İnsan hakları ve kamu özgürlükleri 5. Ünite özeti

Cevapla
Edirne12
Mesajlar: 1
Kayıt: 24 May 2019 14:20
İletişim:

24 May 2019 14:38

5. ÜNİTE ÖZETİ
Uluslararası Düzeyde İnsan Haklarının Korunması II: İnsan Haklarının Korunmasına Yönelik Bölgesel Sistemler: Amerika, Afrika, Avrupa’daki İnsan Hakları Sözleşmeleri ve Denetim Mekanizmaları

Amerika kıtasında kurulan sisteme İnter-Amerikan insan hakları sistemi de denir ve iki temel belgeye dayalıdır: Amerikan Devletleri Örgütü temel kurucu Şartı ve Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi.

İNSAN HAKLARININ AMERİKA KITASINDA KORUNMA SİSTEMİ:
Amerikan Devletleri Örgütü otuz-beş egemen devletin oluşturduğu bir hükümetler arası kuruluştur.
Bu örgüte üye devletler şunlardır: Antigua ve Babuda, Arjantin, Bahamalar, Barbados, Belize, Bolivya,Brezilya, Kanada, Şili, Kolombiya, Kosta Rika, Küba, Dominik, Dominik Cumhuriyeti, Ekvator, ElSalvador, Grenada, Guatemala, Guyana, Haiti, Honduras, Jamaika, Meksika, Nikaragua, Panama,Paraguay, Peru, St. Kitts ve Nevis, St. Lucia, St. Vincent ve Grenadin, Surinam, Trinidad ve Tobago,Birleşik Devletler, Uruguay ve Venezuela.
Bu devletlerin oluşturduğu insan hakları koruma sistemine İnter-Amerikan insan hakları sistemi denir. Bu sistemin iki hukuki temeli vardır: İlk hukuki kaynak Bogota Şartı adı da verilen 30 Nisan 1948 tarihli ADÖ Temel Kurucu Şartı’dır. Bu belge 1967 yılında Buenos Aires’te değiştirilmiştir. İkincisi ise, Kosta Rika’da gerçekleştirilen hükümetler arası bir konferanstan sonra 20 Kasım 1969’da imzaya açılan Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi’dir. Bu Sözleşme 18 Temmuz 1978’de 25 ADÖ üyesi devlet tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir.
ADÖ Şartına bağlı sistem, 35 üye devlet bakımından geçerlidir. Buna karşın Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi sadece bu sözleşmeye taraf devletleri bağlamaktadır.
Bogota Şartı’nın Kurduğu Sistem:
Bogota Şartı’nın kurduğu sistemin 60 yıllık geçmişi vardır. 1948 yılında Kolombiya’nın Bogota şehrinde imzaya açılan bu Şart, 1951 yılında yürürlüğe girmiştir. Şart, daha sonra 1970 yılında yürürlüğe giren Buenos Aires Protokolü ve sırasıyla 1988, 1996 ve 1997’de yürürlüğe giren Kartegana Protokolü, Managua Protokolü ve Washington Protokolü ile değişikliklere uğramıştır.
Şartın 3 (l) maddesi, “Amerikan devletlerinin ırk, milliyet, yaradılış veya cinsiyet ayrımı olmaksızın bireylere temel insan hakları tanıdığını” belirtir. Nitekim Birleşmiş Milletler sistemine benzer şekilde, 2 Mayıs 1948 tarihinde Amerikan İnsan Hakları ve Ödevleri Bildirisi kabul edilir. Bu insan hakları belgesi 27 adet insan hakkı ve 10 adet insan ödevi belirler. Bu hakların en önemlileri şunlardır: Yaşama hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, hukuk önünde eşitlik hakkı, konut ve seyahat özgürlüğü, adil yargılanma hakkı, keyfi tutmaya karşı korunma hakkı, sığınma ve vatandaşlık hakkı. Ayrıca bu bildiri din, ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlüklerini de içerir.Bu belge kapsamında özel hayatın korunması, mülkiyet, sağlık, eğitim, kültürden yararlanma, sosyal güvenlik gibi haklar da koruma altına alınmıştır. Ödevler ise, topluma, çocuk ve ebeveynlere ilişkin ödevlerle, oy verme, yasalara saygılı olma, topluma ve ulusa hizmet etme, vergi verme ve çalışma gibi ödevleri içerir.
Bogota Şartı’nın insan haklarının korunması bakımından en önemli kurumu İnter-Amerikan İnsan Hakları Komisyonu’dur.Günümüzde Bogota Şartı, İnter-Amerikan İnsan Hakları Komisyonu ve Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi ile onun temel organı olan İnter-Amerikan İnsan Hakları Mahkemesi iç içe geçmiş bir insan hakları koruma sistemi sunar.

İnter-Amerikan İnsan Hakları Komisyonu:
Amerika kıtasında insan haklarının korunması amacıyla 1960 yılında bu Komisyonun tüzüğü kabul edilir ve yedi Komisyon üyesi seçilir. Tüzüğün 9. maddesi Komisyona insan haklarının ilerletilmesi amacıyla birçok görev ve yetkiler vermektedir.
1965 yılında yapılan değişiklikle Komisyon’a Amerikan İnsan Hakları Bildirisi’nde tanınan bazı
hakların ihlal edildiği iddiası ile Taraf Devletlere karşı bireysel başvuru kabul etme yetkisi tanınır. Bu haklar şunlardır: Yaşama, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakları, hukuk önünde eşitlik ilkesi, din ve ifade özgürlükleri, keyfi tutmaya karşı korunma ve hukuka uygun bir usulde yargılanma hakları.

Komisyonun tüzüğü 1970 yılında Buenos Aires Protokolü ile değiştirilir ve Komisyon, ADÖ’nün
insan haklarının ilerletilmesi ve korunmasında görev alan bir organı olarak tanımlanır. Böylece
Komisyon, kurumsal ve örgütsel bir meşruiyet kazanır. 1979 yılında ise yeni Komisyon tüzüğü kabul edilir.
Komisyon, insan hakları metinlerinin hazırlanmasında önemli görevler yüklenmiştir. Komisyon, iç savaş, uluslararası silahlı çatışmalar, rehine krizleri gibi olaylarda önemli bir arabululucu ve insan haklarını koruyucu rol oynamıştır. Komisyon’un en önemli görevi, devletlerle ilgili soruşturma ve incelemeler ile bireysel başvuruları değerlendirmektir.
Devletlerle ilgili soruşturma ve incelemeler bir devlette insan hakları koşullarını incelemek için gerçekleştirilen bir usuldür. Komisyon, bireysel başvuruların sunulması ile bu usulü başlatabileceği gibi, özellikle hükümet dışı kuruluşların sunduğu güvenilir kanıtlara dayanarak da bu incelemeye karar verebilir.
