitelik açısından bir farkları yoktur.
İdari cezalar idari düzeni korurken genel cezalar toplum düzenini korur.
Şekli ölçüt dikkate alındığında, idari cezalar idare organlarınca uygulanır, genel cezalar ise mahkemeler tarafından bir yargılama usulu uygulanarak verilir. Mahkemelerin verdiği karar kesin hükümdür. İdari cezalarda ilgilinin savunmasının alınması, işlemin ilgiliye tebliği gibi basit usuller izlenirken cezalar kesin hüküm niteliğinde değildir.

Henüz disiplin cezası verilmemişken mahkeme o kişinin o müessir fiili yapmadığı sonucuna varırsa ya da o fiili meşru savunma amacı ile yaptığında karar kılarsa disiplin cezası verecek idari mercii mahkemenin kararı ile bağlı olur. Disiplin cezası sonrasında mahkeme bu yönde karar alırsa ilgili idarenin verdiği cezayı geri alması için başvurabilir.

Disiplin cezaları, bir idari kuruluşun mensuplarına verilen cezalardır.
• Kamu personeline uygulanan disiplin cezaları,
• Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının mensuplarına,
• Öğretim kurumlarının öğrencilere uyguladığı.
Disiplin cezaları ile temel hak ve özgürlükler sınırlandırıldığından kanunla düzenlenmelidir ve hangi fiillerin cezalandırılacağı kanunda belirtilmelidir. Anayasa md.128 ve md. 135 bunun anayasal dayanaklarıdır.
Öteki idari cezalar da kanuni bir dayanağı gerektirir. İdarenin tek yanlı işlemi ile verilen para cezaları idari cezalardır. Kanunda belediyelerin vermiş olduğu cezalara ilişlin özel bir hüküm bulunmaktadır. Bunlara karşı idare mahkemelerinde değil, sulh hukuk mahkemelerinde dava açılabilir.imar mevzuatına aykırı işlemlere verilen cezalar adliye mahkemelerine gönderilmiş, ancak anayasa mahkemesi bu gibi durumlarda idari mahkemelerde dava açılması gerektiği yönünde görüş bildirerek imar kanununun ilgili hükmünü iptal etmiştir.

İDARİ İCRA (RE’SEN İCRA)
İdarenin idari işlemleri kendisinin uygulaması ve kamu hukukundan doğan alacaklarını kendisinin tahsil etmesidir. Açık ve yasal bir dayanağa gereksinim gösterir. İki anlama gelir, idari işlemin maddi anlamda da uygulanması ve kamu alacağının idarece bizzat tahsili şeklinde resen tahsil.

a. tahsil yetkisi
idarenin kamu hukukundan doğan alacaklarını bizzat kendisinin tahsil edebilmesidir. 6183 sayılı amme alacaklarının tahsili hakkındaki kanuna göre, devlet, il özel idareleri ve belediyelerin kamu alacaklarının tahsili düzenlenmiştir. Bu idari organlar dışındaki kamu tüzel kişilerinin alacakları kamu alacağı olsa bile bu kanun dışındadır. Bu organlar ancak kendi kanunlarında resen tahsil yetkisi varsa alacaklarını tahsil edebilir. Devlet, ,il özel idaresi ve belediyelerin haksız fiil, sebepsiz zenginleşme ve özel hukuk sözleşmelerinden doğan alacağı kamu alacağı olarak kabul edilmemiştir. Ancak idari sözleşmelerden doğan alacaklar buraya girer.
Tahakkuk idarenin yapacağı tek yanlı bir işlemle kamu alacağının belirlenmesidir. Bir icrai karardır. İdari işlem olduğundan işlemin hukuka aykırılığı ileri sürülerek idare ya da vergi mahkemelerinde dava açılabilir. İyuk md. 27/8 e göre vergi alacaklarına ilişkin tahakkuk işlemine karşı dava açılmış olması o alacağın tahsil işlemlerini durdurur. Öteki kamu alacaklarında tahakkuk işleminin iptali istemiyle dava açılması ve görevli ve yetkili idari yargı yerinin tahakkuk işlemini hakkında yürütmeyi durdurma kararı vermesi gerekir.
Ödeme emrinin tebliğinden itibaren 7 gün içinde borç ödenmeli ya da mal beyanında bulunulmalı.ayrıca ilgili ödeme emrine karşı itirazda bulunabilir. İtiraz alacağın konusuna göre vergi ya da idare mahkemesine yapılır. Ödeme emrine karşı açılan dava tahsil işlemini durdurmaz. Ödeme emrine karşı 7 gün içinde dava açılmaz ya da açılan davada yürütmeyi durdurma kararı verilmezse idare mal beyanındaki malları satarak alacağını tahsil eder. Özel alacaklar için yapılan haciz işlemi adli makamlar tarafından yapıldığı halde kamu alacakları için haciz işlemi yetkili idari makamlar tarafından yapılır.

b. resen icra yetkisinin öteki görünümleri.
Zorla icra yetkisi. Kolluk mevzuatında özellikle tanınmıştır.

3. idarenin mal edinme yetkisi

kamulaştırma olağan bir yetkidir, istimval ise istisnai olup olağanüstü dönemlerde uygulanır. Satın alma da idarenin gereksinim duyacağı malları elde etmesinin olağan bir yoludur.
Kamulaştırma:
Anayasa md. 46 da düzenlenmiştir. Özel mülkiyet hakkının sınırlandırılmasına yol açar. Ancak günümüzde klasik mülkiyet anlayışı yerine sosyal mülkiyet kavramı geçmiştir. Buna göre mülkiyet hakkı kamu yararını gerçekleştirmek amacıyla sınırlandırılabilir.

Anayasa md. 46 dan hareketle,
• kamulaştırma özel mülkiyette bulunan taşınmazlara devlet ya da öteki kamu tüzelkişilerinin zorla el atmasıdır.
• Usul ve esasları 2942 sayılı kamulaştırma kanununda düzenlenmiştir. Ancak 24.4.2001 tarihli 4650 sayılı yasa ile bazı değişiklikler yapılmıştır.
• Ancak kamu yararını gerçekleştirmek için yapılır.
• Karşılığı peşin olarak ödenmelidir. Md.46/3 te belli amaçla yapılacak kamulaştırmalarda bedelin taksitle ödeneceği öngörülmüştür. Taksitlendirme süresi 5 yılı aşamaz ve devlet borçlarına ödenen en yüksek faiz oranı uygulanır.
• Kamulaştırma bedelinin nakden ödenmesi kuraldır. Ancak kamulaştırma kanununda bedelin istisnai olarak malikin kabulü halinde idarenin kamu hizmetine tahsis edilmemiş taşınmaz mallarından bir kısmı bedeli kısmen ya da tamamen karşılamak üzere verilebilir. Böyle bir durumda taşınmazın bedeli bir ihale komisyonunca belirlenir, iki taşınmaz arası mal bedelleri farkı varsa bu fark taraflarca nakden giderilir. Ancak idarenin vereceği nakdi bedel taşınmazın bedelinin %120 sini aşamaz.
• 4650 sayılı yasa ile kamulaştırma kanunu madde 3 e bir fıkra eklenmiştir. Buna idare kamulaştırma bedelini temin etmeden kamulaştırma yapamaz.
Hukuki tahlili:
a. yetki öğesi
yetki devlet veya öteki kamu tüzelkişilerine aittir. Kamulaştırma yapacak idare sadece görevli kılındığı kamu hizmetlerinin ve teşebbüslerinin yürütülmesi için kamulaştırma yapabilir. Görevli olmadığı hizmet için kamulaştırma kararı alması halinde yetki yönünden hukuka aykırılık söz konusu olur. Kamu yararının gerektirdiği durumlarda açık ve yasal bir düzenlemeye dayanılarak özel kişiler lehine de kamulaştırma yapılır. Bu özel kanunlarda düzenlenmiş olmalıdır. 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu dışındaki kuruluşların elektrik üretimi, dağıtımı, iletimi ve ticareti hakkında kanun uyarınca özel kişiler lehine yapılabilen kamulaştırma, Elektrik Piyasası kanununun yürürlüğe girmesinden sonra işlerliği tartışmalıdır. Elektrik piyasası düzenleme kurulunun vereceği bir ruhsat ile bu hizmet gördürüleceğinden 3096 nın uygulama alanı kalmamıştır. 3996 sayılı yap-işlet- devret kanununun 10. maddesine göre hizmeti üstlenen şirket lehine kamulaştırma yapılabilir ve bunun tamamının ya da bedelin bir kısmının sözleşme ile özel kişi tarafından ödeneceği hükme bağlanabilir. 6326 sayılı petrol yasasına göre de petrol araştırmaları için gerekli arazi özel mülkiyette ise petrol hakkı sahibi lehine kamulaştırılacaktır. Özel kişiler lehine kamulaştırmayı kişinin kendisi değil bizzat idare yapar. Kural olarak kamulaştırılacak mal idare malları arasına katılmaz, lehine kamulaştırma yapılan özel kişinin mülkiyetine girer. 3396 sayılı düzenleme istisnai olup kamulaştırılacak malın mülkiyetinin idareye geçeneğini savunur.

b. sebep ve amaç
işlemin amaç unsuru kamu yararı, sebep ise kamu yararını sağlamaya yönelik olan bir etklendir.

c. konu
konuyu özel mülkiyette bulunan taşınmaz mal üzerindeki özel mülkiyetin sona erip o malın idare malları arasına girmesidir. Tamamı kamulaştırılabileceği gibi bir kısmı da kamulaştırılabilir. Ancak kısmi kamulaştırma sonrası arta kalan taşınmaz kısmı kullanılamaz hale gelirse kam. Kan. Md.12 taşınmaz malikine taşınmazın diğer kısmının da kamulaştırılmasını isteme hakkı tanır. Taşınmaz malikinin idari yargıda kamulaştırma işleminin iptali istemiyle dava açmamış olması koşuluyla kamulaştırma kararının tebliğinden 30 gün içinde idareye başvurması gerekir. Bu halde arta kalan kısmın da kamulaştırılması zorunludur.

Kamulaştırılan taşınmazın mütemmim cüzü ve istisna edilmemiş teferruatı da kamulaştırılmış sayılır. İdare kısmı kamulaştırma ile taşınmazın altını ya da üstünü malike bırakarak geri kalan kısmını da kamulaştırabilir. Ancak anayasa madde 68/1 e göre malik kendisine n e kadar yarlı olursa olsun petrol, maden gibi tabii servetler ile kaynakları kullanma yetkisine sahip olmadığından bunların kısmi kamulaştırma yoluyla kamulaştırılmasına gerek yoktur. Bunlar zaten devletin hükmü ve tasarrufu altındadır.

