Ceza Hukuku Vize Notları

Cevapla
mustafakoc60
Mesajlar: 1
Kayıt: 21 Mar 2019 23:43
İletişim:

21 Mar 2019 23:45

CEZA HUKUKUNUN İŞLEVİ
Tüm hukuk kurallarının amacı, toplumsal düzeni sağlamaktır. Devlet, toplumsal düzeni koruma görevini, ceza hukuku kuralları olmaksızın etkin bir şekilde yerine getiremez. 5237 sayılı TCK’nın 1. maddesinde kanunun amacı şu şekilde ifade edilmiştir: “Ceza Kanununun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir.”
SUÇ VE CEZA KAVRAMLARI
Suç; toplumsal düzenin devamı açısından korunması gereken hukuki değerlerin ihlâli niteliğini taşıyan, haksızlık teşkil eden insan davranışıdır. Kabahatler Kanununun 2. maddesine göre “Kabahat deyiminden; kanunun, karşılığında idarî yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlık anlaşılır.”
Davranış normları, belli davranışların muhteva itibarı ile doğru olmadıkları, bir haksızlık teşkil ettiği hususunda bir yargıya ulaşabilmek bakımından bir değerlendirme kriteri oluşturmaktadırlar (davranış normunun değerlendirme fonksiyonu). Normun ihlâli, aynı zamanda buna ilişkin davranış normuna karşı çıkış anlamına da gelmektedir.

CEZA HUKUKUNUN HUKUK DÜZENİ İÇERİSİNDEKİ YERİ VE BÖLÜMLERİ
Suçun işlenmesiyle, devlet ile suçu işleyen kişi arasında bir cezalandırma ilişkisi kurulur. Cezalandırma hak ve yetkisi, devletin tekelindedir. Ceza ilişkisinde devlet, üstün; suç işleyen kişi ise katlanan durumundadır.
Maddi ceza hukuku; suçun yapısal unsurlarını, ceza sorumluluğu için aranan koşulları ve yaptırımları inceler. Ceza hukuku genel hükümler kısmında suç ve yaptırım teorisine ilişkin temel bilgiler verilir. TCK’nın 1-75. maddelerinden oluşan ilk kısmı “genel hükümler” başlığını taşımakta ve bu kısımda bütün suçlar için geçerli olan ortak kurallara yer verilmektedir.
Ceza muhakemesi hukuku (şekli ceza hukuku), suç işlendiği şüphesi üzerine gerçekte ortada suç teşkil eden bir fiil bulunup bulunmadığı, bulunması halinde kim tarafından ve ne şekilde gerçekleştirildiğinin aydınlatılmasına yönelik araştırma ve yargılama faaliyetlerinden oluşan süreci ve bu süreçte yer alan sujelerin hak ve yetkilerini düzenleyen kurallardan oluşur.
Ceza infaz hukuku ise, ceza muhakemesi sonunda hükmedilen yaptırımların nasıl infaz edileceğini düzenler.

CEZA HUKUKUNUN KAYNAKLARI
Doğrudan Kaynaklar
Doğrudan kaynaklar, uygulayıcı bakımından bağlayıcıdır. Uygulayıcı, somut olayda karar verirken
doğrudan kaynakları göz ününde bulundurarak bir sonuca varmak zorundadır; bu kaynaklara aykırı karar
veremez. Ceza hukukunun doğrudan kaynakları; Anayasa, kanunlar ve milletlerarası anlaşmalardır.
Anayasa
Ceza hukukunun doğrudan kaynaklarının başında Anayasa gelir. Cezalandırma tekelini elinde bulunduran
devlet, hukukun üstünlüğü ilkesinin bir gereği olarak bu yetkisini kullanırken bir takım esaslara riayet
etmek zorundadır. Özellikle ceza hukuku yaptırımları kişi hak ve hürriyetlerine doğrudan müdahale ettiği
için, devletin cezalandırma yetkisini kullanırken sınırlandırılması gerekir.
Kanunlar
Doğrudan kaynaklar arasında en önemlisi, kanunlardır. Zira “suçta ve cezada kanunilik ilkesi” gereği, suç
teşkil eden fiillerin ve bunlara uygulanacak yaptırımların mutlaka kanunla belirlenmesi gerekir. genel kanun-özel kanun ilişkisi ile genel norm-özel norm ilişkisi
birbirinden farklıdır. Örneğin, genel kanun hem genel norm hem de özel norm ihtiva edebilir. Özel norm genel norm ilişkisinde “özel normun önceliği ilkesi” geçerlidir; özel norm, uygulanma önceliğine sahiptir.
Dolaylı Kaynaklar
Doğrudan kaynaklardan farklı olarak, dolaylı kaynaklar hukuki sorunun çözümünde doğrudan uygulanmamakta; sadece uygulanacak olan kuralın anlaşılması ve yorumlanmasında kullanılmaktadır. Doğrudan kaynaklar uygulayıcı bakımından bağlayıcı olduğu halde; dolaylı kaynaklar bağlayıcı olmayıp,
göz önünde bulundurulabilir.
Yüksek Mahkeme Kararları
mahkemelerin vermiş olduğu kararlar, yalnızca ilişkin oldukları somut olay bakımından hukuki sonuç doğururlar. Yüksek mahkeme kararları ilk derece mahkemeleri bakımından bağlayıcı olmayıp; ilk derece mahkemelerinin bu kararlara uygun hüküm verme mecburiyeti yoktur. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları bağlayıcıdır; ilgili konuda bir İçtihatı Birleştirme Kararı mevcut ise, mahkeme buna uygun hüküm vermek durumundadır. İçtihadı Birleştirme Kararları, mahkemeleri bağlayıcı nitelik taşıdıkları için doğrudan kaynaklar arasında yer alır.

CEZA HUKUKUNA HÂKİM TEMEL İLKELER
Ceza hukuku, kişi hak ve hürriyetleri üzerinde en fazla etkisi olan hukuk disiplinidir. Bu nedenle, ceza
hukuku uygulamasında kişi hak ve hürriyetlerini güvence altına almaya yönelik bazı temel ilkeler kabul
edilmiştir.
Kusur İlkesi
“Kusursuz ceza olmaz” ilkesi, ceza hukukunun temel prensipleri arasında yer alır. Kusur ilkesi ile,
objektif sorumluluk ya da netice sorumluluğu esası terk edilmiştir. Bu ilkeye göre; fail, işlediği suçtan
dolayı ancak kusurlu ise ve kusuru oranında cezalandırılacaktır. kusurluluk suçun yapısal bir unsuru olmayıp; suçun varlığının tespitinden sonraki aşamada, failin cezalandırılabilmesi için fail hakkında bulunulan bir yargıdan ibarettir (kusur yargısı).
Kusurun, yoğunluğu itibarı ile bir derecelendirmeye tabi tutulması mümkün olup; faile verilecek ceza
kusuru ile orantılı olmak zorundadır. Fail kusurunu aşan şekilde cezalandırılamaz. Zira güvenlik tedbiri; işlediği suçtan dolayı kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın, suç işleyen kişi hakkında koruma veya iyileştirme amacına yönelik ceza hukuku yaptırımıdır. Ceza yaptırımı için “kusur”; güvenlik tedbiri yaptırımı için “tehlikelilik” esas alınır. TCK’nın 20. maddesinin birinci fıkrasına göre “Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.”
Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi
Birçok milletlerarası sözleşme ile de garanti altına alınmış olan suçta ve cezada kanunilik ilkesi, ceza
hukukunun güvence fonksiyonu açısından son derece önemlidir TCK’nın 2. maddesinde şu şekilde ifade edilmiştir: “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.” Suçta ve cezada kanunilik ilkesi ile ceza hukuku uygulamasında devletin bireye karşı keyfi
muamalede bulunmasının önlenmesi amaçlanmıştır. Suçta kanunilik ilkesi gereğince, kanunun açıkça suç
saymadığı bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez.
Belirlilik İlkesi
Belirlilik ilkesi TCK’nın 2. maddesinde: “ Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.’’
Kıyas Yasağı
Yorum; bir kanun hükmünün anlamını, kanun koyucunun iradesini anlamaya yönelik zihinsel faaliyettir.
Bu bağlamda, kanun maddeleri yorumlanırken ilk başvurulacak kaynak, madde metnidir. lâfzî yorum adı verilir. Kıyas ise, kanunda açık bir şekilde suç olarak tanımlanmamış bir fiilin, bununla bazı yönlerden
benzerlik arz eden başka bir fiile ilişkin suç tanımı kapsamında değerlendirilmesidir TCK’nın 2. maddesinin üçüncü fıkrası ile kıyas yasaklanmıştır Ceza hukukunda yasak olan, yorum yapmak değil; kıyas ve kıyasa varacak şekilde genişletici yorum yapmaktır.

Ceza Hukuku Kurallarının Zaman Bakımından Uygulanması
Ceza hukukunun kişi hak ve hürriyetleri açısından güvence oluşturması amacıyla kabul edilen bir diğer kurala göre; fail, fiilin işlendiği tarihte yürürlükte bulunan kanunlara göre suç oluşturması halinde
cezalandırılabilir. Fiil, işlendikten sonra yürürlüğe giren bir kanunda suç olarak tanımlanmış ise; bu kanun geçmişe yürütülerek fail cezalandırılamaz. Sonradan yürürlüğe giren kanun, ancak yürürlüğe girdikten sonraki fiiller bakımından uygulama alanı bulabilir (kural: geriye yürüme yasağı). Ceza hukuku kurallarının zaman bakımından uygulanmasında, suçun işlendiği tarih dikkate alınır. İşlediği suçtan dolayı fail hakkında yapılan yargılamanın tarihi önemli değildir.

SUÇUN MADDİ UNSURLARI
Suçun maddi unsurları, haksızlığı şekillendiren objektif nitelikli unsurlardır. Bu unsurlar şunlardır: Fiil, netice, nedensellik bağı, fail, mağdur, suçun konusu, nitelikli haller.
Fiil: Fiil, kişinin iradesiyle hâkim olduğu, belli bir amaca yönelik olarak dış dünyada gerçekleştirdiği davranıştır. Fiil, her suçta bulunması gereken zorunlu bir unsurdur; fiilsiz suç olmaz.


Tek Hareketli Suçlar
Kanuni tarifine göre, oluşumu için tek hareketin icrasının yeterli görüldüğü suçlara “tek hareketli suç” denilir. Örneğin, kasten öldürme ve hırsızlık suçu
Çok Hareketli Suçlar
Kanuni tarifine göre, suçun oluşumu için birden fazla hareketin icrası gerekli ise “çok hareketli suç” vardır. Örneğin, yağma suçu (m. 148), cebir veya tehditle bir malın alınmasıyla oluşan bir suçtur (cebir veya tehdit + malın alınması).
Serbest Hareketli Suçlar
Kanuni tanımda, fiilin nasıl gerçekleştirileceği konusunda bir özelleştirmenin yapılmadığı suçlara “serbest hareketli suçlar” adı verilir. Dolayısıyla, bu suç ölüm neticesini meydana getirmeye elverişli her türlü hareketle işlenebilir. Örneğin, bıçaklamak ve silahla ateş etmek gibi.
Bağlı Hareketli Suçlar
Kanuni tanımda suçun hangi hareketlerle işlenebileceğinin bizzat gösterildiği suçlara “bağlı hareketli suç”
adı verilir. Bu suçlarda, serbest hareketli suçların aksine, suçu oluşturan hareketler somutlaştırılmıştır. Çünkü yağma suçunun kanuni tarifinde, cebir veya tehditle bir malın alınmasından söz edilmektedir. Cebir veya tehdit dışındaki bir hareketle (örneğin hile ile) malın alınması halinde, yağma suçu oluşmaz.
Kesintisiz Suç
Fiilin icrasının süreklilik arz ettiği suçlara “kesintisiz suç” adı verilir. Örneğin, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, kesintisiz bir suçtur
Netice
Netice, fiilin dış dünyada meydana getirdiği değişikliktir Neticeli suçlar, ancak kanuni tanımda yer alan neticenin gerçekleşmesi ile tamamlanır. Örneğin, kasten öldürme (m. 81), kasten yaralama (m. 86) suçları, netice suçudur.
Nedensellik Bağı ve Objektif İsnadiyet
Bir neticeden dolayı sorumlu tutulabilmenin temelini, fiil ile netice arasındaki sebep-sonuç ilişkisini ifade eden nedensellik bağı oluşturur.
Fail
Fail, TCK’nın 37. maddesinde, suçun kanuni tarifindeki fiili gerçekleştiren kişi olarak tanımlanmıştır.
Bazı suçların kanuni tanımında, bu suçların ancak özel bir yükümlülük altında bulunan ve belli bir özelliğe sahip olan kişiler tarafından işlenebileceği kabul edilmektedir. Bu tür suçlara “özgü suçlar” adı verilir. Örneğin, görevi kötüye kullanma irtikâp suçlarının faili ancak bir kamu görevlisi olabilir. Sadece belirli özelliklere sahip kişiler tarafından işlenebilen suçlara “gerçek özgü suçlar” denir. Örneğin, irtikâp ve görevi kötüye kullanma suçları sadece kamu görevlilerince işlenebilecek gerçek özgü suçlardandır.
Suçun Konusu
Suçun maddi unsurlarından bir diğeri de konudur. Konusu bulunmayan bir suç olmaz suçlar “zarar suçu” ve “tehlike suçu” şeklinde bir ayrıma tâbi tutulur. Zarar suçlarında fiilin işlenmesi ile suçun konusu zarara uğratılmaktadır.
Tehlike suçlarında ise, icra edilen fiilin suç konusu üzerinde bir zarar meydana getirme tehlikesi söz
konusudur. Soyut tehlike suçlarında suçun araştırılmasına ve tespit edilmesine gerek yoktur. Örneğin, suç işlemeye alenen tahrik (m. 214), suçu ve suçluyu övme (m. 215) suçları soyut tehlike suçudur.
Somut tehlike suçlarında ise, tehlikeye sebebiyet verip vermediğinin hâkim tarafından araştırılıp tespit edilmesi gerekir. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama (m. 216); genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması (m. 170) suçları somut tehlike suçudur.
Mağdur
Her suçun, bir faili olduğu gibi; bir de mağduru vardır. Mağduru olmayan suç yoktur. Suçun mağduru, suçun konusunun ait olduğu kişidir. mağdur ancak gerçek kişi olabilir. Tüzel kişiler, mağdur sıfatını taşıyamaz; sadece suçtan zarar gören olabilir
Suçun Nitelikli Unsurları
suçların önce temel şeklinin tanımlandığı görülür. Tipik haksızlığın oluşması için aranan temel unsurları taşıyan suç tipi, o suçun temel şeklini oluşturur. Suçun temel şekline ilave edilen ve suçun temel şekline nazaran cezanın artırılmasını veya indirilmesini gerektiren unsurlara, suçun nitelikli unsurları adı verilir.
Fiilin işleniş tarzı itibarıyla nitelikli unsurlar: Örneğin, kasten öldürme suçunun canavarca hisle
veya eziyet çektirerek işlenmesi (m. 82, f. 1, b).
Fiilin işlendiği yer veya zaman itibariyle nitelikli unsurlar: Örneğin, hırsızlık suçunun gece vakti
işlenmesi (m. 143).
Failin vasfı itibariyle nitelikli unsurlar: Örneğin,
resmi belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi halinde, fail suçun temel şekline
nazaran daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaktadır
Mağdurun vasfı itibariyle nitelikli unsurlar: Örneğin, kasten öldürme suçunun kamu görevlisine
karşı işlenmesi (m. 82, f. 1, g).
Fail ile mağdur arasındaki ilişki itibariyle nitelikli unsurlar: Örneğin, kasten öldürme suçunun eş
veya kardeşe karşı işlenmesi
Suçun konusu itibariyle nitelikli unsurlar: Örneğin, hırsızlık suçunun kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına tahsis edilen eşya hakkında işlenmesi
Fiilin işlenişiyle güdülen amaç veya saik itibariyle nitelikli unsurlar. Örneğin, kasten öldürme suçunun bir suçu gizlemek,
SUÇUN MANEVİ UNSURU
Kast ve Taksir
Kast, TCK’nın 21. maddesinin birinci fıkrasında tanımlanmıştır: “Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir”
Kast
Kast, TCK’nın 21. maddesinin birinci fıkrasında, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi şeklinde tanımlanmıştır
Kastın Türleri
Doğrudan Kast
Suçun kanuni tarifindeki maddi unsurların bilerek gerçekleştirildiği hallerde doğrudan kast vardır
b. Olası Kast
TCK’nın 21. maddesinin ikinci fıkrasında, olası kast şu şekilde tanımlanmıştır: “Kişinin suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde, olası kastı vardır.”
Taksir
Bir Haksızlık Şekli Olarak Taksir
Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir”. “Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.” Taksirin cezalandırılmasının nedeni, dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlâl edilmesidir.
Taksirin Türleri
Bilinçli taksir, “kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi” dir Neticenin öngörülmesi, bilinçli taksir ve olası kast bakımından ortak unsurdur. “olursa olsun” düşüncesi ile hareket etmektedir.
Taksirli Hareketlerin Birleşmesi ve Sorumluluk
Taksirle işlenen suçlarda, iştirak hükümleri uygulanmaz. Birden fazla kişinin taksirli hareketiyle bir suçun işlendiği hallerde, sorumluluğun ne şekilde belirleneceği sorunu ortaya çıkar. Mağdur taksirle hareket etmiş olsa bile, fail kendi taksirli hareketi dolayısıyla kusuru oranında sorumlu olacaktır.
Taksirle İşlenen Suç Dolayısıyla Failin Yakınlarının Mağdur Olması ya da Kendisinin Zarar Görmesi
taksirli hareket sonucu neden olunan netice, özellikle failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmış ise, faile ceza verilmez.
HUKUKA UYGUNLUK NEDENLERİ
Görevin İfası
Bu hukuka uygunluk nedeni TCK’nın 24. maddesinin birinci fıkrasında “Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez”
Meşru Savunma
Bir saldırı ile karşılaşan kişinin, bu saldırıyı uzaklaştırmak amacıyla bir tepkide bulunması hukuk düzeni tarafından meşru görülmektedir.
Hakkın Kullanılması
TCK’nın 26. maddesinin birinci fıkrasında; “Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez” hukuka uygunluk sebebinin ceza kanunu ile düzenlenen şartları şu şekildedir: Kişi tarafından doğrudan doğruya kullanılabilen sübjektif bir hakkın bulunması Kişinin hakkını tanınma sebebinin sınırları içinde kullanması Hakkın kullanılması ile işlenen ve tipe uygun olan fiil arasında nedensellik bağının bulunması

İlginin Rızası
İlgilinin rızası, TCK’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında “Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rıza çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez.” Kişinin üzerinde mutlak surette tasarrufta bulunabileceği bir hakkın varlığı, Kişi rızaya ehil olmalıdır Rızanın Açıklanması
KUSUR
Kusur yeteneği, işlemiş olduğu fiille bağlantılı olarak kişinin algılama yeteneğine ve irade yeteneğine sahip olması anlamına gelir. Dolayısıyla kusur yeteneğinin iki unsuru bulunmaktadır: Algılama yeteneği ve irade yeteneği.
Algılama Yeteneği
Görüldüğü gibi kişinin kusurlu sayılabilmesi için işlemiş olduğu fiilin haksızlık oluşturduğunun farkında olması gerekir (haksızlık bilinci).
KUSURLULUĞU ETKİLEYEN NEDENLER
Yaş küçüklüğü -Haksız tahrik
Akıl hastalığı -Sağır ve dilsizlik
Geçici nedenler, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma Cebir ve tehdit dolayısıyla kişinin irade yeteneğinin etkilenmesi Zorunluluk hali dolayısıyla kişinin irade yeteneğinin etkilenmesi
Yaş Küçüklüğü
1.grup 0-12 yaş = ceza ve kavuşturma yok güvenlik tedbiri var
2.Grup 12-15 yaş= Algılama hükmü varsa 18, hükmü yoksa 12
3. Grup 15-18 yaş= Ceza kovuşturma var. Cezada indirim
Akıl Hastalığı
Kişinin işlemiş olduğu fiilden dolayı kusurlu sayılabilmesi için algılama ve irade yeteneğine sahip olması gerekir. Ceza yok güvenlik tedbiri var.
Sağır ve Dilsizlik
İşitme yeteneğinin yitirilmesi sonucunda konuşma yeteneği de gelişmez. Ayrıca işitme yeteneğine hiç sahip olmayan insanın algılama yeteneği de gelişmez.
Geçici Nedenler, Alkol veya Uyuşturucu Madde Etkisinde Olma ( ceza alır )
Geçici Nedenler
Kişi, kusur yeteneğine fiili işlediği sırada sahip olmalıdır. Bunun ceza sorumluluğu üzerine bir etkisi yoktur.
Zorunluluk Hali Dolayısıyla Kişinin İrade Yeteneğinin Etkilenmesi
Zorunluluk hali kusurluluğu kaldıran bir mazeret sebebini oluşturmaktadır. Zorunluluk hali çerçevesinde işlenen fiil, haksız bir fiildir
Hukuka Aykırı ve Fakat Bağlayıcı Bir Emrin Yerine Getirilmesi
Amirin memura verdiği emrin hukuka uygun olması halinde, verilen bu emrin yerine getirilmesi görevin ifası hukuka uygunluk nedeni kapsamında kalacaktır. Amirin emrinin hukuka aykırı olmasına rağmen, bu emir emredilen açısından bağlayıcı bir nitelik taşıyabilir.
Haksız Tahrik
Bir fiilin yol açtığı hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında bir suçun işlendiği hallerde haksız tahrikten söz edilir. Haksız tahrik halinde kişi, muhatap olduğu haksız fiilin kendisinde doğurduğu hiddet veya şiddetli elemin etkisi ile haksız fiili işleyen kişiye karşı tepki olarak bir suç işlemektedir.
Çeşitli Hata Halleri
Hata; yanlış bilme, bilmeme veya eksik bilme nedeniyle kişinin düşündüğü ile gerçekleşenin birbirine uymamasını ifade etmektedir.
Suçun Maddi Unsurlarında Hata
Kişinin kasten hareket ettiğinden söz edilebilmesi için, işlediği fiille bir suçun kanuni tanımındaki maddi unsurların gerçekleşmekte olduğunu bilerek hareket etmesi gerekmektedir.
Suçun Nitelikli Hallerinde Hata
Bir suçun daha ağır veya daha az cezalandırılmasını gerektiren nitelikli hallerinin gerçekleştiği hususunda hataya düşen kişi de hatasından yararlanacaktır A, gece karanlığında hasmı B’ye benzettiği kendi babası C’yi vurur ve ölümüne sebebiyet verir. Kişinin babasını vurması kasten öldürmenin nitelikli halini oluşturmaktadır. Ancak A, babasını vurduğunu bilmediği için bu nitelikli halden sorumlu olmaz.
Hukuka Uygunluk Nedenlerinin Maddi Şartlarında Hata
Hukuka uygunluk nedenlerinin maddi şartlarında hata halinde, kişinin gerçekte bir hukuka uygunluk
nedeni çerçevesinde hareket ediyor kabul edilebilmesi için gerekli şartlar oluşmamıştır.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntü
    Son mesaj
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir