Kamu yönetimi 1-14.Üniteler Ders Notu ATA AÖF

Cevapla
ATAAÖF
Mesajlar: 173
Kayıt: 03 Eki 2018 13:45
İletişim:

03 Eki 2018 14:16

KAMU ünite 1
Yönetim:Daha önceden tespit edilen bir hedefi gerçekleştirebilmek için madde ve insan kaynaklarını kullanarak,örgütlü bir şekilde yapılan grup faaliyetidir.

---Yönetimin Özellikleri---
=>Sosyolojiden yararlanır.
=>Belirli prensipleri vardır. (Örn;HanryFayol )
=>İdare hukuku prensiplerine tabiidir.
=>Birçok alanda faaliyet gösteren devlet birimlerinin fayda-maliyet ve verimlilik acısından incelenmesi sonucu ortaya çıkar.
****Fayol:Planlama,Örgütleme,Emirverme,Koordinasyon-eşgüdüm,Denetim

---Yönetim Biliminin İlkeleri---
**Fayol=>1916'da eseri yayınlandı,1919'da ingilizceye çevrildi.
Fayol'unilkeleri:İşbölümü,Yönetim birliği (Yönetimde hiyerarşik yapı),Merkezileşme,Yetki ve sorumluluk,Hiyerarşi,Kumanda birliği (Her astın bir üstle calışması),Disiplin, Hakkaniyet,Genel çıkarların kişisel çıkarlara üstünlüğü,Çalışanların ödüllendirilmesi, Düzen,Personel devamlılığı ve denge,Girişim,Birlik ruhu
**Taylor=>1911-Yönetim Biliminin Prensipleri
Taylor'un ilkeleri:Bilimsel yöntemlerin uygulanması,Teşvik amaçlı prim ve ikramiyeler, Kurum çalışanlarının işe alım ve istihdamlarının belirli prensibe bağlanması,iletişim,adaletli yönetim

---Kamu Yönetimi---
**Kamu Yönetimi:İşlevsel anlamda kamu politikaları belirleme ve uygulama;yapısal anlamda devletin örgütsel yapısı
**Kamu yönetiminin bir bilim dalı olarak ortaya çıkması=>Bonnin-"Kamu Yönetim İlkeleri".(1812)
**Kamu yönetiminin Türkiye'de ortaya çıkması=>TODAİE'nin kurulması.(1952)
**Woodrow Wilson-"Yönetimin İncelenmesi"=>Yönetim ve siyaset ayrımı,Kamu ve özel kurumların kıyaslanması,Gelişmenin kamu çalışanlarının eğitilmesi ile mümkünü

---Yeni Kamu Yönetimi---
**H.GergeFredericson-"Yeni Bir Kamu Yönetimine Doğru"
**Kamu kurumları özel şirket gibi çalışmalı,hizmet sunumunda rekabetli bir ortam hazırlanmalı,denetimin daha çok halk tarafından yapıldığı performansa dayalı bir yönetim tarzı kullanılmalı
**Vatandaş=Müşteri

---Kamu Yönetiminde Kullanılan Temel Kavramlar---
>>Halk:Bir ülkede yaşayan tüm bireylerden,çeşitli üretici-tüketici gruplarından,siyasiliderler,yasama organı üyeleri ve baskı gruplarından oluşur.
>>Örgüt:Ortak hedefleri gerçekleştirmek amacıyla kisilerin veya kurumların oluşturduğu bir yapılanma.
>>Devlet:İnsanlar arasındaki iliskileri düzenleyen ve bu iliskilerin normlara uygun olarak yürütülmesini sağlayan,anlaşmazlıklarıcözümleyen,kamusal mal ve hizmetleri üreten ve yöneten en üst egemen meşru güç
>>Merkezi Yönetim:Karar mekanizmalarının merkezi bir yapıya bağlı ve bu yapı tarafından belirleniyor olması,insan kaynakları işlemlerinin ve tüm kamu hizmetlerinin karar ve faaliyetlerinin merkez tarafından belirlenen bir hiyerarşi içerisinde bağlı birimler tarafından yürütülmesi
>>Yerinden Yönetim:Merkezi yönetim tarafından kullanılan yetkinin bir kısmının yerel idarelere aktarılması
>>Yönetişim:Toplumun bütün aktörlerinin karar mekanizmalarında ve yönetimde katkıda bulunmaları
>>Kamu Politikası:Toplumsal sorunları tanımlama ve bunların çözümlerini belirleme.
>>Kamu Maliyesi:Kamufaaliyelerini,harcamalarını ve bu harcamaların finansmanı için alternatif gelir kaynaklarını inceleyen bilim dalı.
>>Kamu Görevlileri:Kamu örgütüne ve kurumuna bağlı çalışan.
>>Norm Düzeni:Hukuk Düzeni
>>Bürokrasi:
1.Devlet kurumlarında kırtasiye işlemlerini öne sürmek,işlemleri zorlaştırma ve kırtasiyecilik
2.Devlet kurumlarında çalışan üst düzey yöneticiler topluluğu
Kamu Yönetimi (2.Ünite)
**Yağma Sistemi:Kamu görevlilerinin yeni seçilen partinin yandaşlarından atanması.ABD (19.yy)
**Modern anlamda kamu yönetimi örgütlenmesi Avrupa ve ABD (1850 sonrası)
**Kamu bürokrasisinin profesyonellesmesi =>Kamu yönetimi örgütlenmesinin ilk adımı
**Kamu yönetiminin ortaya çıkmasına katkı sağlayan öncüler:Bonnin,Wilson,LorenzvanStein,Goodnow
**Kamu yönetiminin kurucusu Woodrow Wilson
**Amerikan Siyaset Derneği kurucusu ve ilk baskanıGoodnow

-----Klasik Dönemde Kamu Yönetiminin Gelişimi-----
>>Sanayi kuruluşlarının ve kamu kurumlarının örgütsel yapıları ve işleyişi hakkında açıklama
**Taylor-"Bilimsel Yönetimin İlkeleri" (1911) ->Eyaletler Arası Demir Yolu Düzenleme Kurulunun önünde sunum yapmıştır.
**Weber-"Bürokrasi Teorisi" (1920) ->Modern bürokrasinin tanımını ve tartısmasını en iyi yapan ilk kisidir.
**Fayol-"Genel Sanayi Yönetimi" (1916) ->İlkeleri:İşbölümü,otorite,disiplin,komuta birliği,yönetimbirliği,genel menfaatlerin özel menfaatlerden üstünlüğü,merkeziyetcilik,otoritezinciri,isödüllendirilmesi,hakkaniyet,personelin memuriyetinde istikrar,inisiyatif,birlik ruhu
**Gulick ve Urwick-"Yönetim Bilimi Üzerine Makaleler" ->Yönetim ilkeleri:Planlama,örgütleme,personelyönetimi,yöneltme,eşgüdüm,haberleşme,mali planlama
NOT:Gulick'in yönetim ilkeleri HerbertSimon tarafından elestirilmistir.(1940)
**Willoughby kamu bütçesi oluşturmanın çağrısını yapan Taft Komisyonu üyesiydi (1912),Bütçe ve Muhasebe Kanunu'nun çıkmasında önemli rol oynamıştır (1921),"Bütçe Reformu Hareketi" (1918)
**Leonardo D.White-"Kamu Yönetimi İncelemesine Giriş" (1928)->İlk kamu yönetimi ders kitabı

-----Neo-Klasik Dönemde Kamu Yönetimi Biliminin Gelişimi-----
**Yönetim mekanizmasının biçimsel iliskilerdencok ,insana ve insanların doğal iliskilerinden meydana geldigi düşüncesi 1930'lardan sonra yaygınlaştı.
**Mary ParkerFollett-Davranışsal Yaklaşım
**Follett'in kamu ve genel yönetime katkısı özetle:"Yönetim faaliyeti birileri üzerine güç kullanımı değil,birileriyle güç kullanımıdır."
**ChesterBarnard-"Yürütmenin Fonksiyonları" (1938)
**Elton Mayo-İnsan İliskileri Teorisi =>Bu yaklaşım Amerika'nın Şikagosehrinde Western Hawthorne Elektrik Şirketi'nin fabrikalarında yapılan araştırmaya dayanmaktadır.(1924-1932)
**Motivasyon Teorileri:Maslow-İhtiyaçlarHiyerarşisi,Hezberg'in Motivasyon Hijyen Teorisi,McGregor-X ve Y Teorisi,Argyris'inOlgunsuzluk-Olgunluk Teorisi ve Karma Modeli

-----Siyaset-Yönetim Ayrımı Tartışması-----
**Siyaset-yönetim ayrımının olmadığına ve birlikte incelenmesi gerektiğine inanan düşünürler:HerbertSimon,PaulAppelby,DwightWaldo,RobertDahl
**Daha kapsamlı bir bakış açısıyla yönetim mekanizmalarının çevresiyle bir bütün olarak incelenmeye başlanması:Katz ve Kahn-Örgütlerin Sosyal Psikolojisi (1966),David Easton-siyasal sistem açıklamaları,Burns ve Stalker-durumsallık yaklaşımı
**1940'lardan sonra kamu yönetimi disiplininin sadece yönetim mekanizmasını inceleyen bir bilim dalı olmadıgı aynı zamanda siyaseti de inceleyen bir bilim dalı olması düşüncesi 1970'lerde kamu politikası çalısmalarına katkı yapmıştır.

-----Yeni Kamu Yönetimi ve Yeni Kamu Hizmeti-----
**H.GeorgeFrederickson-"Yeni Bir Kamu Yönetimine Doğru"->Bu makalede Frederickson yeni kamu hareketini ikinci nesil davranışçılık olarak adlandırmıştır.Bu yaklaşımla kamu yönetimi halkın ihtiyaclarına daha fazla hitap eden,müşteri-vatandaş odaklı,daha kuralcı ve daha bilimsel esaslara göre gerçekleştirmelidir.
**David Osborne ve TedGaebler-"Kamu Yönetiminin Yeniden İcadı"->Yeni kamu yönetimi yaklaşımı ile kamu kurum ve kuruluşlarının şeffaf,hesapverebilir,performansı önde tutan,stratejik vizyona sahip,verimlilik ve etkililigi esas alan bir kamu yönetimi oluşturulması esas alınmıştır.
**Yeni kamu yönetimi yaklaşımını uygulayan ülkelerde ortaya çıkan sorunlar sonucu Janet-Robert Denhardt,kamu görevlisinin toplumu kontrol etme ve yönlendirmeden ziyade vatandaşlara yardım ve onların ortak çıkarlarını korumak ve rolünü ortaya için 7 ilke önermistir:
1)Kamu görevlisinin görevi topluma ve vatandaşlara hizmet etmektir.
2)Kamu yararı bir ara ürün değil amactır.
3)Kamu görevlisi stratejik düşünür ama demokratik sekilde hareket eder.
4)Kamu görevlisi müşterilere değil vatandaşlara hizmet eder.
5)Hesap verebilirlik basit değildir.
6)Sadece üretkenliğe ve verimliliğe değil,aslında insanlara deger verilmelidir.
7)Kamu görevlisi girişimcilikten fazla vatandaşlığa ve kamu hizmetine deger vermelidir.

-----Türkiye'de Kamu Yönetimi Biliminin Ortaya Çıkışı ve Gelişimi-----
**Türkiye'de kamu yönetimi Avrupa ve ABD'nin etkisiyle ortaya çıkmıştır,ancak bu literatürün etkisinde devam etmiş kendine özgü bir kamu yönetimi gelismemistir.
**TODAİE-> 1952'de kurulmuş,1953'te faaliyete geçmiştir;7163 sayılı kanunla bugünkü statüsüne kavusarakbilimsel,yönetsel ve mali açıdan özerklik ve tüzel kişilik kazanmıştır.
**TODAİE kurulma amaçları:
>>Kamu yönetiminin çağdaş gelişimi için çalısmalarda bulunmak
>>Yönetim konusunda öğretim elemanı yetiştirmek,bu konuda çalışan diger kurumlara katkıda bulunmak
>>Kamu görevlilerinin uzmanlasmalarını sağlamak
**Ankara Üni. Siyasi Bilgiler Fakültesi 1957'de kurulan Amme İdaresi Kürsüsü 1967'de Kamu Yönetimi Kürsüsü adıyla işlevine devam etmiştir.
**1981'de İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi kamu yönetimi bölümlerinin açılması yaygınlaştı.
Kamu Yönetimi (3.Ünite)
DEVLETİN GELİŞİMİ
**Devletin en önemli görevi vatandaşın huzuru ve mutluluğu için çalışmaktır.
**Sosyal devlet olma sonucu toplumda ihtiyac sahibi gruplara (ögrenciler,yoksullar,yaşlılar) dogrudan yardım yapar.

-----Geleneksel Devlet-----
**Geleneksel yönetim insanlık tarihinin basından 17.yy 2.yarısı yönetim kavramının ilk kullanıldığı zamana kadar (modernleşme hareketinin başlaması ile) <başlangıç-bitiş>
**Tarıma dayalı ekonomik yasam
**Yöneten-yönetilen arasında hukuki iliski yok
**Zorla iktidar el degisikligi
**İktidarda olmanın meşru sayılması güce,diniesaslara,işgallere dayanmaktaydı.

-----Modern Devlet-----
**Rönesans ile başlayıp Fransız İhtilali ve Sanayi Devrimine kadar devam etmiştir.
**Sanayileşme ve milliyetçiliğe dayanır.
**İktidar üzerindeki dini anlayışların baskısı azaldı.(Laiklik hedeflendi.)
**Vatandaşların yönetimle olan iliskilerinde hukuki kurallar var.(Hukukun üstünlüğü)
**İktidarı ele geçirmeye çalışan halkın cabaları Fransız İhtilaline kadar devam etmiştir.

-----Postmodern Devlet-----
**AB'nin ortaya çıkması ile başladı.
**Uluslararası iliskilerin gelişmesi ve ülkelerin birbirleriyle etkileşiminin artmasından dolayı ulus devletlerin etkinliklerini kaybetmeye başladıkları düşünülmekte

DEVLET TOPLUM İLİSKİLERİ AÇISINDAN DEVLET
-----Güçlü Devlet-----
**Devletin topluma karsı güçlü olması
**Hedef;topluma bütün yönleriyle hükmetme
**Almanya,Japonya,Türkiye,Fransa

-----Zayıf Devlet-----
**Toplumun devlete karsı güçlü olması
**Hedefi;toplumahizmettir,kamu görevlileri ve bürokrasi ikincil durumdadır.

KAMU YÖNETİMİ AÇISINDAN DEĞİŞEN DEVLETİN ROLÜ
-----Minimal Liberal Devlet (1900-1930)-----
**Liberalizm John Locke ve Adam Smith'in fikirleri doğrultusunda gelişmiştir.
**Liberalizmde devlet güvenlik,adalet ve savunma gibi konularda hizmet etmekte,ekonomiye müdahale etmemektedir.
**Türkiye kuruluşundan 1930'lara kadar liberal ekonomi politikalarını uygulamıştır.

-----Müdahaleci Sosyal Devlet (1930-1980)-----
**1.Dünya Savaşı'ndan sonra ülkelerdeki kıtlık ve fakirlik sonucu John Maynard Keynes ekonomiye devlet müdahalesi fikrini sunmuştur,birçok ülke uygulamıştır.İngiltere en iyi örneğidir.

-----Düzenleyici Devlet (1980-2000)-----
**Margaret Thatcher ve Ronald Reagon devlet başkanları olarak 1980'li yıllarda İngiltere ve ABD'de is basına gecmesiyle yeni liberal ve muhafazakar politikalarla devletin küçülmesi fikri hızla uygulanmaya başlanmıştır.Uygulanan bu politikalar devletin kamu hizmetlerini sağlayıcı değil,sadece düzenleyici olması gerektiği anlayışını yaygınlaştırmıştır.Devleti küçültürken nitel olarak etkinliği ve verimliliği artırmaya çalışılmıştır.

-----Yönetişen Devlet (2000-2009)-----
**Yönetişim;halkın yönetime katılması
**Yönetişim kavramı ilk defa OECD (1989) toplantı sonuc raporunda kullanılmıştır.

-----Kısmi Müdahaleci Devlet (2009-...)-----
**Devletin mali olarak kısmen müdahale etmesi

DEVLET KİME HİZMET EDİYOR?
-----Çoğulcu Yaklaşım-----
**Dogrudan demokrasinin hedeflendigi bir yaklaşımdır,ancak nüfusun az olduğu toplumlarda bile uygulanmamıştır.

-----Seçkinci Yaklaşım-----
**Bu yaklaşım Masco ve Pareto (İtalyan düşünürler) tarafından yönetici seçkinler hakkındaki düşünceleri ile ortaya çıkmıştır.
**Yönetilenler yönetenler tarafından kısmen yasal,kısmen yasal olmayan bazen keyfi ve şiddet usulleriyle yönetilirler.
**Devletten sonra gücü elinde tutanlar;bürokratlar,teknokratlar,askerler,devlet memurları

-----Marksist Yaklaşım-----
**Marksizm,toplumun alt ve üst yapılardan oluştuğu,alt yapının belirleyici ve diger üst yapıları oluşturan bir anlayışa dayanmaktadır.
**Devlet işçiler üzerinde baskı yapan ve sermaye sahiplerinin haklarını koruyan bir sistemdir.Bu yüzden de işçiler devleti ele geçirmeli ve toplumdaki adaletsizliğe son vermelidir.

TÜRKİYE'DE MODERNLEŞME VE MODERN DEVLETİN ORTAYA ÇIKIŞI
**Batıdan geri kalma kaygılarıyla uygulanmaya çalışılmıştır.
**Cumhuriyetin ilanı ile sekilsel de olsa modern bir devletin kurulması ile sonuçlanmıştır.Modern hukuk sistemi ile ulus devlete bağlı vatandaşlık sistemine gecilmistir.
Kamu Yönetimi (4.Ünite)
**Kamu yönetiminin bir bilim alanı olma çağrısını ilk yapan Wilson-"Yönetimin İncelenmesi" (1887)
**Siyaset ve yönetimin ayrı alanlar olarak kabul edilerek incelenmesi ->Goodnow-"Siyaset ve Yönetim" (1900)

-----Frederic Taylor'un Bilimsel Yönetim Yaklaşımı-----
**Çalışanları verimli kullanılması gereken is gücü birimleri olarak gören düşüncenin öncüsü.
**Bilimsel,profesyonel,hiyerarşik,is bölümü (yönetim anlayışının anahtar kelimeleri)
**Taylor'un bilimsel yönetim ilkeleri:
@Yönetim,yapılacak her isin her bir bölümü için bir birim geliştirmelidir.
@Yönetim,tüm işçileri bilimsel olarak secmeli,eğitmeli ve geliştirmelidir.
@Yönetim,iscilerin bilimsel metotlara uygun çalısmasını sağlamalıdır.
@Yönetim,sorumluluğu işçiler ve yoneticiler arasında dengeli paylastırmalıdır.

-----MaxWeber'in Bürokrasi Teorisi-----
**Weber'in bürokrasi tartisması toplumdaki üç otorite analizi ile bağlantılıdır:
Karizmatik otorite;belli ve istisnai bir kutsallığa olan bağlılığa,kahramanlığa veya bir kisinin örnek ve olağanüstü karakterine dayanır.
Geleneksel otorite;geleneksel olarak gücü elinde tutan ve kullananların zaten o konuda halk nazarında var olan geleneksel meşruiyetine dayanır.
Rasyonel-hukuki otorite;normatif kuralların yasallıgına olan inanca ve bu kurallar altında emirleri vermek üzere yetkilendirilmiskisilerin hakkı olduğu düşüncesine dayanır.
**Bugünkü kamu kurumlarını biçimsel olarak ilk ve en iyi betimleyen Weber'dir.

-----HanryFayol'un Yönetim Bilimi Yaklaşımı-----
**Yönetim Fonksiyonları:Planlama,örgütleme,emirverme,koordinasyon-eşgüdüm,denetim
**Yönetim İlkeleri:İşbölümü,yönetimbirliği,merkezileşme,yetki ve sorumluluk,hiyerarşi, kumanda birliği (her astın bir üstle calışması),disiplin,hakkaniyet,genel çıkarların kişisel çıkarlara üstünlüğü,çalışanlarınödüllendirilmesi,düzen,personel devamlılığı ve denge, girişim,birlik ruhu

-----Gulick ve Urwick'in Yönetim Teorisi-----
**İlkeleri:Planlama,örgütleme,personelyönetimi,yöneltme (sevk ve idare),eşgüdüm (koordinasyon),haberleşme,mali planlama

Kamu Yönetimi (5.Ünite)
-----Mary ParkerFollett'in Yönetim ve Yönetimde İşbirliği Yaklaşımı-----
**Digerlerinin üstünde güç"ün aksine "Digerleriyle birlikte güç" kullanmanın yararları üzerine yazmıştır.Örgütlerde insanlar ile ilgili dogrudan yazan ilk kisidir.

-----ChesterBarnard'ın Doğal ve Biçimsel Örgütler Yaklaşımı-----
**ChesterBarnard-"Tepe Yönetimin Fonksiyonları" (1938)

-----HerbertSimon'un İdari Davranış ve Karar Verme Süreci Yaklaşımı-----
**HerbertSimon-"Yönetimin Atasözleri" (1946) ->Bu yazıda Gulick'in görüşlerini elestirmistir. (Geleneksel yaklaşımların verimliliği ve etkililigi artırmak için ilkelerin varlığının şart olduğunu söylemelerini elestirmistir.)
**Ekonomik insan kavramı yerine idari insan kavramını sunmuştur.
**Karar verme süreci sırasında ortaya konan davranış biçimlerini özellikle ChesterBarnard'ın görüşlerine dayandırarak tartışmış ve yönetim mekanizmasının açıklanmasında idari davranış biçimlerinin önemine dikkat çekmiştir.

-----EltonMayo'nun İnsan İliskileri Yaklaşımı-----
**Hawthorne Araştırması->İnsanın örgütteki en önemli öge olduğu ve insanın sosyal acıdan ele alınması

-----Örgütlerde Motivasyon Yaklaşımları-----
**Maslow-İhtiyaclar Hiyerarşisi
=>İnsan İhtiyacları:Fisikselihtiyaclar (yiyecek,barınak,su)-güvenlik-sevgi-saygı-kendini ifade etme ihtiyacı
**Hezberg'in Motivasyon Hijyen Teorisi
=>Hijyen Faktörleri:Yönetim uygulamaları-yönetim ve politika-calışma şartları-kurum ici resmi iliskiler-statüler vb.
=>Motive Edici Faktörler:Başarı-basarılarından dolayı tanınma-artan sorumluluk-meslekte yükselme imkanları-kişisel gelişim ve ilerleme için fırsatlar
Kamu Yönetimi (6.Ünite)
-----Philip Selznick'inKooptasyon Mekanizması Yaklaşımı-----
**TVA andtheGrassRoots (1949) ->Kooptasyon:Bir örgütün istikrarına veya varlığına gelebilecek tehditleri önlemenin aracı olarak,o örgütün önde giden yönetici kadrosuna veya karar verme yapısına yeni eleman ve üyelerin dahil edilme sürecidir.
**Bir kurumun faaliyetlerini yaparken harici ve dahili cevreyedogrudan bağımlıdır ve bağımsız sekildeçalısmalarınısürdüremez.Örgüt yönetimine ve karar verme mekanizmasına biçimsel ve doğal cevreden ihtiyaca göre yeni katılımlar yaparak örgüt yaşamını sürdürmeyi başarır.

-----Açık Sistem Yaklaşımları-----
**Ludwig vonBertalanfyy->Sistem yaklaşımı
-----1.David Easton’ın Siyasal Sistem Analizi-----
**Siyasal sistemin analizi ve kamu politikalarının analizinin yapılması amacına yöneliktir. **Sistem modelinde bazı kavramsal terimler vardır:Siyasalsistem,girdiler (istemler ve destekler),çıktılar (kararlar ve çalışmalar) ve çevredir.
**Bir ülkenin bürokratik yapısını,alt sistemlerden meydana gelen bir büyük sistem olarak açıklamayı amaçlayan Easton’un sistem modeli Türk bürokrasisi ve siyasal sisteminin analiz edilmesi amacıyla Cemil Oktay tarafından kullanılmıştır.

-----2.Katz ve Kahn’ın Örgütler ve Sistem Kavramı-----
**“Örgütler ve Sistem Kavramı”=>Katz ve Kahn bu özellikleri anlatırken biyolojik ve sosyal sistemler arasında benzerlikler kurarak konuyu tartışmışlardır.
**Katz ve Kahn açık sistemlerin ortak özelliklerini şöyle sıralamaktadır:
>>Enerji ithali;açık sistemler dış çevreden bir çeşit enerji ithal ederler.Benzer şekilde sosyal örgütler de diğer kurumlardan,insanlardan veya maddi çevreden yenilenmiş enerji temini yapmak zorundadır.
>>Sistem içi girdiler;açıksistemler,ellerindeki kaynakları kendi amaçlarına uygun elde edilebilir enerjiye dönüştürürler.Örgüt yeni bir ürün yaratır veya maddeleri işler veya insanları eğitir veya bir hizmet sunar.
>>Çıktılar;açık sistemler çevreye bir ürün ihraç eder.
>>Olayların Dönüşümü Olarak Sistem (tekrar enerji alma);açık bir sistem bir yandan ürettiği çıktıların (ürünler) getirilerini ister para şeklinde,ister duygular şeklinde kendinin yaşaması için tekrar kullanır.
>>Negatif Entropi;açık sistemler harcadığından daha fazla enerjiyi içine alarak yedek enerji depolayabilir ve entropiyi (bozulmayı) geciktirebilir.Bu sürece negatif entropi denmektedir.
>>Bilgi Girdisi,Negatif Geri Besleme ve Kodlama Süreci;bilgi girdisinin en basit örneği negatif geri beslemedir.Negatif geri besleme bilgisi sistemin kendi temel amacından meydana gelen sapmaları düzeltmesini sağlar.Böylece sistemin faaliyetlerinde istikrarlı olması mümkün olur.Bir sistemin kendi yapısına kabul ettiği,çevirdiği veya reddettiği seçici mekanizmaların genel adı kodlamadır.Kodlama süreci yoluyla evrendeki karmaşık gibi görünen sistemler anlamlı ve anlaşılabilir birkaç kategoriye indirgenebilir.
>>İstikrarlı Durum ve Dinamik Denge Oluşumu;dalgalar içinde yüzen bir geminin kendini mümkün olduğu kadar bir dengede (istikrarlı durum) tutması gibi sistem çevredeki değişiklik ve istikrarsızlıklar içinde kendi mekanizmaları sayesinde belli bir dengede yaşamını devam ettirecektir.
>>Farklılaşma Açık sistemler,farklılaşma ve karmaşıklaşma yönünde hareket ederler,örgütlerde zaman içinde basit yapılanmadan karmaşık ve gelişmiş bir yapıya doğru eğilim vardır.
>>Eşsonuçluluk;açık sistemler bir sonuca ulaşmak için birden çok yol,yöntem ve duruma sahip olabilir.Bunaeşsonuçluluk denir.

-----3.Durumsallık Yaklaşımı-----
**1950-1960’da İngiltere’de bir takım araştırmalar yapılmış ve bu araştırmalar durumsallık teorisi denilen yaklaşımı ortaya çıkarmıştır.
**Bu yaklaşıma göre yönetim faaliyetlerinde –örgütleme,işletme,liderlik,motivasyon ve diğer faaliyetler- uygulanacak tek bir yöntem veya yol yoktur.
**Duruma,zamana,yere ve eldeki imkânlara göre yönetime yaklaşımlar değişmektedir.
**Burns ve Stalker->Mekanik ve organik sistem ayrımı yapmışlardır.(En iyi örnektir.)
Mekanik yönetim sistemleri,daha çok Weberyen modele uyar ve daha çok değişmeyen istikrarlı görevler için en uygun olanlardır.
Organik yönetim sistemleri,açıkça tanımlanmış hiyerarşi içindeki uzmanlık kuralları arasında paylaştırılamayan ve dağıtılamayan sorunlar ve ihtiyaçlar ortaya çıktığı zaman,istikrarsız koşullara en iyi uyarlanan sistemlerdir.

Kamu Yönetimi (7.Ünite)
Teşkilatlanma:Bir kuruluşun amaçlarını gerçekleştirebilmesi için gerekli olan yer,araç-gereç ve personelin sağlanması,bunların belli bir sistem dâhilinde bir araya getirilmesi ve kişiler ile birimler arasında görev ve yetki dağılımının yapılmasıdır.

******MERKEZDEN YÖNETİM******
Merkezden yönetim;devletten beklenen kamu hizmetlerinin üretilmesi ve halka ulaştırılmasının merkezdeki hükümet ya da merkezî hükümet hiyerarşisi içinde yer alan birimlerce yapılmasıdır.Ülkemize bakıldığında da hem siyasi merkezîyetçilik hem de idari merkezîyetçilik göze çarpmaktadır.Merkezdeki yasama ve yürütme organları bu yetkilerini başka otoritelerle paylaşmamaktadır.Hukuki birlik mevcuttur.Katımerkezîyetçiliğin önüne geçmek için yetki genişliği ve yetki devri ilkesi yaygın olarak uygulanır.Bunun yanında yerinden yönetim teşkilatlanmaları da bulunmaktadır.

-----Merkezden Yönetim Kuruluşlarının Teşkilatlanma Biçimleri-----
**HİZMET EDİLEN AMACA GÖRE örgütlenme;devletin temel görevleri olan eğitim,sağlık,savunma gibi kamu hizmetlerini sağlayabilmek üzere bakanlık tarzı yapılanmalara gitmesidir.Örn;MEB
**HİZMET EDİLEN KİMSELERE GÖRE örgütlenme;belli bir grubu korumak ve onların mağduriyetini gidererek hizmet sunmaktır ya da o grubu daha iyi kontrol altında tutabilmektir.Örn;Emekliler,gaziler,göçmenler
**HİZMET ALANI;kamu hizmetinin sunulacağı coğrafyaya göre teskilatlanma.Örn;Valilik
**İHTİSAS;aynı sınıftaki isler belli bir örgütte toplanır.Örn;Maliye Bakanlığı

-----Merkezden Yönetimin Özellikleri-----
**Merkezdeki yönetimle taşradaki uzantıları arasında hiyerarşik bir yapılanma vardır ve yürütme organları merkezde konumlandırılır.Yetki de sorumluluk da merkezî otoritededir. Taşradaki birimlerle paylaşılmaz.
**Merkezî yapılanan teşkilatların tek bir tüzel kişilikleri vardır ve bu tüzel kişilikler merkezdeki birimler tarafından temsil edilir.
**Merkezî yönetimde ve merkezî otoritenin taşra birimlerini sıkı denetiminden söz edilebilir.
**Kamu hizmet ve malları ile ilgili gelir ve giderler yani bütçeyi ilgilendiren konular da merkezdeki otorite tarafından yönetilir.
**Personelin işe alımı,işten çıkarılması gibi personel politikaları-her ne kadar yer değiştirme gibi bazı işlemler kısmen taşra birimlerine devredilebilse bile-ile ilgili faaliyetler merkezî birimler tarafından yerine getirilir.

İki farklı merkezden yönetim anlayışı mevcuttur:
-Siyasi Merkezîyet,bir ülkedeki siyasi gücün tek bir merkezde toplanması ve o merkez tarafından kullanılmasıdır.Ülkede hukuki birliğin olduğunu da gösterir.Siyasimerkezîyeti benimseyen ülkeler üniter devlet (tekçi devlet) yapısını benimsemiş olurlar.Örn;Türkiye
-İdari merkezîyet,kamu yönetimi gücünün tek bir elde toplanması ve kamu hizmetlerinin bu organca sunulmasıdır.
!!!NOT:Bir ülkede siyasi birlik mevcut değilse o ülkede idari merkezîyet de söz konusu değildir.

-----Merkezden Yönetimin Faydaları-----
**Merkezi otoritenin güçlenmesi
**Hizmetin bütün yörelere aynı kalitede ulaşması
**Hizmetlerin sunulmasında ülke içinde adalet
**Hizmetlerin tek bir otorite tarafından üretimi ve sunulması bazı hizmetlerin halka daha ucuza ulaştırılması sonucunu doğurabilir.
**Halkın kamu hizmetlerine ilgisini ve katılımını azaltmakla birlikte ironik şekilde siyasi katılımı artırmaktadır.

-----Merkezden Yönetimin Sakıncaları-----
**Yerel ihtiyaçlara uygun olmayan hizmet sunulması mümkündür.İhtiyaçlar ve beklentiler farklı olabilir.
**Yöresel farklılıklar olabilir.
**Merkezden yönetim dayatmacıdır,kendi yetki ve sorumluluklarına diğer kurum ve otoritelerin karışmasına olanak vermek istemez.
**Merkezden alınan kararların uygulanmasını bekler ve merkezin kararlarının sorgulanmasını hoş görmez.
**Bürokrasiyi ve kırtasiyeciliği arttırır.
**Hizmet yükü artar ve temel fonksiyonlara gerekli önem verilemez.
**Ülkedeki tüm kamu hizmetleri ile ilgilendiğinden asıl önemli olan ve bütün ulusu ilgilendiren stratejik planlamalara ve kararlara yeterli zaman ayıramaz.
**Merkezden yönetim taşra yöneticilerine fazla bir karar hakkı bırakmamakta sadece kararları uygulamakta,inisiyatiftanımamaktadır;kendisinden beklenilen belli bir görevi yapmaya çalışan,görevi ile ilgili kararları ve görevin çerçevesini merkezin belirlediği kamu çalışanlarının özellikle uzun vadede isteksiz ve kendisini geliştirmeye ve hizmet kalitesini arttırmaya gerek görmeyen insanlar hâline gelmeleri kaçınılmazdır.
**En önemli sakıncalarından biri de kamu görevlilerinin halkın memnuniyetini değil de kendi amirlerinin ve merkezî otoritenin memnuniyetini ön plana almalarıdır.
**En temel sakıncalarından biri de kamu hizmetlerine halkın katılımını sağlama noktasında yetersiz olmasıdır.

-----Katı Merkezîyetçiliği Azaltma Yolları-----
>>>1.Yetki Genişliği:Merkezdeki yönetimin kendi yetki ve sorumluluklarından bir kısmını kendine bağlı olarak faaliyet yürüten taşra birimlerine devretmesidir.Amaç bürokrasiyle yavaşlayan hizmet sunumuna hız kazandırmak ve taşra birimlerine bazı kararları alma yetkisi vererek onları daha güçlü hâle getirmektir.Merkezî yönetim yetki genişliğinin sınırlarını belirleme ve gerektiğinde ortadan kaldırma ve bütün yetkileri kendinde toplama gücüne sahiptir.Yetki genişliğinde taşra birimlerinin gelir ve giderleri merkezin kontrolündedir.Bütçe merkezden belirlenir.Taşra birimleri kendi personellerini kendileri seçemezler,iştençıkaramazlar,tayin edemezler.
>>>2.Yetki Devri:Sahip olunan yetkinin başka bir kişi ya da kuruma devredilmesidir.Yetki devri yetkiyi devreden makama en yakın birime yapılmalıdır ve yetki çatışması olmamasına özen gösterilmelidir.Amaç işlerin daha etkin yapılması ve kamu çalışanlarının daha verimli kullanılmasıdır.
>>>3.İmza yetkisi:Genellikle yetki devri ile birlikte yapılır.Amaç da üst yöneticinin iş yükünü hafifleterek daha önemli yönetim fonksiyonlarına daha fazla zaman ayırabilmesidir.

******YERİNDEN YÖNETİM******
Siyasi ve idari yetkilerin belli bir bölümünün merkezin dışındaki birimlere aktarılmasıdır.Yerinden yönetime adem-i merkezîyetçi yönetim de denilir.
ABD ve Rusya gibi coğrafi olarak çok büyük ülkeler ile İsviçre gibi demografik yapı itibariyle heterojen ülkeler yerinden yönetim teşkilatlanmasına ağırlık vermektedirler.
>>>1.İdari Yerinden Yönetim:Kamu hizmetlerinin bir kısmının yerel nitelik taşıyan ve merkezi yönetimin hiyerarşisi dışında kalan kamu tüzel kişilikleri tarafından yürütülmesidir.Bu yaklaşım yoluyla katı merkezîyetçiliğin önüne geçmek,ulusal çıkarlar ile yöresel ihtiyaçlar arasında denge kurmak ve halkın kamu hizmetlerine ilgisini ve katılımını arttırmak mümkün olmaktadır.Örn;İngiltere
a)Coğrafi yerinden yönetim;yerinden yönetim biriminin ya da birimlerinin coğrafi esasa göre teşkilatlanmasıdır.Buteşkilatlanma,bir bölgenin halkının kendi bölgesel ihtiyaçlarını yine bölgesel imkânları kullanarak karşılamaktadır.Örn;Belediyeler ve köyler
b)Fonksiyonel (hizmet yönünden) yerinden yönetim;bazı kamu hizmetlerinin kamu niteliği taşıyan özerk kurumlarca sağlanmasıdır.Örn;Üniversiteler,sanayi ve ticaret odaları ile kamu iktisadi teşebbüsleri
>>>2.Siyasi Yerinden Yönetim:Siyasi gücün merkezî idare ile mahallî yönetim üniteleri arasında bölüşümüdür.Günümüzde siyasi yönden yerinden yönetime en güzel örnek bazı ülkelerde uygulanan federal yapıdır.(Almanya,ABD)

-----Yerinden Yönetimin Özellikleri-----
**Yerinden yönetim birimleri merkezî yönetimden aldıkları talimatla hareket etmezler.Kendi kararlarını verme yetkileri vardır.
**Yerinden yönetim kurumları belli bir coğrafyada ve belli bir konuda hizmet götürmekle mükelleftirler.
**Yerinden yönetim birimleri tüzel kişiliğe haizdirler.Bu nedenle de ayrı bir bütçeleri ve kendilerine ait malları bulunmaktadır.
**Yerinden yönetim birimlerinin yönetim organları seçimle belirlenir.
**Yerinden yönetim birimleri belli bir özerkliğe sahip olmakla birlikte merkezî yönetimin vesayet denetimine tabidir.
NOT:Merkezî yönetimin idari ve mali konularda yerel yönetim üzerindeki denetim yetkisine idari vesayet adı verilmektedir.
NOT:Merkezî yönetim istediği zaman yerel yönetimlere devrettiği yetkilere el koyup yeniden kendi uhdesine alabilir.

-----Yerinden Yönetimin Faydaları-----
**Merkezden yönetime göre daha demokratiktir.
**Yerinden yönetimde vatandaş katılımına olanak sağlanır.
**Bölgesel talep ve beklentilere daha fazla önem verir ve bunları karşılamak için daha etkin bir teşkilatlanmadır.
**Bürokratik kısıtlamalar daha azdır.

Yerinden Yönetimin Sakıncaları
**Bölgesel farklılıkların ortaya çıkması (bölgeler arası eşitsizlik)
**Yerinden yönetim birimlerinin kullanabilecekleri kaynaklara arasındaki eşitsizlik bölgeler arası hizmet ve kalkınma düzeyi sorunlarını da beraberinde getirir.
**Bölgelerin sadece kendilerine odaklanmaları ve kendi kaynaklarını kendileri için kullanmak istemeleri bölgeler arasında yabancılaşma sonucunu ortaya çıkarabilir.
**Yerinden yönetimin en önemli sakıncalarından biri de partizanlığa ve kayırmacılığa sebebiyet verme potansiyelidir.
KAMU YÖNETİMİ-ÜNİTE 8
DEVLET YAPISI: YASAMA, YÜRÜTME VE YARGI
Devletin; yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üç temel işlevi vardır. Yasama işlevi, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından; yürütme işlevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından; yargı işlevi ise, bağımsız mahkemeler tarafından yerine getirilmektedir.
Yasama Organı: Türkiye Büyük Millet Meclisi: 1982 Anayasası, yasama yetkisinin Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) ait olduğunu ve bu yetkinin devredilemeyeceğini belirtmiştir. 1961 Anayasası, Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosundan oluşan iki meclisli bir yasama organı kurmuştu. 1961 Anayasası döneminde uygulanan iki meclisli yapıdan umulan yararların gerçekleşmediği ve yasama işlevinde tıkanıklar yaşandığı için 1982 Anayasası iki meclisli yapıyı kaldırarak 1924 Anayasasının tek meclisli sistemine geri dönmüştür. Türkiye Büyük Millet Meclisi genel oyla seçilen 550 milletvekilinden oluşur.Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri, genel olarak, 1982 Anayasası’nın 87. maddesinde düzenlenmiştir. Bunlar:

Kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak -Bakanlar Kurulunu ve bakanları denetlemek Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek Bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek Para basılmasına ve savaş ilanına karar vermek Milletler arası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilanına karar vermek -Anayasa’nın diğer maddelerinde ön görülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmektir
Yürütme Organı: Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu: Parlamenter rejimi benimseyen Türkiye’de yürütme organı iki başlıdır.“Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.”1982 Anayasası, yürütmeyi yalnız bir görev olarak değil, aynı zamanda bir yetki olarak da düzenlemiştir. Parlamentoya karşı sorumlu olan yürütme organı Bakanlar Kuruludur.Cumhurbaşkanı yürütmenin sorumluluk taşımayan kanadını, Bakanlar Kurulu da sorumlu kanadını oluşturmaktadır.
Yargı Organı: Bağımsız Mahkemeler: Yargı işlevinin amacı, hukuk düzeninin korunması ve gerçekleştirilmesidir. Anayasamıza göre yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır. Türk yargı sisteminde dört yargı düzeni vardır: Bunlar; anayasa yargısı, adli yargı, idari yargı ve askeri yargıdır.1961 Anayasası ile Anayasa Mahkemesi kurulmuştur.Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerinden :

•Kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve TBMM İçtüzüğü’nün şekil ve esas bakımından; anayasa değişikliklerinin ise sadece şekil bakımından Anayasaya uygunluğunu denetlemek
•Cumhurbaşkanını, Başbakan ve bakanları, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcı vekilini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleri ile ilgili suçlardan dolayı, Yüce Divan sıfatıyla yargılamak
•Siyasal partilerin mali denk etimini yapmak
•Siyasal partilerin kapatılması hakkındaki davalara bakmak
Adli yargı ise “Adliye Mahkemeleri” olarak da bilinir.Adli yargı düzeni esas itibariyle hukuk ve ceza davalarına bakan mahkemelerden oluşur. Adli yargıdaki ilk derece mahkemeleri: Sulh hukuk, asliye hukuk, sulh ceza, asliye ceza ve ağır ceza mahkemeleri.Adli yargı alanındaki en yüksek mahkeme Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adlî yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. idari yargı, idare ve bireyler arasında idari işlem ve eylemler nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıkları çözen yargı koludur2. Türk idari yargı düzeninde yer alan
mahkemeler Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemeleridir.Adli, idari ve askeri yargı yerleri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmekle görevli Uyuşmazlık Mahkemesi vardır.
KAMU YÖNETİMİ ÖRGÜTLENMESİ
Türk kamu yönetiminin örgütlenmesinde Anayasada yer alan merkezden yönetim, yerinden yönetim, yetki genişliği ve idarenin bütünlüğü ilkeleri birlikte uygulanmaktadır.Türkiye Cumhuriyeti üniter (tekçi yapılı) bir devlet olduğu için idari yapısı merkezden yönetime ağırlık verilerek örgütlenmiştir.

TÜRK KAMU YÖNETİMİNİN TEŞKİLAT YAPISI
MERKEZDEN YÖNETİM --Merkez Teşkilatı: cumhurbaşkanı,başbakan ve bakanlar kurulu,bakanlıklar.merkezdekiyardmcı kuruluşlar
--Taşra Teşkilatı: il,ilçe,bucak,bölgesel teşkilatlar.
YERİNDEN YÖNETİM KURULUŞLARI
--Yerel Yönetimler: il özel idaresi,belediye,köy
--Hizmetsel Kuruluşlar: üniversiteler,tübitak,kit’ler,digerleri..
--Meslek Kuruluşları: sanayi odaları,barolar,takipodaları,digerleri..
Merkezi Yönetim: Merkezi İdarenin Başkent Teşkilatı
Cumhurbaşkanı:Devletin başı olan Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletinin birliğini temsil eder. 1924 ve 1961 Anayasalarından farklı olarak, 1982 Anayasası Cumhurbaşkanının yetkilerini genişletmiştir.1982 Anayasası da Cumhurbaşkanının siyasal sorumsuzluğu ilkesini kabul etmiştir. Cumhurbaşkanının göreviyle ilgili eylem ve işlemlerinden dolayı sadece “vatana ihanet” suçundan dolayı cezai sorumluluğu vardır.
Cumhurbaşkanının Nitelikleri ve Seçimi:Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış TBMM üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından, halk tarafından seçilir.Görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir. Cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar görev süresi dolan Cumhurbaşkanının görevi devam eder.
Görev ve Yetkileri:Yasama ile ilgili olanlarYasama yılının ilk günü TBMM nin açılış konuşmasını yapmak
-TBMM yi gerektiğinde toplantıya çağırmak -Kanunları yayımlamak –Kanunları tekrar görüşülmek üzere TBMM ye geri göndermek -Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları halk oyuna sunmak
TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar vermek
Yürütme ile ilgili olanlar :-Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek -Başbakanın teklifi üzerine bakanları atamak ve görevlerine son vermek -Gerekli gördüğü hâllerde Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek veya toplantıya çağırmak -Milletlerarası antlaşmaları onaylamak ve yayımlamak
-TBMM adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil etmek -Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar vermek, -Genelkurmay Başkanını atamak -Milli Güvenlik Kurulunu toplantıya çağırmak ve Başkanlık etmek -Kararnameleri imzalamak -Sürekli hastalık, sakatlık sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmak --Devlet Denetleme Kurulunun üyelerini ve Başkanını atamak-Devlet Denetleme Kuruluna inceleme, araştırma ve denetleme yaptırtmak -Yükseköğretim Kurulu üyelerini seçmek -Üniversite rektörlerini seçmek
Yargı ile ilgili olanlar: Cumhurbaşkanı, Anayasada ve kanunlarda verilen seçme ve atama görevleri ile diğer görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır. Cumhurbaşkanının hastalık ve yurt dışına çıkma gibi sebeplerle geçici olarak görevinden ayrılması hâllerinde, görevine dönmesine kadar, ölüm veya başka bir sebeple yenisi seçilinceye kadar, TBMM Başkanı Cumhurbaşkanlığına vekillik eder. Cumhurbaşkanına görev ve yetkilerini kullanmasında, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği ve Devlet Denetleme Kurulu yardımcı olur. Devlet Denetleme Kurulu idarenin hukuka uygunluğunun, düzenli ve verimli şekilde yürütülmesinin ve geliştirilmesinin sağlanması amacıyla, Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak kurulmuştur. Silahlı Kuvvetler ve yargı organları, Devlet Denetleme Kurulunun görev alanı dışındadır. Devlet Denetleme Kurulunun üyeleri ve üyeleri içinden Başkanı, Cumhurbaşkanınca atanır.
Bakanlar Kurulu:
Bakanlar Kurulu, yürütmenin siyasal bakımdan sorumlu olan, dolayısıyla yürütme yetkisini fiilen kullanan taraftır. Bakanlar Kurulu “Hükûmet” olarak da adlandırılır. Bakanlar Kurulu, Başbakan ve bakanlardan oluşur. Başbakan ve Bakanlar Kurulu ortak çalışan bir kuruldur. Bakanlar Kuruluna Başbakan başkanlık eder. Bakanlar Kurulunun temel görevi, ülkenin iç ve dış siyasetini saptamak ve uygulanmasını sağlamaktır.İdari alanda her işlemi yapma yetkisine sahiptir. Bakanlar Kurulunda kararlar oy birliğiyle alınır.Bakanlar Kurulunun görevleri şunlardır:
•Dış ve iç siyasetle ilgili konularda (iktisat, ticaret, eğitim, sağlık, tarım, güvenlik vs) kamu politikaları oluşturmak ve bunları yürütmek•TBMM’ye sunulacak kanun tasarılarına son şeklini vermek•TBMM’den yetki alarak Kanun Hükmünde Kararname çıkarmak•Tüzük
çıkarmak•Yönetmelik çıkarmak•Cumhurbaşkanının başkanlığında olağanüstü hâl ve sıkıyönetim ilan etmek• Milli güvenliği sağlamak, Silahlı Kuvvetleri yurt savunmasına hazırlamak •Anayasa ve kanunlar, kalkınma planları ve hükümet programı çerçevesinde başı olduğu kamu yönetiminin işleyişini yönlendirmek ve gözetmek •Bazı üst düzey kamu yöneticilerini atamak.
Başbakan:
Başbakan, Cumhurbaşkanınca TBMM üyeleri arasından atanır.Başbakan, Bakanlar Kurulunun başkanı olarak, Bakanlıklar arasında işbirliğini sağlar ve hükümetin genel siyasetinin yürütülmesini gözetir. Her bakanBaşbakana karşı sorumludur.Başbakan, bakanların görevlerinin Anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirilmesini gözetmek ve düzeltici önlemleri almakla yükümlüdür. Başbakan Bakanlar Kurulunda güçlü ve hâkim bir konumdadır.
Bakanlıklar:
Türkiye’de devletin üstlendiği temel kamu hizmetleri bakanlık örgütlenmesiyle yürütülmektedirHer bakanlık belirli bir kamu hizmetini veya hizmetleri yerine getirmekle görevlendirilmiş ve yetkili kılınmıştır.1982 Anayasası’na göre, “Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri, yetkileri ve teşkilatı kanunla düzenlenir.” Her bakanlığın başında bir bakan bulunur. Bakan, bakanlığının yürüttüğü kamu hizmeti alanında devlet tüzelkişiliğini temsil eder, bakanlığının görev alanına giren hizmetlerin yürütülmesinden sorumludur. Bakanlığı olmayan bakanlar da vardır ve bunlara devlet bakanları denilmektedir.Bakan, bakanlık örgütünün en üst yöneticisidir. Her bakan, emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden sorumludur. Her bakan, bakanlık merkez, taşra ve yurt dışı örgütü ile bağlı ve ilgili kuruluşların faaliyetlerini, idenetlemekle görevli ve yetkilidir.Kurmay birimler de denilen danışma ve denetim birimleri ise “Bakana, ana hizmet birimlerine, bağlı ve ilgili kuruluşlara istişari nitelikte hizmet sunmak amacıyla kurulmuş” olan birimlerdir.
(Bakanlıkların merkez teşkilatı hiyerarşik yapısı):Bakan--Müsteşarlık--Genel Müdürlük veya Kurul Başkanlıgı--Daire Başkanlıgı--Şube Müdürlügü—Şeflik

Merkezdeki Yardımcı Kuruluşlar
Bunların pek çoğu “yüksek kurul” olarak örgütlenmiş. Kurulların yapıları bazı durumlarda yalnız bakanlardan oluşurken bazen de bakanlarla üst düzey kamu görevlilerinden oluşmaktadır. Merkezdeki yardımcı kuruluşlara örnek olarak Milli Güvenlik Kurulu, Devlet Planlama Teşkilatı, Danıştay, Sayıştay, Yüksek Askeri Şura, Yüksek Planlama Kurulu, Özelleştirme Yüksek Kurulu, Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu, Kamu Görevlileri Etik Kurulu, Terörle Mücadele Yüksek Kurulu, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu verilebilir.
Milli Güvenlik Kurulu (MGK)
MGK, üst düzey sivil ve askeri otoriteleri bir araya getiren ve milli güvenlik politikalarının belirlendiği en üst kuruldur.Millî Güvenlik Kurulu; Devletin millî güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili alınan tavsiye kararları ve gerekli koordinasyonun sağlanması konusundaki görüşlerini Bakanlar Kuruluna bildirir. Milli Güvenlik Kurulunun gündemi; Başbakan ve Genelkurmay Başkanının önerileri dikkate alınarak Cumhurbaşkanınca düzenlenir. Cumhurbaşkanı katılamadığı zamanlar Milli Güvenlik Kurulu Başbakanın başkanlığında toplanır.
Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)
Devlet Planlama Teşkilatının görevi ekonomik, sosyal ve kültürel politikaların ve hedeflerin tayininde ve ekonomik politikayı ilgilendiren faaliyetlerin koordinasyonunda Hükümete yardımcı olmak ve danışmanlık yapmaktır. DPT’nin kurulmasından sonra planlı ekonomiye geçilmiş ve 1963’ten itibaren 5 yıllık kalkınma planları hazırlanmaya başlanmıştır.DPT’nin başında bir müsteşar bulunmaktadır. Bünyesinde Yüksek Planlama Kurulu, Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu ile Kalkınma Araştırmaları Merkezi bulunmaktadır. Yüksek Planlama Kurulu, Başbakanın başkanlığında, Başbakanın belirleyeceği sayıda Bakanlar ile Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarından meydana gelir.
Yüksek Planlama Kurulunun görevleri:
-Ülkenin yurt içi ve yurt dışı ekonomik hayatıyla ilgili konularda kararlar almak .
Kalkınma planı ve yıllık programlar çerçevesinde kamu iktisadi teşebbüsleri ile ilgili her türlü kararları almak
-Yatırım ve ihracatın teşvikine ilişkin esasları tespit etmek
Toplu Konut İdaresi ve Toplu Konut Fonu Bütçesini onaylamak
Kanunlarla ve diğer mevzuatla yetki verilen konularda karar vermek
Danıştay:
Anayasa'da öngörülen Yüksek Mahkemelerden biri olan Danıştay, Anayasanın 155. maddesine göre, yürütme organına yardımcı bir inceleme, danışma ve karar organı olmanın yanı sıra, yönetimin yargı yoluyla denetlenmesinde etkin ve önemli görev yapan bir yargı kuruluşu olarak başkanlık şeklinde örgütlenmiştir. Danıştay, idari görevlerini yerine getirirken; inceleme, danışma ve idari karar olmak üzere üç değişik karar verir. Danıştayın idari görevleri şunlardır:
•Başbakanlık veya Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun, tasarı ve teklifler hakkında görüş bildirmek
•Tüzük tasarılarını incelemek
•Kamu hizmetleriyle ilgili imtiyaz şartname ve sözleşmeler hakkında düşüncesini bildirmek
•Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık tarafından gönderilen işler hakkında görüşünü bildirmek
•Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak
Danıştay, 1982 yılında yürürlüğe giren 2575 sayılı Danıştay Kanununa göre örgütlenmiştir. Buna göre Danıştay, on üç daireden oluşmaktadır. Danıştayda, Danıştay Başkanı, Başsavcı, başkanvekilleri, daire başkanları ve üyeler olarak, 95 yüksek mahkeme hâkimi görev yapmaktadır. Danıştay, idari ve yargı görevlerini "kurul" olarak yerine getirir.
Sayıştay:
Sayıştay 1864 yılında Divan-ı Muhasebat adıyla kurulmuştur.Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını TBMM adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir. Dolayısıyla Sayıştayın yargısal ve idari görevleri vardır. İdari görevleri inceleme (görüş bildirme) ve denetlemedir. Denetleme görevini ise genel uygunluk bildirimleriyle yapar. Genel uygunluk bildirimleri merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütçe uygulamalarının bütçe kanunlarına ve mevzuata uygunluğunu tespit eden ve kesin hesap kanun tasarısına ek olarak TBMM’ye sunulan belgelerdir.
Merkezi İdarenin Taşra Teşkilatı: Merkezi yönetimin üstlendiği tüm hizmetleri sadece başkentte örgütlenerek ülke genelinde yürütebilmesi mümkün değildir. Bu nedenle merkezi yönetim taşrada da örgütlenmiştir.Merkezi örgüte hiyerarşik olarak bağlıdır. Merkezi yönetimin taşra teşkilatı; il, ilçe, bucak ve bölgesel kuruluşlardan oluşur.
(İl kuruluşlarının Hiyeraşik Yapısı): Vali—İl Müdürlügü – Şube Müdürlügü – Şeflik –Memurluk.
Ülkemizde mülki idare bölümlerinin kuruluşunu, organlarını, görev ve yetkilerini düzenleyen kanun 10 Haziran 1949 ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’dur. İlçeler ve bucaklar ilin hiyerarşik olarak alt birimleridir. Bakanlıkların taşra teşkilatı aşağıdaki kuruluşların bir ya da birkaçından meydana gelebilir:
•Valiye bağlı il kuruluşları•Kaymakama bağlı ilçe kuruluşları •Doğrudan merkeze bağlı taşra kuruluşları
İl kuruluşlarının hiyerarşik düzeni ise valilik, il müdürlüğü, şube müdürlüğü, şeflik ve memurluk şeklindedir.
(Baglı Kuruluşların Taşradaki Hiyerarşik Yapısı):Bölge Müdürlügü—Şube MüdürlügüyadaBaşmühendislik—Şeeflik yada Mühendislik.
İl Yönetimi
İllerin kurulması, kaldırılması, isim, merkez ve sınırlarının belirtilmesi ve değiştirilmesi kanunla olur. İl idaresi ülkemizde ikili bir statüdedir. Birincisi merkezi idarenin taşra teşkilatı yönü; ikincisi ise, merkezi yönetimden ayrı bir tüzel kişiliği olan yerel yönetim birimidir. Birincisine, il genel idaresi ikincisine ise il özel idaresi denmektedir. İl genel yönetiminin organları Vali, İl Müdürleri (İl İdare Şube Başkanları) ve İl İdare Kurulu’dur.
Vali
Vali, il genel yönetiminin başıdır. Vali ilde devletin, hükümetin ve ayrı ayrı her bakanın temsilcisi ve bunların idari ve siyasi yürütme aracıdır. Valilik diğer memurluklardan farklı olarak “istisnai memurluk” içerisinde konumlandırılmaktadır. Genel olarak hükümetler güvendikleri kişileri vali olarak atamaktadırlar. Vali yardımcısı olabilmek için ise en az 6 yıl kaymakamlık yapmak şarttır. Valiler idari olarak İçişleri Bakanlığına bağlıdırlar. Valilerin ildeki görevleri:
•Kanun, tüzük, yönetmelik ve hükümet emirlerini uygulamak için genel emirler çıkarmak
•İl yönetimi içinde devlet dairelerinde teftiş ve denetimlerde bulunmak
•İl sınırları içindeki yerel yönetimler üzerinde vesayet yetkisini kullanmak
•İldeki bütün genel ve özel kolluk kuvvetlerinin amiri olarak kamu düzenini ve güvenliği sağlamak
• Savcıdan kamu davası açılmasını istemek
•Devletin temsilcisi olarak ildeki resmi törenlere başkanlık etmek .
•İl MüdürlüklerHer ilde bakanlıkların kendi il örgütleri vardır. Bunlara “İl Müdürlükleri” denilmektedir.yöneticilere de “il müdürleri” denir.İlde bulunan il müdürlerine örnek olarak defterdar, il milli eğitim müdürü, il sağlık müdürü, il emniyet müdürü, il tarım müdürü, il kültür ve turizm müdürü verilebilir. İl müdürleri, valinin emri altında görev yaparlar.
• İl İdare Kurulu : il genel yönetiminde valiye yardımcı olan bir kuruldur. hukuk işleri müdürü, defterdar, milli eğitim müdürü, bayındırlık ve iskân müdürü, sağlık müdürü, tarım ve köy işleri müdüründen oluşmaktadır.
İlçe Yönetimi
Mülki idare bölümlerinden ikincisi ilçe yönetimidir. İlçe yönetiminin başı olan kaymakam, İçişleri Bakanının, Başbakanın ve Cumhurbaşkanının imzalarını taşıyan ortak (müşterek) kararnameyle atanır. İlçenin genel idaresinden kaymakam sorumludur. Kaymakam, ilçe sınırları içinde yasaların uygulanmasından ve kamu düzeninin sağlanmasından sorumludur.Kolluk güçleri kaymakamın emri altındadır. Bir il merkezinin bulunduğu yerle başka ilçelere bağlı olmayan yerleşim yerlerinin oluşturduğu yönetim birimine “merkez ilçe” denir. buraların yönetiminden vali sorumludur.
Bucak Yönetimi
Mülki idare bölümlerinden üçüncüsü ve en küçüğü olan bucak yönetimi, merkezi yönetimin taşradaki en son halkasını oluşturur. Bucaklar il ve ilçelerde olduğu gibi kanunla değil bir idari işlemle kurulurlar. Bucakların kurulması ve kaldırılması İç İşleri Bakanlığının kararı ve Cumhurbaşkanının onayı ile olur. Bucak yönetimi, bucak müdürü, bucak meclisi ve bucak komisyonu olmak üzere üç organdan oluşmaktadır. Bucak müdürü,bucak yönetiminden sorumludur.
Bölgesel Teşkilatlar
1961 Anayasası, 1924 Anayasası’ndan farklı olarak bölge düzeyinde örgütlenmeyi olanaklı kılmıştır. 1982 Anayasası da merkezi yönetim kuruluşlarının bölge düzeyinde örgütlenmesini kabul etmiştir. Yönetim sistemimizde bölgesel düzeyde örgütlenen merkezi yönetim kuruluşu “Bölge Müdürlüğü”, başındaki yöneticisi de “Bölge Müdürü” olarak adlandırılmaktadır. bölge düzeyinde örgütlenmeye daha çok tüzel kişiliği bulunan bakanlığa bağlı kuruluşların gittiği görülmektedir30. Bunlara örnek olarak Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, İller Bankası Genel Müdürlüğü verilebilir.
ÜNİTE 9 KAMU ÖZETİ
COĞRAFİ YERİNDEN YÖNETİM: YEREL YÖNETİM KURULUŞLARI
Bu ilkeler, yerel yönetimlerin genel özelliklerini oluşturur. Buna göre;
• Yerel yönetimler “İl, belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir.”
• Yerel yönetimlerin kuruluş ve görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla düzenlenir.
• Yerel yönetim seçimleri beş yılda bir yapılır.
• Yerel yönetimlerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve kaybetmeleri konusundaki denetim yargı yolu ile olur. Ancak, görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan yerel yönetim organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı, geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar uzaklaştırabilir.
• Merkezi Yönetim, yerel yönetimler üzerinde, mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idari vesayet yetkisine sahiptir.
• Yerel yönetimler belirli kamu hizmetlerinin görülmesi amacıyla kendi aralarında Bakanlar Kurulunun izni ile birlik kurabilirler.
• Yerel yönetimlere görevleriyle orantılı gelir kaynakları sağlanır.
İl Özel İdaresi
Türk kamu yönetimi sisteminde “il” iki ayrı kimliğe sahiptir. Bundan önceki kısımda ele alındığı
gibi; il, bir taraftan merkezi yönetimin taşra örgütü (il yönetimi), diğer taraftan da bir
yerel yönetim birimidir (il özel idaresi). İl özel idaresi, ilin kurulmasına dair kanunla kurulur ve ilin
kaldırılmasıyla tüzel kişiliği sona erer. İl özel idaresinin görev alanı il sınırlarını kapsar. İlçelerde ise
özel idare işlerini yürütmek amacıyla kaymakama bağlı ilçe özel idare teşkilâtı oluşturulabilir. 5302
sayılı İl Özel İdaresi Kanunu il özel idaresini “İl halkının mahalli müşterek nitelikteki
ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek
oluşturulan, idari ve mali özerkliğe sahip kamu tüzel kişisi” olarak tanımlamıştır.
İl Özel İdarelerinin Görevleri
İl Sınırları İçinde
Gençlik ve spor,
Sağlık, tarım, sanayi ve ticaret;
Belediye sınırları il sınırı olan Büyükşehir Belediyeleri hariç ilin
çevre düzeni plânı, bayındırlık ve iskân, toprağın korunması,
erozyonun önlenmesi,
Kültür, sanat, turizm, sosyal hizmet ve yardımlar, yoksullara
mikro kredi verilmesi,
Çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları;
İlk ve orta öğretim kurumlarının arsa temini, binalarının
yapım, bakım ve onarımı ile diğer ihtiyaçlarının
karşılanmasına ilişkin hizmetler
Belediye Sınırları
Dışında
İmar, yol, su, kanalizasyon, katı atık, çevre,
acil yardım ve kurtarma;
orman köylerinin desteklenmesi,
ağaçlandırma, park ve bahçe tesisine ilişkin hizmetler
İl Özel İdaresinin organları il genel meclisi, il encümeni ve validir.
İl Genel Meclisi
İl Genel Meclisi, il özel idaresinin karar organıdır ve ildeki seçmenler tarafından ilçeler adına beş yıllığına seçilmiş üyelerden oluşur. İl genel meclisinin üye sayısı, o ilin ilçe sayısına ve ilçelerin nüfusuna bağlı olarak değişmektedir. İl genel meclisi üyelikleri için, son genel nüfus sayımı sonuçlarına göre nüfusu 25.000’e kadar olan ilçelerde 2, 50.000’e kadar olan ilçelerde 3, 75.000’e kadar olan ilçelerde 4, 100.000’e kadar olan ilçelerde ise 5 asıl üyelik ve aynı miktarda yedek üyelik hesaplanır. Nüfusu 100.000’den yukarı olan ilçelerde fazla her 100.000 nüfus için bir asıl, bir yedek üye ilave olunur. Nüfusun 100.000’e bölünmesi hesabında artık sayı 500.000’den az olursa hesaba katılmaz, 500.000 (dâhil)’den fazla olursa artık sayıya da bir asıl, bir yedek üyelik hesap edilir.
İl genel meclisinin görev ve yetkileri şunlardır:
•Stratejik plan ile yatırım ve çalışma programlarını, il özel idaresi faaliyetlerini ve personelinin
performans ölçütlerini görüşmek ve karara bağlamak
•Bütçe ve kesin hesabı kabul etmek, bütçede kurumsal kodlama yapılan birimler ile fonksiyonel sınıflandırmanın birinci düzeyleri arasında aktarma yapmak
•Belediye sınırları il sınırı olan Büyükşehir Belediyeleri hariç il çevre düzeni plânı ile belediye sınırları dışındaki alanların imar plânlarını görüşmek ve karara bağlamak
•Borçlanmaya karar vermek
•Bütçe içi işletmeler ile Türk Ticaret Kanunu’na tâbi ortaklıklar kurulmasına veya bu ortaklıklardan ayrılmaya, sermaye artışına ve gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulmasına karar vermek.
•Taşınmaz mal alımına, satımına, trampa edilmesine, tahsisine, tahsis şeklinin değiştirilmesine veya
tahsisli bir taşınmazın akar hâline getirilmesine izin; üç yıldan fazla kiralanmasına ve süresi yirmibeş
yılı geçmemek kaydıyla bunlar üzerinde sınırlı aynî hak tesisine karar vermek.
•Şartlı bağışları kabul etmek
İl Sınırları İçinde
Gençlik ve spor,
Sağlık, tarım, sanayi ve ticaret;
Belediye sınırları il sınırı olan Büyükşehir Belediyeleri hariç ilin
çevre düzeni plânı, bayındırlık ve iskân, toprağın korunması,
erozyonun önlenmesi,
Kültür, sanat, turizm, sosyal hizmet ve yardımlar, yoksullara
mikro kredi verilmesi,
Çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları;
İlk ve orta öğretim kurumlarının arsa temini, binalarının
yapım, bakım ve onarımı ile diğer ihtiyaçlarının
karşılanmasına ilişkin hizmetler
Belediye Sınırları
Dışında
İmar, yol, su, kanalizasyon, katı atık, çevre,
acil yardım ve kurtarma;
orman köylerinin desteklenmesi,
ağaçlandırma, park ve bahçe tesisine ilişkin hizmetler
•İl özel idaresi adına imtiyaz verilmesine ve il özel idaresi yatırımlarının yapişlet veya yap-işlet-devret modeli ile yapılmasına, il özel idaresine ait şirket, işletme ve iştiraklerin özelleştirilmesine karar vermek.
•Encümen üyeleri ile ihtisas komisyonları üyelerini seçmek
•İl özel idaresi tarafından çıkarılacak yönetmelikleri kabul etmek
•Norm kadro çerçevesinde il özel idaresinin ve bağlı kuruluşlarının kadrolarının ihdas ve iptal edilmesine, değiştirilmesine karar vermek
•Yurt içindeki ve yurt dışındaki mahallî idareler ve mahallî idare birlikleriyle karşılıklı işbirliği yapılmasına karar vermek.
•Diğer mahallî idarelerle birlik kurulmasına, kurulmuş birliklere katılmaya
veya ayrılmaya karar vermek.
•İl özel idaresine kanunlarla verilen görev ve hizmetler dışında kalan ve ilgililerin isteğine
bağlı hizmetler için uygulanacak ücret tarifesini belirlemek. İl genel meclisi, seçim sonuçlarının
ilânını izleyen beşinci gün kendiliğinden toplanır. Bu toplantıda meclise en yaşlı üye başkanlık eder.
Meclis, bu toplantıda, üyeleri arasından ve gizli oyla meclis başkanını, meclis birinci ve ikinci
başkan vekillerini, ikisi yedek olmak üzere dört kâtip üyeyi ilk iki yıl için görev yapmak üzere
seçer. İlk iki yıldan sonra seçilecek başkanlık divanı, yapılacak ilk mahallî idareler seçimlerine
kadar görev yapar. Merkezi idarenin temsilcisi olan valinin il genel meclisi başkanı olmasına son
verilmiştir. İl genel meclisi, il genel meclisince belirlenecek bir aylık tatil hariç her ayın ilk haftası
meclis tarafından önceden belirlenen günde mutat toplantı yerinde toplanır. İl genel meclisi
başkanı, acil durumlarda lüzum görmesi halinde il genel meclisini bir yılda üç defadan fazla
olmamak ve her toplantı bir birleşimi geçmemek üzere toplantıya çağırır. İl genel meclisinin
toplantıları halka açıktır. İl genel meclisi, üye tam sayısının salt çoğunluğuyla toplanır ve
katılanların salt çoğunluğuyla karar verir. Ancak, karar yeter sayısı, üye tam sayısının
dörtte birinden az olamaz.
İl genel meclisi; kendisine kanunla verilen görevleri süresi içinde yapmayı
ihmal eder ve bu durum il özel idaresine ait işleri aksatırsa ve il özel idaresine
verilen görevlerle ilgisi olmayan siyasî konularda karar alırsa, İçişleri Bakanlığının
bildirisi üzerine Danıştay kararı ile feshedilir.
İl Encümeni
Eski adı il daimi encümeni olan il encümeni, il genel meclisinin her yıl kendi üyeleri arasından bir yıl için gizli oyla seçeceği beş üye ile biri mali hizmetler birim amiri olmak üzere valinin her yıl birim amirleri arasından seçeceği beş üyeden oluşur. Önceden sadece il genel meclisinin kendi üyeleri arasından seçeceği beş üyeden oluşmaktaydı. İl encümeni adeta il özel idaresinin yürütme organıdır. İl encümeninin başkanı validir. Valinin katılamadığı encümen toplantısına il özel idaresi genel sekreteri başkanlık eder.
Encümenin görev ve yetkileri şunlardır:
•Stratejik plan ve yıllık çalışma programı ile bütçe ve kesin hesabı inceleyip il genel meclisine görüş bildirmek
•Yıllık çalışma programına alınan işlerle ilgili kamulaştırma kararlarını almak ve uygulamak
•Öngörülmeyen giderler ödeneğinin harcama yerlerini belirlemek
•Bütçede fonksiyonel sınıflandırmanın ikinci düzeyleri arasında aktarma yapmak
•Kanunlarda öngörülen cezaları vermek
•Vergi, resim ve harçlar dışında kalan ve miktarı beş milyar Türk Lirasına kadar olan ihtilafların sulhen halline karar vermek
•Taşınmaz mal satımına, trampa edilmesine ve tahsisine ilişkin kararları uygulamak, süresi üç yılı geçmemek üzere kiralanmasına karar vermek
•Belediye sınırları dışındaki umuma açık yerlerin açılış ve kapanış saatlerini belirlemek
•Vali tarafından havale edilen konularda görüş bildirmek
•Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak..Encümen, haftada en az bir defa olmak üzere önceden belirlenen gün ve saatte toplanır. Encümen gündemi vali tarafından hazırlanır.Vali; kanun, tüzük, yönetmelik ve il genel meclisi kararlarına aykırı gördüğü encümen kararının bir sonraki toplantıda tekrar görüşülmesini isteyebilir. Encümen, kararında ısrar ederse karar kesinleşir. Bu takdirde, vali, kesinleşen encümen kararının uygulanmasını durdurur ve idari yargı mercilerine yürütmeyi durdurma talebi ile birlikte on gün içinde başvurur.İtirazDanıştayca en geç altmış gün içinde karara bağlanır.
Vali
Vali, il özel idaresinin başı ve tüzel kişiliğinin temsilcisidir.
Valinin görev ve yetkileri şunlardır:
•İl özel idaresi teşkilatının en üst amiri olarak il özel idaresi teşkilatını sevk ve
idare etmek, il özel idaresinin hak ve menfaatlerini korumak
•İl özel idaresini stratejik plâna uygun olarak yönetmek, il özel idaresinin kurumsal stratejilerini oluşturmak, bu stratejilere uygun olarak bütçeyi, il özel idaresi faaliyetlerinin ve personelinin performans ölçütlerini hazırlamak ve uygulamak, izlemek ve değerlendirmek, bunlarla ilgili raporları meclise sunmak.
•İl özel idaresini Devlet dairelerinde ve törenlerde, davacı veya davalı olarak da yargı yerlerinde temsil etmek veya vekil tayin etmek
•İl encümenine başkanlık etmek
•İl özel idaresinin taşınır ve taşınmaz mallarını idare etmek
•İl özel idaresinin gelir ve alacaklarını takip ve tahsil etmek
•Yetkili organların kararını almak şartıyla sözleşme yapmak
•İl genel meclisi ve encümen kararlarını uygulamak
•Bütçeyi uygulamak, bütçede meclis ve encümenin yetkisi dışında kalan aktarmaları yapmak
•İl özel idaresi personelini atamak
•İl özel idaresi, bağlı kuruluşlarını ve işletmelerini denetlemek
•Şartsız bağışları kabul etmek
•İl halkının huzur, esenlik, sağlık ve mutluluğu için gereken önlemleri almak
•Bütçede yoksul ve muhtaçlar için ayrılan ödeneği kullanmak
•Kanunlarla il özel idaresine verilen ve il genel meclisi veya il encümeni kararını gerektirmeyen görevleri yapmak ve yetkileri kullanmak
İl Özel İdaresi Teşkilatı ve Genel Sekreterlik
İl Özel İdaresi Teşkilatı; genel sekreterlik, malî işler, sağlık, tarım, imar, insan kaynakları, hukuk işleri birimlerinden oluşur. İlin nüfusu, fiziki ve coğrafi yapısı, ekonomik, sosyal, kültürel özellikleri ile gelişme potansiyeli dikkate alınarak norm kadro sistemine ve ihtiyaca göre oluşturulacak diğer birimlerin kurulması, kaldırılması veya birleştirilmesi il genel meclisinin kararıyla olur. Bu birimler
büyükşehir belediyesi olan illerde daire başkanlığı ve müdürlük, diğer illerde müdürlük şeklinde kurulur.Genel Sekreter; il özel idaresi hizmetlerini vali adına ve onun emirleri yönünde, mevzuat hükümlerine, il genel meclisi ve il encümeni kararlarına, il özel idaresinin amaç ve politikalarına, stratejik plan ve yıllık çalışma programına göre düzenler ve yürütür. Bu amaçla il özel idaresi kuruluşlarına gereken emirleri verir ve bunların uygulanmasını gözetir ve sağlar. Genel Sekreter yukarıda belirtilen hizmetlerin yürütülmesinden valiye karşı sorumludur.
İl Özel İdarelerinin Denetimi
il özel idarelerinin denetimi; faaliyet ve işlemlerinde hataların önlenmesine yardımcı olunmasını, çalışanların ve il özel idaresi teşkilâtının geliştirilmesini, yönetim ve kontrol sistemlerinin geçerli, güvenilir ve tutarlı duruma gelmesine rehberlik etmek amacıyla; hizmetlerin süreç ve sonuçlarını mevzuata, önceden belirlenmiş amaç ve hedeflere, performans ölçütlerine ve kalite standartlarına göre tarafsız olarak analiz edilmesini, karşılaştırılmasını ve ölçülmesini; kanıtlara dayalı olarak değerlendirilmesini, elde edilen sonuçları rapor hâline getirerek ilgililere duyurulmasını kapsamaktadır. İl özel idarelerinin denetimi iç ve dış denetim olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Denetim genel anlamda iş ve işlemelerin hukuka uygunluk, mali ve performans denetimlerini kapsamaktadır. İç ve dış denetim 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümlerine göre yapılmaktadır.
Bununla beraber, il özel idaresinin malî işlemler dışında kalan diğer idarî işlemleri, idarenin bütünlüğüne ve kalkınma plânı ve stratejilerine uygunluğu açısından İçişleri Bakanlığı, vali veya
görevlendireceği elemanlar tarafından da denetlenebilmektedir. Bu denetimlerin sonucu kamuoyuna açıklanır ve Meclisin bilgisine sunulur.
İl Özel İdaresinin Gelirleri ve Giderleri
İl Özel İdaresinin gelirleri şunlardır :
•Kanunlarla gösterilen il özel idaresi vergi, resim, harç ve katılma payları
•Genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan paylar
•Genel ve özel bütçeli idarelerden yapılacak ödemeler
•Taşınır ve taşınmaz malların kira, satış ve başka suretle değerlendirilmesinden elde edilecek gelirler
•İl genel meclisi tarafından belirlenecek tarifelere göre tahsil edilecek hizmet karşılığı ücretler
•Faiz ve ceza gelirleri
•Bağışlar
•Her türlü girişim, iştirak ve faaliyetler karşılığı sağlanacak gelirler
•Diğer gelirler
İl Özel İdaresinin giderleri ise şunlardır :
•İl özel idaresi binaları, tesisleri ile araç ve malzemelerinin temini, yapımı, bakımı ve onarımı için yapılan giderler
•İl özel idaresinin personeline ve seçilmiş organlarının üyelerine ödenen maaş, ücret, ödenek, huzur hakkı, yolluklar, hizmete ilişkin eğitim harcamaları ile diğer giderler
•Her türlü alt yapı, yapım, onarım ve bakım giderleri
•Vergi, resim, harç, katılma payı, hizmet karşılığı alınacak ücretler ve diğer gelirlerin takip ve tahsili için yapılacak giderler
•İl genel meclisince belirlenecek ilkeler çerçevesinde köylere veya köylerin aralarında kurdukları birliklere yapılacak yardımlar
•İl özel idaresinin kuruluşuna katıldığı şirket, kuruluş ve birliklerle ilgili ortaklık payı, üyelik aidatı giderleri
•Faiz, borçlanmaya ilişkin diğer ödemeler ve sigorta giderleri
•Yoksul, muhtaç ve kimsesizler ile özürlülere yapılacak sosyal hizmet ve yardımlar
•Dava takip ve icra giderleri
•Temsil, tören, ağırlama ve tanıtım giderleri
•Avukatlık, danışmanlık ve denetim hizmetleri karşılığı yapılacak ödemeler
•Yurt içi ve yurt dışı kamu ve özel kesim ile sivil toplum örgütleriyle birlikte yapılan ortak hizmetler ve diğer proje giderleri
•Sosyo-kültürel ve bilimsel etkinlikler için yapılan giderler
•Özel idare hizmetleriyle ilgili olarak yapılan kamuoyu yoklaması ve araştırması giderleri
•Doğal afet giderleri
•Kanunla verilen görevler ve hizmetlerin yürütülmesi için yapılan diğer Giderler
Belediye Yönetimi
Kanun, belediyeyi“Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisi” olarak tanımlamıştır. “Belediye hizmetleri, vatandaşlara en yakın yerlerde ve en uygun yöntemlerle sunulur.” denilerek hizmetlerin sunulmasında yerindenlik ilkesi esas alınmıştır.
Belediyenin Görev ve Sorumlulukları
Belediye, mahallî müşterek nitelikte olmak şartıyla; imar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; coğrafî ve kent bilgi sistemleri; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor; sosyal hizmet ve yardım, nikâh, meslek ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapar veya
yaptırır. Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50.000'i geçen belediyeler, kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açar.
Ayrıca belediyeler devlete ait her derecedeki okul binalarının inşaatı ile bakım ve onarımını yapabilir veya yaptırabilir; her türlü araç, gereç ve malzeme ihtiyaçlarını karşılayabilir; sağlıkla ilgili her türlü tesisi açabilir ve işletebilir; kültür ve tabiat varlıkları ile tarihî dokunun ve kent tarihi bakımından önem taşıyan mekânların ve işlevlerinin korunmasını sağlayabilir; bu amaçla bakım ve onarımını
yapabilir, korunması mümkün olmayanları aslına uygun olarak yeniden inşa edebilir. Gerektiğinde, öğrencilere, amatör spor kulüplerine malzeme verir ve gerekli desteği sağlar, her türlü amatör spor karşılaşmaları düzenler, yurt içi ve yurt dışı müsabakalarda üstün başarı gösteren veya derece alan sporculara belediye meclisi kararıyla ödül verebilir. Gıda bankacılığı yapabilir.
Belediye Meclisi ve Encümeni
Belediye meclisi, belediyenin karar organıdır ve beş yıllığına seçilmiş üyelerden oluşmaktadır.
Belediye meclisi üyelikleri için son genel nüfus sayımı sonuçlarına göre nüfusu 10.000’e kadar
olan beldelerde 9, 20.000’e kadar olan beldelerde 11, 50.000’e kadar olan beldelerde 15, 100.000’e
kadar olan beldelerde 25, 250.000’e kadar olan beldelerde 31, 500.000’e kadar olan beldelerde
37, 1.000.000’a kadar olan beldelerde 45, 1.000.000’dan fazla olan beldelerde ise 55 asıl ve aynı
sayıda yedek üyelik hesaplanır. Belediye meclisi her ayın ilk haftası düzenli olarak toplanır.
Belediye meclisine belediye başkanı başkanlık eder. Yeni Kanunla birlikte getirilen bir yenilik ise ihtisas komisyonlarının kurulmasıdır. En fazla bir yıllığına kurulabilen bu komisyonlar her siyasi parti grubunun ve bağımsız üyelerin meclisteki üye sayısının meclis üye tam sayısına oranlanması suretiyle en az 3 en çok 5 kişiden oluşmaktadır. Ayrıca mahalle muhtarları ve ildeki kamu kuruluşlarının amirleri ile ildeki kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, üniversiteler, sendikalar ve gündemdeki konularla ilgili sivil toplum örgütlerinin temsilcilerine, oy hakkı olmaksızın kendi görev ve faaliyet alanlarına giren konuların görüşüldüğü ihtisas komisyonu toplantılarına katılabilme ve görüş bildirebilme hakkı tanınmıştır. 5393 sayılı Kanunun 30. maddesi ile düzenlene meclisin feshi konusunda da 1580 sayılı Kanuna göre bir daraltılmaya gidilmiştir.
•Belediye meclisi kendisine kanunla verilen görevleri süresi içinde yapmayı ihmal etmesi ve bu durumun belediyeye ait işleri sekteye veya gecikmeye uğratması,
•Belediyeye verilen görevlerle ilgisi olmayan siyasi konularda karar alması durumlarında, İçişleri Bakanlığının bildirimi üzerine Danıştay’ın kararı ile feshedilir. İçişleri Bakanlığı gerekli gördüğü takdirde meclisin feshine dair bildirim ile birlikte, karar verilinceye kadar meclis toplantılarının ertelenmesini de ister. Danıştay, bu hususu en geç bir ay içinde karara bağlar. Bu şekilde feshedilen meclisin yerine seçilen meclis, kalan süreyi tamamlar. Belediyelerin Örgütlenme Yapıları ve Personel Sistemleri Yeni mevzuatla birlikte belediyelerin örgütlenmelerinde esnek bir yapıya doğru gidişin önü
açılmıştır. 1580 sayılı kanunun 88. maddesinde belediye teşkilatının yazı işleri; hesap işleri; sağlık işleri; veteriner ve fen işleri; teftiş, personel ve hukuk işleri müdürlüklerinden oluşacağı öngörülmüştü. 5393 sayılı Kanun’da ise belediye teşkilatında yazı işleri, mali hizmetler,
fen işleri ve zabıta birimleri zorunlu olmakta; sağlık, itfaiye, imar, insan kaynakları, hukuk işleri
ve ihtiyaca göre diğer birimler, belediyenin nüfus, fiziki ve coğrafi yapısı, ekonomik, sosyal ve
kültürel özellikleri ile gelişme potansiyeli dikkate alınarak, norm kadro ilke ve standartlarına göre
meclisin kararıyla kurulabilmektedir. Denetim Belediyelerde iç ve dış denetim olmak üzere ikili
yapıya sahip bir denetim sistemi getirilmiştir. Bu denetim iş ve işlemlerin hukuka uygunluk,
mali ve performans denetimini kapsamaktadır. Yine aynı maddenin ikinci fıkrasına göre iç
ve dış denetim 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümlerine göre
yapılacaktır. Daha önceleri idari denetimi de kapsayan iç denetim yeni Kanunda mali denetim ile kısıtlanmıştır. Yeni Kanunda denetim hususunda yapılan düzenlemelerin idari vesayet ve özerklik arasında denge kurmaya yönelik olduğu söylenebilir. Belediyenin mali işlemler dışında kalan diğer idari işlemleri ise hukuka uygunluk ve idarenin bütünlüğü açısından İçişleri Bakanlığı tarafından denetlenir. Dolayısıyla burada iç ve dış denetime ilişkin kendi içlerinde mali ve idari olmak üzere ikili bir ayrıma gidildiği görülmektedir. İç denetimin mali yönden denetimi iç denetçiler, idari yönden ise belediye müfettişlerince yapılacaktır. Dış denetimde mali yönden denetim yetkisi Sayıştay, idari yönden ise İçi işleri Bakanlığınca yapılacaktır.
Belediye Başkanı
Belediye Başkanı, belediye yönetiminin başı ve belediye tüzel kişiliğinin temsilcisidir. Belediye başkanı, ilgili kanunda gösterilen esas ve usullere göre beldedeki seçmenler tarafından beş yıllığına seçilir. Belediye Başkanı görevinin devamı süresince siyasal partilerin yönetim ve denetim organlarında görev alamaz. ). Belediye Başkanı genel olarak belediye teşkilatının en üst yöneticisi sıfatıyla belediye teşkilatını sevk ve idare etmek, belediyenin hak ve menfaatlerini korumakla görevlidir. Ayrıca, belediyeyi devlet dairelerinde ve törenlerde, davacı veya davalı olarak da yargı yerlerinde temsil etmek, meclise ve encümene başkanlık etmek, meclis ve encümen kararlarını uygulamak, belediye personelini atamak Belediye Başkanının görevleri arasında yer almaktadır.
Belediyenin Gelir ve Giderleri
Belediyenin gelirleri şunlardır:
•Kanunlarla gösterilen belediye vergi, resim, harç ve katılma payları
•Genel bütçe vergi gelirlerinden ayrılan pay
•Genel ve özel bütçeli idarelerden yapılacak ödemeler
•Taşınır ve taşınmaz malların kira, satış ve başka suretle değerlendirilmesinden elde edilecek gelirler
•Belediye meclisi tarafından belirlenecek tarifelere göre tahsil edilecek hizmet karşılığı ücretler
•Faiz ve ceza gelirleri
•Bağışlar
•Her türlü girişim, iştirak ve faaliyetler karşılığı sağlanacak gelirler
•Diğer gelirler
Belediyenin giderleri ise şunlardır:
•Belediye binaları, tesisleri ile araç ve malzemelerinin temini, yapımı, bakımı ve onarımı için yapılan giderler
•Belediyenin personeline ve seçilmiş organlarının üyelerine ödenen maaş, ücret, ödenek, huzur
hakkı, yolluklar, hizmete ilişkin eğitim harcamaları ile diğer giderler
•Her türlü alt yapı, yapım, onarım ve bakım giderleri
•Vergi, resim, harç, katılma payı, hizmet karşılığı alınacak ücretler ve diğer gelirlerin takip ve tahsili için yapılacak giderler
•Belediye zabıta ve itfaiye hizmetleri ile diğer görev ve hizmetlerin yürütülmesi için yapılacak giderler
•Belediyenin kuruluşuna katıldığı şirket, kuruluş ve katıldığı birliklerle ilgili ortaklık payı ve üyelik aidatı giderleri
•Mezarlıkların tesisi, korunması ve bakımına ilişkin giderler
•Faiz, borçlanmaya ilişkin diğer ödemeler ile sigorta giderleri
•Dar gelirli, yoksul, muhtaç ve kimsesizler ile özürlülere yapılacak sosyal hizmet ve yardımlar
•Dava takip ve icra giderleri
•Temsil, tören, ağırlama ve tanıtım giderleri
•Avukatlık, danışmanlık ve denetim hizmetleri karşılığı yapılacak ödemeler
•Yurt içi ve yurt dışı kamu ve özel kesim ile sivil toplum örgütleriyle birlikte yapılan ortak hizmetler ve proje giderleri
•Sosyo-kültürel, sanatsal ve bilimsel etkinlikler için yapılan giderler
•Belediye hizmetleriyle ilgili olarak yapılan kamuoyu yoklaması ve araştırması Giderleri
•Kanunla verilen görevler ve hizmetlerin yürütülmesi için yapılan diğer giderler
•Şartlı bağışlarla ilgili yapılacak harcamalar
•İmar düzenleme giderleri
•Her türlü proje giderleri
Büyükşehir Belediyesi
Ülkemizde Büyükşehir belediyeleri ilk olarak 1984 yılında üç büyük ilimiz olan İstanbul, Ankara
ve İzmir’de kurulmuş ancak daha sonra bu sayı Türkiye’nin nüfus artışı ve büyük şehirlere göçe
paralel olarak yükselmiş ve 16’ya ulaşmıştır. Yeni kanun büyükşehir belediyesini “En az üç ilçe
veya ilk kademe belediyesini kapsayan, bu belediyeler arasında koordinasyonu sağlayan; kanunlarla
verilen görev ve sorumlulukları yerine getiren, yetkileri kullanan; idarî ve malî özerkliğe sahip
ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişisi” olarak tanımlamıştır.
Büyükşehir Belediye Meclisi
Büyükşehir Belediye Meclisi, büyükşehir belediyesinin karar organıdır ve ilgili
kanunda gösterilen esas ve usullere göre seçilen üyelerden oluşur. Büyükşehir
belediye meclisleri belediye hudutları içinde kalan ilçe seçim çevreleri için tespit
edilen belediye meclisleri üye sayısının her ilçe için beşte biri alınmak suretiyle
bulunacak toplam sayı kadar üyeden teşekkül eder. Büyükşehir belediye başkanı
büyükşehir belediye meclisinin başkanı olup, büyükşehir içindeki diğer
belediyelerin başkanları, Büyükşehir Belediye Meclisinin doğal üyesidir.
Büyükşehir Belediye Encümeni
Büyükşehir Belediye Encümeni, belediye başkanının başkanlığında, belediye
meclisinin kendi üyeleri arasından bir yıl için gizli oyla seçeceği beş üye ile biri
genel sekreter, biri mali hizmetler birim amiri olmak üzere belediye başkanının her
yıl birim amirleri arasından seçeceği beş üyeden oluşur.
Büyükşehir Belediye Başkanı
Büyükşehir Belediye Başkanı, büyükşehir belediye idaresinin başı ve tüzel
kişiliğinin temsilcisidir. Büyükşehir Belediye Başkanı, ilgili kanunda gösterilen esas
ve usullere göre büyükşehir belediyesi sınırları içindeki seçmenler tarafından
doğrudan seçilir. İlçe ve ilk kademe belediye başkanları da vatandaşlar tarafından
doğduran seçilir.
Büyükşehir Belediyesi Teşkilâtı ve Personeli
Büyükşehir belediyesinde hizmetlerin yürütülmesi belediye başkanı adına
onun direktifi ve sorumluluğu altında mevzuat hükümlerine, belediyenin amaç ve
politikalarına, stratejik planına ve yıllık programlarına uygun olarak genel sekreter
ve yardımcıları tarafından sağlanır. Genel sekreter, belediye başkanının teklifi
üzerine İçişleri Bakanı tarafından atanır. Genel sekreter kadrosuna atananlar, genel
idare hizmeti sınıfına dahil bakanlık genel müdürleri, genel sekreter yardımcısı
kadrosuna atananlar ise bakanlık bağımsız daire başkanları için ilgili mevzuatında
öngörülen tüm haklardan aynen yararlanırlar.
Nüfusu iki milyonu aşan büyükşehir belediyelerinde on, diğer büyükşehir
belediyelerinde beşi geçmemek üzere başkan danışmanı görevlendirilebilir.
Danışman olarak görevlendirileceklerin en az dört yıllık yüksek öğrenim
kurumlarından mezun olması şarttır. Danışmanların görev süreleri sözleşme süresi
ile sınırlıdır. Ancak bu süre belediye başkanının görev süresini aşamaz.
Büyükşehir belediyesi personeli büyükşehir belediye başkanı tarafından
atanır. Personelden müdür ve üstü unvanlı olanlar ilk toplantıda büyükşehir
belediye meclisinin bilgisine sunulur.
Köy Yönetimi
nüfusu iki binden aşağı olan yerleşim yerlerini köy olarak tanımlamıştır.Yerel yönetim birimlerin
üçüncüsü ve en küçüğü köy yönetimidir. Köy yönetimi, köy derneği, köy ihtiyar meclisi ve muhtar
olmak üzere ÜÇ organdan meydana gelir. Köy derneği, köy tüzel kişiliğinin genel karar organıdır ve
köydeki seçmenlerden oluşur. Köy ihtiyar meclisi azaları ise köy tüzel kişiliğinin karar, yürütme
ve denetleme organıdır ve üyeleri doğrudan seçilir. İhtiyar meclisi, seçilmiş üyeler ve doğal
üyelerden oluşur. Köyün imamı ile muallimi veya başmuallimi ihtiyar meclisinin her zaman
azasıdırlar. Köy yönetiminin üçüncü organı muhtardır. Köy derneği tarafından beş yıllık bir
süre için doğrudan seçilen muhtar köy yönetiminin, ihtiyar meclisinin başıdır ve köy tüzelkişiliğini
temsil eder.
FONKSİYONEL YERİNDEN YÖNETİM KURULUŞLARI
Hizmetsel Yerinden Yönetim Kuruluşları
Bu kamu örgütlerine “hizmet yerinden yönetim kuruluşları” ya da kısaca
“hizmetsel kuruluşlar” denilmektedir. Ayrıca, hizmet yönünden yerinden yönetim kuruluşlarına
“kamu kurumları” da denilmektedir15. Hizmet yerinden yönetim kuruluşları, teknik bilgi ve uzmanlık isteyen belli bir hizmetin merkezi yönetim ve yerel yönetimler dışında örgütlenmesi ve tüzel kişiliğe kavuşturulması sonucu ortaya çıkan kuruluşlardır. Hizmetsel kuruluşlar çok farklı alanlarda faaliyet göstermektedirler. Ancak, bu kuruluşların bazı ortak özellikleri vardır. Bunlar şöyle sıralanabilir :
•Hizmetsel kuruluşlar, kamu tüzel kişiliğine sahiptirler.Bunların tüzel kişiliklerini kazanması ya
yasayla ya da yasanın verdiği yetkiye dayanarak yönetsel kararla olur.
•Hizmetsel kuruluşlar özerkliğe,yani kendi iradeleriyle hareket etme serbestliğine, sahiptirler.
Bunların özerklik dereceleri gördükleri hizmetin niteliğine göre değişmektedir.
•Hizmetsel kuruluşlar üzerinde merkezi yönetimin veya bağlı oldukları kuruluşların vesayet
denetimi vardır.
•Hizmetsel kuruluşlar belli görev ve yetkilerle donatılmışlardır.
•Hizmetsel kuruluşlar, kendilerine özgü bir malvarlığına ve bütçeye sahiptirler.
•Hizmetsel kuruluşlar birer uzmanlık kuruluşudur.
Kamu Meslek Kuruluşları
Kamu meslek kuruluşları, genellikle, hizmet yönünden yerinden yönetim
kuruluşları içerisinde yer alan bir küme olarak kabul edilmektedir. 1982 Anayasası
kamu meslek kuruluşlarını “kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları” başlığı
adı altında son derece ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir. Bu kuruluşlara kısaca
“meslek kuruluşları” da denilmektedir. Kamu meslek kuruluşları, sendikalar ve
diğer meslek derneklerinden farklıdır.
Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları çok ve çeşitlidir. Bunlar arasında Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Ticaret Borsaları, Tabip Odaları, Veteriner Odaları, Eczacı Odaları, Diş Hekimleri Odaları, Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türkiye Barolar Birliği (TBB), Mühendis ve Mimar Odaları, Ziraat Odaları, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)
sayılabilir. Kamu meslek kuruluşlarının başlıca iki görevi vardır: Bunlardan birincisi, devlet karşısında mesleği temsil etmek, yasama ve yürütme organlarında gerekli girişimlerde bulunarak mesleğin sorunlarını çözüme kavuşturmaya çalışmak; ikincisi ise mesleğin iç disiplinini sağlamaktır.
ÜNİTE 10 KAMU ÖZETİ
KAMU POLİTİKASI VE KAMU POLİTİKASI KAVRAMLARININ TANIMLANMASI
Kamu Politikasının Tanımı ve Özellikleri
“Politika” sözcüğüne Türkçe’de iki anlam yüklenmiştir. Birincisi, politika siyaset anlamına gelmektedir. İkinci olarak politika, tutulan yol, yöntem ve program anlamına gelmekte.
“Kamu politikası, bir kamu kuruluşunun çevresiyle ilişkisidir.” veya “Kamu politikası, kamu yönetiminin (hükümetin) yapmayı ya da yapmamayı seçtikleri her şeydir.” Bu tanımlarla kamu kuruluşlarının yapmayı veya yapmamayı tercih ettikleri her türlü işlem ve faaliyeti kamu politikası kapsamına alınmaktadır.
Daha teknik bir yaklaşımla Rose, kamu politikası ile ilgili olarak “Az veya çok birbirine bağlantılı uzun bir faaliyetler serisi ve ilgili taraflar için bu bağlantılı faaliyetlerin ortaya çıkardığı sonuçlar olarak düşünülmelidir.” demektedir.
Buna benzer fakat biraz daha kapsamlı bir tanım Anderson tarafından verilmiştir: “Politika, bir takım kuruluş veya kişilerin bir sorunu çözmede izledikleri amaçlı hareketler bütünüdür.”
Jenkins ise, Kamu politikaları bir süreçtir ve anlaşılır bazı özelliklere sahiptirler. Politika sorunları, karar alma, kararların uygulanması, kamu politikasını belirleyen aktörler ve benzeri özellikler kamu politikasını diğer idari faaliyetlerden ayırmaktadır. demiştir.
En kapsamlı tanımı Hogwood ve Gunn kamu politikasının özelliklerini sıralayarak vermişlerdir. Politika, karardan daha geniş ve onu da kapsayan bir süreçtir. Politika, yönetimden çok fazla ayrılabilen bir şey değildir. Politika, niyetler (amaçlar) kadar davranışları da kapsamaktadır. Politika, olumlu bir hareketi içerdiği gibi hareketsiz sessiz durmayı da içerir. Kamu politikaları önceden tahmin edilen veya edilemeyen sonuçlara sahiptir. Kamu politikası amaçlı hareketler bütünü olarak tanımlanmıştı. Kamu politikası kamu kuruluşları için önemli roller içerir.
Sonuç olarak kamu politikaları hemen aniden oluşmayan politikalardır. Kamu politikası dendiğinde akla gelmesi gereken, kararların verilmesini, bu kararların işlemsel şeklini oluşturan yasaların meclisten geçirilmesini, bunların uygulanmasını ve bunun gibi faaliyetleri içeren bir süreç olmalıdır. Kamu politikaları ülkelerin gelişmiş veya gelişmekte, demokratik veya totaliter olup-olmadığına ve toplumsal-ekonomik gelişme düzeyine bağlı olarak değişik yöntemlerle şekillendirilip formüle edilebilir ve uygulanabilirler.
Kamu Politikası ile İlgili Kavramlar
• Kamu Politikası Talepleri
Toplumda bir sorun veya ihtiyaç ortaya çıktığı zaman siyasal sistem içinde ve kamu yönetiminde kamu politikası oluşturan karar vericiler üzerinde diğer sivil veya resmi kişi veya grupların talep veya istekleri bu kategoriye girmektedir. Demokratik bir ülkede toplumdan çıkan sesler kamu politikalarının oluşumunda karar vericiler üzerine etki yaparlar.
• Kamu Politikasında Rol Oynayan Aktörler
Kamu politikası ile ilgili karar sürecinde (veya kamu politikaları oluşturma sürecinde) doğrudan ve dolaylı katkısı olan seçmenler, baskı grupları, bürokratlar, siyasi partiler, hükümet ve parlamento (bazı ülkelerde askerler) kamu politikasında rol oynayanlar olarak adlandırılır. Demokratik bir ülkede süreçte gerçekten rol oynayanlar baskı grupları, seçmenler, hükümet ve parlamentodur.
• Kamu Politikası Kararları
Kamu politikasının özellikle formüle edilmesi ve uygulanması ile ilgili kamu görevlileri tarafından kamu politikası faaliyetlerine yön vermek ve içeriğini düzenlemek için verilen kararlardır. Yapılması gereken yasal düzenleme ve uygulama yönetmelikleri ile ilgili alınan kararlar, emir çıkartmak için verilen kararlar, idari talimat vermek üzere alınan kararlar ve yasaların yorumlanmasıyla ilgili kararlar bu türden sayılabilir.Günlük alınan kararlardan farklıdırlar.
• Kamu Politikasıyla İlgili Söylemler
Bunlar kamu politikası ile ilgili resmi söylem ve görüşlerdir. Hükümetin veya kamu kuruluşlarının amaç ve hedeflerine işaret eden kamu görevlilerinin konuşmaları ve söylemleri, mahkeme kararları, meclisin çıkardığı yasalar, yürütmenin çıkardığı kararname ve talimatlar vs…
• Kamu Politikası Çıktıları
Kamu politikası ile ilgili verilen kararların ve söylemlerin izlenmesi sonucunda gerçekten yapılan şeylerdir. Her türlü gerçekleştirilen hizmetler çıktı olarak kabul edilebilir. Toplanan vergiler, yol yapımları, sosyal güvenlik ödemeleri, sağlık hizmetleri ve benzerleri çıktı olarak kabul edilmektedir.
• Kamu Politikası Sonuçları
Sonuçlar çıktılardan farklıdır. Kamu politikası sonuçları dendiğinde, kamu yönetimi tarafından uygulanan veya uygulanmamayı tercih etmesinden dolayı ortaya çıkan ve toplum için amaçlanan veya amaçlanmayan sonuçlar (meyveler) kast edilmektedir. Örneğin sosyal güvenlik ödemelerinin miktarı..
Bir politikanın çıktılarının toplum üzerindeki etkileri politikanın sonuçları olarak görülmektedir.
KAMU POLİTİKASI SÜRECİNDE ROL OYNAYAN AKTÖRLER
Kamu politikası sürecinin kapsadığı iki alan vardır: Birincisi politikalarla ilgili olarak bir kısım baskı gruplarının devleti etkilemek ve pazarlık yapma amaçlı çabaları; ikincisi hem seçilmiş hem de atanmış politikacı, bürokrat ve diğerleri tarafından devlet içinde gerçekleştirilen faaliyetler. Ayrıca kamu politikasında rol oynayan devlet içindeki grupları (kurumlar) politika ağları (policynetworks) ve toplum içindeki sosyal grupları politika toplulukları (policycommunities) olarak ayıranlar da vardır. Demokratik bir ülkede bir tarafta toplum içinde seçmenler, baskı grupları ve medya kamu politikası sürecinde rol oynarken; diğer tarafta seçilmiş ve atanmış bürokrasi ile birlikte siyasal partiler, hükümet, parlamento ve yargı rol oynamaktadır.
Resmî Aktörler
Resmî aktörler daha çok devlet içinde bulunan ya da devletle bağı olan kurum ve kişileri ifade etmek için kullanılmaktadır. Kamu politikalarının oluşturulması sürecinde parlamento, yargı kurumları, yürütme (hükûmet ile kamu kurumları ve kamu görevlileri) resmî aktörler arasında sayılabilir.
Parlamento:
Gelişmiş modern bir toplumda herhangi bir alanda ihtiyaç, sorun veya beklenti toplumun gündemine gelirse ve kalıcı olursa, aracı resmî kurumlar veya sivil kurumlar tarafından devlete diğer bir ifadeyle hükümete veya kamu kurumlarına iletilir. Hükümet konuyu gündemine alır ve çözüm yolları için ilgili bürokratlarla beraber çalışmaya başlar. Eğer konu yasal bir düzenleme gerektiriyorsa konu parlamentonun gündemine gelmesi gerektiğinden hükümet konuyu tasarı hâline getirip meclisin gündemine getirir. Ülkelerin birçoğunda parlamentolar iki kanatlıdır. Senatolar ve temsilciler meclisinden oluşur.
Sadece temsilciler meclisinden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Türkiye’de kamu politikalarının şekillendirilmesinde katkısı ve rolü noktasında kamu politikalarının yazılı programları sayılabilecek yasaların çıkarılmasında tek yetkili olması yönüyle en önemli aktördür. Günümüzün modern demokrasilerinde parlamenter rejimlerde yürütmenin yasama üzerindeki etkisinin çok fazla olduğu söylenebilir. Meclislerin kamu politikası sürecindeki rolleri sadece formasyon aşamasında değil aynı zamanda uygulama ve değerlendirme aşamasında denetim yoluyla da görülmektedir. Sonuç olarak modern devlette meclisler kamu politikaları sürecinde resmî aktörler içinde en etkili kurumdur denebilir.
Yargı Kurumları:
Yürütme ve yasama üzerinde yargının denetimi önemlidir. Kamu politikası oluşturma sürecinde yasama veya yürütme organı tarafından yasalar veya yönetmeliklerle programlanan ve şekillendirilen bir kamu politikası yargı tarafından iptal edilmesi durumunda yürürlüğe giremez. Bu nedenle eğer konu yargının önüne intikal eder ve yargı tarafından düzenleme iptal edilirse ilgili kamu politikası yok sayılmaktadır.
Türkiye’de Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Bölge İdare ve İdare Mahkemeleri kamu politikası sürecinde rolü olan yargısal aktörlerdir. Anayasa Mahkemesi TBMM’de kabul edilen yasaların Anayasaya uygunluğunu denetlediği için bir yasanın iptali durumunda ilgili alandaki düzenleme yürürlüğe girmez. Yine aynı şekilde Danıştay da bir yönetmeliği iptal ettiğinde veya reddettiğinde uygulamayı etkileyecektir. Yine Danıştay ve İdare Mahkemeleri idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı açılan davalara bakar ve bazen önemli bir hükûmet veya kamu kurumu kararını iptal eder. Bu durumda ilgili politikanın uygulanması yarım kalabilir. Sonuç olarak yargı kurumlarının bir şekilde kamu politikası sürecinde önüne gelen ilgili davaları iptal etme yetkisinden dolayı kamu politikalarının şekillenmesinde oldukça etkili olduğu söylenebilir.
Hükûmet ve Kamu Bürokrasisi:
İdari açıdan her türlü kamu kuruluşunun yapı ve işleyişi yürütme organı içinde yer almakta ve burada amaçlanan kamu yönetimi kavramı olmaktadır. Kamu politikalarının oluşturulmasında en önemli rol, hükümet ile kamu bürokrasisi (askeri ve idari) tarafından oynanmaktadır.
Kamu kurumları ve görevlileri kamu politikalarının hem şekillendirilmesinde hem de uygulanmasında başlıca kaynak olarak görülmelidirler. Çünkü politika programı için yasal düzenleme sürecinde tasarıları hazırlayıp altyapıyı geliştiren teknik bürokratlardır. Bunlar olmaksızın siyasilerin çok fazla bir şey yapabilecekleri düşünülemez. Yine aynı şekilde şekillendirilen politikaların uygulanması da tamamen kamu görevlilerinin sırtındadır.
Kamu bürokrasisinin ülkelere göre yapısı ve işleyişi değişebilir. Bazı küçük ve az gelişmiş ülkelerde kamu bürokrasisi çok karmaşık olmayıp çok az sayıda insan çalışıyor olabilir. Bu tür ülkelerde birçok kamu politikası oluşturulması Bakanlar Kuruluna doğrudan ulaşabilir ve çözüm konusunda kabine etkili olabilir. Ancak birçok büyük ülkede (gelişmiş veya gelişmekte) kamu bürokrasileri çok büyük ve karmaşık yapıdadırlar. Bu yönüyle kamu politikası çok karmaşık süreçlerden geçmek zorunda kalmaktadır. Ayrıca bu noktada kamu politikası sürecinde toplumsal grupların veya kamu bürokrasisindeki kesimlerin etkisi ülkelere göre değişmektedir.
Türk kamu yönetiminde karar verme sürecinde temel konularda askeri bürokrasinin özellikle Millî Güvenlik Kurulu (MGK) yoluyla etkin rol oynadığı bilinmektedir. Bu kurulun yarısını askerî bürokrasinin üst yönetimi oluştururken diğer yarısını da hükümetin bazı bakanları oluşturmaktadır. Bu yönüyle Türkiye’de askeri bürokrasi oldukça etkilidir ve bu kurul ile askerin ülke yönetimindeki etkisi, tavsiye niteliğinde olsa da, devam etmektedir.
Sivil (Gayriresmî) Aktörler
Modern toplumda örgütlenme çok gelişmiş ve bireyler bir araya gelerek hem birey olarak hem de amaç birliği oluşturmuş gruplar olarak kendilerini ilgilendiren kamu politikalarında en geniş anlamda devletle ya da hükümetle veya ilgili kamu kurumuyla temasa geçerler. Böylece ilgili alanda yapılacak düzenlemelerle ilgili veya uygulamalarla ilgili etki yaparak kendilerine uygun sonuçların elde edilmesine çalışırlar. Kamu politikası sürecinde rol oynayan sivil aktörler olarak siyasal partiler, bireyler (seçmenler-vatandaşlar), baskı grupları- sivil toplum örgütleri ve medya dikkati çeken en önemli olanlarıdır. Şimdi sırasıyla bunlar ele alınacaktır.
Siyasal Partiler
Siyasal partiler demokrasinin en önemli vazgeçilmez kurumlarıdır. Özellikle çoğulcu demokrasilere sahip ülkelerde siyasal partiler toplumdaki siyasal tercih yelpazesinin temsilcileridir. Siyasal partiler, aynı siyasal görüşte olan insanları bir araya getirerek siyaset yapma imkânı sağlayan demokratik kurumlardır. Diğer yandan siyasal partiler devleti yönetmeye talip olan kurumlardır. İktidara geldikleri zaman siyasal iktidarın kullanıcısı ve yöneticisi olarak devleti yönetmeye başlarlar. Bu yönüyle toplumdan kaynaklanmalarına rağmen parlamentoda (yasama organında ) veya yürütmede (devletin içinde) yaşamlarını sürdürürler. Bunun dışında seçilemedikleri (örneğin barajı geçemedikleri durumlarda) ne parlamentoda ne de hükümette yer almayıp tamamen toplumun içinde yaşamaya devam ederler. Siyasal partilerdeki güç yapısı kamu yönetimi ve kamu politikaları açısından ayrı bir öneme sahiptir. Partilerde liderlerin veya üst yönetimlerin aşırı etkinliği parti içi demokrasiyi ve uygulamaları doğrudan etkileyebilmektedir. Siyasal parti veya partiler, aslında kamu politikalarının en önemli mimarları sayılmalıdır. Bu yönüyle kamu politikaları analiz edilirken ülkedeki siyasal kültürün en önemli aktörlerinden olan siyasal partilerin yapısı (güç dengeleri) ve parti politikalarının ele alınması yararlı olacaktır.
Bireyler (seçmenler-vatandaşlar)
İster doğrudan ister temsili demokraside temel başlangıç noktası bu sistemin halka dayalı olması diğer bir ifadeyle ülkenin vatandaşlarının siyasal gücü kullanma ve yönetme haklarının olmasıdır. Bu yönüyle bir ülkenin vatandaşlarının teorik anlamda da olsa o ülkenin yönetiminde ve yönetim mekanizmaları üzerinde tam etki ve kontrolü olduğu varsayılabilir. Özellikle seçme hakkına sahip seçmenler olarak kabul edilen vatandaşların bu noktada rolleri önem kazanmaktadır.
Günümüzün temsilî demokrasilerinde seçimler yoluyla seçmenlerin siyasal gücün kullanılmasında ve dolayısıyla kamu yönetiminin işleyişinde önemli rol oynadıkları bilinmektedir.
Seçmenler çoğu zaman kamu politikalarının gerçekleştirildiği siyasal, idari ve diğer süreçler hakkında yeterli bilgiye sahip olamazlar. Bu yönüyle sadece kendilerine yansıyan boyutuyla ancak konudan haberleri olabilir. Bu bağlamda özellikle birey olarak çok ciddi sonuçlar alınamayacağı bilindiği için modern anlamda demokratik ülkelerde insanlar bir araya gelerek grup oluşturma yoluyla hükümetler üzerinde etkin olmaya çalışmaktadırlar. Sonuç olarak günümüzün temsili demokrasileri yönetimin halka dayandığı sistemler olarak görülmesine rağmen uygulanabilirliği (pratikliği) noktasında şüpheler vardır. Özellikle belli dönemlerde genel veya yerel seçimlerin yapılması ve bu dönemlerin uzun olması seçmenlerin bireyler olarak kamu yönetimi ve politikaları üzerindeki etkisini neredeyse yok denecek noktaya getirmektedir. Bu yönüyle bireysel katkının sadece seçim döneminde bir oy kullanma olduğu düşünüldüğünde temsili demokrasilerin halka dayandığı ve halkın taleplerine göre yönetimler ve kamu hizmetlerinin programları olan kamu politikalarını oluşturduğu ve uyguladığı varsayımı beraberinde şüpheleri de getirmektedir.
Baskı Grupları - Sivil Toplum Örgütleri
Baskı grupları kamu politikalarının oluşturulmasında ve uygulanmasında önemli rol oynayan örgütlenmiş toplumsal kuruluşlardır. Modernleşmenin beraberinde getirdiği modern toplumdaki örgütlenme biçimine paralel olarak demokratik yönetimin gereği vatandaşların taleplerinin, ihtiyaçlarının ve sorunlarının devlete aktarılmasında baskı grupları öncülük yaparlar. Baskı gruplarının etkinliği ülkelerin demokratik kültürleriyle yakından bağlantılıdır.
Modern toplumun örgütlenme biçiminin sonucu olan örgütlü veya örgütsüz birlikler (baskı grupları) ilgi alanlarına, büyüklüklerine, örgüt tiplerine, üye sayılarına ve faaliyet biçimlerine göre değişebilirler. İşçi örgütlenmeleri, işveren örgütlenmeleri, tarım alanında örgütlenmeler, ticaret alanında örgütlenmeler ve her türlü toplumsal örgütlenmeler baskı grubu oluşturabilirler.Bunlar kendi ilgi alanlarına göre kamu yönetimiyle temas hâlinde olurlar.
Sendikaların, derneklerin, birliklerin ve diğer sivil toplum örgütlerinin ilgi alanlarına göre kamu yönetimiyle temas hâlinde olduklarını söylemek mümkündür. Demokratik bir ülkede hükûmet ve kamu yönetimi bu kesimlerle temas hâlinde ve uzlaşma yoluyla ilgili düzenlemeyi parlamentoya sunar.Sonuç olarak; bir ülkede kamu politikalarının oluşturulması ve uygulanması o ülkenin genel siyasal ve yönetim kültürü kadar sosyal örgütlenmeler kültürüne de bağlıdır. Demokratik ülkeler arasında bile teori ve uygulamada farklılıklar olmaktadır. Bir ülkede baskı grupları çok etkin olurken bazı ülkelerde bu etkinlik daha az olabilmektedir.
Türkiye’deki örgütlü toplumsal yaşamda, hem çoğulcu (demokratik) hem de korporatist özelliklerin var olduğu söylenebilse bile, toplumsal çıkarların temsilinde korporatist kanallar daima çoğulcu olanlara egemen olmuştur. Türkiye’de, özel birliklerin ve baskı gruplarının örnekleri, dernekleri, konut ve bazı bağımsız tarım kooperatiflerini kapsar. Bu birlikler genelde resmî bir izne gerek duymadan halk tarafından doğrudan kurulurlar. Ancak yine de kurulduktan sonra ilgili bakanlıklara kayıtlarını yaptırmak zorundadırlar. Bunların faaliyetleri kendi kuruluş tüzüklerine sıkı sıkıya bağlı olmak zorundadırlar. Baskı gruplarının temsilinde korporatist kanallara sahip kamusal birlikler özel kanunlarla kurulurlar. Bu birliklerin himayeci birer bakanlıkları vardır. Bu birliklerin kuruluşunu sağlayan ilgili kanunlar, üyelik, faaliyetler ve diğer konularda bütün detayları belirlerler. Bu korporatist birlikler (baskı grupları) özellikleri gereği yarı resmîdir (kamusal niteliklidir). Bu yarı resmî birlikler bir sektörde kurulduktan sonra, o sektörde faaliyet gösteren bütün teşebbüsler üye olmak zorundadırlar ve üyelik aidatlarını öderler.
1960’tan beri işveren ve işçi sendikaları işgücünün temsilinde korporatist kanalların diğer örneklerindendir. En önemli işçi sendikaları konfederasyonları, TURK-İŞ, DİSK ve HAK-İŞ’tir. Tarihsel olarak her bir konfederasyon bir siyasal partiye veya siyasal bir harekete yakındır. DİSK solda yer alırken, TÜRK-İŞ merkezde ve HAK-İŞ ise sağda yer almaktadır. Son zamanlarda anayasada yapılan değişikliklerle devlet memurlarının sendika veya konfederasyon kurmalarına izin verilmiş ve MEMUR-SEN gibi sendikalar kurulmuştur. Ekonomik baskı grupları açısından, kamu politikaları kararları ve uygulamaları, hükümetler ve siyasal partiler üzerine gerçekten etkide bulunabilen bazı önemli sanayi ve ticaret dernekleri vardır. En etkili olanlarından bir tanesi TÜSİAD (Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği)’dır.
Sonuç olarak Türkiye’de toplumun temsilinde baskı gruplarının sahip olduğu temsil kanalları hem korporatist hem de çoğulcu bir yapıyı daima bir arada bulundurmuşlardır. Fakat devlet tarafından öncülüğü yapılan korporatist baskı grupları, özellikle Türkiye’de merkezi planlamanın başladığı 1960’lardan beri toplumun temsilinde daha egemendirler. Son zamanlarda baskı grupları, özellikle ekonomik baskı grupları, tarihlerindeki en etkin dönemlerini yaşamaktadırlar. Buna rağmen, gelişmiş demokratik ülkelerde görülen baskı gruplarının işlevine denk bir işlev yapamamaktadırlar.
Medya
Günümüzde medya; yasama, yargı ve yürütmeden sonra dördüncü kuvvet olarak kabul edilmektedir. Bunun başlıca nedeni görsel ve yazılı medyanın günlük yaşamı tamamen kuşatmasıdır. Bugün medyanın yaptığı yayınlar hem halk üzerinde hem de kamu yönetimi (hükümet ve bürokrasi) üzerinde oldukça etkilidir. Modern çoğulcu demokrasinin en önemli gereklerinden biri özgür basın olarak kabul edilebilir. Bu özgürlük görsel ve diğer yazılı her türlü iletişim ve medyaya genişletilebilir. Böyle özgür bir medya sayesinde yönetenler (hükümet-kamu yönetimi) ile yönetilenler arasında (vatandaşlar-halk) sağlıklı bir iletişim ve bilgi akışı mümkün olabilecektir. Bu iletişimde medya hükümetin yaptıklarından halkı haberdar ederek hükümete önemli bir yardım sağlar.
Diğer yandan halkın talep ve ihtiyaçlarını da hükümete (kamu yönetimine) aktararak halka yardımcı olur. Kamu politikaları bağlamında konuya bakıldığında medya tarafsız ve demokrasi gereği özgür olarak iletişimi sağlayacaktır. Dolayısıyla toplumun dertlerini hükümete ve kamu bürokrasisine aktarırken hükümetin de bu talepleri göz önüne aldığını göstermesi açısından topluma bilgi akışını sağlamaktadır. Böylece medyanın gerçekten tarafsız işlev yaptığı demokratik özgür toplumlarda devlet-toplum uyumu noktasında vazgeçilemez bir önemi vardır. Ancak eğer medya taraflı ve kendi çıkarları peşinde kamu politikaları sürecinde devlet ile toplumu birbirine düşürecek işlevler yerine getirirse aynı olumluluk derecesinde olumsuzluklar üretebilir.Türkiye’de son yıllarda medyanın etkisi çok fazla artmış ve neredeyse dördüncü kuvvet olarak anılmaya başlamıştır. Türkiye’deki medya (görsel ve yazılı) incelendiğinde bu medyanın arkasındaki şirketlerin genelde büyük holdingler oldukları ortaya çıkmaktadır. Bu medya gruplarının genel olarak bir televizyonu, bir gazetesi ve bir bankası bulunmakta ve çoğu ya özelleştirme konusuyla ya da ihaleler yoluyla devletle bir şekilde içli dışlı olabilmektedir. Günümüzde medyanın gelişen teknoloji ve iletişim sayesinde etkinliğinin arttığı düşünüldüğünde Türkiye’de bu şekilde yapılanma, medyanın kamu yönetimini kendi çıkarlarına uygun olduğunda desteklemesi uygun olmadığında eleştirmesi anlamına gelecektir. Bu yönüyle Türkiye’de medyanın kamu politikaları sürecine katkılarının genelde çıkar eksenli olduğunu söylemek mümkündür.
Uluslararası Aktörler
Kamu politikası ile ilgili literatürde, uluslararası aktörlere yer verilmemektedir. Bunun başlıca nedeni, belki de ilgili literatürü üreten ABD, İngiltere, Almanya ve diğer gelişmiş ülkelerin genel olarak uluslararası kuruluşları yönlendirdiği düşünüldüğünde bu kuruluşlardan etkilenen daha çok bu gelişmiş ülkeler değil gelişmekte olan ülkelerdir. Dolayısıyla bu ülkelerdeki çalışmalarda aktörler ele alınırken uluslararası aktörler çok dikkate alınmamaktadır. Ama Türkiye gibi ülkeler için bu geçerli değildir.
Uluslararası aktörler sosyal nitelikli kamu politikalarından ekonomik politikalara dış politikadan güvenlik politikalarına kadar bütün alanlarda bir şekilde rol oynamaktadır. Özellikle ABD’deki 11 Eylül Saldırısından sonra terörle mücadelede ülkeler arası işbirliği ve dayanışma ve ortak politika üretme çabaları artmıştır. Ayrıca Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin yaşadığı ekonomik sorunların üstesinden gelebilecek politikaların oluşturulmasında ve uygulanmasında Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (WB) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) gibi kuruluşlar etkili olmaktadır. Sosyal alanlarla ilgili (çocuklarla ve aile ile ilgili) alanlarda yine UNICEF gibi birçok uluslararası kuruluş, politikaların oluşumu ve uygulanmasında müdahil olmaktadır.Bu kuruluşlar Birleşmiş Milletler altında çalışan kuruluşlardır. Bunların dışında ülkelerin oluşturduğu birlikler ya da organizasyonlar da ulusal politikalar üzerinde rol oynamaktadır. Avrupa Birliği, Arap Birliği, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (OSCE), NATO bunlar arasında sayılabilir. Sonuç olarak kamu politikası çalışmalarında aktörleri incelerken sadece ulusal aktörleri incelemek yetmez. Aynı zamanda uluslararası aktörleri de ele almak gerekir. Özellikle de incelenen ülke gelişmekte olan bir ülkeyse..
