Uluslararası ilişkiler

Cevapla
yunusemre55
Mesajlar: 1
Kayıt: 21 May 2019 11:22
İletişim:

21 May 2019 11:31

ULUSLARARASI
İLİŞKİLERE GİRİŞ
ULUSLARARASI
İLİŞKİLERE GİRİŞ
ULUSLARARASI İLİŞKİLERE GİRİŞ
• Uluslararası İlişkilere Giriş
• Kapsam, İçerik ve Aktörler
• Uluslararası ilişkilere Temel Yaklaşımlar
• Sonuç: Çözümleme Süreci ve Birimi
ULUSLARARASI SİSTEM VE DEVLET
• Modern Devlet Sisteminin Gelişimi
• 17. Yüzyıldan 20. Yüzyıla Modern Devlet
ve Uluslararası Sistem
• Westphallia’dan Küreselleşmeye: Ulus-
Devletin Krizi
ULUSLARARASI EKONOMİK DÜZEN
• Uluslararası Siyasal Ekonomide 3 Temel Bakış
Açısı
• Klasik Altın Standardı Dönemi (1870-1914)
• Dünya Ekonomik Buhran Dönemi (1929-1933)
• Bretton Woods Sistemi Dönemi (1944-1973)
• IMF
• GATT ve DTÖ
• 1973 Petrol Krizi
• 1997 Doğu Asya Krizi
• Küreselleşme ve Dünya Finans Krizi
ULUSLARARASI BÖLGESEL ÖRGÜTLER
• Avrupa Topluluklarından Avrupa Birliğine
- Bölgesel Bütünleşme
• Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
• Uluslararası Bölgesel İş Birliği Örgütleri
• APEC - Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği
KÜRESELLEŞME VE ULUSLARARASI
İLİŞKİLER
• Küreselleşme Nedir?
• Küresel Ekonomi
• Küresel Adalet
• Kültürün Küreselleşmesi
• Küresel Göç
• Küresel Isınma
Savaşlar ve 20. yüz yılda N
GÜNÜMÜZE ULUSLARARASI SİSTEM
• I. Dünya Savaşı Dönem (1914-1918
• II. Dünya Savaşı Dönemi (1939-1945)
• Soğuk Savaş Dönemi (1947-1991)
• Soğuk Savaş-Sonrası Dönemden 11 Eylül-
Sonrası Dünya Düzenine (1991-2002)
uluslararası örgütler -barış ve
Güvenlik
• Birleşmiş Milletler Örgütü-BM
• Uluslararası Ceza Mahkemesi-UCM
(ICC-InterNational Criminal Court)-La
Haye
• Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü-NATO
Uluslararası hük ûmet dışı örgütler
• Uluslararası Hükûmetler Dışı Sivil
Toplum Örgütleri (Kuruluşları)
• Uluslararası Af Örgütü - UAÖ (Amnesty
International - AI)
• GreenPeace Örgütü
• Çok Uluslu Sermaye - Çok Uluslu
Şirketler (ÇUŞ)
• Shell
• IBM
• Küreselleşme Karşıtı Hareketler
3
ÜNİTE 1 ULUSLARARASI İLİŞKİLERE GİRİŞ
Öğretmen Diyor ki! Bu ünitede; uluslararası ilişkilere ilişkin temel
kavramlar önemlidir. Uluslararası ilişkilerin içeriği, aktörleri, realizm,
idealizm, dünya sistemi, inşa edici yaklaşım ve eleştirel kuram kavramlarına
dikkat edilmelidir.
Önceki Sınavlarda Çıkan Soru Adedi
Ara Sınav Dönem Sonu
5 1
ULUSLARARASI İLİŞKİLERE GİRİŞ
Uluslararası ilişkileri anlamak için;
➣➣Dış politika
➣➣Uluslararası ekonomi
➣➣Uluslararası hukuk
➣➣Küreselleşme gereklidir.
Bireysel boyutlarda dünyayı anlama devletler arası ilişkileri ve bu ilişkilerin tarihsel değişimini araştıran
uluslararası ilişkilerdir.
