GELİŞİM PSİKOLOJİSİ V. ÜNİTE – DİL GELİŞİMİ

Cevapla
fermander
Mesajlar: 22
Kayıt: 19 Mar 2017 13:32
İletişim:

20 Mar 2017 13:50

5. ÜNİTE - DİL GELİŞİMİ
Dil gelişimi bilişsel ve fiziksel gelişime paralel olarak ortaya çıkar. Fiziksel ve bilişsel gelişim dil gelişimine zemin hazırlar. Dil gelişimi, olgunlaşma ve öğrenmeye bağlıdır. Bilişsel gelişimde ilerleme kaydedildikçe dilin kullanılma kapasitesi artacaktır. Dil gelişimi ise, kelimelerin, sayıların, sembollerin kazanılması, saklanması ve dilin kurallarına uygun olarak kullanılmasının gelişimi olarak tanımlanır.
5.1. Dil Gelişimini Etkileyen Faktörler
- Cinsiyet: Kız çocukları erkeklere göre daha erken konuşur ve kelime hazineleri daha fazladır.
- Sosyal çevre ve kitle-iletişim araçları
- Ailenin sosyo-ekonomik düzeyi iyi ailelerin çocukları erken ve düzgün konuşur.
- Aile içi ortam (sevgi, bağlılık) ve tutumları
- Evde kullanılan dil: Yetişkinler konuşmalarıyla çocuklarına iyi örnek olmalıdır. Çünkü çocuklar onları taklit etmektedir. Mesela; çocuksu konuşma çocuğun dil gelişimini olumsuz etkiler.
- Oyun: Çocuk oyunlar aracılığıyla yeni sözcükler ve düzgün cümleler kurmayı öğrenebilirler.
- Duyu (işitme, görme) ve sinir sisteminin sağlamlığı dil gelişiminde etkilidir.
- Zekâ ve zihinsel gelişimin yetersizliği çocuğun dil gelişimini olumsuz etkiler.
- Çocuğun duygusal durumu
5.2. Dili Oluşturan Unsurlar
1-) Fonem (ses) ve Morfem (sıra-kök-hece): Fonem dilin en küçük birimidir. Fonem, bir dildeki temel seslerdir. Mesela; /a/, /t/ gibi.
Fonemlerin anlamlı bir şekilde birleşip oluşturduğu yapı (hece) ise “Morfem” i oluşturur. Yani dildeki en küçük anlamlı birimdir. Mesela; /a/ + /t/ fonemleri birleşip “At” morfemini oluşturur.
2-) Semantik (Anlam Bilimi): Kelimelere yüklenen anlamları inceler. Eğer bir kişi kelimeleri, anlamlarına uygun bir şekilde kullanabiliyorsa semantik yapıya uygun davranıyor demektir.
3-) Sentaks (Söz Dizimi, Dilbilgisi): Eğer bir kişi kelimeleri, cümle içinde gramer yapısına göre doğru ve uygun bir şekilde diziyorsa (kullanıyorsa) sentaks yapıya uygun davranıyor demektir.
4-) Pragmatik (Kullanım Bilgisi): Farklı sosyal çevrelerde, farklı dinleyicilerde iletişim kurabilmek için dilin günlük kullanımının nasıl olduğu ya da nasıl olması gerektiğiyle ilgili bilgiler ve kurallardır.
5.3. Dil Gelişimi İle İlgili Yaklaşımlar
1-) Davranışçı Yaklaşım (Skinner): Birey dili sonradan kazanır ve dili öğrenebilecek mekanizmayla dünyaya gelmez (Psikolinguistik kuramın anlayışına karşıdır). Dil gelişimi tekrar ve pekiştirme yoluyla olur. Çocuklar kendilerini istendik sonuca götüren (pekiştirilen) sesleri tekrarlayarak dili kazanırlar.
