Eğitim bilimleri

Cevapla
ksks3838
Mesajlar: 1
Kayıt: 11 Nis 2019 17:17
İletişim:

11 Nis 2019 17:28

Eğitim psikolojisi (gelişim+öğrenme).
• Eğitim ortamlarını etkili biçimde düzenlemeyi
amaçlar
• Uygulamalı bir bilim dalıdır
• Psikolojinin bulgularını eğitim ortamlarında
kullanır.
Eğitim psikolojisinin çalışmaları yedi temel alanı kapsamaktadır;
1. Gelişim
2. Öğrenme
3. Öğretme
4. Güdüleme
5. Değerlendirme
6. Kavramların gelişimi
7. Problem çözmeyi öğrenme
Problem çözme; en geniş anlamıyla sınamayı
(denemeyi) öğrenmedir.
Gelişim psikolojisi, bireylerin hayatları boyunca
geçirdikleri her türlü değişim ve bireyler arasmdaki
gelişimsel farklılıkları inceleyen bilimdir
Gelişim psikolojisi;
• Öğretmene, gelişim süreçleri hakkında bilgi
verir
• Davranışlarda meydana gelen değişiklikleri
inceler
• İnsan davranışlarındaki biyolojik değişiklikleri
inceler
• Tüm gelişim süreçlerini içine alır
Öğretmenler öğrencilerinin değişik yaş dönemlerinde değişim gelişim özellikleri sergilediklerini bilmeli ona göre eğitim ortamları oluşturmalıdır. Her yaş döneminin gelişim özelliği birbirinden farklıdır. Aynı zamanda aynı yaş grubundaki bireylerin gelişimlerinde de bireysel farklılıklar görülebilmektedir. Öğrencilerin okul başarılarını etkileyen birçok gelişim boyutu vardır. Eğer bir kişi, çocuklaıı yetişkinlerin küçültülmüş bir modeli olarak görüyorsa gelişim psikolojisi hakkında çok az bilgisinin olduğu ileri sürülebilir.
GELİŞİMLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR
Büyüme
Vücudun boy, kilo ve hacim olarak artmasıdır.
Gelişme
Bireyin büyüme, olgunlaşma ve öğrenmenin etkileşimi ile sürekli ilerleme kaydeden değişmesidir.
Olgunlaşma
Vücut organlarının kendilerinden beklenen fonksiyonu yerine getirebilecek düzeye gelmesi için, öğrenme

yaşantılarından bağımsız olarak, kalıtımın etkisiyle geçirdiği biyolojik bir değişmedir. Öğrenme olmaksızın kalıtsal olarak belirlenmiş büyüme örüntüsüne göre doğal olarak gelişme demektir. En güzel örneği; döllenmiş yumurtanın ana rahminde dokuz ay on gün gibi sabit bir sürede düzenli bir sıra izleyerek gelişmesi ve fetüsün doğuma hazır hale gelmesidir.
1. Gelişimsel açıdan "olgunlaşma" hangi anlama
gelmektedir? (2001 KPSS-3)
A) Toplumsal olayların önyargısız biçimde ele
alınma becerisinin kazanılması
B) Kişiliğin gelişmesi ve zenginleşmesi
C) Ergenlik döneminde hızlı fiziksel büyümenin
gözlenmesi
D) Toplum tarafından kabul gören davranışların
öğrenilmesi
E) Bedensel büyüme ve gelişmenin gerekli
davranış değişiklikleriyle tamamlanması
2. Bir anne bebeğine dokuz aylıktan itibaren tuvalet
eğitimi vermeye başlamış ve onu lazımlığa
alıştırmaya çalışmıştır. Ancak bebek bir buçuk
yaşında lazımlığa oturma alışkanhğı kazanmıştır.
Bebeğin lazımlığa oturma davranışını bir buçuk yaşında kazanması, hareket gelişiminde aşağıdakilerden hangisinin önemli olduğunu göstermektedir? (2003 KPSS-81)
A) Davresel tepki C) Kalıtım
B) Çevre D)Geribildirim
E) Olgunlaşma
Öğrenme
Bireyin çevresiyle belli bir düzeydeki etkileşimleri sonucunda meydana gelen nispeten kalıcı izli davranış değişikliğidir.
Hazırbulunuşluk
Yeni bir öğrenme yaşantısı için kişisel yeterliklerin tümüdür. Olgunlaşmanın yanında önceki öğrenmelçri, ilgileri, tutumları, güdülenmişlik düzeyleri, yetenekleri, genel sağlık durumunu kapsayan kavramdır. Diğer bir deyişle bireyin eğitim pazarına getirdiği özelliklerin tümüdür.
Kritik dönem
Gelişim açısından önemli zaman dilimleridir. Çocukların bazı gelişim dönemlerinde ve yaşlarda belli tür öğrenmelere karşı yüksek duyarlılık gösterme eğiliminde oldukları dönemlerdir. Bu kavramların birbiriyle ilişkilerini değerlendirirsek;
• Gelişimde önce büyüme ve olgunlaşma sonra öğrenme oluşur.

Gelişim Psikolojisl
A) Büyüme
B) Yaş
Olgunlaşma bir anlamda öğrenmenin önkoşuludur. Olgunlaşma kalıtımsal özellik taşır.
davranışın yapılması
Birçok psikomotor olgunlaşmaya bağlıdır.
• Olgunlaşma, kişinin doğuştan getirmiş olduğu
potansiyelin zaman içinde ortaya çıkmasını ifade
eder.
• Hazırbulunuşluk, Olgunlaşma ve öğrenme
etkileşiminin bir sonucudur. Buradaki öğrenme
bireyin önceki öğrenmelerini ifade eder.
GELİŞİMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
A. Kalıtım
B. Çevre
C. Kritik Dönem
I.Kahtım
Anne babadan genetik yolla geçen özelliklerdir. Cinsiyet, göz rengi, zeka kapasitesi, fiziksel özellikler, yaratıcılık ve düşünme kapasitesi, problem çözme becerileri, bazı kişilik özellikleri vb.
2. Çevre
Çevre bir anlamda içinde yaşadığımız ortamdır. Çevrenin etkisi döllenmeden itibaren başlar. Bazı fiziksel görünüm özellikleri, zekanın kullanım oranı, eğitim düzeyi, bazı kişilik ve karakter özellikleri çevre etkileşimi sonucu ortaya çıkar.
Çevrenin bireyin gelişimi üzerindeki etkileri değişik boyutlardadır;
• Doğum öncesi etkiler
• Doğum sırasındaki etkiler
• Doğum sonrasındaki etkiler
• Ana babanın yetiştirme tarzı
• Aile parçalanması
• Hormonlar
• Ailede kaçıncı çocuk olduğu vb.
3. Kritik dönem
• Her davranışın bireylerce kazanılması gereken
dönemleri bulunur. Eğer bu davranışlar ilgilı
oldukları dönemde (yaşta) kazanılmazsa sonraki
dönemlerde kazanılmasında güçlükler görülür.
• Çocukların bazı gelişim dönemlerinde bazı tür
öğrenmelere karşı duyarlılık gösterdikleri, çevre
etkilerine karşı daha duyarlı oldukları. düzenlenen
öğrenme yaşantılarını diğer dönemlerden daha
hızlı kazandıkları döneme kritik dönem denir.

3.
4.
6.

Örneğin çocuğun konuşmayı öğrenmesi için kritik dönemi iki yaş civarıdır.
Zaman kavramı bu dönem için önemlidir. Gelişim döneminde yenilikler ve değişimlerin oluşturduğu zaman bölümünü ifade eder. Diğer yaş grupları bu etkileşime girmemiş veya girememiş olabilir.
Örnek; günümüzde ergenler arasında bilgisayar, cep telefonu, intemet kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır. Çocukların çoğunluğu artık anaokuluna gitmektedir.
Yaşam sürecindeki gelişim sorunlarını aşağıda-kilerden hangisi en iyi özetler? (2001 KPSS-1)
A) Farklı dönemlerde farklı nitelikte gelişimsel
sorunların olması
B) Ergenlik döneminde gelişimsel sorunların
çocuğun eğitimle ilgili olması
C) Yetişkinlik yıllarında psikolojik sorunların azalıp,
biyolojik sorunların artması
D) Çocukluk yıliarında ortaya çıkan gelişimsel
sorunlarm giderilmesi en zor olan sorunlar
olması
E) Orta yaş döneminin gelişimsel sorunlarının
yaşlılık döneminde de devam etmesi
Gelişimle ilgili aşağıdaki kavramlardan hangisi "çocuk, gelişim sürecinin belirli dönemlerinde, belli tür öğrenmeleri daha yoğun gerçekleştirir" ifadesini açıklar? (2002 KPSS-73)
C) Kritik dönem D) Zaman
E) Gelişme
12 aylık bir çocuğun annesine, "Bu aylarda onunla sık sık konuşmalısınız. Bu dönem onun sözcük dağarcığının gelişeceği bir dönemdir." denildiğinde, gelişim açısından aşağıdakilerden hangisinin önemi. vurgulanmaktadır? (2002 KPSS-76)

A) Çevre
B) Kritik dönem
C) Deneyim
D) Olgunlaşma
E) Uyarıcı zenginliği
Ünsal'ın babası polistir Ünsal oyunlarında babası gibi polis olmakta, polis rolünü oynamaktadır.
Bu durumu aşağıdakilerden hangisine örnek verebiliriz? (2004 KPSS-3)
A) Yansıtma B) Özdeşini kurma C) Transfer D) Pekiştirme E) Belirtme

Gelişim Psikolojisİ


GENÇLİK
7. Özden 1,5 yaşındadır. Daha önceleri küçük nesneleri ağzı dar şişenin içine sokmakta zorlanır-ken, artık bu davranışı rahatlıkla yapmaktadır.
Özden'in bu davranışı zaman İçinde kazanması ne ile açıklanabilir? (2004 KPSS-4)
A) Geribildirim
B) Zeka ,
C) Olgunlaşma
D) Çevre
E) Kalıtım
8. Özellikle ergenler günümüzde çok fazla internet kullanmakta, internette sohbet etmekte (chat) ve cep telefonu kullanmaktadır.
Aşağıdaki gelişim kavramlarından hangisi internet ve cep telefonu gibi yeni iletişim araçlarının ve boş zaman etkinliklerinin ortaya çıkmasını açıklamak- tadır? (2003 KPSS-80)
A) Olgunlaşma
B) Büyüme
C) Tarihsel zaman
D) Kritik dönem
E) Hazırbulunuşluk
9. Tek yumurta ikizi olarak doğan çocuklardan biri doğum sırasında diğeri de geçirdiği bir kaza sonucu iki yaşında işitme yeteneklerini kaybederler ve konuşmayı da öğrenemezler. Her ikisi de dokuz yaşına geldiklerinde ameliyat olurlar ve işitme yeteneklerine kavuşarak, konuşmayı da öğrenirler. Ancak ikizlerden doğum sırasında işitme kaybına uğrayan, iki yaşında işitme kaybına uğrayana oranla konuşmayı daha güç öğrenir ve konuşma becerisi açısından geride kalır.
Aşağıdakilerden hangisi doğum sırasında işitme kaybına uğrayan çocuğun, konuşmayı öğrenmesine rağmen, iki yaşında işitme kaybına uğrayan karde-şine oranta geri kalmasını açıklar? (2003 KPSS-82)
A) Konuşma becerisi açısından genetik olarak
belirlenmiş bireysel farklar vardır
B) Gelişim süresince bazı becerilerin
kazanılması açısından kritik dönemler vardır
C) Yaş ilerledikçe dil öğrenme de güçleşir
D) Dil öğrenme becerisi büyük ölçüde biyolojik
olgunlaşma düzeyine bağlıdır
E) İnsanlar kendilerini konuşmayı öğrenmeyi
yetenekli kılan bir yapı ile doğarlar

GELİŞİMİN BOYUTLARI
A. Fiziksel Gelişim
B. Zihinsel Gelişim
C. Dil Gelişimi
D. Sosyal Gelişim
GELİŞİM DÖNEMLERİ
I2
18
I4
1
1
L ii
BEBEKLİK İLKÇOCUKLUK SON ÇOCUKLUK ERİNLİK

ÇOCUKLUK ERGENLJK
GELIŞİMİN İLKELERİ
• Gelişim kalıtım ve çevre etkileşiminin bir ürünüdür.
• Gelişim süreklidir ve belli aşamalarda gerçekleşir
• Gelişim nöbetleşe devam eder.
• Gelişim baştan ayağa, içten dışa doğrudur.
• Gelişim genelden özele doğrudur.
• Gelişimde kritik dönemler vardır.
• Gelişim bir bütündür.
• Gelişimde bireysel farklıklılar vardır.
10. Ahmet top oynarken önceleri elleri kolları, göğsü yardımıyla topu tutarken, kasları geliştikçe yalmzca elleri ile topu tutabilmedir.
Bu durum gelişimin hangi ilkesiyte açıklanır? (2004 KPSS-2)
A) Gelişimde bireysel farklar vardır.
B) Gelişim bir bütündür,
C) Gelişimde kritik dönemler vardır
D) Gelişim genelden özele doğrudur.
ile kalıtımın etkilerinin
bir
E) Gelişim, çevre ürünüdür.
GELİŞİM GÖREVLERİ MODELİ (HAVİGHURST)
Robert Havighurst 1948 yılında gelişimsel görevler üzerinde yoğunlaşan insan gelişimi konusunda bir kuram ortaya çıkarmıştır.

24

Gelişim Psikolojisl

• Kritik dönem kavramından hareketle bu modeli
geliştirmiştir.
• Bireylerin gelişiminin dönemler halinde gerçekleştiği
ve her dönemin gelişim görevleri olduğunu
belirtmektedir.
• O dönemde yerine getirilmeyen görevler mutsuzluğa
yol açar.
• örnek: 2 yaş civarında konuşmayı öğrenemeyen
çocuk sonraki dönemlerde konuşma güçlüğü çeker.
Okul öncesi dönem gelişim görevleri
• Yürümeyi ve koşmayı öğrenme
• Öz bakım becerilerini geliştirme
• El göz koordinasyonu sağlama
• Cinsiyet farklarını öğrenme
• Mode! alma (aile) sosyal ilişkiler kurma.
• Toplumsal kuralları öğrenmeye başlama
Okul dönemi gelişim görevleri
• El göz koordinasyonunu sağlama ince motor kas
gelişimini sağlama.
• Yeni ve değişik oyunlar öğrenme
• Yaşıtlarıyla olan ilişkilerini zenginleştirme
• Okul programına uyma ( okuma yazma öğrenme)
• Sorumluluk alma
Ergenlikte gelişim görevleri
• Duyusal bağımsızhk kazanma
• Karşı cinsleriyle ilişkiler geliştirme
• Toplumsal sorumluk alma
• Meslek seçimi
• Aile kavramına ilgi gösterme evlilik
• Bağımsız bir birey olarak hareket edebilme
FİZİKSEL VE DEVİNİMSEL GELİŞİM
Gelişim genel olarak üç bölümde incelenebilir. Bunlar fiziksel gelişim, bilişsel gelişim, psiko-sosyal gelişim. Gelişim dönemleri ortak özellikleri kapsayan yaş aralıklarıyla ifade edilir.
Fiziksel gelişim, beden gelişimi ve psiko-motor gelişim olarak iki boyutta incelenir.
Bedensel Gelişim: Boy, ağırlık ve hacimsel artışla birlikte vücudun sistemlerinin kendilerinden beklenen fonksiyonları da kapsar.
Devinimsel Gelişim: Zihin ve kas kooordinasyonuna dayalı davranışların gelişimidir. Devinimsel gelişimde

duyu organları, kas ve sinir sistemleri koordineli olarak
çalışırlar.
Fiziksel Gelişim Dönemleri:
A. Doğum öncesi fiziksel gelişim
B. Bebeklik Dönemi fıziksel gelişim (0-2 )
C. İlk Çocukluk Dönemi fiziksel gelişim (2-6 )
D. Okul Döneminde fiziksel gelişim (6-12 )
E. Ergenlik Döneminde fıziksel gelişim (12-18)
Bunları kısaca ele alırsak;
A. Doğum öncesi fiziksel gelişim
Bireyin hayatı anne ve babadan gelen 23 çift kromozomun anne karnındaki yumurtada birleşmesiyle başlar.
Zigot: Döllenmiş yumurtaya zigot adı verilir. Genetik yapısı 23 anneden 23 babadan olmak üzere toplam 46 kromozomdan oluşur.
DölüfcDöllenmeden sonraki (zigot) ilk 1-2 haftalık döneme denir.
Embriyo: 3-8 hafta arasındaki döneme denir. Embriyo gelişerek vücut organlarını meydana getirecek tabakalar meydana getirmeye başlar. Bunlar;
• Ekdoderm: En dıştaki tabakadır. Duyu organları,
sinir sistemi, dış deri, saç, tırnak ve dişlerin bir kısmı
oluşur.
• Mezoderm: Orta tabakadır. Kas, iskelet sistemleri ile
salgı ve dolaşım sistemleri meydana gelir.
• Endoderm: İç tabakadır. Sindirim, solunum,
karaciğer, akciğer gibi önemli organlar meydana
gelir.
Fetüs: 3. aydan itibaren başlar. Bu dönemde;
• Bu dönemde beyinde elektriksel etkinlikler meydana
gelir.
• Birçok reflex gelişir.
• Kalp atışı düzenlidir.
• Bebek görünümü vardır.(4. ayda)
• 4.5. aylarda temel vücut yapısı tamamlanır. Cinsiyet
belirlenebilir.
• 5. aydan sonra beyne gönderilen uyaranlara tepki
vermeye başlar
• Beynin 7.8. aylarda çalışmaya başladığı iddia
edilmektedir.
• Beynin gelişmesiyle birlikte organizma artık hem
biyolojik hem de psikolojik bir varlık demektir.
• Doğduğunda boyu 50 cm. Ağırlığı ise 2500-4300
gramdır.

Gelışım Psikolojisİ

• İnsan yaşamında fiziksel gelişîmin en yoğun olduğu
dönem doğum öncesi dönemdir.
Otozom: vücut kromozomlarıdır. 22 çifttir Genozom: Cinsiyet kromozomlardır. 1 çifttir. Genotip : Anne babadan kalıtım yoluyla geçen yapılan ifade eder
Fenotip: Genetik yapının çevrenin etkisiyle oluşan dışandan gözlenebilen şeklidir. Dış görünüştür Androjeni: Bireyin kendi cinsiyetini reddetmeden erkek ve dişi özelliklerini potansiyeüer ölçüsünde taşımasıdır.
• Yumurta ve speımde 23'er kromozom bulunur
Bunlar birfeşince zigotu oluşturur 46 kromozom
meydana gelir
• Her kromozom içinde yaklaşık 20.000 gen bulunur
• Kişinin tüm genetik özelliklennın kodlandığı DNA !ar
bu genlerde bulunur
• Genler baskın ve çekinik olmak üzere iki çeşittir
• Down sendromu genetîk bir bozukluktur Bireyde
fiziksel ve zihinsel bozukluklar görülür
• Erkeğin cinsîyet kromozomları XY düzenîndedir.
• Kadının cinsiyet kromozomları her zaman XX
düzenindedir.
• DNA, GEN, KROMOZOM, ZİGOT, DÖLÜT,
EMBRİYO, FETÜS şeklinde bir geiışım sırası
işlemektedir.
B. Bebeklik Dönemi Fiziksel Gelişim (0-2 yaş)
• Bedensel Gelişim: Doğum öncesi gelişimden
sonra fiziksel gelişimin en hızlı olduğu dönemdir.
Bebek bir yaşında doğumdaki boyunun yaklaşık
yarısı kadar uzar. Altı ayiık bebek doğum
ağırlığının iki katına ulaşır Bebeğin kalp atışs
yetişkinin yaklaşık iki katı kadardır. Çocuk yaklaşık
12-30 aylar arasında altını ıslatmamayı öğrenir
Süt dişieri 5-8 aylarda çıkmaya başlar ve yakiaşık
olarak 2,5 yaşlarında tamamlanır. Kız bebekfer
boy ve ağırlık olarak erkeklere göre daha yavaş
gelişirter. Bebeğin sinir sistemi gelişim îlkelerine
uygun olarak merkezden uçlara, içten dışa doğru
gelişir.
• Psiko-motor Gelişim: Bebek doğduğunda
vücudunu kontrol edecek güçte değildir. Bebekte
bu dönemde refleksif ve denetimsiz vücuî
hareketleri gözlenir. Beş ayiık bebek başının
kontrolünü sağlayabilir Bebek yedî aylık olunca
kendi başına oturabilir. Sekizind ayda destekfe
ayakta durabilir. Onun ayda emekler ve on birind

ayda elinden tutularak yuruyebîlîr. Çocuk yaklaşık 12 aylık olunca bağımsız olarak yürüyebilir.
• Duyulann Gelişimi: Yeni doğan bebeğin işîtme
duyusu oldukça gelişmîştir Tanıdık ve yabancı
sesleri ayırt edebilir. Özellikle annesinin sesini iyi
tanır. Altı aya kadar renkleri ve şekîlleri ayırt
edebilirfer. Bebeklerin koklama ve tat alma
duyulan da çok getişmiştir. Farklı tat ve kokulan
ayırt edebilirier. Dokunma duyusu en geiişmiş
duyudur Bu duyuyu çevresini tanımada da
kullanır
C. İlk Çocukluk Dönemi fiziksel gelîşim (2-6 yaş)
• Bedensel Gelişim: Bedensel gelîşim bebeklik
dönemine göre daha yavaştır Sinîr sîstemî
geüşiminî büyük ölçûde tamamlar. Beş yaşına
kadar beyin ağıriığı yetişkinin % 90 ına ulaşır Kalp
atış hızı ilköğretime başlayınca yetişkine ulaşır
• Psiko-motor Gelişîm: Bu dönemde çocukfann
etkinlık seviyeleri çok yüksektir Uzun süre bir
yerde oturamazlar Kaba motor hareketi sağlayan
kaslannı daha sık kullanıriar Çocuğun hareket
sayısı ve hareketlennin niteliğînde artma göztenir
Dönemin sonlanna doğru iki tekeriekli bisiklete
binebilirler Yazma çîzme gibi küçük kas
becerilerinde acemilik göztenîr
• Duyulann Geüşimi: Çocuğun görme duyusu.
büyük puntolu kitapian incelemeye daha mûsaîttir.
Çünkü göz geiişimi diğer duyulara göre daha geç
tamamlanır. Bunun nedeni ise karmaşık ve
spesifik bir yapıya sahip olmasıdır.
O. Okul Döneminde Fîziksel Gelişim (6-12 yaş)
• Bedensel Gdişim: bedensel gelişim bir önceki
döneme göre daha yavaştır Dokuz yaşına kadar
erkek çocuklar kızlara göre daha uzun ve
ağırdıriar Kız çocuklann 10-15yaş aras: boy ve
ağıriıklan yaşıtı olan erkekleri geçer Fakat
ericekîer daha harekeîli ve fîziksei etkînükiere
yoğun îigî duyariar Sinır sistemi geüşimi
îamamfansr Kalp atış hızı yetişkine çok yakındır. îç
salgı bezieri bu dönemde oldukça önemlidir Troid
bezî yeterince salgı öretmese bedenseS ve zîhînsei
gelişim yavaşlar Gırîlağın iki yanındakî bu bez
yeterii salgıyı sağlayamazsa çocuk edügenL îembeî
ve sindirim güçlüğü çeker
• Psiko-motor Geiişim: küçök kas becenleo geiişir
Bu sayede güzel sanaîlar müzik ve el işâerine îlgi
duyariar
E. Ergenlik Döneminde fiziksel geiişim (12-18 yaş)

Gelişim Psikolojisİ

• Bedensel gelişim: Ergenliğin ilk dönemine buluğ
(erinlik) dönemi denir. Bu dönemde yoğun
fizyolojik ve hormonal değişim yaşanır. Kızlar 11-
12, erkekler ise 13-15 yaşları arasında buluğa
ererler. Bu dönemde cinsiyet salgı bezleriaktif hale
gelerek cinsiyet hormonu üretir. Vücudun tüm
organları değişiklikten etkilenir. Erkelerde ses
tonu, kızlarda ise adet görme bu dönemin
belirtileridir. Hızlı fizyolojik değişme vücut
yapısında büyük farklılıklara neden olur. El, ayak
ve beden gelişir. Kızlarda yağ dokusu, erkeklerde
ise kas dokusu fazlalaşır.
• Psiko-motor Gelişim: ergenlik dönemindeki
yoğun fizyolojik değişim devinimsel becerilerde
acemilik gözlenmesine neden olur. Daha sonra
zihin ve kas koordinasyonu gelişerek bu
uyumsuzluk ortadan kalkar. Ergenliğin son
döneminde vücut koordinasyonu yetişkinlik
düzeyine ulaşır. Ergenlik dönemi fiziksel gelişimin
(0-2) yaş döneminden sonra en yoğun olduğu
dönemdir. Ergenin kısa zaman diliminde geçirdîği
fiziksel değişim ve gelişim bazı sorunları da
beraberinde getirir.
Fiziksel gelişim özet;
• Fiziksel gelişimin en hızlı olduğu dönemler, doğum
öncesi, 0-2 yaş ve ergenlik dönemidir.
• Çocuğun kız veya erkek olduğunu bilmesi bir diğer
anlamıyla farkına varması ilk çocukluk döneminde
gerçekleşir.
• Çocuklarda sinir sisteminin gelişimi okul öncesi
dönemde tamamlanır.
• Ergenlik dönemindeki gencin benlik algısına
fıziksel özellikleri etkiler.

Öğrenciferin enerjilerini olumlu olarak kullanabilecekleri spor, müzik gibi etkinliklere yönlendirilmelidir.
11. İki yaşındaki bir çocuk salıncakta yardımsız sallanmak istemekte, kendisini tutmaya çalışan annesinin ellerini itmektedir.
Çocuğun bu davranışı hangi gelişimsel özellik ile açıklanır? (2001 KPSS-4)
A) Yatkınhk
B) Özerklik

C) Üretkenlik
D) Özdeşim
E) Merak
12. Bir öğretmen, sınıf arkadaşlarına göre uzun boylu ve kilolu otan bir 7sınıf öğrencisini, "Dev adam, gel buraya" diye çağırmaktadır
Gelişim Psikolojisi açısından öğretmenin bu davranışı neden sakıncalıdır? (2001 KPSS-9)
A) Bireysel farklılığı, öğrendyi incitebilecek şekilde
etiketlemesi
B) Öğrencinin özellikleriyle yakından ilgilendiğini
göstermesi
C) Öğrenciye beslenen olumlu duyguları iletmekte
yetersiz kalması
D) Ergenlikte ortaya çıkan bedensel farklılıklara
dikkat çekmesi
E) Okul başarısını etkileyecek bir davranış şekli
olması



Fiziksel Gelişimin Eğitim Açısından Sonuçları
• Okul öncesi dönem çocukların uzun süre bir yerde
oturmaları mümkün değildir. Bu durum yaramazlık
olarak değerlendirilmemelidir.
• İlköğretimin I. Evresinde küçük kas becerileri ve
görme algısı tam olarak gelişmediği için kalın
kalem ve büyük puntolu kitaplar kullanılmalıdır.
• İlköğretim döneminde görsel algılama ve küçük
kas becerileri normale döner. Küçük kas
gelişiminde yetersizlik gösteren öğrencilere resim
ve yazı çalışmaları yaptırılmalıdır.

13. İlköğretim 1. sınıftaki bir öğrenci, okulda bazen idrarını kaçırmakta ve kendisi de bu durumdan rahatsız olmaktadır.
Bu durumda, sınıf öğretmeni için en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir? (2001 KPSS-84)
A) Çocuğu doktora göndermek
B) Okul yönetimine haber vermek
C) Çocuğa, az su içmesini ve sulu gıdalardan
kaçınılmasını söylemek
D) (drarını kaçırmaması için çocuğu sık sık
uyarmak
E) Durumu çocuğun ailesine ileterek soruna birlikte
çözüm aramayı önermek

Gelişim Psikolojisİ

14. Ahmet duygusal bir film izlediğinde göz yaşlarını tutamamaktadır. Bu yüzden de arkadaşları tarafından "fazla duygusal ve kız gibi davranmakla" suçlanmaktadır.
Buna göre üniversite üçüncü sınıfta olan İbrahim'in karşı cinsle duygusal ilişkiler kur-makta başarılı ve kendi cinsinden sosyal arkadaşlıkları olduğu da düşünüldüğünde aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? (2002 KPSS-71)
A) Androjen cinsel rol kimliğine sahiptir
B) Erkek cinsel rol kimliği gelişmemiştir
C) Homoseksüel eğilimlere sahiptir
D) Kadın cinsel rol kimliği gelişmiştir
E) Kefıdini kontrol edemeyen bir yapıdadır

18. 3 yaşındaki Mehmet'in davranış gelişimini
hızlandırmasına yardımcı olabilmek için anne ve babası aşağıdakilerden hangisini yapmalıdır? (2004KPSS-12)
A) Uzun sürse de ayakkabısını kendisi
bağlayıncaya kadar çocuğa yardım etmeden
beklemek
B) Çocuğun yiyeceği et. tavuk gibi besinleri
önceden çatal ve bıçakla küçük parçalara
ayırmak
C) Çocuğun davranışlarına hiç sınır koymayıp
yanlışlarından öğrenmesine fırsat vermek
D) Çocuğu olabildiğince sınırlayarak kazalardan
korumak
E) Çocuğun her işini başkasına yaptırmak



15. Aşağıdakilerden hangisi ergenlik dönemine erken giren bireyler için söylenemez? (2002 KPSS-72)
A) Arkadaşları tarafından lider olarak kabul edilirler
B) Zeka düzeyleri yaşıtlarında daha yüksektir
C) Sosyal gelişim düzeyleri yaşıtlarından farklılaşır
D) Cinsel rol kimliklerini kazanmaya başlarlar
E) Kimhk gelişimi ile ilgili karmaşalar başlar

19. Aşağıdakilerden hangisi kişi üzerinde arkadaş gruplarının etkisinin ve baskısının en fazia olduğu dönemdir? (2003 KPSS-79)
A) Ortaöğretim
B) Yükseköğretim
C) Temel öğretim
D) İlköğretim
E) Okulöncesi



16. Aşağıdakilerden hangisi ergenlik döneminde, hızlı bedensel değişikliklerin etkisiyle ortaya çıkabilecek durumlardan değildir?(2002 KPSS-77)
A) Gençlerin ayna önünde geçirdikleri zamanın
artması
B) Dış görünüşlerinin iyi olmadığına ilişkin kaygılar
oluşması
C) Bedensel değişımin sakarlıklara neden olması
D) Reddedilme korkusuyla sosyal etkınliklerden
kaçınma
E) Kendine özgü bir değerler ve kav ramlar
sistemi oluşturma

20. Aşağıdaki ifadelerden hangisi ergenlik
dönemindeki gelişim özellikleri ile ilgili olarak yanlış bir açıklamadır? (2003 KPSS-90)
A) Ergenlerin meslek seçimine yönelik olarak bilgi
toplamaya başlanan bir dönemdir
B) Ergenler bu dönemde model alarak özdeşim
kurabilecekleri kişiler aralar
C) Ergenler bu dönemde sosyal rollerdeki cinsiyete
bağlı farklılaşmaları öğrenirler
D) Ergenler bu dönemde kimlik geliştirme çabaları
sırasında karmaşa yaşarlar
E) Ergenler bu dönemde her konuda ailelerinin
dediklerini yapmaya çalışırlar

17. Aşağıdaki seçeneklerin hangisinde ergenlik döneminin hemen başında çıkan özelliklerden biri yeralmaz? (2004 KPSS-11)
A) Karşı cinse ilginin artması
B) Bireyin kendisini farklı ve üstün bulması
C) Arkadaşlara yönelimin artması
D) Ahlaki değerlendirmelerde Başkalarının
tepkisinin önemsenmesi
E) Zihinsel gelişimin en üst düzeyine erişmesi

8

Gelişim Psikolojisİ



BİLİŞSEL (ZİHİNSEL) GELİŞİM
Bilişsel gelişim; organizmanın kendini ve çevresini anlama süreci olarak ifade edilebilir. Dünyayı algılama ve anlamaya dönük bilişsel süreç ve etkinliklerdir.
Bilişsel gelişim akıl yürütme, düşünme ve dil gelişimi kapsar. Biliş; öğrenmeyi ve anlamayı içeren zihinsel faaliyetlerdir. Bilişsel gelişim ile ilgili en çok kabul gören yaklaşım Jean Piaget'in geliştirdiği kuramdır. Bunun yanında Bruner ve Vygotsky'nin bilişsel gelişim kuramlarına da yer verilmiştir.
Piaget'nin Bilişsel Gelişim Kuramı
Kuramının temelinde çocuklarla yetişkinlerin dünyalarının farklı olduğu görüşü oluşturur. Çalışmalarını çocuklar üzerinde yapmıştır. Önce zeka kavramı ile ilgilenmiştir. Ona göre zeka çevreye uyum sağlayabilme yeteneğidir. Bir anlamda çevre ile başa çıkmaktır. Piaget'e göre gelişim, kalıtım ve çevrenin ürünüdür. Zihinsel, bilişsel süreçler çocuğun dünyayı anlamasını sağlar.
Önemli kavramları
Piaget'e göre insanlar doğuştan iki temel zihinsel eğilimle dünyaya gelirler. Örgütleme, uyum sağlama (özümleme, uyma) ve dengeleme
• Örgütleme(Organizasyon): Süreçleri sistemli ve
tutarlı halde koordine etme ve fıkir ile eylemleri
birleştirme çabasıdır.
• Uyum Sağlama (Adaptasyon) Çevreye uyma
yeteneğidir. Bireyin çevresiyle etkileşerek çevreye
ve çevresindeki değişmelere uyum sağlamasıdır.
İki aşamalıdır; Özümleme ve uyma (Düzenleme)
• Özümleme: Var olan şemalarla açıklamaya
çalışma sürecidir. Karşılaşılan yeni obje, fikir, olayı
daha önceden kendisinde var olan bilişsel yapının
içine almasına denir. Örnek; Çocuğun ilk defa
gördüğü koyuna "köpek" demesi özümlemedir.
• Uyma (düzenleme): Var olan şemalar yeterli
değilse uymaya çalışılır. Mevcut yapıyı (şemayı)
yeni durumlara, objelere, olaylara göre yeniden
biçimlendirme, şekillendirme sürecine düzenleme
denir.
> Her yaşantı özümleme ve düzenlemeyi kapsar. Yukarıdaki koyun örneğinde çocuk koyunlarla ilgili yeni bir şema oluşturur ve eski şemalarda yeniden düzenleme yapar.

Şema: Çevreyle etkileşim sonucu oluşan davranış ve düşünce kalıplarıdır. Bireyin çevresindeki problerrileri anlama, çözme, dünyayla baş etme yolları, yapılarıdır.
'r En temel zihinsel yapılardır
> Balık tutma gibi davranışsal ya da balık tutmayı
bilme gibi bilişsel olabilir.
> Birey yeni karşılaştığı olay ve nesneleri beynindeki
şemalarla açıklamaya çalışır. Böylece onu
özümlemeye çalışır. Eğer var olan şemalar yeterli
değilse uymaya çalışılır.
> Bebeğin ilk şeması emme ve yakalama
reflexleridir. Daha sonra görme, işitme, tutma,
vurma ve itme şemaları gelişir
> Bireyin öğrenme aracıdır
> Yeni gelen bilginin içine yerleştirileceği çerçevedir.
Başka yazarlar şemayı "bilişsel yapı" olarak
ifade etmektedirler.
> Örnek iki aylık çocuğa çıngırak verdiğimizde onu
ağzına götürür (dünyayı tanıma şeması emmedir),
dokuz aylık çocuk ise sallar, döndürür, atar
(şemaları farkhlaşmaya başlamıştır)
> 7 yaşında Ayşe isimli öğrenci 'andımız'ı okurken
"büyüklerimi saymak ne demek?" dediğimizde
'anne, baba, abi...." şeklinde saymaya başlar.
Dengeleme: Örgütleme işleminin uzantısıdır. Bütünlüğün dengeli ve tutarlı olmasını ifade eder. Beynimizdeki şemalar sürekli dengeleme eğilimindedir. Zihin yeni bilgilerden dolayı her zaman dengede durmaz. Yeni bilgiler sürekli dengeyi bozar. Zihinsel sürece aşırı yüklenme sonucu kafanın karışması buna örnektir.
Piaget'e göre zihinsel gelişim DENGE-DENGESİZLİK-YENİDEN DENGE süreci olarak tanımlanır. Çocuk için yeni olan şeyler bilişsel dengeyi bozar. Daha sonra özümleme ve uyum süreçleri ile denge yeniden kurulur. Bireylerin dünyayı tanıma, anlama çabası yeni şemalar oluşturma, özümleme, uyma ve organize etme şeklinde devam eder.
Örnek: Kuşlarla ilgili şeması olan çocuk konuşan papağan gördüğünde "bu ne?" diye soracaktır. Kuş olduğunu öğrendiğine kuşlar şemasında "konuşan kuşlar da var " diyerek oluşan dengesizlik durumu dengeye kavuşacaktır.
Piaget'e göre Bilişsel Gelişimi Etkileyen Faktörler
1- Olgunlaşma
2- Yaşantı
3- Uyum
4- Örgütleme
5- Dengeleme

Gelişim Psikolojisİ

PİAGET'YE GÖRE BİLİŞSEL GELIŞIM DÖNEMLERI
Piaget bilişsel gelişimin dönemler halinde
gerçekleştiğini öne sürmüştür. Dönem kuramcılarından
olan piaget, bilişsel gelişimin evreler halinde
gerçekleştiğini savunur.
Evre: Çocuğun birçok değişik durumdaki düşünce ve
davranışının altında yatan zihinsel süreçlerinin
özelliklerini yansıtan zaman süreci olarak
tanımlanmıştır.
Bu evrelerle ilgili 4 temel kural vardır;
> Evreler değişmez bir şekilde belli sıra ile
ortaya çıkarlar
> Sonraki öncekinin kazanımını içerecek
şekilde hiyerarşi oluşturur.
> Aynı evredekilerin gelişim oranlarında
farklılıklar vardır.
'r Gelişim kuramları evrenin tipik özelliğini belirler. Bu tipik özellikler o evredeki bireylerin tamamında bulunmayabilir.
1. Duyusal Motor dönem (0-2 yaş)
• Kendisini dış dünyadan ayırt etme
• Refleksif davranışlardan amaçlı davranışlara
geçme
• Nesnenin devamlılığı: Bir varhğın göz önünden
kaybolmasıyla tamamen yok olmadığıdır.
Saklanan nesneleri bulma yeteneğinin
kazamlmasıdır. Yaklaşık 9 aylık olduğunda
kazanılır.
• Dikkatini belli nesnelere odaklayabilir
• Döngüsel tepkiler görütür
• Taklit ve oyunlar görülür
2. İşlem öncesi dönem (2-7 yaş)
• Piaget işlem terimini mantıksal düşünme olarak
almaktadır.
• Bu dönemde mantıksal düşünme gelişmemiştir.
• Dil hızla gelişir
• Sözcüklerin yüzeysel anlamıyla harfi harfine
anlaşıldığı dönemdir. Örnek; sprey koltuk altına
sıkılır.
• Kolektif monolog, ben merkezliliğin bir başka
biçimidir.
• Ben merkezci düşünme ve konuşma vardır
(egosantrizm: çocuğun kendi bakış açısının
olabilecek tek bakış açısı olabileceğine
inanmasıdır)
• Özelden özele akıl yürütme: İki özel durum
arasında bağlantı kurarak akıl yürütmektir. Örnek:
Her gün kahvaltıda omlet yiyen çocuğun, omlet
yemediği gün "bu gün kahvaltı etmedik" demesi
• Sembolik oyun ve düşünme vardır
• Animizm: cansız nesnelere canlılık özelliği
yüklemek

Tersine çevirememe.B\r işlemi tersinden
düşünemezler. Örnek; "2 kere 8 kaç eder?", "peki
8 kere 2 kaç eder?" Cevap: "biz daha sekizleri
görmedik."
Tek özelliğe göre sınıflama ve sıralama vardır
İlk akıl yürütme faaiiyetleri (düşünme) başlar
Korunum ilkesi kazanılmamıştır. (Korunum:
objelerin şekli, konumu değişse de miktarının,
hacminin, ağırlığının değişmeyeceği ilkesidir.)
Örnek; para deneyi. İşlemi tersine çevirebilme ile
yakından ilgilidir.
Odaklaşma: Korunum kavramıyla yakından
ilgilidir. Olay ya da nesnelerin yalnızca bir yönüne
odaklanma söz konusudur. Örnek: karşıdan
karşıya geçişlerde odaklaşma kazalara neden
olmaktadır.
Çevresindeki olay ve nesneleri çeşitli sembollerle
ifade etme
Başlangıçtaki ben merkezlilik giderek azalır
3. Somut işlemler dönemi (7-11 yaş)
bağlı
• Somut düşünme (duyu organlarına
düşünme) yoluyla problem çözme vardır
• Mantıksal düşünme geüşir
• Birden fazla özelliğe göre sınıflama ve sıralama
• Tersine çevirebilme kazanılmıştır.
• Ben merkezlilikten uzaklaşılır
• Korunum ilkesi kazanılmıştır
• Yaparak yaşayarak öğrenme bu dönemde daha
etkilidir
4. Soyut işlemler dönemi (11 yaş ve üstü)
• Soyut düşünme başlar
• Üst düzey zihinsel düşünebilme (tümdengelim,
tümevarım, analiz, sentez, değerlendirme)
• İdeal, fikir, değer ve inanç sistemi yapılanır
• Fikir dünyasıyla aktif olarak ilgilenilir, düşünceler
etkinliklere yansıtılır.
• Akıl yürütme vardır
• Ergen ben merkezüliği görülür
• Olasılıklı düşünme vardır.
BRUNER'İN BİLİŞSEL GELİŞİM KURAMI
Bruner'e göre bilişsel gelişim yaşam boyu devam eder ve üç aşamada gerçekleşir;
1. Eylemsel evre çocuk bu evrede nesnelerle
doğrudan etkileşimde bulunarak, yaparak,
yaşayarak öğrenir. Bisiklete binme, top oynama
gibi.
2. İmgesel evre: bilgi, sözcükler ve kavramlar
yoluyla edinilir. Durum veya yaşantılar imgelerle
beyne aktarılır.
3. Sembolik evre: Hayatın tümüyle formüller ve
simgeler yoluyla kavranmasıdır. Bilim adamları,
doktorlar vb. yaygın biçimde sembolik sistemi
kullanır.

10

Gelişim Psikolojisİ



Bruner'e göre öğrenme özellikleri;
> Bilişsel gelişim birçok boyuttaki artışın ürünüdür.
> Bilişsel gelişimde bilginin çözümlenmesi,
kodlanması, işlenmesi ve depolanması sıralı bir
şekilde olur
> Bilişsel gelişimde kişisel farkındalık önemli bir
aşamadır
> Sosyal farkındalık bilincinin elde edilmesi
önemlidir.
VYGOTSKY'NİN BİLİŞSEL GELİŞİM KURAMI
Vygotsky, bilişsel gelişimde sosyal çevre ve kültürel yapının önemini vurgulamıştır. Ona göre tüm öğrenmelerin kaynağı sosyal çevredir. Bireyin belli bir bilişsel yeterlik kazanması içinde bulunduğu kültüre bağlıdır. Öğrenme bir bakıma kültürlemedir. Yani topluma ait düşünce ve inanç özelliklerinin çocuğa aktarılmasıdır. Bu işlemin yapılmasmda dil önemli bir olgudur. İşbirliği, yardımseverlik gibi toplumsal özellikler kültürleme yoluyla edinilir. Bilişsel geiişimde bireysel farklılıklar göz önünde bulundurulmalıdır.
21. Zihinsei gelişim bağlamında "kritik dönem" nasıl açıklanır? (2001 KPSS-2)
A) Cinsiyet ayrımının yapıldığı dönem
B) Soyut düşünmenin en üst düzeye ulaştığı
dönem
C) Çocuk kimliğinden yetişkin kimliğine geçilen
dönem
D) Öğrenme üzerinde çevresel uyarıcıların en çok
etkili olduğu dönem
E) Bireyin kendini işe yaramaz hissettiği dönem
22. Somut işlemler dönemindeki bir çocuğa eşit miktarda su doldurulmuş aynı büyüklükte iki bardak gösterilmiş ve hangisinde daha fazla su olduğu sorulmuştur. Çocuktan "İkisinde de aym" yanıtı alındıktan sonra, onun gözü önünde, bardaklardan birindeki su üç bardağa paylaştırılmıştır.
Bu çocuğun "Bu üç bardakta mı yoksa diğer bardakta mı daha çok su var?" sorusuna aşağıdaki yanıtlardan hangisini vermesi beklenir? (2001 KPSS-5)
A) "İkisinde de aynf'der, çünkü nesnelerin
devamlılığı kavramını kazanmıştır
B) "Küplerdeki kil çok" der çünkü sayı boyutunda
bağımlılık vardır
C) "İkisinde de aynı" der, çünkü miktar konumunu
kazanmıştır.
D) "Küplerdeki kil çok" der, çünkü görelilik ilkesi
henüz öğrenmemiştir.
E) "Toptaki kil çok" der, çünkü dönüştürme işlemini
henüz başaramaz

23. Piaget'ye göre, somut işlemler dönemi 7-11 yaş,
soyut işlemler dönemi ise 12 yaş ve sonrasını
kapsamaktadır.
Buna göre, aşağıdaki öğretmen davranışlarından hangisi, ilköğretim üçüncü sınıf düzeyine uygun degildir? (2001 KPSS-6)
A) Dünyanın, ekseni etrafında döndüğünü
öğretmek için, içinden şiş geçirilmiş portakaldan
yararlanmak.
B) Paraları tanırken, kullanılmakta olan metal ve
kağıt paralarla nelerin satın alınabileceğini
göstermek.
C) Mikropların dokunmakla nasıl bulaştığını
göstermek için, eline tebeşir tozu sürüp
öğrencilerle tokalaşmak
D) Caddede karşıdan karşıya güvenli geçişi
öğretmek için, bu eylemi drama ile canlandırmak
E) Uzay yolculuğunu anlatmak için, öğrencilerden,
kendilerini sınıf yerine bir uzay kapsülündeymiş
gibi düşünmelerini istemek
24. Bilişsel gelişimin son aşaması Piaget'ye göre
hangi dönemde tamamlanır? (2002 KPSS-74)
A) Üniversiteye giriş yılları
B) 11. yaşın sonu
C) Okula başlama yılları
D) Ergenliğin sonu yetişkinliğin ilk yılları
E) Yaşlılık dönemi
25. Bir çocuk Sıra üzerindeki topların yerleri
değiştiril- diğinde top sayısının değiştiğini
düşünüyorsa, Piaget'e göre bu çocuk hangi
bilişsel gelişim evresindedir? (2004 KPSS-5)
A) Didaktik evre
B) Somut işlemler evresi
C) Duyusal devinim evresi
D) Soyut işlemler evresi
E) İşlem Öncesi evre
26. 1,5 yaşındaki Ebru'nun yatağının yanında bir müzik
kutusu bulunmaktadır. Müzik kutusu yatağın
yanından alınıp başka bir yere bırakılınca Ebru
müzik kutusunun var olmaya devam ettiğini
anlamaktadır.
Bu durum, Piaget'in bilişsel getişim kuramında yeralan aşağıdaki kavramlardan hangisine bir örnektir? (2004 KPSS-6)
A) Geriye dönebilirlik
B) Nesne sürekliliği
C) Korunum
D) Dönüşebilirlik
E) Çoklu sınıflama

Gelişim Psikolojisl

11



27. Ali ergenlik dönemini yaşamaktadır Başkalarının kendisini anlamadığım yaşadıklarının yalnızca kendisinin başına geldiğini düşünmektedir.
Bu durum aşağıdakilerden hangisine örnektir? (2004 KPSS-10)
A) Benmerkezci düşünce
B) Algının seçiciliği
C) Birleştirmeci (kombinasyonel) düşünce
D) Empatik düşünce
E) Tümevarıma düşünce

30.

Yedi aylık bir bebek annesi ile oyun oynarken, annesi bebeğin oyuncağı arkasına sakladığında, bebek hemen dikkatini başka tarafa vermektedir. Ancak dokuz aylık olduğunda, annesi oyuncağı arkasına sakladığında, bebek annesinin arkasına doğru emeklemeye başlamaktadır.
Aşağıdakilerden hangisi bebekteki bu davranış değişiminin nedenidir? (2003 KPSS-85)
A) Soyut işlemsel dönemde bulunması
B) Ben merkezci düşünce biçiminin etkili olması
C) Somut işlemsel dönemde olması
D) Kendini çevresindeki nesnelerden ayırt
edememesi
E) Nesne devamlılığını kazanmamış olması



28. Aşağıdakilerden hangisi Piaget'nin bilişsel gelişim kuramı ite ilgili olarak doğru bir açıklamadır? (2003 KPSS-83)
A) Benmerkezci düşünce
B) Algının seçiciliği
C) Birleştirmeci (kombinasyonel) düşünce
D) Empatik düşünce
E) Tümevarıma düşünce

31.

Bir anne çocuğuna tabakta bir dilim kek verir ve çocuğunun yemesini kolaylaştırmak için keki bölmeye başlar. Çocuğa "keki üçe mi böleyim, beşe mi böleyim?" diye sorar. Çocuk da "çok açım beşe bölersen kek daha çok olur üçe bölme beşe böl, çok kek yemek istiyorum" der.
Bu biçimde yanıt veren çocuk hangi bilişsel gelişim aşamasındadır? (2003 KPSS-86)
A) Duyusal motor dönem
B) Özümseme (asimilasyon) yapamadığı dönem
C) Ben merkezci düşündüğü bir dönem
D) Miktar korunumunun kazanılmadığı bir dönem
E) Soyut işlemsel dönem



29. Dört yaşındaki bir çocuk babaannesi ile telefonda konu- şurken, yeni ayakkabılarını göstererek "babaanne bak ayakkabılarım ne güzel" der.
Aşağıdakilerden hangisi çocuğun, ayakkabıları ken- disi gördüğü için babaannesinin de gördüğünü san- masının nedenidir? (2003 KPSS-84)
A) Soyut işlemsel dönemde bulunması
B) Ben merkezci düşünce biçiminin etkili olması
C) Somut işlemsel dönemde olması
D) Kendinı çevresindeki nesnelerden ayırt
edememesi
E) Nesne devamlılığını kazanmamış olması

32. İlköğretim beşinci sınıftaki Ayşe ile onun beş yaşındaki kardeşi Ahmet'in bilişsel gelişim dönemleri aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir? (2002 KPSS-69)
Ahmet
işlem öncesi
somut işlemler işlem öncesi duyusal motor duyusal motor
Ayşe
A) Somut işlemler
B) Soyut işlemler
C) Soyut işlemler
D) Somut işlemler
E) İşlem öncesi

12

Gelişim Psikolojisİ



DİL GELİŞİMI
Eğitim öğretimde iletişimin sağlıklı ve etkili bir biçimde gerçekleşebilmesi için dil gelişimi çok önemlidir. Dil gelişimi bilşsel gelişimle paralellik gösterir. Dil aynı zamanda psikomotor bir davranıştır. Çünkü duygu ve düşünceler ses organları kullanılarak ifade edilir. Beden dilini kullanma bir tür dil kullanımıdır. Bebekte sesli iletişim ağlama ile başlar.
Dil, algı, öğrenme, akıl yürütme ile ilgilidir. Dil, bir tür toplumsal semboller bütünü olup, düşünceler arasındaki ilişki bu semboller aracılığıyla gerçekleşir.
• Dünyada bütün kültürlerde çocuklar ilk yıldaki
tüm sesleri ortak üretirler.
• Dünyadaki bütün çocuklar konuşmayı
yaklaşık 2-4 yaşları arasında öğrenirler.
• Ana dilini ilk 10 yılda öğrenemeyen çocuklar
ya zor öğreniyor ya da hiç öğrenemiyor.
• Bir dilin temel sesleri o dilin fonemidir.

• İşitme engeli olan çocuklar özel eğitim
almazsa toplumsal yalnızlığa itilir.
• İki dili birlikte öğrenen çocuklar birlikte
oldukları akranlarının dilini onlar kadar kolay
ve doğru kullanamazlar. Bu onları yalnızlığa
iter.
• Bebeksi konuşma bireyin yalnızlığa itilmesine
yol açar.
• Otoriter ve az konuşulan ev ortamları dilin
gelişimini olumsuz etkiler.
• Çocuğun konuşmasındaki en önemli gelişme
okula başlamasıyla gerçekleşir. Yanlışlar
düzeltilir. En önemli özelliği de bütün
çocuklara eşit bir ortam sağlanmasıdır. Farkh
çevrelerden gelen çocuklar burada gelişme
imkanı bulur.
• Okul, TV, okuma sözcük dağarcığını geliştirir.
Dil gelişimi ile ilgili kuramlar 3 grupta toplanabilir;
1. Davranışçı Yaklaşım
2. Sosyal Öğrenem Yaklaşımı
3. Psiko-linguistik Kuram
Davranışçı Yaklaşım Dilin pekiştirmeler yoluyla kazanıldığını savunmaktadır. Bebekler sesleri tekrar ederken gündelik dildeki kelimelere benzer sesler çıkardıklarında çevresi tarafından pekiştirilirler. Pekiştirilen sesler sık tekrar edilir. Böylece dil gelişmeye devam eder.
Sosyal Öğrenme Yaklaşımı Bu yaklaşıma göre dil, ana babanın model olması, çocuğun taklit etmesi ve düzeltici geribildirim vermesi biçiminde gelişir.
Psiko-linguistik Kuram (Chomsky) Davranışçı ve sosyal öğrenme kuramlarına eleştiri getirmiştir. Onlara

göre önemli olan çevredir. Çevre çocuğun dili öğrenip
öğrenemeyeceğini değil, hangi dili öğreneceğini
belirler.
Bu kurama göre çocuklar doğuştan dil öğrenme
donanımıyla dünyaya gelirler. Biyolojik yaklaşımdır.
Normal gelişen her çocuk dil öğrenir. Her birey
doğuştan bir 'Dil Kazanma Mekanizmasına" sahiptir.
Dil kazanma mekanizması, çocuğun çevresinde konuşulan dili içselleştirmesini, kurallarını anlamasını ve daha sonra gramer kurallarına uygun olarak konuşmasını sağlar.
Bilişsel yaklaşım: dil öğrenmenin bilişsel gelişime dayalı olduğu görüşündedirler. Birey anlamları geliştirdikçe sembolleri daha kolay öğrenmekte ve uzun süre hatırlayabilmektedir.
DİL GELİŞİM AŞAMALARI
1. Agulama-Babıldama Dönemi (0-6 Ay)
• İlk bir ay sadece ağlarlar
• Bebek çeşitli sesler çıkarır
• İhtiyaçları için ağlar
• Sesleri bilinçsizce çıkarır, refleksiftir
• Ağlayarak sosyal iletişim kurarlar
2. Heceleme Dönemi (6-12 Aylar)
• Sesleri kendi kendilerine tekrarlar
• Konuşma organları olgunlaşmıştır
• Heceler çıkarılmaya başlar
• Örnek: ba-ba, ma-ma gibi
• En geç bu dönemin sonuna kadar annesinin sesini
tanımaya başlarlar
3. Tek sözcük Dönemi (12-18 Aylar)
• Konuşmanın başlangıcı sayılır
• Konuşmada kritik dönemdir
• Tek sözcükle çok şeyler anlatılmaya çalışılır
• Morgem: Tek sözcükle çok şeyin anlatılmasına
verilen isimdir.
4. Telgrafik Konuşma Dönemi
(18-24 Aylar)
• Sözcüklerin birleştirilme dönemidir
• Kullanılan kelime sayısı artar
• İki kelime peş peşe söylenerek anlamlı cümle kurulur
• Kelimeler arasında bağlaç kullanılmadan sözcüklerin
kullanılma biçimidir.
• Örnek: Anne su
5. İlk Gramer Süreci (24-60 Aylar)
• Cümleler ve gramer kuralları hızla öğrenilir
• Kelime haznesi genişler
• Kurallı ve grameri uygun cümleler gelişir.

Gelişim Psikolojisİ

13



Dil gelişimi ile ilgili notlar;
• Yabancı araştırmalar, ilköğretim I. Sınıfta 20-24 bin
kelime, 5. sınıfa doğru bu sayının 50 bine çıktığını
belirtmektedir.
• 6 yaş çocuğunun dil bilgisi yönünden kısa tümceleri
doğru kurabilme yeteneğini kazandığı yaştır. 6- 10
yaşları arası tümceler gittikçe uzun olmaya başlar.
• Çocuğun konuşmasının içeriği onun yalnızca zekası
ile değil aynı zamanda toplumsallaşmışfık düzeyi ile
de ilgilidir.
• Dil gelişimi aile, çevre, sosyo-ekonomik faktörlerden
etkilenir.
• Kız çocuklar erkeklere göre erken konuşmaya
başlarlar
• Oyun dil gelişimini olum etkiler
• Yetişkinler dil gelişiminde olumlu örnek olmalıdırlar
• Konuşmayı öğrenme döneminde birden fazla dil
kullanılmamalıdır.
• Çocuklarla bebeksi değil normal konuşulmalıdır.
Çocukların konuşmalarını geliştirmeleri için fırsatlar
oluşturulmalıdır.
Bir çocuk annesinden su isterken "Anne su" diyor.
33. Dil gelişimi açısından çocuğun bu sözü aşağıda-kiierden hangisine örnektir? (2001 KPSS-7)
A) Duyu organlarıyla alınan bilgıyi nesnelerin
zihinsel tasarımlarına dönüştürme (kavram
getişimi)
B) Özne, yüklem, bağlaç, ek vb Öğelerin
bazılarını kullanmadan konuşma (telgrafik
konuşma)
C) Kurallart. ilişkilı olan ve olmayan bütün
durumlara uygulama eğilimi (aşırı kurallaştırma)
D) Kuralları yalnızca öğrenilen örnekle sınırlı
olarak kullanma eğilimi (eksik kurallaştırma)
E) Yeni sözcük üretebilmek için bekleme eğitimi
(alıcı dil)

AHLAK GELİŞİMİ
Ahlak Haklılık arayışıdır. Toplumsal kurallara uyma sürecidir.
Çocukların Ahlak gelişimlerini anlamada kuralları nasıl yorumladıkları önemlidir. Piaget ve Kohlberg Ahlak gelişimini incelemişlerdir. Bu bölümde onların görüşlerine yer verilecektir.
Piaget'nin Ahlak Gelişim Kuramı
Ahlak gelişiminin bilişsel gelişimle paralel seyrettiğini
belirtmiştir.
Ahlak gelişimi ile ilgili olarak çocukların oyunlarını
gözlemiştir. Ahlak gelişiminin temel olarak iki dönemde
incelendiğini belirtmiştir. Bunlar
A. Dışsal Kurallara Bağlılık Dönemi (6-12 Yaş)
• Çocuk kuralların değişmezliğine inanır
• Kurallara uymayanın cezalandırılması gerektiğini
düşünür. Kurallara uymayanlara ceza otomatik
olarak verilmelidir.
• Otoriteye kayıtsız uyma söz konusudur
• Davranışın gerisindeki neden dikkate alınmaz
• Davranışın temelinde ödüle ulaşmak veya cezadan
kaçmak yatar
• 2 yaşın altında kural kavramı yoktur. Henüz
gelişmemiştir.
• Okul öncesi dönemde kural kavrarm olmadığından
ahlak da yoktur.
B. Özerklik Dönemi (12 yaş ve üstü)
• Çocuğun diğer çocuklarla giderek artan ilişkileri ve
kuralların değişebilirliği düşüncesi gelişir
• Kurallar insanlar tarafından oluşturulur. Gerektiğinde
değişebilir.
• Davranışın iyi ya da kötü olması, altında yatan
nedene bağlıdır.
Kohlberg'in Ahlak Gelişim Kuramı
Ahlaki ikilemleri kapsayan hikayelere çocukların verdikleri tepkilere bakarak kuramını geliştirmiştir. Bu örneklere verilen cevaplar doğrultusunda 6 yargı aşaması oluşturmuştur.
Üç ana düzeyden oluşur. Her düzey kendi içinde iki dönemden oluşmuştur.
A. Gelenek Öncesi Düzey (0-9 Yaş)
Dışa bağımlı dönemdir. İyi kötü, doğru yanhş kavramları kültürel kural ve değerlere açıktır. Geri kalmış ülke insanlarının bu dönemde olduğu iddia

14

Gelişim Psikolojisİ



edilmektedir. Piaget'nin dışsal kurallara bağlılık dönemi ile aynı paraleldedir.
1. Evre. İtaat ve Ceza Yönelimi
• Otoriteye mutlak uyum
• Yapılan davranışın fiziksel sonucu önemli
• Cezadan korktuğu için kurallara uyar
• Otorite yoksa yasak davranışı yapabilir
• Örnek: Kırmızı ışıkta geçme
• Üç tabak kıran çocuk mu yoksa 10 tabak kıran mı
çok suçludur? Diye sorulduğunda "10 tabak kıran
daha suçludur" cevabı verilir.
2. Evre Saf Çıkarcı Eğilim
• Önemli olan kendi istek ve ihtiyaçlarıdır
• İhtiyacı karşılayan, ödül getiren davranışlar
doğrudur
• Çıkarcılık egemendir
• "Sen bana yardım et, bende sana yardım edeyim"
anlayışı egemendir. Karşılıklı ilişkilerde sürekli
kendini düşünür
• "Sen benim sırtımı kaşı, ben de seninkini " anlayışı
hakimdir.
B. Geleneksel Düzey (9-15 yaş)
Başkaları dikkate alınır. Aile arkadaş grubu yada çevrenin beklentileri kendi başına değer taşır. Seçilen referans grup çocuk için bir model oluştur. Model grubun doğruları çocuk için de doğrudur.
3. Evre İyi Çocuk Eğilimi (Kişiler arası uyum)
• İyi davranış, başkalarını memnun eden, onlara
yardımcı olan yada onlar tarafından takdir edilen
davranıştır
• Güven, sadakat, saygı, karşılıklı ilişkilerin
devamhlığı ve minnettarlık önemlidir
• Başkalarının görüşü önemli
• Çevresinden onay almak ve takdir edilmek ister
• Temel güdü grup tarafından kabul edilmektir
• Somut işlemler dönemidir.
• Başkalarını mutlu etmek önemlidir
4. Evre Kanun ve Düzen Eğilimi
Temel güdü toplumsal düzen korunmalıdır
• Başkalarını memnun edecek davranışlarda
bulunmak değil, yerleşmiş kurallar ve sosyal
düzeni korumaktır.
• Kurulu sosyal düzen eleştirilmeden kabul edilir.
• Kurallar varsa herkes uymak zorundadır
• Kanuna ve düzene uyma eğilimi baskındır
• Kurallar sorgulanmaz
• Birçok yetişkin bu dönemde kalır

C. Gelenek Ötesi Düzey (İnsan hakları, evrensel değerler 15 yaş ve üstü)
Bu Düzeyde geçerliği ve uygulanırlığı olan ahlaki değerleri ve ilkeleri, bunları ortaya koyan grup yada kişilerin yetkilerinden ve kişinin bu gruplarla özdeşleşmesinden bağımsız olarak tanımlama çabası görülür. İlk düzeyde otorite kişinin tamamen dışındadır. Bu düzeyde olan bireyler piaget'nin zihinsel gelişim düzeyinde soyut işlemler düzeyindedirler. Çünkü soyut düşünce, göreceli anlayış ve yordama özellikleri vardır.
5. Evre Sosyal Anlaşmalara ve Yasalara Uyma
Eğilimi
• Bu devrede doğru davranış, insan hakları ve toplum
yararı gözetilerek toplum tarafından incelenip kabul
edilmiş ilkelere uygun davranıştır.
• Bireyin fıkir ve değerlerinde farklılıklar gösterdiği bu
devrede, görüş birliğine varma teknikleri önemsenir.
• Ancak doğru ve yanlışın kişisel değer sorunu olduğu
da kabul edilir.
• Yasal görüş kabul edilmekle birlikte, topluma daha
fazla yarar sağlayabilmek için yasalann
değişebileceğine inanır.
• Yasalar toplum yararına olarak çoğunluk tarafmdan
konulmalıdır
• Kurallar toplum yararına değiştirilebilmelidir
• Yetişkinlerin % 25den azı bu dönemdedir
6. Evre Evrensel Ahlak İlkeleri
• Bu en yüksek devrede doğru ve yanlış, sosyal
düzenin yasa ve kurallarıyla değil, kişinin kendi
vicdanıyla ve kendi geliştirdiği ahlak ilkeleriyle
tanımlanır.
• Bu ilkeler somut ahlak kuralları olmayıp genel soyut
ilkelerdir.
• Bunlar, evrensel adalet ilkelerini, insan haklarını ve
insana saygıyı içerebilirler.
• Tüm insanlar eşittir düşüncesi hakimdir
• İnsan hakları evrensel değerleri temel ölçüttür.
• Hak, adalet, özgürlük kavramları çerçevesinde doğru
ve yanlışı bireyler belirler
• Ahlak ilkelerini kendisi seçip oluşturur
Kohlberg'e göre yetişkinlerin çoğu geleneksel
düzeydedir. Gelenek sonrası düzeye çok az sayıda kişi
ulaşır.
Kohlberg ahlak dönemlerini saptayabilmek için deneklerine hikayeler vererek, her hikaye hakkında çeşitli sorular sormuştur. Bu hikayelerden bir örnek verirsek
"Hans adlı bir adamın karısı az rastlanan bir kanser tütünden ölmek üzeredir. Doktoriar bir ilacın onu

15
Gelişim Psikolojisİ
35. Televizyonda haberleri izleyen üç farkiı yaş grubundan kardeş, izledikleri bir kapkaç olayı ile ilgili olarak aşağıdaki yorumları yapmışlardır;16 yaşında olan kapkaç olayının toplum düzenini bozduğu, 10 yaşındaki kapkaçcıların çok kötü işler yaptığı, 5 yaşındaki ise kapkaçcıların çok miktarda para çaldığı ile ilgili olarak yorumlar yapmışlardır.
Aşağıdakilerden hangisi bu üç kardeşin tepkileri arasındaki farklılığın nedenidir? (2003 KPSS-87)
A) Yaşantılarının öznelliği
B) Ahlak gelişim düzeyleri
C) Genetik özellikleri
D) Kişilik özellikleri
E) Duygusal özellikleri
kurtarabileceğini söylerler. Bu ilaç aynı şehirde oturan bir eczacınm keşfettiği bir çeşit radyumdur. Bu ilaç pahalıya mal olmuştur, fakat eczacı ilacı maliyetinden de 10 misli fazlaya satmaktadır. Radyuma 200 dolar verdiği halde ilacın küçük bir miktarı için 2000 dolar istemektedir. Hans tanıdığı herkesten borç alarak ancak 1000 dolar toplayabilir. Eczacıya karısının ölmek üzere olduğunu söyler, ondan ilacı ya daha ucuza vermesini ya da paranın yarısını sonra almayı kabul etmesini ister. Fakat eczacı 'Hayır ilacı ben keşfettim, ondan para kazanacağım' diyerek Hans'ın isteğini kabul etmez. Bunun üzerine çaresiz kalan Hans eczaneye girip karısı için ilacı çalar. Hans suçlu mudur ?, suçluysa neden suçludur?, Suçsuzsa neden suçsuzdur?"
Bu soruya şu cevaplar verilebilir:
• Hans suçludur. Polisler onu yakalar ve
cezalandırır. Gelenek Öncesi I. Evre
• Hans suçsuzdur. Karısı için böyle yapmıştır. İnsan
karısı (kocası) için böyle davranmalıdır. Karısı da
onun için böyle yapardı. Gelenek Öncesi II. Evre
• Hans suçludur. Toplumdaki insanlar onu
ayıplartar. Geleneksel III. Evre
• Hans suçludur. Kanunlara aykırı davranmıştır.
Kanuniar toplumsal düzeni sağlamaya yarar. Hans
toplumsal düzenî bozmuştur. Geleneksel IV. Evre
• Hans suçludur. İnsanlar toplum içinde birbirlerinin
özel eşyalarına saygı göstermek zorundadır.
Gelenek ötesi V. Evre
• Hans suçsuzdur. İnsan hayatı her şeyden
önemlidir. Bir insanın hayatı söz konusu
olduğunda hırsızlık yapılabilir.
34. Kohlberg'in anlak gelişim kuramının hangi evresinde "sebebi ne olursa olsun savaş her koşulda yanlıştır.
İnsanlara hiçbir şekilde yarar sağlamaz, anlaşmalarla sorunlar çözülmelidir." düşüncesi yerahr?(2002KPSS-75)
A) Kanun ve düzen eğilimi
B) Evrensel Halek ilkeleri
C) Geleneksel ahlaki değerler
D) Saf çıkarıcı eğilim
E) iyi çocuk eğilimi

16

Gelişim Psikolojisİ



KİŞİLİK GELİŞİM KURAMLARI Kişilik: bireyi başkalarından ayıran doğuştan getirdiği veya sonradan kazanılan özellikler bütünüdür. Duygularımız, yeteneklerimiz, huyumuz, değerlerimiz, inançlarımız, tutumlarımız, görüşlerimiz gibi bütün özelliklerimiz kişiliğimizi oluşturur. Kişiliğin tüm belirtileri dışarıdan gözlenemez. Çoğu bireyin iç dünyası ile ilgilidir. Kişilik;
• Bireyi diğer insanlardan yıran noktalardır
• Davranışların tutarlı ve devamlı olan
kısımlarıdır
• Gelişimsel özellik göstermekle birlikte kalıcı
özelliklerdir.
Benlik: Bireyin gelişimsel özellikleriyle kendini algılaması ve değerlendirmesidir. Bireyin kendi kimliğinin farkında olmasıdır.
Özgüven: Bireyin kendine yönelik olumlu yargılarının örüntüsüdür. Güven, sevgi ve olumlu yargılarla ilgilidir. Özsaygı (Benlik saygısı): Bireyin kendi fiziksel ve zihinsel özelliklerine yönelik değer atfetmesidir.
Kişilik Kuramları
• Bio-fızyolojik yaklaşım: Hormonal süreçler
ve beden şekli kişiliği etkiler
• Treyt kuramları: Durum kuramlarıdır.
Davranış kalıplarının genel adına treyt denir.
Kişiliğin ölçülmesi uygun treydin seçilmesine
bağlıdır.
• Sosyal etkileşim kuramları: kişilik, toplumsal
etkileşim süreçlerinde gerçekleşen üç tür
öğrenme stilinden oluşur. Bunlar; klasik,
edimsel, model alma
• Fenomenolojik yaklaşım: Bireyin öznel
algıları üzerinde yoğunlaşır. Birey, kendini,
dünyayı ve olayları yorumlama biçimi kişiliğin
temelini oluşturur.
• Psikanalitik kuram: freud'un topografık,
yapısal, psikoseksüel kişilik kuramı olarak üç
kuramdan oluşur.
• Psikososyal gelişim kuramı: Erikson
tarafından kişiliğin gelişimi ömür boyu ele
alınır. Ergenlik dönemine kadar olan gelişim
freud'un psikoseksüel gelişim kuramı ile
aynıdır. Erikson'un kuramında kişiliğin
gelişiminde toplumsal faktörlerin rolü ve
kişiliğin şekillenmesinde bireyin içinde
yaşadığı kültürün etkisi önemlidir.
Kişilik gelişim kuramları olarak Freud'un Psikoseksüel kuramı ve Erikson'un Psiko sosyal Kuramı ele alınarak incelenecektir.