Kamu mallarının kamulaştırılması olanaksızdır. Kamulaştırma kanunu madde 30 a göre bir kamu kurum ya da kuruluşu bir başka kamu kurum ya da kuruluşunun elindeki bir taşınamaza gereksinim duyarsa ödeyeceği bedel önerisini de belirtmek suretiyle o taşınmazın kendisine devrini talep eder. Bu talep karşısında taşınmazı elinde bulunduran kamu kurum yada kuruluşu talebi reddederse ya da 60 gün içinde yanıt vermezse bu takdirde anlaşmazlık taşınmazı isteyin kamu kurum ya da kurluşunun başvurusu ile Danıştay ilgili idari darisince (1.daire) iki ay içersinde kesin karara bağlanır. Danıştayın bu konudaki kararı sadece taşınmazın devrine ilişkindir. Danışta kararına karşın bedel konusundaki uyuşmazlık sürüyorsa alıcı kamu kuruluşu Danıştay kararının tebliğinden itaberen 30 gün içinde taşınmazın bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk mahkemesine başvurarak taşınmazın değerinin saptanmasını ister. Bedelin mahkemece tespiti sonrasında peşin ve nakit olarak mahkemece belirlenen bir bankaya yatırılması ve makbuzun ibrazını da ister. Bundan sonra mahkeme taşınmazın alıcı kurum lehine tesciline karar verir. Tescil kesin hükümdür, bedele karşı temyiz yolu açıktır.

d. şekil ve usul
1.aşama:
4650 sayılı yasa ile kamulaştırma kanunu 3. maddesine kamulaştırmanın ilk aşamasında kamulaştırma için yeterli ödenek temin edilecek ibaresi eklenmiştir.
2. aşama:
kamu yararı kararı alınması gerekir. Bu kamulaştırma işleminin sebep öğesini temsil eder. 5. maddede kamu yararı kararı vermeye yetkili merciler gösterilmiştir. Bunlar
- köy  köy ihtiyar meclisi
- belediye  belediye encümeni
- il özel idaresi  il idare kurulu
- büyük enerji, iskan, sulama turizm  bakanlar kurulu
- kamu tüzelkişileri lehine  yönetim organları
- özel kişiler lehine  gördükleri hizmet bakımından denetime tabi oldukları köy, belediye, özel idare ve bakanlık kamu yararı kararı almaya yetkilidir.
- Kamulaştırma onaylı imar planının uygulanmasını sağlamak amacıyla veya onaylı imar planına dayanılarak yapılacaksa ya da bakanlıklarca onaylı özel plan ve projeler için kamu yararı kararı almaya gerek yoktur.
3. aşama:
kamulaştırılacak taşınmazın belirlenmesi.
4. aşama:
4650 sayılı kanun ile bu aşama kamulaştırma kararının alınması olarak değiştirilmiştir. Kamu yararı kararı ile kamulaştırma kararı nitelikleri itibariyle birbirinden farklıdır. Kamu yararı kararı soyuttur. Kamulaştırma kararı ise somut bir karardır. Kamulaştırma kararı ile kamu yararı kararında belirlenen kamu yararının hangi taşınmaza el konulması ile gerçekleşegi belirlenir.
5. aşama:
satın alma usulünün denenmesi.
4650 sayılı yasa ile getirilen yeni bir düzenlemedir. Kamulaştırma kararı alınmasından sonra öncelikli olarak bu usul denenmelidir. Kamulaştırma kanunu md.11 kıymet takdir komisyonunca hakkında kamulaştırma kararı alınan taşınmazın tahmini bedeli belirlenir. Bu bedel belirlendikten sonra tahmin edilen bedel üzerinden pazarlıkla satın alma trampa işlemlerini yürütmek ve sonuçlandırmak üzere kendi bünyesinden seçilecek en az 3 kişiden oluşan uzlaşma komisyonu oluşturulur. İdare kıymet takdir komisyonunca belirlenen tahmini bedeli belirtmeksizin kamulaştırma bedelinin peşin ya da taksitle ödenmesi sureti ile ve pazarlıkla satın almak veya idareye ait başka bir taşınmaz malla trampa yoluyla devralmak istediğini resmi taahhütlü bir yazıyla malike bildirir. 15 içinde malik pazarlık isteğini idareye bildirebilir. Uzlaşma komisyonunca belirlenen günde belirlenen bedeli aşmamak suretiyle görüşmeler yapılır. Uzlaşma sağlanırsa tutanağa bağlanan anlaşmadan 45 gün içinde idare malikin tapuda idare adına ferağ vermesi halinde kamulaştırma bedelini kendisine öder. Bu şekilde idarece satın alınan mal sahibinden kamulaştırma yoluyla alınmış sayılır. Bu taşınmaz üzerinde daha önce tesis edilmiş şahsi ya da aynı haklar idareye karşı ileri sürülemez. Anlaşma olmazsa 6. aşamaya geçilir.
6. aşama:
...
İMTİYAZ USULÜ:
1924 anayasasının 25 ve 26. maddelerine göre kamu hizmeti imtiyaz sözleşmelerine Danıştay onayı ile TBMM ce geçerlilik verilir. Bunun temel nedeni yabancılara Osmanlılar döneminde verilen kapitülasyonlara duyulan tepkidir. Ancak bu 1961 anayasasında değişikliğe uğradı. TBMM’nin onay yetkisi kaldırıldı. Sistemin işlerliğini dengelemek için Danıştay’ın görevi salt bir görüş bildirmeden çıkartılıp inceleme zorunluluğu haline sokuldu. Buradaki inceleme görüş bildirmeden farklıdır. Görüş bildirme idareyi bağlamazken; incelemede Danıştay’ın önüne gelen imtiyaz karar taslağı madde madde irdelenmekte ve bunun sonucunda ortaya yeni bir taslak danıştayca konmaktadır. İmtiyaz sözleşmesi idarece tüzük ya da yönetmelik olarak yürürlüğe sokulması mümkün olmamaktadır. İdare imtiyaz sözleşmesini oluşturmak için Danıştay tarafından ortaya çıkartılan son taslağı kabul etmek zorundadır. 2575 sayılı Danıştay kanununun ilgili 23. ve 24. maddelerinde ve 1982 Anayasasının 155. maddesinin II. fıkrasında Danıştay’ın kamu hizmeti imtiyaz sözleşmelerini inceleme görevi belirtilmiştir.

Ancak 13 Ağustos 1999 tarih ve 4446 sayılı kanun ile Anayasanın ilgili 155. maddesinin 2. fıkrasını; Danıştay’ın inceleme görevini görüş bildirme şeklinde değiştirmiştir. Yapılan bu değişiklik Danıştay’ın imtiyaz sözleşmelerindeki denetimini devre dışı bırakmayı amaçlar.

İmtiyaz usulünde doğan uyuşmazlıkların çözümü:
Yapılan kamu hizmeti imtiyaz sözleşmesinin uygulanması sırasında iki tür uyuşmazlık ortaya çıkabilir. Bunlar;
• idare ile imtiyaz sözleşmesinin tarafı olmayan 3. kişiler arası
• idare ile imtiyaz sözleşmesinin tarafı özel kişi arası olabilir.

1. idare ile imtiyaz sözleşmesinin tarafı olmayan 3. kişiler arası uyuşmazlıkların çözümü:
3. kişiler eğer akdedilmiş bir imtiyaz sözleşmesiyle menfaatleri ihlal ediliyorsa idari yargıda iptal istemiyle dava açabilirler. İptal davası ancak idarenin tek yanlı olarak yaptığı işlemler karşısında uygulanır yönündeki görüşlere rağmen sözleşmenin iptale konu olamayacağı yönünde de düzenleme yoktur. Kamu hizmeti imtiyaz sözleşmesinin konu, şekil, maksat gibi unsurlarından hukuka aykırılığı iddia edilip iptal istemiyle dava açılabilir. 2575 sayılı Danıştay kanununun 24. maddesinde Danıştay ilk derece mahkemesi olarak iptal davasına bakmakla görevlendirilmiştir ve sözleşmenin hukuka aykırılığını görürse sözleşmenin iptali yönünde karar alır. 3. kişiler ayrıca söz konusu kamu hizmetinin iyi yürütülmemesi sonucu uğradıkları zararların tazmini için de idareye tazminat davası açabilirler. Bir kamu hizmetinin 3. kişilere gördürülmesi ve kötü işletim idarenin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. İdarenin buradaki sorumluluğu kamu hizmeti imtiyaz sözleşmesinde sahip olduğu kamu hizmetini gördürttüğü özel kişiyi denetim, gözetim ve yaptırım görevlerini yeteri kadar kullanmaması sonucu hizmet kusurunun oluşmasıdır.

2. idare ile imtiyaz sözleşmesinin tarafı özel kişi arası uyuşmazlıkların çözümü:
a) bu uyuşmazlıklar 2575 sayılı Danıştay kanununun 24. maddesinde belirtilen Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davalar içersinde yer alır. 2577 sayılı idari yargılama usulü kanununun 2. maddesinde tam yargı davası olarak belirtilen bu uyuşmazlıkları tek bir dava çatısı altında toplamak doğru değildir. Kamu hizmeti imtiyaz sözleşmesi idare tarafından tek yanlı fesih yetkisi kullanılarak ortadan kaldırıldığında işlemin hukuka aykırı olduğu iddiası ile imtiyaz sahibince dava açılırsa iptal davası; idare fesih yetkisini kullanmayarak bizzat mahkemeye başvurup sözleşmenin iptalini istediği zaman davanın tam yargı davası .....
sözleşmenin mali uyuşmazlıklarından doğan davalar tam yargı davasıdır.

b) TAHKİM:
13.8.1999 tarih ve 4446 sayılı kanun ile anayasanın 125. maddesinde yapılan değişiklik kamu hizmetleriyle ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinde bunlardan doğan uyuşmazlıkların milli ve milletlerarası tahkim yoluyla çözülmesine imkan tanımıştır. Sözleşmelere tahkim koşulu konabilir. Tahkim bir özel hukuk kurumudur. İki özel kişi arasında tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri ilişkilerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde tahkim mümkündür. Taraflar serbest değilse özel hukukta dahi tahkime gidemez. Tahkimin mümkün olduğu hallerde hakem uyuşmazlıkların çözümünü tarafların menfaatlerini uzlaştırma ile çözer. İdari uyuşmazlıklarda tarafların menfaatleri uzlaşma ile değil kamu yararı esas alınarak çözülmelidir. Dolayısıyla kamu hizmeti imtiyaz sözleşmelerinde tahkime olanak olmaması gerekir. 80’li yıllar sonrası liberal ekonomik düzende yer alan çok uluslu şirketler kamu hizmeti imtiyaz sözleşmelerinde doğan uyuşmazlıkların çözümü için tahkim yolunu oluşturmaya çalışmıştır. İşte 4446 sayılı kanunda yapılan düzenleme çok uluslu şirketlerin isteği doğrultusunda gerçekleşmiştir. Özellikle de Anglosakson kökenli firmalar bunda etkin rol oynamıştır. Yapılan anayasa değişikliği sonrasında 21.1.2000 tarih ve 4501 sayılı kamu hizmeti ile ilgili şartlaşma ve sözleşme kanunu kabul edilerek yeni sistem iyice oturtulmaya çalışılmıştır. 13.8.1999 tarih ve 4446 sayılı kanun ile anayasanın 125. maddesinde yapılan değişiklikte oluşturulan milletlerarası tahkim kurumuna ancak yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklar halinde gidilebileceği belirtilmiştir. 21.1.2000 tarih ve 4501 sayılı kamu hizmeti ile ilgili şartlaşma ve sözleşme kanununda kabul edilen yabancılık tanımı da tartışmalara çok açık olup:

i. sözleşmeye taraf kurulu veya kurulacak şirket ortaklarından en az birinin 18.1.1954 tarihli ve 6224 sayılı yabancı Sermayeyi Teşvik Hükümlerine göre yabancı sermayeyi teşvik mevzuatı hükümlerine göre yabancı menşeli olması veya

ii. sözleşmenin uygulanabilmesi için yurt dışı kaynaklı sermaye veya kredi veya teminat sözleşmelerinin akdedilmesinin gerekli olması hallerinden birini ifade eder.
İDARİ TEŞKİLAT
MERKEZİ TEŞKİLAT
Başkent teşkilat:
Merkezi idari teşkilat içersinde yer alan kuruluşların hepsi devlet tüzelkişiliği altında temsil edilmektedir. Hükümet terimi siyasi, bakanlar kurulu ise idari anlamda.
• Başbakan hükümetin genel siyasetinin yürütülmesinden sorumlu. Bu nedenle bakanlar üzerinde hem siyasi hem de hukuki bir denetim yetkisine sahip.parlamenter sistemde başbakan bakanlar üzerinde siyasal bağlamda denetim uyulabilirliği kabul edilir. Anayasanın 109 ve 112. maddeleri ile başbakana hukuki denetim yetkisi tanınmıştır. 112  bakanlara talimat, tedbir, yönlendirme. 109  herhangi bir bakanı görevden alması yönünde cumhurbaşkanına teklifte bulunma yetkisi. (hukuki amirlik). Doğrudan başbakana bağlanmış idari birimler vardır. (mit, köy hizmetleri, diyanet,) uygulamada bu denetim bir devlet bakanına verilir. O birim kamu tüzelkişiliğine sahipse devlet bakanı vesayet; ayrı bir kamu tüzelkişiliği yoksa o bakanın kurum üzerindeki denetimi bir hiyerarşik denetimdir.
• Bakanlar kurulu kararları oybirliği ile alınır.
• Her bir bakanlık kendi görev alanına ilişkin olarak devlet tüzel kişiliğini temsil ediyor. Devlet tüzelkişiliği dışında başka kimlikleri yoktur. 3046 sayılı kanun bakanlıkların kuruluşunu düzenler. Bizde hizmet ve devlet olmak üzere iki tür bakanlık var. Hizmet bakanlığı, herhangi bir temel kamu hizmetinde görevlendirilen kendisine ait bir teşkilatı olan bakanlıktır. Devlet bakanlığı ise kendisine ait bir teşkilatı yoktur. başbakana doğrudan bağlanmış birimlerin denetimi ile görevlidir. Başbakan adına hareket eder. Bir bakıma başbakan yardımcılığı.
• Bakanlık sonrası gelen en üst makam müsteşar  müsteşar yard.  genel müdür ve daire başkanları olarak gider.
• Bakan dışındakilerin siyasi sorumluluğu yoktur. bunlar devlet memurudur ve siyaset yapamaz. Bakanlıkların merkezi, taşra (il hatta ilceler ) ve yurtdışı teşkilatları bulunmaktadır.
• Merkezi teşkilat  ana hizmet birimleri (bakanlıkların asıl görevlerini icra eden)
 danışma ve denetim birimleri (müşavir ve yardımcısı)
 yardımcı birimler
 araştırma ve geliştirme birimleri.
• Bakanlıklar aynı zamanda ilişkili kuruluş
İlgili kuruluş
Bağlı kuruluş olarak da örgütlenmiş.

Bağlı kuruluş: bakanlıkların ayrı kanunla kurulmuş genel müdürlükleri. Ayrı idari teşkilata sahip. Bazılarının kendi kamu tüzelkişilikleri var. Bazılarının yok. İçişlerine bağlı kuruluşlardan emniyet genel müdürlüğü özel kanunla kurulmuş ancak ayrı kamu tüzelkişiliği yok. Orman müdürlüğü, karayolları genel müdürlüğü(bayındırlık), dsi (enerji ve tabii kaynaklar) ayrı kamu tüzelkişiliğe sahip.

İlgili kuruluş: ayrı kamu tüzelkişiliği var. Kuruluş kanunuyla ayrı teşkilatı var. Bakanlıkların üzerlerinde vesayet denetimi söz konusudur.
İlişkili kuruluş: kamu tüzelkişiliği var. Bağımsız idari otorite olarak regülasyon faaliyetini icra eder. Bakanlıkla arasında denetim yoktur. sadece üyelerini ilgili bakanlık seçer.
• Hükümet göreve cumhurbaşkanın listeyi imzalaması ile başlar. 1 hafta içinde güvenoyu ister. Göreve devam etmesi güvenoyu almasına bağlı. Henüz güvenoyu almamış hükümetin sadece günlük işleri yapması yönünde hem siyasi hem hukuki karar vardır.
• Cumhurbaşkanı işlemler bakanlar kurulu tarafından karşı imzaya tutulabilir mi?
• Cumhurbaşkanı bir işlemi tek başına yapamaz. Anayasa ve kanunlarla tek başına yapacağı öngörülmeyen her türlü işlemi karşı imzaya tabidir. (Anayasa md. 105) anayasa md. 104 sayılan görevleri cumhurbaşkanı tek başına yapacağı yönünde bir eğilim vardır. Ancak hoca buna tam olarak bir anlam veremiyor.
• Cumhurbaşkanı kanun hükmünde kararname imzalamama yetkisi var mı?
• Bu konuda iki görüş vardır. Birincisi, türkiyede parlamenter sistem benimsenmiş ve yetki + sorumluluk hükümettedir. İmzalamama halinde cumhurbaşkanı siyasi sorumluluk üstlenmiş olur. İkinci görüş, cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır + anayasada parlamenter sistemde bulunmaması gereken bazı yetkiler cumhurbaşkanına tanınmıştır. Bu nedenle parlamenter sistemden farklıdır. 104. maddede kararnameleri imzalamak sayılmıştır. Yetki ve usulde paralellik ilkesi gereği imzalamama yetkisi de vardır.
• Cumhurbaşkanı tek başına yaptığı işlemler yargı denetimi dışındadır. Ancak müşterek kararnameler yargı denetimine tabidir. Danıştay, cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemlerde ikili bir ayrım yapar. Başka hiçbir organın katkısı olmadan yaptığı işlemler, ddk üye seçme, hükümlülerin affedilmesi,… nihai işlemde sadece cumhurbaşkanı imzası bulunmasına rağmen hazırlık işlemlerinde başkalarının da imzasının olması. Bu hallerde yargı denetimine tabidir. Rektör seçimleri gibi. Anayasanın 105. md. Bu şekilde daraltıcı yorumlanıyor.
• Devlet denetleme kurulu  cumhurbaşkanına bağlı. İsteği doğrultusundaki konularda rapor hazırlıyor. Cumhurbaşkanı bu raporu başbakana veya çok acil durumlarda doğrudan ilgili birime gönderir. Silahlı kuvvetler ve yargı organları bu birimler dışında tutulmuştur.
Başkentte hükümete yardımcı kuruluşlar:
• Danıştay: yargı merci + hükümete danışmanlık. 1 ve 2. daireleri hükümete danışmanlık eder. 3 e ayrılır, danışma kararı, inceleme kararı ve idari karar verir. Danışma kararı: devletin en yüksek danışma organıdır. Görüş alma ilişkisi cumhurbaşkanı ve başbakanca sağlanır. Bunlar dışındaki birimler başbakan aracılığıyla görüş alır. Bazı kararlar için süre sınırlaması öngörülmüş olabilir. İnceleme: günümüzde sadece tüzükler için söz konusudur. Bakanlar kurulu ya ilk ya da Danıştay kararı yönünde tüzüğü yürürlüğe sokabilir. Ancak hocamız tüzük çıkarma yetkisinin bakanlar kurulu ile Danıştay arasında paylaştırıldığını bu nedenle Danıştay dan gönderilen metnin aynen kabul edilmesi gerektiğini savunuyor. İdari karar: yerel yönetimlerin vesayet denetimine tabi tutulmasına yönünde idari kararlar vermektedir. Memurların yargılanması, belediye kanunu, bu kararlarına karşı anayasa madde 125 gereği dava açılabilir. Üyelerinin ¼ ü cumhurbaşkanınca, geri kalanları HSYK. Danıştay üyeleri yüksek hakim statüsünde. İdari işler kurulu  1 ve 2. dairelerin verdiği kararları denetler. Danıştay dava dairelerinden gelen üyelerden oluşur. Dava dairesi üyesi daha önce görüş verdiği konunun üzerinde açıklan davada çekilmek zorunda değil. Ancak bu AİHM içtihatlarına göre hukuka aykırılık teşkil etmekte.
• Sayıştay: anayasa md. 160. TBMM’ ye yardımcı kuruluş. Genel ve katma bütçeli idareleri TBMM adına denetler. Devlet adına yapılan harcamaları Sayıştay ve başbakanlık yüksek denetleme kurulu denetler. Anayasa mahkemesi sayıştayı yüksek mahkeme olarak saymıyor. Bundan hareketle bir yargı organı olarak da görmüyor. Sayıştay kararı nihai olup kesin kara verir. İdari görevleri  bütçenin uygulanması sırasında vize ve tescil, bütçe sonrasında ise rapor. Vize, harcamaların bütçeye, tescil ise sözleşmelerin bütçeye uyguluğudur. Bunlar dışında hesap mahkemesi. Üyeleri TBMM tarafından, Sayıştay genel kurulunca belirlenen 4, komisyon 2, meclis 1.
• Milli güvenlik kurulu: anayasa md. 117, 118. danışma organı. Hukuken bağlayıcılığı yok.
• Devlet planlama teşkilatı: anayasada planlama faaliyetleri. 540 sayılı kanun hükmünde kararname.
Taşra teşkilatı:
• Merkezi idarenin uzantısı
 il idaresi
 ilçe idaresi
 bucak idaresi.
• Anayasa md. 126 ya göre bölge idaresi şeklinde de yapılanma mümkün. GAP, OHAL bölge valiliği.
• İl idaresi: başında vali. Kamu tüzelkişiliği yok. Vali, il idare şube başkanları(bakanlıkların ildeki temsilcilikleri) ve il idare kurulundan oluşur. Valinin 3 farklı kimliği vardır. İlde devletin temsilcisi, hükümetin temsilcisi (bu anlamda siyasi kimliği vardır. Hükümetin siyasal programının o ilde uygulanmasından sorumlu.) ve her bir bakanlığın o ildeki temsilcisi. Her bakan valinin hiyerarşik amiri. Devletin temsilcisi olduğundan ildeki yerel yönetimler üzerinde vesayet yetkisi var. Adli ve askeri makamlar dışında tüm memurların amiri. Valilik istisnai bir memurluk. TC vatandaşı + ortaokul mezunu olması yeterli. Görevden alınmaları mümkün. Ancak bu durumda merkez valiliğine geçer.
• İlçe idaresi: il idaresine paralel yapılanma mevcut. Kaymakam (vali yetki genişliği ilkesinden yararlanır ancak kaymakam yararlanamaz. Valilik gibi istisnai değil, devlet memurluğu. İlçedeki tüm memurların amiridir.)
YERİNDEN YÖNETİM KURULUŞLARI
 Yerel yönetim kuruluşları
 Hizmet yerinden yönetim kuruluşları
 Bağımsız idari otoriteler
bir idari birimin merkezi mi yoksa yerinden yönetim birimi olup olmadığını anlamanın yolu devlet tüzelkişiliği dışında ayrı bir kişiliğinin olup olmadığına bakılmasıdır.


1. Yerel Yönetim Kuruluşları
 il özel idaresi
 belediye idaresi
 köy idaresi
• il özel idaresi: ayrı bir kamu tüzelkişiliği vardır. İl genel idaresi ise devlet tüzelkişiliğini temsil etmektedir. Yerel yönetim olması nedeniyle karar organları o yörede yaşayanlarca secimle başa gelir. Günümüzde önemini yitirmiştir. İl içersinde küçük yerleşim birimleri arasında yol, okul, onarım, yapımı bakım. Bataklıkların ve göllerin kurutulması… 3 birimden oluşur.
- İl genel meclisi: karar organıdır. Üyeler seçimle başa gelir. Bu seçimlerde nispi temsil sistemi uygulanır. Üyelerin sayısı nüfusa göre değişir. Her istediğinde toplanamaz. Mayıs ve kasım olmak üzere ve max. 30 gün süreyle yılda 2 kez toplanır. Ancak olağanüstü toplanma valice istenebilir. En önemli görevi il bütçesini onaylamak. Bütün kararları valinin onayına tabidir. Vali bu kararları onaylar ya da 20 gün içinde Danıştay’a gönderir. Danıştay 1. dairesi bu konuda karar verir. Onay veya onaylamama yönünde olur. Bu karar bir idari karar olup hakkında Danıştay dava dairelerinde dava açılabilir.
- İl daimi encümeni: il özel idaresine danışmanlık yapar. İl genel meclisi üyeleri arasından seçilir. İl genel meclisinin toplantıda olmadığı zamanlarda onun adına hareket eder. O ilin bir bakıma sayıştayı.
- Vali: yerel birim olmasına rağmen başkanı merkezi idare temsilcisi olan validir. Buradaki sıfatı yerel yönetim biriminin başkanı. Devletin temsilcisi olması nedeniyle il genel meclisi kararları üzerinde vesayet denetimi yapıyor.
• Belediye: devlet tüzelkişiliği dışında ayrı bir tüzelkişiliğe haiz. Büyükşehir belediyelerinin olduğu yerde hem Büyükşehir hem de ilçe belediyelerinin ayrı tüzelk. Var. 1580 sayılı belediyelerin kuruluş kanunu. Her il ve ilçe merkezinde kurulması zorunlu. Nüfusa bakılmaksızın. İl ve ilçe merkezi olmayan nüfusu 2000den fazla olan yerlerde, aralarındaki mesafe 500 mtr. Geçmemek kaydıyla birden çok köy birleştirilerek, öncelikle referandum yapılır ve çoğunluk olumlu karar verirse il genel meclisi karar alır. Dosya valiye gider. Vali onaylarsa içişleri bakanının onayı halinde Danıştay incelemesi kabulü halinde müşterek kararname ile kurulur. O yerdeki yerel ihtiyaçları sağlamakla görevli. Belediyeler kanununa göre zorunlu ve ihtiyari görevleri sayılmıştır. Çeşitli yetkiler de bu kanunda yer almıştır. Zabıta yetkileri, vergi ve resimleri tarh ve tahsil etme, emlak ve çöp vergisi, su havagazı, otobüs ve vapur gibi bir takım hizmetlerin yürütülmesi için imtiyaz verme ve sözleşme yapma yetkisi tanınmıştır. Son yıllarda enerji ve telekomünikasyon konularında bu yetkiler bağımsız idari otoritelere geçmiştir.
- belediye meclisi: seçimle, nispi temsil, nüfusa göre, 9dan az olamaz. Yılda 3 toplantı. Ekim şubat haziran. Bütçenin görüşüldüğü toplantı 30 gün diğerleri ise 15 gün. Olağanüstü toplanma belediye başkanı, vali onayı ve meclis üyelerinin 1/3 ü istemi üzerine. Toplantı yer ve zamanı kanunda belirlenmiş ve bunlara uyulmaması halinde üyeler yaptırıma tabi. Meclisin feshine yol açabilir. İçişleri bakanının önerisi ve Danıştay’ca 3 temel nedene dayanır:
i. toplantı yer ve zamanı dışında toplanma.
ii. Toplantıda siyasi karar almak.
iii. Kanunla gösterilen zorunlu görevlerin yapılmamış olması.
Bütçeyi onaylar. Valilik onayından geçtikten sonra yürürlüğe girer. Bütün kararları valinin onayına tabi değil. Mülki amir 1 hafta içinde onaylamazsa içişleri bakanınca danıştaya gönderilir ve Danıştay’ca karar verilir. Meclisin onaya tabi olmayan kararları için de itiraz üzerine il merkezi dışındaki yerlerde il idare kuruluna, il merkezi yerlerde Danıştay’a başvuru. İl idare kurulu veya Danıştay’ca verilen karar vesayet yetkisi kullanılarak verilen bir idari karardır.
- belediye encümeni: il encümeninden farklı olarak sadece danışma kurulu değil, verilen yetkilerle icrai kararlar da alabilir. Belediye meclisi toplantıda olmadığı zamanlarda onun yerine geçer. Üyeleri iki gruptan oluşur. İlk üyeler belediye başkanı ve belediye içindeki önemli birimlerin başkanlarından oluşur. İkinci grup ise belediye meclisinin kendi içinden seçtiği üyelerdir. Kanuna göre bu ikinci grup birinci grubun üye sayısının yarısını geçemez. Bu nedenle belediye başkanının istediği yönde kararları çıkar. Burada anayasal bir sorun vardır. Anayasa md. 122 ye göre yerel yönetimlerin karar organları seçimle başa gelmelidir. Ancak belediye encümeni üyelerinde bu söz konusu değil. Gündemi belediye başkanı belirler. İhaleleri kararlaştırmak, şartnameleri hazırlamak, onaylamak, belediye adına kamulaştırma kararı almak, cezaları vermek, memurların özlük işlerini yapmak, belediye hesap ve harcamaların incelemek ve denetlemek bu bağlamda Sayıştaylık.
- Belediye başkanı: belediye tüzelkişiliğini temsil eder. Aslında karar organı değil. Anayasaya göre de bu nedenle seçimle başa gelme zorunluluğu yoktur. yürütme organıdır. Asıl görevi belediye encümeni içindeki konumundan kaynaklanır. Başkanlığın düşmesi; bu her şekilde yargı kararı ile olur. Meclis feshine neden olan olaylara karışmışsa, 20 gün boyunca işe gelmemişse içişleri bakanının teklifi ve Danıştay kararı ile. ; belediye başkanının verdiği yıllılık faaliyet raporunun meclisçe reddedilmesi (meclis üyelerinin 2/3 verilen gensoru oylayıp çoğunluk kabulü hallinde vali veya kaymakam durumu danıştaya havale eder ve Danıştay sadece verilen kararlardaki üyelerin yeter sayılarına bakar. Ve son olarak da belediye başkanının geçici olarak görevden el çektirilmesi haklarında ceza soruşturması başlatılmışsa içişleri bakanlığınca yapılır.
Büyükşehir belediyesi:
1984 yılında 3030 sayılı Büyükşehir belediyesi kanunu. İl ve ilçe belediyeleri kamu tüzelkişiliklerini korur, Büyükşehir belediyesi de ayrı bir kamu tüzelkişiliğine sahiptir. Sorun Büyükşehir belediyesi ile ilçe belediyeler arasındaki yetkilerin paylaşımıdır. Büyükşehir belediyesi kanununda yetkiler tek tek sayılmıştır. Anayolları, su şebekeleri yapımı gibi konularda bunların yapımı tüm ilçeleri ilgilendiriyorsa ya da tek ilçe belediyesi tarafından yürütülmeyecek işlerse Büyükşehir belediyesi tarafından yapılır. 3 organdan oluşur. Büyükşehir belediyesi meclisi, encümeni ve başkanıdır.
Büyükşehir belediyesi meclisi: seçimle başa gelen üyeleri yoktur. belli sayıda ilçe belediyesi meclisi üyelerinden ve başkanlarından oluşur. Anayasanın 127. maddesine aykırılık yoktur. dolaylı seçim hali, kasım, mart ve temmuz olmak üzere yılda 3 kez toplanır.
Büyükşehir belediyesi encümeni: sadece teknisyenlerden oluşur. Büyükşehir belediyesi meclisi üyelerinden kimse bulunmaz.
Büyükşehir belediyesi başkanı: doğrudan seçimle gelir. Yürütme organıdır. Büyükşehir belediyesini temsil eder. İlçe belediye meclisi kararları üzerinde Büyükşehir belediyesi başkanının denetim yetkisi kabul edilmiştir. İlçe belediye meclislerinin aldığı tüm kararlar Büyükşehir belediyesi başkanına gönderilir. Onaylamazsa tekrar görüşme isteyebilir. 2/3 çoğunluk ile bu karar tekrar ilçe belediye meclisinden çıkabilir. Bu denetimin vesayet denetimi olarak adlandırmak gereklidir. Bir kamu tüzelkişinin bir başka kamu tüzelkişisinin üzerindeki denetimidir.
• Köy idaresi: 442 sayılı köy kanunu. Köy idaresinin kurulması için nüfus 150. isim değişikliği, başka ilçeye bağlanma, köye katılma içişleri bakanlığı kararı ile olur. Ayrı bir kamu tüzelkişiliği bulunmaktadır. Köy derneği, ihtiyar heyeti ve muhtar dan oluşur. Karar organı köy derneğidir. O köydeki kayıtlı tüm seçmenlerden oluşur. Muhtar köy tüzelkişiliğinin başıdır. Yürütme organıdır. Aynı zamanda köyde devletin ajanıdır. Muhtarın tüm işlemleri mülki amirin onayına tabidir. İl veya ilçe idare kurulunca görevden alınabilir. İlçe ve idare kurulları merkezi idarenin birimleri olması ve muhtarı görevden alabilmeleri, muhtarın devletin temsilcisinin olması nedeniyle yerel yönetim özerkliği konusunda soru işareti söz mevcuttur. Burada denetim idari vesayetten çıkıp hiyerarşi halini almıştır.
2. Hizmet Yerinden Yönetim Kuruluşları
5 e ayrılır
 idari kamu kurumları
 iktisadi kamu kurumları
 sosyal kamu kurumları
 bilimsel, teknik, kültürel kamu kurumları
 kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları
anayasada yerel yönetim kuruluşları dışında yerinden yönetim kuruluşlarından bahsedilmiyor. Bazıları özel olarak düzenlenmiş. Üni,TRT, TDK,
4 temel özelliği vardır.
 devlet tüzelkişiliği dışında ayrı kamu tüzelkişiliğine haiz.
 Bu bağlamda özerkliğe sahipler.bundan kasıt kendi görev alanlarına ilişkin olarak serbestçe irade beyanına sahip, hak sahibi olup yükümlülük altına girebiliyor. Sadece uzmanlık alanları ile sınırlı kararlar alabiliyor. Buna ihtisas (specialite) ilkesi denir.
 Hizmet yönünden yönetim kuruluşları coğrafi bakımdan sınırsızken konu bakımından sınırlı. Merkezi idarenin denetimine tabidir. Bu da idari vesayet denetimidir. Bunların organları üzerinde (karar organlarını görevden alma) yada işlemleri üzerinde (onaya tabi kılma, yürürlükten kaldırma) olabilir. KİT lerde vesayet denetimi daha hafifken idari kamu kurumlarında ise en ağırdır.
 Bunlar ayrı bir malvarlığına ve bütçeye sahiptir. Bir kısmı katma bütçeli (genel bütçenin bir ekidir, TBMM tarafından onaylanır, Sayıştay denetimine ve genel muhasebe kanuna tabidir.)bir kısmı da özerk bütçeye sahiptir.(kendi karar organlarınca kabul edilen bütçe). Uygulandıktan sonra TBMM denetimine tabidir. Bu denetim KİT’ler için Başbakanlık Yüksek Denetleme komisyonunca yapılır. Diğerleri için TBMM.
• İdari kamu kurumları: başbakan ya da bakanlıklara bağlı veya ilgili olarak kurulmuş.(karayolları gm  bayındırlık, sosyal hizmetler çocuk esirgeme, vakıflar gm., orman gm, köy hizmetleri) bağlı oldukları ana hizmetlerinden farklı davranmıyor. Katma bütçelidir. İlgili bakanlığın vesayet denetimi geniş.
• Sosyal kamu kurumları: bağkur, SSK, emekli sandığı. Sosyal güvenliğe ilişkin görevleri icra eder.
• Bilimsel, teknik, kültürel kk.: bilimsel alanlar  üni, YÖK, ÖSYM, üniversiteler arası kurum. Bunların ayrı kamu tüzelkişiliği vardır. Ancak fakülte ve yüksekokulların yok. Anayasanın 130 ve 131. maddelerinde üniversiteler düzenlenmiştir. Bilimsel özerklikten bahseder. Bunlar üzerinde YÖK bir denetim kurumu olarak görülmüştür. Teoride bir idari vesayet denetimi olarak değerlendirmek gerek. Pratikte alınan her karar üzerinde denetim var ve vesayet denetimi yetkisinin istisnailiğini engelleyici durum söz konusudur. TRT, TDİLK, TTARİHK, Devlet tiyatroları, devlet opera ve balesi  kültürel. TÜBİTAK ve tuba  bilimsel.
• Meslek kuruluşları: anayasada özel olarak 135. maddede. Aslında Dernek niteliğindedir. Bunlara anayasa kamu tüzelkişiliği tanıyor. Bir idari organ haline getiriyor. Bizde devlet organı içinde getirilmesinin nedeni üzerlerinde denetimin daha iyi sağlamak.karar organları seçimle başa gelir. Bunlara üyelik zorunlu. Bunun tek istisnası memurlar. Kamu avukatlarının baroya üye olmaları zorunlu değil. Karar organları görevden alınamaz. Acil durumlarda ancak hakim kararıyla alınabilir. Kamu düzeni, mülki güvenlik için görevden alınmaları halinde 24 saat içinde hakime sunulmalı ve hakimin 48 saat içinde kararı gerek.
• İktisadi kamu kurumları: kendi içinde ikiye ayrılır. KİT (kamu iktisadi teşebbüsleri) ve KİT statüsünde olmayan iktisadi kamu kurumları(TELEKOM, BİT, kamu bankaları). İdarenin iktisadi anlamda 2 tür yeri vardır. Bunlar bizzat ekonomik aktör olarak belli faaliyetleri devletin yürütmesi ki bunlar da kamu hizmeti niteliğindeki faaliyetler (elek, su, telefon ) ve kamu hizmeti niteliğinde olmamasına rağmen yürüttüğü faaliyetler (maden, petrol, tekel) olarak ikiye ayrılır. Bir diğeri ise ekonomik faaliyetleri bizzat yürütmüyor, bu faaliyetler yürüten özel işletmeler üzerinde denetim, düzenleme ve yönlendirme faaliyetlerini (regülasyon) yerine getiriyor. (RTÜK, BDDK, REK.K, SPK, EPDK)
KİT: 233 sy. Kanun hükmünde kararname ile Bakanlar Kurulu kararıyla kurulur. Yapı, işleyiş, grevleri ve temel faaliyetleri 233, personelinin statüsü ise 399 sy. Kanun hükmünde kararname ile düzenlenmiş.kendi içinde iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşları olmak üzere ikiye ayrılır. Bunlar arasındaki temel fark, İDK ticari esaslara göre faaliyet gösterir, karlılık + verimlilik esastır. KİK ise tekel niteliğindeki faaliyetlerde verimlilik ve kamu hizmetinin görülmesi üzerinde yoğunlaşır. KİT in diğer kamu kurumlarına göre daha özerk bir yapısı var. Kamu malları haczedilemezken, KİT malları haczedilir, genel muhasebe kanunu uygulanmaz ve Sayıştay denetimine tabi değildir. Kamu ihale kanunu eskiden uygulanmazken 2003 sonrasında kitlerde bu kanun kapsamına alınmıştır. Genel müdürlük ve yönetim kurulundan oluşur. Bunlar kamu görevlisi de olur, 3 yıl için seçilir. Salt çoğunluk toplanır ve karar alır. (çok önemli bir KİT yk si yanlış anlaşıldığından yok hükmünde kararlar aldı.) genel müdürlük yk’nın aldığı kararları uygulama merci. Bağlı ortaklık ve iştirakler olarak müesseseleri vardır. Müesseselerin sermayeleri tamamıyla KİT e ait ve ayrı bir kamu tüzelkişiliği var. Bağlı ortaklıkların ise sermayelerinin %50sinden fazlası KİT e ait AŞ. İştiraklerde ise hissesinin %15 -50 bir KİT e ait. 233 sy. Kanun hükmünde kararnameye göre her KİT ürettiği malın fiyatına kendi karar verir ve zararları devletin genel bütçesinden karşılanır. KİT üzerinde denetim 3 şekilde yapılır;
1. esas olarak BYDK. Sayıştay denetimi mevcut değil. Anayasa md. 165 e göre mümkün.
2. TBMM nin BYDK üzerinden denetimi mümkün. Başbakan tbmmye raporlar sunuyor. KİT komisyonu bir aklama ya da aklamama faaliyetinde bulunuyor.
3. idari vesayet denetimi sonucu bağlı olduğu bakanlıkça.
KİT’lerin özelleştirilmesi:
Yargı organları kararlarına takıldı. Bazılarında hukuksal boşluklar varken bazıları için siyasi kararlar verildi. Dar anlamda kamu alanındaki varlığın özel sektöre geçmesi. Geniş anlamda salt mülkiyet satışı değil, kamu hukuku rejimiyle yönetilen bir kurumun özel hukuk rejimi alanına sokulması. 94 yılındaki 4046 sayılı özelleştirme kanunu. Genel olarak anayasa mahkemesi ve Danıştay kararlarında vardıkları ortak sonuç: özelleştirmenin tekelleşmeye sebep olmasının engellenmesidir. Anayasa mahkemesine göre özelleştirme mutlaka yasa ile yapılmalıdır. 99 yılına kadar anayasada bu yönde bir düzenleme yoktu. Devletleştirmenin tersi olarak görüldü ve yargı içtihatlarıyla kanunla düzenleme yolu öngörüldü. Kanunla temel esasların düzenlenmesini yeterli görmek gerek. İkinci sonuç, mülkiyet kamu malları için de geçerlidir ve uygun bedelle özelleştirilmelidir. Ancak tekel faaliyetindeki kuruluşların gerçek ekonomik değerlerinin tespiti zordur. Son sonuç ise özelleştirme sonrası ulusal bağımsızlık tehlikeye girmemelidir. Hisselerin çoğunluğu yabancı sermayenin eline geçmemelidir. Böyle bir anlayış evrensel verilerle bağdaşmaz. Pratik hayatta da sağlanması imkansız. “Altın hisse” sadece bu hisse devlet denetiminde olabilir ve YK kararlarını veto etme gibi ayrıcalıklar tanınabilir. 4046 sayılı kanun yavaşlatıcı bir etki yarattığı için değişiklik gündemde. 5 tür özelleştirme var.
1. satış: blok, halka arz, borsa ve yatırım araçları
2. uzun süreli kiralama
3. işletme hakkı devri
4. mülkiyetten ayrı ayni hak tesisi
5. gelir ortaklığı.
Özelleştirme faaliyetlerinde bulunmak üzere özelleştirme yüksek kurulu ve özelleştirme başkanlığı vardır. ÖYK  hangi kuruluşların hangi usulle özelleştirileceğine, nihai devir işlemlerini onaylama görevleri var. İlgili bakan, başbakan başkanlığında özelleştirmeden sorumlu devlet bakanı, maliye, sanayi ve ticaret bakanlarından oluşur.
Özelleştirme idaresi başbakanlığa bağlı tüzelkişiliğe sahip bir kuruluş. Özelleştirmeye ilişkin kararları uygulamak, işlemleri yapmak.
Usul  özelleştirilmesi düşünülen kuruluş ÖYK kapsamına alınır. bu kuruluşun önemli kararları artık ÖYK alır. Daha sonra özelleştirme programına alınır. artık o idarenin yönetimine ilişkin tüm yetkiler özelleştirme idaresi başkanlığına geçer.
3. Bağımsız İdari Otoriteler
Regülasyon faaliyeti:
Bunların gerçekleşmesi için son yıllarda devlet tüzelkişiliği dışında bağımsız idari otoriteler oluşturuldu.(RTÜK, SPK, BDDK, TK, EPDK, ŞK, Tütün K, KİHALEK, TPE…) bunlar üzerinde tipik idari denetim oluşturulmamıştır. Mali, yargısal denetim mevcut. Üyeleri bakanlar kurulunca atanır. (rtük tbmmce) idari açıdan tam bir özerkliğe sahip. Seçildikten sonra görev sürelerinin sonuna kadar görevden alınamaz, alınan karar üzerinde idari denetim yoktur. bir alana ilişkin bizzat işler yapmıyor, faaliyette bulunanları denetliyor, düzenliyor ve yönlendiriyor. Anglosakson hukuk kaynaklı. Salt hukuksal olmayıp hukuk dışı, sosyal ve ekonomik anlamı vardır. Serbest rekabet içersinde faaliyetlerin düzgün şekilde yürütülmesini sağlamak amaçlanır. Etiksel olarak hatırlatma, mali cezalar ve hukuki yaptırımlar uygulama yetkisi var. Regülasyon faaliyeti mutlaka kamu otoritesince yapılmalı ancak bağımsız idari otorite olma zorunluluğu yoktur. hassas sektörleri politikacıların etkisinden kurtarmak amaçlandığından bağımsız idari otoritelerce yapılması baskın. İdare ve anayasa hukuku açısından siyasi anlamda hesap vermeyen kamu hukuku içinde oluşturulan bu birimlerin yöneticileri hakkında denetim olmaması sorun teşkil eder. Kurumların üyeleri bakanlar kurulunca seçiliyor ve bu nedenle parlamento en azından bakanlar kurulunu sorumlu kılabilir. Anayasa md. 123. bağlamında hoca bir sorun olduğunu düşünmüyor. İdari vesayet tanımlanıyor ancak bunun neyi içerdiğini belirtmemesi dayanak. Üzerlerinde mali denetim mevcut. Kanunla üyelerinin değiştirilmesi mümkün. 31 ocak 2002 4743 sayılı kanun ile bütün bağımsız idari otoriteler için ortak mali denetim mekanizması oluşturuldu. 1 BDYK, 1 başbakanlık müfettişi, 1 mali müfettişten oluşan komisyon bütün bağımsız idari otoriteleri mali bakımdan denetler. Ancak bu kanunun anayasaya aykırılığı gündemde. Anayasa md.165 e göre bütün kamu kuruluşlarının harcamaları TBMM’CE yapılmalıdır. Nihai karar TBMM ce verilir. Bağımsız idari otoriteler kanunu böyle bir aklama yolu öngörmüyor. İdari vesayet yetkisi değişime uğramış, vesayet makamı işlemler hakkında sadece yargıya götürebilmektedir. Bağımsız idari otoritenin kararlarını ilgili bakanın yargıya götürme yolu yeterli olarak görülebilir. Kararlara karşı idari yargı ve ilk derece mahkemesi olarak Danıştay. Gerçek anlamda idari yargı denetiminin yapılması için yargı içersinde de bağımsız idari otoriteler gibi uzmanlaşmış birimler oluşturulmalıdır.
3 tür yetki kullanır.
- lisans verme.(o alanda faaliyette bulunma izni.)
- tarifeleri belirlemek ya da onaylamak.
- idari ceza verme. Esas olarak uyarma ve ihtar. Bunun dışında para cezası ya da belge iptali.bu cezalar çok ayrıntılı idari işlemler sonrasında verilir. AİHM ilgililerin hukuksal durumlarını etkileyen bu idari para cezalarının verilmesi için insan hakları sözleşmesinin 6. maddesindeki adil yargılanma hakkı ilkesine ilişkin koşulların sağlanılmasını şart görüyor.