Bebekler tesadüfen günlük konuşma dilinde var olan sözcüklere benzer sesler çıkardıklarında, ebeveynler çocuğun bu davranışını gülümseme, sarılma ya da çocukla konuşma şeklinde karşılarlar (pekiştirirler). Bu olumlu davranışlar çocuğu kelime benzeri sesleri tekrar çıkartması konusunda cesaretlendirir. Bu sebeple ebeveynlerin bu davranışları çocuk için ödül (pekiştireç) halini alır. Bu süreçte pekiştirilen sesler öğrenilir, pekiştirilmeyen seslerin ise tekrar edilme sıklığı azalır ve tekrar edilmedikleri için söner.
Mesela; acıkan bir çocuk acıktığını belli etmek için “ba” der ve çevresindekiler onu yedirirlerse, artık çocuk ne zaman acıkırsa “ba” diyecektir.
2-) Sosyal Öğrenme Kuramı (A. Bandura): Çocuk sosyalleşme sürecinde yakın çevresindekilerini (başta anne-baba) model alır ve taklit eder. Yani dil gelişiminin temeli “model alma”dır. Bebek için anne-babanın model olması, çocuğun onları taklit etmesi, anne-babanın pekiştirmesi ve düzeltici geribildirim vermesiyle dil öğrenilir.
Mesela; Karadeniz Bölgesi'nde yaşayanların o bölgenin, Ege Bölgesi’nde yaşayanların ise o bölgenin şivesiyle konuşması, bireylerin dili öğrenmesinde çevrenin etkisine ıspattır.
3-) Biyolojik (Doğuştancı, Psikolinguistik) Yaklaşım: Temsilcileri Chomsky, McNeill ve Lenneberg’dir. Dil gelişimini biyolojik (nörolojik) ve psikolojik temellere dayandırırlar. Dil gelişiminin temeli biyolojiktir, ancak çevresel koşullardan bağımsız değildir. Dil gelişimi daha fazla olgunlaşmanın (biyolojik etkenin) etkisi altındadır.
Chomsky’e göre; bütün insanlar genetik olarak (doğuştan) dil öğrenme altyapısına (beyin ve sinir yapısına) sahiptir. İnsan beyninin belirli bölgeleri dilin öğrenilmesinden/kazanılmasından sorumludur. Bu altyapı sayesinde belirli bir biyolojik olgunluğa erişince ve gerekli çevresel koşullar da sağlandığında dil rahatlıkla öğrenilecektir. Yani çocuklar, yürümeyi öğrendikleri gibi, biyolojik olarak belli bir olgunluğa eriştikten sonra konuşmayı da öğrenirler.
Çocuk dil öğrenmede sırasıyla önce isimleri, sonra fiilleri, daha sonra da sıfatları öğrenirler.
2008 KPSS: İşiten anne - babaların doğuştan duymayan çocuklarıyla çalışan bir araştırmacı, bu ebeveynlerden bir kısmının, konuşma dilini öğrenebilmeleri umuduyla çocuklarına işaret dilini öğretmediklerini saptamıştır. Araştırmacı daha sonra yaptığı çalışmada, bu çocukların işaret dilinde bulunanlardan daha farklı hareketlerle, kendilerini ifade etmeye çalıştıklarını gözlemesi, dilin kazanılmasına biyolojik altyapının önemini gösterir.
4-) Piaget’in Dil Gelişimi Kuramı
- Piaget’e göre bireyin konuşma aşamaları
Otistik konuşma (0-2 yaş): Bebeklik döneminde gerçekleşen konuşmalardır. Çocuğun kendi kendine sesler çıkarmasıdır. Konuşma daha çok morgem ve telgrafik özellikler taşır. Yani sesler anlamlı değildir.
Benmerkezci Dil (Konuşma) (3-7 yaş): İşlem öncesi dönemde görülür. Benmerkezci düşünceden kaynaklanır. Çocuğun başkalarının bakış açısını göz önüne almaksızın, yalnızca kendi duygu ve düşüncelerini referans alarak, başka birisiyle gerçekleştirdiği ve kendisinin yönettiği konuşmadır.
