AÖF Sendikacılık 2.Ünite Ders Notu

Cevapla
süleyman bb
Mesajlar: 94
Kayıt: 02 Ara 2017 12:07
İletişim:

03 Ara 2017 01:05

SENDİKAL HAKLARIN ULUSLARARASI ÇERÇEVESİ
SENDİKAL HAKLARIN ULUSLARARASI BOYUTU
Günümüzde insanlığın öne çıkan değerleri arasında ilk sıra insan hak ve özgürlükleri gelmektedir. Çalışanların sendika kurma ve sendikal faaliyetlerde bulunma hakları temel hak ve özgürlükler kapsamı içindedir. Sendikal haklar, yalnızca sendika hakkıyla sınırlı olmayan, toplu iş sözleşmesi ve grev haklarını da kapsayan bir terimdir.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Konseyi’nin kabul ettiği çeşitli belgeler sendikal hakları devlete ve işverene karşı güvence altına almıştır.
ILO BELGELERİNDE SENDİKAL HAKLAR
Uluslararası sosyal politikanın ve iş hukukunun kaynaklarını en başta bu alanda en eski ve en yetkin uzman kuruluş olan ILO çerçevesinde üretilen kuruluşlar oluşturmaktadır. ILO’nun kural oluşturma yetkisinin hukuksal dayanaklarını oluşturan ilkeler; Başlangıç ve Filadelfiya Bildirgesi’nde yer almaktadır. İkinci sırada yer alan temel kaynaklar, sözleşmelerdir. Düzenledikleri konuda temel ilkeleri içeren sözleşmeler, kabul edildikten sonra üye devletlerin onaylamasına yöneliktir.
Ülkelerin yasal mevzuatlarının oluşmasında etkisi büyük olan bu ILO belgeleri aynı zamanda ulusal ve uluslararası barışın ağlanmasında yol göstericidir. Sendikal hak ve özgürlüklerin korunması konusunda devletler, ulusal hukuki düzenlemeleri yaparken ILO normlarını model almakta ve ulusal mevzuatları ile ILO normları arasındaki uyuşmazlıkları en aza indirmeye çalışmaktadır.
ILO normları, sendikal hak ve özgürlükler konusunda ülke mevzuatlarının yol göstericisi, ILO’nun denetim mekanizması da ülkelerin mevzuatlarındaki eksikliklerin giderilmesi sürecinin takipçisidir. Böylece Örgüt, farklı ülkelerde ortaya çıkan benzer sorunları çözebilecek “Uluslararası Çalışma Mevzuatı” yani uluslararası düzeyde bir çalışma hukuku oluşturmaya çalıştırmaktadır.
Sendikal haklar, ILO’nun etkinlik ve ilgi alanındaki en önemli temel haklardan birini oluşturmaktadır. Örgütlenme (sendika) özgürlüğü sosyal adalet amacına ulaşmanın koşuludur. Örgütlenme hak ve özgürlüğü toplu pazarlık hak ve özgürlüğü ile tanımlanmaktadır.
ILO Anayasası
Sanayi devriminin yol açtığı olumsuzlukları ortadan kaldırmaya yönelik kişisel ve örgütsel düzeyde çabalar 19. Yüzyılın sonlarında hız kazanmasına rağmen, uluslararası düzeyde bir çalışma mevzuatı oluşturmaya yönelik en somut girişim I. Dünya Savaşında ortaya çıkmıştır. Savaş yalnızca ülke liderlerinin görüşlerini değil, işçilerle işverenlerin birbirlerine bakış açıları ile toplum ve işçi sınıfı arasındaki ilişkilerde de değişikliklere yol açmıştır.
1919 yılında toplanan Paris Barış Konferansı, Barış antlaşmasına dahil edilecek çalışma hayatı ile ilgili prensipleri belirleyecek bir komisyon atamıştır.
Dokuz ülkenin temsilcilerinden oluşan komisyon, dört ay boyunca çalışarak sonuç olarak ILO anayasasına dönüşecek bir Çalışma Şartı (Labour Carter) oluşturmuştur. Örgüte üye olacak ülkelere ve örgütün takip edeceği politikalara rehberlik edecek ve Versay Barış Anlaşması’nda yer alan bu şartın ilkeleri şunlardır:
• Emeğin yalnızca bir mal veya ticari meta olarak görülmemesi,
• İşverenler ve çalışanlar için dernek(örgütlenme) hakkı,
• Çalışanlara uygun bir yaşam düzeyi sağlayacak ücret ödenmesi,
• Günlük 8 haftalık 48 saat çalışma esası,
• Haftada en az 24 saatlik bir tatil imkânı verilmesi,
• Çocuk emeğinin yasaklanması,
• Eşit değerde iş için eşit ücret verilmesi,
• Ülke içinde çalışan herkese çalışma koşulları açısından eşit uygulama yapılması,
• Çalışanı korumaya yönelik mevzuatın uygulanmasını sağlayacak bir teftiş sisteminin oluşturulması.
28 Haziran 1919 da imzalanan Versay Barış Anlaşması ile I. Dünya Savaşı sona ermiş ve Milletler Cemiyeti ile birlikte ILO kurulmuştur. Komisyonun çalışmaları sonucu hazırlanan metin Barış Anlaşmasının XIII. Bölümüne (emek) konulmuştur. Bu bölüm daha sonra Anlaşmadan ayrılarak ILO Anayasasına dönüşecek kurucu metni oluşturmuştur. ILO Anayasasının Önsözüne göre, “adalet ve insanlık duyguları kadar sürekli dünya barışı sağlamak isteğiyle ve bu önsözde açıklanan amaca ulaşmak ereğiyle hareket eden Yüksek Sözleşmeci Taraflar, ILO’nun Anayasasını onaylamışlardır.” Sözü edilen ve hepsi de birer insan hakları belgesi olan sözleşmelerle düzenlenen çalışma koşullarından birisi “sendika özgürlüğü” ilkesinin onaylanmasıdır.
ILO Anayasasının temelini oluşturan ve birçoğu bugünde yürürlükte ola bu esaslardan Örgüt Anayasasının başlangıç kısmında yer alan “sürekli ve evrensel bir barış, ancak sosyal adalet temelini üzerine kurulabilir” ifadesi barışın “siyasal”, ve “sosyal” yönleriyle bir bütün oluşunu, dünya ölçeğinde benimsendiğinin bir göstergesidir.
ILO’nun kurulması ve 40 maddelik ILO Anayasasında çalışanların durumunu düzeltmek ve barışı sağlamada en elverişli araçlardan birinin “sendika özgürlüğü” olduğunun ifade edilmesi, sendika özgürlüğünün “anayasal bir ilke” olmasıyla sonuçlanmıştır.
FİLADELFİYA BİLDİRGESİ
II. Dünya savaşı büyük umutlarla kurulan milletler cemiyetini devreden çıkararak Cemiyetle organik bağlantısı olan ILO statüsünün de değiştirilmesini gündeme getirmiştir.
Örgüt Cenevre’den Montreal’e taşınmış ve Örgüt her türlü güçlüğe rağmen faaliyetlerini sürdürmeye çalışmıştır. Bu süreçte yapılan toplantıların en önemlisi ILO’nun örgüt yapısının yeniden organize edildiği ve Örgütün temel amaç ve değerlerinin belirlendiği 1944 tarihli Filadelfiya Konferansı olmuştur. II. Dünya Savaşını takip eden dönemde Örgütün ekonomik, sosyal ve siyasal koşullara uyum gösterme katkı sağlama arayışlarının bir sonucu olarak Filadelfiya Bildirgesi kabul edilmiştir. 10 Mayıs 1944 de oy birliği ile kabul edilen Bildirge, iki yıl sonra ILO Anayasası ile bütünleşmiştir.

Örgütün Anayasası niteliğinde olan bu bildirgenin 4 temel amacı vardır;
• Özgürlük (emek ve sendika özgürlüğü)
• Eşitlik (fırsat eşitliği, ayrımcı uygulamaların yok edilmesi)
• Ekonomik güvenlik (çalışma, sosyal güvenlik ve asgari ücret hakları)
• Saygınlık (yeterli çalışma ve yaşama koşulları hakkı, hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi).
Bu ilkeler doğrultusunda hazırlanan Filadelfiya Bildirgesi beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde ILO’nun temel kuruluş ilkeleri yeniden onaylanmakta ve Örgütün genel felsefesi açıklanmaktadır.
Örgütün genel felsefesini oluşturan 4 ilke şunlardır;
• Emel bir mal değildir.
• Dernek kurma (örgütlenme) ve ifade (düşünce) özgürlüğü sürekli bir ilerlemenin vazgeçilmez şartıdır.
• Yoksulluk, her nerede olursa olsun, bulunduğu yerlerde, herkesin refahına yönelik bir tehlike oluşturur.
• İhtiyaca karşı mücadele, her ulusun kendi ülkesi içerisinde tükenmez bir güçle ve kamu yararının sağlanması amacıyla işçi ve işveren temsilcilerinin hükmet temsilcileri ile eşit şartları içinde katılımlarıyla yapacakları serbest tartışmalara ve alacakları demokratik kararlara hâkim olarak sürekli ve ortak bir uluslararası gayretle yürütülecektir.
Bildirge aynı zamanda sürekli bir barışın ancak sosyal adalet esasına dayanarak sağlanabileceğini belirterek, bu doğrultuda, bütün insanların ırk, inanç ya da cinsiyet farkı gözetmeksizin özgürlük, saygınlık, ekonomik güvenlik ve eşit fırsat koşullarında maddi ve manevi gelişimlerini sürdürme hakkına sahip olduklarını vurgulamaktadır. Bildirgenin önemi ise ILO Anayasasının eki durumunda bulunması yanı sıra devletlerin ILO üyesi olmak gerek örgüt Anayasasındaki gerekse Bildirgedeki temel ilkeleri kabul etmiş olmalarından kaynaklanmaktadır.
Bildirge de yer alan “Düşünce ve dernek kurma özgürlüğünün sürekli ilerlemenin kaçınılmaz bir şartı olduğu” ifadesi ile sendika özgürlüğü Versay Anlaşmasından daha geniş bir çerçevede alınmış ve Anayasal bir belgede yer almıştır.
87 Sayılı Sendika Özgürlüğü ve Sendika Hakkının Korunması Sözleşmesi
87 Sayılı Sendika Özgürlüğü ve Sendika Hakkının Korunması Sözleşmesi, 9 Temmuz 1948 yılında kabul edilmiş ve 4 Temmuz 1950 yılında yürürlüğe girmiştir. 87 Sayılı Sözleşme İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinden sonra sendika hak ve özgürlüğünü sözleşme kapsamında ele alan ilk ve en önemli belgedir. 87 Sayılı ILO sözleşmesi, sendika hakkının devletten ve kamu erkinini kullananlardan gelebilecek engelleme, yasaklama veya müdahalelere karşı korumayı amaçlamaktadır. Türkiye mevzuatıyla uyum içinde olmayan bu sözleşmeyi kabul edilmesinden 45 yıl sonra 25 Şubat 1993 tarihinde onaylayıp yayınlamıştır.
Sendika özgürlüğüne ve sendika hakkının korunmasına ilişkin temel ilkeler Sözleşmenin I. Ve II. Bölümleri içinde yer almaktadır.
Sözleşmenin ikinci maddesine göre; “Çalışanlar ve işverenler, herhangi bir ayrım yapılmaksızın önceden izin almadan istedikleri kuruluşları kurmak ve yalnız bu kuruluşların tüzüklerine uymak koşuluyla bunlara üye olmak hakkına sahiptirler”. Bu maddede ön plana çıkan iki önemli husus vardır;
• Sendika kurma ve sendikalara üye olma hakkı tüm çalışanlara ve işverenlere tanınarak, sözleşmenin uygulama alanında işçi, memur, sözleşmeli personel gibi uluslararası mevzuatlarda değişik biçimlerde tanımlanan bağımlı çalışanlar açısından bir ayrım ve sınıflandırma yapılmamıştır.
