Bahçe Tarımı 1 Dersi 10.Ünite Organit Bahçe Bitkileri Yetiştiriciliği Ders Notu

Cevapla
notcu
Mesajlar: 332
Kayıt: 10 Nis 2018 11:33
İletişim:

14 May 2018 15:24

BAHÇE TARIMI-1
10.ÜNİTE
Organik Bahçe Bitkileri Yetiştiriciliği
ORGANİK TARIM NEDİR?
Tanımı; Organik tarım, gübre, tarım ve veteriner ilaçları, büyüme maddeleri, enerji veya su gibi girdilerin yoğun kullanıldığı konvansiyonel veya endüstriyel tarımın çevreye ve gıda güvencesi ve güvenliğine olumsuz etkilerini azaltan ve kırsal nüfusun sosyo-ekonomik koşullarını iyileştiren bir sistem olarak kabul edilmektedir. Organik tarım, yanlış uygulamalar sonucu tarım alanlarında bozulan ekolojik dengeyi, yerel olarak bulunabilecek kaynakları kullanarak yeniden sağlamaya çalışır. Planlamada çiftliğin bitkisel ve hayvansal üretiminin birlikte ele alınması, olabildiğince kendine yeterli döngülere dayalı bir sistem kurulması hedeflenir. Bu amaçla tarımı etkileyebilecek ekolojik, sosyal ve ekonomik faktörler incelenerek o yöreye özgü çözümler üretilir. Ülkemizde 18 Ağustos 2010 tarih ve 27676 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan ‘Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına ilişkin Yönetmelik’ organik tarım faaliyetlerini, “toprak, su, bitki, hayvan ve doğal kaynaklar kullanılarak organik ürün veya girdi üretilmesi yada yetiştirilmesi, doğal alan ve kaynaklardan ürün toplanması, hasat, kesim, işleme, tasnif, ambalajlama, etiketleme, muhafaza, depolama, taşıma, pazarlama, ithalat, ihracat ile ürün veya girdinin tüketiciye ulaşıncaya kadar olan diğer işlemlerdir” şeklinde tanımlamaktadır. Birleşmiş Milletler Tarım Gıda Örgütü (FAO) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından hazırlanan Gıda Standartları (Codex Alimentarius) arasında organik tarıma ilişkin olan standart organik tarımın tanımını, “agro-ekosistemin sağlığını biyoçeşitliliği, biyolojik döngüler ve toprağın biyolojik aktivitesini teşvik ederek geliştiren ve üretimi bütünsel bir yaklaşımla ele alan bir yönetim sistemidir” şeklinde yapmaktadır.
Temel ilkeleri; Temel ilkeler konusu tüm dünyadaki organik tarımla ilgilenen kişi ve kurumlarca tartışılarak 2005 yılında IFOAM’ın (International Federation of Organic Agriculture Movements) Avustralya’da düzenlenen genel kurulunda görüşülmüş ve 4 temel ilke üzerinde anlaşmaya varılmıştır. Bu temel ilkeler; 1. Sağlık ilkesi: “Toprak, hayvan, insan ve yerkürenin sağlığı ayrılmaz bir bütün olarak ele alınmalı, korunmalı ve iyileştirilmelidir. Organik tarım, sağlığı kollayacak ve refaha katkıda bulunacak yüksek kalitede, besleyici gıda üretimini hedefler ve sağlığı olumsuz etkileyen sentetik gübre, ilaç ve yem katkı maddeleri gibi girdilerin kullanımını kısıtlar veya tümüyle yasaklar.” 2. Ekoloji ilkesi: Organik tarım, üretimin ekolojik süreçlere ve geri dönüşüme dayalı olmasını vurgular. Üretimin yapıldığı ortamların ekolojisi üretimde besin döngüsünü ve canlıların refahını sağlar. Bitkisel üretimde ortam, verimli topraktır; hayvansal üretimde çiftliğin ekosistemidir; balıklar ve deniz canlıları için, su ortamlarıdır. 3. Eşitlik ilkesi: Ekolojik tarımla uğraşanların insan ilişkilerini her seviyede; çiftçiler, işçiler, uygulayıcılar, dağıtımcılar, tüccarlar ve tüketiciler de dahil bütün taraşarda eşitliği sağlayacak biçimde geliştirmek durumundadır. Eşitlik, şeffaflık içinde adil üretim, dağıtım ve ticari sistemler ile gerçek çevresel ve toplumsal maliyetler hesaba katılarak değerlendirme yapılmasını öngörür. 4. Özen ilkesi: Ekolojik tarımda uygulamaya, geliştirmeye ve teknolojiye ilişkin seçimlerde önlemler, ilk aşamada alınmalı ve seçimi yapanlar sonrasında sorumluluğu taşımalıdır. Günümüzde genetik yapısı değiştirilmiş organizmaların uygulamaya aktarılması da bu ilke çerçevesinde ele alınmalıdır.






ORGANİK TARIMIN DÜNYA’DAKİ VE TÜRKİYE’DEKİ GELİŞMESİ

Tarımsal üretim, gıda dışı ürünlerle de çevreyi kirletici etki yapmıştır. Örneğin dünya pamuk üretimi 1945-1995 yılları arasında üretim alanında artış olmaksızın 3 katına çıkmıştır. Bu artış, yüksek verimli çeşitler, sulama ve gübreleme ile olmuş, paralelinde pestisit kullanımı yüksek miktarlarda artmış, topraklarda tuzlanma baş göstermiştir. 1972 yılında ingiltere, Fransa, isveç, Güney Afrika ve ABD’de organik tarım alanında faaliyet gösteren beş kuruluş, bireysel çabalarını International Federation of Organic Agriculture Movements (IFOAM) isimli sivil toplum kuruluşunu kurararak göstermişlerdir. Başlangıçta organik çiftliklerde veya yakın çevreye veya bulundukları köylerde satışa sunulan ürünler, 1980’li yıllarda Almanya başta olmak üzere birçok ülkede pazar oluşturmaya başlamıştır. 2011 yılı verilerine göre dünya üzerinde 162 ülkede veri toplanarak sertifikalı organik üretim yapılmaktadır. Toplam pazar değeri ise 62,8 milyar dolar olarak bildirilmektedir. IFOAM’ın 2013 yılında yayımladığı 2011 verilerine göre organik üretim yapılan meralar dahil sertifikalı alanların 37,2 milyon hektar; arıcılık, mantar, meyve, tıbbi-aromatik bitkilerin organik sertifikalı olarak toplandığı doğal alanların ise 32,5 milyon hektar olduğu ve toplamda 69,7 milyon hektarda organik tarım yapıldığı bildirilmektedir. Doğal orman alanlarının sertifikalandırılarak organik üretim koşullarına uygun hale getirilmesi Afrika kıtasında en yüksek oranda iken, organik olarak yönetilen meralar nedeniyle organik hayvancılığın yapıldığı Avustralya’nın bulunduğu Okyanusya, en geniş organik alana sahiptir. Dünya organik pazarında bahçe ürünleri (meyve, üzüm ve sebze tür ve çeşitleri) en çok aranan ürün grubu olarak ortaya çıkmaktadır. Kahve ve kakao talep artışı en yüksek türler arasındadır. Ancak organik üretimin toplam üretimdeki payı açısından üzümsü meyveler (0,26 milyon hektar) ve zeytin (0,54 milyon hektar) en yüksek paya sahiptir (Willer ve ark., 2013). Sebzeler açısından da talep sırasıyla kök ve yumrular, baklagiller ve yaprağı yenen sebzeler, meyvesi yenenler ve lahanagiller şeklinde azalmaktadır. Lider üretici ülkeler ise italya, ABD, ingiltere ve Almanya’dır. Almanya, ingiltere, Hollanda, ABD gibi bazı gelişmiş ülkelerde ise organik ürünlere yönelik iç pazar talebinin üretime göre daha gelişmiş olması nedeni ile diğer ülkelerden de önemli miktarda organik ürün satın almaktadır. Örneğin Finlandiya 2009 verilerine göre doğadan toplamada 7.80 milyon ha ile dünya lideridir. Önemli organik üretim alanları yanında Avrupa Birliği (AB), Türkiye organik ürünleri satışı bakımından en önemli pazardır. italya ve Fransa 1980 li yıllarda meyve-sebze, tahıl, zeytinyağı gibi ürünleri organik olarak üretip diğer Avrupa ülkelerine ihraç ederken bugün iç pazarın büyüme hızının üretim hızından yüksek olması sonucu organik ürün ithalatçısı ülke konumuna ulaşmıştır. Ülkemizde organik tarımın başlangıcı dünya pazarında lider olduğumuz kuru ve kurutulmuş ürünlere Avrupa’dan gelen organik talebi ile olmuştur. Türkiye, 1984-1985 sezonunda kuru üzüm ve kuru incir ihracatı ile başladığı organik tarımda halen daha ihracatçı konumdadır.
ORGANİK TARIMDA GEÇERLİ YASAL DÜZENLEMELER VE GARANTİ SİSTEMLERİ Organik tarım, uluslararası ve ulusal düzeyde geçerli kanun, yönetmelik veya standartlardan oluşan yasal düzenlemelere uygun olarak yapılır. Birçok ülkede tüm sistemi yöneten yetkili bir kurum vardır. Ülkemizde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, organik tarım-gıda ürünleri ile organik girdi üretimi, doğadan toplama ve işlenmesi, ambalajlanması, etiketlenmesi ve pazarlanması aşamalarında 1994 yılında yürürlüğe giren yönetmelikle başlayıp 2004 yılında çıkarılan organik tarım kanunu ile onaylanan yetkili otorite konumundadır.
Uluslararası Organik Tarım Standartları
Birleşmiş Milletler (FAO ve WHO) Tarafından Hazırlanan Organik Bitkisel ve Hayvansal Ürünlere ilişkin Codex Alimentarius ilk olarak 1999 yılında hazırlanmıştır ve belirli aralıklarla revize edilmektedir. Zorunlu değildir ancak ülkeler arasında sorun yaşandığında Dünya Ticaret Örgütü tarafından referans olarak alınır.
IFOAM Temel Standartları: Birçok alanda öncülük yapan standartları içerir. Temel olarak kabul edildiklerinden diğer standartlar kadar ayrıntılı olmayabilir ancak standartların hazırlanmasındaki ilk ve temel aşamayı oluşturur. isteğe bağlıdır.
Uluslararası Pazarda Geçerli Ulusal Standartlar
Avrupa Birliği (AB)
Organik pazarında en önemli süreci başlatan AB’nin 2092/1991 sayılı bitkisel organik ürünlere yönelik yönetmeliğidir. 1999 yılında hayvansal ürünlere ilişkin yönetmelik hazırlanmıştır. 1 Ocak 2009 da yürürlüğe giren AB yönetmeliği (EC) No 834/2007 organik üretim, işleme ve etiketlemesi, (EC) No 1235/2008 AB ise ithalat rejimine ve uygulamalara yöneliktir. Ayrıca Temmuz 2010 tarihinden itibaren AB’de üretilen organik ürünleri gösteren yeni logo (Yeşil zemin üzerine yaprak şeklinde beyaz yıldızlar) uygulamaya geçmiştir. Gelişmeler, Dosyaları indirebilmeniz için BURADAN kayıt olmanız gerekiyor. adresinden takip edilmelidir. Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Organik Programı (National Organic Program: (NOP) ABD Tarım Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. 2000 yılından beri ABD’de tüm eyaletlerde ve ABD’ye ithal edilecek organik ürünler ve bunların kontrol-sertifikasyonunu yapacak kuruluşlar için uygulanmaktadır (Dosyaları indirebilmeniz için BURADAN kayıt olmanız gerekiyor.). Japonya Tarım Standartları (JAS) Japonya’da üretilen veya ithal edilen ürünler veya bunların kontrol sertifikasyonunu yapacak kuruluşlar için 2000’li yıllardanberi yürürlüktedir(Dosyaları indirebilmeniz için BURADAN kayıt olmanız gerekiyor.). Türkiye’de Geçerli Olan Organik Tarımla ilgili Yasal Düzenlemeler Ülkemizde ilk yönetmelik 24 Aralık 1994 tarihinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yayınlanmıştır. Daha sonra 29 Haziran 1995 da yönetmelik değişikliği, 11 Temmuz 2002 de Yönetmeliğin yeniden düzenlenmesi yapılmıştır. 22 Temmuz 2003 tarihinde GTHB (eski ismi ile Tarım ve Köy işleri Bakanlığı) Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü (TÜGEM) altında Alternatif Tarımsal Üretim Teknikleri Dairesi kurularak organik tarımla ilgili görevleri üstlenmiştir. Yönetmeliklerin kanuni dayanağını oluşturmak üzere 3 Aralık 2004, Organik Tarım Kanunu’nun çıkarılmış daha sonrasında çıkarılan 10 Haziran 2005 tarihli yönetmelik yerine 18 Ağustos 2010 tarihli ve 27676 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan ‘Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına ilişkin Yönetmelik’ yürürlüğe girmiştir. Organik tarıma ilişkin yasal sorumlu halen GTHB Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğünde bulunmaktadır.
ORGANİK TARIMDA KONTROL VE SERTİFİKASYON
Organik tarımı konvansiyonel tarımdan ayıran en önemli özelliklerden biri, her aşamasının kontrollü olması, kontrolün geçerli standartlara göre yapılması ve sürecin tümüyle kontrole esas olan kurallara uygun olduğu saptandığında da ürünün organik olarak sertifikalandırılmasıdır. Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşlarına (KSK) yetki o ülkenin yetkili otoritesi tarafından verilir. Örneğin, ülkemizde organik tarımla ilgili tüm sürecin yönetimi Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına (GTHB) verilmiştir. KSK’ların bağımsız kuruluşlar olması, denetim yaptıkları kişi ve kuruluşlarla herhangi bir çıkar ilişkisinin bulunmaması gerekir. Buna ilişkin düzenlemelerin kuruluş tüzüğünde de bulunması istenir. Bakanlık tarafından yetki aldıktan sonra 2 yıl içinde TÜRKAK veya organik kurallara göre akreditasyon yetkisi olan yabancı bir akreditasyon kurumu tarafından akredite olmalıdır. Akreditasyon için KSK’nın Türkiye veya AB’de faaliyet göstermek istiyorsa geçerli akreditasyon için ayrı ayrı her 2 yönetmeliğe göre akredite olması gerekir. ORGANİK TARIMA GEÇİŞ, RİSK DEĞERLENDİRMESİ VE PLANLAMA Organik tarıma daha önceden konvansiyonel olarak üretim yapılan alanlarda da geçilebilir. Ayrıca, üreticinin organik üretimin yanı sıra işletmesinde konvansiyonel üretime devam edebilmesi de mümkündür. Buna paralel üretim adı verilir ve paralel üretimin hangi koşullarda yapılabileceği veya yapılamayacağı yönetmeliklerde tek tek ele alınmıştır. Ülkemizde geçerli yasalara göre geçiş süreci çok yıllık bitkilerde örneğin meyve ağaçlarında 3 yıl, tek yıllık bitki türlerinde örneğin sebze, tahıllar, pamuk vb. 2 yıldır. Geçiş süreci çok yıllık türlerde hasat, tek yıllık türlerde ise ekim tarihi ile başlar. Organik tarımda geçiş süreci, AB’de halen geçerli olan yönetmelikte aynı iken diğer ülke yönetmeliklerinde farklılık göstermektedir. Örneğin ABD de geçerli olan yasada tüm bitkisel ürünler için 3 yıl olarak belirtilmektedir. Organik tarım kuralları uygulanan ancak organik ürün değil, “geçiş süreci” sertifikası alınan bu dönem, bir yandan üreticinin organik teknikleri benimsemesi diğer yandan da önceki uygulamalardan kalan bulaşanların temizlenmesi için gerekli bir dönem olarak kabul edilir.
Geçiş süreci:Organik üretime başlanmasından,organik ürünün belgelendirilmesine kadar geçen süreçtir.Geçiş sürecindeki ürünler geçiş ürünü olarak değerlendirilir.Geçiş ürünü,organik tarım geçiş ürünüdür etiketiyle pazarlanabilir,organik olarak pazarlanamaz. TOPRAK VERİMLİLİĞİNİN KORUNMASI Organik tarımda bitkinin değil toprağın beslenmesi hedeflendiğinden “Toprak Verimliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi” esas amaç olmalıdır zira “Sağlık ilkesi” organik tarımın temel ilkelerindendir. Organik tarımda toprak verimliliğinin korunması ve geliştirilmesine yönelik önerilen bazı uygulamalar aşağıda verilmiştir. • Baklagilleri de içeren çok yıllık ekim nöbeti uygulaması • Toprak işleme sayısının azaltılması, toprağın alt ve üst tabakalarının devrilmeden yırtılarak işlenmesi, • Toprağın sıkışmasına izin verilmeden bitki kök gelişmesine uygun ortam hazırlığı yapılmasına özen gösterilmesi, • Toprak analiz sonuçlarına ve ilgili yasal düzenlemelere bağlı olarak birim alana uygun miktarda çiftlik gübresi ve/veya kompost uygulanması, • Baklagil bitkilerini içeren yeşil gübreleme uygulaması ile toprağın azot ve organik madde içeriğinin yükseltilmesi ve toprağın fiziksel yapısını iyileştirilmesi, • Üretimdeki bitki artıklarının veya doğal şoranın eğer hastalık veya zararlı riski yoksa parçalanarak doğrudan toprağa karıştırılması, • Meyve ağaçları gibi türlerde ara ziraatı, örtü bitkisi yetiştiriciliği ve malç uygulamaları, doğal şoranın toprağa gömülmesi veya kesilerek malç olarak bırakılması Toprak verimliliğinin korunması için organik tarımda koruyucu toprak işleme sistemleri uygulanır. Kompost birbirleri ile iyice karıştırılan atıkların sert bir zemin üzerinde yığın haline getirilmesi ve üstünün örtülerek fermentasyona bırakılması ile elde edilir. Bu açıdan nem içeriği önemlidir. Sıcaklığın 60-80 °C ye çıkması hastalık etmenlerinin yok olmasını sağlar. Organik tarımda ticari sentetik kimyasal içerikli gübrelerin kullanımı yasaktır. Bu nedenle sadece 5262 sayılı “T.C. Organik Tarım Kanunu” ve bu kanunun geçerli kıldığı 27676 sayılı ve 18 Ağustos 2010 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan ‘Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına ilişkin Yönetmelik’ Ek-1’de sunulan ve kullanılmasına izin verilen “gübreler ve toprak iyileştiricileri” kullanılabilmektedir.
HASTALIK, ZARARLI VE YABANCI OT YÖNETİMİ Organik tarım doğa ile birlikte üretim yapmayı öngördüğü için doğaya zararlı olabilecek kimyasalların kullanımına izin verilmemektedir. Dünya’da “Yeşil Devrim” olarak adlandırılan ve bitkisel üretimde yüksek verim hedefinin esas alındığı yıllarda, yüksek verim için kullanılan bilinçsiz ve aşırı orandaki kimyasal pestisit, fungusit ve herbisitler öncelikle toprak yapısının bozulması ve canlılığının kaybolmasına neden olmuştur. Diğer yandan bu yanlış uygulamalar doğadaki canlı populasyonunda da azalmaya neden olmuş, zararlılar yanında faydalıların da yok olmasında önemli etki yaratmıştır. Bitkisel üretimde hastalık ve zararlıların yönetiminde kültürel önlemlerin bilinçli olarak alınması ilk adımdır. Dayanıklı tür ve çeşit seçimi ile uygun ekim ve dikim sıklığı, toprak işleme, budama, bitki besleme programı veya yabancı ot yönetimi ile sağlıklı bitki yetiştirmek hedeflenmelidir. Organik bahçe bitkileri yetiştiriciliğinde birim alandan alınacak verim miktarı yanında özellikle ürünün kalitesi, tadı ve aroması önem taşıdığından belirli hastalık ve zararlılara dayanıklı, yöreye adapte olmuş çeşitlerin kullanılması önerilmektedir. Kullanılacak çeşidin dayanıklılık özelliği yanında pazar talebi, bölgeye adaptasyon özelliği ve yetişme süresi gibi özelliklerinin de bilinmesi gerekmektedir. Mono kültür tarımda toprakta veya ortamda populasyonu artan zararlılar ve hastalık etmenleri ortamda üst üste aynı tür (veya familya) yetiştirildiğinde bitki üzerinde daha hızlı ve daha yoğun oranda zarar yapmaktadır. Özellikle zararlıların etkisinin azaltılması veya yok edilmesi açısından üretimde ana bitki yanında yetiştirilen “tuzak bitkilerin” çekici özelliklerinden yararlanılması, tuzak bitkilerde toplanan zararlıların (örneğin beyaz sinek için patlıcan, yaprak biti için bakla gibi) ortamdan uzaklaştırılması ile etkili bir mücadele yapılabileceği önerilmektedir. Organik üretimde yabancı ot savaşımına değil yabancı ot yönetimine önem verilir. Organik tarımda yabancı ot ilacı (herbisit) kullanımı yasaktır. Genelde mekanik yabancı ot mücadele yöntemleri önerilmektedir. Mekanik mücadele yöntemleri arasında, yabancı otların elle yolunması, özel ekipmanlar ile fırçalanması, yakılması, el yada traktör ekipmanları ile çapalanması (Fotoğraf 10.5), etkili bitkisel preparatlar kullanılması, örtü bitkisi kullanılması veya bitkisel atıklarla yada plastik, kağıt vb. örtü materyalleri ile kaplama (malç uygulaması) sayılabilir.
Yeşil devrim:Tarımsal üretimde yüksek verimin hedeflendiği be bitki koruma ve bitki besleme kimyasal girdilerinin bilinçsiz şekilde kullanıldığı üretim dönemidir.
Fungusit:Tarımsal üretimde mantari hastalıklara karşı uygulanan kimyasallara verilen addır.
Herbisit:Zararlı olan yabancı otlara karşı kullanılan kimyasallara verilen addır.
Monokültür tarım:Bir üretim parselinde her yıl arka arkaya aynı bitki türünün yetiştirilmesi işlemidir.
Malç uygulaması:Yabancı otların gelişiminin engellenmesi amaçlı üretim alanında bitkiler dışındaki boş kalan toprak yüzeyinin bitkisel atıklarla yada plastik,kağıt vb.örtü materyalleri ile kaplanması işlemidir.
ORGANiK TARIMDA EKiM NÖBETi (ROTASYON) Konvansiyonel tarımda çoğu zaman pazarlama endişesi ile ihmal edilebilen ekim nöbeti uygulaması, organik tarımda hem toprak verimliliğinin korunması hem de hastalık, zararlı ve yabancı ot yönetimi açısından uygulama zorunluluğu taşımaktadır. Organik tarım, bitkisel üretimin toprakta yapılmasını (topraksız tarımda organik tarım sertifikalandırılamaz) zorunlu kılar. “Ekim Nöbeti” organik tarımın temel ilkelerinden birisidir ve bölgenin iklim ve toprak özellikleri dikkate alınarak, yüksek ve kaliteli üretim amacıyla değişik kültür bitkilerinin birbirlerini destekleyecek şekilde ardı ardına yetiştirilmesi olarak tanımlanır. Bitki uyumu açısından ekim nöbeti planlamasında bitkiler, kendine katlanabilir ve kendine kesinlikle katlanamaz bitki türleri şeklinde gruplandırılırlar. Kendine katlanamayan bir bitkinin aynı araziye ikinci kez gelebilmesi için mutlaka araya başka türlerin getirilme zorunluluğu vardır. Örneğin marul, mısır, bakla, soya fasulyesi, fasulye, börülce ve ıspanak üretimde kendine katlanır bitkiler grubunda sayılabilir. Buna karşılık yonca, pancar, yulaf, bezelye, turp, kolza, ayçiçeği, haşhaş, soğan, sarımsak, lahana, patates ve hı- yar kendine katlanamayan bitkiler grubunda yer alırlar. Kendine katlanamayan bu türlerin yetiştirilmeleri için üretim dönemleri arasında 3-5 yıl ara bırakılması önerilmektedir.
Kendine katlanır tür:Üretimde kendisinden sonra yine aynı türün yetiştirilmesinde bitki gelişimi açısından olumsuz etkilenmeyen tür.
Kendine katlanamaz tür:Üretimde kendisinden sonra yine aynı türün yetiştirilmesini istemeyen,yetiştirme yapılırsa bitki gelişimi önemli ölçüde olumsuz etkilenen tür. Organik tarımda ekim nöbeti planlaması yapılırken; • Toprağın farklı derinliklerindeki besin maddelerinden yararlanmak için, derin köklü bitkiler (kuşkonmaz, domates, havuç, enginar, yonca, şeker pancarı, üçgül, kolza, pamuk) ile yüzeysel köklü bitkiler (pırasa, lahana, karnabahar, ıspanak, kereviz, semizotu, tere, marul ve salata grubu, soğan, sarımsak, hububat,) arka arkaya yetiştirilmeli, • Üretim aşamasında su tüketimi fazla olan bitkiler (lahanagiller, patlıcangiller, kabakgiller, yonca, çeltik, mısır, şeker pancarı) ile daha az su tüketen bitkiler (patates, soğan, sarımsak, bezelye, bamya, hububat) arka arkaya yetiştirilmeli, • Üretimde azot tüketimi fazla olan bitkiler (patates, domates, şeker pancarı, pamuk, mısır) ile azot bağlama özelliğindeki bitkiler (baklagiller) arka arkaya yetiştirilmeli, • Üretimde yavaş gelişen bitkiler (domates, pırasa, soğan, sarımsak, pamuk) ile hızlı gelişen bitkiler (mısır, soya fasulyesi, sorgum, ıspanak, marul ve salata grubu, fiğ, yemlik kolza, turp, taze fasulye) arka arkaya yetiştirilmeli, • Toprağa bırakılan bitki artığı bakımından kalıntısı fazla olan bitkiler (yem bitkileri, tahıllar, baklagiller, kereviz, pırasa) ile kalıntısı az olan bitkiler (marul ve salatalar, ıspanak, pazı, patates, biber, şeker pancarı) arka arkaya yetiştirilmelidir. Organik tarımda önerilen bazı ekim nöbeti uygulama örnekleri aşağıda verilmiştir Örneğin; sulama imkanı olmayan, doğal yağışların yeterli olduğu bölgelerde, tahıl üretimi ile (buğday veya arpa) ile ayçiçeği, haşhaş, kavun veya karpuz ikili ekim nöbeti planlamasında yer alabilmektedir. Sulama olanağı olan ve bir yılda iki ürün almaya uygun ekolojilerde tarla grubu bitkiler ile sebzelerin kombinasyonu önerilmektedir. Bu bölgelerde sebze ağırlıklı yapılan ekim nöbeti planlarında özellikle tahıllardan kuru tarım yapılması amaçlı yararlanılır. Örneğin Domates-Kereviz-Marul; Karpuz-Mısır-Ispanak; Biber Marul-Buğday gibi ekim planı uygulanabilir. Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde genelde iki yılda üç ürün alma olanağı mevcuttur. Pamuk-Buğday Soya Fasulyesi, Pamuk-Patates-Mısır, Pamuk-Kışlık Sebze-Fiğ veya Pamuk-Kışlık Sebze-Kolza gibi üçlü ekim nöbeti uygulamaları da önerilebilir. Organik tarımda ekim nöbeti planlaması yapılırken soğan, lahana, patates ve şekerpancarının aynı arazide ancak 4 yıl aralıklarla yetiştirilebileceği belirtilirken havuç, karnabahar ve şalgamın 2 yıl üst üste yetiştirilmesinin uygun olduğu bildirilmektedir. ÇOK YILLIK MEYVE-BAĞ TÜRLERİNDE ORGANİK TARIM

Sorunların çözümlenebilmesi için organik meyve yetiştiriciliğinde öncelikle yapılması gerekenler aşağıda kısaca özetlenmiştir: • Planlama aşamasında tüm ekolojik faktörler (toprak derinliği, pH, sert tabaka, kimyasal kirlilik, su nitelik ve niceliği, sıcaklık, nem vb. koşullar) ayrıntılı ve mümkünse çiftlik ölçeğindeki verilerle incelenmeli tür, çeşit veya anaç seçiminde dikkate alınmalıdır, • Tür, çeşit ve anaç seçiminde arazinin tarihçesi de önem taşır. Bahçe kurma aşaması öncesinde toprakta belirli bir hastalık veya zararlı sorunu varsa yeni dikimlerde dayanıklılık ön plana alınmalıdır, • Çiftlik çevresinde ve/veya içinde faydalılar için doğal habitat oluşturulmalı, çiçeklenen şeritler oluşturularak döllenme konusunda yardımcı olunmalıdır, • Birlikte yer alacak meyve türlerinin Akdeniz meyve sineği, ekşilik böcekleri gibi çok türde zarar yapan zararlılara hassasiyetlerine dikkat edilmelidir, • Toprak verimliliği açısından yapılacak incelemelere ve uzman önerilerine bağlı olarak izin verilen çiftlik gübresi ve preparatlarla taban gübrelemesi yapılmalıdır, • Toprak verimliliğinin sağlanmasında minimum toprak işleme, ara ziraatı, örtü bitkisi, malçlama gibi tekniklerden yararlanılmalıdır (Fotoğraf 10.7). Ancak örtü bitkisi, malç veya ara ziraatında yer alacak türlerin belirlenmesinde hastalık ve zararlılara konukçuluk etmemesi ve su ve bitki besin maddeleri açısından rekabet etmemesine büyük önem verilmelidir,
DOĞADAN TOPLAMA

Doğal ortamlardan toplanan tıbbi-aromatik bitkiler, yabani meyveler, tohumlar ve mantar gibi ürünler bu grup altında nitelendirilmektedir. Doğadan toplama, 3 yıl öncesine kadar kimyasal muamele görmemiş tamamıyla doğal alanlardan, son 2 yıl içerisinde yangın geçirmemiş ve ilaçlama yapılmamış organik özelliğe sahip ormanlık alanlardan ve arazilerden, doğal olarak yetişen ve 3 yıl öncesine kadar herhangi bir kimyasal girdi ile muamele görmemiş alanlardan yapılır. Bu alanlardan toplanan ürünler, doğal toplama diye adlandırılır. Doğal alanlardan ürün toplayacak müteşebbis, ürün toplamadan önce, bu alanların mülkiyetinin veya kullanma hakkının ait olduğu makamdan izin almak zorundadır. Orman alanlarından ürün toplayan müteşebbis, ürün toplamadan önce, belirlenen alan için Orman ve Su işleri Bakanlığı’ndan izin almak zorundadır. Ülkemizde 2012 yılı verilerine göre doğal organik ürün toplama yapılan alan büyüklüğünün 178 771 ha (+7 724 ha geçiş sürecinde) olduğu bildirilmiştir (Dosyaları indirebilmeniz için BURADAN kayıt olmanız gerekiyor.). Bu organik alanlardan toplanan ürünler arasında adaçayı, biberiye, defne ve kekik gibi tıbbi bitkiler ile ahududu, böğürtlen, kuşburnu, çamfıstığı, yaban mersini, ıhlamur, keçiboynuzu, lavanta, mercanköşk, kızılcık, alıç, çitlenbik, kocayemiş, sumak, karayemiş, bektaşi üzümü, frenk üzümü, yabani çilek ve diğer yabani meyveler bulunmaktadır.



ORGANİK ÜRÜNLERİN PAZARA HAZIRLANMASI, İŞLENMESİ VE ETİKETLENMESİ Organik ürünlerde hasat öncesinde oldu- ğu gibi hasat sonrası aşamalarda da ‘Organik Tarımın Esasları ve Uygulanmasına ilişkin Yönetmelik’ (18 Ağustos 2010 tarihli ve 27676 sayılı yönetmelik) kurallarına ve ihracata konu ürünlerde o ülkede geçerli resmi (örneğin AB, NOP, JAS) veya özel (örneğin Demeter) standartlarda izin verilen girdiler ve teknikler uygulanır. izin verilmeyen girdi veya teknik kullanıldığında organik sertifika iptal edilir. Kültürel işlemler ve hijyen organik üretimin temelidir. Hijyen tedbirleri alındıktan sonra, bunların etkinliği izlenir ve kayıt altına alınır. Ayrıca, üretici ürünlerin hasat günleri, saatleri, devreleri ve kabul tarih ve zaman bilgilerine ait kayıtları tutar ve yetkilendirilmiş kuruluşa verir. Organik ürünlerin işlenmesinde ürünün gerçek doğası hakkında yanlış anlamalara yol açmayan işleme metotları ve ekstraksiyon yöntemleri kullanılır. Organik gıdalar kimyasal işlemler yerine tercihen biyolojik, mekanik ve fiziksel metotlar kullanarak işlenir. Organik ürünlerin işlenmesinde; gıdaların işlenmesinde kullanılan mikroorganizma ve enzim preparatları, doğal aromalı maddeler ve preparatları, içme suyu ve tuz, et ve yumurta damgalarının renkleri, yasal izin verilen mineraller, vitaminler ve aminoasitler kullanılabilir. Organik ürünlerde Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) ve gamma ışınları gibi iyonize radyasyon uygulamalarının kullanılması yasaktır. Ülkemizde 18 Kasım 2010 tarihinde uygulamaya geçen Yönetmeliğe göre organik ürün etiketi ve logosu, organik kurallara uygun üretilmiş tarım ürünleri ile içeriğinin % 95’den fazlası organik olan işlenmiş ürünlerde kullanılır. iç pazara sunulan organik ürünlerde logo dili Türkçe olmalıdır. Organik ürünlerdeki, organik tarım logosu insan ve çevre sağlığını koruyan üretim tekniklerinin kullanıldığının göstergesidir. GTHB, “% 100 Doğal, Hormonsuz, Hakiki, Köy ürünü, Saf, gibi tanımlanan ürünlerin organik ürün olmadığını vurgulamaktadır. ithal edilen ürünlerde Türk Organik Ürün Logosu kullanılamaz. AB yönetmeliğine göre, geçiş süreci ürünlerde ve içeriğinin % 95’inden azı organik olan işlenmiş ürünlerde logo kullanılamaz. Ulusal ve özel logolar, AB logosuna ek olarak kullanılabilir. Bitkisel ürünlerde kalite kriterleri, besin değeri, bileşimi, tadı, işlemeye uygunluk yanında doğrudan tüketilecek olan meyve ve sebze gibi ürünlerde irilik, sertlik, renk ve koku gibi özellikler de aranmaktadır.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntü
    Son mesaj
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 4 misafir