Komisyon ayrıca devletlerle ilgili olarak belirli bir usule bağlı olarak ve ilgili devletin de görüşünü de alarak raporlar hazırlamaktadır. ADÖ Genel Kurulu’na sunulabilmektedir. ADÖ Genel Kurulu raporu tartıştıktan sonra konuyla ilgili tavsiye kararı gibi uygun kararlar kabul edebilmektedir. Bu usul, söz konusu devlette insan hakları konusunda sorunlar varsa bunlara dikkat çekme rolü görmekte ve ilgili devlet üzerinde belirli bir kamuoyu baskısı kurmayı amaçlamaktadır. Nitekim ADÖ Genel Kurulu’nun kabul edeceği bir kararın hukuken bir bağlayıcılığı yoktur.
Komisyon tarafından 1960 yılında ilk ülke raporları hazırlanmıştır. O yıl, Komisyon Küba, Haiti ve Dominik Cumhuriyeti’ni incelemeyi kararlaştırmış; ancak, sadece Dominik Cumhuriyeti Komisyon’la işbirliği yapmıştır. Komisyon devletlerle ilgili ilk inceleme raporlarını bu ülkeler hakkında kabul etmiştir. Komisyon ilk başta sadece belirli sayıda temel haklarla ilgili bireysel başvuruları incelemekle yetkiliydi. Ancak tüzük değişiklikleri ile temel haklar arasında bu ayrım ortadan kalkmış ve Bildiri’de yer alan bütün haklar bakımından bireysel başvuru imkânı tanınmıştır.

Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Kurduğu Sistem:
Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi, 20 Kasım 1969’da imzaya açıldı ve ADÖ üyesi 25 devletin onayı ile 18 Temmuz 1978’de yürürlüğe girdi. Sözleşme’ye taraf devletler şunlardır: Arjantin, Barbados, Bolivya, Brezilya, Şili, Kolombiya, Kosta Rika, Dominik, Dominik Cumhuriyeti, Ekvator, El Salvador, Grenada, Guatemala, Haiti, Honduras, Jamaika, Meksika, Nikaragua, Panama, Paraguay, Peru, Surinam, Uruguay ve Venezuela. Trinidad ve Tabago ise, önce Sözleşme’yi imzalamış ancak daha sonra Sözleşme’den çekilmiştir. A.B.D. ise, Sözleşme’yi imzalamıştır; fakat Senato henüz bu imza işlemini onaylamadığı için Sözleşme A.B.D. bakımından yürürlüğe girmemiştir.
Sözleşme’ye 1999 yılında yürürlüğe giren Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar alanında Amerikan Sözleşmesi’ne Ek Protokol ve 1993 yılında yürürlüğe giren Ölüm Cezasının Kaldırılmasına Dair Protokol eklenmiştir.

Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Koruduğu Haklar:
Sözleşme şu hakları güvence altına almaktadır: Hukuki kişilik hakkı, Yaşama hakkı, İnsani muamele hakkı, Köleliğin yasaklanması, Kişisel özgürlük hakkı, Ceza normunun geriye yürümezliği, Yargı hatası halinde tazminat hakkı, Özel yaşama saygı hakkı, Din ve vicdan özgürlüğü, Düşünce ve ifade özgürlüğü, Cevap hakkı, Toplanma özgürlüğü, Örgütlenme özgürlüğü, Aile hayatına saygı hakkı, İsim sahibi olma hakkı, Çocuk hakları, Vatandaşlık hakkı, Mülkiyet hakkı, Seyahat ve oturma özgürlüğü, Yönetime katılma hakkı, Hukuk önünde eşitlik hakkı, Hukuki korunma hakkı. Ek protokollerle çalışma, sendika kurma ve grev, sosyal güvenlik ve sağlık, sağlıklı bir çevrede yaşama, beslenme ve eğitim, kültürden yararlanma, ailenin, çocuğun, yaşlıların ve engellilerin korunması hakları tanınmıştır.
Sözleşme’nin 1 (2). maddesine göre, “kişiler” bu haklardan yararlanabilir. Taraf devletlerin bu hakların etkili kullanılması için gerekli önlemleri almaları da gereklidir. O halde taraf devletlerin hakların korunması sistemi bakımından hem “pozitif” hem de “negatif” yükümlülükleri vardır.
Sözleşme’nin 27. maddesi taraf devletlere savaş, kamusal tehlike ya da bağımsızlıklarını ya da güvenliklerini tehdit eden diğer olağanüstü hallerde haklara istisna getirme imkânı tanımaktadır.
Sözleşme, İnter-Amerikan İnsan Hakları Komisyonu ve İnter-Amerikan İnsan Hakları Mahkemesi’nin kuruluşunu öngörmekte ve bu kurumlara taraf devletlerin ilgili haklara saygısını sağlamak konusunda yetkiler tanımaktadır. Ayrıca protokollerle Komisyona taraf devletlere görüş ve tavsiye verme yetkisi de tanınmıştır.
Komisyon ve Mahkeme, yedişer üyeden oluşmakta ve her üye kişisel yetenekleri dikkate alınarak seçilmektedir. Komisyon üyeleri bütün ADÖ üyeleri tarafından seçilmektedir. Buna karşılık, Mahkeme üyeleri, sadece Sözleşme’ye taraf devletler tarafından seçilmektedir.
Komisyon, hem ADÖ organı hem de Sözleşme organı olarak öngörülmüştür. Mahkeme ise, sadece Sözleşme organıdır.
Komisyon Washington’da toplanmaktadır. Mahkeme ise, Kosta Rika’nın San Jose şehrinde bulunmaktadır. Her iki organ da daimi organlar değildirler; ancak, sürekli profesyonel bir kadroları bulunur.
Bir Sözleşme Organı Olarak İnter-Amerikan İnsan Hakları Komisyonu:
Komisyon’un görevleri iki başlık altında incelenebilir: Komisyon’un bireysel ve devlet başvurularını inceleme yetkisi ve Komisyon’un Mahkeme önündeki görevleri.
a. Komisyon’un bireysel ve devlet başvurularını inceleme yetkisi:
Sözleşme, bireysel ve devlet başvurularını inceleme yetkisini Komisyon’a tanımıştır. Amerikan Sözleşmesi, başvuru yapma hakkını sadece bir ihlalin mağduru olduğu iddiasında bulunan kişilere tanımamıştır. Bir ihlalden mağdur olmasa da herhangi bir kişi veya kişi grubu ya da hükümet dışı kuruluş da Komisyon’a insan hakları ihlal edildiği iddiası ile başvuru yapabilir. Ayrıca bir taraf devlete karşı diğer bir taraf devlet de başvuru yapabilir.
Bir başvuru aşağıdaki koşulları taşıyor ise kabul edilebilir bulunabilir:
1) İç hukuk yolları tüketilmiş olmalıdır.
2) Başvuru iç hukuktaki son kararın mağdura tebliğinden itibaren altı ay içinde yapılmış olmalıdır.
3) Başvuru açıkça hukuki dayanaktan yoksun olmamalıdır.
Başvuru Komisyon tarafından daha önce incelenmiş bir konuyla aynı içeriğe sahip olmamalıdır.
Ayrıca başvuru başka bir uluslararası organa sunulmuş olup konuyla ilgili hiç bir yeni bilgi içermiyor ise, reddedilecektir.
Yeni yapılan bir başvuru ilgili devlete iletilmekte ve görüşler toplanmaktadır. Ancak Komisyon’un kendisinin de bilgi ve belge toplamak için işlemler yapması mümkündür. Ayrıca Komisyon, dostane çözüm yoluyla başvurunun yarı-yargısal bir süreçle çözümü için de girişimlerde bulunmaktadır. Eğer bir başvurunun tarafları, o başvuruyu dostane çözüm yoluyla sona erdirmek konusunda uzlaşamazlarsa, Komisyon olayları ve hukuki sonuçlarını içeren bir rapor kabul etmektedir. Eğer bu rapor, bir hakkın ihlali sonucunu içeriyorsa, ilgili devlete iletilir. Bu rapor ayrıca ve genellikle Komisyon’un konu ile ilgili tavsiyelerini de içerir. Üç ay içinde ilgili devlet ya da Komisyon bu başvuruyu Mahkeme’ye de götürebilir. Bu kararların hukuki bağlayıcılığının olmadığı kabul edilmektedir.
b. Komisyon’un Mahkeme önündeki görevleri:
Sözleşme, Komisyon’a Mahkeme’ye başvuru gönderme ve Mahkeme önünde bu davalar hakkında
görüşte bulunma yetkisini tanımaktadır. Komisyon’un Mahkeme önündeki yargılamaya katılma yetkisi, sadece kendisinin gönderdiği başvurular bakımından geçerli değildir. Komisyon, Mahkeme önündeki her davaya katılabilir. Komisyon, bu çekişmeli yargılamaya Sözleşme’nin kurduğu hukuki düzenin koruyucusu sıfatıyla katılır. Genel olarak bir davanın tarafları ihlal iddiasının mağduru ve ilgili devlettir. Komisyon’un taraf sıfatı sadece usulü anlamda tanınmıştır. Komisyon, aynı zamanda Mahkeme’ye yargısal sorumluluklarını yerine getirmekte katkıda bulunan bir organdır.
İnter-Amerikan İnsan Hakları Mahkemesi:
a. Mahkeme’nin yargısal yetkileri:
Mahkeme’nin yargı yetkisini tanıdığını beyan etmiş devletler şunlardır: Arjantin, Barbados, Bolivya, Brezilya, Sili, Kolombiya, Kosta Rika,Dominik Cumhuriyeti, Ekvator, El Salvador, Guatemala, Haiti, Honduras, Meksika, Nikaragua, Panama,Paraguay, Peru, Surinam, Uruguay ve Venezüella.
Bireylerin Mahkeme’ye başvurma hakkı yoktur. Ancak kendilerini ilgilendiren bir dava Mahkeme tarafından görülmekte ise, Mahkeme İç Tüzüğü kişilere bu davaya katılma imkânı tanımaktadır.
Mahkeme önüne gelen bir başvuruda Mahkeme, Komisyon’un belirlediği olaylarla ya da hukuki nitelendirme ya da sonuçlarla bağlı değildir. Mahkeme’nin kararları kesindir ve herhangi bir itiraz mercii tarafından incelenmemektedir. Ayrıca Mahkeme, eğer bir hakkın ihlal edildiği sonucuna varırsa, tazminat verme yetkisine de sahiptir.
Mahkeme kabul etmiş olduğu bir kararın yürütülmesini ilgili ülkenin ulusal hukukuna da bırakabilir. Mahkeme’nin kararları ADÖ Genel Kuruluna sunulmaktadır. Genel Kurul, bir karara uymayan devlet aleyhine hukuki bağlayıcılığı olmayan tavsiye kararı kabul edebilmektedir.
Amerikan Sözleşmesi, önemli insan hakları sözleşmeleri arasında insan haklarının korunması için tedbir alma yetkisini açıkça Mahkeme’ye tanıyan tek sözleşmedir. Sözleşme’nin 63 (2) maddesine göre, acil ve son derece vahim ve kişilere telafisi mümkün olmayan zararların ortaya çıkması ihtimalinin olduğu durumlarda gerekli tedbiri alma yetkisini tanımaktadır. Mahkeme, bu yetkisini henüz Komisyon önünde görülmekte olan bir başvuruda da kullanabilir.
b. Mahkeme’nin danışma niteliğinde görüş verme yetkileri:
Sözleşme’nin 64. maddesi, taraf devletlere Mahkeme’den Sözleşme’nin veya insan haklarına ilişkin
Amerikan devletlerinin diğer metinlerinin yorumu konusunda danışma görüsü isteme imkânı tanımaktadır. Ayrıca, yine taraf devletlerin talebi üzerine Mahkeme, bir ulusal mevzuatın insan hakları sözleşmeleri ile uyumu hakkında da görüş verme yetkisine sahiptir.
Ancak bu metinleri basit akademik çalışmalar gibi de görmemek gereklidir. Mahkeme’nin vermiş olduğu danışma niteliğinde görüşlerin belirli bir yargısal ağırlığa sahip olduğu belirtilebilir.
İNSAN HAKLARININ AFRİKA KITASINDA KORUNMA SİSTEMİ
İnsan haklarının bölgesel düzlemde tanınması, korunması ve uygulanmasına ilişkin düzenlenmiş ve
Afrika kıtasına ilişkin belge niteliğinde olan Afrika İnsan ve Halkların Hakları Şartı (Afrika Şartı), 27 Haziran 1981 tarihinde Afrika Birliği Örgütü (ABÖ) tarafından kabul edilmiş olup, 21 Ekim 1986 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Şart, “Banjul Şartı” diye de adlandırılır.
Afrika Şartı, Afrika kıtasında evrensel insan haklarının tanınması ve uygulanması amacıyla imzalanmıştır. Şart, ABÖ bünyesinde imzalandığı için sözleşmeye taraf olan devletler de yine bu organizasyonun üyesi olan Afrika ülkeleridir. 15 Temmuz 2009 itibariyle toplam 53 Afrikalı devletin bu sözleşmeye taraf olduğu görülmektedir. Şart’ta öngörülen hak ve yükümlülüklerin güvence altına alınması, Afrika’da insan ve halkların haklarının geliştirilmesi amacıyla ABÖ bünyesinde, 1987 yılında 11 kişilik Afrika İnsan ve Halklar Hakları Komisyonu kurulmuştur. Komisyon’un üyeleri Banjul’da (Gambia) toplanmaktadır.