KAMU GÖREVLİLERİ
• Anayasa md. 128 hangi hizmetleri memurların hangilerinin diğer kamu görevlilerince yapılacağını öngörür. Ayrımı belirten bir madde değil. 1. fıkra geniş kapsamlı ve kendi içinde çelişir.
• 3 tür memur ve kamu görevlisi ayrımı var. Bunlar anayasa md.128, Türk Ceza Kanunu md. 279 ve 657 sayılı devlet memurları kanunu.
• Anayasa md. 128/1 e göre memurdan kasıt 657 sayılı kanuna tabi olanlar. Subay, astsubay, üniversite personeli, hakimler ve savcılar, KİT personeli memur değildir. Bunlar ayrı düzenlemelere tabidir. Bu kanuna tabi her personel de memur değil. Kanunda memur, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçi olmak üzere 4 lü ayrım yapılmıştır. Memur dışında sayılanları diğer kamu görevlisi olarak kabul etmek gerek. İşe girişi, çalışmaya başlaması idarenin tek yanlı şart işlemi ile (atama) gerçekleşmesi memuru diğerlerinden ayırır.
• Diğer kamu görevlisi anayasaya göre devlet memuru kanuna tabi olmayan kendi düzenlemesi olan fakat atama ile işe başlayan  ilk grup.
• Bir sözleşme ilişkisi içinde çalışan fakat işçi olmayan personel  ikinci grup (iş akdiyle çalışır, toplu sözleşmeden yararlanamaz. Bir nevi işveren vekili durumu vardır. Sonuçta kamu görevlisi olarak kabul edilmiştir.
• Ortada bir kamu hizmeti var ve genel idare esaslarına göre yürütmek gerekmiyorsa devlet görevlisi ya da memur olmasına gerek yok. Hoca, KİT’lerin devletin veya diğer kamu tüzelkişiliklerinin bir kamu gücünün kullanılması anlamında yürüttüğü hizmetler olarak algılamamız gerektiğini söylüyor. Bağlayıcı bir karar alma yetkisine sahip organların genel idari esaslara göre yürütülen faaliyetleri yerine getirdiği kabul edilmelidir.
Asli ve sürekli görev nedir?
• Asli görev o kamu kuruluşunun kendisine verilen görev olup o görevi yerine getirenler kamu görevlisi olmak zorunda. Sürekli görev, geçici olmayan görev. Danışmanlık faaliyeti geçici bir görevdir. Bu anlamda anayasa mahkemesi geçici köy koruyucularının yapmış oldukları görevi sürekli görmeyip bunların kamu görevlisi olmadığına karar verdi. Buradaki süreklilik görevin sürekliliği olup görevlinin geçiciliği değildir. Kolluk faaliyeti süreklidir ve bu anlamda koruyucuların kamu görevlisi olmaması eleştirilir.
• Türk Ceza Kanunu anlamında memur tanımı en geniş. Hem memur hem de kamu görevlisi olarak geniş yorumlanmalı. Sürekli, asli, genel idari esaslara göre çalışsın çalışmasın her türlü kamu görevi gören kişi kamu görevlisidir.
• Memur özerkliği (657)
- İdare ile arasında statüsel bir bağ vardır. Çalışma ve diğer koşullarını bireyin kendisi belirleyemez.
- Memur tarafsızlığı hükmü siyasi faaliyette bulunmaması, herkese eşit davranması zorunludur.
- Güvenceli bir görevdir. Kanundaki istisnai şartlar gerçekleşmedikçe görevden alınamaz. Görevine ilişkin suçtan ötürü doğrudan soruşturma mümkün değil. Amir izni gerekli. Bazı suçlar için izin almaya gerek yok. Rüşvet, zimmet, kaçakçılık, ihaleye fesat, terörle mücadele Kanunu.
İDARİ YARGI
İdari yargılama usulu maddi idare hukuku ile sıkı sıkıya ilişkilidir. İdari sözleşmeler dışında tüm iptal ve tam yargı davalarında davalı konumunda olan idaredir. İdari yargılama usulünde yargılanan biçimsel olarak idare olmakla beraber esasında yargılanan idareden soyutlanmış bir işlem veya eylemdir. İdari yargılama usulü hem medeni yargılama usulü hem de ceza muhakemeleri usul hukukundan bagımsızdır. Özel hukuk uyuşmazlığı ve bunun çözümlenmesi medeni yargılama usulünde esastır dolayısıyla yöntem ve teknikleri de bunun üzerine dayalıdır. İdari yargılama usulünde idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunlugunun denetlenmesi ve bunda da kamu yararı oldugu için yöntem ve ilkeleri medeni yargılama usulünden tamamen farklıdır. İdari yargılama usulünde “resen tahkik” ilkesi geçerlidir, hakim tarfların getirdiği belgelerle bağlı değildir. Adalet yargıcı kişinin çıkarlarını en iyi kendi koruyacağı inancından dolayı pasifken idare yargıcı uyuşmazlık sonucu verilecek kararda kamu yararının varlığı nedeniyle aktiftir.
İYUK ta humk’un bazı hükümlerine yollamada bulunur. HUMK md.31 de idari yargılama usulunde uygulanacak haller sayılmıştır. Bu haller tahdididir.
İdarenin denetimi
Hukuk devleti ilkesi, idarenin yaptıgı işlem ve eylemlerin hukuka uygunluk yönünden yargı denetimine tabi olmasıdır. İdari işlem ve eylemler yargısal denetim dışında idari, siyasal ve kamuoyu denetimine tabi tutulur. İdarenin yargı dışı denetim yolları yargısal denetim ile karşılaştırıldığında daha geniş kapsamlıdır ve daha basit usullere tabi tutulmuştur. Yargısal denetimde hukukilik denetimi yapılırken (yargı mercii, idarenin yapmış oldugu ilem ve eylemleri hukuka uygunluk yönünden denetler) yargı dışı denetim yollarında, idarenin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluklarının yanı sıra icabı hale uygun olup olmadığı(yerindelik) da denetlenir.
İdarenin yargısal denetimi sıkı şekil şartlarına bağlanmıştır. Başlıyabilmesi için bir başvuruya ihtiyaç vardır ki bu başvuru da davadır. Ayrıca yine davanın açılması da bazı sıkı denetim ve şekil şartlarına bağlanmıştır. Yargı dışı denetim yolları ise daha basit usullere tabidir. Başvuru olmadan da başlayabilir.
Yargı dışı denetim yolları
idari denetim
1. hiyerarşik denetim (iç denetim):
aynı kamu tüzelkişisi içinde yer alan makam, mercii ya da birimlerinden birinin ötekinin yaptığı işlem ve eylemleri incelemesi, denetlemesidir. Üst mercii alt merciinin yapmış olduğu işlem ve eylemleri denetler. Hiyerarşik yetki genel bir yetki oldugundan kanunda açıkça öngörülmiş olması gerekmez. İlginin başvurusu ile olabileceği gibi kendiliğinden de başlıyabilir.
2. vesayet denetimi (dış denetim):
bir kamu tüzelkişinin yapmış oldugu işlem ve eylemlerin farklı bir kamu tüzelkişisi tarafından denetlenmesidir. Vesayet denetimi önceleri daha ziyade merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki denetim yetkisi olarak ortaya çıkmış olmasına ragmen bugun bir kamu tüzelkişisinin diğer kamu tüzelkişi üzerindeki denetim yetkisini de kapsamaktadır.
3. devletin özel denetim kuruluşları tarafından yapılan denetim:
genel ve katma bütçeli dairelerin gelir ve giderlerini tbmm adına denetleyen  Sayıştay
kamu iktisadi teşebbüslerini denetleyen  başbakanlık yüksek denetleme kurulu
türk silahlı kuvvetlerini ve yargı organlıar dışındaki tüm idari kuruluşları cumhurbaşkanı talimatı üzerine denetleyen  devlet denetleme kurulu.
siyasal denetim:
1. meclis denetimi:
dogrudan dogruya meclisin hükmet veya bakanlar kurulu aracılığıyla idareyi denetlemesidir. Soru, gensoru, meclis araştırması ve meclis soruşturması şeklinde olur. İşleyebilmesi için milletvekillerinin başvurusu gerekmektedir. Anayasanın 112/1 de bakanlar kurulunun yasama organına karşı toplu sorumluluğu, madde 112/2 de tek tek bakanların yasama organına karşı sorumluluğu söz konusudur. Meclis denetiminde esas itibariyle merkezi idare denetlenmekte, idarenin bütünlüğü ilkesi geregince vesayet denetimi yoluyla devlet tüzelkişiliği dışındaki öteki kamu tüzelkişilikleri ve yerel yönetimler de denetlenebilmektedir.
2. dilekçe hakkı:
anayasa md. 74 te tc vatandaşlarının tbmm’ye dilekçe ile şikayetlerini bildirebileceği düzenlenmiştir. Böylece meclis denetimi işletme olanağı tanınmaktadır. Verilen dilekçe öncelikle meclis dilekçe komisyonunda görüşülür. Ön incelemede dilekçenin konusunun bir yargı yerinin kararına baglı bulunuyor mu, son kararı vermeye yetkili bulunan idari merci tarafından karara bağlanmış mı, konusu bir kanun teklifini gerektiriyor mu bakılır. Ön incelemede verilecek kararlara milletvekillerinin itiraz hakkı vardır. Böyle bir itiraz yapılmamışsa karar kesinleşir. İnceleme yönünde karar çıkarsa esas yönünden inceleme dilekçe komisyonunca yapılır, verilen kararın bir örneği ilgiliye, bir örneği de ilgili idareye gönderilir. Kararlara karşı milletvekillerinin tbmm genel kuruluna başvurma hakları vardır. Bu başvuru 30 gün içinde yapılmazsa esasa ilişkin karar kesinleşir. Meclis denetimi sonucu verilen bu kararlar kuvvetler ayrılığı ilkesi sonucu idareyi bağlamaz. Kararlar idari merciye bildirilir.idarenin bu karar doğrultusunda karar verip vermeme yönünde takdir yetkisi vardır. İdare bu yönde karar vermezse meclis denetimi mekanizmaları harekete geçebilir.
kamuoyu denetimi:
sivil toplum örgütleri yeterli güce ulaşmalı, özgür basın, düşünceyi ifade özgürlüğü sağlanmış olmalıdır.
Yargı dışı denetim yolları ne kadar iyi işlerse işlesin idarenin işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunun denetlenmesinde yeterli olamaz. En etkili yol bagımsız yargı organlarınca yapılan yargısal denetimdir.
Yargısal denetim:
İdareden bağımsız ve güçlü yaptırımlarla donatılmış yargı organlarınca denetim sağlanır. Hukuk devleti ilkesinin benimsendiği ülkelerin hepsinde idare yargısal denetime tabidir.
Yargı birliği: Anglosakson ve angloamerikan ülkelerde, idarenin genel mahkemeler tarafından denetlenmesidir. İdareyi denetleyen ayrı mahkemeler yoktur. Yargı bir bütün olarak örgütlenmiştir. Adli ve cezai uyuşmazlıkları da aynı mahkemeler çözer.
İdari yargı sistemi: bireylerle idare arasında idare hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklar idari mahkemelerce çözülür.



1. Danıştay tipi:
Örgüt Danıştay ve onun alt derece mahkemelerinden ouşur. Yargı faaliyetleri ile idarenin dışında yer almalarına karşın yine de idare ile ilişki içindedir. Yargısal ve idari görevleri vardır. Danıştay üyeleri yargıç degil memur statüsündedir.
2. mahkeme tipi:
idare mahkemelerinde görev yapanların salt yargısal görevleri vardır ve yargıç tipinde.
3. geniş görevli:
idare hukukundan kaynaklanan ve idari nitelik taşıyan tüm uyuşmazlıklar kural olarak idari yargı yerlerinde çözümlenir.
4. dar görevli:
idari mahkemelerin görevleri sadece idari işlem ve eylemlerin hukuka uygunluğunu denetlemek. İptal davalarına bakar. İdarenin mali sorumluluk davaları adli yargının görevindedir.
Türkiye’de idari sistemin özellikleri:
Ülkemizde 2577 sayılı Danıştay kanununun yürürlüğe girmesiyle Danıştay ve mahkeme tipi karma şekilde benimsenmiştir. Danıştay hem yüksek idare mahkemesi hem de idarenin en yüksek danışma ve inceleme mercii olarak görev yapmaktadır, üyeleri yargıç statüsünde değildir. Danıştay altında yer alan idare, bölge idare, vergi mahkemelerinin hiçbir idari görevi yoktur, salt yargısal görev yapar. Bu mahkeme üyeleri yargıç statüsünde.
- idari yargı varlığını doğrudan anayasadan alır. Anayasa md. 155/1 ve md. 158/1.
- İdari yargı sistemi parçalanmış bir yapı arzeder. Genel idari yargı, askeri idari yargı ve Sayıştay.
- İdari yargı yerlerinin görev alanları geniş tutulur. Adli makamlar görevlendirilmedikçe idare hukukundan kaynaklanan her türlü uyuşmazlık idari yargı organlarında çözüme kavuşturulur.
İDARİ DAVA:
Kendi hakkının ihlal edildiğini ileri süren kişinin belli usuller izleyerek devletten hukuki koruma talep etmesine dava denir. İdari uyuşmazlıklarsa, idarenin yapmış oldugu bir işlem ya da eylemin hukuka aykırı olduğunun iddia edilmesiyle böyel bir iddiada bulunan ile idare arasında ortaya çıkan uyuşmazlıktır. Her idari dava bir idari uyuşmazlığı içerir, ancak her idari uyuşmazlık da mutlak bir idari davaya yol açmaz.
Medeni yargılama usulunde,
- edim davası: davalının bir şey vermek, yapmak ya da yapmamak biçiminde bir edimde bulunmasını istemek.
- İnşai dava: bir hukuki durumun kaldırılmasını, kurulmasını veya değiştirilmesi amacıyla açılan davalardır.
- Tespit davası: taraflar arasında hukuki bir ilişkinin var olup olmadıgını veya var olan bir hukuki ilişkinin kapsamının boyutlarının saptanması amacıyla açılan davalardır.
İdari dava türleri:
82 öncesi,
• yorum davası
• temyiz davası
• iptal davası
• tam yargı davası
• idari sözleşmelerden doğan davalar
2577 sayılı İYUK kanunu temyiz davasını kaldırır yerine temyiz yolunu öngörür. Bugun temyiz başvurusu bir dava değil bir kanun yoludur. İYUK md. 2 de 3 tür idari dava görülür,
• iptal davası
• tam yargı davası
• idari sözleşmelerden dolayı ortaya çıkan davalar.
İPTAL DAVASI:
İYUK md. 2/3-a. İdari işlem veya eylemlerin yetki, sebep, konu, maksat, şekil yönlerinden biriyle hukuka aykırı oldugu için ilgili tarafından açılan davalardır. Hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesini sağlar. İptal olunan karar yapıldığı andan itibaren hükümsüz hale gelir ve geriye yürür. Medeni hukuktaki tespit davalarından bir adım daha öteye giderek hukuka aykırılığın tespitini yapar ve o işlemi iptal eder. Bu nedenle aynı zamanda inşai bir niteliği de vardır.
Özellikleri,
1. konusu, idari işlemdir. Henüz ortada bir idari işlem yokken iptal davası açılamaz. Anayasa md. 125/4 İYUK md.2/2 engeldir. Hukuken yok hükmünde olan bir idari işlemin iptali söz konusu olmaz. Ancak sakat bir idari işlemin ne zaman yok hükmünde sayılacağı hususu objektif ölçütlere sahip olmadığından ve yok hükmündeki bir idari işlem idare tarafından yürürlüğe sokulabileceğinden idarenin yok hükmünde olan işlemlerine karşı da iptal davası açılmakta, bunun sonucunda davaya bakan mahkeme, konunun yok hükmünde bir idari işlem olduğundan davanın reddedilmesine karar vermektedir. Ama uygulamada genellikle iptal kararı verilir. Şeref Gözübüyük, öğretide idari sözleşmelerin iptal davasına konu olamayacağını düşünüyor. Ancak hoca, idari sözleşmeler de idarenin iki yanlı işlemleridir ve bunlara karşı iptal davası açılabilir. Bir defa, idarenin idari sözleşmelere ilişkin olmakla birlikte idarenin sözleşmelerden ayrılabilir nitelikli tek yanlı kararlarına karşı açılabilir. Hatta idarenin özel hukuk hükümlerince akdedilmiş sözleşmelerinin de hazırlık aşaması idare hukuku ilkelerine tabi olduğundan akdedilmeden önce tesis edilen işlemlere karşı da iptal davası açılır.(kamu yararı ve kamu parasının söz konusu olması)
2. iptal davaları kesin ve yürütülmesi gereken işlemler hakkında açılabilir. İşlemin kesin sayılabilmesi için o işlemin tamamlanmış olması gerekir. Karma işlemlerde öngörülen bütün evrelerden geçmesi gerekir. Yürütülmesi gereken işlem; ya da lazümül icra veya etkili işlem, ilgilinin hukuki durumunu etkileyen, ilgili için hukuki bir durum kuran ya da mevcut bir hukuki durumu değiştirilen veya kaldıran işlem anlamına gelir. Hal böyle olunca idareden çıkan görüş bildirme, tavsiye nitelikli işlemler ya da yürütülmesi gereken işlemlere hazırlayıcı nitelikteki işlemeler hukuksal etki yapamayacaklarından iptal davasına konu olamazlar. Bir idari işlemin iptal davasına konu olabilmesi için öngörülmüş olan zorunlu başvuru yollarının tüketilmiş olması ve de bu başvurulardan bir sonuç alınamamış olmalıdır. Bu yollara başvurulmadan doğrudan dava açılmışsa idari merci tecavüzü olur ve idari yargı mercii davaya bakmaz.
3. iptal davasının bir idari işlemin hukuka aykırı olduğu iddiası ile ve iptalin sağlanması amacıyla açılması gerekir. İdari yargı işlevi, işlemin hukuka aykırılığın saptanması ve iptali ile biter. İptal kararının uygulanması idareye aittir.
4. iptal davası objektif nitelikleri ağır basan bir davadır. Ancak tamamen bu niteliğin öne çıkarılması da sakıncalıdır. Herkese idarenin her işlemine karşı iptal davası açma hakkı tanınması halinde istikrar ilkesine aykırılık teşkil edecektir. Bizde bir ortayol benimsenmiştir. İdari yargı yerlerine tanınan resen araştırma yetkisi idari davanın objektif niteliğinin bir gereğidir. iyuk 20/1 de bu yetki düzenlenmiştir. İptal davasında yargılanan idare değil idarenin hukuka aykırı işlemidir. Bu nedenle davacı davalı idareyi hiç göstermemesi de olsa mahkeme davaya bakar.
5. iptal davası menfaati ihlal edilenler tarafından açılır. Menfaati ihlal, subjektif hak ihlalinden daha geniş bir kavramdır. İptal davası açabilmek için davacı ile davaya konu yapılan işlem arasında bir alakanın olması yeterlidir.
TAM YARGI DAVASI:
İYUK md. 2/1/b de tanımlanır. İptal davasından farkı;
İptal davasında  davacının bir idari işlem hakkında menfaati ihlal edilmek kaydıyla dava açması öngörülürken,
Tam yargı davasında  davacının bir idari işlem veya bir idari eylem nedeniyle kişisel bir hakkının ihlal edilmesi öngörülmüştür.
Görüldüğü gibi tam yargı davası, hem idari işlem hem de idari eylemlere karşı açılabilir. Kişisel bir hakkın doğrudan doğruya ihlal edilmesi, zarar olması gerekir. İdarenin yapmış olduğu bu haksız eylemi sonucu zarar uğrayanlar tazminat davası şeklinde açabilir. Ayrıca istirdad (geri alma) davası ile idarenin malvarlığında haksız artış sahibi tarafından geri alınır. Ögretide tam yargı davalarının üçüncü biçiiimi olarak idari sözleşmelerden doğan davalar gösterilir. Oysa İYUK md. 2/1/c de idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkacak uyuşmazlıklar ayrı bir kategoride tanımlanmaktadır. Tüm idari sözleşmelerden kaynaklanan davalar değil, idari sözleşmelerin mali hükümlerinin uygulanmasından kaynaklanan davalar tam yargı davası olabilir.
İdari işlemler nedeniyle açılacak tam yargı davaları  İYUK md.12
Bir idari işlem nedeniyle hakları ihlal edilenler tarafından açılır. 4 durum düzenlenir.
• iptal davası ile tam yargı davasının birlikte açılması: bir idari işelm yapılmakla ilgilisinin sadece menfaati değil subjektif bir hakkı da ihlal edilmişse iptal davası ile tam yargı davasının birlikte açılması mümkündür. Menfaat ihlalinin yanı sıra kişisel hak ihlalini de mutlaka içermesi gerekir.
• İptal davasının açılmasından sonra tam yargı davasının açılması: ilgili iptal davası açıp bu dava karara bağlandıktan sonra o işlem nedeniyle uğradığı zararın tazmini istemiyle tam yargı davası açabilir. Dava konusu işlemin mutlaka iptal edilme zorunluluğu tam yargı davası açmak için gerekli değildir. İdarenin kusursuz da olsa bazı hallerde kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazmin yükü doğabilir.
• İdari işlemlere karşı doğrudan doğruya tam yargı davası açılması: iptal davası açmak yerine doğrudan uğradığı zararı tazmin için.
• İdari işlemlerin uygulanmasından doğan zararların tazmini için tam yargı davası açılması: bir idari işlem yapılmakla degil de ancak uygulanmakla ilgilisi için zarar doğuruyorsa ilgiliye işlemin icrası nedeniyle uğradığı zararın tazmini isteme hakkı.
İdari eylemlerden doğan zararın giderilmesi istemiyle açılacak tam yargı davaları  İYUK md.13
İYUK md. 13 teki idari eylem deyimi bir idari işlemin uygulanmasına yönelik eylemi kapsamamaktadır. Arkasında bir idari işlem bulunmayan, bir idari işlemin uygulanmasına yönelik olmayan idari eylemi kasteder. Bunlara salt idari eylem denir. İdareden çıkan, idarenin görevlerini yerine getirmesi için giriştiği, ama bir idari işlemin uygulanmasına yönelik olmayan salt idari eylemler kastedilir. Salt idari eylemler idarenin belli bir davranışta bulunmasını kastettiği gibi hareketsiz kalmasını da anlatır. İYUK md.13 e göre salt idari eylemler nedeniyle uğranılan zarara karşı ilgili, eylemi öğrendiği tarihten itibaren bir yıl, ve herhalde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde önce idareye başvurarak ihlal edilmiş hakkının yerine getirilmesini ister, bu istemin reddedilmesi yada 60 gün içinde cevap verilmemesi suretiyle reddedilmesi durumunda tam yargı davası açabilecektir. Yasa eylem dese de Danıştay görüşüne göre 1 yıllık hak düşürücü süre eylem ve zararın öğrenilmesinden sonra başlar.
İDARİ SÖZLEŞMELERDEN DOĞAN DAVALAR:
Hocaya göre idari sözleşmelerden kaynaklanan davaları ayrı bir dava olarak nitelendirmek olanaksızdır. Örnekler için bakınız notlar…
İDARİ YARGI DENETİMİNİN KAPSAMI VE SINIRLARI
KAPSAM:
Aslında idari yargı denetiminin kapsamı diye bir sorun ortaya atılmasına gerek olmamalıdır. Çünkü hukuk devletinde her işlemin idari yargı denetimine tabii olması gerekir.
Yasama kısıntısı
Ülkemizde büyük ölçüde 24 anayasasında rastlanır. Kimi bazı idari işlemlerin yasal veya anayasal düzenlemelerle yargı denetimi dışında tutulmasıdır. 82 anayasasına göre,
• cumhurbaşkanının tek başına yapacagı işlemler ile yüksek askeri şura kararlarına karşı md. 125/2
• anayasa md. 129/3 e göre 657 sayılı devlet memurları kanunu ile bu kanun kapsamına giren kamu personeli hakkındaki uyarma ve kınama cezaları.
• Md. 129/4 silahlı kuvvetler personeline verilen disiplin cezaları.
• Md. 158/5 hakimler ve savcılar yüksek kurulu kararlarına karşı yargı yolu kapalıdır.
Yargı kısıntıları
Bazı idari işlemlere karşı aslında yasal düzenlemeler ile idarı yargı denetimi yolu kapatılmamasına karşı idari yargı yerleri bu işlemleri denetlemekten kaçınır. Denetlemekten kaçınılan bu idari işlemler hükümet tasarrufu olarak adlandırılır.
Kriterler;
- Siyasal saik
- İşlemin niteliği kriteri
- Sayma kriteri
Türk Danıştayı da hangi işlemlerin hükümet tasarrufu sayılacağını göstermiştir. Bunlar;
• mukabele-i bil misil işlemleri: (karşılıklılık ilkesi)
• mecburi iskana ilişkin işlemler
• vatandaşlık işleri ile ilgili işlemler: önceleri vatandaşlıktan çıkarma işlemleri denetlenmezken mahiyeti nedeniyle bu tür işlemlerin siyasi degil idari olduğuna karar veren Danıştay denetlemeye başladı.
• Yabancı bir devletin vatandaşı olduğunu ileri süren bir kimsenin türk hükümeti tarafından türk vatandaşı sayılması işlemi: önceleri diplomatik mercilerin çözmesi gerekir diye düşünülürken artık denetleniyor.
• Yabancıların sınır dışı edilmelerine yönelik işlemler
Aslında hükümet tasarrufu kategorisi vardır. Danıştay verdiği kararlarda hükümet tasarrufu anlayışını yürütme organının salt siyasal nietelikli işlemleri ile sınırlı tutsaydı sorun çıkmazdı.
İdari yargı denetiminin sınırları:
.....
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntü
    Son mesaj
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 6 misafir