• Çalışanlar arasında sendika kurma ve sendikaya kurma hakkı bakımından herhangi bir özel ya da kamusal işverene bağlı çalışma, siyasal görüş, soy, uyruk, cinsiyet vb. yönlerden hiçbir ayrım yapılamamasıdır.
87 Sayılı sözleşmenin 3. Maddesine göre;
1. Çalışanların ve işverenlerin örgütleri, tüzük ve iç yönetmeliklerini düzenlemek, temsilcilerini serbestçe seçmek yönetim ve etkinliklerini düzenlemek ve iş programlarını belirlemek hakkına sahiptirler.
2. Kamu makamları, bu hakkı sınırlayacak veya bu hakkın yasaya uygun şekilde kullanılmasına engel olacak nitelikte her türlü müdahaleden sakınmalıdırlar.
87 Sayılı Sözleşme bir taraftan işçi ve işveren örgütlerinin serbest olarak kurulmasını öngörürken, diğer taraftan statülerini, yönetsel tüzüklerini, çalışmalarını düzenlemek ve temsilcilerini seçmek haklarını da düzenlemiştir.
87 Sayılı Sözleşmenin 11. Maddesi “Hakkında bu sözleşmenin bulunduğu Uluslararası Çalışma Örgütü’nün her üyesi, Çalışanların ve işverenlerin örgütlenme hakkını serbestçe kullanmasını sağlamak amacıyla gerekli ve bütün önlemleri almakla yükümlüdür.” Diyerek ulusal mevzuatın bu sözleşmede öngörülen güvenceleri zedelememesini ya da zedeleyecek biçimde uygulanmamasını öngörmemektedir.
98 Sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı İlkelerinin Uygulanmasına İlişkin Sözleşme
1 Temmuz 1949 tarihli 98 Sayılı Örgütlenme ve Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmesi, ILO Anayasasının Önsözünde ve Filadelfiya Bildirgesinde açıkça tanınan sendika özgürlüğü ve toplu pazarlık ilkelerinin uluslararası çerçevesinin belirlenmesi yolundaki girişimlerin ikincisini oluşturur. 87 Sayılı sözleşmenin eksikliklerini tamamlamayı amaçlayan 98 sayılı sözleşme, 87 sayılı sözleşme ile birlikte sendika özgürlüğünün devlete ve işverenlere karşı korunmasını güvence altına almaktadır.
98 sayılı sözleşme iki konuda düzenleme yapmıştır;
• Çalışanlar ve çalıştıranlar arasındaki ilişkilerde örgütlenme hakkının olağan kullanımını güvence altına almayı ve özelliklede çalışanlara tanınan sendika özgürlüğünü işverenlere ve örgütlerine karşı korumayı amaçlayan kurallara yer vermiştir.
• Çalışma ilişkilerinin en önemli yönlerinden birini oluşturan gönüllü pazarlık süreçlerinin geliştirilmesini ve toplu pazarlık taraflarının özerkliği ilkesini düzenlemiştir.
98 sayılı sözleşme, çalışanların istihdam alanında sendika özgürlüğüne zarar verme amacı taşıyan tüm ayrımcı eylemlere karşı eksiksiz bir korumadan yararlanmaları gerektiği ilkesine yer vermiştir
Madde 1/2 ye göre bu koruma;
• Bir çalışanın istihdamını, bir örgüte üye olmaması ya da bir sendikadan ayrılması koşuluna bağlı tutmayı,
• Bir çalışanın sendika üyeliği gerekçesiyle veya çalışma saatleri dışında ya da işverenin oluruyla çalışma süresi içinde sendikal etkinliklere katılmasından dolayı işten çıkarılmasını veya başka biçimde zarar görmesini amaçlayan eylemler konusunda uygulanmalıdır.
Madde 2/2 ye göre;
Özellikle işçi sendikalarını, işverenlerin ya da işveren sendikalarının egemenliği altında kurulmasını sağlamaya ya da işçi sendikalarına işverenlerin veya işveren sendikalarının denetimine almak üzere mali ya da başka yollarla desteklemeyi öngören eylemler bu maddenin anlamı bakımından karışma eylemi oluşturur.
Böylece sözleşme çalışan ve işveren örgütlerinin ister doğrudan ister üyeleri ya da temsilcileri aracılığıyla birbirlerinin işleyiş ve yönetimlerine müdahalede bulunmalarını engellemiştir.
Örgütlenme hakkına her iki yönüyle saygı gösterilmesini sağlamak için, gerektiğinde ulusal koşullara uygun örgüt ya da kuruluşlar oluşturulmasını zorunlu tutan 98 sözleşme (Md. 3), ikinci temel konu olarak toplu pazarlığın geliştirilmesini düzenlemiş ve bu konuda devlete sorumluluk yüklemiştir.
Sözleşmenin 4. Maddesine göre;
İstihdam (çalışma) koşullarını gönüllü toplu sözleşmeler yoluyla düzenlemek amacıyla, bir yandan işverenler ve işveren örgütleri ve öte yandan çalışan örgütleri arasında bu yolun en geniş biçimde geliştirilmesini ve kullanılmasını özendirmek ve gerçekleştirmek için, gerektiğinde, ulusal koşullara uygun önlemler alınmalıdır.
98 sayılı sözleşme, kapsamıyla ilgili olarak 87 sayılı sözleşmedeki istisna koşulunu yenilemiş, öngördüğü güvencelerin hangi ölçüde silahlı kuvvetlere ya da polislere uygulanacağının belirlenmesini ulusal mevzuata bırakmıştır. (Md. 5)
87 sayılı sözleşmeden ayrılarak devlet yönetiminde görevli devlet memurlarının durumunu konu edinmediği ve hiçbir biçimde onların haklarına ya da statülerine zarar vermediği biçiminde yorumlanamayacağı kuralına da yer vermiştir. (Md. 6)



151 Sayılı Kamu Yönetiminde Örgütlenme Hakkının Korunması ve Çalışma Koşullarının Belirlenmesi Usulleri Sözleşmesi
Sözleşme 1978 tarihinde kabul edilmiş ve 1981 yılında yürürlüğe girmiştir. Türkiye tarafından 1933 yılında onaylanan 151 sayılı sözleşme, kamu görevlilerine ve kamu görevlilerinin örgütlerine sağlanacak güvenceleri, istihdam koşullarının belirlenmesi yöntemlerini ve uyuşmazlıkların çözümünü içermektedir.
