Sosyal Psikolojiye Giriş Ders Notu

Cevapla
fatmakartal
Mesajlar: 1
Kayıt: 10 Oca 2019 00:32
İletişim:

10 Oca 2019 00:36

Sosyal Psikolojiye Giriş
Hayatın her anında ve her alanında, yakınlarımızın ve ait
olduğumuz kültürün içselleştirdiğimiz sesi zihnimizin
içeriğini etkiler. Duygularımızı, düşüncelerimizi ve
davranışlarımızı şekillendirmede başka insanlar çok büyük
rol oynamaktadır. Sosyal psikoloji bilimsel yöntemi
kullanarak bu rolü anlama amacındadır. Sosyal psikoloji,
insanı özellikle de başka insanlarla ilişkileri bağlamında
anlamaya çalışmaktadır.
Grup davranışlarını ve grupların insanlar üzerindeki
etkisini tahlil etmeye meraklı psikologlar, 1930’lu yıllara
gelene kadar sosyal psikolojiyi Avrupa ve Amerika’da
genç bir bilim dalı olarak kabul ettiler. Hitler
Almanya’sından kaçan çok sayıda sosyal psikoloğun
1930’lu ve 1940’lı yıllarda Amerika’daki başarılı
çalışmaları sosyal psikolojiyi güçlendirdi. Avrupa’yı kasıp
kavuran Nazizm ve Faşizm akımlarının psikolojik
kökenlerini anlama arzusu ve İkinci Dünya Savaşı’nın
gerekleri bu dönemde alanın sorduğu soruların
şekillenmesinde önemli bir unsur oluşturdu.
Sosyal psikologlara, çalışmalarına insan doğasına dair bazı
temel varsayımlar eşlik ve rehberlik etmektedir.
İnsanlar dünyayı olduğu gibi değil, kendi oldukları gibi
görmektedir. İçinde yaşadığımız gerçekliği algılayışımızda
dışarıdaki objektif dünya kadar kendi benliğimizin de rolü
vardır.
Sosyal etki çok yaygın ve güçlüdür. Hemen her duygu,
düşünce ve davranışımızda başka insanların izi vardır.
Sosyal psikologlara göre, eylemlerimizin psikolojik
kökenleri incelendiğinde sıklıkla aşağıdaki üç güdüden
biri ya da birkaçı teşhis edilebilmektedir:
1. Hayatımız üzerinde hâkimiyet sahibi olmak: Bu
güdü bizi kendimizi, başkalarını ve hayatın
bizimle alakalı kısımlarını en doğru biçimde
anlamaya ve bu bilgiyi kendi lehimize kullanıp
hayatta arzuladığımız noktalara gelmemizi
sağlamaya sevk eder.
2. Sevmek, Sevilmek, ait olmak: Başkalarıyla yakın
ilişkiler içinde olmak, onlardan kabul ve kıymet
görmek, güvenmek ve güvenilmek en temel
psikolojik ihtiyaçlarımız arasındadır. Bu nedenle,
mutluluk ve mutsuzluk hissetmemizde
başkalarıyla kurduğumuz ilişkilerin etkisi
büyüktür.
3. Benliğimizi değerli görmek: Hepimiz kendimiz
hakkında iyi hissetme eğilimindeyiz. İyi, düzgün,
sevilesi bir insan olduğumuza, bir anlamda
varoluşumuzun “doğru” olduğuna inanmak
oldukça önemli bir psikolojik ihtiyaçtır.
Ortalamanın üstü etkisi: Araştırmalar, insanların
çoğunluğunun kendilerini okul başarısı, iş performansı,
zekâ vb. pek çok alanda “ortalamanın üstünde” gördüğünü
belgelemektedir. Çoğunluğun ortalamanın üstünde olması
mümkün olmadığından, bu durumun benliğimizi değerli
görme ihtiyacından kaynaklandığı düşünülmektedir.
Sosyal Biliş
Sosyal biliş, sosyal psikolojinin “insanları nasıl anlarız,
onlar hakkında izlenimlere ve yargılara nasıl varırız” gibi
sorulara cevap vermeye çalışan alt dalıdır.
Kişi Algısı: Sosyal psikologlara göre, insanlar çoğu zaman
“bilişsel varyemez”lerdir. Başka bir deyişle karmaşık ve
yorucu hayatlarımızda sınırlı zihinsel kaynaklarımızı
idareli kullanmaya çalışırız. Başka insanlar söz konusu
olduğunda da durumun gerektirdiği kadar kafa patlatırız,
daha fazla değil.
Şemalar: Bilişsel Psikolojinin temel prensiplerinden biri,
dünyayı şemalar yardımıyla algıladığımızdır. Şemalar
hayatın değişik öğeleri hakkında zihnimizde var olan
basite indirgenmiş, genelleştirilmiş resimlerdir. Bu
şemalar bazen bireysel deneyimlerimizden damıtılmıştır,
bazen yakın çevremizin ve bizi kuşatan sosyokültürel
ortamın izlerini taşırlar. Medyanın da şemalarımızı
biçimlendirmekteki etkisi tartışılmazdır. İçerik ve
kökenleri ne olursa olsun, kullandığımız şemalar neye
dikkat ettiğimizi, neyi hatırladığımızı, nasıl tepki
verdiğimizi etkilerler.
Davranışlara Sebep Atfetme: İnsanlar hakkındaki
düşüncelerimizin önemli bir kısmını onların yaptıkları
şeyleri neden yaptığını anlama çabalarımız oluşturur.
Sosyal psikologlar genelde iki temel çeşit atıftan
bahsederler:
1. İçsel atıf: İçsel atıfta bulunmak, bir davranışı
davranışta bulunan insanın tabiatına, niyetlerine,
arzularına kısacası o insanın içsel özelliklerine
bağlamaktır.
2. Dışsal atıf: Dışsal atıfta bulunmak, bir davranışı
çevresel koşullara, davranışta bulunan kişinin
dışında yer alan birtakım sebeplere bağlamaktır.
Sosyal psikoloji, kendimizin ve başkalarının davranışlarını
açıklarken bazı hatalara yapmaya yatkın olduğumuzu
ortaya koyuyor. Bu atıfsal hatalardan iki tanesini görelim:
• Temel atıf hatası: İnsanların davranışlarını
dışsaldan çok içsel sebeplere bağlama, durumsal
ve çevresel faktörlerin rolünü dikkate almayı
ihmal etme eğilimimizdir.
• Kendine yontan atıf hatası: İnsanların başarılarını
içsel ve kalıcı, başarısızlıklarını ise dışsal ve
geçici sebeplere bağlama eğilimidir.
Sosyal Etki
İnsanların birbirine dikkatlerini, zamanlarını, paralarını,
sevgilerini, bağlılıklarını vermesini sağlayan şey sosyal
etkidir. Sosyal etki, başkalarının duygu, düşünce ve
davranışları üzerinde bir zor kullanımı olmadan söz sahibi
olabilmektir. Çok önemli bir güçtür ve her güç gibi iyiye
de kötüye de kullanılabilir.
PSİ103U-PSİKOLOJİ
Ünite 5: Sosyal Psikoloji
2
Sosyal psikologlar iki tür sosyal etkiyi birbirinden
ayırırlar:
1. Bilgilendirici sosyal etki: Hayat içinde bazı
durumlarda doğru davranışın ne olduğundan emin
olamayız. Böyle durumlarda çevremizdeki
insanlardan durumun ne gerektirdiğine dair
ipuçları almaya çalışırız.
2. Normatif sosyal etki: Duygu, düşünce ce
davranışlarımızı sevilme, kabul görme,
dışlanmama gibi arzularla değiştiriyor,
başkalarına uyduruyorsak, burada normatif sosyal
etki söz konusudur. Hepimiz normlara az çok
uyarız, hepimizin kendimizi birine ya da
birilerine beğendirmek için –bilinçli ya da
bilinçsizce- davranışlarımızı değiştirebiliriz. Bir
grup ya da bir insan bizim için ne kadar
önemliyse, üzerimizdeki normatif sosyal etkileri
de o derece büyük olur.
Sosyal etki altında gerçekleşen bir başka davranış türü de
itaattir. İtaat, bireyin kendine bir otorite figürü tarafından
yöneltilmiş bir talebe ya da buyruğa uymasına denir.
İtaat ile ilgili hatta sosyal psikoloji ile ilgili en bilinen
deney Stanley Milgram’ın deneyleridir. Bu deneyde
Milgram insanların kötücül bir otoriteye nereye kadar itaat
edeceklerini ölçmek istedi. Onu bu deneyi yapmaya iten
ise, Nazi Almanyası savaş suçlularının yargılanırken
sürekli, “ben kötü bir şey yapmadım, sadece bana verilen
emirleri yerine getirdim”, ben şahsen kimseyi
öldürmedim, yalnızca Auschwitz’deki imha programının
başındaydım, emirleri veren Hitler’di” gibi ifadeler
kullanmalarıydı. Milgram, deneklere çalışmasının
maksadını “cezalandırmanın öğrenme üzerindeki etkisini
araştırmak” şeklinde yansıtmıştı. Denekler laboratuvar
ortamında öğretmen ya da öğrenci olarak kura ile
atanıyorlardı ancak hepsi öğretmen olarak atanacak
şekilde belirlenmişti. Yapmaları gereken, kelime
ezberlemeye çalışan ve bir tür elektrikli sandalyeye bağlı
bulunan diğer deneği test etmek, sorulara yanlış cevap
verdikçe onu elektrik şoku vererek cezalandırmaktı.
Denekler bir şok jeneratörünün önüne oturuyorlar ve 15
volttan 450 volta kadar, 15 voltluk aralıklarla belirlenmiş
kolları yönetiyorlardı. Öğrenci her yanlış yaptığında
verilen şok 15 volt arttırılacaktı. Deney sonucunda
deneklerin yüzde &%’inin, öğrencinin çok acı çektiğini ve
yalvardığını gördükleri halde 450 volta kadar çıktığı
belirlenmiştir. deneyin başında bu oran diğer
psikiyatristler tarafından bin kişide bir olarak tahmin
edilmişti.
Sosyal psikolojinin en temel ve en eski sorunlarından biri,
grubun bireyi nasıl etkilediğidir.
Sosyal Kolaylaştırma: Başkalarıyla bir arada bulunmanın
yarattığı sosyal uyarılma hâli bize basit gelen, hakim
olduğumuz alandaki performansımızı iyileştirir, bize zor
gelen ya da yabancısı olduğumuz konulardaki
performansımızı ise kötüleştirir.
Sosyal Kaytarma: Bir hedefe doğru grup içinde çalışmanın
-aynı hedefe doğru tek başına çalışmaya kıyaslamotivasyonu ve sarf edilen eforu düşürebiliyor olmasına
sosyal kaytarma adı verilmiştir.
Grup Kutuplaşması: Bir grubun bir konu hakkındaki
başlangıçtaki eğilimi neyse, grup içi etkileşimlerin o
eğilimi daha aşırı hale getirmesine denir.
Kitlelerin Bilgeliği: Ortaklaşa grup aklının sıklıkla tek tek
uzmanların verdiği cevapların ya da yaptığı tahminlerin
önüne geçmesine kitlelerin bilgeliği adı verilmektedir.
Sosyal İlişkiler
Hayatımız insanlarla ve sosyal ilişki ağlarıyla çepeçevre
sarılı geçer. İnsanlar arası ilişkilerin sevgi ve aşktan
cinayet ve soykırıma uzanan, aydınlık ve karanlık türlü
türlü yüzleri vardır.
Saldırganlık ve Şiddet: Bir başkasına zarar verme niyetiyle
yapılmış davranışa saldırganlık denir. Saldırganlık, yüksek
dozda zor kullanımı ve fiziksel zarar da içeriyorsa buna
şiddet denmektedir.
Bireyler bazen bir hedefe ulaşmak için bilinçli ve planlı
olarak saldırganca davranışlarda bulunurlar,; bazense
saldırganlıkları anlık tahriklerin sonucudur. Her iki
durumda da saldırganlık ve şiddete başvurmanın temel
sebeplerinden biri bireyin ulaşmaya çalıştığı bir hedef
konusunda kendini engellenmiş hissetmesidir. Saldırgan
davranışların kökenlerini öğrenmek için sorulan
“saldırganlık doğuştan mı gelir, yoksa sonradan mı
öğrenilir” sorusunun yanıtı “her ikisi de”dir.
İşbirliği ve Yardım: İşbirliği bireylerin ve grupların
refahını arttıran, toplumların gelişmesi için hayati önem
taşıyan bir olgudur. İnsanların başkalarına güvenmesi,
onların üzerlerine düşeni yapacağından şüphe duymaması
işbirliğini arttıran kilit faktörlerdendir.
Yardım Davranışı: Bir başkasına faydası dokunacak bir
davranışta bulunmaya yardım etmek denir. Herkes
toplumsal normları öğrense hayırseverliğin, cömertliğin,
iyilikseverliğin arzulanası şeyler olduğunu bilse bile,
herkes eşit düzeyde yardım davranışında bulunmaz.
Bireysel faktörler ve kişilik özellikleri de yardım
davranışını belirlemede rol oynar. Yardım davranışında en
net fark yaratan etmenlerden biri empatidir.
Empati, “bir anlığına kendini başkasıyla karıştırma”,
“kendini başkasının yerine koyup onun hissettiklerini
hissedebilme” gibi şekillerde tanımlanır. Empati düzeyi
yüksek insanlar yardıma ihtiyacı olan birini gördüklerinde
eyleme geçmeye çok daha yatkındırlar.
Gruplar arası İlişkiler: Hayatlarımızı birbirinin içine
geçmiş küçük ve büyük gruplar içinde sürdürürüz. Aile,
arkadaş çevresi, doğduğumuz şehir, doğduğumuz ülke,
desteklediğimiz siyasi parti, mesleğimiz, üyesi olduğumuz
dernek, hep kimliğimizi tanımlayan gruplardandır. Bu
gruplardan kimilerinin içine doğarız, kimilerini ise bilinçli
olarak seçeriz. Her durumda bir gruba ait olmak ve bu
PSİ103U-PSİKOLOJİ
Ünite 5: Sosyal Psikoloji
3
grupla kendini özdeşleştirmek bir “biz” ve “onlar” algısı
yaratır. İnsanlar, “biz”i (iç grup) “onlar”a (dış grup) tercih
ederler. İç grup kayırmacılığı, ve dış gruba yönelik
düşmanlık büyük ölçüde benliğimizi değerli görme
ihtiyacımızın bir sonucudur. Bireylerin kendi gruplarının
üyelerine olumlu özellikler atfetmeleri ve onları dış gruba
tercih etmeleri asgari grup etkisi olarak adlandırılmaktadır.
Bununla birlikte gelen bir başka yaygın eğilim ise dış grup
üyelerinin kendi içlerindeki benzerliği abartmaktır. Buna
dış grubun homojenliği yanılgısı denir.
Önyargı: Bireyler hakkında yalnızca grup üyeliklerine
bakılarak oluşturulmuş ve genellikle olumsuz tutumlara
önyargı denir. Buradaki kritik unsur, önyargının hedefi
olan kişinin kendine yönelen tepkiyi belirleyecek şahsi bir
şey yapmamış olması, yalnızca belli bir gruba mensup
bulunmasıdır. Önyargılar birer tutumdur ve her tutum gibi
bilişsel, duygusal ve davranışsal boyutları vardır. Grup
üyelerinin beslediği özelliklere dair inançlar önyargının
bilişsel boyutunu oluştururlar ki bunlara kalıp yargı da
deriz. Kalıp yargılar, en basit anlamıyla bireylerin
zihinlerinde gruplar hakkında var olan şemalardır.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntü
    Son mesaj
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 10 misafir