2001 yılında ABÖ yerini Afrika Birliği’ne bırakmıştır. 2008 yılında ise, bir Afrika İnsan ve Halklar
Hakları Mahkemesi’nin kurulması kararlaştırılmıştır.
Afrika Şartının Koruduğu Haklar ve Öngördüğü Ödevler
Afrika İnsan ve Halkların Hakları Şartı, Afrika kıtasında Avrupa ve Amerika kıtalarındaki evrensel insan hakları değerlerini temel alarak bölgesel bir insan hakları sistemi oluşturmayı amaçlamaktadır. Şart genel
itibariyle medeni ve siyasal haklar, ekonomik, sosyal ve kültürel haklar, halkların hakları ve bu hakların geliştirilmesi ve uygulanmasına dair temel yükümlülüklerden ve görevlerden oluşmaktadır. Şart’ın birinci maddesinde, ABÖ’ne üye devletlerin, bu sözleşmede yazılı olan hak ve özgürlükleri tanıyacaklarından ve söz konusu hak ve özgürlüklerin gerçekleşmesini sağlamak için gerekli yasama ya da diğer tedbirleri alacaklarından bahsedilmektedir.
Afrika Şartı birçok bakımdan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Amerikan İnsan Hakları
Sözleşmesi’nden farklıdır.
Bu farklılıklar dört başlık altında toplanabilir:
1)İlk olarak, Afrika Şartı sadece haklar öngörmekle yetinmez; aynı zamanda ödevleri de düzenler
ve ödevlere Amerikan Sözleşmelerine oranla çok kuvvetli bir vurgu vardır.
2)İkinci olarak Afrika Şartı, sadece bireysel hakları tanımakla yetinmez; ayrıca halkların haklarını
da öngörür.
3)Üçüncü olarak, Şart medeni ve siyasal haklara ek olarak, ekonomik, kültürel ve sosyal hakları da
güvence altına alır.
4)Nihayet Afrika Şartı, taraf devletlere, Şart’ta güvence altına alınan haklara oldukça geniş
sınırlama ve kısıtlamalar getirme yetkisi vermektedir.
Şart birçok bireysel hakkı güvence altına alır. Bu hakların en önemlileri şunlardır:
1)Her birey yasa önünde eşittir, insan varlığı dokunulmazdır.
2)Her insan, yaşamına ve kişi bütünlüğüne saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
3)Hiç kimse özgürlük hakkından keyfi olarak yoksun bırakılamaz.
4)Adil yargılanma hakkı öngörülmüştür.
5)Her birey görüşlerini, hukuk çerçevesi içinde ifade etmek ve yaymak hakkına sahiptir.
6)Her birey, hukuka uygun olarak serbestçe örgütlenme hakkına sahiptir.
Şart’ta ayrıca mülkiyet hakkı, çalışma hakkı, eşit işe eşit ücret hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı gibi yerleşmiş ekonomik ve toplumsal haklara yer verilmektedir.
Şart, ayrıca seyahat özgürlüğü, ülkeyi terk etme ve geri dönme hakkını tanır ve vatandaş olmayan kişilerin ulusal, ırksal, etnik ya da dinsel gruplara yönelik topluca ülkeden çıkartılma gibi işlemleri yasaklar.
Afrika Birliği devletleri birçok temel hakka ilişkin protokoller ve ek sözleşmeler kabul etmiştir. Bu belgelerden en önemlileri, 2003 tarihinde kabul edilen ve 2005’te yürürlüğe giren Kadın Hakları Protokolü, 1990’da kabul edilen ve 1999’da yürürlüğe giren Çocukların Refahı ve Hakları Hakkında Afrika Şartı, 1969’da kabul edilen ve 1974’te yürürlüğe giren Afrika’da Mültecilerin Sorunları Hakkında Sözleşmedir.
Afrika Şartı, devletlere savaş hali veya olağanüstü hallerde hakları askıya alma yetkisi tanımamaktadır. Amerikan ya da Avrupa belgelerinden farklı olarak, birçok temel hakkı da güvence altına almamaktadır. Örneğin özel hayata saygı hakkı ya da zorunlu çalışma yasağı düzenlenmemiştir. Ayrıca, siyasal katılma hakkı öngörülmekle birlikte Şart’ta açıkça seçme ve seçilme hakkı öngörülmemiştir.
Afrika Şartı, halkların haklarını içeren tek insan hakları belgesidir. Nitekim Şart’ın 19. maddesinde bütün halkların eşit olduğu ve bir halkın diğeri üstünde tahakküm kurmasını hiçbir biçimde meşru kılmayacağı vurgulanmaktadır. 20. maddede halkların kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesi, 21. maddede halkların doğal kaynaklar üzerindeki hakları vurgulanmaktadır.
Ayrıca halkların gelişme hakkı, barış ve güvenlik hakkı, gelişmelerine elverişli çevrede yaşama hakkı gibi haklar da Şart’ta öngörülmüştür.
Afrika Şartı’nın temel felsefesi, haklar ve ödevlerin birbirinden ayrılmaz bir gerçeklik olarak değerlendirilmesi üzerine kuruludur. Bu çerçevede, ödevler bazen haklarla bağlantılı ödevlerdir. Bazen ise, bu ödevler gerçekte hakların sınırlandırılması olarak değerlendirilebilir. Şart’ın 27. ve 29. maddeleri kişilerin ailelerine, toplumlarına ve devletlerine karşı ödevlerinin düzenlenmesine ayrılmıştır. Örneğin Şart’ın 27 (2). maddesinde ifade özgürlüğünün başkalarının hakları, toplu güvenlik, ahlak ve ortak yarar dikkate alınarak kullanılacağı belirtilir.
Afrika İnsan ve Halklar Hakları Komisyonu Afrika Şartı, insan ve halkların haklarını korumak ve geliştirmek için bir Afrika İnsan ve Halklar Hakları Komisyonu’nun kurulmasını öngörmektedir. Burada belirtilmesi gerekilen bazı hükümler şunlardır: Komisyon’da farklı taraf devletlerden 11 üye vardır. Komisyon üyeleri bu şarta taraf devletlerin aday gösterdikleri kişiler listesinden, Devlet ve Hükümet Başkanları Meclisi tarafından gizli oy usulüyle seçilmektedir. Komisyon üyeleri altı yıllık bir süre için seçilirler ve yeniden seçilebilmeleri mümkündür.
Komisyon’un görevleri 45. maddede şu şekilde belirtilmiştir:
a. İnsan ve Halkların Haklarını geliştirmek ve özellikle
• İnsan ve halkların hakları alanında Afrika’nın sorunlarına ilişkin belge toplamak, çalışmalar ve araştırmalar yürütmek, insan ve halkların hakları ile ilgili ulusal ve yerel kuruluşları teşvik etmek, seminer, sempozyum ve konferanslar düzenlemek, bilgi yaymak ve gerektiği hallerde, Hükümetlere görüşlerini sunmak ve tavsiyelerde bulunmak.
• Afrika Hükümetlerinin mevzuatlarına dayanak oluşturabilecek, insan ve halkların hakları ve temel özgürlükleriyle ilgili hukuksal sorunların çözülmesini amaçlayan ilke ve kuralları biçimlendirmek ve düzenlemek ve insan ve halkların haklarının geliştirilme ve korunmasıyla ilgili diğer Afrikalı ve uluslararası kuruluşlarla işbirliği yapmak.
• İnsan ve halkların haklarının korunmasını Şartla belirlenen koşullar altında temin etmek.
b. Bir taraf devletin, Afrika Birliği’nin bir kuruluşunun ya da bu birlik tarafından tanınan bir Afrika örgütünün istemi üzerine, bu Şartın tüm hükümlerini yorumlamak.
c. Devlet ve Hükümet Başkanları Meclisi tarafından kendisine verilebilecek diğer işleri görmek.
Şart’ın 63. maddesinde, bu Şart’ın Afrika Birliği üyesi Devletlerin imzalamasına, onaylamasına ve katılımına açık olduğu belirtilmiştir. Şart’ı imzalayan her devlet bu belgenin yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak her iki yılda bir, bu Şart’ta tanınan ve güvence altına alınan haklara ve özgürlüklere etkinlik kazandırmak amacıyla yapılan yasama tasarruflarına ya da diğer önlemlere ilişkin bir rapor sunmayı üstlenecektir.
İnsan Hakları İhlallerine Karşı Devlet Başvurusu Mekanizması Afrika Şartı, insan hakları ihlalleri söz konusu olduğunda iki ayrı yöntem öngörmektedir. İlk olarak eğer bir devlet, Şart’a taraf diğer bir devletin Şart hükümlerini ihlal ettiği düşüncesinde ise, bu devlete resmi bir başvuru yapabilir. Bu başvurunun bir örneği Komisyon’a da iletilir. Bu başvuruya muhatap olan devletin, başvuruya yanıt vermek için üç ay süresi vardır. Diğer devletin ise, üç aylık süre içinde başvuruyu Komisyon’a taşıma imkânı vardır. Eğer bu başvuru Komisyon önüne gelmez ise, Komisyon’un bu durumda aktif bir rol oynaması mümkün değildir. İkinci olarak ise, Şart’a taraf bir devlet diğer bir devlet aleyhine doğrudan Komisyon önünde devlet başvurusu yapabilir.
Şimdiye kadar tek devlet başvurusu 1999 yılında Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin Burundi, Ruanda ve Uganda aleyhine yaptığı başvurudur. Bu başvuruda ilgili devletlerin askeri güçlerinin sınır ihlali yaptığı iddia edilmiştir. 2006 yılında Komisyon, bu devletlerin Afrika Şartı’nı ihlal ettiği sonucuna varmıştır.
İnsan Hakları İhlallerine Karşı Bireysel Başvuru Mekanizması Afrika Şartı, bireysel başvuruya çok sınırlı ölçüde imkân vermektedir. Ancak Komisyon, mağdur olsun veya olmasın birçok başvuru incelemeye almıştır. Bu sınırlı yaklaşımın temelinde, yaygın insan hakları ihlalleri yapılan bir kıtada tek tek insan hakları ihlalleri ile uğraşmanın güçlüğü yatmaktadır.
Komisyon, yaygın insan hakları ihlalleri söz konusu olduğunda bir başvuruyu “özel dava” olarak nitelendirerek inceleyebilmekte ve gerekirse konuyu Afrika Birliği Meclisi’ne sevk edebilmektedir. Afrika Birliği Meclisi’nin karar vermesi halinde Komisyon, iddia edilen yaygın insan hakkı ihlallerini soruşturabilmekte ve konu ile ilgili rapor sunabilmektedir. Komisyon’un bireysel başvuru konusunda yetkilerini genişletme eğilimi içinde olduğunu da belirtmek yararlı olur. Bu çerçevede Komisyon, serbest seçimler, adil yargılanma, tutma koşulları, işkence, ölüm cezası gibi konularda önemli kararlar kabul etmiştir.
Afrika İnsan Hakları ve Adalet Mahkemesi Afrika’da insan hakları alanında en önemli gelişme Temmuz 2008’de Afrika İnsan Hakları ve Adalet Mahkemesi’nin kuruluşuna ilişkin Protokol’ün kabul edilmesidir. Bu Mahkeme’nin 16 yargıcı Afrika Birliği Yürütme Kurulu tarafından seçilmiştir. Afrika İnsan Hakları ve Adalet Mahkemesi’nin yargı yetkisi Afrika kıtasında kabul edilen hemen hemen bütün insan hakları belgeleri bakımından önüne gelen dava ve ihtilafları kapsamaktadır. Ancak Mahkeme’ye taraf devletler, Afrika Birliği Meclisi ve Meclisin yetkilendirdiği diğer organlar yargısal bir başvuru sunabilirler. Ayrıca Afrika Komisyonu, Çocuk Hakları ve Refahı Konusunda Uzmanlar Komitesi, birçok insan hakları kurumları ve hükümet dışı kuruluşlara da Mahkeme’ye başvurma imkanı tanınmıştır. Ancak bireylere ve genel olarak bütün hükümet dışı kuruluşlara Mahkeme’ye başvurma imkanı açıkça tanınmamıştır.
İNSAN HAKLARININ AVRUPA KITASINDA KORUNMA SİSTEMİ:
İnsan haklarının Avrupa kıtasında korunması, öncelikle Avrupa Konseyi aracılığıyla gerçekleşmektedir. Bu çerçevede, Avrupa Birliği’nin Avrupa Adalet Divanı, insan haklarını ilgilendiren birçok konuda kararlar kabul etmekte ve insan haklarının Avrupa Birliği’ne üye devletler bakımından korunması amacıyla önemli bir rol yüklenmektedir. Nitekim 1999 Haziranı’nda Avrupa Birliği, Birliğin Temel Haklar Şartının hazırlanmasına karar vermiş ve bu Şart, 18 Aralık 2000’de ilan edilmiştir. Ancak bu Şart, üye devletler arasında işbirliği olmadığı için bir sözleşme olarak kabul edilmemiştir. Buna karşılık, Avrupa Parlamentosu, bu Şartın, AB’yi oluşturan sözleşmelere dâhil edilmesi konusunda görüşünü açıklamıştır.
AB mekanizması, AB’ne üye 27 devleti ilgilendiren bir sistem olmasına karşın Avrupa Konseyi, Avrupa kıtasının hemen hemen tümünü kapsayan bir insan hakları koruma sistemi kurmuştur. Nitekim Avrupa Konseyi’nin temel varlık amacı insan haklarının korunması ve geliştirilmesidir. Bu çerçevede Avrupa Konseyi Mayıs 1949 Londra’da imzalanan Avrupa Konseyi Statüsü ile kurulan siyasi alandaki en önemli Avrupa örgütüdür. Avrupa Konseyi’ni 10 devlet kurmuştur. Türkiye aynı yılın Ağustos ayında AK’ye katılmıştır. Bu süreci, 1989 yılında Berlin duvarının yıkılmasının ardından Doğu Avrupa ülkelerinin Avrupa Konseyi’ne katılması izlemiştir. Hâlihazırda AK’ne 47 devlet üyedir. AK’nin temel amacı hukukun üstünlüğü ilkesinin ve insan haklarının etkili korunmasının hayata geçirmektir. AK’nin insan hakları alanında en önemli belgesi kuşkusuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olarak anılan, 4 Kasım 1950 tarihli İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’dir. Avrupa Konseyi, kuruluşundan bu yana insan haklarını etkili korumak amacıyla çeşitli sözleşmeler hazırlamış ve bu sözleşmeler üye ülkelerin imzasına sunulmuştur.
Bunlardan bazıları şunlardır: • Avrupa Sosyal Şartı (1961). • İşkenceyi ve İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele ya da Cezanın Önlenmesi Hakkında Avrupa Sözleşmesi (1987).
• Bölgesel ve Azınlık Dilleri Hakkında Avrupa Şartı (1992). • Ulusal Azınlıkların Korunması Hakkında Çerçeve Sözleşmesi (1995). • İnsan Haklarının Korunması ve Biyotıp Sözleşmesi (1997). • İnsan Varlığının Klonlanmasının Yasaklanmasına İlişkin Ek Protokol (1998). • İnsan Kaçakçılığının Önlenmesine İlişkin Sözleşme (2005).
Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET), sahip olduğu geniş ekonomik imkânların da etkisiyle, Avrupa ülkeleri için öncelikli hedef haline gelmiştir. Bunun paralelinde siyasi ağırlığı da artmıştır. 70'li yıllardan 90'lı yıllara kadar Avrupa Konseyi AET’nin gölgesinde kalmıştır. Konsey, eski etkinliğine, SSCB'nin yıkılması sonrasında gerçekleşen genişleme süreci ile kavuşmuştur. Kuruluş, bağımsızlıklarına kavuşan eski Doğu Bloku ülkelerinin katılımıyla hızlı bir genişleme sürecine girmiştir.
AK, insan haklarının korunması amacıyla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kurumları dışında başka kurumlar da oluşturmaktadır. Bu kurumlardan en önemlileri İnsan Hakları Komiserliği, Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe karşı Avrupa Komisyonu (ECRI), Avrupa İşkenceyi ve İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele ya da Cezayı Önleme Komitesi (CPT) ve Avrupa Sosyal Şartı’nın öngördüğü kurumlardır.
İnsan Hakları Komiserliği 7 Mayıs 1999’da kurulmuştur. AK Bakanlar Komitesi’nin gösterdiği adaylar arasından altı yıl sureyle Parlamenter Meclisi tarafından seçilen Komiser, insan hakları alanında bağımsız ve tarafsız bir statüde görev yapmaktadır. Komiser, üye ülkelerde insan hakları eğitimi ve bilincini artırmakla yükümlüdür. Bunun yanında, AİHS ve Konsey'in tavsiyeleri ile Bakanlar Komitesi'nin kararlarına üye ülkelerin tam ve etkili bir şekilde saygı göstermelerini sağlamakla da yükümlüdür. Komiserin yasal bir yaptırım gücü bulunmamaktadır. Ancak insan haklarını korumak ve bu alanda ihlalleri engellemek için devletlere bilgi sağlar ve gerektiğinde tavsiyelerde bulunabilir. Bu çerçevede, Komiser ‘in ana görevi insan hakları ihlallerini önleyici tedbirler almaktır. Bu nedenle, Komiserliğe bireysel veya grup başvurusu yapmak mümkün değildir.
Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu Avrupa Konseyi bünyesinde, ırkçılıkla mücadele konusunda Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu (ECRI) kurulmuştur. Bu birim, ilk olarak 1993 yılında Viyana’da Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde ortaya fikir olarak çıkmış ve daha sonra 1997 yılında Strazburg’daki ikinci zirvede, ilkelere bağlanmıştır. ECRI, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, antisemitizm (Yahudi düşmanlığı) ve hoşgörüsüzlükle (ırk, ten rengi, dil, din, uyrukluk ya da etnik köken temelindeki ayrımcılıklar da dâhil olmak üzere) mücadele etmeyi amaçlar ve kuruluşu herhangi bir uluslararası sözleşmeye dayanmamaktadır. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 2002 yılında Komisyon’un rolünü daha da güçlendirmiştir.
ECRI, Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin ırkçılık, yabancı düşmanlığı, antisemitizm ve hoşgörüsüzlükle mücadele etmek için gerekli yasal düzenlemeleri yapması, politikaları üretmesi ve diğer önlemleri alması için çaba harcamaktadır. ECRI, hükümetler tarafından atanan bağımsız üyelerden oluşmakta ve her türlü hoşgörüsüzlüğe karşı hukuki ve siyasi güvenceleri güçlendirmek için çalışmaktadır.
ECRI, ülke raporları aracılığıyla Avrupa Konseyi’ne üye ülkeleri çalışma alanı çerçevesinde izlemektedir. Daha önce ECRI tarafından o ülke hakkında hazırlanan raporlarda yer alan tavsiye kararlarının ne derece uygulandığı ve hayata geçirildiği de değerlendirilir. Hazırlanan her raporun öncesinde, hakkında rapor hazırlanacak ülke bir ECRI Raportörü tarafından ziyaret edilir. Raporlar özellikle sivil toplum kuruluşları tarafından sağlanan bilgileri de içerecek şekilde hazırlanır ve ülke ziyaretlerinde sivil toplum kuruluşları ile görüşmeler yapılır. Türkiye hakkında bugüne kadar 1999, 2001, 2004 ve 2011 yıllarında olmak üzere dört rapor hazırlanmıştır.
ECRI, ülke raporlarının dışında Avrupa Konseyi üyesi ülkelere yönelik genel politika tavsiye kararları alabilmektedir. Bu kararlar ırkçılık, yabancı düşmanlığı, antisemitizm ve hoşgörüsüzlükle mücadele alanında oluşturulması gereken yasal çerçeve, uzman kuruluşların taşıması gereken standartlar, Romanlar/Çingeneler ve Müslümanlara yönelik ve spor, kolluk ve eğitim alanlarında ırkçılık ve hoşgörüsüzlükle mücadele konularını kapsamaktadır. Bugüne kadar 12 Genel Politika Tavsiyesi yayınlanmıştır.
ECRI’nin çalışma ilkelerine göre, hazırlanan rapor üye devlete gönderilir ve bu rapor hakkında devlet yetkilileriyle gizli bir görüşme yapılır. İçerik bu görüşmeye göre yeniden hazırlanır sonra da rapor kabul edilir. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından rapor tekrar üye devletin hükümetine gönderilir. Raporlar, üye devletin sivil toplum örgütlerinden ve halktan gelen şikâyetler üzerine hazırlanır ve hükümetle yapılan gizli görüşmeler esnasında bu şikâyetlerin doğruluğu ve yapılan içtihatlar konusunda bilgi edinilir. Eğer ilgili devlet açıkça karşı çıkmaz ise, bir devlet hakkında hazırlanan rapor ilgili devlete raporun intikalinden sonra iki ay içinde kamuya açıklanır.
Avrupa İşkenceyi ve İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele ya da Cezayı Önleme Komitesi (CPT) Avrupa Konseyi, 1987 yılında Avrupa İşkenceyi ve İnsanlık Dışı veya Aşağılayıcı Muamele ya da Cezanın Önlenmesi Sözleşmesini kabul etmiştir. Bu sözleşme, 1 Şubat 1989 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sözleşmenin, bağımsız hukuk normları yaratmak gibi bir amacı yoktur.
Avrupa İşkenceyi Önleme Sözleşmesi ile Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) oluşturulmuştur. Bu komitede, Üye Devletlerden her biri birer kişiyle temsil edilmektedir. CPT'ye seçilen üyelerin yüksek ahlaki değerlere sahip, tarafsız, bağımsız ve alan çalışması yapabilecek vasıfta kişiler olması gereklidir.
CPT ziyaretinde, heyette CPT üyeleri, tıp, hukuk veya diğer alanlarda uzman kişiler, çevirmenler ve CPT Sekreterya üyeleri bulunur. Heyetler, ziyaret ettikleri ülkenin Yetkili Makamlarınca özgürlüklerinden mahrum bırakılmış kişileri ziyaret ederler. Özgürlüklerinden mahrum edilen kişilerin tutulduğu herhangi bir yeri, daha önce bildirimde bulunmadan, tekrar tekrar ziyaret edebilirler, özgürlüklerinden mahrum bırakılmış kişilerle özel görüşme yapabilirler, bu mekânlarda herhangi birini veya herkesi ziyaret edebilirler, bu tür mekânlarda, sadece hücreleri veya koğuşları değil, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmaksızın herhangi bir yeri görebilirler. Heyet isterse, ziyaret edilen kişilerle ilgili tüm belgelere ve dosyalara erişebilir. CPT'nin bütün çalışmaları, işbirliği ve gizlilik esasına dayanır.
CPT her ziyaretin ardından raporunu hazırlar. Rapor, ziyaret sırasında elde edilen bulgulara dayanır; var olan koşullar üzerine yorumlar yapar, somut önerilerde bulunur ve açıklama gerektiren konular hakkında sorular sorar. Taraf Devlet rapora yazılı olarak yanıt verir, böylelikle CPT ile Taraf Devlet arasında bir sonraki ziyarete kadar sürecek bir diyalog başlar. CPT raporları ve devletlerin yanıtları gizli belgelerdir. Ancak Taraf Devlet hem raporları hem de yanıtları yayınlamaya karar verebilir.
CPT gözetim altında tutulan kişilere muamelenin genel standartlarını belirleyen bir dizi kriter geliştirmiştir. Bu standartlar maddi gözetim koşullarının yanı sıra, usul hakkındaki güvenceleri de belirler.


Örneğin CPT'nin polis gözetimi altında tutulan kişiler için savunduğu güvencelerden üçü şunlardır:
• Özgürlüğünden mahrum edilen kişinin, arzu ettiği takdirde derhal üçüncü bir kişiyi (bir aile üyesini) tutukluluk halinden haberdar etme hakkı,
• Özgürlüğünden yoksun bırakılan kişinin hemen avukata erişebilme hakkı,
• Özgürlüğünden yoksun bırakılan kişinin derhal bir doktora, arzu ettiği takdirde kendi istediği bir doktora erişebilme hakkı.
CPT ayrıca defalarca, yasayı uygulamakla görevli olan kişilerin kötü muamelede bulunmasını engellemenin en etkin yollarından birinin, yetkili makamların kendilerine iletilen her tür kötü muamele iddialarını incelikle araştırması ve gerekli olduğunda uygun cezayı uygulaması olduğunu vurgulamıştır.
Avrupa Sosyal Şartı İnsan Haklarını güvenceye alan diğer bir Avrupa Konseyi antlaşması Avrupa Sosyal Şartı’dır (Şart). Bu belge, özellikle sosyal hakları güvence altına almakta ve Taraf Devletlerin bu haklara saygısını sağlamak amacıyla bir denetim sistemini öngörmektedir. 1996 yılında gözden geçirilen Şart, Avrupa Sosyal Şartı adını alarak 1999 tarihinde yürürlüğe girmiş ve giderek 1961 tarihli ilk Şart’ın yerini almaya başlamıştır.
Şart’a taraf olmak için metinde yer alan maddelerden asgari sayıda maddenin onaylanması yeterlidir. Türkiye, Avrupa Sosyal Şartı’nı, 1961 yılında imzalamış, 1989 tarihinde onaylamıştır. Türkiye, 2007 yılında Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı’nın birçok hükmünü kabul etmiştir.
Avrupa Sosyal Şartı’nın denetim organı Avrupa Sosyal Haklar Komitesi’dir. Bu Komite, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından seçilen üyelerden oluşur. Komite’nin görevi, taraf devletlerin Şart’ta yer alan maddelere uyumunu değerlendirmektir. Bu görevin yerine getirilmesinde, hem rapor sunma usulü hem de şikâyet usulü kullanılır.
Şart’a taraf olan devletler, onayladıkları hükümlere ilişkin iki yılda bir Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği’ne ülke raporları sunarlar. Avrupa Sosyal Haklar Komitesi tarafından incelenen raporlarla, Taraf Devletin yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği “hukuken” incelenir. Komite, raporlara dayalı denetimde, Taraf Devletin Şartı’n belli bir maddesine “uygun davrandığını” veya “uygun davranmadığını” tespit etmektedir. Söz konusu bu karar “tespit” niteliğindedir. Komite’nin hazırladığı bu metinler “Kararlar” başlığı altında yayınlanır ve bu sonuçlar kamuya açıktır.
Devletlerden biri Komite’nin bir Şart’a uygun olmama kararının gereklerini yerine getirmediği takdirde, Bakanlar Komitesi bu devlete, hukuken ve fiilen mevcut durumu düzeltmeye çağıran bir tavsiye gönderir. Bakanlar Komitesi’nin çalışmaları Şart’a taraf Devletlerin hükümet temsilcilerinden oluşan ve toplantılarına Avrupa toplumsal ortaklarını temsil eden gözlemcilerin de katıldığı bir Hükümet Komitesi tarafından hazırlanır.
Ayrıca 1995’de imzaya açılan ve 1998’de yürürlüğe giren bir Protokol ile Avrupa Sosyal Haklar Komitesi’ne, Şart’ın ihlal edildiği iddiaları ile başvuru olanağı tanımıştır. Buna göre, başvuru yapma yetkisi olan örgütler, genel olarak, şunlardır:
• Avrupa Konseyi nezdinde katılma yetkisi tanınmış ve bu amaçla hazırlanan listeye Hükümet Komitesi tarafından kaydedilmiş olan hükümet dışı kuruluşlar,
• İlgili devletin sendikaları ve işveren örgütleri; • Ulusal hükümet dışı kuruluşlar (Ulusal gönüllü kuruluşlar, ancak bu hak açıkça tanınmış olmalıdır).
Şikâyet Komite tarafından incelenir, biçim koşulları yerine getirilmiş ise Komite dilekçenin kabul edilebilirliğine karar verir. Şikâyet kabul edilebilir bulunduğu takdirde taraflar arasında karşılıklı dilekçe değişimi yoluyla oluşan bir yazılı usul izlenir. Komite’nin herkese açık bir sözlü toplantı düzenleme olasılığı da bulunmaktadır. Komite daha sonra şikâyetin esası hakkında bir karar alır. Bu karar taraflara ve Bakanlar Komitesi’ne bir raporla bildirilir, rapor en geç bildirimini izleyen dört ay içinde kamuya açıklanır.
Şartı’n öngördüğü ikinci organ olan Hükümetler Komitesi, Taraf Devletlere yöneltilecek tavsiyeleri tespit eder ve bunun sonucunda da Bakanlar Komitesi, hazırlanan “Bakanlar Komitesi Raporu’nu göz önüne alarak taraf devlete yönelik tavsiye kararları alır.
Şartı’n Güvenceye Aldığı Haklar Şartı’n güvenceye aldığı haklar herkesin günlük hayatını ilgilendiren haklardır. Bu haklar genel çizgileri ile şunlardır:
Konut hakkı:
• Belli yeterlilik düzeyinde ve elverişli maliyette bir konutta oturabilmek;
• Yeri yurdu olmayanların sayısının azaltılması; yoksul ve/veya dar gelirli kesimlere yönelik bir konut siyaseti;
• Konuttan çıkarılma tehlikesini azaltacak usullere başvurulması;
• Yabancıların sosyal konutlardan ve konut yardımlarından eşitlik içinde yararlanmaları;
• Ailelerin ihtiyaçları doğrultusunda yeni konut yapımı ve konut yardımı.
Sağlık hakkı:
• Halkın tümünün yararlanabileceği etkili sağlık hizmetleri yapısı;
• Sağlıklı bir çevre güvencesini kapsar biçimde hastalıkları önleyici siyaset izlenmesi;
• Çalışma hayatında güvenlik ve sağlık amacıyla hukuken ve fiilen çalışma ortamındaki tehlikelerin ortadan kaldırılması;
• Anneliğin korunması.
Eğitim hakkı:
• Ücretsiz ilk ve orta öğretim;
• Ücretsiz ve etkili mesleğe yönlendirme hizmetleri;
• Başlangıçta mesleki öğretim (genel orta öğretim ve mesleki öğretim), üniversite düzeyinde yüksek öğretim ve üniversite dışı yüksek öğretim, sürekli ve mesleki öğretim;
• Yerleşik yabancıların yararlanması amacıyla özel tedbirler;
• Özürlü çocukların okula yerleştirilmesi;
• Özürlü kişilerin eğitimden ve mesleki öğretimden yararlanması.
Çalışmaya ilişkin haklar:
• Zorla çalıştırmanın yasaklanması;
• Çocuk çalıştırmanın yasaklanması;
• 15 ve 18 yaş arasında özel çalıştırma koşulları;
• Hayatını serbestçe girdiği bir işte çalışarak kazanma hakkı;
• Tam çalıştırmayı sağlama amacıyla ekonomik ve sosyal siyaset izlenmesi;
• Ücret ve çalışma süresi konusunda adil çalışma koşulları;
• Manevi ve cinsel saldırıya karşı korunma hakkı;
• Sendikalar ve işveren örgütleri kurma özgürlüğü ve bunlara üye olma veya olmama konusunda bireysel özgürlük;
• İki taraflı danışma, toplu görüşme, uzlaşma ve seçimlik hakemliğin geliştirilmesi;
• İşine son verilmesi durumunda korunma;
• Grev hakkı;
• Özürlülerin iş bulmadan yararlanması.
Hukuki ve sosyal koruma hakkı:
• Çocuğun hukuki durumu;
• Genç suçluların ıslahı;
• Kötü muamele ve şiddete karşı koruma;
• Emek sömürüsünün (cinsel ve sair) her biçimiyle yasaklanması;
• Ailenin hukuken korunması (eşler arasında eşitlik ve çocuklara eşit muamele, eşlerin ayrılığı durumunda çocukların korunması);
• Sosyal güvenlik, sosyal yardım ve sosyal hizmetlerden yararlanma hakları;
• Yoksulluk ve toplum dışı kalmaya karşı korunma hakkı;
• Çalışanların çocuklarına bakılması;
• Yaşlı kişiler yararına özel tedbirler alınması.
Kişilerin dolaşımına ilişkin haklar:
• Aile birleştirme hakkı;
• Vatandaşların yurtdışına çıkış hakkı;
• Sınır dışı etmede usul güvenceleri;
• Göçmen işçiler hakkındaki işlemlerin basitleştirilmesi.
Ayrımcılık yasağı:
• Kadın ve erkeklerin eşit muamele görme ve çalıştırmada fırsat eşitliği hakkı;
• Vatandaşlar ve yasal olarak çalışan ve/veya yerleşik olan yabancılar için, ırk, cinsiyet, yaş, renk, dil, din, kanaat, ulusal aidiyet veya sosyal menşe, sağlık durumu veya bir ulusal azınlığa mensup olup olmama gözetilmeksizin Şart ’ta belirtilen hakların güvenceye alınması;
• Aile sorumlulukları üzerine kurulu ayrımcılığın yasaklanması;
• Toplumla bütünleşme ve toplum hayatına katılma konusunda özürlülerin hakları.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntü
    Son mesaj
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 11 misafir