AÖF Türk Siyasal Hayatı ders özeti

Cevapla
çırpınış
Mesajlar: 18
Kayıt: 20 Mar 2017 14:05
İletişim:

20 Mar 2017 16:40

5. ÜNİTE İDEOLOJİK ÇEŞİTLENMELER VE TOPLUMSAL HAREKETLER
1.milliyetçilik
2. Osmanlıcılık
ideolojisi milliyetçilik ideolojisiyle baş kalan toprakların bütünlüğünü korumak
3.panislamizm “din”i merkeze koyar. Müslüman liderlerinin en çok tuttukları görüş olmuştur
4.türkçülük dil ve kültür bağlamında. Yusuf akçura’nın, üç tarz-ı siyaset kitap “türklük” merkezli somut bir siyasi bütünlük projesi çizmiştir.
5.turancılık
İttihat ve terakki hareketinin ideoloğu olan ziya gökalp, ömer seyfettin.
Türkçü ve turancı kadrolar ittihat ve terakki’nin siyasi gelişiminde önemli bir rol oynadığı hâlde, tbmm hükûmeti 1920’den itibaren turancı akıma karşı tavır almıştır. Ahmet ağaoğlu, halide edip ve yusuf akçura, 1922 ve 1923’te çeşitli şekillerde turancılık ideolojisini terk ettiklerini beyan etmişlerdir. Türkçü-turancı ideoloji cumhuriyet ile son bulmamıştır. 1930’larda yeniden canlanmıştır.

Cumhuriyet dönemi: resmî ideolojinin inşası
1.kemalizm
Kemalizm, mustafa kemal’in temelini attığı bir ideolojik yaklaşımdır, amacı bağımsız bir ulusal devlet ve yeni bir siyasi rejim kurmaktır.
Gelenekle ve geleneği çağ- rıştıran ögelerle bağların koparılması.
Kemalizm dört teorik varsayım üzerinde durmuştur: 1. Hükümdar otoritesi üzerine kurulu meşruiyet anlayışı yerine, kanun ve yasalara bağlı meşruiyet anlayışı, 2. Ümmet toplumundan bir ulus devletine geçiş, 3. Teba/halk-kral/sultan ikiliğinden oluşan siyaset yerine ulusun egemenlik kurduğu bir siyasal alan inşa etmek, 4. Dünyayı analiz ederken dinî yaklaşımdan, pozitif (olgusal) anlayışa geçmek

2.anadoluculuk
-mavi anadoluculuk:orta asya’daki kültürdür
-islamcı anadoluculuk: mekânın ırkı millete dönüştürmesi. “vatan” şziksel olduğu kadar ahlaki değerler sisteminin sınırlarını çizmektedir.
-türkçü anadoluculuk: etnik anadoluculuk .anadolu’yu dünyaya değil “öze” ve “yerel olana” açılan bir kapı olarak görür.
2000’li yıllarda ulusalcılık akımı diplomasideki “kırmızı çizgi”lerden tavizler verilmemelidir

3. Batıcılık, çağdaşlaşma ve modernizm
İki anahtar kavram, yenilik ve değişimdir. “yeni” oldukları için “iyi” ve “güzeldir”
4. Muhafazakârlık
“düzeni korumak”, “var olanı muhafaza etmek”
“değişerek aynı kalma” düşüncesi ideolojik olarak muhafazakârlığın ilk savunucusu ingiliz düşünürü edmund burke’. Türk muhafazakârlığının teknolojiyle problemi yoktur. Modernleşmeye çalışırken korunmak istenen ögeler “din ve kültür” olmuştur.
-kültürel muhafazakârlık: “geçmiş kültürlerin yok oluşa terk edilmemesi,
-islamcı muhafazakârlık: ahmet cevdet paşa, namık kemal, ali suavî, ahmet mithat ,cevdet paşa mehmet âkif ersoy ve necip fazıl kısakürek
-milliyetçi muhafazakârlık: “millî bünye”, “millî hissiyat” ve “millî öz” ve kavim anlamında türklük . Nurettin topçu, mümtaz turhan, erol güngör, sâmiha ayverdi, ekrem hakkı
İslam dininin şekillendirdiği türk milliyetçiliğini temel alan gelenekçi-muhafazakârlığı simgeleyen dokuz ışık. Antikapitalist, antikomünist
5.siyasal islam
Birinci nesli 1908 devrimi/ ıı. Meşrutiyet ile başlamakta. İkinci nesli, millî nizam partisi
1960-80 milliyetçi ve islami söylemler
1970 yılında kurulan aydınlar ocağı
12 eylül 1980: türk-islam sentezi.
6. Sol ve sosyalizm
İktidar ve üretim araçlarının halk tarafından kontrol
1950’ dr. Hikmet kıvılcımlı’nın vatan partisi.
1960 türkiye işçi partisi’nin (tip), 1960 ile 1970 arası, tkp’nin ülke içindeki kadroları tip’i desteklemişlerdir.
1961’de yayınlanmış yön dergisi’nden alır.
1965 seçimlerinde tip, tbmm’ye 15 milletvekili sokabilmiş
7.liberalizm
“özerk birey” . Özgür düşünen birey; hiçbir amacın aracı olarak kullanılmaz; o, kendi başına bir amaçtır. Hem solcularını hem de sağcılarını rahatsız eder.
Dp, dyp, anap liberal olduğunu söyler ama aslen uygulayamaz.
1994 yılında kurulan liberal partidir; liberal demokrat parti (ldp)
8.toplumsal cinsiyet ve feminizm
1986’da bm’nin “kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi” sözleşmesi’nin türkiye tarafından imzalanması. 1986’da “dayağa karşı yürüyüş” hedef : bir kadın sığınağı açmak.

6. DİN, DEVLET, LAİKLİK
Seküler kelimesi, “yüzyıl, çağ, dünya” gibi anlamları olan latince saeculum’dan türemiştir. Sekülarizm ise eğitim ve devlet alanları- nın dinî ilkelere dayandırılmamasını savunan siyasal doktrin
Fransızca “laique,” sözcüğü, halka ait
Osmanlıdan devreden miras
Şeyhülislamların padişahların taleplerini kabul etmedikleri durumlar çok sınırlıydı
Ulemanın osmanlı devlet bürokrasisi içerisinde konumlanması, daha sonra cumhuriyet devrindeki diyanet işleri başkanlığıyla devamlılık göstermiştir. Yine osmanlı, kanunname geleneğiyle oluşan laik hukuk anlayışı, cumhuriyet dönemindeki laiklik uygulamalarını da kolaylaştırmıştır
E ıı. Abdülhamid (1876-1908), eğitim ve idare alanlarındaki ciddi modernleşme hamlelerini islami söylem içerisinden meşrulaştırmay
Osmanlı dönemindeki diğer etkili akımlardan batıcılık mensupları, laiklik konusuna daha fazla önem vermekle beraber, din karşıtı bir söylem kullanmamaya özen göstermişlerdi. Bu akımın din konusundaki tezleri, daha sonra cumhuriyeti kuran kadroları ciddi biçimde etkilediği için de önemlidir.
Tek parti döneminden demokrat partiye din devlet ilişkileri (1923-1950)
Gökalp, halk islam’ının hurafelerle dolu olduğunu ve reforma tabi tutulması gerektiğini savunuyordu. Ona göre, islam’ı gerçek kimliğine kavuşturmak, aklı rehber edinen aydınların göreviydi ve devlet de bu aydınları yetiştirmek suretiyle dinde reformu mümkün kılmalıydı.
1.mecliste (1920-23) mustafa kemal etrafında toplananlar için birinci grup, onlara muhalif olan isimlere ise ikinci grup deniliyordu. İkinci grup üyeleri, hilafetin kaldırılmayacağıyla ilgili güvence istediler ve bu güvence kendilerine bir yasa ile verildi
 1921 teşkilatı esasiye
 1 kasım 1922 saltanatın kaldırılması
 3 mart 1924 hilafet kaldırılma. Hanedan ülke dışına çıkarılıyor
 3 mart 1924 diyanet işleri ve vakışar genel müdürlüğü kuruluyor.
 Tevhidi tedrisat kanunu
 8 nisan adalet bakanlığı
 25 kasım 1925 şapka kanunu
 1925 saat takvim
 1925 tekke zaviye kapatıldı
 13 şubat 1925 şeyh sait ayaklanması
 1925 terakkiperver kapatıldı.
 17 şubat 1926 medeni kanun kabulu
 1926 medreselerin kapatılması
 1928 latin alfabesi ve rakamlar değişti
 1932 türkçe kuran ve ezan
 1935 tatili pazar oldu
 1949 ilkokul seçmeli din dersi ve imam hatip kursları
 1950 de türk bütyüklerine ait olan ve sanat değeri olan türbeler açıldı.
Dp dönemi ve 27 mayıs sürecinde din devlet ilişkileri (1950-1965)
Partinin “dine hürmetkâr” duruşu, 1950-60 arası yapılan seçimlerde aldığı yüksek oyun sonucu.
Chp’den farkları “millete mal olmuş ve olmamış devrimler” ayrımı
Dp’nin ideolojik duruşuna muhafazakâr modernleşme diyebiliriz. Bu, modernleşmeye karşı olmamakla beraber, modernleşmenin muhafazakâr değerlerle harmanlanmasını
Dp yeni bir kural ekledi. Buna göre çocuklarının din dersi almasını istemeyen aileler, bunun için okul idaresine dilekçe vermek zorunda
Seçmeli din dersi ortaokul da da.
İmam hatip okulu açıldı
1959’da da ilahiyatçı yetiştirmek amacıyla yüksek islam enstitüleri kurulması kararlaştırıldı. Dp, cumhuriyet tarihinde ilk kez, 1953 yılında, radyoda dinî konuların ele alındığı bir ahlak saati
İslamcı taleplerle ortaya çıkan, gruplaşmaya çalışan kadroları tasşye etmekte tereddüt etmedikleri gibi dışarıda da aşırı gördükleri davranışları bastırma yoluna gittiler. Dp’nin kuruluş sürecinde partinin dindar kesimleri temsil etmediğini düşünen bir gurubun 1948’de millet partisini (mp
Said nursi soruşturma aldı necip fazıl 9 ay hapis
Dp, 1951 yılında “atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkında kanun”
Yine de çeşitli tarikat ve cemaatlere, özellikle nurculuğa yakın isimlerin dp kadrolarında kendilerine yer bulabilmeleri,
27 mayıs darbesinde irtica tehlikesi
Darbeden hemen sonra mbk, dine karşı olmadığını vurgulama ihtiyacı hissetti.
İslami oluşumlarla ilgili bir sınışandırma denemesi
Nakşilik
14.yy. Buharalı mehmed bahaüddin nakşibend tarafından kuruldu.
-iskenderpaşa cemaati: mehmet zahit kotku. İslam’ın temel bilgilerini yeni kuşaklara aktarmak. Necmeddin erbakan ve turgut özal. Kotku 1980 yılında vefat ettiği zaman yerine ilahiyatçı damadı prof. Dr. Esad coşan geçti. Onun da yerine oğlu nureddin coşan.
-erenköy cemaati: mahmud sami ramazanoğlu. E üst gelir gurubuna mensup, eğitimli tüccarlardı.
-menzil dergahı: şeyh mehmet reşit erol
-ismailağa cemaati: yoksul yeni kentliler. Çarşaşı ve sarıklı, cübbeli
-hazneviler, türkiye kürtleri
Kadirilik 12. Yüzyılda şeyh abdülkadir geylani. Birbirlerinden ciddi ölçülerde farklı tekkeleri. Nurcu ve nakşilere göre etkisizdirler
Süleymancılar: süleyman hilmi tunahan. Geleneksel tarikat yapısındaki şeyh-mürid hiyerarşisi yoktur. Kuran öğretme misyonu. Ege ve akdeniz bölgelerinde
Nurculuk: said nursi. Önceliği, islam’ı günün koşullarında var edebilmek. Cumhuriyet kurumlarıyla yükselmek isteyen ama dinî değerlerinden de kopamayan kesimlere cazip gelebilen din yorumuyla daha önce ele aldığımız muhafazakâr modernleşme var. Nurcular, dersane adını verdikleri evlerde bir araya geliyor, burada nur risalelerini tartışıyorlardı
-yazıcılar: risalelerin latin alfabesiyle ve matbaa yoluyla ço- ğaltılmaları karşıdır. Diğer islamcı oluşumlardan önemli bir farkı, gazete ve dergi yayıncılığına önem.
Mnp-msp-rp ye uzak. Dpap-dyp-anap yakın durmuş.
-gülen cemaati: sızıntı dergisi, “bilimsel kanıtlarla imanı kuvvetlendirmek” gülen’in sahabe’nin hayatını anlattığı, güncel siyasetten uzak vaazları. Başarılı öğrencilere yatırım. “bir elinde kuran, bir elinde bilgisayar” olan bir altın nesil. Akp’ye destek verdiler.
1965-1980 arası dönemde din devlet ilişkileri
İslami talepleri olan çevreler 1960-65 arası dönemde savunmaya çekildi. Orduyu kızdırmak istemiyor. Demirel’in ap’ye destek veren daha kentli ve modern kesimlerle, daha dindar ve milliyetçi kesimleri dengelemesi gerekiyordu.
1967 de ap 1967 yılında liselere de seçmeli din dersinin konuldu. Demirel’in hacıbayram camiine cuma namazına gitmesini gericilik olarak nitelendirildi.
1970 siyasal islamcı parti olan milli nizam partisi (mnp) kuruldu. Anadolu sermayesinin ihmal edildiğine inanan muhafazakâr iş çevreleri de partiye destek verdi. Erbakan, 1968 yılında türkiye odalar birliğinin başkanlığına seçilmiş, bu gelişmeden ürken demirel, erbakan’ı bu görevden uzaklaştırmıştı.
Mnp, 12 mart 1971 muhtırası’nın ardından kapatıldı. 1972’de kurulan milli selamet partisinin (msp). Chp ve msp’nin ocak 1974’de bir koalisyon hükümeti kurdu. Msp, bu dönemde çok sayıda imam hatip okulunun açılzor koalisyon eylül 1974’te son buldu.
1980’e giden süreçte din eğitimi alanındaki gelişmeler de önemli bir ivme kazanmıştı.
İlahiyat, imam hatip orta-lise- kuran kursu sayısı artmış.
Alevilerle ilgili tartışmalar
Alevilerin büyük çoğunluğu kurtuluş savaşı’na destek verdiler. Daha sonra kurulan laik cumhuriyet rejimini de benimsediler.
Alevi sorunu, dib tarafından tanınmamaları ve bu kurumda temsil edilmemeleri
İbrahim elmalı, 1966’da gösterir. Elmalı, “alevi-sünni meselesi kalmadı. Alevilik, dinî değil siyasidir,”
Türkiye işçi partisi de (tip) alevilerden destek görmüştü
1966’da cem dergisi alevilere hitap eden birlik partisi kuruldu.
Ecevit liderliğindeki chp’ye destek verdi.
1970lerden beri sünni ve aleviler orta ve doğu anadolu illerinde siyasal kavgalarla mezhep çatışmaları
Çorum ve kahramanmaraş’ta alevilere yönelik katliamlar
1980 askerî darbesi’ni yapanlar, alevi bektaşilerin bir inanç gurubu olarak sorunlarını görmezden geldi.
1980-1997 arası dönemde din devlet ilişkileri
12 eylül 1980 darbesi’ni gerçekleştirenlerin en önemli gerekçelerinden birisi de daha önceleri olduğu gibi irtica tehdidiydi.
6 eylül 1980’de msp’nin düzenlediği konya mitingi’ydi. Darbeden sonra sol, milliyetçi ve islamcı çevrelerden on binlerce kişi tutuklanarak yargılandı
12 eylül darbesi’ni gerçekleştiren askerler, kültür alanında birtakım değişiklikler yaparak, özellikle gençliğin sol ideolojilere yönelmesini önlemeye çalıştılar. Darbecilerin, aydınlar ocağı tarafından geliştirilen türk-islam sentezini destekledikleri görülecekti. Türk islam sentezi, islam’ı türk milliyetçiliğiyle sentezleyen ona antikomünist ve devletçi bir içerik kazandıran bir yorumdu.
Laik basın tarafından “takunyalılar” olarak
Özal, msp’nin genç ve yetenekli kadrolarından bazı isimleri de anap’a transfer etmiş, böylece partisinde “mukaddesatçılar” olarak bilinen dindar bir grubun oluşmasına vesile olmuştu. Özal’ın islamcılığa katkısı, dolaylı yollardan olacaktı. Geleneksel tarikat ve cemaatlerin özellikle devlet bürokrasisi ve iktisadi hayat içerisinde önlerini açması, zamanla bu kesimlerin ciddi bir iktisadi ve siyasi güç oluşturmalarını getirdi.