PSIKANALITIK KURAM
Freud tarafından geliştirilmiştir. Topografik, yapısal ve psiko-seksüel kuramları vardır.
A. Topografik kişilik kuramı (bilinç sınıflaması)
• Bilinç: farkında olduğumuz yaşantıların
bulunduğu yerdir
• Bilinçaltı: (bilinç öncesi) Bilincinde olmadığımız,
biraz zorlayınca bilince çıkardığımız bölgedir.
• Bilinç dışı: Bilincin dışında olan ve özel
tekniklerle bilince çıkartılan yerdir. Freud'a göre
burada kişiliğin büyük bir kısmı bulunur. Arzu,
duygu, dürtü, yasaklanmış istek, duygu,
düşünceler burada barınır.
B. Yapısal kişilik kuramı (kişilik yapısı)
İD : İlkel benlik olarak bilinir. Kişiliğin en ilkel boyutudur. Temel biyolojik itkilerden oluştuğu için kişiliğin en erken gelişen bölümüdür. Dolayısıyla id kişiliğin temel sistemidir. Haz ilkesine göre çalışır ve biyolojik gereksinimlerin derhal giderilmesini gerektirir. Doyuma hemen ulaşma isteği taşır.
Ego: id den sonra gelişen ve gerçeklik ilkesine göre çalışan kişilik boyutudur. İD den kaynaklanan ve hemen doyuma ulaşmayı itkileri toplumsal değerlere uyumlu hale getirmek egonun görevidir. Kişinin sosyal boyutunu oluşturur.
Süper Ego: Toplum tarafından hoş karşılanmayan ve ego tarafından ketlenmeyen İD itkilerini saygın toplumsal amaçlara yönelterek, doyuma ulaşmasını sağlar
Süper egonun görevleri:
1. İD kabul edilemeyecek isteklerini bastırmak
2. EGO yu törel amaçlara yönlendirmek
3. Kusursuz olmaya çalışmak
Misafirliği giden bir insan aç ise İD ile hareket ettiğinde açlığını bir an önce gidermek ister. Onun için önemli olan açlığın giderilmesi doyurulmasıdır. Kimseye sormadan bulduklarını yiyebilir. Süper ego ise, bunu yapmamasjnı bu davranışın kesinlikle yanlış olduğunu söyler ve bastırmaya çalışır. Ancak EGO bunun nasıl yapılacağını düzenler yani ilkel yöntemlerle değil toplumsal kurallara göre yapılmasını sağlayarak bireyin ev sahibinden uygun bir dille aç olduğunu belirtmesini ister.

Gelişim Psikolojisİ

17



C. Psiko Seksüel Gelişim Kuramı
Freud'un insanın gelişimi ile ilgili iki önemli görüşü vardır;
• çocukluğun ilk yılları (0-6 yaş) kişiliğin
oluşumunda çok önemlidir.
• Kişilik gelişimi psiko-seksüel evreleri içerir.
Bireyin erken dönemdeki yaşantıları bilinirse
davranışların nedenleri anlaşılabilir. Gelişimsel süreç
beş evrede incelenmiştir. Oral, anal, fallik, gizil, genital.
Her evre başedilmesi gereken bir gereksinimi ortaya
koyar. Bu gereksinimlerin karşılanıp karşılanmaması
çocuğun ilerideki davranışlarını, duygularını, insanlarla
ilişkilerini etkileyecektir. Cinselliğin üzerinde önemle
durmuştur. Evreden diğerine geçiş evredeki ihtiyaç
giderilmese bite tamamlanır. Bu konuda piaget'den
farklı düşünür. Piaget'e göre bir evre tamamen bittikten
sonra diğer bir evre başlamaktadır. Ortak noktalan ise
evrelerin bir sırayı takip ettiğidir.
Freud 'a göre her evre başarı ile atlatılmalıdır. Bir
sonraki evrenin başanlı olması bir önceki evrenin
başarılı geçirilmesinde büyük etkendir. Kişilik
bozuklukları bu evrelerin başarı ile
tamamlanmamasından kaynaklamr.
Oral Dönem: 0-1 yaş Doğumdan sonraki ilk bir yılı kapsar. Ağız, dil ve dudaklar bebeğin temel haz alma bölgeleridir. Bu dönemdeki en önemli uyarıcı faaliyet beslenmedir. Çocuk bu dönemde ağız yoluyla haz alma söz konusudur. Bu nedenle çocuk her şeyi ağzına götürür. Anne memesi çocuğun çevre ile ifetişim kurduğu başhca nesnedir. Ağıza almak ve ısırmak sonradan gelişecek karakter özelliklerine ilk örnek olurlar. Bu dönemde ihtiyaçlarm gereğince doyurulmaması veya aşırı doyurulması çocuğun bu döneme bağımlı kalmasına neden olur.
Anal dönem: 1-3 yaş çocuğun tuvalet eğitimini öğrendiği dönemdir. Bebeğin temel haz alma bölgesi dışkılama bölgesidir. Bu dönemdeki en önemli faaliyet tuvalet eğitimidir. Bu eğitim sırasında annenin tutumu ileriki yıllarda çocuğun karakter yapısını belirlernektedir. Tuvalet eğitimin barışçı yollardan tamamlanmaması durumu (çocuğu hazır olmadığı halede zorlamak veya cezalandırmak) çocukta iki tür tepkiden birinin gelişmesine neden olur. Çocuk hazır olmadığı bir takım şeyleri kendisinden bekleyen anneye öfke duyar. Bu öfkeyi sık sık dışkı yaparak dile getirir ve böylece anneyi protesto eder. Tepkici bir karakter yapısının oluşmasına neden olur. Çocuk annenin gereksiz ve zamansız baskıları sonucu cezalandırılmamak ve annenin onayını kaybetmemek için çözümü dışkıyı yapmamakta bulur. Buda tutucu bir karakter yapısının gelişmesine neden olur.
Fallik Dönem: 3-7 yaş arası dönemdir. Temel haz kaynağı cinsel organlardır. Erkek çocuğun cinsel

organı vücudun en önemli parçasıdır. Genital uyarımdan haz almaktadır. Kız çocukları neden aynı organa sahip olmadıklarını merak ederler. Dönemin sonlarına doğru çocuklar kendi cinsiyetindeki ebeveynleri ile özdeşim kurarak cinsiyet rollerini kazanmaya başlarlar. Bu dönem cinsel bölgelerin uyarılmasından heyecan duyma ve cinselliğe aşırı ilgi biçiminde belirir 3 yaşından itibaren erkek çocuk kendisini babaya benzetir. Karşı cinsten ebeveyne ilgi gösterir. Erkek çocuklarda bu ilgiye oedipos karmaşası, kızlarda ise elektra karmaşası denir. Uyumlu anne baba çocuk ilişkisi var ise bu dönem hiçbir iz bırakmadan ve kalıntıları yetişkin yaşama aktarılmadan atlatılır.
Latent (Gizil) Dönem 7-11 yaş: bu dönemdeki çocuklar zamanlarının büyük bir kısmını okulda geçirdiklerinden psişik enerjileri ders ve spor gibi geleneksel faaliyetlere yönelir. Cinsel ihtiyaçlar açısından sessiz ve sakin bir dönemdir. Cinsel dürtüler durgunlaşmış denetim altına alınmıştır. Çocuk okul çağındadır.çocuklar hem cinsleri ile oyun oynamayı tercih ederler. Böylece erkek ve kadın biçimdeki toplumsal rollere hazırlık başlar. Sağlıklı biçimlerde geçirilemeyen gizil dönemde çocuk içsel dürtülerini denetimini sağlayamaz ve enerjisini öğrenme ve beceri geliştirmeye yöneltemez. Aşırı bir denetim mekanizmasının geliştirerek obsesif (Takıntılar) karakter yapısınm yerleşmesine neden olur.
Genital Dönem: 12-Genç yetişkinlik: freud'a göre bu dönem yetişkinlik süresince devam etmektedir. Sağlıklt yaşamın amacı 'sevmek ve çahşmaktır" Genç bu dönemde cinsel yönden olgunlaşmaya başlar artık çocuk olmaktan çıkıp çocuk sahibi olacak bir olgunluğa ulaşmaktadır. Bir önceki dönemde örtülü olan cinsel enerji artık cinsel organlar ve cinsel ilişki üzerine odaklanmıştır. Bu dönemin amacı gencin ana babasından bağımsızlaşarak aile dışındaki karşı cinsten kişilerle olgun ilişkiler kurabilmeyi öğrenmesidir.
36. Freud düşüncesine göre patronundan kötü
muamele gören bir işçinin hıncını çocuklarından
ve karısından çıkarmaya çalışması,
aşağıdakilerden hangisi ile ifade edilir? (2004 KPSS-112 )
A) Sublimasyon
B) Yansıtma
C) Bastırma
D) Yer değiştirme
E) Reddetme
SAVUNMA MEKANİZMALARI
"uyum mekanizmalan" da denilen savunma mekanizmaları, çoğunlukla doyurulmamış temel

18

Gelişim Psikolojisİ



ihtiyaçların neden olduğu iç huzursuzlukların (geriiîmin) giderilmesi amacıyla kullanılır.
Bu ihtiyaçlarımız (güdülerimiz) fızyolojik ya da toplumsal nitelikli olabilir.
İhtiyaçların doyurulamamasının iki temel nedeni olabilir.
1. Engellenme
2. Çatışmalar
1. ENGELLENME
Herhangi bir davranışın içsel ya da çevresel bir nedenle bloke edilmesidir. Örneğin ağır hasta bir yakınınıza yetişmek için otobüs terminaline gidiyorsunuz ve bilet bulamıyorsunuz. Engellenme sonucu insanların gösterdiği en önemli tepki saldırganlıktır. Bunun dışında, öfke ve kızgınlık, çevreden kaçma, aşırı duyarlılık, aşırı bağımlılık, bencilce tutumlar, yılgınlık, bezginlik gibi davranışlar gözlenebilir.
2. ÇATIŞMA
Çatışma, Organizmada birbirine ters düşen iki güdünün rekabeti durumudur. Çatışmayı üç grupta inceleyebiliriz: Bu güdüler birbirine zıt ayrı yönlere çekerek birbirleriyle savaşırlar. Örnek, kafeye arkadaşlarla buluşmaya gitmek (Eğlenme ihtiyacı) ile Kütüphaneye gidip ders çahşmak (gelişme ihtiyacı) bizi aynı anda iki ayrı yöne çekerler.
A. Yanaşma-yanaşma: İki ya da daha çok olumlu
değerli amaç nesnesi yan yana bulunduğunda ve
kişi bunlardan birini seçmek zorunda kaldığında
ortaya çıkar. Ayakkabıcı dükkanında çok
beğendiğimiz iki ayakkabıdan birini seçmek
zorunda kaldığımızda yaşadığımız çatışma
türüdür.
B. Kaçınma-kaçınma: İki ya da daha çok olumsuz
durum ya da nesne karşısında kalmaktır (yukarı
tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal)
Sevmediğimiz, istemediğimiz iki durumdan birini
seçmek durumunda kaldığımızda yaşadığımız
çatışmadır. Sınava çalışmak istemeyen öğrencinin
aynı zamanda sınıfta da kalmak istememesi
durumunda yaşadığı çatışmadır.
C. Yanaşma-kaçınma: Bir amaç nesnesinin hem
olumlu, hem olumsuz yanlarının bulunması
durumunda ortaya çıkar (iki sevgiiinin birlikteyken
sürekli kavga etmeleri ama ayrı kaldıklarında
birbirlerini özlemeleri).Aynı nesneye doğru hem
yanaşma hem de kaçınma isteği durumudur.

Pastayı çöVsevme ve ayhı zamanda kflo âftriaktan korkma durumunda yaşanan çatışmadır.
SAVUNMA MEKANİZMALARI
Savunma mekanizmaları, psikanalitik yaklaşıma göre ego'yu korumayı amaç edinir. Bu nedenle ego savunma mekanizmaları olarak adlandırılır.
1. BASTIRMA
Bilinç altına itme olarak da isimlendirilen bastırma mekanizmasında kişi Acı, üzüntü ve kaygı veren duygu, düşünce ve yaşantıların bilinçten itilmesidir.
Bilinç altına itilen ya da bastırılan bu dürtü ve yaşantılar çeşitli şekillerde davranışlarımızı etkilemeye devam ederler. Freud'a göre hiçbir dürtü tam bir başarı ile bastırılamaz. Bunlar, düşler ya da dil sürçmelerindeki sembolik anlatımlarda olduğu gibi zaman zaman tekrar bilince çıkabilir.
Bir yaşantının bilinçli olarak örtbas edilmesine supresyon, Bir yaşantmın tamamen bilinçsiz olarak baskı alınması durumuna ise represyon denir.
Örnek, çıkarcı ve bencil olan birinin böyle davranmamayı istememesi nedeniyle unutması.
2. MANTIĞA BÜRÜME (Bahane bulma)
Rasyonelleştirme
Belirli bir durumda kişi için kabul edilmesi güç ve kaygı yaratıcı olan bir açıklamayı gösterme yerine acı ve kaygı vermeyecek bir neden ya da açıklamayı ileri sürme eğilimidir.
Genellikle toplumsal baskı ve beklentilerin yarattığı çatışma durumlarında kullanılan ve mantıklı bahaneler bulma olarak adlandırılabilecek bu mekanizma kişi tarafından çoğu zaman sözlü olarak ifadelendirilir. Örneğin komşunun çocuklarının okuldaki başarısını kıskanan kadının kendi çocuklarında görmediği bu özelliğin yarattığı eksiklik duygusunu "ne de olsa herşey okumak değildir, dünyada okumaktan daha önemli şeylerde var" demesi. Aynı şekilde "kedi ulaşamadığı ciğere pis der" sözü bu mekanizmaya iyi bir örnektir.
3. YADSIMA (İnkar-Denial)
Benlik için tehlikeli olarak algılanan ve bunaltı doğurabilecek bir gerçeği yok saymak, görmemek değişik derecelerde oldukça yaygın olarak kullanılan bir ilkel savunma biçimidir. Birçok özürlerimizi, utanç ya da suçluluk doğuran eski deneyimlerimizi bilinç altına


Gelişim Psikolojisl
itmekle kalmayız, bunları hiç yaşanmamış gibi de algılayabiliriz. Öfke, kızma en çok yadsınan duygulardır. Öfkesi belli olduğu halde kişi bunun hiç farkında olmaksızın yadsıyabilir.İstenmeyen olay ve durumları kabul etmemedir. Dersi dinlemeyen bir öğrencinin bu durumu kabul etmemesi.
4. YANSITMA (Projection)
Bazı duygu, dürtü, gereksinim ya da yaşam olaylarının dışarıya aktarılıp, yansıtılıp, dışarıdaymış ya da dışarıdan kendisine yöneltiliyormuş gibi algılanmasıdır.
Yansıtma mekanizmasında kişi, kendi içinde yadsıdığı bir dürtüyü (ki bu toplumca onaylanmayan bir dürtüdür) başkalarında görür ya da başkalarının bu dürtüyü kendisinde gördüğünü sanır. İçinde öfke ve kin duyguları olan bir kişi, "bana kızıyorlar benden nefret ediyorlar" diye düşünebilir. Burada hem yadsıma (bende kızma yok), hem de yansıtma (onlarda var) düzeneği işlemektedir.
Başkalarına düşmanlık duyguları besleyen biri bu duygulann kendisinde yarattığı suçluluk duygusundan kurtulmak için karşısındaki kişileri kendisine kötülük yapmakla suçlamasıdır
5. ÖDÜNLEME (Compensation)
Kişinin herhangi bir eksikliğini, yetersrzliğîni bir başka alanda başarı sağlayarak kapatması çabasıdır. Örneğin yakışıklı olmayan birinin işinde başarılı olarak yükselmesi ve böylece beğeni toplaması. Okulda başarısız olan bir çocuğun ştmanklık yaparak ilgi çekmeye çalışması.
Geçirdiği çocuk felci yüzünden sakat kalan bir kişinin yoğun çalışmaları sonucu olimpiyat yüzme şampiyonu olarak hareket yetersizliğini ödünlemiştir.
6. YÜCELTME (Sublimation)
Yüceltme mekanizmasında, toplumca onaylanmayan
ilkel nitelikteki dürtü, eğilim ve istekler doğal
amaçlarından çevrilerek, toplumca beğenilen
etkinliklere dönüştürülürler.
Çocuklukta en yalın biçimiyle gözlemlenebilen yıkıcı eğilimler yetişkinlik döneminde toplum tarafından onaylanmayacağından böyle bir insan örneğin iyi bir patlayıcı madde ya da silah uzmanı olarak bu eğilimini yüceltebilir. Saldırgan olan birinin Boks sporuna başlaması.
7. ÖZDEŞİM (İdentification)
Kişinin kendisine örnek aldığı bir başkasının özelliklerirıi kendi kişiliğine katması, onun gibi duyması, düşünmesi ve davranması yoluyla ulaşmak istediği amaca ulaştığını sanmasıdır.

19
Özdeşim kurulan kişinin birçok özelliğini taklit eder, sonra benimsemeye başlar. Başarısız bir öğrencinin başarılı olan bir öğrencinin tüm davranışlarını taklit etmesi. Hayatta başarısız olan birinin tuttuğu takımın başarısına aşırı sevinç tepkisi vermesi.
8. YER DEĞİŞTİRME (Displacement)
Bir dürtünün ya da duygunun asıl nesnesinden başka bir nesneye yöneltilmesidir. Çatışmaya ve bunaltıya neden olabilecek ve benlikçe kabul edilmeyen bir dürtü asıl yöneleceği nesne yerine başka bir nesneye yönelerek çatışma ve bunaltı bir derece azaltılabilir ya da önlenebilir Davranışı yönlendiren dürtü ya da neden aynı kaldığı halde hedef değişebilir. Yer değiştirmedeki güdü çoğunlukla kişinin açıkça gösteremediği saldırganlıktır. (Patrona kızıp acısını evdekilerden çıkarma).Yeni doğan kardeşinin ailede tüm ilgiyi topladığını gözleyen çocuk, duyduğu kıskançlık ve husumeti, cezalandırılacağı korkusuyla doğrudan kardeşine değil, kendi oyuncaklarına yönelterek onları kırıp tahrip edebilir.
9. KARŞIT TEPKİ KURMA (Reaction-Formation)
Kişi, kendi içindeki bilinçdışı dürtü ve eğilimlerin tam karşıtı tepkiler vererek de benliğini savunabilir. Örneğin, içindeki kin, nefret ve kabalık eğifimlörine karşı kişi, aşırı derecede kibar ve nazik; pislik ve kirlîlik eğilimlerine karşı anormal derecede titiz ve temiziik düşkünü olabilir. Benlikçe kabul edilmeyen birçok dürtü ve gereksinimler aşırı baskıcı, bağnaz, ahlakçı bir tutumla bastırılmaya çalışılabilir. Kardeşini kıskanan çocuğun aşırı derecede iyi bir abla ya da ağabey olmaya çalışması.
10. GERİLEME (Regression)
Temel ihityaçların ve isteklerin karşılanmaması sonucu meydana gelen doyumsuzluk veya kaygı hallerinde bireyin bulunduğu durumdan daha ilkel bir olgunluk düzeyinde davranmasıdır. 4 yaşındaki bir çocuğun korkunca altını ıslatması, Bir yetişkinin kaygılandığında kekelemesi, kızarması, Bir gencin 10 yaşındaki bir çocuk gibi bağırıp çağırması ya da ağlaması
11. HAYAL KURMA YOLUYLA AVUNMA
İç ve dış nedenlerle ihtiyaçların ve güdülerin karşılanamadığı durumlarda hayal kurma yoluyla doyum sağlama yoluna gidilmesidir. Rüyalar ya da hayal aleminde ihtiyaçlar giderilmeye çalışır. Fakir zengin olur, çirkin güzel olur. Aşırı hayal kurma bireyin gerçek kimliğini kaybetmesine neden olabilir.

20

Gelişim Psikolojisİ



PİSKO-SOSYAL GELİŞİM KURAMI (Erikson)
Erik H.Erikson (1902-1994) bir Alman psikanalist Erikson bu şekilde insan ego gelişimini sekiz evreye aytrarak incelemiştir.
Bu dönemlerin her birinde az ya da çok içsel kriz
yaşanmaktadır.
Eğer kriz başarılı bir şekilde atlatılmışsa kişi güç
kazanarak, bir sonraki basamağa rahatça geçer.
Erikson'un basamakları, zamanla sınırlı olmayıp
gelişim süreklidir.
Kişilerde bazı sorunlar bir dönemden, başka bir döneme taşınabildiği gibi ağır stres altında da o sorunlar yeniden açığa çıkabilmektedir. Bazen de yoğun stres ile kişilerde daha önceki basamaklara geri dönüş gözlenebilir.
1. Evre: Temel Güven/Güvensizlik (0-1 Yaş)
Bu dönem Freud'un oral dönem olarak adlandırdığı evredir. Doğumdan ilk 1,5 yaş dönemine dek sürer. Bu dönemdeki bebeklerde beslenme, temizlik, duygusal yakınlık ve fiziksel temas gibi temel gereksinimleri karşıianırken kendilerine ve diğer insanlara güvenmeyi öğrenir veya güvensizlik duygusu oluşur. Bu dönemde çocuk her şeyi kendi ağzı ile yaşar. Çocuk her şeyi ağzına götürerek öğrenir. İstenen ve verilen ne varsa o anda alınır. Ağız bu dönemde vücudun en duyarlı bölgesidir. Asal işlev anne memesini arayıp, bulmak, emmek ve gıda almaktır. Ana-babanın bebeğe güven verici bir şekilde besleyici yaklaşımı , çocukta ileri dönemde dış dünyaya karşı olumlu beklentiler içinde oluşun temelini atar.
6. aydan itibaren dişlerin çıkışı ile birlikte ısırma dürtüsü gelişir. Daha önceki pasif dönem, aktif hale dönüşür. Isırma ile zevk almaya başlar. Bebek anne memesini ısırınca, memenin ağzından çekildiğini fark eder. Bu durumda ısırma isteğini frenlemeyi öğrenirken, çevresini de etkileyebildiğini görür. Bu sayede çevresindekilerden ayrı bir varlık olduğunu öğrenmeye başlar. Bir bebeğin çevresi ile iyi bir ilişkisinin, uyumunun varlığı istekli ve rahat bir şekilde beslenmesi, uykunun düzenliliği, rahat idrar çıkarma ve dışkılaması ile belirlidir.
Çocuğun bu dönemdeki ilk sosyal başarısı anne-baba gözü önünde olmadığında, ağlayıp, korku duymadan, kaygı ya da öfke göstermeden bu duruma dayanabilmesidir. Çocuğun çevresi ve iç dünyası her iki durumda da sabit ve düzenli olup, dış ve iç dünyası birbiri ile uyumlu ve sorunsuzdur.
Çocukta ilk benlik duygularının temeli bu dönemde atılır. Bu donemin ilerlemesi ile çocukta emekleme,

ayakta durup, yürüyebilme, dışkılama gibi aşamaları gerçekleştirme için özgüven duygusu gelişmeye başlar.
Bu dönemde umut, güven iyimserlik kazanılması gereken temel özelliklerdendir.
Bu dönemin uygun bir şekilde yaşanamaması, ebeveynlerin yokluğu ya da yanlış tutumları nedeniyle sağlıklı bir şekilde geçilememesi halinde ileri dönemde kişilerde kötümserlik, paranoid ya da sanrısal bozukluklar, ümitsizlik şeklinde tavırlar, içekapanıklık (şizoid kişilik), alkol-madde bağımlılıkları gelişebilir.
2. Evre: Özerklik/Utanç ve Kuşku (1-3 Yaş)
Freud'un anal dönem olarak adlandırdığı dönemdir. Bu dönem 1-3 yaş arasını kapsamaktadır. Beslenme, tuvalete gitme, yürüme, çevreyi keşfetme ve konuşma gibi çeşitli faaliyetleri sırasında yeterlilik duygusu geliştirir veya yetenekleri hakkında kuşku duyar. Bu dönemde çocuk konuşmaya başlar, tuvaletini yapmayı öğrenir. Çocuğun kendine özgü davranışlarının farkında olduğu dönemdir. Bu dönemde yardımı reddederek tek başına etkinlikte bulunmayı isteme davranışı çok belirgindir. Anneye bağımlılık azalır, tuvalet kontrolü oluşur. Aile eğer çocuğa karşı aşırı koruyucu olmadan, yeterli özgürlük ve desteği verirse, çocukta özgüven duygusu gelişerek, çevresindekileri ve dış dünyayı kontrol edebileceği hissi gelişir. Bu olmaz, çocuk cezalandırılıp, aşırı koruyucu olunursa öfke, şüphe ve utangaçlık kendini göstermeye başlar.
Aile tarafından çok erken dönemde ya da aşırı bir baskı ile dışkı eğitimi ya da başka eğitimler uygulanacak olursa, çocuğun iç kontrolünü sağlaması yolundaki gelişimi olumsuz etkilenerek, gerileme ya da yanlış gelişimlere yol açılabilir.
Aynı şekilde aile tarafından uygulanabilen aşırı koruyucu tutumlar da çocuğun özdenetimini ya da yargılama yeteneğini zayıf bırakacağından özgür iradesinin gelişimini sekteye uğratacaktır. Bu durumda kişide ileri dönemde utanç ve şüphe gibi tutumlar baskın hale gelebilecektir.
Çocuğun etrafındakiler bu dönemde onu kendi işlerini yapıp, yere sağlam basma, yardımsız kendi ayakları üzerinde durma konusunda cesaretlendirmelidir. Bu dönemde çocuğun özgür iradesini kullanarak, seçimler yapıp, deneme -yanılma yolu ile öğrenimi engellenirse, kendi bedeni üzerinde bunları yapmaya çalışacaktır. Bu da dediğim dedik ve her şeyin detaylarına inen bir davranış yapısı oluşabilecektir.
Çocuklukta gelişen, kendisinin denetimindeki bu özerklik duygusu, ileri dönemlerde adaletli yaşamı,

Gelişim Psikolojisİ

21



yasalara saygıyı, kurumlara güvenin oluşmasına zemin
hazırlayacaktır.
Kısaca kazanılması gereken özellik kendi kendini
kontrol etme yeterliğidir.
3. Evre: Girişkenlik/Suçluluk (3-7 Yaş)
Freud'un fallik-oedipal dönem olarak adlandırdığı dönemdir. 3 yaş ile 7 yaş arası dönemi kapsamaktadır. Bu dönemdeki çocuklar yetişkinlere özgü bazı faaliyetleri yapabilmeyi isterler. Ancak, ebeveynler tarafından konulan aşırı sınırlamalar çocuğun girişkenliğini engeller ve suçluluk hissetmesine neden olur. Çocuğun iskelet-kas sistemi üzerine hakimiyetinin artışı ve dil becerilerinin gelişimi ile dış dünyanın keşfı ve orada rol almak şeklinde üstünlük-büyüklük düşünceleri başlar. Çocukta aşırı bir merak, cinsel organlarla ilgili yoğun düşünceler, başkaları ile rekabet ve çevredekilere fiziksel olarak zarar verme görülür. Çocuğun cinselliğe olan giderek artan merakı grup içi cinsel oyuntara, kendi ya da yaşıtlarımn cinsel organlarına dokunma davranışlarına yol açar. Eğer aile bu davramşları aşırı bir şekilde bastırıp, korkutarak öntemeye çalışırsa, ileri dönemde cinsel alanda sorunlu ve baskılanmış bireyler oluşur.
Yaşıtlan ile oynayarak, onlarla nasıf ilişki kurabileceğini öğrenir. Eğer bu dönemde saldırgan dürtülerine hakim olabilmesi, uygun bir şekilde sağlamrsa çocukta inisiyatif kullanabilme yetisi ve tutku sahibi olma özelliği gelişir. Çok güçlü bir süper ego gelişimine neden olarak, ileride ya hep ya hiç tarzında düşünme, çevresindekileri kendi ahlak kalıpları içine girmeye zorlama şekfinde davranışlara yol açabilir. Bu dönem başarılı bir şekilde aşılırsa sorumluluk, kişisel disiplin özellikleri gelişir.
Bu dönemde yasaklanmış dürtülerin baskılanması ile kişide suç ve kaygı duyguları oluşur. Bu gelişen taslak ileride ahlak kavramını oluşturacaktır.Bu dönemde çocuk,
• oedipus (erkek çocuğun anneye yönelmesi)
• elektra (kız çocuğun babaya yönelmesi)
kompleksleri denen karşıt cins ebeveyne yakınlaşıp, kendi cinsinden olan ebeveyni rakip gibi görme şeklindeki gelişimsel düşüncelerden kurtulup, kendi insiyatifini ortaya koyarak, kendinde geüşen ahlak kuralları ve yaşam prensipleri çerçevesinde daha az çatışmalar ve suçluluk duyguları hissederek yaşamayı öğrenir.
Bu dönem başarılı bir şekilde yaşanamaz ise, suç ve girişim arasındaki çatışma ileri dönemde yaygın anksiyete bozukluğu, konversiyon bozukluğu da denen somatoform dissosiyasyonlara, fobik bozukluklara ve psikosomatik bozukluklara yol açabilecektir.

Bu dönemde cinsel organların uyarılabilmesi görülmektedir. Bu değişim ile birlikte, uyarılma sonucu ayıplanma, cezalandırılma korkusu başlamakta, cezalandırılma sonucunda çocuğun kendi cinsel organının kesileceği ya da tahrip edileceği şeklinde korkuları başlayabilmektedir.
Vücut daha bir gelişmekte, buna düşünsel gelişim de eklenmektedir. Gelişen çocuk kendi işlevlerinde daha etkin olup, inisiyatif kullanmaya başlar. Karşılaştığı başarısızlıkları tolere edebilmeye, olmazsa kendine başka hedefler belirlemeye çalışır. Sorumluluklar üstlenmeye, ufak planlar yapmaya başlar. Bir önceki donemde varolan özerklik, artık daha bir amaca yönelik, daha mantıklı ve uyumludur.
Bu dönemde sergilenen düşünsel ve vücutsal çaba sonucu sağlananlar ve elde edilen hazzın çevrece yoğun eleştirisi, suçluluk duygularına yol açmaktadır. Annenin bir numarası olma amacı ve bu uğurda sergilenen tavırlar, kıskançlık, suçluluk duyguları ve kaygıya neden olabilir. İleri dönemde, çocuğun kendi içinde ana-babanın kendine koyduğu yasaklar ve uygulanan eleştirileri mumla aratan bir denetleme kurumu - baskın bir süper ego gelişebilir. Bu dönem uygun bir şekilde yaşanırsa, çocuk sınırlarını bilerek, çevresiyle uyumlu bir şekilde görevler üstlenir, eşya ve amaca uygun nesneleri kullanarak, mutluluk ve başarı duygusunu daha çok tadar.
Bu dönemde amaçlı olma, etkinliğini başlatabilme yeteneğini geliştirmelidir.
4. Evre Başarılı olma/Aşağılık duygusu (Okut Dönemi)
Freud'un latent dönem olarak adlandırdığı dönemdir. 7 yaş ile 11 yaş arası dönemi kapsamaktadır. Okul çağı dönemidir. Yeni beceriler kazanarak, yeterli ve üretken olmayı öğrenirler. Başarısızlık durumunda ise aşağılık duygusuna kapılır ve hiçbir şey yapmazlar. Bu dönemde çocuk cinsel açıdan bir durgunluk dönemine girerken, yaşıtları ile ilişkileri artarak, yeni şeyler öğrenme ve bir şeyler üretmenin hazzını yaşamaya başlar. Kendini örnek aldığı kişilerle özdeşleştirerek, çeşitli alanlarda roller üstlendiği şeklinde düşlemler kurar. Eğer çocuk bu dönem öncesini ve bu dönemi başarılı bir şekilde geçememiş ise aşağılık ve yetersizlik duyguları geliştirir.
Bir şeyier yaparak, başladığı işi bitirmenin keyfine varmaya başlar. Bir işi planlama, işbirliği yapma, öğrenme ve işi başarma özel bir öneme sahiptir. Kendinden yaşça büyük ya da daha deneyimlileri izleyerek araç-gereç kullanmayı öğrenir, el ve vücut becerisi geliştirir. Çocukta alet kullanma üretme çabası gözlenir.

22

Gelişim Psikolojisİ



Bu yaş grubunda çocuğun anlayışlı, sabırlı, ilgili ana baba, öğretmen, patron, iş ve okul arkadaşları ile karşılaşamaması ya da onlar arasında zayıf-uygunsuz bir noktada bulunmaları halinde, yetersizlik ya da aşağılık duyguları gelişir.
Çocuğa ayrım uygulanması, aşağılanması ya da aşırı koruyucu tavırlarda bulunulması, çocuğun kendisiyle aynı cinsiyetteki ebeveyn ile kendini uygunsuz bir şekilde karşılaştırması gibi durumlarda aşağılık ve yetersizlik hissi gelişebilir. Kendisine göre üst konumdaki kişileri örnek alamayıp, yanlış kişileri örnek alabilirler. Oku! ya da mesleğe hazırlık dönemi ilk olarak ailede başlar.
Eğer büyüyen çocuk hayatını, hedeflerini, düşlemlerini sadece iş üzerine yoğunlaştıracak olursa, kendi duygusal ya da ruhsal gelişimini kısıtlayabilir.
Bu dönemde diğer kişilerle birlikte ortak bir şeyler yapma, başkalarının varlığında ya da denetiminde görev alma başladığından işbölümü, diğerlerinden farklı olarak sahip olduğu özelliklerin verdiği haz duyguları yaşanmaya başlar.
Bu dönemde zihinsel, sosyal ve fıziksel becerilerde yeterlilik duygusunu kazanmalıdır.
5. Evre Kimlik Kazanma/Rol Kargaşası (11-18 yaş ergenlik)
Bu dönemde ergenler "ben kimim?" sorusuna cevap arayarak cinsel, politik ve mesleki kimliklerini oluşturmaya çalışır. Buna karşın olumsuzluk durumunda hangi rolleri gerçekleştirecekleri konusunda karmaşa yaşarlar. Özdeşim dönemidir. Bir kimlik geliştirme bu evrenin asıl amacıdır. Sağlıklı bir kimlik hisşinin temelinde, daha önceki evrelerin başarılı bir şekilde yaşanması yatmaktadır. Uygun kişilerin örnek alınması bu süreci kolaylaştırmaktadır. Bu evrede ahlaki değerlerde değişim gözlenebilmekte, ancak sonrasında her alanda olduğu gibi burada da taşlar yerine oturmaktadır.
Daha önceki inanç, düşünce ve alışkanlıklar sorgulanmaya başlar. Vücutsal büyüme ve cinsel gelişim gözlenir. Çevrelerince nasıl görülüp, değerlendirildikleri ve hangi mesleğe daha uygun oldukları şeklinde düşünceleri bulunmaktadır.
Daha önce yaşanılan evden ve ebeveynlerinden ayrılıp, kendi ayakları üzerinde durarak hayatını yaşamak bu dönemdeki önemli bir hedeftir. Aileden ayrılamamak ve uzamış bağımlılık davranışları oluşabilir. Bu dönemde kişide rol kargaşası oluşması önemli bir sorundur. Kişide cinsel, sosya!, mesleki vb. alanlarda kendini bir yere ait hissedememe, çevreden uzaklaşıp tek başına yaşama ya da uygun olmayan

seçimleri yeğleme sonucunda psikotik türde ya da suça yönelik davranışlara neden olmaktadır.
Birey kendisini yetersiz hissedebilir. Kendilerini güçlü görebilmek için bir takım özellikleri ön plana çıkararak, önemli kişilere benzemeye, onların tarzlarını edinmeye başlarlar. Bu evrede cinsel kimlik sorunları başlayabilmektedir. Kişiler kimlik krizlerini aşabilmek için, ortak kimlik sunan bir takım çeşitli alt grup ya da çetelere girebilmekte ya da yerel kahramanları örnek alabilmektedirler.
İlk gençlik aşkları yaşanmaya başlar. Ancak bu aşklar daha masum ve kendini arayışın bir uzantısı olarak kısa sürelidir. Karşı cinsle arkadaşlıkta sevgi ağır basar. Henüz yeterli olgunluğa kavuşmamış olan kişilik yapısı, ilişkilerinde de iniş-çıkışlar, ayrılıklar ile kendini gösterir.
Bu dönemde kendinden farklı yapıda, düşüncede, alışkanlıklarda olanları kabul etmeme, dışlama hatta onlara karşı saldırı içine girebilmektedirler. Benzer düşünce yapısmdakilerle bir araya gelerek kuvvetli görünmeye ve ortak bir kimlik oluşturmaya çalışabilirler. Bu gruplarda suç işleme, alkol-madde kullanımı gibi davranışlar belirebilir.
Birey yaşıtları ya da çevresindekilerce onaylanma, saygı duyulma gereksinimini bu şekilde sağlayabilmektedir.
Bu dönemde birey kendinin en iyisini (olumlu ya da olumsuz anlamda) araştırıp bularak gelecekteki erişkinliğin dünyasına adım atmak için yer bulmaya çalışır. Bu aşama ana-babalık ya da eş olmak yolunda kendisini ruhsal ve sosyal olarak hazırlamada önemli bir basamaktır.
Olumlu kimlik geliştirme belirtileri:
• Kendimle mutluyum
• Karşı cinsle iyi anlaşırım
• Ailem beni sever
• Bana bir şey olmaz kendime bakabilirim
Olumsuz kimlik geliştirme belirtileri:
• Kimse benden hoşlanmıyor
Gencin kimük geliştirmesine neden olan etmenler:
• Düşünce sistemindeki değişiklikler
• Cinsel rolierdeki yenilik ve değişiklikler
• Meslek seçimi
• Ana baba tutumları
• Otoriteyle olan ilişkiler (öğretmen vb.)
6. Evre: Yakınlık/Yalnızlık (18-21 yaş genç yetişkinlik)
Bu dönemdeki genç yetişkinler sevgi dostluğu paylaşabilecekleri birilerini aralar (eş seçimi) bunu

Gelişim Psikolojisİ

23



başaramadıklarında düş kırıklığına uğrama korkusuyla insanlardan uzaklaşırlar. Eğer kimlik krizi çözülmüşse cinsel yaşantı, arkadaşlık ilişkileri ve tüm sosyal iletişimler kişi için korkutucu olmaktan uzaktır. Bu aşamaya gelene dek elde edilen kimlik başkalarının kimlikleriyle daha çok bir araya gelmeye, kaynaşmaya başlar. Dost ve eş ilişkileri ile bazen taviz vererek, bazen karşılıklı özveri alışverişleri ile ilişkilerini sürdürebilme alışkanlığı kazanılır.
Bu devredeki temel hedef bir başkası ile yakın iletişim kurulmasıdır. Başarılı ve düzenli bir evlilik ya da aile ilişki yapısı yakınlık kurma kapasitesine bağlıdır.Birlikteliğin kurulup, sürdürülebilmesi, bu aşamada bazı kişilerin sahip olup, kendini diğerlerinden ayrı kılan özellik ve yeteneklerin, kişilik yapısının kısaca benliğin kaybı korkusuna yol açtığından bunlardan kaçınma gözlenebilir. Bu da yalnız kalma duygusu ve kendi çevresine yüksek duvarlar örerek, korku, kuşku, risk alamama, birisini sevememe ve kendi kendinin kurdu olmasına yol açar.
Yakın ilişki kurmamak, çevresindekileri kendisi için zararlı ya da tehdit edici görerek kendinden uzak tutmaya, bu amaçla kendi güvenlik çemberini çok dar tutarak, insanları bu alana sokmamak, kendinden öyle ya da böyle uzaklaştırarak, gerekirse bu amaçla onlarla mücadele etme davranışlarına yol açmaktadır. Bu durumda, bu aşamada çok kesin olarak bilinen-tanıdık ile bilinmeyen-yabancı arasına bir hat çekilip, kısır bir ortam içine sürüklenilebilir. Benzerleriyle bile savaşmaya dayanan ilişkiler yaşanabilir.
7. Evre: Üretkenlik / Durgunluk (yetişkinlik)
Orta yaş dönemini kapsamaktadır. Kişi üretkenlik ile duraklama arasında seçimini yapma aşamasındadır. Bu dönemde birey anlamlı ve üretken iş yaşamı ve çeşitli faaliyetleri dışında gelecek kuşaklara katkıda bulunmakta veya durgunlaşıp içine kapanmaktadır. Bu dönemde üretkenlik, daha küçükleri, hayata yeni başlayanları olumlu amaca yöneltmek ve yükselen nesli oluşturmak, muasır medeniyet düzeyine yöneltmektir. Aynı zamanda ev dışında olup, monotoniuğu kıran aktivitelerle uğraşmak anlamındadır. Bu döneme dek kişi ruhsal, sosyal ve cinsel gelişimini uygun hız ve rotada tamamlamamışsa, gerçek ve içten olmayan bir yakınlaşmaya gereksinim duyarlar.
Geçmişteki şaşaalı sahte yükselme dönemi bitmiş ve çöküş öncesi duraklama dönemi başlamıştır. Aslında bu dönem çok öncelerden sinyallerini vermiştir. Çocukluk döneminde yaşanan olumsuzluklar, bunların etkisini gidermeye çalışan kendini aşırı değerli, üstün, kaf dağında görme türü gibi sahte rahatlatıcı düşünce ve hareket yapıları ve sonunda her şeye karşı inancın tükenmeye başladığı, hayata olumsuz bakışlar gibi...

İletişim kurmak bu gibi durumda sadece obsesif bir yakınlık anlamındadır, gerçek bir dostluk değildir. Bu kişiler evlenip, çocuk sahibi olabilmelerine karşın gene de herkese uzaktırlar. Sanki kendileri çocuktur ve kendileri ile ilişki halindedirler. Bu dönemde alkol ve bağımlılık yapıcı madde kullanımına rastlanmaktadır.
8. Evre Benlik Bütünlüğü/Umutsuzluk (Yaşlılık)
65 yaş üzeri yaşlılık dönemini kapsamaktadır. Birey, yaşamını anlamlı hale getirmeye çalışmakta veya amacına ulaşamadığı için umutsuzluğa kapılmaktadır. Bu dönemde kişi bütünlük (hayat dolu dolu ve üretken bir şekilde yaşanmıştır, yaşanan hayattan tatmin olunmuştur) ya da umutsuzluk (hayatın anlamı yoktur ve boş geçmiştir hissi vardır) arasında bir çatışma yaşar. Bütünlüğü yaşayan kişi bilgedir. Hayattaki yeri ve rolünü kabul etmiştir, kendisi ile barışıktır. Kendi yolunu kendisi çizmiştir ve sonuçlarından kendisi sorumludur. Kişi artık geri dönemeyecek ya da geçmişi değiştiremeyecek bir aşamadadır.
Bu döneme dek olan basamakları uygun bir şekilde, çok zedelenmeden ve büyük hatalar yapıp çevresini yıkmadan çıkmışsa bir rahatlık ve olgunluk içindedir. Etrafına güven duygusu ve olumlu diğer duyguları yansıtır. Hayatını eksi ve artıları ile kabul etmiştir, pişmanlık duyguları taşımaz. Hayata keşke tekrar başlayıp, olanları düzeltsem ya da farklı yaşasam şeklinde yaklaşmaz. Geçmişini "Yapabileceklerimin en doğru ve iyisini yaptım" şeklinde değerlendirerek, huzur içindedir.
Bu hissin yaşanmadığı ve önceki basamakların sorunlu olup, hakkıyla geçilemediği durumlarda derin bir pişmanlık, değersizlik ve depresif düşünce yumağı ile karşılaşılır. Ölüm korkusu belirgindir. Artık geçmişe tekrar dönmek, olanları düzeltmek olanaksızdır ve ne yazık ki ekilenler biçilmektedir.
Bu içe kapanma, yakınlarını etrafında tutmak için değişik çabalar içine girilmesi, gençlere karşı olumsuz, eleştirel bakış açısına neden olabilir. Ümitsizlik, nefret ve ölüm korkusu içindedir. Hastalık hastalığı, depresyon, psikosomatik hastalıklara rastlanmaktadır. Toplumda sağlıklı bireylerin yetişmesi, sağlıkiı ve bilge düzeyine erişmiş, yukarıda belirtilen sekizinci evrede beklentilerini gerçekleştirmiş olgun kişilerin varlığı ve bunlarm kendileri gibi araştırmacı, çalışkan, sabırlı, dürüst ve mutlu olmasını bilen kişüeri yetiştirmesi ile mümkündür. Bilinen bir deyimle 'kılavuzumuzun karga olmamasr gerekir.
Ana-baba ya da diğer büyükler ölümden korkmayacak
bir olgunluğa ulaşabilmişler ise çocuklar da aile
okulunda öğrendikleri ile yaşamın sorunları ve
sorumluluklarından korkmayacak, onları
göğüsleyebilecek özgüven ve beceriye sahip

24

Gelişim Psikolojisl



olacaklardır. Aile içi eğitim, aile içi demokrasi ve ahlak anlayışı toplumun yükselip, kaliteli hale gelmesinde asıl öneme sahiptir.
37. Bir öğretmen, sınıf arkadaşları kadar hızlı okumayan öğrencisine, "Senin de yakında çok hızlı okuyabileceğini biliyorum. Matematik işlemlerinde çok başarılısın. Bunu da yapabilirsin" demiştir.
Erikson'un "Psikososyal Gelişim Kuramı"na göre, öğretmen bu sözleriyle hangi gelişimsel soruna (kriz) çözüm bulmaya çalışmaktadır? (2001 KPSS-8)
A) Başarıya karşı aşağılık duygusu
B) Kimliğe karşı rol karmaşası
C) Özerkliğe karşı utanç ve kuşku
D) Girişkenliğe karşı suçtuluk
E) Üretkenliğe karşı durgunluk

41. 21 Yaşındaki Meltem kimsenin samimiyetine inanmadığı için karşı cinsle yakın ilişki kurmakta zorlanmaktadır.
Erikson'a göre Meltem'in bu sorunu aşağıdaki gelişim dönemlerinden hangisindeki bir aksamadan kaynaklanabilir? (2004 KPSS-8)
A) Özerklik kuşku ve utanç
B) Güven güvensizlik
C) Girişimcilik suçluluk
D) Yakınlık uzaklık
E) Kimlik kazanma - bocalama



38. Erikson'un gelişim kuramına göre, ergenlik döneminde sürekli yüksek beklentilerle karşılaşan gencin üzerinde, bu beklentinin nasıl biretki yapması beklenir? (2002 KPSS-70)
A) Zihinsel süreçlerinin çok hızlı gelişmesi
B) Cinsel kimlik arayışında karmaşa yaşaması
C) Olumsuz bir kimlik belirlenmesi
D) Temel güven duygusu gelişiminin engellenmesi
E) Toplumsal rolleri konusunda karmaşa yaşaması

42.

Aşağıdakilerden hangisi Erikson'un psikososyal gelişim kuramına göre, ilköğretim öğrencilerinin çalışkanlık ya da beceriklilik duygularını geliştirmek için izlenebilecek yollarla ilgili olarak yanlış bir açıklamadır? (2003 KPSS-88)
A) Öğrencilere çok iyi örnekler göstermek ve
onların ve onların davranışlarını bu örneklerle
kıyaslamak
B) Öğrencilere eksikliklerini giderecekleri ortamlar
hazırlamak



39. Erikson'un psiko-sosyal gelişim kuramına göre, kişilik gelişimi aşağıdakilerden hangilerine bağlı olarak ortaya çıkar? (2002 KPSS-78)
A) Biyolojik temeller- sosyal çevre
B) Kişiler arası ilişkiler- fiziksel çevre
C) Kişisel deneyimler- fiziksel çevre
D) Ahlak gelişimi - psiko-seksüel temeller
E) Psiko-seksüel temeller - biyolojik temeller


düzeylerine uygun
C) Öğrencilere gelişim sorumluluklar vermek
D) Öğrencileri alacakları görevleri başarmaları için
cesaretlendirmek
E) Öğrencilerin performanslarının olumlu yönlerini
değerlendirmek



40. Melis'in babası doktor, annesi gıda mühendisidir. Melis küçüklüğünden beri voleybol oyuncusu olmak istemektedir. Anne ve babası, Melis'in bu kararını onaylamaz, doktor ya da gıda mühendisi olması için zorlar.
Bu durum karşısında Melis ne olmak istediği konusunda kararsızlığa düşer. Erikson'a göre Melis'in bu durumu aşağıdaki kavramlarm hangisine örnektir? (2004 KPSS-7)
A) Kimlik kazanma
B) Olumsuz kimlik
C) Kimlik karmaşası
D) Kimlik araştırması
E) Kimliğin değişmesi

43.

Anasınıfı öğrencisi bir çocuk annesi ve babası tarafından okula bırakıldığında, onları öpüp sarılarak onlardan ayrılmakta ve sınıfına giderek arkadaşları ve öğretmeni ile uyum içinde davranışlar sergilemektedir.
Böyle bir çocuk ne tür bir bağlanma davranışı sergilemektedir. ? (2003 KPSS-89)
A) Kuşkulu
B) Kaçınan
C) Kaygılı
D) Güvenli
E) Saplantıiı

Gelişim Psikolojisİ

25




Atatürk'ün "Öğretmenler Yeni nesil sizlerin eseri olacaktır" ifadesi, Erikson'un bireyin yaşam
44.
görevi ile
sürecindeki hangi gelişimsel örtüşmektedir? (2004 KPSS-113 )
A) Yakınlığa karşı yalıtılmışlık
B) Üretkenliğe karşı durgunluk
C) Özerkliğe karşı kuşku ve utanç
D) Temel güvene karşı güvensiztik
E) Kimlik edinmeye karşı kimlik krizi
ZEKA
Zekanın ne olduğu uzun zamandan beri psikologların üzerinde çahştıkları bir konudur. Günümüze kadar üzerinde uzlaşılabilmiş zeka tanımı henüz yapılmamıştır.
Zeka ile ilgili çalışmalar 1920li yıllara uzanmaktadır. Spearman zeka ile ilgili çalışmaları başlatmıştır. Spearman zekanın bir "g" faktörü adını verdiği bir genel faktör ve ve bazı alt yeteneklerden oluştuğunu belirtmiştir.
Zekanın ölçülmesi ile ilgili çalışmalar günümüzde halen devam etmektedir. Zeka testleri tek faktörlü ve çok faktörlü olmak üzere genelde iki gruba ayrılırlar. Çok faktörlü zeka testleri daha çok kabul görmüştür. Çok faktörlü zeka testleri, zekanın birçok alt faktörden oluştuğunu ve bunların hepsinin ölçülmesi gerektiğini öne sürerler. Çok faktörlü zeka testlerinden ülkemizde de en çok kullanılanlara Stanfort-Binet ve VVechsler zeka testleri örnek verilebilir.
Zeka konusunda bireysel farklılıklar vardır. Bacanlı (2000), zeka bölümü sınırlarını ve toplumdaki yüzdelerini tablo halinde vermiştir.
Zeka iie ilgili olarak normalden ayrılanlar iki grup altında toplanabilir.
1- Zeka Engelliler
2- Üstün Zekalılar
Her iki grup da eğitim açısından yardıma muhtaç durumdadırlar. Her iki grup için de özel programlar hazırlanmalıdır.

Zeka Bölümünün Sınırları
ZB Sınırları Nüfuz °A
0-24 ~~1
25-49 >- 2
50-69 J
70-79 7
80-89 16
90-109 50
110-119 16
120-129 7
130+ 2

ÇOKLU ZEKA KURAMI
Gardner tarafından ortaya konmuştur. İnsanın tek bir zeka türüne değil bir çok farklı zeka türüne sahip olduğunu ileri sürmektedir. Bu kuramın temelinde biyolojik ve kültürel etkenler olduğu savunulur. Çoklu zeka kuramına göre insanda sekiz ayrı zeka türü vardır. Çoklu zeka kuramının amacı eğitimde bireylerin neler yapabileceğinin düşünülmesidir. Çoklu zeka kuramının dayandığı temeller;
1- Her insan çeşitli zeka alanlarının tümüne
sahiptir.
2- Her insan çeşitli zeka alanlarından her birini
yeterli bir düzeyde geliştirebilir.
3- Çeşitli zeka alanları genellikle bir arada
karmaşık bir yapıda çalışırlar
4- Bir kişinin her alanda zeki olabilmesinin bir
çok yolu bulunmaktadır.
Gardner'a göre bilmemizi ve öğrenmemizi sağlayan bu zeka alanları şunlardır.
SÖZEL-DİLSEL ZEKA: Kelimelerle düşünme ve ifade etme, dildeki kompleks anlamları değerlendirme, kelimelerdeki anlamları ve düzeni kavrayabilme, şiir okuma, mizah, hikaye anlatma, gramer bilgisi, mecazi anlatım, benzetme, soyut ve simgesel düşünme, kavram oluşturma ve yazma gibi karmaşık olayları içeren dili üretme ve etkili kullanma becerisidir.
MANTIKSAL-MATEMATİKSEL ZEKA: Sayılarla düşünme, hesaplama, sonuç çıkarma, mantıksal ilişkiler kurma, hipotezler üretme, problem çözme, eleştirel düşünme, sayılar, geometrik şekiller gibi soyut sembollerle tanışma, bilginin parçaları arasındaki ilişkiler kurma becerisidir.
GÖRSEL VE UZAMSAL ZEKA: Üç boyutlu bir nesnenin şekil ve görüntüsünü görmeden zihinde canlandırma ayrıntıları görebilme söz konusudur. Resimler, imgeler, şekiller ve çizgilerle düşünme, üç boyutiu nesneleri algılama ve muhakeme etme becerisidir.
BEDENSEL-KİNESTETİK ZEKA: Hareketlerle, jest ve mimiklerle kendini ifade etme, beyin ve vücut koordinasyonunu etkili bir biçimde kullanabilme becerisidir.
MÜZİKSEL-RİTMİK ZEKA: Sesler, notalar, ritimlerle düşünme, faklı sesleri tanıma ve yeni sesler, ritimler üretme becerisidir. Ritmik ve tonal kavramları tanıma ve kullanma, çevreden gelen seslere ve müzik aletlerine karşı duyarlılık kapasitelerini içerir.
KİŞİLER ARASI-SOSYAL ZEKA: Grup içerisinde işbirlikçi çalışma, sözel ve sözsüz iletişim kurma, insanların duygu, düşünce ve davranışlarını anlama,

26

Gelişim Psikolojisİ




11. Tan, Ş. (Ed. Ankara 2004
paylaşma, ifade edebilme, yorumlama ve insanları ikna edebilme becerisidir.
KİŞİSEL-İÇSEL ZEKA: İnsanın kendi duygularını, duygusal tepki derecesini, düşünme sürecini tanıma, kendini değerlendirebilme ve kendisiyie ilgili hedefler oluşturabilme becerisidir.
DOĞACI-VAROLUŞÇU ZEKA: Doğadaki tüm canlıları tanıma, araştırma ve canlıların yaratılışları üzerine düşünme becerisidir.
GOLEMAN'IN DUYGUSAL ZEKA KURAMI
Duygusal zeka bireyin öz denetimini sağlaması, kendi kendini güdülemesi, isteklerini erteleyebilmesi, duygusal değişimleri düzenleyebilmesi, kendine karşı yönelen engellemelere direnç gösterebilmesi, sevecen bir tavırla yaklaşması, insanların en derin duygularına karşı empatik bir anlayış ve tutum içerisinde olması ve kişiler arası ilişkilerde rahat, esnek ve saydam olabilmesidir.
Goleman'ın Duygusal Zeka kuramı 5 ögeden oluşmaktadır.
1. Özbilinç
(Kendi duygularının Farkında Olma)
Bireylerin kendilerini tanıması ile ilgilidir. Bireyler daha oluşma aşamasındaki duyguların farkına varır ve o duyguları tanımaya çalışır. Duygularını tanımladıktan sonra kendi potansiyellerinin farkına varır. Kendi kendine "ben neleri yapabilirim? Neleri yapamam?" sorularına cevap arar.
2. Duyguları İdare Edebilme
(Sıkıntı verici Duygularla baş etme)
Bireyler olumsuz bir olay ve olumsuz olayın sonucunda yoğun bir duygulanım yaşıyorsa kendi kendilerini sakinleştirebilmelidirler. Yani bireyler kendilerini en olmsuz bir olayda bile yatıştırmasını bilmelidirler. Aynı zamanda yoğun kaygı ve karamsarlıklardan kendilerini soyutlayabilmeliler ve olumsuz bir deneyim sonrası kendi kendilerini toparlayacak gücü kendilerinde bulabilmelidirler. Bununla birlikte bireyler her türlü alınganlıktan rahat bir şekilde kurtulabilirler.
3. Kendini Harekete Geçirme
(Kendini Başarıya Doğru Güdüleme )
İnsanların harekete geçebilmesi için bir amaç gerekmektedir. Eğer insanların gerçekleştirmek istedikleri bir amacı varsa bu amaç etrafında kolayca motive olabilirler. En önemlisi de o amaç için dikkatlerini bir noktaya toplayabilirler.

4. Empati
(Başkalarını Duygularını Anlama)
Bireyin, karşısındaki kişinin belli bir durumda ne düşündüğünü ve ne hissettiğini anlama gücüne sahip olmasıdır. Yani birey karşısındakinin hal ve hareketlerini, his ve düşüncelerini kavrayabilmesidir.
5. llişkileri Yürütebilme
(Temel Sosyal Becerilere Sahip Olma)
Bireyler Kişiler arası ilişkileri yürütürken ilişkilerin sağlam temeller üzerine kurabilmelidirler. Kısaca kişiler arası iletişim bir sanattır ve bu sanat daha çok başkalarının duygularını idare etme becerisidir.
YARARLANILAN KAYNAKLAR
1. Özkatp, Enver (Ed.). Davranış Bilimlerine Giriş, T.C.
Anadolu Üniversitesi Yayınları, No: 1027. Eskişehir, 1998
2. Yeşüyaprak, Binnur. Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi.
Pegem A yayıncılık, Ankara, 2004
3. Selçuk, Ziya. Gelişim ve Öğrenme. Nobel Yayın Dağıtım,
Ankara, 2000
4. Bacanlı, H. Gelişim ve Öğrenme. Nobe! Yayın Dağıtım,
Ankara, 2002
5. Baymur, F. Genel Psikoloji. Remzi Kitabevi, Istanbul, 1994
6. Erden, M. Akman, Y. Eğitim Psikolojisi. Arkadaş Yayınevi,
İstanbul, 1995
7 Senemoğlu, N Gelişim Öğrenme ve Öğretim Gazi Kitabevi, Ankara, 2003
8. Hakan, A. (Ed.). Eğitim Psikolojisi. T.C. Anadolu
Üniversitesi Yayınları No: 185, Ankara, 1987
9. Kaya, Z. (Ed.). Öğretmen Adayları için KPSS Öğreti,
Pegem A Yayıncılık, 2004
10. Oktaylar, H. C. (Ed). Öğretmen Adayları için KPSS. Yargı
Yayınevi, Ankara, 2004
Eğitim Bilimleri KPSS. Empati yayınevi,

öğrenme Psikolojisl

27



İnsan davranışlarının büyük bir çoğunluğu öğrenme yoluyla kazanılmıştır. Bu davranışlar çevre ile etkileşim sonucu gelişir. Belli bir dilin öğrenilmesi, tutum kazanmak, kişilik özellikleri kazanmak vb. hepsi öğrenme ile kazanılır.
TEMEL KAVRAMLAR
Öğrenme: Bireyde kendi yaşantıları yoluyla, davranışında meydana gelen nispeten kalıcı izli davranış değişikliği olarak tanımlanmaktadır.
Öğrenmenin olabilmesi için;
• Davranışta bir değişiklik olmalıdır
• Davranıştaki değişiklik nispeten kalıcı izli olmalıdır
• Davranıştaki değişiklik yaşantı ürünü olmalıdır
öğrenilmiş davranışlar nelerdir?
• İki tekerlekli bisiklette dengeyi sağlama
• Aşçının, yemeğin kokusundan yemeğin pişip
pişmediğini anlaması

• Usta sürücünün motordaki ses değişikliğini
fark etmesi
• Yol soran birisine yol tarifi yapmak
Yaşantı: Bireyin çevre ile etkileşimi sonucu kalan izlerdir. Yaşantılardan etkilenmenin en güzel örneğini çocuklar oluşturur.
• Sürekli eleştirilen çocuk kınama ve ayıplamayı
öğrenir.
• Alay edilip aşağılanmışsa sıkılıp utanmayı öğrenir.
• Aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse, mutlu
olmayı öğrenir.
Davranış: Organizmanın hertürlü etkinliğidir. Diğer bir deyişle organizmanın dışarıdan gözlenebilen ya da kendisince hissediiebilen tepki ve hareketlerinîn tümüne denir.
Eğitim: Bireylerde kendi yaşantıiarı yoluyla istendik davranışlar meydana getirme sürecidir. Eğitim-Öğrenme iüşkisi;
• Eğitim davranışlarda istendik yönde değişiklikler
oluşturur.
• Her ikisinde yaşantı yoluyla değişiklikler oluşur.
• Eğitim, öğrenmelerin istendik davranışların
toplamıdır.
• Eğitim öğrenmeyi kapsar.

Davranış çeşitleri
A. Doğuştan gelen davranışlar: İçgüdüsel ve reflex davranışlar. Öğrenme sonucu kazanılan davranışlar değildir.
Reflex: Doğuştan getirilen, belli bir uyarıcıya karşı organizmanın belli ve basit bir davranış gösterme
eğilimidir. Reflex'in üç özelliği vardır.
• Doğuştan getirilmesi,
• Belli bir uyarıcının bulunması,
• Basit bir tepki olması.
Örnek; dizimize vurulduğu zaman ayağımızı kaldırmamız, nefes alma, emme, yutma, göz kırpma, emmeye bağlı arama refleksi öğrenilmemiştir.
İçgüdü: Doğuştan getirdiğimiz diğer bir davranış grubudur. Doğuştan getirilen türe özgü davranış örüntülerine denir. İçgüdünün 4 özelliği vardır; Doğuştan gelmelidir, bir türün tüm üyelerinde olmalıdır, başka türlerde olmamalıdır, karmaşık bir davranış örüntüsü olmalıdır. Örnek; Kuşların göç etmesi, arıların ba! yapması, ipek böceğinin koza örmesi
Reflex ve içgüdü karşılaştırması:
• Reflexler ertelenebilir, içgüdüler ertelenemez
• Reflex basit bir davranıştır, içgüdü karmaşık bir
davranıştır.
• İnsanlarda içgüdü yoktur, içgüdüsel davranış
vardır. Örnek; Annelik
A. Geçici davranışlar: Alkol, ilaç, hastalık ve
yorgunluk sonucu ortaya çıkan davranışlardır.
Öğrenme sonucu kazanılan davranışlar değildir.
B. Sonradan kazanılan davranışlar: İstendik ve
istenmedik davranışlardır. Öğrenilmiş
davranışlardır. Bu davranışlar tecrübe ve eğitim
öğretim yoluyla olmak üzere iki türlü kazanılır.
İstendik Davramşlar: Formal ve informal ortamlarda kazanılan davranışlardır. Okullarda kazanılan akademik bilgilerin tamamı, evde ve çevrede kazanıian toplumsal roller vb.
İstenmedik Davranışlar: Forma! ve informal ortamlarda kazanılan davranışlardır. Bu davranışlar ailede ve sokakta kazanılabilir. Kopya çekme, hırsızlık gibi davranışlar örnek verilebilir.

28

Öğrenme Psikolojisl



Doğuştan gelen
Davranışlar -Refleksler

DAVRANIŞ
Geçici davranışlar (hastahk AJkol aşın kavpr v s^
İstendik davranışlar Eğitim sonucu gerçekleşen riavranıslart

I
Sonradan kazanılan davranışlar (Öğrenme sonucu
aprr.p.Hpsipn
İstenmedik davranışlar Kötü kültürel koşullar altında kazanılan davranışlar, Yanlış eğitim sonucu ortaya çıkan davranışlar)

46. Bir anne iki yaşındaki oğluna ezbere 100'e kadar saymayı öğretmeye çalışmakta, fakat bunu başaramamaktadır.
Bu başarısızlığın temel nedeni aşağıdakilerden hangisiyle ilgilidir? (2001 KPSS-13)
A) Fiziksel yoksunluk
B) Kullanılan öğrenme yönteminin yetersizliği
C) Genel uyarılmışlık hali
D) Zeka düzeyi
E) öğrenmeye hazır olma düzeyi



Performans: İcra veya edim de denilmektedir. Organizmanın bizzat yaptığı şeyler olup, öğrenme, güdü, yorgunluk gibi çeşitli bileşenlerden oluşmaktadır. öğrenilmiş veya öğrenilmemiş birçok etken performansı etkilemektedir.
Öğrenme ile performans arasındaki farklar;
• öğrenme.performansı oluşturan unsurlardan
sadece biridir
• Performans doğrudan gözlenip ölçülebilir,
öğrenme doğrudan doğruya ölçülemez.
• Performans organizmanın ne yaptığını,
öğrenme ise ne yapabileceğini ifade eder.

47.


I) Narkoz ve ilaç gibi etkenlere bağlı olarak
oluşma
II) Kalıcı özellik taşıma
III) Yaşantılar sonucunda görülme
IV)Organlarm olgunlaşmasıyla ortaya çıkma
Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri, bir davranışın öğrenilmiş davranış olabilmesi için gerekli degildir? (2002 KPSS-79)
A) IV.I B) IV.III C) II, III I) E) IV



Uyarıcı: Duyu organlarını harekete geçiren ve tepkiye yol açan herhangi bir nesne ya da enerjiye denir. Uyarıcılar içsel ya da dışsal olabilir.
Tepki: Uyarıcılann organizmayı etkilemesi sonucu organizmanın gösterdiği herhangi bir davranışa denir. Tepkiler basit ya da karmaşık, açık ya da gizli olabilir.
45. Aşağıdakilerden hangisi, öğrenme yoluyla kazanılan bir davranışa örnek degildir? (2001 KPSS-11)
A) Çocuğun, bisiklete bindiğinde dengesini kurması
B) Bir kişinin evinin bulunduğu yeri tarif etmesi
C) Oto tamircisinin motordaki sesin nedenini kısa
sürede bulması
D) Çocuğun, yüzüne rüzgar gelince gözlerini
kırpması
E) Aşçının kokusunu aldığı yemeğin pişip
pişmediğini anlaması

48. Aşağıdakilerden hangisi öğrenme sonucu oluşan bir davranış değildir? (2002 KPSS-80)
A) Öğrencinin kendisine verilen sayıyı çarpanlanna
ayırarak sonucu söylemesi
B) Sürücünün kavşaklara yaklaştığında hızını
keserek trafık ışıklarını kontrol etmesi
C) Üç aylık bir bebeğin yüzüne dokunulduğunda
başını o yöne doğru çevirmesi
D) Alkol bağımlısı olan bir kimsenin, bu alışkanlığı
terk etmesi
E) Çocuğun yemeklerden sonra dişlerini
fırçalaması
49. Aşağıdakilerden hangisi öğrencinin öğ-
renmesine etki eden dış etkenlerdendir? (2002 KPSS-81)
A) Güdülenmişlik düzeyi
B) Tutum ve alışkanlıklar
C) Bilişsel gelişim düzeyi
D) ilgi ve yetenek
E) öğretim materyali

öğrenme Psikolojisl

29



50. Aşağıdaki seçeneklerden hangisinde öğrenilmiş davranışların bir özelliği verilmemistir? (2004KPSS-13)
A) Yaşantı sonucunda oluşması
B) Kalıcı izli olması
C) Önceki davranışlardan farklı olması
D) Süreklilik göstermesi
E) Olgunlaşma ile ortaya çıkması
51. Erşen girdiği ehliyet sınavında başarısız olmuştur. "Aslında araba kullanmayı çok iyi bilirim, ama heyecanlanınca yapamadım" demiştir.
Bu durum karşısında öğrenme psikolojisini dikkate alarak aşağıdaki sözlerden hangisini söyleyemeyiz? (2004 KPSS-14)
A) İyi araba kullanıp kullanamadığınıza ancak
buradaki performansınıza bakarak karar
verebiliriz.
B) Biraz daha alıştırma yaparsanız gelecek
sınavda başarılı olma şansınız artar.
C) Sınavda heyecanlanacak bir şey yok,
heyecanınızı kontrol edin.
D) Araba kullanmayı ne kadar iyi öğrenirseniz
heyecanlanma olasılığınız o kadar azalır.
E) Araba kullanmayla ilgili yaşantılarınız arttıkça
daha az hata yapmaya başlayacaksınız.
ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
A. Öğrenenle ile ilgili faktörler S Türe özgü hazır oluş
öğrenecek olan organizmanın istenüen davranışı göstermek için gerekli biyolojik donanıma sahip olması demektir. Organizma bu donamımdan yoksun olduğunda öğrenemez. Örneğin; İnsan uçmayı öğrenemez ancak kuşlar uçabilir.
s Olgunlaşma
• Organların kendilerinden beklenen görevleri yapabilecek duruma gelmesi durumudur. Diğer bir deyişle Organizmanın temelindeki potansiyel güçlerin göreve hazır bir duruma ulaşmasıdır.
Organizma türe özgü hazır oluş durumunda olsa bile olgunlaşma olmadan öğrenemez. Olgunlaşma yaş ve zeka açılarından ele alınmaktadır.

İki aylık bir bebek yürüyemez, yaş açısından o olgunluğa ulaşmamıştır. Aynı zamanda bazı insanlar yaş olarak olgunlaşmış olsalar bile zeka gelişimleri açısından yeterli olgunluğa ulaşmamış olabilirler.
s Kaygı ve genel uyarılmışlık hali
Organizmanın verimli bir öğrenme sağlayabilmesi için hazır ve tetikte bulunmasıdır. Bireyin dışarıdan gelen uyarıcıları alma derecesidir. "Canım ders çalışmak istemiyor" diyen öğrenci aslında yeterli genel uyarılmışlık haline ulaşmamıştır. Yatakta ders çalışmak öğrencinin genel uyarılmışlık haline girmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Benlik kavramı, güdü, çalışma alışkanlıkları gibi etkenler genel uyarılmışlık halini etkileyen faktörlerdendir.
s Kaygı
Güçlü bir istek ya da dürtünün gerçekleşmeyecek gibi göründüğü durumlarda ortaya çıkan tedirgin edici bir duygudur. Aşın ve düşük düzeydeki kaygı öğrenmeyi olumsuz yönde etkilemektedir.
s Güdülenme (Motivasyon)
Organizmayı etkileyerek bir amaç için harekete geçiren durumdur. Buradaki "durum" ifadesi dürtü, istek, ihtiyaç, hırs vb. olabilir.
Güdüler bizi harekete geçiren güçlerdir. Yani davranışı bir amaca doğru başlatan ve sürdüren bir iç şarttır. Güdüler organizma içindeki ihtiyaçlardan doğar ve bu ihtiyaçların giderilmesi için organizmayı harekete geçirir. Organizmanın öğrenmeye güdülenmiş olması bireyin öğrenmesini kolaylaştırır.
Öğrenmede güdüler üç nedenle önemlidir;
1. Güdü, davranışı oluşturan en önemli koşuldur. Örnek: aç olmayan organizmaya et gösterilse de salya salgılamaz.
2.
Güdü, pekiştirme için de gereklidir. Yani davranışın sürdürülmesini-tekrarını sağlar.
3.
Güdü, davranış değişikliğini de denetler. Yani davranışın şu ya da bu yönde olmasını sağlar. Böylece organizmanın istenen tepkide bulunabilme artar.
Güdüler genellikle içse! veya dışsal uyarıcılar
tarafından uyarılmaktadır. Güdünün uyandırılması
sonucunda organizma bu güdüyü doyurmak için
harekete geçmektedir.
Örneğin susuzluk dürtüsü organizmayı su ihtiyacını karşılamak için harekete geçmeye zorlar. Organizma


öğrenme Psikolojisl
30
harekete geçerek su aramaya başlar. Suyun içilmesiyle birlikte susuzluk dürtüsü doyurulmuş olur.
Güdülerin içsel-dışsal, birincil-ikincil, döngüsel olma gibi özellikleri vardır.
• Dikkat: Bilincin bir noktada toplanması haline denir. Diğer bir deyişle psikofizik enerjinin bir noktada toplanmasıdır.
s Eski Yaşantılar
Daha önceden deneyimli oluş ya da konu ile tanışıklığın bulunması (eski yaşantılar) yeni öğrenmeleri etkiler
Yetişkin kişiler hemen hemen hiç bir öğrenmeye sıfırdan başlamazlar. Okullardaki eğitimde her konu daha önce öğrenilmiş olması gereken başka konularla bağlantılıdır. Bu açıdan bir derste öğrenilen kavramlar diğer bir dersteki öğrenilen kavramlarla ters düşmemelidir.
Birey öğrenmeyi kolaylaştıracak ve hızlandıracak önbilgilere (ön öğrenmeler) sahip olmalıdır. Bu ön öğrenmeler öğrenmeyi kolaylaştıracağı gibi zorlaştırabilir.
s Öğrenmenin Aktarılması
Pozitif transfer (olumlu aktarma): Geçmiş yaşantıların öğrenmeyi kolaylaştırmasına denir. Otomobil kullanmayı öğrenen birisinin başka bir model ya da marka otomobili de kullanabilmesi.
Negatif transfer (olumsuz aktarma): Geçmiş yaşantıların öğrenmeyi olumsuz etkilemesine denir. Iki parmak yöntemiyle daktilo yazmayı öğrenen birisi on parmak ile yazmaya çalıştığında zorlanır ve daha yavaş yazar. Önceki öğrenme yeni öğrenmeyi olumsuz etkiler.
s Fizyolojik Durum
Öğrenme için sağlıklı bir fizyolojik yapı gereklidir. Süreğen hastalıklar ve duyu organlarındaki bozukluklar öğrenmeyi olumsuz yönde etkiler.
s Bireysel Farkhlıklar
Zeka, ilgi, yetenek, tutum, güven, benlik tasarımı gibi farklılıklar öğrenmeyi etkileyen bireysel farklılıklardır. Kalıtım ve çevrenin rolü vardır.

B. Öğretim Yöntemi ile ilgili Faktörler s Konunun Yapısı
öğrenmede konunun bütün olarak verilmesi parçalara bölerek verilmesinden daha etkilidir. Konu anlamlı ve kolayca birbirine bağlanabilir nitelikte olmalıdır.
s Öğrenmeye Ayrılan Zaman
Öğrenen bireyler arasında bir konunun öğrenilmesine ayrılan zaman bakımından farklılıklar vardır.
Bazı öğrenciler öğrenilecek konuyu günde 2 saatten bir haftada öğrenirler buna aralıklı öğrenme denir. Sistematik çalışmadır. öğrenilen bilgiler kısa sürede unutulmaz.
Bazı öğrenciler de öğrenilecek konuyu yoğun bir biçimde bir günde öğrenirler buna toplu öğrenme denir. Sadece sınav zamanında çalışan öğrenciler bu gruba girer. Öğrenciler konuyu kısa zamanda öğrenmekte ve sınavda başarılı olmaktadırlar. Buna karşın öğrenilen bilgi kısa sürede unutulmaktadır.
S Katılım (öğrenci aktivitesi)
Öğrenilecek olanla etkileşim öğrenme çabasına girmedir. Bu etkileşim dinleme-okuma-yazma-anlatma şeklinde olabilir. Dinlemede öğrenci pasiftir. Öğrenme zayıf olmaktadır. Buna karşın anlatmaya doğru gidildikçe öğrenci aktifleşmekte ve öğrenme artmaktadır.
s Geribildirim (Dönüt)
Sonuçların bilgisi de denebilir. iyi bir öğrenmenin gerçekleşmesi için öğrencinin öğrenip öğrenmediği veya ne kadar öğrendiği ile ilgili olarak bilgilendirilmesi gerekir. Öğrenci yaptıkları ve söylediklerinin ne derece doğru olduğunu bilirse daha kolay öğrenir. Bunu bilmeyen öğrenci yavaş öğrenir. Sınav sorularının kısa sürede cevaplanması geribildirimdir.
C. Öğrenme Malzemesi ile ilgili faktörler s Algısal Ayırt Edilebilirlik
Öğrenme malzemesinin çevredeki uyarıcılardan ayırt edilebilir olmasıdır. Beyaz uyarıcılar içinde siyah bir uyaranın dikkat çekmesi gibi öğrenilecek konu da öğrencinin dikkatini çekmelidir. Diğer uyaranlar arasından öğrenilecek malzeme ile ilgili uyaranlar kolayca ayırt edilebilir nitelikte olmalıdır. Öğrenilecek malzeme öğrencilerin amaçlarına, beklentilerine uygun olmalıdır.

Öğrenme Psikolojisİ

31



s Anlamsal Çağrışım
Anlamlı bir şekilde öğrenilen bilgi anlamsız bilgilerden daha kolay hatırlanabilir. Bu tür bilgiler daha kalıcıdır. öğrenilen yeni konu daha önce öğrenilen konularla ilişkisi sağlanmış olmalıdır. Anlamsal çağrışım dizileri oluşturulmalı ve bunların sayısı çoğaltılmalıdır.
Örnek: Peynir kavramı öğretilirken buna yakın ya da ilişkili olan kavramlarla ilişkisinin kurulması bu kavramın öğrenilmesini kolaylaştırır. Süt, yumurta, inek, kahvaltı, beyaz, çay, pamuk, karvb.
■/ Kavramsal Gruplandırma
İyi organize edilmiş gruplar halindeki bilgiler kolay öğrenilir. Ünite ve konular iyi bir şekilde gruplanarak verilmelidir. Kavramsal gruplandırma birçok bilgi veya kavramın öğrenilmesi durumunda çok etkilidir. Bu durumda öğrenme malzemeleri birtakım grupla halinde bütünleştirilmelidir. Bütünleştirmede öğrenilecek malzeme basamaklar haline getirilmelidir. Kavramlar gruplara, gruplar alt gruplara ayrılabiliyorsa öğrenilmesi kolaylaşır.
Aşağıda kavramsal gruplandırmaya örnek verilmiştir. (Bacanlı, 2000)

Mineraller

\ \
Taşlar Metaller
I 1
\ 1 \ I J
Değerl Değersiz Yaygm Nadjr Alaşım
52. Çalışma ortamınızı düzenlerken ışık ve ısının uygun olmasına, bir masa ve sandalyede çalışmasına özen gösteriniz.
Lise öğrencilerine yönelik böyle bir önerinin temel dayanağı aşağıdakilerden hangisidir? (2001 KPSS-73)
A) Öğrenme kullanılan bilişsel yaklaşımların
bireyden bireye değişebilmesi
B) Öğrenme hızının öğrenciden örenciye göre
değişebilmesi
C) Öğrenme için öncelikle genel bir uyarılmışlık
durumunun gerekli olması
D) Ders çalışmanın planla çaba gerektiren bir uğraş
olması
E) Öğrencinin evde kendi kendine çalışabileceği
bir yere ihtiyacın olması

53. Küçük yaşlarda bir müzik aleti çalmaya başlayan bir kimseyle, ileri yaşlarda müzikle ilgilenen bir bireyin müzik aletini çalma becerisi uzun bir zaman aynı düzeyde olmaz.
Bu durum aşağıdakilerden hangisinin etkisini açıklayıcı bir örnektir? (2002 KPSS-83)
A) Sosya! çevre
B) Yetenek
C) Deneyim i Yaşantı
D) Olgunlaşma
E) Zaman
54. Aşağıdakilerden hangisi, bir öğretmenin velilere çocukların çalışma koşullarıyla ilgili verebileceği önerilerden en doğru olanıdır? (2002 KPSS-99)
A) Çocuklarınızın çalışırken istediği biçimde ve
odada olmasına izin veriniz, bu onların
özgürlüğünü arttırır.
B) Hareketsizlik onların fiziksel gelişimini olumsuz
etkileyebilir, çalışırken sürekli oturmaları
engellenmelidir
C) Okuldaki başarılarının artması için evde mutlaka
sınıfa benzer bir ortamda çalışmaları
sağlanmalıdır
D) öğrencilerin hepsinde aynı düzeyde ilerleme
olması gerektiğinden, evde ödevlerin
yetiştirilmesine yardım edilmelidir
E) Genel uyarılmışhk düzeyinin düşmeme si için,
çocukların ödevlerini masa başında yapmalarına
dikkat edilmelidir
55. Özel eğitim görmekte olan zihinsel engelli bir çocuğun öğretmeni, onun dersteki doğru davranışlarını bisküvi vererek ödüllendirmektedir. çocuğun annesi bisküviyi almak için daha çok çalışacağını düşünerek, onu okula kahvaltı etmeden götürmüştür.
Yukarıdaki durumda öğrenmeyi olumsuz etkileyen temel etken aşağıdakilerden hangisinde açıklanmaktadır? (2002 KPSS-108)
A) Aç olması nedeniyle çocuğun dikkati bisküviye
yönelmiştir
B) Çocuk sürekli aynı ödülü almaktan sıkılmıştır
C) Çocuk annesinin kendisini, artık sevmediğini
düşünmüştür
D) Çocuğun davranışını etkileyen diğer faktörler
ihmal edilmiştir
E) Öğrenme etkinlikleri çocuğun gerçek-
leştirebileceklerinin üstündedir

öğrenme Psikolojisl
32
56.

Bir üniversitesinin psikoloji bölümünde öğrenme psikolojisi alanında yapılan bir deneyde; köpeklere ve kedilere kutuya küçük toplan atmaları öğretilmeye çalışılmıştır. Köpekler topları ağızları ile kutuya atmayı kısa sürede öğrenmişlerdir. Ancak çok sayıda deneme yapılmasına rağmen kedilerin bu davranışı öğrenemedikleri görülmüştür; kediler topları ön ayakları tutmuş ve ön ayakları ile toplarla oynamışlardır.
Aşağıdakilerden hangisi köpeklerle kediler arasındaki Topu kutuya atmayı öğrenme açısından gözlenen bu farkı en doğru biçimde açıklamaktadır? (2003 KPSS-50)
A) önceki öğrenilenlerin aktarımı
B) Güdülenme
C) Genel uyarılmışlık hali
D) Türe özgü hazıroluş
E) Olgunlaşma

59. Aşağıdaktlerden hangisi ilköğretim birincisıtıtfa başlayan bir öğrencinin. Öğretim yılının ilk aylarında iyi bir başarı gösterip, ilerleyen aylarda başarısının düşmesinin nedenlerinden değildir? (2003 KPSS-56)
A) Öğrenme yaklaşımının ancak ilk aylarda verilen
konular için yeterli olması
B) öğrenme isteğinin ilk aylarda daha fazla olması
C) Öğrenme yeteneğinin azalması
D) Olgunlaşma düzeyinin ancak ilk aylardaki
konula
Öğrenmeye yeterli olması
E) Okul öncesi eğitimde almış olduğu bilgilerin ilk
aylardaki öğrencisine katkı sağlamış olması



57.

Aşağıdakilerden hangisi, bir Öğrencinin sınıftaki diğer arkadaşlarına oranla matematik dersindeki konuları öğrenmede çok fazla güçlük yasamasının nedenlerinden değildir? (2003KPSS-51)
A) Genel uyarılmıştık hali
B) Derse ilişkin tulum
C) Zeka düzeyi
D) Geçmişteki öğrenmelerin aktarımı
E) öğretme yöntemi

60. "Bireyin, bir konuyu tam olarak öğrenebilmesi için o konunun gerektirdiği gelişim ve güdülenme düzeyine ulaşmış olması gerekir." ifadesini aşağıdakilerden hangisi açıklar? (2004 KPSS-19)
A) Eğitim düzeyi
B) Genelleme düzeyi
C) Zeka düzeyi
D) Kahtım
E) Hazırbulunuşluk



58.

Evde kızı Türkçe pop müzik şarkısı dinleyen bir baba, hiçbir zaman bu şarkıları dikkatle dinlememiştir, ancak bir gün durup dururken bir Türkçe pop müzik şarkısmın müziğini sözleriyle birlikte söyleyebildiğini fark etmiştir,
Aşağıdakilerden hangisi, babanın bir Türkçe pop şarkısını sözü ve müziği ile birlikte tekrarlayabilmesini doğru olarak açıklamaktadır? (2003 KPSS-55)
A) Bazı Türkçe pop şarkılarının radyoda ve televizyonda birçok kanalda yayınlanması
B) Bazı öğrenmelerin bilinçli bir çaba göstermeden
gerçekleşmesi
C) Türkçe pop müzik şarkılarının çok hareketli
olması
D) Yetişkinlikteki öğrenmenin çok hızlı bir biçimde
gerçekleşmesi
E) Türkçe pop şarkılarının çok popüler kişiler
tarafından söylenmesi

61. Aşağıdaki örneklerin hangisinde,bir davranışın ayırt edici uyarıcı tarafından kontrol edilmesi söz konusudur? (2004 KPSS-31)
A) Servet, diğer derslerde uslu bir biçimde
otururken Müzik dersinde sınıfın disiplinini
bozan davranışlar sergilemektedir.
B) Gözde'nin müzik yeteneği resim yeteneğinden
daha fazladır.
C) Suat, ikisine de aynı ölçüde çalıştığı , halde,
Ingilizce sınavında Matematik sınavından
daha başarılı olmuştur.
D) Hatice, ders aralarında bahçeye çıkmak yerina
sınıfta oturmayı tercih etmektedir
E) Metin, sabah erken saatlerde çalıştığında
okuduklarını daha kolay anlayabilmektedir.

Öğrenme Psikolojisİ

33



ÖĞRENME KURAMLARI
Tüm öğrenme durumlarını açıklayan tek bir kuram yoktur. Farklı öğrenme durumları için farklı kuramlar geliştirilmiştir. Belli başlı öğrenme kuramları aşağıdaki gibidir;
A. DAVRANIŞÇI KURAMLAR: Öğrenmenin nasıl
gerçekleştiğine odaklanırlar, sonuç odaklıdırlar.
1. Klasik koşullanma (Pavlovv)
2. Bitişik kuramlar (Vvatson.Guthrie)
3. Bağ kuramı (Thorndike)
4. Edimsel koşullanma (skinner)
B. BİÜŞSEL AĞIRLIKLI - DAVRANIŞÇI KURAMLAR:
Süreç odaklıdıriar.
1. işaret öğrenme (Tolman)
2. Sosyal öğrenme (Bandura)
C. BİLİŞSEL KURAMLAR: Öğrenmenin zihindeki
oluşumuna odaklanırlar.
1. Geştalt kuram (VVertheimer, Köhler, Kofka)
2. Bilgi-işlem kuramı
D. İNSANCIL (HÜMANİSTİK) KURAMLAR:
Öğrenmenin nasıl daha iyi olabileceğine odaklanırlar.
1. Ihtiyaçlar Hiyerarşisi (Maslow)
2. Benlik Kuramı (Rogers)
E. (NÖROFİZYOLOJİK KURAM)
1. Beyin temelli öğrenme modeli Burada yapılan smıflamalar farklı kaynaklarda farklı şekillerde yapılmaktadır. Ancak sıntflama o kadar önemli değildir. Hangi kuramın hangi ilkeyi savunduğunu kavramak yeterli olacaktır. Bir çok kaynak Davranışçılar ve bilişselciler olmak üzere ikiye ayırmaktadır.
DAVRANIŞÇI YAKLAŞIM
Deneysel, bilimsel bir yaklaşımdır. Etkisi 1960 lara kadar sürmüştür. Öğrenme uyarıcı-tepki ilişkisi içinde açıklanır. Insan davranışlarının gözlenebilir hale getirilmesi üzerinde çalışmışlardır. Kurucusu VVatson'dur. Öğrenmeyi gözlenebilen, ölçülebilen uyarıcı ve tepkilere indirgemiştir. Thomdike, Pavlov, VVatson Skinner önde gelen temsilcilerindendir.
Davranışçı yaklaşımın temel sayıltıları;
1. İnsanların öğrenmesi ile canlıların öğr4enmesi
birbirine benzerdir.
2. Hayvanlar üzerindeki araştırmalarla insan
davranışları açıklanabilir.


3. İnsan doğduğunda zihni boş bir levha gibidir.
4. Öğrenmeler ölçülebilir ve gözlenebilir olaylar
üzerinde odaklanarak incelenebilir.
5. Duygu, düşünce, güdü gibi özellikler gözlenip
ölçülemediği için bilimsel olarak araştırılamaz
ancak uyarıcılar ve tepkiler araştırılabilir.
6. Öğrenme uyarıcı ve tepki arasındaki ilişki
çerçevesinde incelenebilir.
7. Klasik, operant ve gözlem yoluyla olmak üzere üç
temel öğrenme süreci vardır.
8. Öğrenme çevresel uyarıcılar tarafından
şartlanmayı içermektedir. Dolayısıyla öğrenme
organizmanın kontrol edilmesi anlamındadır.
9. Gözlenen davranış değişikliği meydana geldiğinde
öğrenme gerçekleşmiş olarak kabul edilir.
10. Tüm öğrenmeler aynı basit kurallarla kısa ve öz bir
şekilde ifade ediiir.
11. İçsel yaşantıları reddeder. İnsan zihnini bir
karakutuya benzetirler. Karakutuya değil,
karakutuya girip çıkanları dikkate alırlar.
12. Davranış bozukluklarını yanlış öğrenmelere
bağlamışlardır.
13. Davranış bozuklukları yeni öğrenmelerle
düzeltilebilir. Bu amaçla karşıt koşullama,
sistematik duyarsızlaştırma, yeniden koşullama,
deneysel söndürme gibi teknikler geliştirmişlerdir.
Ilk anahtar sözcük davranıştır. İnsan davranışını tamamen reflexler, U-T ilişkisi ve pekiştiricinin etkisi ile açıklamaya çalışmıştır. Hisler ve diğer bilişsel süreçlere kuşkuyla bakılır. Iki temel öğesi vardır;
• Uyarıcı: Organizmayı harekete geçiren iç ve dış
uyarıcılar
• Tepki: Uyarıcının organizmada meydana getirdiği
fizyolojik ve psikolojik değişmeler
• Davranışçı yaklaşımın üzerinde durduğu konu
bireyin ne düşündüğü değil ne yaptığıdır.

34

Öğrenme Psikolojisl



62. Matematik dersinde tahtada üç bilinmeyenli denklemi çözmediği için matematik öğretmeninden eleştiri alan bir öğrenci "Ben aslında üç bilinmeyenli denklem çözümünü çok iyi öğrenmiştim" der. Matematik öğretmeni de bunun üzerine "Ben üç bilinmeyenli denklem çözümünü öğrenip öğrenemediğini ancak tahtadaki denklemi çözüşüne bakarak anlayabilirim" karşılığını verir.
Yukarıdaki Örnekte matematik öğretmeninin öğrenciye verdiği yanıt aşağıdaki yargılardan hangisini doğrular niteliktedir? (2003 KPSS-49)
A) öğrenme yaşantılar sonucu ortaya çıkar
B) öğrenme varlığı ancak gözlenilen davranışlarla
anlaşılabilen içsel bir süreçtir
C) Hatırlanamayan bir şey öğrenilmemiş
dernektir
D) Öğrenilen bazı bilgiler unutulabilir
E) Her davranış değişimi öğrenme sonucunda
olmamaktadır
KLASİK KOŞULLANMA (TEPKİSEL ŞARTLANMA)
Klasik koşullanma; başlangıçta nötr olan uyarıcıya organizmanın tepki vermeyi öğrenmesidir. Klasik koşullanma yolu ile öğrenmeyi Pavlov açıklamıştır. Köpeklerin yiyecek vermeden salya salgılamaları dikkatini çekmiştir. Oysa bu durum yiyecek verildikten sonra oluşmalıdır. Köpekler Pavlov'un ayak seslerini duyunca salya salgılamaya başlamışlardır. Pavlov (1849-1936) bu durumu deneysel ortamda ayrıntılı oiarak incelemiştir.
Klasik koşullanmanın 3 temel kuralı vardır; 1-Koşulsuz uyarıcı doğal bir uyarıcı olmalıdır (et).
2-Koşulsuz uyarıcı ile koşulsuz tepki arasında doğal bir bağ olmalıdır.
3-Uyarıcı tepkiden hemen önce verilmelidir.
Tepki Yok
Nötr Uyarıcı
(Zil)
Koşulsuz Tepki (Salya)
Koşulsuz Uyarıcı (Yiyecek)
Koşulsuz Uyarıcı (Yiyecek)
Koşulsuz Tepki (Salya)
Koşullu Uyarıcı
(Zil)
Koşullu tepki (Salya)
Koşullu Uyarıcı
(Zil)
Koşulsuz uyaran
Doğal olarak organizmanın tepkide bulunacağı uyarandır. Yiyecek, içecek, acı, şok, limon suyu, iğnenin acısı vb.

Koşullu uyaran
Doğal ortamda organizmanın doğal uyaranlardan birine verdiği tepkiyi vermeyeceği uyarandır. Zil, ışık, iğne resmi, limon resmi vb.
Koşulsuz tepki
Organizmanın doğal ortamda koşulsuz uyaranı aldığında gösterdiği doğal tepkilerdir. Örnek: Etyenirse saly6a akar, iğne batırılırsa canı yanar
Koşullu tepki
Organizmanın koşullu uyarana gösterdiği tepkidir.
öğrenilmiş davranışa temel olan doğal uyarıcı bulunabiliyorsa o zaman davranışın klasik koşullanma yöntemiyle öğrenildiği söylenebilir. Klasik koşullanma bir "tepkisel şartlanmadır". Yani yeni bir uyarıcının tepki oluşturma gücünü kazanmasıdır.
Örnek, kediye toptan korkmayı öğretebiliriz, ayıların tef çalındığında oynamaları da aynı şekilde bir öğrenmedir.
Matematik öğretmenini seven çocuk matematik dersini sever. Beyaz kediden korkan çocuk pamuktan da korkar. Genç kız arkadaşının hoşlandığı müzikten hoşlanır.
Klasik şartlanma ile insanlarda:
• Korkular hızla şartlanabilir
• Şartlanma için duygular kullanılabilir
• Reflekslerden yararlanılabilir
Öğrenilmiş davranışa temel olan doğal uyarıcı bulunabiüyorsa o zaman davranışın klasik koşullanma yöntemiyle öğrenildiği söylenebilir. Klasik koşullanma bir "tepkisel şartlanmadır". Yani yeni bir uyarıcının tepki oluşturma gücünü kazanmasıdır.
KLASİK KOŞULLANMANIN TEMEL KAVRAMLARI Bitişiklik
Bu koşullanma türünde koşullu ve koşulsuz uyarıcıların verilme zamanları birbirine yakın olması önemlidir. Koşullu ve koşutsuz uyarıcıların arka arkaya verümesi olayı bitişiklik olarak adlandınlmaktadır. 3-5 sn.
Pekiştirme
Koşullanmanın gerçekleşmesi için önemli bir başka ilke ise pekiştirmedir. Klasik koşullanma deneyinde pekiştirme, koşulsuz uyarıcının meydana getirdiği etkidir. Koşulsuz uyarıcı pekiştireç görevi görmektedir.

Öğrenme Psikolojisl

35



Pavlov koşulsuz tepkiyi salyayı meydana getiren koşulsuz uyarıcıya birincil pekiştireç, koşullu tepkiyi (salya) meydana getiren koşullu uyarıcıya da ikincil pekiştireçadını vermektedir.
Sönme
Koşullanmadan bir süre sonra pekiştireç verilmezse koşullu uyarana koşullu tepkinin verilmemesidir. Koşullu uyarıcının, koşullu tepkiyi oluşturmaması durumudur.
Pavlov' un deneyinde; koşullu uyarıcı olan ses, koşullu tepki olan salya davranışına neden olmuyorsa sönme gerçekleşir. Sönmenin gerçekleşmesi için, koşulsuz uyarıcı (yiyecek) olmadan koşullu uyarıcının (ses) verilmesi gerekir.
Dereceli şartlandırma (Üst düzey şartlandırma): Herhangi bir şartlı uyarana karşı kazanılan şartlı tepki organizmaya yerleştikten sonra aynı sistem içinde yürütülen çalışmalarla başka bir şartlı uyarıcıya karşı da şartlanmanın oluşmasıdır.

a- Zil -j ► Salya (Burada zıl, 1. Derece şartlı
uyarcıdır)
b-lşık + Zil - -> Salya
c- Işık -+ Salya (Burada ışık II. Derece şartlı
uyancıdır.)
Kendiliğinden geri geime
Koşullanmaya bir süre ara verilmesine karşın Koşullu uyarıcının (zil) verildiği durumlarda deneğin koşullu tepkiyi (Salya) gösterdiği gözlenmiştir. Bu durum Kendiliğinden geri gelme olarak adlandırılır.
Genelleme
Aynı türden olan ya da birbirine benzer uyarıcıya karşı daha önce kazanılan tepkinin verilmesidir.
Önemli koşullanma ilkelerinden birisi olan genelleme, Koşullu uyarıcının benzerlerine de koşullu tepkinin gösterilmesidir.
Bu deneyde verilen ses koşullu uyarıcıdır. Orijinal sese benzer farklı seslerde verildiğinde deneğin salya salgılaması bir genellemedir. Ayırt etme
Genellemenin tersi ayırt etmedir. Koşullu uyarıcının benzerlerine koşullu tepkinin ortaya çıkmamasıdır.
Birbiriyle yakınlıkları olsa bile uyarımlar arasındaki farkı anlayabilmedir.

Örneğin deneğin farklı tonlardaki sesi ayırt ederek orijinal ses dışındaki seslerde koşullu tepkiyi (salya) göstermediği gözlenmiştir.
Öğrenilmiş Çaresizlik
Organizma ne kadar çaba harcarsa harcasın durumunu değiştiremeyeceğini öğrenmesidir Bu durumda pasif kalmakta ve pasifliğini tüm istenmeyen durumlara genellemektedir. Belirtileri; pasiflik, korku, depresyon ve sonucu kabullenmeye istekliliktir.
Gölgeleme
İki koşullu uyarıcının aynı anda verilmesi durumudur. Uyarıcılardan biri diğerine göre daha güçlü olduğu durumda koşullu tepki güçlü olan uyarıcıya verilir. Bu olaya gölgeleme denir.
Ses ve ışık birlikte verildiğinde Salya tepkisi sese verilirken ışığa verilmemiştir. Ses uyarıcısı ışık uyarıcısını gölgelemiştir.
Kaçınma Koşullanması
Bir kişiden, bir nesneden veya bir durumdan kaçınmayı öğrenme klasik ya da operant olabilmektedir. Kaçınma şartlanmasının ortaya çıkması için önce korku ve kaçma şartlanmasının olması gerekmektedir. Bunlardan korku şartlanması klasik, kaçma ise operant şartlanmaya girmektedir. Albert'in beyaz tavşandan korkması korku şartlanmasına ömektir. Nötr bir uyancıyla korku tepkisinin eşleştirilmesine korku koşullanması denir.
Örnek: (Selçuk, 2000) Bir köpek tabanı elektrik şoku vermeye elverişli bir kutuya konur. Kutunun önünde bir bölme olup, elektrik şoku verildiğinde köpek.-bu bölmeden atlayıp şoktan kurtulma olanağına sahiptir. Köpek ilk zamanlar şokun devamında havlamak, zıplamak, dolaşmak gibi çeşitli hareketler yaparak şoktan kaçmaya çalışmış fakat kaçamamıştır. Sonunda bölmeden atlamanın kendisini şoktan kurtardığını öğrenmiş ve şoktan kaçınmayı başarmıştır.
Kaçınma şartlanması insanlarda da benzer şekilde oluşmaktadır. Küçük çocukların sobaya „■ ilk dokunduklarında önce korkarak kaçma davranışı göstermeleri ve bir iki tecrübeden sonra sobadan kaçınmayı öğrenmeleri kaçınma şartlanmasıdır.
Klasik koşullanmanın eğitim açısından önemi
Duygusal tepkilerin hepsi doğaldır. Hangi tepkilerin hangi uyarıcıya karşı yapılacağı ve tepkilerde görülen zenginlik öğrenmenin sonucudur. Bazı öğrencilerin

36

öğrenme Psikolojisl



okula, bazı öğrencilerin öğretmenlere ya da belli derse karşı kaygıları ve yersiz korkuları, okul içi ve okul dışı yaşantıları meydana gelen şartlandırmaların bir sonucudur. örnek: bir üniversite öğrencisinin sezonun ilk maçında hakemin başlangıç düdüğü ile birlikte binlerce kuşun sahaya dolmasını sağlamak amacıyla yaptığı işlemler şartlanmadır.
Klasik koşulmamanın eğitim öğretim ortamında kullanımı sınırlıdır. Buna karşın duyuşsal özelliklerin kazandırılmasında önemli roller üstlenebilir. Örneğin öğrencilerde kendilerine olan özgüvenin geliştirilmesi
• Olumlu benlik kavramının geliştirilmesi,
• Okula karşı olumlu tutum oluşturulması,
• Sınav korkusunun, kaygısının azaltılması,
Matematik dersine karşı olumsuz tutum geliştirmiş bir öğrenciyi klasik koşullanma ile matematik dersini seven başarılı olan bir duruma getirmek mümkün olabilmektedir.
Küçük çocuklara yaramazlık yaptıkları zaman iğneciye,
polise vereceklerini söylemek çocukların
hemşirelerden polislerden korkmalarına
(koşullanmalarına) neden olmaktadır. Çocukların normal olarak yapması gereken etkinlikleri ceza aracı olarak kullanmamak gereklidir.
Klasik koşullanma ilkeleri eğitim alanından çok reklam sektöründe oldukça etkili bir şekilde kullanılmaktadır. Bir banka reklamında güven verici bir kişi ile birlikte kredi kartı birleştirilmekte ve kredi kartlarına karşı bir süre sonra tek başına güven biri hizmet olarak algılanmasına neden olmaktadır.
Oysaki eğitim öğretim ortamında klasik koşullanma ilkeleri tesadüfen kullanılmaktadır. Planlı ve düzenli bir şekilde kullanıldığında oldukça verimii sonuçlar alınacaktır. Bu konuda öğretmenlere ve anne babalara büyük görevler düşmektedir.
Diğer önemli bir nokta ise öğrencileri öğrenilmiş çaresizlikten kurtarıp, kendilerine olan özgüven kazandırılabilir. Öğrencilere yapabilecekleri problemler verip kendilerine özgüven kazanmaları sağlanabilir.
Sonuç olarak öğrencilerimizi çok iyi tanımalı ve ihtiyaçları doğrultusunda klasik koşullanmadan yararlanmalıyız.

63.
Sahipsiz bir köpek tarafından ısırılan bir çocuğun önceleri tüm köpeklerden, bir süre sonra da sadece sahipsiz köpeklerden korkması aşağıdakilerden hangisi ile açıklanabilir? (2001 KPSS-17)
A) İşaret öğrenme
B) Transfer
C) Ayırt etme
D) özümseme
E) Genelleme
64.
Bir öğrencinin, okula zamanında gitme ve ödevlerinin zamanında yapma gibi davranışları alışkanlık haline getirilmesinde aşağıdakilerden hangisi en çok rol oynar? (2001 KPSS-18)
A) Klasik (tepkiset) koşullanma
B) Bilişsel öğrenme
C) Edimsel (operant) koşullanma
D) Sosyal öğrenme
E) Psikomotor öğrenme
65. Ailesiyle birlikte alışverişe çıkan bir çocuk, her seferinde kendisine bir şeyler alınmasını istemekte, istekleri yerine getirmeyince ağlamaktadır. Bu duruma çare bulamayan aile çocuğun öğretmeninden yardım istemektedir.
Öğretmenin Anne-babaya, aşağıdakilerden hangisîni önermesi en uygundur? (2001 KPSS-71)
A) Çocuğa, istediği her oyuncağın alınmayacağını
kesin bir dille söylenmesi
B) Çocuğa, oyuncak yerine, isterse çikolata
alınacağının söylenmesi
C) Sorunun o an çözülebilmesi için çocuğun
istediği oyuncağın alınması
D) Çocuğun azarlanarak vitrinden uzaklaştırılması
E) Çocuğun bir daha alışverişe götürülmemesi

öğrenme Psikolojisl

37



66.

"Anne bebeğini dışarı çıkaracağı zaman onu çocuk arabasına bindirmektedir. Bir süre sonra, bebek çocuk arabasına her oturtulduğunda dışarı çıkacaklarmış gibi sevinç gösterilerinde bulunmaya başlar." Örneğinde çocuk arabası klasik koşullanmadaki
I. Koşulsuz uyarıcı
II. Koşullu uyarıcı
III. Nötr uyarıcı
öğelerinden hangilerinin işlevini gerçekleştirir? (2002 KPSS-85)

70. Aşağıdakilerden hangisi bir bebeğin açlıktan ağlarken annesinin elindeki biberonu görünce susmasını açıklayan öğrenme yaklaşımıdır? (2003 KPSS-58)
A) Klasik koşullanma
B) Edimsel koşullanma
C) Gözlem yoluyla öğrenme
D) Bilişsel öğrenme
E) Model alarak öğrenme



A) I ve II D) III ve I

B) I ve III E) Yalnız

C) III ve II



67. Kuyruğuna bastığı bir kedi tarafından tırmalanıncaya kadar kedilerden korkmayan çocuk, bu olaydan sonra her kedi gördüğünde korkup kaçmaktadır
Aşağıdakilerden hangisi çocuğun kedilerden korkup kaçma davranışına örnektir? (2002 KPSS-87)
A) Edimsel koşullanma
B) Kavrayarak öğrenme
C) Sosyal öğrenme
D) Bilişsel öğrenme
E) Klasik koşullanma

71. Aşağıdakilerden hangisi klasik koşullanma öğrenilmiştir? (2003 KPSS-59)
A) Sağlıklı beslenme alışkanlığı
B) Güzel yemek yapma becerisi
C) Karanlık korkusu
D) Saldırgan davranışlarda bulunma alışkanltğı
E) Düzenli ödev yapma alışkanlığı

ile



68. Aşağıdakilerden hangisi klasik (tepkisel) koşullanma sürecinde en öncelikli zorunlu-luktur? (2002 KPSS-88)
A) Belirli aralıklarla tekrar
B) Koşullu uyarıcının ayırt edilmesi
C) Davranıştan sonra pekiştireç verilmesi
D) Koşulsuz uyarıcı ile nötr uyarıcının eşlenmesi
E) Davranışın adım adım geliştirilmesi
69. Her hafta düzenli olarak devam ettiği derste, öğretim elemanının derse devama önem vermediğini gören öğrenci bir süre sonra o derse devam etmemeye başlamıştır.
Bu öğrencinin davranışı edimsel koşullanma ilkelerine göre aşağıdakilerden hangisine örnektir? (2002 KPSS-3)

72. Sakalları olan bir baba bebeğini her akşam eve geldiğinde öpmekte, her defasında babanın sakalları bebeğin yüzünü acıttığı için bebek ağlamaktadır. Bir sure sonra bebek, babasının yanına yaklaştığını görür görmez ağlamaya başlamıştır.
Aşağıdakilerden hangisi koşullanma yoluyla öğrenmede babanın yerini tutan öğedir? (2003 KPSS-60)
A) Olumsuz pekiştirme
B) Koşullu tepki
C) Koşulsuz tepki
D) Koşulsuz uyarıcı
E) Genelleme


A) Bağ kurma C) Sönme
B) Genelleme D) Ayırt etme
E) Bitişiklik

38

öğrenme Psikolojisl



73. Aşağıdakilerden hangisi bir öğrencinin annesinin hediye ettiği kalemle girdiği sınavdan çok yüksek puan alması sonucunda, daha sonraki sınavlarda da aynı kalemi kullanmasını nitelendirir? 2003 KPSS-71)
A) Öğrenmenin aktarılması
B) Genelleme
C) Batıl inanç
D) Koşullu tepki
E) Koşulsuz tepki
74. 18 yaşındaki ablası ile aralarında her anlaşmazlık çıktığında "Seni anneme söyleyeceğim" diyen 7 yaşındaki Ali, ablasının artık durumdan sıkılıp, birkaç kez üst üste "Istiyorsan git söyle" demesi üzerine bu davranışını göstermemeye başlar. Ablası üniversite sınavını kazanıp başka bir şehirde yaşamaya başlar, üç ay sonra ablası tatil için eve döndüğünde. AIı ablası ile aralarmda çıkan her anlaşmazlıkta yine "Seni anneme söyleyeceğim" demeye başlar.
Ali'nin, ablası üç aylık bir ayrılıktan sonra eve geri döndüğünde, yine "Seni anneme söylerim" demeye başlaması, aşağıdakilerden hangisine örnektir? (2003 KPSS-75)
A) Duyarsızlaşma
B) Olumsuz aktarma
C) Kendiliğinden geri gelme
D) Olumlu pekiştirme
E) Karşıt tepki oluşturma

76. Matematik Ödevini yapmayan bir öğrenci
öğretmenine hasta olduğunu söylemesi üzerine
zayıf not almaz. Aynı öğrenci bir başka gün sonra
ingilizce dersinde de ödevini yapmadığında,
öğretmenine hasta olduğu için ödevini yapamadığı
söyler.
Aşağıdakilerden hangisi öğrencinin İngilizce öğretmenine de hasta otduğunu söyleyerek zayıf not almaktan kurtulmaya çalışmasını açıklar? (2003 KPSS-77)
A) Model alma
B) öğrenmenin genellenmesi
C) Koşullu uyarıcı
D) Ayırt etmeyi öğrenme
E) Olumsuz aktarma
77. Oynayacağı tiyatro oyununa hazırlanan oyuncu
makyaj yaparken makyaj fırçasını görüne batırmış
ve gözü fena halde yaşarmıştır. Ertesi gün fırçayı
eline alır almaz gözünün tekrar yaşardığını fark
etmiştir.
Bu durumu aşağıdakilerden hangisi açıklar? (2004 KPSS-22)
A) Tepkisel Koşullanma
B) Uyarıcı genellemesi
C) Algısal değişmezlik
D) Ayırt etmeyi öğrenme
E) Olumsuz koşullanma



75. Bir çocuk evde kardeşlen ile oyun oynarken, kardeşlerinin oynadığı oyuncağı istediğinde ağlayarak annesinin yanına gitmekte ve annesi kardeşlerinin elinden oyuncağı alıp kendisine vermektedir. Çocuk anaokuluna başladığında arkadaşlarının oynadığı bir oyuncağı istediği zaman ağlayarak öğretmeninin yanma gider. Ancak öğretmeni arkadaşlarının elinden oyuncağı alıp ona vermediği için zamanla bu davranışı yapmamaya başlar.
Çocuğun zamanla bu davranışı yapmaması aşağıdakilerden hangisine örnektir? (2003 KPSS-76)
A) Kendiliğinden geri gelme
B) Unutma
C) Sönme
D) Pekiştirme
E) Sistematik duyarsızlaştırma

78. Diz kapağımızın altındaki belirti bir noktaya vurulduğunda ayağımız sıçrar: bir ıslık sesi böyle bir tepki ortaya çıkarmaz. Ancak, bir ıslık sesi duyar ve hemen arkasından diz kapağımızın altındaki bir noktaya darbe alırsak, bu olay defalarca tekrarlandığı takdirde ıslık sesi kendi başına ayak sıçratma tepkisini ortaya çıkartmaya başlar.
Yukarıda verilen tepkisel koşullanma örneğine ilişkin aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? (2004 KPSS-23)
A) Islık sesi koşulsuz uyancı, diz kapağının
altına vurulan darbe koşullu tepkidir. ,
B) Diz kapağının altına vurulan darbe koşullu
uyarıcı, bu dar beye verilen tepki koşulsuz
tepkidir.
C) Islık sesi koşullu uyarıcı, bu sese verilen
tepki koşullu tepkidir.
D) Diz kapağının altına vurulan darbe koşulsuz
uyarıcı, bu darbeye verilen tepki koşullu
tepkidir.
E) Diz kapağının altına vurulan darbe koşulsuz
tepki, ıslık sesi koşullu tepkidir.

Öğrenme Psikolojisl

39




A) Nötr C) Koşullu
79. İstanbul'da yaşayan Nurdan İzmir'e gittiğinde cüzdanını çaldırmıştır. Ne zaman Izmir lafını duysa midesine kramp girmektedir.
Bu örnekteki İzmir sözcüğü aşağıdakiierden hangisinin işlevini yerine getirmektedir? (2004 KPSS-24)
A) Pekiştirici uyarıcı C) Birincil pekiştireç
B) Koşullu uyarıcı D) Koşulsuz uyarıcı
E) Olumsuz pekiştireç

82.

Gül, akşam eve gelince babasından kendisine bir
cep telefonu almasını istemeye karar verir. Ancak,
işinden dönen babasının yüzündeki öfkeli ifadeyi
görünce, bu isteğini ona iletmeyi ertelemesinin
doğru olacağını düşünür.
Bu örnekte babasının yüzündeki öfkeli ifade
Gül'ün davranışını kontrol eden ne tür bir
uyarıcıdır? (2004 KPSS-36)
B)Koşulsuz D) Ayırt edici

E) Pekiştirici


84.
85.
80. Tepkisel koşullama ilkelerine göre, olumlu duygusal tepki uyandıran bir uyarıcıyla eşleştirilen bir nötr uyarıcı, bir süre sonra tek başına aynı olumlu tepkiyi uyandırır.
Aşağıdaki durumların hangisinde, bu ilkeden yararlanılmaya çalışılmaktadır? (2004 KPSS-25)
A) Kepek şampuanı reklamında, saçların
şampuanın kullanılmasından öncesi ve sonraki
durumun gösterilmesi
B) Yeni üretilen bir otomobilin tanıtımının güzel
mankenlere yaptırılması
C) Deterjan reklamında ev hanımı rolündeki
oyuncuların yer alması
D) Yaşam sigortası reklamında sigorta
yaptırmanın yararlarının . anlatılması
E) Emniyet kemeri kullanmayı özendirmek için,
emniyet kemeri takan ve takmayan sürücülerin
kaza sonrasındaki durumlarının gösterilmesi
81. Aslı ders başladığı halde sırasına oturmayıp sınıfta dolaşmaktadır Yerine oturmayıp dolaştığı için öğretmeni Aslı'yı azarlamış ve Aslı hemen sırasına oturmuştur bu yaşantıdan sonra Aslı öğretmenini sınıfın kapısında görür görmez hemen sırasına oturmaya başlamıştır.
Ash'nın davranışında görülen bu değişme, aşağıdakilerden hangisinin sonucudur? (2004 KPSS-35)
A) Geriye doğru ket vurma
B) Ceza
C) İç görü kazanma
D) Tepkisel koşullama
E) Sosyal öğrenme

83. Sinema alanında uzman film eleştirmeni bir konuşması sonunda övgüler almıştır. Bu övgüierden sonra her konuda görüş belirtir olmuştur.
hangisiyle
Bu durum aşağıdakilerden açıklanabilir? (2004 KPSS-37)
A) Genelleme C) Koşulsuz tepkileme
B) Koşullu uyarım D) Olumsuz davranış
E) Sönmeye direnç
Aşağıdaki özdeyişlerden hangisi, koşullama yoluyla Öğrenmede gözlenen "uyarıcı genellemesi" olgusunu çağrıştırmaktadır? (2004 KPSS-38)
A) Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer.
B) Denize düşen yılana sarılır.
C) Göz görmeyince gönül katlanır
D) Yumuşak atın çiftesi pek olur.
E) Fazla naz âşık usandırır.
Bir köpek, sahibi ıslık çaldığı zaman ön ayaklarından birini uzatarak tokalaşma hareketi yaptığında kendisine yiyecek verileceğini Öğrenmiştir. Daha sonra, köpeğin bu davranışı ön ayağını uzattığında yiyecek verilmeyerek söndürülmüş ve köpek, sahibi ıslık çaldığında artık bu davranışı yapmaz hale gelmiştir. Ancak, oradan bir süre geçtikten sonra sahibi ıslık çaldığında köpeğin tekrar ön ayaklarından birini uzatarak tokalaşma hareketi yapmaya başladığı gözlenmiştir.
Köpeğin ıslık sesini duyduğunda tekrar ön ayaklarından birini uzatmaya başlaması aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir? (2004KPSS-41)
A) Tepki genellemesi
B) Ayırıma varma
C) Kendiliğinden geri gelme
D) Ayırt etmeyi öğrenme
E) Olumlu aktarma ,:

40

öğrenme Psikolojisi



BİTİŞİKLİK KURAMLARI
Bitişik kuramcılara göre öğrenme tek denemede bile
gerçekleşebilir. Korku insanlarda tek denemede
gerçekleşebilir. örnek, boğulma tehlikesi, elektrik
çarpması vb. Burada yapılan işlem genellemedir.
Genelleme, öğrenilmiş bir davranışın çok çeşitli
durumlarda işe yaramasını sağlar. istenmeyen
davranışların ortadan kaldırılması üzerine
yoğunlaşmışlardır.
Pekiştirme ve ödülü kabul etmemişlerdir.
Bitişiklik kuramları içerisinde VVatson ve Guthrie ele
alınmıştır.
1-WATSON
VVatson için en önemli şey uyarıcı-tepki ikileminin tekrarlanma sıklığıdır. Basit bir labirent yapıp koridorun sonunda yiyecek koydu. Labirentte koşmayı ilk kez öğrenen farenin diğer tekrarları otomatik olarak yaptığını fark etti. İlk defada bir uyarıcıyla başlayan daha sonra uyarıcısız da gerçekleşti ver davranış bir alışkanlık halini aldı. VVatson'un kuramı Thorndike'ın etki yasasından farklıdır. Çünkü onun çalışmasında memnuniyet ve hoşnutsuzluk gibi psikolojik kavramlara yer yoktur. Tekrar, pekiştirme ve etki yasasını reddeder. Bilişsel süreçlere tamamen karşı çıkmıştır. Ona göre düşünce açıklanabilir ve konuşmada öğrenilebilecek basit bir davranış biçimidir. VVatson, öğrenmeyi davranış gelişiminin temel süreci olarak kabul etmiş ve " bir insan ne öğrenmişse odur." Anlayışını getirmiştir. Bu fikri ile eğitimde fırsat eşitsizliğinin önemini kafalara yerleştirmiştir • Davranışçıların kurucusu olarak kabul edilir.
öğrenmeyi açıklamıştır.
uyarıcı-tepki bitişikliği olarak
• Öğrenmede çevrenin (uyarıcıların) etkisi üzerinde
durmuştur. VVatson, davranışın kalıtımsal olmayıp
insanın çocukluğundan beri çevresindeki belli
uyarıcılarla belli tepkilerin birleşmesi sonucu U-T
bağlarının birbiri üzerine şartlanma yoluyla inşa
edilmesi sonucunda geliştiği görüşünü savunur.
• Bütün davranışlar koşullanma yoluyla öğrenilebilir.
Bebekler koşullanma yoluyla, suçlu, müzisyen,
ressam haline getirile bilir. Yani insan, koşullanma
yoluyla her kişiliğe getirilebilir.
Korku koşullanması
Küçük bir çocuk (Albert) beyaz renkli fare ile oynarken arkasından ani bir gürültü (ses) yapılarak fareden korkması sağlanmıştır. Çocuk bundan sonra gördüğü beyaza benzer her şeyden (beyaz sakallı dede, beyaz oyuncak) uyarıcı genellemesiyle korkmuştur.

Sistematik duyarsızlaştııma
Tepkiye neden olan durum parçalara ayrılıp her parçada duyarsızlaştırma (örnek rahatlama tekniği) yapılır. Aslında bir anlamda klasik koşullanmadır. Korku öğrenilmişse, korkmama da öğrenilir. Bunun için önce çocuğa korktuğu şeyden (fare) korkmayan çocukların oynadığı bir oyun, tv. filmi izlettirilmiştir. Daha sonra sevmediği şey (fare) yavaş yavaş gösterilerek (fare bir kafes içerisinde yavaş yavaş yaklaştırılır) korku ortadan kaldırılmıştır,
• Okulda matematik problemi çözmekten zevk
almayan bir öğrenci, karşılaştığı buna benzer bir
başka matematik problemini de çözmekten
hoşlanmaz.
• Koşullanmada pekiştirmeyi, etki ilkesini ve haz
duygusunu kabul etmemiştir.
• Öğrenmede koşullu ve koşulsuz uyaranlar
birbirlerine çok yakın zamanlarda verilmelidir.
En son ve En Sık ilkesi
VVatson öğrenmede ödüllendirme ve ya pekiştirmeden söz etmemiş. Bunun yerine herhangi bir uyarıcıya verilecek tepki. o uyarıcıya verilen en son ve en çok tekrarlanan tepki olacaktır demiştir. Bir başka deyişle zor olan bir problemi çözmekten hoşlanmayan bir öğrenci benzer nitelikte bir problemle karşılaşınca yine çözmekten hoşlanmayacaktır.
2- GUTHRİE
Guthrie'ye göre çağrışımsal U-T bağlarının kuruluşunun tek yasası işaret ve tepki bitişikliğidir. Guthrie'nin önerdiği sistemde şartlı uyarıcılar aslında hareket tepkilerinin meydana getirdiği uyarıcılardır. Bu uyarıcılar alışkanlıklara bir bütünlük ve devamlılık kazandırır. Guthrie, diğer kuramcılar gibi öğrenmenin sonuçlarıyla ilgilenmez. Organizmanın hareket tepkilerine önem verir. Eğitimde ikaz etme ve tavsiyede bulunma yerine doğru davranışın bizzat yaptırlması gerekir.
• Öğrenmenin tek yasası bitişikliktir.
Bitişikliği; bir uyarıcıya karşı yapılan tepkinin daha sonra aynı (benzer) uyarıcıyla karşılaşıldığında da gösterilme eğilimi olarak açıklar.
• Bitişikliği uyarıcı-tepki bitişikliği olarak ele alır.
• Yaptığımız şeyi öğreniriz, tekrarlar beceriyi
geliştirir.
• öğrenmede ödüle veya pekiştirmeye gerek yoktur.
• Ceza bitişikle ilgilidir. Eve her girdiğinde
mantosunu ve çantasını yere atan çocuğunu
annesi her seferinde azarlar ve onları yerine astırır

öğrenme Psikolojisİ

41



bu hep böyle devam eder .Daha sonra annesi kızının manto ve şapkayı atmasını saptayan uyancının onu azarlaması olduğunu anlayarak diğer seferinde manto ve çantasını alarak dışarı çıkmasını ister ve içeri girer girmez manto ve çantayı asmasını ister. Bu kez davranış düzelir.
• Öğrenmeye yön veren en önemli etmen hazır
oluştur.
Kötü alışkanlıkların (öğrenmelerin) yok edilmesi
1. Eşik Yöntem (Alıştırma Yöntemi)
İstenmeyen davranışları, istenen davranışlara dönüştürmeyi sağlayan bir öğrenme tekniğidir. Koşullandırılmış istenmeyen tepkileri söndürmeyi amaçlar. Bireyin istemediği uyarıcı en azdan en çoğa doğru belirli düzeylerde verilir.
• Zeytin yemeyi sevmeyen birine zeytin azar azar
parçalayarak verilir.
• Çocuğunu özel okula göndermek isteyen anne,
bu fikre karşı çıkan babaya bu durumu yavaş
yavaş kabul ettirir.
• Okula korktuğu için gitmek istemeyen gitmeyen
çocuğa, eğlenceli okul öyküleri anlatılır, okul
arkadaşlarının eve gelmesi sağlanır. Okula
yakın yerlerde gezintiye çıkılır, okul bahçesinde
oyun oynanır ve çocuk alıştırılır.
2. Bıktırma Yöntemi
Istenmeyen davranış organizmaya biktırıncaya ve sıkılıncaya kadar yaptırılır. Organizma istenmeyen davranışı yapmaktan sıkıldığı için davranış sönme eğilimine girer.
Bıktırma yönteminde (doyurma, taşırma da denir) bireyin ilgisini çeken herhangi bir durumla yoğun bir şekilde yüzleşmesi sağlanarak kendisine çekici gelen durum belli bir süre sonra artık bıkkınlık verecek duruma gelir.
Örnek;
• Kibritle oynayan çocuğa ya da sigara alışkanlığı
olan bireye uygulanan işlemler.
• Atı eğere alıştırmak için, atın üstüne eğer
yerleştirilir. Kişi biner ve at eğeri atmaktan
vazgeçinceye kadar koşturulur.
• Tavuk yiyen köpeğin boynuna ölü tavuk asılır.
• Kibrit yakarak tehlike saçan bir çocuğu anne bir
sürü kibrit vererek bıkıncaya kadar yakmasını
ister.

3. Zıt Tepki Yöntemi
Bu yöntemde istenmeyen davranışı meydana getiren uyarıcı ile birlikte, ona zıt olan onunla rekabet edebilecek istenen davranışı meydana getiren uyarıcı sunulur. Bireye yapmaktan kaçındığı ve hoşlanmadığı davranış, hoşlandığı ve yapmak istediği bir davranış ile birlikte yaptırılır . Örneğin ; kediden korkan çocuğa annesi kedi hediye eder. Kedi korku yaratan uyarıcıdır. Anne ise sevilen güven duyulan uyarcıdır. İkisi birlikte sunulduğunda, eğer anne daha baskın bir uyarıcı ise, anneye karşı duyulan güven, kediye karşı da oluşacak, kediyi tek başına gördüğünde de ondan korkmayacaktır. Örnek: sigarayı bırakmak isteyen birinin sakız çiğneyerek sigarayı unutmaya çalışması.
Eğitim açısından Gutheri'nin görüşleri
Eğitim hedeflerini önceden belirlemek gerekir. Çünkü istenen tepkileri alabilmek için hangi uyarıcıları vermememiz gerektiğini bilmeliyiz. Bitişiklik kuramını savunması nedeni ile hangi tepkiler bireye kazandırılacak hangileri kazandırılmayacak önceden bilinmelidir.
Dikkat çekici bir uyarıcıya beklenen tepki verilebilir. Öğrenme-öğretme ortamı düzenlenirken, öğrencilere verilecek uyarıcılar onların dikkatlerini çekmelidir ki beklenen tepkiyi versinler. "Dikkat edilen şey yapılan şey için işaret haline gelir."
Öğrencinin öğrenmeye karşı ihtiyaç duyması gerekir. Öğrenciye bu ihtiyaç hissettirilmelidir. Aynı zamanda alıştırma önemlidir. Ancak öğrenme açısından değil ona göre öğrenme tek denemede oluşur ancak becerinin ve performansın geliştirilmesi için tekrarlar önemlidir.
Okul yaşamın gerçek temsücisi olmalıdır. Çünkü öğrenci yaptığı şeyi öğrenir bir başka deyişle yaparak yaşayarak öğrenme önemlidir. Bu nedenle okui dışında ne yapması gerekiyorsa okul içinde de aynı şeyi yapmalıdır.
Ceza yerinde kullanıldığında etkilidir. İstenmeyen davranışa zıt bir davranış olması önemlidir. Uyulmayacak emirler yada yerine getirilmeyecek nasihatler verilmemelidir. Örneğin derste arkadaşı ile konuşan bir çocuğa kızıp bağırmak yerine bir soru sormak ve ya tahtada bir problem çözmek daha etkili olacaktır. Çünkü öğrenmenin kızması gürültüyü azaltmayacak artıracaktır.

42

öğrenme Psikolojisl



86. Bir baba sigara içmeye özen en çocuğunun önüne sigaraları koyarak, sigaradan bıktınncaya kadar sigara dumanı içine çekmesini sağlamıştır.
Bu durumda baba, aşağıdaki öğrenme ku-ramcılarından hangisinin görüşlerini uygu-lamaktadır? (2002 KPSS-104)
A) Guthrie
B) Thorndike
C) Ausubel
D) Bruner
E) Skinner
ARAÇSAL KOŞULLANMA (Thorndike) BAĞLAŞIMCILIK
Thorndike'ın kuramı Bağ kuramı, bağlantı ya da çağrım
yoluyla öğrenme olarak da bilinir.
Bu kuram, iki uyarıcının aynı anda tekrar tekrar ortaya
çıkmasıyla iki uyarıcının bağlantılı duruma gelmesi ve
birinin diğerini hatırlatması temeline dayanır.
Bağlaşımcılık
Thorndike çağrışımı, duygusal uyarıcılar ile harekete geçiriciler arasında kurulan bir bağ olarak görmektedir. Bu nedenle onun kuramı bağlaşımcılık olarak adlandırılmaktadır. İlgilendiği konu sadece uyarıcı koşullar ve davranış eğilimleri değil, aym zamanda uyarıcı ve tepkiyi bir arada tutan şeyin ne olduğudur. Thorndike, uyarıcı ve tepkinin sinirsel bir bağla bağlandığına ifade etmiştir.
Seçme Ve Bağlama
Thomdike'a göre öğrenmenin en temel formu deneme-yanılma öğrenmesidir. İnsan ya da hayvan olsun, öğrenme durumunda olan organizma, belli bir problemlerie karşılaştığında kendisi amaca götürmeyen başarısız tepkileri eler. Haz ile sonuçlanan, başarıya götüren tepkiler kalıcı hale gelir. öğrenici olan organizma, kafesten kaçma, bir yiyeceğe ulaşma, para kazanma gibi çeşitli amaçlara ulaşmak zorunda olduğu problemli bir durumla karşılaştırılır. Organizma amaca ulaşmak için değişik davranışlar yapar. Bunlardan bazıları amacına ulaştırır, bazıları ulaştırmaz. Öğrenen organizma aynı problemle karşılaştığında amaca ulaştıran tepkileri seçer. Thorndike bu duruma daha sonra seçme ve bağlama adını vermiştir.
Bu durumu yaptığı deneyle açıklamıştır; Kediyi bir kafese koymuştur. Kedi kafesten dışarıya çıkmaya çalışacaktır. Ancak dışarı çıkabilmesi için bir pedala basması yada bir zinciri çekmesi gerekmektedir. ilk denemelerde hayvan epeyce bir çaba harcamış ancak başarılı olamamıştır. Kafesin içindeki her şeye

saldırmış aralıklardan kaçmaya çalışmıştır. En sonunda tesadüfen pedal basmış ve dışarı çıkmayı başarmıştır. Daha sonraki denemelerde hayvan saldırma davranışını bırakarak pedala basarak dışarı çıkmıştır. Kedi burada deneme yanılma yolu ile kafesten çıkmayı öğrenmiştir.
Öğrenme Küçük Adımlarla Oluşur
öğrenme, büyük atlamalardan çok, küçük sistemli adımlarla meydana gelir. Problem çözme süresi, ardışık denemelerin sonucunda yavaş yavaş kısaldığından öğrenme birden bire iç görüsel bir şekilde değil, yavaş yavaş oluşur. Throndike'a göre öğrenme doğrudandır ve düşünme veya usa vurma yoluyla yönlendirilemez. Ona göre öğrenmede deneme yanılma yoluyla doğrudan seçme ve bağlama vardır.
Thordike öğrenmeyi açıklarken, Pavlov'un gittiği yoldan gitmiştir. Thomdike, bir uyarıcı karşısında oluşan davranışın gelecekteki davranışları etkilediğini söylemiştir. Kedi ve köpekler üzerinde yaptığı araştırmaların sonunda kendisine ait olan öğrenme yasalarını ve bunların içinde en önemtileri olan "etki" yasasmı ortaya koymuştur.
Thorndike'nin Öğrenme Kuramının Temel Yasaları;
1. Hazır bulunuşluluk
2. Etki (Araçsal Koşullanma)
3. Tekrar (Alıştırma)
1- Hazır bulunuşluluk yasası
Organizmada davranış eğiliminin mevcut olduğu durumlarda ancak öğrenmeye yönelik davranıştan söz edilir.
a) Bir kişi, etkinlik göstermeye hazır ise, etkinliği
yapmasına izin verilmesi ona mutluluk verir.
b) Bir kişi etkinlik göstermeye hazır olduğu halde,
etkinliğin yaptırılmaması, bireyde kızgınlık yaratır.
c) Bir kişi etkinliği yapmaya hazır olmadığı halde
yapmaya zorlanırsa kızgınlık duyar.Çocuk, düzgün
yazı yazmaya hazır ve buna izin verilirse, yazmaktan
haz duyar. Çocuk, kalem tutmaya hazır, fakat eline
kalem almasına izin verilmezse, çocukta kızgınlık
yaratır. Çocuk, düzgün yazı yazmaya zorlanırsa
kızgınlık duyar.
2- Etki yasası (Araçsal Koşullanma)
Öğrenme psikolojisine getirdiği en önemli katkı, "etki kanunu" dur. Araçsat koşullanma adı verilen etki kanununa göre tepki sonuçları tarafından kontrol edilir.
Eğer bir davranış o çevrede bir doyuma ulaşıyorsa aynı ortamda o davranışın oluşma olasılığı artmaktadır. Sonuç olarak gelecekte bir davranışm

Öğrenme Psikolojisl

43



olup olmayacağının şu anki davranışlara bağlı olduğu söylenebilir.
Eğer uyarıcının yol açtığı tepkinin sonucu haz verici ise uyarıcı ve tepki arasındaki bağ güçlenir, uyarıcının yol açtığı tepkinin sonucu rahatsız edici ise uyarıcı ve tepki arasındaki bağ zayıflar. Diğer bir deyîşle, etki pekiştirilirse uyarıcı tepki arasındaki bağ güçlenir. Tepki cezalandırılırsa uyarıcı ve tepki arasındaki bağ zayıflar.
■ Thorndike'in etki kanunu, yani davranışın, sonuçları tarafından şekillendirildiği ilkesi, Skinner'in edimsel koşullanma teorisinin temellerini oluşturmuştur.
3- Tekrar yasası
Tekrar ederek öğreniniz; tekrar etmediğimizde
unuturuz.
Uyarıcı ve tepki arasındaki bağ kullanıldıkça güçlenir.
Buna kullanma yasası denir.
Uyarıcı ve tepki arasındaki bağ kullanılmadıkça zayıflar Buna kullanmama yasası denir.
Kısaca tekrar kanuna göre yaparak öğrenir, yapmayarak unuturuz.
Thorndike'ın Eğitime İlişkin Görüşleri
Öğretimin düzenlenmesine, öğrenciye kazandırılacak hedef davranışları belirleyerek başlamalıdır. Eğitim bilimsel bir nitelik taşımalıdır. Bunun için çıktıların nesnel olarak gözlenebilir, ölçülebilir özellikler taşımalıdır. Bu özeilikler öğrendye kazandırılacak davranışlardır. Bu nedenle öncelikle hedef ve davranışlar belirlenmelidir.
Bu hedef davranışları belirlerken öğrencinin hazır bulunuşluk düzeyi dikkate alınmalıdır. (Hazır bulunuşluk kanunu)
Thorndike için güdüleme, öğrenciye haz veren durumun belirlenmesi için önemlidir. Öğrenciye kazandırılacak davranışlann öğrencinin ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte olması gerekir. İçsel pekiştireç yerine dışsal pekiştireçler daha önemlidir.
Öğrenme küçük birimler halinde oluştuğundan, öğrenme adım adım sağlanmahdır. Kolaydan zora doğru olmalıdır.
Öğrenci, uyarıcı durumdaki dikkati çeken baskın öğelere tepkide bulunur, diğer önemsiz ayrıntıları eler. Bu durumda, öğretme-öğrenme sürecinde, hedef davranışa yöneltecek uyarıcıların dikkati çekici nitelikte olması gerekir.

Doğru tepkiler hemen pekiştirilmeli, yanlışlar tekrar edilmeden düzeltilmelidir. Bu nedenle öğrenciye geribildirim (dönüt) verebilmek için düzenli olarak sınav yapmak gerekmektedir.
Thorndike'ın sisteminde ceza yoktur. Çünkü ceza, uyarıcı ile tepki arasındaki bağı zayıflatmaz.
Öğretme-öğrenme ortamının gerçek yaşamın bir temsilcisi olmasına özen gösterilmelidir. Thomdike'ın "benzer öğeler transfer teorisi"ne göre iki durum arasındaki ortak öğeler ne kadar çok olursa, transfer o kadar yüksek olur. Öğretme- öğrenme ortamında öğretmen değil, öğrenci etkin olmalı; yaparak yaşayarak öğrenmelidir. Öğrenci öğretmenin anlattıkları ile değil kendi kendine yaptığı çağrışımlarla öğrenmelidir.
87. Hiç yapmadığı bir yemeği ilk kez yapacak bir
bayanın bu yemeği deneme-yanılma yoluyla
yaptığını aşağıdakilerden hangisiyle
anlayabiliriz? (2002 KPSS-93)
A) Arkadaşının yemeği hazırlarken yaptıklarını
hatırlayarak uygulamaya çalışması
B) Televizyon programından yemeğin tarifini
izlemesi ve uygulaması
C) Yemek kitabındaki açıklamalara uyarak yemeği
hazırlaması
D) Annesinin tarifini alarak, kendi malzemeleriyle
pişirmesi
E) Sadece pişmiş şeklini gördüğü yemeği, elindeki
malzemelerle yapmaya çalışması
88. Dört yaşındaki bir çocuk yap-boz oynarken çeşitli parçaları rastgele bir araya getirmekte, eğer bu parçalar birlikte bir bütün oluşturmuyorsa vazgeçmektedir.
bu durumu en iyi
Aşağıdakilerden hangisi açıklar? (2002 KPSS-97)
A) Anlamlı öğrenme
B) Sosyal öğrenme
C) Kavrayarak öğrenme
D) Deneme-Yanılma yoluyla öğrenme
E) Uyarıcı-tepki zincirleme

44

öğrenme Psikolojisi



89.

Bir öğrenci fen bilgisi dersinde yaptığı deneyde, değişik renkteki sıvıları değişik oranlarda birbiri ile karıştırmış ve hangi renkteki sıvıları hangi oranda karıştırdığında istediği renkte sıvı elde edeceğini bulmuştur.
Öğrencinin istediği renkteki sıvıyı nasıl elde edeceğini bu biçimde bulması aşağıdaki öğrenme türlerinden hangisine örnektir? (2003 KPSS-53)
A) Deneme-yanılma yoluyla öğrenme
B) Kavrama yoluyla öğrenme
C) Bilişsel öğrenme
D) Model alma yoluyla öğrenme
E) Gözlem yoluyla öğrenme

91. Evine müzik seti alan Sönül bu müzik setini odada istediği yere koyduğunda kablosunun elektrik prizine yetişmediğini görür. Mobilyaların yerini değiştirme, prizin yerini değiştirme gibi çeşitli çözüm yollarını denedikten sonra, bir uzatma kablosuyla sorunun çözülebileceğini anlar.
Gönül'ün bir uzatma kablosu alarak sorunu çözebileceğini anlaması aşağıdakilerden hangisine örnek olabilir? (2004 KPSS-16)
A) Koşullanma yoluyla öğrenme
B) Sınama yanılma yoluyla öğrenme
C) Gözlem yoluyla öğrenme
D) İç görü kazanma
E) Ayırt etmeyi öğrenme



90.

Anaokuluna yeni başlayan Elif çok hoşuna giden bir oyuncak bebeği almak üzere oyuncak dolabının yanına gelir. Ancak öğretmeni Elife izin istemeden dolaptan oyuncak alamayacağını söyler. Bunun üzerine Elif evinde uyguladığı yemek yememe, yere yatıp tepinme, küsme, sorulara yanıt vermeme, gibi taktikleri teker teker kullanarak amacına ulaşmak ister; fakat başarılı olamaz. Sonunda Elif, dolaptan oyuncak almanın, izin istemekten başka yolunun olmadığını öğrenir.
Elifin, oyuncak dolabından hoşuna giden oyuncağı alabilmesinin tek yolunun izin istemek olduğunu bu şekilde öğrenmesi, öğrenmeyle ilgili aşağıdaki kavramların hangisine örnek olabilir? (2004 KPSS-15)
A) Tepkisel koşullama
B) Sınama yanılma
C) Sosyal öğrenme
D) Genelleme
E) Model alma

Öğrenme Psikolojisl

45



EDİMSEL (OPERANT) KOŞULLANMA (Skinner)
Skinner; Davranışlarımızın büyük bir çoğunluğu içinde
bulunduğumuz çevresel koşulları değiştirebilen
davranışlardır. Bunlar tepkiden farklıdır. Tepkiden farklı
olduğu için bu davranışlara edimsel (operant) adını
vermiştir.
Ders çalışmak, işe gitmek, konuşmak, okumak,
yazmak, problem çözmek, çevremizde sevilen biri
olmaya çalışmak gibi yaşamımızı sürdürürken
gerçekleştirdiğimiz davranışların büyük bir bölümü
edimseldir.
Skinner, kendisinin geliştirmiş olduğu skinner kutusu ile
bilinmekte aynı zamanda programlı öğretimin
kurucusudur. öğretme makinaları kavramından
bahsetmiştir.
Organizmanın günlük davranış repertuarında bulunan
bir davranışın pekiştirilmesi ve böylelikle aynı
davranışın yeniden ortaya çıkmasının ya da ceza ile
ortaya çıkmamasının sağlanmasıdır.
Bir davranışın sonuçları olumlu olursa o davranışın görülme sıklığı artar. Davranışın sonucunda organizmanm aldığı karşılıklar pekiştireçlerdir.
Örnek: Skinner kutusundaki fare manivelaya basıncaya kadar bir sürü davranış yapar. Daha sonra tesadüfen manivelaya basar. Bunun sonucunda pekiştireç alır. Pekiştireç alınca farenin maniveiaya basma davranışmı yeniden gösterme olasılığı artar.
Örnek: Köpeklere attığımız topu geri getirmelerini öğretmek.
Edim
Herhangi bir ihtiyaç durumunda organizmanın kendiliğinden ortaya koyduğu davranışlara denir. Operant
öğrenmede önemli olan davranışın sonucu ve doğurduğu etkidir. Davranışın organizmanın belli bir gereksinimini gidermesi önemlidir. Operant öğrenmede organizma eylemlerinde serbesttir, düşünme ve eylemlerini seçme sansına sahiptir.
Edimsel koşullanma
ödüle götüren ya da cezadan kurtaran bir davranımın yapılmasını öğrenmektir. Hoş olan veya hoş olmayan sonuçların bireylerin davranışlarında yarattığı değişikliklere denir. Örnek; Dil öğrenme, Tenis oynamayı öğrenme, birçok sosyal davranışlar, problem çözme

Davranış sonucunda organizmanın hoşuna giden bir durum ortaya çıkar. Örneğin yeni aldığınız bir kazağı giydiğiniz zaman arkadaşlarınız "Kazağın çok güzel, sana çok yakışmış" derse, o kazağı giyme davranışınız devam eder. Davranışın sonucunda organizmanın hoşuna gitmeyen bir durum ortaya çıkarsa. Yeni kazağınızı giydiğiniz gün değer verdiğiniz bir arkadaşınız size yakışmadığını söylerse, o kazağı artık giymek istemezsiniz.
Skinner operant koşullanmayı klasik koşullanmadan farklı olarak T-U şeklinde formüle etmiştir.
Tepki (davranış
Tesadüfen keşfedilir, fare manivelaya tesadüfen basar, ardından pekiştireç alır.
Klasik koşullanma ile operant koşullanma arasındaki farklar aşağıda verilmiştir;

KLASİK KOŞULLANMA OPERANT KOŞULLANMA
Organizma pasiftir Organizma aktiftir
Uyarıcıya yönelik tepki vardır. Fizyolojiktir. Tepki rastlantısaldır, fizyolojik değildir.
Uyarıcı bellidir. (ses, ışık) Uyarıcı belli değildir. Kafesteki her şey olabilir.
Pekiştirme yapılan davranımdan bağımsızdır Pekiştirme yapılan davranıma bağımlıdır. Sonra verilir.
Pekiştireç: Koşulsuz uyarıcıdır. Koşutlu koşulsuz kavramları yoktur. Bunu yerine, olumlu, olumsuz pekiştireç kavramları vardır.
Her ikisinde de genelleme, ayırdetme ve sönme vardır.
92. Aşağıdakilerden hangisi edimsel koşullanma yoluyla bir davranışın tekrarlanma olasılığının kontrol edebilmek için önkoşuldur? (2003 KPSS-65)
A) Davranışa uygun bir ayırt edici uyana bulunması
B) Bir ayırt edici uyarıcının davranışı kontro! etmesi
C) Davranışın en az bir kez yapılmış olması
D) Davranışın biçimlendirilmesi
E) Davranışın pekiştirilmesi

Öğrenme Psikolojisİ
46
93.
94.

Bir baba akşam ödev yapmayıp, televizyon izleyen oğluna eğer televizyon izlemeyi bırakıp ödevlerini yaparsa hafta sonu birlikte futbol maçı izlemeye gideceklerini söyler. Fakat babanın vaat ettiği ödüle rağmen oğlu televizyon izlemeye devam eder ve ödevlerini yapmaz.
Aşağıdakilerden hangisi, koşullanma ilkeleri çerçevesinde, çocuğun ders çalışmaya başlamamasının ve televizyon izlemeye devam etmesinin nedenlerinden değildir? (2003 KPSS-66)
A) ödülün davranıştan hemen sonra verilmemesi
B) Maça gitmenin uygun bir ödül olmaması
C) Babanın oğluna ödül almanın yararlarını iyi
anlatamaması
D) Televizyon izlemeyip ödev yapmanın çocuk için
hoşa gitmeyen bir davranış olması
E) ödev yapmayıp yerine televizyon izleme
davranışının sönmeye karşı dirençli olması
Bir psikolog utangaçlık şikayetiyle kendisine başvuran Hakan'a tedavi sürecinin ilk adımı olarak, oturduğu apartmandaki komşularına her rastladığında "Merhaba nasılsınız?" deme görevi verir. Komşularının bu tür bir yakınlığa olumlu tepki vermelerinin bir sonucu olarak, Hakan rastladığı kişilere çekinmeden selam vermeye ve onların hatırlarını sormaya başlar.
Hakan'ın selam verme davranışında görülen değişme, aşağıdaki öğrenme türlerinden hangisiyle açıklanabilir? (2004 KPSS-26)
A) Kavrama yoluyla Öğrenme
B) Bilişsel öğrenme
C) Tepkisel koşullama
D) Dolaylı öğrenme
E) Edimsel koşullama

95. Sınıfta sürekli konuşarak öğretmeninin dikkatini
çekmeyi başaran bir öğrencinin aynı yolu kullanarak
bu amaca ulaşması engellendiğinde, ilk başiarda,
konuşma davranışında bir artma olur. Ancak
zamanla öğrenci daha fazla konuşmakla
öğretmeninin dikkatinin çekilemeyeceğini
kabullenmeye başlar ve daha az konuşur.
Öğrencinin öğretmenin dikkatinin konuşarak çekilemeyeceğini kabullenmeye başlaması, aşağıdaki süreçlerden hangisinin başladığına işaret etmektedir? (2004 KPSS-34)
A) Sönme
B) Ceza
C) Olumsuz pekiştirme
D) Kaçınma
E) Kendiliğinden geri gelme
96. Ders sırasında sürekli olarak söz alıp dersin akışını bozan bir öğrencisinin bu davranışını onun söz alma isteğini görmezden gelerek engellemeye çalışan bir Öğretmen, aşağıdaki davranış kontrol tekniklerinden hangisin kullanmaktadır? (2004 KPSS-40)
A) Sistematik duyarsızlaştırma
B) Karşıt koş ulama
C) Olumsuz pekiştirme
D) Sönmeye tabi tutma
E) Olumlu pekiştirme
PEKİŞTİRME
Bir davranımın yapılma sıklığınm artırılması eylemidir. Yapılan bir davranışın taktir edilmesi
Pekiştireç
Bir davranışın yapılma sıklığını artıran uyarıcıya denir. Bir diğer ifadeyle ortama konulduğunda ya da ortamdan çekildiğinde bir davranımın yapılma sıklığını artıran uyarıcıya denir. Yemek, su, aferin vb.
Pekiştireçler kendi içinde ikiye ayrılır;
1. Olumlu Pekiştireçler
a. Birincil olumlu pekiştireçler
b. ikincil olumlu pekiştireçler
2. Olumsuz Pekiştireçler
a. Birincil olumsuz pekiştireçler
b. Ikincil olumsuz pekiştireçler
Olumlu Pekiştireç
Ortama konulduğunda davranışın yapılma sıklığını artıran uyarıcılardır

Öğrenme Psikolojisİ

47



Birincil Olumlu Pekiştireç
Organizmayı doğal olarak pekişiren ve organizmanın yaşaması ile ilgili olan pekiştireçlerdir. Doğuştandır. örnek: Yiyecek, su, güvende hissetme
İkincil Olumlu Pekiştireç
Herhangi bir nötr uyarıcının olumlu birincil pekiştireçlerle itişkilendirilmesiyle olumlu pekiştireç özelliği kazanan uyarıcılardır. Örnek: Para, statü, gülümseme, başını okşama, yıldız verme
Olumsuz Pekiştireç
Ortamdan çıkarıldığında davranışın yapılma sıklığını artıran uyarıcılardır.
Birincil Olumsuz Pekiştireç
Organizmaya zarar veren, yaşamı tehdit eden uyarıcılardır. Doğuştandır. Yüksek ses, şok vb.
İkincil Olumsuz Pekiştireç
Pekiştire
Ç kullanırk
en
dikkat
dilecek
noktalar;
Herhangi bir nötr uyarıcının birincil olumsuz pekiştireçlerle ilişkilendirilmesiyle pekişitreç özelliği kazanan uyarıcılardır. örnek: soba, ütü

PFKİSTİRFOI FR

X

OLUMLU PFKİSTİRFP. OLUMSUZ PEKİSTİRECL

RfRİN 1 İKİNCİI 1 RİRİN | İKİNC.İI

II. Tür Ceza
İstenmeyen davranışın ardından ortamdan hoş olan bir uyaranın çekilmesidir. Ceza verildiğinde;
• Ortama olumsuz bir uyaran gelir
• Ortamdan olumlu bir durum çıkarılır
• Davranışın yapılma sıklığı azalır
• Organizma hangi davranışı yapmasının uygun
olacağını bilemez
• Kontrol ortadan katlığında olumsuz davranış yine
yapılır
Cezaya alternatif uygulamalar:
• Istenmeyen davranışa neden olan ortamı
değiştirmek,
• İstenmeyen davranışı bıktırıncaya kadar yaptırmak,
• Eğer istenmeyen davranış çocuğun gelişim
döneminin bir özelliği ise, bu dönemi atlatmasını
sabırla beklemek,
• İstenmeyen davranışı görmezlikten gelip, istenen
davranış görüldüğünde hemen pekiştirmek,
• Sönme meydana getirmek.



• Olumlu istendik davranışa verilmelidir
• Davranışın hemen ardından verilmelidir
• Olumlu pekiştireçler davranış değiştirmede
oldukça etkilidir
• Öğrencinin gelişim dönemine, gereksinimlerine,
beklentilerine uygun pekiştireç kullanılmalıdır
• Zor ve yeni konularda sık kullanılmalıdır
• İstenmeyen davranışa ilgisiz kalınmalıdır
CEZA
Bir davranışın arkasından gelen ve organizma için
hoşa gitmeyen bir durum yaratan uyarıcılardır.
Ceza kendi içinde iki gruba ayrıîır. I. Tür ceza ve II. Tür
ceza.
I.Tür Ceza
İstenmeyen davranışın ardından ortama olumsuz bir
uyaranın konulmasıdır.

97. Beş yaşındaki bir çocuğun evde ve okuldaki isteklerini ağlayarak yaptırmaya çalışmasından rahatsız olan aile ve öğretmen, bu davranışı görmezden gelerek söndürmeye karar vermişlerdir. Ancak görmezden gelme yöntemi ile çocuğun ağlama davranışında bir artış gözlenmiştir.
Bu durum aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir? (2001 KPSS-15)
A) Söndürme, görmezden gelmenin etkisiz bir
yöntem olması
B) Söndürülecek davranışlann şiddetinde,
başlangıçta geçici bir artışın görülebilmesi
C) Söndürülen davranışın kendiliğinden geri gelme
olasılığının bulunması
D) Ailenin davranışlarında tutarlılık sağlamamış
olması
E) Ağlama davranışının uzun bir geçmişe sahip
olması


öğrenme Psikolojisi
48
98. öğretmenin beğenisini kazanmak için uzun bir süre çeşitli girişimlerde bulunan bir öğrenci, öğretmenin onun hareketierini bir türlü fark etmemesi üzerine bu girişimlerden vazgeçmiştir.
Bu öğrencinin girişimlerinden vazgeçmesine, edimsel koşulanmada ne ad verilir? 2001 KPSS-99)
A) Birincil pekiştirme
B) Sönme
C) Olumlu pekiştirme
D) Olumsuz pekiştirme
E) ikincil pekiştirme

101. Aşağıdakilerden hangisinde olumsuz pekiştireç kullanılmıştır? (2002 KPSS-92)
A) Derste arkadaşının saçını çeken öğrenciyi,
öğretmenin görmezden gelmesi
B) ödevlerini, erkenden bitiren öğrencinin,
arkadaşlarıyla oyun oynamasına izin vermesi
C) Kardeşinin oyuncaklarını almak için kavga
çıkaran çocuğa, aynı oyuncaklardan alınması
D) Oyuncaklarını düzeyli kuilanmadığı ve sürekli
kıran bir çocuğun oyuncaklarının elinden
alınması
E) Çikolata yemesine izin verilmeyen çocuğa,
yemeğini yediği için çikolatasının geri verilmesi



99. Edimsel koşullanmayı aşağıdakilerden hangisi açıklar? (2002 KPSS-86)
A) Tekrar, davranışın öğrenilmesinde temel
oluşturur
B) Koşullu uyarıcı, koşulsuz uyarıcıdan önce
verilmelidir
C) Davranış içinde bulunulan çevrenin bütün olarak
algılanmasıyia oluşur
D) Davranışın devamlılığı, davranışın oluşturduğu
doyuma bağlıdır
E) Davranış organizmadan değil, çevreden gelen
uyancılarla başlar

102. Okumayı yeni öğrenmekte olan bir öğrenci dört heceli kelimeleri bazen doğru, bazen yanlış okumaktadır.
Böyle bir durumda aşağıdakilerden hangisi öğretmenin yapacağı etkiti davranıştır? (2002 KPSS-100)
A) Okuma-yazmanın önemini anlatmak
B) Okuyabilenleri örnek göstermek
C) Daha basit metinleri okutmak
D) Görmesinde problem olup olmadığını araştırmak
E) Her okumadan sonra doğru olup olmadığını
belirtmek



100.Babasının ayakkabılarını sildiğinde babasının kendisine harçlık verdiğini gören çocuk, kendisinden böyle bir şey istenmediği halde her sabah babasının ayakkabılarını silmeye devam eder. Bu durum aşağıdakilerden hangisine örnektir? (2002 KPSS-89)
A) Kavrayarak öğrenme
B) Edimsel (operant) koşullanma
C) Klasik (tepkisel) koşullanma
D) Gizil (örtük) öğrenme
E) Sosyal öğrenme

103. Bir öğretmen üçüncü sınıf öğrencilerinin Türkçe
dersinde çok sıkıldıklarını gözlemlemektedir.
Öğrencilerin müzik dersinden çok
hoşlandıklarını bilen öğretmen, Türkçe dersinde, metinlerle ilgili şarkılardan yararlanma yoluna gitmiştir. Öğretmenin böyle bir yol seçmesinin temel nedeni aşağıdakilerden hangisidir? (2002 KPSS-103)
A) Müzik dersine olan ilgiden yararlanarak Türkçe
dersine olan ilgiyi artırmak
B) Öğrencinin gelişim özelliklerine uygun olarak
ifade becerilerini geliştirmek
C) öğrenilecek konuları tüm derslere yayabilmek
için dersleri birleştirmek
D) öğrencileri derslerin işleniş yöntemlerini
belirlemede söz sahibi yapmak
E) Türkçe dersine daha fazla önem verdiği için
müzik dersini geçiştirmek

Öğrenme Psikolojisİ

49



104. Okula yeni başlayan Tuba ve Tekin evde istediklerini yaptırmak için küsme davranışı kazanmışlardır. Tuba'nın öğretmeni küsüp, konuşmadığı, derse katılmadığı, yönergelere uymadığı zamanlarda onu görmezden gelirken, Tekin'in öğretmeni bazen ilgi göstermekte, önemsiz olduğunu düşündüğünde de görmezden gelmektedir.
Bu iki durumda Tuba ve Tekin'in davranışlarının nasıl bir gelişme göstermesi beklenebilir? 2002 KPSS-105)
A) Tuba ve Tekin küsme davranışını göstermeye
devam ederler
B) Okula ve öğretmene alıştıkça davranış
kendiliğinden ortadan kalkar
C) Her ikisinin de davranışı daha seyrek olmakla
birlikte devam, eder
D) Tuba'nın davranışı ortadan kalkarken, Tekin'in
davranışı devam eder
E) Tekin'in istekleri karşılandığı için küsme
davranışı ortadan kalkarken, Tuba okulu
sevmez
105. Bir öğretmen kendisi ders anlatırken, öğrencilerin, kendiaralarında konuşmasının istenmeyen bir davranış olduğunu belirttiği ve her defasında uyarıda butunduğu halde, fısıldaşmaların öğrenciler arasmda gittikçe yaygınlaştığını görmüştür.
Aşağıdakilerden hangisi bu durumun nedenlerini açıklar? (2002 KPSS-107)
A) Öğrenciler dersten sıkıldığı için fısıldaşmaların
artması
B) Istenen davranışın öğrenci gelişimine uygun
olması
C) istenmeyen davranış için verilen tepkinin
caydırıcı olmaması
D) Öğrencilerin öğretmenin dikkatini çekmek için
çabalaması
E) istenmeyen davranışın sürekli vurgulanarak
pekiştirilmiş olması

106. Aşağıdakilerden hangisi bir ilköğretim öğretmeninin ödevlerini düzenli yapmayan bir öğrencisine düzenli ödev yapma alışkanlığı kazandırmak amacı ile başvurabileceği yollardan en az etkisi olanıdır? (2003 KPSS-61)
A) Öğrenciye ilgilendiği konularda ödevler vermek
B) Düzenli bir biçimde ödev yapmanın yararlarım
sürekli sınıfta anlatmak
C) Öğrenciye her ödev yapışında ödül vermek
D) Düzenli ödev yapan tüm öğrencileri sınıf önünde
ödüllendirmek
E) Öğrenciye düzenli ödev yapan sevdiği bir
arkadaşı ile birlikte çalışmasını önermek
107. Bir öğrenci diğer ders öğretmenlerine arkadaşları ile ilgili herhangi bir şikayette bulunmazken, İngilizce öğretmenine, her derste arkadaşlarını şikayet etmektedir.
Yukarıdaki örnekte İngilizce öğretmeni Öğrencinin arkadaşlarını şikayet etme davranışını kontrol eden ne tür bir uyarıctyı temsi! etmektedir? (2003 KPSS-62)
A) Koşulsuz
B) Koşullu
C) Nötr
D) Genelleme
E) Ayırt etme
1O8.Öğrencisine ödev yapma alışkanlığı kazandırmak isteyen bir ilköğretim öğretmeni, öğrencisine ödevim yaptığı için her gün ödül vermiştir. öğretmen bir hafta sonunda öğrencisinin düzenli ödev yapma alışkanlığı kazandığını düşünerek ödül vermeyi kesmiştir. Ancak öğretmen öğrencinin yavaş yavaş ödev yapmaktan vazgeçtiğini gözlemiştir.
Aşağıdakilerden hangisi öğrencinin ödev yapmaktan vazgeçmesinin nedenidir? (2003 KPSS-64)
A) Bazı davranışların alışkanlık haline gelmesi için
çok uzun süre pekiştirilmesi gerekir
B) Öğretmen yeterli miktarda pekiştireç
kullanmamıştır
C) Öğretmen öğrencinin düzenli ödev yapma
alışkanlığını kazanması için uygun pekiştireç
seçmemiştir
D) Düzenli ödev yapma alışkanlığı kazanılması zor
biralışkanlıktır
E) Öğretmen yanlış pekiştirme tarifesi seçmiştir

50

öğrenme Psikolojisl



109. Aşağıdakilerden hangisi sınıf içinde söz almaktan çekinen bir öğrencinin söz alma davranışını artırmak için, öğretmenin izleyeceği, en az etkili olan yoldur? (2003 KPSS-68)
A) öğrencinin söz alarak yaptığı konuşmaları
pekiştirmek
B) Öğrenciye söz alıp alamayacağını sık sık
sormak
C) Başlangıçta ilgisiz konularda da olsa öğrencinin
konuşma eğilimini pekiştirmek
D) Öğrenciyi kendini iyi hissettiği konularda
konuşması için güdülemek
E) öğrenci söz almak islediğinde ona söz vermek
110. Çocuğuna tuvalet eğitimi veren bir anne, çocuğunun kendi başına tuvalete her gidişinin ardından onu çikolata ile Ödüllendirmektedir. Annenin çocuğuna verdiği çikolatanın yerine getirdiği işlev nedir? (2003 KPSS-69)

112. Öğretmen olan bir baba evde sınav kağıtlarını okumak için masa başına oturur, ancak dört yaşındaki oğlu sürekli olarak gürültü yapmaktadır, bu nedenle çalışamamaktadır. Baba oğlunu azarlamayı düşünmüş fakat sonra azarlayarak susturmaktan vazgeçerek oğlu ile yumuşak bir ses tonu ile konuşmuştur, ona "Eğer bir saat sessiz durursan sınav kağıtlarını okuduktan sonra birlikte çocuk bahçesine gideriz" demiştir. Çocuk bunun üzerine gürültü yapmamış ve baba da sınav kağıtlarını okuyabilmiştir,
Yukarıdaki örnekte babanın hangi davranışı üzerinde ne tür bir pekiştirme olmuştur? (2003 KPSS-72)
A) Evde sınav kağıdı okuma davranışı olumlu
pekişmiştir
B) Oğluna sesiz kaldığında birlikte çocuk
bahçesine gitmeyi vaat etme davranışı olumsuz
pekişmiştirğlunun sesiz kalması için onu
azarlaması davranışı olumlu pekişmiş, tir
rahatsız olma
C) Oğlunun yaptığı gürültüden davranışı olumsuz pekişmiştir



A) B) C) D)
İpucu
Koşulsuz uyarıcı Koşullu uyarıcı Birincil pekiştireç
E) Ikincil pekiştireç

D) Oğlu ile yumuşak bir ses tonu ile konuşma davranışı olumlu pekişmiştir



111. Aşağıdakilerden hangisi bir ilköğretim ikinci sınıf öğretmeninin; öğrencilerinin yazı yazmaktan hoşlanmayıp resim yapmayı tercih etmeleri durumunda, onların, yazı yazma alıştırması yapmalarını sağlamak için uygulayacağı en uygun yöntemdir? (2003 KPSS-70)
A) öğrencilere güzel yazı yazmanın önemini
açıklamak ve resimleri evde yapmalarını
söylemek
B) öğrencilere, yazı yazma alıştırmasını
tamamlayanların resim yapabileceklerini
söylemek
C) öğrencilerin yazı yazma alıştırmalarını daha
istekli biçimde yapacakları düşüncesiyle önce
resim yapmalarına izin vermek
D) Resim yapmayı sıkıcı bir hale getirerek
öğrencilerin yazı yazmayı tercih etmelerini
sağlamak
E) En güzel resmi yapan öğrencinin daha az yazı
yazacağını söylemek

113. Bilgen, gürültü yaparak çevresini rahatsız etmektedir. Babası bunu engellemek için masallar okumak tadır. Ancak Bilgen'in gürültü yapmasında artış olduğu görülmüştür.
Bilgen'in, gürültü yapma davranışının artma nedenine ilişkin aşağıdakilerden hangisi doğrudur? (2004 KPSS-27)
A) Çocuğun gürültü yapma davranışı babası
tarafından pekiştirilmektedir.
B) Çocuğa gürültü yapmasının neden yanlış
olduğu anlatılmamaktadır.
C) Çocuğun gürültü yapma davranışına olumsuz
pekiştiren verilmektedir.
D) Çocuk gürültü yaptığı için cezalandırılması
gerekirken cezalandırılmamaktadır.
E) Baba çocuğunun gürültü yapmamayı
öğrenmesini sağlayacak bir model
olmamaktadır.

öğrenme Psikolojisİ

51





114. Olumsuz pekiştirme ile ceza arasmdaki farka ilişkin aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? (2004 KPSS-30)
A) Olumsuz pekiştirme davranışın tekrarlanma
olasılığını artırır, ceza ise azaltır.
B) Olumsuz pekiştirmede ortamdan itici bir
uyarıcının çıkması.cezada ise ortama itici bir
uyarıcının girmesi söz konusudur.
C) Olumsuz pekiştirmenin gerçekleşebilmesi için
başlangıçta ortamda itici bir uyarıcının
bulunması gerekliyken cezanın
gerçekleşmesi için böyle bir gereklilik yoktur.
D) Olumsuz pekiştirme istenmedik davranışların,
ceza ise istenilen davranışların tekrarlanma
olasılığını azaltır.
E) Olumsuz pekiştirme sadece ortamdan itici bir
uyancının çıkması ile gerçekleşirken
ceza.pekiştirici bir uyarıcının ortamdan
çıkmasıyla da gerçekleşebilir.
PEKİŞTİRME TARİFELERİ
Sürekli Pekiştirme
Her doğru davranış pekiştiriür. Davranış çabuk yerleşir, Çabuk kaybolur.
Aralıktf Pekiştirme
Pekiştireç çok sık verilirse değerini yitirir ve pekiştireç olma özelliğini kaybeder. Bu nedenle öğrenme gerçekleştikten sonra pekiştireçler belli aralıklarla verilmelidir.
Sabit Oran Aralıklı Pekiştirme
Belli sayıda tekrar edilen davranış pekiştirilir. Davranış yavaş kayboîur, yavaş yerleşir. Örneğin işçilere ürettikleri parça başına ücret verilmesi bu tür pekiştirmeye örnek gösterilebilir. Okulda da öğrencilere yaptıkları her ödev için not ya da yıldız verilmesi, doğru yanıtladıkları her 5 problem için tam puan verilmesi, sabit oranlı pekiştirmedir. Bu durumda öğrenciler yaptıkları doğru davranış sayısını artırarak istediği kadar pekiştireç alabilirler.
Değişken Oran Aralıklı
Farklı sayıda tekrar sonunda davranış pekiştirilir. Davranış çok yavaş kaybolur, çok yavaş yerleşir. Öğretmenin bir seferinde 5 problemi doğru çözeni, diğer seferinde 7 problemi doğru çözeni ödüllendirmesi bu tür pekiştirme tarifesine örnek verilebilir.
SabitZaman Aralıklı Pekiştirme
Davranış belirli zaman aralıkları sonunda pekiştirilir. Yavaş kaybolur, yavaş yerleşir. Memur maaşları, günlük yövmiyeler, öğrenciler için teneffüsler bu tip pekiştirmelere örnektir. Öğrencilerin yazılı ve sözlü

sınavlardan önce çalışıp, sonra çalışmamaları
verilebilir.
Değişken Zaman Aralıklı Pekiştirme
Davranış değişen zaman aralıkları sonunda pekiştirilir.
Çok yavaş kaybolur, çok yavaş yerleşir. Okulda
öğretmenin, öğrencilerin bazı başarılarını pekiştirmesi,
arada sırada başansına yüksek puan vermesi
*** en iyi pekiştirme, değişken oranlı pekiştirmedir. Kumar alışkanlığı buna örnektir.
Premack ilkesi (Büyükannenin Kuralları)
Davranışın davranışlarla pekiştirilmesidir. Organizmanın sıralamasında alt sıralarda yer alan bir davranışı yaptırmak için üst sıralarda yer alan bir ihtiyacın pekiştireç olarak kullanılmasıdır. Çok sık görülen (tercih edilen) davranış pekiştireç olarak kullanılarak, az gösterilen (tercih edilmeyen) davranış ortaya çıkarılmaya çalışılır.
Örneğin, sebze yemeğini sevmeyen, ancak tatlıyı çok seven bir çocuğa, sebze yedirmek için "Sebze yemeğini bitirdikten sonra, tatlı yiyebilirsin" denebilir. "Şu kadar yazı yazarsanız, teneffüse çıkabiürsiniz" şeklinde okulda da çok kullanılır.
Simgesel Ödülle Pekiştirme
Davranışı değiştirmek için doğrudan ödül yerine o ödüle ulaştıran simgesel ödüllerin kullanılmasıdır. Ççocuğa şeker, oyuncak, sokağa çıkma izni gibi doğrudan doğruya ihtiyacını karşılayacak bir ödül yerine, yıldız, puan, oyuncak, para vb. simgesel ödüller verilir. Çocuk bu simgesel ödülleri toplayarak daha sonra gerçek ödüle dönüştürür. Simgesel ödülle pekiştirme, okulda özellikle yavaş öğrenen ve özürlü çocuklarda, akademik ve sosyal davranışların geliştirilmesinde etkili bir biçimde kullanılabilir. Simgesel ödülle pekiştirme, bir program çerçevesinde düzenlenir. Bu programı öğretmen kendisi hazırlayabüeceği gibi, öğrenciyle birlikte de

52

öğrenme Psikolojisl



hazırlayabilir. Program hazırlanırken aşağıdaki işlemlerin yapılması gerekir.
Değiştirilmek istenilen davranışların belirlenmesi: Programın başarıya ulaşması için öncelikle öğrencide hangi davranışların değiştirilmek istendiğine karar verilmesi gerekir. Bu amaçla öğrencinin sınıftaki davranışları incelenir ve bu davranışlardan istenen ve istenmeyenler belirlenir.
Değiştirilecek davranışlar belirlendikten sonra simgesel ödülün ne olacağına ve her davranışın karşılığında kaç simge verileceğine öğrencilerle birlikte karar verilir. Simgesel ödül, öğrencinin adına açılan bir kartona yıldız çizme ya da yapıştırma, boncuk verme, renkli kartonlardan yapılmış küçük çiçek figürleri vb. olabilir. Simgeler belirlendikten sonra elde edilen simgelerin nasıl harcanacağına, yani birincil pekiştireçlerin neler olacağına ve bunlarm kaç simgeye bedel olduğuna karar verilmesi gerekir. Pekiştireçler seçilirken öğrencinin ihtiyaç ve tercihleri göz önünde bulundurulmalıdır. Pekiştireçlerin bedeli, çocuk için çekiciliğine göre, çocukla birlikte belirlenmelidir.
Biçimlendirme / Şekillendirme / Kademeli Yaklaştırma
Amaca götürücü alt düzey davranışları belirleme ve pekiştirmedir. Alt düzey amaçlar gerçekleştikçe pekiştirme yukarı çekilir. Biçimlendirme, beklenen davranışa yakın olarak görülen bir tepkinin pekiştirilmesiyle başlayan ve kademeli bir şekilde istenen tepkiye daha yaklaşan tepkilerin pekiştirilmesi ve en sonunda da istenen tepkinin kazandırılmasıyla sonlanan bir süreçtir. Örnek: çocuğun konuşmayı öğrenmesi, aşarılı bir öğrenci olması, bir hayvana takla atmayı öğretmek
Edimsel koşullama süreci normal koşullarda çok zaman alır. Skinner kutusuna konan hayvanın kendi başına manivelaya basarak yiyeceği elde etmesi beklenirse, hayvan ya ölür yada tesadüfen yiyeceği elde etmeyi öğrenir. Oysa edimsel koşullamada bir başka yaklaşım olan biçimlendirme ile hayvanın daha kısa sürede yiyeceği elde etmesi sağlanabilir. Biçimlendirmenin temeli, orpanizmanın beklenen en vakın tepkisi pekiştirilerek, kademe kademe amaç davranışa ulaşmasını saalamaktır.Ömek: Rövaşata ile go! atmayı öğretmek.
Edimsel koşullanmanın getirdiği ilkeler günümüzde halen geçerliğini korumaktadır. Edimsel koşullanma özellikle çocuk eğitiminde, sınıfta disiplinin Sağlanmasında, psiko-motor ve duyuşsal davranışların kazandırılmasında önemli rol oynamaktadır.
Batıl davranış; Tesadüfen meydana gelen iki olay batıl davranışın gelişmesine neden olabilir. (Tesadüfi pekiştirme)

115. "29 Ekim" törenlerinde şiir okuyacak bir öğrencinin tören gününde heyecanlanmaması ve rahat olması için önce aile bireyleri önünde şiirini okuması, ardından teneffüslerde birkaç arkadaşına okuması ve sınıf önünde okuması gibi alıştırmalar yaptırılır.
Bu durumda edimsel koşullanma ilkelerinden hangisinin uygulandığı görülmektedir? (2002 KPSS-102)
A) Pekiştirme
B) Genelleme
C) Kademeli yaklaştırma
D) Uyarıcı ayırt etme
E) Sönme
116. Bir anne matematik dersi iyi olmayan ve matematik problemi çözmek istemeyen ilköğretim öğrencisi oğluna, ilk gün 10 dakika problem çözdüğü taktirde kendisine bir ödül vereceğini söyler ve oğlu 10 dakika problemi çözünce ödülü verir. Anne oğlunun ödül alabilmek için gerekli olan problem çözme süresini her gün arttırır, böylece oğlunun her gün 2 saat düzenli bir biçimde matematik problemi çözer duruma gelmesini sağlar.
Aşağıdakilerden hangisi annenin oğlunun her gün düzenli bir biçimde matematik problemi çözmesini sağlamak için kullandığı tekniktir? (2003 KPSS-63)
A) Edimsel koşullanma
B) Kademeli yaklaşma
C) Kavrama yoluyla öğretme
D) Karşıt koşullanma
E) Sistematik duyarsızlaştırma
117. İlköğretim 1. sınıfında görev yapan bir öğretmen önce öğrencilerin her doğru yanıtını, bir süre sonra da ikinci ve üçüncü doğru yanıtını pekiştirmesinin başlıca nedeni aşağıdakilerden hangisidir? (2001 KPSS-16)
A) öğrenmenin pekiştirmesine soru-yanıt
yönteminin elverişli olması
B) Öğrenmede, ödüllendirmenin cezadan daha
etkili olması
C) Her doğru yanıtı pekiştirmenin çok zaman
alması
D) Isınıfın başlangıcında pekiştirmenin çok önemli
olması
E) Aralıklı pekiştirenin davranışa süreklilik
kazandırması

öğrenme Psikolojisİ

53



118. Sınıfta dört işlem alıştırmaları yaptıran bir öğretmen, öğrencilerine doğru çözdükleri her üç alıştırma için bir artı vermektedir.
Aşağıdakilerden hangisi bu örnekteki öğ-retmenin kullandığı pekiştireç tarifesidir? (2002 KPSS-91)
A) Sabit oranlı
B) Sabit aralıklı
C) Tesadüfi
D) Değişken aralıklı
E) Değişken oranlı
119. Bir öğretmenin, öğrencilerin sürekli çalışmasını sağlamak amacı ile, öğrencilerin tahmin edemeyeceği değişik ders saatlerinde küçük sınavlar yapması hangi pekiştirme tarifesine örnektir? (2003 KPSS-57)
A) B) C) D) E)
Sürekli
Değişken aralıklı Sabit aralıklı Değişken oranlı Sabit aralıklı
12O.Şekil verme ya da biçimlendirme, edimsel koşullanma yaklaşımında kullanılan, kişiye yeni bir davranışın kazandırılmasında yararlanılan yöntemlerdir.
Aşağıdakilerden hangisi, edimsel koşullanmaya göre, şeki! verme ya da biçimlendirme işlem basamaklarından değildir? (2003 KPSS-67)
A) Hedef davranıra götürecek olan davranış
basamaklarının belirlenmesi
B) Kişinin hedef davranışa ait performans
düzeyinin belirlenmesi
C) Kazandınlacak hedef davranışın açıkça
tanımlanması
D) Yeni davranış oluşuncaya kadar kişiye
geribildirim verilmesi
E) Hedef davranışla ilgisi olmayan davranışların
cezalandırılması

121.Dışarı çıkmak isteyen çocuğuna "Odanı düzeltirsen dışarı çıkmana izin veririm." diyen bir annenin kullandığı davranış kontrol tekniği aşağıdakilerden hangisidir? (2004 KPSS-28)
A) Karşıt koş ulama
B) Sistematik duyarsızlaştırma
C) Büyükanne kuralı (Premack İlkesi)
D) Kademelilik İlkesi
E) Aralıklı pekiştirme
122. Öğrencilerinin fizik güçlerini artırıcı idman yapmayı sevmediklerini, buna karşılık antrenman, kendi aralarında maç yaparak geçirmekten çok hoşlandıklarım fark eden bir basketbol koçu onlara fizik gücü artırıcı idmanı gerektiği gibi yaptıklarında kendi aralarında maç yapmalarına izin vereceğini, yapmadıklarında vermeyeceğini söyler.
Öğrenme ilkeleri çerçevesinden bakıldığında, basketbol koçunun öğrencilerine yalnızca fizik gücü artırıcı idman yaptıkları günlerde kendi aralarında maç yapmalarına izin vereceğini söylemesinin temel amacı aşağıdakilerden hangisi olabilir? (2004 KPSS-29)
A) Fizik güce çok önem verdiğini dolaylt bir
şekilde anlatmak
B) Yapılma olasılığı yüksek olan davranışları,
yapılma olasılığı düşük olan davranışları
kazandırmak için kullanmak
C) Fizik gücü artırıcı idmanların çok gerekli
olduğunu vurgulamak
D) Kademeli yaklaşma yoluyla, fizik gücü
arttırıcı idman yapma alışkanlığı kazandırmak
E) Kendi aralarında maç yaparken gösterdikleri
davranışları pekiştirme yoluyla
şekillendirmeye çalışmak
123. Mete'ye dışardan geldiğinde eşyalarını düzenleme alışkanlığı kazandırmak isteyen annesi, eşyalarını her düzenleyişinde çeşitli şekillerde pekiştirmiş ve bir sure sonra Mete dışardan geldiğinde kendiliğinden eşyalarını düzenlemeye başlamıştır.
Anne, Mete'nin eşyalarını düzenleme davramşını aşağıdaki pekiştirme tarifelerinden hangisine göre pekiştirmeye devam ederse, bu davranışın sönmeye karşı dirençli olma olasılığı daha yüksek olacaktır? (2004 KPSS-32)
C )Sürekli
D) Sabit oranlı
A) Değişken aralıklı
B) Değişken oranlı
E) Sabit aralıklı

54

öğrenme Psikolojisl



124. Gürsel öğretmen her sabah uyandığında kapısının önüne bırakılmış olan gazetesini almaktadır. Gürsel öğretmenin her sabah kapının önüne bakma davranışı aşağıdaki pekiştirme türlerinden hangisine Örnek olabilir? (2004 KPSS-33)
A) Değişken aralıklı
B) Sabit oranlı
C) Rastgele
D) Sabit aralıklı
E) Değişken oranlı

pekiştireçler içsel pekiştireçlerden daha önemlidir.
5. okullarda programlı öğretim uygulanmalıdır.
öğrenme ortamında bireysel farklılıklar göz
önüne alınmalıdır. Her öğrenci aynı hızda
öğrenemez ilkesine sahiptir. öğretim
bireyselleştirilmelidir.
6. Eğitimde cezadan kaçmak gereklidir.
Öğrencinin olumlu davranışları pekiştirilmeli
olumsuz davranışları görmezden
gelinmelidir. Okuldaki disiplin problemleri
eğitim öğretim ortamının iyi
planlanamamasından kaynaklanmaktadır. Bu
nedenle planlama önemlidir.



125. Beden eğitimi Öğretmeni Emre Bey, okula yeni başlayan bir öğrencisine gol vuruşu yapmayı öğ-retmek amacıyla, ilk başlarda, topa yaptığı her düzgün vuruştan sonra onu ödüllendirmiş; daha sonra sadece kalenin yakınından geçen vuruşlarını, en sonunda da sadece kaleye isabet eden vuruş-larını ödüllendirmeye başlamıştır.
Beden eğitimi Öğretmeni Emre Bey'in, öğrencisine gol vuruşu yapmayı öğretmek için kullandığı teknik aşağıdakilerden hangisidir? (2004 KPSS-39)
A) Sistematik duyarsızlaştırma
B) Karşıt koş ulama
C) Davranış, değiştirme
D) Kademeli yaklaşma
E) Aralıklı pekiştirme
EĞİTİM AÇISINDAN SKİNNER'İN GÖRÜŞLERİ
1. Eğitim öğretim sürecinden önce hedef ve
davranışlar belirienmelidir. Hedeflehn
davranışsal tanımlamaları yapılmalıdır.
2. Öğrenmenin görevleri davranışları
biçimlendirmektir. Çünkü skinner'e göre
uyarıcı-tepki arasındaki bağ önemli değildir.
Tepki ya doğal olarak meydana gelir yada
biçimlendirilir.
3. Pekiştirme ilkelerini bilmek önemlidir. Hangi
davranış ne zaman hangi aralıkla
pekiştirilecektir? Öğrenilen her davranış
hemen pekiştirilmelidir.
4. Skinner'e göre güdeieme önemlidir. Ancak
öğrenciye verilen pekiştirici uyarıcının
pekiştirici olma özelliğini belirlemesi
bakımından önemlidir. Sınıf içinde ikincil
pekiştireçler daha çok kullanılmalıdır.
(Afehn, çok güze! olmuş v.s) ona göre dışsal

İŞARET-ÖĞRENME (Tolman)
Tolman'ın kuramı amaçlı davranışçılık, işaret gestaltya da beklenti kuramı olarak da bilinir. Tolmana göre öğrenme, çevreyi keşfetme sürecidir. Bu keşfetme sürecinde organizma bazı olayların başka olaylara yol açtığını ya da bir işaretin diğer bir işarete götürdüğünü öğrenir ve bunları kullanarak amacına ulaşır. Tolmana göre organizma çevreden birçok şey öğrenir ancak tüm öğrenmeleri etkinlik olarak göstermez. Organizmanın gereksinim duyuluncaya kadar göstermediği öğrenmeler örtük öğrenmelerdir.
s Amaçtı davranış
Ona göre davranış, basit bir U-T değil, amaca yöneliktir. Davranış ulaşılacak amaç doğrultusunda çevre koşullarına göre değiştirilebilir, uyum sağlayabilir bir özelliğe sahiptir. örneğin; Her gün arabasıyla iş yerine giden kişinin arabası bozulursa otobüs, taksi, bir arkadaşının arabasıyla gitme gibi davranışlara dönüşebilir.
s Bütüncü davranış
Tolman'a göre davranış amaçlıdır. Davranışı küçük parçalara, elementlere ayırarak çalışmak davranışın anlamını kaybettirmektedir. İşe arabayla gitme, yemek pişirme, çamaşır yıkama, sınavda cevapları yazma bütüncül davranışlardır. Özetle Davranışlar;
• Amaçlıdır
• Bütüncüldür
• Bilişseldir
Toiman'a göre öğrenme için güdüienme gerekii değildir. Bu noktada Guthrie ile aynı, Thorndike, Skinner ve Hull ile farklı görüştedir. Çünkü güdülenme sadece "algısal vurgulayıcıdır."Dikkatin nereye yöneleceğini belirler.

Öğrenme Psikolojisl

55



s Beklenti
Tolman'a göre kuramın temel sayıltısı şudur; Organizma bilgiyi, çevresel olaylara dikkat etme ve onları keşfetmesinin bir sonucu olarak kazanılmaktadır. Bunun için ödül gerekli değildir. Amaca yönelik I. Uyarıcı, I. Tepki ve II. Uyarıcı sırasıyla gelirse beklenti güçlenir. Örnek; Kapı zili, zile basma, zil sesi.
Tolman'ın kuramının temelinde diğer davranışçılardan farklı olarak; öğrenmeyi davranış kuramlarında olduğu gibi küçük birimlerle değil bütüncül olarak ele almasıdır. Ona göre her davranışın bir amacı vardır. Diğer kuramcılar davranışı küçük birimler incelemişler bütünü gözden kaçırışlardır.
Tolman'a göre öğrenme çevreyi keşfetme sürecidir. Organizma araştırarak bazı olayların belirli başka olaylara yol açtığını keşfeder. Böylece amaca ulaşılır. Bir işaretin başka bir işarete organizmayı götürdüğünü ifade etmiştir. Bilişsel harita kavramından bahsetmiştir.
Bu nedenle öğrenme uyarıcı-tepki değil, uyarıcı-uyarıcı ilişkisidir. Gece saat 12.00 olduğunda yatma zamanına işaret eder.
Kuramı davranışçı-gestalt birleşimidir. Öğrenci öğrenme sürecine amaçlı, niyetli ve planlı olarak katılır. Davranış amaca yöneliktir, bütüncüldür, planlıdır. Organizma amaca ulaştıracak en uygun davranışı seçer. Örnek; su içmek, ekmek almak, işe gitmek, ticaret yapmak, pazara gitmek
İki öğrenme kavramı geliştirmiştir. Bu kavramlar daha sonra gestalt yaklaşımda da görülecektir. 1. Gizli, (örtük) öğrenme
Kişinin farkında olmadan öğrenmesidir. Kendi içinde ikiye ayrıhr;
a. Bilişsel harita
Yer öğrenmesidir. Çevremizle ilgili zihnimizde oluşturduğumuz haritadır. Örnek; maymun deneyi, bilmediğimiz bir şehre gittiğimizde yaşadığımız durum
b. Bilişsel senaryo
Uzun süreli bellekteki işlemsel hafıza bilgilerine denir. Bir olayın nasıl gerçekleştiği ile ilgili senaryo vardır.
2. Yer (işaret) öğrenme
Amaca ulaşmak için çevre hakkında bilgi toplanır. İpuçları ve ihtiyaç kaynakları kullanılarak öğrenilir. Amacımız neyse zihnimiz bilinçsizce bizi o amaca götürecek kayıtlı tüm şemaları harekete geçirir. Böylece amaca ulaştırır. Örnek: Farelerin yer öğrenmesi deneyi



B
s Bütüncü Davranış
Diğer kuramcılar davranışı kas hareketlerine indirgeyerek çalışmışlarıdır. Oysaki bir farenin labirentte yiyecek araması sırasında bir çok farklı davranış vardır. Davranış tek bir kas hareketinden değil bir çok kas hareketinin bileşimden olaşabilir.
s En az çaba ilkesi
Organizma zihninde oluşturduğu haritalar ile kendisini amaca ulaştıracak olan en kısa yolu seçmektedir. Örneğin bir matematik problemi bir çok değişik yoldan çözülebilir organizma bunların hepsini öğrenmiş olabilir ancak organizma en kısa olan yolu seçecektir.
s Deneme yanılma
Eğer organizma bir amaç için bir çözüm üretecekse. Kısa çözüm yollan için alternatifler arar. Bunu deneme-yanılma ile gerçekleştirir.
s Performans
Tolaman'a göre öğrenilenlerin gerek duyulduğunda gözlenebilir davranışa dönüştürülmesine denir. Örneğin A avukatının bürosunu bilebiliriz ancak avukata ihtiyacımız olan kadar bu bilgiyi bellekte saklarız. İhtiyaç ortaya çıkınca avukatın bürosuna gideriz.
s Sönme
organizmanın beklentilerine uygun durum oluşmazsa sönme gerçekleşir. Önceden pekiştirilen davranışlar pekiştirilmez ise örtük sönme gerçekleşir.
126. Annesinin boş (ip) makaralarıyla oynamayı, çeşitli şekillerde birleştirmeyi çok seven bir çocuk, kendisine verilen aynı renk ve şekildeki makaralardan üzerinde farklı bir marka yazılı olan makarayı "bu farkh" diyerek kabul etmemiştir.
Bu durum aşağıdakilerden hangisi ile açıklanabilir? (2002 KPSS-94)
A) Gizli (örtük) öğrenme
B) Kavrama yoluyla öğrenme
C) Sosyal öğrenme
D) Gestalt öğrenme
E) Edimsel (operant) koşullanma

56

öğrenme Psikolojisl



SOSYAL ÖĞRENME KURAMI (Bandura)
Bandura'nın kuramı model alma, taklit, gözlem yoluyla öğrenme kuramı olarak da bilinir. Bandura'ya göre davranış bilişsel, davranışsal ve çevre etkileşimi ile olur.
Davranışların büyük çoğunluğu diğer insanlarla etkileşim yoluyla olur. ilgili davranışı gösteren biri model alınarak öğrenilir.
Temel olan bireyin başkalarını gözleyerek öğrenmesidir. Yemek yeme, moda, eğlence vb.
Zihni tamamen devre dışı bırakarak bütün öğrenmeleri açıklayamayız. Sosyal hayatta karşılaştığımız birçok öğrenme durumları sadece koşullanma teorileriyle açıklanamaz. Sosyal hayatta öğrenilenlerin çoğu klasik koşullanma teorileriyle açıklanamaz.
Yemek, giyim, halk oyunları, eğlence, ulusal ve hatta ekonomik davranışlar ne tam olarak koşullanma ile ne de bilişsel teorilerle tam olarak açıklanamaz. Bebekler konuşmayı, çevresinde bulunan kişileri taklit ederek öğrenir. Cinsiyet rolleri, anne baba ve kardeşlerden öğrenilir.
Gençler, ilgi duydukları alanlarda ünlü kişileri model alarak davranış oluşturur ve geliştirirler. Insanlarm, birçok karmaşık davranışı, uzun pekiştirmeler olmadan sadece gözleyerek öğrendikleri görülmektedir. Örneğin yemek yeme, parmak kaldırarak söz isteme, öğretmen geldiği zaman sessiz durma, oyun oynama gibi...
Bandura'ya göre öğrenme ile performans birbirinden farklıdır. Gözlem yoluyla öğrenilenler güdüleninceye kadar ya da ihtiyaç duyuluncaya kadar performansa dönüştürülmezler.
Giyimde, teknolojik gelişmelerin yayılmasında, iyi ve kötü davranışların yaygınlaşmasmda en önemli etken, insanlardaki taklit etme güdüsüdür. Sosyologlar, insan davranışlarının tamamen sosyal olarak oluştuğunu; toplumsal kurumların ve kültürün bir kalıp gibi bütün insan davranışlarını şekillendirdiğini iddia ederler.
Çocuklar, çevrelerindeki kişilerin davranışlarını ve bu davranışların sonucunu sürekli gözlerler. Gözledikleri davranışlardan pekiştirilenleri taklit ederken, sonucu olumlu olmayan davranışları taklit etmezler. Bu nedenle modeli taklit etme de bir tür edimsel koşullanmadır.
Koşullu öğrenmede birey kendi tecrübelerine dayandığı halde, sosyal öğrenmede başkalarının tecrübelerinden yararlanarak öğrenir.

Bir davranışın öğrenilmesi için, bireyin bu davranışın sonucunu yaşayarak öğrenmesi gerekmez. örneğin köpek tarafından ısırılan ya da salıncaktan düşen bir çocuğu gözleyen biri, köpek ve salıncaktan korkabilir. Günlük yaşantımızda gözleyerek öğrendiğimiz pek çok davranış vardır.
Bandura, insanların çevrelerindeki kişüerin davranışlarını gözlediklerini, buradan bazı sonuçlar çıkararak kendileri için yararlı olan davranışı yaptıklarını öne sürmüştür. örneğin, önündeki arabanın bir çukura ya da kasise girerek sarsıldığını gözleyen sürücü, arabasına zarar vermemek için gözlediği davranışı taklit etmez.
Bandura'ya göre model alınan, gözlenen davranışların bireyin belleğine kodlanması ve gerektiği zaman hatırlanması gerekir. Bu özelliklerinden ötürü gözlem yoluyla öğrenmenin bilişsel boyutu da vardır.
Öğrenme sürecinin 4 temel aşaması
1. Dikkat
Model alınan davranışın doğru taklit edilebilmesi için öncelikle model alınan davranışa dikkat edilmesi gerekir. Kişi, duygularıyla beraber tüm dikkatini beğendiği ve taklit etmek istediği davranışa yöneltir. Statüsü ve çekiciliği yüksek modellere dikkat edilir.
2. Hatırlama
Gerektiğinde taklit etmek içinü modelin tüm davranışlarını belleğe kodlamak gerekir. Çünkü gözlenen davranış genellikle gözlemden hemen sonra taklit edilmeyebilir. Birey gözlediği davranışı yeri geldiği zaman da kullanabilir. Davranış belleğe görsel, sözel ya da sembolik olarak kodlanabilir.
3. Yeniden Üretme (uygulama)
Model alınan davranışın gösterilmesi için bireyin gözlemlerini kendi davranışına dönüştürebilmesi gerekir. Bu bazen tam taklit olmayabilir: çevre şartları, bireyin fiziksel gücü ve imkanları, zaman vs model alınan davranışın biraz farklı üretilmesine neden olur.
4. Pekiştireç
Taklit edilen davranış çevrede beğenildiysö tekrar edilir, beğenilmediyse tekrar edilmez ve zamanla söner.
Temel Kavramlar
Dolaylı pekiştireç
Seçilen modelin yaptığı davranışların ödüllendirilmesi o davranışın taklit edilmesini güçlendirir

Öğrenme Psikolojisİ

57



Dolaylı duygusallık
Birey başkalarının yaşantılarını gözieyerek dolaylı olarak korku, kaygı gibi duygular geliştirebilir. Örnek; fareden korkma
Dolayh ceza
Seçilen modelin yaptığı davramşların cezalandırılması bireyin o davranışları yapma eğilimini azaltır. Trafik kazası, kopya çeken öğrenciye ceza verilmesi.
Özyeterlik
Kişinin kendi kapasitesinin farkında olmasıdır. Bireyin karşılaşacağı problemi ne derece çözebileceğine ilişkin kendisine olan inancı ve yargısıdır.
özyeterliği etkileyen unsurlar: Yaşantı, dolaylı yaşantı, sözel ikna, psikolojik durum
Sosyal öğrenme kuramına göre eğitimde göz önünde bulundurulması gereken noktalar
Öğretmenler, öğrencilerin dikkatini gerçek hayattan, roman ve film kahramanlarından model alabilecekleri kişilere çekmelidir.
Araştırmalar çocuklarrn özellikle safdırgan davranışları daha çok taklit ettiklerini göstermektedir. Bu nedenle çocuklann izledikleri filmler dikkatle seçilmeli, çocuklara kötü model oluşturacak filmler gösterilmemeüdir.
Öğretmen en çok model alınan kişilerden biridir. Bu nedenle öğretmenin sınıfta ve sınıf dışında öğrencilere çok iyi bir model oluşturması gerekir.
Öğrencilerde istendik davranışlar oluşturmak için,
doğru davranan öğrenciler pekiştirilerek, bu
öğrencilerin diğer öğrencüer tarafından model alınması
sağlanmalıdır.
Sınıf disiplinini sağlamada, el becerilerinin
öğretilmesinde bu teoriden yararlanılmahdır. Burada
öğrencilerin geiişimsel hazır o!ma durumlanna da
dikkat etmelidir.
Model alma yoluyla kazanılan ürünler;
1. Yeni bilişse! (problem çözme, etkili okuma) ve
psikomotor beceriler öğrenilebilir
2. Önceden yapılmaktan kaçınılan davranışlar
yapılmaya başlanabiiir.
kullanılacağı
3. Yeni değerler, inançlar kazanılabiür
4. Çevrenin ve eşyaların nası!
öğrenilebilir
5. Duygulan açma, etkili iletişim kurma gibi beceriler kazanıîabilir

127. Bir öğretmenin sınıf içindeki davranışlarıyla öğrencilere olumlu örnekler oluşturmaya çalışması ve yeri geldikçe bu davranışlarının nedenlerini de açıklaması...
Öğretmenin bu tutumu, aşağıdaki öğrenme yaklaşımlarından hangisini benimsemiş olduğunu gösterir? (2001 KPSS-10)
A) Bireyin, davranışlarını pekiştir yoluyla
kazandığını savunan edimsel (operant)
koşulama yaklaşımı
B) Düşünme süreçlerine ağırlık veren bilişsel
öğrenme yaklaşımı
C) Bireyin modelden öğrendiğini savunan sosyal
öğrenme yaklaşımı
D) Bireyin genetik özelliklerinin, davranışlarını
belirlediğini savunan biyolojik yaklaşım
E) Bireyin, davranışlarını tepkisel koşullanma
yoluyla kazandığını savunan klasik (tepkisel)
koşullanma yaklaşımı
128. Sınıfta parmak kaldırmadan söz alan
öğrencilerini bu alışkanlıktan vazgeçirmek
isteyen bir öğretmenin izleyebileceği en uygun
yol aşağrdakilerden hangisidir? (2001 KPSS-79)
A) Parmak kaldırarak söz alınması gerektiği
kuralını hatırlatma
B) Parmak kaldırmadan söz alan öğrencileri
uyarma
C) Parmak kaldırmadan söz alan öğrencileri derse
alamayacağını söyleme
D) Parmak kaldırmadan söz alan öğrencilere ceza
vermek
E) Parmak kaldırarak söz isteyen öğrencilere söz
verme, diğerlerini görmezlikten gelme
129. ilköğretim altıncı sınıftaki bir öğrenci kitaplarını
çantada taşımak yerine çok sevdiği üniversite
öğrencisi olan bir ablası gibi kucaklayarak taşımaya
başlamıştır.
Aşağıdakilerden hangisi öğrencinin ger-çekleştirdiği öğrenmeye örnektir? (2002 KPSS-96)
A) Modelden öğrenme
B) Kavrayarak öğrenme
C) Edimsel (operant) koşullanma
D) Örtük öğrenme
E) Klasik (tepkisei) koşullanma

58

öğrenme Psikolojisl



130. Modelden öğrenen bireyin davranışlarının sıklaşmasını aşağıdakilerden hangisi sağlar? (2002 KPSS-98)
A) Öğrenen bireyin yaşça büyük olması
B) öğrenen ile model alınan bireylerin akran
olması
C) Örnek alınan davranışın, öğrencinin takdir
edilmesini sağlaması
D) örnek alınan bireyin toplum tarafından
dışlanması
E) öğrencinin birini örnek aldığının çevresi
tarafından fark edilmesi
131. İki kız kardeşten küçük olan Serpil sürekli olarak ablasını model almakta ve onun davranışlarını taklit etmektedir. Ancak ablasının çok aşırı makyaj yapması sonucu cilt sorunları yaşadığını gözlemlemesi nedeni ile makyaj yapmamaktadır. Aşağıdakilerden hangisi Serpil'in makyaj yapmamasının nedenidir? (2003 KPSS-73)
A) Yaş ilerledikçe taklit edilen davranış sayısı azalır
B) Çocuklar kendilerinden yaşça büyük olan
herkesi model almazlar
C) Eğer bir davranış pekiştirilmezse tekrarlanma
olasılığı azalır
D) Davranışın tekrarlanma olasılığı, onu yapan kişi
için yaradığı sonuçlar tarafından kontrol edilir
E) İstenmeyen bir durumla sonuçlandığı görülen bir
davranışın taklit edilme olasılığı azalır

133. Sosyal öğrenme kuramlarına bir çocuğun gözlediği modellerin davranışlarını taklit etme olasılığını artıran ya da azaltan bazı etkenler vardır.
Aşağıdaki örneklerden hangisin, de bu etkenlerden herhangi birine vurgu yapılmamaktadır? (2004 KPSS-42)
A) Füsun'un konuşma tarzı ve konuşurken
yaptığı hareketler babasından çok annesine
benzer
B) Okula yeni başlayan bir çocuk arkadaşlarının
yemek almak için sıraya girdiklerini görünce,
kendisi de sıraya girer.
C) Sigara içen bir arkadaşının çok kötü bir
biçimde öksürdüğüne tanık olan bir çocuk,
sigaraya başlamaktan vazgeçer.
D) Bir genç, saçlarını hayran olduğu bir pop
yaldızının saçlarına benzer şekilde kestirir.
E) Bir arkadaşmın gitar çaldığı için popüler
olduğuna tanık olan bir genç, gitar dersi
almaya başlar.

132. Bir Türkçe öğretmeni veli toplantısında "eğer çocuklarınızın kitap okuma alışkanlığı kazanmasını istiyorsanız, evde kitap okuyarak çocuklarınıza ömek olunuz." önerisinde bulunmuştur.
Türkçe öğretmeninin bu önerisi aşağıdaki kuramlardan hangisi ile açıklanabilir? (2003 KPSS-74)
A. Edimsel koşullanma
B. Klasik koşullanma
C. Bilişsel öğrenme
D. Sosyal öğrenme kuramı
E. Bilgiyi işleme kuramı

Öğrenme Psikolojisİ

59



BİLİŞSEL YAKLAŞIMLAR
Öğrenmeye bakışı aşağıdaki formülle açıklanmaktadır.
Uyarıcı -» Organizma (bilişsel süreçler) -> Davranış /
Tepki
Öncüleri Gestalt yaklaşımdır.
Bilişsel Süreçler;
1. Zihindeki bilgi birikimleri
2. Bu bilgi birikimleri arasındaki bağlantılar
3. Bu bağlantılar arasında yapılan işlemlerdir.
Bilişsel yaklaşımın dayandığı temel ilkeler
4. Bazı öğrenme süreçleri yalnızca insana özgü
olabilir. Bu nedenle bilişsel araştırmalar insanlar
üzerinde yapılır.
5. Zihinsel olaylar araştırmanın odağıdır.
6. Birey öğrenme sürecine aktif olarak katılır.
7. Öğrenme gözlenemeyen bazı zihinsel
bağlantılarm oluşmasmı da içerebifir
8. Bilgi örgütlenir.
9. Öğrenme daha önce öğrenilenle yeni öğrenileni
ilişkilendirme sürecidir.
Bilişsel yaklaşımlar insanın dünyayı anlamada kullandığı zihinse! süreçleri incelerler. Bilişsel yaklaşıma göre öğrenme; zihinsel yapıdaki değişmedir. Önemli olan zihinde ne olup bittiğidir.
Bilişsel yaklaşım içinde temel olarak gestalt yaklaşım ve bilgiyi işleme kuramı incelenecektir.
Davranışçı öğrenme yaklaşımı ile bilişsel öğrenme yaklaşımları arasındaki temel farklılıkiar
1. Davranışçılar, davranışa neden o!an ve davranışı
takip eden uyarıcıları incelerken; bilişsel
kuramcılar, uyarıcının birey tarafından
algılanmasından itibaren bireyde meydana gelen
içsel süreçler ve öğrenmeye etki eden bireysel
özellikler ile ilgilenmişlerdir.
2. Davranışçı yaklaşıma göre davranış öğrenilir.
Bilişsel yaklaşıma göre ise bilgi öğrenilir. Bilgide
meydana gelen değişme davranışa yansır.
Davranışçı yaklaşımda öğrenme ve hafıza ayrımı
yoktur. Yalnızca öğrenme vardır.
3. Davranışçı yaklaşımda pekiştireç davranışı
kuvvetlendirir ve dıştan verilen pekiştireçler
öğrenmede önemli rol oynar. Bilişsel kuramcılara
göre dıştan verilen pekiştireçler öğrenen için,

yaptığı davranışın doğruluğu hakkında dönüt sağlar.
Davranışçı yaklaşımda öğrenen, uyarıcılarla etkileşimde bulunmak ve pekiştireç almak için aktif olmalıdır. Bilişsel yaklaşımda ise öğrenen, dikkatini kontrol ederek, uyarıcıları seçerek, onları anlamlı hale getirip kodlayarak öğrenme sürecine aktif olarak katılır.
Davranışçı kuramlar, çoğunlukla hayvanlar üzerinde araştırmalar yaparak öğrenmeyi açıklayan genel kuralları bulmaya çalışmışlardır. Bilişsel kuramcılar ise insanların doğal çevre içinde değişik durumlarda nasıl öğrendikleri üzerinde araştırmalara ağırlık vermektedirler.
Birey belli bir zaman ve yerde öğrendiği bilgiyi, istediği yer ve zamanda uygulama yetisine sahiptir. Bu durum bireyin öğrenilen bilgileri belli bir yerde depolama kapasitesine sahip olduğunu göstermektedir.
GESTALT YAKLAŞIM (VVertheimer, Koffka, Köhler)
Öncelikle algılama ve problem çözme süreçleriyle ilgilenmişlerdir. Öğrenme ile ilgili görüşleri, algılama ile ilgili çalışmalarına dayanmaktadır. Onlara göre algısal örgütleme yasaları öğrenmeyi açıklamaya yardım etmektedir. Gestalt kuramcılara göre algı, bir örgütlemedir.
Gestalt: Almanca'da şekil form parçaların toplamı değil entegre olmuş bütün gibi anlamları vardır. Birey bütünü parçalarına ayrıştırarak değil, bütünlük içinde algılar. Geştaltçılara göre organizma dünyayı bütün olarak algılar. Örneğin bir elemanın rengi, kokusu tadı ve şekli algılanır. Gestaltçılara göre ise elma bir bütün olarak algılanır. Diğer özellikleri daha sonraki algılarla tanınır. Kuram öncüleri alman VVertheimer Köhler, Koffka ve Kurt Lewin (Alan Kuramı)'dir.
Öğrenme: Kişinin karşılaştığı birdurumu algılaması ve yorumundaki değişmedir,
Gestalt Kurama Göre "Algılama"
Gestalt yaklaşıma göre algı bir örgütlemedir. Algısal Örgütleme yasalarından en önemlileri; şekil-zemin, yakınlık, benzerlik, tamamlama, basitlik'tir. VVertheimer birçok algı yasası ortaya koymuş ama diğer kuramcılarla birlikte bunları daha genel ortak bir yasada toplamaya çalışmışlar ve buna "Pragnanz" adını vermişlerdir. Pragnanz yasası, algılama, öğrenme ve bellekle ilgili çalışmalarda yol gösterici bir ilke olmuştur.

60

öğrenme Psikolojisl



Pragnanz: Denge durumu yasasıdır. Organizmanın iyi biçim, iyi şekil iyi bütün olma eğilimidir.
• Birbirine yakın ve benzer uyarıcılar birlikte
algılanır.
• Algıda eksik olduğu hissedilen parçaları
bütünleştirme eğilimi vardır.
• Aynı yönde giden çizgiler, parçalar devamlı (ilişkili)
olarak algılanır.
• Basit parçalar daha kolay algılanır.

örnek:
6. Basitlik Yasası
Diğer unsurlar eşit olduğu taktirde, birey basit, düzenli bir şekilde organize edilmiş fıgürleri algılama eğilimindedir. Bu yasa, algılamanın simetrik, düzenli, düzgün olan iyi bir biçime, şekile, bütüne doğru olduğunu göstermektedir.
Örnek:
o



Algısal Örgütleme Yasaları
1. Şekil-zemin ilişkisi
Şekil o anda öğrenilen şeydir. Dikkat ettiğimiz uyarandır. Zemin ise uyaranların bulunduğu ortamdır. Bir sınıfta sınıf ortamı zemin, öğretmenin sesi şekildir. Zil çaldığında zil sesine dikkat eden öğrenciler için öğretmenin sesi o andan itibaren zemin olmuştur.
2. Yakınlık yasası
Organizma bir alandaki öğeleri, nesneleri birbirlerine olan yakınlıklarına göre gruplandırarak algılama eğilimindedir.
örnek:
Yukandaki noktalar üçlü gruplar halinde algılanmaktadır. Müzikteki ritm algılaması, zaman içinde birbirine değişik yakınlıklarda bulunan vuruşlara dayaîıdır. Okyanus-gemi, okul-öğrenci vb.
3. Benzerlik Yasası
Şekil, renk, doku, cinsiyet gibi pek çok özellik bakımından birbirine benzer maddeler birlikte gruplanarak algılanma eğilimindedir.
Örnek:... OOO OOO
Yukarıdaki şekiller renk ve şekil benzerliği nedeniyle gruplanarak algılanmaktadırlar. Kalabahk bir yerde konuştuğumuz kişinin ses tonlarının benzerliği nedeniyle onu diğerlerinden ayırt edebilir ve konuşmaya devam edebiliriz.
4. Tamamlama Yasası
Organizma, tamamlanmamış etkinlikleri, şekilleri, sesleri tamamlayarak algılama eğilimindedir. Böylece gestalt'a ulaşmaktadır.
örnek:
Bu örnekte kesik çizgiler halinde verilen çizgiler kare olarak algılanmaktadır.
5. Devamlılık Yasası
Aynı yönde giden noktalar, çizgiler vb birimler birlikte gruplanarak algılanma eğilimindedir.

Yukarıdaki şekilde öncelikle elips ve kare algılanmakta ikisi arasındaki yarım ay ise algılanmamaktadır.
Algısal Değişmezler
Bir objenin değişik koşullar altında aynı biçimde görülmesine, algılanmasına'algısal değişmezlik denir. Örneğin kapı değişik durumlarda farklı görülmesine rağmen biz kapıyı hangi açıda olursa olsun aynı kapı olarak algılarız.
İÇGÖRÜSEL ÖĞRENME VE PROBLEM ÇÖZME Gestalt yaklaşımın öğrenme türleri
İç görüsel öğrenmenin temel özellikleri,
1. ön çözümden çözüme geçiş ani ve tamdır.
2. İç görü yoluyla edinilen çözüme dayalı
performans genellilikle pürüzsüz ve hatasızdır.
3. İç görü yoluyla kazanılan problem çözümü uzun
süre hatırlanır.
4. İç görü yoluyla kazanılan bir ilke, diğer
problemlerin çözümüne kolaylıkla uygulanabilir.
5. Zeki olanlar iç görüsel çözüme daha kısa sürede
ulaşırlar
Köhler'in maymunlar üzerinde yapmış olduğu araştırma içgörüsel öğrenmeye örnektir. Gestalt yaklaşıma göre problem çözmede böyle bir deney düzeni, hayvanın problemi ve problemin çözümü için gerekli olan bütün ögeleri göfmesini sağlamaktır.
Davranışçıların deneylerinde organizma labirenti çözümfemek için gerekli bütün ögeleri görmemekte, aktif olarak deneme yanılmalardan sonra çözüme ulaşmaktadır. Gestalt yaklaşımda ise çözüme aniden ve zihinsel olarak ulaşmaktadır.
Thorndike'ın ifade ettiği gibi deneme yanılma yaparak küçük adımlarla çözüme yaklaşmaz,

Öğrenme Psikolojisİ

61



uygun çözümü aniden ve zihinsel olarak bulduktan sonra harekete geçmektedir. Gestalt yaklaşıma göre problem ya çözülür ya da çözülmez.
URETICI DUŞUNME
VVertheimer, gestalt psikolojinin ilkelerini eğitime uygulamıştır. İçgörüsel öğrenmeyi okullarda uygulamaya çalışmıştır.
İki tür problem çözmeden bahsetmiştir.
• A Türü Çözümler: Gestalt ilkelerine
dayalıdır, orjinaldir, içgörüseldir. Kısaca,
problemin doğasını temel yapısını
anlamayı gerektirir. Çözüm birey
tarafından bulunur, kolayca
genellenebilir, ve uzun süre hatırlanır.
• B Türü Çözümler: Anlamadan
ezberlemeye dönüktür. Öğrenci, olguları,
kuralları, olayları anlamadan ezberler.
Böyle bir öğrenme katıdır, kolayca
unutulur. Sadece sınırlı durumlarda
uygulanabilir.
Gestalt yaklaşımın öğrenme ilkeleri;
a. însanlar gördüklerini bir bütün olarak algılar
b. Bir nesnenin ya da parçanın algılanışı onun diğer
parçalarla otan ilişkisine bağlıdır.
c. İnsanlar çevrelerini bir düzen içinde görürler. Eşya
ya da olaylar tek başlarına değil organize edilmiş
bir bütünlük içinde anlam kazanırlar.
Öğrencinin her şeyi yeniden keşfetmesine (buluş) gerek yoktur. Öğrenci yeni bilgileri kendi varolan bilgi sisteminin içine yerleştirerek öğrenir.
Gestalt yaklaşıma göre Eğitimde göz önünde bulundurulması gerekenler
Kurama göre, birey bütünü anlamlı parçalarına göre ayrıştırarak değil, anlamlı örgütlenmiş bütünler halinde algılar. Bu nedenle algıda basitlik, bezerlik, yalınlık devamlılık, şekil zemin ilişkileri önemlidir. Dersin başında dersin temel çerçevesi öğrenciye verilmelidir. Öğrenci böylece konular arasındaki ilişkileri kavraya bilecektir. Üniteler bilinenden bilinmeyene doğru aşamalandırılmalıdır.
Eğitimci eğitim ortamını öğrencinin ihtiyaçlarına göre düzenlemelidir. Burada öğrencinin psikolojik ihtiyaçları göz önüne alınmalıdır. Öğrencinin üretici düşünmesini sağlamak için problemin doğasını anlamalı, ilkeleri öğrenmelidir. Körü körüne ezbere yapılmamalıdır. İç görüsel problem çözme ve üretici düşünme

geliştirtmelidir. Öğretmen öğrenciye rehberlik etmeli çözümleri öğrenci kendisi bulmalıdır.
Tekrarlar bu kuramda öğrenme için önemlidir. Ne kadar çok problem çözülürse iç görüsel problem çözme ve üretici düşünme de o kadar iyi gelişir. Öğrenmede öğrenilen bilginini yeni durumlara ve problemlere transfer edilmesi önemlidir . bu nedenle öğrencilere ev ödevleri verilmelidir.
Öğretmen önceden işlenen ve öğrenilen konular hakkında yeni derslerde öğrencilerin hatırlamasını sağlayarak, yeni öğrenmelerinin daha hızlı gerçekleşmesini sağlamalıdır.
134. "Kavrama, bir seri ayn uyaranlara ayrı tepkilerin
sonucu değil, bütünlük içindefci duruma bileşik
bir tepkidir." görüşünü, aşağıdaki öğrenme
yaklaşımlarından hangisi vurgutamaktadır?
(2002 KPSS-84)
A) Bilgi-işiem modeü
B) Sosyal öğrenme
C) Edimsel koşullanma
D) Gestalt öğrenme
E) Klasik koşullanma
135. Içi seker dolu olan bir kutuyu açmaya çahşan bir
küçük çocuk, bir süre hiçbir davranışta bulunmadan
kutuyu inceledikten sonra ansızın, kutunun üst
kısmında bir düğme olduğunu ve bu düğmeye
basıldığında kutunun açıldığını fark etmiştir.
Küçük çocuğun düğme ile kutu arasındaki ilişkiyi fark edip kendisini sonuca ulaştıracak çözümü buiması, aşağıdaki problem çözme türlerinden hangisine örnektir? (2003 KPSS-54)
A) Tümevarım yoluyla
B) Tümdengelim yoluyla
C) Hazır modellerler
D) Deneme-yanılma yoluyla
E) Kavrama yoluyla
136. Turgut aldığı model uçağın parçalarını tek tek
incelemiş, bunların nastl, hangi sırayla bir araya
getirilmesi gerektiğini beürlemiş ve uçağı
yapmıştır. Turgufun bu davranışı aşağıda-
kilerden hangisine örnektir? (2004 KPSS-17)
A) Kavrama yoluyla öğrenme
B) Sınama yanılma yoluyla öğrenme
C) Gözlem yoluyla öğrenme
D) Edimsel koşullama
E) Örtük (gizil) Öğrenme

62

öğrenme Psikolojisl



BİLGİYİ İŞLEME KURAMI
Bireyin bilgiyi toplama, örgütleme, depolama ve hatırlamasıyla ilgilenirler.
öğrenme süreci bilgisayarm işleyişine benzetilmiştir. Birey öğrenme sürecinde aktiftir. Geçmiş yaşantı ve birikimler (öğrenme) önemlidir. Beklentiler öğrenmede önemli bir etkendir.
Aynı sınıfta iki öğrenci ders dinliyor. Dersin sonunda öğretmenin sorduğu soruları biri doğru olarak yanıtlarken, diğeri yanıtlayamıyor. Bu iki öğrenciye öğretmen tarafından sunulan uyarıcılar aynı olmasına rağmen, niçin biri diğerinden daha iyi öğrenmiştir?
Çünkü öğrenme bireyseldir. Bireyin yeni gelen bir bilgiyi öğrenebilmesi için, öğrenme işine etkin olarak katılması, kendisine sunulan uyarıcıları seçmesi, bunları kendisi için anlamlı hale getirmesi ve en uygun tepkiyi üretmesi gerekir.
XX. yüzyıl başında, Almanya'da bir grup bilim adamı, öğrenmede rol oynayan doğrudan gözlenemeyen bilişsel süreçlerle ilgilenmeye başlamıştır. Gestalt psikologlarıyla başlayan öğrenmedeki bilişsel süreçlere yönelik çalışmalar, daha sonra Piaget, Bruner (Buluş yoluyla öğrenme), Ausubel (Sunuş yoluyla öğrenme), Gagne (Öğretim durumları modeli) gibi psikoiog ve eğitimcilerin katkıları ile giderek gelişmiş ve bilişsel kuramlaradı altmda toplanmıştır.
• Biliş: insan zihninin dünyayı ve çevresindeki
olayları anlamaya yönelik yaptığı işlemlerin
tümüdür.
• Bilişsel faaliyetler: Dıştan ahnan uyarımların
algılanması, önceki bilgilerle karşılaştinlması, yeni
bilgilerin oluşturulması, elde edilen bilgilerin
belleğe depolanması, hatırlanması ile zihinsel
ürünlerin kalite ve mantık yönünden
değerlendirilmesi,
Organizmanın bilgiyi işleme biçimleri 2 türlüdür.
1-Duyum
2-Algı
DUYUM
Organizmanın iç ve dış uyarıcılan, 5 duyu ile algılama durumudur. Örneğin; Işığın parlaklığı, ses, tat vb.
ALGİ
Organizmanın duyumları yorumlayıp anlamlı hale getirme sürecidir. örneğin; Sesi duyar, Vivaldi'nin "4 Mevsimi" olarak algılar.
ALGIDA SEÇİCİLİK / DİKKAT
Insanın duyu organlarına gelen binlerce uyarandan birine yönelmesidir.

Bilgi işlem kuramına göre öğrenmenin riasıl gerçekleştiği iki boyutta incelenmiştir.
A. BİLGİ DEPOLARI (BELLEK TÜRLERİ)
B. BİLİŞSEL SÜREÇLER
A. BİLGİ DEPOLARI (BELLEK TÜRLERİ)
Bilgiyi işleme kuramına göre üç tür bellek vardır. Bunlar;
1. Duyusal kayıt,
2. Kısa süreli bellek,
3. Uzun süreli bellek.
Duyusal Kayıt
Çevreden gelen uyarıcılar duyu organları yolu ile duyusal kayıta gelirler. Duyusal kayıtın kapasitesi çok geniş olmasına karşın bilginin kalış süresi çok kısadır. Ancak dikkat ve algı süreçleri ile bu bilginin bir kısm! alınırve kısa süreli belleğe gönderilir. Süre 0,5 /4 sn.
Gözlerimizin önünde bir kalemi ya da parmağımızı sallarsak objeden geriye kalan gölgeyi fark ederiz . Elimizle diğer kolumuza hafifçe vurursak, vurmayı hemen duyumsanz. Başka bir söylemle biz vurma ve kalem izini gerçek kalktıktan sonra duyumsarız.
Duyusal kayıtın içerdiği bilgi özgün uyarıcının tam bir kopyasıdır. Görsel duyular duyusal kayıt tarafından aynı fotoğraf gibi kısa bir süre için kodlanır. Aynı şekilde işitsel duyular da ses kalıpları olarak kodlanır. Kimi yazarlar bilginin duyusal kayıtta kalış süresinin yarım saniyeden daha az olduğunu belirtirler. Duyusal belleğin işitsel bilgi için yaklaşık dörtsaniye; görsel bilgi için yaklaşık bir saniye süren, uyancmm tam bir kopyasmın tutulduğu bilgi deposu olmasıdır. Böylece duyusal kayıt her duyu için farklı kodlama biçimlerinin olduğu , sınırsız kapasitesi ile bilgininçok kısa tutulduğu bir bellek türüdür.
Duyusal kayıtın varlığı insan yaşamında kritik bir öneme sahiptir. Birey okuduğu ya da işittiği bir cümlenin sonu gelmeden başlangıçtaki sözleri unutsaydı cümleyi anlamlandırması olanaksız olurdu.
Duyusal kayıtın kapasitesinin sınırsız olmasına karşın gerekli bilgiler işlenmezse kaybolur ya da varolan bilgi yeni bilgi tarafından itilir. Birey dikkat ve algı süreçleri yoluyla bu bilgiyi işleme şansına sahiptir. İşlenen bilgi bir sonraki sisteme yani kısa süreli belleğe geçer. Kısa süreli belleğin kapasitesinin sınırlı olması nedeniyls işlenemeyen bilgi, duyusal kayıttan kaybolur.
Kısa Süreli Bellek
Duyusal kayıttan dikkat ve algı süreçleri sonunda ayrılan bilgi , sistemin ikinci öğesi olan kısa süreli belleğe geçer. Kısa süreli belleğin hem bilgi tutma süresi, hem de kapasitesi sınırlıdır. Kısa süreli belleğin kapasitesinin yaklaşık 7±2 birimlik bilgi olduğunu

Öğrenme Psikolojisİ

63



belirtilmektedir. Ancak bireyler her birimin büyüklüğünü artırarak kapasiteyi fazlalaştırabilirler. Gruplama adı verilen bu işlemle kısa süreli belleğin kapasitesi artırılır . örneğin; 5 7 2 8 9 10 olan 7 birimlik bir sayı dizisi 57 28 9 10 olarak gruplanırsa 4 birim haline gelir. Ancak bir birimde bulunması gerekli bilgi miktarı ne büyüklükte olmalıdır sorusu henüz yanıtlanmamıştır.
Kısa süreli bellekte bilginin kalma süresi yaklaşık 20-30 saniyedir Bilginin kısa süreli bellekte daha uzun süre kalması , bilgi üzerinde düşünmek ve onu yinelemekle sağlanır. Kısa süreli bellekte zihinsel tekrarın öğrenmede önemi büyüktür. Kısa süreli bellekte kalan bilgi tekrar yoluyla büyük bir olasılıkla uzun süreli belleğe geçer. Kısa süreli belleğin kapasitesinin sınırlılığı nedeniyle geçiş yaptırılamayan bilgi yeni gelen bilgilerin zorlamasıyla kayboîur. özetle, daha fazla bilginin kısa süreli bellekte daha uzun süre kalması için; (1) gruplama, küçük parçaları ilişkilendirerek geniş parçalar haline getirme, (2) zihinsel tekrar gerekir.
Kısa süreli belleğe bilgi, duyusal kayıt ve uzun süreli bellekten gelir. Genellikle her ikisi aynı anda olur. Örneğin; birey bir kuş ile karşılaştığında, kuşun imgesi kısa süreli belleğe geçer, aynı anda uzun süreli bellekten kuşlara ilişkin bilgi araştırılır ve kuşun hangi tür olduğu beiirlenir. Kısaca.tanımlama aynı anda gelir, çünkü, kuşa ilişkin tüm bilgiler uzun süreli bellekte depolanmıştır.
Kısa süreli belleğin iki yaşamsal işlevi vardır.
1. Bilgiyi kısa süre için de o!sa depolamaktır.
2. Zihinsel işlemterin yapılmasıdır.
Bu nedenle çalışan bellek olarak da adlandırılır. Kısa süreli belleğe gelen bilgi;
a. Bireye gerekli değilse unutulur,
b. Bilgiyi korumak için tekrar edilir,
c. Tekrar edilerek, kodlanarak ya da uzun
süreli bellekteki bilgilerle ilişkilendirilerek
bilgi işlenir.
Uyarıcı saldırısı altında kalan birey birçok işlerde otomatik hale gelerek problemlerini kolaylıkla çözebilir. Otomatiklikle bireyler hızlı, güç harcamadan, özerk, tutarlı, uygun ve özgür olarak bir işi yerine getirirken, çalışan belleğin bir başka durumla çalışmasına izin verirler. Yürürken konuşma ve dinleme gibi. Matematikte temel işlemler, sözcük dağarcığı, yabancı dil bilgisi diğer görevlerin uygun olarak yerine gelmesini sağlarlar. Otomatik işlemler uzun süreli bellekten gelir. Eğer otomatiklik başarılı değilse öğrenciler problem çözme ya da yazma gibi karmaşık işlemleri yerine getirirken yetersiz kalırlar ve daha fazla bilişsel güç harcarlar.

Uzun Süreli Bellek
Bilgiyi işleme modelinde bilgiyi, özellikle iyi öğrenilmiş bilgiyi, uzun süre saklayan kısmına uzun süreli bellek adı verilmektedir. uzun süreli belleği, kitaplara milyonlarca girişi olan bir kütüphaneye benzetmektedir. Düzenlenmiş bilgiler, gerektiğinde kullanıma hazır olarak beklemektedir. Uzun süreli bellek, bilgiyi her istendiğinde kullanılmaya izin veren bir ağa sahiptir. Kapasitesi sınırsızdır.bazı kestirimlere göre, sınır bir milyondan fazladır ve bazı olaylar sonsuza dek kalmaktadır
Uzun süreli bellekte bilgiyi, istediğimiz uzunlukta ve mikîarda depolar ve asla unutmayız . Bu konudaki problem, gerektiği zaman doğru bilgiyi bulmaktır. Uzun süreli bellekte bilgiler kaybolmaz, ancak bilgi, uygun biçimde kodlanmamış ve uygun yere yerleştirilmemişse, geri getirmede zorluklarla karşılaşılır. iyi öğrenilmiş bilginin dayanıklılığın yüksek olduğunu belirtilmektedir.
Uzun süreli bellekte birçok farklı bilgi bulunur. Görsel imgeler, duygular, tatlar, sesler, kokular, problem çözmek için stratejiler, dili anlamaya yarayan kurallar, olaylar, çocuklukta geçirilen deneyimler gibi. . Özetîe uzun süreli belleğin kapasitesi çok geniştir, hatta doldurmaya yaşamımız yeterli değildir. Ancak kısa süreli bellekte olduğu gibi, uzun süreli belleğe bilgi hızla girmez, biraz zaman ve güç gerekir.
UZUN SÜRELİ BELLEK TÜRLERİ
1. Anısal bellek (Epizodik hafıza)
Bireyin başından geçen olayların saklandığı bellektir. Olgu hafızası olarak da bilinir.
Kişisel yaşantılarla ilgili bölümdür. Belirli birzaman, yer ve olaylarla ilgilidir. Örneğin; yemekte yediklerimiz, özel bir günde giydiğimiz giysi, yaptığımız gezi anısal beilektedir. Yaşamımızda başimizdan geçen tüm olaylar, şakalar, dedikodular anısal bellekte tutulur Anılar güç sarf edilmeden öğrenilir. Fakat anıların birbirine karışma eğilimi vardır. Bu nedenle, bilgiyi geri getirmede zorluk çekilir. Ancak, önemli ve travmatik olaylar ayrıntılı hatırlanır. Bunun yanı sıra olağan ve sürekli yinelenen olayların anımsanması zordur, çünkü yeni olaylar öncekini bozabilir.
2. Anlamsal bellek (Semantik Hafıza)
Dünyayla ilgili genel kültür bilgilerinin saklandığı hafızadır. örnek; semantik sözcüğünün anlamını bilmek.
Uzun süreli belleğin kurallar, genellemeler, kavramlar, problem çözme becerileri gibi genel bilgilerin yer aldığı bölümdür. anlamsal bellekte sözel ve görsel kodların


öğrenme Psikolojisi
64
birlikte ağ gibi birbirine bağlanarak bilginin depolandığını belirtir. Birçok psikolog da bilginin hem görsel hem de sözel olarak kodlanmasının anımsamayı kolaylaştırdığını kabul etmektedir.
Anlamsal bellekte bilgi önerme ağları ve şemalar biçiminde depolanır. önerme, doğru ya da yanlış olduğuna karar verilebilecek bilginin en küçük parçasıdır.önerme ağı ise bilgi birimleri setidir. Başka bir söylemle, birbirine bağlı düşünceler, kavramlar, ilişkiler setidir. Bilgiyi daha geniş ölçüde düzenleyen veri yapıları da şema olarak adlandırılır. Şema birbirine bağlı düşünceler, ilişkiler ve işlemler setidir. Şemalar bilgi ağlarını içerir ve karar verme, problem çözme durumlarında bilgi ağlarmı yönlendirir ve kullanır.
3. İşlemsel bellek
Belli bir işlemin nasıl yapıldığına ilişkin bilgilerin saklandığı bellek bölümüdür. İşlemsel bellekte işlemlerin basamaklarının oluşması uzun zaman alır, ancak oluştuktan sonra anımsanması çok kolaydır. Örneğin;yüzmenin öğrenilmesi zaman alır ancak unutulmaz. İşlemsel bellek durum-etkinlik kuralları deposudur. Bireyler tüm durum-etkinlik kurallarını gerekli bir biçimde belirtemezler ama gerekeni yaparîar. İşlem ne denli çok yinelenirse o denli doğal tepkiye dönüşür.
BİLİŞSEL SÜREÇLER
Bilginin Duyusal Kayıttan Kısa Süreli Belleğe
Aktarılmasını Sağiayan Süreçler
Dikkat
Uyarıcı ya da uyancıîara tepkiye yönelmedir. "Akjının aktif ve seçici bir yanı olup, kişinin belli bir uyarıcı ya da uyarıcı durumunu algılamasında öîkin hazırhk ve yönelmelerden kuruludur". Başka bir söylemle, dikkat, hangi bilgînin kısa süreli belleğe geçip geçmeyeceğini belirler, Bilgiyi işleme süreci dikkat ile başlar. Dikkatin yönelmediği uyarıcılar kaybolur. Birey içten ve çevreden gelen uyarıcıların bir kısmına bilinçli olarak, bir kısmına ise hiç bir çaba sarf etmeden, kendiliğinden aynmına varır. Başka bir söylemle, dikkat seçici ve kendiliğinden olabilmektedir. Seçici dikkat bireyin denetimi altındadır. Bireyler.çevrede belirli bilgi kaynaklarına, bilişsel güçlerini yöneltme yeteneğine sahiptirler. Etkili öğrenme, bireyin seçicilik yeteneğine dayanır.
Dikkatin ilgili uyarıcıya yönelmesi iki şekilde gerçekleşir;
a. Süzücü dikkat: Belli bir nesneye dikkat
edilmez, herhangi bir değişikliğin farkına
varmak, haberleri genel olarak dinlemek buna
örnek verilebilir.
b. Seçici dikkat; Belli bir nesneye dikkat etmek
(algıda seçidlik ve diğer algı kuralları devreye

girer. Büyük, yoğun, yeni ve beklenen bir uyaran daha çok dikkati çeker. Örnek; Galatasaray maçının sonucuna gibi bir habere dikkat etmek.
Algı
Duyusal bilginin yorumlanması ya da anlamlandırılması işlemidir. Bir uyaranın anlamlandırılabilmesi için öncelikle bireyin, o uyaranla ilgili bilgilerinin olması gerekir. Eğer birey karşılaştığı uyarana ilişkin hiçbir bilgiye sahip değilse, uyarıcıya anlam vermesi olanaksızdır. Algı büyük ölçüde geçmiş yaşantılara dayalıdır.
Algıyı etkileyen bir başka etken de beklentilerdir. örneğin; öğrenciler çalışacakları materyalin zor olduğunu düşünüyorlarsa, materyali büyük bir olasılıkla zor buîacaklardır. Beklentiler bir olay ya da objeye hazır olmayı etkiler. Algılama "bireyin zihinsel kuruluşu, geçmiş yaşantılan, güdüîenmişlik düzeyi ve pek çok başka içsel faktörlerden etkilenir." Bu durumda dikkat ve algı süreçleriyle kısa süreli belleğe giren bilgi, gerçeğin aynısı değildir, bireyin öznel bilgileri, gerçeği yorumlamadaki beklentileriyle algılanan kendi gerçeğidir
Tanıma
Yeni gelen uya.rıcıların özelliklerinin uzun süreü bellekteki bilgilerle karşılaştırılması eylemidir. Ne kadar çok kelime haznemiz var ise (tanıyorsanız) o kadar kolay okur ve anlarsımz.
Kısa Süreli Bellekte Bügiyi Sakiama Süreçteri
Kısa süreii bellekte bilgiyi saklama,
a. Sürekli tekrar
b. Gruplama
ile olanaklıdır.
Kısa süreli belleğin zaman sınırlılığı sürekli tekrar, kapasitesi ise gruplama yapılarak artırıiabilir.
Belleğe Aktarılmasında
Bilginin Uzun Süreli Kullaniian Süreçler Açık ve örtük tekrar
Bilgi yeterli sıklıkta tekrarlanırsa uzun süreli belleğe geçer. örneğin; öğrenciler tekrar yolu ile ülkelerin başkentlerinin adlarını, sözcüklerin söylenişini tekrarla öğrenirler. Tekrar, bilginin uzun süreli belleğe geçişinde çocukların kullandığı ilk bellek stratejisidir.
Tekrar iki biçimde; sesli ve zihinde yapılır. Tekrar sürecinde bireyin rolü önemlidir. Şöyle ki, tekrar süreci ile öğrenen birey pasif değil, etkin olmalıdır. Ayrıca aralıklı tekrar sürekli tekrardan daha etkilidir. Aralıklı tekrarın uzun süreli bellekte tutulma olasılığı daha yüksektir. Bir başka söylemle, aralıklı tekrar uzun süreli bellekten geri getirmeyi kolaylaştırmaktadır.

Öğrenme Psikolojisl

65



Kodlama
Bilginin bellek sistemine yerleştirilmesidir. Bilgiyi işleme kuramında en önemli süreç kodlamadır. Kodlama olmadan çevreden gelen bilginin çoğu geçici olarak depolanır. Kodlama, uzun süreli bellekte varolan bilgi ile kısa süreli bellekteki bilginin ilişkilendirilerek transfer edilmesidir.
Uzun süreli bellekte bulunan şemalara yeni gelen bilginin eklenmesi ve varolan şemanın yeniden düzenlenerek bağlanması öğrenme sürecinde önemlidir. Ancak kodlamanın etkili olması gerekir. Kodlamanın etkili olması ise anlamlandırma ile olanaklıdır.
Anlamlılık, uzun süreli bellekteki bir düşünce ve diğer düşünceler arasında mümkün olduğunca bağlantılar, ilişkiler kurmakla gerçekleşir.
Anlamlandırma
Daha öznel yaşantılara dayanır. Bu nedenle örgütlemedeki gibi mantıksal bir temeli olmayabilir. Anlamlandırma için görsel imgeler kullanma materyalin ana fikrini belirleme, özet çıkarma, metni kendi cümleleriyle yorumlama, soru oluşturup bunlara cevaplar hazırlama gibi yöntemlerle gerçekleştirilebilir. Böylece var olan bilgilerle mümkün olduğu kadar çok bağlantılar oluşturulur.
Ezber
Sözel malzemenin ritmik hale getirilerek işitsel malzemeyle eşleştirilmesidir.
Bilginin anlamlılığını artırarak kodlama sürecini zenginleştirmede dört temel öğe vardır Bilginin anlamlandırılmasını artıran unsurlar I.Etkinlik,
2. Örgütleme,
3. Eklemleme,
4. Bellek destekleyici ipuçları.

1. Etkinlik; öğrenen kişinin etkin olmasıdır. Bilgiyi
işleme kuramına göre, birey bilginin pasif bir alıcısı
değil, kendi öğrenme sorumluluğunu taşıyan etkin bir
kişidir. Birey, bilgiyi bir sünger gibi içine çekmez, onun
yerine uzun süreli belleğinde depolamak için bilgiyi
düzenler ve yapılandırır.
2. Örgütleme; Düzenleme ya da bilgiyi gruplama,
tutarlı yapılar oluşturma gibi işlemler olup, kodlamaya
yardım eden önemli bir süreçtir. Örgütleme, geniş ya
da karmaşık bilgiler için öğrenme ve anımsamayı
kolaylaştırıcı bir süreç olarak işlev görür. Yapıda yer
alan bir kavram hem genel açıklamaları hem de belirli
örnekleri öğrenme ve anımsamada bireye yardımcı
olur. Örnek telefon numaralarının kolay hatırlanacak
hale getirilmesi, 4382108 yerine 438 21 08 gibi.

örgütleme, öğrenme malzemesinin uyarıcıların birbiriyle bağdaştırılarak anlamsal veya kavramsal gruplandırmalannı yapmadır.
Örnek:
a) Ağaçtan yapılmış maddeler (kağıt, dolap)
b) Plastikten yapılmış maddeler (klavye, torba)
Örgütlemede kavram haritaları kullanılır.
Kavram haritası: Birbirine benzer özelliklere sahip olay düşünce ve nesnelere ilişkin bütünlük özelliği taşıyan bilgilerin uzun süreli belleğe yerleştirilmesi için en uygun yoldur. Örnek, bir kitabın içeriğinin ilk sayfalarda verilmesi
Bir okuma materyalini örgütleme, okuyucunun bölüm ve alt bölümlerini yeniden düzenlemesidir. Örgütlemenin bir başka özelliği de parça, bölüm ya da başlıkların aşamalı bir ilişkiyi içermesidir. Küçük parçalar bütün ile uyumludur ve birlikte büyük parçayı oluştururlar.
3. Eklemleme; Bilginin uzun süreli belleğe
yerleştirilmesinde en etkili strateji olan eklemleme, bilgi
birimleri arasında ilişkiyi ve anlamlandırmayı artırma
sürecidir. Eklemleme yeni materyalle daha tanıdık,
bilinen materyal arasında ilişki kurma olarak
tanımlanabilir. Örnek; Bilgi işlem kuramının bilgisayarın
işleyişine benzetilmesi. Eklemleme uzun süreli bellekte
varolan şemaya yeni bilgi ilişkilendirildiğinde oluşur.
Yeni bilgi varolan şemaya eklenerek hem yeni bilgiye
anlam verilir, hem de mevcut şemanın anlamı artırılır.
4. Bellek Destekleyici İpuçları örgütleme ve
eklemleme etkili kodlama stratejileridir. Ancak tüm
bilgiler bu stratejileri kullanmaya uygun olmayabilir.
Örneğin; bilgi tek ya da yenidir, böylece eklemleme
yapılamayabilir. Böyle durumlarda bilgiyi uzun süreli
belleğe yerleştirmek için bellek destekleyici ipuçları
kullanılır.
Bellek destekleyici ipuçları, içerikle doğal olarak varolmayan ilişkileri kurarak kodlamaya yardımcı olurlar. Bir başka söylemle doğal bağlantının varolmadığı durumlarda, çağrışımlar oluşturarak bağlantı yaratırlar.
Bellek destekleyici ipuçları iki biçimde sınıflandırılır.
A. İmajlar kullanmak,
B. Sözel sembollerdir.
İmajların kullanıldığı bellek destekleyici ipuçlarında bilgi, bilişsel resimler içine kodlanır. Sözel semboller kullanmada ise yeni bilgi ile daha anlamlı sözei yapılar arasında bağlar oluşturulur.

66

öğrenme Psikolojisl



• İmajlar Kullanmak: Yerleşim, zincirleme, askı
sözcük, anahtar sözcük olmak üzere dörde ayrılır.
• Yerleşim; İyi bilinen bir mekan ile yeni öğrenilen
bilgi eşleştirilir. Hatırlanacak bilgi coğrafi yer veya
mekansal bölme ile ilişkilendirilir. Örnek: Beş duyu
ilkokul çocuklarına öğretilirken aşağıdaki örnek
kullanılabilir;
Okulun yanındaki çarşı GÖRMEYE değerdir. Ama yanındaki kasabın KOKUSU kötüdür, Kasabın yanındaki lokalden güzel müzik DUYUKMAKTADIR. Lokalin üstündeki pet-shop'ta yavru köpeklere DOKUNARAK sevmeye izin verilmektedir. Onun yanındaki dondurmacının dondurmalarını TATMAK ayrı bir zevktir.
• Zincirleme; Yeni öğrenilen bilgi ile hikaye
oluşturma
• Askı sözcük; örnek; bir-kir, iki-içi, üç-uç
• Anahtar sözcük; Tanıdık olmayan bilgi tanıdık
kelimelere benzetilir. Örnek; Niyagara- Ne
yaygara, Penisilin- Beni silin. Burada yapılan işlem
tanımadık kelimeye karşılık tanıdık bir anahtar
kelime kullanmaktır.
A. Sözel semboller: Öğrenilecek bilginin kendi içinde bir anlam oluşturmadır. Baş harfler ve kafiye oluşturma olarak iki gruptur.
• Baş harfler: Bilkauyansende
• Kafiye oluşturma: İsveç, Norveç, Danimarka,
Türkiye'nin başkenti Ankara
Geri Getirme Ve Unutma
öğrenme sürecinde ön bilginin geri getirilmesi öğrenme düzeyini etkiler. Çünkü yeni bilgiler ön bilgi ile ilişkilendirilirse anlamlı hale gelir. Öğrenme hem sunulana hem de buna uyum sağlayan mevcut bilgiye bağlıdır. Böyiece geri getirilip kullanılan varolan bilgi birimi öğrenileni etkileyebilir. Örneğin; bir öğrenci yeni bir programlama dilini öğrenirken hesap makinelerinin nasıl çalıştığına ilişkin ön bilgiyi geri getirecektir.
Doğru kodlanmış bilgiler, bireyde mevcut şemalarda ilişkilendirilmiş ise, anımsama daha kolay olmaktadır. Şöyle ki, bilginin başlangıçta iyi eklemlenmesi, çok sayıda ilişki kurulması, iyi örgütlenmesi onun geri getirilmesini kolaylaştıracaktır. Geri getirme uzun süreli bellekten, bilginin aranıp bulunarak etkin duruma getirilmesidir.

Hatırlamada vetenekler: Anımsamada önemli bir etmen, bireylerin yeteneklerindeki ayrılıklardır. Bilgiyi korumada yetenekli öğrenciler, ortalama yetenekli ve düşük yetenekli öğrencilerden daha iyidirler. Bu ayrılıklar öğrencilerin öğrenim başında öğrenme düzeyleri aynı olduğunda ortaya çıkar.
Hatırlamada tutumlar: Bireyin tutumu da anımsamada rol oynamaktadır. Bireyin öğrenme ve öğrendiği şeyi anımsama isteği akılda tutmayı kolaylaştırır. Freud, bazen kasıtlı olarak belli bilgi ya da yaşantıları unuttuğumuzu ya da bastırdığımızı söyler. Ancak bu neden acı veren yaşantıları unuturken, iyi olanları unutmadığımızı açıklamaktadır. Genellikle hoşnutluk duygusu uyandıranların iyi, acı yaşantıların az hatırlandığı, bireyin kayıtsız kaldığı durumların ise çabuk unutulduğu kabul edilir. KET VURMA / TRANSFER
Karışma: Karışma, bir öğrenme durumunda önceden öğrenilenlerin ya da yeni öğrenilenlerin öğrenmeyi bozmasıdır.
Ket Vurma
Hatırlama ve unutma ile ilgilidir. Öğrenme malzemesinin niteliğinden çok, önceki ya da sonraki öğrenmenin diğerini unutturmasıdır. Yani etkisi geçmişe de dönüktür.
Aşağıda açıklanacağı gibi ileriye ket vurma ile negatif transfer aynı anlama geliyor gibi görünse de biri unutma diğeri öğrenmeyle ilgilidir.
Geriye Ket Vurma
Yeni öğrenilenlerin önceki öğrenilenleri unutturmasına
denir. Örnek;Yeni yazı öğrenenin eski yazıyı unutması
İleriye Ket Vurma
Eski öğrenilenlerin yeni öğrenilenleri unutturmasına denir. Örnek: Türkiye' de araba kullanan birinin İngiltere'de araba kullanmayı öğrenmeyi zorlaştırması, sık sık unutturmasıdır.
Transfer (Aktarım)
Önceki öğrenmenin şimdiki öğrenmeyi etkilemesi olayıdır. Öğrenme malzemesinin YENİ öğrenmeyi kolylaştırması ya da zorlaştırmasıdır. Yani ileriye dönüktür. Pozitif transfer
önceden öğrenilmiş bilginin sonraki bilgileri öğrenmeyi kolaylaştırmasıdır. örnek; hentbolü bilenin basketbolü kolay öğrenebilmes
Negatif transfer
Önceden öğrenilmiş bilginin sonraki bilgilehn öğrenilmesini zorlaştırmasıdır. Alışkanlık çatışması da denir.lki parmak daktilo bilenin 10 parmağı öğrenememesi

Öğrenme Psikolojisİ

67



137. Bir öğrenci, matematik dersindeki öğrenme isteklerini tamamlayarak başarı düzeyini yükseltiyor. Bu öğrenci fizik dersindeki çabalarında bir değişiklik yapmadığı halde, onun bu dersteki başarısında da yükselme oluyor. Bu durum, aşağıdakilerden hangisinde örnektir? (2001 KPSS-100)
A) Zihinde canlandırma
B) Bilişsel öğrenme
C) Negatif transfer
D) Olumlu aktarma
E) Genelleme
138. Bir ev kadını alıştığından farklı özellikte bir fırında kek pişirdiğinde yanlış düğmelere basmış ve yanlış ısı ayarlamaları yapmıştır, bunun üzerine de yaptığı kek yanmıştır.
Aşağıdakilerden hangisi ev kadının yeni fırında kek pişirmekte zorlanmasmın nedenidir? (2003 KPSS-78)
A) Olumsuz aktarma
B) Olumsuz pekittirme
C) Olumlu pekiştirme
D) Sönme
E) Genelleme
139. Bir eğlence sırasında arkadaşlarının ısrarı üzerine, sözlerini tam olarak bilmediğini düşündüğü, son günlerin popüler bir türküsünü onlarla birlikte söyleyen Suat, şarkı bitince şarkının sözlerini baştan sona kadar eksiksiz söyleyebildiğini hayretle fark eder.
Suat'ın şarkının sözlerini eksiksiz söylemesi aşağıdaki kavramların hangisiyle açıklanabîlir? (2004 KPSS-18)
A) Dış kaynaklı pekiştirme
B) iç kaynaklı pekiştirme
C) Hatırlama
D) Bilinçaltı
E) öğrenmenin tekrarlanması
140. Yavuz, çalışma sistemi eski TV'sinden çok farklı olan yeni bir TV almıştır. Sistem farklılığına rağmen yeni TV'yi kullanmayı eskisinden daha kısa sürede öğrenmiştir.

Yavuz'un yeni TV'yi kullanmayı kısa sürede Öğrenmesi aşağıdakilerden hangisiyle açıklanır? (2004 KPSS-20)
A) Uyancı kontrolü
B) Alışkanlık
C) Öğrenmenin aktarılması
D) Algısal değişmezlik
E) Uyarıcı genellemesi
141.Sürekli olarak önceki elektronik posta adresinin akla gelmesi nedeniyle yeni elektronik posta adresinin öğrenilmesinde güçlük çekilmesi, aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir? (2004 KPSS-21)
A) Geriye doğru ket vurma ;
B) Olumlu transfer
C) Kodlama
D) Ileri doğru ket vurma
E) Öğrenme
Yürütücü kontrol Bireyin tüm biliş süreçlerini denetleyen sisteme verilen addır.
Yürütücü kontrol sistemi bireyin kendi öğrenmesinin iki temel yönünü denetlemektedir;
a. Güdüsel süreçlerle ilgilidir. Güdüsel süreçler
bireyin bir şeyi elde etmeye niyet etmesi, onu
elde etmeyi amaçlaması gibi birey tarafından
bilinçli olarak denetlenebilen durumlardır.
b. Bilgiyi işleme ile ilgili tüm süreçlerdir.
Yürütücü Biliş
Bireyin kendi biliş yapısı ve öğrenme özelliklerinin farkında olmasıdır. Bireyin nasıl öğrendiğinin farkındalılığıdır.
İki işlevi vardır.
1. Koşullu bilginin uygulanmasıdır. Örneğin, okulda
öğrenilenlerin evde uygulanması gibi.
2. Düşünme sürecini değerlendirme ve yönetmek'tir.
Yürütücü bilişli bir öğrenci, düşünme biçiminin farkındadır, nasıl çalışacağına karar verirken yalnızca materyali öğrenmeye odaklanmaz, aynı zamanda bilişsel güç ve zayıflıklarının da farkındadır.
Yürütücü biliş, Bireylere öğrenme durumlarında öğrenip öğrenmediklerini sınamalarına yardımcı olur. Eğer öğrenme gerçekleşmezse yürütücü biliş, duruma uygun doğru süreçleri işe koşar. Özetleme, eklemleme, şematize etme, düzenleme gibi. Yürütücü biliş,


68
öğrenme Psikolojisl
öğrenmenın izler.
gerçekleşip gerçekleşmediğini sürekli
Bireyler yürütücü biliş yetenekleri açısından ayrılırlar ve bu ayrılık gelişme sürecinde ortaya çıkar. Yürütücü biliş yetenekleri, 5-7 yaşlarından gelişmeye başlar ve okul yılları süresince gelişir. Yürütücü biliş yeteneklerinde bireyler arası ayrılıklar, biyolojik ve yaşantı farklılığı nedeniyle oluşmaktadır. Ancak, yürütücü biliş becerilerinin kazanılmasında öğretimin etkisi, olgunlaşmanın etkisinden daha fazladır.
Özet
Bilgiyi işleme kuramı, bireyin bilgiyi toplama, örgütleme, depolama ve hatırlama aşamalarıyla ilgilenir.
Bilgiyi işleme kuramındaki öğrenme modeli, bilgisayarın çalışmasına benzetilmektedir.
Bilgiyi işleme kuramına göre öğrenme, bireyin sahip olduğu bazı yapılar ve bu yapılarla bağlantılı süreçler sonucunda gerçekleşir.
Bu modele göre öğrenmeyi etkileyen temel yapılar; duyusal kayıt, kısa ve uzun süreli belleklerdir.
öğrenmeyi etkileyen belli başlı süreçler ise tanıma, algı ve dikkat, bilgiyi kodlama, örgütleme, depolama ve hatırlamadır.
Bilgiyi işleme sürecinin ilk aşaması duyusal kayıüır. Bu aşamada çevredeki uyarıcı, duyu organları yoluyla sinirleri uyarır. Bu sırada uyarıcının izi yaklaşık bir saniye duyuya kayıt olur. Bu süreç duyusal kayıt olarak adlandırılmaktadır. Tüm duyu organlarının, organik bir bozukluk olmadığı durumlarda, duyusal kayıt yapma yeteneği vardır
Duyusal kayda gelen bilgiler çok kısa zamanda, yaklaşık bir saniye içinde silinir. Bu nedenle duyusal kayıt, anlık bellek olarak da isimlendirilir. Duyulara kaydolan bilgilerin hangilerinin kısa süreli belleğe transfer olacağını tanıma ve dikkat süreçleri belirler. Tanıma, yeni gelen uyarıcıların özelliklerinin uzun süreli bellekteki bilgilerle karşılaştırılması eylemidir. Algı: Duyu organlarına gelen uyarımların anlamlı hale getirilmesi sürecine algı denir. insanlar, duyu organlarına gelen uyarımlara anlam vermek için, onları örgütlerler. Her bireyin aldığı uyarımlan örgütleme biçimi farklıdır. Bu nedenle iki kişi aynı uyarıcıya baksalar da farklı şeyler görebilirler. Algıyı Etkileyen Faktörler
1. Birey çevresindeki obje, olay ve fıkirleri anlamlı bir bütün haline getirmeye çalışır. Bu nedenle örgütlü olmayan uyarıcılann hatırlanması ve anlaşılması güçtür.

2. Algı görelidir. Sesler, renkler, objelerin büyüklüğü, zaman ve hareket göreli olarak algılanır.
3 Birbirine benzer uyarıcılar bir grup olarak algılanırlar.
4. Zamanda ve mekanda birbirine yakın uyarıcılar
bir bütün olarak algılanır.
5. Farklı uyarıcılar farklı fikirler olarak algılanırlar.
Algıda Seçicilik ve Dikkat Organizma evreden gelen uyarıcıların bazılarını seçer. Buna algıda seçicilik denir. Çevremizdeki uyarıcılardan hangisini seçeceğimiz dikkatimize bağlıdır.
1. Yabancı ve farklı uyarıcılar dikkat çekicidir.
2. Çok yalın ve karmaşık uyarıcılardan çok, orta
derecede karmaşık uyarıcılar daha dikkat
çekicidir.
3. öğrenilmiş ipuçları dikkat çeker.
4. Bireyin beklenti ve ihtiyaçlan dikkati etkiler.
Kısa süreli bellek, duyusal kayda geten bilgilerin davranışa dönüşmesini ya da uzun süreli belleğe kodlanmasını sağlar. Bu belleğin kapasitesi oldukça sınırlıdır. Kısa süreli belleğin bilgiyi koruma süresi ise yaklaşık 20 saniyedir.
Kısa süreli bellek sürekli çalışır. Bu özelliğinden dolayı kısa süreli bellek, çalışan bellek olarak da adlandırılır.
Kısa süreli belleğe gelen bilgilerin uzun süreli belleğe depolanması genellikle iki süreçle sağlanmaktadır. Bunlar tekrar ve gruplandırmadır.
Koruyucu tekrarda bilgiler hiçbir değişikliğe uğratılmadan, aynı biçimde tekrar edilerek hem kısa süreli bellekte korunabilir, hem de uzun süreli belleğe işlenebilir. Düzenleyici tekrarda ise, yeni bilgi eski bilgilerle ilişkilendirilerek tekrarlanır. Bu yolla yeni gelen bilgiler birey için anlamlı hale gelir.
Uzun süreli bellek, yeni gelen bilgilerin eskilerle örgütlenerek saklandığı yerdir. Uzun süreli belleğin kapasite sınırları belli değildir. Bilgilerin burada kalma süresi de çok uzundur. Kısa süreli bellekte etkin olan bilgiler, uzun süreli bellekte edilgen biçimde durur. Bu nedenle kısa süreli bellekteki bilgiler anında hatırlanırken, uzun süreli bellekteki bilgilerin hatırlanması için belli bir süre geçmesi gerekmektedir. Uzun süreli bellekteki bilgilerin hatırlanma süresi, bilginin belleğe depolanma biçimine göre değişir. iyi örgütlenmiş bilgiler çabuk hatırlanırken, diğerleri daha uzun zamanda hatırlanır.

Öğrenme Psikolojisl

69



Uzun süreli belleğe depolanan bilgilerin türü ve örgütleniş biçimine göre üç türlü bellek tanımlanmaktadır:
Anlamsal bellek bilginin anlamlı hale gelmesini sağlar. Bu bellekte birbiriyle ilintili bilgiler bir araya gelerek önermeler ağını oluşturur. Kavramlar ve ilkelerle ilgili şemalar bu bellekte yer alır.
Anısal bellek ise, yaşadığımız olayların depolandığı yerdir. Insanlar katıldıkları bir düğünle ilgili her türlü ayrıntıyı bir bütün olarak hatırlarlar. Bu tür bilgilerin saklandığı yer anısal bellek olarak tanımlanmaktadır. Anısal bellek anlamlı belleğe göre daha güçlüdür. Bilgilerin kodlanması için de fazla bir çabaya ihtiyaç yoktur.

Öğretmenin bu sözü aşağıdaki görüşlerden hangisinin benimsediğini gösterir? (2001 KPSS-81)
A) Kalıcı bir öğrenme için düzenli çalışılması
gerektiği
B) Sınavlara son günlerde çalışan öğrenci çok zeki
ise yüksek puan alabileceği
C) Dere ilgisiz olan öğrencilerin mutlaka başarısız
olacağı
D) Öğrencinin bir daha asla bu başarıyı
gösteremeyeceği
E) Her ders için farklı bir çalışma tekniğinin
kullanılabileceği



142. Dört aylık bir bebeğin sesli ve renkli bir oyuncağa gülmesi ve kollarını açması, bir süre sonra ise bu oyuncağa eskisi gibi heyecan belirtileri göstermemsi aşağıdaki süreçlerden hangisi ile açıklanabilir? (2001 KPSS-14)
A) Alışkanlık kazanma
B) Bireyselleştirme
C) Özümseme
D) Duyarlık kazanma
E) Aigı azalması

145. Aşağıdakilerden hangisi, öğrenilen malzemenin hatırda tutulmasını zorlaştırır? (2001 KPSS-101)
A) Anlamlı olması
B) Sık kullanılması
C) Karmaşık olması
D) İlgi çekici olması
E) Birden çok duyuya hitap etmesi



143. Bir lise öğrencisi, kimya dersinden sürekli olarak beklendiğinin çok altında not almaktadır. öğrenci öğretmenine kesinlikle doğru yaptığını yinelemektedir.
Öğretmenin bu öğrenciye yapabileceği en uygun yardım aşağıdakilerden hangisidir? (2001 KPSS-
80)
A) Bundan sonraki sınavlarda daha dikkatli olması gerektiğini hatırlamak
sınıftaki öğrencilerle
B)
Sınav sorularını incelemesini istemek
C)
Sınav sorularını yanıtlarken nerelerde hata yaptığını kendisiyle birlikte incelemek
D)
Diğer öğrencilerin de beklentilerinin altında not aldığını söyleyerek öğrenciyi rahatlatması
E)
Başarısız oluğu konularda özel öğretmenlerden ders almasını önermek
144. Dersinin sınavına son gün çalışıp başarılı olan bir öğrenciye öğretmeni bu başarıya çok sevinmemesi gerektiğini belirtmiştir.

146. İlköğretimin 4. sınıfında görev yapan bir öğretmen, sınıftaki birkaç öğrencinin dikkatlerini yoğunlaştırmada güçlük çektiklerini gözlemiştir.
Bilişsel psikoloji ilkelerine göre, aşağıdakilerden hangisi öğretmenin bu öğrenciler için uygulayabileceği yardım stratejilerinden biri değildir? (2001 KPSS-102)
A)
Dikkat dağılmasını önlemek için fiziksel çevrede düzenlemeler yapmak
B)
Bu öğrencilere, bu durumları nedeniyle bazı konuları öğrenemeyeceklerini söylemek
C)
Derste öğrenilmesi gereken önemli bilgileri daha açık bir biçimde vurgulamak
D)
Dikkat dağınıklığı ile baş edebilmeleri için bu öğrencilere, kendilerini gözleme ve denetleme tekniklerini öğretmek
E)
ihtiyaçlarını
Dersi işlerken öğrencilerin karşılayacak önlemler almak BİLİŞSEL ÖĞRENME TÜRLERİ

Bilişsel öğrenmeler düşünme ve kavrama sistemlerinde meydana gelen ve semboller kullanılarak

70

öğrenme Psikolojisl



gerçekleşen öğrenmelerdir. Bilşsel öğrenme ürünleri; sözel bilgiler, kavram öğrenme, ilke öğrenme, problem çözmeyi öğrenme olarak basitten karmaşığa doğru gelişen bir süreç izler.
1. Sözel Bilgileri Öğrenme
Herkesin ezbere bildiği ay, gün, dağ, ırmak şehir isimleridir. Basit olguları öğrenme, Olay ve eleman arasındaki ilişkidir. "Türkiye'nin başkenti Ankara'dır". Sözel Zincirleri Öğrenme, Birbirini takip eden olguların oluşturduğu bilgilerdir. Haftanın günleri, çarpım tablosu vb.
2. Kavram Öğrenme
Birbirine benzer özelliklere sahip olay, düşünce ve nesnelere isim vererek gruplandırma yapmaktır. Örnek; hayvan, bitki, böcek, trafik, okul vb. Kavramların öğretiminde kullanılan teknikler şunlardır;
a. Kavram analizi yapmak: Adı, tanımı,
örnekleri, örnek olmayanları, kritik özellikleri
b. Kavram Haritaları (Ağı) Kullanmak:
Kavramın ilişki içerisinde otduğu diğer
kavramlarla anlamlı bağlantılar kurularak bir
şemada gösterilmesidir. Kavramların somut
ve görsel anlamda öğrenilmesini sağlar.
c. Kavram öğretiminin İlkeleri: Somuttan
soyuta, bilinenden bilinmeyene, Basitten
karmaşığa, örnek-zıt örnek
3. İlke (Kural) Öğrenme
İki ya da daha fazla kavram arasındaki ilişkiyi belirten ifadelere ilke (kural) denir. İlkeler doğada ve toplumdaki genel ya da özel belirli düzenliliklerin anlatımıdır. Örnek: Boşluğa bırakılan nesneler yerçekiminin etkisiyle yere düşer.

Deneme-Yanılma yoluyla problem çözme:
(Thorndike, davranışçı yaklaşım) Birey problem durumu karşısında (uyarıcı) çeşitli davranışlar sergiler, Sonuca götüren (pekiştirilen) davranışlar öğrenilir. Diğerleri söner. Anlamlı bilgilerin olmadığı, problem hakkında ön bilgilerin eksik olduğu durumlarda kullanılır.
Kavrama yoluyla problem çözme: (Köhler, Gestalt) Birey, sahip olduğu bilişsel yapılar, geçmiş yaşantılar ile edindiği tecrübelerden faydalanarak aniden, birdenbire, zihinsel olarak problemi çözer.
Hazır modeller yoluyla problem çözme:
Birey belli bir problemin çözümünü öğrendikten sonra benzer durumlarda da aynı yolu kullanarak problemi çözer. Birey daha önce öğrendiği çözüm yollarını uzun süreli belleğinde örgütler ve benzer durumla karşılaştığında aynı çözümü uygular.
Yaratıcı düşünceyi kullanarak probtem çözme: Bilişsel yeteneğin imgesel (hayal gücü) ve sezgisel boyutlarını içine alan ve çok yönlü düşünme biçimleri olarak ifade edilen yaratıcı düşünme , bireye alışılmışın ve var olanın dışında yeni yollar arayarak probleme çözüm üretmeyi sağlar. Öğrenilenler her duruma uyarlanamaz. Seziş yoluyla öğrenme organizmanın içinde butunduğu duruma ya da probleme özgü olarak ortaya çıkar.



4. Problem Çözmeyi Öğrenme
Bilişsel öğrenmenin en üst düzeyidir. Problem, bireyin karşılaştığı güçlüktür, Birey buna çözüm arayarak bilgi ve becerisini kullanır ve geliştirir.
John Dewey Problem çözmenin aşamalarını aşağıdaki gibi sıralamıştır;
a. Problemin hissedilmesi
b. Problemi tanımlama ve bilgi toplama
c. Çözüm yolları üretme (hipotez)
d. Çözüm önerilerini test etme
e. Uygulama üzerinde çalışma
f. Sonuca ulaşma ve problemi çözme
Problem Çözmeye İlişkin Yaklaşımlar;

147. Aşağıdakilerden hangisi seziş yoluyla
öğrenmenin özelliklerinden biri değildir? (2002
KPSS-95)
A) öğrenilenlerin unutulması oldukça zordur
B) Öğrenmenin gerçekleşmesinde ip uçları' yararlı
olmaktadır
C) öğrenilenler her türlü duruma uyarlanabilir
D) Öğrenilenlerin birdenbire ortaya çıktığı görülür
E) öğrenme organizmanın hazır olduğu bir anda
ortaya çıkar
148. Aşağıdakilerden hangisi, problem merkezli
öğrenmenin özelliklerinden biri degildir? (2001
KPSS-105)

öğrenme Psikolojisİ

71



A) Öğrencilerin, problemin çözümü için sorumluluk
alması
B) öğretmenin değişik çözüm yollarını
öğrencilerine sunması
C) Düşünme süreçlerinin kullanılması için fırsatlar
sağlaması
D) Çözüm için belli bir formül ya da kalıbın
olmaması
E) öğrencilerin bilgi toplamada etkin olarak rol
alması .
NÖRO-FİZYOLOJİK KURAM (BEYİN TEMELLİ ÖĞRENME)
İnsan öğrenmeierini beyin fonksiyonları ile ele almıştır. Kuram ile ilgili olarak Hebb ilgilenmiştir. Beyindeki uyarılmaların sonunda beyinde olan kimyasal değişiklikleri yakından inceleyerek kuramını geliştirmiştir. Bu kurama göre öğrenmede beyinde olan kimyasal değişikliklerdir.
Bu görüşe göre duygusal-zihinsel süreçler beynin bir dizi işlevinin ürünüdür. Nasıl ki yürüme, soluk alma, gülümseme gibi basit motor devinimler beyin işlevinin birer ürünü ise duygulanım, öğrenme, düşünme beste yapma gibi karmaşık duygusal ve bilişsel davramşlar da beyin işlevinin birer ürünüdür. Çağdaş nörobiyolojiye göre davranışın beyin işlevinin bir yansıması olduğu görüşü hakimdir.
Beyin iki yarım küreden meydana gelmiştir. Her yarım küre de 2 lob'dan oluşur. Bunlar;
1. Frontal Lob (alın lobu): Alnımızın arka bölümüdür.
Konuşma merkezidir. Duyuları birleştirip,
bütünleştirme görevini üstlenir.
2. Temporal lob (Şakak lobu): Şakaklar hizasındadır.
İşitmeyi sağlar.
3. Parietal lob (Çeper lob): Duyu ve hareket
merkezidir.
4. Oksipital lob (Ense lobu): Görme ve ışık
merkezidir.
Beynin görevleri
Beyin zekanın, bilincin, algının, iradenin merkezidir. Ayrıca istemli ve istemsiz motor hareketlerin yapılmasını sağlar. Konuşma ve düşünme gibi karışık olayları idare eder. Duyu organlarından gelen uyarıcıları anlamlaştırır ve duygu haline getirir.
Sağ Beyin
Vücudun sol yanını kontrol eder. Sözcükler, mantık , sayılar, ardışıklık, matematik, analiz, üsteleme,

konuşma, yazma, sözel, matematiksel, mantıksal bilgiyi işlemek için daha uygundur.
Sol beyin
Vücudun sağ yanını kontrol eder. Ritm, müzik, bütünü görme, hayal kurma, sentez, renkler, şekiller, üç boyutlu düşünme, görüntüler, algısal , dikkat çekici, uzaysal, bütüncü artistik bilgiyi işlemek için uygundur.
Beynin iki yarı küresi sinirsel bir bağ aracılığı ile iletişim kurmakta herhangi bir öğrenmeye iki yarı küre de katkıda bulunmaktadır.
Korteks (Beyin kabuğu, zarı)
İnsan davranışlarını kontrol eder. Algılama, bilinçli davranışlar, öğrenme, hatırlama, düşünme, heyecan, biünçlilik ve kişilik bütünlüğü vb. gibi fonksiyonları yerine getirir
Nörobilim ve bilişsel yaklaşımla bağlantılı bir öğrenme yaklaşımıdır. Insan beyninin yapısı ve işlevleri üzerinde durmuştur. Beynin nasıl öğrendiğinin farkında olunmadan yapılan eğitim rastgele ve amaçsız bir eğitimdir.
Beyin temelli öğrenmenin 12 ilkesi vardır;
1. Beyin paralel işlemcidir
2. Öğrenme fizyolojik bir olaydır
3. Beyin kendisine ulaşan vehlere anlam yüklemeye çalıştr
4. Anlam yükleme örüntüleme yotuyla olur. (Örgütleme,
sıniflandırma)
5. Duygular örüntülemede önemli rol oynar
6. Beyin parçaları ve bütünü aynı anda algılar. Sol beyin
parça bilgileri, sağ beyin bütün bilgileri organize eder.
Her iki beyin her etkinlikte yer alır.
7. Öğrenme hem doğrudan odaklanılan hem de yan
uyancılardan algılanan bilgileri içerir.Dikkat etkilidir.
8. Öğrenme kasıtlı ve kasıtsız süreçlerden oluşur
9. İki tür bellek vardır;
a. Uzamsal bellek: Günlük yaşantılarla ilgilenir.
b. Ezberleyerek öğrenme: Olgu ve becenlerle
ilgilenir.
10. Olgular ve beceriler uzaysal bellekte depolandığında
daha iyi öğrenilir.
11. Öğrenme zihni zorlayan etkinliklerle artar, tehditle
kilitlenir
12. Hiçbir beyin diğerine benzemez
Bu yaklaşıma göre en iyi öğrenme gerçek problemleri çözerek gerçekleşir. Öğrencilerin etkin katılımı şarttır.


öğrenme Psikolojisl
72
Yapılandırmacı yaklaşımda olduğu gibi öğrenciler yaparak yaşayarak öğrenirler.
Değerlendirme çok önemlidir. Değerlendirme beynin ihtiyaç duyduğu dönütü sağlar.
İNSANCIL (HÜMANİST) KURAMLAR
Öğrenmenin nasıl olduğunun değil, neyin nasıl bir ortamda öğrenilmesi gerektiğinin üzerinde durur. Bu kuramda insani değerler öğretilmeli ve bu, öğrenciye saygı gösteren, değer verilen ortamlarda öğretilmelidir.
Temelde iki unsur önemlidir: 1-Öğrenci biriciktir 2-Öğretmen özerktir.
*İnsancıl yaklaşım bireyselliği savunmasına karşın işbirliğine de önem verir. örneğin; işbirliğine dayalı öğrenmede yüz yüze iletişim ve kazan-kazan prensibi vardır.
Davranışçı ve bilişsel yaklaşımdan sonra 3. güç olarak ortaya çıkmıştır. Diğer kuramlardaki gibi katı ilkelerden çok belli bazı temel ilkeler konusunda anlaşmış bilim adamlannın görüşlerinden oluşmaktadır. Gestalt yaklaşımın ilkelerinden yararlanmışlardır.
İnsancıl kuramlar, Gestalt yaklaşımdan yarartanan ve bireyi merkeze alan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre öğretimde öğrenci biriciktir. Maslow, Rogers, ve Combs başta gelen temsilcilerindendir.
Insancı yaklaşımın önemli kavramları; fenomenoloji (içe bakış), kendini gerçekleştirme, benlik, güdü, empati, saygı, saydamlık, ilişkinin şimdi ve buradalığı, tutarlılık, kararlılık gibi kavramlardır.
Bu yaklaşıma göre insan değerlidir. İnsanın kendini gerçekleştirmesi için fırsat verilmelidir.
Bu yaklaşıma göre güvenli bir sınıf ortamında saygı, empati ve dürüstlük olmalıdır. Öğrenciyi merkeze alan, onun gelişimini öne alan, hoşgörülü, özgür ortamlarda eğitmeliyiz.
insancıl yaklaşıma göre özellikle davranışçı yaklaşım
insanı ihmal etmektedir.
insancıl yaklaşım iki temel ilkeyi savunur.
1. Öğrencinin biricikliği: Öğrenci önemlidir. Eğitimin
merkezinde öğretilmesi gereken davranış değil
öğrenci bulunmaktadır.
2. Öğretmenin özerkliği: Öğretmen sınıfta daha
önceden verilen kararların uygulayıcısı
olmamalıdır.

insancıl yaklaşımı ilk ortaya atan kişi maslov'dur. Eğitimle ilgili olarak daha çok Rogers'ın düşünceleri yaygınlaşmıştır.
Rogers'a göre insan doğuştan iyidir. Olumlu bir potansiyele sahiptir. İnsan yaşamı boyunca kendini gerçekleştirmeye yönelik etkinliklerde bulunması gerekir. Rogers'ın önemli kavramları;
Benlik
Bir kimsenin öz varlığı, kişiliği, onu kendisi yapan şeydir.
Özben
bireyin gerçek benliğidir.
Benlik tasarımı
Bireyin olmak istediği benliktir. ideal benliktir.
Ayna Teorisi
Bireyin kendini algılayışı, başkalarının kendini nasıl algıladığına bağlt olması durumudur. Bu nedenle çocuklara kötü davranılmamalı, kötü sözler söylenilmemelidir.
Rogers'ın eğitimle ilgili görüşleri;
Danışan merkezli terapi
Yönlendirici olmayan psikolojik danışma yaklaşımıdır. Akıl verme yoktur. "yansıtmacı", "yönlendirici olmayan" birterapi yaklaşımıdır. Amaç, danışanın farkındalılığını artırmaktır. Danışma ve terapide danışan ya da terapi yardımı alan kişinin bir birey olarak kişiliği, değerleri, yaşam felsefesi v.b. göz önünde bulundurularak, danışma sürecinin iki eşit insan ilişkisi içinde ( "ben-sen" ilişkisi), empati, saygı, koşulsuz kabul, dürüstlük, saydamlık, tutarlılık ilkelerinin önem kazandığı terapidir.
Fenomenoloji
Dış dünyanın ne olduğundan çok bireyin ona nasıl bir anlam yüklediğidir. Önemli olan dünyanın başkalarına nasıl göründüğü değil, bireye nasıl göründüğüdür. Bu açıdan insancıl yaklaşım varoluşçudur.
İnsancıllık (hümanizm)
Temelde insana, bireyselliğe, insan olmanın değerine, kişisel eylemleri belirleme hakkına önemi vurgulayan felsefı akımdır.
Rogers'ın kuramının temel ilkeleri;
a. Bireyin davranışını anlamak için onun iç referans
noktasını bilmek gerekir (Fenomenolojik alanı
nedir? v.b.)-
b. Benlik, çevreyle etkileşim sonucunda oluşur.
c. Davranışların çoğu bireyin benlik kavramıyla
tutarlıdır.

öğrenme Psikolojisİ

73



• Her birey sürekli değişen yaşantı dünyasının
merkezidir
• Organizma yaşadığı ve algıladığı şekliyle bir alana
"fenomenolojik alana" tepkide bulunur. Aynı
öğretmeni bazı öğrencilerin sevip, diğerlerinin
sevmemesi gibi
• Organizmanın temel bir hedefi ve amacı vardır.
Yaşayan organizmayı gerçekleştirmek,
sürdürmek, geliştirmek.
Kendini Gerçekleştirme
Rogers'ın önemli kavramlarmdan biridir. Tam işlevli kişi anlamına gelir. Kişin potansiyellerini ortaya çıkarması demektir. Yeterlik ve olgunluğu artırmaya yönelik bir yöneliş sürecidir.
• Davranışı anlamanm en iyi noktası bireyin iç
referans noktasıdır. Yani kişinin dünyayı nasıl
gördüğünü hatta nasıl algılayıp yorumladığını
dikkate almak gerekir.
• Çevreyle etkileşimin bir sonucu olarak benlik
yapısı oluşur.
Benlik
Çevreyle etkileşim sonucunda kişinin geliştirdiği ben algıları ve bu algılara bağlı değerlerdir. Bu algılar doğrudan ya da dolaylı yaşantılar sonucunda gelişir.
• Organizmanm benimsediği davranış biçimlerinin
çoğu benlik kavramıyla tutarlıdır.
• Eğitim anlayışı öğrenci merkezlidir.
İnsancıl yaklaşımm ilkeleri
1. Eğitimde benlik duygusu ve bireysel kimliğin
gelişimi önemlidir.
2. Bireyin gelişimi için etkili insan ilişkileri, dürüst
kişiler arası iletişim, yapıcı çatışma çözümleri gibi
konular yapılmalı ve öğretilmelidir.
3. Geleneksel yaklaşımla bağdaştırılabilecek ve
onun içinde uygulanabilecek biryaklaşımdır.
4. öğrencilerin bireysel kimlikleri ön plana çıkartılır.
5. Açık ve içten iletişim kurulur.
6. Bireysel değerler kabul edilir ve geliştirilir.
7. Benlik duygusu ve duyguların geliştirilmesine
önem verilir.


8. Düşünce ve duygulara, bilgilerden daha çok önem
verilir.
9. Grup etkinliklerine, oyunlara, rol oynamaya yer
verilir.
İnsancıl sınıf yaklaşımları
1. Deger açıklama yaklaşımı: Öğrencilerin
değerlerinin farkına varmalarını sağlamaktır. Her
düşünceye saygı göstermek esastır. Öğretmen
belli değerleri öğrencilere kabul ettirmeye
çalışmaz. Öğretmen kolaylaştırıcıdır. 1970'lerde
popülerlik kazanmıştır.
b-Öğretmenlerin sınıfta yapabilecekleri etkinlikler ve ders programları geliştirilmiştir.
c-Amaç öğrencilerin değerlerinin farkına varmalarını sağlamaktır.
d-öğrenciye saygı göstermek esastır.
e-Öğretmen kolaylaştırıcı rolündedir.
2. Öğretmen stilleri yaklaşımı: Öğrencilerin öğrenme
stilleri belirlenir. Okul, öğrencilerin öğrenme
stillerine uygun ortamlar sağlamaya çalışır.
Bireysel çalışma olanakları sağlanır. Değer ve
ilgiler belirlenir, yaratıcılık ve katılım vurgulanır.
3. İşbirliğine dayalı öğrenme: Öğrencilerin grup içinde ancak yarışmacı değil işbiriikçi bir ortamda öğrenmelerini öngörmektedir.
Öğrenciler ortak bir amaca ulaşmak için birükte çalışırlar. Birlikte çalışmanın esası, birilerinden daha iyi olmak değil birileriyle daha iyi yapmaktır.
Yüz yüze bir yöntemdir. Teme! kazanç işbirliği ve grupla çalışma becerilerinin kazanılmasıdır. Bu gruplara genellikle "bilgi/öğrenme çemberleri adı verilir. 4-6 kişilik gruplar oluşturulur. Gruplar birbirleriyle yarışırlar. Bireysel sorumluluğa önem verilir.
Geleneksel Eğitim Anlayışının İlkeleri:
• Yalnızca akademik başarı için mücadele eder.
• Bireysel kimliği öne çıkarmaz.
• Öğrencilerin biricikliği önemli değildir.
• Açık ve içten iletişim önemli değildir.
• Değerlerin açıklığa kavuşturulması önemli değildir.
• Benlik duygusu ve duyguların geliştirilmesi önemli
değildir.
însancıl yaklaşımla öğrenmede sınıfta uygulanacak önemli noktalar:

74

öğrenme Psikolojisl



• Içerikten çok öğrenme yöntemi ve etkinlikleri, sınıf
ortamıdır.
• Dış dünyanın ne olduğu değil bireyin ne anlam
yüklediği (olguya karşı anlam)
• Dış dünyaya verilen tepki değil, ne hissettiği
(tepkiye karşı duygu)
• Birey toplum adına yok olmamalı (topluma karşı
birey)
• Varolan durumu sürekli geliştirmek önemli,
korumak değil (korumaya karşı değişme)
• öğrencinin uyması değil özgür olması (uymaya
karşı özgürlük)
• Edilgen öğrenme değil etkin öğrenme
• Başkalarının düşüncelerini almaya karşı kişisel
gelişim
• Kabul etmeye karşı araştırma
• Statükoya karşı değişim
İnsancı sınıf ortamının özellikleri;
• Rahat ve işbirliği olan
• Öğretimin temeli öğrendlerin ilgileri, yararları ve
hedefleridir
• Amaç ve hedefleri belirlemelerine yardım etmektir
• Güvenli bir sınıf ortamı oluşturularak öğrencilerin
bireysel farklılıklarına uygun öğretim yoları
kullanılır
Çağrılı Öğretim (Purkey)
Çağrılı öğretmenlerin 7 özelliği aşağıdaki gibidir;
1. Her öğrenciye ulaşma (isimlerini öğrenme)
2. Dikkatle dinleme
3. öğrencilere karşı gerçekçi olma
4. Kendine karşı gerçekçi olma
5. lyi bir disipün sağlama
6. Reddedilmeyle başa çıkma (öğrencilerin tepki
vermelerini kişisel olarak algılamama)
(Kendisi hakkında olumlu
7. Kendini çağırma düşünme)
GÜDÜ
Organizmayı harekete geçiren durumdur. Bilinçli veya bilinçsiz davranışa yön veren harekete geçiren güç anlamında kullanılmaktadır.
Motivasyon
Bireyin öğrenmeye istekli hale getirilmesidir.
Güdülenme
Bireyin işinin yönünü, gücünü ve öncelik sırasını
belirleyen iç ve dış dürtünün etkisi ile eyleme
geçmektir.
Güdülemek
insan ya da hayvanlardaki belli güdüleri harekete
geçirerek canlıyı eyleme itmektir.
Güdüleyici
Eyleme geçirici ya da yönlendirici unsurlardır.

Dürtü
İçten gelen gerilimdir. Fizyolojik ya da psikolojik olabilir.
İtki (tepi)
Bir iş yapmak, harekete geçmek için duyulan ve bireyin engelleyemeyeceği kadar güçlü isteğe verilen isimdir.
öğrenmenin gerçekleşmesi için öğrencilerin güdülenmiş olmaları gerekir. öğrenciye zorla bir şey öğretmek zordur.
Güdülerin döngüsel olma özelliği vardır.
A. ihtiyacın hissedilmesi
B. Ihtiyacı gidermeye yönelik davranış
C. Ihtiyacın giderilmesi (rahatlama)
Güdüler nasıl kazanılmaktadır?
Davranışçı yaklaşım: Şartlanma ve modelden öğrenme yollarıyla öğrenilmektedir. Güdülenmede pekiştireç önemli etkendir. Dışsal güdülemeye dayalı bir yaklaşımdır.
İnsancıl Yaklaşım: "Aslında bütün insanlar güdülenmiştir. Kimse asla motivasyonsuz değildir. Bazen insanlar bizim onlann yapmasını tercih ettiğimiz şey için güdülenmemiş olabilirler. Ancak onların tamamen motivasyonsuz olduğunu söylemek doğru değildir." İfadesi bu yaklaşımın güdülemeye bakış açısını yansıtmaktadır. İnsancıl yaklaşım güdülenmeyi, insanların büyüme ve gelişmelerine neden olan etkin bir iç güdü olarak görmektedir. Güdülenme öğretmenin öğrenciye veya sınıfta dışsal olarak yaptığı bir şey değildir. Aksine büyüme, gelişme ve yeni tecrübeleri entegre etmek için halihazırda var olan pozitif bir eğilimi beslemektir. örnek; sabah okula gitmek istemeyen müdür örneği
Sosyal öğrenme yaklaşımı: Davranışçı, bilişsel yaklaşımların özelliklerini içerir ve yeni boyutlar ekler. Davranışlar, çevresel değişkenler ve kişisel ö<elliklerin etkileşimi sonucu ortaya çıkar.
Sosyal öğrenme yaklaşımına göre güdülenmeyi etkileyen üç ana etken vardır;
a) Bireyin amacına ulaşma beklentisi
b) Amacın birey için değeri
c) Bireyin yapılacak işe yönelik tepkisi
Birey ilk iki maddeye olumlu cevaplar veriyorsa özyeterlik duygusu gelişecektir.
özyeterlik; Bireyin belli bir işi başaracak yeteneğe sahip olduğu ile ilgili algısıdır. Bireyin geçmiş yaşantılarına dayalı olarak veya başka kişilerin yaşantılarını gözleyerek bir işin sonucunu tahmin eder. Beklenen sonuçlar olumlu ise ve yapılacak iş yarar sağlayacaksa güdülenme gerçekleşir. örnek;

Öğrenme Psikolojisl

75



Ellerimizin donmasını beklemeden eldivenlerimizi giyeriz.
Bilişsel Yaklaşım: Var olan düzeni ve dünya işlerini anlama ve denge kurabilme ihtiyacından dolayı güdüleniriz. Davranışçı yaklaşımda dışsal etkenler önemli görülürken, bilişsel yaklaşımda ise içsel etkenler önemlidir. Hoşlandığı bir dersin sınavına çalışan bir öğrenci yorgunluğunun, açlığının ya da uykusuzluğunun farkında olmayabilir. Çünkü amaçlarını gerçekleştirme gibi içsel ihtiyaç onu etkilemektedir. Bütün öğrencilerdeki içsel ihtiyaçlar farklıdır.
• Başlangıçta başarısız olmalarına rağmen neden
bazı öğrenciler problem çözmeye devam eder.
• Neden bazı öğrenciler notlarım etkilemeyeceğini
bildikleri halde bazı etkiniiklerle ilgilenirler.
• Bazı öğrenciler neden derslerin önemsiz yerleriyle
ilgilenirler
• Neden öğrenciler olumsuz geribildirim almayı, hiç
geribildirim almamaya tercih ederler.
Güdülenmeyi etkileyen kişisel etkenler;
Güdülenme biliş, davranışlar, çevre ve diğer kişisel
etkenlerin etkifeşimi sonucunda ortaya çıkmaktadır.
Kişisel etkenler;
a- Uyarılma (genel uyarılmışlık hali)
b- İhtiyaçlar (Soyut, somut, basit ya da karmaşık
Olabilir) c- inançlar d- Amaçlar (Derslerle ilgili amaçları)
Maslovv
Maslow'a göre, güdülenmenin temelinde ihtiyaçlar vardır.
• İhtiyaçlar evrenseldir
• İhtiyaçlar hiyerarşik bir sıra izler.
• Bir üst sıradaki ihtiyacın ortaya çıkabilmesi, için
kendinden bir öncekinin en azından biraz
doyurulması gerekir.
• Bir üst ihtiyaç bir alt sıradaki ihtiyaç için feda
edüebilir. Ancak bir üst sıradaki ihtiyaç için bir alt
sıradaki temel ihtiyaç feda edilemez.
Maslovv, klinrk gözlemlerine dayanarak ihtiyaçları bir sıraya koymuştur. İhtiyaçların hiyerarşik sıralamasını aşağıdaki gibidir;
a. Fizyolojik ihtiyaçlar: Yiyecek ,su, oksijen uyku, cinsellik

b. Güvenlik ihtiyacı: Kendine güven ve emniyet
içinde, tehlikeden uzak hissetmek
c. Ait olma ve sevgi ihtiyacı: Başkalarıyla ilişki
kurma, kabul edilme ve bir yere ait olma
d. Takdir edilme ihtiyacı: Başarıya ulaşma, yeterli
olma, başkalarınca Benimsenme, tanınma
e. Bilişsel İhtiyaçlar: Bilme ,anlama ve keşfetme
f. Estetik ihtiyaç: Simetri.düzen ve güzellik
g. Kendini Gerçekleştirme: Potansiyelin ortaya
çıkması
Maslovv'a göre o anda en çok ihtiyaç duyulan güdü en baskın olandır. Bir ait düzeydeki ihtiyaç giderilince, bir üst düzeydeki ihtiyacı giderici güdü önem kazanacaktır.
Maslow, güdüleri birincil ve ikincil güdüler olmak üzere ikiye ayırmaktadır.
Birincil güdüler
(Doğuştan gelen güdüler): Organizmanın yaşamını sürdürmesi rçin gerekli olan ve doğuştan getirilen güdülerdir. Organizmanın açlık.susuzluk gibi hayati ihtiyaçlarından kaynaklanır ve fizyolojik dürtüler olarak adlandırılır.
İkincil güdüler
Edinilen/kazanılan güdüler): Yaşamsal önemi olmayan ama organizmayı davranışa yönlendiren durumlardır. Bireyin daha çok sosyal çevrede edindiği güdülerdir. Örnek; başarı güdüsü.
GÜDÜLEME
1-İçsel Güdülenme: Birey "doyum" elde etmek için bir işi başarmak istiyorsa bu içsel güdülenmedir. içsel güdülerde kişinin içinden gelen etkiler (ilgi, merak, ihtiyaç) söz konusudur. Örneğin; matematiğe ilgi duyan bir çocuk ona "yap" demeden kendisi istediği için matematik çalışıyorsa içsel olarak güdülenmiş demektir.
2-Dışsal Güdülenme: Bireyin güdülenmesi dışsal etkilerle, öğrenci için özendirici hedefler seçilerek ya da pekiştireçler kullanılarak geliştirilirse bu durumda güdüleme dışsaldır. Dışsal güdü dışarıdan gelen ödül, ceza, baskı, rica gibi etkilerle ortaya çıkar. Örneğin; annesinin "yemeğini yemezsen oyun oynayamazsın" demesi üzerine yemeğini yemeye başlayan çocuk dışsal olarak güdülenmiştir. Yemek yemesi yemeği sevdiğinden değil, oyun oynamak için yemeği araç olarak kullanmasıdır.

76

öğrenme Psikolojisl



Öğrenme odaklı sınıf modeli (Eggen ve Kauchak)
Bu modele göre öğrenci güdülenmesini artırmada etkili olan 3 faktör vardır. (Bacanlı, 2000)
1. öğretmen nitelikleri (iyi model, coşku, sıcak
davranma)
2. Iklim değişkenleri (sınıf düzenli, güven verici,
anlaşılması kolay olmalı, hafif düzeyde yarışma
olmalıdır)
3. Öğretim değişkenleri Konuya uygun giriş
yapılmalı, mümkün olduğunca kişiselleştirilmelidir.
Katılım sağlanmalıdır.
149. Bir öğretmenin öğrencilerini güdülemesinin en etkili yolu aşağıdakilerden hangisidir? (2002 KPSS-101)
A) Derste konuların hangi sırayla işleneceğini
söyleme
B) Ders anlatırken tüm sınıfı görebilecek şekilde
durması
C) Konuyu anlattıktan sonra öğrencilere özet
yaptırması
D) Konuyla ilgili bol bol alıştırma yaptırması
E) Derste öğrenilecek bilgilerden nasıl
yararlanacaklarını anlatması
15O.öğrencilerine ev ödevi veren öğretmen, birkaç öğrencinin bu ödevi başkalarına yaptırdığını fark eder.
Bu öğretmenin, öğrencilerinin ruh sağlığını bozmadan yapacağı en doğru davranış aşağıdakilerden hangisidir? 2002 KPSS-106)
A) Ödevlerini başkalarına yaptıran öğrencileri
cezalandırması
B) ödevlerinin yetersiz olduğunu söyleyerek düşük
puan vermesi
C) ödevlerini başkalarına yaptıranlara yeni ödevler
vererek yeni ödevleri değerlendirmesi
a.
D) ödevlerini başkalarına yaptırmanın büyük bir
suç olduğunu anlatması
E) ödevleri tahtada yaptırarak öğrencileric.
kendinin yapmadığını ortaya Çıkarması

151. öğrenmeyi etkileyen etmenlerden olan güdülenme;
içten güdülenme ve dıştan güdülenme olmak üzere
ikiye ayrılmaktadır.
Aşağıdaki hangisi içten güdülenme örneğidir? (2003 KPSS-52)
A) Bir öğrencinin annesinin azarlamaması için ders
çalışması
B) Bir gencin babasının araba almaya söz vermesi
üzerine üniversite sınavını kazanmak için ders
çalışması
C) Bir gencin kendim her konuda geliştirmeye
önem vermesi nedeni i!e değişik alanlarda kitap
okuması
D) Bir çocuğun annesinin kendisine çikolata
vermesi için ıspanak yemeğini yemesi
E) Bir öğrencinin Türkçe öğretmeninin önerdiği
bir kitabı okuması
152. Maslovv'un ihtiyaçlar hiyerarşisini dikkate alarak
hangi seçenekte doğru bir sıralama yapılmıştır?
(2004 KPSS-9)
A) Güvenlikte olma - kendini gerçekleştirme -
beslenme - statü kazanma - sevme ve sevilme
B) Güvenlikte olma - beslenme - statü kazanma -
sevme ve sevilme - kendini gerçekleştirir
C) Beslenme - sevme ve sevilme - güvenlikte olma
- statü kazama - kendini gerçekleştirme
D) Beslenme - güvenlikte olma - sevme ve sevllme
- statü kazanma - kendini gerçek
E) Kendini gerçekleştirme - beslenme - sevme ve
sevilme - güvenlikte olma - statü kazanma
ÖĞRENME STRATEJİLERİ
Bir öğrenme malzemesinin nasıl öğrenileceğinin öğrenciye öğretilmesi ile ilgili bir konudur. Öğrencilerin kendi öğrenmelerini kendilerinin sağlamasını amaç edinir.
1. DİKKAT STRATEJİLERİ
Öğrenci etkinliklerinin birincisi dikkati konuya çekmektir. Bu nedenle kandi öğrenmesini sağlayacak öğrenci öğreneceği konuya çeşitli yöntemler kullanarak dikkatini toplamalıdır
Anahtar sözcüklerin ya da temel fikirlerin altını çizme Öğrencinin öğrenme hedefine sahip olması (hedeften haberdar olmalıdır) Metnin kenarına not almak

öğrenme Psikolojisl

77



KISA SÜRELİ BELLEKTE DEPOLAMAYI ARTIRAN STRATEJİLER
Kısa süreli bellekteki bilginin miktarını ve kalış süresini artırmanın yolları
a. Zihinsel tekrar, kitaptaki bilgiyi aynen tekrar
etmektir. Zihinsel tekrar stratejileri bilgiyi, daha
sonra uzun ^üreli belleğe yerleştirmek için gerekli
olan ileri işlemlere hazır halde tutmayı sağlar ve
ayrıca ezberleme için kullanılır.
b. Gruplama: Hayvanların bir listesini öğrenmek
durumunda olan bir öğrenci hayvanları
kategorilere ayırarak bilgiyi organize edip
öğrenebilirGrafik çizebilir, bilginin ana hatlarını
belirleyebilir
2. ANLAMLANDIRMAYI (KODLAMA)
GÜÇLENDİRİCİ STRATEJİLER
a. ön öğrenmelerin hatırlatılmasında
b. Uyarıcıları sunma
c. Öğrenme rehberi sağlama
özellikle ilk ikisi öğrencilerin öğrenme hedeflerine uygun olarak ön koşul kavramlar ve materyallerin anlamlarını kendi kendilerine hatırlattıklarmda öğrenmeyi gerçekleştirmektedir. Örnek: önce kurtuluş savaşını başlatan etkeni öğrenecekse önce "Kurtuluş Savaşı" hakkındaki bilgisini kendi kendine hatırlatmalıdır. Daha sonra Kurtuluş Savaşını başlatan olayları uygun stratejiler kullanarak yeni bilgiyi anlamlandıracaktır (kodlayacaktır). Bu amaçla şemalar kullanılabilir.
3. EKLEMLEME STRATEJİLERİ
En önemlisi benzetimler kurmaktır. Eski ve yeni bilgi arasında ilişkiler kurmayı sağlar. Benzetimler, yeni bilgiyi daha önceden bilinen eski bilgiyle somut olarak açıklamamıza yardım eder. Yeni bilginin eski bilgiyle benzerliklerini kurarak yeni bilgiyi anlamamızı sağlar. Su pompası ile kalp arasındaki benzetimin kurulması gibi.
4.
ÖRGÜTLEME STRATEJİLERİ
Öğrencinin yeni bilgiyi anlamlandırma düzeyini yükseltici stratejilerdir. Bunlar öğrenilecek materyali yeniden yapılandırarak, organize ederek anlamlandınlmasını sağlar. Örnek; önemli fıkirleri, anahtar sözcükleri, kavramları not alma, özetleme
a.
Not alma, öğretmenin sunduğu bilgileri yeniden organize ederek başka bir kağıda not almak, kitabın kenarına not almak gibi. Not alma hem dikkat hem eklemleme hem de örgütleme stratejisidir.
b. Özetleme, Yazılı materyali özetlemedir. Öğrencinin bilgiyi anlamlandırmasına ve uzun süreli belleğe anlamlı olarak yerleştirmesine yardım eder.

özetlemenin ilkeleri
• Anlamak için okumak
• önemli fıkirleri ayırt etmek
• Bilgiyi kendi sözcükleriyle ifade etme
c. Uzamsal temsilciler oluşturma, Bilgiyi hiyerarşik bir biçimde şematize etme, konunun ana hatlarını çıkarma, kavram şeması (haritası) ve ağı oluşturma etkili örgütleme stratejilerindendir.
• Ana hatları oluşturma, Bölümün ünitenin, konunun
ya da okuduğu herhangi bir metnin anahatlarını
oluşturma, öğrencinin o konudaki temel fıkir ve
yan fikirler arasındaki ilişkileri görmesine yardım
eder.
• Şematize etme (haritalama), Özellikle karmaşık
materyali öğrenme durumunda anahatları çıkarma
stratejisinden daha etkilidir. Şemalar, fıkirler
arasındaki ilişkilerin görsel temsilcileri olduğundan,
belli bir konuda hangi fıkirlerin en temel fikirler
olduğunu, diğerleriyle nasıl ilişkilendiğini açık
olarak görmemize ve bilgiyi anlamlandırmamıza
yardım eder.
5. BELLEK DESTEKLEYİCİ STRATEJİLER
Özellikle sözcüklerin, ilkelerin, olguların öğrenilmesi ve hatırlanmasında bellek destekleyici öğrenme stratejileri sıkça kullanılmalıdır.
YARARLANILAN KAYNAKLÂR
1. Yeşilyaprak, B. Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi. Pegem A
yayıncılık, Ankara, 2004
2. Selçuk, Z. Gelişim ve Öğrenme. Nobel Yayın Dağıtım, Ankara,
2000
3. Bacanlı, H. Gelişim ve Öğrenme. Nobel Yayın Dağıtım, Ankara,
2002
4. Baymur, F. Genel Psikoloji. Remzi Kitabevi, istanbul, 1994
5. Erden, M. Akman, Y. Eğitim Psikolojisi. Arkadaş Yayınevi,
İstanbul, 1995
6. Senemoğlu, N. Gelişim Öğrenme ve Öğretim Gazi Kitabevi,
Ankara, 2003
7. Hakan, A. (Ed). Eğitim Psikolojisi. T.C. Anadolu Üniversitesi
Yayınları No: 185, Ankara, 1987
8. Kaya, Z. (Ed). Öğretmen Adaylan için KPSS. Öğreti, Pegem
A Yayıncılık, 2004
9. Oktaylar, H. C. (Ed). Öğretmen Adayları için KPSS. Yargı
Yayınevi, Ankara, 2004
10. Tan, Ş. (Ed.). Eğitim Bilimleri KPSS. Empati yayınevi, Ankara
2004
11. Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı. Remzi Kitabevi, İstanbul, 1992
12. Geçtan, E. Çağdaş İnsanda Normaldışı Davranışlar. Ankara
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yayınları, Yayın No:69, Ankara,
1978
13. Morgan, C. T. Psikolojiye Giriş Ders Kitabı. Çevirenler;Hüsnü
Arıcı ve Ark.), Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü Yayınları,
Yayın No:1, Ankara, 1984

78

öğretim llke ve Yöntemleh



GİRİŞ
Etkili öğretim öğrenme olayının doğasını ve değişik gelişim alanlarındaki öğrencilerin nasıl öğrendiklerini anlamayı gerektirir. öğretim veya öğretme öğrenciye bilgi aktarma değildir. öğrencinin öğrenmesine rehberlik etme faaliyetidir. Böyle bir öğrenme ancak öğrencinin katılımı ile mümkündür.
Yukarıda belirtilen öğrenmeye rehberlik etme anlayışında hareket eden bir eğitimci öğrenciyi daha aktif kılmak için gerekli önlemleri alır. öğretim sürecinde önemli olan bireyin gereksinim duyacağı, yararlı ve kullanılabilir bilgilerin öğretilmesidir. Bu önlemlerden biri de farklı yöntem ve teknikleri işe koşmaktır.
ÖĞRETİM
Öğrenmenin gerçekleşmesi ve bireyde istenen
davramşlann gelişmesi için uygulanan süreçlerin
tümüdür.
Öğretim güdümlüdür, planlıdır, programlıdır, destgkJidir. Eğitim de öğretim de süregeldiği toplumun spsyal, kyliücel, politik ve ekonomik. olgularmdan etkilenir.
öâretimin geliştirilmesi geniş ölçüde; ^ J9 3^
• Öğrenme-öğretim kuramlarına ve analizine,
• Öğretimin araçlarla desteklenmesine,
• öğretmenin niteliğine bağlıdır.
Eğitim öğretim sürecinde öğretmenin tutum ve davranışları öğrencinin sınıf ortamına uyumu ve kişilik gelişiminde önemli sorunlarm kaynağmı oluşturabilir. öğretmenin öğretmenlikle ilgili yeterliliğini olumlu yönde etkileyecek olan etkenler içinde okul ve sınıftaki davranışları, meslektaşlarıyla ilişkileri, öğrencilerle iletişimi, okul aile birliği çaltşmalarına katkıda bulunması sayılabilir.
Öğretmenlerin sınıf içinde sorun yaratan tutum ve davranışları;
• Öğrencilerin her birini ayrı bir birey olarak
algılamama
• öğrencilerin özdeğer ve özsaygı duygularının
gelişmesine olanak tanımayan
• Yanlış yapma davranışlannı doğal kabul etmeyen
• Empati duygusu geliştirmeyen
• Cezayı tek davranış değiştirme değişkeni olarak
kabul eden
• öğrencilerin duygu ve düşüncelerini özgürce
anlatımlarına önemli sınırlamalar getiren
• Bireysel farklılıklara önem vermeyen


• öğrenciler arasında karşılaştırma yapan
• öğrencisini bir birey olarak algılamayan
• Sınıf ortamı içinde öğrencisinde kabul duygusu
geliştirmeyen
• Herkesin herşeyi öğrenemeyeceği anlayışına
sahip olan
• öğrenci davranışlarını sürekli denetleyen
• öğrencileri çalışmalarında sürekli zorlayan
• öğrencilerin ilgi ve beklentilerini dikkate almayan
• Pasif ve sessiz bir sınıf ortamı oluşturan
• öğrencilerde bağımlı davranışlar oluşturan
• işbirliğinden çok rekabete önem veren
ÖĞRETİMDE STRATEJİ, YÖNTEM, TEKNİK KAVRAMLARI
Öğretim yaklaşımları değişik konulara açıklık getirirler. Örneğin; öğretmenin davranış bozuklukları karşısında nasıl davranması gerektiği, Öğrenenler, öğretenler, konular, okul içi ve dışı konular için geçerli ilkeler geliştirilmesi, öğretmenlerin koşullara göre nası! davranması gerektiği, öğretmen davranışlarının öğrenmeye etkisi gibi konular bunlardan bazılarıdır.
Öğretim Modeli: öğretim modeli, öğretim stratejileri, yöntemleri ve tekniklerini seçme ve gerçekleştirmede etkili olan felsefı bir bakış açısı olarak tammlayabilir.
Modeller eğitim programını şekillendirmede, öğretim materyallerini düzenlemede, sınıfta ve diğer durumlarda öğretimi yönlendirmede kullanılır
Öğretim Stratejisi: Dersin amaçlanna yön veren oldukça genel bir çerçevedir. öğretim yaklaşımı olarak da ifade edilebilir. Öğretim sürecine her boyutta yön verir.
Bilgi vermeye dayanan derslerde genellikle öğretmen sunuşunun ağırlıklı olduğu bir strateji izlenir. Burada dersin akışını güzelleştirecek, sınıfın dikkatini canlı tutacak soru-cevap ve örnek verme teknikleri ile anlatımın sıkıcılığı giderilir. Eğer hazır sistemli bilgiler verme yerine, öğrencilerin araştırıp bulmaları veya ham bilgileri işleyerek daha sistemli bilgiler oluşturmaları isteniyorsa, o zaman öğrenci merkezli öğretim stratejileri izlemek gerekir. Bütün derslerde tek bir yöntem veya teknik kullanan öğretmen çok başarılı olamaz. öğretmenin, kendisini merkezden çıkarıp yönlendirici konumuna çekerek oluşturduğu öğretim stratejisine, "kfjgfptnriff (hııhış) y^hıyln rğr^tim ntrnt°ji°i"

öğretim İlke ve Yöntemleri

79



denilmektedir. Burada öğretmenin görevi, sorulan soru ve verilen örneklerle öğrencileri öğrenmeye hazır hale getirerek öğrencilerin konuyu analiz ve sentez yoluyla geliştirmelerini ve pekiştiricilerle öğrencilerin konu hedeflerine ulaşmalarını sağlamaktır. Bir başka öğretim stratejisi, araştırma ve inceleme yoluyla problem ™-?n\£^ Bu, öğrencileri bilimsel araştırma yöntemlerine alıştırma yaklaşımıdır. Öğrenci, çevredeki problemleri algılar, tanımlar, verileri toplar, geçici çözüm yolları geliştirir ve bunların mümkün olup olmadığmı test eder. Bu şekilde yetişen öğrenciler, gelecekte karşılaşacakları problemleri de bilimsel zihniyet ve yöntemlerle çözmeyi öğrenmiş olurlar. Yalnız, bu stratejiyi uygulayan öğretmenler hem yöntem hem de araç-gereç yönünden öğrencilere yardım etmelidirler. Bu stratejide örnek olay. laboratuar. problem çözme gibi yöntemler kullanılabilir.
Öğretim yöntemi: Öğretimin amaçlarma ulaşmak için öğretmenlerin öğretim amaçlarını, materyallerini, konuyu öğretim tekniklerini kullanmalannı ifade eder. Öncelikle strateji belirlenir, sonra yöntem seçilir.
Öğretim Teknikferi: Seçilen öğretim yöntemine uygun olan daha spesifık öğretimsel davranışlardır. Öğretmenlerin öğrenmeyi en iyi şekilde gerçekleştirebilmeleri için dersin içeriğine konun özelliğine göre seçtikferi yoldur. Örneğin bir fizik öğretmeni elektrik konusunda anlatım tekniğini tercih ederken dalga konusunda soru cevap tekniğini kullanabilir.
Hedefler ile ilgili olarak en uygun Strateji, Yöntem ve Teknik Demirel1 tarafından aşağıdaki tabloda verilmiştir.

Öğretmen, öğretim sürecinin başlangıcında öğrencileri dersin hedefleri ve içeriği konusunda bilgilendirmelidir.
153. Bu bilgilendirmenin öncelikli amacı aşağıdakiler-den hangisi değildir? (2004 KPSS-75)
AJ Hedeften haberdar etme
B) Öğrenmeye güdüleme
C) İlgi ve dikkat çekme
D) Zamanı verimli ve etkili kullanma
E) Birbirlerini destekleme konusunda olanaklar
yaratma
154. Bireyin öğrenmeye güdülendiğinin en güçlii kanı- tı aşağıdakilerden hangisidir? (2004 KPSS-76)
A) Kurallara uyarak öğretmenin davranışlarını
özen göstererek izleme
B) Konuyla ilgili soruları yanıtlama
C) Verilen görev ve sorumlulukları yerine getirme
D) Davranışlarıyla derse katılmaya istekli
olduğunu gösterme
E) Başkalarına bir şeyler öğretme isteği duyma



HEDEF
BİLİŞSEL
ALAN
BİLGİ
KAVRAMA
UYGULAMA
ANALİZ
SENTEZ
DEĞERLENDİRME

STRATEJİ
SUNUŞ
BULUŞ
ARAŞTIRMA

YÖNTEM
ANLATMA
TARTIŞMA
ÖRNEK
OLAY
GÖSTERİP
YAPTIRMA
PROBLEM
ÇÖZME
PROJE

TEKNİK
Gösteri
Beyin
fırtınası
Soru cevap
Beyin
fırtınası
Benzetim
Drama
Rol Yapma
İkili ve Grup
çalışması

155. Bir öğretmen, öğretme, öğrenme ortamındaki uygulamalarını sürekli sorgulamakta ve bu uygulamalarla sonuçları arasındaki iiişkileri kendi amaçları açısından değerlendirmektedir.
Öğretmenin bu tutumu, onun hangi açıdan gelişmesini sağlar? (2001 KPSS-49)
A) B)
9 D)
E)
Eğitim psikolojisi İletişim kurma Mesleki yerlilik Alan bilgisi Eğitim felsefesi

80

öğretim llke ve Yöntemleri



156. Aşağıdakilerden hangisinin öğrencîlerin ruh sağlığını olumsuz yönde etkilemesi beklenemez? (2001 KPSS-52)
A) öğrencilerin alınmaması
ilgi ve beklentilerinin dikkate
B) Pasif ve sessiz bir sınıf topluluğunun
oluşturulması
C) öğrenicilerin bağımlı davranmaya özendirilmesi
D) İşbirliğinden çok, rekabete önem verilmesi
E) Bireysel ayrılıkların göz önünde tutulması

158.Fondaki müzik eşliğinde şiir okuması hangi amaca hizmet eder?
A) Doğru davramşları pekiştirme
B) Uygun bir ortam yaratma
C) Yeni davranışları düzeltme
D) Sınıfta disiplin sağtama
E) öğrenme eksikliklerini belirleme

159. Öğretmenin teşekkür ederek şiiri okumaya devam etmesi hangi amaca hizmet eder?
A) Dikkat çekme
B) Öğrenmeler arasında ilişki kurma
C) Hedeften haberdar etme
D) Davranışı ödüllendirme
E) öğrenmeleri kontrol etme

(157-158 soruları aşağıdaki bilgilere göre yanıtlayın.)
Edebiyat öğretmeni elindeki kasetçalarla birlikte sınıfa girip kaseti taktıktan sonra elindeki kitabı açarak fonda oluşturduğu hoş nnüzik eşliğinde şiir okumaya başladı. Ders tamamlandığında öğrenciler dersin bitmesini istemediklerini dile getirdiler. Öğretmen de teşekkür edip şiirleri okumaya devam etti.

160. Bu etkinlik özellikle aşağıdakilerden hangisini
gerçekleştirmek için düzenlenmiştir?
A) Sanatın topluma etkilerini kavramak
B) Hoş bir sınıf ortamı oluşturma
C) Müzik dinleme ahşkanlığını geliştirme
D) İşbirliği içinde çalışma
E) Şiir sevgisini kazandırma



157. Öğretmenin elinde bir kitap ve kasetçalarla derse girmesi aşağıdakilerden hangisine örnektir? (2001 KPSS-53-56)
A) öğrencileri kontrol etme
B) Hedeften haberdar etme
C) Dönüt verme
D) Derse hazırlık
E) Güdüleme

161.Etkili bir öğretme-öğrenme süreci oluşmuş bir sınıfta, aşağıdakilerden hangisine olan ihtiyaç kendiliğinden en aza iner? (2001 KPSS-114)
A) öğretmenin sınıfı ve dersi yönetmesine
B) Araç gereçten yararlanmaya
C) Malzeme tüketimine
D) Sınıfın temizlenip eşyaların düzenlenmesine
E) öğretmenin disiplin sağlamak için önlem
almasına

öğretim İlke ve Yöntemleri

81



BÖLÜM 1
ÖĞRETİM MODEL VE YAKLAŞIMLARI
/
1. Tam öğrenme Modeli
2. Işbirliğine Dayalı Öğretim
3. Çoklu Zeka Kuramı
4. Programlı Öğretim
5. Yapılandırmacılık
SORU Aşağıda yer alan iinlü bir bilim adamı teori eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır? (2004 KPSS-86)
A) Vygotsky İşbirlikçi öğrenme
B) Bruner Buluş yoluyla öğrenme
C) Ausubel Anlamlı öğrenme
D) Glaser Çoklu zekâ
E) Bloom Tam öğrenme
TAM ÖĞRENME MODELİ (BLOOM)
Sistem yaklaşımına dayalı olarak geliştirilmiş bir modeldir. Hem davranışçı hem de bilissel yaklaşıma dayalı olarak geliştirilmiştir.
Ijygnn nfirenrnn nrtrnnı nnğHnrtığınrH har hirayin
öötgûfibiteeeğrnî savunur. Öğrenmede öğretim hizmetlerinin niteliği, öğrenci özellikleri ve öğrenme ürünleri değişkenlerinin etkili olacağı belirtilir. Öğrencinin giriş özellikleri belirlendiğinde ve öğretim hizmetinin niteliği artırıldığmda her öğrenci tam öğrenmeye ulaşabilir.
Uygulamada, her ünitenin bilimiodg izleme testteri uygulanarak eksik ve yanlış öğrenmeler belirlenir. Tamamlayıcı öğretim etkinlikleri yapıldıktan sonra yeni üniteye geçilir.
hizmetinin uyaylanma
öğrencilerin öğrenme düzeyini başka bir ifade ile
öğrenme ürünlerini etkileyen iki bağımsız değişken
vardır. Bunlardan birincisi öğrenme-öğretme sürfidnin
haşlanflicında öğrepri giriş Ö7ftlliklftri Hiğnri inp nğrntim
niteliğidir. Öğretim etkinliklerinin.
kontrol riltınn
armmnnınrln hı iH
alınır, iyi planlanır ve uygulanırsa öğrendlerde tam öğrenme gerçekleştirilebilir.
Giriş davranışları, öğrencinin ön öğrenmelerini, entelektüel yeteneğini, gelişimini, güdüleme durumu ve öğrenme yeteneğinin sosyal-kültürel belirleyicilerini kapsamaktadır. Öğrencinin öğrenme sürecine girebilmesi için öğrenciye kazandırılması planlanan hedef davranışların ön koşul olan öğrenmelere sahip olması gerekmektedir. Giriş davranışları kazanılmadan öğrencinin öğretme-öğrenme sürecinde etkin olmasını beklemek oldukça güçtür. Bu nedenle öğretme sürecinin başında öğrencinin ön koşul davranışları kazanıp kazanmadığı belirlenmelidir

Öğrenci giriş özelliklerini iki grupta incelemek mümkündür. Bunlar
(a. bilişsel giriş davranışları
$. duyuşsal giriş özellikleridir.
Bilişsel giriş davranışları öğrenme ünitesi ya da bilgi birimlerinin öğrenilmesine etki eden ön öğrenmeler ve bilişsel faktörlerdir. ön öğrenmeler çoğu zaman bir önceki ünite yada bilgi biriminde öğrencinin öğrenme yeterliliğini ifade ederken bilişsel faktörler ise daha genel ve ön öğrenmeyi de etkileyen zihinsel işlemlerdir. Genel bilişsel giriş davranışları olarak isimlendirilen bu faktörler; sözel-işlemsel yetenekler, okuduğunu anlama gücü, iletişim becerisi, dinleme becerisi, öğrenme stratejileri-sitilleri, mantıksal düşünme becerisi, problem çözme becerisi v.b gibi özelliklerdir. Öğrencinin öğrenme ünitesindeki performansını doğrudan etkileyen bu özellikler, özellikle ilköğretimin ilk yıllarında şekillenmekte ve zamanla çok zor değişebilmektedir. Derste öğretmen tarafından kontrol edilebilecek özellik özel bilişsel giriş davranışlarıdır. Üniteler arasında ön şart ilişkiler ve öğrenme aşamalıkları varsa bu tür derslerde Öğrenci başarısının en önemli faktörü olmaktadır. Örneğin: matematikte iki bilinmeyenli denklemler; bir biünmeyenli denklemlerin; yabancı dilde pasif cümlş yapıları aktif cümle yapılarının; tarihte bir olayın nedenlerinin kavranması o olayın ve ilgili olguların öğrenilmesini gerektirir. Özellikle matematik, fen bilgisi ve yabancı dil derslerinde bilişsel giriş davranışları büyük önem taşır. Bu tür derslerde ünite başmda öğrencilerin öğrenme eksiklikleri tamamlanmazsa yani gerekli şart ön bilgiler öğrencilere kazandırılmazsa ilerleyen ünitelerde başarısızlık daha da artacaktır. Aşağıdaki şekiller bu duruma örnektir.
Bilişsel Giriş Davranışları
öğrenme Ürünleri
Öğretimin Niteliği
Duyuşsal Giriş Özellikleri
Öğrenme ünitesinin başında etkili olan ikinci bir değişken ise duyuşsal giriş özellikleridir. Öğrencinin konuya, öğrenme-öğretme etkinliklerine karşı tutumu, ilgisi, güdüsü, kendine güveni ve süreçte göstereceği çabası onun öğrenme ürünlerini etkileyecektir. Duyuşsal giriş özellikleri okul, ders, öğretmen ya da öğrencinin kendisinden kaynaklanabilir. Genellikle duyuşsal giriş özellikleri öğrencilerin öğrenme yaşantılarının ürünü olarak ortaya çıkar. duyuşsal giriş özelliklerini öğretme sürecinde olumlu duruma getirmek için öğrencinin başarılı olma gereksinimini karşılamak gerekmektedir. Bu amaçla da her öğrencinin bireysel hızına uygun olarak seçeneklik öğretme-öğrenme yolları ile öğrenmesini sağlamak,

82

öğretim İlke ve Yöntemleri



dolayısıyla eğitme sistemini etkileyicilik ve seçicilikten kurtarmak gerekmektedir.
Tam öğrenme modelinin ikinci temel öğesi öğretim hizmetinin niteliğidir. öğretim sürecinde gerçekleştirilen her türlü etkinlik bu kapsam altındadır. Eğitimin niteliğinin en önemli göstergesi dersin öğrencilere anlamlı gelmesidir. Dersin anlamlı hale getirilmesi öğretmenin ders materyallerini düzenli olarak vermesini, organize etmesini gerektirir. öğrenciler farklı bilgi düzeylerinde, beceri oranlarında ve farklı güdülerle sınıfa gelirler. Bu sınıf organizasyonunda öğrencilerin sınıfa getirdikleri belki de en zor problemdir. Bu problem uygun eğitim düzeyini sağlamak için öğretmenlerin önceden hazırlanmalarını gerektirir. Eğitimin başarısının etkisi öğrenciden öğrenciye farklılık göstermesi kaçınılmazdır. öğretmenler genellikle derslerini çok iyi öğreteceklerinden emin oldukları halde, bazı öğrenciler diğerlerinden daha yavaş bazıları ise diğerlerinden daha hızlı öğreneceklerdir. Çünkü onların daha önceden sahip olmaları gereken fakat bunu başarabilmek için yeterli zaman verilmediğinden dolayı oluşan önemli eksiklikleri vardır. Örneğin: Öğretmenler, bütün öğrencilerine kişisel ihtiyaçlarına uygun materyaller verebilir veya onların kendi seviyelerinde çalışmalarına izin verebilirler. Bloom'a göre öğrencilerin özelliklerine (bilişsel ve duyuşsal) ve öğrenme ünitesinin hedeflerine uygun olarak
s ipucu verme,
s pekiştirme,
s öğrenci katılımı sağlama
s dönüt-düzeltme etkinliklerinin uygulanması gerekir. Hangi yöntem ya da teknik kullanılırsa kullanılsın bu dört değişken yerinde ve etkili bir şekilde uygulanmalıdır.
Yukarıda verilen dört değişken için dikkat edilmesi gereken noktalar.
1. ipuçları gelişim düzeyine uygun olmalıdır.
2. Öğrencinin bilişsel giriş davranışlarına uygun
olmalıdır.
3. öğrencinin Duyuşsal giriş özelliklerine uygun
olmalıdır.
4. Öğrencinin içinde yaşadığı sosyo-kültürel
özelliklere uygun olmalıdır.
5. öğrencinin Fiziksel sosyal ruh sağlığına uygun
olmalıdır.
6. öğrencinin istenilen davranışı yapmasına uygun
olmalıdır.
Katılma: Öğrenciye verilen ip uçları ile öğrencinin açık yada gizli olarak öğrenme birimiyle ilgilenmesi, bu ilgisini istenen davranışı ortaya koyana kadar sürdürmesidir.
Katılma öğretim hizmeti niteliğinin bir göstergesidir.

Pekiştirme: Pekiştireçler davranışların ortaya çıkma olasılığını yükseltir. Bu nedenle olumlu ve olumsuz pekiştireçler verilmelidir.
Dönüt: öğrenciye öğrenmelerinin doğruluğu yanlışlığı hakkında bilgi vehlen mesajlann bütünüdür. öğrencilere düzenli olarak dönüt verilmelidir. Dönütler öğrenme düzeyini belirledikleri gibi öğretim hizmetleri niteliklerde belirleyici özelliklere sahiptir. Dönüt, öğretim etkinliklerinin sonuçları hakkında bilgi vermektir. Dönütler, eksik ve yanlış öğrenmelerin düzeltilmesi fırsatını verir. Dönüt, hem öğrenciye davranışlarının doğruluğu hakkında bilgi verir hem de öğretmene öğrenme-öğretme sürecinin etkili olup olmadığı hakkında bilgi sağlar.
Bloom'un modelinin bağımlı değişkeni öğrenme ürünleridir. Bunlar, öğrencinin bilişsel başarısı, öğrenme hızı, duyuşsal özellikleri ve becerileridir. öğrencilerin giriş davranışiarındaki eksiklikler tamamlanır, ünitelerin içerisinde uygun öğretim etkinlikleriyle öğretim hizmetinin gerekleri yerine getirilirse öğrenme ürünleri de yüksek düzeyde olacaktır. öğrenmeyi belirleyen değiştirilebilir değişkenleri etkileyerek öğrenmedeki bireysel farklılıkları en aza indirmeye ve hatta yok etmeye çalışan "tam öğrenme" modelinin başarısmda rol oynayan üç önemli etken şunlardır:
1. Kazandırılacak hedef davranışların öğrenilebilmesi
için gerekli önkoşul öğrenmelerin önceden
gerçekleşmiş olma derecesi,
2. Öğrencinin kendini öğrenmeye verme, öğrenme
sürecine katılma derecesi,
3. Uygulamadaki görünümü ile öğretimin öğrencinin
ihtiyaçlarına uygunluk derecesi.
Tam Öğrenme Modelinin Uygulanması . .
1. Ünite ya da konunun hedef-davranışlarını ve
öğrenme içeriğini ayrıntılı olarak belirleyiniz.
2. Konuyu öğretmeye başlamadan daha önceki
konularda önkoşul öğrenme ve davranışların
neler olduğunu belirleyiniz. Ör: Matematikte iki
bilinmeyenli denklemler konusu işlenecektir.
öğretmen dersten önce bu konunun önkoşulu
olarak bir bilinmeyenli denklemler konusunu
gözden geçirmiştir.
3. öğrencilerin önkoşul öğrenmelere ne derece
sahip olduğunu belirleyiniz. Dersin başında
öğretmen öğrencilere bir bilinmeyenli
denklemlerle ilgili sorular yöneltmiş ve
değerlendirme yapmıştır.
4. öğrencilerin önkoşul öğrenmelerindeki yetersizliği
ya da öğrenme eksikliğini tamamlaymız. Yapılan

Öğretim Ilke ve Yöntemleh

83



değerlendirmelerde öğrencilerin yaklaşık üçte birinin bir bilinmeyenli denklemle ilgili uygulama düzeyinde problemleri çözemediği görülmüştür. Bu sonuç üzerine öğretmen ilave soru ve örnek problem çözümleriyle bir bilinmeyenli denklemler konusunun tam olarak öğrenilmesini sağlamıştır.
5. Yeni hedef ve davranışların kazandırılması için
öğretim etkinliklerini planlayınız ve uygulayınız.
Öğretmen anlatım, soru-cevap ve problem çözme
yöntemlerini kullanarak iki bilinmeyenli denklemler
konusunu işlemiştir.
6. Ünitenin hedef-davranışları gerçekleştirildikten
sonra izlemeye yönelik değerlendirme yapınız.
Tüm hedef-davranışları yoklayan sorular sormaya
dikkat ediniz.
7. En az %70'lik tam öğrenme ölçütüne göre
öğrencilerin düzeylerini değerlendiriniz.
8. Tam öğrenme sîandardına ulaşamayan
öğrencilerin öğrenme eksikliklerini tamamlamak
için ilave öğretim etkinlikleri planlayınız. Tekrar
konuyu anlatma, örnek sayısını artırma, takım
çalışmaları ya da ödev çalışmaları yaptırmız.
öğretmen veya öğretici tarafından birebir öğretim
yapılabilir. Verilen ek süre içinde, öncekilerden
farklı bir yöntemle öğretim yapılabilir. Programlı
öğretimin olanaklarından faydalanılarak öğretim
etkinlikleri düzenlenebilir. En son dersteki öğretim
etkinliklerinin tekrarı yapılabilir.
9. Tekrar izlemeye yönelik değerlendirme yaparak
tam öğrenme standardmın gerçekleşip
gerçekleşmediğini kontrol ediniz.
10. Beklenen düzeye ulaşılmışsa ikinci konu
bölümüne ya da üniteye geçiniz.
162. Bir öğretim hizmeti, sınıftaki öğrencilerin hazırbulunuşiuk düzeylerine uygun olursa ve onlara ihtiyaçları kadar zaman tanınırsa sınıftaki tüm öğrencilerin öğretimin hedefleri doğrultusundaki öğrenme düzeyleri birbirine yakınlaşır ve böylelikle sınıfın başarı düzeyi yükselir.
Bu görüş, aşağıdaki öğretme Ögrenme yaklaşımlarından hangisinin temelini oluşturur? (2004 KPSS-66)
A) Buluş yoluyla öğrenme
B) Sunuş yoluyla öğrenme
C) Araştırma yoluyla öğrenme
Q} Tam öğrenme
E) Modelden öğrenme

163.Öğrenilecek davranışların arasında sıkı bir aşamalılığı varolduğu (sonra öğrenilenlerin ön öğrenmelere dayandığı) bir derste öğrencilerin öğrenme sürecine aktif katılımlarını sağlamak için öncelikle aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır? (2004 KPSS-77)
davranışlar
A) Hatalar anında düzeltilmeli
B) Önkoşul niteliğindeki
* kazandırılmalı

C) Öğrenme sürecinin çeşitli aşamalarında
uygun pekiştireçler kullanılmalı
D) Öğrencilerin hoşlandığı oyun, müzik vb.
etkinliklerden yararlanılmalı
E) Öğretimi somut Örneklerle gerçekleştirilmeli
164. Derse giriş yapan öğretmenin yapması gereken
en önemli giriş etkinliklerinden biri de
Öğrencilerin derse karşı ilgilerini üst düzeye
çıkarmaktır. Öğretmenin bu etkinliği yerine
getirmesinin temel amacı aşağıdakilerden
hangisidir? (2003 KPSS-2)
A) Öğrencilerin dikkatini üzerine Çekmek
B) Sınıf içi ileticimi en üst düzeye çıkarmak
C) İçerik hakkında gerekli bilgiyi vermek
D) Öğrencilerin derse karşı güdülenmelerini
^ sağlamak
E) Öğrencileri hedeften haberdar etmek
165. Aşağıdakilerden hangisi Tam Öğrenme
yaklaşımında öğretim hizmetinin niteliğini artıran
öğelerden biri değildir? (2003 KPSS-14)
A) Pekiştireç C) Dönüt-Düzeltme
B) Katılım D) İpucu
E) Hazırbulunuşluk
166. Aşağıdakilerden hangisi tam öğrenme sürecinde
kullanılan tamamlayıcı öğrenme faaliyetlerinden
biri değildir? (2002 KPSS-26)
A) Öğretmen veya özel öğretici tarafından birebir
öğretim
B) Ek süre içinde, öncekilerden farklı bir yöntemle
yapılan öğretim
C) Programlı öğretim olanaklarından yararlanarak
yapılan öğretim
D) Dersteki öğretim girişimini bir daha tekrarlama
E) Grup içi eksikliklerinin gözden geçirilmesi
^1 yoluyla birbirinden öğrenme

84

öğretim Ilke ve Yöntemleri



167. Aşağıdaki verilenierden hangisi bir dönüttür? 2002 KPSS-14)
nasıl
A) öğrenciye, hangi davranışı öğrenebileceğini bildirme
B) öğrenciye, beklenen davranışı öğretmek için
yapacağı hazırlıkları açıklama
C) öğrenciye, gösterdiği davranışın doğru olup
/ olmadığını, varsa eksik ve yanlışlarını bildirme
D) Öğrenciyi bekleyen davranışı göstermeye istekli
hale getirmek için girişimlerde bulunma
E) Öğrencinin, kazandırılacak davranışla ilgili ön
bilgilerden eksik olup olmadığını kontrol etme
168. Öğrenme birimlerini küçük ünitelere ayırarak bir birim öğrenilmeden diğer birime geçmeye olanak sağlamayan uygun ortam sağladığında her bireyin öğrenebileceğini savunan öğrenme yaklaşımı aşağıdakilerden hangisidir? (2001 KPSS-64)
A) Programlı öğrenme
B) Proje temelli öğretim
C) Yapısalcılık
D) Davranışçılık
E) Tam öğrenme
İŞBİRLİĞİNE DAYALI ÖĞRETİM
Vygotsky tarafmdan geliştirilmiştir. işbirliğine dayah öğretimin en önemli özelliği öğrencilerin ortak bir amaç doğrultusunda küçük gruplar (takımlar) halinde birbirinin öğrenmesine yardım ederek çalışmalarıdır işbirliğine dayalı öğretimde, takım-ların araştırma veya tartışmaların yapıldığı konularla ilgili olarak veriler toplaması, bireysel olarak yapılan çalışmaların birleştirilerek grup üretimine katkısının sağlanması ve elde edilen sonuçların birlikte tartışılarak yorumlanıp ürün halinde ortaya çıkarılması söz konusudur.
İşbirliğine Dayalı Öğretimin Özellikleri
1. Işbirliği yaparak çalışmaları beklenen gruplarda
üyeler arasında olumlu dayanışma vardır
2. işbirliği içerisinde olan gruplarda üyelerin kendi
üzerlerine aldıkları ve bireysel olarak yüklendikleri
sorumlulukları vardır.
3. işbirliğine dayalı öğretim yönteminin esaslarına
göre oluşturulmuş takımlarda takım üyeleri
yetenek, cinsiyet, başarı ve kişisel özellikleri
açısından heterojen olarak belirlenirler.


4. işbirliği içinde olan gmplarda bütün üyeler liderlik
görevini paylaşırlar, Geleneksel gruplarda ise lider
öğretmen tarafından seçilir ve bütün gruptan
sorumlu olur.
5. Işbirliğine dayalı olarak oluşturulmuş takımlardaki
tüm üyeler takımın öğrenme ve başarısından
sorumludurlar. Her bir üyenin grup üretimine
katkısı, başarısı veya başarısızlığı takım ve
takımın içerisindeki tüm bireyler tarafından
paylaşılmaktadır.
6. işbirliği içindeki gruplarda öğrencilerin amaçları
her üyenin öğrenmesini en üst düzeye çıkarmak
ve üyeler arasında iyi çalışma ilişkilerini korumak-
tır.
7. Işbirliği yaparak çalışan gruplarda sosyal ve kişiler
arası ilişkilerdeki beceriler ve beraber çalışmanın
gereği öğrencilere doğrudan öğretilmektedir.
8. İşbirliğine dayalı öğretim yöntemlerinin uygu-
landığı gruplarda öğretmen gözlem yaparak
grupta işbirliği içerisinde çalışırken ortaya çıkan
problemleri analiz eder ve her gruba görevlerini ne
şekilde yerine getirmeleri konusunda rehber olur.
9. İşbirliğine dayalı olarak oluşturulmuş gruplarda
öğretmenin esas rolü, gruplardaki işbirliği ve
verimin artması için takımların oluşturulmasından,
takım ürünlerinin değerlendirilmesine kadar ki tüm
aşamaların planlanmasını içermektedir.
10. Gruptaki öğrencilerin birbiriyle rekabeti yoktur.
işbirliğine dayalı öğretim öyle düzenlenir ki, gruptaki her üye kendi grubundaki diğer arkadaşlan başarmadan kendisinin de başaramayacağını bilir ve diğer arkadaşlarının da başarılı olması için elinden gelen gayreti sarf eder. Sonunda elde edilen başarı gruptaki tek-tek tüm üyelerin katkısıyla oluşmuş grubun ve gruptaki bireylerin başarısıdır. işbirliği gruplarında bireyin amaçlarına ulaşması diğer arkadaşlannın da kendi amaçlarına ulaşmasını destekleyicidir. Öğrencilerde empati kurma yeteneği geliştirir.
ikili çalışmaya uygundur. Kümeler oluşturulduktan sonra beyin fırtınası yoluyla kümenin adı belirlenir. ilk turda herkes isim söyleme hakkına sahiptir. ikinci turda oylamaya geçilir. En çok oyu alıncaya kadar seçim yapılarak oylamaya devam edilir ve küme adı belirlenir. Kümeye amblem yapılır. Kümenin amblemini öğrenciler yakalarına takarlar. Küme elemanlarınca kümeye ait bir "küme cıngılı" oluşturulur. Bütün etkinliklerde amaç öğrencilerde küme birliğinj oluşturmak, öğrencileri kaynaştırmak, "Biz" ruhunu kazandırmak ve kümenin başarısı için çalışma anlayışını kazandırmaktır.

öğretim İlke ve Yöntemleri

85



Kubaşık öğrenme kümeleri öğrenme kümeleri oluşturulduktan sonra bütün kümelere aynı konu verilir. Konunun alt kümeleri küme elamanları tarafından demokratik bir yöntemle ve ilgileri göz önüne alınarak paylaştırılır. Daha sonra kümelerin en iyi şekilde hazırlanması için süre verilir. Öğrenciler konuları hazırlarken belli zamanlarda bir araya gelerek görüş alışverişinde bulunurlar, alt konulan birbirlerine aktarırlar, birbirlerine yardımcı olurlar. Sonunda konuyu birleştirerek zamanı gelince sınıfta konu anlatılır. Öğrenciler birbirlerine sorular sorarlar, eksik noktalar tamamlanır.Kalan eksiklikler öğretmen tarafından tamamlanır.
169. İşbirliğine dayalı öğretim yöntemleri yoğun olarak kullanıldığında aşağıdakilerden en çok hangisi gelişir? (2004 KPSS-69)
A) Sözlü ve yazılı iletişim becerisi
B) Analitik düşünme
C) Düzenli çalışma alışkanlığı
p) Işbölümü ve dayanışma
E) Yaratıcı düşünme
170. İşbirlikli grup çalışmalarında karşılaşılan en önemli güçlüklerin başında grupların oluşturulması gelmektedir. Öğretmenlerin gruptarı oluştururken aşağıdakilerden hangisini öncelikli olarak dikkate alması gerekmektedir? (2003 KPSS-17)
A) Gruplar oluşturulurken öğrencilere
bırakrlmalıdır
B) Gruplar öğretmen tarafından oluşturulmalıdır
C) Heterojen bir grup yapısı oluşturulmaya özen
1 gösterilmelidir
D) Birbiriyle çalışmak isteyen öğrenciler bir
araya getirilmelidir
E) Gruplar cinsiyetlere göre oluşturulmalıdır
171. İşbirliğine dayalı öğrenme sürecinde öğretmen, tek tek öğrencilerin ürünü yerine' grubun ürününü dikkate alması öğrenme i sürecinde nasıl bir etki yaratır? (2002 KPSS-22)
A) öğrenmelerin kısa sürede gerçekleşmesi
B) öğrencilerin kendi sorumluluklarını düşünmeleri
C) Grupta çalışmaya katılım ve ilginin azalması
D) Grup üyeleri arasında dayanışmanın artması
E) öğrenciler arası etkileşimin azalması

ÇOKLU ZEKA KURAMI (Gardner)
Gardner tarafından ortaya konmuştur. İnsanın tek bir zeka türüne değil bir çok farklı zeka türüne sahip olduğunu ileri sürmektedir. Bu kuramın temelinde biyplojik ve kültürel etkenler olduğu savunulur. Çoklu zeka kuramına göre insanda sekiz ayrı zeka türü vardır. Her bireyin zeka düzeyi özerk güçler yada yetenekler tarafından oluştuğunu ileri sürmektedir. Bu sekiz zeka türü:
Sözel- Dilsel Zeka; Kelimelerle düşünme ve ifade etme, dildeki kompleks anlamları değerlendirme, kelimelerdeki anlamları ve düzeni kavrayabilme, şiir okuma, mizah, hikaye anlatma, gramer bilgisi, mecazi anlatım, benzetme, soyut ve simgesel düşünme, kavram oluşturma ve yazma gibi karmaşık olayları içeren dili üretme ve etkili kullanma becerisidir.
Mantıksal-Matematiksel Zeka; Sayılarla düşünme, hesaplama, sonuç çıkarma, mantıksal ilişkiler kurma, hipotezler üretme, problem çözme, eleştirel düşünme, sayılar, geometrik şekiller gibi soyut semboilerle tanışma, bilginin parçaları arasındaki ilişkiler kurma becerisidir.
Görsel Ve Uzamsal Zeka: üç boyutfu bir nesnenin şekil ve görüntüsünü görmeden zihinde canlandırma ayrıntıları görebilme söz konusudur. Resimler, imgeler, şekiller ve çizgilerle düşünme, üç boyutlu nesnşleri algılama ve muhakeme etme becerisidir. Bedensel-Kinestetik Zeka: Hareketlerle, jest ve mimiklerle kendini ifade etme, beyin ve vücut koordinasyonunu etkili bir biçimde kullanabilme becerisidir.
Müziksel - Ritmik Zeka: Sesler, notalar, ritimlerle düşünme, faklı sesleri tanıma ve yeni sesler, ritimler üretme becerisidir.Ritmik ve tonal kavramları tanıma ve kullanma, çevreden gelen seslere ve müzik aletlerine karşı duyarlılık kapasitelerini içerir.
Kişiler Arası - Sosyal Zeka: Grup içerisinde işbirlikçi çalışma, sözel ve sözsüz iletişim kurma, insanların duygu, düşünce ve davranışlarını anlama, paylaşma, ifade edebilme, yorumlama ve insanları ikna edebilme becerisidir.
Kişisel-İçsel Zeka: İnsanın kendi duygularını, duygusal tepki derecesini, düşünme sürecini tanıma, kendini değerlendirebüme ve kendisiyle ilgili hedefler oluşturabilme becerisidir.
Doğacı - Varoluşçu Zeka: Doğadaki tüm canlıları tanıma, araştırma ve canlıların yaratılışları üzerine düşünme becerisidir.

86

öğretim llke ve Yöntemleh



172. Çoklu zeka kuramına göre üç boyutlu düşünme, harita ve şemaları okuma hangi zeka türünün özellikleri arasındadır? (2002 KPSS-6)
A) Sözel zeka
B) Doğa zekası
Ç) Uzamsal zeka
D) Sosyal zeka
E) Mantıksal-matematiksel zeka
173.Öğretmen birbirinden farklı bilişsel, duyuşsal ve psikomotor özellikleri olan öğrenciler için öğretim sürecini nası! düzenlemelidir? (2002 KPSS-23)
A) Her öğrenci için ayrı bir program hazırlamalı
B) Ders işlerken, sınıftaki ortalama bir öğrenciyi
dikkate almalı
C) Çeşitli öğretim strateji, yöntem ve tekniklerinden
» yararlanmalı
D) Her öğrenci için ayrı bir öğretim et kinliği
hazırlamalı
E) öğrencilere, vermeli
yardımlaşma sorumluluğunu
174. Aşağıdakilerden hangisi "çoklu zeka kuramı"ndaki içsel zekayı geliştirmeyi amaçlayan etkinliklerden biri değildir? (2002 KPSS-21)
A) Bireysel çalışma
B) Bireysel farkları değerlendirme
C) Bireysel okuma
D) Bireysel sorumluluk alma
E) Bireysel hedefler oluşturma
175.Yalmzca sözel ve sayısal alanlarda değil; müzik, spor, dans, iletişim ve resim gibi alanlarda da kendini iyi tanıyanların da zeki olduğunu savunan kuram aşağıdakilerden hangisidir? (2001 KPSS-19),
A) Sosyal öğrenme kuramı
B) öğrenmede bilgiyi işleme kuramı
C) Bireyselleştirilmiş öğretinaJturamı
D) Çoklu zeka kuramı
E) Tam öğrenme kuramı

176. Bir okulda, okulun değişik yerlerinde şu merkezler (köşeler) kurulmuştur; güzel sanatlar merkezi, iş-teknik merkezi, bilgi işlem merkezi, bilimsel araştırma merkezi, gösteri merkezi, dinleme merkezi, kütüphane, müzik odası, spor salonu, yüzme havuzu
Bu düzenlemeler aşağıdaki öğretme öğrenme
yaklaşımlarından özellikle hangisinin
uygulanması için gereklidir? (2001 KPSS-106)
A) Farklı duyu ve yetenekleri kullanarak öğrenme
B) Eğitsel geziler yöntemiyle öğrenme
C) Soru-yanıt, yöntemiyle öğrenme
D) örnek olay inceleme yöntemiyle öğrenme
E) Proje temelli öğretim yöntemiyle öğrenme
PROGRAMLI ÖĞRETİM (Skinner)
Bireyin kendi kendine öğrenmesini esas alan ve içeriğin öğrenilebilecek küçük parçalara ayrılarak belirli bir sıra ve düzen içinde bireye sunulduğu ve öğrenildikçe yeni bir bilgi parçasma geçmenin esas olduğu bir öğretim yöntemidir. Bu yöntem günümüzde özellikle bilgisayar destekli öğretim ortamında farklı özellikleriyle uygulanmaktadır.3
Skinner'in geliştirdiği öğretme tekniğidir. öğretimin bireyselleştirilmesi ve tam öğrenme ilkesi temel alınmıştır. 6
öğretimin bireylerin hızına göre düzenlenmesi esasına
dayanır. öğrencinin aktif katılımını gerektir. Böylece en
az hata yapılarak öğrenme gerçekleştirilir. 6
Küçük adımlar, etkin katılım, başarı, anında
düzeltme, kademeli ilerleme, bireysel hız ilkeleri
uygulanır.2
öğrenciler öğretmenin rehberliğinde işlenen konuyu
inceler, açıklama yapar, gerektiğinde ipucu, dönüt,
düzeltmeler yardımıyla doğruyu bulmaya çalışırlar.
v' Davranışçı öğrenme ekolünün okul iklimine uygulanmasıdır.
s Bireyselleştirilmiş öğretim felsefesi esas alınır.
s Program.araç ve öğrenci üç temel öğedir.
1. Program içeriğin planıdır
2. Araç hizmeti sunmaya yarayan yardımcıdır
3. öğrenci programın uygulanması sonucunda
belirli davranışları kazanacak bireydir.
Programlı öğretimin ilkeleri;
• Küçük adımlar ilkesi
• öğrenmeye etkin katılım ilkesi
• Sonuç hakkında anında bilgi alma ilkesi
• Bireysel hıza göre ilerleme ilkesi
• Doğru cevaplar ilkesi
Bireylere kazandırılacak bilgi miktarının hızla artması, kalabalık sınıflar, bireysel farklılıklar, pekiştirmenin kalabalık sınıflarda her öğrenciye verilmemesi vb.

Öğretim Ilke ve Yöntemleh

87




sorunlar programlı öğretimle bireyselleştirilmiş eğitimi
zorunlu kılmaktadır.
Programlı öğretimin sınırlılıkları;
s Materyalin hazırlanması uzmanlık gerektiren
zor bir iştir s Materyal iyi hazırlanmamışsa öğrenciler için
sıkıcı olabilir
s Okul öğrenmelerinde kazandırılmak istenen tüm davranışların adım adım öğretilmesi her zaman mümkün değildir
S Üst düzey ve karmaşık davranışların öğrenilmesi programlı materyallerle zordur.
176. Programlı öğretimde, içeriğin küçük parçalar halinde verilmesinin en önemli nedeni bireyin ilerleyişini yönetecek şekilde organize edilmesidir.
Bu açıklamaya dayalı olarak, programlı öğretimin hangi ilkesinin temele alındığı söylenebilir? (2003 KPSS-1)
A) Bireysel hız
B) Etkin katılım
Ç) Küçük adımlar
D) Anmda düzeltme
E) Başarı
177.Öğrencilerin, öğretmenin rehberliğinde islenen konuyla ilgili örnekleri inceledikleri, açtklamalar yaptıkları, gerekli ipucu ve dönütler yardımıyla doğruyu bulmaya çalıştıkları öğrenme yaklaşımı aşağıdakilerden hangisidir? (2003 KPSS-21)
A) Buluş yolu stratejisi
B) Sunuş yolu stratejisi
C) Programlandırılmış öğretim
D) işbirliğine dayalı öğretim
E) Yapılandırınacı öğretim
178. Sınıfta öğrencilere bilgiler kolaylıkla öğrenilebilecei^ basamaklara bölünür ve öğrencilerin bunları basitten karmaşığa öğrenmeleri sağlanır.
Bu yönetimi kullanan bir öğretmen, aşağıdaki ilkelerden hangisini uygulamaya çalışmaktadır? (2001 KPSS-61)
B) C) D) E)
Bireysel hız Etkin katılım Küçük adımlar Beyin fırtınası Oranlı pekiştirme

YAPILANDIRMACILIK
Yapılandırmacılık temelde öğrenme kuramı değildir. Şilgiyi temelden kurmava davanır. Piaget'nin zihinsel gelişim kuramına dayanır. Öğrenenin deneyim kazanmasına ve onun bu deneyimlerini düşünmesine dayanır. Öâretmenin pörev', değil. öğrencilerin öğrenmpigrinj
Öğrenme ortamında öğrenci aktiftirv'
Düşünme biçimlerinin değerlendirilmesu
V s
hedeflenir
Problem çözme üzerine odaklanıjır/'
öğrencilere, üzerinde düşünecekleri somut
yaşantılar kazandınlmaya çalışıhr/
öğrencileri buluşa yöneltecek sorular
soruluy
Kazandıkları somut yaşantılar üzerinde
düşünmeleri sağlamp/
öğrendiklerini birleştirip, bütünleştirm,eye
yöneltme söz konusudur,
Öğretim aşamasında öğretmen öğrencilerin konu hakkında ne bildiklerini ortaya çıkarır. öğrencilerin ne bildiğini anlayabilmek amacıyla onların etkinlikler yapmasını sağlar. Öğrencilerin konu hakkında ne bilmek istediklerini de cevabını bilmeyi istedikleri soruları düşünmelerini ve sormalarını ister. Öğrencilerin sahip olabileceği kavram yanılgılarını araştırıp ortaya çıkararak öğrenmenin zayıf bir temel üzerine yapılanmamasını sağlar.
Yapılandırmacı yaklaşıma göre öğrenmenin gerçekleşmesi için öğrenme süreci aşağıdaki basamakları içerir;
Merak uyandırma ve planlama Araştırma_ve keşfetme
ve derinleştirme Paylaşma ve yaşantıya uygulama
Yapılandırmacılıkta bilginin ezbere alınması değil bilginin transferi ve yeniden kurulması söz konusudur. öğrenilen bir bilgiyi yeni bir duruma çevirme ve uygulama önemlidir. Yeni öğrenilen bilgiye derinden nüfuz edebilme önemlidir. Aşağıda Demirel1 tarafından aktarılan geleneksel sınıf ve yapılandırmacı sınıf karşılaştırması verilmiştir.

88

öğretim İlke ve Yöntemleri



Geleneksel sınıf
Bilgiyi yapılandıran sınıf
Eğitim programı Eğitim programı
tûmevarım yolla ve tümdenaelim voluvla ve
temci becerilere ağırlık temel kavramlara ağırlık
verjlerek verilerek işlenir
işlenir, öğrenci sorunlanna göre
önceden belirienmiş sabit program
programların uygulanması yönlendirilir.
esastır. Program etkinliklerinde
Program, öğretmenler ağırlık daha çok
tarafından içi birinci elden elde edilen veriler
doldurulan bir boşluk gibi ve kullanılan
algılanır. materyaller üzerindedir.
öğretmenler, öğrencilerin öğrenciler yaşamla ilgili
öğrendikleri kuramları
bilgilerin geçerliliği için oluşturmaya katkı getiren
doğru yanıtları düşünürler
araşttrır. olarak görülür.
Değerlendirme, Öğretmenler öğrencilere
öğretimden ayrı olarak çevre ayarlaması
öğrenci öğrenmeleıini kontrol yapan ve onlarla etkileşim
etmek içinde olan
için yapılır ve genellikle de kişilerdir.
testlerle öğretmenler, öğrencilerin
ölçülür. derslerde gecen
Öğrenciler bireysel olarak temel kavramları anlayıp
çalışır. anlamadıklarını
temele alır.
Değertendirme, öğretim ile
birlikte yapılır
ve öğrencilerin
sergiledikleri işlere ve
tümel değertendirmeye
dönüktür,
Öarenciler aruDİar halinde
çalışır.

179.
I. Piaget'nin zihinsel gelişim kuramına dayalıdır.
II. öğrenenin deneyim kazanmasına ve onun bu
deneyimlerini düşünmesine dayanır.
II. Öğretmenin görevi; öğretmekle değil, öğrencilerin öğrenmelerini sağlamaktır.
Yukandaki özelliklen barmdıran Öğretme öğrenme yaklaşımı aşağıdakilerden hangisidir? (2004 KPSS-62)
A) Çoklu zekâ kuramı
B) Eleştirel düşünme
Ç) Yapılandırmacılık
D) Yaşam boyu öğrenme
E) Seviye grupları uygulaması
180. Aşağıdakilerden hangisi yapılandırrçıacı yaklaşımın (constructivism) kullanıldığı öğretim etkinliğinin Özelliklerinden biri değildir? (2003 KPSS-22)
A) öğrenme ortamında öğrenci etkin
durumdadır
B) Konu merkezli bir yapı hakimdir
C) ilk kaynaklara ulaşılmak hedeftir
D) Düşünme biçimlerinin değerlendirilmesi
temel alınır
E) Problem çözme üzerine odaklanılır



Yapılandırmacılık yaklaşımında sınıf ortamı öğrencilere sınırsız olanaklar sunmalıdır., öğretmenler öğrencilerini belirli bir programa göre hazırlanmış geleneksel sıkıcı eğitim ortamından kurtarmalıdır. öğrenci ilgileri öğretimin merkezinde olmalıdır. Bu sayede fikirleri yeniden formülize etmek, ilişkileri kurmak ve belirli sonuçlara ulaşmak mümkün olur. Bunların yanında dünyanın karmaşık bir yer olduğu, gerçeğinde bir yorum sorunu olduğu öğrencilerle paylaşılmalıdır.

181. Verilenlerden hangisi, yapılandırmacı öğrenme kuramının öğretme davranışlarından biri değildir? (2002 KPSS-18)
A) öğrencilere, üzerine düşünecekleri somut
yaşantılar kazandırma
B) öğrenciler, onların buluşa yöneltecek sorular
sorma



C) öğrencilere, etkinlikler sonunda * öğreneceklerini baştan söyleme

ne

D) öğrencileri, kazandırdıkları somut yaşantılar
üzerinde düşündürme
E) öğrencileri, öğrendiklerini birleştirip yönetme

Öğretim İlke ve Yöntemleri

89



BÖLUM 2
ÖĞRETİM STRATEJİLERİ
Belli başlı öğretim stratejileri şunlardır:
1. Sunuş yoluyla öğretme stratejisi
2. Buluş yoluyla öğretme stratejisi
3. Araştırma-inceleme yoluyla öğretme stratejisi
(problem çözme)
SUNUŞ YOLUYLA ÖĞRETME STRATEJİSİ
Bilişsel yaklaşımı temele alan bir stratejidir ve AusubeL tarafından geliştirilmiştir. Genellikle bilgi basamağındaki davranışların kazandmlması amacıyla kullanılır. Sunuş yoluyla öğretim stratejisinin temel görevi farklı örneklerle konuları öğrencüere açıklamaktır. Aynı şekilde anlamlı öğrenme de Ausubel tarafından geliştirilmiştir.
s Kavramlar, ilkeler, olgular, fıkirler bireye sunulur; birey bunları alır. Bu nedenle geliştirdiği model, sunuş yoluyla öğretim olarak adlandırılmaktadır.
s öğrenmenin anlamlı olması için bilginin mutlaka birey tarafından bulunması gerekmez.
öğrenci ve öğretmen arasındaki iletişim önemlidir. Başlangıç sunusunu öğretmen yapar arkasından öğrenciler fikirlerini açıklarlar. Ömekler önemlidir. Sözel örneklerin yanında resim, şema ve diğer görsel örnekler olabitir. Tümdengelim yaklaşımına dayandığı için önce genet kavramlar sonra bu kavramların kapsamındaki özel ve dar kavramlar sunulur. Öğretim adım adım ilerler ve ders ön organize edicilerle başlar. Kavram haritaları anlamlı öğrenme için kullanılan bir tekniktir.
Kavram Haritası: Birtakım kavramları ya da bilgi bütününü grafıksel gösterimlerden yararlanarak ilişkilendirme tekniğidir. Çoğunlukla kavramlar ve kavramlar arasındaki ilişkileri anlatmada kullanılır. Kavram haritalannın kullanım amaçları;
^ Belirli fikirleri üretmek (beyin fırtınası)
s Karmaşık bir yapıyı düzenlemek (uzun metinler)
s Karmaşık fikirleri iletmek
s Eski ve yeni bilgileri birleştirerek öğrenmeye
yardımcı olmak s Anlamayı ve yanlış anlamayı ortaya çıkarabilmek
Kavram haritalan değişik biçimlerde kullanılmaktadır;
s Olaylar zinciri
v Balık kılçığı
s örümcek ağı
s Kümeleme
s Döngü
s Karşılasştırma
s Hikaye formu

s Problem çözüm formatı s Venn şeması
Antamlı Öğrenme:.
Ausubel'e göre öğrenme yeni bilgilerin öğrenilmesi bilişsel yapıda var olan bilgiyle birleşerek anlam kazanması halinde gerçekleşmektedir. Bundan dolayı, yeni bilgilerin öğretilmesine geçmeden önce, bu bilgiyle bütünleşerek anlam kazandıracak olan organize edici bilgilere gereksinim vardır. Bu strateji ile bilgiler, ilke ve kavramlar öğrenciye sunulur ve öğrenci tarafından örgütlenerek, ilişkilendirilerek anlamlaştırılarak algılanır. Ausubel'in öğretim sürecine katkıları şu başlıklar altında özetlenebilir; •s Öğrenmede önce soyut kavramlar açıklanmalı, sonra somut kavramlara geçilmelidir.
s Örgütleyici bilgiler çok önemlidir. Dersin ya da ünitenin başında verilebilecek özet bilgiler, şemalar, konu başlıklarının listesi, örgütleyici bir kavram ya da ilke, bunların her biri örgütleyici olabilir. Bu bilgiler eskilerle yeni bilgiler arasında köprü kurulmasını sağlar.
s Anlamlı öğrenme eski öğrenilenlerle, yenilerin birleştirilmesiyle sağlanır. Bu tür örgütleme biçimine karşılaştırıcı örgütleme denir.
S Konunun sunulmasına geçmeden önce, konunun kavramsal ve örgütleyici birtanıtımı yapılmalıdır. Konuyla ilgili öğrencinin en küçük bilgi deney ya da yaşantısı değerlendirilmelidir. Bu örgütleme biçimine açıklayıcı örgütleyici de denir.
s Öğretilecek konu aşamalı bir biçimde
ayrıntılaştırılmalı, önce temel bilgiler, sonra ayrıntılar verilmelidir.
s Yeni öğrenmeye geçmeden önce öncekilerin tam olarak öğretilmesi gerekir.
s Öğrenme sürecinde öğretmen-öğrenci, öğrenci-öğrenci arasında uzlaşmalı birleşme önemlidir.
s Öğrenmede bol örneklerin, çeşitli görsel araçların, şema, resim ve grafiklerin anlatımla desteklenmesi gerekir. Öğrencilerin kendi görüşleri ve tartışma olanakları da, konunun yaşatılarak, pekiştirilmesinde etkili olur.
Anlamlı öğrenmeyi sağlayabilmek için, öğretimin düzenlenmesi sırasında bazı koşulların yerine getirilmesi gerekir.
• Öğrenciye sunulan materyallerin onun için anlamlı olması sağlanmalıdır. Öğrenci kendi ihtiyaçlarını karşılayan, kendi işine yarayacağını düşündüğü bilgileri anlamlı bulur.

90

öğretim ilke ve Yöntemleh



• öğrenci, öğrenilecek materyalle ilgili ön bilgilere
sahip olmalıdır. Yeni gelen bilgiler bireyin önceden
sahip olduğu bilişsel yapılarla ilişkilendirilerek
anlamlı hale gelir. Bilgi örgütlenir. Aksi takdirde
öğrenci ezberleme yolunu seçecektir.
• öğrencinin anlamlı öğrenmeye niyetli olması
gerekir.
Öğretmen;
s Bütün öğrencilerin anlayabileceği bir dil
kullanmalıdır.
s öğrencileri hedeften haberdar etmelidir. s öğretimi ses tonu, jest ve mimiklerle
desteklemelidir. s Dersi önemli konuları toparlayarak
bitirmelidir.
Örgütleyici Bilgiler
Sunuş yoluyla öğretim modelinde en önemli kavramlardan biri örgütleyicilerdir. örgütleyiciler, öğrencilerin yeni gelen bilgiler ile hali hazırda sahip oldukları bilgiler arasında köprü kurmalarını sağlayan bilgilerdir. örgütleyicilerin, öğrenilecek bilginin sunulmasından önce verilmesi gerekir.
Örgütleyiciler, sunulacak malzemenin özelliğine göre ikiye ayrılır.
Açıklayıcı Örgütleyiciler: Bunlar, bireyin daha önce
hiç karşılaşmadığı bir konu hakkında ön bilgi
edinmesini sağlayan örgütleyicilerdir.
Karşılaştırıcı Örgütleyiciler: Öğrencinin yeni gelen
bilgileri daha önceki bilgilerle karşılaştırmasını
sağlayan örgütleyicilerdir. Bu örgütleyiciler yeni
öğrenilecek materyal göreli olarak bilindik ise ve ön
bilgiler ile ilişkili ise kullanılır j
Öğrenme Basamakları (Ausubel)
I.Öğretmenin örnekler sunması
2.öğretmenin örnekleri açıklaması
3.öğretmenin ek örnek vermesi
4.öğrencilerin ek örnekleri açıklaması ve örneklerle
karşılaştırması
5.öğretmenin ek örnekleri ve örnek olmayan durumları
sunması
6.öğrencilerin zıt örnekleri karşılaştırması
7.Öğretmenin ve öğrencilerin teşhis ettiği
özelliklerijlişkileri yada ilkeleri vurgulaması
8.öğrencilerin tanımlamalarıjlişkileri.özellikleri yada
ilkeleri vurgulamaları
9.öğrencilerin yeni örnekler vermesi
Yukarıdaki basamakların izlenmesi koşul
değildir.öğrenciler konuyu keşfedince işlem bitirilebilir.
Sunuş Yoluyla Öğrenme Adımları Şöyle
Listelenebilir:
IDikkati çekme
2.öğrenciyi hedeften haberdar etme; hatırlamasını
sağlama

3.ön koşul öğrenmelerin hatırlanmasını sağlama
4.Uyarıcı materyali sunma (yeni öğrenmelerle ilgili)
ö.öğrenme rehberi sağlama
ö.Performansı ortaya çıkarma (öğrencinin davranışı
göstermesini sağlama)
7.Dönüt sağlama
8.Performansı değerlendirme
9.Hatırlama ve transferi güçlendirme
182. Herhangi bir konu ile ilgili ön öğrenmenin yeterli olmadığı ve konunun yeni öğrenilmeye başlandığı durumlarda sunuş yokuyla öğretim, öğrenmeyi daha etkili olarak sağlamaktadır. öğretmenler sunuş yoluyla öğretimi kullanırken, fıkirleri en somut yollarla, öğrencinin çok sayıda duyu organını harekete geçirecek biçimde sunmaları gerekmektedir.
Öğretme öğrenme durumlarında kavram haritalarını en cok kullanıldıaı kuram, aşağıdakilerden hangisidir? (2004 KPSS-78)
A) Buluş yoluyla öğrenme
B) Tanı öğrenme
C) Yapılandırmacılık (constructivism)
D) Anlamlı öğrenme
E) Çoklu zekâ kuramı
183.Sunuş yolu stratejisinde öğretmenin temel görevi nedir? (2003 KPSS-18)
A) Öğrenciler araştırma ve incelemeye
sevketmek
B) Sorunların çözümünde öğrencilere rehberlik
etmek
C) Öğrencilerin doğruyu bulmaları için
yönlendirmek
D) öğrencileri işbirlikli çalınmalara özendirmek
E) Farklı ömeklerle konulan öğrencilere
**" açıklamak
184. Bir kavramı derinlemesine inceletmek isteyen bir öğretmen, kavramla ilişkili olan bütün çalışmaları kullanmaktadır. Bu öğretmen bu amacına aşağıdakilerden hangisiyle kolaylıkla ulaşabilir? (2001 KPSS-44)
A) Kavramların farklı dillerde karşılığını bulmak
B) Kavram ağı oluşturmak
C) Kavramların tanımlarını yazmak
D) Kavramları örnek olan ve olmayan olay, durum
""*■ veya nesneleri bulmak
E) Kavramların somutluk ve soyutluk derecesini
incelemek

Öğretim Ilke ve Yöntemleri

91



185. Sunuş yoluyla etkili bir öğretim yapmak isteyen
öğretmen, aşağıdakilerden hanisinden
kaçınmalıdır? (2001 KPSS-60)
A) Sunuşunda bütün öğrencilerin anlayabileceği bir
dil kullanma
B) Sadece düz anlatım tekniğini kullanarak
^ konunun bütün boyutlarını açıklama
C) öğrencileri neleri öğrenecekleri konusunda
bilgilendirme
D) Sunuşunu ses tonu değişiklikleri, jest ve
mimiklerle destekleme
E) Sunuşunu, önemli kısımları toplayarak bitirme
186. Bir öğretmen öğrencilerine, sayıları gruplayarak daha kolay ve çabuk ezberleyebileceklerini söylüyor ve bir örnek gösteriyor 5, 1, 3, 9, 2, 5 sayılarının 513-925 şekilde gruplana^ileceğini belirtiyor.
A) B) C)
E)
Öğretmen bu önerisivle, öğrencilerine hangi konuda yardımcı olmaya çalışmaktadır? (2001 KPSS-62)

Zekayı geliştirme
Hatırda tutmayı kolaylaştırma/
Kavram geliştirme
Sunuş yoluyla öğrenmeyi sağlama
Öğrencileri farklı alanlar-da kullanma
BULUŞ YOLUYLA ÖĞRETME STRATEJİSİ
Bilişsel yaklaşımı temel alarak BrunerMarafından geliştirilen bu modelde öğretmen öğrenciler&O^etîT ömekler sunarak onların yaşantılar geçirmelerini sağlar. Öğrencilerin bu örnekler ve yaşantılar üzerinde düşünerek verilen duruma bir açıklama getirmeleri, soruna çözüm önermeleri, ilke ve genellemelere varmaları amaçlanır. Bir tür problem çözmedir. Sorunun temel yapısını örneklerden yola çıkarak öğrencilerin bulması sağlanır. Böylece öğretmen öğrencilerin bildiklerinden hareketle verilen örnek üzerinde adım adım incelemeler yaptırarak yeni bir kuralı bulmalarını sağlar. Bunun için genelden özele ve tümevarım kullanılır. Buluş yoluyla öğrenmenin önemli özelliklerinden biri verilen örneklerdeki benzerlik ve farklılıklar incelenerek ilke ve genellemelere ulaşmasının sağlanmasıdır. Böylece öğrencilerden öğrendiklerini gerekçelerle açıklama imkanı sağlanmış olur.

Bilişsel alanın Kavrama, analiz ve değerlendirme basamağı ile Duyuşsal alanın tepkide bulunma ve değer verme basamaklarında davranış değişikliği gerçekleştirmek için kullanılır.
Bruner'e göre, birey bilişsel gelişim sırasında eylemsel, imgesel ve sembolik olmak üzere üç farklı biçimde bilgi edinir. Bu nedenle öğretim faaliyetlerinin düzenlenmesinde bilgiler gelişim döneminin özelliklerine uygun olarak sunulmalıdır.
• Evlemsel dönemde. bilgiler doğrudan doğruya
nesnelerle ilişki kurularak kazanılır. Bu dönemde
çocuk, duyu organlarının tümünü kullanarak,
yaşayarak öğrenir.
• İmgesel dönemde bireyin belleğindeki modeller daha
çok görsel imgelerle oluşur. Bu nedenle öğretimde
resim ve fotoğraflardan yararlanılabilir.
• Sembolik dönemde ise dil ve semboller önem
kazanır. Birey semboller kullanarak, somut yaşantı
geçirmeden yeni modeller geliştirebilir. öğrenmenin
sağlanması için yeni bilgilerin eylemselden,
semboliğe doğru düzenlenmesi gerekir.
Öğretim kuramında önemle üzerinde durulan özelliklerden biri öğrenilecek konunun yapısıdır. Öğretimin amacı öğrencilere konunun temel yapısını kavratmaktır. Belli bir alanla ilgili temel fikirler, kavramlar, ilkeler, yöntemler, kavram ve ilkeler arasındaki ilişkiler konunun yapısını oluşturur. s Konunun temel yapısı basit bir şekil, şema, ilkeler kümesi ya da formül ile ifade edilebilir.
^Öğrenme en genel kavramla başlamah, özel kavramlar bu genel kavramın altında örgütlenmelidir.
s Bruner e göre öğrenciler konunun temel yapısını tümevarım yoluyla keşfederler. Bu amaçla öğretmen öğrencilere çok fazla örnek sunmalıdır. Öğrenci örneklerdeki benzerlik ve farklılıkları gözleyerek, inceleyerek genel yapıyı keşfedBr. Bu yaklaşıma örnek-kural yöntemi de denir.
Tümevarım yaklaşımı sezgisel düşünmeyi gerektirir. Sezgisel düşünce öğrencilerin karşılaştığı yeni bir durumla ilgili dönenceler kurmalarını ve bu dönenceleri sınamalarını sağlar. Bu açıdan problem çözmedir. Bruner, okulda temel yapının öğrenilmesinde en iyi yolun, öğrencilerin temel yapıyı kendi kendilerine bulması olduğunu öne sürmektedir. Bu nedenle kuramının adı buluş yoluyla öğrenmedir.
s Öğrenciler öğrenme sürecine aktif olarak katılmalıdır.
s Öğrenciyi harekete geçiren en önemli güdü merak, başarılı olma ve birlikte çalışmadır.

92

öğretim Ilke ve Yöntemleri



Buluş yoluyla öğrenme yaklaşımında, öğretmenin görevi öğrenciye rehberlik etmektir.. Buna kılavuzlanmış buluş yolu da denir. Ayrıca, öğrenmede pekiştireçler önemli rol oynamaktadır.
içsel
Dıştan verilen pekiştireçlerden çok, pekiştireçler üzerinde durulmaktadır.

tarafından öğrenciye sunulurken; buluş yoluyla öğretimde öğretmen tanımlamaları, genellemeieri öğrencilerin bulması için rehberiik eder. öğretmen sorular sorarak öğrencilerin kendilerine sağlanan verileri analiz etmelerini, ellerindeki somut bilginin gerisindeki ilkeleri, kavramları, çözümlemeleri bulmasını sağlar



Buluş Yoluyla Öğretimin Sınıfta Uygulanması
Buluş yoluyla öğretim kuramı sınıfta kullanılırken bazı etkinliklere yer verilmesi gerekir.
• öğrencilere öğretilecek kavramla ilgili örnekler ve
örnek olmayanlar birlikte verilmelidir.
• öğrencilerin sözel ipuçları, resim ve şemalarla,
kavramlar arasındaki ilişkileri görmeleri
sağlanmalıdır.
• öğrenciler, temel kavram ya da ilkeyi bulabilmeleri
için sorularla yönlendirilmelidir.
• öğrenciler, sezgisel düşünmeleri için teşvik
edilmelidir.
Buluş yoluyla öğrenme özellikle matematik, fen
bilimleri ve dil öğretiminde etkili olarak kullanılabilecek
bir stratejidir. Buluş yoluyla öğrenmenin en önemli
üstünlüğü öğrencinin merak güdüsünü uyandırması
ve güdülenmişlik düzeyini cevapları buluncaya kadar,
çalışmalarını sürdürebilmesidir. Bir diğer üstünlüğü de
öğrencileri bağımsız olarak problem çözmeye
yönlendirmesidir. öğrenciler bilgiyi alıp özümlemekten
çok, bilgiyi analiz etmeye uygulamaya, sentez
yapmaya zorlanmaktadır. Buluş yoluyla öğrenmede
öğretmen, örnekleri sunar. Öğrenci konunun yapısını,
fikirler arasındaki temel ilişkileri, ilkeleri, özellikleri
keşfedinceye kadar örneklerle çalışır. Öğrenme esnek
ve buluş yoluyla olmalıdır. Eğer öğrenci bir kavramı,
ilkeyi bulmaya, problem çözmeye uğraşıyorsa,
öğrenciye zaman verilerek ve gerektiğinde ipuçları
sağlanarak öğrencinin problemi kendi kendine
çözmesi sağlanmalıdır.
Buluş Yoluyla Öğrenme Adımları Şöyle Listelenebilir:
I.öğretmenin örnekler sunması 2.öğrencilerin örnekleri açıklaması
3. öğretmenin ek örnekler vermesi
4. öğrencilerin ek örnekleri açıklaması ve ilk
örneklerle karşılaştırılması
5.öğretmenin Örnek olmayan durumlar sunması
6.öğrencilerin zıt örnekleri karşılaştırması
7.öğrencilerin tanımlamaları, ilişkileri ya da ilkeleri
vurgulaması
8. Öğrencilerin yeni örnekler vermesi
Sunuş ve buluş yoluyla öğretimin yapılacağı derslerin planlanma aşamaları birbirine benzemekle beraber uygulama aşaması tamamen farklılık gösterir. Sunuş yoluyla öğretimde tanımlamalar, ilkeler öğretmen

187. Sunuş yolu stratejisi ile buluş yolu stratejisi arasındaki en önemli fark aşağıdakilerden hangisidir? (2003 KPSS-19)
A) Buluş yolu stratejisinde hedefler önce
belirlenir
B) Sunuş yolu stratejisinde öğrenci katılımı
^ sağlanır
fc\ Sunuş yolu stratejisi öğretmen merkezlidir
D) Buluş yolu stratejisinde amaç öğrenmeyi
sağlamaktır
E) Sunuş, yolu stratejisi zaman açısından
önemlidir
188. Aşağıdakilerden hangisi öğretme-öğrenme sürecinde öğrencilere belli yaşantılar kazandırılıp öğrencilerden bu yaşantıları üzerinde düşünerek verilen duruma bir açıklama getirmeleri, soruna çözüm önermeleri, genellemelere varmaları yaklaşımıdır? (2002 KPSS-20)
A) Buluş yoluyla öğrenme
B) öğretimde proje yönetimi
C) Bireyselleştirilmiş öğretim
D) Sunuş yoluyla öğretim
E) Tam öğrenme
(189-191 soruları aşağıdaki örnek öğretim etkinliğine göre cevaplayınız.)
"ilköğretim okulundaki bir matematik dersinde, paralel kenarın alanı ile ilgili olarak öğretmen ve öğreniciler arasında şöyle bir etkileşim gözleniyor."
Öğretmen: Tahtaya kim paralel kenar çizmek ister. (bir süre bekler) Ali sen kalkar mısın?
Ali: (Ali çizer) öğretmenim çizdim.

Öğretim İlke ve Yöntemleri

93



Öğretmen: Bu paralel kenarı dikdörtgene çevirebilir misin? Nasıl çevirebiliriz? (bir süre bekler) Evet Hülya sen cevap verebilir misin?
Hülya: Sol taraftaki üçgeni sağ tarafa taşırız

öğretmen: Kenar uzunluklarını isimlendirir misiniz? (bir süre bekler) Evet Çiğdem, sen tahtada gösterebiür misin?
Çiğdem tahtaya aşağıdaki işlemi yapar.

191. Bu örnek için aşağıdaki önerilerden hangisine uyulması durumunda öğretimin etkisi en aza iner?
A) Her sorunun sınıftaki gönüllü öğrenciler
tarafından ayrı ayrı yanıtlaması istenir
B) Öğrencilerin tahtaya gelme yerine oldukları
yerden konuşmaları istenebilir.
C) Cevap verebilmeleri için öğrencilere zaman
tanınabilir
D) Her öğrencinin, kağıttan paralel kenar kesip
bunun üzerinde çalışması sağlanabilir
E) Paralel kenarın alanının nasıl bulunacağı
^ öğrencilere önceden söylenebilir




Öğretmen; bu dikdörtgenin alanını nasıl buluruz? Hatırlayın (bir süre bekler) Evet Suat sen cevaplayabilir misin?
Suat: Taban uzunluğu ile yüksekliği çarparız.
Öğretmen: Peki bu dikdörtgenin alanı yanı zamanda hangi şeklin alanı olur? (bir süre bekler) Deniz sen söyler misin?
Deniz: Paralel kenarın. Demek ki paralel kenarın alanını taban uzunluğu ile yüksekliği çarparak bulabiliriz.
öğretmen: Evet arkadaşlar paralel kenarın alanı taban uzunluğu ile yüksekliğin çarpımına eşittir. (2001 KPSS-57-59)
189. Yukarıdaki ders uygulaması içerisinde öğretmen hangi yöntem ya da yaklaşıma yer vermiştir?
A) örnek verme
B) Sınıftartışması
C) Buluş yoluyla
D) Problem çözme
E) Sunuş yoluyla öğretim
190. Bu öğretim sürecinde aşağıdakilerden hangisine ver veritmemiştir?
A) B) C)
Kavramlar arasında ilişki kurma öğrenci katılımını sağlama öğrenciye düşünme süresi verme Varılacak noktayı söyleme öğreniciyi sorularla yönlendirme

192. Aşağıdakilerden hangisi buluş yoluyla öğrenme yaklaşımını uygulamaya çalışan bir öğretmenîn yapmaması gereken bir davranıştır? (2001 KPSS-107)
A) Konuyu değişik ömeklerle açıklamak
B) Öğrencilerin dikkatini anlatacağı konu üzerinde
toplamak
süreçlerinden
C) öğrencileri, düşünme
yararlanmaya özendirmek
D) Ulaşılması gereken sonucu öğrencilere
** söylemek
E) Öğrencilerden, öğrenilenleri gerekçeleriyle
açıklamalarını istemek
ARAŞTIRMA-İNCELEME YOLUYLA ÖĞRETME STRATEJİSİ
J. Devvey tarafından geliştirilmiştir. Problem çözme basamaklarıni kullanır. Bu doğrultuda öğretimde yöntem olarak problem çözme yöntemi kullanılır.
Öğretmenin öğrencilerden verdiği bir konu ile ilgili değişik kaynaklardan bilgi toplamalarını sağlaması, olayı değişik boyutlarıyla ele almalannı, bunlar arasındaki ilişkileri belirleyip sonuca ulaşmalarını sağlamasıdır. Bu durumda öğrenci olayın değişik boyutlarını ve bu boyutlar arasındaki bağlantıları ortaya koyarsa en üst düzeyde öğrenme gerçekleşmiş olur.
Araştırma yoluyla öğretim modellerinde öğrenci kendi gayretleriyle öğrenir; öğretmen öğrenciyi araştırmaya, incelemeye yönlendirir. Modelde öğrenci etkinlikleri ön plandadır. Fakat, daha önce öğrenilmiş bir konunun pekiştirilmesi için yaptırılan uygulamalar, ev ödevleri, öğrenilmiş bir ilkenin doğrulanması için yaptırılan laboratuar deneyleri kendi başma araştırma yöntemini oluşturmaz. Birçok yazar araştırma yoluyla öğretim

94

öğretim llke ve Yöntemleri



stratejisindeki öğrenci etkinliklerinin aşağıdaki davranışlardan oluştuğunda birleşirler:
1. Problem durumunu algılama, sorunu sezme,
problemi belirleme.
2. Gerekli bilgileri veya verileri toplama.
3. Verileri düzenleme ve yorumlama.
4. Toplanan bilgilerin yorumlarından genellemelere
gitme, sonuca varma.
Ulaşılan genellemeyi yazılı olarak başkalarına iletme. Bir öğretmen, toplumu yakından ilgilendiren bir olayla ilgili olarak dergi ve gazetelerde yer alan köşe yazısı, resim, röportaj vb. toplamış; bunları öğrencilerine vermiş; onlardan bu olayı değişik boyutlarıyla ele alıp bunlar arasındaki ilişkileri belirleyerek sonucu sınıfa sunmalarını istemiştir.
193. Bu durumda, aşağıdakilerden hangisini yapan öğrenci daha üst düzeyde bir bilişsel davranış göstermiştir? (2001 KPSS-104)
A) Olayın başlangıcını yine olayı görenlerin
ağzından belirten
B) Olaya ilişkin yazılanların bir listesini hatırlayarak
sunan
C) Olayda kimlerin rol aldığmı ve neler yaptıklarını
sıralayan
D) Olayla ilgili malzemeyi, yazı, resim ,vb. şeklinde
gruplayan
E) Olayın değişik boyutlarını ve bu boyutlar
arasındaki bağlantıian ortaya koyan

BÖLÜM3 ÖĞRETİM İLKELERİ
Öğrenci Niteliklerine İlişkin Öğrenme İlkeleri
1. öğrencinin güdülenmislik düzeyi: Güdülenmeyi
etkileyen kişisel faktörleri dört grupta
toplayabiliriz;
s Uyarılma (kaygı)
s ihtiyaçlar (başarı ihtiyacı)
s inançlar
s Amaçlar
öğrenmeye isteklilik ne kadar çok ise öğrenmede o kadar iyi olacaktır. Bu nedenle öğrenci öğrenmeye ihtivac duvmalı aynı zamanda kendisine olan özpüveni yerinde olmalıdır.
Etkili öğrenme- öğretme için gerekli şartlardan biri öğrencinin başarı güdüsüdür. Başarı güdüsü yüksek olan öğrenciler karşılaştıkları güçlüklerden yılmazlar. Başarısızlıklarının nedenlerini dışarıda aramazlar (içsel güdüleme). Başarı güdüsü düşük öğrenciler kolay ulaşabilecekleri hedefleri seçerler. Başarısızhklarının nedenlerini dış etkenlere bağlarlar. Herkesin herşeyi başaramayacağı anlayışına sahiptirler. öğrenme problemlerini geçiştirme eğilimindedirler.
Etkin bir öğretimde öğrenci aktif durumdadır. Öğrenmeye ilişkin motivasyonu yüksektir. Karşılaşabileceği sorunlar karşısında neler yapabileceğini bilen, sorunları çözerken soruna bilimsel yaklaşabilen, alternatif çözümler üretebilen bir yeteneğe sahiptir. Bu yeteneklere sahip öğrencinin hem motivasyonu hem de başarma güdüsü yüksektir.
Motivasyon öğrencilerde öğrenmeyi sağlamada önemlidir. öğrencilerde ilgi ve merak uyandırarak öğrenme isteğini artırır. Aynı zamanda öğrencilerin bireysel ihtiyaçlarını karşılamada önemli rol oynar. öğrencilerin süreçten zevk almasına ve olumlu beklentiler geliştirmesine neden olur.
öğrencinin güdülenmesi disiplin sornnunun ortadan kalkmasına, bilgilerin ömğrenci için anlamlı olmasına öğrenmenin kalıcı izli olmasına neden olur.
2. ûğrencinin cesitli özellikleri: kişilik özellikleri,
içinde yaşadığı toplum, yaşı, gelişim düzeyi,
sağlığı, genel yeteneği, içinde yaşadığı kültürel
koşullar v.s onun öğrenmesini etkileyen
faktörlerdir. öğretimi düzenlerken öğrencilerin bu
gibi özellikleri göz önüne alınmalıdır.
3. Öğrencinin geçmi$ yaşantıları öğrenme için
önemlidir (önkoşul öğrenmeler). Bu nedenle
eğitim ortamı düzenlenirken, önceden

Öğretim İlke ve Yöntemleri

95



öğrenilmesi gerekeler yeni ünitelere konulara geçmeden tamamlanmalıdır (hazırbulunuşluk düzeyi).
İçerik Özellikleriyle İlgili Öğrenme İlkeleri
1. Öğretimin içeriği öğrencinin ihtiyaçları ve
beklentileri ile uygun hale getirilmelidir.
Öğrencinin amaçlarına uymayan bir içerikte
öğrencinin öğrenmeye güdülenmesi
beklenmemelidir.
2. Anlarnlı bir şekilde öğrenilen bilgi anlamsız
şekilde öğrenilen bilgiden daha kahcıdır. Bu
nedenle öğrenciye verilecek oîan materyalin,
bilginin temel çerçevesini görmesine,
özümsemesine ve ayırt etmesine, bilgiyi yeniden
örgütleyip genelleye bilmesine imkan vermelidir.
3. Öğrencilere sunulan bilginin somut olmasına
önem verilmedir. öğrenciler kendilerine sunulan
bilgileri ne kadar somutlaştırabilirlerse o kadar iyi
öğreneceklerdir. Bu nedenle öğrenciye sunulacak
bilgi, çeşit materyallerle desteklenmelidir.
4. öğrencinin öğrenmesi gereken ünite yada konu
kapsamı birbirini destekleyici şekilde mantıklı bir
bütün oluşturacak şekilde düzenlenmeli ve
organize edilmiş olmalıdır.
Öğretim Etkinliklerine İlişkin Öğrenme İlkeleri
1. öğrenme, bir çok öğrenme modelinin bir arada
kullanıtmasıyla etkili olacaktır. Hem davranışçı
kuramlardan hem de bilişsel kuramlardan
yararlanmak gerekmektedir.
2. Öğrenmede somutlastırma önemiidir. Bu nedenle
sunumlarda gerçekçi benzetmeler yaprnak
önemlidir. Örneğin dolaşım sistemini şehrin su
şebekesine benzetmek gibi
3. Öğrencinin mümkün oiduğunca bütün duvu
organlarına hitap etmek öğrenüecek birimin
somutlaşmasına ve kalıcılaşmasına önemli
katkılar sağlayacaktır. Bunun için yaparak
yaşayarak öğrenme sağlanmaiıdır.
4. Öğretim esnasında öğretimi ve öğrenmeyi
etkileyen içsel ve dıssal faktörler göz önüne
alınmalıdır. Öğretim hizmetleri hem konu odakh
hem de öğrenci merkezli olarak düzenlenmelidir.
5. Öğretimi düzenlemede bireysei farkları göz
önüne almak önemlidir. Her öğrencinin öğrenme
hızı, öğrenme sitili birbirinden farklılık göstercbilir.


6. öğrenimin gerçekleşmesi, öğrencinin davranışı
gerçekleştirmesi ile mümkündür. Bu nedenle
sınama durumları kurulmalıdır. Öğrencilere
sorulacak sorular onlardan beklenen performansı
gösterici nitelikte olması gerektiği gibi aynı
zamanda eksik öğrenmelerini tamamlayıcı
nitelikte olmalıdır.
7. Tekrarlar öğrenmevi güçlendirmektedir. Bu
nedenle öğrencinin beklenen davranışı tekrar
etmesi sağlanmalıdır.
8. Pekiştirilen davranışların görülme sıklığı
artmaktadır. Davranışçı açıdan bakıldığında
davranışîar sonuçlan tarafından kontro! edilir
yapıian bir davranış memnuniyet verici ise
yapılmaya devam eder sonuç olumsuz ise
yapılma sıklığı azalacaktır. Thorndike'ın etki
kanunu.
9. Bilişsel yaklaşıma göre ise dönüt oldukça
önemlidir. Organizmanın sahip olduğu bijgiyi
korumasına yeniden yapılandırmasına, kullandığı
yürütücü biliş stratejisini yeniden
yapılandırmasma yardımcı olur.
10. Transfer ve genellemeler oldukça önemlidir. Bu
nedenle öğrencilerin transfere ve genellemeler
yapabilecekleri etkinlikler düzenlenmelidir.
Öğrenme ilkelerini özetlemek gerekirse;
1. Çocuğa görelik (veya ögrencive görelik) ilkesi Bu ilkeye "çocuğa uygunluk" veya öğretimi "bireyselleştirme" ilkesi de denir. Çocuk bir yetişkin olarak, hattâ yetişkinin küçük modeli olarak düşünülmemeli; fizyolojik ve psikolojik olarak tamamen kendine has bir birey olarak görülmelidir. Buradaki eğitim düzenlemelerinde gelişim ve öğrenme psikolojisinin sonuçlarına dikkat edilir. Bu çalışmalar içinden iki ilke çıkmıştır: öğretimde "seviyeye uygunluk" ve "öğretimin bireyseüeştirilmesi" ilkeieri.
a) Seviyeye uygunluk ilkesi, bir yaş grubundaki
öğrenciierin aynı geüşim seviyesinde
bulunacakiarı, benzer ruhsai özelükler
gösterecekleri varsayımma dayanır. Öğretimi
"yıllık sınıflar sistemi" üzerine kurduğumuzda,
zaten her şey bu ilkeye göre düzenlenecektir,
Ders, sınıfın ortalama seviyesine göre düzenlenir.
Bu seviyenin altındaki ve üstündeki öğrencilerin
dersin dışında kalma tehlikesi vardır. Ayrıca bu
ükenin mükemmel işleyebilmesi için, aynı yaş
grubundaki öğrencilerin bilgi ve beceri
düzeylerinin de birbirine eşit olması gerekir.
b) Öğretimin bireyselleştirilmesi ilkesi, aynı yaş
grubunda da olsalar, her öğrencinin

96

öğretim Ilke ve Yöntemleri



yeteneklerinin, zekalarının, ilgi ve eğilimlerinin, çalışma istek ve gayretlerinin farklı olduğu varsayımına dayanır. Bütün öğrencileri eşit şekilde geliştirmeye çalışırsak, normalin altındaki ve üstündeki öğrenciler önemli zarar görecektir. Oysa öğretim organizasyonunu tek tek öğrencilerle daha iyi ilgilenebilecek, onların bireysel çalışmalarını değerlendirebilecek şekilde yapabilirsek, öğretim içten farklılaştırılmış olur ve her öğrenci kendi zeka, yetenek, ilgi ve çalışma temposuna göre diğer öğrencileri rahatsız etmeden ilerlemiş olur.
2. "Bilinenden bilinmevene" ilkesi Ders kitabı
hazırlarken ve sınıfta ders anlatırken, öğrencinin o
zamana kadarki bilgi ve tecrübelerinden hareket
ederek, yeni bilgi ve tecrübelerin bunlar üzerine
kazandırılması çok daha kolay olacaktır. Yeni bilgileri
eski bilgilerle karşılaştırarak, gerektiğinde eskileri
doğrulayarak geliştirmek, öğrencideki bilgi sisteminin
çok daha sağlam olmasını sağlayacaktır.
3. "Somuttan sovuta" ilkesi Çocuktaki zihin gelişimi
somuttan soyuta doğru olmaktadır. insan her zaman
somut olarak gördüğü, algıladığı şeyleri, oniarın soyut
kavramlarla anlatılmasından daha kolay öğrenir. Bu
nedenle, öğrenci mümkünse ders konusu olan eşya ve
nesnelerle doğrudan karşı karşıya getirilmeli; bu
mümkün olmadığı zaman o nesne veya olayın modeli,
fotoğrafı veya başka bir simgesi gösterilmelidir.
özellikle ilkokul öğrencilerinde, gözle görüp, eliyle
tuttuğu gerçek eşyalar daha anlamlıdır. Bu sebeple
öğretimde öğrencilere öncelikle somut şeyler
öğretilmeli, daha sonra soyuta ulaşılmalıdır. Soyut
konuların öğretiminde somut konulardan
faydalanılmalıdır.
4. "Yakından uzaga" ilkesi Öğrenciye öğretilecek
bilgilerin düzenlenmesinde, örneklerin verilmesinde,
hem doğal hem de sosyal olarak onun en yakın
çevresinden hareket etmelidir. Bu, sadece yer ve
yaşayış açısından değil zaman açısından da böyledir.
Yakın zamandan uzağa, yakın aile ve okul çevresinden
uzağa, yakın köy-kasaba-bölge-ülke çevresinden
uzağa ilkesi birçok derste rahatlıkla kullanılabilir ve bu
ilkeye uyma, öğrenmenin düzeyini yükseltir.
5. Tasarruf (ekonomi) ilkesi Her türlü eğitim-öğretim
faaliyeti en az zaman, en az emek ve enerji sarf
edilerek, en yüksek verim elde edilecek şekilde
düzenlenmelidir. Bunun için de, öğretim baştan sona
her yönden plânlanmalıdır. Plânsız ve metotsuz olarak
yapılan dersler çok sınırlı olan öğretim zaman ve
imkânlarını israf edeceği gibi, istenilen düzenli bir
öğrenme de sağlanamaz.
Hem öğretmen öğretirken hem de öğrenci öğrenirken ekonomik ve pratik metot ve teknikler bulmalı, ve hattâ

konuya ve seviyeye uygun olarak kendi tekniklerini geliştirmelidirler.
6. Açıklık ilkesi Öğrenci, derste işlenen tüm konuları
somut olarak görebilmeli; bu mümkün olmuyorsa
resmini, sesini, grafiği, modelini v.s. görsel-işitsel
olarak algılayabilmelidir.
Eğer öğretmen sadece sözel anlatıma dayalı olarak
ders işliyorsa, öğrencinin anlayacağı kelime ve cümle
yapıları ile son derece açık ve anlamlı bir ders
işlemelidir. öğrencileri doğrudan doğaya ve olay yerine
götürüp gözlem yaptırarak; ders konusu ile ilgili
hayvan, bitki vs. örneklerini sınıfa getirerek; balıkları
akvaryumda, kuşları kafeste veya dondurulmuş,
bitkileri kurutulmuş olarak, bazı şeylerin plastik
kalıplarını kullanarak, bazı olaylart fotoğraf, film, plân,
harita, grafık, ses kaydı vs. şeklinde anlamayı daha
kolaylaştıran unsurlarını kullanarak öğretimde açıklık
ilkesine uyulmuş olur. Sınıfta yapılan deneyler de, bu
ilke doğrultusundaki faaliyetler olarak
değerlendirilebilir.
7. Aktivite llkesi "Ögrenci eylemi" veya "Iş ilkesi"
Eski okul, belki dersleri ve konuları gereği, öğrenciyi derse katmayan, sadece öğretmenin anlattıklarını dinleyerek pasif olarak almaya çalışan bir konumda tutuyordu. Okulların ders programlarında doğa ve günlük sosya! hayatla ilgili dersler artınca; öte yandan pedagoji ve psikolojide öğrencinin aktif öğrenmesinin daha etkili olduğu kanaati ortaya çıkınca, içinde yaşanılan katılımcı demokrasi ve rekabete dayalı liberal ekonomi şartları zorlayınca öğretimde aktiflik ilkesinin önemi de arttı
Sınaî ve ekonomik değişiklikler sonucu yeni insanlarm hayata katılan, içinde yaşadığı doğayı ve toplumu her an yeniden değerlendirip değiştirmeye çalışan, girişimci kişüer olarak istenmesi, okulun da öğrenci yetiştirirken tavrını değiştirmesine neden oldu. Geleneksel "öğrenme" veya "aydınlanma" okuluna karşı "iş okulu" akımları gelişti. Çocukların bazı ders konularını bağımsızca seçip kendine özgü tekniklerle "yaparak-yaşayarak" öğrenmesi esası getirildi.
8. Hayata yakınlık ilkesi Okul ve öğretim ortamı
hayattan kopuk, yapay bir ortam olmamalı; hayata
yakın, oradaki gerçeklikten uzak olmayan, öğrencinin
hayatla bağlantısını koparmayan bir yaşantı
sunmalıdır.
Okul öğrencileri hayat için hazırladığına göre, oradaki öğretim de hayatın doğrudan kendisi olmalıdır. Ders konuları, anlatım sırasında verilen ömekler hayatın içinden seçilmelidir. Çocuklara öğretirken kullanılan dil, oluşturulan sosyal ortam vs. gerçek hayata yakın olmalıdır.

öğretim ilke ve Yöntemleri

97



9-Bütünlük ilkesi Çocuk bedensel ve ruhsal kuvvetler (düşünce, duygu, irade gibi) bakımından bir bütün olarak ele alınmalı ve her yönü dengeli olarak eğitilmelidir. Zaten bedensel ve ruhsal kuvvetler sürekli olarak birbirlerini etkilerler ve birbirine bağlıdırlar. Sadece bedeni geliştirip zihnî ve ahlâkî yönler geliştirilmezse, veya bunun tersi durumlarda dengesiz; hem topluma hem de kendine zararlı olabilecek insanlar yetişmiş olur.
Bu ilke aynı zamanda bilgilerin birbirine bağlı ve birbirini tamamlar mahiyette sunulması demektir. İlkokullarda toplu öğretim uygulamasının yapılmasının gerekçesi de budur. "İlkokul çağındaki çocuk, varlıkları, olayları ve kendisine öğretilmek istenen bilgileri bilim dallarına göre sıralanmış bir halde kavrayamaz. O, genel oîarak varlıkları ve olayları toptan algılama durumundadır."
194. Etkili öğrenmenin sağlanmasında belirleyici olan etmenlerden biri öğrencinin başarı güdüsünün yük-sek olmasıdır.
Aşağıdakilerden hangisi, başarı güdüsü yüksek olan bir öğrenci tarafından geneilikle sergifenen bir davranıştır? (2004 KPSS-67)
A) Karşılaştığı güçlüklerden yılmama
B) Hedeflerini kolay erişilebilecek olanlardan
seçme
C) Dış etkenlere sığınma
D) Herkes her şeyi öğrenemez düşüncesini
benimseme
E) öğrenmiş gibi görünerek karşılaştığı
öğrenme sorunlarını geçiştirme.

196. öğretmenler için önemli sonuçlardan biri de, öğrenme güçlüğü taşıyan bir öğrenciyi sınıftaki diğer öğrencilerin öğrenme düzeyine ulaştırmaktır.
Bir öğretmen sınıfında böyle bir öğrenciyle karşılaşırsa aşağıdakilerden hangi yaklaşımı izlememelidir? (2004 KPSS-72)
A) Öğrenciyi derste ikili ya da grupla çalışmaya
yöneltme
B) Ön koşul öğrenme eksiklerini belirlenip
giderilmesi konusunda okul Rehberlik
servisiyle iş birliği yapma
C) Öğrenciye sınıfın genel düzeyine uyması
gerektiğini aksi takdiri sınıfı tekrarlaması
gerekeceğini söyleme
D) Öğrencinin hazırbulunuşluk düzeyini dikkate
alma
E) Ilgili ön öğrenmelerdeki eksiklikle'rin
giderilmesi çalışmalarında okul aile
işbirliğinden yararlanma
197. Öğrencilerin derste öğrendikleri transfer etmelerine en çok katkı getiren etkinlik aşağıdakilerden hangisidir? (2004 KPSS-73)
A) Farklı problemleri çözmek derste
öğrenilenleri kullanma'
B) Ders kitabında sunulan ömekleri tekrarlama
C) Öğrendiklerini başkalarına anlatma
D) Derste çözülen problemlerin çözümlerini
kontrol etme
E) Derste tutulan notları düzenli hale getirerek
deftere yazma



195. Aşağıdakilerden hangisi, öğrenme güdüsünün (motivasyon) bir göstergesi değildir? (2004 KPSS-68)
A) öğrenme sürecinin öğrencide yarattığı ilgi ve
merak uyandırma düzeyi
B) Öğrenme sürecinin bireysel ihtiyaçları ve
amaçlan karşılama düzeyi
C) Öğrencinin başarısına ilişkin beklenti düzeyi
D) öğrencinin öğrenme sürecinden doyum
derecesi
E) Kazanılan davranışların, Öğretim hedefleri
sınıflamasındaki yeri

198. Bir öğretmen belirti bir konunun öğrenme sürecindeki ilk öğretme öğrencilerin hedef belirli öncelikle aşağıdakilerden hangisini yapmaiıdır? (2004 KPSS-74)
A) öğrenme güçlüğü yaşan öğrencileri okul
rehberlik servisine göndermelidir
B) Öğrencilerin başarısızlık nedenlerini belirlemek
için ailelerle görüşmelidir.
C) Yöneticilerin desteğini alma için yaşanan
sorunu okul yönetimine bildirmelidir.
D) Kullandığı yöntem, teknik ve araç gereçlerde
değişiklik yaparak öğretme öğrenme sürecini
farklı biçimde tekrarlamalıdır.
E) Eğitim hedefleriyle içeriğin tutarlılığını test
etmelidir.

98

Öğretim llke ve Yöntemleri



199. Aşağıdakilerden hangisi öğrencilerin güdüle-
nerek yapılan etkinliklere bizzat katılması sonu-
cu ortaya çıkabilecek durumlardan biri değildir?
(2003 KPSS-10)
A) Sınıfta disiplin sorunlarının ortadan kalkması
B) Öğrenci merkezli bir sınıf ortamının
oluşturulması
C) Verilen bilginin öğrenci için anlamlı olması
D) öğretmenin bilgi aktarıcılık rolünün artması
E) Etkinlikler sonucu daha kalıcı izli yaşantıların
oluşması
200. Bir öğretim etkinliğinin öğrenci düzeyine uygun
olabilmesi için aşağıdakilerden hangisinin yerine
getirilmesi gerekmektedir? (2003 KPSS-4)
A) Etkinlikleri öğrencilerin yerine getirmesini
sağlamak
B) Bireysel çalınma etkinlilerine yer vermek
C) Açık ve anlaşılır bir şekilde içerik
organizasyonu yapmak
D) öğrencilerin farklı öğrenme stratejileri
kullanmalarını sağlamak
E) öğrencilerin hazırbulunuşluk düzeylerini
dikkate almak
201. Aşağıdaki öğrenme yollarından hangisi
diğerlerine oranla daha etkili ve kalıcı izli
Öğrenmeleri sağtar? (2003 KPSS-5)
A) Yaparak yaşayarak öğrenmek
B) Internet aracılığıyla yenilikleri takip etmek
C) Hem dinlemek hem de izlemek
D) Kaynak kitaplardan okumak
E) Aralıklarla tekrar yapmak
202. Öğretim etkinliklerinde öğrenci ne kadar etkin rol alırsa başarısı da o derece artacaktır. Bu bağlamda öğrenciler öğretim sürecine bizzat katılmalıdır.
Bu açıklama aşağıda verilen öğretim ilkelerinden hangisiyle doğrudan ilişkilidir? (2003 KPSS-9)
A) öğrenci becerilerinin üst düzeye
çıkarılmasına yardımcı olunmalıdır
B) öğrencinin yaşayarak öğrenmesi
sağlanmalıdır
C) Teorik alt yapı bütünüyle tamamlanmalıdır
D) öğrencilere çok yönlü bakış açıları
kazandırılmalıdır
E) öğrencilerin içeriği bütün yönleriyle
kavraması sağlanmalıdır.

203. Bireysei farklılıkları dikkate almak amacıyla öğretmen sınıf içi etkinlikleri düzenlerken öncelikle aşağıdakilerden hangisini yerine getirmelidir? (2003 KPSS-3)
A) İçeriği bol örnekle desteklemek.
B) Farklı yöntem ve tekniklere yer vermek
C) Sınıf içindeki etkilerimi en üst düzeye
çıkartmak
D) Her öğrenciye uygun içerik düzenlemek
E) Ders süresini öğrencilerin ihtiyacma göre
düzenlemek
204. Öğretim etkinliklerinde öğretmenin öğrencilerine
verdiği dönütün sağladığı en önemli yarar
aşağıdakilerden hangisidir? (2003 KPSS-6)
A) öğrenci halalarının zamanında düzeltilmesi
B) Bol örnekle etkinliklerin desteklenmesi
C) öğrenci öğretmen etkileşiminin sağlanması
D) öğrenci dikkatinin sürekli olarak üst düzeyde
tutulması
E) Sınıf içerisindeki disiplin sorunlarının en aza
indirilmesi
205. Sınıf içinde etkinlikleri gerçekleştirirken
öğretmen jest ve mimiklerini de kullanmalıdır.
Bunun sağlayacağı en önemli yarar
aşağıdakilerden hangisidir? (2003 KPSS-8)
A) öğrencilerin Dikkat Dağınıklığını Engellemek
B) Anlatımda Çeşitliliği Sağlamak
C) öğrencilerin Dersten Sıkılmasını Engellemek
D) Içeriği Daha Kısa Sürede Aktarmak
E) lletilmek istenen Mesajı Dalın Güçlü Ve Etkili
İletmek
206. Öğretim etkinliklerinde öğrenci merkezli yaklaşımı kullanmayı tercih eden bir öğretim kurumu aşağıdakilerden hangisine diğerterine oranla daha çok ağırlık verir? (2003 KPSS-15)
A) Işbirlikli çalışmalara
B) öğrencinin ihtiyaçlarına
C) Konunun ayrıntılarına
D) Gerçek yaşam .sorunlarına
E) Üst düzey grup etkileşimine

Öğretim llke ve Yöntemleri

99



207. Sınıf içi etkinlikler düzenlenirken öğrencilerin ihtiyaç duyacakları bilgi ve beceriler, örnekler ve uygulamalar bu doğrultuda gerçekleştirilmelidir.
Öğretim etkinliklerinin bu şekilde organize edilmesinin temel nedeni aşağıdakilerden hangisidir? (2003 KPSS-7)
üst düzeye
A) öğrencilerin becerilerini çıkarmaya yardımcı olmak
B) Gerçek yaşamla okul arasındaki ilişkiyi
kurabilmek
C) öğrencilerin yetkin oldukları alanlarda
yetiştirilmelerini sağlamak
D) Kişilik gelişiminin oluşmasında yardımcı
olmak
E) Öğrencilerin derse olan ilgilerini artırmak

210. Bir öğretmen dersin başında öğrencilere bir takım resimler göstermiş ve onlardan, bu resimlere bakarak o gün işlenecek konuyu tahmin etmelerini istemiştir.
Öğretmenin bu davranışı, aşağıdakilerden hangisine en az hizmet eder? (2001 KPSS-116)
A) öğrencilerin konuya dikkatlerini toplamalarını
sağlamaya
B) Dersi güncel olaylarla ilişkilendirmeye
C) öğrencileri derse güdülemeye
D) Öğrencilerin derse zihinsel hazırlık yapmasını
sağlamaya
E) Daha önce öğrenilen bilgilerle bağlantı kurmaya



208. Bir öğretmen öğrencilerin sınıf içi güdii-lenmeterini sağlamak amacıyla aşağıdaki alanlardan en çok hangisinden yararlanmalıdır? (2002 KPSS-28)
A) Eğitim sosyolojisi
B) Gelişim psikolojisi
C) öğrenme psikolojisi
D) Psikolojik antropoloji
E) Sosyal psikoloji
209. Öğrencilerin öğrenme sürecine katılmalarını sağlamada aşağıdakiierden hangisi etkili bir yol değildir? (2002 KPSS-17)
A) öğrencilerin çalışmalarını uygun sorularla
yönlendirmek
B) Ders süresince öğrencilere çalışmalarında
serbestlik sağlamak
C) Katılım gösteren öğrencilerin bu davranışını
pekiştirmek
D) Dersin işlenişinden bireysel ve grup
çalışmalarından yararlanmak
E) Katılım göstermeyen öğrencilerin sorunlarıyla
ilgilenmek

211. Öğrenme-öğretme sürecini uygun araç gerçeklerle desteklemenin temel amacı nedir? (2001 KPSS-65)
A) Sözden ekonomi sağlamak
B) Dersi eğlenceli kılmak
C) Etkili ve kalıcı öğrenme sağlamak
D) Sınıfla işbirliğini geliştirmek
E) Öğrenci katılımını sağlamak
212. Aşağıdakilerden hangisi, öğrenme ortamında işe koşulacak görsel-işitsel araçları seçerken dikkat edilmesi gereken ilkelerden biri değildir? (2001 KPSS-66)
A) Öğrencilerin gelişim özelliklerine uygun olma
B) Dersin öğretim programına uyumlu olma
C) Dil, görüntü, ses vb. Açısından nitelikli olması
D) Uzun süredir kullanılıyor olması
E) Öğrenci ihtiyaçlarını karşılayabilmesi
213.Yeni teknolojilerin ve eğitimdeki kullanımları dikkate alındığında aşağıdakilerden hangisinin gelecekte en yaygın eğitim ortamı olması beklenir? (2001 KPSS-67)
A) Basılı eğitim malzemeleri
B) Hareketli film
C) Etkileşimli bilgisayar
D) Hareketsiz film, slayt vb.
E) Radyo ve televizyon

100

öğretim llke ve Yöntemleri



BÖLÜM 4 ÖĞRETİM YÖNTEMLERİ
1. Anlatım
2. Tartışma
3. örnek Olay
4. Problem Çözme
5. Proje tabanlı öğretim
6. Bireysel Çalışma
Öğretim yöntemi seçimini etkileyen faktörler
Her öğretim yöntemi her derse, her konuya, her
öğrenci grubuna, her öğretim düzeyine uygun
olmayabilir. Değişik durumlarda değişik yöntemlerin
kullanılması gerekir.
Bir öğretim yönteminin seçimini etkileyen faktörler
şunlardır:
1) Dersin içeriği: Dersin içindeki konuların tabiatı,
çoğu kez öğretim yönteminin en kuvvetli belirleyicisidir.
Fizik-Kimya derslerindeki bazı konular doğrudan
laboratuar çalışması gerektirebilir. Edebiyat dersinde
bazı edebi eserlerin okunup ev ödevi şeklinde
hazırlanması, veya bazen eski metinlerin okunup
açıklanması gereklidir. Konu, hangi yöntemle en iyi
şekilde öğretilebilecekse, o yöntem kullanılmalıdır.
2) Öğrencilerin özellikleri: Öğrencilerin yaş, cinsiyet,
yetenek ve ilgileri, motivasyonları, ailelerin sosyo-
ekonomik ve kültürel özellikleri, öğrencilerin içinde
yetiştikieri çevre v.s. yöntem seçiminde etkili olabilir. Iyi
yetişmiş bir öğretmen, sınıflaki öğrencilerin
özelliklerine göre, gerektiğinde değişik yöntemieri
uygulayabilmelidir. Değişik yaşlarda değişik yöntemler
kullanılabilir. Eğitim, okul-aile işbirliğinde sürdürülen bir
çalışma olduğu için, ailenin ekonomik ve kültürel
seviyesi de farklı yöntemleri gerektirebilir. Öğrencilerin
özellikleri dikkate alınmadan yapılan ders, havaya
anlatılan bir ders, karanlığa atılan bir taş gibidir.
3) Öğretmenin özellikleri: Ders yöntemini öğretmen
seçtiği için, bu seçimde onun özelliklerinin de etkili
olacağı son derece açıktır. Değişik öğretmen tipleri
vardır: teorik tip, dindar tip, ekonomik tip, politik tip,
estetik tip v.s. Her tipin değişik yaklaşım ve
davranışları, değişik yöntemleri olabilir. Ayrıca
öğretmenin yaşı, cinsiyeti, mezun olduğu okul, kıdemi,
o günkü motivasyonu ve psikolojik durumu da öğretim
yöntemi seçimini etkilemektedir. Meselâ, fen
derslerinde laboratuar kullanma ile öğretmenin yetişme
biçimi, yani mezun olduğu okul arasında bir ilişki
vardır. Derslerinde soru sorulmasına hiç izin
vermeyen, hiçtartışma ortamı açmayan öğretmenlerde
de, bu durum çeşitli etmenlerden kaynaklanabilir.
Bir derste öğretmenin seçtiği yöntem kadar, uygulayacağı strateji ve öğretilecek konu ile öğrenci arasında nerede durması gerektiği konusu da önemlidir. Bu konuda değişik yaklaşım ve uygulamalar vardır; bunlardan en idealinin hangisi olduğu konusu,


öğrencinin yaşına, v.s. göre değişir.
öğrenilecek konunun özelliklerine
4) Öğretim araç-gereçlerinin durumu: Okulda ders araçlarının olup olmaması da öğretim yöntemi seçimini etkiler. Bilgisayar, tepegöz, slayt projeksiyon, laboratuar, TV-video, iyi bir kütüphane gibi bir öğretim için çok gerekli olan dersin esas araç-gereçlerinin veya yardımcı aletlerin olup olmaması dersteki yöntem seçimini etkiler. Hattâ aletlerden başka bina, sınıf, ışık, sıcaklık gibi faktörler de ders yöntemi seçiminde etkilidir. Resim, müzik, beden eğitimi gibi derslerin özel ortam ve araçlara ihtiyacı vardır. Eğer bunlar sağlanmazsa, ders yönteminde önemli değişiklikler yapmak gerekir.
Öğretmen Merkezti Öğretim
1. Devam zorunluluğu vardır.
2. öğrenci sisteme bağlı olarak yönetilir.
3. öğretmen konunun uzmanıdır! her şeyi bilir ve
bilgilen öğrenciyi aktarmakla görevlidir.
4. Öğretimde öğrencinin bireyselliğin değer
verilmez.
5. Öğretmen bilginin otorite oian tek kaynağıdır.
6. 6.Öğretmen, nevin, nasıl ve ne zaman
öğrenileceğine kendisi karar verir.
7. Eğitimi bireyi geleceğe hazırlama olmak
görür.
8. öğretmen belirlenen öğretilmesi ile ilgilenir.
9. öğrenci geçmişte öğrendikleri ile öğrenecekleri
arasında ilişki kuramaz.
10. öğretim idareci ve öğretmen için kolaydır,
öğrenci için ise sıkıcıdır.
Öğrenci Merkezli Öğretim
1. Devam, öğrencinin sorumluluğundadır ve ayrıca
öğrenci devamını sağlayacağı ortam yaratma
zorunluluğu vardır.
2. öğrencinin olgun, bağımsız ve güçlü olduğu ve
kendi kendini yönlendireceği kabul edilir.
3. öğrenci öğretmeni rehber olarak görür bilgiyi
kendisi araştırır.
4. Öğrenci, öğrenen bireysel farkları olan değerli bir
varlık olarak görülür ve zengin öğrenme ortamları
hazırlanır. "
5. Öğrenci Öğrenmeyi Öğrenir. Bilgi edinmede Özgür
olarak, çeşitli kaynaklara başvurur.

Öğretim ilke ve Yöntemleh

101



6. Öğrenci ilgi ve yetenekler doğrultusunda neleri ve
ne kadar öğreneceğini kendisi seçer.
7. Eğitimi her türlü değişme ve gelişmelere göre
bireyi problem çözmeye hazırlama olarak görür
8. öğrenci hem içeriği hem de öğrenme yollarını
seçer,
9. öğrenci konular arasında sentez
yapmasını bilir, ona göre eğitilmiştir,
10. Öğretmen ve idareciler için .zor ama başta öğrenci
olmak üzere hepsi için zevklidir.
214. Öğretim yöntem ve teknikleri belirlenirken
aşağıdakilerden hangisi diğerlerine oranla daha
arka planda yer almaktadır? (2003 KPSS-24)
A) Sınıf ortamının fiziksel yapısı
B) Okulun gerekli araç-gereç donanımı
C) Kazandırılması planlanan hedef ve
davranışlar
D) Ders konusunun özellikleri
E) Okul yönetiminin istekleri
t
215. Aşağıdakilerden hangisi öğretmenlik mesleğinin
yeterliliğine katkısı en az olandır? (2002 KPSS-8)
A) Okul ve smıftaki davranışlar
B) Meslektaşlarla ilişkiler
C) öğrencilerle iletişim
D) Okul aile işbirliğine katkı
E) özel yaşamdaki tercihler
A. ANLATIM YÖNTEMİ
öğretmenin merkezde olduğu bir öğretim yaklaşımıdır. Sınıf ortamında bir konunun öğretmen tarafından anlatılarak, öğretilmesi şeklinde uygulanır. Sunuş yoluyla öğretim stratejisinde ve daha çok bilgi düzeyindeki hedef alanının kazandırılmasında kullanılır. En eski öğretim yöntemi olarak kabul edilir.2
Anlatım yöntemi bir dersin girişinde, öğrencileri
güdülemek, konuların açıklanmasında,
özetlenmesinde ve anlaşılması güç olan konuların açıklanmasında kullanılır. Anlatım yöntemi kısa zamanda, fazla miktardaki konuları kalabalık gruplara aktarabilmedeki avantajlardan dolayı fazla kullanılan bir yöntem olmasına rağmen etkili öğrenmeyi sağlamadaki gücü zayıftır. Çünkü, öğrenci daha çok pasif durumdadır.2
Yararlı Yönleri
s Bilgileri kalabalık gruplara sunmak açısından yararlıdır.
s Kısa zamanda daha çok bilgi sunulabilir.

s Konu, düzenli bir biçimde sunulabilir.
s Öğretmen merkezli olduğu için, sunu sırasmda öğretmenin sürpriz bir bilgi ile karşılaşmayacağı için öğretmenin kendine güvenini artırır.
s Uygulanması kolay ve ekonomiktir.3
Sakıncalı Yönleri
s Dinleyenlerin ilgi ve ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmadığını belirlemek güçtür
^ Dinleyiciler oldukça pasiftir
s Dinleyiciler söylenenleri koşulsuz kabul etmek durumundadır. Üst düzey zihinsel zihinsel öğrenmelerin gerçekleştirilmesi güçtür
s Uzun ve sık konuşma biçimi kolayca sıkıcı hale gelebilir
s Sözel iletişime dayanması nedeniyle somut ve nesnelere dayalı bilgileri öğretmek için ek açıklamalara gerek vardır. 3
Anlatma Yönteminin Uygulanmasında Dikkat Edilecek Hususlar
s Konular basit, kısa ve öz ifadelerle sunulmahdır.
s Süre iyi ayarlanmalıdır.
s Beden dili, ses tonu etkili kullanılmalıdır.
s Uygun örnekler verilmelidir.
s Soru-cevap ve tartışma teknikleri kullanılarak etkisini artırmahdır.
Bu yöntemle kullanılan teknikler
1. Seminer Tekniği
2. Konferans Tekniği
1. Seminer Tekniği
Bir konuşmacının bir konu hakkında en fazla yarım saat konuşma yaparak bilgi vermesi ve daha sonra izleyicilerin konu hakkında konuşmacıya soru sormaları biçiminde uygulanan bir tekniktir. Daha çok üst düzey akademik çalışmalarda ve lisansüstü eğitim de kullanılır. Konuşmacı konuşmasını ayakta ya da oturarak yapar, konuşma sırasında izleyicilerle iletişim kurulmaz.3
Sınıfta bir Öğretim tekniği olarak kullanılabilir. örneğin işlenecek konu ya da konulan önceden öğrencilere paylaştırıp, onların hazırlıklarını seminer biçiminde sunmalan sağlanabilir.3

102

öğretim İlke ve Yöntemleh



2. Konferans Tekniği
Genellikle bîr uzmanın üst düzeyde bilgi gerektiren bir konuda izleyici bir gruba bilgi vermesini amaçlayan bir tekniktir. Konuşmanın tamamlanmasından sonra izleyiciler konuşmacıya sorular sorabilirler. Sunu süresi konuya göre esneklik gösterebilir.3
Sınıf ortamında bir öğretim tekniği olarak kullanılabilir. Ancak uygulama daha çok konferans vermek üzere sınıfa bir uzman getirilmesi ya da öğrencilerin konferansın yapıldığı ortama götürülmesi şeklinde uygulanabilir. Her iki durumda da öğrencilere önceden konferans konusu bildirilmeli, soru sormak için hazırlık yapmaları, nottutmaları önerilmelidir.3
Anlatım Yöntemi ile ilaili özet bilgiler2 s öğretmen merkezli bir yöntemdir.
s Sunuş yoluyla öğretim stratejisinde ve bilgi düzeyindeki davranışların kazandırılmasında kullanılır.
s Dersin giriş bölümünde, herhangi bir konuyu özetlemede ve bir konu ile ilgili bilgi aktarmada kullanılır.
s Bir çok konuyu, kısa sürede, kalabalık sınıflara vermede etkilidir.
B. TARTIŞMAYÖNTEMİ
Bir konu yada problem ile ilgili olarak öğrencileri düşünmeye yöneltmek, anlaşılmast güç konuları açıklamak ve verilen bilgileri irdelemek amacıyla kullanılan bir yöntemdir. Buluş yoluyla öğretim stratejisinde ve daha çok kavrama düzeyindeki davranışların kazandırılmasında kullanılır.2
Bu yöntemde soru sorma, konu üzerinde düşünme, dinleme, kendini ifade etme, aynı konuda farklı görüşlerin olabileceğini anlama ve öğrenilenlerin içselleştirilmesi gibi yararları vardır.
216. Aşağıdakilerden hangisi tartışma yönteminin en önemli ve belirgin yararıdır? (2003 KPSS-29)
A) öğrencilere konuşma alışkanlığını
kazandırmak
B) Düşünme becerilerinin gelişimini sağlamak
C) Demokratik yaşama alışkanlığı kazandırmak
D) Dinleme becerisi kazandırmak
E) Yeni fikirlerin üretilmesine olanak tanımak

217. Öğretmen, aşağıdaki yöntemlerden hangisini uzun süre kullanırsa, öğrencilerin öğretme-öğrenme sürecine etkin katılımını sağlamada yetersiz kalır? (2001 KPSS-115)
A) Buluş yöntemi
B) Rol oynama yöntemi
C) Problem çözme yöntemi
D) Soru-yanıt yöntemi
E) Anlatım yöntemi
Tartışma Yönteminde Kullanılan Teknikler (Tartışma çeşitleri)
Bu tekniklerden bazılar daha sonraki bölümlerde açıklanacaktır.
s Büyük Grup Tartışmaşy
s Küçük Grup Tartışması^
s PaneL
s Münazara
s Beyin Fırtınası
s Zıt Panel
s Sempozyum
s Çember
s Altı Şapkalı Düşünme Tekniği
s Açık Oturum
s Forum
s Kollegyum
Şimdi bunlardan bazılarını (tartışma çeşitlerini) kısaca açıklayacak olursak;
1. Büyük Grup Tartışması
Sınıf mevcudunun küçük gruplara bölünemeyecek kadar az olduğu 7-10 öğrencinin bulunduğu durumlarda kullanılır. Sınıfın tamamı tartışmaya katılır. Tartışmayı bir lider yönetir. Tartışmaya katılanlar birbirlerini görecek şekilde otururlar. Belirli bir zaman içinde önceden belirlenmiş konu ile ilgili tartışma yapılır. 3
2. Küçük Grup Tartışması (Vızıltı Grupları)
Tartışmalara daha fazla katılımı sağlamak amacıyla, büyük grupların küçük gruplara bölünmesiyle oluşturulur. Bunun için bütün grup elemanlarının sayısı da dikkate alınarak Grup22, Grup44, Grup6Ç gibi planlamalar yapılır. örneğin Grup66'nın anlamı, sınıf 6'şar kişiden oluşan gruplara bölünecek ve her grup konuyu 6 dk. fısıltı ile (düşük bir sesle) aralarında tartışacak demektir. Sonuçta sınıftaki tüm gruplar konu ile ilgili görüşlerini açıklarlar. Bütün gruplar aynı konuyu tartıştıkları gibi, her grup bir konunun alt boyutlarını da inceleyebilir.
3. Panel
Bir konunun çeşitli boyutlarının her bir konuşmacı tarafından açıklandığı 3-5 kişiden oluşan gruplara

öğretim llke ve Yöntemleri

103



panel denir. Gruptan bir kişi lider olur. Grup, izleyici
grubun görebileceği ve duyabileceği bir konumda,
ortada lider olacak biçimde oturur. Lider bir açış
konuşması yapar, konuyu duyurur ve konuşmacıları
tanıtır. Konuşmacılara sıra ile söz verir. Sorulacak
soruların önceden konuşmacılara brldirilmesi yararlı
olur. Konuşmacılar ya konunun uzmanıdır, ya da
önceden hazırlıklı olarak panele katılırlar. Çünkü
panelde konuşmacıların yazılı bir metine bağlı olarak
konuşmaları pek uygun değildir. Ancak küçük notlar
alabilirler. Lider zaman zaman ilave sorular sorup,
açıklamalar yapabilir. Konuşmaların
tamamlanmasından sonra izleyenlerin sorulan alınır. Sorular direkt konuşmacılara yöneltilebileceği gibi, lidere verilip, onun ilgili konuşmacıya iletmesi biçiminde de organize edilebilir. Son aşamada lider bir sonuç konuşması yapar.3
218.Toplumsa! sorunlan sınıf ortamına getirerek bu sorunlara çözüm yolları arayan bir öğretmen, bir başkan ve beş konuşmacıdan oluşan bir ekip oluşturarak konunun farklı boyutlarına hazırlanıp sınıfta tartışmalarını istemiştir.
Öğretmenin kullandığı öğretim tekniği aşağıdakilerden hangisidir? (2001 KPSS-119)
A) Çember tartışma
B) Kollegyum
C) Sempozyum
D) Brifing
E) Panel
4. Münazara
Bir konuda karşı fikirlerin tartışıldığı iki grubun bulunduğu tartışmalara denir. Belli bir konunun lehinde ve aleyhinde konuşmak üzere iki grup oluşturulur. Toplantı öncesi konuya ilişkin tüm hazırlıklarını tamamlayan öğrenciler, kendilerine tanınan süre içinde savundukları görüşün haklılığını göstermek ve diğer tarafın görüşlerini ve fikirlerini çürütmek için karşılıklı konuşurlar. Daha sonra kazanan taraf jüri tarafından açıklanır. Münazarada genellikle bir de dinleyici grup vardır. Bu grup beğendikleri konuşmacıları alkışlayarak jüriyi etkilemeye çalışırlar.
Fazla bilimsel olmamakla birlikte bir fikri savunma, söz ustalığı Çabuk cevap hazırlama gibi yetenekleri geliştirdiği için sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Ayrıca öğretmen isterse münazaradan sonra ele alınan konu üzerinde büyük grup îartışması da yaptırabilir.
5. Zıt Panel Tekniği
Genellikle daha önce Öğrenilmiş konuların tekrarında uygulanır. Ancak öğrencilerin önceden hazırlık yaptıkları bir konuda da uygulanması mümkündür. Teknik uygulanırken önce bir lider/yönetici seçilir. Sonra grup ikiye bölünür. Bu gruplardan biri soru,

diğeri cevap grubudur. Bunun belirlenmesinde isteğe bağlılık ya da kura çekme yöntemi uygulanabilir. Her iki grup ayrıca kendi içinde 3-4-5 ya da 6'şar kişilik gruplara ayrılır. Tartışılacak konu sınıfa duyurulur. Soru grubu soracağı sorulan, cevap grubu da muhtemel/sorulabileceğini düşündüğü soruların cevaplarını hazırlar. Bu çalışma için sınıf içinde gruplara 10-15 dk. bir süre verilir. Süre tamamlanınca, soru grubu hazırladığı sorulan sorar, cevap grubu da bunlar cevaplar. Eğer cevap verilmezse soru grubu kendi sorusunu cevaplayabilir. Hatta bu anda bir değişiklikle soru soran grup cevap veren, cevap veren grup da soru soran konumuna geçirilebilir. Öğretmen yanıltıcı ve konu dışı soru sorulmasını ve hep aynı kişilerin soru sormasını ve cevap vermesini engellemelidir.4
6. Sempozyum
İki ya da daha fazla konuşmacının daha çok bilimsel bir konuyu izleyenlere sunmaları ve sonuçta da konunun soru cevaplarla büyük grup tartışması biçiminde ete alındığı bir tekniktir. Konuşmacılar yüzleri izleyicilere dönük biçimde otururlar. Bir başkan sıra, ile konuşmacıları ve konularını izleyenlere tanıtır. Konuşmacılar oturdukları yerden ya da ayakla/kürsüde konulannı sunarlar. Her bir konuşmacı 10-20 dk. içinde sunusunu yapar. Çoğunlukla bu sunular sırasında dinleyicilerle bir iletişim kurulmaz. Tüm konuşmacıların sunularını tamamlamasından sonra başkanın yönetiminde izleyicilerin sorulan alınır. Başkan sorunun içeriğine göre konuşmacıların cevap vermesini sağlar. Başkanın özet konuşması yapmasıyla oturum bitirjlir. Daha çok bilimsel toplantılarda kullanılan bir tekniktir. 3
7. Çember Tekniği
Genellikle 10-15 öğrencinin katıldığı, çember şeklinde oturarak lider yönetiminde kendilerine sorulan soruları cevapladıkları bir tartışma tekniğidir, öncelikle bir lider ve sorulara verilecek cevaplan not alacak bir sekreter belirlenmesi gereklidir. Tartışmaya katılacak 10^-15 öğrenci çember biçiminde oturur. Lider, tartışma konusu ile ilgili açış konuşmasını yaptıktan sonra, katılanlara sıra ile sorulannı yöneltir. Her bif konuşmacıya 1-2 dakikalık konuşma süresi verir. Konuşmalar sırasında hatalı cevaplar olursa liderin düzeltmesinde yarar vardır. Gerekli görülürse ikinci bîr konuşma turu daha yapılabilir. Bu sırada sekreter verilen cevaplan not almalıdır. Tüm katılanların konuşmalarını tamamlamalarından sonra liderin kapanış konuşması ile tartışma sona erer3
8. Açık Oturum
Bir grubun önünde konuşma yapılmasıdır. Panelden farkı, üyeler başkandan söz alarak konuşurlar. Başkan

104

öğretim ilke ve Yöntemleh



üyelere söz vererek oturumu yönetir. Tüm sınıf tartış-maya katılabilir.2
9. Forum
Dinleyicilerinde görüşlerini açıklayabildiği, bir konu etrafında yapılan tartışmalara denir. Değişik görüşlere sahip kişi yada grupların herhangi bir konudaki sorunları, tartışarak bir sonuca varmak için yapılır. Toplantıya katılanlar, soru sormaya, eleştiri yapmaya ve katkıda bulunmaya çalışabilir. Bazen de panelden sonra yapılır.2 Sınıftaki tüm öğrencileri aktif hale getirir. öğretmen ya da liderin denetiminde gerçekleştirilir. ön hazırlık çok önemlidir. Tartışma sırasında hangi konularda görüşler alınacağı önceden planlanmalıdır. Forum tekniğinde kişi ya da kişiler (öğrenci) bir konu ya da sorun hakkında bilgi verirler. Sununun sonunda dinleyiciler konuşmacılara sorular yöneltir. Bir tartışma ortamı oluşturulur. Kendine soru yöneltilen kişi o sorunun cevabını verebilecek en yetkili kişi olarak açıklama yapar.

öğrencilerin ilgisini çekmesi açısından önemlidir. Böylece öğrenciler benzer problemlerle karşılaştıklarında nasıl davranacakları yönünde bir deneyim sahibi de olabilirler. Gerçek bir olay bulunmaması durumunda da, olası olaylar yazılabilir.3 öğrenci merkezlidir. Analiz etme gücü kazandırır. Gerçek bir olay üzerinde uygulama yapmayı öğretir. Problem çözme becerisi kazandırır.
ömek Olav Incelemesi Yöntemi ile ilgili özet bilailer:
Buluş yoluyla öğretim stratejisinde,
davranışları
Kavrama ve üst düzeydeki kazandırmada kullanılır.
Gerçek hayatta karşılaşılan problemler sınıf ortamında çözülerek öğrenme sağlanır.
-Buluş yoluyla Öğretim stratejisinin kavrama, analiz, sentez ve değerlendirme düzeylerindeki hedef alanlarının kazandırmasında kullanılır.



10. Kollegyum
Uzmanların iki panel grubu oluşturarak aynı konuda fıkirlerini belirttikleri tartışmaya denir. iki panel grubu vardır. Birinci grup uzman kişiler, ikinci grup ise öğrencilerden oluşur. Uzman kişiler tartışmaya katkıda bulunarak açıklamalar yapar.2
Tartışma Yöntemi ile ilaili özet bilailer:
s öğrencileri herhangi bir konu üzerinde
düşündürerek, konuları açıklamayı ve verilen
bilgileri farklı yönlerden tanımay» sağlayan bir
yöntemdir.
s Buluş yoluyla öğretim stratejisinde ve kavrama düzeyindeki hedeflerin kazandmlmasında kullanılır.
S öğrencilere karşılıklı konuşma, anlayış, hoş görülü olma gibi özellikleri kazandırır.
C. ÖRNEK OLAY İNCELEMESİ
Gerçek hayatta ortaya çıkan problemlerin sınıf ortamında çözümlenerek öğrenmenin gerçekleşmesine dayanan bir yöntemdir.2
örnek olay yöntemi olmuş ya da olması muhtemel bir olayın öğrencilere sunulması ve sonrasında örnek olay içindeki problem çerçevesinde sorulan sorularla tartışma ortamı oluşturulması esasına dayalı bir yöntemdir. örnek olay yazılı metin biçiminde olabildiği gibi, senaryo biçimindeki filmler, gazetelerden, anılardan, çeşitli kitaplardan alınmış parçalarda olabilir. Sunulan örnek olayın güncel yaşamdan, olması,

219. Gerçek hayatta karşılaşılan problemleri sınıf ortamına getirerek tartışma ortamı açarak çözüm yolları bulmaya çalışan öğretmenin kullamldığı öğretim yöntemi aşağıdakilerden hangisidir? (2001 KPSS-46)
£) örnek olay yöntemi
B) Gösteri yöntemi
C) Proje yöntemi
D) Soru-Yanıt yöntemi
E) Problem çözme yöntemi
D. PROBLEM ÇÖZME YÖNTEMİ
Bireylerde üst düzey düşünme becerilerinin gelişimini sağlamayı amaçlar. öğrenciler problemin çözümünde bireysel ya da grup içinde sorumluluk alırlar. Düşünme süreçlerinin kullanılması için zengin fırsatlar sağlanır. Problemin tek bir çözüm yolu yoktur. öğrencilerin bilgi toplama ve problem çözmede etkin rol almajarı sağlanmış olur. Problem çözme, istenilen hedefe varabilmek için etkili ve yararlı olan araç ve davranış-ları türlü olanaklar arasından seçme ve kullanmadır. Problem çözme, bilimsel yöntem, eleştirisel düşünme, karar verme, sorgulama ve yansıtıcı düşünme gibi terimleri içermektedir. Bu yöntem, bir problemin çözümünde, genelleme ve sentez yapmada kullanılır. 2 s Araştırma Yoluyla öğrenme Yaklaşımı'nda kullanılır,
s Bilişsel alanın uygulama, analiz ve sentez ve değerlendirme basamaklarında davranış geliştirmede kullanılır.2

öğretim İlke ve Yöntemleri

105



Problem çözme yönteminde aşağıdaki basamaklar kullanılır.
1. Problemin hissedilmesi (farkına varma)
2. Problemi tanımlama
3. Problemin çözümüne yönelik denenceler
(hipotezler) oluşturma
4. Veri toplama, analiz ve yorumlama
5. Denenceleri test ederek doğruluklarını bulma
6. Çözümü uygulama ve önerilerde bulunma
Yukarıda verilen basamaklar John Dewey tarafından geliştirilmiştir.
Problem Cözme Yöntemi ile ilaili özet bilailer:
s -öğrencinin problem çözme sürecinde türlü alternatifleri geliştirerek, bilimsel yöntemi ve problem çözme aşamalarını kullanarak öğrenmesinin sağlanmasıdır.
s -Buluş yoluyla öğretim stratejisinde uygulama düzeyindeki hedef alantarının kazandırılmasında etkilidir.
220. Aşağıdakilerden hangisinin temel özelliği bireylerde üst düzey düşünme becerilerinin gelişimini sağlamaktır? (2003 KPSS-26)
A. Problem çözme
B. İşbirliğine dayalı çalısına
C. Laboratuvar çalışmaları
D. Demostrasyon
E. Inceleme-araştırma
221. Aşağıdakilerden verilen özelliklerden hangisi probleme dayalı öğrenmenin özetliklerinden biri değildir? (2001 KPSS-120)
A) öğrenci problemlerinin çözümünde bireysel ya
da grup içinde sorumluluk alma
B) öğretmenin sonucu söyleyerek öğrencilerin bu
sonuca ulaşmasını istemesi
C) Düşünme süreçlerinin kuilanılması için zengin
fırsatlar sağlama
D) Tek bir çözüm yolunun olmaması
E) Bilgi toplama ve problem çözmede etkin ro!
alma

E. PROJE TABANLI ÖĞRETİM YÖNTEMİ
Öğrencilerin grup olarak yada bireysel olarak bir problem yada senaryo üzerinde yerine getirdiği bir tür problem çözme etkinliğidir. Bu yöntemde genelde öğrencinin bireysel ve grup olarak gerçekleştirdiği öğrenme etkinliğinin sonucunda bir ürün yada performans ortaya koyması söz konusudur. Öğrenci merkezli öğrenmeyi temel alan bu yaklaşımda öğrenci ders senaryoları içerisinde, üst düzey düşünme, problem çözme, yaratıcılık, bilgiyi yeniden düzenleme, sorgulama, irdeleme gibi çatışmalar yaparak etkim öğrenmeye ulaşır. Proje tabanlı öğrenme yaklaşımında öğretmen planlama ve organizasyonda arka planda yer alır ve rehberlik yapar. Değerlendirme ürüne ve sürece yönelik olarak yapılır. Öğretmen ve öğrenciler değerlendirmeyi birlikte yaparlar.2
John Devvey'in İlerlemeci eğitim ilkelerinden yola çıkılarak geliştirilmiştir. Araç-gereç yapımı, öğrenme, çalışma, estetik nitelikli projeler olabilir.
Proje Temelli Öğrenme Yönteminin Özellikleri2 --■. s Proje tasarısmı öğretmen ve öğrenci birlikte yapar. s Proje temelli öğrenmede tek çözüm yoktur. Birden
fazla çözüm yolu üzerinde çalışılır. S Konular derinlemesine öğrenilir. s Öğrenciler bireyse! ve grup haünde çalışır ve
işbiriiği, sorumluluk, paylaşma gibi özellikler
gelişir. s Araştırma, sorgulama, yaratıcılık, problem çözme
gibi üst düzey zihinsel beceriler kullanılır. s Süreç ve ürün birlikte değerlendirilir. s Öğrenciyi hayata hazırlar. öğrencinin
bağımsızlığını kazanmasını, ekip halinde çalı-
şabilmesini ve problem çözme yeteneklerini
geliştirir.
222. Öğrencilere ilgi ve yetenekleri doğrultusunda araştırma ve bireysel projeler üzerinde çalışma olanakları sunulmalıdır.
Aşağıdakilerden hangisi, bu görüşü benimseyenlerin ulaşmak İstediği sonuçlardan biri değildir? (2004 KPSS-79)
A) Mantıksal düşünmeyi ve anlamlı öğrenmeyi
gerçekleştirme
B) Güdülenmeyi ve etkin katılımı sağlama
C) Düşünme becerilerini uygulama olanakları
yaratma
D) Öğrenmeyi öğrenme becerilerini geliştirme
E) Bilişsel alanın bilgi basamağındaki
öğrenmelerin kazanılmasına çalışma

106

öğretim Ilke ve Yöntemleri



223. Aşağıdakilerden hangisi Proje Tabanlı Öğrenme yaklaşımının kullanıldığı eğitim uygulamalarının temel özellikleri içerisinde yer almaz? (2003 KPSS-20)
A. Bir senaryo çerçevesinde rol dağılımlar:
B. Süreç ve ürünün birlikte değerlendirilmesi
C. Sınıf içi ve dışı araştırmaya dayalı etkinlikler
D. Sabi! bir içeriğe bağlı konular listesi
E. işbirlikli çalışma
224.
I. Çalışmalar genellikle bir senaryo çerçevesinde
yürütülür
II. öğrenciler grup halinde Ya da bireysel olarak
sorumluluklarmı yerine getirirler
III. süreç sonunda ortaya bir ürün konulur
IV. Değerlendirme de ortaya konulan ürün kadar
öğrenme süreci de önemlidir.
Yukarıda özellikleri verilen öğrenme yaklaşımı aşağıdakilerden hangisidir? (2003 KPSS-23)
A) Buluş yolu stratejisi
B) Yansıtıcı düşünme
C) Proje Tabanlı öğrenme
D) Tümevarıma öğrenme
E) Tam öğrenme yaklaşımı
225. ve 226. soruları aşağıdaki bilgilere göre yanıtlayınız. (2001 KPSS-50-51)
Bir öğretmen vatandaşlık dersinde "İnsan Haklarını Engelleyen Etmenler" konusunu işlerken sınıfı 4 ya da 5'erli gruplara ayırmış ve bu etmenlerden birini inceleyerek bu sorunların çözümü için öneriler getirmesini istemiştir.
Gruplara, seçtikleri etmenleri ve çözüm önerilerini anlatırken sergi, drama, gazete, pano vb. Hazırlama yoluna gidebileceklerini söylemiş; çalışmaları hem bireysel hem de grubun ortak çalışmalarına bakarak değerlendirebileceğini belirtmiştir.
225. Öğretmen aşağıdaki öğretme yaklaşımlarından hangisini kullanmaktadır?
A) Gözlem yoluyla öğrenme
B) Proje temelli öğrenme
C) Yansıtıcı düşünme
D) Benzetim (simülasyon) yoluyla öğrenme
E) Yaratıcı drama

226. Aşağıdaki öğretmen davranışlarından hanisi öğrencilerin etkin katılımını, özendirme gücü açısından en zavıftır?
A) Ülkenin genel yönleriyle tanıtılacağını gruba
bırakması
B) Sunuşta, nelerden yararlanabileceğine ilişkin
ömekler vermesi
C) Tüm ölçütlerin öğretmen tarafından belirlenmesi
D) öğrencilerin seçimlerini dikkate alması
E) Bireysel katkıya ve ortak ürüne bakacağını
belirtmesi
F. BİREYSEL ÇALIŞMA YÖNTEMİ
öğrencilerin yeteneklerine göre ilerlemelerini sağlamak, bağımstz çalışma alışkanlığı kazandırmak amacıyla kullanılır. Bir öğrencinin bir konuyu yaparak yaşayarak öğrenme yoludur. öğrenciler bir konuyu kendi başına öğrenmek istediği ya da kendi başına çalışmak istediği zaman kullanılır. Araştırma-inceleme yoluyla öğretim modelinde ve tam öğrenme modelinde kullanılır.
Uygulama, analiz, sentez düzeyindeki davranışları kazandırmada kullanılır.
öğrenilecek bilginin belli olduğu, fakat öğrenme yollarının çeşitli olduğu durumlarda kullanılır. Tam Öğrenme Modelinde ve Araştırma-inceleme Yoluyla öğretim Stratejisinde kullanılır. 6
Özellikleri
S öğrenci merkezlidir s Yaparak yaşayarak öğrenmeyi esas alır s Bağımsız çalışma alışkanlığı kazandırır s öğrenci kendi hızında ilerler S öğrencilerin kendi öğrenme yollarını kullanmasına imkan verir6
Uygulamada Dikkat Edilmesi Gerekenler
S Amaç ve konu iyi belirlenmelidir.
s Çalışma planı oluşturulmalıdır
s öğrencinin yaptığı çalışmalar dosyalanmalıdır
s Dosya öğrenciyle birlikte değerlendirilmelidir
s Gerekli düzeltmeler yapılmalıdır6

öğretim İlke ve Yöntemleri

107



227. Aşağıdaki durumlardan hangisi için öğrenciye proje ya da ev ödevi verilmesi daha önemlidir? (2002 KPSS-3)
A) öğrencilerin boş zamanlarını değerlendirmede
B) Konuların tekrar edilmesinde
C) Konulann günlük yaşamla ilişkilendirmesinde
D) öğrencilere bağımsız çalışma yeterliliği
kazandırmada
E) öğrencilerin hazır bulunuşluk düzeyini
yükseltmede
228. Aşağıdaki durumlardan hangisi için öğrenciye proje ya da ev ödevi verilmesi daha önemlidir? (2002 KPSS-15)
A) öğrencilerin boş zamanlarını değerlendirmede
B) Konulann tekrar edilmesinde
C) Konulann günlük yaşamla ilişkilendirmesinde
D) öğrencilere bağımsız çalışma yeterliliği
kazandırmada
E) Öğrencilerin yükseltmede
hazır bulunuşluk düzeyini

BÖLÜM 5 ÖGRETİM TEKNİKLERİ
Başlıca öğretim tekniklerini aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir.1
GRUPLA BİREYSEL SINIF DIŞI
ÖĞRETİM ÖĞRETİM ÖĞRETİM
TEKNİKLERİ TEKNİKLERİ TEKNİKLERİ
Beyin fırtınası s Bireyselleştirilmiş • Gezi
Gösteri öğretim • Gözlem
■/ Soru-cevap s Programlı • Görüşme
s Drama öğretim • Sergi
s Rol Oynama s Bilgisayar • Proje
• Benzetim destekli öğretim ödev
Altı Şapkalı
Düşünme
Tekniği
• Mikro öğretim
Eğitsel oyunlar
A. GRUPLA ÖGRETIM TEKNIKLERI
1. Beyin fırtınası
Bir konuya çözüm getirmek, karar vermek, hayal yoluyla düşünme ve fikir üretmek için kullanılan yaratıcı bir tekniktir.1
s Sıra dışı fikirlerin açıklanmasına fırsat verir Grupta problem çözmekle görevlendirilen üyeler mümkün olduğu kadar çok fikir ileri sürerler. Fikirler ile ilgili yorum, eleştiri yapılamaz fikirler kağıtlara yazılır sonrada üzerinde îartışma yapılır. Bir ana fıkre ulaşılmaya çalışılır2
S Sınırlayıcı olmayan bir yol izlenir.
s Süre sınırlaması vardır.
Doğal konuşma yapılır iyi-kötü, doğru-yanlış gibi yargılamalar kullanılmaz. Fikirlerin niteliğinden çok niceliği önemlidir.2
s Gruptaki herkes fıkrini söyleyebilir. Düşüncelerin üretilmesine ve geliştirilmesine önenrT verilir. Özendirici bir ortam oluşturularak katılımcılann serbest konuşabilmeieri sağlanır. Düşüncelerin ifadesi sırasında eleştirilere fırsat verilmez.
229. Aşağıda verilen durumların hangisinde, beyin fırtınası tekniği verimli bir biçimde uygulanamaz? (2004 KPSS-82)
A) Süreç boyunca fikirler düzeltilip yönlendirilirse
B) Sıra dışı fikirlerin açıklanmasına değer
verilirse
C) Kullanılan yaklaşımda smırlayıcı olmayan bir
yol izlenirse
D) Süre açısından sınırlılık getirilirse
E) Gruptaki herkese sorular yönetilirse

108

öğretim İlke ve Yöntemleri



230. Bir soruna çözüm bulmak amacıyla, bireylerin eleştiriye yer vermeyen bir ortamda düşüncelerini açıkladıkları, orijinal fikirlerin üretimini sağlamayı hedefleyen öğretim tekniği aşağıdakilerden hangisidir? (2003 KPSS-27)
A) Tartışma
B) Benzetim
C) Rol yapma
D) Beyin fırtınası
E) Soru-cevap
231. Belirtilenlerden hangisi "beyin fırtınası" tekniğinin başarısı engeller? (2002 KPSS-25)
A) Düşüncelerin üretilmesine ve geliştirilmesine
önem verilmesi
B) Düşüncelerin niteliğe de niceliğe de önem
verilmesi
C) özendirici bir ortam oluşturularak katılımcıların
serbest konuşabümelerinin sağlanması
D) Düşüncelerin ifadesi sırasında eleştirilerin
önlenmesi, değerlendirilmenin sonraya
bırakılması
E) Düşüncelerin ifadesinde bireylerin
yönlendirilmesi, görüşlerin düzenlenmesi
232. Amacr, kısa sürede çok sayıda fîkir üretmek, sorunlara çözüm getirmek ve yaratıcılığı geliştirmek olan etkinlik aşağıdakilerden hangisidir? (2001 KPSS-108)
A) Problem çözme
B) Beyin fırtınası
C) Güdümlü tartışma
D) Gösteri (demonstrasyon)
E) Grupla öğretim
2. Gösterip yaptırma
Bir işlemin, bir deneyin nasıl yapıldığını, bir araç-gerecin yada makinenin nasıl çalıştığını öğretmenin önce uygulama yaparak, göstererek ve açıklayarak sonrada öğrenciye yaptırarak öğrenmeyi sağladığı bir yöntemdir. Daha çok psiko-motor davranışların, Bilişsel alanın uygulama basamağının, karmaşık bazı olayların gösterilerek öğrenilmesinde kullanılır. En etkili yönü bir becerinin ustaca ve en uygun bir şekilde nasıl yapılabileceğinin öğretilmesidir,2 Bu nedenle öğrencilerin yaparak yaşayarak öğrenmeleri sağlanır. Genellikle psikomotor becerileri kazandırmak amacıyla kullanılır. öğrenilen bilgilerin uygulanmasını gerektirir. Amaç beceri geliştirmektir.

özellikle spor, fen, müzik ve sanat alanlarında kullanılmaktadır. Göze ve kulağa hitap ettiği için öğrenme düzeyi yüksektir. öğrencilerin ilgilerini çekmektedir. Gösteri kısa ve öğrencilerin anlayacağı hızda olmalıdır. Analiz, sentez, değerlendirme düzeyinde davranışların kazandırılması amaçlan-mamaktadır.
233. Aşağıdakilerden hangisi sınıf içi etkinliklerde
ağırlıklı olarak gösterip yaptırma tekniğine yer
veren bir öğretmenin hedefleri arasında yer
almamaktadır? (2003 KPSS-25)
A) öğrencilerin olayları analiz edebilmelerim
sağlamak
B) öğrencilerin yaparak yaşayarak öğrenme-
lerini sağlamak
C) Psiko-motor becerileri kazandırmak
D) öğrenilen bilgilerin uygulamasmı sağlamak
E) Beceri gelişimini sağlamak
234. Aşağıdaki durumlardan hangisi için gösterip
yaptırma yaklaşımı uygundur? (2002 KPSS-24)
A) Devinişsel (psikomotor) beceri kazandırma
B) Olgu ve olayları açıklama
C) Kavram geliştirme
D) Bağımsız çalışma alışkanlığı kazandırma
E) işbirliği ve paylaşımı artırma
3. Soru-cevap
öğretmenin konuyla ilgili önceden hazırladığı soruları sınıfta öğrencilere sorması ve öğrencilerin cevaplaması yöntemidir. öğretmen öğrencilerin düşünme ve yorum yapmalarına olanak sağlayan sorular hazırlamalıdır. Bu teknik, konunun ne kadar anlaşıldığı hakkında dönüt verir. Öğrenci soru sorulacağı için sürekli hazır haldedir.
Soru Sorarken Dikkat Edilecek Noktalar
s Sorular tüm sınıfa sorulmalı, biraz beklenmeli, daha sonra cevabı verecek öğrencinin adı söylenmelidir. Böylece öğrencilerin tümü şoruyu dinleyecek ve cevaplamaya çalışacaktır.
s Soruyu yalnızca bir öğrencinin cevaplamasına izin verilmelidir.
s Cevap için uygun yeterli zaman tanınmalıdır.
s Öğrencilerden tam cevap beklenmelidir. öğretmen Önemli noktaları açıklamak için soruyu cevaplamamalıdır. Eğer öğrenci soruyu cevaplamakta güçlük çekiyorsa bir başka öğrencinin ona yardım etmesi sağlanmalıdır.

öğretim llke ve Yöntemleri

109



öğrencilerin bir konu üzerinde düşünmelerini sağlar. Öğrencinin ne düşündüğünü ifade etme fırsatı verir. İyi anlaşılmayan noktaları açıklığa kavuşturur. Düzeltilmesi için fırsatlar oluşturur. Öğrencilerde sözlü anlatım becerileri geliştirir.
Doğru cevap veren öğrencilere "iyi", "güzel", gibi
sözlerle pekiştirilmeli, yanlış cevap veren öğrencilere
"şimdi hatırlayamadın, arkadaşını iyi dinle sana tekrar
soracağım" gibi sözler söylenmelidir.
Doğru cevaplar hemen pekişirilmelidir. Doğru cevaplar
için ipuçları verilmeli, yanlış cevaplar düzeltilmelidir.
Mümkün olduğunca farklı türden sorular sormaya
dikkat edilmelidir. Bunlar; Kapalı uçlu bilgiyi yoklayan
sorular, ilişkisel-birleştirici sorular, genişletme-açık uçlu
sorular şeklinde olabilir.
Örnek;
Genişletme- Trafik kazalarını önlemek için neler
önerirsiniz?
Kapalı uçlu- İstanbul'u kim fethetmiştir?
İlişkisel- Problem çözme ile araştırma- inceleme
yaklaşımları arasındaki ilişkiyi açıklayınız
235. Dersini işferken bir öğrenciye soru soran ve bu Öğrenciden yanhş yanıt alan bir öğretmenin aşağıdakilerden hangisi izlemesi gereken en uygun yoldur? (2004 KPSS-71)
A) Ceza kullanması
B) Öğrencinin, doğru yanıtt bulmasını
sağlayacak başka bir soru yöneltmesi
C) öğrenciye, yanlış yanıt verdiğini söylemesi
D) Öğrenciye doğru yanıt veren öğrencileri
örnek göstermesi
E) Öğrencinin söz hakkını kısıtlaması
236. Öğretim süreçlerinde, öğrencilerin bir konu üzerinde düşüncesini ve düşüncelerini ifade etmesini sağlamada, iyi anlaşılmayan noktaları açığa çıkarmada, düzeltmesi için fırsatlar yaratmada ve pekiştirme işlememde kullanılabilecek en uygun yöntem ve teknik, aşağıdakilerden hangisidir? (2004 KPSS-83)
A) Anlatma
B) Problem çözme
C) Soru-yanıt
D) Tartışma
E) Bireysel çalışma

237. Öğrencilerin sınıf ortamında bildikleri konular üzerinde kısa konuşmalar yapmasını isteyen öğretmenin ulaşmak istediği temel amaç aşağıdakilerden hangisidir? (2001 KPSS-45)
A) Sözdağarcığını zenginleştirmek
B) Tartışma kurallarını öğretmek
C) Yaşantıların paylaşılmasını sağlamak
D) Sözlü anlatım becerisini geliştirmek
E) Öğrencilerin heyecanla baş edebilmesini
sağlamak
4. Rol Oynama
Rol yapma tekniği; bir fikir, durum yada olayın başkasının kimliğine bürünüp o kişi gibi davranmaya çalışmasıdır. Burada öğrencinin neler söyleyeceği önceden belirlenmiştir. Önceden öğrenciye rolün nasH canlandırılacağı konusunda rehberlik yapılır. Rol yapma bittikten sonra durum yada olay sınıfça tartışılır. Ayrıca rol yapan öğrenciye neler hissettiği sorulur. Bu teknikte sadece problemin çözümü değil katıtanların insanı anlaması, insan ilişkilerinde olumlu tavır geliştirmeleri ve empati yoluyla başkalarını anlamaları sağlanır.
5. Drama
Doğaçlama, rol oynama ve tiyatro tekniklerinden yararlanarak öğrencilerin yaşantıyı, bir olayı, bir fikri veya soyut bir kavramı oyunsu süreçlerle canlandırmasıdır. Bir tiyatro oyununun sahneye konuluşundaki gibi dramada öğrenciler kendilerini o atmosferin içinde hissederier. Drama öğrencilerin hangi durumlarda nasıl davranmaları gerektiğini yaşayarak öğreten bir tekniktir.
Drama yönteminden birçok derste yararlanılır. Örneğin: Tarih dersinde ilkçağ konusu işlenirken öğrenciler kendi aralarında grup oluşturur. Giyim, mekan, insan ilişkileri, üretim gibi konularda hazırlanarak sınıfta bunu oynayabilirler ve sonuçta konuyu tartışırlar.
Drama da yer alan Öğrenciler bir anlamda olayın bir parçası olurlar. Drama onlara rolünü oynadıkları kişiliklerle konuşma olanağı sağlar Drama bireysel deneyimlerin gelişmesine katkı sağlar. Öğrenciler duygularını, davranışlarım, fikirlerini ve ilişkilerini geliştirirler.
Dramanın genel olarak iki türü vardır. Bunlar doğal drama ve biçimsel dramadır.3
Doğal dramada oyuncular kendilerini diledikleri gibi ifade ederler. Amaç bireylere serbest konuşma alışkanlığı kazandırmak, onların duygu ve düşüncelerini kendi sözcükleriyle istedikleri gibi

110

Öğretim İlke ve Yöntemleh



açıklama yapmalarına imkan sağlamaktadır.3 Kendilerini geliştirirler, araç gereç gerektirmez.
Bicimsel drama daha çok yetişkin bireylere yöneliktir. Bunda oyunlar daha ciddi ve planlıdır. Oynanacak oyun ya da hikaye, oyuncular tarafından paylaşılmış, provası yapılmıştır. Her iki drama türünün pek çok çeşidi vardır. Bunlar arasında serbest oyunlar, hikayeleri sahneleme, resimlerle hikaye sahneleme, radyo ve TV haber ve yayınlarını taklit etme ve gölge oyunları doğal dramaya örnek olabilir. Kuklalar, pandomim ve diğer bazı oyunlar da biçimsel dramaya örnek verebilir.3
Dramanın, biçimsel drama türü olarak kabul ediiebilecek bir biçimi de yaratıcı dramadır: Yaraîıcı dramayı genel hatları ile inceîemekte yarar vardır.
Yaratıcı Drama
Yaratıcı drama, bilişsel, duyuşsal ve psiko-motor becerileri kazandırmada etkili olabilen, önceden hazırlanmış bir metin olmadan rol alanların kendi yaratıcılık özelliklerini kullanarak oluşturdukları rolleri sundukları bir Öğretim yöntemidir.3
s Rol oynama ile drama arasındaki fark; Rol oynamada birey, başka birinin kimliğine bürünerek dünyaya başkasının penceresinden bakmaya çalışır. Drama da ise bireyde gelecekte veya başka ortamlarda karşılaşabileceği durumlara muhtemel çözüm yollarını oynayarak hazırlıklı olmayı içerir.
6. Benzetim
öğrencilerin bir konuyu gerçekmiş gibi ele alarak üzerinde çalışma yaptıkları bir tekniktir. Gerçek ortam ve araçlar kullanılarak yapılması tehlikeli ve pahalı olan durumlarda başvurulması gereken bir yöntemdir. Gerçek durumlar model yada sanal ortamda (bilgisayar) yaratılabilir. Uçak eğitimi, kadavra üzerinde ameliyat vb. Bu teknikte bilgisayardan sıkça yararlanılır. Öğrenme düzeyi oldukça yüksektir. Yavaş öğrenen öğrenciler için faydalıdır.
238. Âşağıdaki yöntem ve teknikler dikkate alındığında hangisinde öğretmen etkinliği diğerierine oranla daha baskındır? (2003 KPSS-28)
A) Gösterip yaptırma
B) örnek olay
C) Tanışma
D) Benzetim
E) Düz anlatım
7. Altı Şapkaiı Düşünme Tekniği
öğrencilere yeni fıkır üretmenin yollan öğretilmeye çalışılmakta, öğrencilerden düşüncelerini kullanılan şapkaların gerektirdiği biçimde ortaya koymaları ve

mevcut problemin çözümü konusunda görüşler üretmeleri istenilmektedir. Böylece birey giydiği şapkanın gerektirdiği biçimde düşünce üretmeye çalıştığı için, düşüncenin sadeleştirilmesi gerçekleştirilebilmektedir. Uygulama sırasında şapkalar değiştirilerek, istenildiği anda başka bir düşünme biçimine geçiş mümkün olabilmektedir. Teknik, altı farklı renkte şapka ve bunlara yüklenen anlama göre görüş oluşturma esasına dayanmaktadır.3 Şapkaların renkleri ve özellikleri aşağıdaki gibidir;
Beyaz Şapka: Tarafsız
Kırmızı Şapka: Duygusal, kişisel
Siyah Şapka: Kötümser
Sarı Şapka: İyimser
Yeşi! Şapka: Yenilikçi, üretken
Mavi Şapka: Serinkanlı, analizci
8. Mikro öğretim
öğretmen eğitimde kullanılan ve az sayıdaki öğrencinin grup çalışmalarıyla gerçekleştirdiği.-. bir tekniktir. Dersler kısa tutulur. Her öğrenci konusunu sunar, sunu video, teyp vb. kayda alınır. Dersten sonra sunu birlikte izlenir ve tartışılır ve değerlendirilir.2 Yüz yüze eğitimin gerçekleştirildiği sınıf içi uygulamaları kapsayan bir tekniktir. 6
239.
• Hizmet öncesi öğretmen eğitiminde kullanılır.
• öğrenci sayısının az olması önemlidir.
• Dersler 515 dk. tutularak oluşan süreç içinde
kaydedilir.
• Kaydedilen süreç sınıf içinde izlenerek tartışılır.
• öğretim becerileri gözlem ve dönütlere göre
tekrarlanır böylelikle bu beceriler geliştirilmeye
çalışılır.
Yukarıda özellikleri sıralanan öğretme öğrenme yönteminin ya da tekniğinin adı nedir? (2004)
A) Münazara
B) Programlı öğretim
C) Bireyselleştirilmiş öğretim
D) Mikro eğitim
E) Görüşme
240. Öğretmen adaylarının sınıfta sunduğu dersin video kayıtlarma bakıiarak davranış düzeftme ve geliştirme yöntemine en ad verilir? (2002 KPSS-19)
A) Ekiple öğretim
B) Mikro öğretim
C) işbirliğine dayalı öğretim
D) Birebir öğretim
E) Programlı öğretim

öğretim ilke ve Yöntemleh

111



9. Eğitsel oyunlar
öğrenilen bilgilerin pekiştirilmesini ve daha rahat bir ortamda tekrar edilmesini sağlayan bir tekniktir. öğrenciye neşeli ve rahat ortam sağlanmakta, sınıf içi çalışmalara da değişiklik getirmektedir. Konular oyuna dönüştürülerek ilgi çekici duruma getirilir. 2 Kart oyunları, bilmeceler, bulmacalar buna örnektir.6

somut yaşantılar sağlamak ve okul-yaşam arasındaki bağı kurmak amacıyla yapılan planlı ziyaret tekniğidir.2 Gezi iyi planianmalıdır. Gezi yapılacak kurumdan ve okul müdürlüğünden izin alınarak gezi programının bütün boyutları öğrencilerle birlikte planlanmalı ve yürütülmelidir. Gezi sonuçları sınıfta tartışılmalı ve raporlaştırılmalıdır. Özellikle duyuşsal davranışların kazanılmasında etkilidir.



B. BİREYSEL ÖĞRETİM TEKNİKLERİ
1. Bilgisayar Destekli Öğretim
Bilgisayar öğretiminde öğretmene yardımcı bir öğretim
aracı olarak kullanılır.
s öğrenciler için, renkli, hareketli, animasyonlu
olarak hazırlanan eğitim CD leri aracılığı ile öğ-
renme zevkli ve ilgi çekici hale gelir.
s Bilgisayar öğretmenin yerine geçen bir araç değil, öğretmene yardımcı olan, öğretimi tamamlayıcı bir destek aracıdır
2. Bireyselleştirilmiş Öğretim (Keller modeli)
Öğrenci merkezli bir öğretim tekniğidir. Öğretmenin rolü öğrenci merkezli öğrenme etkinlikleri düzenlemektir. öğrencinin öğrenme hızına bağlı olarak öğretim tasarlanır. Öğrencilerin öğretim etkinliklerinden sorumlu olmaları amaçlanmaktadır. Programlı öğretim ve bilgisayar destekli öğretim bu yaklaşıma hizmet eder.
öğrencilerin bireysel ayrılıklarına göre farklı çalışmalar yaptırılmasını gerektirir. Bir sınıfı oluşturan öğrenciler arasındaki öğrenme ve bireysel farklılıklarının giderilerek her öğrenciye hızına uygun öğretim yapılması sürecidir. öğrenme stili, tarzı önemlidir. Yapılması gereken bireysel çalışmalar;
* Dönüşümlü günlük çalışmalar,
s Beceri çeliştirme çalışmaları
s Planlı grup çalışmaları
V Düzey geliştirme çalışmalan yapılır.
Özellikleri;
Yetersizlik ve eksiklikleri tamamlamada
kullanılır
Beceri geliştirmede kullanılır
Bireysel hızda ilerlemeyi sağlar

241.Eğitsel gezilerin temel amacı aşağıdakilerden hangisidir? (2001 KPSS-47)
A) Boş zamanları değerlendirmek
B) Öğrenciler arasında yardımlaşmayı geliştirme
C) Ilk elden somut yaşantılar sağlama
D) Öğrencilerin hazır oluş düzeyini yükseltme
E) Öğrencileri sınıf ortamının monotonluğundan
kurtarmak
2. Gözlem
Bir nesneyi, durumu gözleyerek doğrudan bilgi edinme yoludur. Uygulama basamağındaki davranışlann kazandırılmasında kullanılır.
Öğrencilerin gerçek hayat içinde ya da yapay ortamlarda (laboratuar, sınıf) olayları, nesneleri, insanları bir plan dahilinde izlemeye dayalı bir tekniktir. Belirli bir nesne, olay ya da durumla ilgili bilgi toplamak amacıyla yapılır.2
Doğrudan bilgi edinme yollarından biridir. Uygulama basamağındaki davranışların kazanılmasında başvurulabilir.
3. Sergi
öğrencilerin, öğrenme sürecinde ürettikleri ürünlerin değerlendiği ve paylaşmayı sağlayan bir tekniktir. Hazırlanan ürünler; sınıf sergileri, fuarlar, şiir, kitap, resim, heykel sergileri gibi etkinliklerle ortaya konulur. Bu teknikte öğrencilerin yaratıcılığı, üretkenlikleri, becerileri geliştirilir ve öğrenme süreci ile ilgi çekici, doyum sağlayıcı bir anlama kavuşur. Öğrenci aynı zamanda yaparak-yaşayarak ve planlı iş yapma alışkanlıkları kazanır2
öğrenme araç ve ürünlerini gezip görmek, tanımak amacıyla yapılır. 6



C. SINIF DIŞI ÖĞRETİM TEKNİKLERJ
1. Gezi
Okul ve sınıf çalışmalarını tamamlamak, ünitede geçen konuları doğal ortamında görmek, öğrencilere ilk elden

4. Ev Ödevi
Öğrencilerin sınıf dışında yaptığı ek öğrenme etkinliği olarak gerçekleştirilir. Eksikleri tamamlamak, davranışları pekiştirmek ve geliştirmek, gelecek konulara hazırlık yapmak amacıyla kullanılır. Her öğrenciye ayrı ayrı ödev verilebileceği gibi grup ödevleri de verilebilir. 6

112

öğretim llke ve Yöntemleh



Ödevlerin özellikleri
s ödev açık, net ve anlaşılır olmalı
s öğrenciye öncelikle sınıfta anladığı ve öğrendikleri konuların tekrarını ve alıştırmasını yapmaya dönük ödev verilmelidir,
s ödevlerle ilgili öğrenciye anında dönüt verilmelidir.
s En çok okulda kazanılan davranışların pekiştirilmesini sağlamak amacıyla kullanılır.
s Mutlaka eğitsel bir değer taşımalıdır.
s ödev, öğrencinin bireysel yapabileceği içerikte verilmelidir. Zor ve karmaşık ödevleri yapamayan öğrenciler başkalarından yardım istemekte ve bu sürede olumsuz psikolojik durumlar yaşamaktadırlar.
s Ödev, öğrencinin gelişim düzeyine uygun ve normal süre için verilmelidir.2
5. Görüşme
Öğrenme konusuyla ilgili bilgileri uzman kişilerden alarak sınıf ortamında aktarmaya dayalı bir tekniktir. Uzrnan kişi sınıf ortamına getirilebilir veya görüşme ziyaret etme şeklinde gerçekleştirilir. Uzman kişinin açıklamaları ve bilgileri konuyu yaşayan birisi olması sebebiyle daha gerçekçi ve etkileyici olabilir.2
242. Aşağıdakilerden hangisi öğrencilere verilen ev ödevlerinin en çok kullanıldığı durumdur? (2003 KPSS-30)
A) öğrencinin hoş zamanlarını
değerlendirmelerini sağlamak.
B) öğrenciler arasında iletişimi kuvvetlendirmek.
C) Okulda kazanılan davranışların pekiştirilmesini
sağlamak.
D) Ailedeki diğer bireylerin de öğrenmeye katkısını
sağlamak.
E) öğrenci başarısını daha çok ölçmeyle yapmak.

YARARLANILAN KAYNAKLAR
1. Öğretmen Adayları İçin Konu Anlatımlı KPSS
Ankara: Pegem A Yayınları 2004
2. Oktaylar, Hasan Can. Öğretmen Adayları İçin Konu
Anlatımlı, Örnek Çözümlü KPSS. Ankara; Yargı
Yayınevi, 2004
3. Taşpınar, M. Kuramdan Uygulamaya Öğretim
Yöntemleri. Elazığ: Üniversite Kitabevi, 2004
4. Sönmez, V. Program Geliştirmede Öğretmen Ei
Kitabı. Ankara: Anı Yayıncılık. 2001
5. Demirel, özcan. Planlamadan Değerlendirmeye
Öğretme Sanatı. Ankara: Pegem Yayınları, 2003
6. Tan, Şeref. KPSS Eğitim Bilimleri Ankara: Empati
Yayınevi, 2004

243. Bir öğretmen ödev verirken, aşağıdakilerden öncelikle hangisine dikkat etmelidir? (2001 KPSS-113)
A) Eğitsel değer taşımasına
B) Uzun zaman almamasına
C) Konusunun yakın çevreyle bağlantılı olmasına
D) Bilgi toplamayı gerektirmesine
E) Bireysel olarak yapılabilmesine
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntü
    Son mesaj
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 6 misafir