2010 KPSS: Gülce ile annesi oynamaktadır. Gülce: Anne bana “Kızım ne yapıyorsun?” diye sor. Anne: Kızım ne yapıyorsun? Gülce: Gemi yüzdürüyorum. Gülce: Şimdi de “Nereye gidiyorsun?” diye sor. Anne: Nereye gidiyorsun? Gülce: Anneanneme gidiyorum. Gülce’nin konuşması benmerkezcidir.
Toplumsallaşmış Dil (Konuşma) (7 yaş üstü): Somut dönemde başlar. Çocuk çevredeki insanları dikkate alarak bir dil kullanır. Çocuğun başkalarıyla iletişim kurmaya yönelik konuşmalarıdır. Bu konuşmalar 4 türlüdür; uygun bilgilendirme, eleştiri ve alay, emir ve ricalar, sorular ve cevaplar.
- Piaget’in Dil Gelişimi Dönemleri
a) Agulama evresi (0-12 ay)
a1) Ağlama (0-2 ay): Bebek çeşitli sesler çıkarır, ihtiyaçları için ağlar. Sesleri bilinçsizce çıkarır.
a2) Babıldama (cıvıldama) (2-6 ay): Ünlü ve ünsüzler bir araya getirilerek iki heceli sesler (fonem) ilk kez çıkarılır: Ma-ma, ba-ba gibi. Bu sesler ve heceler evrenseldir.
a3) Heceleme (Çağıldama) evresi (6-12 ay): Konuşma organları olgunlaşmıştır. Bebek sözcükleri çıkarmaya başlar. Ana diline özgün sesler çıkarmaya başlarlar. Dönemin sonunda annenin sesi tanınır.
b) Tek sözcük evresi (12-18 ay): Konuşmada kritik dönemdir. Çocuk ilk anlamlı sözcükleri (baba, anne, mama gibi) söyler. Çocuk, tek sözcükle birçok şey anlatmak ister. Buna morgem denir. Mesela; çocuk "kedi" dediğinde "kedi burada", "kedi gitti" gibi anlamları kastetmektedir.
Kavram gelişimi: Bu dönemde çocukta kavram gelişimi görülür. Kavram gelişimi; çocuğun duyu organlarıyla aldığı bilgiyi ve nesneleri zihinsel tasarıma dönüştürmesidir. Mesela; çocuk, çevresinde gördüğü nesnelere masa, kitap, top gibi sembolik anlamlar (işaretsel işlev) yükler.
Alıcı ve ifade edici dil: Bu dönemde alıcı dil gelişmişken ifade edici dil henüz gelişmemiştir. Çocukta önce alıcı dil, sonra ifade edici dil gelişir.
Alıcı dil; çocuğun diğer bireylerin konuşma dilini anlayabilme becerisidir. Mesela; 15 aylık bir çocuğa babası “gel” dediğinde çocuk bunu anlayacak ve yapacaktır. Çocuk bir sözcüğü öğrendiğinde bu sözcükle ilgili diğer sözcükleri de öğrenmeye çalışır. Yani çocuğun öğrenmeye istekli olması ve sürekli sorular sorması alıcı dilin gelişimini ifade eder.
İfade edici dil ise; çocuğun kendini anlatabilme becerisidir. İfade edici dil, çocuğun kendisine yönetilen bir durumu anladıktan sonra (alıcı dil) bu duruma uygun karşılık (cevap) verebilmesidir. Mesela; 18 aylık bir çocuğa "Attaya gidelim" dendiğinde çocuk bunu anlar ve fakat kendisi “Attaya gidelim” anlamını düzgün bir cümleyle ifade edemez. Yani söyleneni kavrayabilecek (alıcı dil) ancak cevabı üretmekte zorluk (ifade edici dil) çekecektir. Çünkü henüz ifade edici dil gelişmemiştir.
c) Telgrafik konuşma evresi (18-24 ay): İki farklı sözcüğün birleştirildiği, gramer yapılarına uymayan cümlelerin kurulduğu dönemdir. İki heceli kelimeler arası kadar bekleme vardır. Özne, yüklem, bağlaç, ekler gibi öğelerin bazıları kullanılmadan cümleler kurulur. Cümlede özne-yüklem ilişkisi olmadan konuşma vardır.
2001 KPSS: bir çocuk “anne su” demekle telgrafik konuşma yapmaktadır. Çocuk burada “anne su” demekle aslında “anne su ver” kastetmektedir.
d) İlk gramer evresi (24-60 ay): Gramer kurallarına göre cümleler kurulur. Kelime hazinesi gelişmiştir.
Aşırı kurallaştırma: Çocuğun bir alanda öğrendiği kuralı, ilgili olmayan bütün durumlara uygulamasıdır. Yani öğrendiği kuralı, genellemesi gerekmeyen durumlara da genellemesidir. Mesela; Üç yaşındaki bir çocuğun bütün dört ayaklı hayvanlara “köpek” demesi. İçeri girerken ayakkabı çıkarılır kuralını öğrenen bir çocuğun her yere (dükkân, sınıf vb.) girince ayakkabı çıkartması. Kızlar sözcüğündeki -lar ekini çoğul eki olarak öğrenen bir çocuğun, erkekler yerine “erkeklar” sözcüğünü kullanması.
2007 KPSS: İlköğretim birinci sınıf öğrencisi Ulaş’ın mahallesindeki berberi “berberci” olarak adlandırması dil gelişiminde aşırı kurallaştırmaya örnektir. Burada Ulaş tüm meslek isimlerinin sonuna –cı, ci eklerinin getirildiğini düşünmüştür.
Eksik kurallaştırma: Çocuğun bir alanda öğrendiği kuralı, sadece öğrendiği alanda (örnekte) kullanmasıdır. Yani öğrendiği kuralı, genellemesi gereken alanlara genelleyememesidir. Mesela; çocuk futbolcu kelimesini öğrenir, fakat basketbol oynayana “basketbolcu” yerine “basketbol adam”, “basketbol oynayan adam” kelimeleri kullanır.
5.4. Dil Gelişimiyle İlgili Diğer Kavramlar
Monolog: Benmerkezcilikten dolayı, çocuğun karşısındakini dinlemeden, onun kendisini dinlediğini varsayarak yaptığı tek yönlü konuşmadır. Yani çocuğun kendi kendine (yanında biri varmış gibi) sesli bir şekilde konuşmasıdır.
2010 KPSS: Hasan odasında diz çöküp, arabalarından birini sağ, diğerini de sol eline alarak yarıştırır. Arabalarını hızla ileri geri hareket ettirerek motor, fren ve korna sesleri çıkarır. "Şimdi sarı araba geçiyor, şimdi mavi hızlandı." diye bağırır. Hasan'ın oyununa tempo tutar gibi konuşması monologdur.
Kolektif (toplu) Monolog: Benmerkezcilikten dolayı, çocukların yanındaki arkadaşları kendilerini dinlemese dahi hep birlikte toplu konuşmalarıdır. Çocukların bir aradayken birbirini dinliyormuş gibi görünüp, her çocuğun kendi monologunu yapmasıdır.
İçsel Konuşma: Vygotsky ile ilgili bir kavramdır. Çocuğun bir iş, eylem ya da problemi çözerken yapacaklarını, yaptıklarını sessizce düşünmesi ve içinden konuşmasıdır. Yani içsel konuşma bir problemi çözerken söyleyeceklerini sesli olarak sözcüklere dökmeden zihinde tekrarlamasıdır.
İçsel konuşmada birey kendi kendine konuşarak farkındalık yaratır, kendini anlar, durumu değerlendirir ve zihinsel gelişimine katkı yapar. İçsel konuşma, davranışların amaca yönelmesinde önemli rol oynar. Çocuk amacına ulaşmak için sessiz düşünür ve içinden konuşur.
Yansıtıcı Konuşma: İki kişinin karşılıklı konuşmasında, karşıdaki kişinin kendi cümlelerini ona sunarak problemini fark etmesi ve çözümlemesi amacıyla yapılan konuşmadır.
Yansıtıcı konuşma dilinde birey sadece dinlenir, asla yorum yapılmaz ve onun ne hissettiği anlamaya çalışılıp, sesli bir şekilde ifade edilir.
Yansıtıcı konuşma ile, karşıdaki kişinin kendi cümleleri ile bir sorunun çözümünü bulması amaçlanır. Yansıtıcı konuşma karşıdaki kişiye empati kurdurmayı amaçlar. Karşımızdaki kişinin içini dökmesi, kendini rahatça ifade etmesi, başarmak için nelere ihtiyaç duyduğunu ortaya çıkarmak amacıyla uzmanlar tarafından psikolojik danışma tekniği olarak sıklıkla kullanılır. Bu teknikte danışanın ifade ettiği duyguların aynısı veya benzeri danışman tarafından tekrar edilir.
Mesela: Danışan ve danışman arasındaki şu konuşma
- Danışan: Annem beni hiç anlamıyor.
- Danışman: Annenin seni hiç anlamadığını söylüyorsun.
Tekrarlama (yankılama, yineleme): Çocukta devresel (döngüsel) tepki özelliğine bağlı olarak ortaya çıkan konuşmadır. Çocuğun karşısındakinin söylediklerinin aynısını tekrar (taklit) etmesidir. Bu durum çocuğun hoşuna gittikçe tekrarları artırır.
2011 STS: Bir anaokulu çıkış saatinde, kaban ve ayakkabılarını giydirerek çocukları hazırlayan görevli Ayşe Hanım’la çocuklar arasında şu konuşma geçer;
Ayşe Hanım: Fatma gelir misin? Sıra sende.
Bertuğ: Fatma gelir misin? Sıra sende.
Ayşe Hanım: Fatma lütfen.
Bertuğ: Fatma lütfen.
Ayşe Hanım: Bertuğ hiç komik değil yetişkinlerle alay edilmez.
Bertuğ: Bertuğ hiç komik değil.
Dil gelişimi açısından Bertuğ’un bu konuşmaları aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir?
A) Monolog B) Eksik kurallaştırma
C) Tekrarlama D) Sözel senkretizm
E) Telgraf konuşması
Eklektik (uzlaştırıcı) Dil: Kişilerarası diyalogda farklı fikirler (istekler, durumlar) arasında ortak noktayı bulmak için kullanılır.
Mesela; aşağıdaki üç çocuk arasında geçen şu diyalog uzlaştırıcı dil konuşmasıdır:
- Ali: Saklambaç oynayacağız ne zamandır oynamıyoruz.
- Ahmet: Hayır hep senin dediğin oluyor körebe oynayacağız.
- Hasan: En iyisi önce saklambaç oynayalım, sonra da körebe oynayalım. Böylece ikinizin de isteği yerine gelir.
Tümce Söz: Jest ve beden dilinin bir sözcükle birleştirerek kullanması yoluyla iletilen anlam, tek bir sözcükten daha fazlasını ifade eder. Bu sözcük ve jest birleşimine tümce söz denir. Tümce sözler 12-18 aylar arasında yaygın olarak kullanılır.
Sözel Senkretizm: Dilde farklı görünen biçim birimlerin (eklerin denilebilir) anlam bakımından aynı işlevi görecek biçimde kullanılmasıdır. Yani dilde aynı olmayan kelimeleri aynı kategoriye koymaktır. Genelde eklerde bu durum yapılır.
Mesela; annemler bize geldi ve annemgil bize geldi cümlelerindeki ler ve gil ekleri aynı anlamı vermektedir.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntü
    Son mesaj
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 6 misafir