Özal, anap’a destek veren gülen cemaatine mensup isimlerin iktisadi hayatta başarılı olmaları için kimi kolaylıklar sağlamıştı. Yine baş- ta iskender paşa cemaati olmak üzere, çok sayıda islami grup, anap döneminde iş hayatına yönelerek şirketleştiler. Anap döneminde islami oluşumların özellikle kuran kursları, dershaneler, öğrenci yurtları gibi yapılar
Refah partisinin yükselişi

1983’de kurulan rp’nin, 11 yıl sonra istanbul büyükşehir belediye başkanlığın
Rp, 1991 seçimlerinden önce yürüttüğü kampanya ile sosyal meseleleri gündeme getirerek kent yoksullarına yönelmişti.
Bu dönemde istanbul’un rp’li yeni başkanı recep tayip erdoğan da kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim hâline geldi.
Erdoğan’ın uzun zamandır savunduğu taksim’e cami projesi, isteyen kız öğrencilere özel otobüs tahsis edebilecekleri, evlilik çağındaki gençlere maddi yardımda bulunacakları, belediye kokteyllerinde alkole izin vermeyecekleri ama belediye çalışanlarının kıyafetlerine karışmayacakları türünden mesajları, laik çevrelerde tedirginlikle karşılandı. Erdoğan, zamanla yerel yönetimlerin somut meseleleriyle daha fazla ilgilendi ve kamuoyunda başarılı bir belediye başkanı olarak algılanmaya başlandı.
1990’ların başında rp’nin siyasal başarıları önemli bir kırılma yarattı. Yeni müslüman aydınların ciddi bir gövdesi, özellikle rp’nin yerel yönetim başarıları ve ardından gelen koalisyon ortaklığının yarattığı kurumsal istihdam ve siyasal etki imkânlarını tercih ettiler.
Başörtüsü meselesi
Başörtüsü meselesinin gündeme geldiği ilk olay, 1968 yılındaki hatice babacan’ın ilahiyat fakültesine başörtüsüyle gelme girişimiydi. Başörtüsü veya “türban” meselesi, 1980’lerin ikinci yarısına damgasını vuracaktı. 26 temmuz 1984’te ege üniversitesinden doç. Dr. Nebahat koru’nun derse başörtüsüyle girmesi olay yarattı. Koru üniversiteden atılırken aynı yıl anap’ın sorunu çözme yönündeki çabaları ve yök’ün başlangıçta bu konuda net bir tavır üretemeyip çelişkili uygulamalarda bulunması, 1987 ocak’ında kenan evren’in “kızların başörtüsüyle okula gidemeyeceklerini” açıklamasına kadar devam etti.
1989 başında anayasa mahke-mesinin üniversitelerde türbanı anayasa’ya aykırı bulmasıyla sorun daha da karmaşık hâle geldi. 1990’larla beraber, türban sorunu “laik-islamcı” çatışmasının ciddi bir sembolü oldu ve dokunulması zor bir tabu hâline geldi. E yök’ün sert tutumlarıyla bu sorun daha da alevlendi.
Aihm’e yapılan başvurudan çıkan ilk değerlendirme de türbanın serbest kalmasını savunanlar için hayal kırıklığı oluşturdu. Aihm temmuz 2004’te, kamusal alanda türban yasağıyla ilgili türkiye aleyhine açılan davada, türkiye’yi oy birliğiyle haklı bularak yasağın meşru temeli olduğuna işaret etti.
Merve kavakçı’nın 1999 yılından sonra “kamusal alan ve başörtüsü yasağı” konusundaki tartışmalar devam etti. Başörtüsü konusunda en son girişim mhp ve akp’nin şubat 2008 yılında birlikte hazırladıkları, üniversitelerde türbanı serbest bırakan anayasa değişiklik teklifiydi. Öneri, 411 milletvekilinin onayıyla meclisten geçmesine rağmen, anayasa mahkemesi tarafından 5 haziran 2008 tarihinde iptal edildi
E 2008 yılından sonra, başörtüsü sorunu üniversitelerde şilen ortadan kalktı.
K 1995 genel seçimlerinden rp, %21,3 oy ve 158 milletvekili ile birinci parti olarak çıktı. Doğru yol partisi (dyp) genel başkanı tansu çiller ve refah partisi genel baş- kanı necmettin erbakan, öncelik erbakan’da olmak üzere dönüşümlü başbakanlık ilkesinde anlaşınca, türkiye’nin 54, erbakan’ın ı. Hükûmeti kurulmuş oldu. Böylece necmettin erbakan, “73 yıllık cumhuriyet’in ilk islamcı başbakanı”
Erbakan’ın başbakanlığı döneminde askerî ve sivil bürokrasinin kimi unsurları ve onların etkisindeki medya, hükûmeti sıkıştırmak için “irticanın hortladığı- nı” kanıtlayan haberler yayımlamaya hız vermişlerdi.
3 şubat’da 20 tank sincan caddelerinden geçerek rp’ye açık bir mesaj vermiş oldu.
1997 sonrası dönemde din devlet ilişkileri
28 şubat 1997 tarihinde yapılan mgk toplantısında, erbakan hükûmeti’nden bir dizi kararı uygulaması istendi. 28 şubat kararları. “demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan türkiye cumhuriyeti’ni hedef alan rejim aleyhtarı faaliyetler kar- şısında ödün verilmemelidir. Anayasa’nın 174. Maddesinde koruma altına alınan devrim kanunlarının ödün verilmeden uygulanması.
“yasaları ihlal eden dergahlar kapatılmalıdır”
“ temel eğitim 8 yıla çıkarılmalıdır” deniliyordu. 7. Madde, “imam-hatip okulları toplumdaki bir ihtiyacı karşılamak üzere kurulmuşlardır. Bu ihtiyacın fazlası olan imam hatip okulları, meslek okullarına dönüştürülmelidir. Ayrıca kökten dinci grupların kontrolünde olan kuran kursları kapatılarak, milli eğitim bakanlığına bağlı okullarda düzenlenmelidir,”
“tarikatların denetimindeki şnans kuruluşları ve vakışar aracılı- ğıyla ekonomik güç haline gelmeleri dikkatle izlenmelidir,” 17. Maddede ise “ laiklik aleyhtarı yayın çizgisi olan tv kanalları ve özellikle radyo kanallarının verdikleri mesajlar dikkatle izlenmeli ve bu yayınların anayasa’ya uygunluğu sağlanmalıdır” deniliyordu. 28 şubat müdahalesinden sonra refahyol hükûmeti devrildi.
Koalisyonlar, 28 şubat’ı gerçekleştirenlerin taleplerini büyük ölçüde yerine getirdiler.
İmam hatip mezunlarının kendi alanları dışındaki bölümlere girmeleri zorlaştırıldı
Milli görüşçüler, fazilet partisiyle (fp) yollarına devam kararı aldılar.
Başörtülü vekil merve kavakçı’ fp de yine “laikliğe karşı eylemlerin odağı haline geldi- ği” gerekçesiyle 22 haziran 2001’de kapatıldı.
Fp’nin kapatılmasıyla bu hareket içerisinde “yenilikçiler” ve “aksaçlılar”. Saadet partisini (sp) kurarken yenilikçiler adalet ve kalkınma partisini (akp) kurdu.
Erdoğan çeşitli konuşmalarında “kendisinin laik olmadığını ama devletin laik olmasını destekledi- ğini” vurgulayarak, kendi laiklik anlayışını ortaya koydu.
Akp, iktidara geldikten sonra diyanet işleri başkanlığında (dib) yukarıdaki ilkeler doğrultusunda değişiklikler yapmadı. Tam tersine dib’in toplumsal hayat içerisindeki etkisi daha da arttı. N dib’in 2012 bütçesindeki payı, %22,4 artışla.
1.erdoğan hükûmeti döneminde cumhurbaşkanlığı görevini sürdüren ahmet necdet sezer’le ciddi gerilimler yaşanacaktı.
Sezer’in görev süresinin dolduğu 2007 yılında en önemli gerilim noktası yeni cumhurbaşkanının kim olacağıydı. 27 nisan 2007’de genelkurmay başkanlığı web sitesinde sert bir bildiri yayımlandı. Bu bildiri karşısında akp, taviz vermeyen bir duruş sergiledi. 2007’de yapılan se- çimleri akp, %46 gibi yüksek bir oranla kazanacaktı. Akp nin, laiklik karşıtı eylemlerin odağı hâline geldiği kabul edildi ama kapatılma cezası için gerekli oy çoğunlu- ğu sağlanamadı.

7. ÜNİTE TÜRKİYE’DE ORDU-SİYASET İLİŞKİSİ

27 mayıs 1960 darbesi 15 ekim 1961 seçim sonuçlarına göre oluşan meclisin açıldığı 25 ekim 1961’e kadar geçen süre askerlerden oluşan millî birlik komitesi (mbk) güdümünde bir askerî rejim dönemiydi.