KAMU POLİTİKASI ANALİZİ VE ANALİZ MODELLERİ
Kamu Politikası Analizi
Dye politika analizini üzerinde çalışılan politika konusunu tasvir edebilmek (nitelemek), analiz edebilmek ve sonucunda kamu politikasını açıklayabilmek olarak belirtmektedir. Uygulanan politika ile de toplum bir şekilde etkilenmekte ve bir değişim yaşamaktadır. Devlet bu tarz bir kamu hizmetini sunabilmesi ve etkili/etkin dağıtabilmesi için toplumdan aldığı vergileri ya da diğer hizmet giderlerini tahsil etmekte ve bu şekilde kamu hizmetlerini realize edebilmektedir. Bu süreç içerisinde toplum, devletten birçok şeyi hemen bekler ve her türlü sorunlarını çözmesini bekler. Kamu politikasına bütüncül bir bakış açısından bakıldığında; ilgili politika unsurlarını niteleyerek ortaya çıkartma ve açıklayabilmenin yanı sıra karar verici mekanizmanın attığı adımın neticelerinin ve bu neticelere neden olan sebeplerin neler olduğunun araştırılarak ortaya çıkartılması da esas olmalıdır
Politika analizi birçok farklı aktivitenin bir arada ve/veya sıralı bir şekilde kullanılmasını gerektirmektedir. Bu bakımdan kamu politikasının sürecinin hemen hemen her aşamasında politika analizi yöntemlerine başvurulmaktadır. İşin özünde Kraft ve Furlong’a göre politika analizi; kamu problemlerinin etkilerinin nedenlerini ortaya çıkartmak için gerekli verilerin toplanması, verilerin işleme tabi tutularak nitelikli bilgilerin üretilmesi ve yorumlanması aşamalarını kapsamaktadır. Karar vericilerin işine yarayacak karşılaştırmalı ve kullanılabilir nitelikli bilgiler üretmek politika analizinin en temel amacıdır.
Mevcut hükûmet karar verme mekanizması içerisinde birçok sıralı aksiyoner adımları atarak yeni bir politika için karar vermeye çalışır. Bu bakımdan etkin politika analizi, uygun/entegre bilimsel yöntemler ile siyasi hükümler verebilme kapasitesinin bir arada etkin/etkili kullanılabilmesi ile yapılabilir. Sonuçta bir kanun, bir düzenleme, bir proje ya da başka formatlarda bir çıktı ile karar verme süreci sona erer. Bir politikanın toplumdaki etkisini ölçmek ve toplumda meydana getirdiği değişimi gözlemlemek ise politika değerlendirmeleri adı altında ayrıca derinlemesine incelenmektedir.
Politika analisti karar verici değildir. Karar vericinin karar vermesine yardımcı olan nitelikli bilgileri sunmak esas itibari ile politika analistinin görevidir.
Kamu Politikası Analiz Modelleri
Birçok aksiyoner ve analitik adımlardan meydana gelen analizlerin basitleştirilerek anlaşılması, kavramsal modeller ile mümkün olabilmektedir. Literatür incelendiğinde kamu politikasının (kamusal programların) analiz edilebilmesi için bazı yaklaşımlar geliştirilmiştir. Bunlardan en klasik analiz modeli olan, kurumsal yaklaşımdır. Ayrıca David Easton’ın genel sistem yaklaşımını siyasal sisteme ve kamu yönetimine uygulamasıyla ile ortaya çıkan sistem yaklaşımı21 ve son olarak kamu politikasını aşamalara ayırarak daha anlaşılır hâle getirmeyi amaçlayan fonksiyonel süreç yaklaşımıdır. Bu yaklaşımların her biri ayrı ayrı veya bazen bir arada kullanılarak herhangi bir kamu politikası alanı analiz edilebilir.
1. Kurumsal Yaklaşım
Kurumsal yaklaşım, yönetim biliminin ortaya çıkmaya başladığı 20. yüzyılın başından itibaren kullanılmakta olan en klasik modeldir. Bu yaklaşım, genelde idari kurumların ve onlar arasındaki ilişkilerin daha biçimsel ve yasal yönlerini tanımlamakla ilgilenen bir yaklaşımdır. Bu açıdan bir kamu politikası analiz edilirken bu politikanın uygulanmasından sorumlu olan ilgili kurumların yapısal ve yasal incelemeleri ayrı bir önem kazanmaktadır. Günümüz modern devlet ve bürokrasisinde gelişmiş ve karmaşıklaşmış kamu yönetiminin bütünü ve içindeki kuruluşların biçimsel olarak ayrı ayrı incelenmeleri ayrı bir önem kazanmaktadır. Çünkü kurumsal özellikler politikaların uygulanmasında önemli rol oynarlar. Ancak tek başına kurumsal analiz, kamu politikalarının incelenmesinde yeterli olmayabilir.
2. Sistem Yaklaşımı
Sistem modeli ya da siyasal sistem yaklaşımı David Easton tarafından kavramlaştırılmıştır. Bu yaklaşımda siyasal sistem çevresiyle beraber bir bütün olarak düşünülmektedir. Bu anlamda kamu politikası, siyasal sistemin çevresinden yükselen beklenti ve istemlere verdiği karşılık olarak görülmektedir. Easton, siyasal sistemi, bir toplumda o toplumu birbirine bağlayan idari kararları alan ve toplumsal değerleri koruyan, karşılıklı ilişkide olan kurum ve çalışmaların bir uzlaşması olarak tanımlamaktadır. Bu modele göre kamu politikası siyasal sistemin bir çıktısı olarak belirlenmektedir. Sistem modelinde bazı kavramlar ayrı bir önem kazanmıştır. Bunlar; siyasal sistem, girdiler (istemler ve destekler), çıktılar (kararlar ve çalışmalar) ve son olarak çevredir. Çevre, siyasal sistemin sınırlarının dışında olan bütün olayları ve koşulları içerir.
Siyasal sisteme olan istemler; insanlardan, gruplardan ya da bireylerden gelmektedir. Bireyler veya gruplar yasalara uyduklarında, vergilerini verdiklerinde ve seçim sonuçlarına razı olduklarında, genel olarak kamu politika kararlarını kabul ettiklerinde kendilerine destek verilir. Girdiler, siyasal sistem içine alınır ve çıktılar üretilerek dışarı verilirler. Böylece çıktılar (kamu politikaları) çevreyi ve istemleri değiştirebilir. Bu, sistemi yeni politika çıktıları üretmeye yönlendirir ve bu faaliyet bir döngü olarak devam eder. Özlü bir ifadeyle bu süreç 'kamu politikasının asla sona ermeyen akışı' olarak da görülebilir.
Dolayısıyla analiz edilecek bir kamu politikası alanı bu yaklaşım bağlamında işleyen bir sistem olarak kabul edilmekte ve sistemin unsurlarına göre çözümleme yapılmaktadır. Analiz yapmak isteyen bir araştırmacı ilk olarak bu bağlamda hem kamu yönetimi sisteminin kendisini, girdi ve çıktılarını; son olarak da çevresini (ki bu genelde toplumun kendisidir) ayırarak ve bunlar arasındaki bağlantıları yaparak araştırmasını gerçekleştirir.
3. İşlevsel (Fonksiyonel) Süreç Modeli
Bu yaklaşım, kamu politikasının bir süreç olmasından hareketle bu süreçteki aşamalara odaklanmayı amaçlayan bir analiz modelidir. Lasswell yedi işlevsel analiz kategorisini içeren bir rasyonel aşama sıralaması vermiştir.Bu yaklaşım kamu politikasını aşamalara ayırmaktadır. Kamu politikaları aşamalarında çeşitli faaliyetlerin olduğu söylenmekte ve bu aşamalar süreç modelinde detaylı ele alınmaktadır. Seçmenlerin, çıkar gruplarının, yasamanın, bürokratların ve diğer siyasal aktörlerin yaptıkları, rolleri ve faaliyetleri burada önem kazanmaktadır. Bu yaklaşımdaki başlıca amaçlardan bir tanesi aşamaları anlaşılabilir hâle getirerek kamu politikasının en gerçekçi analizinin yapılmasıdır. Bu aşamalar;
Sorunların tespiti: İstemler hükümeti harekete geçirmek için ortaya konur ve hem halkın hem de yönetimin gündemine gelir.
Kamu politikası amaçlarının formüle edilmesi: Tartışma için gündem oluşturulur ve sorunun çözümü için program amaçlarının geliştirilmesi sağlanır.
Kamu politikalarının meşruiyetini gerçekleştirme: Bir amacın seçilmesi, bunun için siyasal desteğin kurulması ve bunun yasa olarak kabul edilmesi.
Kamu politikalarını uygulama: Bürokrasiyi örgütleme, hizmetler ve ödemeleri üretmek ve sunmak, vergilerin toplanması.
Kamu politikalarının değerlendirilmesi: Programların çalışılması; hükümet programlarının çıktılarının rapor edilmesi. Toplumda hedef olan ve hedef olmayan programların etkilerinin değerlendirilmesi. Değişiklik ve düzeltmelerin önerilmesi.
Bu yaklaşıma göre kamu politikası için karar verme, bir siyasal ve idari faaliyetler serisi olarak görülebilir. Kamu politikaları analizi için bu yaklaşım belli kurumlara ve siyasal düzenlemelere özgü değildir ve politika şekillendirmede karşılaştırmalı analize uygundur.
Süreç yaklaşımı; kamu yönetimi, siyaset bilimi ve sosyal politika öğrencilerinin, kararların nasıl alındığını ve bu farklı işlevlerin farklı hükûmet birimlerinde kimler tarafından yerine getirildiği üzerine çalışmalarını sağlar. Fakat süreç modelinin, aşamalardaki çevresel değişkenlerin etkisini ve politika şekillendirme siyasetini göz ardı ettiği söylenebilir. Süreç yaklaşımının odaklandığı bakış açısının dar olduğu gerçeğine rağmen; bu yaklaşım, kamu politikaları oluşumu sürecinde çeşitli faaliyetleri anlamaya yardımcı olur.
Kamu Politikası Analiz Aşamaları
Kamu politikası çalışmasında, bilimsel literatürü geliştirmek, nitelikli bilgi üretmek ve spesifik politika önerisi ve/veya önerileri hazırlayıp geliştirmek önemli bir yer tutmaktadır. Politika analistleri ileri düzey araştırma teknikleri ve analitik yöntemler hakkında bilgi sahibi olmalı ve nerede hangi yöntemi kullanması gerektiğine en doğru şekilde karar verebilecek kapasiteye sahip olmalıdır.
Politika analizi yapmanın sadece bir yolu yoktur. Politika analizinde birçok yol ve yöntem kullanmak mümkündür. Temelde politika analizinde iki element kesinlikle gözden kaçırılmamalıdır. Birisi politika analizini yaptıran müşteri (birey ya da kurum olabilir) diğeri ise araştırma sorusunu doğru belirlemek. Bu iki element politika analizi basamaklarının en başından en sonuna kadar arka plan işlemi olarak sürekli çalışmalı ve sonuçlar bunlara göre şekillendirilip anlamlandırılmalıdır. Bu hususların dikkate alınmadığı bir politika analizinden elde edilen bilgi, politika sürecini en doğru şekilde yönlendiremeyebilir.
Kamu politikası analizinin adımlarına spesifik olarak belli başlı araştırmacılar yer vermiştir. Bunlar arasında Bardach, Weimer, Vining, Patton ve Sawicki bulunmaktadır. Literatürde politika analizi aşamaları araştırıldığında yukarıda belirtilen işlevsel süreç modelinin rasyonel adımları, bunların farklı isimleri ve/veya farklı sıralamaları görülmektedir. Ancak işlevsel modelin aşamalarının politika analizi ve karar verme süreçlerinde takip edilen aşamalar olduğu dikkatlerden kaçırılmamalıdır. Bu çalışmanın yaklaşımı içerisinde; Patton ve Sawicki’in geliştirdiği beş aşamalı politika analiz yöntemini açıklamakta fayda görülmektedir;
1. Problemi belirlemek ve analiz etmek
2. Politika alternatiflerini geliştirmek
3. Alternatifleri değerlendirme kıstaslarını geliştirmek
4. Politika alternatiflerini değerlendirmek
5. En uygun politika alternatifini belirlemek
İlk aşamada; karşılaşılan problemin ne olduğu, nerede ortaya çıktığı, kimlerin ya da nelerin bu problemden etkilendiği, bu problemin ortaya çıkmasına neden olan ana unsurların neler olduğu ve unsurların olası bir aksiyoner politika adımından nasıl etkilenebileceği belirlenmelidir. İkinci aşamada ise; mevcut problemin boyutlarını kapsayıcı ne gibi politika opsiyonları (alternatifleri) düşünülebilir? sorusunun cevabı aranmalıdır. Üçüncü aşamada; mevcut problem için geliştirilen alternatif politikalar için en uygun değerlendirme kriterlerinin belirlenmesi, her birinin maliyet hesaplarının yapılması, muhtemel etkilerinin neler olduğu, sosyal ve ekonomik olarak uygulanabilirliği açılarından detaylı ölçütlerin geliştirilmesi gerekmektedir. Dördüncü aşamada ise; bir önceki aşamada belirlenen uygulanabilir kıstaslar ve ölçütler bakımından politika alternatiflerin değerlendirilmelidir. Son aşamada; içinde bulunulan sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel şartlar içinde mevcut politika alternatifleri içerisinden en uygununun ve en çok arzu edilenin tespit edilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte; yukarıdaki adımların sırasıyla takip edilmesi zorunluluğu yoktur.Yukarıdaki sıralamadan farklı olarak Kingdon, politika alternatiflerinin toplum içerisinde ilk olarak tartışılmasını bir yargıya varılmasını ilk aşamada tercih eder. Yani problemi getirenin problemle ilgili alternatif görüşlerini de daha ilk aşamada belirlemek ister. Bu sayede teklif edilebilecek muhtemel politikaların toplum nezdindeki kabul edilebilirliğinin de artabileceğini savunur.Ancak, literatürde politika araştırmaları kapsamında yapılan birçok çalışmada Patton ve Sawicki’nin geliştirdiği adımlar takip edilmektedir.
KAMU YÖNETİMİ ÜNİTE 11
KAMU YÖNETİMİNDE KARAR VERME
Karar verme, kamu yönetiminde en fazla gerçekleştirilen faaliyetlerin başında gelir. Birçok unsurun bir arada ve birçok bilimsel disiplinin önermelerini birlikte hesaba katarak hazırlanan kamu yönetimi ve kamu politikaları sürecinin belki de en önemli aşaması karar vermedir.
Karar verme bir hizmetin ne olduğunun, nasıl yapılacağının ve kime hitap edeceğinin saptanması faaliyetidir. Karar verme işlevinin açıklanmasıyla ilgili temelde birkaç tane yaklaşım vardır. Bunlar;
RASYONEL KARAR VERME YAKLAŞIMI
Rasyonel Yaklaşımın kurucusu olarak görülen sosyal bilimci, Herbert Simon’dur.1 Kitabının ilk sayfasında, bir yönetim teorisinin uygulama ve hareket süreç ve işlemleri kadar karar verme süreç ve işlemleriyle de ilgilenmek zorunda olduğunu belirtmektedir. Kamu yönetimi ve kamu politikalarını ve onların önemli bir parçası olan karar vermeyi açıklayan en iyi yaklaşımlardan biri olduğu söylenebilir.
Bu yaklaşıma göre bir kamu politikası maksimum sonuca ulaşmayı amaçlar. Dye tarafından vurgulandığı gibi rasyonel bir kamu politikası, maksimum toplumsal kazanımı başaran politikadır. Bu demektir ki, "Hükûmetler, topluma en yüksek miktardaki maliyetleri aşan kazançları sonuç veren kamu politikaları konusunda karar vermelidirler ve hükûmetler kazançların maliyetleri karşılamayıp geçemediği politikaları terk etmelidirler.
Rasyonel modelin özellikleri ve aşamaları şunlardır:
• Belli bir sorunun varlığı (gereksinimlerin ve sorunun saptanması)
• Hedeflerin belirlenmesi (amaçlar ve hedefler önemlerine göre sıralanması)
• Alternatif seçeneklerin saptanması
•Seçeneklerin değerlendirilmesi (maliyet ve kârların araştırılması)
• Tercih edilen alternatiflerin seçimi (her seçeneğin diğerleriyle karşılaştırılması ve birinin seçilmesi)
• Uygulama
• Sonucu izleme ve alınan derslerden geri besleme yapma.
Rasyonel karar verme teorisine bazı eleştiriler yöneltilmiştir. Bu eleştiriler genellikle Lindbolm tarafından ortaya konmuştur. Bu eleştirilerin önemli noktaları şunlardır: Kamu politikalarını oluşturan ve kararı veren kamu yöneticilerinden istenen çok fazla istem ve beklenti vardır. Oysa karar vericilerin elinde çoğu zaman bu kadar imkân olmayabilir. Hem bilgi eksikliği hem de karar verenlerin seçeneklerle ilgili imkânlarının sınırlı olması olasılığı yüzünden karar vericiler çoğu zaman çok fazla hedef ve amaç belirleyemeyebilirler ve genelde de işi oluruna bırakabilirler.
Diğer bir eleştiri ise kâr ve zararların daha baştan tam olarak araştırılmasının zorluğudur. En başta, değerlendirme yapmak için yeterli bir yöntemin geliştirilmesi imkânsız olabilir. Çünkü daha hiçbir şeyi yapmaya başlamadan maliyetin ne olacağı ve ne gibi zorluklarla karşılaşacağı çoğu zaman ilk baştan hesaplanamaz. Ayrıca karar verme faaliyetini doğrudan etkileyebilecek değerler sistemi ile örgüt içi ve örgütler arası davranışsal gerçekler göz önüne alınmadan karar verme faaliyeti gerçekçi açıklanamaz.
Kamu politikası analizinde teklif edilen modeller tek başlarına zaten etkin ve yetkin olmayabilir. Aynı kamu politikası analiz için farklı modeller birlikte kullanılabilir. Rasyonel modelin elden geldikçe politika alternatiflerini çok sade bir şekilde ortaya koyabilmesi, gözden kaçırılmaması gereken önemli bir özelliktir.
ARTIRMACI (INCREMENTALİSM) (İLAVECİ) KARAR VERME YAKLAŞIMI
Karar verme işleminde artırmacı (ilaveci) yaklaşımın (incrementalism) rasyonalizme bir tepki olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Bu yöntem alternatif bir yaklaşım olarak Lindbolm tarafından ortaya atılmıştır. Bu yaklaşımda kamu politikası, geçmiş hükümetlerin faaliyetlerini ilave düzenlemelerle devam ettirme ve devamı olarak görülmektedir.
Böylece bu yaklaşıma göre, karar verme, sadece sınırdaki marjinal değişiklikleri düşünmeyi gerektirir. Bir problem karar verici tarafından devam eden şekilde yeniden tanımlanır. Karar verici, yeni bir ideal amaç yerine hâlen yürürlükte olan politikalarla işe başlar. İlaveci yaklaşım amaçlar ve araçlar arasında sürekli ve karşılıklı bir ilişkiyi oluşturmaya çalışır, fakat geleneksel rasyonel modelin gördüğü gibi, araçları sonuçlara göre ayarlanmış olarak görmez.
Lindbolm kamu politikası yapma sürecinde gerçek anlamda bir rasyonel aktörün oluşturulamayacağını ve hatta oluşturmak istenmeyeceğini ayrıca vurgulamaktadır. Bu bakımdan rasyonel kriterlere göre en iyi olmaksızın, kabul edilebilir düzeyde, ama mevcut probleme çözüm niteliğindeki marjinal değişiklerin teklif edilebilmesiyle “inkrementalist” modelin karar verme mekanizmalarında daha etkili olabileceği değerlendirilmelidir.
İnkrementalist yaklaşımda hedef veya amaçların seçimi ve bunların birleştirilmesi için gerekli deneysel hareket analizi birbirinden ayrı olmak yerine tam tersi iç içe geçmiştir. Halbuki rasyonel yaklaşımda, hedefler ve amaçlar ayrı ayrı ele alınıp incelenebilmektedir. Bu yaklaşım sayesinde; karar verici sorunla uğraşırken alternatiflerin hepsini değil sadece bazılarını düşünür. Bu alternatifler sadece ilaveler bağlamında (Marjinal ekler) var olan politikalardan farklılaşacaktır. Her alternatif için sadece sınırlı sayıda “önemli” sonuçlar değerlendirilecektir.
İlaveci yaklaşım, sosyal sorunların daha kolay yönetilebilmesi ve başa çıkılabilmesini kolaylaştıran etkiye sahip sonsuz amaçlar-araçlar ve araçlar-amaçlar ayarlamalarına izin verir.
İnkrementalist yaklaşımda; bir sorunun çözümü için tek bir karar veya doğru yoktur. İyi bir kararın test edilmesi, çeşitli analizcilerin, ortak görüşle saptanan bir hedefe göre en uygun araç olduğu kararında aynı görüşe sahip olmaksızın, karar üzerinde görüş birliğine varmalarıdır. Diğer bir ifadeyle üzerinde anlaşılan hedefin çözümünde verilen kararın en uygun olduğu konusunda görüş birliğine varmaksızın, sadece analiz yapan kişilerin karar konusunda sadece aynı görüşte olmaları iyi bir kararın testi anlamına gelmektedir.
İlaveci karar verme esasında düzeltici özelliğe sahiptir. Bu karar verme modeli, gelecekle ilgili sosyal amaçların iyileştirilmesinden çok mevcut somut sosyal eksikliklerin iyileştirilmesine göre düzenlenmiştir. Bu yaklaşımın en önemli yararlarından biri bir sorunla ilgili olarak siyasal anlamda bile sadece uygulanan politikalarda ilavelerle uğraşılacağı için karar verirken görüş birliğine varmanın daha kolay olmasıdır.
Ancak Türkiye gibi siyasal yapısında önemli sorunlar ve bölünmüşlük olan bir ülkede iktidar değişikliklerinde eskiden verilen kararların yok sayılıp yeniden karar verme düşüncesinin varlığı dikkat çekmektedir. Çünkü siyasal anlamda iktidar değişikliğinde önceki iktidar partilerinin verdiği kararlar yok kabul edilip sorunların üzerine gidilmektedir. İlaveci karar verme modeli, rasyonel yaklaşıma göre daha sınırlı, uygulanabilir ve kabul edilebilir kararlar alınmasında daha etkin ve yaygın kullanılabilir.
Lindblominkrementalizmin çoğulcu bir yapıda gruplar arasında uzlaşma sonucu ulaşılan noktalarda kararlar verilmesini sağlayacağını ifade etse de, daha sonra düşüncelerinde değişim başlamış ve çoğulcu bir yapıda grupların eşit olmadığı ve özellikle iş dünyasının ve onların kurduğu kurumların diğerlerine göre daha etkin olduğunu düşünmektedir. Dolayısıyla kamu yöneticilerinin toplumdan gelen taleplere göre ve pazarlık sonucu kararlar alacağı konusu daha sonra bazı grupların egemenliğiyle alınan kararlar olarak görülmeye başlanmıştır.
Özellikle baskı grupları arasında ekonomik güce sahip işveren gruplarının daha etkin oldukları ve karar mekanizmaları arasında pazarlık sürecinden çok sonuçta bunların etkisi olduğunu kabul etmek anlamına gelmektedir. Bu aslında Lindblom’un pozisyonunun kamusal karar mekanizması konusunda pazarlık yapılmasının kaçınılmaz ve istenilen bir şey olması noktasından ideolojinin asıl rolü oynadığı bir duruma doğru kaydığını düşündürmektedir.
KARMA KARAR VERME MODELLERİ
Etzioni, bu bağlamda karma karar verme modelini ortaya koymuştur. Bu yaklaşım, kararları ikiye ayırır: temel (esas) kararlar ve ilave veya küçük kararlar. Temel kararlar temel politika yönünü belirler ve savaş, uzay programının başlatılması ve benzeri genel ve yeni kararlar gibi kararlar köklü ve temel kararlardır; hem rasyonel yaklaşımda olan temel ve önemli ilk kararları hem de daha önceki politikalarda alınan ilave kararları göz önüne alır.
Dolayısıyla bu yaklaşım hem temel kararların verilmesini sağlayan ilave süreçleri hem de ulaşılan kararların uygulamasında ilave alınacak kararları göz önüne alır. Karma karar verme modeli karar vericilerin, farklı durumlarda hem rasyonel modeli hem de inkremental (ilaveci) yaklaşımı kullanmasını sağlar. Bazı durumlarda, inkrementalizm yararlı ve daha uygun olacaktır. Bazı durumlarda ise rasyonel yaklaşımın getirdiği doğrultuda bir yöntem yararlı olacaktır. Karma karar verme modeli aynı zamanda karar vericilerin farklılaşan kapasitelerini de göz önüne alır. Genel olarak söylemek gerekirse, kararların uygulanması için gücün harekete geçirilmesinde karar verici ne kadar büyük kapasiteye sahipse, o kadar gerçekçi olarak kararın inceden inceye yapılması gerçekleşir. Ayrıca ne kadar kapsayıcılık genişse, o kadar karar verme verimli olacaktır.
Dror’a, göre, Lindbolm’unincrementalizm dediği karar verme yöntemi, tembelliğin ve yeniliğe karşı olmayı ideolojik olarak sağlamlaştırma çalışmasıdır. Dror bu tür bir yaklaşımın sadece mevcut politikaların yeterli ve tatmin edici olması ile toplumun herhangi bir yeni sorunla karşılaşmaması durumunda işe yarayacağını ifade eder.
Dror’un alternatif olarak sunduğu model, gerçekçilikle idealizmi birleştiren ortalama bir modeldir. Genel hatlarıyla bu model, hem rasyonel hem de extra-rasyonel unsurları karar vermede kullanmaktadır. Extra-rasyonel unsurlar, düşünme, değer yargıları, yaratıcı icat, beyin yorma (beyin fırtınası) ve diğer yaklaşımları kapsar. Rasyonel unsurlar ise, seçeneklerin gözden geçirilmesi ile hedef ve amaçların açıklığa kavuşturulmasını kapsar. Aslında bu model bu yönüyle kapsamlı rasyonel teori ile inkrementalizm arasında bir yerde durmaktadır.
Görüldüğü gibi karma karar verme modelleri, inkrementalizm ile rasyonalizmin kullanımını birleştiren bir çeşit uzlaşmadır. Ancak uygulamada ne kadar başarılı olacağı konusunda şüpheler bulunmaktadır. Çünkü karar vericilerin her iki yaklaşımı kullanmada nasıl karar verecekleri pek açık değildir. Ayrıca rasyonel yaklaşım, karar vermede sorumlu kamu yöneticilerine çoğu zaman daha kolay gelebilir.
Kamu yönetiminde bazı kararlar ilk defa verilirken, bazıları ise devamlı olarak verilmektedir. Dolayısıyla bu noktada en iyi veya en doğru diye bir şey yoktur. Karar verme durumunda olan yöneticinin çevresel, kişisel ve ortamın koşullarına göre bir takdir yapması zorunludur. Dolayısıyla kamu yönetiminde kararlar verilirken ortaya konabilecek çok fazla standart yoktur.
Çünkü standart ortaya koyma, tercihlerin ve anlayışların etkisinde kalacaktır. Özellikle bu noktada bazı değerlerin karar vericinin davranışını yönlendirdiği düşünülmelidir. Bu açıdan karar verme faaliyetiyle kimlerin uğraştığı ve politika oluşturma sürecinde kimlerin olduğu ve rol oynadığı önem kazanmaktadır.
Yeni kamu yönetiminin kamu politikası sürecini, rasyonel bir mantıkla ele alması gerçek yaşam ile planlanan yaşam arasındaki farkı ortaya koymada yetersiz kalabilir. Özellikle kamu kurumlarında amaç ve hedeflerin belirlenmesi karmaşık bir alandır. Resmi anlamda ifade edilen ya da belirlenen amaç ve hedeflerin ne kadar gerçeklere uygun ve başarılabilir hedefler olduğunu bilmek zordur. Bu noktada günümüzde güncel olan stratejik planlama gereği bütün kamu kurumlarının amaç ve hedeflerini planlara yazmaları birer faraziyedir.
KARAR VERMEDE DEĞERLERİN ETKİLERİ
Karar verme genel anlamda kamu yönetiminde özel anlamda kamu politikası sürecinde en çok gerçekleştirilen faaliyetlerden biridir. Yöneticiler karar verirken sahip oldukları değer sisteminden bağımsız olamazlar. Bu bağlamda kamu yönetiminde karar vermeyi etkileyebileceği düşünülen değerler olarak siyasal, örgütsel, kişisel ve ideolojik değerlerin var olduğu ifade edilebilir. Kısaca bu değerler sisteminin karar vermeyi nasıl etkileyebileceğinin tartışılması yararlı olabilir.
Siyasal değerler denince, karar vericilerin etkilendikleri veya bağlı oldukları iktidardaki siyasal partinin lehine olacak kararlar vermesi beklenebilir. Normal olarak özellikle gelişmekte olan ülkelerde kamu yönetiminde karar vericiler üzerinde siyasal baskı ve etkilemeler söz konusudur.
Örgütsel değerler ise daha çok bir kurum içindeki bürokratların örgütsel değerlerden etkilenmesi şeklinde anlaşılabilir. Örgütler kendi içinde çalışanların davranışlarıyla ilgili bazen genelgeler yayınlayabilir. Ayrıca her kademede görev yapan bürokratlardan beklenen şeyler ortaya konabilir. İşte bu bağlamda karar verme konumunda olan yöneticiler genellikle bu tür örgütsel değerlerden etkilenirler. Ayrıca kişiler örgüt içinde bulundukları anda ve ayrıca örgütle olan bağlarından dolayı kişisel davranışları veya değerleri değil örgütsel değerleri göz önüne alabilir.
Kişisel değerler bazen karar vermede bir ölçüt işlevi yerine getirebilir. Bir işin yapılması için bir bürokrat veya politikacının rüşvet alması düşünce bazında bir kazançtır. Bu tür kişisel zenginliğini veya ününü artırmak için çalışanların kendi değer ölçüleri verilen kararlarda önemli rol oynar. Ayrıca bir örgütteki yerinin çok önemli görülmesi için veya tarihi bir görev yaptığı imajı gibi kişisel değerler kamusal karar verme mekanizmalarında önemli etkenler olarak görülebilir.
İdeolojik değerler, özellikle gelişmekte olan ülkelerde kararlar verilirken önemli rol oynayan etkenlerden biridir. Kamu politikalarının uygulanmasında tarafsızlık ve eşit davranma olması gerekirken, bürokratların ve kamu görevlilerinin ideolojik yapısı vereceği kararlarda etkin olabilir. Bu da hizmet verilen kişiler arasında ayrım yapma anlamına gelmektedir.Özellikle eski doğu bloğu ülkelerinde sosyalist ideoloji sistemin her aşamasında etkindi. Bugün halâ gelişmiş ülkeler dışında milliyetçilik anlayışı kamu yönetimini tamamen sarmış bir mekanizmadır. Özellikle kamu politikalarının (iç veya dış politikalar) şekillendirilmesinde bu tür sembolik ideolojik değerler çok önemli rol oynarlar
KAMU ÜNİTE 12 ÖZET
KAMU YÖNETİMİNDE İLETİŞİM
İletişim, sosyal sistem veya bir organizasyonun vazgeçilmez bir unsurudur.Kamu yönetiminin en temel fonksiyonu kurumlar ve çalışanları arasında dinamik bir dengenin korunmasını sağlamaktır. Kurumların hedeflerine ulaşabilmeleri ancak çalışanlarının verimli iletişim süreçlerini işletmeleriyle mümkündür. Barnard, organizasyonu kişisel davranışların koordineli ve sistematik bir bütün olarak tanımlamaktadır. Organizasyonu oluşturan bireylerin davranışlarının koordineli ve sistematik bir hâle getirilmesi ise iletişim süreçlerinin kullanılmasıyla mümkündür. Bireysel davranışların kurumsal davranışa doğrudan etki ettiği düşünüldüğünde kurumların yönetiminde bireysel iletişim aynı zamanda kurumsal iletişime de doğrudan etki etmektedir. Dolayısıyla her bir kamu yöneticisinin bireysel davranış ve iletişim tarzı bağlı bulunduğu kurumun kurumsal iletişim ve davranışını ortaya koymada etkili olacaktır. İletişim sürecinin bireysel bazda etkili ve verimli bir şekilde işlettirilmesi kurumsal bazda hedeflere ulaşmada verimliliği getirecektir. Bunun için bireylerin iletişim becerilerinin ve kurumların iletişim kapasitelerinin geliştirilmesi son derece önemlidir. Bir kamu görevlisinin iletişim becerisinin iyi olması kaliteli hizmet üretimine; dolaylı olarak da, çalıştığı kamu kurumunun başarılı olmasına neden olacaktır. İletişim yönüyle zayıf kamu görevlileri ise hizmet üretiminde kaliteyi düşürmektedirler.
Kamu yönetiminde başarılı iletişimi engelleyen birçok husus bulunmaktadır. Bursalıoğlu’nunnbelirttiği iletişim engelleri kamu yönetimindeki iletişim engellerini özetlemektedir:
• Psikolojik: Verici ve alınıcın görüş ve çevreleri, duygu ve heyecanlar, klişeleşmiş kavramlar, saplantılar.
• Semantik: Konuşma ve yazı dilindeki karşılıklı veya inceliklerin neden olduğu farklar ve anlaşmazlıklar.
• Statü: Verici ve alıcının resmî ve sosyal statüleri, akademik ve mesleki gelişme farkları, kaynak sorunu ve ayırımı.
• Korunma: Vericinin bazı yüklenmeler altına girmesi durumunda, önceden hazırlayacağı savunma mekanizmaları.
• Alan: İletişim merkezleri ile birimleri arasındaki uzaklık.
• Hiyerarşi: Üst-ast ilişkilerinde çatışmalar, yetkinin oldukça az veya aşırı derecede aktarılması, fazla dar veya geniş kontrol alanı, düzensiz enformasyon akımı.
• Uyutma: Karar sürecine katılma olanağı verilmeyen uygulayıcıların, emirleri savsaklaması veya önemsiz sayması.
• Sınırlama: Kurumların amaçları ve görevleri gereği, bazı kapsam sınırlaması veya gizli tutulması.
Bu iletişim engelleri kamudaki iletişim sürecini güçleştirir ve çoğu zaman iletişimi tamamen kapatır. İletişimin kapalı olduğu bir durumda ise kamu hizmeti üretimi çok mümkün görülmemektedir. Dolayısıyla kamu yönetimi sürecinde ortaya çıkabilecek iletişim engelleri, önceden öngörülerek, tedbir alınmak suretiyle önlenmelidir. Önceden öngörülemeyen durumlarda ise; iletişim engelinin oluştuğu anda ilgili taraflarca hemen müdahale edilmeli ve iletişim yolları daima açık tutulmalıdır.
Kamu yönetiminde iletişim, kurumların organizasyon yapıları ve süreçlerinin icrasını sağlamaktadır. Organizasyon yapısı çerçevesinde hiyerarşik seviyeler, birimler, gruplar ve görev uzmanlık alanları gibi alanlarda iletişim değişik şekil ve yapılarda cereyan etmektedir. Kanunlar, kurallar ve kurumsal hedefler doğrultusunda kamu kurumlarının iç ve dış çevrelerle olan ilişkileri çok yönlü ve karmaşık olarak cereyan etmektedir. Bir yandan insan kaynakları yönetimi, değişik görevlerin koordinasyonu ve kurum kaynaklarının yönetimi; diğer yandan dış çevrelerle etkileşim gibi birçok alanda iletişim süreci dinamik ve karmaşık olarak devam etmekte ve bu sürecin sistematik yönetimi için iletişim merkezi rol oynamaktadır. Bunun yanında kamu da iletişim sürecinin; personelin moral, motivasyon ve işe bağlılığı konularında da önemli etkileri bulunmaktadır

Kamu Yönetiminde Formal ve İnformal İletişim
Bir kamu kurumu yapısı içerisinde formal ve informal olmak üzere iki tip iletişim işler. Formal iletişim, hiyerarşideki basamaklar ve makamlar arasında, enformasyon ve kararların çift yollu olarak akımıdır. Kurumların formal yanı iletişim yoluyla çalışır. İnformal iletişim ise kişiler ve gruplar arası ilişkilerden meydana gelir; üyelerin kuruma karşı tutumlarını gösterir ve kurumların gayri resmi yanını işletir. Formal iletişim ne kadar bozuk ve aksak olursa informal iletişim o kadar artar ve zararlı etki yapar.
Kamu kurumlarında hem formal hem de informal iletişim sistemi mevcuttur. Formal iletişim sistemi kurum kültürü ve yapısına dayalı görevin doğası gereği ortaya çıkan sorumluluk ve iş bölümüne dayalı olarak gelişen resmi iletişim türüdür. Formal iletişim, kurum içerisinde oluşturulan yapı içerisinde kurum üyelerinin kendi aralarında, astları ve üstleriyle gerçekleştirdikleri resmî emir ve bildirimler, emirler, raporlar gibi konuları kapsamaktadır.Bu iletişim türü kamu kurumlarında sorumluluk ve hesap verilebilirlik mekanizmalarının tavizsiz bir şekilde işletilmesinden dolayı en temel iletişim sistemidir.
Formal iletişim sürecinde bağlayıcılık ve sorumluluk esas teşkil etmekte ve yönetim sürecinin işleyişi belirlenen formal iletişim kanallarında cereyan etmektedir. Bu; gerçekte MaxWeber’in ortaya koymuş olduğu bürokrasinin de bir gereği olarak algılanabilir.
Özellikle kamu hizmetlerinin yürütülmesinde bağlayıcılık unsuru ve hesap sorma mekanizması açısından formal iletişim günümüz kamu yönetim sürecinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Formal iletişim, doğası gereği hiyerarşik işlevi yüksek olan kamu kurumlarında daha çok tercih edilmektedir. Formal iletişim kamu yönetiminde yaygın olarak kullanılmakta fakat yönetim sürecinde formal iletişimin tüm ihtiyaçları karşılaması mümkün olmamaktadır. Bu nedenle de devreye informal iletişim sistemleri girmektedir. İnformal iletişim, kurumların resmi otoritenin, yapı veya prosedürlerinin yetersiz ve eksik kaldığı durumlarda kullanılan iletişim sistemidir. Formal ve informal iletişim çoğu zaman birbirine geçmiş ve ortak kullanılmıştır. Kamu yöneticileri için önemli olan; durumsal değerlendirmeyle en uygun iletişim sisteminin seçilmesidir.
Formal iletişim sistemi statik; informal iletişim sistemi ise, dinamik bir yapıya sahiptir. Formal iletişim daha gözlemlenebilir ve tahmin edilebilir bir yapıya sahiptir. Fakat bunlar informal iletişimin daha karışık ve gelişigüzel geliştiği anlamına gelmemektedir. İnformal iletişimin kendi içerisinde sistematik bir düzeni ve uyumu bulunmaktadır.
Formal iletişim sistemi kamu yönetiminde yaptırım gücü açısından halk ve çalışanlar arasında daha etkili olabilmektedir. Fakat kamu yönetimi hedeflerinin içselleştirilmesi ve pozitif iklim oluşturmak suretiyle daha etkin bir kamu hizmeti üretimi açısından informal iletişim daha işlevsel görev yapmaktadır. Formal ve informal iletişim sistemleri kamu yönetiminde değişik yönlerde ve doğrultuda gerçekleşmektedir. Bu, daha çok bürokratik yapılardan oluşan organizasyonların yapısı gereği yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya ve yatay yönlerde oluşan iletişim türleridir.
Kamu Yönetiminde Yukarıdan Aşağıya (Top-down) İletişim
Kamu yönetiminde yukarıdan aşağıya iletişim, kurumsal yapı içerisinde üst düzeyden alta doğru gerçekleşen iletişim sürecidir. Bu süreç, kurumlarda bir emir komuta zinciri oluşturmakta ve iletişim mesajları yukarıdan aşağıya doğru akmaktadır. Yukarıdan aşağıya iletişim, kamudaki bütün hizmet alanlarında görevlerin nasıl yapılması gerektiği ve çalışanların işlerini yaparlarken takip etmeleri gereken kural ve kaidelerin neler olduğunu bilmelerini sağlamaktadır. Bundan dolayı kamuda yukarıdan aşağıya olan iletişimin içeriğinde; kurumların genel misyon ve vizyonları, hedeflere ulaşmak için gerekli olan telkin gibi hususlar bulunmaktadır. Ayrıca kurumların görevleri ve uygulamaları için gerekli olan kanun, kural ve prosedürler yukarıdan aşağıya iletişimin temel içeriklerini teşkil etmektedir.
Kamu yönetiminde görevle ilgili açıklamalar ve detay bilgiler; sözlü emirler, yazılı emirler, görev manuelleri ve görev eğitimleri gibi yollarla yapılmaktadır ve bu genelde yukarıdan aşağıya cereyan etmektedir. Fakat genel olarak yukarıdan aşağıya olan iletişim süreçlerinde çalışanların kendi hakları, özlük durumları, kendi gelişimleri ve yapılan görevlerin nihai hedefleri gibi konularda bilgilendirme olmamaktadır. Bu durum kamu kurumunda alttaki çalışanlar ile üstteki yöneticiler arasında bir engel oluşturabilmektedir. Bunu önlemek için yukarıdan aşağıya olan iletişim kanalını sadece emir ve kuralların uygulanması ve görev içerikli değil, bunun yanında sosyal değerleri içeren ve personelin motivasyonunu arttırabilecek diğer konularla ilgili de iletişime geçilmelidir. Bu şekilde organizasyon içerisinde dinamik bir yapı oluşturularak yukarıdan aşağıya tüm görevliler uyum içerisinde ve pozitif iklimde görevlerini yapabileceklerdir.
Kamu Yönetiminde Aşağıdan Yukarıya (Bottom-up) İletişim
Kamu yönetiminde iletişim hem yukarıdan aşağı hem de aşağıdan yukarı işleyecek şekilde çift yönlü olarak düzenlenmelidir. Yapılan araştırmalarda çalışanlar kendilerine kurumda olup biten şeylerle ilgili bilgi veren yöneticileri benimsemekte, sevmekte ve desteklemektedirler. Çift yollu iletişimde yukarıya giden haberler aşağıya gidenlerden farklıdır. Aşağıdan yukarıya olan iletişim sürecinde daha çok öneri ve açıklamaları; yukarıdan aşağıya olan iletişim ise, emir ve yönergeleri içerir.Fakat yukarıya akan iletişim genel olarak orta basamaklara takılır ve tutulur.
İletişimi güçleştiren iki etken; toplumun ulusallaşması ve uzmanlaşmasıdır. Aşağıdan yukarıya iletişim kamu kurumlarında kontrol ve bilgilendirme sistemi olarak işlev görmektedir. Bu yönde gerçekleşen iletişimde, kamu kurumlarında alt kademede çalışan personelin görevlerinin icrasında politika üretme ve karar verme süreçlerinde üstlerine danışmaları ve yardım istemeleri söz konusudur.
Çalışanların kişisel ve mesleki gelişimlerine paralel olarak iş tatminleri ve görev motivasyonlarının sağlanması hedeflenmiştir. Bu şekilde ast ve üstler arasında oluşabilecek hiyerarşik engellerden kurtulup personelin moral ve motivasyonunu sağlanacağı ve bunun da personelin daha verimli hizmet üreteceğine sebep olacağına inanılmaktadır.
Kamu Yönetiminde Yatay (Horizontal) İletişim
Kamu kurumlarında iletişim önemli oranda yatay şekilde gerçekleşmektedir. Yatay iletişim, yukarıdan aşağıya veya aşağıdan yukarıya modellerinden farklı olarak benzer ve yatay konumdaki birey ve birimler arasında sözlü ve yazılı olarak gerçekleşen süreçtir. Yatay iletişim aynı birimde çalışan insanları birbirine bağlamakta ve daha anlamlı bir iş ortamı oluşturmaktadır. Yine yatay iletişimle; farklı fakat kendi birimleriyle ilişkili olan diğer birimlerle, iletişimde bulunduklarından daha geniş bir çevre ve arkadaş ortamı edinme imkânı bulunabilmektedir. Fakat yatay iletişim genelde aynı konuma sahip akranları birleştirmekte; alttaki veya üsttekilere bu yönde bir iletişim genelde olmamaktadır. En önemlisi ise yatay iletişimle çalışanların birbirlerinde öğrenmeleri çok daha etkin hâle gelmektedir. Yatay iletişimde bilgi akışı daha işlevseldir. Çünkü akranların kendi bilgisini saklama veya değiştirme gibi bir eğilimi bulunmamaktadır. Fakat bazı durumlarda benzer işleri yürüten birimlerde başarının üstlere karşı lanse edilmesinde akranlar bir yarışma içerisine girebilmekte ve iletişimi kesebilmekte veya yanlış yönlendirebilmektedirler. Tabiki bu tür bir iletişim kamu yönetiminde hiç istenmeyen ve birimlerin başarısını engelleyen bir durumdur.
Yatay iletişim genel olarak iş bölümü, problem çözme, bilgi paylaşımı ve karışıklıkları çözmek gibi durumlarda daha çok kullanılır. Bu alanlarda iletişimin bir kısmı formal bir kısmı ise informal iletişim şeklinde gerçekleşmektedir. Bunun sebebi akranlar arasında bir hiyerarşik silsilenin bulunmaması ve sosyal alanda ilişkilerinin yoğun olmasıdır. Yapılan bilimsel araştırmalar sonucu, çalışanlara iş yaptırmak için yukarıdan aşağıya diretme şeklinde gelen emir ve yaptırımların sonuç itibariyle verimsiz olduğu; bunun yerine kişilere sorumluluk vererek kendi içlerinde akranlarıyla beraber görevi sahiplenerek iş yaptırma yoluna gidilmesinin daha çok verimi getirdiği gerçeği ortaya konmuştur. Yatay iletişimin bu potansiyeli özel sektörde yaygın olarak kullanılmasına rağmen bürokratik ve hiyerarşik yapıdaki kamu kurumlarında kullanımı oldukça düşüktür. Kamu kurumlarının çalışma ortamlarında pozitif iklim oluşturulması açısından yatay iletişime ağırlık verilerek kurum yöneticilerinin bu yönde aktif politika yürütmeleri gereklidir. Yatay iletişimin pozitif iklim oluşturmadaki fonksiyonunun yanı sıra, bireylerin mesleki yönden kendini geliştirmeleri ve mesleki profesyonellik kazanmaları açısından katkısı bulunmaktadır.
KAMU YÖNETİMİNDE KOORDİNASYON
Koordinasyon kamu yönetiminin en temel fonksiyonlarından biridir. Kamu kurumlarının hedeflerine zamanında ve etkin bir şekilde ulaşması, kurumlar arasında koordinasyon süreci çerçevesinde gerçekleşen bilgi paylaşımı, iş bölümü, planlama ve kurumlar arası uyumun etkili ve verimli bir şekilde uygulanmasına bağlıdır. Koordinasyon yönetim bilimleri literatüründe eşgüdüm olarak da adlandırılmaktadır. Koordinasyon bir kurumun işleyişini kolaylaştıracak ve hedeflerine ulaşmasını sağlayacak bir şekilde tüm kurumsal etkinliklerin uyumlulaştırılmasıdır. Öztekin, koordinasyon veya eşgüdümü; “Bir amaç için bir araya gelmiş insanların belirlenen ya da planlanan amaca ve amaçlara ulaşmak için amaçlar doğrultusunda iş birliği oluşturma ya da uyumlulaştırma çabaları” olarak tanımlamaktadır. Koordinasyon kamu hizmetinde rol alan aktörlerin eylemleri hakkında birbirlerinin haberlerinin olmasını öngörür. İşbirliği ise kurumlarda aynı veya benzer hedefleri bulunan birim ve bireylerin amaçlarını paylaşmalarını ve ortak hareket etmelerini öngörmektedir.
Günümüz modern kurumları etkin bir işbirliği ve koordinasyonun kendi güçlerine daha çok güç kattığına inanmakta ve dolayısıyla bu yönde yeni stratejiler geliştirmektedirler.
Kamu yönetiminin başarısızlığı genel olarak kurumlar arası işbirliği ve koordinasyonun eksikliğine dayanmaktadır. Özellikle görev alanları net olarak ayrılmayan ve benzerlik taşıyan kurumlar, koordinasyon eksikliğinden dolayı benzer işleri mükerrer olarak yapma, içerik itibariyle büyük sorumluluk gerektiren durumlarda konuyu üstlenmeme, başarıyı paylaşma endişesiyle bilgiyi saklama veya paylaşmama gibi durumlarla karşı karşıya kalmaktadır. Bütün bu sorunların temelinde ideal koordinasyon sisteminin yönetim sürecinde doğru olarak işletilmemesi vardır. Bu sürecin doğru olarak işletilmemesi hem kurumsal hem bireysel bazda yürütülen yanlış politikalardan kaynaklanmaktadır. Kurumsal bazda kaynaklanan sorunlar, genelde kurumun kendi oluşturduğu temellere dayanan kurum kültürünün bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
Koordinasyonun temel unsurlarını Tortop, İspir, Aykaç, Yaman ve Özer; ahenkli birleştirme, işbirliği ve teşvik (özendirme) olmak üzere üç başlıkta toplamışlardır.
Kamu hizmeti bir çok farklı aktivitelerin bir araya gelmesinden oluşmaktadır. Hizmetin oluşumu için personel, malzeme, ortam, finansal destek vs. gibi bir çok farklı bileşenin bir araya gelmesi gerekmektedir.Etkili kamu hizmeti için tüm bileşenler uyumlu bir şekilde bir araya getirilmelidir.
Kamu hizmeti için gerekli olan bileşenlerin uyumlu bir şekilde bir araya getirilmesinden sonra bu hizmeti üretecek görevliler ile ilişkili oldukları diğer kişi ve kurumlar arasında bir işbirliği oluşturulması, koordinasyonun diğer bir unsurudur. Farklı fakat ilgili olan birimlerin birbirleriyle işbirliğine girmeleri konusunda yasal zemin oluşturularak bu yönde etkin politikaların yürütülmesi koordinasyonun verimliliği açısından önemlidir.
Son olarak, işbirliğinin yanında; kurumun temel amacı, vizyonu ve misyonu gibi unsurlar dinamik tutularak personelin yapılması gereken hizmet yönüyle teşvik edilmesi, gerekli motivasyon ortamının sağlanması da önem arz etmektedir. Bu teşvik sonucu personel yapılacak hizmeti benimser ve işbirliği konusunda daha çok istekli hâle gelir.
Kamu yönetiminde iyi bir koordinasyon sağlamak için bir takım ön koşullar bulunmaktadır. Bursalıoğlu’nun eğitimde koordinasyon için belirtmiş olduğu bu ön koşulların tüm kamu yönetimine uyarlanması mümkündür. Koordinasyon için ön koşullar şu şekilde sıralanabilir:
• Görevsel bir yönetim yapısı
• Görevleri ve ilişkileri açıkça belirten bir kurum yapısı ve şeması
• Açık ve net bir dille yazılmış kanun, politika, tüzük ve yönetmelik vs. olması
• Etkili ve her yöne açık bir iletişim sistemi kurulması
• Kurumlarda yapılandırılmış koordinasyon birimi ve uzman personel bulunmas
• Sistematik yapıda plan ve programlar bulunması
• Görev, yetki ve sorumluluklarının yasal ve etik ilkeler çerçevesinde kullanılması
• Düzenli raporlar ve kayıtlar tutulması
• Problemlerin çözümü için ilgili uzmanlardan oluşan komisyonlar kurulması
• Personelin moral ve motivasyonu.
Koordinasyon İlkeleri
1. Teşkilat yapısında sadeleştirme yapmak
Kurumların görev ve yükümlülükleri arasında benzer türdeki iş yüklerinin bir araya toplanması koordinasyonu kolaylaştıracaktır. Bu aşamada görev gerekleri ve zorunlulukları net bir şekilde belirlenmelidir. Yoruma açık ve net olmayan görev ve iş alanlarında koordinasyon daha da zorlaşmaktadır. Benzer faaliyetlerin bir araya toplanması kaynak kullanımında da ciddi tasarruf sağlayacaktır. Benzer işlerin icrası için tek birimin sorumlu olması ve o işle ilgili uzman personelin görevlendirilmesi o işin daha pratik ve etkin bir şekilde yapılmasını sağlayacaktır.

2. Kamu hizmeti politikalarında birlik temin etmek
Kamu hizmeti bir bütünlük arz etmektedir. Farklı birimlerin farklı görev ve sorumlulukları mevcut olsa da her birimin yaptıkları diğer birimleri sonuç itibariyle etkilemektedir. Hizmet sunumunda yürütülen politikalar tutarlı ve uygulanabilir olmalıdır.
3. Haberleşme kanallarını iyi düzenlemek
İletişim, koordinasyonun temelini oluşturmaktadır. Bireyler ve kurumlar arası koordinasyonun gerçekleşmesi için haberleşme ve iletişim kanallarının daima açık olması gerekmektedir. Çok iyi planlanan ve altyapısı güçlü olan kamu hizmetlerinin icrasında iletişim kanallarının kapalı olması bütün süreci olumsuz etkilemektedir. Kamu hizmetlerinin icrasında etkili bir koordinasyon için her türlü haberleşme ve iletişim kanallarının daima açık olması gerekmektedir.
4. Koordinasyonu sağlamak için personeli teşvik etmek
Koordinasyon gerektiren bir takım durumlar, kanun ve kurallarda genel anlamda belirtilebilir, fakat bunun ne şekilde ve nasıl yapılacağı, tamamen personelin kendi beceri ve kabiliyetine kalmaktadır. Dolayısıyla kamu personeli bu konularda iyi eğitilmeli ve koordinasyon sürecini etkili yönetmek için teşvik edici unsurlar işlettirilmelidir. Bunun için öncelikli olarak personele yaptığı iş benimsetilmeli ve personel koordinasyon sağlaması için istekli hâle getirilmelidir. Bunu başarmak için kurum vizyon ve misyonları belirlenirken, koordinasyon hususu belirtilmeli ve personele bunlar uygun yol ve kanallarla benimsetilmelidir.
Koordinasyon Çeşitleri
Kamu kurumlarının işlevi ve yapısına göre Tortop, İsbir, Aykaç, Yaman ve Özer koordinasyon türlerini genel olarak; hiyerarşiye dayanan, inandırıcı, komiteler yoluyla, yatay ve dikey, yapı ve görevle ilgili, iç ve dış koordinasyon olmak üzere altı bölümde incelemiştir.
1. Hiyerarşiye Dayanan Koordinasyon
Kamu kurumlarında hiyerarşi; aşağıdan yukarıya doğru, yukarıdan aşağıya doğru ve yatay olarak işlemektedir. Genel olarak hiyerarşik yapılarda koordinasyonun sağlanmasında kurum veya birimin en üst düzey yetkilileri sorumludur. Karar verici konumunda olan yöneticiler, personelin gerek kendi birimleri içerisinde koordinasyonunu gerekse dış çevrede bulunan diğer birim ve kurumlarla koordinasyonunu sağlamaktadırlar. Hiyerarşik kurumlarda üst konumdakilerin astlar üzerinde otoriteye sahip olmaları koordinasyonu kolaylaştırmakta; fakat ast üst ilişkilerinin katı hiyerarşik yapıya sahip olması bunu tersine çevirmektedir. Çalışanlar için koordinasyon, teşvik edici olmayıp sadece bir zorunluluk olarak algılanmaktadır. Bu sebeple çalışanların hizmet üretimindeki verimi genelde düşmektedir.
2. İnandırıcı Koordinasyon
İnandırıcı koordinasyonda bir otorite ve yaptırım söz konusu değildir. Çalışanlar uyum içerisindedirler ve iş gereği oluşan sorumluluklarından doğal olarak ve benimseyerek işbirliği ve koordinasyon sağlamaktadırlar. İnandırıcı koordinasyonda çalışanların birbirlerine güvenleri ve sosyal bağları güçlüdür. Bu koordinasyonun temel felsefesi, Mary ParkerFollet’in iş veriminin yükseltilmesine yönelik olarak ortaya koyduğu “durumsal kanun” (law of thesituation) olgusuna dayanmaktadır. Follet, çalışanların iş gereklerini yapmaları için emir ve dayatmanın gereksiz olduğu, onlara sadece içinde bulundukları durumun bir gerekliliği olarak görev gereklerini algılamalarını sağlamak gerektiğini vurgulamaktadır. Bu durumun ise, çalışanlara, yaptıkları görevin değerini ve mantıksal olarak gerekliliğini anlayacakları sosyal bir çalışma iklimi tesis etmekle mümkün olabileceğini belirtmektedir.
3. Komiteler Yoluyla Koordinasyon
Komiteler, kamu yönetimi sürecinde ihtiyaç duyulan durumlarda oluşturulur. Komiteler birden çok üyeden oluştuğundan koordinasyonu zorlaştırmaktadır. Komite üyeleri farklı görüşlerde olabilmekte ve ilişkili oldukları hizmet birimleriyle tek kanaat hareket etmede zorluk yaşanabilmektedir. Bu da doğal olarak koordinasyonu olumsuz yönde etkilemektedir. Fakat birden çok kişinin karar alma mekanizmasına dahil olması yönetim kalitesinin daha yüksek olması ve karaların daha isabetli olmasını sağlamaktadır.
4. Yatay ve Dikey Koordinasyon
Birimlerin kendi görevleriyle ilişkili oldukları benzer yetki ve konumlara sahip diğer birimlerle sağladığı koordinasyona yatay koordinasyon; kendi üst ve alt tarafında bulunan birim ve bireylerle gerçekleştirdikleri koordinasyon türüne ise dikey koordinasyon denmektedir. Yatay koordinasyon, birimlerin kendi paralellerindeki kurum ve kuruluşlarla gerçekleşebileceği gibi; farklı olan, fakat benzer işlevi bulunan kurumlarla da gerçekleşebilir. Dikey koordinasyonda ise üst konumda bulunan kurumlar genel olarak baskındırlar. Koordinasyon problemi veya hizmet kalitesindeki sorunlardan dolayı daima alt konumdaki kurum veya bireyler sorumlu tutulmaktadır. Bundan dolayı alt konumdaki kurumlar görevleri sırasında risk almazlar ve sadece üstten gelen direktifler çerçevesinde koordinasyon sürecini işletirler.
5. Yapı ve Görevle İlgili Koordinasyon
Yapıyla ilgili koordinasyon, kurumların teşkilat yapısı; görevle ilgili koordinasyon ise, kurumların faaliyet ve işleyişi ile ilgili koordinasyondur. Kamu kurumlarının yapısı itibariyle koordinasyona elverişli olarak yapılandırılması önemlidir. Kurumun işleyişiyle ilgili yasal prosedürler bu yapıya uygun olarak dizayn edilmelidir. Ayrıca kamu yönetiminin devamlı olarak durumsal değişime uğramasından dolayı kurumların koordinasyon işlevini gören yapı ve prosedürler, yeniliklere ve değişime açık olacak şekilde dinamik olarak yapılandırılmalıdır. yapı ve görevle ilgili prosedürler, koordinasyona ne derecede elverişli dizayn edilirse kurumdaki başarı da o oranda olmaktadır. Genelde yapı ve görevle ilgili koordinasyonda o birimdeki çalışanlar ve yöneticiler önemli rol oynamaktadırlar. Bazen yapı ve prosedürlerin çok iyi olmasına rağmen o yapıyı ve prosedürleri işletenlerin bireysel sorunları ve yetersizlikleri koordinasyonu olumsuz yönde etkilemektedir.
6. İç ve Dış Koordinasyon
İç koordinasyon, kurumun kendi içerisinde yer alan birimlerle ve bu birimlerde çalışan bireylerin birbirleriyle olan koordinasyonudur. İç koordinasyonda yönetici konumunda olan kişilerin sorumlulukları koordinasyonun etkinliği açısından son derece önemlidir. Sırasıyla tüm yönetici ve çalışanlar, koordinasyonun gerçekleştirilmesinde sorumludurlar; fakat koordinasyonun tesisinde sorumluluk, genelde yönetici konumunda bulunanlardadır.
Dış koordinasyon ise kurumların diğer farklı kurumlarla olan koordinasyon sürecidir. Kamu yönetiminde benzer görevleri yürüten kurumların birbirleriyle etkili koordinasyon sağlamaları oldukça zordur. Çünkü her kurum kendi başarısını düşünmektedir ve benzer kurumların kendilerinden daha başarılı olmalarını arzu etmemektedirler. Koordinasyon sağlandığında kendi kurumunun bilgi paylaşımı sonucunda diğer kurumu güçlendireceği anlayışı hâkimdir. Bu sebeple benzer işlevi olan kurumların koordinasyonu oldukça zayıftır. Bu durum kamu yönetiminde önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sorunun ortadan kaldırılması için benzer işlevi olan kurumların yapısal bütünlüğü sağlanarak aynı çatı altında yapılandırılmaları ve görev alanları net olarak belirlenmelidir.
KAMU GÖREVLİLERİNİN İLETİŞİM VE KOORDİNASYON ROLLERİ
Kamu kurumları, güçlerini kanunlardan alarak görevlerini yerine getiren resmi kurumlardır. Resmî kurumların işleyişinde hiyerarşik ilişkiler ve iletişim önemlidir. Her kademedeki yöneticinin sorumlulukları farklıdır ve hiyerarşik düzende herkes kendi sorumluluğunu yerine getirmeye çalışır. İletişim ve koordinasyon birbiriyle bağlantılı iki kavram olması dolayısıyla kamu görevlilerinin bu yöndeki rolleri ortak olarak değerlendirilebilir.
Sorumluluk Bilinci
Kamu kurumlarında genelde ilk, orta ve üst kademe olarak üç gruba ayrılabilecek yönetim alanları mevcuttur. Her kademedeki pozisyon için bir isim ve bu pozisyonlara sahip olmak için değişik standart ve koşullar bulunmaktadır. Bu standart ve koşullar; personelin eğitimi, meslek içindeki performansı, yaş, süre ve sınavlardaki başarılar gibi bir çok farklı faktörlere bağlıdır. Kamu yönetiminde aşağıdan yukarıya doğru yönetim kademeleri yükseldikçe sorumluluklar artmaktadır. Hiyerarşik yapı içerisinde belli sistemler dâhilinde bir alt kademeden bir üst kademeye terfi olunabilir; fakat, alt kademelerden üst kademelere yükselmede genelde piramit sistemi olarak nitelendirilen bir elenme sistemi mevcuttur. Kamu kurumlarının yapısı gereği alt kademelerdeki sayının üst kademelere doğru azalması gerekmektedir. Bu sistem içerisinde her bir kamu görevlisi bulunduğu konum itibariyle sorumluluğunu bilmeli ve konumunun hakkını elinden geldiğince vermeye çalışmalıdır. Kamu görevlisi, görevini benimseyerek ve kanaatkâr bir tavırla gerçekleştirmelidir.
Hiyerarşik Düzen Anlayışı
Hiyerarşik bir düzene sahip olan kurumlardaki ilişkilerin belirli kurallara göre cereyan etmesi zorunludur. Kamu yönetiminde hiyerarşik ilişkiler katı, sert ve anlamsız temellerden uzak bir şekilde, tamamen saygı, sevgi, sorumluluk, görev bilinci ve karşılıklı anlayışa dayalı dinamiklerden oluşmalıdır. Bu çerçevede bir kademedeki kamu görevlileri kendinden üst kademedeki görevlilere saygılı ve disiplinli davranmalıdırlar. Bu davranış tarzlarıyla kurumun gerektirdiği hiyerarşik kurallara harfiyen uyulması gerektirmektedir. Bu şekilde iletişim ve koordinasyon etkin bir şekilde sağlanmış olacaktır.
Hiyerarşik düzen içerisinde herhangi bir konuma sahip olan kamu görevlisinin kendi sorumluluğunu net bir şekilde bilip bu sorumluluğunu yerine getirmesi gerekmektedir. Hiyerarşik akış, aşağıdan yukarı olabileceği gibi; yukarıdan aşağı da olabilir. Her iki durumda da hiyerarşik silsile bozulmadan yapılması gereken hususlar veya verilmesi gereken emirler, kamu görevlisinin bulunduğu konumun bir üst veya bir altına etkin bir şekilde aktarılmalıdır
Nitelikli Ast Üst ilişkisi
Kamu yönetimi hiyerarşik bir yapıya sahip olduğu için ast-üst ilişkileri belli temellere dayanmaktadır. Ast, rütbe ve kıdemce daha düşük; üst ise daha yüksek konuma sahip kişilerdir. Aynı rütbeye sahip olunsa bile kıdem olarak yüksek olan üst, diğeri ise asttır. Meslek içerisinde amir her zaman üsttür; fakat her üst astın amiri değildir. Amir, mesleki hiyerarşi içerisinde astın bağlı ve sorumlu olduğu makamdır. Astın bağlı olduğu birimden farklı birimlerde çalışan kendinden kıdemli personel üstüdür. Genel itibariyle ast-üst ilişkileri sevgi ve saygıya dayanmaktadır. Ast-üst ilişkisi gerçekte insanın kişisel ve özel alandaki hayatında bir üstünlük sağlamamakta, tamamen mesleki sorumluluk içerisinde cereyan etmektedir. Özel hayatlarında çok samimi olan ast ve üstler iş hayatlarında mesleğin gerektirdiği şekilde ast-üst davranış kurallarına uymak zorundadırlar. Astın üste, üstün de asta karşı sorumlulukları mevcuttur.
Astın üste karşı sorumlulukları mesleki ve kişisel olarak ikiye ayırabiliriz. Astın üste karşı mesleki sorumluluğu, üstün vermiş olduğu emri ve görevi konusu suç teşkil etmediği sürece verimli bir şekilde yerine getirmesidir. Astın üste karşı kişisel sorumluluğu ise astın üste karşı uygun davranış sergilemelidir.
Astın üste karşı sorumlulukları olduğu gibi astın da üste karşı sorumlulukları vardır. Bu sorumluluklar yine mesleki ve kişisel olarak iki alanda toplanabilir. Üstün asta mesleki sorumlulukları arasında; astın mesleki bilgi ve becerisini geliştirmek, etkili ve verimli görevini yapabilmesi için uygun şartları oluşturmak ve desteklemek, verilen görevleri açık ve net bir şekilde anlaşılmasını sağlamak ve astın denetimini yapmak gibi sorumluluklar sıralanabilir. Bunun yanında üstün asta karşı kişisel sorumlulukları arasında; astı dinlemesi, ona değer vererek motive etmesi, entelektüel gelişimini sağlaması ve astına sahip çıkması gibi hususlar sıralanabilir.
Emir Anlayışı
Kamu görevlisinin üstünden aldığı emri mümkün olan en uygun zamanda ve şekilde yerine getirmesi esastır. Verilen emrin gereğinin net bir şekilde anlaşılması açısından emir alırken üstünü gayet derecede dikkatli dinlemeli, gerektiğinde yazılı olarak not almalıdır. Bundan dolayı bir kamu görevlisi daima yanında not alabileceği kağıt kalem bulundurulmalıdır. Eğer verilen emir başkalarını da ilgilendiriyorsa emrin gereği başkalarına da amirinin emri şeklinde bildirir. Memur emri alırken anlayamadığı veya ekstra bilgiye ihtiyaç duyduğu durumlarda üstünden hiç çekinmeden uygun bir şekilde sormalı ve yapılacak işi net bir şekilde anlamalıdır. Memur verilen emri kendi yorumlamasıyla emrin gereğini değiştirebilecek durumlara girmemelidir. Emrin esasını değiştirebilecek her türlü konu, amirin mutabakatı alınmasıyla gerçekleştirilmelidir.
Verilen bir emrin gereği yerine getirildikten sonra mutlaka memur amirine geri bildirimde bulunarak bilgi verir. Bu emrin icrasında hemen sonra olmalıdır. Gizlilik içeren konulardaki emir ve bilgilendirmeler yine gizlilik içerisinde gerçekleştirilmelidir. Yerine getirilen emrin geribildirimi uzamamalıdır. Emrin yerine getirildiği andan itibaren ilk fırsatta geri bildirim sağlanmalıdır. Eğer emir vermede farklı iletişim kanalları kullanılmışsa yine o kanaldan emir geri bildirimi yapılabilir.
Temsili Davranış
Kamu görevlileri bir nevi devleti temsil ettiklerinden dolayı özel hayatlarına da dikkat etmelidirler. Toplumun uygun görmediği davranışları kamu görevlilerinin ferdi olarak yapması temsil ettikleri güvenilirlik müessesesine zarar gelmesine neden olur. kamu görevlileri resmi statülerini özel hayatlarında sadece gerektiğinde ve insanlara yardım etme amacıyla kullanmalıdırlar. Bunun dışında özel hayatta diğer insanlarla aynı statüde, yani sıradan bir vatandaş olarak hissederek davranış sergilemelidirler. Herhangi bir kural ihlalinde kamu görevliliği sıfatını kullanarak almaları gereken cezaların iptali vs. gibi yollar kullanmamalıdırlar. Bunun yanında kamu görevlileri örnek davranış özellikleri sergilemeye sosyal hayatlarındaki uygulamalarında da dikkat etmelidirler. Kamu görevlisi bulunduğu ortamın şartları ve gerekliliklerini bilerek o ortama ayak uydurmak suretiyle davranışlarını düzenlemelidir.
Profesyonel Davranış
Kamu görevlileri toplumun en önemli hizmeti olan kamu hizmeti ürettiğinden dolayı mesleğinde profesyonel davranış sergilemesi esastır. Görevinin başında bulunan her bir kamu görevlisi göreviyle ilgili her türlü bilgi ve beceriye sahip olduğu varsayılmaktadır. Gerçekte kamu görevlisi kendi şahsiyetinin değil devletin ve kanunların bir temsilcisi olarak görülmektedir. Dolaysıyla kamu personelinin mesleğinin icrasıyla ilgili gerek teknik bilgi ve becerilere gerekse diğer sosyal becerilere sahip olması esastır.
Eğitim süresince genel olarak kamu görevlisine göreviyle ilgili gerekli olan her türlü bilgi ve beceriler verilmekte ve geliştirilmektedir. Eğitimde etkin olarak kazanılmayan bilgi ve beceriler sonucu kamu görevlilerinin mesleklerini icralarında yetersiz kalmaları söz konusu olabilmektedir. Dolayısıyla kamu görevliliği için etkin bir eğitimle sağlam bir temel atılması şarttır. Günümüz değişen ve devamlı gelişen dünyasında kamu görevlileri için kendilerini yetiştirme süreçleri mesleklerinin sonuna kadar devam etmektedir. Bu mesleki gelişim ve adaptasyon gerek kişinin kendi gayreti gerekse kurumsal gayretlerle mümkün olmaktadır. Kurumsal gayretler kamu görevlilerinin hizmet içi eğitimlerden geçirilmesi suretiyle gerçekleşmektedir. Bireysel gayretler ise memurların kendi kişisel gayretleriyle veya meslek içi dayanışmalarla tecrübelerin aktarılmasıyla mümkün olmaktadır.
Kamu personeli sadece mesleki yönden değil, kültürel ve sosyal yönden de yetişmelidir. Kamu görevlileri gerçekte toplumun her kesimindeki insanlarla muhatap olmakta ve onların problemlerini çözmeye çalışmaktadır. İşte toplumun her kesimine hitap edebilmesi için ve özellikle etkili iletişim sağlayabilmesi için kendi kültürünü ve sosyal yönünü toplumun en üst düzeyinde tutmalıdır.
Değişime Açıklık ve Yenilikçi Olma
Kamu kurumları daima değişime açık ve yenilikçi bir yapıya sahip olmalıdır. Kurumlardaki değişim kurumları oluşturan görevlilerin yeniliklere açık olmasını gerektirmektedir. Kurumların alt kültürünün oluşturduğu statüko, bu gelişim ve değişimi zorlamaktadır. Dolayısıyla mesleğin temel ilkelerine bağlı kalmak kaydıyla statükoya aldırmadan yenilik ve değişikliklere ulaşma çabası verilmelidir.
İlk olarak ferdi planda bir kamu görevlisi değişime açık ve yenilikçi olmalıdır. Kendisinden farklı kültür, ırk, din ve inanca sahip olanlara karşı saygılı ve objektif olmalıdır. Kendisini geliştirmesi ve yeniliklere ulaşması için okumalı ve değişik iletişim kanallarını takip etmelidir. Mesleki açıdan ise, mesleğin icrasında daha etkin ve fayda sağlayacağı herhangi bir konuda mesleki hiyerarşi ve kurallar çerçevesinde değişime gidecek yolları formüle etmelidir. Özellikle teknolojiyi yakından takip etmeli ve görevin icrasında kullanılabilecek teknolojiye adaptasyonu sağlamalıdır.
Hiyerarşik organizasyonlarda değişim çok daha zordur; fakat yine de, mümkündür. Bu tür durumlarda personelin değişim yönünde istikrarlı ve inançlı gayretleri büyük önem arz etmektedir. Tabiki değişimi getirebilecek uygun yollar tespit edilip o kanallardan değişim sağlanmalıdır.
Teknoloji Kullanımı
Kamu görevlilerinin görevlerini daha etkili bir şekilde icra edebilmesi için uygun teknolojinin kullanılması şarttır. Teknoloji kullanılacak alanlar iyi tespit edilmeli ve o yönde yatırımlar yapılmalıdır. Teknoloji için yatırım yapmadan önce ciddi fizibilite çalışmaları yapılmalıdır. Teknolojiyi kullanan kamu görevlileri kullandıkları teknolojik cihaza dair her türlü incelikleri bilmelidirler ve bunun eğitimini almalıdırlar. Teknoloji tamamen amacına göre kullanılmalı ve herhangi bir kanun dışı faaliyete kesinlikle fırsat bırakılmamalıdır.
Teknolojinin kurumsal olarak yaygınlaştırılmasının yanı sıra, kamu görevlilerinin bireysel olarak teknolojiyi kullanmaları da önemlidir. Özellikle günümüzün vazgeçilmez unsuru olan bilgisayar ve internet kullanımı polisler tarafından ileri derecede artırılmalıdır. Artık günümüzde her türlü yazışmanın ve iletişimin bilgisayar üzerinden yapıldığını düşünülürse her bir kamu görevlisinin çok hızlı bir şekilde klavye kullanabilmesi ve ofis programlarının kullanımında tecrübeli olması şarttır. Birimler arası iletişimlerde, halkla iletişimlerde internet aracılığıyla daha hızlı ve maliyeti düşük araçlar kullanılmalıdır. Kamu kurumları web sayfalarından gizlilik içermeyen bilgiler ve istatistikleri herkesle paylaşmalıdırlar
KAMU ÜNİTE 13 ÖZET
KAMU YÖNETİMİNDE DENETİM
Denetim, her türlü toplumsal örgütlenmede yapılması gereken önemli bir fonksiyon olup, kamu örgütlenmelerinde şekil ve esas bakımından uygulanmasının kural ve esasları belirlenmiştir. Bu açıdan bakıldığında her örgütlenmede bir yönetim faaliyetinden ve bu faaliyetin etkinlik ya da verimliliğinden söz etmek mümkündür. Genel olarak yönetim kavramı ise ortak amaçları gerçekleştirmek üzere işbirliği yapmış bir grubun faaliyetlerinin planlanması, örgütlenmesi, yönlendirilmesi ve koordinasyonu ile kontrol edilmesi çabalarını içine alan, önceden belirlenmiş hedefleri gerçekleştirmek üzere ortaya konan bir koordinasyon çalışmasıdır. Genel olarak denetim, örgütlerde önceden belirlenen amaçlara ulaşılıp ulaşılmadığını, ulaşılmışsa hangi ölçüde ulaşıldığını ortaya koyma faaliyetidir. Kamu yönetimi ise genel anlamdaki yönetimin bir alt başlığı olarak kamu politikalarının belirlenmesi ve yürütülmesi fonksiyonlarını içerir. Kamu yönetimi geniş anlamda kamu bürokrasisinin mal ve hizmet sunduğu halkla olan ilişkilerini ortaya koyan bu ilişkileri geliştirmeyi hedefleyen teori ve bu teorilerin uygulanmasını çalışan akademik bir disiplindir.
KAMU YÖNETİMİNİN DENETLENMESİNDE DENETİM TÜRLERİ
Denetim, Henry Fayol’unGulick ve Urwick’ten alarak sadeleştirdiği yönetimin beş fonksiyonundan birisidir. Bu beş fonksiyon; planlama, örgütlenme, yönetme, koordinasyon ve denetlemedir. Denetim, yönetimin ilk dört fonksiyonunun sağlıklı olup olmadığını ortaya koyarak yönetimin sürekli geliştirilmesini ve amaçlara uygun rotada seyretmesini sağlar.
Denetleme, “Yönetimin amaçları doğrultusunda planlanan ve yapılması istenen faaliyetlerin yapılıp yapılmadığını, yapılmış ise ne kadar doğru, etkin ve verimli yapıldığını; yapılmamış ise neden yapılmadığını belirlemek, kontrol etmek” olarak tanımlanabilir.
Etkinlik ve verimlilik sağlanabilmesi ve daha da geliştirilerek günün ihtiyaçlarına uygun işlerlik kazandırılabilmesi için kamu yönetiminin denetlenmesi gerekir. Hatta Göksu, yönetimin yalnız kendi başına var olmasının bile çalışanların kendilerini sürekli düzeltmelerini sağladığını ileri sürmektedir. Kamu yönetiminin denetlenmesinde çeşitli yöntemler kullanılır. Kullanılan bu yöntemler, denetim işlevini yerine getiren organların nitelikleri esas alınarak aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:

Siyasi Denetim
Siyasi denetim, hükûmet ve genel olarak yasama organı tarafından yerine getirilen denetim türüdür. Anayasa ile ayrıntılı olarak düzenlenmiş olup hükümet ve bakanların yasama organına karşı sorumlu olduklarını belirtir. Demokratik ülkelerde halka ait yetkileri kamu yönetimi vasıtasıyla kullanan halkın temsilcisi olan siyasi organlar bu yetkileri denetleyebilir, düzenleyebilir, değiştirebilir ya da geri alabilirler. Yasama organının ve hükümetin kamu yönetimi üzerindeki etkilerinin birbirinden farklılık göstermesinin yanında siyasi denetim ülkeden ülkeye de farklılık gösterebilmektedir.
Ülkemizde yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) siyasal denetim işlevini yerine getirmektedir. TBMM bu işlevini dolaylı olarak Bakanlar Kurulu ya da bakanlıkların en üst yöneticisi olan bakanlar vasıtasıyla yerine getirir. Bakanlar, yalnızca kendileri değil, aynı zamanda bakanlıktaki tüm görevlilerin eylem ve işlemlerinden TBMM’ye karşı sorumludur.
TBMM’nin Bilgi Edinme ve Denetim Yolları
1982 Anayasasının Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgi edinme ve denetim yollarını düzenleyen 98/1 Maddesi, “Türkiye Büyük Millet Meclisi soru, Meclis araştırması, genel görüşme, gensoru ve Meclis soruşturması yollarıyla denetleme yetkisini kullanır.” demektedir.
TBMM Tanıtım Kataloğu’nda Denetim İşlevi konusunda şu ifadeler bulunmaktadır: “TBMM, hükümeti denetleme yetkisini, parlamenter sisteme uygun araçlarla kullanmaktadır. Bunun için kullanılan araçlar, Meclis Soruşturması, Gensoru ve Meclis Araştırması gibi yöntemlerdir.”
TBMM İçtüzüğü’nün 77/2. maddesi, seçimlerin yenilenmesi hâlinde yasama dönemi başında, önceki dönemde verilmiş soru, meclis araştırması, genel görüşme ve gensoru önergeleri hükümsüz sayılacağını hükme bağlamaktadır.
Meclis Araştırması
Yasama organının yetkisi dâhilindeki konularda bilgi edinmek üzere kendi üyeleri arasından seçtiği komisyon vasıtasıyla yaptığı incelemeye “Meclis Araştırması” denir. Meclis araştırması, belli bir konuda bilgi edinmek için yapılan incelemeden ibarettir. 1924 Anayasasında “meclis tahkikatı” olarak geçen düzenleme, 1961 ve 1982 Anayaslarındaki “Meclis Araştırması” ve “Meclis Soruşturması” yollarını birlikte ele almaktaydı. 1961 Anayasası ile getirilen ayrım günümüzde de devam etmektedir.
Meclis Araştırması istenmesi belirlenmiş yöntemlere göre yapılır. Hükûmet, siyasal parti grupları veya en az 20 milletvekili tarafından TBMM Başkanlığına verilecek bir önerge ile istenebilir. TBMM Genel Kurulu, Meclis Araştırması açılıp açılmayacağına karar verir. Meclis Araştırması açılması kararı verilmesi hâlinde, önergede belirtilen konuyu araştırmak üzere özel bir komisyon kurulur. Gerekli araştırmayı yapan komisyon bir rapor hazırlayarak sonucu Meclis Başkanlığına sunar.
Meclis Araştırması ve Soruşturması, Meclisin kuracağı bir komisyonla yapılmaktadır. TBMM Tanıtım Kataloğu’nda Meclis Araştırma Komisyonları konusunda şöyle denmektedir: “Milletvekillerinin katılımıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonları da TBMM’nin denetim işlevinin bir parçasını oluşturmaktadır ve görev süreleri üç ayla sınırlıdır. Bu üç ayın yetmemesi durumunda komisyona ek süre verilir.”
Meclis Araştırma Komisyonuna örnek;
Spor Kulüplerinin Sorunları ile Sporda Şiddet Sorununun Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu..vs.
Genel Görüşme
“Genel Görüşme” ve “Soru”, bilgi edinme yolları olarak da adlandırılmakta olup, Anayasa’da sayılmış olan denetim mekanizmalarındandır.
Genel görüşme, toplumu ve Devlet faaliyetlerini ilgilendiren belli bir konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesidir.
Soru, Meclis araştırması ve genel görüşme ile ilgili önergelerin verilme şekli, içeriği ve kapsamı ile cevaplandırılma, görüşme ve araştırma yöntemleri Meclis İçtüzüğü ile düzenlenir.” demektedir.
TBMM İçtüzüğü’nün 102. Maddesi “Genel görüşmenin açılması” ve 103. maddesi “Genel görüşme için özel gündem” başlığını taşımaktadır. 102. Maddede genel görüşme açılmasının hükümet, siyasi parti grupları veya en az 20 milletvekilinin vereceği bir önerge ile Meclis Başkanlığından istenebileceği; genel görüşme açılıp açılmamasına Genel Kurulda karar verileceği belirtilmektedir. 103. Maddede ise genel görüşme açılması hâlinde izlenecek usul ortaya konmaktadır. Buna göre Genel Görüşme gününün Danışma Kurulunca belirleneceği, ancak her hâlükârda günün belirlenmesi kararından itibaren 48 saatten önce ve yedi günden sonra olamayacağı hükme bağlanmıştır. Genel Görüşme sonunda bir oylama yapılmaz ve hükûmetin siyasal sorumluluğunu ortaya koyacak bir karar alınmaz.
Soru
TBMM İçtüzüğü’nün “Soru” kenar başlıklı 96. Maddesine göre “Soru; kısa, gerekçesiz ve kişisel görüş ileri sürülmeksizin; kişilik ve özel yaşama ilişkin konuları içermeyen bir önerge ile Hükûmet adına sözlü veya yazılı olarak cevaplandırılmak üzere, Başbakan veya bir bakandan açık ve belli konular hakkında bilgi istemekten ibarettir.”
Sözlü soru önergeleri 100 kelimeyi geçemez. Soru önergelerine belge eklenemez. Soru önergesi, sadece bir milletvekili tarafından imzalanır ve Başkanlığa verilir. Başkan, İçtüzük şartlarına uygun gördüğü önergeleri gelen kâğıtlar listesinde yayımlar ve Başbakanlığa veya ait olduğu bakanlığa gönderir.
Soru, Bakanlar Kurulu adına, sözlü veya yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Başbakan veya bakanlardan bilgi istemekten ibarettir. Sorunun yazılı ve sözlü olmak üzere iki türü olup her ikisi de yazılı önerge olarak sunulur. Sözlü sorular Başbakan veya ilgili bakan tarafından Meclis kürsüsünden sözlü olarak cevaplandırılırken, yazılı sorular yine yazılı olarak Meclis Başkanlığına iletilir.
TBMM İçtüzüğü’nün “Sorulamayacak konular” kenar başlığını taşıyan 96. maddesi aşağıdaki soruların Başkanlıkça kabul edilmeyeceğini hüküm altına almıştır:
• Başka bir kaynaktan kolayca öğrenilmesi mümkün olan konular
• Tek amacı istişare sağlamaktan ibaret konular
• Konusu, evvelce Başkanlığa verilmiş gensoru önergesiyle aynı olan sorular
Gensoru
TBMM Tanıtım Kataloğunda gensoru, “… hükûmetin veya herhangi bir Bakanın siyasi sorumluluğunu hedef almaktadır ve bu yolla Hükûmet veya Bakan düşürülebilmektedir. Gensoru Önergesi, bir Siyasi Parti Grubu adına ya da en az 20 milletvekilinin imzasıyla verilebilmektedir. Başbakan, Bakanlar Kurulu veya bir Bakanın düşürülmesi, üye tamsayısının yarıdan fazlası olan 276 oyla mümkün olabilmektedir.” ifadeleri ile açıklanmaktadır.
Anayasa’nın 99. maddesinde gensoru hakkında yapılan düzenlemeye göre gensoru önergesi, verilişinden sonraki üç gün içinde bastırılarak üyelere dağıtılır; dağıtılmasından itibaren on gün içinde gündeme alınıp alınmayacağı görüşülür. Bu görüşmede, ancak önerge sahiplerinden biri, siyasi parti grupları adına birer milletvekili, Bakanlar Kurulu adına Başbakan veya bir bakan konuşabilir.
Gündeme alma kararıyla birlikte, gensorunun görüşülme günü de belli edilir; ancak gensorunun görüşülmesi, gündeme alma kararının verildiği tarihten başlayarak iki gün geçmedikçe yapılamaz ve yedi günden sonraya bırakılamaz.
Gensoru görüşmeleri sırasında üyelerin veya grupların verecekleri gerekçeli güvensizlik önergeleri veya Bakanlar Kurulunun güven isteği, bir tam gün geçtikten sonra oylanır.
Meclis Soruşturması
Başbakan veya bakanlar hakkında, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az onda birinin vereceği önerge ile, soruşturma açılması istenebilir. Meclis, bu istemi en geç bir ay içinde görüşür ve gizli oyla karara bağlar.
TBMM Tanıtım Kataloğunda Meclis soruşturması, “… görevde bulunan veya görevinden ayrılmış olan Başbakan veya Bakanlar hakkında, görevleri sırasında kanunlara aykırı uygulama yaptıkları iddiasıyla Meclis tarafından soruşturma açılmasını ifade eder.
Soruşturma açılmasına karar verilmesi hâlinde, Meclisteki siyasi partilerin, güçleri oranında komisyona verebilecekleri üye sayısının üç katı olarak gösterecekleri adaylar arasından her parti için ayrı ayrı ad çekme suretiyle kurulacak onbeş kişilik bir komisyon tarafından soruşturma yapılır. Komisyon, soruşturma sonucunu belirten raporunu iki ay içinde Meclise sunar. Soruşturmanın bu sürede bitirilememesi hâlinde, komisyona iki aylık yeni ve kesin bir süre verilir. Bu süre içinde raporun Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına teslimi zorunludur . Rapor Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde dağıtılır; dağıtımından itibaren on gün içinde görüşülür ve gerek görüldüğü takdirde ilgilinin Yüce Divana sevkine karar verilir. Yüce Divana sevk kararı ancak üye tamsayısının salt çoğunluğunun gizli oyuyla alınır. Meclisteki siyasi parti gruplarında, Meclis soruşturması ile ilgili görüşme yapılamaz ve karar alınamaz.
TBMM Adına Gerçekleştirilen Diğer Denetimler
Yukarıda sayılan denetim türlerine ek olarak 2.4.1978 Tarih ve 3346 Sayılı ‘Kamu İktisadi Teşebbüsleri İle Fonların Türkiye Büyük Millet Meclisince Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’a göre kurulan Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu ile Anayasamız uyarınca kurulan Sayıştay, devlet kuruluşlarının yönetim, hesap ve işlemlerini TBMM adına denetlemektedir.
Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu, kamu iktisadi teşebbüslerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, kuruluş amaçlarına göre denetlenmesi için oluşturulmaktadır. Komisyon, Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Türkiye Büyük Millet Meclisince denetlenmesini sağlamak üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisince seçilecek 35 milletvekilinden oluşmaktadır.Komisyonun görev kapsamına “Ödenmiş sermayesinin yarısından fazlası kamu tüzelkişilerince sağlanmış olan kurumlar ile bu kurumların ödenmiş sermayesinin yarısından fazlasını sağlamış oldukları diğer kurumlar ve yukarıda sayılanlardan olmamakla beraber kendilerine bazı kamu yetki ve görevleri verilmiş olup galip vasıfları bu kamu hizmetlerini yürütmek olan ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından olmayan özel kanunlara tabi kurumlar ve İller Bankası” girmekte olup, kuralın Merkez Bankası gibi bazı istisnaları da bulunmaktadır.
TBMM’ye Dilekçeyle Başvurma Hakkı ve Dilekçe Komisyonu
Yukarıda sayılan TBMM üyelerinin başvurması sonucu gerçekleştirilen denetimler dışında, yurttaşların ve karşılıklılık ilkesine uyularak Türkiye’de ikamet eden yabancıların başvurusu ile de denetimler gerçekleştirilebilmektedir. “Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir. Komisyon başvuruları inceler ve karara bağlar. Vatandaş ya da karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancının başvurusu ilgili bakanlık aracılığıyla gerçekleştirilir, sonucundan da hem başvuru sahibine hem de ilgili bakanlığa bilgi verilir.
İdari Denetim
Literatürdeki birçok çalışmada hiyerarşik denetim ve vesayet denetimi idari denetim türleri olarak sayılmakla birlikte, isabetli bir yaklaşımla bunlara idari teftiş denetim türünü ekleyenler de vardır.
İdari denetim, kamu yönetiminin Türk idari yapılanması içindeki kişi ya da idari kuruluşlar tarafından denetlenmesidir. Bir kamu kuruluşu, kendi kendini denetleyebileceği (hiyerarşik denetim) gibi, kendi dışındaki başka bir kamu kurumu tarafından da denetlenebilir (vesayet denetimi).
Hiyerarşik Denetim
Kamu kurumları, görev ve yetkileri açısından ast-üst şeklinde hiyerarşik bir yapılanmaya sahiptir. İşte böyle bir yapılanmada üst konumundaki personelin ast konumundaki personeli denetlemesine hiyerarşik denetim denir. Hiyerarşik denetim, dikey örgütlenme türlerinde görülür ve her bir kurum bir hiyerarşik üstünün vesayeti altındadır. Hiyerarşik denetim yetkisi genel bir yetki olup, kurumlar arasındaki hiyerarşik örgütlenmenin doğal sonucu olarak özel bir düzenlemeye gerek duyulmadan doğrudan kullanılır.
Üstlerin astlar üzerindeki hiyerarşik denetiminin kişiler üzerinde ve işlemler üzerinde olmak üzere iki türü mevcuttur. Üstlerin, astı olan kişiler üzerinde; atama, sicil verme, yükseltme, disiplin cezası uygulama ve hizmet yerini değiştirme gibi yetkileri bulunurken; yine ast konumundaki kişilerin işlemleri üzerinde de hukuka uygunluk, yerindelik, verimlilik, tutumluluk ve etkinlik açılarından açık bir yasal düzenleme gerektirmeyen genel bir denetleme yetkisi söz konusudur.
Üstlerin astların işlemleri üzerindeki yetkileri şunlardır:
• Emri altında bulunan personelin işlemlerini her zaman denetleme ve onlara yön verme durumundadırlar.
• Astlarının işlemlerini yapılmadan denetleyebileceği gibi yapıldıktan sonra da denetleyebilir.
• Astları üzerinde denetim yapabilmesi için yasal bir dayanağa ihtiyaç yoktur.
• Sevk ve idare etme görevi astları denetleme yetkisini de birlikte içerir.
• Astlar, üstlerinin emirlerini yerine getirirken yasalarla birlikte üstlerin yönetim anlayış ve politikaları doğrultusunda hareket ederler.
• Hiyerarşik üstler, astları üzerinde hukuka uygunluk, yerindelik, verimlilik, tutumluluk, etkinlik, hükümet politikaları, kalkınma planlarındaki hedef ve ilkeler yönünden denetim yetkisine sahiptirler.
• Üstler hiyerarşik denetim vasıtasıyla astların işlemlerini ya onaylar ya uygulanmasını geciktirir ya da iptal edebilir.
Vesayet Denetimi
Vesayet denetimi, yerinden yönetim kuruluşları üzerinde ve yasaların öngördüğü çerçeve içerisinde merkezi yönetim tarafından denetlenmesidir. Vesayet denetimindeki amaç, idarenin bütünlüğünün sağlanması, yani yönetimin bir bütün hâlinde uyumlu çalışmasının temin edilmesidir. Yukarıda açıklanan hiyerarşik denetim genel bir yetki idi. Vesayet denetiminin hiyerarşik denetimden farkı ise vesayet denetiminin istisnai bir yetki olmasıdır. Yani, yetkinin hangi vesayet makamı tarafından ve nasıl kullanılacağına dair açık yasal hüküm bulunmalıdır.
Vesayet denetimi iki şekilde yapılmaktadır:
• Hukuka uygunluk
• Yerindenlik
Hukuka uygunluk: Yerel yönetim kuruluşlarının işlem ve eylemlerinin kanunlara uygunluk açısından denetlenmesidir. Bununla yerle yönetimlerin hem yasalar çerçevesinde hareket etmeleri hem de yetkileri dışındaki alanlarda faaliyette bulunmamaları temin edilmiş olur.
Yerindenlik: Mahalli müşterek ihtiyaçların gereği gibi karşılanması ve toplum yararının korunması ilkeleri gereği hukukî denetime ek olarak “yerindenlik” denetimi de yapılması gerekir. Aydın’a göre vesayet denetimi idari bir denetim türü olup, gerçekleştirilen hukukilik ve yerindenlik denetimi işlemler üzerinde önceden işletilerek gerçekleştirilir.
Vesayet denetimini merkezi yönetim kuruluşları (bakanlık) veya makamları (bakan ya da vali) yapar. Anayasanın 127/5 maddesinde vesayet denetimini anayasal bir kurum olarak düzenlemiş ve vesayet denetiminin hangi amaçlarla yapılacağını açıkça belirtmiştir. Bu maddeye göre merkezi idare;
• Mahallî idareler üzerinde, mahallî hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi,
• Kamu görevlerinde birliğin sağlanması,
• Toplum yararının korunması,
• Mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde idari vesayet yetkisine sahiptir.
Bu maddede dikkat edilmesi gereken husus, yetkinin istisnai olarak düzenlendiği ve ancak kanunda belirtilen makamlar tarafından yine kanunla belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde kullanılabileceğidir. Hiyerarşik denetimden farklı olarak vesayet denetimini yerine getiren kişi ya da organlar, vesayet denetimi yapacakları kişi ya da organlara emir ya da talimat veremezler; onların yerine geçerek karar alamazlar. Yerel yönetim kuruluşlarının işlemlerini ya işlem yapılmadan önce ya da işlem yapıldıktan sonra onaylama, işlemleri bozma, işlemlerin uygulamasını geciktirme, düzeltme, iade etme ve idari yargıya başvurma şeklinde yerine getirirler.
İdari Teftiş
Kamu kurumlarında her kademedeki çalışanın, o teşkilatın en üst yöneticisi veya otoritesi adına, o teşkilat içerisinde oluşturulan teftiş kurulu veya müfettişler tarafından denetlenmesine idari teftiş denir.
İdari teftiş ile hiyerarşik denetim arasında önemli bir fark vardır. Hiyerarşik denetimde, çalışanın başarısı değerlendirilirken; idari teftişte, genel olarak yasa ve kurallara uyulup uyulmadığına bakılır. İdari teftiş, müfettişler tarafından yapılır ve yürütme yetkileri yoktur. Halbuki hiyerarşik denetimi yapan yöneticilerin yürütme yetkileri vardır. İdari teftiş ile vesayet denetimi arasındaki en önemli fark ise, idari teftişin bir kurul veya bu işle görevlendirilen müfettişler eliyle yapılmasıdır. Vesayet denetiminde ise bakanlık, bakan ya da vali yetkili olarak belirtilmiştir.
Teftiş kurulları; kurul başkanı, başmüfettişler, müfettişler ve müfettiş yardımcılarından oluşur. Doğrudan bakan ya da genel müdüre bağlı olarak çalışırlar. Bakan ve genel müdürden aldıkları emir ve onay üzerine bakanlık örgütü ile bağlı ve ilgili kuruluşların faaliyet ve işlemlerini denetler, inceler ve soruştururlar.
Yönetim Dışı Diğer Denetim Türleri
Denetleme Kurulları Yoluyla Gerçekleştirilen Denetim
Devlet Denetleme Kurulu
Yönetimin hukuka uygun, düzenli ve verimli bir şekilde yürütülmesi ve geliştirilmesinin sağlanması amacı ile Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak Devlet Denetleme Kurulu kurulmuştur.
Devlet Denetleme Kurulunun görevi Cumhurbaşkanının isteği üzerine;
• Tüm kamu kuruluş ve kurumlarında,
• Tüm kamu kuruluş ve kurumları tarafından en az sermayelerinin yarısından çoğuna katılmak suretiyle oluşturulan her türlü kuruluşta,
• Kamu kurumu niteliğinde olan meslek kuruluşlarında,
• Her düzeydeki işçi ve işveren meslek teşekküllerinde,
• Kamuya yararlı derneklerde,
• Vakıflarda
her türlü inceleme, araştırma ve denetlemeler yapmaktır. Kurul tarafından yapılacak inceleme, araştırma ve denetlemelerde, ilgili kuruluş ve kişiler, istenecek her türlü bilgi ve belgeyi vermekle yükümlüdürler.
Devlet Denetleme Kurulu Başkanını üyeler arasından Cumhurbaşkanı seçer. Başkanın görev süresi iki yıldır.
Silahlı Kuvvetler ve yargı organları Devlet Denetleme Kurulunun görev alanı dışındadır.
Sayıştay
Sayıştay, genel ve katma bütçeli dairelerin bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek, sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir.
Anayasamızın 160. Maddesine göre “Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme balgama islerini yapmakla görevli olan Sayıştay, aynı zamanda mahallî idarelerin hesap ve işlemlerinin denetimini ve kesin hükme bağlanmasını da yapar.
Ülkemizde Sayıştay’ın kuruluşu 12 Mart 1854-10 Eylül 1855 tarihleri arasında gerçekleşen Kırım Savaşı sonrasına gider. Fuat Paşa tarafından eyaletlerdeki giderler ile toplam harcamaları kontrol altına almak amacıyla kurulmuştur. Sayıştaylar günümüzde demokratik rejimin vazgeçilmez kurumları hâline gelmiş, vatandaşların kamu kaynaklarının ne şekilde harcandığını öğrenmesini sağlamış, kaliteli kamu hizmeti beklentisini karşılama ve kamu hizmetlerinde şeffaflaşma konusunda etkili olmuşlardır.
Sayıştay tarafından gerçekleştirilen denetim bir dış denetim mekanizmasıdır. Özellikle iç denetimin yetkisiz kaldığı yerlerde etkinliğini hissettirir, kamu harcamaları konusunda ilgililere sağlıklı ve doğru bilgi sunar. Kamu maliyesine yük getiren yasa ve işlemler konusunda parlamentoyu bilgilendirir ve kaynak sağlamak üzere önerilerde bulunur. Sayıştay, incelemeleri sırasında karşılaştığı suç oluşturan hususları yargıya intikal ettirir. En önemli görevi ise kamu maliyesini dengelemektir.
Sayıştay’ın, denetim yapma fonksiyonunun yanında “Sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak” şeklinde tanımlanan yargılama fonksiyonu da vardır. Sayıştay, yargısal görevlerini denetçiler eliyle saymanların hesaplarını ve işlemlerini incelemek suretiyle yerine getirir ve bu denetim sırasında gördüğü kanuna aykırı hâllerde saymanları tazminat ödemeye mahkûm eder. Böylece Sayıştay tazmini istenen durumu saptamakla kalmaz; ayrıca, kendi saptadığı durumu da yargılar.
Sayıştay’ın kesin hükümlerine ilgililer kendilerine yazılı bildirim tarihinden itibaren on beş gün içinde ve bir kereye mahsus olmak üzere karar düzeltilmesi isteminde bulunabilirler. Bu kararlara karşı idarî yargı yoluna başvurulamaz.
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu
Avrupa Birliği müktesebatına uyum süreci çerçevesinde; üye ülkelerdeki kamu denetimi alanlarında "dış denetim-iç denetim" ayrımının yapılarak bu modelin gerektirdiği kurumsal yapıların tesis edilmesi, bu bağlamda "dış denetimin tek çatı altına alınması" sonucunu doğuracak yasal düzenlemeler kapsamında Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu ile Sayıştay'ın tek çatı altında toplanarak "parlamento adına denetim yapan tek bir dış denetim birimi" oluşturulması Sayıştay Kanunu"nun 19 Aralık 2010 tarihi itibariyle Resmi Gazete'de yayımlanmasıyla birlikte gerçekleşmiş ve Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun tüzel kişiliği sona ermiştir.
Kurum Dışı Bağımsız Kurullar Yoluyla Denetim
Kamu Görevlileri Etik Kurulu
2004 yılında Başbakanlık bünyesinde kurulan Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nun üyeleri bakanlık, belediye, yüksek yargı organlarında görev yapmış olanlarla müşteşarlık, büyükelçilik, valilik, bağımsız ve düzenleyici kurul başkanlığı, rektörlük, dekanlık ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında en üst kademe yöneticiliği yapmış olanlar arasından bakanlar kurulunca atanan 11 üyeden oluşur.
Kamu etik Kurulu’nun görevleri:
• Etik davranış ilkelerini belirlemek
• Bu ilkelerin ihlal edildiği iddiasıyla resen veya yapılacak başvuru üzerine inceleme ve araştırma yaparak sonucu ilgili makamlara bildirmek
• Kamuda etik kültürünü yerleştirmek üzere çalışmalar yapmaktır.
5176 sayılı yasa kapsamında bulunan kamu kurum ve kuruluşlarındaki etik dışı davranış ve uygulamalar nedeniyle en az genel müdür veya muadili kamu görevlileri hakkında bu kurula başvuru yapılabilir. Cumhurbaşkanı, milletvekilleri, bakanlar kurulu üyeleri, TSK mensupları, yargı mensupları ile üniversiteler bu kanunun kapsamı dışındadır.
Genel müdür seviyesinin altındaki görevliler hakkında yapılacak başvurular kurumların disiplin kurullarına yapılır. Kurumun disiplin kurullarının verdiği kararlar ilgili kurum veya kuruluş yetkilisine, hakkında şikâyette bulunulan görevliye ve şikâyetçi başvuru sahibine bildirilir. Disiplin kurulu kararları kamuoyuna açıklanmaz.
İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları
İnsan hakları alanında 2001 ve 2004 anayasa değişiklikleri ile getirilen yasal düzenlemelere ek olarak bazı yapısal düzenlemelerde getirilmiştir. 2/11/2000 tarihinde getirilen düzenleme ile il ve ilçe insan hakları kurullarında ağırlıklı olarak kamu görevlileri bulunmakta, STK temsilcileri yeterince yer almamaktaydı. 23/11/2003 tarihinde yapılan düzenleme ile kurullarda sivillerin oranı artırılmış olup; baro, yerel yönetimler, meslek örgütleri, üniversiteler, siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşlarından temsilciler bu kurulda yer almıştır. Kurullar insan hakları ihlal iddiaları incelemek ve araştırmakla yetkili ve görevlidir.
Ombudsman Denetimi
Kamu yönetimi denetlemek üzere yasama organı tarafından görevlendirilen bağımsız kamu denetçisine ombudsman denir. Ombudsman tarafsız ve bağımsız olup bazı ülkelerde yasama organına bağlı olarak çalışır. İsveç’te ortaya çıkmış olup, İskandinav ve Anglo-Sakson ülkelerinde yaygın olarak uygulanmaktadır. Ombudsman, vatandaşların kamu yönetimi hakkındaki şikâyetlerini alır, inceler ve sonucunda idarenin şikâyet konusundaki uygulamasını değerlendirir. Bu değerlendirme idarenin aksayan, kötü işleyen yanları ile yetersiz kaldığı konuları ve bunlar için kamu denetçisinin önermiş olduğu çözüm yollarını içerir. Bu kararların bağlayıcılığı yoktur, tavsiye niteliğindedir.
28 Eylül 2006 tarih ve 5548 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu (KDDK) çıkarılarak TBMM Başkanlığına bağlı tüzel kişiği haiz özel bütçeli KDDK kurumu merkezi Ankara’da olmak üzere oluşturulmuştur. Kurum, gerçek ve tüzel kişilerin idarenin işleyişi ile ilgili şikâyetlerini, idarenin her türlü eylem ve işlem ile tutumlarını, adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygı, hukuka ve hakkaniyete uygunluk açılarından inceleyip araştırmak ve idareye önerilerde bulunmak ile görevlidir.
Kurumun yöneticiliğini ve temsilini kamu başdenetçisi yerine getirir. Başdenetçi ve denetçileri TBMM seçer. Hiçbir organ, makam veya kişiden emir ve talimat almazlar. Kurum inceleme ve araştırma sonucunu ilgili mercii ile başvuru sahibine bildirir. 25.12.2008 tarihinde Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğinden kamu denetçiliği kurumu ülkemizde kurulamamıştır.
Yargı Denetimi
Kamu yönetiminin her türlü eylem ve işleminin bağımsız yargı organları tarafından denetlenmesine yargı denetimi denir.
Ülkemizde idarenin yargısal denetimi anayasanın 125. maddesi ile teminat altına alınmıştır. Yargı denetiminin amacı:
• İdarenin faaliyetini yürütürken hukuk kurallarına bağlı olmasını sağlamak
• İdarenin faaliyetini yürütürken vatandaşların haklarını zedelemesini engellemek
• Vatandaş haklarını idareye karşı korumaktır.
İdarenin faaliyetlerini yaparken hukuka aykırı olarak vatandaşın haklarını olumsuz olarak etkilemesi nedeniyle vatandaşlar bağımsız yargı organlarına başvurur ve bu yolla yargı denetimini harekete geçirirler. Yargı denetiminin katı usullere tabi olması nedeniyle işleyiş süreci ağırdır; ancak, denetim sonucunda verilen karar bir yargı kararı olup kesin hüküm niteliğindedir. Tüm devlet organlarının bu karara uyması zorunludur. Yargısal denetim, bir hukuka uygunluk denetimi olup yerindenlik denetimi değildir.
Ülkemizde, İngiltere ve ABD gibi yargı birliği sistemi uygulayan ülkelerden farklı olarak idari rejim uygulanmaktadır. Yargı birliği olan ülkelerde ayrı bir idari yargı mevcut olmayıp, idarenin eylem ve işlemlerine karşı adli yargı yerlerine başvurulmaktadır. Ülkemizde uygulanan idari rejimde vatandaşlar idarenin eylem ve işlemlerine karşı Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ile Vergi Mahkemelerinden oluşan idari yargı organlarına başvururlar.
İdari yargıda iptal davası ve tam yargı davası olmak üzere iki dava türü vardır. İdari işlemlerin hukuka aykırı oldukları iddiası ile iptal edilmeleri istemi ile açılan idari davalara iptal davası denir.
İptal davası, menfaati ihlal edilenler tarafından açılabilir. İşlemin iptalini amaçlar. Tam yargı davası ise, idarenin eylem ve işlemleri nedeniyle zarara uğrayanların bu zararların tazmin edilmesi amacıyla açtıkları davalardır. Tam yargı davaları kişisel hakkın ihlal edilmesi konusunu araştırdığı için niteliği ile öznel olup bir hakkın ihlali ön şartına bağlıdır.
Baskı Grupları ve Kamuoyu Denetimi
Literatürde baskı gruplarının kamu yönetimi üzerinde çok etkin oldukları bilinmektedir. Bunun temel nedeni ise, yasama organının yürütme organına geniş bir takdir ve siyaset yapma yetkisi tanımasıdır. “Tatbik ve icra eden, karar verenden daima daha kuvvetlidir.” vecizesiyle ifade edilen de bu husustur.
Kamuoyu baskısı, kamu yönetimi ile ilgili sorunların gündeme taşınarak kamuoyu oluşturulması ve yönetimin bu sorunlarla ilgili olarak harekete geçirilmesini amaçlar. Demokratik ülkelere mahsus bir denetim yolu olup baskıcı ve otoriter denetim sistemlerinde uygulanamaz. Bu denetim yönteminin uygulanabilmesi için basın özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, fikir ve ifade özgürlüğü bulunması gerekmektedir.
Yönetimde Açıklık
Yönetilenler eliyle denetim; çağdaş araçları yönetime katma, kamu yönetiminin hesap verilebilirliği ve yönetimde açıklıktır. Ancak bu denetim sisteminin etkili olabilmesi için yönetilenlerin hakları ve idarenin yetkileri, istisnaları da belirtilmek üzere düzenlenmelidir. Yönetimde gizlilik konusunun yasal mevzuatla düzenlenmesi gerekir. Bu kapsamda ülkemizde 2003 yılında çıkarılan 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ile büyük bir gelişme sağlanmıştır. Kanuna göre herkes bilgi edinme hakkına sahiptir. Ancak, Türkiye’de ikamet eden yabancılar ve Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı tüzel kişiler kendileri veya faaliyet alanlarıyla ilgili olmak kaydıyla ve karşılıklılık ilkesi çerçevesinde bilgi edinme hakkına sahiptirler. Buna koşut olarak kanunda belirtilen istisnalar ayrık kalmak üzere kamu kurum ve kuruluşları her türlü bilgi ve belgeyi başvuru sahiplerinin yararlanmasına sunar ve başvuruları etkin ve süratli bir şekilde sonuçlandırmak üzere gerekli idari ve teknik tedbirleri alır.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntü
    Son mesaj
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir