Siyasi tarih 1 final notları

Cevapla
ayşe65295
Mesajlar: 1
Kayıt: 06 Oca 2019 22:32
İletişim:

06 Oca 2019 22:37

Siyasi Tarih I Final Notları 1.doc
19.Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunun Genel Görünümü

• Osmanlı devleti 19.yüzyılın başlarında dünyaya yön veren bir güç sayılmasa bile, yine de dünyadaki güçlü devletlerden biriydi. Bu güçlülük gerek toprak büyüklüğünden gerekse konumundan kaynaklanıyordu.
• İslam dünyası önemli ölçüde Osmanlının koruması altındaydı.
• Ümmet anlayışı ulus ve kavim anlayışlarından önce geliyordu.
• Müslüman olanlar orduda, Müslüman olmayanlar ise vergi vermekle yükümlüydü.
• 19.yüzyıl bir ulusçuluk çağıydı ve içinde birçok ırkı, dini, dili, kültürü barındıran Osmanlı devletinin özellikle Balkanlarda kendinden uzak olan kitleyi tek bir yapı içinde tutması çok zordu. Bunda Rusya ve Avusturya’nın Balkanlardaki politikaları da etkilidir.
• Osmanlı devleti aynı zamanda bu dönemde ekonomik açıdan da zayıflamıştı ve Sanayi Devriminin tümüyle dışında kalmıştı.
• Osmanlı Devleti bu dönemde dış politika da bir “denge politikası” izlemiştir.


Osmanlı Devletinin Parçalanma Nedenleri

1-) Sanayi devriminin dışında kalınması ve Fransız devriminde olduğu gibi bir burjuva sınıfının Osmanlıda ortaya çıkmayışıdır. Ayrıca bu dönemde ticaret ve ihracat Greklerin, Yahudilerin, Ermenilerin ve Kuzey Afrika Araplarının elinde kalmıştır.

2-) Sanayi devrimi sonucunda Avrupa ordularında gerçekleşen büyük teknik ve lojistik gelişmelerin Osmanlı yöneticilerince çok geç ve etkisiz bir biçimde izlenmesi

3-) Yeniçeri Ocağının yozlaşmasıdır. Bunun nedenlerinden biri de eski Osmanlı sultanlarının savaşlarda ordunun başında yer almasına karşın, bu dönemdeki sultanlar ordunun başında bulunmayışıdır.

4-) Fransız Devrimiyle birlikte güçlenen ulusçuluk akımıdır. Osmanlı devleti çok uluslu bir devlet olduğu için Osmanlının Balkan ve Ortadoğu’daki topraklarında yaşayan farklı uluslar dış güçlerinde desteğiyle hızla bağımsızlıklarını kazanmaya başlayacaklardır.

5-) Osmanlı yüksek kademe yöneticilerinin siyasetten ve yönetimden anlamayan kişiler olması sonucu merkezi otoritenin yıpranması ve eyaletlerin valilerin, paşaların eline geçmesidir.

• Bu dönemde merkezi otoritenin zayıflaması, vergi sistemini çökeltmiştir. Tımar sisteminden, iltizam sistemine geçilmiştir.

6-) Ekonomik ve mali durumun kötülüğü de parçalanma nedenleri arasındadır. Bunun nedeni ise hem sanayi devriminin dışında kalınması, hem çığ gibi büyüyen kapitülasyonlar hem de Rusya ile yapılan savaşlar sonucu ortaya çıkan büyük maliyettir.

7-) Din işlerinin devlet işlerine karıştırılması, reform ve yenilik hareketlerini baltalamıştır. Bu da parçalanma nedenlerinden biridir.

8-) Rusya’nın Osmanlı devleti aleyhine genişleme ve Türk boğazlarından sıcak denizlere inme politikası ve İngiltere’nin Osmanlıyı yıkma politikasına başlaması da parçalanma nedenlerinden biridir.



Napolyon Dönemindeki Osmanlı-Rus Savaşı

• Napolyon’un 1798’de Mısır’a saldırısı sonucu, Osmanlı Devleti aynı yıl Rusya ile bir antlaşma imzalamıştı. Bu antlaşma, Osmanlının Rusya ile yaptığı ilk ittifak antlaşmasıdır.
• Bu antlaşmanın hükümlerine göre, Rus donanması boğazlardan serbestçe geçebilecek, ancak savaş bittikten sonra Karadeniz’e çekilecekti.
• Bu antlaşma ile Osmanlı, “boğazların kapalılığı” ilkesinden ödün vermiştir.
• Daha sonra ikinci bir ittifakla Rusya’ya verilen ödünler genişletilmiştir.
• Rusya’ya boğazlarda sağlanan bu üstünlük, İngiltere’yi endişelendirmiştir. İngiltere bu durumu uluslar arası bir yükümlülük haline getirmeye çalışmıştır. İngiltere’nin bu hamlesi Osmanlının başına yüzyıl boyunca sürecek bir “boğazlar sorunu” çıkacaktır.
• 1805 yılında Rusya’ya verilen bu ödünler, bir yıl sonra çıkacak olan Osmanlı-Rus Savaşı ile ortadan kalkacaktır.
• 1806 tarihinde başlayan ve 1812 Bükreş Barış Antlaşmasıyla ona ermiştir.
• Bu savaşın çıkmasının nedeni ise, Rusya ile savaşmakta olan Fransa’nın Osmanlı devletini kışkırtması ve padişahın Eflak ve Boğdan beylerini görevden almasıdır.
• Bu savaş ve antlaşma sonucunda, Prut akarsuyu sınır olmuş, Sırbistan’a bazı ayrıcalıklar verilmiştir. Bu Balkanlarda ilk ulusçuluk kıvılcımı ve bu yönde verilen ilk ödündür.

Yunanistan’ın Bağımsızlığını Kazanması ve 1828–1829 Osmanlı-Rus Savaşı

• Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasının önemi, Osmanlı Devletinin parçalanmasında yeni bir süreci başlatmasıdır. Bu süreç ise, ulusal azınlıkların bağımsızlıklarını kazanarak imparatorluktan ayrılması olarak ifade edilebilir.
• Yunanistan’ın ve genel olarak Balkan uluslarının kolayca bağımsızlıklarını kazanmalarında etkili olan bir başka unsur da vardır.
• Bu unsur, Güneydoğu Avrupa toprakları Osmanlı devletince yönetilmekteyse de, bölgede din, eğitim, ticaret ve maliye büyük ölçüde Greklerin ve öteki Balkan uluslarının elindedir ve eyaletler bölgesel özerkliğe sahiptirler. Ayrıca Fatih döneminden beri Yunan Patrikhanesinin faaliyetlerine hoşgörüyle bakılmıştır.
• Fatih’in bu hamlesi, güçlü bir Ortodoks Kilisesinin varlığı, Hıristiyan dünyasında sürekli bir ikililik sonucunu doğuracağından akılcı bir politika olarak da gözükebilir.
• Yunanistan’ın bağımsızlığı için çaba gösteren iki devlet vardır. Bunlar Fransa ile Rusya’dır.
• 1815 Viyana Kongresinden güçlü çıkan Rusya, Grek ülkesinden ulusçu duyguları alabildiğine kışkırtmış, 1821 yılında Mora’da çıkan ayaklanmada başrolü oynamıştır.
• İngiltere’de bu tarihten itibaren Osmanlının toprak bütünlüğünü koruma politikasından vazgeçerek bu bağımsızlık hareketine destek vermiştir. Bunun nedeni ise, Grek yarımadasının Rus etkisi altına girmesini engellemek ve İngiliz yardımlarından doğacak minnet duygularından yararlanıp Grekler üzerinde etki kurabilmekti.
• Osmanlı Devleti Grek Ayaklanmasını Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’nın yardımıyla bastırmayı başarmışsa da, gerek 1827 de bir İngiliz-Fransız-Rus donanmasının Osmanlı donanmasını Navarin’de yakması, bu savaşın hızını kesmiştir.
• Bunların yanında 1828 yılında başlayan Osmanlı-Rus Savaşı, Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasında önemli bir unsur olmuştur.
• 1829 Edirne Antlaşması ile Osmanlı Yunanistan’ın bağımsızlığını kabul etmek zorunda kalmıştır.





Kavalalı Mehmet Ali Paşa Ayaklanması (Mısır Sorunu)

Temeli

• Mehmet Ali Paşa ayaklanması, önceleri bir iç sorun niteliğindeyken, Avrupa devletlerinin Osmanlı İmparatorluğunun talebi üzerine müdahaleleriyle uluslar arası bir nitelik kazanmıştır.
• Bu ayaklanmanın temel nedeni, İstanbul’un ekonomik ve askeri bakımdan zayıflaması ve buna karşılık Mehmet Ali Paşa yönetimindeki Mısır’ın güçlenmesidir.
• Yüzeysel nedeni ise, Mehmet Ali Paşanın Navarin’de yanan donanmasını yeniden kurmak için, Suriye’nin ormanlarından yararlanmak ve bu yüzden Mısır’ın yanında Suriye valiliğini de istemesidir.
• Ancak bunların ötesinde, Mehmet Ali Paşanın başka hedefleri de vardı. Bunlar, İstanbuldan bağımsız hareket etmek, Mısır valiliğini babadan oğla geçirmek ve Suriye’yi, Anadolu’yu hatta tüm Osmanlı devletini ele geçirmek.
• Mehmet Ali Paşa bu emellerini gerçekleştirebilmek için ve güçlenmesi gerektiği için, Mısır’ın ekonomik yaşamına el attı. Tarım ve ticarette hızlı gelişmeler sağlanırken, bayındırlık alanında da yatırımlar yapıldı. Dolayısıyla da Mısır’ın geliri hızla arttı. Ayrıca Avrupa ordularındaki teknik gelişimleri de takip etti. Avrupa’ya öğrenciler gönderdi.
• Mehmet Ali Paşa, İstanbul’un direktiflerine ilk başlarda uyuyordu. Örneğin; Osmanlıları çok uzun süre uğraştıran Vehhabi ayaklanmalarını, oğlu İbrahim Paşa komutasında gönderdiği bir ordu ile birkaç yıl içinde bastırmıştı.
• Bu İstanbul’u memnun ediyor, ancak İstanbul hiçbir zaman Mehmet Ali Paşaya tam bir güven duymuyordu.

Ayaklanma

• Mehmet Ali Paşa Mora Ayaklanması sonrasında başına buyruk hareket etmeye başladı.
• Paşanın bu tutumu İstanbul’da kızgınlık yaratmışken, Mora Ayaklanması sırasında üzerine düşen görevi yapmış olduğunu ileri sürerek, Girit ve Suriye valiliklerini de istedi. II. Mahmut o an için bir çatışmaya girmek istemediğinden Girit Valiliğini vermeye razı oldu.
• Daha sonra gelişen olaylar sonucunda Şam’da çıkan ayaklanmanın ardında da Mehmet Ali Paşa olduğunu anlayan II.Mahmut şeyhülislamdan aldığı fetva ile Mısır valisini “asi” olarak ilan etti ve İbrahim Paşanın üzerine bir ordu gönderdi.
• Osmanlı ordusu büyük bir yenilgiye uğradı. Mehmet Ali Paşa savaşa son verilmesini isteyerek Suriye’yi talep etti. Ancak İstanbul tarafından reddedildi ve savaş tekrar başladı.
• Konya’da yapılan savaşı da İbrahim Paşa kazanınca, II.Mahmut yine anlaşmayı seçmektense, Avrupa devletlerinden yardım istemeyi seçti ve böylece Mısır sorunu uluslar arası bir nitelik kazandı.
• Bu dönemde “denize düşen yılana sarılır” misali Rusya’dan yardım istendi. Rusya bu durumu memnuniyetle karşıladı. Rusya’dan yardım istenmesinin sebebi ise, diğer Avrupa Devletlerinin de başında olan 1830 devrimlerinden dolayı yardım edecek durumda olamamalarıdır.
• İbrahim Paşa İstanbul’ a doğru ilerlemekteydi. İstenen yardım sonucu Rus donanması İstanbul Boğazına girdi. Bu durum İngiltere ve Fransa’yı endişelendirdi. Rusya’nın bu bölgede hüküm sürmesi hiçbir zaman kabul edilemezdi.
• Bunun üzerine İngiltere ve Fransa Mehmet Ali Paşayı barış yapması için zorlamaya başladılar. Ancak paşa anlaşmaya yanaşmadı. Rus ordusu iyice boğaza girmeye başlayınca paşaya olan baskıyı artırdılar. Osmanlı halkı da Rusya’dan yardım alınmasından hoşlanmadı.
• Bu koşullar altında her iki tarafta barışa yanaştı ve 14 Mayıs 1833’te Kütahya Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile Mehmet Ali Paşa ve İbrahim Paşaya Şam, Cidde ve Adana valilikleri de verildi.
• Ancak bu iki devlet arasındaki bir anlaşma değil, padişahın bir fermanıydı. Yani ne verilmişse geri alınabilirdi.
• Bu antlaşmadan sonra Rusya ile Osmanlı devleti arasında bir ittifak antlaşması (Hünkâr İskelesi Antlaşması) imzalandı. Bu antlaşmanın hükümlerine göre taraflardan birine saldırı durumunda, öteki taraf askeri yardımda bulunacaktı. Bu antlaşma ile ilk defa boğazlar üzerinde bir devlet söz söyleme hakkı elde etti. Bu anlaşmaya İngiltere ve Fransa tepki göstermişlerdir.
• Mehmet Ali Paşa ayaklanmasının ikinci aşaması 1839 yılında başlar. Bağımsızlığın yollarını arayan Mehmet Ali Paşa ve verdiği ödünleri geri almak isteyen II.Mahmut, paşanın valiliklerin babadan oğla geçmesini talep etmesi ve II.Mahmut’un bunu reddetmesiyle Nizip’te savaşa giriştiler. Savaşı İbrahim Paşa kazandı.
• İngiltere ve Fransa’nın önerisiyle Londra’da bir konferans toplandı. Konferans sonunda da bir ferman ile Mısır valiliği babadan oğla geçmek üzere Mehmet Ali Paşaya verildi ve bundan sonra Mısır valilerine “hidiv” denmeye başlandı.
• Daha sonra Rusya, İngiltere, Fransa, Avusturya ve Prusya’nın içinde bulunduğu 1841 tarihli Londra Antlaşması imzalanarak boğazlar statüsü karara bağlandı. Bu antlaşmayla Osmanlı büyük ölçüde rahatladı. Antlaşmanın hükümlerine göre Osmanlı devleti, barış durumunda boğazları her türlü savaş gemisine kapalı tutacaktı.

1838 Ticaret Antlaşması (Balta Limanı Antlaşması)

• Bu antlaşma ile Osmanlı gümrük duvarları indirilmiş ve devletin yarı sömürge haline gelme süreci başlamıştır.
• Bu antlaşma ile Osmanlı imparatorluğu bir tür açık pazar haline sokulmuştur.
• Artık Osmanlı imparatorluğu için ekonomik bir bağımsızlıktan söz etme olanağı kalmamıştır.
• Bu antlaşma Osmanlı imparatorluğunun kapitalist siteme entegre olduğu antlaşmadır.
• Sonuç olarak İngiltere’nin Akdeniz’deki üstünlüğü özellikle ticaret alanında bir kez daha kurulmuştur.

Tanzimat Fermanı (3 Kasım 1839)

• 1839 yılında Abdülmecit’in tek taraflı iradesiyle Mustafa Reşit Paşa tarafından Tanzimat Fermanı ( Gülhane Hattı Hümayunu) ilan edilmiştir.
• Bu ferman devletin yapısında bir değişiklik getirmemiştir.
• Bu ferman can ve mal güvenliği gibi bazı hakları tanımış vergi ve askerlik konularında bazı yenilikler ortaya çıkarmıştır.
• Bu ferman ile Müslüman ve Hıristiyan tebaa arasında mutlak bir eşitlik sağlanmıştır. Müslüman tebaa buna tepki göstermiştir.
• Tanzimat’ın ilanında yabancı devletlerin sempatisini kazanma isteği de etkili olmuş ve bu devletlerin zaman zaman Osmanlı devletinin içişlerine karışma olanağı doğmuştur.

Tanzimat Fermanı ile Fransız Devrimi Haklar Bildirisi Farkı

Tanzimat, Fransız Devriminde ilan edilmiş bulunan Haklar Bildirisi gibi bir halk hareketi sonucu ortaya çıkmış olmayıp, yönetici tarafından tek taraflı olarak verilen ve dolayısıyla gerektiğinde geri alınabilecek olan bazı temel hakları tanımış oluyordu.





Islahat Fermanı (18 Şubat 1856)

• Kırım Savaşının sonlarına doğru İngiltere ve Fransa, Osmanlıyı, Hıristiyan tebaaya yeni güvenceler verilmesi adına baskıda bulunuyorlardı.
• Osmanlı ise Tanzimat Fermanının tam bir eşitlik getirdiğini ve yeterli olduğunu söylüyordu.
• Baskılara Avusturya da katılınca 18 Şubat 1856 da “Islahat Fermanı” ilan edilmek zorunda kalındı.

Tanzimat Fermanı ile Islahat Fermanı Farkı

• Tanzimat’ın ilan edilmesinde, imparatorluk içindeki gidişatı düzeltmek isteyen yöneticilerin çabalarını ağırlıklı olarak gözlemlemek mümkünken, Islahat Fermanı neredeyse tümüyle dıştan empoze edilmiş ve zorlanmıştır.
• Islahat Fermanı, Tanzimat Fermanının hükümlerini biraz daha genişletmiş ve açıklık getirmiştir.

Kırım Savaşı

• Kırım Savaşının temel nedeni, Rusya’nın Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki emelleri ve Akdeniz politikasıdır.
• Fransa ve İngiltere’nin kendi “Doğu politikaları” çerçevesinde Osmanlıyı desteklemeleri de üzerinde durulması gereken bir nedendir. Zaten Rusya önce Osmanlının paylaşılması konusunda diplomatik görüşmelerde bulunmuş, İngiltere’yi ikna edemeyince Kudüs’teki “kutsal yerleri” bahane ederek savaş çıkartmıştır.
• Rusya, Osmanlı İmparatorluğu içindeki Ortodoks tebaanın Rusya’nın güvencesi altında olduğunun doğrulanması ve açıklanmasını istiyordu. Osmanlı İmparatorluğu bu isteği reddedince, 22 Haziran 1853’te Rus orduları Eflak ve Boğdan’a girdiler.
• Sultan Abdülmecit ise Meclisin ricası doğrultusunda 29 Eylül 1853’te Rusya’ya savaş açtı.
• Savaş ilk başlarda Osmanlı lehine sürüyordu. Ancak Sinop’ta Osmanlı filosu batırılınca iş değişti.
• Rusya’nın İstanbul’u denizlerden zorlayabileceğini anlayan İngiltere ve Fransa olaya müdahale etti ve 12 Mart 1854’te İngiltere, Fransa ve Osmanlı İmparatorluğu arasında “İstanbul Antlaşması” imzalandı. Rusya bu üç devlet karşısında yalnız kaldı.
• İngiltere, Rusya’yı barışa zorlamak için Kırım’a çıkılmasını istiyordu. Bunun üzerine Sivastopol’un alınmasına karar verildi.
• Kanlı çatışmalar yaşandı. Sivastopol düştü ve artık Rus ordusunun savaşa devam edecek gücü kalmadı. Bunun üzerine Rusya barış önerilerini kabul etti ve Paris Barış Konferansının toplanması kararlaştırıldı ve Paris Barış Antlaşması imzalandı.

Savaşın Sonuçları

• Rusya’nın Avrupa’daki etkisi azaltıldı.
• Fransa’nın prestiji yükseldi.
• Sınırlarda herhangi bir değişiklik olmadı.
• Osmanlının bağımsızlığıyla toprak bütünlüğü Avrupa devletlerinin güvencesi altına kondu. Bu da Osmanlının zayıflığının göstergesidir.
• Bu savaş sürecinde Osmanlı devleti Avrupa devletlerinden borç almış ve daha sonra bu borçların altından kalkamayınca, Avrupa devletlerinin mali denetimi altına girmiştir.
• Osmanlı devleti Eflak ve Boğdan’ın özerkliğini kabul etmiş ve Sırbistan’a verilen ayrıcalıklar genişletilmiştir.
• Kırım Savaşı sürecinde Rusya ile Fransa’nın arasının düzgün olmasının mümkün olmamasının nedeni: Fransa’nın, Akdeniz’i kendi egemenlik alanı olarak görmesi ve Rusya’nın Akdeniz üzerindeki emellerinden endişe duymasıdır.

Kırım Savaşı sürecinde İngiltere’nin Rusya’dan endişe duymasının sebebi: İngiltere’nin Rusya’nın Akdeniz’e inmesinden ciddi olarak endişe duymasıdır. İngiltere’nin bu endişesi, Hindistan yolunun tehlikeye düşmesidir. Ayrıca Akdeniz’i tümüyle Fransa’ya bırakmak istemeyen İngiltere, bu süreçte Fransa ve Rusya’ya karşı, Osmanlı İmparatorluğunun toprak bütünlüğünü korumaktan yana olmuştur.

93 Harbi (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı)

Savaşın Nedenleri

• Rusya’nın 1870’lerden sonra Panslavist bir politika izlemeye başlaması
• Bir vergi sorunu nedeniyle, Hersek halkının 1875 yılında ayaklanması ağır basmaktadır.

Osmanlı devletinin ağır bir yenilgiye uğramasının nedeni ise, Rusya, Avusturya ve Almanya’nın birlikte hareket etmeleri ve ortak bir politika izlemeleridir.

Rusya’nın 1870’lerden sonra Panslavist bir politika izlemesinin nedeni, bu yolla içinde Sırp azınlığı olan Osmanlı devletinin parçalanmasını hızlandırmak ise, ikinci nedeni 1871’de Alman ulusal birliğinin kurulmuş olmasıdır.

• 1875 yılında Hersek’te çıkan ayaklanmalar sonucu Osmanlı Devletine bölgede reform yapılması konusunda baskı yapıldı. Baskı başarısız olunca 1871’de Rusya ile Avusturya aralarında Peşte Antlaşmasını imzaladılar.
• Hersek’te çıkan ayaklanmalara Sırbistan ile Karadağ da eklenince tüm Balkanlar kaynamaya başladı.
• Balkan sorununu çözümlemek için Berlin’de, İstanbul’da ve Londra’da konferanslar düzenlendi. Ancak hiçbirinden sonuç alınamayınca artık savaş kaçınılmaz hale geldi.
• Savaş Rusya’nın 24 Nisan’da Rumeli sınırını geçmesiyle başladı.
• Avusturya, İtalya ve Fransa tarafsızlıklarını açıkladı.
• Savaş Osmanlı adına kötü gidiyordu. Osmanlı 18 Ocak’ta Edirne’yi boşalttı ve Ruslar 22 Ocak’ta Edirne’ye girdi.
• Boğazların Rusya’nın eline geçeceğinden endişe duyan İngiltere duruma müdahale ederek, güçlü bir donanma gönderdi.
• 31 Ocak’ta Rusya ile Osmanlı arasında mütareke imzalandı ve Rus genel karargahı Ayastefanos Antlaşmasını imzalamak zorunda kaldı.

Ayastefanos Antlaşması (3 Mart 1878)

• Osmanlıya bağlı, özerk ve sınırları çok geniş bir Bulgaristan Prensliği kurulacaktı.
• Romanya, Sırbistan ve Karadağ bağımsızlıklarını ilan edecekti.

 Bu barışa en büyük tepki Avusturya ve İngiltere’den geldi.
 Avusturya’nın tepki göstermesinin nedeni, Rusya’nın Peşte Antlaşmasını çiğneyerek Avusturya’nın Balkanlardaki çıkarlarını dikkate almamasıdır.
 İngiltere’nin tepki göstermesinin nedeni ise, Rusya’nın gerek Balkanlarda gerekse Doğu Anadolu yaylasında üstün duruma geçerek, İngiltere’nin imparatorluk yolunu tehdit eder duruma gelmesidir.
 Avusturya ile İngiltere bu sebeplerden dolayı Rusya’ya baskı yaparak Ayestefanos Antlaşmasının değiştirilmesini istediler ve sonrasında aynı yıl Berlin Barış Antlaşması imzalandı.
 Berlin Antlaşmasıyla Bulgaristan’ın sınırları daraltılmış, Romanya, Sırbistan ve Karadağ’ın bağımsızlıkları korunmuş, Girit Adası özerklik kazanmıştır.
 İki büyük devlet, Avusturya ile İngiltere, Osmanlı devletinin toprak bütünlüğünü koruma politikasını bu tarihten itibaren bırakmışlardır.
 Bu antlaşmadan sonra bu iki devletten boşalan yeri Almanya alacaktır.
 Bu antlaşma ile Rusya istediği kadar güçlü bir Slav devleti kuramamış, Avusturya ise Bosna Hersek’i tam anlamıyla sınırları içine katamamıştır.
 Bölgenin Avusturya’nın yönetimine girmesi, Sırbistan’daki ulusçu duyguları körüklemiştir.
 Berlin düzenlemesi Balkan bunalımlarının belki de I.Dünya Savaşının temelini oluşturur.

İngiltere’nin Değişen Politikası: İngiltere’nin Osmanlı Devletini parçalama politikasının ilk göstergesi, Kıbrıs adasının işgal ve yönetimini ele geçirmesidir.

I.Meşrutiyet (1876)

• Osmanlı Devletinin siyasal yapısını değiştirmeyi amaçlayan ilk hareket, 1865 yılında Yeni Osmanlılar Cemiyetinin kurulmasıdır.
• Bunun amacı, mutlak monarşinin yerine, anayasal bir monarşi kurmak, yani monarkın yetkisini halkın temsilcilerinden oluşan bir parlamento ile sınırlamaktır.
• Bu cemiyetinde etkisiyle, 1876’da Mithat Paşa ve arkadaşlarının çabalarıyla yeni padişah II.Abdülhamit Meşrutiyeti ilan etti.
• 1876 Anayasası devletin siyasal yapısında sürekli bir değişiklik getiremedi.
• Padişahın yetkilerine gerçekte bir sınırlama konulamamış, yürütme yetkisi yine onda toplanmıştı. Yani son söz ona aitti. Bunun bir göstergesi olarak “sürgün maddesini” gösterebiliriz.
• II.Abdülhamit, bir yıl sonra başlayan Osmanlı-Rus Savaşını bahane ederek, meclisi feshetmiş ve anayasayı rafa kaldırmıştır.
• 1876 Anayasasının Türk siyasal tarihindeki önemi, mutlakıyete indirilmek istenen ilk darbe olması ve daha sonraki anayasal gelişmelerin başlangıcını oluşturmasıdır.

Osmanlı Devletine Yeni Bir Dost: Almanya

• 1878’de Kıbrıs ve 1882’de Mısır’ın İngiltere tarafından işgali, Londra ile İstanbul arasındaki ilişkileri soğutmuştu ve II.Wilhelm bu boşluğu doldurmaya kararlıydı ve bunun için ziyaretlerde bulundu.
• Bunun için bu dönemlerde Alman paşaları Osmanlı ordusunu yeniden düzenlemek ve güçlendirmek için çalışmış, Alman tüccar ve bankerleri Osmanlı devletine gelmişlerdir.
• Haydarpaşa-Bağdat demiryolunun yapımı için Alman Anadolu Demiryolları Şirketine verilecek ayrıcalıklar, II.Wilhelm’in ziyaretlerinin amaçlarından biriydi.
• 1902 yılında İstanbul’dan Bağdat’a kadar demiryolu yapımı projesi Alman şirketine verildi. Bu proje, Basra Körfezine kadar bitirildiği takdirde, büyük deniz imparatorluğu olan İngiltere, Almanya karşısında sömürge avantajını yitirmiş olacaktı. Bu yüzden bu demiryolu Almanya için önemliydi.






Bosna Hersek Bunalımı

• 19.yüzyılın sonlarına doğru dünyada sömürgeleştirilebilecek alan kalmadığından, bu yüzden Avrupa devletleri arasındaki ekonomik ve siyasal çatışmalar Avrupa’nın içine ve özellikle Balkanlar bölgesine gelmişti.
• 1908 tarihli Bosna Hersek Bunalımı, I.Dünya Savaşının provası olarak değerlendirilebilir.
• Bosna Hersek bunalımının temelinde iki unsur vardır:
• 1878 Berlin Antlaşmasıyla işgal ve yönetimini eline geçirdiği bu bölgeyi, Avusturya’nın ilhak etmek istemesi,
• 1904-1905 savaşında Japonya’ya yenilen Rusya’nın Boğazlar yoluyla sıcak denizlere çıkmak istemesidir.
• 5 Ekim 1908’de Avusturya, Bosna Hersek’i resmen ilhak etti.
• Bu davranışa en sert tepki Sırbistan’dan geldi. Rusya’ya başvurdu sonuç alamadı. Fransa yardım etmeyeceğini açıkladı. Destek bulamayan Sırbistan Avusturya karşısında geri adım atmak zorunda kaldı.
• Avusturya’nın Bosna Hersek’i ilhak ettiği gün, karışıklıklardan yararlanan Bulgaristan tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etti ve Osmanlı da bu oldu bittiyi kabul etmek zorunda kaldı.

Bosna Hersek Bunalımının I.Dünya Savaşının Provası Olarak Görülmesinin Nedeni

• Sırbistan ilerde yine böyle bir bunalım çıkar ve Avusturya yayılmacılığını sürdürürse, Rusya ister desteklesin ister desteklemesin, gerilememe kararı aldı. Rusya ile Fransa ise, ilerde çıkacak bir çatışmada Sırbistan’ı yalnız bırakmama kararı aldı. Yoksa büyük devlet prestijleri kalmayacaktı. Böyle bir durum, ancak Avusturya ile Almanya’nın saldırganlığını kışkırtırdı. İşte bu nitelikte bir uyuşmazlık altı yıl sonra, 1914 yılında çıkacak I.Dünya Savaşının provası niteliğindedir.

Trablusgarp Savaşı

• İtalya, Avusturya’nın Bosna’yı almasını en az Sırbistan kadar tepkiyle karşılamıştı.
• Yarımada devletlerinin dış politika kalıplarına uygun olarak, Adriyatik denizinin kıyılarına yerleşip kendini güvenlik altına almak istiyordu.
• İtalya Trablusgarp’ı 1911 Eylülünde işgal etmeye başladı.
• İngiltere’nin Mısır yolunu kesmesi yüzünden, Trablusgarp’taki birliklerini takviye edemeyen Osmanlı Devleti savaşa çok kötü koşullar altında girdi.
• Devleti Trablusgarp’tan çekilmeye zorlayan İtalya’nın gücü değil, bu sırada patlak veren Balkan Savaşı olmuştur.
• 1912 Ekiminde Osmanlı “Uşi Antlaşmasını” imzaladı ve Trablusgarp’ı İtalya’ya verdi.

Balkan Savaşı

• Bosna Hersek bunalımının Osmanlı açısından bir başka önemli sonucu 1912-1913 Balkan Savaşlarıdır.
• Çatışmaların temel nedeni ise, Bulgaristan ile Sırbistan’ın Balkanlarda hızlanan faaliyetleridir.
• 1912 Ekiminde Karadağ’ın Osmanlı devletine savaş açmasıyla 1.Balkan Savaşı başlamış ve Osmanlı hemen hemen her cephede yenimiştir.
• Savaşı bitiren antlaşma, 1913 Mayısında imzalanan “Londra Antlaşmasıdır”. Bu antlaşma ile Arnavutluk bağımsızlığını kazanmış, Girit adası Yünanistan’a verilmiştir.
• Balkan Savaşı düzenlemelerinden memnun kalmayan Yunanistan ve Sırbistan’ın 1913 yılında Bulgaristan’a saldırmasıyla da 2.Balkan Savaşı başlamıştır. Osmanlı da “fırsat bu fırsat” diyerek Edirne’yi tekrar ele geçirmişlerdir.
• 2.Balkan Savaşı da “Bükreş Antlaşmasıyla bitmiştir.

İkinci Meşrutiyet (23 Temmuz 1908)

• 19.yüzyılda giderek güçlenen Helen, Cermen ve Slav ulusçu akımlarına karşı, II.Abdülhamit Panislamizm görüşünü savunmakta, ancak bunun devleti daha da parçalamaktan alıkoyacağına inanmakta ve iç politikada başka yönde düşüncelere izin vermemekteydi.
• Abdülhamit’in gittikçe koyulaşan baskı yönetimi, gün geçtikçe, devleti gerçek bir tehdit altında bırakmaktaydı.
• Osmanlı aydınları, ülkedeki mutlakiyetçi yönetime son vererek 1876 Anayasasını yeniden yürürlüğe sokmak, parçalanmayı ekonomik ve toplumsal gelişme ve ilerleme yoluyla engellemek gereğini duymuşlar ve bu yönde gizli dernekler kurmaya başlamışlardır.
• Kurulan dernekler içinde en önemli ve etkili olanı “İttihat ve Terakki Cemiyeti”dir.
• İttihat ve Terakki hareketi, temelde Batının üstünlüğüne karşı ulusalcı bir harekettir.
• İttihatçıların amacı devleti parçalanmaktan ve kapitülasyonlar adı altında Batının ekonomik ve mali denetiminden kurtarmaktır.
• Gerçekten 1908 Haziranında İngiliz ve Rus monarklarının Reval’de buluştukları ve Boğazlar, İstanbul ve Makedonya’nın geleceği konusunda görüşmeler yaptıkları haberinin yayılması, İttihatçıları harekete geçiren en önemli olay olmuştur.
• Bu düşüncelere karşı harekete geçen Trakya ordularının artan baskısı karşısında II.Abdülhamit 23 Temmuz 1908’de anayasayı yeniden yürürlüğe koyarak, II.Meşrutiyet dönemini açmıştır.

I.DÜNYA SAVAŞINA NASIL GİDİLDİ?

Siyaset Alanındaki Gelişmeler

• Siyaset alanında genel oy ve temsili bir hükümet istekleri giderek başarı kazandı.
• Avrupa devletleri tarafından “Doğu Despotizmi” sayılan Osmanlı devletinde bile 1876’da anayasa kabul edildi ve bu anayasaya uygun bir parlamento kuruldu.
• Sendikacılık hukuksal bir duruma getirildi ve böylece işçilerin işverenle pazarlıklarında güçlü bir araca sahip olmalarına çalışıldı.
• Dinsel hoşgörü Avrupa sahnesinde yayıldı ve ceza yasaları daya uygar hale getirildi.
• Demokrasi adında önemli bir güç kendini duyurmaya başladı.
• Demokrasinin tüm yurttaşlara tanıdığı oy verme hakkı, 1870’lerden sonra “gizli oy-açık sayım” ilkesiyle geliştirilmeye çalışıldı.
• 1800’lerin romantizminden, 1870 sonrasının “gerçekçilik” akımına geçildi.

Ekonomi Alanındaki Gelişmeler

• 19.yüzyılın ikinci yarısında barışçı anlayışlı bir orta sınıf gelişmişti. Bunların ortak düşüncesi şuydu: Endüstri makinesi üretimde bulunduğu sürece, yalnız iç değil, uluslar arası çatışmaya da gerek kalmayacaktır.
• Buhar gücünün makineye daha seri uygulanması ve giderek gelişen demiryolları, aynı zamanda büyük çaplı ekonomik örgütleri de gerekli kılmıştı. Avrupa ve ABD’de dolayısıyla hızlanmıştır.
• Demiryolları, telgraf ve telefon, metropoldeki yöneticilerin uzaktaki görevlilere anında yönerge gönderme olanaklarını geliştirerek, hükümetlerin denetim gücünü ve etkinliğini artırmıştır.
• Serbest ticaret anlayışı ortaya çıktı. Bu anlayış uygulanırsa, uluslar arası ilişkilerin gelişmesi sağlanacak, ticaret serbestleşecek ve ülkelerin ekonomik çıkarları uyumlu duruma gelecek ve refah artacaktı.
• Bunun sonucu olarak Fransa, Prusya, İtalya, Rusya gümrük duvarlarını düşürdüler. Almanya yükseltmeyi tercih edince öteki Avrupa devletleri de bu örneği izledi ve sonuç olarak devletlerarasında kuşku ve güvensizlik tohumları atıldı.
• Demiryollarının gelişmesi ve soğutma tekniklerinin bulunmasıyla birlikte gıda maddeleri denizaşırı ülkelere de hızla taşınmaya başlandı.
• Ekonomik bağımsızlık ve kendi kendine yeterli olma büyük önem kazandı, emperyalizm hızlandı.


Askerlik Alanındaki Gelişmeler

• Çeliğin bileşiminin geliştirilmesi ve yaygın olarak kullanılmaya başlanması, en çok savaş sanatını değiştirdi.
• Seri biçimde ateş eden makineli tüfek, çelikten yapıldığı için kolaylıkla bükülebilen dikenli tel, uzun menzilli toplar yapıldı.
• Demiryollarının sağladığı hız olanakları ve içten yanmalı motor, askeri birliklerin bir yerden ötekine gidişini kolaylaştırdı ve hızlandırdı. Dolayısıyla ordular son derece çevik ve ateş gücü yüksek hale geldi.
• Telsizin bulunmasıyla savaşlarda birlikler arasında iletişim sağlanmaya ve dolayısıyla bilgi alınmaya başlandı.
• Orduların ele geçirdiği bu yeni güç, devletlerin birbirlerinden duyduğu korkuyu artıracak, milliyetçiliği körükleyecek ve uluslar arası uyum yerine uluslar arası anarşiyi geçirecektir.
• Silah fabrikaları kurulmuş ve silahlanma yarışı hız kazanmıştır.


Avrupa’da Güç Dengesinin Değişmesi

• 19.yüzyılın Avrupa’da göreli bir barış dönemi olmasının bir nedeni de güç dengesinin aranmasıdır.
• Napolyon’a karşı verilen savaşlarda olduğu gibi, üstün devlete karşı koalisyon kurma eğilimi ve 19.yüzyılda İngiltere’nin Almanya’ya karşı Fransa ve Rusya ile anlaşmalar yapmasında görüleceği gibi, büyük devletlerarasında dengenin sağlanması yollundaki girişimlerdir.
• 1871’de Alman ulusal birliğinin kurulmasıyla, Viyana Kongresi’nin güç dengesi temelinden değişmiş oldu.

Almanya’nın Kıta Üstünlüğü

1-) Alman-Fransız Düşmanlığı

• 1870’lerden sonra Avrupa’da şu öğeler yavaş yavaş ağır basmaya başlamıştır: Giderek artan nüfus, muazzam endüstriyel güç ve giderek gelişen yeni savaş teknolojisi.
• Avrupa devletleri yeni güçlerini Avrupa (özellikle Doğu Avrupa ve Balkanlar), Asya (özellikle Uzakdoğu) ve Afrika’da (özellikle Kuzey Afrika) kullandılar.
• Alman ulusal birliğinin kurulduğu 1871 ile I.Dünya Savaşının çıktığı 1914 tarihleri arasında Avrupa tarihinin hiç değişmeyen öğesi, Almanya ile Fransa arasındaki düşmanlıktır.
• Almanya açısından Bismarck’ın başlangıçtaki ana amacı, 1871 düzenlemesinin bozulmasını önlemek ve Alman birliğinin güçlenmesini sağlamak için hiç olmazsa bir kuşaklık barış dönemi açmaktı.
• Ancak bu yöndeki girişimleri, Fransa tarafından düşmanca kabul edilmiş ve bu devlette güvensizlik duygusu ortaya çıkaracaktır.
• Fransa açısından ise, kin duygularının üzerinden zaman geçince, bu devletin asıl amacı, 1871 öncesi yalnızlığından kurtulmak ve böylece Almanya’ya karşı bağlaşıksız ve zayıf kalmamak olmuştur.
• Üçlü ittifak ve onun karşısındaki üçlü itilaf bu yeni denge arama çabalarının ürünleridir.

2-) Almanya’nın Stratejik Zayıflığı

• Fransa’nın Almanya’nın diplomatik girişimlerinden duyduğu kuşkunun temeli, 1871 yenilgisidir. Almanya’nın Fransa’dan duyduğu kuşkunun ise, stratejik bir temel nedeni vardır.
• Modern ve güçlü Almanya, üç savaş sonucunda aniden ve güçlü bir biçimde kurulmuştu ama coğrafi bakımdan Avrupa’nın saldırıya en açık devletiydi.
• İngiltere’nin dış politikadaki temeli de Ada’ya en yakın kıta içinde güç dengesinin sağlanmasıydı. Bu sağlandıktan sonra, İngiltere güvenliği konusunda büyük bir endişe duymamış, ancak, ilerde görüleceği gibi Belçika ve Hollanda’nın işgali, onu I.Dünya Savaşına girmesinde en önemli neden olmuştur.

3-) Bismarck Antlaşmalar Sistemi

• Bismarck Fransa ile Rusya’nın birbirlerine yaklaşmasıyla doğabilecek “iki cepheli savaş” durumundan kurtulmayı, Alman dış politikasının temeli yaptı.
• Bismarck, Avusturya ile Rusya’yı yanına alarak 1872 yılında “Birinci Üç İmparatorlar Birliğini” kurdu.
• 1872 yılında, tıpkı 1815 de olduğu gibi, Orta ve Doğu Avrupa’nın üç tutucu monarşisi birleşmiş oluyordu.
• Ancak Bismarck’ın korkulu bir biçimde beklediği gibi, birlik 1875 yılında başlayan Balkan bunalımı sırasında dağıldı.
• Bundan sonra Bismarck, hiç olmazsa Avusturya’yı sürekli yanında tutmak istemiş ve 1879 yılında bir ittifakla bu devleti Almanya’ya bağlamıştır.
• Bismarck, Avusturya ile bu ittifakından sonra istemeyerek de olsa Rusya ile savaşa girişebilirdi. Bu yüzden 1875 Balkan bunalımının hızı kesildikten sonra, Rusya ile Avusturya’yı Balkanlarda yeniden anlaştırdı ve 1881 yılında “ikinci üç imparator birliğini” kurdu.
• Bismarck Afrika sömürgelerinde genişlemek isteyen ve bu girişimlerinde en çok İngiltere ve Fransa ile çatışma ihtimali bulunan İtalya’yı 1879 yılında Alman-Avusturya İttifakı içine almış ve böylece 1882 yılında Almanya, Avusturya ve İtalya arasında “üçlü ittifak kurulmuştur.
• Bismarck’ın bu gerçekten akıllı ve Almanya’yı Avrupa’nın siyasal bakımdan en etkin devleti haline getiren tasarıları, Avusturya ile Rusya’nın Balkanlar’da birbirleriyle çatışan girişimlerde bulunmamaları temeline dayanıyordu. Bu gerçekçi bir beklenti değildi.
• Balkanlar’da 1885-1886 yıllarında, temelini milliyetçilikten alan bunalımlar başlayınca, Rusya ile Avusturya’nın araları bozuldu. Bunun üzerine Bismarck, yine akıllı bir politikayla, 1887 tarihli “Alman-Rus Güvence Antlaşmasını” imzaladı. Bu antlaşmaya göre Almanya, Rusya’nın Balkanlar’daki haklarını tanıyacaktı.
• Bismarck’ın Almanya’nın güvenliği ve Avrupa barışı için 1881 yılında bu kez Avusturya ile Sırbistan arasında gizli bir antlaşma imzalanmış ve böylece Sırbistan da “Üçlü İttifak”a bağlanmıştır.
• Tüm bu düzenlemelerin sonucu olarak, 1888 yılına gelindiğinde, Almanya’nın kıta üstünlüğü açıkça ortaya çıkmıştır.

Alman İmparatoru II.Wilhelm

Bismarck’tan sonra iktidara gelen II.Wilhelm, Almanya’nın sömürgecilikte geri oluşunun nedenlerini araştırmış ve şu sonuçlara varmıştır:

• Sömürgeciliğe diğer Avrupa devletlerinden daha geç başlamıştır.
• Donanması güçlü değildir.
• Rusya’ya gereğinden fazla çok önem vermiş, Rus dostluğunu önemsemiş ve bu yüzden Avrupa içinde sıkışıp kalmıştır.
• II.Wilhelm donanma yapımına hız verdi ve Rusya ile yapılan Güvence Antlaşmasını yenilemedi.
• Öte yandan Rusya’nın Almanya’ya yeni tutumundan endişe duymuş ve içinde bulunduğu diplomatik ve askeri yalnızlıktan dolayı müttefik aramakta olan Fransa’ya yaklaşmıştır. Bunun sonucu olarak Fransa ile 1894 yılında bir anlaşma imzalandı.

Rus-Japon Savaşı

• Bu savaşın dünya tarihi açısından önemi, modern çağlarda beyaz olmayan bir halkın, beyaz bir halkı yenmesinde yatar.
• Japon zaferi, uzun vadeli gelişmeler zincirini üç yönde harekete geçirmiş sayılabilir.
• Birincisi, bu yenilgiden sonra Uzakdoğu'da başarılı olamayan Rusya, dikkatini yeniden Balkanlara çevirdi ve bu hamle de I.Dünya Savaşına kadar varacaktır.
• İkinci olarak, Çarlık hükümeti, savaştan hem güç kaybederek hem de prestij kaybederek çıktı ve bu da halkın tepkisine yol açarak devrimlere yol açtı.
• Üçüncüsü de Japonya'nın bu zaferi Avrupa-dışı dünyada uyarıcı bir etki yaptı. Japonya'nın bu zaferi, 20.yüzyılın üç büyük gelişmesinin, "I.Dünya Savaşı, Rus Devrimi ve Asya'nın Uyanışı" ilk basamağı oldu.
• Bu savaşla birlikte I.Dünya giden yol daha kısalmıştır.

I.Dünya Savaşının Temel Nedenleri

1-) Avrupalı devletlerin birbirlerine karşı duydukları "güvensizlik duygusu ve korku"
2-) Milliyetçilik (Yeni Milliyetçilik): Eski milliyetçilik bağlı olduğu imparatorluktan kopup devlet kurma amaçlıydı. Yeni milliyetçilikte, artık var olan ulus devletin gücünü artırmak, onurunu, itibarını, ırkını güçlendirmek amaçlanır.
3-) Üçüncü neden ise "Militarizm"dir. Güçlenen kara orduları, deniz silahlanması, Genelkurmayların etkisi ve planları (Şeflen Planı gibi), faktörler militarizmi oluşturmuş ve I.Dünya Savaşının zeminini hazırlamışlardır.
4-) Bu maddelerle bağlantılı olarak diğer nedenlere, emperyalizm, Almanya'nın güvenlik sorunu, değişken güç dengesi ve uluslararası güvensizlik, uluslararası örgütlenmenin olmaması ve Osmanlı mirası üzerindeki çatışmayı söyleyebiliriz.

1917 Yılındaki Gelişmeler

1-) ABD'nin Savaşa Girişi ve Wilson İlkeleri

• Almanya'nın, İngiltere ve Fransa'ya karşı denizaltı savaşına başlaması, ABD'nin uluslararası ticaretini büyük ölçüde tehdit etmeye başlamıştı.
• ABD'nin Almanya'ya karşı savaşa girmesi durumunda, Meksika ABD'ye saldıracak ve bunun karşılığında ABD'den New York, Mexico, Texas ve Arizona eyaletlerini alacaktı.
• Almanya, aynı zamanda Japonya'yı taraf değiştirerek Pasifik Okyanusu'nda ABD'ye saldırmaya ikna etmeye çalışıyordu.
• Gelişen olaylar sonucu, Amerikan Kongresi 6 Nisan'da Almanya'ya savaş ilan etti.
• Daha savaş sona ermeden 1918 yılının Ocak ayında Başkan Wilson savaş sonrası dünya ile ilgili görüşlerini ünlü 14 noktası ile açıkladı.
• Bunlar, barışta ve savaşta açık denizlerde gidiş-geliş serbestliği, uluslararası ticaretteki engellerin kaldırılması, ulusal silahlanmanın iç güvenliğin gerektirdiği ölçü ve düzeyde tutulması, sömürge yönetimi altındaki ulusların hak ve isteklerinin sömürgeci devletlerin hak ve istekleri ölçüsünde dikkate alınması ve büyük küçük her devletin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü karşılıklı güvence altına almak amacıyla, uluslararası bir örgütün kurulmasıdır.
• Self-Determinasyon Hakkı: Her ulusun, her milletin kendi kaderini tayin etme hakkını ifade eder.
• Başkan Wilson'un bu görüşleri hiçbir Avrupa devleti tarafından olumlu karşılanmadı.
I.Dünya Savaşının Sonuçları

1-) Avrupa dünya politikasını yönlendirme gücünü kaybetti.
2-) Self-determinasyon bağlamında dünya üzerinde kalan son imparatorluklar dünya sahnesinden silindi.
3-) Self-determinasyon bağlamında, imparatorlukların çözülmesiyle, yeni yeni küçük küçük ulus devletler kurulmaya başlandı. Tabiri caizse dünya parça pinçik oldu.
4-) İdealizm çerçevesinde ilk uluslararası örgüt kuruldu.

Ekonomik Sonuçları

• Ekonomik refahın dünyanın hemen hemen tüm köşesinde gerilediği görülür.
• Ancak savaş daha çok Avrupa'da yıkıcı etkilerini göstermiş ve Avrupa devletlerinin hazineleri zayıflamıştır.
• Kitle halinde işsizlik ortaya çıkmıştır.
• I.Dünya Savaşının bedeli, Avrupa kıtası için 350 milyar dolar olarak hesaplanmaktaydı.
• Avrupa zayıflayıp çökmeye başlayınca, iki endüstri devi, ABD ile Japonya büyük bir gelişme içine girdiler.
• Hükümetler giderek artan bir biçimde ekonomik yaşama karışmaya başladılar.
• Gümrük tarifeleri koydular, ulusal endüstrileri korudular, pazar ve hammadde aradılar ve işçi sınıfının çıkarına koruyucu yasalar çıkardılar.
• "Planlı Ekonomi" dünya düşüncesi ilk kez bu savaşta uygulandı.
• Dış ticaret tam bir devlet tekeli haline geldi.
• Açık denizlere çıkışı olmayan Almanya, hiç görülmemiş ölçüde kendi kendine yeterli olma tedbirleri almak durumunda kalmıştı.
• OTARŞİ=Ekonomik anlamda yalnızcılık politikası
• Devletler harcayacağı parayı karşılayacak fon bulamayacakları için daha fazla kağıt para basmaya başladılar ve büyük miktarlarda devlet tahvili satıp, aynı zamanda da bankaları kredi yolunda zorlamaya başladılar.
• Bunların sonucunda fiyatlar olabildiğine yükseldi ve enflasyon ortaya çıktı.
• Savaş boyunca Avrupa kıtasındaki İtilaf devletleri İngiltere'den, her ikisi de ABD'den borç aldı ve böylece Avrupa devletleri geleceklerini ipotek altına soktular.
Toplumsal Sonuçları

• Savaşın toplum üzerindeki en önemli sonucu, ulusalcılık ve duyu tutkusunun güçlenmesidir ve savaş sonrası düzenlemelerinde uygulanan ulusal "self-determinasyon" ilkesi bu akımın yalnızca bir yönünü göstermektedir.
• Başlangıçta, milliyetçiliğin sosyalizmden çok daha güçlü bir akım olduğu görüldü.
• Daha sonra sosyalizm, ulusal sosyalizm biçimine dönüştü.
• Modern dünyanın bu iki en güçlü akımı arasındaki ittifak, Avrupa'nın gelecek yıllarına da damgasını vurdu.
• Rusya'da olan devrimlerle birlikte, sosyalizmle komünizm yolları ayrılmaya başladı.
• Toplum içinde yaş grupları ile cinsler arasındaki denge bozuldu. Milyonlarca genç insan öldü ve doğum oranı düştü. Yani Avrupa'nın gelecek kuşağı yok oldu.
• Kadın iş hayatında etkili olmaya başladı. Tüm dünyada kadının toplum içindeki değeri arttı.
• Savaşın başka bir toplumsal sonucu da, saldırgan milliyetçiliğin giderek artmasıdır. Bu faktör daha sonra nazi ve faşist hareketlerin belkemiğini oluşturacaktır.
Siyasal Sonuçları

• Ekonomik ve askeri güç Avrupa'nın dışındaki kanada geçince, Avrupa'nın dünya politikasındaki üstünlüğü de azalmaya başladı. Asıl güç, Avrupa'nın kanatlarındaki iki büyük güce ve Uzakdoğu'da Japonya'ya geçti.
• Savaştan sonra toplanan Paris Barış Konferanslarında kendi kendine yeterli bir Avrupa'nın kurulmasının artık olanaksız olduğu anlaşıldı.
• ABD'nin 1917'de savaşa girişinin bir dönüm noktası olarak kabul edebiliriz. 1917 tarihi, Avrupa politikasından dünya politikasına geçişin belki de tamamlandığı bir noktadır.
• 1917 yılı ayrıca bir başka açıdan da önemlidir. O da, Rusya'da Bolşevik Devriminden sonra iki uzlaşmaz ideoloji ile dünyanın iki düşman bloka ayrılması süreci de biçimlenmeye başlamıştır.
Paris Barış Konferansında Karşılaşılan Sorunlar

1-) Karşılaşılan sorunlardan birincisi "bozulan Avrupa güç dengesi"dir. Savaş öncesinin egemen güçleri olan Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile birlikte Rus Çarlığı ve Osmanlı devletinin yıkılmaları Avrupa'da büyük bir güç boşluğu yaratmıştır. Ayrıca Rusya 1917 devrimiyle kabuğuna çekilmiş, ABD ise yeniden "yalnızcılık" politikasına başlamıştı.
2-) İkinci sorun ise Almanya sorunudur. Avrupa'nın büyük devletleri savaştan sonra Almanya ile öyle bir antlaşma yapmalıydılar ki, Avrupa'nın ortasında kurulacak olan güç dengesi Almanya'nın yeniden saldırgan ve militarist bir devlet olarak sivrilmesini önlesin.
3-) Üçüncü sorun ise Avrupa'nın Orta ve Doğu sınırlarıdır. Yani Balkan sınırlarıdır. Avrupa'nın büyük devletleri, Balkan sınırlarını öyle çizmeliydiler ki, burada kurulacak devletlerin askeri güvenlikleri, ekonomik durumları ve milliyetler esasına göre çizilecek olan sınırları bir daha bozulmasın.


Almanya ile Versailles Barış Antlaşması (28 Haziran 1919)

• 440 maddelik antlaşma ile Almanya, Alsas-Loren ve Saar bölgelerini Fransa'ya bıraktı.
• Almanya; Avusturya, Polonya ve Çekoslovakya'nın bağımsızlıklarını tanıdı ve Almanya'nın Avusturya ile birleşmesi yasaklandı.
• Almanya bütün denizaşırı topraklarından vazgeçti. Bu sömürgelerde Milletler Cemiyeti'nin denetimi altında "Mandat" sistemi kuruldu ve İngiltere, Fransa, Belçika ile Japonya "mandater" devlet oldular.
• Sömürge bölgeleri gelişmişlik derecesine göre A, B ve C olmak üzere üç sınıfa ayrıldı.
• Almanya için zorunlu askerlik sistemi kaldırıldı.
• Bütün savaş gemilerini itilaf devletlerine verdiği gibi, bundan böyle denizaltı ve uçak da yapamayacaktı.
• Bunların üstüne bir de savaş tazminatı eklendi.
• Bu antlaşmanın maddeleri, Almanya'nın ikinci dünya savaşı ruhuna bürünmesini sağlayacak en önemli etkendir.

Avusturya ile St. Germain Barış Antlaşması

• Avusturya; Macaristan, Çekoslovakya ile Yugoslavya'nın bağımsızlıklarını tanıdı. Yani buradan da anlaşılacağı üzere Avusturya ile Macaristan ayrıldı.
• Avusturya'ya da Almanya'ya olduğu gibi, kısıtlayıcı askeri hükümler uygulandı ve onarım borcu yüklendi.
Neuilly ve Triamon Barış Antlaşması (27 Kasım 1919 ve 4 Haziran 1920)

• Neuilly antlaşmasıyla, Romanya, Yunanistan ve Yugoslavya gibi komşu devletlere toprak veren Bulgaristan'a askeri kısıtlamalar uygulandı ve onarım borcu ödetildi.
• Macaristan Trianon antlaşmasıyla komşu ülkeler olan Çekoslovakya, Yugoslavya ile Romanya'ya toprak verdiği gibi, öteki yenik devletlerle aynı sınırlandırıcı hükümlere tabi tutulmuştur.
• Bu barış antlaşmaları sonunda Doğu Avrupa'da kazançlı çıkan devletler, Çekoslovakya, Polonya, Yugoslavya ve Romanya'dır.
Dosyaları indirebilmeniz için BURADAN kayıt olmanız gerekiyor.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntü
    Son mesaj
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 9 misafir