Demokrat parti dönemi: darbeye giden süreç
Hegemonya projesi dört sacayağı üzerine oturuyordu: ekonomik kalkınma, patronaja dayalı yeniden dağıtım, muhafazakâr modernleşme ve millî iradenin gerçekleşmesi olarak demokrasi. Dp patronaj ilişkileri yoluyla bü- yüyen ekonomik pastadan özellikle köylülere ve kısmen de kentlerdeki ücretli iş- çilere pay dağıttı. Dp, bu projeyle 1950 (%55.2 oy) ve 1954 (%58.4 oy) seçimlerinden açık bir zaferle çıktı. Hiç şüphe yok ki bunda ekonomik büyümenin ve pastadan pay dağıtmanın ve/veya pay alma ümidinin büyük etkisi vardı.
Ucuz kredi politikasının sağladığı tarımda makineleşme ve karayolu gibi altyapı yatırımları
1954 yılından itibaren tarım-ticaret merkezli büyüme stratejisini mümkün kılan unsurlar ya ortadan kalktı. Büyüme hızı ciddi biçimde düştü. Dp’nin projesinin tıkanması kendisine yöneltilen eleştiriler ve muhalefet karşısında otoritaryanizme daha fazla sarılmasının sonucuydu.
Demokrasiyi seçimlerden çıkan “millet iradesi = çoğunluğun iradesi” olarak gören dp kendisine her türlü muhalefeti de millet iradesine muhalefet olarak kodlayarak baskıcı politikaları meşrulaştırmaya çalıştı.
yargı, üniversite mensuplarının ve bürokratların iş güvenliğine müdahale edildi, üniversite profesörlerine siyaset yasağı getirildi. Basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü hapis cezalarını da içeren yollarla iyice kısıtlandı.
Chp’yi “silahlı ve tertipli ayaklanma” hazırlamakla, bir kısım basını da bunu desteklemekle suçladı ve bu suçları soruşturmak üzere meclis’te hepsi dp’li olan 15 kişilik bir tahkikat komisyonu kuruldu. Her türlü yayını yasaklama, basımevini kapatma, her türlü siyasal etkinliğe yönelik önlem ve karar alma gibi yeni olağanüstü yetkiler tanıyarak cevap verdi. 28 nisan 1960’ta buna tepki olarak gelişen öğrenci gösterilerinin ardından ise sıkıyönetim ilan edildi.
Xıv. Chp kurultayında yayımlanan ilk hedeşer beyannamesi’nde yeni hegemonya projesinin tüm unsurları ortaya serilir: düşünce ve ifade özgürlü- ğü, din ve inanç özgürlüğü, basın hürriyeti, toplanma ve dernek kurma hürriyeti, grev hakkı, sendika ve mesleki teşekküller kurma hakkı, kanun önünde eşitlik, yargı bağımsızlığı ve anayasa mahkemesinin kurulması, iki meclisli parlamenter yapı, nispi temsile dayalı seçim sistemi, planlı kalkınma, fertleri maddi ihtiyaçların baskısından kurtarmak, sosyal hakların tanınması.
1957 seçimlerinde chp oylarını % 6 kadar artırırken dp ise % 10 civarında oy kaybetti.
27 mayıs’a gelindiğinde eğer siyasal sü- reç kendi seyrinde aksa belki de bir sonraki seçimlerde iktidar demokratik yollarla el değiştirecektir.
Darbenin gerçekleşme süreci, nedenleri ve mbk’nin yapısı
Dp lideri menderes’in, iktidara geldikten yüksek rütbeli subayları ve komuta heyetini kendine yakın isimlerden oluşturmaktı. Ancak darbe hiyerarşi dışı bir darbe olarak örgütlendi, dolayısıyla da menderes’in stratejisi başarısız oldu. Özellikle alt ve orta rütbeli subaylardan oluşan yapı 27 mayıs 1960 sabahı darbeyle siyasal iktidara el koydu. Menderes üst subayları yakın tuttu ama darbeyi orta rütbeli subaylar yaptı.temsilciler meclisi, mbk ile birlikte kurucu meclisin bileşenleri olarak ilan edildi.
Mbk iktidarı hem memur ve subayların maaşlarında iyileştirmeye gitti hem de türkiye’nin en büyük holdinglerinden biri hâline gelecek ordu yardımlaşma kurumunu (oyak) kurdu. Darbede asıl belirleyici unsur dp’nin siyasal, iktisadi ve sosyal uygulamaları karşısında duydukları derin rahatsızlıktı.
“27 mayıs inkılap hareketi niçin yapıld
“partizan bir idare kurulması ve hukuk devleti vasfının ortadan kalkması 2. Plansız bir yatırım politikası ve suistimaller 3. Enşasyonist bir mali politika ve hayat pahalılığı 4. Şkir hayatı üzerine baskı ve basın hürriyetini tehdit 5. Tek parti diktatoryasının kurulması ve büyük millet meclisinin meşruluğunu kaybetmesi”
Askerî rejimin politikaları: sosyal-millî güvenlik devleti’nin inşası
Darbeyi bu gerekçelerle gerçekleştirenler
Özel teşebbüse müdahale etmeyecek dengeli bir devletçilik yoluyla sanayileşme, toprak ve tarım reformu, adil vergi sistemi; işçilerin sosyal haklarının sağlanması, istihdamın artırılması, sosyal adalet ilkesine uygun bir sağlık politikası; demokratik hukuk nizamı, yeni anayasa ve seçim kanunu; ordunun yapısının modernleştirilmesi.
Darbecilerin en temel iki icraatı devlet planlama teşkilatının (dpt) kurulması ve devlet yapısını ve devlet-toplum ilişkilerini yeniden düzenleyen 1961 anayasası’nın hazırlanması oldu.
Demokratik meşruiyete sahip değildi.
Temsilciler meclisinde chp çizgisi hakimdi.
1961 anayasası hem görece demokratik hem de militarist tonlar içerdi. Bir yandan, hem temel hak ve özgürlükler, sendikal, sosyal ve siyasi haklar açısından siyasal alanı geniş- letiyordu, hem de yargı, üniversite özerkliği, anayasa mahkemesi’nin kurulması, çift meclis, yasamanın güçlendirilmesi yoluyla yürütmenin eylemlerine denetim getiriyordu.
Millî güvenlik kurulu (mgk) anayasal bir organ olarak kuruldu.
U 27 mayıs’ın inşa ettiği güvenlik devletinin sosyal ayağı iken mgk’de hem yürütmenin sapmalarına hem de toplumsal mücadelelerin yükselmesine karşı bir emniyet supabı.
1960’lara damgasını vuracak bir diğer gerilim konusu ise dp’lilerin yargılanması meselesi idi. Öncesindeki krizin niteliği itibarıyla, 12 mart ve 12 eylül darbeleriyle karşılaştırıldığında 27 mayıs’ın şiddet dozu görece düşük kalsa da gayrihukuki ve gayrimeşru yassıada mahkemelerinin verdiği kararlar ve infaz edilen üç idam toplumsal ve siyasal hafızada derin yaralar açtı.
31 dpli ömür boyu hapis, 418 kişi de 6 ay ile 20 yıl arasında değişen hapis cezalarına.
12 mart 1971 muhtırası
1961-1965 arası dönem dört zayıf koalisyon
20 mayıs 1963’te gerçekleşen darbe girişimleri talat aydemir. Aydemir dâhil 7 idam cezası infaz edildi ve tüm harp okulu öğrencileri, darbeci tüm subay ve askerler tutuklandı.
chp, yüksek bürokratlar, aydınlar, üniversite ve yargı elemanlarından ve kısmen de ordu mensuplarından oluşan bir yapı olarak tarif ediyordu. Bunun karşısında kendisinin temsile soyunduğu kesimler ise sanayi burjuvazisi, ticaret burjuvazisi, büyük toprak sahipleri, esnaf, köylüler, işçi sı- nıfının uysal kesimleri, milliyetçi-dindar muhafazakâr kesimlerdi. Dp’den farklı olarak ap sanayileşme merkezli bir kalkınma stratejisi izliyor, ekonomide özel sektörü ön plana alıyor fakat iis’ye uygun biçimde devletin ekonomiye müdahalesini de öngörüyordu.
Ap orduyla ilişkilerini ise ümit cizre-sakallıoğlu’nun “tarafsızlaştırarak yakınlaş- ma” olarak adlandırdığı strateji üzerinden kurdu. Ap’ye göre, askerler görüşlerini mgk zemininde dile getirebilirdi. Ap’nin stratejisi ilk etapta bir yakınlaşma getirdiyse de aslında ordunun özerkliğini artırma sonucunu da doğurdu.
Muhtıra öncesi kriz dinamikleri
“yönetilemezliğin” altında yatan emek ve sermayenin politik-hegemonik talepleri üzerinden işleyen sınıf mücadelesidir.
Türkiye’de 1960’ların özellikle ikinci yarısı toplumsal ve siyasal hareketlerin ivme kazandığı bir dönemdi. İşçiler, öğretmenler, aydınlar, üniversite gençliği bu dönemde daha çok siyasallaştı, hak ve talep mücadelesi içine girdi.
İşçi partisi (tip), nispi temsil sistemi sayesinde, 1965 seçimlerinde meclise 15 milletvekili ile girdi ve etkili bir muhalefet yürüttü.
1967’de, sınıf ve kitle sendikacılığını ilke edinen ve sosyalist harekete yakın devrimci işçi sendikaları konfederasyonu (disk) kuruldu.
Ap’nin, 1970’te, iş- kolu barajlarını aşırı yükselterek disk’i tasşye etmeyi hedeşeyen yasa değişiklikleri karşısında, 15-16 haziran’da işçiler disk’in kendisini bile aşan kitlesel eylemlerle sokağa döküldü. Eylemler ancak sıkıyönetim ilanıyla durdurulabildi.
Doğan avcıoğlu’nun sol kemalist yön dergisi (1961-67) ve devrim gazetesi (1969),
1969 seçimlerinde %6’lık bir oy kaybına uğrasa da yine tek başına iktidar olan ap’nin bu siyasallaşma karşısında stratejisi “dikta veya faşizm yollarına başvurmadan devleti otoriter devlet hâline getirmekti.”
1969 seçimleri öncesinde necmettin erbakan’ın küçük ve orta boy anadolu sermayesinin desteğiyle tobb başkanlığını kazanmasına demirel tobb seçimlerini iptal ederek müdahale etmişti. Bunun üzerine erbakan 1969 seçimlerinde ba- ğımsız milletvekili oldu ve ocak 1970’te islamcı sağın ilk bağımsız partisi millî nizam partisi’ni kurdu.
Darbeci klikler arası mücadele ve muhtıranın içeriği
Ordu içindeki bölünmüşlük darbe yapılamaz. Muhsin batur ve faruk gürler darbeden son anda geri çekilir. Tağmaç, “ekonomik-sosyal reformlar ordu işi değildir.”Der.
Muhtıra metni “parlamento ve hükûmet”in ülkeyi “anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar” içine soktuğunu, “anayasanın öngördüğü reformları” hayata geçirmediğini” belirtiyordu. Meclislerin partiler üstü bir anlayışla hareket ederek “mevcut anarşik durumu giderecek ve anayasanın öngördüğü reformları atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkılap kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inandırıcı bir hükûmeti” oluşturmalarını, aksi takdirde tsk’nin “idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlı” olduğunu dile getiriyordu.
12 mart ara rejiminin icraatları 1971
Muhtıranın ardından, demirel, bunun anayasa ve hukuk devleti ile bağdaşmadığı- nı söyleyerek istifa etti. İlk işleri üç general ve sekiz albay ordudan atıldı.
11 ilde sıkıyönetim ilan edildi.
I. 17 nisan’da 11 ilde sıkıyönetim ilan edildi. Bu, gündelik yönetimin şilen askerlere geçmesi anlamına geliyordu. Sıkıyönetim altında grevler yasaklandı, basın özgürlüğü kısıtlandı, günlük gazetelere süreli kapatma cezaları verildi. Sonrasında gelen tutuklama ve işkencelerin hedeşnde sosyalistler, devrimci gençlik örgütleri ve aydınlar vardı.
(deniz gezmiş, yusuf aslan ve hüseyin inan) idam edildi.
12 mart döneminde tip kürtçülükten, mnp ise islamcılıktan kapatıldı. Ap hükûmetinin istifasından
Ap kontrolünde 1.nihat erim hükümeti. Ferit melen. Naim talu.
Devlet güvenlik mahkemeleri kuruldu, yargının yürütme üzerindeki denetimi sınırlandı;
Ordu merkezileşti, özerk oldu.
Sı- kıyönetim ilan gerekçeleri genişletildi.
Askerî yüksek idare mahkemesinin (ayim) kurulmasıyla da askerî kişilerin kamu idaresiyle tüm ilişkileri doğal yargı sürecinin dışına çı- karıldı ve tasşye, emeklilik, terş ve atamalarda orduya ciddi bir özerklik sağlandı. Yüksek askerî şura (yaş) kanunuyla şura âdeta bir “ordu konseyi” hâlini aldı ve komutan atama ve terşlerinde belirleyici güç askerlerin oldu.
12 mart rejiminin sonunda hegemonyayla yönetilebileceğine dair iyimserlik yerini otoriter, militarist yöntemlerin daha yoğun şekilde kullanılacağı bir döneme bırakmıştır.
12 eylül 1980 askerî darbesi
İdam işkence, çatışma, kitap, dergi yakma,, yasaklama, gazetecilere hapis, şlm yasağı, açlık grevi, dernek kapatma.
12 eylül öncesi organik kriz
Kriz kendini döviz krizi olarak açığa vurdu. Bu buzdağının görünen yüzü idiyse sermayedarlar açısından kar oranlarının düşmesi buz dağının esas kısmını oluşturuyordu. 1977 sonrası döneme baktığımızda bütün sermaye örgütleri türkiye’de işçi ücretlerinin yüksekliğini, sendikal hakları, toplu sözleşmeleri, işçi sınıfının hukuki kazanımlarını krizin asıl sebebi olarak tarif ediyordu.
Chp’ye seçimi kazandıran yeni siyasal çizgi, halkçılığın yeni bir yorumu ile işçi sınıfına, köylüye, aydınlara, kentli orta sınışara seslenebilmeyi başaran planlı kalkınma, ılımlı devletçilik, sosyal adalet ve özgürlükçülüğü birbirine eklemleyen sol popülist strateji idi.
1.milliyetçi cephe hükûmetini kurdu (bu hükûmet ap, msp, mhp ve chp’den kopan cgp’yi biraraya getiriyordu.).
2. Milliyetçi cephe hükûmeti (ap-msp-mhp koalisyonu),
Yeni halkçılık politikasının bir gereği olarak da chp, ımf neoliberal politikalarına direndi.
Chp’yi ordunun da talep ettiği dgm kanununun çıkarılması, sıkıyönetim yetkilerinin artırılması, olağanüstü hâl yasasının çıkarılması vb. Konular üzerinden eleştiriyordu.
1977 katliamı, malatya, sivas, bingöl, kahramanmaraş ve çorum olayları, sağ ve solu temsil ettiği düşünülen sembolik isimlere yönelik suikastlar.
29 eylül 1979’da gerçekleşmek üzere daha sonra da 11 temmuz 1980 için planlanmış olsa da şartların olgunlaşması için iki defa ertelenmişti. Dolayısıyla şiddet, kaos ve kriz ortamı ordu açısından şartların olgunlaşması anlamına geliyordu.
Darbenin ve askerî rejimin örgütlenmesi
Bayrak harekâtı adı verilen mü- dahale gerçekleşti. Darbeciler kendilerine millî güvenlik konseyi adını verdiler. Konseyde genelkurmay başkanı org. Kenan evren, kara kuvvetleri komutanı org. Nurettin ersin, hava kuvvetleri komutanı org. Tahsin şahinkaya, deniz kuvvetleri komutanı oramiral nejat tümer ve jandarma genel komutanı sedat celasun yer alıyordu. Konsey genel sekreterliğine de org. Haydar saltık atandı.
. Bildiri metni aynı zamanda parlamento ve hükûmetin feshedildiğini, meclis dokunulmazlıklarının kalktığını, tüm yurtta sıkıyönetim ilan edildiğini, yurt dışına çıkışların yasaklandığını söylüyordu. Siyasi partilerin, birkaçı dışında bütün derneklerin, disk ve misk’in faaliyetleri durduruldu, grev ve lokavtlar ertelendi. Sıkıyönetim ilan edildi. Millî güvenlik konseyi yasama yetkisini ve anayasada değişiklik yapma yetkisini üzerine aldı
12 eylül rejiminin devlet, toplum, ekonomi inşası
12 eylül öncesi krizin sebebi olarak işçi sınıfının, gençliğin, sol hareketlerin toplumsal ve siyasal mücadelesi görüldüğünden, 12 eylül darbesinin ve rejiminin temel derdi “sınıf-temelli siyasete son vermek” oldu. 12 eylül rejiminin en önemli icraatlarından biri 24 ocak kararlarının mimarı turgut özal’ın ekonomiden sorumlu devlet bakanı olarak atanması ve sonrasında bu kararların hayata geçirilmesi oldu.
Türkiye’de de neoliberal kapitalizme geçiş militarizasyonu yoluyla oldu. Askerî rejim sırasında toplam 669 yasa çıkarılmış, anayasa’dan önce çıkarılmıştır.
Yasalar yerine kanun hükmünde kararnamelerle yönetim başladı. Yargı ba- ğımsızlığının bozulması, yargının yürütme karşısında güçsüzleştirilmesi, yargı denetiminin etkisizleştirilmesi 1982 anayasası’nın bir diğer temel yönelimiydi.
2004 yılına kadar her zaman bir üst düzey asker olmuştur, adeta bir gölge kabine biçiminde örgütlendi ve buna uygun yetkilerle donatıldı. Ordunun gücünü arttıran bir diğer düzenleme alanı sıkıyönetimdi. Sıkıyönetim komutanları artık başbakana değil genelkurmay başkanına karşı sorumlu kılındı.
Kısacası, 12 eylül rejimi altında inşa edilen “sürekli darbe rejimi” neoliberalizm ile militarizmin eklemlenmesinin bir sonucuydu.
1990’lar ve neoliberal millî güvenlik devleti
1990’lı yıllara damgasını vuran dört temel unsur birbirini girift ilişkiler içinde beslemiştir: neoliberal politikaların tetiklediği siyasal hegemonya krizi, kürt sorununun militarizasyonu, siyasal islamcılığın yükselişi, millî güvenlik devleti ve siyasetin güvenlikleştirilmesi.
Kürt sorunu ve millî güvenlik devleti
Tsk 1990’lı yıllarda “düşük yoğunluklu savaş” yapılanmasına göre yeniden örgütlenmeye başladı. Malatya’da üslenmiş olan ikinci ordu komutanlığı güçlendirilmeye başlandı. Özel harp dairesi (öhd) lağ- vedildi ve yerine özel kuvvetler komutanlığı (ökk) kuruldu.
1993’te alan hâkimiyeti stratejisine geçişle birlikte kayıplar, faili meçhul cinayetler ve yargısız infazlarda ciddi bir yükseliş yaşandı.
Köylüler tarafından koruculuğun reddedilmesi bu köy ve köylülerin doğrudan pkk yanlısı ilan edilmesine yol açtı.
Siyasal islamcılık ve 28 şubat 1997 askerî müdahalesi
Bu sonuçlar türkiye’de siyasal alanın aşırı parçalı yapısını da gözler önüne sermekteydi.). K “adil ekonomik düzen” vadediyordu. Kimlik sorunları çerçevesinde liberal demokrasi yerine dinî cemaatlerin kendi dinî hukuklarıyla yönetileceği çok hukukluluk projesi de rp söylemleri arasında yer alıyordu.
28 şubat 1997’de ordu mgk kararları yoluyla siyasete müdahalede bulundu. Toplam 17 maddelik kararlar şu konuları içeriyordu: laiklik hassasiyetle korunmalı; tarikatlara bağlı yurt ve okullar meb’e devredilmeli; 8 yıllık kesintisiz eğitim olmalı ve kuran kursları meb’e devredilmeli; dinî tesisler diyanet işleri baş- kanlığı’nca incelenmeli; tarikatların faaliyetlerine son verilmeli.
Millî güvenlik siyaset belgesi de önemlidir. 1997’de basına sızan bu gizli belgede mgk’da yapı- lan son değişikliklere göre, kürt hareketi ve islamcılık eşit ve birinci derecede öncelikli iç tehdit sayılıyor, bunlardan sonra ırkçı milliyetçilik ve sol da iç tehdit unsurları olarak dile getiriliyordu.
28 şubat süreci, bir dizi müdahalelerde bulundu. Baskılar sonucunda, koalisyon hükûmeti mayıs 1997’de dağıldı, ocak 1998’de refah partisi, 1999 se- çimlerinden sonra da haleş fazilet partisi kapatıldı.(dsp-mhp-anap) bu hegemonya krizini aşamadığı gibi sürdürülen neoliberal politikalar 2001 yılında ülke tarihinin en büyük iktisadi krizine yol açtı.
Akp’nin hegemonya projesi
Akp’nin hegemonya projesi yakın zamana kadar şu unsurları birbirine eklemlemişti: a) ımf ve dünya bankası menşeli neoliberal sermaye birikim stratejileri ve düzenlemeleri; b) neoliberal kapitalizmin sınırları çerçevesinde yoksulluk yönetişimine dayalı sosyal politika programı; c) bürokratik, özellikle askerî vesayete karşı sınırlı siyasal reformculuk ve bunun kaldıracı olarak ab üyelik projesi; ç) millî irade = çoğunluk iradesi = seçilmiş hükûmet = seçilmiş lider zincirlemesine dayalı çoğunlukçu demokrasi anlayışı; d) islami toplum ve devlet yaratmaya yönelik islamcılık projesi yerine muhafazakâr modernleşme stratejisi üzerinden dinî muhafazakârlaşma ve sünni-müslüman muhafazakâr kesimleri siyasi-iktisadi-kamusal sisteme dahil etme; e) abd hegemonyasına dayalı dünya siyasal sistemini ve bölge politikalarını sahiplenme ve bu çerçevede bölgede yeni bir rol oynama.
Akp döneminde sivilleşme reformları
2002-2005 ab adaylık
2005-2007 reform yavaşladı.
2007 askerle mücadale başladı.
Üçüncü dönem ise orduyla doğrudan ve açık bir politik mücadeleye girilerek ordunun şilen de siyaset dışı kılınması dönemidir.
2003 tarihli 7. Uyum paketi’nde gerçekleşti. Mgk genel sekreteri’nin sivil olabilmesinin önü açıldı ve atamada yetki başbakan’a geçti. İlk defa sivil bir genel sekreter atandı. Mgk ciddi biçimde sınırlandırıldı.
Tbmm talep ettiğinde ordu mal ve teçhizatlarına yönelik de denetim yapılabilecek.
Sivillerin askerî mahkemelerde yargılanmasına son verildi.
Pkk’nın 1999 sonrasından 2005’e kadar uzattığı ateşkeslerle bu dönemde göreli şiddetsizlik ortamı, ab sürecinden beklenti içine girmesi ordunun sivilleşme reformlarına direneceği bir kartı kullanamamasına yol açmıştır.
2003-2004’te darbe girişimleri hazırladığı ortaya çıktı. Konjonktürel olarak darbeyi annan planı- nın kıbrıs’ta onaylanmasına bağlamaları ama planın rum kesiminde reddedilmesi darbe girişimlerinin başarısızlığını kısmen açıklar. Bir diğer unsur, dönemin genel kurmay başkanı hilmi özkök’ün darbe karşıtı eğilimidir.
Mayıs ve haziran 2005’te fransa ve hollanda’da ab anayasasının referandumlarda reddedilmesi, siyasi olarak türkiye’nin adaylığının da sorgulandığı bir sürece denk gelmişti.
İ kürt sorunu bağlamında devletçi-milliyetçi-militarist bir çizgi üzerinden orduyla yakınlaşma stratejisini devreye soktu.
27 nisan 2007’de genelkurmayın web sayfasına konan bir bildiri gündeme e-muhtıra olarak düştü.
Devlette başbakana bağlı genelkurmay başkanının bu tarz açıklamalar yapmasının kabul edilemez olduğunu belirtti. Ardından akp seçimleri erkene çekerek sineyimillet kartına yöneldi. Akp 2007 seçimlerinden açık bir zaferle çıktı ve 28 ağustos 2008’de gül cumhurbaşkanı seçildi.
2008’de de ergenekon davaları olarak bilinen davalar başladı. Şubat 2010’da ise 2003’teki bir darbe girişiminin ismine atışa balyoz davası başladı.
2007 seçimlerinin verdiği güvenle orduyla açıktan mücadele stratejisine geçti.
ağustos 2010 yaş atamalarına yasal hakkına dayanarak müdahale ederek gösterdi.
Ağustos 2011 yaş toplantılarında da genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının istifa tehditlerine kulak asmayarak akp iktidarı atamalar üzerinde yine yetkisini kullandı ve orduyu siyasal alandan uzak tutacak bir komuta heyeti atadı. Devam eden ergenekon ve balyoz davalarının yasal düzlemde nasıl sonuçlanacağından bağımsız olarak 2012’ye gelindiğinde akp şili güç ilişkileri içinde orduyu siyaseten dilsizleştirmiş,

8. ÜNİTE II. MEŞRUTİYET’TEN 2000’Lİ YILLARA TÜRKİYE’DE EKONOMİ POLİTİĞİN EVRİMİ
Jön türk hareketi liberal dönüşümleri amaçlamaktadır. Meşrutiyet ilan edildiğinde osmanlı imparatorluğu’nda liberal düşünce yarım yüzyılı aşkın bir süredir gündemdedir.
Iı. Meşrutiyet’le beraber gündeme gelen bir diğer husus mali devlet yerine iktisadi devlet görüşünün desteklenmeye başlanmasıdır. Bu gö- rüşe göre önemli olan fazla vergi toplamak yani şskal amaçlar gütmek olmayıp toplumun çıkarlarını göz önüne alarak iktisadi girişimleri özendirmektir ki; bunun aynı zamanda uzun vadede vergi gelirlerini de artıracağı öngörülür.
Iı.meşrutiyet döneminde mehmet cavit bey’e göre en güçlü ulus mutlaka her şeyi üreten ulus olmayıp, iş bölümü doğrultusunda herhangi bir malı ötekilerden daha ucuza piyasaya sürendir. Uluslararası iş bölümünde osmanlı devleti’nin payına tarım sektörü düş- mektedir
R. 1911’de maliye bakanı olarak ilk kez hükümette görev alır. Birinci dünya savaş ertesi kurulan divan-ı harb-i örfî’de gıyaben yargılanıp 15 yıl kürek cezasına mahkum olur. Aralık 1919’da avrupa’ya kaçar. Millî mücadeleye hizmet eder. Temmuz 1922’de istanbul’a geri döner. Haziran 1926’da mustafa kemal paşa’ya yönelik izmir suikastı girişimi nedeniyle istiklal mahkemesi’nde yargılanır. 26 ağustos 1926 günü asılarak idam edilir.
Meşrutiyet liberalizminin sonu
Osmanlı imparatorluğu’nun hızla kalkınmasını amaçlayan ittihatçılar, bunun için ihtiyaç duyulan sermaye birikiminin ülkede bulunmaması karşısında, yabancı sermayeden yararlanmak zorunda olduklarının farkındadırlar.
1913 yılları arasında yabancı sermayeyle kurulan anonim şirketlerin sayısında bir artış gözlenir. Osmanlı devleti, liberalizmden vazgeçmez ve himayecilik benimsenmezse deyim yerindeyse bir daha belini doğrultamayacaktır.
Millî iktisadın kapsamı ve kavramsal çerçevesi
Müslüman-türk unsuru egemen kılmaya yönelik girişimler vardır. 1908-1914 arası dönemde ülkede ihtiyaç duyulan sermaye birikimi müslüman-türk unsur içinde tasarruf yoluyla elde edilemez ve bir müslü- man-türk girişimci sınıf yaratılamaz. Müslüman-türk girişimci sınıf yaratmaya yönelik politikalar izler. Spekülatif kazançlara göz yumulur.
Temel tüketim mallarının yokluğu ve kıtlığı karşısında hükûmet, önce karne uygulamasına başvurur. Ardından karaborsa ve stokçuluğun artması karşısında hü- kümet, narh uygulamasına geçer.
Gelir vergisi ödemekten muaf olan yabancı şirketler de vergi mükelleş hâline getirilir
Mudanya demiryolları ve istinye tersanesi satın alınarak millileştirilir.
Kabotaj hakkının osmanlı bayraklı gemilere verilmesi kararlaştırılır.
Kapitülasyonlar fatih sultan mehmet döneminde venediklilere ticari ayrıcalıklar tanınır.
Gerek transit ticaret, gerek ülkeden ihraç edilen mallardan alınan vergilerin devlet hazinesi için önemli bir kaynak olması kapitülasyonların şskalist yönünü, kapitülasyonların kendi çıkar ve güvenliği için batılı devletler arasında bir denge sağlamak amacı ile verilir.
V, “1923-1929 döneminin, iktisat politikaları ve resmi iktisat görüşleri bakımından 1908-1922 dönemiyle şaşılacak bir süreklilik içinde olmuş.
1920’lerde millî iktisat politikaları vardır.
1923 izmir iktisat kongresi
Hedeşerin başında yerli girişimci sınıf yaratmaktır.
Mttb’nin düzenlemeyi düşündüğü dış ticaret kongresi ise hiçbir zaman toplanmaz.
İktisat kongresinin kararları türkiye iş bankası’nın kurulması, 1925’te aşar vergisi’nin kaldırılması, 1927’de sanayi alanında özel girişim ve yatırımlarını teşvik için 1913 tarihli teşvik-i sanayi kanunu’nun yeniden düzenlendi. Bütün alınan kararlara uyulamadı.
1930’larda devletçilik tartışmaları
, kadro dergisi etrafında toplandıkları için kadrocular olarak adlandırılan burhan asaf belge, şevket süreyya aydemir, yakup kadri karaosmanoğlu, vedat nedim tör, ismail hüsrev tökin ve mehmet şevki yazman’ın oluşturduğu harekettir. Kadrocular, türk devrimine 1930’larda görece “sol” bakışı yansıtırlar.
Kadrocular ve ahmet hamdi başar’ye nispetle devletçi olarak nitelendirilemeyen hatta liberal olduğu söylenen ahmet ağaoğlu, devletçiliği, “ferdin yetmediği yerde devletin varlık göstermesi” olarak tanımlamış ve özellikle kadrocular ile devletçili- ğin tanımı üzerine tartışmıştır.
Türkiye’nin kapitalist sisteme sırtını dönmeden, diğer sistemin yani sosyalizmin bir aracı ile yani planlama ile sanayileşme girişiminde bulunmasında etkili olur.
Birinci beş yıllık sanayi planı
1934’te uygulamaya konan birinci beş yıllık sanayi planı’nın (bbysp) ana hedef ve stratejisi, ülkenin yerüstü kaynaklarını değerlendirerek ithalata konu olan özellikle şeker, dokuma ve kağıt başta olmak üzere temel gereksinim maddelerini yurt içinde üretme; yerel veya bölgesel tarımsal üretime ve doğal kaynaklara dayanan sınai üretim birimleri kurma; kurulacak sanayi tesislerinin, kuruluş yerlerinin hammadde ve iş gücü kaynaklarına yakın olmasıdır.
1934 yılında bakırköy bez fabrikası, ke- çiborlu kükürt fabrikası ve ısparta’da gülyağı fabrikası işletmeye açılır. 1935 yı- lında ise kayseri bez fabrikası, paşabahçe şişe ve cam fabrikası, zonguldak’ta anstrasit fabrikası işletmeye açılır.
1936 yılında ikinci beş yıllık sanayi planı (ibysp) gündeme gelir. Enerji ve madencilik gibi temel sanayi alanlarına ağırlık verilir. İbysp’de ana hedef ülkenin yer altı kaynaklarını yani demir, kömür ve petrol kaynaklarını değerlendirilir.
İkinci dünya savaşı ertesi devletçiliğin tasşyesi
Siyasette başlayan değişim ve liberalleşme ekonomide de gündeme gelir. Devrim niteliğinde gerçekleşen değişimler olur.
Abd bu koşullarda batı dünyasının alternatifsiz önderi hâline gelir ve yıkılan avrupa’yı yeniden inşa etmek için kolları sı- var.
Uluslararası para fonu’nun (ımf) ve kurulduğu sıradaki adı ile uluslararası imar ve kalkınma bankası veya bugünkü adı ile dünya bankası’nın (db) da temelleri atılır.
1947 türkiye kalkınma planı’nda tam biçimini bulan yeni kalkınma stratejisi, yani tarım ağırlıklı bir kalkınma stratejisine yönelir ancak bu plan da hayata geçmez.
Yeni kalkınma projeleri ile tanışır. Bunların en bilinenleri hilts heyeti raporu, thornburg raporu ve barker misyonu raporu’dur. Hilts heyeti raporu ile türkiye’ye karayolu öncelikli bir ulaştırma politikası önerilir. 1930’larda iktisadî devletçilik modeli kapsamında yapılanların keskin bir dille eleştirildiği thornburg raporu’ndaki önerilerin satır aralarından türkiye’nin sanayileşmekten vazgeçmesi ve ithalata yönelmesi, dolayısıyla amerikan bağımlısı bir ekonomik yapıya sahip olması okunmaktadır. Db heyetinin hazırladığı barker misyonu raporu’nun özü de türkiye’nin uluslararası iş bölümü kapsamında bir tarım ülkesi olarak gelişmesinin tavsiyesinden ibarettir.
Truman doktrini ve marshall planı
Sovyetlerin toprak talepleri ve buna bağ- lı olarak tehdidine maruz kalan türkiye, jeo-politik ve jeo-stratejik konumu ve önemi nedeniyle abd’nin truman doktrini ve marshall planı kapsamında askeri ve ekonomik yardımda bulunacağı ülkeler arasında yer alır.
Devletçiliğin dp liberalizmine evrimi
Dp’de liberalizminin şkri temelleri ve alt yapısı bulunmaz. İktidar partisi chp’ye karşı iktisadi devletçilik aleyhtarı bir söylem üreten dp, iktisadi devletçiliği reddetmekle birlikte, ekonomide devletin yeri ve rolünü bir kenara bırakmaz. Parti programındaki devletin ekonomik işlevlerine ilişkin şu ifadeler bunu açıkça ortaya koymaktadır. Özel sektörün elinin uzanamadığı yere devlet el atmalıdır. Dp iktidarı tarıma dayalı sanayileşmeyi benimser. Destekleme politikaları yaygınlaştırılarak devam eder. Tarım kesiminde makineli üretime geçilmesi hız kazanır.
İthal ikameci sanayileşme
“karma ekonomi” modeli ortaya çıkar. Bu yapı içinde devletin rolü çeşitli müdahale araçları ile özel girişimi sınırlamak ve denetim altında tutmaktan çok onu teşvik etmek olur.
Keynesyen düşüncenin ilk izleri
İktisatçı john maynard keynes’ten alan keynesyen iktisat, tam istihdam sorunu ve tasarruf ile yatırım arasındaki ilişkidir. Buna göre tam istihdamın sağlanması için gerekti- ğinde devletin ekonomiye müdahalesi söz konusu olabilir. Devlet üretimin gerilememesi, işsizliğin ortadan kalkması ve talep azlığını sona erdirmek için yatırımlar gerçekleştirmelidir.
Forum dergisi etrafında keynesyen bir büyüme modelini savunan akademisyenler olur.
Planlama dönemi dp liberalizminin sonuçları, dpt’nin kuruluşu ve planlamanın yeniden yükselişi
Türkiye ekonomisi 1950-1953 döneminde hızlı bir büyüme gösterir. 1954’te ise tarımda hasatın kötü olması ve daraltıcı politikaların sonucu olarak ekonomi %3 kü- çülür. Ekonomide yaşanan dalgalanma döviz kurlarında ayarlama yapmayı zorunlu kılar. 1958 istikrar tedbirleri olarak bilinen tedbirler alınır. Buna göre tl devalüe edilir. Kur ayarlamasına gidilir. 1 amerikan dolarının değeri 2.80 türk lirasından 9 türk lirasına yükselir. Para arzını denetim altına almak için merkez bankasının kaynak kullanımlarına sınırlama getirilir. Kit ürünlerine büyük zamlar yapılır. Büt- çe açıklarının kapatılması için gelir vergisi oranlarında artış gündeme geldir. Bu önlemlere bağlı olarak ımf türkiye’ye 250 milyon dolar kredi sağlar. Ayrıca 600 milyon dolar tutarında dış borç ertelenir.
Birinci beş yıllık kalkınma planı 1963-1967
İstikrarın önemli şartlarını da mali istikrar ve dış ödemeler dengesi oluşturmaktadır. Yatırımların şnansmanında enşasyondan yararlanılmaması, para kıymetinin ve şyat istikrarının sağlanması benimsenen plan ilkeleri arasındadır. İhraç sanayinin geliştirilmesi ve ihracat gelirlerinin artırılması da plan hedeşeri arasında yer alır. Planın öncelik tanıdığı bir diğer sektör yatırım malları üretimidir. Plan, adil gelir dağılımı yanında vergi reformu, kamu iktisadi teşebbüslerinin yeniden örgütlenmesi, kamu kuruluşlarının idari yapılarının iyileştirilmesi, kalkınma bankacılığının kurulması, sermaye piyasasının yeniden örgütlenmesi, kooperatifçiliğin geliştirilmesi ve iç pazarın yeniden örgütlenmesi gibi konuları da kapsar.
Toplumsal muhalefetin yükselişi tip ve yön hareketi
Yön hareketi de ekonominin devletleştirilmesi ve toprak reformu gibi görüşleri savunur.
Neoliberalizmin yükselişi keynes’ten friedman çizgisine geçiş
Uluslararası mali kuruluşlar türkiye’ye devalüasyon yapması önerisinde bulunurlar. 1970 türkiye kaçınılmaz olarak devalüasyona başvurur. Böylece cumhuriyet tarihinin üçüncü devalüasyonu gerçekleştirilir. Buna göre 9 tl olan bir amerikan dolarının değeri 14.85 tl’ye yükselir. R. Devalüasyonun başlıca nedeni, ihracatın plan ve programlarda gösterilen hedeşerin altında gerçekleşmesidir
1970’lerin ortasında yaşanan petrol krizi, az gelişmiş ülkeler üzerinde iki olumsuz etki yapar. Biri ham petrole ödenen bedelin yükselmesi, diğeri sanayileşmiş ülkelerin kendi açıklarını kapatma çabası içinde ihraç mallarının şyatlarını yükseltmeleridir. Bu nedenlerden dolayı az gelişmiş ülkeler, hem petrol giderlerini karşı- lamak için hem de sanayileşmiş ülkelerden ihraç etmek zorunda oldukları malların şyat artışlarını da karşılamaya yönelik olarak borçlanmaya hız verirler.
Yalnızca türkiye’nin değil kapitalist ekonomilerin yaşadıkları bunalım keynesyen iktisat politikalarından vazgeçilmesini gündeme taşır. Keynesyen iktisat dü- şüncesi ve buna dayanan iktisat politikaları yerini friedmancı düşünceye bırakır
. Ekonomik istikrarsızlığın temel kaynağı piyasaya dışarıdan yapılan müdahalelerdir.
1980’lerde türkiye friedman çizgisinde politikalarla tanışır.
24 ocak liberalizmi ve sonuçları
Imf ile masaya oturulur. 1978’de ilk anlaşma yapılır. Doların fiyatı 19 tl’den 25 tl’ye çıkar. Imf’nin önerilerini yerine getiremez ve şyatların %52 oranında arttığı türkiye’de mal sıkıntısı baş gösterir. Imf ile tekrar görüşmeler yapılır ve 12 haziran 1979’da ikinci kez anlaşma sağlanır. Buna göre doların fiyatı 47 tl’ye yükselir. Ancak yine taahhüt edilen önlemler alınamaz. 1980 sonrası türkiye ekonomisine damgasını vuran 24 ocak kararları ile ithalatın serbestleştirilmesi; cumhuriyet tarihi boyunca uygulanan korumacı-müdahaleci iktisat politikalarının terk edilmesi ve daha liberal bir yapının kurulması yönünde atılmış adımlardır
İthalat rejiminde yapılan değişiklikler ile ithal malları, ithali yasak mallar, ithali serbest mallar ve ithali izne bağlı mallar olmak üzere üç türe ayrılır. Döviz işlemleri büyük ölçüde serbestleştirilir. 6 ocak 1984’te döviz alım-satımı serbest
Otoyollar, barajlar, telefon ve diğer iletişim araç ve yöntemlerinin modernizasyonu ve yaygınlaştırılması tartışılır. Bir yandan kobi’ler diğer yandan turizm gibi alanlarda yatırımlar yapılır.
Türkiye’de 1980’li ve 1990’lı yıllara damgasını vurmuş siyasal hareket ve liderler tasfiye olur. Bunların yerini alan adalet ve kalkınma partisinin (akp) tasfiye olanlar ile en temel benzerliği liberal ekonomik çizgisidir.
Derviş programı ve sonrası
Akp döneminde derviş gider ancak yönettiği istikrar paketinin uygulanması yeni iktidar döneminde de sürer. Türkiye’nin 2004 yılında cari açığı 16 milyar dolara ulaşır. Bu tutar, türkiye’yi, abd hariç dünyanın en fazla cari açığına sahip ülkesi durumuna getirir. 20 milyon ve açlık sını- rında yaşayan 1 milyon yurttaş yaratır. Bütün bunlar türkiye’de izlenen iktisat politikalarının ideolojik arka planı yani neoliberalizmin bir sonucu olarak yaşanmaktadır.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntü
    Son mesaj
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 38 misafir