AÖF Temel Bilgi Teknolojileri 2 dersi özeti

Cevapla
özkan kaya
Mesajlar: 32
Kayıt: 03 Ara 2017 21:58
İletişim:

03 Ara 2017 23:03

E-ÖĞRENMENİN GELİŞİMİ
“e-Öğrenme” kelimesi ilk kez 1999 yılında eğitimde İnternet’in, etkileşimli ve elektronik ortamların kullanılmasını ifade etmek amacıyla kullanılmıştır. e-Öğrenmenin gelişimi dört aşamada ele alınabilir.
1) Kitle İletişim Teknolojilerine Dayalı Dönem: Eğitimde elektronik teknolojilerin kullanımı 20. yüzyılda iletişimde gerçekleşen teknolojik gelişmelerle öncelikle sınıf için eğitimde başlamıştır. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren uzaktan eğitimde de artan oranda iletişim teknolojileri kullanılmaya başlanmıştır. Açık ve uzaktan eğitim, radyo ve televizyon gibi kitle iletişim araçlarına eğitim ve öğretim süreçlerinde en fazla yer veren eğitim sistemidir. 1969 yılında kurulan İngiltere Açık Üniversitesi’nin BBC ile ortak gerçekleştirdikleri eğitsel televizyon programları bu alandaki en başarılı uygulamalar arasındadır. Ülkemizde 1982 yılında kurulan Açıköğretim Fakültesi’nde temel eğitim malzemesi olarak ders kitaplarının yanı sıra televizyon programlarına da yer verilmiştir.
2) Bilgisayar Destekli Eğitim Dönemi: Apple marka mikrobilgisayar 1970’lerin ikinci yarısından itibaren ilk ve ortaöğretim kurumlarında eğitim amacıyla yaygın olarak kullanılan ilk bilgisayardır. Ucuz ve kolay kullanılır olmaları nedeniyle ABD’de ilk ve orta dereceli okulların büyük bölümünde o dönemde en az bir bilgisayar laboratuvarı kurulmuştur. 1980’lerde IBM PC ile kişisel bilgisayarların ortaya çıkışı ile bu yaygınlık artmıştır ve bilgisayarların öğretme ve öğrenmede kullanımı konusunda Bilgisayar Destekli Eğitim (BDE) adı verilen bir yaklaşım geliştirilmiştir. BDE uygulamaları sınıf içerisinde öğretmen gözetiminde kullanılacak yazılımlar şeklinde tasarlanabildiği gibi, öğrencilerin evlerinde kendi kendilerine kullanabilecekleri yazılımlar şeklinde de tasarlanabilmektedir. Yaygın olarak geliştirilen BDE uygulama türleri arasında testler, alıştırmalar, öğretici yazılımlar, başvuru yazılımları, benzetimler ve eğitsel oyunlar bulunmaktadır. Başvuru yazılımları ders çalışırken öğrenenin yararlanabileceği atlas, ansiklopedi, sözlük vb. araçlardır. Günümüzde ülkemizde ilk ve orta öğretimde bütün sınıfların akıllı sınıf hâline getirilmesini amaçlayan Fatih Projesi başlatılmıştır. Proje kapsamında her öğrenciye bir tablet bilgisayar verilecek ve her sınıfa bir etkileşimli tahta kurulacaktır.
3) İnternet Tabanlı Eğitim Dönemi: İnternet’in geliştirilmesinde ABD’deki üniversitelerin öncülük yapması ve ilk kullanıcılarının akademisyenler olması, İnternet’in eğitim alanında sağladığı sınırsız olanağın başlangıçtan itibaren farkına varılmasını ve üniversitelerde bu konuda oldukça deneyim birikmesini sağlamıştır. İnternet’in 1993 yılında halka açılmasıyla birlikte eğitim amacıyla kullanılmaya başlanması aynı anda gerçekleşmiştir. İnternet’in yaygınlık kazanmasında Tim Berners-Lee tarafından geliştirilen World Wide Web sisteminin çok büyük etkisi olmuştur. Bu sistemde tarayıcı adı verilen bir yazılımla HTML ile hazırlanmış web sayfaları arasında İnternet’te sörf yapılabilmektedir. HTML sayfaları metin, görüntü, ses ve video barındırabildiği için her türlü eğitim içeriği HTML sayfası biçiminde tasarlanabilmektedir. Öğrenciler sayfalardaki bağlantılar yardımıyla değişik sayfalar arasında geçiş yapabilmekte ve böylece bir giriş sayfasından başlayarak dallanmalı bir şekilde ders boyunca ilerleyebilmekte ve bitiş sayfasına gelebilmekteler. İnternet çağının ilk iletişim ve paylaşım araçları olan dosya aktarım protokolü (ftp), e-Posta, tartışma listeleri, mesaj panoları, haber grupları, canlı sohbet odaları (irc), İnternet forumları, anlık mesajlaşma gibi yazılımlar ile HTML ve Flash gibi içerik geliştirme ortamları kullanılarak İnternet destekli eğitimde hem çok ortamlı ve etkileşimli eğitsel içerik sunumu gerçekleştirilebilmiş, hem de öğreticiler ve öğrenciler arasında eğitsel iletişim sağlanabilmiştir. 2004 yılına Web 2.0 kavramı kullanılmaya başlanmıştır. Web 2.0 araçlarının ortaya çıkışı İnternet destekli eğitime etkisi büyük olmuş; wiki ve blog siteleri, RSS okuyucuları, sosyal ağlar, video paylaşım siteleri, yer imi paylaşımı siteleri, 3 boyutlu ortamlar, bulut bilişim gibi uygulamaların kullanıldığı bu eğitim türüne e-Öğrenme 2.0 adı verilmiştir.
RSS, RDF (Resource Description Framework) Site Summary, ya da “Really Simple Syndication” kısaltması.
4) Mobil Öğrenme Dönemi: Dizüstü, notebook, netbook vb. boyutlardaki taşınabilir bilgisayarlar ile 3G modem, ya da WiFi aracılığıyla İnternet’e bağlanarak, masaüstü bilgisayarlar için tasarlanan e-Öğrenme uygulamalarına erişmek ve ders çalışmak mümkün olmakta ve öğrenenler için masaüstü bilgisayarlarda
yaşadıklarından farklı bir e-Öğrenme deneyimi gerektirmemektedir. Fakat 2000’lerin başında ortaya çıkan el bilgisayarlarından e-Öğrenme uygulamalarına erişilmeye çalışıldığında, büyük bilgisayar ekranları ve bant genişlikleri öngörülerek yapılan tasarımların yetersiz kaldığı görülmüş ve 3-7 inç arası küçük ekranlar için farklı e-Öğrenme uygulamaları tasarlanmaya başlanmıştır. İlk uygulamalar genellikle test yazılımları gibi basit uygulamalar olmuştur. Taşınabilir bilgisayarların ve el bilgisayarlarının uzun süredir kullanımda olmasına rağmen mobil öğrenmede asıl gelişme 2000’li yılların ikinci yarısından itibaren Apple IPhone ve Apple IPad’in pazardaki üstünlüğü ile birlikte yaşanmaya başlanmıştır. Ardından Android işletim sistemiyle çalışan akıllı telefonlar ve tablet bilgisayarlar bu kullanımı daha da yaygınlaştırmışlardır. Bulut bilişim uygulamaların, hizmetlerin ya da saklama alanlarının İnternet’te tutulmasını sağlayan teknolojiler kümesidir. Bulut bilişim ile öğrenciler bulutta bulundurdukları kendilerine ait içeriklere, hizmetlere ya da uygulamalara İnternet’e bağlı diğer aygıtlardan da erişebilmekte ve mobil öğrenmeyi aygıttan bağımsız hâle getirebilmektedirler. Bu amaçla yaygın olarak kullanılan saklama hizmetlerinin başında Microsoft SkyDrive, Google Drive ve Dropbox gelmektedir. Android, Google firmasının öncülüğünde taşınabilir cihazlar için geliştirilen Linux tabanlı açık kaynak kodlu bir işletim sistemi.
Not: Fatih projesi (1) Donanım ve Yazılım Altyapısı Bileşeni, (2) e-İçeriğin Sağlanması ve Yönetilmesi, (3) Öğretim programlarında Etkin BT Kullanımı, (4) Derslerde BT Kullanımı İçin Öğretmenlere Hizmetiçi Eğitim ve (5) Bilinçli, Güvenli, Yönetilebilir ve Ölçülebilir BT ve İnternet Kullanımının Sağlanması bileşenlerinden oluşmaktadır.
e-ÖĞRENMENİN BİLEŞENLERİ
1) İçerik: İçerik her türlü öğrenme sürecinin temel ögelerinden birisidir. Öğrenciye kazandırılacak bilgi, beceri ve tutumların kapsamını içerik belirler. Ders içeriği, ders programı, eğitsel etkinlikler, ders notları, öğretici ders yazılımı, podcast, benzetim yazılımları, eğitsel oyunlar, sözlük, harita, ansiklopedi gibi başvuru kaynakları ve açık eğitsel kaynaklar gibi öğrenme malzemelerinden oluşur.
Ders Programı: Bir e-Öğrenme sisteminde dersin kapsamını belirlemek amacıyla ders programı yayımlanmalıdır.
Ders Notları: Ders notları genellikle dersin özeti şeklinde olup etkileşimli ögeler içermezler. Öğreticiler ders notlarını ve sunularını SlideShare, Scribd gibi paylaşım sitelerinde yayınlayabilirler.
Öğretici Ders Yazılımı: Öğrencilerin bilgisayar ortamında kendi kendilerine ders çalışabilecekleri, etkileşimli ögeler içeren, çok ortamlı yazılımlara öğretici ders yazılımı adı verilir. Öğretici ders yazılımları üniteler ya da modüller şeklinde düzenlenmiştir ve her ünite kendi öğrenme amaçlarına, etkileşimli ve çoklu ortam şeklinde hazırlanmış konu anlatımına, ara sınama ve ünite sonu sınama araçlarına ve ek bilgi kaynaklarına gönderme yapan bağlantılara sahiptir. (Öğretici yazılım örneği: Yunuısemre öğrenme portalı). Hızlı e-Öğrenme üretimi yazılımlarının başında Microsoft PowerPoint, Adobe Presenter, Articulate, Lectora ve Raptivity gibi programlar gelmektedir. Hazırlanan öğretici ders yazılımları genellikle Adobe Flash ya da HTML5 formatlarında yayınlanmaktadır.
Podcast: Podcast bir sunucu tarafından yayınlanan ses ya da video içeriğinin abone olan kullanıcıların bilgisayarlarında ya da taşınabilir cihazlarında canlı olarak oynatılması ya da indirilerek çevrimdışı olarak oynatılması yoluyla dinlenmesi, izlenmesidir. Abonelik sistemiyle çalışan dijital medya yayıncılarının başında iTunes Store hizmeti ile Apple gelmektedir. Apple’ın iTunes isimli pod yakalayıcı yazılımı ile kullanıcılar podcast sitelerine bağlanıp içeriğe abone olmakta ve ses-video yayınlarını dinleyip-izleyebilmektedirler. Apple 2007 yılında iTunesU ile üniversite derslerini de bu sistemle yayınlamaya başlamıştır.
Benzetim Yazılımları: Öğrencilerin gerçek-dünya problemlerini fiziksel dünya yerine sanal olarak oluşturulmuş benzetimleri üzerinde deneme yanılma yaparak öğrenmeleri daha denetimli, tehlikesiz ve ekonomik olabilmektedir. Benzetim yazılımları askerî benzetim, uçak, gemi, otomobil benzetimi, fabrika
benzetimi, fizik-kimya laboratuvarı benzetimleri, yazılım benzetimleri, sanal gerçeklik gibi değişik düzeylerde olabilmektedir. Karmaşık benzetim yazılımlarının yapımcı firmalardan temin edilmesi gerekmektedir. Fakat yazılım kullanımı öğretimine yönelik benzetimler Camtasia ya da Adobe Captivate gibi ekran yakalama yazılımları kullanılarak öğreticiler tarafından hazırlanabilmektedir.
Eğitsel Oyunlar: Eğitimde oyun kullanımı eğlenerek öğrenmeyi amaçlamaktadır. Eğitsel oyunlar basit bulmaca ve eşleştirme oyunlarından başlayarak, 3 boyutlu çok kullanıcılı rol oynama oyunlarına kadar değişik düzeylerde olabilmektedir.
Sözlük, Ansiklopedi, Harita ve Görüntü Kaynakları: Öğreticiler Wikipedia gibi İnternet ansiklopedilerini, Türk Dil Kurumuna ait Büyük Türkçe Sözlük gibi online sözlükleri, Google Çeviri gibi bir çok dil arasında çeviri yapabilen araçları, Google Maps, Bing Maps gibi online haritaları, Flickr gibi resim paylaşım sitelerini yardımcı ders malzemeleri olarak kullanabilmektedirler.
Açık Eğitsel Kaynaklar: Açık eğitsel kaynaklar öğretme, öğrenme ve araştırma gibi amaçlarla kullanılmak üzere bir açık lisans ile lisanslanmış, yayın hakları ile kısıtlanmamış kamuya açık dijital malzemelerdir. Massachusetts Institute of Technology (MIT) kurumuna ait Open CourseWare ve TÜBA Ulusal Açık Ders Malzemeleri açık eğitsel kaynaklara örnek verilebilir. Öğreticiler açık eğitsel kaynaklardan yararlanarak ders programlarını hazırlayabilir ve derslerinde bu kaynakları kullanabilirler. Öğrenciler bu malzemelerden yararlanarak bilgilerini pekiştirebilir ve derinleştirebilirler. Ayrıca öğreticiler derslerinde Google Scholar, Microsoft Academic Search, Google Books gibi akademik içerik barındıran sitelere gönderme yaparak öğrencilerin ödev ve proje yapmalarına olanak sağlayabilmektedirler.
2) Etkileşim: Etkileşim bir kullanıcı ile bir sistem arasındaki mesaj alışverişinin özel bir türüdür. Eğer bir sistemin ürettiği bir mesaj kullanıcının daha önceki mesajlarıyla ilgili değilse sistem etkileşimsiz, eğer sistemin ürettiği bir mesaj kullanıcının sadece bir önceki mesajla ilgiliyse sistem reaktif, eğer sistemin ürettiği bir mesaj kullanıcının daha önceki çeşitli mesajlarıyla ve bunların arasındaki ilişkilerle ilgiliyse sistem etkileşimlidir.
Eş Zamanlı İletişim Araçları: a) Sohbet odaları ve anlık mesajlaşma yazılımları: Sohbet odaları 90’lı yıllarda kullanıcıların eş zamanlı olarak sadece metin yazarak haberleşebildikleri IRC protokolü ile yaygınlaşmıştır. 2000’li yıllarda sohbet odalarının kullanımının yanı sıra anlık mesajlaşma yazılımları da yaygınlaşmıştır. (Microsoft Live Messenger ve Google Talk, Yahoo Messenger). IRC (Internet Relay Chat) protokolü, İnternet üzerinde canlı sohbet yapmayı sağlayan teknoloji. b) Video konferans: Video konferans sistemleri iki nokta arasında sesli ve görüntülü iletişim sağlamak amacıyla geliştirilmiş sistemlerdir. c) Web konferans sistemleri: İnternet üzerinde ses, görüntü ve metin aktarımı sağlayan, kullanıcılarının kendi bilgisayarlarından bağlanabildikleri ve bir öğretici eşliğinde aynı anda bütün kullanıcıların canlı olarak katılabildiği eşzamanlı iletişim sistemleridir. (Adobe Connect ve Microsoft Live Meeting). d) 3B Sanal uzaylar: Üç boyutlu sanal uzaylar kullanıcıların bütünüyle bilgisayar tarafından oluşturulmuş sanal gerçeklik ortamında “avatar” adı verilen bir kimliğe bürünerek, aynı sanal gerçeklik ortamına katılan diğer kullanıcılarla eş zamanlı olarak iletişim kurabildikleri sistemlerdir. En tanınmışları Second Life yazılımıdır.
Eş Zamansız İletişim Araçları: a) Forumlar (tartışma panoları): İnternet’te belirli bir konuyla ilgilenen kişilerin bir araya gelerek o konu hakkında bilgi alışverişinde bulunmalarını sağlayan ilk araçlar haber grupları, mektup listeleri ve bülten tahtası uygulamalarıdır. b) Blog siteleri: Bloglar bireyler tarafından oluşturulan, yönetilen ve bireyler tarafından yüklenilen içeriği barındıran web sayfalarıdır. Bireyler blog sitelerine düzenli olarak not, düşünce, haber, yorum, olay, görüntü, ses, video, bağlantı vb. içerikleri yüklerler. Okuyucular bir RSS okuyucusu ile blog sitesine üye olabilirler ve yeni blog yüklendiğinde siteye uğramaya gerek kalmadan haberdar olabilirler. (Blogger ve WordPress). c) Microbloglar: Kişilerin genellikle en fazla 140 karakter uzunluğunda kısa ve özet metinlerden oluşan içerikleri herkesin ya da seçili kişilerin görebileceği şekilde yayınlamalarına mikroblog işlemi adı verilir. (Twitter). d) Wiki siteleri: Wiki siteleri birden fazla kişinin birlikte çalışması ile oluşturulan ve yönetilen online ansiklopedilerdir. Wiki sitelerinde bir sayfa üzerinde birden fazla kişi aynı anda çalışabilir, başkalarının yazdıklarını tekrar
düzenleyebilir ve güncelleyebilir. Birlikte öğrenmek, içerik geliştirmek, grup projeleri hazırlamak, bilgi paylaşmak, grup iletişimi ve katılımı amacıyla kullanılırlar. Öğreticiler ve öğrenenler WikiSpaces gibi siteler aracılığı ile kendi derslerine ait bir wiki sitesi oluşturabilirler. (Wikipedia). e) Sosyal yer imleri: Sık kullanılan listesi gibi bir listeyi web ortamında oluşturabilmek ve İnternet üzerinden daha önce ziyaret edilen listeye erişebilmek amacıyla sosyal yer imleri hizmeti geliştirilmiştir. ( Delicious). f) RSS okuyucuları: Kişilerin İnternet üzerinde takip etmek istedikleri yüzlerce siteyi düzenli olarak tarayarak yeni eklenen web sayfalarını, blogları, podcastları, haberleri ve wiki maddelerini bulmaları çok zaman almakta ve yorucu olmaktadır. Bu problemi çözmek için RSS beslemesi adı verilen bir belge türü geliştirilmiştir. (Google Reader).
Öğrenen - İçerik Etkileşimi: e-Öğrenme içerikleri öğrenen ile içerik arasında etkileşim düzeyine göre etkileşimli içerik ve etkileşimsiz içerik olarak iki gruba ayrılırlar. Etkileşimli ders içeriği öğrenenden bilgisayarın giriş/çıkış araçları yardımıyla mesajlar alabilen almış olduğu mesajları değerlendirerek bir çıkarsama yapabilen ve öğrenene elde ettiği çıkarımla ilgili karşı mesaj ya da mesajları iletebilen içeriklerdir. Etkileşimli içeriklere örnek olarak öğretici ders yazılımları, alıştırma ve test yazılımları, eğitsel oyunlar, benzetim yazılımları, sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklikle desteklenmiş içerikler verilebilir. Etkileşimsiz içerik ise kullanıcıdan mesajlar alma, yorumlama ve buna göre tepki verme yeteneğine sahip olmayan içeriktir. HTML sayfaları, PDF dosyaları, resim, ses ve video dosyaları bu gruba girer. Kendi programlama dilleriyle özel amaçlı uygulama geliştirilmediği sürece Word, Excel, Powerpoint ile üretilen belgeler de etkileşimsiz içeriklerdir. Etkileşimsiz içeriklere örnek olarak ders programı, ders notları, ses ve video dosyaları ve podcast yayınları verilebilir.
3) Değerlendirme: e-Öğrenme süreci sonucunda öğrenme amaçlarına ulaşılıp ulaşılmadığını belirlemek için gerçekleştirilen etkinliklere değerlendirme adı verilir.
Online Sınavlar: Sınavlar genellikle kısa sınav ile ara ve dönem sonu sınavları olarak gerçekleştirilirler. e-Öğrenme uygulamalarında kısa sınav uygulaması genellikle ünite sonlarında öğrenenin o üniteyi öğrenme düzeyini ölçmek amacıyla online olarak çoktan seçmeli sınav biçiminde uygulanır. Eğitim dönemi ortasında ve sonunda düzenlenen ara sınav ve dönem sonu sınavları ise öğrenenin başarı notuna katkısı yüksek olan sınavlardır ve ülkemizde sadece Açıköğretim fakültesine bağlı uzaktan eğitim programlarında tüm illerde aynı anda ve gözetimli online sınavlar olarak gerçekleştirilmektedir. e-Portfolyo: Öğrenenlerin ders kapsamında hazırladıkları projelere ait içerikleri yayınladıkları ve öğreticilerin bu içerikleri değerlendirebildikleri içerik yönetim sistemlerine eportfolyo sistemi adı verilir. e-Ödev: Öğrenenlerin ders kapsamındaki belirli konulardaki elde ettikleri bilgi ve becerilerini uygulayabilme ve problem çözebilmelerini sağlamak amacıyla ödev verilir. Grup Çalışması: Bu yöntemle öğrenenler sanal ortamda farklı mekânlardaki kişilerle bir problem üzerinde tartışma ve birlikte çözüm geliştirme deneyimi kazanırlar. Online Sözlü Sınavlar: Katılımcı sayısının az olduğu e-Öğrenme uygulamalarında online sözlü sınavlar düzenlenebilmektedir. Bu sınavlarda öğretici belirli bir gün ve saatte öğrenciyle eş zamanlı bir iletişim aracı kullanarak bir araya gelmekte ve öğrenciye sözlü sınav yapmaktadır. Tartışmalara Katılım: Öğrenenleri değerlendirmenin bir başka yöntemi de öğrenenlerin dönem boyunca tartışmalara katılımının ölçülmesi ve puanlanmasıdır.
Not: Yunusemre yeni nesil öğrenme portalında “Pazarlama/Perakendecilik” kategorisindeki “2463– Perakende Müşteri İlişkileri ve Pazarlama” dersinde Dersin künyesi, e-Ders, e-Kitap, e-Sınav ve e-Televizyon bileşenleri bulunmaktadır.
SANAL ÖĞRENME
Öğrenme Yönetim Sistemleri: Öğrenme yönetimi, öğrenmenin planlanması, tasarlanması, geliştirilmesi, uygulanması, değerlendirilmesi ve denetlenmesi gibi faaliyetleri kapsar. ÖYS’ler e-Öğrenme uygulamaları için bu faaliyetleri bütünleşik olarak yerine getiren web tabanlı yazılım sistemleridir. Eğer bir ÖYS bünyesinde içerik oluşturma ve yönetme araçlarına da sahipse genellikle “öğrenme ve içerik yönetim sistemi” olarak adlandırılır. SCORM (Sharable Content Object Reference Model), Paylaşılabilir İçerik
Nesne Referans Modeli, web tabanlı e-Öğrenme standartları ve özelliklerini tanımlayan bir standart sistemi. Öğreticinin bulunmadığı e-Öğrenme uygulamaları: Bu uygulamalara örnek olarak kişisel gelişim eğitimleri, şirket içi uyum eğitimleri, sertifika programları ve Açıköğretim programları verilebilir. Öğreticinin sınırlı katıldığı e-Öğrenme uygulamaları: Bu uygulamalara örnek olarak ülkemizdeki uzaktan eğitimle yürütülen Ön lisans programları verilebilir. Öğreticilerin öğrencilerin sorularına bir iki gün içinde yanıt verdiği, öğrencilerin gönderdiği ödevleri değerlendirdiği, sınav soruları hazırladıkları ve sınavları değerlendirdikleri bu programlarda sınıflarda en fazla birkaç yüz öğrenci bulunabilmektedir. Öğreticinin yoğun olarak katıldığı uygulamalar: Bu programlarda 25-50 öğrenci bulunmakta ve öğreticiler ile öğrenciler arasında sesli-görüntülü eş zamanlı dersler yapılabilmektedir.
Sanal Öğrenme Ortamları: Sınıf içinde öğretici ve öğrenenlerin yüz yüze gerçekleştirdikleri geleneksel eğitimin bilgisayar ve İnternet ortamında aynı işlevsellikle oluşturulabilmesine olanak sağlamak amacıyla geliştirilmiş öğrenme ortamlarına sanal öğrenme ortamları adı verilir. Sanal sınıf yazılımları ya da web konferansı yazılımları öğreticilerin öğrencilerle canlı olarak yazılı, sesli ve görüntülü olarak iletişim kurabilmesine olanak sağlayan yazılımlardır. Sanal sınıf yazılımları ayrıca, beyaz tahta paylaşımı, ekran paylaşımı, oy verme, el kaldırma, dersi kaydetme, slayt sunumu, dosya paylaşımı gibi olanaklar da sunar. Yaygın olarak kullanılan sanal sınıf yazılımları arasında Adobe Connect ve Microsoft Live Meeting bulunmaktadır. Eğitimde kullanılan sanal ortamlardan bir diğeri de sanal dünyalardır. Sanal dünyalar kişilerin sanal olarak üretilen dijital bir dünyada var olmalarını ve bu dünyadaki dijital nesneler ve diğer kişilerle etkileşim kurmalarına olanak sağlarlar. En tanınmış sanal dünya yazılımı Second Life’dır. Second Life’da sanal sınıflar oluşturularak eğitim amacıyla kişilerin sanal olarak bir araya gelmelerine izin verilir.
Not: En fazla uzaktan eğitim programı 3 Ön Lisans, 10 Lisans olmak üzere toplam 13 programla İstanbul Üniversitesinde bulunmaktadır.
AÇIK KAYNAKLAR
Yazılım dünyasında açık kaynak kodlu yazılımlar hareketi 70’li yıllarda başlamıştır ve günümüze giderek gelişmektedir. Benzer bir şekilde eğitim içeriklerinin de herkese açık ve erişilebilir olması için 2000’lerin başında MIT’de başlatılan açık eğitsel kaynaklar eylemi de giderek yayılmış ve günümüzde kendi kendine öğrenenler ve öz-düzenleyici öğrenme için önemli bir eğitim kaynağı durumuna gelmiştir.
Özgür ve Açık Kaynak Yazılımları: 1983’de Richard Stallman özgür yazılım hareketini başlatmış ve halkın kısıtlama olmadan kullanabileceği, yeniden düzenleyebileceği ve kısıtsız ya da düşük kısıtla tekrar dağıtabileceği yazılımları özgür yazılım olarak tanımlamıştır. Copyright kavramının karşısına copyleft kavramını yerleştiren bu hareket yazılımların kodlarının herkese açık olmasını, diğer programcıların da bu kodları kullanarak yeni yazılımlar geliştirebilmesini ve başkalarının kullanımına sunabilmesini amaçlamaktadır. Bu hareket gönüllü programcıların birlikte çalışarak çoğu Unix ve Linux türevi olan yeni işletim sistemleri, sistem yazılımları, uygulama yazılımları geliştirmelerine ve bu yazılımları ücretsiz kullanıma açmalarına olanak sağlamıştır. 1998 yılında Netscape firmasının öncülüğünde açık kaynak inisiyatifi başlatılmış ve açık kaynak kodlu yazılım geliştirme sürecinde fikrî mülkiyet haklarını düzenleyen yeni lisans modellerini ortaya atarak, açık kaynak kodlu yazılımın ticarileşmesi ve firmalar nezdinde kabul görmesini sağlamıştır. (SourceForge.net).
Açık Eğitsel Kaynaklar: Açık kaynak hareketi sadece yazılım dünyasında kalmayarak, toplumun ve ekonominin her alanına yayılmaya başlamıştır. Bunların başında eğitim dünyası gelmektedir. Bir açık lisans altında yayınlanan ve öğrenme, öğretme ve araştırma gibi etkinliklerde ücretsiz olarak kullanılabilen dijital eğitsel kaynaklara açık eğitsel kaynaklar (AEK) adı verilmektedir. AEK arasında dersler, ders malzemeleri, içerik modülleri, öğrenme nesneleri, koleksiyonlar ve dergiler gibi öğrenme içeriği; açık öğrenme içeriği oluşturmak, dağıtmak, kullanmak ve geliştirmek için kullanılan yazılım araçları, içeriği taramak ve organize etmek için kullanılan yazılımlar, içerik ve öğrenme yönetim sistemleri ve online öğrenme toplulukları yer almaktadır. Bu alandaki ilk çalışmalardan birisi 1998 yılında David Wiley tarafından ortaya atılan açık içerik kavramıdır. 2000 yılında MIT’te OpenCourseWare Project başlatılmış ve MIT 2000’e yakın ders
malzemesini İnternet üzerinde tüm dünyaya açmıştır. İngiliz Açık Üniversitesi benzer bir çalışmayla Açık Öğrenme sitesini yayınlamaya başlamıştır. Daha sonra bazı özel vakıflar, UNESCO ve OECD’nin destekleriyle AEK hareketi tüm dünyaya yayılmıştır. Ülkemizde de AEK’nin uzantısı olarak 2007 yılında Türkiye Bilimler Akademisi tarafından 24 üniversitenin katılımıyla Açık Ders Malzemeleri Konsorsiyumu oluşturulmuş ve açık ders malzemeleri üretimine başlanmıştır. Anadolu Üniversitesi 2008 yılında açıköğretim ders malzemelerini Yunusemre Yeni Nesil Öğrenme Portalı adı altında herhangi bir üyelik gerektirmeyecek biçimde toplumun kullanımına açmıştır. Açık ders malzemeleri Creative Commons (CC) adı verilen bir fikrî mülkiyet lisansı ile dağıtılmaktadır. Creative Commons 2001 yılında telif hakları alanında esneklik ve paylaşımı yaygınlaştırmak amacıyla kurulmuş, gönüllü bir düşünce ve sivil toplum hareketidir. Creative Commons lisansları dört temel koşuldan oluşmaktadır:
Attribution (BY)
Kullanıcılar eseri kopyalayabilir, dağıtabilir, görüntüleyebilir, kullanabilir ve eser sahibine atıfta bulunmak koşuluyla üzerinde değişiklik yaparak yeni eserler oluşturabilir.
Noncommercial (NC)
Kullanıcılar eseri kopyalayabilir, dağıtabilir, görüntüleyebilir, kullanabilir ve ticari amaçlarla olmamak koşuluyla üzerinde değişiklik yaparak yeni eserler oluşturabilir
No Derivative Works (ND)
Kullanıcılar eseri kopyalayabilir, dağıtabilir, görüntüleyebilir ve üzerinde değişiklik yapmamak koşuluyla birebir kullanabilir.
Share-Alike (SA)
Kullanıcılar eserin üzerinde değişiklik yaparak yeni eser oluşturabilir ve orijinal eserin sahip olduğu lisansın birebir eş değeri bir lisans ile başkalarına dağıtabilir.
Açık Erişim Hareketi: Açık erişim hareketi hakemli akademik dergi makalelerine İnternet üzerinden kısıtlanmadan erişim sağlamayı amaçlayan bir harekettir. Zamanla akademik tezleri ve akademik kitapları da kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Yüksek bedelli akademik dergilerin varlığına karşı çıkan kütüphaneciler tarafından başlatılan açık erişim hareketinin etkisiyle üniversitelerin kendi yayınları ve tezlerini içeren arşivlerini İnternet üzerinde herkesin erişimine açmaları, çok sayıda akademik derginin “açık erişim dergisi” olarak İnternet’te yayınlanmaya başlanması gibi sonuçları ortaya çıkmıştır. Anadolu Üniversitesi tarafından İnternet’te yayınlanan “TOJDE – The Turkish Online Journal of Distance Education” dergisi bu alanın ilk örneklerindendir.
e-ÖĞRENME 2.0
Sosyal Öğrenme: Formel öğrenme, dersler, sınıflar ve okullarda gerçekleşen, öğrenenlere derece, diploma ya da sertifika vermeyi amaçlayan, yüksek ölçüde yapılandırılmış ve kurumsal bir kimliği olan bir öğrenme biçimidir. İnformel öğrenme ise büyük ölçüde öğrenenin kendi elinde olan ve gözlem, deneme-yanılma, başkalarına sorma, başkalarıyla bilgi alışverişinde bulunma, başkalarının deneyimlerini ve öykülerini paylaşma ile gerçekleşen, günlük olaylarla etkileşim içinde olan ya da kişinin genel ilgi alanları tarafından yönlendirilen bir öğrenme biçimidir. Sosyal öğrenme, geleneksel yüz yüze ya da uzaktan öğrenmenin etkisinin sınırlı olduğunu, öğrenenlerin gerçekte farkına varmadan okuyarak, dinleyerek, seyrederek ya da başkalarıyla konuşarak daha fazla öğrendiğini varsayar. Bu görüşe göre kişilerin öğrendikleri bilgi ve becerilerin büyük bir bölümü informel öğrenme ile gerçekleşir. Blackboard ve benzeri ÖYS’ler kendi bünyelerine sosyal medyayı entegre etmelerine rağmen bütünüyle bu amaçla geliştirilen sosyal öğrenme platformlarına örnek olarak ücretsiz ve açık kaynak kodlu Elgg yazılımı verilebilir.
Kişisel Öğrenme Ortamları: Kişisel öğrenme ortamlarında kişiler kendi öğrenme amaçlarını kendileri belirlerler, öğrenme sürecini ve eğitsel içeriği kendileri yönetirler ve öğrenme amacıyla başkalarıyla iletişim kurarlar. Bir kişisel öğrenme ortamı teknik olarak öğrenenin kullanageldiği Twitter, Facebokk, blog sitesi, wiki sitesi, RSS okuyucu gibi Web 2.0 araçlarıyla öğrenenin kendisi tarafından zenginliği, oluşturacağı kişisel öğrenme ortamını niteliğini çok yakından etkileyecektir. Kişisel öğrenme sürecindeki etkinlikler:
Etkinlik
Açıklama
Kullanılabilecek Araçlar
İnternet’e erişim
Kişisel öğrenme sürecinin ağırlıklı olarak
İnternet Explorer, Mozilla Firefox, Google Chrome
İnternet’te ve bulutta gerçekleştirilmesi
Öğrenme sürecini planlama
Kişisel öğrenme amaçlarının belirlenmesi, çalışma
Takviminin hazırlanması, yapılacaklar ve yapılanların listelenmesi
Google Calendar, Google Goals, Tasks ToDo List eklentiler
Günlük notlar ve fikirleri kaydetme
İnternet üzerinden ve mobil cihazlardan bütün notların ve fikirlerin kaydedilmesi ve bulut ortamında saklanması
Evernote
Bilgiyi arama
Gereksinim duyulan bilginin bulunduğu kaynakların
belirlenmesi
Google Search, Google Blog Search
Bilgi kaynaklarına
erişme
Akademik bilgi, ansiklopedik bilgi ve ders
içeriklerine erişilmesi
Wikipedia, Google Scholar, Google Books,
Google News, MIT OpenCourseware, Open University Open Learn, TÜBA ADM, iTunesU, YouTube Edu, Flickr, SlideShare, Scribd, …
Bilgiden haberdar
olma
Binlerce siteye dağılmış içerikte ekleme-güncelleme yapıldığında otomatik haberdar olunması
Google Reader, Google
Alerts
Belge oluşturma
Öğrenme sürecinde yeni belgelerin oluşturulması
Google Docs, Microsft SkyDrive, Open Office, Microsoft Office, Gliffy, Prezi
Belge saklama
Belgelerin her ortamdan erişilebilecek biçimde
bulutta saklanması
Google Drive, Microsoft SkyDrive, Dropbox
Birlikte çalışma
Başkalarıyla birlikte çalışarak içerik oluşturma
WikiSpaces
Birebir ağ oluşturma
Başkalarından öğrenmek, başkalarıyla bilgiyi
paylaşmak ve tartışmak amacıyla sosyal ağlara dahil olunması
Twitter, Facebook, LinkedIn, Google+
İletişim kurma
Başkalarıyla bir konu üzerinde eş zamanlı ya da
eş zamansız görüşme yapılması
Gmail, Google Talk, Microsoft Live Messenger,
Skype
Bilgi kaynaklarını
paylaşma
İnternette ihtiyaç duyulan bilginin bulunduğu
yerlere ait yer imlerinin ve yorumların başkalarıyla paylaşılması
Delicious
Bilgiyi
yayınlama/paylaşma
Öğrenme sürecinde oluşturulan yeni bilginin
başkalarıyla paylaşılması
Blogger, WikiSpaces, Facebook, Google+,
Twitter, Youtube, Flickr, SlideShare, Scribd
E-Devlet Uygulamaları
• Daha etkin, verimli ve kaliteli kamu hizmeti için bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanılmasıdır.
• Devletin kendi iç işleyişinde ve sunduğu hizmetlerde bilişim teknolojilerinin kullanılmasıdır.
• Kamu yönetiminde her türlü faaliyetin; vatandaşlar, özel sektör, kamu görevlileri ve devletin diğer fonksiyonlarıyla ilgili etkileşimlerin elektronik ortam üzerine taşınması, birebir ve aracısız olarak kullanılabilmesidir.
• Çağdaş toplumlarda devlet ve birey ilişkilerinde, devletin vatandaşa karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu görev ve hizmetler ile vatandaşların devlete karşı olan görev ve hizmetlerinin karşılıklı olarak elektronik iletişim ve işlem ortamlarında kesintisiz ve güvenli olarak yürütülmesidir.
Bilgi Ve İletişim Teknolojilerinde Stratejik Öncelikler (BITSÖ): “Devletin vatandaşlarına karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu görev ve hizmetler ile vatandaşların devlete karşı olan hak ve yükümlülüklerini karşılıklı olarak elektronik iletişim ve işlem ortamlarında kesintisiz, şeffaf, vatandaş merkezli ve güvenli olarak yürütülmesidir”. DPT’nin hazırladığı 2011 yılı Bilgi Toplumu İstatistikleri raporunda ise elektronik Devlet (e-Devlet):
• Kamu hizmetlerinin sunumunda Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT)’nin kullanımı
• Daha etkin ve etkili kamu yönetimine ulaşma konusunda en önemli araçlardan biri olarak tanımlanmaktadır. Ülkemizde de Bilgi Toplumu Stratejisine göre, özellikle “Vatandaş Odaklı Hizmet Dönüşümü” ve “Kamu Yönetiminde Modernizasyon” e-Devlet ile doğrudan ilişkilidir. Bilgi Toplumu Stratejisinde e-Devlet proje ve uygulamalarının hayata geçirilmesi sürecinde;
• mükerrerlikler ve kaynak israfına yol açan münferit kurumsal proje ve uygulamaların önlenmesi,
• öngörülen projelerin proje gerekleri çerçevesinde bütçe ve zaman tanımları içerisinde gerçekleştirilmesi,
• önemli ölçüde kaynak tasarrufu sağlayacak olan elektronik kamu satın alma altyapısının oluşturulması,
• kurum içi ve kurumlar arasında elektronik ortamda güvenli ve güvenilir bilgi ve belge paylaşımının sağlanması,
• hizmet süreçlerinin yeniden yapılandırılması ön ve arka ofis süreçlerinin birlikte dönüşümü gibi konulara öncelik verilmiştir. Esas olarak e-Devlet uygulamaları ve hizmetleri kamu kurumlarının yaptığı BİT
yatırımları ile hayata geçmektedir. Ülkemizde de kamu BİT yatırım ödenekleri 2010 yılında T1.147 milyar, 2011 yılında T2.061 milyar olmuştur.
Not: Bilgi Toplumu Stratejisi 2006 yılında DPT tarafından hazırlanmıştır. 5 yıllık bir dönem için e-Devleti de kapsar nitelikte proje ve uygulamaların hayata geçirilmesi ile ilgili genel çerçeveyi ve eylem planını ortaya koyarken özellikle “Vatandaş Odaklı Hizmet Dönüşümü” ve “Kamu Yönetiminde Modernizasyon” gibi konulara odaklanılmıştır.
Tarihsel Gelişim: Genel olarak; 1993 - 1998 yılında İnternet’in kullanılması, 1990’lı yılların sonunda ve 2000’lı yılların başında yerel ve merkezî kamu İnternet sitelerinin ortaya çıkması, 2001’den günümüze İnternet sitelerinin bütünleşmesi için gerekli entegrasyon ve bilgi paylaşımı çalışmaları e-Devletin tarihsel gelişim yönünü ortaya koymaktadır. Örneğin ABD’deki kamu (e-Devlet) sitesi USA.gov 2000 yılında hizmete sunulmuştur. Bir yandan ülkemiz telekomünikasyon alanında rekabeti artırma önceliğini paylaşırken e-Devlete geçiş sürecinin başlangıcı yani e-dönüşüm de 1980’li yıllar ile birlikte yaşanmaya başlanmıştır. Dünya Bankasının desteği ile 1993 yılında geliştirilen “Türkiye Bilişim ve Ekonomik Modernizasyon” projesidir. 12 Nisan 1993 tarihinde ODTÜ’den Ankara - Washington arasında kiralık hat kurularak bağlantı sağlanmıştır. 1997 yılına gelindiğinde ise Türkiye’de bilim ve teknoloji politikalarının oluşturulduğu en üst düzeydeki karar alma mekanizması olan “Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu” (BTYK) tarafından; Ulusal enformasyon altyapısı ana planının (TUENA) hazırlanması, ulusal akademik ağ ve bilgi merkezinin (ULAKBİM) kurulması; Elektronik Ticaret ağının kurulması gibi bazı kararlar alınmıştır.
BTYK TUENA’nın amaçları aşağıda sıralanabilir:
• Sürdürülebilir kalkınma perspektifi içinde ulusal bilgi altyapısındaki iyileştirmelerin sosyo-ekonomik faydalarının azamiye çıkartılması,
• BİT ürünlerinde yerli katma değer payının artırılması,
• Küresel bilişim pazarında Türk şirketlerinin payını artırmak ve bu alanda bölgesel bir lider olmak
.
1998 yılına gelindiğinde ise Başbakanlık genelgesiyle oluşturulan “Kamu Net Teknik Kurulu” gerek e-Avrupa gerekse e-Türkiye çalışmaları doğrultusunda e-Devlete geçiş süreci ve vizyonunun oluşturulmasında önemli bir yer tutmaktadır. Kamu Net çerçevesinde “Başbakanlık Yönetim Bilişim Sistemi” yardımıyla kamu birimleri arasındaki iletişim ve kamu birimleri arasındaki iletişim ve yazışmaların elektronik posta ile yapılması öngörülmektedir. 2000 yılında ise düzenleyici çerçeve geliştirmek ve özelleştirmeyi kolaylaştıracak mevzuatı hazırlamak amacıyla Telekomünikasyon Kurumu kurulmuştur. Avrupa Birliği Lizbon Zirvesinde Avrupa’yı “dünyanın en rekabetçi ve dinamik bilgi tabanlı ekonomisi” yapmak amacıyla yeni bir politika girişimi başlatmıştır. Yenilikçilik ve istihdamın vurgulanan konular olduğu girişimde amaçlar şunlardır:
• Bilgi toplumu ve Ar-Ge için daha iyi politikalar oluşturarak, rekabetçilik ve yenilikçilik için yapısal reform sürecini hızlandırarak ve iç pazarı tamamlayarak bilgi tabanlı bir ekonomi ve topluma geçişin hazırlanması,
• İnsana yatırım yaparak ve sosyal dışlanma ile mücadele ederek Avrupa sosyal modelini modernleştirmek,
• Uygun makroekonomik politikalarla sağlıklı bir ekonomik perspektif ve elverişli büyüme hedeflerini sürdürmek.
AB ülkeleri Mart 2000’de “E-Avrupa eylem planını” hazırlamış ve kabul etmişlerdir. Türkiye’nin 15-16 Haziran 2001’de gerçekleştirilen Avrupa Birliği liderler zirvesinde “E-Avrupa+Projesine” imza atması ve bu süreç içinde yer alması ile e-Avrupa+Girişiminin Türkiye’deki uygulamasına e-Türkiye Girişimi adı verilmiştir. “e-Türkiye” ile bilgi toplumunun temeli oluşturulmuştur. Bu temele bağlı olarak kamusal dönüşüme öncelik veren ülkemizde e-Dönüşüm Türkiye projesi özelikle önem taşımaktadır. Kamu yönetiminin e-Devlet yoluyla modernizasyonu olarak değerlendirilebilecek bu kapsamlı projeye uygun olarak Kasım 2002’de Acil Eylem Planı ilan edilmiş ve yine 2003-2004 için bir Kısa Dönem Eylem Planı ve daha sonra da 2005 Eylem Planı hazırlanmıştır. Bu arada e-Devlet İcra Kurulu e-Devletin uygulanması ile
görevlendirilerek e-Devlet vizyonu ve stratejileri oluşturulmuştur. Üyeleri: Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Ulaştırma Bakanı, Sanayi ve Ticaret Bakanı, DPT Müsteşarı ve Başbakanlık Başmüşaviri; ayrıca dört kamu kesimi ve dört Sivil Toplum Kurumu temsilcisidir. Kurulun sekreterya hizmetlerini, e-Devlet girişimlerinde yatırımları inceleyerek e-Devlet stratejisini uygulayan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) üstlenmiştir. Bunun da ötesinde DPT projenin asıl sorumluluğunu üstlenmiştir. Proje icra kurulunun yanında 41 üyeli bir e-Dönüşüm Danışma Kurulu da oluşturulmuştur. 2006-2011 yılları arasında DPT tarafından ortaya konulan Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planın kapsamında sürdürülen e-Devlet çalışmalarına bağlı olarak, 2008 yılında E-Devlet Kapısı hizmete sokulmuştur.
Not: e-Devlet çalışmalarına bağlı olarak 2008 yılında E-Devlet Kapısı Türksat tarafından hizmete sokulmuştur. Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşletme A.Ş. tarafından yürütülmektedir.
Günümüzdeki Durum: Sahraoui d-Devletin gerçekleşmesi için aşağıdaki ana etkenlerin gerçekleşmesi gereğini vurgulamışlardır:
• e-katılımcılık anlamında vatandaş odaklı kamu hizmeti sunumu,
• kurumsal müşterilere katılan değerin en üst seviyede gerçekleşmesi için paylaşımcı/ortak hizmet kültürü,
• profesyonellik anlamında hükûmet içi kaynak ve kabiliyetlerin etkin sunumu ve yönetimi
Devlet uygulamalarının gelişimi, Vinnova tarafından 2020 e-Devlet vizyonu çerçevesinde merkezî entegrasyon seviyesi (MES) ve merkezî koordinasyon seviyesi (MKS) kıstaslarına göre bir analize tabii tutulmuştur. Buna göre Türkiye’deki e-Devlet hizmetlerinin, E-Devlet Kapısı gibi yapılanmaların etrafında, merkezi entegrasyon ve koordinasyon seviyeleri yüksek olarak “Tek Noktadan Hizmet” yaklaşımını ortaya koyduğu söylenebilir.
KAMU KURUMLARININ E-DÖNÜŞÜMÜ İLE KAMUSAL DÖNÜŞÜMDE İLERLENEN YÖNLER VE BUNLARIN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
1) Mevcut durumda, çeşitli hizmetler hakkında var olan kanun, yönetmelik veya ilgili mevzuat bu hizmetlerin elektronik ortamdan, İnternet üzerinden veya diğer iletişim kanalları ile sunulmasına engel olabilmektedir. 2) Kimi devlet süreçlerinin güncel projeler kapsamında sahipliği mevcut mevzuat içerisinde yer almamaktadır. 3) Kurumlar arası işbirliğinin eksikliği sonuç alınmasını engellemektedir. 4) Kamu kurumları tarafından yapılan yatırımlar neticesinde sunulan teknolojik sistemlerin vatandaşlar tarafından yeterince kullanılmaması.
İLERİYE DÖNÜK SONUÇ DEĞERLENDİRMELERİ
Türkiye
Yaklaşım Türü
Odak
****
Kurumsal ve İdari Basitleştirme
Tek Kapıdan Giriş” Örneğin genel portaller
***
Duruma Bağlılık
“Yaşam Süreci Durumları” Örneğin özürlülerin veya öğrencilerin özel ihtiyaçları
**
Katılımcı ve Kapsayıcı
“Kullanım teşvik edici, yönetimi etkiyeyici uygulamalar” Örneğin kamuya açık danışma portalleri, az gelişmiş yerlerdeki BT merkezleri
*
Pazarlama ve Kanal Yönetimi
“Hizmetlerin ve faydaların pazarlaması” Kanal yönetimi ile yakın ilişkili örnekler
Ülkemizde Türksat ve diğer kurumlar bünyesinde diğer yaklaşım ve yönetim odakları ile ilgili çalışmalarda bulunulmaktadır. Bu çalışmalara daha fazla önem verilmesi e-Devlet hizmetlerinin kullanımını da arttıracaktır. Bilgi hiyerarşisinin en alt basamağını oluşturan ve temel olarak “yapısal” “yapısal olmayan” olmak üzere ikiye ayrılan veri, günümüzde daha çok elektronik ortamlarda depolanır olmuştur. Bir organizasyonun verilerinin %70’den fazlasını yapısal olmayan yani e-posta, MicroSoft Word, MS Excel, MS PowerPoint ve PDF gibi dokümanlar teşkil etmektedir. Sonuç olarak vatandaş odaklılık kavramının ortaya konulmasında da fayda vardır. Vatandaş odaklılık: Sunulan bilişim teknolojisinin veya e-Devlet hizmetinin temel olarak vatandaş talep ve ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak geliştirilip gerçekleştirilmesidir. Bu kapsamda kullanıcı vatandaşların kullanabilirliği, erişebilirliği, mahremiyeti ve memnuniyeti gibi kavramlar da ön plana çıkmaktadır; yine tek değil çeşitli kullanıcı profillerinin ve kesimlerinin olduğu hesaba
katılmaktadır. Buna göre sunulan hizmetlerin kişiselleştirilmesi ile dezavantajlı kesimlerin hizmet kullanımının desteklenmesi ve teşvik edilmesi gibi uygulamalar da önem taşımaktadır. Bu hizmetler yaşam süreçlerine uygun olarak gerekli durumlar da yasal olarak reşit olmayan kişileri de (örneğin eğitim hizmetleri ile ilgili olarak 18 yaşından küçük öğrenciler için) kapsayabilmelidir. Yine Türksat bünyesinde sürdürülen TVOHSU ve CEES gibi projeler ile vatandaşlardan gelen geri beslemeler doğrultusunda hizmet, iyileştirmeleri ve yeni hizmet geliştirmeleri gerçeklenmeye çalışılmaktadır. UbiPOL projesi ile, E-Devlet Kapısı kullanıcılarının en yoğunlukta bulunduğu Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirler çerçevesinde, e-Devlet çalışmalarının yerel yönetim ve yönetişim ayağının da değerlendirilmeye alınmasına çalışılmaktadır. Keza, e-kimlik çalışmaları kapsamında Avrupa içerisinde başı çeken STORK 2.0 projesi içerisinde yer almak üzere, E-Devlet Kapısı kullanılarak yurtdışına çıkan bir vatandaşımızın ihtiyaç duyduğunda kullanmakta olduğu ilaç ve geçirdiği operasyon bilgilerine erişmesini sağlamak ya da yabancı bir ülke vatandaşının ülkemizde akademik pozisyonlarda çalışmasını kolaylaştırmak üzere çalışma izni almasını sağlamaya yönelik iki hizmet önerisi getirilmiştir. GEN6 projesi ile AB ülkeleri içerisinde e-Devlet altyapısının IPv6’yı destekler nitelikte olmasına yönelik çalışmalar yapılmaktadır.
BİLGİSAYAR VE AĞ GÜVENLİĞİ
Gizlilik: bilgilere sadece o bilgilere erişme ve kullanma hakkına sahip olan kişilerce sahip olunmasıdır. Bütünlük: bilgilerin beklenmedik olaylar sonucunda değiştirilememesini sağlar. Kullanılabilirlik: bilgi ve kaynakların silinmesini veya herhangi bir nedenle erişilemez duruma gelmelerini engeller.
Kötü Niyetli Yazılımlar
Virüs: Virüsler bulaştığı bilgisayarda kendisini hızlı bir şekilde kopyalayabilen ve hızlı bir şekilde yayılan kötü niyetli yazılımlardır. Virüsler, kullanıcı herhangi bir virüslü uygulamayı çalıştırdığında, virüslü bir belgeyi açtığında ya da virüslü bir e-postayı okuduğunda bulaşabilir. Virüsler bilgisayarlara karşı yapılan açık saldırılar olabileceği gibi bazıları daha sinsi olabilir. Kendilerini bir arka kapı ya da uzaktan erişim yazılımı olarak kullanıcının bilgisayarına yerleştirip, saldırganların bilgisayarı ele geçirmesine neden olabilir. Örneğin, bilgisayar korsanları virüsler aracılığıyla kullanıcının şifrelerini veya kredi kart numarasını ele geçirmek için klavye, mikrofon ve webcam hareketlerini izleyebilir veya İnternet bağlantısını kullanabilir. Virüslerin yayılma yöntemlerinden en fazla bilineni e-posta aracılığıyla olanıdır.
Bilgisayar Kurdu: Bilgisayar kurdu, veri işleme programlarına sızmak, verileri değiştirmek veya yok etmek amacıyla hazırlanmış kötü niyetli programlardır. Virüsler çoğunlukla kendi kendini kopyalayabilen dosyalar olarak adlandırılmaktayken bilgisayar kurdu herhangi bir insan müdahalesi olmaksızın kendini bilgisayara bulaştırabilen programlar olarak tanımlanmaktadır. Bilgisayar kurdu bir bilgisayardan diğerine yayılmak için çoğunlukla ağ bağlantısını kullanır. Örneğin, bilgisayar kurdu ağ içi e-posta sistemi veya ağ içi bağlantı sistemlerini kullanarak kendisini ağdaki başka bilgisayarlara kolaylıkla bulaştırabilir.
Truva Atı: Truva atı terimi, iyi huylu görünen fakat aslında kötü niyetli bir amaca sahip olan programlar için kullanılır. Bu programlar bilgisayara e-posta aracılığıyla veya İnternet’ten indirilen ücretsiz programlar aracılığıyla bulaşır. Truva atı bilgisayara bulaştığında, virüsler gibi diğer kötü niyetli yazılımların bilgisayar sistemine bulaşmalarına imkân hazırlarlar. Ayrıca, yetkisiz kişilerin bilgisayarda kayıtlı olan bilgilere erişimlerini de kolaylaştırırlar. İnternet’ten indirilen bir programı çalıştırdığınızda veya e-posta ile gönderilmiş olan bir dosyayı açtığınızda truva atı bilgisayarınıza farklı şekillerde zarar verir. Bu zararlar:
• Bir web sitesinden zararlı bir programı indirme,
• Bilgisayarınıza casus yazılımları yükleme,
• Bilgisayarda kayıtlı olan dosyaları silme,
• Hacker’lara karşı bilgisayarı güvensiz duruma getirme şeklinde olabilir.
Casus Yazılım: Casus yazılımlar, İnternet’ten indirilen diğer yazılımlara kendisini ekleyip daha sonra bilgisayara kendilerini yüklerler. Casus yazılımlar kullanıcının bilgisi olmaksızın bilgisayarın kontrolünü ele
geçirirler. Örneğin, casus yazlımlar kişisel bilgilerinizi toplayabilir, web tarayıcınız aracılığıyla sizi başka sitelere yönlendirebilir veya farklı yazılımları siz istemeden ve farkında olmadan bilgisayarınıza yükleyebilir.
Çöp E-posta (Spam): Spam birden fazla kişiye gönderilen ve istenmeyen e-postalara verilen genel addır. Spamlar çoğunlukla reklam amaçlı olarak kullanılmalarına karşın, daha kötü niyetli amaçlar için kullanılanları da vardır. spam virüslere, casus yazılımlarına, bilgisayar kurtlarına ve dolandırıcılık saldırılarının gerçekleşmesine aracılık eden kötü niyetli e-postalardır.
Virüs ve Diğer Kötü Niyetli Yazılımlara Karşı Korunma
Antivirüs Yazılımının Kullanılması: Antivirüs yazılımları bilgisayardaki hard diski ve hafızayı virüslere karşı tarayarak bulduğu virüsleri bilgisayardan silmeye çalışan yazılımlardır. Virüs tarayıcısı olarak antivirüs yazılımları iki şekilde çalışır. İlk olarak yazılım bilgisayar sistemini tarar ve bilinen bir virüs ile eşleşen bir yapı olup olmadığını kontrol eder. Bu nedenle antivirüs yazılımının güncel olup olmaması büyük önem arz eder. Çoğu antivirüs yazılımı otomatik güncelle özelliği sayesinde en yeni virüs tanımlarını indirir ve en kısa zamanda sistemi bu yeni virüslere karşı tarar. Antivirüs yazılımının diğer bir çalışma yöntemi de çalıştırılabilir programları kontrol etmesidir. Yazılım bu programları şu 3 duruma göre kontrol edebilir:
• Programın kendini kopyalamaya çalışması
• Programın sistemdeki e-posta programına erişmeye çalışması
• Programın Windows’daki Registry ayarlarını değiştirmeye çalışması
Eğer antivirüs yazılımı bu üç durumdan birini tespit ederse o programı virüs olarak işaretler ve çalışmasını durdurur.
Virüs Tarama Teknikler: E-posta ve eklerinin taranması: Bazı virüs tarayıcıları, e-postaları bilgisayara indirmeden e-posta sunucusu üzerinde tararlar. Diğer virüs tarayıcıları ise bilgisayarınızdaki e-postaları ve e-posta ile birlikte gelen ekleri Microsoft Outlook gibi eposta programına geçmeden tararlar. İndirilenleri tarama: İndirilenleri tarama e-posta ve eklerinin taranması ile benzerlik göstermesine karşın, temel olarak kullanıcının indirmek için seçtiği dosya ve programları tarar. Dosya taraması: Dosya taraması sürmekte olan yerine talep edilen temelinde yapılır. Virüs tarayıcısının bütün sistemi bir bütün olarak taraması amacıyla belirli saate programlanması genelde tavsiye edilir. Haftalık tarama özellikle tercih edilen tarama sıklığıdır. Sürmekte olan temelli tarama, arka planda çalışan ve sürekli olarak herhangi bir virüs bulaşma olasılığına karşı bilgisayarı kontrol etmeyi ifade eder. Talep edilen temelli tarama ise kullanıcının isteği ve talebi doğrultusundaki taramayı ifade eder. Buluşsal tarama: Buluşsal tarama, virüs tarama tekniklerinden en gelişmiş olanıdır. Bu tür bir tarama herhangi bir dosya ya da programın bir virüs gibi davrandığını ortaya çıkarmak amacıyla kullanılır. Buluşsal tarama ayrıca virüs veri tabanında kayıtlı olmayan bir virüsü tespit etmek için de kullanılan bir tekniktir. Sandbox: Virüs tarama tekniklerinden bir diğeri de sandbox’dır. Sandbox, içinde indirilen programların ya da dosyaların çalıştırıldığı işletim sisteminden izole edilmiş bir alanı ifade eder. Bu şekilde, virüs taşıyan dosyalar bu ortam içinde çalıştırıldığında virüsün işletim sistemine bulaşması engellenmiş olacaktır. Bunu gerçekleştirmenin bir yolu, şüpheli dosyayı açmak ve davranışını izlemek amacıyla bir bellek koruma alanı oluşturmaktır. Bu tamamen etkili bir yöntem olmasa da dosyaları sistem üzerinde açıp virüslerin sisteme bulaşmasını engelleme açısından kullanılabilir bir yöntemdir.
Güvenlik Duvarı: Güvenlik duvarı, İnternet üzerinden kullanıcının bilgisayarına aktarılan belirli verilerin durdurulmasını sağlayan bir güvenlik yazılımıdır. Diğer bir ifadeyle güvenlik duvarı, dış dünya olarak ifade edilen İnternet ortamı ile bilgisayarınız arasında bariyer görevi yapar. Güvenlik duvarının bu denli önemli olmasının iki temel nedeni vardır. Birincisi, güvenlik duvarı kullanıcıyı bilgisayarından İnternet’e izinsiz ve yetkisiz giden trafiğe karşı korur. Örneğin, bilgisayarda kullanıcıdan habersiz olarak bulunan bir yazılım İnternet aracılığıyla kötü niyetli site ile iletişim kurmaya çalışabilir. Bu yazılım hızla yayılmaya çalışan virüs ve bilgisayar kurdu olabileceği gibi kullanıcının kişisel bilgilerini ele geçirmeye çalışan casus yazılım da olabilir. İyi bir güvenlik duvarı bu tehditi algılar ve iletişimi durdurur. İkinci olarak güvenlik duvarı İnternet’ten
kullanıcının bilgisayarına gelen izinsiz ve yetkisiz erişimleri durdurur. Örneğin, bilgisayar korsanları kullanıcının bilgisayarına saldırmak amacıyla sistemdeki bazı programlarda veya işletim sistemi uygulamalarında açık olup olmadığını taramaya çalışır. İyi bir güvenlik duvarı bu taramaları durdurur ve bilgisayara erişimini engeller. Windows 7 işletim sisteminde güvenlik duvarını etkin hâle getirmek için şu basamaklar izlenebilir: Başlat > Denetim Masası > Sistem ve Güvenlik > Windows Güvenlik Duvarı
Antispyware Yazılımının Kullanılması: Antispyware yazılımı, bilgisayarınızda casus yazılım olup olmadığını kontrol eden bir güvenlik yazılımıdır. Çoğu antispyware yazılımı, kullanıcının bilgisayar sistemini bilinen casus yazılım dosyalarının var olup olmamasına göre kontrol eder. (Spyware Doctor).
Ağ Güvenlik Uygulamaları
Halka Açık Wi-fi Bağlantı Noktalarının Kullanılması: Eğer güvenilir olmayan bir ağ bağlantı noktası üzerinden İnternet’e bağlanmanız gerekiyorsa, bankacılık şifreleriniz gibi önemli şifrelerinizi kesinlikle yazmamanız gerekmektedir. Aksi durumda şifreleriniz korsanlar tarafından çalınabilir. Bilgisayarınızın wi-fi özelliğinin sürekli açık olmaması ve her görünen wi-fi bağlantı noktasını kullanarak ağa bağlanmamasıdır. Bunu engellemek için bilgisayarınızda uygulamanız gereken adımlar aşağıda verilmektedir: Başlat > Denetim Masası > Ağ ve İnternet > Ağ ve Paylaşım Merkezi > Kablosuz Ağları Yönet Burada karşınıza çıkan Otomatik olarak bağlan seçili ağlara çift tıklayarak, bu ağ çevrimiçi olduğunda otomatik olarak bağlan ifadesini deaktif duruma getirmeniz önerilir.
Bluetooth: Eğer bilgisayarınız bluetooth bağlantısına sahipse bu bağlantıyı kullanmadığınız zamanlarda bluetooth’un kapalı olması güvenliğiniz için önemlidir. Aksi durumda bluetooth bağlantısı virüslerin yayılması veya verilerinizin çalınması amacıyla korsanlar tarafından kullanılabilir.
Akıllı Telefon Güvenliği: Telefonların taşınabilir özelliğinden dolayı karşılaşılabilecek en büyük risklerden birisi, çalınma veya telefonun kaybedilmesidir. Bu nedenle ilk ve öncelikli olarak alınması gereken güvenlik önlemi telefonun bir Pin koduna sahip olmasıdır. Eğer telefonunuzu kaybeder veya çaldırırsanız ilk olarak akıllı telefonun hattının şirketini bilgilendirmeniz gerekmektedir. Daha sonra akıllı telefondan eriştiğiniz web adreslerindeki şifreleri değiştirmelisiniz. Bununla birlikte eğer akıllı telefonunuzla evinizdeki wi-fi bağlantısı üzerinden İnternet’e giriyorsanız telefonunuzu kaybettikten sonra evdeki wi-fi bağlantısının şifresinin de değiştirilmesi gerekmektedir. Günümüzde akıllı telefonlara telefonunuzu kaybettiğinizde bir text mesajı aracılığıyla uzaktan telefondaki tüm verileri silme gibi yeni özellikler eklenmektedir. Önlemler şu şekilde sıralanabilmektedir:
• Yasal olmayan indirmelerden kaçının.
• Antivirüs yazılımları kullanın.
• Bluetooth ve Wi-fi yi kapatın.
• Güncel yazılım kullanın.
Evdeki Wi-fi Bağlantısının Kullanılması: Evdeki wi-fi bağlantısı geniş bant yönlendirici ile sağlanmaktadır. Bu geniş bant yönlendiricisi, kablosuz bir bağlantı üzerinden iletilen IP ağ trafiğini telefon hattı veya kablo üzerinden gönderilen ve yüksek hızda alınan sinyallere dönüştürür. Evdeki wi-fi bağlantısının güvenliğini arttırmada yönlendiricinin türü de önemli görülmektedir. Güvenilir Bir Yönetici Şifresi Atamak: İyi bir şifre en az 8 karakter uzunluğunda olmalı, rakam ve özel simgeler içermelidir. Şifreler ayrıca ad, soyad, doğum tarihi gibi bilgilerden oluşmamalıdır. Şifreleme Yöntemini Kullanmak: Şifreleme, sadece gönderen ve alıcının okuyabilmesi amacıyla mesajları ve sinyalleri karıştırma işlemidir. Wi-fi şifreleme türlerinden en fazla bilineni WEP (Wired Equivalent Privacy) olarak kabul edilir fakat bu yöntem güvenlik açısından çok zayıf olarak görülür. Alternatif şifreleme türü ise WPA (Wi-fi Protected Access) dir ve bunun kullanılması önerilmektedir. Kullanılan şifreleme anahtar bir şifreye bağlıdır. Bu anahtar şifre daha önceki bölümde bahsedilen yönetici şifresiyle karıştırılmamalıdır. Anahtar şifre iyi bir şifreleme oluşturmak için çok önemlidir. Anahtar şifrenin karmaşık ve uzun olması önemlidirkontrol etmek için ilk olarak yöneticİ şifresi kullanılarak yönlendirici ayarlarına girilmeli buradan da Yapılandırma > Gelişmiş > Kablosuz Bağlantı menüleri
seçilerek WPA seçeneklerinden birisi aktif hâle getirilmelidir. Eğer WEP güvenliği seçiliyse ya da hiçbir güvenlik seçeneği aktif değilse servis sağlayıcıyla irtibata geçilip sorunun düzeltilmesi gerekmektedir. Varsayılan SSID’nin Değiştirilmesi: SSID (The Service Set Identifier), bağlanmak için kullanılabilir kablosuz ağları ararken gördüğünüz bir yönlendirici adıdır. Kendi yönlendiricinizin ismini değiştirmek için ilk olarak yönetici şifresi kullanılarak yönlendirici ayarları açılmalı daha sonra Yapılandırma > Gelişmiş > Kablosuz Bağlantı menüleri seçilmelidir. Karşınıza yönlendiricinin varsayılan isminin yer aldığı bir kutucuk gelecektir. Bu varsayılan ismi kullanıcı yeni bir isimle değiştirmelidir. Bu ismin şifre benzeri karmaşık olması önerilmektedir. Unutulmamalıdır ki kablosuz ağa bağlantı kuran araçların bu yeni isimle tekrar yönlendiriciye bağlanması gerekmektedir.
İnternet’te Güvenlik
İnternet’te Güvenli Sörf: İnternet’te gezinmenin potansiyel risklerini en aza indirmek için alınması gereken teknik ve teknik olmayan bazı önlemler bulunmaktadır. Korumalı Mod: Microsoft ®İnternet Explorer® (versiyonlar 7, 8 ve 9) varsayılan olarak korumalı mod aktif olarak kulanıcıya sunulmaktadır. Korumalı modun açık olduğundan emin olmak için tarayıcı penceresinin sağ alt tarafında güvenli mod: açık ibaresi yer almalıdır. Korumalı modda İnternet Explorer® dosyaları işletim sisteminin geri kalanına gönderememektedir. Bu sınırlama tarayıcının verileri silme ve değiştirme veya kötü niyetli yazılımları yükleme amaçlı olarak kullanılması girişimlerini zorlaştırmaktadır. Korumalı modu etkinleştirmek için uygulanması gereken adımlar aşağıda verilmektedir: Başlat > Denetim masası >Ağ ve İnternet > İnternet seçenekleri > Güvenlik > Korumalı modu etkinleştir (seçili) Güvenlik Bölgelerinin Kullanılması: İnternet Explorer® web sitelerini sınıflandırabilmek amacıyla 4 güvenlik bölgesi sunmaktadır: İnternet, Yerel İntranet, Güvenilen Siteler ve Yasak Siteler. Her bir güvenlik bölgesi tarayıcıyı ve İnternet’te gezinilen web sayfalarını kontrol eden çeşitli ayarları içermektedir. Kurulu bir ev ağınız yoksa Yerel İntranet bölgesinin seçilmesi uygun değildir. Kullanıcı özelleştirmediyse bütün web sayfaları İnternet bölgesi alanında bulunmaktadır. Eğer bir web sitesine güveniyorsanız Güvenilen Siteler bölgesine ekleyebilirsiniz. Aynı şekilde güvenmediğiniz bir web sitesini de Yasak Siteler bölgesine ekleyebilirsiniz.
Güvenli E-Ticaret
İnternet’ten Güvenli Alışveriş: İnternet’ten alışveriş yaparken alınması gereken temel güvenlik önlemleri vardır. Bunlardan ilki, mümkün olduğunca kamuoyunda iyi bilinen ve kendini ispatlamış şirketlerin tercih edilmesidir. İkinci olarak, İnternet üzerinden alışverişlerinizde ödeme yaparken çoğunlukla kredi kartlarının kullanılmasıdır. Üçüncü ve son olarak teklifin ve siparişin çıktısının alınması, web sitesinin ve diğer tüm iletişim bilgilerinin kayıt edilmesidir. İnternet’ten ödemelerin de güvenilir bir şekilde yapılabilmesi için bazı önlemlerin alınması gerekmektedir. Bu önlemler şu şekilde sıralanmaktadır:
• Kullanıcı ödeme sayfasına erişirken şu anda güvenilir bir web sitesine yönlendiriliyorsunuz benzeri bir mesaj ile karşılaşmalıdır. Bu mesajı gördüğü zaman, güvenli bir şekilde tamam butonu tıklanabilir.
• Https, güvenli http protokolünün göstergesi olduğundan dolayı, adres çubuğundaki web sitenin adresi https://www ile başlamalıdır. http://www şeklinde başlıyorsa ödemenin yapılacağı o sayfa güvenli değildir.
• İnternet Explorer 7.0 ve üzeri bir tarayıcı için adres çubuğunuz firma bilgisiyle birlikte yeşil renkte görünmelidir.
• İnternet explorer’in adres çubuğunda kilitli duran asma kilit simgesi bulunmalıdır.
• Firma bilgisinin üzerine tıklanarak Sertifika bilgileri gözden geçirilmeli ve aynı şirket tarafından sertifikalandırıldığına dikkat edilmelidir.
Sosyal Ağlarda Olumsuzluklar ve Güvenlik: Sosyal ağlarda yoğun bilgi (yazı, resim, video) paylaşımı olduğu için bunun sonucu olarak kişisel bilgilerin korunması ve gizlilik ile ilgili sorunlar yoğun olarak gündeme gelmektedir. Yapılan araştırmalarda sosyal ağ kullanıcılarının büyük bir bölümünün, ev adreslerini, cep veya ev telefonlarını ve aile bireylerinin isimlerini arkadaşlarıyla veya herkesle paylaştıkları görülmüştür. Kullanıcıların büyük çoğunluğunun sosyal paylaşım sitelerini güvenli buldukları, bu sitelerdeki yönergeleri daha az okudukları, burada daha fazla bilgi paylaştıkları ve daha fazla oranda yabancı kişileri arkadaş listelerine ekledikleri görülmektedir. Bu durum kullanıcıların kişisel bilgiyi koruma bilincine yeterince
sahip olmadıklarına ve ortama olan güvenlerinin onları daha fazla riskli davranışa yönlendirdiğine dair bir göstergedir. Sosyal paylaşım sitelerinde genellikle gizlilik bilgileri oldukça uzun ve küçük fontlarla yazılmış şekildedir. Kullanıcıların pek çoğunun sosyal paylaşım sitelerine kaydolurken karşılaştıkları gizlilik ve kişisel bilgileri korumaya yönelik yönergeyi okumadıkları ifade edilmektedir. Facebook, Twitter, Linkedin gibi sosyal ağ siteleri kullanıcılarının kendileri ile ilgili ne kadar bilginin, kimler tarafından görülebileceği konusunda gerekli hassasiyeti gösterip gerekli gizlilik ayarlarını yapmaları gerekmektedir.
Sosyal Paylaşım Sitelerinde Yüz Yüze Tanınmayan Kişilerle Arkadaş Olunması: Yapılan araştırma sonuçlarında, sosyal ağ kullanıcılarının çok büyük bir kısmı tanımadıkları kişileri bir şekilde arkadaş listelerine eklediklerini belirtmişlerdir. İnternet aracılığı ile gerçekleştirilen iletişimler, kişilerin gerçek kimliğini tanımayı zorlaştırmakta bu da çeşitli riskleri beraberinde getirmektedir.
Sosyal Ağlar ve Çocukların Güvenliği Konusunda Ailelere Yönelik Öneriler: Sosyal paylaşım sitelerine üye olabilmek için en düşük yaş 13 olmasına rağmen yapılan araştırmalarda sosyal ağ kullanıcısı çocukların neredeyse yarısı 13 yaşın altındadır.
Siber/Sanal Zorbalık: Sanal ortamda taciz edici mesajlar yollanması, özel fotoğrafların isteğiniz dışında yayılması ya da herkese açık ortamlarda hakkınızda alay edici ya da aşağılayıcı sözlerin paylaşılması siber/sanal zorbalık olarak adlandırılmaktadır. Araştırma raporlarında 1 milyondan fazla çocuğun bir şekilde siber zorbalığa maruz kaldığı ifade edilmiştir.
Sanal Dolandırıcılık ve Kandırmaca: Bir mesajın kandırma amaçlı geldiğini anlamak için mesajda bakmamız gereken birkaç nokta vardır. Bunlar:
• Bilet almadıysanız ama ikramiye kazandığınız söyleniyorsa
• Mesaj doğrudan sizin isminize özel gönderilmemişse katılmadığınız bir kampanya gibi etkinlikle ilgili geliyorsa
• Kurumsal bir e-posta adresinden değil gmail.com, hotmail.com ya da yahoo.com gibi adresten geliyorsa
• Gönderen adresi ile Yanıt adresi birbirinden farklı ise
• Gelen mesajda yazım hataları ve cümle düşüklükleri varsa
• Mesaj tanıdığınız bir arkadaşınızın hesabından geliyor ama sizden acilen verdiği bir hesaba para yatırmanızı istiyorsa
Genel Öneriler: Gerek sosyal ağlar gerekse genel güvenlik konularında Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından hazırlanan güvenli web sitesine http://www.guvenliweb.org.tr/ adresinden başvurulabilir. Bu konuda ülkemizde hazırlanmış sitelerden birisi de Güvenli İnternet Macerası adı ile adlandırılmaktadır. Hem çocukların hem de büyüklerin oyun oynayarak güvenlik konusunda bilgilenebileceği bu siteye http://www.simkent.com/gip/ adresi üzerinden ulaşılabilir.
Teknolojiyi Sürükleyen Faktörler
Teknolojik Buluşlar: İlk hafıza teknolojisi manyetik nüvelere sarılmış tellerden oluşmuş ve kapasitesi sadece birkaç yüz bayt seviyesindeydi. Daha sonra transistörlerden ve ardından entegrelerden oluşan hafızalar kullanılmaya başlandı. Artık dizüstü bilgisayarlarda bile Gigabyte büyüklüğünde hafızalar kullanabiliyoruz. Tabii sadece elektronik değil optik teknolojisi de saklama çözümlerini çok değiştirdi. Optik teknolojinin temel olarak kullandığı CDROM’lar ilk ortaya çıktığında 51/4 boyutundaydı ve sadece bir şarkı sığdırılabiliyordu. Bugün ise Bluray teknolojisi ile binlerce şarkı aynı boyuttaki ortama sığabiliyor. Saklama teknolojileri ile ilgili son örneğimizi de manyetik teknolojiden verebiliriz. Verilerin uzun vadeli ve ucuz olarak saklanabilmesi için manyetik teyp teknolojileri kullanılıyordu. Bu teknolojide 1 santim manyetik banta 50 bayt civarında bilgi saklanabiliyordu. Bugün ise aynı uzunluktaki manyetik banta 5 Milyon bayt sığabilmektedir. Bluray disklerin saklama kapasitesi 100 GB gibi çok büyük kapasitelere ulaşmıştır.
Kullanıcı İhtiyaçları: Günümüzde teknolojinin ortaya çıkmasında olmasa bile gelişim ve kullanımdan uzaklaşmasındaki en büyük etkenin kullanıcı ihtiyaçları olduğunu çok rahat bir şekilde görebiliyoruz.
Piyasa Koşulları: Firmaların varlığını sürdürebilmeleri için piyasa koşullarına uymak zorunluluğu ve bunun sonucu olarak BT’den daha fazla yararlanma ihtiyacı doğmuştur.
BULUT BİLİŞİM ÇEŞİTLERİ VE ÇÖZÜMLER
ABD Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü (NIST): “Bulut bilişim, düşük yönetim çabası ya da servis sağlayıcı etkileşimi ile hızla devreye alınıp salıverilebilen isteğe göre ayarlanabilir bilişim kaynakları paylaşım havuzuna istendiğinde ve uygun bir şekilde ağ erişimi sağlayan bir modeldir’’. BT dünyasının 1960’lı yıllarda merkezî bilgi sistemlerinden oluştuğunu görmekteyiz. Merkezî olan bu sistemlerde bilgisayarlar MainFrame ya da Supercomputer olarak adlandırılıyordu. Oldukça pahalı olan bu bilgisayarlar terminal ekranları üzerinden çok sayıda kullanıcı tarafından kullanılmaktaydı. 1980’li yıllara geldiğimizde ise kişisel bilgisayarların ortaya çıkmasıyla birlikte üreticilerin kişisel bilgisayar yani Personel Computer (PC) üretmesi ile hızlı bir dönüşüm başladı. MainFrame’ler yerine daha düşük işlem gücüne sahip genel olarak tek bir işe odaklı sunucu bilgisayarlar üretildi. VM: Sanal Makine İşletim Sistemi, MainFrame sunucular üzerinde çalışan işletim sistemidir. İlk versiyonu 1972 yılında VM/370 adı ile kullanıma sunulmuştu. Gerald John “Jerry” Popek işletim sistemi ve sanallaştırma konusundaki araştırmaları ile tanınan Amerikan bilim adamıdır. Sanallaştırma ilk IBM tarafından günümüzde de kullanılan ve en güvenli BT hizmet ortamı olan MainFrame sistemlerinde Sanal Makine kavramı ile hayata geçmiştir. Bu sistemle ana bilgisayar belirli bir yazılım ile bölünerek birden fazla kullanıcıya aynı anda hizmet sağlayabilmektedir. IBM çözümünde kullanılan sanal makinenin tanımını ise ilk defa Popek ve Goldberg yapmıştır. Onlara göre sanal makine gerçek makinenin etkili ve soyutlanmış bir kopyasıydı. Sanallaştırmanın temelindeki sanal makineler işlevlerine göre iki temel gruba ayrılmaktadır. Sistem Sanal Makineleri: Bu tip sanal makinelerde bir arayüz yardımı ile ayarlanan gerçek makine kaynakları paylaşımlı olarak kullanılır. Her bir sanal makine kendi işletim sistemine sahiptir. Bu tip sanal makineler donanım seviyesinde çalışabileceği gibi mevcut bir işletim sisteminin üzerindeki özel yazılımlarla işletim sistemi kaynakları üzerinden de çalışabilir. Proses Sanal Makinesi: Herhangi bir konak işletim sistemi üzerinde modül olarak çalışan ve kendi içinde çalışacak program bileşenlerinin üzerinde çalışılan donanım ya da işletim sisteminden bağımsız olmasını sağlayan sanal makine tipidir. Bu sanal makineyi aslında kişisel bilgisayarlarımızdan yakından tanıdığımız JAVA ve .NET platformlarından biliyoruz. Java uygulamaları JVM (Java Virtual Machine), .NET uygulamaları ise CLR (Common Language Runtime) kullanırlar. Özellikle JVM hemen hemen tüm işletim sistemlerinde desteklenmektedir. Bu da onun popüleritesini arttırmaktadır. Bir Java kodu derlendikten sonra JVM bulunan herhangi bir işletim sisteminde çalıştırılabilir. Bu sayede Linux, Windows veya diğer JVM destekli sistemlerde ayrı ayrı uygulamalar yazmak zorunda kalmayız. Sanallaştırma yazılımı, üzerinde yüklü olduğu donanımı, sanal makinaların sanal kaynakları olarak organize eder ve paylaştırır. Ücretsiz olarak kişisel bilgisayarımızda kullanabileceğimiz KVM, VirtualBox, Xen gibi sanallaştırma yazılımlarını örnek olarak verebiliriz. Profesyonel iş dünyasında kullanılan sanallaştırma yazılımlarına örnek olarak IBM’nin MainFrame teknolojisinin açık sistemler tarafına aktarılmasıyla oluşturduğu IBM PowerVM gösterilebilir. Merkezî Bilgi İşleme, İstemci Sunucu, İnternet ve Sanallaştırma kavramlarını bir DNA’yı oluşturan parçalar gibi bir araya gelip bulut bilişimi oluşturduğunu düşünebiliriz. Büyük bir hızla gelişen iletişim teknolojileri, İnternet’in günlük yaşantımıza entegre olmasına ve kaynakların uzakta da olsa hızla erişimine olanak sağlamaktadır. Örnek olarak Bulut Bilişim hizmetlerinden biri olan Bulut Depoloma herkes tarafından yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır (Dropbox, Google Drive ve Yandex.Disk gibi). Yakın gelecekte kullanacağımız cihazlarda bir iç depolama birimi olmaması kuvvetle olasıdır. Bulut bilişimde bulut bizi donanım kaynaklarından ve altyapı uygulama servislerinden soyutlar. Bu kaynaklara erişim mobil bir cihaz veya kişisel bilgisayarımızdaki arayüz uygulamalarla sağlanır. Örnek olarak Web Tarayıcı üzerinden kullandığımız bir e-posta servisinde bu servisin nerede ve nasıl verildiği gibi detaylar bulut sayesinde otomatik olarak sağlanır. Bulut bilişimin anahtar özellikleri şunlardır:
• Self servis hizmet sunumu
• Geniş ağ erişimi ile konumdan bağımsız kaynak havuzu
• İzlenebilen ve ölçülebilen hizmet sunumu
• Otomatik servis kurulumu
Bulut bilişimin yukarıdaki anahtar özelliklerinin kullanıcılara sağladığı faydalara göz atalım. Maliyetlerdeki Düşüş, Esneklik, Yönetim Kolaylığı, Taşınabilirlik, Üstün Devamlılık ve Güvenlik.
Bulut yapısındaki BT İş Modellerini üç seviyede gruplayabiliriz.
• Altyapı Bulut Servisi (IaaS): Bu en temel bulut modelidir. Bu modelde donanım seviyesindeki kaynakların sunumu gerçekleşmektedir. Bu model bulut denince akla ilk gelen servis modelidir. Günümüzde birçok yerli ve yabancı altyapı servis sağlayıcısı faaliyete geçmiştir.
• Platform Bulut Servisi (PaaS): Bu modelde son kullanıcı yazılımlarının üzerinde çalıştığı orta katman yazılımları, veritabanı yönetim sistemi yazılımları ve Java Runtime gibi bileşenlerin sunumu gerçekleşmektedir. Örnek olarak Google Maps verilebilir. Google Maps üzerinde kendi uygulamanızı geliştirip, uygulamanızın gerektirdiği harita altyapısını hazır hizmet olarak Google’dan alabilirsiniz.
• Yazılım/Uygulama Bulut Servisi (SaaS): Bu modelde ise asıl işin yapıldığı yazılımın kendisi servis olarak verilmektedir. Örnek olarak hemen hepimizin kullandığı ve Web tarayıcı üzerinden eriştiğimiz e-posta hizmetlerini verebiliriz.
Kurulum modelleri açısından bulut bilişimde üç temel model vardır. Genel bulut (public cloud): Bu modelde İnternet üzerinden erişilen ve servis olarak alınan BT işlemleri söz konusudur. Çoğu ticari işletme bu modeli kullanarak çalışmaktadır. Özel bulut (private cloud): Bu modelde BT servisleri ilgili kurum veya işletme kendi Veri Merkezinde Bulut Hizmetini sağlayacak bileşenleri kurup tipik olarak kendi özel ağı içinde yer alan iç kullanıcılarının hizmetine sunmaktadır. Bu model de özel işlevlere sahip kamu kuruluşları tarafından tercih edilmektedir. Karma bulut (hybrid cloud): Bu model adından da anlaşılacağı gibi yukarıdaki iki modelin ortak kullanıldığı modeldir.
Bulut yapısının sağladığı birçok faydanın yanında taşıdığı riskleri de unutmamak gerekir. Bu riskler, servisi talep eden kişi veya kurumların kendilerine ait özel şartlara göre değişiklik içerir. Bulut yapısının en büyük risk noktası veri gizliliği ve buna paralel olarak veri güvenliği ile hizmet devamlılığıdır. Bir banka için Genel Bulut yapısının kullanılması söz konusu olamaz.
MOBİL BİLİŞİM VE UYGULAMALAR
ilk taşınabilir bilgisayar ortaya çıktığı zaman kelimenin tam anlamıyla taşınabiliyordu. Ama sadece “taşınabiliyor” taşınırken “kullanılamıyordu.” Çünkü çalışabilmek için normal şehir şebekesi elektriğe ihtiyaç duyuyordu. Ayrıca değil dizinizin üstüne koyup çalıştırmanız, taşımak için bile oldukça ağır cihazlardı. Bu cihazların ortaya çıkmaya başladığında tarih 1980’lere doğru yaklaşıyordu. Geçen bu yüzyılın başına gelindiği zaman ise kritik teknoloji artık oldukça küçülmüştü. Örneğin daha önce 51/4 inch disketler kullanılırken (kapasitesi 140KB) bugün 1 inch disklerde GB boyutunda bilgi taşınabiliyor. Ekran çözünürlüğü daha önce karakter tabanlı ve sadece birkaç yüz harfi gösterebilirken bugün HDMI kalitesinde (1920×1280) ekranlı taşınabilir bilgisayar satın alınabiliyor. Bu gelişimin yazılım açısından en büyük yenilikçi yaklaşımı ise taşınabilir bilgisayar ile masaüstü bilgisayarların yazılımları arasında bir fark kalmamasıdır. Zira yakın geçmişe kadar bu bilgisayarların işletim sistemleri daha düşük güce sahip bilgisayarların etkin kullanılabilmesi için taşınabilir (mobile) sürümler ile çalışıyordu.
Not: Ülkemiz İnternet ile 1987’de tanıştı.
Bir taraftan taşınabilir bilgisayarlar (önce mobile computer daha sonra laptop computer ve en güncel olarak da notebook olarak adlandırılan) olarak gelişimine devam ederken teknolojisi ve kullanımı son derece farklı olan avuç içi (palm) ve nispeten akıllı cep telefonları da kendini göstermeye başlamış ve gelişimlerini bir süre ayrı kulvarlarda sürdürmüşlerdi.
WAP: kablosuz Uygulama Protokolü (Wireless Application Protocol) cep telefonu, avuç içi bilgisayar gibi “yetenekleri” (ekran boyutu, işlem gücü) sınırlı cihazların İnternet uygulamalarına bağlanabilmesi için geliştirilmiş bir protokoldur.
Mobile telefon iletişimi (yani telefon konuşması) ilk kullanıma açıldığı zaman (23 Şubat 1994) teknoloji ve GSM firmalarının kazançları ile bugünkü kazanç yapıları oldukça farklıdır. Teknoloji ilk kullanılmaya başlandığında cep telefonları (akıllı telefon özellikleri söz konusu değildi) oldukça pahalıydı. GSM görüşmelerine olanak sağlayan GSM altyapı cihazları da az üretiliyordu (yani telefon santrallerine benzetebiliriz) ve hiç te ucuz değildi. Son olarak da hem GSM altyapısının pahalı olması hem de GSM hizmeti sağlayan firmalar arasındaki rekabet nispeten az olduğu için GSM ile telefon görüşmesi müşteri açısından pahalı bir teknoloji ama GSM hizmet sağlayıcı firmaları açısından çok kârlı bir hizmetti. Ancak cep telefonu imalat sektöründe rekabet artınca cep telefonları (akıllı olanlar da dâhil) çok ucuzladı ve cep telefonu üretimi eskisi kadar kârlı olmaktan çıktı. Benzer rekabet ve düşük kâr ortamı hem GSM altyapısı üreten firmalar hem de GSM hizmet sağlayan firmalar için de söz konusu oldu. Artık GSM hizmet sağlayıcı firmalar, hem görüşme fiyatlarını her gün daha da düşürüyorlar hem de gelişmiş özellikte cep telefonlarını uzun vadeli abonelik taahhüdü karşılığı nerede ise ücretsiz sahip olma olanağı sağlıyorlar. GSM firmalarının telefon konuşmasından dolayı düşen kârlılıklarını arttırmak için veri kullanımının özendirilmesi yoluna gidildi. Tüketici açısından da mobil uygulamalar büyük kolaylıklar sağlıyor. Örneğin, aynı uygulamayı (Foursquare) kullanan arkadaşlarınızın çevresinde olanları görebiliyor, karşılaştığınız güzel bir manzarayı, beğendiğiniz bir yazıyı veya konu hakkındaki düşüncelerinizi sizi izleyen arkadaşlarınızla anında (Facebook/Twitter) paylaşabiliyorsunuz.
3G: Cep telefonlarından İnternet’e “erişim hızı” baş döndürücü bir hızla artıyor. Bu teknolojinin ilk ürünleri “GPRS” ile 8 kbit/s hızındaydı. Daha sonra 59 kbit/s hızına kadar çıkabilen EDGE teknolojisi ile tanıştık. Bugün ise 3G teknolojisi ile 10 Mbit/s hızın üstüne çıkılabiliyor.
BÜYÜK VERİ
Bilişim sektöründe daha önce büyük miktarda verilerle uğraşılıyordu. Örneğin, kurumlar mali ve stratejik durumlarını izlemek zorunda oldukları için ilgili olabilecek bütün verileri gözden geçirmeleri yani milyarlarca farklı türdeki veriyi bilgiye çevirmeleri ve bu bilgileri bir araya getirmeleri gerekmekteydi ya da bütün borçları, alacakları sahip olduğu taşınabilir/taşınamaz varlıkları gibi bilgileri önce kendi içinde gruplayarak daha sonra da bunu bilanço gibi bir yapıda özet hâle getirerek bir sonuca varabiliyorlardı. Ancak bu bilgilerin hepsi yapısı belirli bir formdaydı. İhtiyacı tanımladığımız bu noktada teknik ayrıntıları da belirtmekte fayda var.
• Bu kadar büyük miktardaki bilgi (alışılmışın ötesindeki miktarda geçmiş bilgiler) ve bilgi işleme gücü (karmaşık ilişkilerin bulunması) geçmişte Bilişim Teknolojisinin kapasite ve yeteneklerinin ötesindeydi.
• Sosyal medyadan elde edebileceğimiz veriler artık alıştığımız gibi yapısal değil yapısız formdadır. Bu tür bilgileri işlemek de oldukça alışılmışın ötesinde yoğun bilgi işleme gücü gerektiriyor.
Yapısal Veriler: Kayıtların belli bir düzen içinde olduğu bilgilerdir. Örneğin, kredi kartı harcama kayıtları gibi.
Yapısal Olmayan Veriler: Herhangi bir düzeni olmayan, gelişigüzel yapıdaki bilgilerdir. Örneğin, gazetede okuduğunuz bir makale gibi.
Yukarıda da değindiğimiz gibi yılların sonucu olarak biriken bu hafızanın saklanması ve işlenmesi çok ciddi BT kapasitesi gerektirdiği için bu bilgilerden geçmişte yeteri kadar çok yararlanılamıyordu. Ancak,
• depolama kapasitelerindeki artış ve fiyatlarının ucuzlaması
• kullanılan sunucu türü bilgisayarların çok güçlenerek bu verileri işleyebilecek güce erişmesi
• tek makinada yapılamayacak büyüklükteki işlemler için yeni paralel bilgi işlem teknolojilerinin gelişmesi artık bu kurumsal hafızayı gün yüzüne çıkartmamıza, yapısız olan bilgilerden yararlanmamıza olanak vermeye başladı.
Yanlış anlamaların önüne geçmek için Büyük Veri kavramı konusundaki bazı noktaları da vurgulamakta yarar var. Büyük Veri kavramı,
• Sadece “büyük miktardaki” verinin işlenmesi
• Sadece “yapısız” verinin işlenmesi
• Sadece “teknolojik” bir yaklaşım anlamına gelmemektedir.
Büyük Veri kavramı aslında,
• Olgunlaşmakta olan Bilişim Teknolojisinin kullanımının doğal bir sonucudur.
• Piyasa koşulları kurumları bir yerde kullanmaya mecbur ettiği bir kavramdır.
• Sadece teknolojik gelişim ya da piyasa koşulları değil, aynı zamanda sosyal bir gelişimin sonucudur.
• Veriye çok farklı bir perspektif ile bakabilmek bir yerde bilişimi çok yoğun kullanan sosyal mühendislik bakış açısı gerektirir.
Büyük Veri kavramı hayata geçirilmesi söz konusu olduğunda göz önünde bulundurmamız gereken üç temel nokta söz konusu:
• İlgi duyulan veri işleme hızı
• İşlenecek olan veri miktarı ve kullanılabilirliği
• Kaynak çesitliliği
Açık kaynak olan hadoop projesi, makul fiyatlı sistemler ile büyük verileri işlemek konusuna çözüm getirmektedir.
İlgi Duyulan Veri İşleme Hızı: Burada belirtilen, elimizdeki veriyi “hangi hızla” işleyeceğimizdir. Veriyi işleme hızı ihtiyaca göre büyük değişim göstermektedir. Doğal olarak veriyi işleme hızı teknolojik olarak çok farklı çözümler tarafından hayata geçirilebilir.
• Eğer çok hızlı bir şekilde eyleme geçmek gerekiyor ise veri oluştuğu zaman bu veriyi yakalamak gerekir. Streaming olarak adlandırılan bir teknoloji bu amaca yönelik olarak geliştirilmiştir. Bu teknolojide veriler (bu örneğimizde cep telefonu konuşma kaydı - CDR) saklanmadan önce işleme tabii tutularak, eylem alınması gereken kayıtlar yakalanır. Bu teknolojide çok hızlı bilgi işleme yeteneği önemlidir. Zira sisteme konuşma verileri yığınlarca akarken bu veriyi yakalamak gerekmektedir.
• Eğer hızlı bir şekilde eyleme geçmek gerekmiyor ise daha kolay bir şekilde yapılabilir. Bu durumda veri saklandıktan sonra üzerinde yapılacak analiz ile eylem alınması gereken kayıtlar yakalanabilir. Hadoop isimli teknoloji verilerin paralel olarak işlenmesi için geliştirilmiş bir çözümdür ve büyük veri yığınları arasında veri yakalamak için kullanılır. Ancak bu işlem de çok yavaş yapılamaz. Bunun nedeni eğer 24 saatlik veriyi, 24 saatin altındaki bir sürede işleyemezseniz devamlı veri birikmesi olacağı ve çözümün kullanılamayacağı ortadadır.
Streaming teknolojisinde verileri çok hızlı bir şekilde işleyebilmeniz gerekir. Bu nedenle streaming işlemi “çok basit” olmalıdır. Örneğin yarıda kesilen telefon konuşmalarının yakalanması gibi. Konu ile ilgili olmasa da İnternet’ten filmin tamamını indirmeden “izlemeye başlama” yaklaşımı da aynı adla anılır.
İşlenecek Olan Veri Miktarı: İşlenecek olan verinin miktarı da çok önemlidir. Çünkü işlenecek olan verinin miktarı oluşturulacak çözümün yapısını da belirler. Teknolojik açıdan, büyük miktardaki verilerin işlenmesi için hadoop teknolojisi gündeme gelmiştir. Bu teknoloji “açık kaynaklı” bir yaklaşım olup büyük veri yığınlarının, çok pahalı olmayan ve gücü makul sınırlar içinde olan sistemler üzerine dağıtılması ve işlenmesi üzerine dayanmaktadır. Bu veya benzer bir teknoloji kullanarak büyük verileri çok da masraf gerektirmeden eldeki makinalar ile işleyebiliriz. Alternatif yaklaşım ise bu büyük veri yığınlarının çok güçlü sistemler üzerinde işlenmesidir. Doğal olarak bu sistemler oldukça pahalı olacakları için geçici iş gücü kiralamak bir yöntemdir. Yani sistemleri satın almak yerine geçici olarak kullanmak bulut teknolojisinin en akılcı kullanım yöntemlerinden biridir. Verilerin Arasındaki Karmaşık İlişkilerin Analizi GSM operatörü için de verilerdeki karmaşık ilişkiler daha büyük önem kazanmaktadır. Buradaki ihtiyaca örnek olarak karmaşık ilişkileri verebiliriz. Bir GSM operatörü, yapılan konuşmaları CDR (Call Detail Record-Konuşma Detayı Kaydı) denilen sabit bir yapıdaki veriler ile takip eder (ya da faturalandırır). Ancak bu kayıtlar çok ciddi çapraz ilişki bilgileri de barındırır. GSM operatörleri kendisi için önemli olan müşterilere indirim yapmak için eskiden fatura miktarı yüksek olan müşterileri hedefliyordu. Zaman geçtikçe anlaşıldı ki müşteriler genelde gelir düzeyi yüksek olduğu için telefon faturasının miktarından haberdar olmuyordu. Günümüzdeki yaklaşımlardan biri ise müşterilerinin en sık aradıkları kişinin (örneğin bir arkadaş grubunun lideri ya da aile
büyükleri gibi) önemli olduğudur. Dolayısıyla bu kişiye yapılacak indirimin daha etkin olacağı açıktır. Bu tür analizlerin yapılması ciddi BT işlem gücü gerektirecektir.
Kaynak Çeşitliliği: Yakın geçmişe kadar kurumun için kullandığımız bilginin tamamı kurumun içinde elde edilirken (satış raporları, kişi performans değerlendirmeleri ve kârlılık analizleri gibi) günümüz rekabetçi koşullarında artık bunun önüne geçmek hedefleniyor. Artık kurum ile ilgili olarak dış dünyadan alınabilen bilgiler de (yazılı veya sosyal medya) büyük önem kazanmaya başladı. Daha önce de belirtildiği gibi sosyal medya müşterilerin kurum ile ilgili görüş ve düşünceleri konusunda çok önemli bilgiler barındırmaktadır. Ayrıca bir kurumun itibarını izlemenin en etkin yönlerinden biri de sosyal medya veya yazılı basını izlemektir. Teknolojik olarak BT dünyasının alışmadığı bu veri türünü önce ciddi bir işlemden geçirerek alıştığımız yapıdaki veri türü hâline getirmek ve daha sonra bu verilerden yararlanmak gerekmektedir. Bu çalışma da ciddi bilgi işlem gücü gerektirecektir. Yine, hadoop türü bir teknolojik altyapı ile verileri işlemek artık mümkündür. Ancak bu teknolojik altyapı verilerin paralel olarak işlenmesi konusunda temeli oluşturur. Buna ek olarak bu bilgileri işleyecek uygulamaya da ihtiyaç vardır ki bu ürünler ve yaklaşım ile ilgili bilgiye İnternet’ten erişebilirsiniz. Bu uygulamalar aracılığı ile büyük veri yığınlarının içinden ihtiyacımız olan bilgilerin ortaya çıkarılması ve özet rapor hâline getirmek mümkündür. Yukarıda örnekler ile ne olduğunu ve nasıl kullanılması gerektiğini açıkladığımız Büyük Veri kavramı, BT için en stratejik konulardan biri sayılmaktadır. Özet olarak bu kavramın teknolojik karar noktalarını ve dikkat edilecek hususlarını listeleyecek olursak;
• Zaman önemli bir faktördür ve ihtiyacımız olan zaman aralığına uygun teknoloji seçilmelidir.
• Veriler ile çalışırken verilerin kullanıma uygun olduğuna dikkat edilmelidir. Gerektiğinde hatalı verilerin temizlenmesinin ciddi bir konu olduğu unutulmamalıdır.
• Büyük miktardaki verilerle çalışacağımız zaman bu verileri işleyebilecek bilgi işlem gücünün de büyük olacağı unutulmamalıdır.
• Veriler arasındaki ilişki çok önemli olabilir. Bu ilişkileri saptamak çok kolay olmadığı gibi ciddi bilgi işlem gücü gerektiği bilinmelidir.
• Hayatımıza yeni giren ve çok önem kazanan sosyal medya ya da yazılı medyadan veri toplanılacak ise öncelikle bu verilerin bilgi işlem teknolojisine uygun hâle getirilmesi gerektiği unutulmamalıdır.
• Büyük miktarda bilgi işlem gücü gerektiğinde ise hadoop ya da Bulut teknolojileri incelenmelidir. Çünkü elde edilecek finansal yarara erişebilmek için kullanılacak donanım/yazılım maliyetinin de makul seviyede olması gerekir.
özkan kaya
Mesajlar: 32
Kayıt: 03 Ara 2017 21:58
İletişim:

03 Ara 2017 23:04

temel bilgi teknolojileri 2.pdf
Dosyaları indirebilmeniz için BURADAN kayıt olmanız gerekiyor.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntü
    Son mesaj
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 12 misafir