Sözleşmenin ilk üç maddeyi içeren birinci bölümünde uygulamalar ve tanımlar yer verilmiştir.
Sözleşmenin 1. Maddesinin 1. fıkrası; bu sözleşme diğer uluslararası çalışma sözleşmelerinde bu kesime uygulanacak daha elverişli kurallar bulunmadığı durumlarda kamu makamlarınca çalıştırılan herkese uygulanır şeklindedir.
Böylece sözleşme kamu görevlisi yararına olan sözleşmelerin öncelikle uygulanması ilkesine açıkça yer vererek 151 sayılı sözleşmenin ancak başka sözleşmelerde örneğin; 87 ve 98 sayılı sözleşmelerde kamu görevlilerine uygulanabilecek daha elverişli kurallar bulunmadığı zaman uygulanabileceğini öngörmüştür.
1. Madde 2. Fıkrasına göre; bu sözleşmece öngörülen güvencelerin, işlevlerinin normal olarak izlenecek politikaların formülasyonuna ya da yönetim görevlerine ilişkin olduğu düşünülen üst düzey görevlilerine ya da sorumlulukların son derece gizli bir niteliği bulunan görevlilere uygulama ölçüsü, ulusal mevzuatça belirlenecektir.
1. madde 3. Fıkrasına göre; bu sözleşmece öngörülen güvencelerin, silahlı kuvvetler ve polise uygulanma ölçüsü ulusal mevzuatla belirlenecektir. Denilerek 151 sayılı sözleşmeden 87 ve 98 sayılı sözleşmelerde olduğu gibi polis ve silahlı kuvvetlerin ne ölçüde yararlanacağı mevzuata bırakılmıştır.
Örgütlenme Hakkının Korunması başlıklı ikinci bölümde, 98 sayılı sözleşmede yer alan kurallara benzer biçimde, kamu görevlilerini ve oluşturdukları örgütleri işveren konumundaki kamu yetkililerine yani devlete karşı korumuştur.
4. maddeye göre; kamu görevlilerinin, istihdam konusunda sendika özgürlüğüne zarar verme eğiliminde olan tüm ayrımcı eylemlere karşı bir korumadan yararlanmaları gerekir.
Sözleşme kamu görevlilerinin örgütlerini de sendika özgürlüğünü zedeleyen eylemlere karşı koruma altına alarak, 5. Maddede kamu görevlileri örgütlerinin kamu makamları karşısında tam bağımsız olması gerektiğini vurgulamıştır.
Sözleşmenin üçüncü bölümünde kamu görevlileri örgütlerine sağlanacak kolaylıklar düzenlenmiştir.
6. maddeye göre; temsilcilere çalışma saatleri içinde olduğu kadar çalışma saatleri dışında da işlevlerini hızlı ve etkili olarak yerine getirmelerine olanak verecek biçimde kolaylıklar sağlanacaktır.
Çalışma koşullarının belirlenmesi yöntemleri başlıklı dördüncü bölümü, ilgili kamu yetkilileri ile kamu görevlileri örgütleri arasında çalışma koşullarının görüşülmesine olanak veren yöntemlerin en geniş biçimde geliştirilmesi ve kullanılmasını özendirmek gerektiğinde ulusal koşullara uygun önlemler alınmasını öngörmüştür.
Sözleşmenin 7. Maddesinde; çalışma koşullarının belirlenmesi yöntemleri düzenlenirken kamu görevlilerinin temsilcilerinin (yetkili sendikaların temsilcileri) etkili bir katılımı öngörmüş ve bu yöntemlerin en geniş biçimde geliştirilmesi ve kullanılmasının teşvik edilmesi üzerinde durulmuştur.
Uyuşmazlıkların çözümü başlıklı beşinci bölümü çalışma koşullarının belirlenmesi konusunda çıkan uyuşmazlıkların çözümünde barışçıl çözümlere yer verilmiştir.
Sözleşmenin 8. Maddesinde; çalışma koşullarının belirlenmesiyle ilgili olarak kamu görevlileriyle idare arasında ortaya çıkacak uyuşmazlıkların ulusal koşullara uygun olarak görüşmeler veya arabuluculuk, uzlaştırma veya tahkim gibi tarafsız mekanizmalar yoluyla çözümlenmesini önermiştir.
151 sayılı sözleşmenin en önemli düzenlemelerinden biri Kişisel ve siyasal haklar başlıklı altıncı bölümde yer almaktadır.
Sözleşmenin 9. Maddesinde kamu görevlileri diğer çalışanlar gibi yalnızca görevlerinin niteliğinden kaynaklanan yükümlülüklere bağlı olarak örgütlenme özgürlüğünün normal olarak uygulanması için gerekli kişisel ve siyasi haklardan yararlanacaktır. Ancak salt statülerine ve yerine getirdikleri işlevlerin niteliğine bağlı olan yükümlülükler saklıdır denmiştir.
Böylece sendikal hakların kullanımıyla kişisel ve siyasi özgürlükler arasındaki yaşamsal bağlantı sözleşmede kural olarak yer bulmuştur.
154 Sayılı Toplu Pazarlık Sözleşmesi
25 Haziran 1981 tarihinde sözleşme olarak kabul edilmesiyle birlikte 154 Sayılı Toplu Pazarlık Sözleşmesi 11 Ağustos 1983 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Temeli kendinden önceki ilgili sözleşmelerle atılan özgür ve gönüllü toplu pazarlığın geliştirilmesine yönelik düzenlemeleri içeren 154 sayılı sözleşmenin 2. Maddesi toplu pazarlığı tanımlamıştır. Buna göre;
Toplu pazarlık bir veya birden fazla işçi örgütü ile bir işveren veya bir grup işveren veya bir ya da daha fazla işveren örgütü arasında istihdam ve çalışma koşullarının saptanması ve/veya bir işçi örgütü ya da işçi örgütleri işe işverenler veya örgütleri arasındaki ilişkileri düzenlemek amacıyla yapılan görüşmeleri ifade etmektedir.
154 sayılı sözleşmenin toplu pazarlığın özendirilmesi başlığını taşıyan üçüncü bölümünde toplu pazarlığı özendirmek için ulusal koşullara uygun önlemler alınacağı belirtilmiştir.
5. maddenin 2. Fıkrasına göre “bu maddenin 1. Fıkrasında sözü edilen önlemlerin amacı;”
• Toplu pazarlık, bu sözleşmenin kapsadığı faaliyet alanlarındaki tüm işçi ve işveren grupları için geçerli olmalıdır.,
• Toplu pazarlık giderek bu sözleşmenin 2. Maddesindeki tüm konuları kapsayacak şekilde genişlemelidir.
• İşçi ve işveren arasındaki prosedür kuralları oluşturulması cesaretlendirilmelidir.
• Toplu pazarlık prosedür kuralları bulunmaması veya yetersiz olması veya uygunsuz olması nedeniyle engellenmemelidir.
• İş uyuşmazlıklarının çözümlenmesi için kurulan organlar ve kullanılan yöntemler toplu pazarlığın özendirilmesine katkıda bulunacak şekilde anlaşılmalıdır.
154 sayılı sözleşmenin 6. Maddesinde ise; tarafların toplu pazarlık sürecine gönüllü katılımın gerçekleştiği mekanizma ve kurumlarda, uzlaşma ve/veya hakemlik mekanizması çerçevesinde yer alan toplu pazarlıkların endüstri ilişkileri sisteminin çalışmasını engellemeyecek şekilde düzenlenmesini öngörmektedir.
Sözleşme’nin 7. Maddesinde kamu otoritelerince toplu pazarlığın cesaretlendirilmesi ve geliştirilmesini özendirmek için alınacak önlemler konusunda önceden işçi ve işveren örgütleriyle danışmalarda bulunulacak ve mümkünse bu örgütlerle uzlaşılmaya çalışılacaktır.
Sözleşmenin 8. Maddesine göre; toplu pazarlığın özendirilmesiyle alınacak önlemler, toplu pazarlık yapma özgürlüğünü engelleyecek şekilde algılanmayacak veya uygulanmayacaktır.
AVRUPA KONSEYİ BELGELERİNDE SENDİKAL HAKLAR
II. Dünya Savaşı sonrasında iş birliğine yönelen Avrupa’daki devletler, başta Churchill olmak üzere birçok devlet adamının çabasıyla bir araya gelerek 5 Mayıs 1949 da Avrupa konseyini kuran anlaşmayı imzalamışlardır. Merkezi Strasburg’dadır.
Avrupa konseyinin geniş kapsamlı girişimleri çoğu kez, ulusal yasal uygulamaları birbirleri ile ve konseyin standartları ile uyumlu kılmak için hazırlanan sözleşmeler şeklini almaktadır.
Sendikal haklar açısından en çok ön plana çıkan iki temel belge bulunmaktadır:
• Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
• Avrupa Sosyal Şartı


Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
Asıl adı İnsan Haklarının ve Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşme olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi(AİHS) 4 Ekim 1950 tarihinde Roma’da imzalanmış ve 3 Eylül 1953 tarihinde yürürlüğe girmiştir. AİHS Türkiye tarafından 1954’de imzalanmıştır
Dünyadaki diğer insan hakları sistemleri için bir model oluşturan sözleşme, başta medeni ve siyasal haklar olmak üzere, Avrupa’da temel hak ve özgürlüklere saygılı olunmasını sağlayan sürekli bağımsız tek kontrol mekanizmasıdır. Taraf devletler, yasal yetkileri altında bulunan her şahsın, cinsiyet, ırk, milliyet ve kökenine bakmaksızın AİHS ile koruma altına alınan insan hakları ve özgürlüklerden yararlanmasını sağlamakla yükümlüdürler. Bu teminatın gerçekleşmediği durumlarda her birey, bazı koşullara bağlı olmak üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurabilirler. Böylece taraf devletler en önemli insan haklarına ve özgürlüklerine ilişkin davranışlarını uluslararası denetime sunmayı kabul etmektedir.
Sendika hakkı özgürlüğünü de içine alan AİHS’nin 11. Maddesi Dernek ve Toplantı Özgürlüğü başlığını taşımaktadır. 11. Maddeye göre;
• Herkes barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkına sahiptir. Bu hak, çıkarlarını korumak amacıyla başkalarıyla birlikte sendikalar kurma ve sendikalara üye olma hakkını da içerir.
• Bu hakların kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplum içinde ulusal güvenliğin, kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli olanlar dışındaki sınırlamalara tabi tutulamaz. Bu madde, silahlı kuvvetler, kolluk kuvvetleri veya devlet idaresi mensuplarınca yukarda anılan hakların kullanılmasına meşru sınırlamalar getirilmesine engel değildir.
Sendikal hakları oldukça geniş ve ileri düzeyde elen alan AİHS bu madde ile herkesin çıkarlarını korumak için sendika kurma ve sendikalar katılma hakkı dahil, barışçıl toplanma ve dernek kurma özgürlüğüne sahip olduğu ilkesini kabul etmiştir. Aynı maddenin ikinci bendinde, bu hak ve özgürlüklerin, demokratik bir toplumda ancak yukarıda ifade edilen durumlar nedeniyle sınırlanabileceği belirtildikten sonra, söz konusu hak ve özgürlüklerin kullanımında haklı kısıtlamaların silahlı kuvvetler, polis ve devlet yönetimi açısından kabul olunabileceği ilkeleri benimsenmiştir.
Avrupa Sosyal Şartı
Avrupa sosyal şartı, Avrupa konseyi üyesi olan on altı devlet temsilcisince 1961 de Torino da imzalanarak kabul edilmiş ve yürürlüğe girmesi için gereken beşinci onayın gerçekleşmesinden sonra 1965 yılında yürürlüğe girmiştir. AİHS 11. Maddesi ile “sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkını” güvence altına almış olsa da sosyal haklara ayrıntılı biçimde yer vermemiş, bu boşluk 1961 yılında kabul edilen Avrupa Sosyal Şartı ile giderilmiştir.
Avrupa Sosyal Şartı, sosyal haklara şekil verilmesi ve anlamlı içerik sağlanması bakımından ilk girişim olarak kabul edilmektedir.
Avrupa Sosyal Şartı, temel sosyal ve ekonomik hakları koruyan, medeni ve politik hakları garanti eden AİHS’Yİ takviye eden bir Avrupa Sözleşmesidir. AİHS birinci kuşak olarak bilinen temel hakları (yaşam hakkı, işkence yasağı, kölelik ve zorla çalıştırma yasağı, hürriyet ve güvenlik hakkı, adil yargılanma hakkı gibi) güvence altına alırken, ikinci kuşak haklar olarak bilinen sosyal ve ekonomik hakları (çalışma hakkı, örgütlenme hakkı, sosyal güvenlik hakkı, adil ücret hakkı gibi) ise Avrupa Sosyal Şartı koruma altına almıştır.
Çeşitli aşamalardan geçtikten sonra güncellenen Avrupa Sosyal Şartı 1996 tarihinde Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı (GGASŞ) olarak yeniden oluşturulmuş ve imzaya açılmıştır. 1996 da gözden geçirilen sosyal şart, kadınların eşitliği prensibini güçlendirmiş ve elverişli konut hakkı gibi diğer alanlarda da haklar tanımıştır. Avrupa Sosyal Şartının 5. Ve 6. Maddeleri örgütlenme ve toplu pazarlık hakkına ilişkindir.
Madde 5- Örgütlenme Hakkı; akit taraflar çalışanların ve işverenlerin ekonomik ve sosyal çıkarlarını korumak için yerel, ulusal ve uluslararası örgüt kurma ve bu örgütlere üye olma özgürlüğünü sağlamak veya desteklemek amacıyla bu özgürlüğün zedelenmesini veya zedeleyici biçimde uygulanmasını önlemeyi taahhüt ederler.
Bu maddede öngörülen güvencelerin, güvenlik güçleri bakımından hangi ölçüde uygulanacağı ulusal yasalarla ya da yönetmeliklerle belirlenir. Bu güvencelerin silahlı kuvvetler mensuplarına uygulanmasına ilişkin ilke ile bu kesime hangi düzeyde uygulanacağı, yine ulusal yasalar ya da yönetmeliklerle saptanır.
Madde 6- Toplu Pazarlık Hakkı; akit taraflar, toplu pazarlık hakkının etkili biçimde kullanılmasını sağlamak amacıyla:
1. Çalışanlar ve işverenler arasındaki ortak görüşmeleri teşvik etmeyi,
2. Gerekli ve uygun olduğu durumlarda, toplu sözleşme yoluyla ücretlerin ve iş koşullarının düzenlenmesi amacıyla işverenlerin ya da işveren örgütlerinin çalışanların örgütleriyle isteğe bağlı görüşmelerini sağlayacak yolları teşvik etmeyi,
3. İş uyuşmazlıkların çözümü için uygun uzlaştırma ve isteğe bağlı hakemlik sisteminin kurulmasını ve işletilmesini teşvik etmeyi taahhüt eder ve
4. Menfaat uyuşmazlığı durumunda çalışanların işverenlerin daha önce yapılan toplu sözleşmelerden doğabilecek yükümlülüklere bağlı olmak koşuluyla grev hakkı dahil, toplu eylem hakkını tanır.
GGASŞ grev hakkını tüm çalışanlar için güvence altına alan ilk uluslararası sözleşmedir. Sosyal şart ilke olarak sendikalaşma hakkını kamu görevlilerine de tanımakta, silahlı kuvvetler için getirilebilecek yasakları bir istisna olarak kabul etmektedir.
GGASŞ’nin 1. Bölüm 5. Maddesinde; tüm çalışanlar ve işverenler, ekonomik ve sosyal çıkarlarını korumak amacıyla ulusal ve uluslararası kuruluşlar düzeyinde örgütlenme özgürlüğüne sahiptir hükmü bulunmaktadır.
Devletlerin sosyal ve ekonomik farklılıklarını dikkate alarak hazırlanan şartı onaylamak için taraf olacak devletlerin şartla güvence altına alınan hakların tümünü kabul etme zorunluluğu bulunmaktadır. Bu esnek sistem bir taraftan şartın özünü oluşturan ve çekirdek kabul edilen hakları kabul etmeye zorlarken, diğer taraftan da bu hakla arasında bir seçim yapılabilmesine imkân tanımaktadır. Devletler bu yolla kabul ettikleri hakları ileri bir tarihte aşamalı olarak geliştirebilirler. Şartı onaylamak isteyen devletler, 7 maddeden oluşan ve zorunlu çekirdek olarak nitelenen hükümlerden en az 5’i ile bağlı olduklarını açıklamak zorundadırlar. GGASŞ’yi onaylayanlar açısından korunan hakların sayısı arttırılmış ve zorunlu olarak nitelendirilen 7 maddeye 2 madde daha eklenmiştir. GGASŞ ’ye göre, devletler bu maddeler arasından en az 6 maddeyi kabul etmek zorundadır.
Türkiye Avrupa sosyal şartını 1961 de imzalayan ilk 16 ülke arasında yer almasına rağmen, ancak 1989 tarihinde, sendikal haklar dahil, çeşitli maddelerine çekinceler koyarak onaylamıştır. Türkiye GGASŞ’yi 2004 yılında imzalamış Avrupa sosyal şartında olduğu gibi sendikal haklara ilişkin 5. Ve 6. Maddeler de dahil belirli maddeleri çekinceler koyarak 2007 yılında onaylamıştır.
BM BELGELERİNDE SENDİKAL HAKLAR
BM, büyük bir tahribat yaratmış korkunç bir savaş sonrasında uluslararası ilişkileri istikrara ve barışı daha sağlam temeller üzerine oturtmak için 24 Ekim 1945 yılında aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 51 ülke ile kurulmuştur.
Uluslararası sosyal politikanın ve iş hukukunun kaynakları arasında BM çerçevesinde kabul edilen belgeler ve denetim organları- özellikle Ekonomik ve Sosyal Haklar Komitesi- kararları da vardır. 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile 1966 tarihli Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi ve Ekonomik Sosyal Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi BM’nin bu alandaki temel belgelerini oluşturmaktadır.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi
10 Aralık 1948 de kabul edilmiştir. Türkiye ise 6 Nisan 1949 tarihinde onaylayarak bildirgeyi ilk kabul eden 50 devlet arasında yer almıştır.
Sendikal haklara ilgin düzenlemeler bildirgenin 20. Ve 23. Maddesinde yer almaktadır. Bildirgenin 20. maddesine göre;
• Her şahıs saldırısız toplanma ve dernek kurma ve derneğe katılma serbestisine maliktir.
• Hiç kimse bir derneğe mensup olmaya zorlanamaz.
Bildirgenin 23. Maddesinin 4. Bendine göre;
Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
İnsan hakları bildirgesi ile düzenlenen hak ve özgürlüklerin etkin olarak uygulanması ve güvenceye kavuşturulması amacıyla Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi ile Medeni ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi hazırlanarak yürürlüğe konulmuştur.


Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi
1966 yılında kabul edilen ve 1976 yılında yürürlüğe giren Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinden esinlenmekle birlikte ekonomik, sosyal ve kültürel haklara ilişkin ayrıntılı düzenlemeler getirmiştir. Beş bölüm ve 31 maddeden oluşan sözleşmenin 8 maddesi sendikal örgütlenme hakkını düzenlemiştir.
Sözleşmenin 8. Maddesi şu şekilde düzenlenmiştir;
1. Bu sözleşemeye taraf devletler aşağıdaki hakları güvence altına almakla yükümlüdürler.
• Herkesin, ekonomik ve sosyal çıkarlarını geliştirmesi ve koruması için sendika kurma ve yalnızca ilgili örgütün kurallarına bağlı olarak dilediği sendikaya girme hakkı. Bu hakkın kullanılmasına, yasalarda belirtilen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik ve kamu düzeni menfaati ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması bakımından gerekli olan sınırlamalardan başka bir sınırlama getirilemez.
• Sendikaların ulusal federasyonlar ya da konfederasyonlar kurma hakkı ve konfederasyonların uluslararası sendikal örgütler kurma ya da bunlara katılma hakkı
• Sendikaların, yasalarda belirtilen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik ve kamu düzeni menfaati ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması bakımından gerekli olan sınırlamalardan başka bir sınırlama olmaksızın özgürce faaliyette bulunma hakkı,
• Her ülkenin yasalarına uygun olarak kullanılmak kaydıyla grev hakkı.
2. Bu madde, sözü edilen hakların, silahlı kuvvetler, polis ya da devlet yönetiminin mensupları tarafından kullanılmasına yasal kısıtlamalar getirilmesine engel olmaz.
3. Bu maddenin hiçbir hükmü, sendika özgürlüğü ve sendika hakkının korunmasına ilişkin 1948 tarihli ILO sözleşmesine taraf devletlere, sözleşmede öngörülen güvenceleri haleldar edici yasal tedbirler almaya ya da yasaları bu güvenceyi ihlal edici şekilde uygulama yetkisi vermez.
Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesini Türkiye 2000 yılında imzalamış ve 2003 yılında onaylamıştır.
Medeni ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi
İnsan hakları ve demokratikleşme konusunda evrensel normları belirleyen en önemli uluslararası belgelerden biri olarak kabul edilmektedir. 5 bölüm ve 54 maddeden oluşan bu sözleşme 1966 yılında kabul edilmiş ve 1976 yılında yürürlüğe girmiştir. BM bu sözleşmeyi 15 Ağustos 2000 yılında imzalamış ve 2003 yılında onaylamıştır.



Sözleşmenin örgütlenme özgürlüğüne ilişkin 22. Ve 23. Maddeleri şu şekilde düzenlenmiştir.
22. madde. Toplanma Özgürlüğü
Barışçıl bir biçimde toplanma hakkı hukuk tarafından tanınır. Bu hakkın kullanılmasına ulusal güvenliği veya kamu güvenliğini, kamu düzenini, sağlık veya ahlakı veya başkalarının hak ve özgürlüklerini koruma amacı taşıyan, demokratik bir toplumda gerekli bulunan ve hukuka uygun olarak getirilen sınırlamaların dışında başka hiçbir sınırlama konamaz.
22. madde. Örgütlenme Özgürlüğü
1. Herkes başkalarıyla bir araya gelerek örgütlenme özgürlüğü hakkına sahiptir; bu hak kendi menfaatlerini korumak için sendika kurma ve sendikaya katılma hakkını da içerir.
2. Bu hakkın kullanılmasına ulusal güvenliğin, kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlık ve ahlakın, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, hukuken öngörülmüş ve demokratik bir toplumda gerekli olan sınırlamaların dışında başka hiçbir sınırlama konamaz. Bu madde silahlı kuvvetler ve polis teşkilatı mensuplarının bu hakkı kullanmaları üzerine hukuki kısıtlamalar konuşmasını engellemez.
3. Bu madde ILO’nun örgütlenme özgürlüğü ve teşkilatlanma hakkının korunması ile ilgili 1948 tarihli sözleşmesinin taraf devletlere, bu sözleşmede sağlanan güvencelere aykırı yasama tasarrufları yapmasına ve yasaları bu güvencelere aykırı tarzda uygulamasına yetki vermez.
Sözleşmenin dördüncü bölümü, uygulamaya yönelik düzenlemeleri taraf devletlerin yükümlülüklerini içermektedir. Taraf devletler, sözleşmede düzenlenen hakları ülkelerinde bulunan bireylere sağlamakla yükümlüdür. Devletlerin bu yükümlülüğü ne ölçüde yerine getirdiğini izlemek, İnsan Hakları Komitesinin görevidir. Taraf devletler, sözleşmede belirtilen haklara ilişkin olarak aldıkları önlemler ve kaydettikleri gelişmeleri her beş yılda bir BM Genel Sekreteri aracılığıyla Komiteye rapor etmektedirler.
ÖNEMLİ NOTLAR
1. Çalışanların sendika kurma ve sendikal faaliyetlerde bulunma hakları temel hak ve özgürlükler kapsamı içindedir.
2. ILO’nun etkinlik ve ilgi alanındaki en temel haklardan birini sendikal haklar oluşturmaktadır.
3. İngiltere başkanı Lloyd George barış anlaşmasına işçiler lehine hükümler konulması yönünde düşüncelerini dile getirirken, ABD başkanı Wilson ILO’nun kurulmasını ilan ederken “dünya üretiminin büyük yükünü omuzlarında taşıyan kadınlar, çocuklar ve işçilere toplumun arka çıkması gerektiğini” ifade etmiştir. Wilson “bu büyük kitlenin her akşam yorgun ve bitkin bir şekilde evlerine dönmelerinin ve ertesi gün de umutsuz bir şekilde uyanmalarının artık imkânsız olduğunu” dile getirerek, barış anlamasında ILO’nun kurulmasını sağlayan düşünceleri özetlemiştir.
4. ILO Anayasasına göre çalışanların durumunu düzeltmek ve barışı sağlamak için en elverişli araçlardan biri sendika özgürlüğüdür.
5. Filadelfiya Bildirgesi 10 Mayıs 1944 yılında oy birliği ile kabul edilmiş ve iki yıl sonra ILO Anayasası ile bütünleşmiştir.
6. Filadelfiya Bildirgesine göre düşünce ve dernek kurma özgürlüğü sürekli ilerlemenin kaçınılmaz şartıdır.
7. 87 sayılı Sendika Özgürlüğü ve Sendika Hakkının Korunması Sözleşmesi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinden sonra sendika hak ve özgürlüğünü sözleşme kapsamına alan ilk ve en önemli belgedir.
8. Türkiye’de ILO sözleşmeleri TBMM tarafından kabul edilir. Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak resmî gazete yayımlanarak yürürlüğe girer.
9. 98 sayılı örgütlenme ve toplu pazarlık hakkı sözleşmesi sendika hakkının kullanımını işveren ve işveren örgütlerinden gelebilecek engelleme, yasaklama ve karışmalara karşı korumayı amaçlamaktadır.
10. 151 sayılı kamu yönetiminde örgütlenme hakkının korunması ve çalışma koşullarının belirlenmesi usulleri sözleşmesi, kamu görevlilerine ve kamu görevlilerinin örgütlerine sağlanacak güvenceleri, istihdam koşullarının belirlenmesi yöntemlerini ve uyuşmazlıkların çözümünü içermektedir.
11. 154 sayılı toplu pazarlık sözleşmesinin amacı özgür ve gönüllü toplu pazarlığın geliştirilmesidir. Türkiye henüz imzalamamıştır.
12. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa konseyine üye ülkelerin yasal yetkisi altında bulunanların belirli insan hakları ve temel özgürlüklerini güvence altına alan bir sözleşmedir.
13. Avrupa sosyal şartı AİHS’nin ekonomik ve sosyal haklar alanındaki eksikliklerini tamamlayan sözleşmedir.
14. Avrupa sosyal şartı, üye ülkelerle belirli maddeleri seçmeli onaylama yani belirli maddelere çekince koyma imkânı tanımaktadır. Şartın 1,5,6,12,13,16 ve 19. maddeleri çekirdek maddeler olarak kabul edilmekte ve bu yedi maddeden en az beşinin kabul edilmesi gerekmektedir.
15. Türkiye’nin 5 ve 6. Maddelere çekinceleri şu şekilde ifade edilmiştir: “5. madde; sosyal çalışma hayatını düzenleyen iç mevzuatımızdaki düzenlemeler ile ülkemiz sosyo-ekonomik şartları göz önünde bulundurmuş, bu madde üzerinde konulmuş olan çekincelerin halen geçerliliğini koruduğu kanaatine varılmıştır. 6. Madde; toplu pazarlık hakkı ve bu hakkın kullanımı konusunda hükümler içeren ve bu madde ile ilgili olarak, ülkemizin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik şartlar dikkate alınmış ve konulan çekince gerekçelerinin geçerliliğini koruduğu kanaatine varılmıştır. (14. Maddeyle bağlantılı, sayfa 9-10-11 anlatım)
16. BM 1945 yılında aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 51 ülke ile kurulmuştur.
17. İnsan hakları evrensel bildirgesi insan haklarını ulusal düzeyden evrensel düzeye çıkaran ilk belgedir.
18. Ekonomik sosyal ve kültürel haklar uluslararası sözleşmesi, insan hakları evrensel bildirgesine göre ekonomik, sosyal ve kültürel haklara ilişkin daha ayrıntılı düzenlemeler getirmiştir.
19. Medeni ve siyasi haklar sözleşmesi insan hakları ve demokratikleşme konusunda evrensel normları belirleyen en önemli uluslararası belgelerden biridir.
20. Ekonomik sosyal ve kültürel haklar uluslararası sözleşmesi ile medeni ve siyasal haklar uluslararası sözleşmesi “ikiz sözleşmeler” olarak ifade edilmektedir.
21. Anayasaya göre usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile anayasa mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır. (Md. 90/IV) bu nedenle Türkiye’de çalışma hayatını düzenleyen kanunları, Türkiye’nin taraf olduğu ve uymayı taahhüt ettiği uluslararası sözleşmeler ile uyumlu olması zorunludur.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntü
    Son mesaj
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 7 misafir