Ekoloji Ders Notu

Cevapla
selin
Mesajlar: 248
Kayıt: 16 Nis 2018 13:32
İletişim:

29 Nis 2018 23:07

Ekoloji
EKOLOJİNİN TANIMI VE TARİHÇESİ
Canlı üzerinde etkili olan fiziksel ortam koşullarının tanımlanabilmesi için Coğrafya, Meteoroloji, Jeoloji, Kimya, Matematik ve istatistik; biyotik ortamın tanımlanabilmesi için ise Botanik, Zooloji, Mikrobiyoloji ve Parazitoloji gibi bilim dallarının yardımına gerek vardır. Günümüzde ekoloji, ormancılık, tarım, yaban hayatı, şehircilik ve çevre kirliliği gibi birçok uygulamalı bilim dallarının temelini oluşturur. Ekoloji bilimi ayrı bir bilim dalı olarak ele alınması ise 18. yüzyılda başlamış ve gerçek anlamda gelişimini 19. yüzyılda yapmıştır. Bir bilim dalı olarak gelişmesi oldukça geç olmasına karşın; tarih öncesi devirlerde yaşayan toplulukların tarım ve hayvancılık alanlarında pratik ekoloji bilgilerine sahip oldukları ve bunları kullandıkları bilinmektedir.
EKOLOJİDE TEMEL KAVRAMLAR
Bir türe ait birey veya populasyonun arandığında bulunduğu doğal olarak yaşadığı mekana ise habitat adı verilir. Habitat bir başka deyişle birey veya populasyonun adresidir. Biyotop ise canlı varlıkların yaşamını sürdürebilmesi için uygun çevresel koşullara sahip bir coğrafik bölge veya değişken hacimli bir ortam olup, birden fazla sayıda populasyonun yerleştiği bir alan olarak kabul edilir. Sınırları az çok belli bir bölgede yaşayan ve ilişki halinde bulunan aynı türe ait bireyler populasyonu oluştururken, farklı türlere ait populasyonlar bir araya gelerek komüniteyi oluştururlar. Bir organizma veya populasyonun ekosistem içindeki işlevine ekolojik niş adı verilir Ekolojik niş organizmanın yaşamını sürdürebilmek için kurduğu ilişkileri ve organizmanın adaptasyonunu, fizyolojik tepkileri veya öğrenilerek kazandığı davranışlarından doğan halini gösterir. Canlı ve cansız varlıklar arasında karşılıklı etki ve ilişkilerin oluşturduğu biyolojik sisteme ekosistem adı verilir. Birey ekolojisi (autekoloji) aynı türe ait birey veya bireylerin çevre ile olan ilişkilerini inceleyen, ekoloji biliminin alt dalıdır. Populasyon ekolojisi (demokoloji) populasyonun yapısını, gelişimini, değişimini ve bunların nedenlerini inceler ve çeşitli türlere ait bireylerin bolluk ve değişim nedenlerini araştırır. Komüniteyi oluşturan bireylerin çevreleri ile olan ilişkilerini inceleyen ekolojinin alt dalına ise ekosistem ekolojisi (sinekoloji) adı verilir.
EKOLOJİK FAKTÖR
Ekolojik faktörler; klimatik faktörler (ışık, sıcaklık, basınç, rüzgâr, nem ve yağış), fizyografik faktörler (enlem, boylam, yükselti, bakı, yeryüzü şekli vb.), edafik faktörler (toprak özellikleri) ve biyotik faktörler (bitki, hayvan, insan, mikroorganizmalar) olmak üzere dört ana başlık altında toplanabilir.
Klimatik Faktörler
Meteorolojik verilerin uzun süreli ölçümleri sonucu elde edilen ortalama ve uç değerleri ile geniş bir bölgeyi içermesi halinde makroiklimler oluşur ve yeryüzü 8 makroiklim tipine ayrılır. Makroiklim alanları içinde, yeryüzü şekli, yükselti, göl, orman gibi fizyografik faktörlerin etkisi ile oluşan belirli alanlara özgü iklim tipine mezoiklim denir. içinde bulunduğu makro ve mezoiklim koşullarından veya bazı meteorolojik veriler bakımından çeşitli faktörler altında (toprak, arazi şekli ve diğer antropojen etkiler) sapma göstermesi halinde mikroiklimler oluşur. Bir ağacın tepe tacının altında oluşan iklim mikroiklime örnek olarak verilebilir.
Sıcaklığın çevre için ekolojik önemi: Karasal ortamlarda sıcaklık özellikle enlem derecelerine bağlı olarak önemli farklılıklar gösterir. Sucul ortamlarda ise, bölge, mevsimler ve ortam tipleri sıcaklık değişiminde önemli rol oynar. Uyku durumunun düşük sıcaklıkların gelişmeyi engelleyecek düzeyde olması halinde ortaya çıkmasına hibernasyon; yüksek sıcaklıklarda ortaya çıkmasına estivasyon denir.
Yağış ve nemin çevre için önemi: Aktif haldeki canlıların protoplazmalarının %70-%90’ı sudur.
Işığın çevre üzerindeki etkisi: Işığın şiddeti ve yapısı genelde sabit olmayıp ortamsal faktörlere bağlı olarak değişebilir. Işık süresi ise sadece enlemlere ve mevsimlere bağlı olarak düzenli bir değişim gösterir. Bitki ve hayvanların çoğunda izlenen fizyolojik aktiviteler gece-gündüz periyoduna ve mevsimlere bağlı olarak değişir. Işık etkisiyle bitkilerde fotosentez, fotoperiyodizm, terleme, çimlenme ve çiçeklenme, hayvanlarda ise üreme ve dinlenmeye geçme gibi biyolojik ritmler görülür. Ayrıca organizmalarında mevsimlik veya aylık ritimler görülür.
Rüzgârın ekolojik etkisi: Sıcaklık ve basınç farkları nedeniyle oluşan hava kütlesi hareketleri sonucu rüzgâr meydana gelir. Rüzgârın ekolojik etkisi esme yönüne, şiddetine ve esme mesafesine bağlı olarak değişir. Ülkemizde etkin 8 rüzgâr tipi vardır. Lodos sıcak havayı, yıldız, poyraz ve karayel soğuk havayı getirir. Rüzgâr, toprak ve bitki yüzeylerinden buharlaşmayı hızlandırarak su kaybına neden olur ve bunun sonucu bitkiler yeterince fotosentez yapamaz ve verim düşer. Diğer taraftan rüzgâr canlıların pasif taşınmasında etkin rol oynar.
Suyun Ekolojik Önemi: Yeryüzünün %71’ine yakın bölümü su ile örtülmüş- tür. Suyun doğada katı, sıvı ve gaz şeklinde atmosfer, okyanus ve karalar arasında dolaşmasına hidrolojik dolaşım denir. Suyun üst tabakasında çözünen bu gazlar daha sonra derinlere iner. Suda serbest halde bulunan H+ iyonu konsantrasyonuna suyun pH’ sı denir ve pH değişimleri canlıların solunum gibi birçok biyokimyasal aktivitesi üzerinde etkilidir.
Atmosferin ekolojik açıdan önemi: Atmosfer, troposfer, stratosfer, ozonosfer, kemosfer ve iyonosfer olmak üzere beş tabakadan oluşur. Bunlardan Troposfer yeryüzü ile direkt ilişkili olup, azot, oksijen, argon ve karbondioksit esas bileşimini oluşturur. Bu gazlardan başka troposferde su buharı, toz, polen, mikroorganizmalar ve kirlilik unsuru olan çeşitli partikül ve gazlar bulunur. Atmosfer güneşten gelen zararlı ışıkların yeryüzüne gelmesini ve karasal radyasyonu büyük ölçüde engeller.
Edafik Faktörler
Toprak ve onun fiziksel, kimyasal ve fizikoşimik özelliklerinden oluşan fiziksel çevreye edafik faktör denir. Doğal bir oluşum sürecinden sonra oluşan, içinde biyolojik, fiziksel ve kimyasal olaylar gerçekleşen, belli özelliklere sahip üst litosfer tabakasına toprak denir. Toprağın inorganik bölümünün kaynağını ayrışmış kayaçlar oluşturur. Bitki, hayvan ve diğer canlıların ölü artıkları topraktaki organik maddenin kaynağıdır. Ana kayaçların ve organik artıkların doğal koşullarda parçalandıktan sonra üst üste tabakalaştıkları görülür ve bu yatay katlara horizon denir. Yeryüzündeki topraklar zonal, interzonal ve azonal toprak olarak üç büyük grup altında toplanır. Zonal toprakların oluşumları iklim tarafından kontrol edilir. interzonal topraklar kötü drenaj, tuzluluk veya diğer bazı bölgesel şartların etkisiyle oluşan topraklar olup, birçok özelliği aynı bölgenin zonal topraklarının özelliklerine benzer. Azonal topraklar belirli horizon değişimleri göstermeyen topraklardır.
Biyotik Faktörler
Canlılar arasındaki ilişkiler besin, üreme, yaşam süresi, gelişme hızı ve ölüm gibi temel yaşamsal süreçler üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Tür içi ilişkiler aynı türün bireyleri arasında, erkek-dişi ilişkileri, koloni, grup, küme ve rekabet şeklinde görülür. Türler arasında ilişkiler, rekabet, predatörlük, parazitlik, simbiyosis, mutualizm, komensalizm, amensalizm ve allelopati şeklinde olur.
Tür içi ilişkiler
Erkek-dişi ilişkileri: Aynı türden olan erkek-dişi bireyler çiftleşip yavru verme ve koruma amacıyla daima ilişki içindedirler. Hayvanlar âleminde bazı gruplarda erkek dişi ilişkisi çiftleşmeden sonra yavrunun bakımı ve korunması sırasında da devam eder.
Koloniler: Koloniler aseksüel üreme sonucunda oluşan ve birbirinden ayrılmayan bireyler topluluğudur. Sucul ortamda koloni yaşamının en iyi örneğini Hydrozoa türleri verir.
Gruplar: Günlük, mevsimsel veya iklimsel değişikler sonucu aynı türün bireyleri gruplar oluşturur. Besinlerin araştırılması veya düşmanlara karşı korunma, gruplar sayesinde kolaylaşır.
Sosyal yaşantı:
Rekabet: Populasyonu oluşturan bireyler arasında, yuva, eş seçme, besin ve diğer kıt ekolojik faktörler için birbirleri ile rekabet ederler.
Tür içi rekabet bazı hallerde farklı biyotoplara yerleşen aynı tü- re ait farklı populasyonların ortaya çıkmasına veya bir bölümünün coğrafik olarak yer değiştirmelerine neden olur.
Türler Arası ilişkiler
Nötralizm: iki populasyonun bir arada bulunmasından her iki tarafta ne bir fayda, nede bir zarar görmez.
Rekabet: Aynı çevre faktörü için birden fazla tür veya bireyin mücadele etmesi sonucu rekabet ortaya çıkar.
Simbiyosis (Ortak yaşam): Birbirlerine karşılıklı yararlar sağlayan iki organizmanın bir arada yaşaması haline Simbiyosis denir. Örnek olarak fasulye köklerinde yaşayan azot bakterileri verilebilir.
Mutualizm: Mutualizm, iki veya daha fazla türün karşılıklı olarak birbirlerinden faydalandığı ve bu faydalanmanın zorunlu olduğu bir ortak yaşam biçimidir.
Komensalizm: Karşılıklı olarak anlaşmış, fakat bu ilişkiden bir populasyon yarar sağlarken, diğerlerinin bundan etkilenmediği ilişki biçimine Komensalizm (birlikte bulunma) denir.
Amensalizm: Bu tip ilişkide bir populasyon olumsuz yönde etkilenirken diğer populasyon bundan etkilenmez. Allelopati bir bitkinin doğal şartlarda bir kimyasal madde salgılayarak, diğer bitkiler üzerinde etkili olmasıdır.
Parazitlik: Parazit canlıların serbest yaşamları yok veya sınırlıdır ve bir organizmaya bağlı yaşarlar. Yaşam evrelerinin en az bir periyodunda konağının içine (Endoparazit) veya dışına (Ektoparazit) bağlı olarak yaşamlarını sürdürürler. Bu ilişki biçimi, parazit organizmaya fayda sağlarken, konukçu için zararlı olur.
Parçalama (Avcılık, Predasyon): Avcılık (Predatörlük) terimi canlı organizmaları yakalayan öldüren ve yiyen organizmaları kapsadığından çok çeşitli biyolojik tipleri içine alır. Avını izleyen etobur formlar buna örnek verilebilir.
EKOSİSTEMLERDE ENERJİ TRANSFERİ
Bir maddenin bir noktadan başka bir noktaya hareketi ya da fiziksel, kimyasal olarak bir şekilden başka bir şekle dönüşmesi bir iştir ve bu işin yapılabilmesi için de enerji kullanımı gerekir. Bitkiler (primer üreticiler) güneş enerjisini fotosentez yoluyla kimyasal enerjiye dönüştürerek birincil ürün’ü meydana getirirler. Besinlerini bitkileri yiyerek elde eden otobur hayvanlar da aldıkları enerjinin bir bölümünü kendileri kullanarak ikincil ürünü oluşturur; kalanı ya ısı olarak kaybolur, ya da kullanılmadan dışkı olarak dışarı atılır. Üreticiler; klorofilli bitkiler olup, potansiyel enerjiyi kimyasal enerjiye çevirerek depolayabilir. Bu sentez karada tohumlu ve tohumsuz bitkiler, sucul ortamda ise fitoplanktonlar, algler ve çiçekli bitkiler tarafından yapılır. Bitkisel organizmaları besin olarak kullanan organizmalara birincil tüketiciler denir. Karasal ortamdaki otobur formların esasını böcekler, kemirici memeliler ve geviş getirenler, sularda ise, fitoplanktonik formlarla beslenen küçük boylu canlı türleri oluşturur. Otobur hayvanları besin olarak kullanan hayvanlara ise ikincil tüketiciler; ikincil tüketicileri besin olarak kullanan etobur hayvanlara da üçüncül tüketiciler denir. Belli türlere ait bireylerin diğer türlere ait bireyler üzerinden beslenmesi sonucu besin zinciri oluşur. Besin zinciri ya bitkilerle veya organik artıklarla başlar. Beslenme bitkilerden başlayıp çeşitli hayvanlarda son bulan zaman zaman kesişerek karmaşık birçok zincirden oluşmuş ağ şeklindedir.
EKOSİSTEMLERDE MADDE DÖNGÜLERİ
Boşlukta yer kaplayan ve kütlesi olan tüm varlıklara madde; Canlı ve cansız çevre arasında maddelerin alınıp verilmesine ise madde döngüsü (madde çevrimi, ekolojik döngü) adı verilir. inorganik maddelerin cansız ortamdan alınıp, canlılar arasında aktarıldıktan sonra tekrar cansız ortama eklenmesi biyojeokimyasal madde döngüsü olarak tanımlanır.
Karbon Döngüsü
Bitkilerde organik bileşiklerin yapımı için gerekli olan karbonun ana kaynağı karbondioksit’dir. Karbonun yeryüzünde doğal kaynağı atmosfer, hidrosfer ve litosfer’dir. Karbon, hidrosferde karbondioksit (CO2) veya bikarbonat; litosferde kömür, doğalgaz, petrol, kireçtaşı ve nadiren karbon halinde, canlılarda ise organik moleküllerin yapısında bulunur.

Oksijen Döngüsü
Oksijenin kaynağı, atmosfer ve litosferdir. Ayrıca ozon tabakasında da suyun fotolizi ile de bir miktar O2 üretilmektedir. Oksijen, solunum ve organik maddelerin oksidasyonu için gereklidir. Bitkiler gündüz oksijen sağlar ve bu gaz tüm organizmalarca solunum için kullanılır. Hayvan ve bitkilerin solunumu ile odun, kömür, petrol gibi yakıtların yanması esnasında ve organik maddelerin oksidasyonu için O2 gereklidir.
Azot Döngüsü
Azot atmosferin ana kütlesini oluşturur. Bütün canlılar için çok önemli bir madde olan azot, tüm proteinler ve nükleoproteinlerin temelini oluşturur. Ancak azot hayvanlar ya da bitkiler tarafından atmosferden doğrudan alınmaz. Atmosferdeki azot bazı bakteri ve mavi-yeşil alglerce toprağa bağlandıktan sonra bitkiler tarafından alınır. Atmosferdeki elektrik akımları da bir miktar azotu bağlar ve bu azot yağmur suyu ile toprağa düşer. Herbivor hayvanlar azot gereksinimlerini bitkilerden, karnivorlar ise herbivorlardan sağlarlar.
Fosfor Döngüsü
Fosforun ana kaynağı fosfat içeren kayalardır. Erozyon ve ayrışma sonucu bitkilere inorganik fosfat erimiş koşullarda ulaşır. Bu şekilde oluşan fosfatın belli bir oranı deniz ve göllere akar. Denizden karasal sisteme geri dönüş oranı ise çok az olup, bu dönüş de balıkla beslenen insan ve bazı kuşlarla gerçekleşir. Fosfor biyolojik sistemlerde genetik bilginin iletilmesi, DNA ve RNA makromoleküllerinin yapısına girmesi yanında enerji bağlama ve enerji taşınımında rol alır.
Yapay Madde Döngüsü
Doğal olarak bulunmayan, ancak insanlar tarafından yapay olarak üretilerek çeşitli amaçlar için kullanılan ve doğa için kirletici olan maddelerin biyojeokimyasal döngüsüne yapay madde döngüsü adı verilir. Ancak bazı maddelerin zararlı özellikleri değişime uğramaz, besin zinciri ile taşınarak canlıların dokularında birikerek zarar verecek düzeye gelir, buna biyolojik birikim denir.
POPULASYON EKOLOJİSİ
Belli bir alanı işgal eden türün diğer gruplarından belirgin bir biçimde ayrılan ve bu ayrılığı uzun zamandan beri devam ettiren aynı türe ait bireyler topluluğu populasyonu oluşturur. Doğada sınırları az çok belli bir alan işgal eden, aynı tür organizmaların, yapılarını, gelişimlerini, değişimlerini ve tüm bunların neden ve sonuçlarını araştıran ekolojinin bir alt dalına populasyon ekolojisi (demokoloji) denir. Populasyon ekolojisi populasyonların yapılarını, gelişimlerini, zamana bağlı olarak değişimlerini inceler. Adapte oluş, üretken olma ve nesillerini koruma genetik özellikler kapsamında ele alınırken; bileşim ve yapısı işlevsel özellikler olarak değerlendirilir.
Düzenli dağılışta bireyler birbirlerine eşit uzaklıkta ve tüm alanda homojen bir şekilde bulunur,Örnek olarak insanlar verilebilir. Kümeli dağılışta değişik sayıda bireyden oluşan kümeler birbirlerinden eşit olmayan uzaklıklarda bulunur, bazen tek bireylere bile rastlanır. Bu dağılım şekli daha çok heterojen çevre koşullarının hakim olduğu rekabetin yoğun yaşandığı yerlerde görülür. Rastgele dağılışta populasyonu oluşturan bireyler yaşam alanlarında birbirleriyle karşılıklı yoğun bir etkileşim içinde bulunmazlar ve bunu sonucu olarak da kendilerine en uygun alanları seçer ve tamamen rastgele dağılırlar. Bu dağılım şekli daha çok ortam koşullarının az çok homojen olduğu habitatlarda görülür. Populasyon yoğunluğu sürekli değişim eğiliminde olan bir birim olduğundan, günlük, haftalık, aylık veya saatlik değişebilir. Populasyondaki sayısal değişimi, geçen zamana bölerek, populasyonun büyüme hızı bulunur. Populasyonun yoğunluğunu belirlemek için doğrudan sayma, dolaylı sayma, örnekleme, markalama gibi çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Doğrudan sayma yönteminde populasyonu oluşturan tüm bireyler teker teker sayılarak yapılır. Dolaylı sayma yönteminde ise bireye ait çeşitli izler (yuva, dışkı, köstebek yığınları, ses frekansları, beslenme durumu, örtü, ayak izleri, vb.) sayılarak populasyon yoğunluğu hakkında karar verilir. Örnekleme yönteminde amaca uygun seçilen büyüklük ve sayıda örnekleme ile populasyon yoğunluğu hakkında karar verilir. Markalama yönteminde populasyondaki tüm bireyler yerine, belli sayıdaki birey yakalanıp markalanır ve bırakılır. Bir süre sonra yeniden belli sayıda birey yakalanarak bunlardaki markalı bireyler sayılır ve elde edilen veriler bir formül yardımı ile hesaplanarak populasyon yoğunluğu bulunur. . Büyümenin durduğu bu nokta “K” noktası (Ekolojik Taşıma Kapasitesi) olarak adlandırılır. “K” noktasına ulaşan bir populasyon büyüklüğü bu noktadan itibaren gerilemeye başlar, bir süre sonra yeniden yükselebilir. Böylece populasyon büyüklüğü grafiği “S” harfi şeklinde, inişli çıkışlı veya zikzaklı bir seyir izler (Lojistik artış modeli). Bir bireyin sahip olduğu genler ve bu genlerin belirlemiş olduğu genetik bilgilerin tamamı genetik çeşitlilik olarak tanımlanır.
POPULASYON DİNAMİĞİ
Ekolojik koşulların ideal olduğu populasyonların kendini yenileyebilme yeteneği biyolojik artış potansiyeli olarak tanımlanır. Populasyonlar biyolojik artış potansiyeli ile sürekli büyüme eğiliminde iken ekolojik faktörler (besin, rekabet, iklim faktörleri vb) populasyonların büyümelerini engelleyerek, populasyon bü- yüklüğünün belli sınırlar arasında kalmasını sağlar ki bu çevre direnci (çevresel tepki) olarak tanımlanır. Organizmalar türlerini devam ettirebilmek için geliştirdikleri yaşam stratejilerine göre; K-seçilimli organizmalar ve r seçilim li organizmalar olmak üzere iki grup altında incelenebilir. K seçilimli organizmalar yaşam enerjilerini yaşam koşulları az değişen bir ortamda üstünlük ve avantaj sağlayacak uzun yaşama, büyük cüsseye sahip olma gibi yüksek metabolik harcamalara ayırarak, hayatta kalma ve türünü devam ettirebilme şansını yakalamaya çalışmaktadır. r seçilim li organizmalar ise çok değişken ortam koşullarında yaşayabilen, kısa ömürlü, küçük cüsseli, geleceği belirsiz canlılar olup, çok fazla sayıda döl bırakarak türün devamlılığını sağlamaya çalışırlar.
KOMÜNİTE (TÜR TOPLULUKLARI)
Kendine has ekolojik koşullara sahip, sınırları az çok belli bir alanda, bitki ve hayvan populasyonlarının bir araya gelerek karşılıklı ilişkilerinin oluşturduğu birliğe komünite (tür toplulukları) denir. Tür topuluklarının özellikleri; ayırt edici (Analitik) ve birleştirici (Sentetik) olmak üzere iki ana başlık altında incelenir. Ayırt edici özellikler kantitatif (bolluk, yoğunluk, sıklık, biyokütle, örtü ve baskınlık) ve kalitatif (topluluk şekli, canlılık) özellikleri kapsar. Birleştirici özellikler ise kalıcı olma, bulunma ve sadakat derecesidir.


Komünitelerin Yapısal Özellikler
Yatay yöndeki yerleşim düzeni sonucu mozaik yapı oluşur ve bu mozaik yapı içinde; küçük bitki ve hayvan toplulukları (biyoskön), yoğun yerleşim bölgeleri (biyokonon) ve benzer ekolojik istekleri olan ve aynı yaşam şekline sahip bitki toplulukları (sinuzi) bulunur. Düşey yöndeki tabakalaşma topoğrafik yapıya uygun olarak gelişebildiği gibi, aynı bölgedeki bitkiler arasında; ışık, nem, sıcaklık ve diğer faktörlerin etkisi altında (ağaç, çalı, ot ve yosun katı gibi) oluşabilir.
Komünitelerde Tür Çeşitliliği
Komünitelerde bulunan toplam tür sayısı, tür çeşitliliği olarak ifade edilir. Yeryüzünde tür çeşitliliği ekvatordan kutuplara doğru gidildikçe azalır. Tür çeşitliliği üzerinde zaman, iklim, ortam şartlarındaki çeşitlilik, üretim, rekabet, avcılık ve insan faktörü etkilidir.
Komünitelerin işlevleri
Komünitelerin işlevsel özelliklerinin temelinde besin ve beslenme vardır. Türler besin zinciri ile birbirlerine bağlıdır ve doğada beslenme düzeyinin ilk basamağını bitkiler oluşturur.
Ekolojik Süksesyon
Çoğunlukla sel, fırtına ve yangın gibi doğal etkenler, depremler, yer kaymaları ve volkanik patlamalar komünitelerde ekolojik süksesyona neden olur. Bu etkenlerin herhangi biri orijinal türleri ortamdan uzaklaştırarak yeni türlerin bölgeye gelmesine olanak sağlar. Vejetasyonun bu kararlı safhası “klimaks” olarak isimlendirilir.
EKOSiSTEM
Yaşam birliklerinin oluşturulduğu bu yapısal ve işlevsel sisteme ekolojik sistem veya ekosistem adı verilir. Bir başka deyişle ekosistem, canlı organizmalar ile cansız çevrenin karşılıklı madde alışverişi yapacak biçimde birbirlerini etkiledikleri bir doğa parçasıdır.
Ekosistemlerin işlevsel Özellikleri
Madde döngüsü, enerji akışı ve populasyonların denetimi, ekosistemlerin işlevsel özellikleridir. Ekosistem devamlı değişim içinde olan, zamana bağlı olarak gelişen; aralarında sürekli enerji akımı bulunan canlı ve cansız öğelerden oluşur. Ekosistemin enerji kaynağı güneştir. Ekosistemler işlevsel düzeyde kalabilmek için her zaman tepki gösterme eğiliminde olurlar ki, buna Homeastasis denir. Homeastasis, ekosistemin kendi kendini düzenleme ve işlevsel tutma mekanizmasıdır.
Ekosistemin Öğeleri
Canlı öğeler; üreticiler, tüketiciler ve ayrıştırıcılar olmak üzere üç grup altında incelenir. Cansız öğeler ise kimyasal maddeler (inorganik maddeler, organik maddeler) ve fiziksel koşullardan (iklim, topografya gibi) oluşur.

Ekosistemde Birincil Ürün
Birincil üretici olması nedeniyle ekosistemin temel öğesi bitkilerdir. Çünkü bitkiler; çeşitli mineraller, su, karbondioksit gibi basit inorganik maddeleri ortamdan alarak kendileri için gerekli maddeleri üretirler. Sadece bitkiler güneş enerjisini doğrudan kullanma yeteneğine sahiptir. Burada bitkiler birincil temel üretici; tüketici olarak adlandırılan organizmalar ise ikincil üreticidirler.
BİYOMLAR (BÜYÜK YAŞAM BİRLİKLERİ)
Canlılar yeryüzünün yaşayan bölümünü (biyosfer) oluştururken, bunların çevresinde bulunan cansız varlıklarda ekosferi oluşturur. Biyosfer ve ekosfer ise birlikte dünya ekosistemini oluşturur. Dünya ekosistemi taşıdığı temel karakterler, ekolojik ilişkiler ve inceleme kolaylığı olması bakımından; kara, deniz ve tatlı olmak üzere üç büyük ekosisteme ayrılabilir. Karalar yeryüzünün 1/3’ünü oluşturur ve ekolojik faktörler, bulundurduğu canlı toplumları gibi özellikler bakımından çok büyük bir çeşitliliğe sahiptir. Ancak su ekosistemleri karalara göre daha homojen bir yapıya sahiptir. Karasal ekosistemlerin sınıflandırılmasında en büyük tür topluluğu birimine biyom (büyük yaşam kuşağı) denir. Biyomlar yeryüzünde arazi yapısı ve genel iklim koşulları benzer olan geniş bölgeler olup, benzer bitki ve hayvan toplumlarıyla benzer toplum yapısı gösteren büyük yaşam birlikleridir. Biyomlar, aynı iklim koşullarını paylaşan ekosistemlerdir. Biyomlara tundra ve taygalar örnek verilebilir. Tundralar en soğuk ve yağışlı kutup ve yüksek dağlık alanlarda, tür çeşitliliği çok az, daha çok liken, karayosunu ve birkaç otsu türden oluşan bitki topluluklarıdır. Taygalar ise Kuzey iskandinavya ve Kuzey Kanada gibi soğuk yerlerdeki seyrek ağaçlı çam ormanlarının oluşturduğu bitki toplumlarıdır.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntü
    Son mesaj
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 11 misafir