Uluslararası Hukuk: Başta bağımsız devletler olmak üzere, uluslararası toplum üyelerinin birbirleri
ile olan ilişkilerinde uymak zorunda oldukları hukuk kurallarının tümüdür.
Devletin özellikleri;
➣➣Silahlı güvenlik güçlerinin olması
➣➣Ülke içinde güvenlik ve düzen sağlama
➣➣Güveni hukuk temelinde gerçekleştirir
➣➣Ülke bütünlüğünü sağlar
➣➣Savaşa gitme yetkisi vardır
Ülke içinde devlet; merkezî, alansal, kanun yapma ve uygulama hakkı ve yeteneğine sahip egemen
otoritedir. Devlet, ülkesi içindeki ordusu ve polisiyle diğer bir deyişle silahlı güvenlik güçleriyle, ülke içi
düzen ve güvenliği sağlayan, ülkesinin alansal bütünlüğünü güvence altına alan ve temelde savaşa bile
gidebilen, hukuk ve yargı kurumlarıyla da düzeni ve güveni hukuk temelinde gerçekleştiren bir kurumdur.
➣➣Ulus içi ilişkilerin örgütlenmesine dikey örgütlenme denir.
➣➣Uluslararası ilişkilerin örgütlenmesi yatay örgütlenmedir.
KAPSAM, İÇERİK VE AKTÖRLER
Kapsam
Uluslararası ilişkilerde merkezî otorite olmadığı için, devletler kendi ülkelerinin alansal güvenliğini
korumayı genelde birinci plana çıkartırlar. Güvenlik, devletlerin birincil amaçlarının başında gelir. Bu
nedenle de uluslararası ilişkiler genelde devletler arası güvenlik temelli güç ilişkileri olarak düşünülür.
Modern zamanlarda, 1648 yılında Avrupa devletleri arasında yapılan Vestfalya Antlaşması, modern
ve ulus-devlet temelli uluslararası ilişkilerin başlangıcı olmuştur.
O zamandan bugüne uluslararası ilişkiler anlayışında, içeriğinde ve aktörlerinde değişiklikler olsa da
güvenlik, temel amaç ve temel hareket tarzı olarak kalmıştır.
Kitap güncellemelerini ve değişikliklerini “Dosyaları indirebilmeniz için BURADAN kayıt olmanız gerekiyor.” internet sitemizin DUYURULAR bölümünden takip edebilirsiniz.
ULUSLARARASI İLİŞKİLERE GİRİŞ
4
MURAT YAYINLARI
Güvenlik gibi, ekonomik güç kazanma, başka ülkeleri ekonomik kaynaklar ve zenginlikler temelinde
sömürme, bu yolla ekonomik gelişim sağlama da uluslararası ilişkiler içinde çok önemli bir amaç ve
boyut halini almıştır.
Uluslararası Ekonomi: Bağımsız devletler, uluslararası örgüt ve kuruluşlar arasındaki ekonomik
ilişkiler ile ekonomik uygulamalar bütününe denir.
Sömürgeciliğin yaygın olduğu dönemde uluslararası ilişkilerin temel amacı ekonomik güçtür.
Uluslararası İlişkilerde Kültürel Kimlik Temelli Çatışma Örnekleri;
➣➣Ruanda Soykırımı
➣➣Yugoslavya’nın yok olması
➣➣11 Eylül 2001 terörü
➣➣2003’te Irak işgali
➣➣Arap baharı
➣➣Medeniyetler arası çatışma
➣➣Medeniyetler arası ittifak diyaloğu
Tüm bu yaşananlar, kültür olgusunu ve kültürel kimliği güvenlik, ekonomi, demokrasi gibi uluslararası
ilişkilerin kurucu bir boyutu konumuna getirmiştir. 11 Eylül teröründen sonra, İslam karşıtı söylemlerin
güçlenmesi, Batı ile İslam arasında çatışmanın kaçınılmaz olduğunu vurgulayan medeniyetler arası
çatışma tezi ve son zamanlarda Türkiye, İspanya ve Birleşmiş Milletler’in öncülüğünde geliştirilen medeniyetler
arası ittifak ve diyalog çalışmaları da kültür ve kültürel kimlik olgularının uluslararası ilişkiler
içindeki önemini artırmıştır.
Güç, en genel anlamı içinde, bir aktörün diğer aktöre bir şey yaptırma kapasitesidir. Bir aktör, diğer
aktörü yapacağı bir şeyden caydırabilir ya da diğer aktöre kendi iradesinin dışında bir şeyi yaptırabilir,
kabul ettirebilir. Güç iki türlü oluşturulabilir:
➣➣Askerî ve ekonomik kapasite artırımı yoluyla oluşumuna; sert güç;
➣➣Diplomatik, kültürel ilişkiler ve ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesiyle güç yaşama geçirilebilir ki,
bu tür güce de yumuşak güç denir.
Yumuşak gücün oluşmasını sağlayan etkenler:
➣➣Demokrasinin gelişimi
➣➣Ekonomi ve girişimcilik
➣➣Yaratıcılık dinamizmi
➣➣Kimliksel yapı
Türkiye’nin yumuşak güç uygulamasının nedenleri:
➣➣Ekonomik dinamizmi
➣➣Girişimci-yaratıcı orta sınıfa sahip olma
➣➣Müslüman bir toplumda laik anayasal rejimi yaratması
➣➣Medeniyetler arası diyaloğu desteklemesi
İÇERİK
Uluslararası ilişkilerde son dönemlerde sert gücün yanında yumuşak gücün de önem kazandığı
görülmektedir. Bununla ilgili önemli alanlar şunlardır:
➣➣21. yüzyılın terör ve savaşla başlaması ve geleceğin de savaşla belirlenme riskinin var olması,
savaş olgusunu, dün gibi bugün de uluslararası ilişkilerin en önemli konusu yapmaktadır.
➣➣Barış inşası ve çatışmaların önlenmesi ortaya çıkmaktadır. Hem ülkeler arası barışı, hem de ülke
içinde başlayarak bölgesel ve küresel istikrarı tehdit eden çatışmaların çözümüne dayalı barışı
inşa etmek, uluslararası ilişkiler içinde çok önemli bir konudur.
➣➣Üçüncü alan olarak ekonomiyi göstermeliyiz. Uluslararası Ekonomi ve Uluslararası Siyasal Ekonomi
çalışma alanlarının giderek artan önemi ve popülerliğinin gösterdiği gibi, ekonomik kalkınma,
ekonomik büyüme, ekonomik istikrar, insani kalkınma, çevrenin korunması, dış yatırım,
işsizliğe ve yoksulluğa karşı mücadele ve uluslararası ticaret; tüm bunlar ekonomi alanının uluslararası
ilişkiler içindeki önemini sergiliyorlar
5
MURAT YAYINLARI
➣➣Sert güç, yumuşak güç veya caydırıcılığa, baskıya ve diğerlerinin rızasını alma kapasitesine
sahip olan uluslararası otoritelere lider denir.
➣➣Beşinci ve son olarak, demokrasi, insan hakları ve sosyal adalet alanlarını gösterebiliriz. Ünlü
felsefeci Immanuel Kant, “Demokrasiler birbirleriyle savaşmaz” der. Kant’ın bu saptaması, uluslararası
ilişkilere demokrasi konusunu önemli bir çalışma alanı olarak sokmuştur.
Güney Afrika’da ırkçı rejimin ve Yugoslavya’da Sırp milliyetçilerinin etnik milliyetçilik temelinde gerçekleştirdiği,
Ruanda ve Somali’de yaşanan soykırım düzeyinde insan kıyımları, insan haklarını uluslararası
ilişkiler içinde, son yıllarda, en önemli çalışma alanlarından biri konumuna getirmiştir.
Savaş, barış, ekonomi, liderlik ve demokrasi, uluslararası ilişkilerin dinamik ve karmaşık yapısını
tanımlayan önemli çalışma alanlarıdır.
Uluslararası ilişkilerde çalışma alanları: Terör ve savaş, barışın inşası, ekonomi, liderlik, insan
hakları, demokrasi, sosyal adalet ve çatışmaların önlenmesidir.
AKTÖRLER
Uluslararası ilişkileri harekete geçiren en önemli beş aktör vardır: Ulus devlet, uluslararası örgütler,
uluslararası şirketler, ulus devlet altı örgütler ve sosyal hareketleri de içeren sivil toplum.
➣➣Ülkenin alansal bütünlüğü tanımlayan yasa yapma ve uygulama kapasitesine ve hakkına sahip,
merkezi otorite ve uluslararası toplumda tanınmış, kendi ülke sınırları içindeki yönetimine dıştan
müdahale olmamasını anlamlandıran egemen otorite ulus devlettir.
➣➣İkinci olarak uluslararası örgütler; devletler tarafından güvenlik, mali, ticaret, vb. alanlarda düzenleyici
kuralları ve normları yaşama geçirmek için kurulmuş platformlar, örgütsel yapılar olmakla
birlikte, zaman içinde ulus devletler üzerinde etki yaratma kapasitesine ulaşmışlardır. Örnek:
Birleşmiş Milletler (BM), Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gibi...
➣➣Ekonomi alanında hareket eden ticari, mali ve hizmet sektörleri üzerinde odaklanmış, direkt ve
dolaylı yatırım alanlarında yer alan uluslararası şirketler, uluslararası ekonominin taşıyıcı ekonomik
aktörleridir. Örneğin; Apple, IBM, Shell, BP...
➣➣Devlet altı örgütler; sivil toplum gibi gözükmekle birlikte sivil değerlerden uzak, amaçlarını gerçekleştirmek
için şiddet uygulayabilen örgütlerdir. Yerel çevresinden küresel ölçeğe etki, değişim
ve dönüşüm yaratma kapasitesine sahip, bu anlamda aktör niteliği kazanmış iki örgüt tipinden
bahsedebiliriz. Uluslararası terörist örgütler ve özellikle Orta Doğu bölgesinde son on yılda güç
kazanmış, devlet altı hareket eden ama hem şiddet hem siyasi parti, hem ordu hem yardım örgütü
olma gibi çok boyutlu faaliyet gösteren örgütler. Bu ikinci tip içine, Hamas ve Hizbullah gibi
örgütler girmektedir.
➣➣Beşinci aktör olarak, küresel sivil toplumu gösterebiliriz. İnsan haklarından çevrenin korunmasına,
yoksulluğa karşı mücadeleden barışın korunmasına, geniş bir yelpazede, küresel ölçekte
hareket eden sivil toplum kuruluşlarının da önemi artmaktadır. Uluslararası Af Örgütü,
Greenpeace ve Sınır Tanımayan Doktorlar gibi örgütler, uluslararası ilişkilerin, demokrasi, insan
hakları ve sosyal adalet ilkeleri temelinde kurulmasını istemektedirler.
ULUSLARARASI İLİŞKİLERDE KULLANILAN TEMEL YAKLAŞIMLAR
➣➣İdealizm
➣➣Realizm
➣➣Eleştirel yaklaşım
➣➣İnşa edici yaklaşım
➣➣Dünya sistemi yaklaşımı
REALİZM (Gerçekçilik )
Gerçekçilik, uluslararası ilişkilerin temelini uluslararası politika olarak görür ve bu nedenle de güvenlik
gereksinimini ya da güvenlik sorununu bu ilişkilerin kurucu unsuru olarak tanımlar. Güvenlik gereksinimi,
ekonomik kalkınmadan ya da kültürel ilişkilerden önce gelir ve bu gereksinimin karşılanmasını
içeren uluslararası politika, uluslararası ekonomi ya da uluslararası kültürel ilişkilerden daha önemlidir.
Realizm, güvenlik eksenli bir uluslararası ilişkiler anlayışını sunar.
ULUSLARARASI İLİŞKİLERE GİRİŞ
6
MURAT YAYINLARI
Realizmin hareket ederken kullandığı önemli noktalar şunlardır:
➣➣Uluslararası ilişkiler, devletin merkezî otorite olduğu ulusal ilişkilerden farklı olarak, merkezî otoritesi
olmayan bir ilişki biçimidir ve birincil düzeyde, devletler arası ilişkiler tarzında hareket eder.
➣➣Devlet, uluslararası ilişkilerin ana aktörüdür ve özünde güvenlik eksenli bir yaklaşıma sahiptir.
➣➣Merkezî otoritenin olmadığı bir ortamda ilişkiye giren devletler, özünde birbirlerine güvenmezler,
birbirlerinin amaçları ve kararlarına şüpheyle yaklaşırlar ve bu nedenle de kendilerini ve ülkelerinin
alansal bütünlüğünü korumak için güvenlik gereksinimini ön plana çıkarırlar.
➣➣Güvenlik bu bağlamda devletin temel çıkarı ve amacıdır. Devletler bu amaç için özellikle askerî
güçlerini arttırma yoluna giderler. Güç, uluslararası ilişkileri, güç ilişkileri yapan bir kavramdır ve
özünde diğer devletleri etkilemek ya da caydırmak için askerî güç kapasitesi olarak algılanmalıdır.
➣➣Güvenlik edinimi olarak tanımlanan devlet çıkarı, uluslararası ilişkilerin ana hareket tarzını tanımlar;
uluslararası ilişkiler esas olarak çıkar temelli ilişkilerdir.
➣➣Uluslararası örgütler, uluslararası şirketler ve sivil toplum kuruluşları devlet çıkarından sonra gelir
ve ikincil öneme sahiptirler.
İDEALİZM (Kurumsal cılık )
İdealizm, hem uluslararası ilişkiler ile ulusal ilişkiler arasındaki, hem uluslararası politika ile uluslararası
ekonomi ve uluslararası hukuk arasındaki, hem de güvenlik ile ekonomi arasındaki bağlantılar
üzerine odaklanmakta ve yoğunlaşmaktadır. Bunu yaparken de devletler kadar evrensel ve bölgesel
uluslararası örgütlere de önem vermektedir. İdealizme göre, bu kurumlar da devlet gibi uluslararası ilişkilerin
önemli aktörleridir. İşte bu nedenle bu yaklaşıma “kurumsal yaklaşım” adını da verebiliriz.
İdealizmin hareket ettiği temel noktalar:
➣➣Uluslararası ilişkilerde güvenlik, ekonomi ve barış, dayanışma, birlikte hareket etme, insan hakları
gibi değerler birbirlerine etki ederler ve devletler arası iş birliğini olanaklı hâle getirirler. Barış ve
ekonomik refaha dayalı devletler arası iş birliğinin ve güvenin sağlanması, uluslararası güvenliğin
sağlanmasının ve sürdürülebilir kılınmasının ön koşuludur.
➣➣Devletler arası iş birliğinin simgesi olan uluslararası örgütler, devletler tarafından kurulsalar da
tarihsel süreç içinde, yarattıkları değerler ve davranış biçimleriyle, devletleri etkileme olanağına
sahip olmuşlardır. BM, IMF, DTÖ gibi evrensel örgütler ve AB ve benzeri bölgesel örgütler, güvenlik,
ekonomi ve kültürel ilişkilerde iş birliği, birlikte hareket etme ve barış gibi değerler yaratarak
devletler arası ilişkilerde güven ve istikrar yaratma kapasitesine sahip olabilirler.
➣➣Birbirlerine güvenmeyen ve şüpheyle yaklaşan devletler, uluslararası örgütlerin yarattığı platformlarda
tartışarak, müzakere ederek ve pazarlık yaparak ortak paydalarda anlaşabilirler ve birbirlerine
güvenebilirler. Uluslararası örgütler yoluyla devletler arası işbirliği ve güven mümkündür.
➣➣Güvenlik devletin temel çıkarı olmakla birlikte, devletler iş birliği yoluyla da güvenliklerini güçlendirebilirler.
İş birliği yapma sürecinde, özellikle ekonomi ve kültür alanında başlayan iş birliği
ilişkileri, güvenlik alanında da iş birliğine sebep olabilir. Bu nedenle de güvenlik ve ekonomi arasında
bağlantı kurulmalıdır.
➣➣Uluslararası ilişkiler çıkar temelinde olduğu kadar iş birliği temelinde de hareket edebilecek ilişkilerdir.
Bu da ancak uluslararası örgütlerin güçlenmesi ve etkinlik kazanmasıyla mümkün olabilir.
➣➣Güç, sadece askerî kapasiteyi değil, aynı zamanda ekonomi ve kültürü de içerir. Yalnızca mutlak
değil, görecelidir. Dolayısıyla sadece sert değil, yumuşak güç mekanizmalarını da içerir.
DÜNYA SİSTEMİ
Güçlü ülkelerin çıkarlarını savunduklarını dillendiren ve uluslararası ilişkilere değişim temelinde oluşan
yaklaşıma Dünya Sistemi Yaklaşımı denir. Realizm ve idealizmi eleştirerek tüm aktörleri ekonomiye
indirgeyen yaklaşım dünya sistemi yaklaşımıdır.
➣➣Uluslararası ilişkilerin dünya kapitalist sistemi tarafından şekillendiğini savunur.
➣➣Dünya kapitalist sistemi, gelişmiş ülkeler ile az gelişmiş ülkeler, zenginler ile fakirler arasındaki
eşitsiz sömürü ilişkisi tarafından şekillenmiştir. Sömürgecilik, emperyalizm ve küreselleşme, bu
eşitsiz gelişme ve sömürü ilişkisinden farklı ancak özü aynı biçimleridir.
7
MURAT YAYINLARI
➣➣Devletler ve uluslararası örgütler, bu kapitalist altyapının siyasi düzenleyicisi rolünü oynamaktadırlar
ve güvenlik gereksinimi de bu eşitsiz gelişme ve sömürü ilişkisinden bağımsız değildir.
Güvenlik, az gelişmiş ülkelerin ve fakirlerin doğal kaynaklarını ve iş gücünü sömürmeden bağımsız
düşünülmemelidir. Çünkü devletler ve uluslararası örgütler var olan düzeni sürdürmek için
çalıştıkça, özünde sömürü düzeninin hizmetinde çalışıyor olmaktadırlar.
➣➣Güç, bu anlamda, özünde ekonomik güçtür ve gücü elinde bulunduranlar zenginleştikçe, üzerinde
güç uygulananlar, az gelişmiş, gelişmekte olan ya da fakir konumlarını sürdürmektedirler. İster
sert, ister yumuşak olsun, güç, özünde sömürü ilişkisidir. Dünya Sistemi, bu anlamda, Amerika,
Avrupa ülkeleri Kanada gibi gelişmiş merkez ülkeler; Afrika, Orta Doğu, Güney Amerika ve Güney
Asya gibi az gelişmiş çevre bölgeler, bir de Çin, Hindistan, Brezilya, Rusya ve Türkiye gibi
gelişmekte olan orta büyüklükte ülkelerden oluşmaktadır.
➣➣Bu sistem ancak aşağıdan yukarıya; sınıflar, sivil toplum ve sosyal hareketlerin mücadeleleriyle
dönüşebilir, daha adil ve insani hâle gelebilir. Anti-küreselleşme hareketleri ve bu hareketlerin
“Başka Bir Dünya Mümkün” sloganları, var olan sisteme direnmeyi ve dönüşüm talebini simgelemektedirler.
İNŞA EDİCİ YAKLAŞIM
Sivil toplum kuruluşlarının uluslararası ilişkilerde reform yaratacağına inanan ve reform yoluyla daha
adil ve demokratik bir dünya yönetiminin inşa edileceğini savunan yaklaşıma inşa edici yaklaşım denir.
İnşa edici yaklaşımın hareket noktaları:
➣➣İnsan, hayvan ve doğanın temel hakkı olan yaşam hakkını korumayı amaçlayan bir sistem meşru
değildir.
➣➣Devletin ve uluslararası örgütlerin amacı adil, demokratik insanca yaşamı sağlamak olmalıdır.
➣➣Devlet insanı korumak sorumluluğunu üstlenmek durumunda ve sorumluluğunda olmalıdır.
➣➣Devlet insanını koruyamıyorsa o devlete ekonomik ve diplomatik yaptırımlar uygulanabilir ya da
NATO müdahale edebilir.
➣➣Uluslararası ilişkilerde ve sistemin işleyişinde, meşru yönetim, rasyonel yönetim kadar önemli,
hatta bugünün dünyasında daha öncüldür. Meşru yönetim ancak normların ve değerlerin kabulü,
içselleştirilmesi ve yaşama geçirilmesiyle mümkün olabilir. Meşru yönetim sadece ahlaki olarak
önemli değil, aynı zamanda da etkin ve iyi yönetimdir. Bu nedenle de meşruiyet kavramının, güç
kavramı kadar uluslararası ilişkilerde önemlidir.
ELEŞTİREL KURAM
Modernite, uluslararası ilişkilerin tarihsel bağlamıdır ve bu nedenle de, bu ilişkiler özünde Batı merkezli
ve Batının dünyanın gerisine hâkimiyetini meşrulaştırmaya yarayan hatta bu hâkimiyetin sürmesine
hizmet eden ilişkilerdir.
Eleştirel kuramın öne sürdüğü noktalar:
➣➣Uluslararası sistem batı modernitesinden çıkan, Batı’nın ürettiği bir sistemdir.
➣➣Uluslararası örgütler dünyayı yorumlayış ve dillendirdiği değerler temelinde batı merkezli aktörlerdir
➣➣Batı modernitesi, kültürel ve bilimsel düzeyde, egemenlik anlayışı üzerine kuruludur
➣➣Güç, iktidar, egemenlik kavramları batı modernitesinin eleştirisi yapılarak açıklanmalıdır.
➣➣Sivil toplum ve sosyal hareketlerin amacı Batı modernitesine eleştirel yaklaşırken daha eşit, özgür
ve adaletli bir dünya kurmak için çalışmak olmalıdır.
Eleştirel yaklaşımın öneminin sadece akademik olarak değil, pratikte de geliştiğini görüyoruz.
Anti-küresel hareketler, Arap Baharı ile Avrupa ve Amerika’da gelişen direniş ve eşitlik hareketleri,
eleştirel yaklaşımın önemini göstermektedir.
MURAT YAYINLARI
ULUSLARARASI İLİŞKİLERE GİRİŞ
8
KÜRESEL ÇALKANTI (TÜRBÜLANS)
Küresel Çalkantı: Bir diğer söylemle küresel kriz, etkileri ve etki alanı bakımından oldukça geniş
olan, içerisinde siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel vb. sebepler barındıran ve birbirleri ile sebep-sonuç
ilişkisi olan problemler bütününe verilen addır.
Küresel çalkantı, yarın ne olacağını bilmediğimiz; çok boyutlu risklerin arttığı; geleceğe karşı güvensizlik
duygumuzun yaygınlaştığı ve derinleştiği bir küresel risk toplumunu ortaya çıkartmıştır.
“Risk + Belirsizlik + Güvensizlik = Küresel Çalkantı= Küresel Risk Toplumu” denklemini, bugünün ve
yakın geleceğin küreselleşme sürecini anlama ve açıklamada kullanabiliriz.
Küresel Risk Toplumu: Genelde küresel ısınma, çevre kirlenmesi ve nükleer kazaların neden olduğu
riskleri ifade eden, aynı zamanda teknoloji alanında kaydedilen gelişmeler sonucunda daha önceleri
gözlemlenemeyen risklerin de ortaya çıkacağını niteleyen tanımlama.
KÜRESEL GÜÇ KAYMASI
Küreselleşme, gerek içerdiği karşılıklı bağımlılık ilişkileri, gerekse de karşılaştığı çoklu kriz temelinde,
güç ve iktidarın alanında “coğrafi kayma” ve “gücün farklılaşması” süreçlerini ortaya çıkar- maktadır.
Coğrafi kayma, “güç” ve “iktidar” çerçevesinde, mekânsal ve kapasite/kullanım olarak;
a. Batı’dan (Amerika ve Avrupa) Doğu’ya (Asya) kaymasını;
b. Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya, Türkiye, Meksika, Malezya, Güney Afrika vb. “orta güçte ülkelerin”
bölgesel ve küresel ölçekte giderek etkilerini arttırmalarını, “yükselen güçler” ve “gelişen pazarlar”
niteliklerini kazanmalarını ve “bölgesel güç/kilit ülke” konumuna gelmelerini;
c. Uluslararası ilişkiler alanında, 17.yy’dan Soğuk Savaş’ın bitimine kadar egemen olan “Batı ve
Gerisi” ve “Batı-Doğu Karşıtlığı” söylemlerinde ciddi bir kırılmayı, yer değiştirmeyi, diğer bir deyişle
“Gerisi”nin ve “Doğu”nun güç ve iktidar kazanmasını ifade eden bir kavramdır.
Güç, en genel anlamda, “A’nın B’nin, B’nin aksi takdirde yapmayacağı bir şeyi, yapmasını sağlaması”
ya da, “A’nın B’nin, A’nın kendi çıkarına dönük karar almasını ve hareket etmesini sağlama kapasitesi”
olarak tanımlanabilir.
a. Bu tanıma uygun aktörlerin artık sadece Batı değil, Batı dışı ya da gerisi alanlardan da çıkması,
b. Artık sadece askeri güç, baskı ve sopayı simgeleyen “Sert Güç” olarak değil; aynı zamanda,
diplomasi, uzlaşma, insani yardım, kimlik, ekonomik dinamizm, kamu diplomasisi, popüler kültür alanlarından
beslenen ve rıza ve kazan-kazan ilkesini içeren “Yumuşak Güç” kavramının önem kazanması
olarak sıralayabiliriz.
Küreselleşmenin, güç ve iktidar ilişkilerinin kayması ve farklılaşması sonucunda uluslararası ilişkiler
üzerinde en genel düzeyde şu etkileri yarattığını söyleyebiliriz:
a. Soğuk Savaş’ın bitimiyle birlikte güçler dengesine dayalı “iki kutuplu dünya” düzeni sona ermişti.
1990’da başlayıp 2001 ve 2008 yılları arasında devam eden, Amerika’nın çok güçlü olduğu “tek kutuplu
dünya” tezi belli bir geçerlilik düzeyine sahipti. 2008’den itibaren, esasında 2001’de ilk belirtilerini veren,
“çok kutuplu bir dünya” sisteminde yaşamaya başladık ve günümüzde de bu sistem geçerliliğini sürdürmektedir.
Bölgesel egemenlerin ve kilit aktörlerin giderek önem kazandığı bir dünyada yaşadığımızı kabul
etmemiz gerekir. Ekonomi ve siyasi güçte Çin, Amerikan egemenliğine karşı önemli güç olarak kabul
edilmeye başlanmıştır. Bu noktada vurgulayalım ki, ülkemiz Türkiye de, önem kazanan ülkeler arasında
yer alıyor.
Küreselleşme sürecinde, ulus devletlerin önemi devam ederken ulus üstü bölgesel yapılanmalar
kadar, ulus altı örgütler de önem kazanıyor. 1648 yılından bugüne ulus devletler ve devlet egemenliğinin
ana kavramlar olduğunu gördük ama son dönemde, Orta Doğu ve Afrika coğrafyalarında, Irak ve
Suriye’de olduğu gibi, devletlerin güçlerini kaybettiklerini ve çökmüş devlet niteliği kazandıklarını, bu
sorundan da, DEAŞ ve PKK gibi terör örgütlerinin beslendiğini görüyoruz.
Dosyaları indirebilmeniz için BURADAN kayıt olmanız gerekiyor.
Cevapla
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 7 misafir