Demokrat parti dönemi siyasi gelişmeleri

Cevapla
BurakTaş
Mesajlar: 1
Kayıt: 20 May 2019 22:13
İletişim:

20 May 2019 22:18

Demokrat Parti Dönemi
14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan genel seçimlerde elde edilen sonuçlar
sonrasında DP’nin seçimi kazanmasıyla İsmet İnönü cumhurbaşkanlığından
ayrılmış ve yerine Celal Bayar, Türkiye Cumhuriyetinin 3. cumhurbaşkanı olarak
göreve gelmiştir. Adnan Menderes başbakan olarak atanırken, DP’nin
kurucularından Fuat Köprülü Dışişleri Bakanı, Refik Koraltan ise Meclis başkanı
olmuşlardır.
Büyük umutlar ve beklentilerle iktidara gelen DP’nin ilk yıllarında dıştan,
özellikle de ABD’den gelen yardımlar sayesinde görülmemiş bir bolluk
yaşanmıştır. 1952 yılında Nato’ya girilmesiyle, II. Dünya Savaşı sonrasında
yaşanan yalnızlık tümüyle sona ermiş ve Türkiye, ABD’nin yardımlarını daha
yoğun bir biçimde almaya başlamıştır. Dış politikadaki bu gelişmenin doğal olarak
iç politikaya da yansıdığı bu dönemde, DP’nin gücü ve toplumdan aldığı desteği
artmıştır.
On yıllık Demokrat Parti döneminin sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik
alandaki görüntüsü genel hatlarıyla şöyle özetlenebilir: Demokrat Partinin iktidara
gelmesiyle 1923’ten beri devam eden denk bütçe ilkesinden vazgeçilmiş, para ve
maliye politikası tümüyle değişmiştir. Ekonomik canlanmayı gerçekleştirmeye
çalışan yeni hükümet harcamalarını artırmıştır. Bu da ilk yıllarda ekonomik
büyümenin önceki yıllara göre hızla artmasına yol açmıştır. Demokrat Parti’nin
ekonomideki temel amacı tüm yurt çapında ekonomik kurumsallaşmayı
gerçekleştirmek ve özel sektörün gelişmesine öncelik tanımak olmuştur. Bunun
sonunda ilk yıllarda milli gelirde %15’lik bir artış gerçekleşmiş ve ekonomide ciddi
bir hareketlenme ortaya çıkmıştır. Fakat 1954 yılından sonra ekonomide, özellikle
de dış ticarette denge bozulmaya yüz tutmuş ve sonuçta hükümet kaçınılmaz bir
biçimde dış borçlanmaya yönelmiştir. Ancak bu borçlanma siyaseti de 4 Ağustos
1958’de devalüasyon sonucu Türk parasının değerinin düşürülmesine yol
açmıştır.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında ihmal edilen kırsal kesim ve tarım alanları,
DP’nin iktidar olmasıyla canlanmaya başlamıştır. Özellikle Marshall yardımı
sayesinde ilk yıllarda başta traktör olmak üzere, tarım aletlerinin
yaygınlaştırılması gerçekleşmiştir. 1948 yılında 1800 civarında olan traktör
sayısı, 1957 yılına gelindiğinde 44.000’i aşmıştır. Benzer artış biçerdöver
sayısında da görülmüştür. 1950 yılında yaklaşık 1000 olan biçerdöver sayısı,
1957 yılında 6000’e ulaşmıştır.
Sanayileşme konusunda DP önceliği özel sektöre vermekle birlikte devlete ait
ekonomik kuruluşları genişletmek ve yeni fabrikalar açmaktan da geri
durmamıştır. Bu çerçevede 1950-1960 yılları içinde açılan bazı devlet işletmeleri
şunlardır: Makine Kimya Endüstri Kurumu(1950), Denizcilik Bankası(1951), Et ve
Balık Kurumu(1952), Devlet malzeme Ofisi(1954), Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığı(1954), Türkiye Selüloz ve Kağıt Fabrikaları(1955) ve Ereğli Demir Çelik
Fabrikaları (1960). Bütün bu gelişmelere karşın 1957 yılından sonra dış kredi
alınmasının zorlaşması, ekonominin iyice dışa bağımlı hale gelmesi ekonomik
durumu olumsuz etkilemiş ve yatırımlarda ciddi bir azalma görülmüştür.
Demokrat Parti döneminde ulaşım sektöründe de gelişmeler görülmüştür.
Ancak bu dönemde Atatürk ve İnönü dönemlerinin aksine demiryollarına değil,
daha çok karayolu yapımına öncelik verilmiştir. 1950 yılında 1640 km. olan asfalt
yollar, 1969 yılına gelindiğinde 7000 km. geçmiştir.
DP dönemin eğitim politikası da ekonomik politika gibi CHP’den farklı
olmuştur. İnönü döneminin ürünü olan Köy Enstitülerinin kapatılarak öğretmen
okullarına dönüştürülmesi bu farklı politikanın en çarpıcı örneğidir.
Bütün bunlarla birlikte ilk ve orta öğretimde okul, öğrenci ve öğretmen
sayısında önemli artışlar gerçekleşmiştir. Yüksek öğretim 1957 yılında Ankara’da
Orta Doğu Teknik Üniversitesi, 1958 yılında ise Erzurum’da Atatürk Üniversitesi
açılmıştır
Olumlu ve olumsuz çeşitli gelişmeler karşısında DP yöneticilerinin iktidara
yeterince hazırlıklı olmamaları ve CHP’nin muhalefet deneyimsizliği, iki siyasal
parti arasındaki ilişkileri gün geçtikçe gerginleştirmiş ve ülke kısa zamanda kısır
siyasal çekişmelere doğru sürüklenmeye başlamıştır.
1951 yılının Ağustos ayında Halkevleri ve Halkodalarının devletleştirilmesi ve
kamu hizmeti yapan bu örgütlerin mal varlıklarının hazineye aktarılması; 1953
yılında CHP’nin tüm mal varlığının “haksız iktisap” olduğu iddia edilerek Hazineye
geçirilmesi; yine 1953 yılında Millet Partisi’nin kapatılması; Şubat 1954’te Köy
Enstitülerinin öğretmen okullarına dönüştürülmesi ve nihayet basın üzerinde
baskıların arttırılması iktidar- muhalefet ilişkilerini kopma noktasına getirmiştir.
DP’nin “devr-i sabık” yaratma politikası CHP’nin iyice hırçınlaşmasına yol
açmıştır.
Bu arada 1954 yılında yapılan seçimleri de DP kazanmıştır. CHP’nin
meclisteki milletvekili sayısının 31’e düştüğü bu seçimlerde DP oylarını artırmış
ve oy oranını %57’ye yükseltmiştir. CHP ise oyların ancak %35’ini alabilmiştir.
DP’nin gücünü artırması, izlenen iç ve dış politikanın toplum tarafından
onaylanması anlamı taşımaktaydı. Bu nedenle DP, muhalefet üzerindeki
baskılarını 1954 yılından sonra daha da artırmıştır. Gazetecilere hapis ve para
cezalarının verilmesiyle CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek’in bir gün gözaltında
tutulması ve daha sonraki günlerde 6 ay hapse mahkum olması iktidar-muhalefet
ilişkilerini büyük bir çıkmaza doğru sürüklemiştir.
1954-1957 yılları arasındaki DP iktidarının belki de en önemli olayı 6/7 Eylül
olaylarıdır. 6 Eylül 1955’te Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba atıldığı yönünde
çıkan haberler üzerine galeyana gelen bir grup, İstanbul’daki Rumların ev ve işyerlerini
tahrip etmiş, mezarlık ve kiliseleri yağmalamıştır. Ordu birliklerinin
müdahalesiyle bastırılan olaylar sonucunda sıkıyönetim ilan edilmişse de,
Türkiye’nin dış politikada aldığı yara kapatılamamıştır.
DP-CHP gerginliğinin had safhaya ulaşması ve iktidarın güç kaybetmeye
başlaması nedeniyle seçimler bir yıl önceye alınarak 1957 yılında yapılmıştır.
1957 seçimlerini de DP kazanmışsa da, oylarında büyük bir düşüş gözlenmiştir.
Öyle ki, bu seçimler sonucunda DP %48 oy oranı ile 424 milletvekili çıkarırken,
CHP oy oranını %41’e yükseltmiş ve 178 milletvekilini Meclis’e sokmuştur. Aynı
seçimlerde Cumhuriyetçi Millet Partisi ve Hürriyet Partisi de 4’er milletvekili
çıkarmışlardır.
Bu yeni dönemde DP iktidarı ortaya çıkan ekonomik bunalımlar karşısında
çaresiz kalmış ve IMF ile Dünya Bankasının dayatmalarına direnememiştir.
Yaşanan döviz darboğazı dengeleri alt üst etmiştir.
Komşu ülke Irak’ta 14 Temmuz 1958’de darbe yapılması ve ordunun yönetime
el koyması, Adnan Menderes hükümetinin kuşkuya kapılmasına yol açmış ve bu
nedenle potansiyel bir tehlike olarak görülen CHP ve basın üzerindeki baskılar
artmıştır. Bu kuşku DP’nin 12 Ekim 1958’de Vatan Cephesi’ni kurmasıyla yeni bir
boyut kazanmış, ülkedeki siyasal kamplaşma ve dolayısıyla da gerginlik geri
dönülmez bir duruma gelmiştir.
DP iktidarının sonunu hazırlayan gelişmelerin en önemlisi kuşkusuz 18 Nisan
1960’ta Tahkikat Komisyonunun kurulması olmuştur. Başta CHP olmak üzere
Meclis içi ve dışı tüm muhalefeti hemen her türlü siyasi faaliyetten men etmeyi
hedefleyen Tahkikat Komisyonu, sorunları çözemediği gibi üniversite
öğrencilerinin sokağa dökülmesine de neden olmuştur. 28 Nisanda İstanbul
Üniversitesinde bir öğrencinin öldüğü ve çok sayıda öğrencinin yaralandığı
olaylar sonunda sıkıyönetim ilan edilmişse de, olaylar Ankara’ya sıçramıştır. 21
Mayısta Ankara’da Harp Okulu öğrencilerinin yapmış olduğu yürüyüşle de verilen
mesajın iktidar tarafından anlaşılamamasından kısa bir süre sonra 27 Mayıs
1960’ta gerçekleştirilen bir askeri darbe sonucu DP iktidarına son verilmiştir.
Cevapla
  • Benzer Konular
    Cevaplar
    Görüntü
    Son mesaj
  • Bilgi
  • Kimler çevrimiçi

    Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir